İ eczacilik fakÜltes İ hastaliklari ve farmakoloj İk …

63
i T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTESİ TİROİD BEZİ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJİK TEDAVİSİNDEKİ GÜNCEL GELİŞMELER Hazırlayan Pelin ÇEÇEN Danışman Doç. Dr. Nalan İMAMOĞLU Eczacılık Temel Bilimleri Anabilim Dalı Bitirme Ödevi Mayıs 2013 KAYSERİ

Upload: others

Post on 16-Nov-2021

15 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

i

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTES İ

TİROİD BEZİ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK

TEDAV İSİNDEKİ GÜNCEL GEL İŞMELER

Hazırlayan

Pelin ÇEÇEN

Danışman

Doç. Dr. Nalan İMAMO ĞLU

Eczacılık Temel Bilimleri Anabilim Dalı

Bitirme Ödevi

Mayıs 2013 KAYSERİ

Page 2: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

ii

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTES İ

TİROİD BEZİ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK

TEDAV İSİNDEKİ GÜNCEL GEL İŞMELER

Hazırlayan

Pelin ÇEÇEN

Danışman

Doç. Dr. Nalan İMAMO ĞLU

Eczacılık Temel Bilimleri Anabilim Dalı

Bitirme Ödevi

Mayıs 2013 KAYSERİ

Page 3: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

i

BİLİMSEL ET İĞE UYGUNLUK

Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde

edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kural ve davranışların gerektirdiği gibi, bu

çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve

referans gösterdiğimi belirtirim.

Pelin ÇEÇEN

İmza

Page 4: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

ii

“Tiroid Bezi Hastalıkları ve Farmakolojik Tedavisin deki Güncel Gelişmeler” adlı

Bitirme Ödevi Erciyes Üniversitesi Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi’ne

uygun olarak hazırlanmış ve Eczacılık Temel Bilimleri Anabilim Dalında Bitirme

Ödevi olarak kabul edilmiştir.

Tezi Hazırlayan Danışman

Pelin Çeçen Doç. Dr. Nalan İMAMOĞLU

Eczacılık Temel Bilimleri ABD Başkanı

Doç. Dr. Nalan İMAMOĞLU

ONAY:

Bu bitirme ödevinin kabulü Eczacılık Fakültesi Dekanlığı’nın.……………………….…

tarih ve ………………… sayılı kararı ile onaylanmıştır.

.…../.…../……

Prof. Dr. Müberra KO ŞAR

Dekan

Page 5: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

iii

TEŞEKKÜR

Bu çalışmayı hazırlarken, bilgi ve birikimlerinden sıkça faydalandığım, emeğini benden

esirgemeyen sevgili hocam Doç. Dr. Nalan İMAMOĞLU’na; bu süreç boyunca manevi

desteğiyle her zaman yanımda olan sevgilerini ve desteklerini hiç eksik etmeyen aileme,

bilgilerinden yararlandığım arkadaşım Mevlüt Sümer’e teşekkürlerimi sunuyorum.

Pelin ÇEÇEN

Kayseri, Mayıs 2013

Page 6: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

iv

TİROİD BEZİ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK TEDAV İSİNDEKİ

GÜNCEL GEL İŞMELER

Pelin ÇEÇEN

Erciyes Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi

Bitirme Ödevi, Mayıs 2013

Danışmanı: Doç. Dr. Nalan İMAMO ĞLU

ÖZET

Tiroid hastalıkları klinik pratikte sıkça karşılaşılan yaygın endokrin problemlerdendir.

Tüm endokrin hastalıklarındaki gibi, tiroid hastalıkları da esas olarak ya aşırı hormonal

aktiviteyle ya da bezin düşük fonksiyonuna bağlı semptomlarla seyreder. Ayrıca nodül

oluşumu, tümör gelişimi veya bezin diffüz büyümesine bağlı sekonder bası belirtileri ile

de kendini gösterebilir.

Tiroid hormonunun normalden fazla salgılanmasına bağlı olarak ortaya çıkan hipertiroid

toplumda sık görülen klinik problemlerden biridir. Hipertiroid hızlı kalp atışı, titreme,

terleme, sinirlilik, ya da kuru göz gibi semptomlara yol açar. Hipertiroidinin; antitiroid

ilaçlarla tedavi, cerrahi tedavi ve radyoaktif İYOD ile yapılan tedavi olmak üzere 3

tedavi şekli vardır.

Tiroid hormonunun yeterli salgılanamamasına bağlı olarak ortaya çıkan hipotiroid ise

toplumda % 0.3-5 oranında rastlanan yaygın bir hastalıktır. Yorgunluk, depresyon,

zayıf hafıza, kilo alımı, soğuk intoleransı, artralji ve kuru cilt gibi semptomlara yol

açar. Hipotiroidinin standart tedavi şekli tiroksin tedavisidir.

Tiroid kanser insidansı bugün tüm dünyada artmakta olup, bunun arkasında yatan neden

tam olarak belli degildir. Tanı yöntemlerindeki gelişme ve tiroid kanserlerinde gerçek

sayısal artış bu duruma neden olarak öne sürülmektedir. Bu çalışmada tiroid bezi

hastalıkları son literatür bilgisi eşliğinde araştırılmış olup, patogenez, tanı, cerrahi

yaklaşım, risk faktörleri ve özellikle de farmakolojik tedavi yöntemleri ayrıntılı olarak

gözden geçirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Antitiroid ilaçlar, Guatr; Hipertiroid; Hipotiroid; Tiroid kanseri

Page 7: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

v

THYROID GLAND DISEASES AND CURRENT DEVELOPMENTS IN

PHARMACOLOGICAL TREATMENT

Pelin ÇEÇEN

Erciyes Univercity Pharmacy Faculty

Final Project, May 2013

Advisor: Doç. Dr. Nalan İMAMO ĞLU

ABSTRACT

Thyroid diseases are the common endocrine problems that are often seen in clinical

practice. As in all endocrine diseases, thyroid diseases are presented either with excess

hormonal activity or with symptoms due to hypofunction of the gland. Also, it can be

presented with formation of nodules, tumoral development or secondary compression

symptoms due to diffuse enlargement of the gland.

Hyperthroid which due to too much produces of thyroid hormone, is one of the most

common clinic problems. It cause awide range syptoms too, fast heartbeat, tremors,

sweating, nervousness, or dry eyes. There are three treatments including antithyroid

medicine, surgical treatment and radioactive iodine for hyperthyroid.

Hypothyroidism which due to does not produce enough thyroid hormone, is a common

disorder, with a prevalence of 0.3–5.0. It causes a wide range of symptoms, including

tiredness, depression, poor memory, weight gain, cold intolerance, arthralgia and dry

skin. Standard treatment is with thyroxine.

Thyroid cancer incidence rates have been increasing worldwive but the reason behind

this is unclear. Both the increasing use of diagnostic technologies allowing the detection

of thyroid cancer and a true increase in thyroid cancer incidence have been proposed. In

this study thyroid galand disorders are investigated with in recent literatures. Also, the

pathogenesis, diagnosed, surgical approaching, risk factors and specifically

pharmacological treatment therapies of thyroid galand disorders are detailly reviewed in

detail.

Key Words: Antithyroid drugs, Goiter, Hyperthyroid, Hypothyroid, Thyroid Cancer

Page 8: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

vi

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ET İĞE UYGUNLUK ..................................................................................i

KABUL ONAY ................................................................................................................ii

TEŞEKKÜR ...................................................................................................................iii

ÖZET ...............................................................................................................................iv

ABSTRACT .....................................................................................................................v

İÇİNDEKİLER ..............................................................................................................vi

TABLO, ŞEKİL VE RESİM L İSTESİ ......................................................................viii

KISALTMALAR ...........................................................................................................ix

1. GİRİŞ VE AMAÇ .......................................................................................................1

2. GENEL BİLGİLER ....................................................................................................3

2.1. Tarihçe....................................................................................................................3

2.2. Tiroid Bezi ve Anatomisi .......................................................................................4

2.3. Tiroid Bezinin Embriyolojisi..................................................................................5

2.4. Tiroid Bezinin Histolojik Yapısı ............................................................................6

2.5. Tiroid Bezinin Fizyolojisi ......................................................................................7

2.5.1. Tiroid Bezi Üzerine Etkili Hormonlar .............................................................7

2.5.2. Tiroid Bezinin Ürettiği Hormonlar ..................................................................8

2.6. Tiroid Bezi Hastalıkları ........................................................................................10

2.6.1. Guatr ..............................................................................................................10

2.6.2. Tiroidit ...........................................................................................................13

2.6.3. Hipertiroidi ve Tirotoksikoz ..........................................................................14

2.6.4. Hipotiroidi......................................................................................................16

2.6.5. Tiroid Kanseri ................................................................................................17

2.7. Tiroid Bezi Hastalıklarının Tanı Yöntemleri .......................................................18

2.7.1. Biyokimyasal Yöntemler ...............................................................................18

2.7.2. Radyolojik Yöntemler....................................................................................19

2.7.3. İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi (İİAB) .........................................................20

Page 9: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

vii

2.8. Tiroid Bezi Hastalıklarının Tedavi Yöntemleri....................................................20

2.8.1. Farmakolojik Tedavi......................................................................................20

2.8.1.1. Guatr Hastalığının Farmakolojik Tedavisi..............................................21

2.8.1.2. Tiroidit Hastalığının Farmakolojik Tedavisi:..........................................21

2.8.1.3. Hipertiroidi Hastalığının Farmakolojik Tedavisi ....................................22

2.8.1.3.1. Tiyoüre Türevleri..............................................................................23

2.8.1.3.2. İyodürler ...........................................................................................26

2.8.1.3.3. Radyoaktif İyot (RAI) ......................................................................27

2.8.1.3.4. İyodür Girişini İnhibe Eden Anyonik İlaçlar....................................28

2.8.1.4. Hipotiroidi Hastalığının Farmakolojik Tedavisi .....................................28

2.8.1.4.1. Levotiroksin Sodyum (T4 Preparatı).................................................30

2.8.1.4.2. Liyotironin Sodyum (T3 Preparatı)...................................................31

2.8.1.5. Tiroid Kanserinin Farmakolojik Tedavisi...............................................32

2.8.2. Cerrahi Tedavi ...............................................................................................32

2.8.3. Ultrasonografi Eşliğinde Alkol Enjeksiyonu.................................................33

2.8.4. RAI Tedavisi..................................................................................................34

3.TARTI ŞMA VE SONUÇ...........................................................................................36

4. KAYNAKLAR ..........................................................................................................45

ÖZ GEÇM İŞ..................................................................................................................51

Page 10: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

viii

TABLO, ŞEKİL VE RESİM L İSTESİ

Şekil 2.1. Tiroid ve Paratiroid bezinin anatomik yerleşimleri ...................................... 4

Şekil 2.2. Tiroid bezinin anatomisi. .............................................................................. 5

Tablo 2.1. İyot eksikliği hastalıkları ............................................................................ 10

Resim 2.1. İsviçre‘li bir cerrah olan Nobel ödüllü E. Theodor Kocher‘in bir hastası

olan ve endemik guatrın yüksek oranda görüldüğü bir bölgede yaşayan bir

bayandaki büyük guatr. ................................................................................12

Page 11: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

ix

KISALTMALAR

ADH : Antidiüretik Hormon

Anti Tg : Anti Tiroglobulin

ATA : Amerikan Tiroid Derneği

BT : Bilgisayarlı Tomografi

DIT : Diiyodotirozin

I 131 : İyot 131

I : İyot

IgG : İmmunglobulin G

İ.V : İntravenoz

İİAB : İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi

KMY : Kemik mineral yoğunluğu

LT 4 : Levotiroksin:

MIT : Monoiyodotirozin

MNG : Multinodüler Guatr

MRG : Magnetik Rezonans Görüntüleme

NSAİ : Nonsteroidal Antiinflamatuar

ÖDG : Ötiroid difüz guatr

PTU : Propiltiyourasil

RAI : Radyoaktif iyot

RAI 131 : Radyoaktif iyot 131

T3 : Triiyodotironin

Page 12: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

x

T4 : Tetraiyodotironin

TA : Toksik Adenom

TBG : Tiroid Bağlayıcı Globulin.

TEMD : Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği

TFF : Tiroid Fonksiyon Testi

TG : Tiroglobulin

TMNG : Toksik Multinoduler Guatr

TRH : Tirotropin Salgılatıcı Hormon

TSH : Tiroid Stimulan Hormon

USG : Ultrasonografi

WHO : Dünya Sağlık Örgütü

Page 13: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

1

1. GİRİŞ VE AMAÇ

Tiroid bezi hastalıkları, günümüzde oldukça sık karşılaşılan ve önemli endokrin

sorunların başında gelen hastalıklar olarak tanımlanmaktadır. Tiroid bezi endokrin bir

bez olup, bazı hormonlar salgılar ve bu hormonlar da kan dolaşımına girerek vücudun

değişik organ ve dokularında etki gösterir. Tiroid bezi boynun ön bölümünde bulunur.

Bezin sağ ve sol olmak üzere iki lobu bulunmakta olup, bu loblar istmus adı verilen

bölümle birbirine bitişik halde bulunurlar. Tiroid bezi, tiroksin (T4) ve triiyodotironin

(T3) adı verilen iki hormonun yapımından ve bu hormonları dolaşıma vermekten

sorumludur. T4 hormonunda 4 tane iyot atomu, T3’de ise 3 tane iyot atomu vardır.

Hücre içinde T3 hormonu etkili olduğundan T4 hücreye girmeden önce T3’e dönüşür. Bu

hormonlar vücudumuzun metabolizmasından sorumludur. Vücudumuz bu hormonları

çok fazla salgılarsa metabolizmamız hızlanır ve hipertiroidi gelişir; az salgılarsa

metabolizmamız yavaşlar ve hipotiroidi gelişir. Hipo, az; hiper, fazla anlamına

gelmektedir. Tiroid bezinin çalışması ise beyinde bulunan ve hipofiz adı verilen bir

bezden salgılanan “Tiroid Uyarıcı Hormon” (TSH) ile kontrol edilir. Kan dolaşımındaki

tiroid hormonları (T4 ve T3) azalınca hipofizden TSH salgısı artar ve bu hormon da

tiroid bezinden tiroid hormon salgılanmasını artırır. Tersi durumunda ise tiroid bezi

hormon salgılarını azaltır.

Tiroid bezinin iyi çalışıp çalışmadığı hastanın kanındaki T3, T4 ve TSH hormonlarının

ölçülmesi ile öğrenilir. Testlerin sonuçlarına göre tanı konulur ve uygun farmakolojik

veya cerrahi tedavi uygulanır. Farmakolojik tedavide eğer hormon sentezi az ise

dışarıdan hormon takviyesi yapılır, fazla ise hormon sentezini azaltıcı yönde etki

gösteren ilaçlar kullanılır. Tedavideki amaç hastanın sıkıntılarını gidermek, hastalığı

hakkında bilgilendirmek ve yaşam kalitesini artırmaktır.

Bu bitirme ödevinde, tiroid bezi hastalıkları hakkında bilgi vererek semptoma yönelik

olan çok çeşitli farmakolojik tedavi yöntemlerinin incelemesi; tiroid bezi hastalıklarının

tedavisinde kullanılan ilaçların özellikleri, kullanımları, dozları ve yan etkileri hakkında

Page 14: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

2

bilgi sahibi olunması ve tiroid bezi hastalıklarının farmakolojik tedavisi ile ilgili yeni

tedavi yaklaşımlarının olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Tedavide uygun

ilacın, uygun dozda, yeterli süre ve uygun kombinasyonlarla kullanılması esas olup

bunun gerçekleştirilebilmesi ancak bir eczacının katkısıyla sağlanacaktır.

Page 15: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

3

2. GENEL BİLGİLER

2.1. Tarihçe

Tiroid bezinin ilk kez M.Ö. 4000 senelerinde Mısır Uygarlığı Hiyelogrif yazıt ve

şekillerinde gösterilmiş olduğu bildirilmektedir. Ancak gerçek manada tiroid bezi

Rönesans dönemi İtalya'sındaki tıbbi metinlerde yer almıştır. Rönesans ressamları

glandı larenksin her iki yanında ayrı ayrı loblar halinde çizmişlerdir.

Tiroid terimi, Grekçe’de kalkan şekilli manasına gelen “thyreoides” kelimesinden

köken almıştır. Tıpta ilk olarak bu bezi Galen tarif etmiştir. “Tiroid bezi” teriminin ise

ilk kez 1656 yılında Adenographia adlı eserinde Thomas Wharton tarafından

kullanıldığı belirtilmiştir.

Tarihte ilk defa tiroid bezine cerrahi işlem M.S. 500' lü yıllarda gerçeklestirilmiştir (1).

1935'li yıllara kadar tiroid operasyonları çok tehlikeli ve oldukça komplikasyonlu

işlemler olarak sayılmıştır. 1950'li yıllardan sonra anestezik maddelerin gelişimi ve

hemostaz devrimi ile cerrahi işlemlerin daha rahat uygulanmaya başlanmış olduğu ifade

edilmiştir. Tiroid cerrahisi ile ilgili tıp tarihinde ilk büyük eserin ise Theodor Kocher

tarafından 1878 yılında yazılmış olduğu tespit edilmiştir (2, 3).

Hipertiroidizm veya egzoftalmik guatrın tarifi ise ilk kez Parry (1786), Greaves (1835)

ve Basedow (1840) tarafından yapılmıştır. Daha sonra da Curling (1850) ve Gull (1875)

tarafından hipotiroidi tarif edilmiştir. Tiroidin fonksiyonu için de “larinksi

kayganlaştırması”, “beynin şişmesini önlemek için kan deposu olması” ya da

“kadınların boyunlarını güzelleştirmesi” gibi varsayımlar öne sürülmüştür (2).

Page 16: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

4

2.2. Tiroid Bezi ve Anatomisi

Tiroid bezi normal bir erişkinde açık kahverengi renkte, sert, 15-20 gram ağırlığında ve

ortadan istmus ile birleşen iki lobdan oluşmuş bez şeklinde tanımlanmış olup, anatomik

yerleşimi şekil 2.1’de gösterilmiştir (4).

Şekil 2.1. Tiroid ve Paratiroid bezinin anatomik yerleşimleri

Loblar ortalama olarak 4 cm uzunluğunda, 2 cm eninde ve 2 cm kalınlığındadır. Loblar

üstte tiroid kıkırdağına kadar uzanırlar. İnsanların çoğunda (%80) bu yapılara ilave

olarak; istmus’tan yukarıya doğru uzanan ve tiroglossal kanalın kalıntısı olan piramidal

lob bulunur.

Her bir lob trakea lateralinde yer alır. Superiorunda tiroid kartilajı, lateralinde karotis

kılıfı ve sternokleidomastoid kası, anteriorunda strep kaslar (sternotiroid ve

sternohiyoid) bulunur. Tiroid bezi arka medialde, özofagus ve trakea tarafından

sınırlanmıştır. Tiroid bezi normalde komşu organlardan rahatlıkla ayrılabilir şekildedir.

Ancak posterior süspansuar ligaman (Berry ligamanı) aracılığı ile krikoid kıkırdak ve

üst trakeal halkalara sıkıca yapışıktır ve rekürren laringeal sinirin en çok hasara uğradığı

bölge olma özelliğindedir (3). Tiroid bezi, larinkse asılı ve trakeaya tutunmuş şekilde,

derin servikal fasyanın ön ve arka yaprakları arasında, sıkı olmayan bir bağ dokusu

tarafından sarılır. Yutkunma sırasında larinksle birlikte yukarı doğru hareket eder.

Tiroidin gerçek kapsülü; tiroide yapışık ve doku içide yalancı lobüller oluşturacak

septaları olan, ince fibröz bir tabakadır (3). Şekil 2.2’de tiroid bezinin anatomik yapısı

ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir (5).

Page 17: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

5

Şekil 2.2. Tiroid bezinin anatomisi.

Mikroskopik olarak tiroid, ortalama 2-40 folikülden oluşan lobüllere bölünmüş olarak

tanımlanmıştır. Erişkin bir tiroid bezinde yaklaşık olarak 3x106 folikül olduğu

saptanmıştır. Foliküller, sferik şekillidir ve ortalama 30 µm çapındadır. Her bir folikül,

küboidal epitel ile çevrilidir ve merkezinde epitelyal hücrelerden salgılanan kolloid

içerir. Epitelyal hücreler, TSH hormonunun etkisi altında salgılama yaparlar. Tiroidin

diğer sekretuar hücreleri ise C hücreleri ya da parafoliküler hücrelerdir. Bu hücreler;

kalsitonin içerirler ve salgılarlar. Ayrı ayrı hücreler şeklinde veya interfoliküler

stromada küçük gruplar halinde foliküler hücreler arasında bulunurlar. C hücreleri tiroid

loblarının, üst kutuplarına yerleşmişlerdir ve nöroektodermal hücre kökenlidirler (2).

2.3. Tiroid Bezinin Embriyolojisi

Embriyoda ilk oluşan endokrin organ tiroid bezi olarak tanımlanmıştır. Gebeliğin 7.

haftasına kadar bu embrional yapının, dil kökü ile daha sonra belirecek olan istmus

bölgesi arasında bir çizgi boyunca hareket ettiği ve normal trakeal seviyedeki yerini

Page 18: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

6

(hyoid kemik ve trakeal kıkırdak önü) aldığı ifade edilmiştir. Ektodermal bir organ olan

tiroid bezinin gelişimini ortalama 8 ve 9. haftalarda tamamladığı, iyot alımını gerektiren

tiroksin sentezinin ise 10. haftalarda gerçekleştirildi ği belirtilmiştir (6). Gebeliğin 10.

haftasının sonunda tiroid bezinde foliküllerin oluştuğu, 10. haftanın sonunda da tiroidin

iyot tutmasının ve kolloid sentezlemesinin başladığı tespit edilmiştir. Onüçüncü

haftadan itibaren hipofiz ve serumda TSH’ın bulunabileceği, 18. haftadan itibaren TSH

ve T4 paralel olarak artmaya başladığı ve tiroidteki iyot konsantrasyonunun yüksek

düzeylere çıktığı belirtilmiştir (7-9). Ortalama olarak 30-35. haftalardan itibaren de

hipotalamus, hipofiz ve tiroid ekseninin fonksiyonel olarak olgunlaştığı ve TSH, T3 ve

T4 düzeylerinin doğumdan sonraki birkaç hafta içinde erişkindeki normal seviyeye

ulaştığı bildirilmi ştir (7, 10).

2.4. Tiroid Bezinin Histolojik Yapısı

Embriyolojik olarak gelişimini bitiren tiroid bezi dışardan servikal fasya ile devam eden

bağ dokusundan oluşmuş bir kapsül ile çevrilidir. Bu kapsülün altında beze sıkıca

yapışmış gerçek fibröz bir kapsül bulunur. Bu kapsülden bezin içine doğru uzanan ve

bezi lob ve lobüllere parçalayan uzantılar vardır. Bezin görev gören dokusu foliküler

(asinus) epitelyal keselerden oluşmuştur. Her lobülde ortalama 2-40 folikül vardır.

Erişkinlerde tiroid bezinde yaklaşık 3x106 folikül bulunur. Folikül hücrelerine tirosit

adı da verilir. Bu foliküllerin içinde kolloid adı verilen jelatinöz madde bulunur.

Kolloid, tiroid bezinin salgısının depolanmış şeklidir (11). Folikül hücreleri genellikle

küp şeklinde olmakla birlikte, bezin fonksiyon durumuna göre şekilleri değişebilir.

Hücrelerin şekil ve boyutları üzerinde yaş, cinsiyet, diyet ve mevsim gibi değişkenlerin

de etkili olduğu saptanmıştır.

Bir tiroid follikülünde esas olarak üç çeşit hücre vardır. Bunlar; hem folliküler lümen

hem de bazal membranla ilişkisi olan “normal follikül hücreleri”, lümenle ilişkisi

olmayan ancak bazal membranla ilişkisi olan “parafolliküler hücreler” ve “oksifilik

(Hurthle) hücreler” dir. Bu hücrelere aynı zamanda A, B, C hücreleri de denmektedir. A

hücresi; normal tirosit olup tiroid hormonlarının yapım ve salınımından görevlidir. TSH

hormonunun etkisi altındadır. B hücresi (Askanazy hücresi, onkosit); çok miktarda

serotonin depolamaktadır. B hücresi TSH reseptörü içerip tiroglobülin (TG)

üretebilmesine rağmen, fonksiyonunun tam olarak bilinemediği ifade edilmiştir. C

Page 19: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

7

hücresi (parafolliküler hücre); esas olarak tirokalsitonin hormonunun sentez ve

salınımından sorumludur. TSH’nın kontrolünde değildir (12).

2.5. Tiroid Bezinin Fizyolojisi

Bu bölümde tiroid bezinin fizyolojisi;

a) Tiroidin çalışmasından sorumlu olan hormonlar ve

b) Tiroidin ürettiği hormonlar olmak üzere iki grupta incelenmiştir.

2.5.1. Tiroid Bezi Üzerine Etkili Hormonlar

Bu hormonlar; TRH ve TSH’dır.

- Tirotropin Salgılattırıcı Hormon (TRH): Hipotalamusta üretilip kan ile hipofizin ön

lobuna taşınan TRH, tirotroplardaki TRH reseptörlerine bağlanarak TSH’nin

sentezlenmesini sağlar. Sentezlenen TSH’nin salınması da TRH’nin kontrolü altındadır.

TRH’nin yarı ömrü çok kısadır. Bu süre, hipertiroidili hayvanlarda yaklaşık 3 dakika,

hipotiroidili hayvanlarda ise yaklaşık 6 dakika olarak saptanmıştır (13).

- Tiroid Uyarıcı Hormon (TSH): Tiroidin morfolojisini ve fonksiyonunu etkileyen bir

hormondur. Bir yandan tirositlerin gelişmesini kontrol ederken diğer yandan tirositlerde

tiroid peroksidaz ve TG yapımını, TG proteolizisini, iyodun tutulmasını ve

organifikasyonunu, iyodotirozinlerin yapımını, T3-T4 hormonlarının yapım ve

salınmasını kontrol eder. Tüm bu fonksiyonlar, TSH’nin tirosit membranındaki TSH

reseptörüne bağlanması sonucu ortaya çıkar (2, 14, 15).

TSH’nin, TRH ile konrol edildiği ve hipofizden aldığı uyarıya göre TSH üretimini

artırdığı ya da azaltığı saptanmıştır. TSH’nin salınması belirli bir ritm içinde

gerçekleşir. Sağlıklı bir insanda uykudan birkaç saat önce serum TSH düzeyinin

yükselmeye başladığı, gece maksimum düzeye ulaştığı, sabaha doğru azaldığı ve öğleye

doğru da minimum düzeye düştüğü bildirilmiştir. Bu durum TSH’nin “sirkadiyen ritmi”

olarak tanımlanmıştır (2, 15).

Page 20: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

8

2.5.2. Tiroid Bezinin Ürettiği Hormonlar

Tiroid bezinin ürettiği hormonlar; T3 ve T4 adlı hormonlardır. Bu hormonların yapımı

öncelikle vücuda alınan iyodun metabolizması, iyodun organifikasyonu ve tiroid

hormonlarının sentezi şeklinde gerçekleşir.

- İyot ve İyot Metabolizması; İyot, başlıca toprakta olmak üzere su ve havada bulunan

eser bir elementtir. Et, süt, yumurta ve tahıllardaki iyot miktarı, bölgenin iyot düzeyine

ve mevsimlere göre değişebilmektedir (2, 16). Günlük iyot gereksiniminin %90'ı

gıdalardan, %10'u içme suyundan sağlanır. Gıdalardaki iyodun yaklaşık olarak %50'si

emilmektedir. iyodun emilimi, mide-bağırsak sisteminde olur ve bir saatte tamamlanır.

Plazmada inorganik iyot halinde bulunur. Vücuda alınan iyodürün, beşte dördü normal

olarak idrarla atılır, kalan beşte biri ise seçici olarak tiroid bezi hücreleri tarafından

kandan alınarak tiroid hormonlarının sentezi için kullanılır. Tiroid hormonlarının

oluşumunda ilk aşama, iyodürlerin ekstrasellüler sıvıdan trioit bezi hücrelerine ve

foliküllere taşınmasıdır (14).

- İyodun Organifikasyonu; İyod, tiroid bezi ve follikül hücreleri tarafından aktif taşıma

ile alındıktan sonra okside olarak TG içerisinde tirozin ile birleşir. Tirozine bir iyot

bağlanması ile monoiyodotirozin (MIT), iki iyot bağlanması ile diiyodotirozin (DIT)

oluşur. İki DIT birleştiğinde T4, bir MIT ile bir DIT birleştiğinde T3 oluşur (17).

- Tiroid Hormonlarının Sentezi; Folikül hücreleri, yapı ve nitelikleri bakımından

birbirine benzeyen aralarında sadece kantitatif fark bulunan T3 ve T4 hormonlarını

sentezler. T3’ün gravimetrik etki gücü T4’ünkinden daha yüksektir; bu nedenle daha

ufak miktarı ile daha fazla miktardaki T4’e eşit etkinlik gösteririr. Ayrıca parafolliküler

hücrelerden de kalsiyum metabolizmasından sorumlu olan kalsitonin salgılanır (17).

T3 ve T4 hormonları genel olarak bazal metabolizmayı düzenlemekten sorumludurlar.

Hücrede bulunan nükleus reseptörlerine bağlanarak protein yapımını düzenlerler.

Ayrıca bu hormonların hücrelerde büyüme hormonu reseptörlerinin salgılanma hızını ve

sayısını artırdığı bulunmuştur (12, 17). Tiroid hormonlarının, vücutta bulunan bütün

hücrelerin gelişimi ve normal çalışması için gerekli temel biyolojik olaylar üzerinde

etkili olduğu saptanmıştır. Diğer hormonların salgılanma ve yıkılma hızlarının ve ayrıca

hedef hücrelerin hormonlara duyarlılığınının düzenlemesi, dolaylı etkilerinin önemli bir

Page 21: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

9

bölümünü oluşturduğu bildirilmiştir (17). Tiroid hormonları ayrıca mitokondrilerde

oksidasyon olaylarını hızlandırırlar. Ayrıca hücre zarı yapısında yer alan enzimlerin

aktivitesini kontrol etmek gibi diğer görevleri de vardır. Bu etkilerinden dolayı tiroid

hormonlarının yaşam için kesin olarak gerekli olduğu sonucuna varılmıştır (12). Tiroid

hormonlarının eksikliğinde hücre metabolizması yavaşlar, fazlalığında ise hızlanır.

Tiroid hipofonksiyonu doğuştan veya gelişme dönemi içinde olmuşsa, somatik ve

mental gelişme belirgin şekilde geri kalır. Erişkinlerde ise hipofonksiyonun en göze

çarpan belirtisi metabolizma hızının yavaşlamasıdır. Buna ek olarak letarji, apati,

nabızda yavaşlama, soğuğa duyarlılık, barsak hareketlerinin azalması, kabızlık, saç

dökülmesi ve plazma kolestrol düzeyinin yükselmesi gibi belirtiler ortaya çıkar.

Hipofonksiyona bağlı olarak erişkinlerde ortaya çıkan belirtiler, dışarıdan tiroid

hormonu transferi ile ortadan kalkar hatta tersine çevrilir. Örneğin; bazal metabolizma,

nabız sayısı ve barsak hareketliliği normal insanlara göre daha da fazlalaşır; kolestrol

düzeyi, normal kimselerde ki değerin altına iner; sıcağa karşı duyarlılık ve soğuğa karşı

dayanıklılık gelişir. Tiroid hipofonksiyonu olan bebeklerde ve çocuklarda tedaviye

erken başlandığı zaman, somatik büyümedeki ve mental gelişmedeki gerilik, geri

dönüşsüz duruma geçmeden düzeltilebilir (17).

Tiroid hormonları TG’ye bağlı olarak follikül içindeki kolloidde depolanır. Bu depo

vücudun 1-3 aylık ihtiyacını karşılamaya yetecek kadardır. T3 ve T4 TG’den ayrılarak

serbest hormon şeklinde kana salgılanır ve salgılanan hormonlar plazma proteinlerine

bağlanırlar. Bu proteinler; Tiroksin Bağlayan Globulin (TBG), Tiroksin Bağlayan

Prealbümin (TBPA) ve albümindir. Hormonlara bağlanma eğilimi en fazla olan

TBG’dir. T4’ün TBG’ye bağlanması T3’e göre daha kuvvetlidir. TBG varolan hormon

miktarının 2/3’ünü bağlar, 1/4’ü TBPA’ya bağlanır, 1/10 kadarı da albumine bağlanır.

Plazmadaki tiroid hormonlarının çok az bir kısmı (%0.02) serbesttir ve serbest olan

kısım fizyolojik olarak aktif fraksiyonu oluşturur. Tiroid bezinden salgılanan hormonun

%90’ı T4, %10’u ise T3’tür. Bununla birlikte tiroksinin önemli bir bölümü (%75-85)

kanda T3’e dönüşür (T4’ün T3’e deiyodinasyonu). Bu çevrilme çok önemlidir, çünkü T3

plazmada 10-20 kat daha az miktarda bulunsa da T4’ten dört kat daha aktiftir. T3’ün

yarılanma ömrü bir gün iken T4’ün yedi gündür (10, 15, 18).

Tiroid hormonları hedef hücreye pasif diffüzyonla veya ATP bağımlı aktif transportla

taşınır. Daha sonra iç mitokondrial membranda veya hücre çekirdeğinde bulunan tiroid

Page 22: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

10

hormon reseptörlerine bağlanarak etkilerini oluşturular. Tiroid hormonu–reseptör

etkileşmesi sonucunda hücre çekirdeğinde, RNA polimerazın etkinliğinde artış gözlenir.

Tiroid hormonunun metabolik süreçler içerisindeki birçok etkisi, RNA oluşumunun ve

onu takip eden protein sentezinin artmasına neden olan çekirdek reseptörlerinin

aktivasyonu ile meydana gelmektedir (10, 15).

2.6. Tiroid Bezi Hastalıkları

Tiroid bezi hastalıkları genel olarak; Guatr, Tiroidit, Hipertiroidi, Hipotiroidi ve Tiroid

Kanseri olmak üzere 5 gruba ayrılır.

2.6.1. Guatr

Guatr, iyot alımında bozukluk ya da tiroid hormon sentezinin herhangi bir

basamağındaki bozukluk sonucunda tiroid bezinde meydana gelen büyümedir (1, 19).

iyot eksikliği fetüsten başlayarak her yaş grubunu etkilemekte ve iyot alımı

yetersizliğine bağlı olarak çeşitli hastalıklar meydana gelmektedir. Tablo 2.1’de iyot

eksikliğine bağlı olarak, fetüsten itibaren tüm yaşlarda ortaya çıkan hastalıklar

belirtilmiştir (20).

Tablo 2.1. İyot eksikliği hastalıkları

Fetüs

Düşük, ölü doğum

Konjenital anomaliler

Artmış perinatal mortalite

Artmış çocuk ölüm hızı

Nörolojik kretenizm

Miksödemli kretenizm

Psikomotor defektler

Yeni Doğan Neonatal hipotiroidizm

Çocukluk ve ergenlik dönemi Neonatal hipotiroidizm

Tüm Yaşlar

Guatr

Hipotiroidi

Bozulmuş mental fonksiyonlar

Nükleer radyasyona maruziyet riskinde artış

Page 23: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

11

Guatr, endokronolojinin en sık görülen hastalığıdır. Klinik olarak bir guatr hastası;

hipertiroid, hipotiroid ya da ötiroid olabilir (21). Guatr hastalığı, diffüz, nodüler ve

multinodüler olarak ortaya çıkabilir ve kadınlarda erkeklere nazaran daha sıktır (20).

- Diffüz Ötiroid Guatr (Non Toksik veya Basit Guatr): Diyetle eksik iyot alınmasına

bağlı olarak tiroid hormonlarının yeterli derecede sentezlenememesi ve TSH salgısının

artması sonucu ortaya cıkan hastalıktır. Sonuç olarak, tiroid bezi büyümesine neden

olur. Büyüme diffüzdür yani nodül oluşumu yoktur (22). Hastalığın önemi konusunda,

pek çok hastada önemsememe duygusu uyandırıp tedavide ihmal ve gecikmelere yol

açması nedeniyle ‘’basit guatr‘’ terimi yerine ‘’ötiroid guatr’’teriminin kullanılması

önerilmektedir. Ötiroid guatr, sporadik ve endemik olmak üzere ikiye ayrılır.

a) Sporadik Guatr: Genel olarak, konjenital hormonogenez anormallikleri ve tiroid

hormonu etkisizliği sonucu ortaya çıkan guatr hastalığıdır. Ayrıca tiroiditlerin, bazı

guatrojen ilaçların ve doğal guatrojenlerin de sporadik guatra neden olabildiği

belirtilmektedir (23).

b) Endemik Guatr: Bir bölgenin tiroid büyüme prevelansı %10’nu aştığında veya 6-12

yaş okul çağı çocuklarının %5’inde guatr bulunduğunda bu durum endemik guatr olarak

adlandırılır (20). Nedeni ise, birkaç istisna dışında, normalde mevcut olan guatr veya

sporadik guatr oluşumundan sorumlu olan guatrojenik faktörlerden kaynaklı iyot

eksikliği yani diyetle yeteri kadar iyot alınamamasıdır (17, 20, 24). Su ve topraktaki iyot

yetersizliği nedeniyle besin zincirine yeterli miktarda iyot giremeyen bölgelerde

endemik guatr daha sık görülür. Türkiye’nin bazı bölgelerindeki (Doğu ve Orta

Karadeniz Bölgesi gibi) çocukların ve kadınların yarısında ve hatta daha fazlasında bu

durumun görüldüğü bildirilmiştir. Halen Türkiye’de etkin bir önleme programı

uygulamaya konulmamakla birlikte, bir süredir iyodlu tuz kullanımının

yaygınlaştırılmasına çalışıldığı bildirilmektedir. (15, 17, 24)

Endemik guatrın etiyopatogenezinden sorumlu olan başlıca çevresel faktörler; iyot

yetersizliği, doğal guatrojenler, sebzeler (beyaz lahana, kara lahana, beyaz turp, şalgam,

karnabahar, soğan, sarımsak), süt, suların antitiroid içeriği, aşırı iyot/lityum gibi

inorganik ajanlar, sigara, selenyum yetersizliği ve aşırı iyot alımıdır (17, 24). Çevresel

faktörler dışında endemik guatr gelişimi ile ili şkili olan birkaç faktör daha mevcuttur.

Bunlar; otoimmünite, cinsiyet ve herediter faktörlerdir (11, 15, 17). Non-toksik diffüz

Page 24: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

12

guatr, tiroid hormonu yapımındaki kalıtımsal bozukluklara da bağlı olabilir. Tiroid

hormonu sentezinin her aşamasında (iyodun taşınması, TG sentezi, organifikasyon)

bozukluklar bulunabilir ve guatr ortaya cıkabilir (15). Resim 2.1.’de Endemik guatrın

yüksek oranda görüldüğü bir bölgede yaşayan bir kadın hastadaki büyük bir guatr

gösterilmiştir (22).

Resim 2.1. İsviçre‘li bir cerrah olan Nobel ödüllü E. Theodor Kocher‘in bir hastası olan

ve endemik guatrın yüksek oranda görüldüğü bir bölgede yaşayan bir

bayandaki büyük guatr.

Guatr gelişimine neden olan farmakolojik ajanlardan en önemlisi, tiroid hormon

sentezini engelleyen bir ilaç olan lityumdur. Psikiyatrik hastalıklarda, lityum kullanan

hastaların bazılarında hipotiroidizmle birlikte veya hipotirodizm olmaksızın guatr

geliştiği bulunmuştur. Diğer guatröz hipotiroidizm oluşturma potansiyeli olan ilaçlar;

para amino salisilik asit, fenil bütazon, ethionamid ve topikal olarak uygulanan

rezorsinol’dur. Bu ajanlar hem iyodun organik bağlanmasını önlemekte hem de hormon

sentezindeki diğer basamaklarda etkili olmaktadır. Sigarada bol miktarda tiyosiyanat

bulunur ve içenlerde tiroid hiperplazisi oluşturur. Aşırı iyot alımı da (günde 2 mg üzeri )

proteolizi önleyerek tiroid hormonlarının salınımını önler. Bu en sık koah hastalarında

kronik olarak potasyum iyodürlü ekspektoran kullanımına bağlı olarak görülür (20, 24).

- Nodüler ve Multinodüler Guatr: Tiroid nodülleri, tiroid bezinde oluşan ve bezin

normal dokusuna benzemeyen, farklı büyüklükte, yuvarlak veya oval kitlelerdir.

Endemik olarak iyot eksikliği nedeniyle olabileceği gibi sporadik olarak da oluşabilir.

Bir tiroid nodülü tespit edildiğinde nodülün benign veya malign olup olmadığı, tiroid

fonksiyon bozukluklarına neden olup olmadığı ve bası semptomu yapıp yapmadığı

araştırılmalıdır. Maligniteyi düşündüren bulgular; ailede tiroid kanseri öyküsü,

Page 25: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

13

çocuklukta boyuna radyoterapi öyküsü, tiroidte sert ve hızlı kitlesel büyüme, mevcut

olan bir nodülün aniden büyümesi, ses kısıklığı, disfaji, stridor (üst solunum yollarının

yarı tıkanıklığı nedeniyle oluşan ses, hırıltı) varlığı, bölgesel lenf nodlarında büyüme ve

nodülün 4 cm’den büyük olmasıdır (20, 22).

2.6.2. Tiroidit

Tiroidin inflamasyon veya inflamasyon benzeri bir tablo ile seyreden bir grup

hastalığıdır. Bunlar; Haşhimato Tiroiditi, Subakut Tiroidit, Ağrısız Postpartum Tiroidit,

Ağrısız Sparadik Tiroidit, Riedel Tiroiditi ve Akut Sürüratif Tiroidit olmak üzere 6

gruba ayrılır.

Kronik Otoimmün Tiroidit (Haşhimoto Tiroiditi): Tiroid bezinin kronik ve otoimmun

yıkıcı inflamasyon ile seyreden hastalığıdır (20).

Subakut Tiroidit: Granülomatoz tiroidit veya De Quervain tiroiditi olarak da bilinir

(20). Subakut tiroiditte hipertiroidi olmadan tirotoksikoz görülür. Nedeni bezden salınan

depolanmış tiroid hormonlarıdır. Subakut tiroiditte genellikle boyun ağrısı, ateş,

kırgınlık ve enflamasyonda artış tespit edilir ve bu belirteçler genellikle kendiliğinden

düzelir (22, 25).

Ağrısız Postpartum Tiroidit: Gebelik öncesi bilinen tiroid hastalığı olmayan kadınlarda

postpartum dönemde ilk bir yıl içinde izlenen bir tiroid bezi inflamasyonudur (26, 27).

Ağrısız Sporadik Tiroidit (Sessiz Sporadik Tiroidit, Subakut Lenfositik Tiroidit):

Ağrısız sporadik tiroidit, tiroid bezinin otoimmun ve ağrısız inflamasyonudur. Doğum

sonrası kadınlarda en sık görülen subakut bir hastalıktır (20, 28). Klinik ve patolojik

olarak postpartum tiroiditine benzer (20).

Riedel Tiroidit: Fibrosis ile karakterize, komşu dokuların da etkilenebildiği kronik

inflamatuar bir tiroid bezi hastalığıdır (20).

Akut Süpüratif (İnfeksiyöz) Tiroidit: Bakteriyel veya fungal enfeksiyonlar sonucu

oluşan iltihabi bir tiroid bezi hastalığıdır. (20).

Page 26: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

14

2.6.3. Hipertiroidi ve Tirotoksikoz

Çeşitli nedenlerle kanda tiroid hormonunun artmasına tirotoksikoz, tiroid bezinin

normalden fazla çalışarak aşırı miktarda tiroid hormonu üretmesine de hipertiroidi denir

(20, 22). Hipertiroidi vücut metabolizmasının hızlanması ile karakterize klinik bir

sendromdur (3, 20). Hipertiroidi nedenleri arasında; Graves hastalığı, Plummer hastalığı

(Toksik MNG; TMNG), toksik adenom (TA), trofoblastik hastalıklar, gebelik, iyoda

bağlı hipertiroidi (jod basedow), struma ovari ve tiroid kanserleri gelmektedir (3).

Hipertiroidinin başlıca belirtileri; bazal metabolizmada artma, guatr, kilo kaybı,

taşikardi, palpitasyon, aşırı terleme, sıcağa dayanıksızlık, anksiyete, sinirlilik, tremor,

güçsüzlük, dispne ve iştahın artmasıdır.

Tirotoksikozda bu belirtilere ek olarak ekzoftalmos ve diğer oftalmolojik bozukluklar

ile seyrek olarak infiltratif cilt bozuklukları da görülür (17, 22). Tiroid hormon

sentezinin artmadığı ancak hücre harabiyetine bağlı olarak dolaşımdaki hormon

düzeylerinin arttığı tirotoksikoz nedenleri arasında; subakut tiroidit, sessiz tiroidit ve

bazı ilaçların (hormonların) kullanımına bağlı gelişen tirotoksikozlar sayılabilir (5, 29).

Bunlara ilave olarak; tiroiditler, struma ovari, ekzojen tiroid hormonu fazlalığı da

tirotoksikoz nedenleri arasında gösterilmektedir (3, 20).

Hipertiroidi; primer hipertiroidi, sekonder hipertiroidi ve subklinik hipertiroidi olmak

üzere 3 gruba ayrılır.

-Primer hipertiroidi; Graves hastalığı, TMNG, TA ve fonksiyonel tiroid karsinom

metastazlarına bağlı olarak gelişebilir.

-Sekonder hipertiroidi; daha nadir görülmektedir. TSH salgılayan hipofiz adenomu,

tiroid hormonuna direnç sendromu, gestasyonel tirotoksikoz sekonder hipertiroidi

nedenleridir.

-Subklinik hipertiroidi; Bazen hastalarda TSH düşüklüğü ile birlikte normal serbest

hormon düzeyleri bulunabilir. Bu tabloya da subklinik hipertiroidi denir.

Hipertiroidiye neden olan hastalıklar ve bu hastalıkların genel özellikleri şu şekildedir;

Page 27: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

15

*Graves hastalığı (Gravaes-Basedow Hastalığı): Graves hastalığı tiroid, göz, deri

olmak üzere pek cok sistemi etkileyen nedeni tam olarak bilinmeyen otoimmün bir

hastalıktır. Tirotoksikozun ve hipertiroidizimin en sık görülen şeklidir. Avrupa’da

Basedow hastalığı ve Alasakson ülkelerinde Graves hastalığı diye adlandırılan diffüz

toksik guatr’dır (Graves-Basedow hastalığı) (3, 17, 22). Her yaşta görülebilmesine

karşın sıklıkla genç kadın hastalarda ortaya çıkar (3). Genellikle tiroid bezi nodül

olmadan diffüz olarak büyür. Graves hastalığında tirotoksikozun şiddetlenmesine bağlı

tiroid krizi veya tiroid fırtınası denilen akut acil bir tablo ortaya çıkabilir (20). Graves

hastalığının ailevi bir eğilim gösterdiği de bildirilmektedir (3, 30, 31).

*Toksik MNG ( Plummer Hastalığı, TMNG): TMNG’de, tiroidden otonom bir biçimde

aşırı hormon salgısı sonucunda hipertiroidizm gelişir. MNG’ın oluş mekanizması tam

olarak açıklığa kavuşmamış olmakla birlikte, otonom hücre bölünmesinin hiperplazik

alanlar oluşturduğu ve bu alanların da otonom fonksiyona sahip nodüller olduğu

bildirilmi ştir (3). Toksik MNG olgularında, tirotosikozun şiddetlenmesine bağlı “tiroid

krizi” veya “tiroid fırtınası” da denilen akut acil bir tablo ortaya çıkabildiği

belirtilmektedir (3, 17).

*Toksik Adenom (TA): TMNG’de olduğu gibi hastalar genellikle yaşlıdır. MNG’deki

nodüllerin aksine soliter (tek) adenomlar, benign bir tümör olarak kabul edilir. Bazen

TSH geni ya da G-proteini genindeki mutasyonlar, adenil siklaz aktivasyonuna ve

dolayısıyla da hiperfonksiyonel tiroid adenomlarına yol açar. TA’da, serum T4 düzeyi

normal olarak bulunabilirken serum T3 düzeyinin artmış olarak bulunabileceği (T3

toksikozu) bildirilmektedir (3, 32).

*Trofoblastik Hastalıklar: Bu tip hastalıklarda, koriyonik gonadotropin salgısındaki

artışın, TSH reseptörlerini uyararak hipertiroidizme yol açtığı bildirilmektedir (3).

*Gebelik: Aşırı gebelik kusması olan gebelerde, muhtemelen yüksek hCG seviyelerine

bağlı olarak geçici hipertiroidizm gelişebilir (3). Gebelikte tiroid fonksiyonlarının

değerlendirilmesinde TSH ve total T4 ölçümleri kullanılmaktadır. Hipertiroidinin tipik

semptomları, çoğunlukla gebelikte fizyolojik değişikliklere bağlı oluşan semptomlara

benzediğinden dolayı erken tanı koymak güçleşebilmektedir. Bu duruma gebeliğin

erken döneminde görülen T4 artışı ve TSH baskılanması da eklendiğinde, tanı daha da

güçleşebilmektedir. TSH reseptör antikorları plasentayı geçerek bebekte neonatal graves

Page 28: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

16

ve tiromegaliye yol açabilmektedir. Ayrıca, tedavi edilmemiş hipertiroidinin spontan

abortus (düşük), ölü doğum, erken doğum riski, preeklampsi ve intrauterin gelişme

geriliğine de yol açabileceği belirtilmektedir (20).

*İYODa bağlı hipertiroidi (jod basedow veya amiodaron tirotoksikozu): Amiodaron,

yaygın olarak kullanılan ve iyot içeren antiaritmik bir ilaçtır. Ağırlığının % 37’si kadar

iyot içerir. Yarılanma ömrü 50-60 gündür. Başlıca yağ dokusunda depo edildiğinden

kesildikten sonra da etkisi devam edebilir. Amiodaron kullanan hastaların %14-18’inde

tiroid fonksiyon bozukluğu gelişebilir. iyodun yeterli olduğu bölgelerde hipotiroidiye,

iyodun yetersiz olduğu bölgelerde ise hipertiroidiye daha sık rastlanır (20).

*Struma Ovari (Ektopik Hipertiroidizm): Yapısında yer yer tiroid folliküllerinin

bulunduğu yavaş büyüyen bir yumurtalık tümörüdür. Patogenezi tam olarak

bilinmemektedir. Hastalarda genellikle klinik hipertroidizm tablosu görülür. Histolojik

yapısı tipik troid dokusuna benzer ve sıklıkla benigndir. Bu tip hastaların bir kısmında

ovaryum tümörünün çıkartılması ile hipertroidizmin düzelebildiği belirtilmektedir (33-

35).

*Tiroid Kanserleri: Histolojik olarak tiroid karsinomları iyi bir şekilde diferansiye

edilebilirken, hormon düzeyi icin aynı durum gecerli olmaz ve diferansiye edilemez.

Nadir olarak follikuler tiroid karsinomlarında tümörün otoimmün prosesi stimüle

etmesine bağlı olarak hipertiroidi gelişir (3).

2.6.4. Hipotiroidi

Tiroid hormonlarının yetersiz salgılanması sonucunda gelişen klinik tabloya hipotiroidi

denir. Primer, sekonder ve tersiyer hipotiroidi olmak üzere üç gruba ayrılır.

Primer hipotiroidi; Eğer hipotiroidi, tiroid bezi kaynaklı ise bu duruma primer

hipotiroidi adı verilir. Primer hipotiroidi nedenleri arasında; iyot eksikliği, otoimmün

tiroid hastalığı, atrofik tiroidit, tiroidektomi, ilaçlar, boyun bölgesine radyoterapi

uygulanması, RAI tedavisi, tiroid bezi gelişiminde veya tiroid hormon sentezinde

konjenital bozukluklar sayılabilir.

Sekonder hipotiroidi; Hipotiroidi, TSH salgısının yetersizliği sonucu gelişmiş ise

sekonder hipotiroidi olarak adlandırılır. Hipofiz tümörleri, hipofiz cerrahisi, radyoterapi,

Page 29: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

17

infiltratif hastalıklar, Sheehan sendromu (kadınlarda doğum sonrasında yaşanan aşırı

kan kaybı ve bunun sonucunda hipofiz bezine giden kanın azalması) en sık görülen

sekonder hipotiroidi nedenleridir.

Tersiyer hipotiroidi; Hipotalamusta sentez edilen ve salınan TSH yetersizliği sonucu

nadir olarak ortaya çıkan tersiyer hipotiroidi gelişir. İyod eksikliği ve otoimmün tiroid

hastalığı (Hashimoto tiroidi) en sık görülen hipotiroidi nedenleridir (22, 36).

Tiroid hormonları tüm organ ve sistemler üzerinde etkilidir. Bu hormonlarda yetersizlik

olduğunda çok çeşitli belirti ve bulgular izlenir. Bunlar belirtiler arasında; halsizlik,

yorgunluk, kilo alma, unutkanlık, konsantrasyon bozukluğu, cilt kuruluğu, saçlarda

dökülme, üşüme, kabızlık, seste kabalaşma, düzensiz ve yoğun adet kanamaları,

infertilite, kas sertliği, kas ağrıları, karpal tünel sendromu, depresyon, demans

görülebilir. Hashimoto tiroiditine bağlı olarak gelişen hipotiroidlere, vitiligo, pernisiyöz

anemi, romatoid artrit, tip 1 diyabetes mellitus, Addison hastalığı gibi diğer otoimmün

hastalıklar da eşlik edebilir (20, 22)

2.6.5. Tiroid Kanseri

Tiroid kanseri, over kanserinden sonra en sık görülen endokrin sistem kanseridir (3, 22).

Yaş, cinsiyet, histolojik tip ve özellikler (kapsüler ve vasküler tutulum, atipi gibi),

tümor yayılım özellikleri (tümor boyutu, çevreye yayılım, uzak metastaz gibi), tedaviye

yanıt, moleküler genetik faktörler (reseptörler, onkogenler, HLA gibi), hormonlar

(androjen, östrojen) tiroid kanseri prognozunda önemli yeri olan faktörlerdir (3).

Papiller ve folliküler tiroid kanserleri çoğu kez tedavi edilebilir. Buna karşın anaplastik

tiroid kanseri agresif seyirli olup kötü prognozla ili şkilidir (22).

Tiroid kanserleri genel olarak 5 grup altında incelenmektedir. Bunlar;

1) İyi Diferansiye Tiroid Kanserleri: Folliküler hücrelerinden köken alan, iyot tutma

yeteneğini koruyan, TSH ile uyarılabilen, tiroid hormonu ve TG sentezleyen

karsinomlar diferansiye kanserlerdir. Tüm tiroid kanserlerinin %80-90’nını oluşturur

(3).

2) Medüller Tiroid Kanseri: Tiroidin kalsitonin salgılayan C hücrelerinden

(parafoliküler) kaynaklanan tiroid kanseri türüdür. Tüm tiroid kanserlerinin %4’nü

Page 30: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

18

oluşturur. Hastaların %20-25’inde otozomal dominant geçişli özellik gösterir. Medüller

tiroid kanserinde prognozu olumsuz yönde etkileyen faktörler; ileri yaş, tanı sırasında

büyük primer tümör kitlesi, çok yüksek kalsitonin düzeyleri, tanı sırasında lenf

gangliyonu metastazı ve uzak metastaz varlığıdır (3, 20).

3) Az diferansiye tiroid karsinomu: Diferansiye tiroid karsinomu ile anaplastik tiroid

karsinomu arasında bir prognoza sahip kanser çeşididir (20, 37).

4) Anaplastik tiroid karsinomu: En saldırgan seyre sahip tümörlerden birisidir. Nadir

görülmekle birlikte, tiroid kanserine bağlı ölümlerin yarısından sorumlu olduğu

bildirilmektedir. Klinik başvuruların çoğunlukla tiroid lobunda hızlı büyüyen bir kitle

nedeniyle yapıldığı bildirilmektedir (3, 37).

5) Tiroid lenfoması: Primer tiroid lenfoması (PTL), sadece tiroid bezini ya da tiroid

bezi ve bölgesel lenf gangliyonlarını tutan lenfomadır. Nadir görülmekle birlikte,

tedavisinin diğer tiroid karsinomlarından çok farklı olması nedeniyle doğru tanı

konulması önemlidir. Genellikle kronik tiroidite bağlı olarak gelişir. Kadınlarda ve 60

yaşın üzerinde daha sık rastlanır. Klinik başvuruların çoğunlukla hızlı büyüyen boyun

kitlesi nedeniyle yapıldığı bildirilmektedir (3, 24).

2.7. Tiroid Bezi Hastalıklarının Tanı Yöntemleri

Tiroid bezi hastalıklarının tanı yöntemleri; biyokimyasal yöntemler, radyolojik

yöntemler ve ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) olmak üzere 3 gruba ayrılır. Bunlar;

2.7.1. Biyokimyasal Yöntemler

Biyokimyasal tanı yöntemleri; tiroid fonsiyon testleri ve tiroid otoantikorları ile yapılan

testler olmak üzere iki gruba ayrılır.

a) Tiroid Fonksiyon Testleri: Serum tiroid hormonları ile TSH arasında ters ilişki

bulunup, serum tiroid hormonlarındaki çok küçük değişiklikler bile TSH’de büyük

oynamalara yol açar. Bu sebeple sensitif immunometrik assay kullanılarak yapılan TSH

ölçümünün, tiroid fonksiyonunu değerlendirmede bir tarama testi olarak

kullanılabileceği bildirilmektedir (20). Hipertiroidi tanısında da en hassas yöntem TSH

ölçümüdür (3, 20, 30, 31).

Page 31: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

19

b) Tiroid Otoantikorları: Tiroidin kendi antijenine otoantikor oluşturması ilk kez 1956

yılında Hashimoto tiroiditinde tanımlanmıştır (antitiroglobulin antikoru). Bu tanı

yöntemi ile, otoimmun tiroid hastalıklarında serumda tiroid otoantikorlarının varlığı

gösterilebilmektedir. En sık kullanılanları; antimikrozomal, antitiroperoksidaz,

antitiroglobulin ve antiTSH reseptörü antikorlarıdır (23, 38).

2.7.2. Radyolojik Yöntemler

Tiroid bezi hastalıklarını tanımlamada kullanılan radyolojik yöntemler; Direkt Grafi,

Tiroid Ultrasonografi (USG)’si, Renkli Doppler USG, Bilgisayarlı Tomografi,

Manyetik Rezonans Görüntüleme ve Tiroid Sintigrafisi olmak üzere 6 gruba ayrılır.

Bunlar;

a) Direkt Grafi: Bu yöntemin, tiroid hastalıklarının ve nodüllerinin

değerlendirilmesinde fazla bir tanı değeri olmamakla birlikte, indirekt bulgular için yol

gösterici olabileceği bildirilmektedir (3, 30, 31).

b) Tiroid Ultrasonografisi (USG): Yüksek frekanslı ses dalgalarının kullanılması ile

oluşturulan bir görüntüleme yöntemi olup, sesin farklı dokularda farklı hızda

yayılabilme özelliğinden faydalanılır. Tiroid USG’si cihazın özellikleri ve yapan kişinin

deneyimine bağlı olmakla birlikte en fazla bilgi verici radyolojik yöntemdir (3, 30, 31).

c) Renkli Doppler USG: Ses dalgalarını kullanarak görüntüleme yapar. Bununla

birlikte, damar içindeki eritrositlerin akımını, damardaki akım hızını ve damar direnci

gibi kriterleri de belirleyebilir. Renkli Doppler USG’nin psödonodüllerin ayrımında da

yardımcı olduğu belirtilmektedir (3, 30, 31).

d) Bilgisayarlı Tomografi (BT): Özellikle tiroidin konjenital anomalilerini ortaya

koymada avantajlı bir tekniktir. Ayrıca tiroid kanserlerinin çevre dokulara invazyon

derecesinin belirlenmesinde de kullanılmaktadır (3, 30, 31).

e) Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG): MRG’nin de kullanım alanları BT’ye

benzer. Multiplanar ve geniş görüntüleme sağlaması önemli avantajıdır (3, 30, 31).

f) Tiroid Sintigrafisi: Sintigrafik görüntüleme, radyoaktif maddelerden yayılan

ışınların özel tarayıcılar tarafından algılanıp, çeşitli sistemlerden geçirildikten sonra özel

Page 32: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

20

bir yazıcı ile film veya kağıt üzerinde çizilen noktacıklar halinde görüntülenmesi ya da

bilgisayar ekranında gösterilmesidir. Tiroid sintigrafisi tiroidin hem fonksiyonel

durumunu hem de morfolojik özelliklerini ortaya koyması bakımından özellikle

hipertiroidi olgularında oldukça fazla kullanılan bir tanı yöntemidir (3, 30, 31).

2.7.3. İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi (İİAB)

Tiroid hastalıklarının tanısında diğer tanı yöntemleri ile daha çok tiroidin fonksiyonel ve

morfolojik özelliklerini belirlenirken, İİAB ile %90’ın üzerinde duyarlılık ve özgüllükle

doku tanısı yapılabilmektedir. Böylece cerrahi oranı %25 oranında azaltılabilmektedir.

Bu yöntemle malign lezyonlar içinde kesin tanı konabilen patolojiler; papiller, meduller,

anaplastik karsinomlar, metastatik tümörler ve lenfomalardır. Bunlar içinde en sık

görüleni papiller karsinomlar olup, İİAB ile tanı konma oranı yaklaşık olarak %70’tir

(3, 30, 31).

2.8. Tiroid Bezi Hastalıklarının Tedavi Yöntemleri

Tiroid bezi hastalıklarının tedavi yöntemleri; farmakolojik tedavi, cerrahi tedavi, USG

eşliğinde alkol injeksiyonu ve radyoaktif iyot tedavisi olmak üzere 4 gruba ayrılır.

2.8.1. Farmakolojik Tedavi

Bu bölümde, tiroid bezi hastalıklarının farmakolojik tedavisi;

- Guatr Hastalığının Farmakolojik tedavisi

- Tiroidit Hastalığının Farmakolojik tedavisi

- Hipertiroidi Hastalığının Farmakolojik tedavisi

- Hipotiroidi Hastalığının Farmakolojik tedavisi ve

- Tiroid Kanserinin Farmakolojik tedavisi olmak üzere toplam 6 grupta incelenmiştir.

Page 33: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

21

2.8.1.1. Guatr Hastalığının Farmakolojik Tedavisi

Basit endemik guatrın önlenmesinde iyot kullanımı klasik bir yöntemdir. Deniz balıkları

ve süt (çevrenin iyot durumuna göre) en zengin doğal iyot kaynakları olarak

saptanmıştır. İçme sularında iyot içeriğinin düşük olduğu bölgelerde yemek tuzuna

iyodat veya iyodür tuzu şeklinde iyot katılması gerektiği bildirilmi ştir.

Basit Guatr hastalığının farmakolojik tedavisi için kullanılan başlıca preparat

“ levotiroksin (L-tiroksin)” dir. Guatr’lı hastaya L-tiroksin verilmesi, guatr boyutlarını

küçültür ve tiroid bezindeki büyüme yavaş yavaş ortadan kalkar. Bu etkinin, feedback

mekanizmasıyla TSH salgısının baskılanması sonucu meydana geldiği ifade

edilmektedir. Ayrıca, L-tiroksinin büyümeye eşlik eden hipotiroidizmi de düzelttiği

bildirilmektedir (26, 29). Basit guatr’lı hastada hipertiroidi ortaya çıkması durumunda,

RAİ ve antitiroid ilaçların kullanımının uygun olacağı bidirilmektedir (29).

Postmenapozal kadınlardaki basit guatr tedavisinde, levotiroksin ile tedaviden

kaçınılması gerektiği, çünkü bu dönemde artmış olan osteoporoz eğiliminin bu ilacın

kullanımı ile daha da artabileceği bildirilmektedir. Otonom tiroid nodülleri ve

Multinodüler toksik omayan guatr’da, T4 hormon tedavisinin etkisiz olduğu

saptanmıştır. TMNG’de antitiroid ilaçların hastayı ancak kısa bir süre için kontrol altına

alabildiği belirtilmiştir. Yaşlı hastalarda ise; taşikardi, aritmi, akut sol kalp yetersizliği

gibi acil durumlar ortaya çıkarabileceği için tiroksin tedavisinin dikkatli bir şekilde

yapılması gerektiği bildirilmektedir. Yaşlı hastalarda l50-200 µg gibi yüksek dozlara

çıkılmayıp, 50-l00 µg gibi dozlarda kalınmasının uygun olacağı tavsiye edilmiştir (35).

2.8.1.2. Tiroidit Hastalığının Farmakolojik Tedavisi:

Tiroidit, tiroid bezinin inflamasyon veya inflamasyon benzeri tablo ile seyreden bir grup

hastalığı olarak tanımlanmıştır. İnflamasyon kaynağı bakteriler ise; tedavi olarak

antibiyodik tedavisi ve istirahat, inflamasyon kaynağı viral nedenler ise; nonsteroid

antiinflamatuarlar (NSAİ) gibi ağrı kesicilerin kullanılması önerilmektedir. Geçmeyen

inflamasyonlarda, steroid grubu ilaçların kullanılabileceği de ifade edilmiştir.

Subakut tiroiditin genellikle kendiliğinden düzeldiği saptanmıştır. Subakut tiroidit

tedavisinde; beta blokerler, steroidler (örneğin prednizon) veya NSAİ’ler tavsiye

edilmiştir (22, 28, 36). Sessiz lenfositik tiroidit sadece birkaç ay sürdüğü için,

Page 34: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

22

tedavisinin genellikle bir β-bloker (örneğin propranolol) ya da tiroid hormon replasmanı

şeklinde olması gerektiği tavsiye edilmiştir. Sessiz lenfositik tiroidit’de antitiroid ilaçlar,

cerrahi ve RAİ tedavisi kontrendikedir. Tiroid hormon replasmanının, tiroidit

hastalarındaki hipotiroid durumunda da kullanılabileceği belirtilmektedir (39).

2.8.1.3. Hipertiroidi Hastalığının Farmakolojik Tedavisi

Hipertiroidinin tedavisinde, doku düzeyinde tiroid hormonlarını normale getirerek

hipermetabolik durumun ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Hipertiroidizmin tedavi

seçimini; hipertiroidizmin nedeni, hastanın yaşı, tedaviye hastanın cevabı, kullanılan

tedaviye ait komplikasyonların oluşması, hamilelik, ilave başka hastalığın olup

olmaması, hastanın tercihi gibi birçok faktör belirler (40).

Hipertiroidizm tedavisinde kullanılan antitiroid ilaçlar, tiroid folikül hücrelerinde

hormon sentezi ile ilgili olan basamaklardan birini veya birkaçını bozmak suretiyle

hormon sentezini inhibe eden ya da radyoaktif iyot gibi tiroid dokusunda toplanıp ışınla

folikül hücrelerini tahrip eden ilaçlardır.

Hipertiroidide kullanılan ilaçlar;

- Tiyoüre türevleri

- İyodür

- RAİ ve

- İyodür girişini inhibe eden anyonik ilaçlar olmak üzere 4 grupta toplanabilir (40, 41).

İlaçla tedavide rutin olarak tiyoüre türevi ilaçlar kullanılırken özel durumlarda iyodür

kullanılması tavsiye edilmektedir. Tiyoüre türevlerinin tiroid bezi fazla büyümemiş,

durumu ağır olmayan veya genç hastalarda daha fazla etkiliyken; tiroid bezi fazla

büyümüş, durumu ağır veya yaşlı hastalarda daha az etkili olduğu bildirilmektedir. Bu

ilaçlar hasta ötiroid duruma gelene kadar, başlangıçta yüksek dozlarda ve genellikle 4-8

hafta süresince verilirler. Daha sonra; hastalık belirtilerinin yeniden ortaya çıkmasını

önleyecek, fakat hipotiroidizm oluşturmayacak düzeylere kadar doz azaltılır. Son

yapılan çalışmalarda, hasta ötiroid hale geldikten sonra antitiroid tedaviye düşük doz

(25-50 µg) levotiroksin sodyum eklenmesi ile remisyonun (hastalık belirtilerinin

Page 35: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

23

söndüğü periyod) artığı gösterilmiştir. İlaç tedavisi ile hastalığın belirtilerinin

düzelmeye başlamasının, en az birkaç haftalık latent periyodtan sonra olacağı

belirtilmiştir. Bununla birlikte, hasta daha önce İyodlu ilaçlar almışsa latent periyodun

daha da uzayabileceği bildirilmi ştir. İdamenin uzun süre (genellikle 18 ay) devam

ettirilmesi gerekir. Tedavi edilen olguların %60-80’inde tekrar nüks olduğu için,

antitiroid ilaç kullanımına son verildikten sonra hastaların uzun süre gözlem altında

tutulması gerektiği belirtilmektedir. Ağır ekzoftalmosa karşı yüksek doz glukokortikoid

(örneğin prednizon) uygulanır ve pretibial ödem için lokal glukokortikoid veya

octreotid kullanılır (26). Hipertiroidik hastalara iyodsuz tuz önerilmektedir (36).

2.8.1.3.1. Tiyoüre Türevleri

Tiyoüre, antitiroid ilaçların en önemli grubu olup, üreye oksijen atomu yerine kükürt

atomunun girmesi ile oluşur.

Başlıca üç mekanizma ile T3 ve T4 sentezini inhibe ederler:

- İyodinasyonu inhibe ederek

- Kenetlenme olayını inhibe ederek

- Monodeiyodinasyonla T4’ün daha etkin olan T3’e dönüşümünü azaltarak.

T3 ve T4 sentezini inhibe ederek plazmada bu hormonların düzeyini düşürürler ve

böylece T3 ve T4’ün hipofiz ön lobundan TSH salgılanması üzerindeki frenleyici

etkilerinin azalmasına neden olurlar. Bunun sonucunda TSH salgılanmasını artırırlar ve

tiroidin aşırı derecede stimüle edilmesine neden olurlar. Tiroid bezinin aktivitesinin

artmasına karşın, tiroid hormon sentezi azalmış olarak kalır. Artan TSH salgısı da, tiroid

bezinin vaskülaritesini, içinden geçen kan akımını ve stromasını artırır

Tiyoüre türevi ilaçların tiroid salgısını azaltmaları uzunca bir latent periyoddan sonra

ortaya çıkar. Bunun nedeni ise, ilaçların etkisi altında sentezin inhibe edilmesine karşın,

daha önce sentez edilip foliküllerde depo edilmiş olan hormonların salımının bir süre

daha devam etmesidir. İlacın dozu yeterli değilse ve sentez yeterli derecede inhibe

edilmemişse, latent periyod daha da uzun olur. Yeterli dozda ilaçla tedaviye başladıktan

2 hafta sonra hipertiroidizmli hastada genellikle sinirlilik, taşikardi ve halsizlik

Page 36: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

24

azalmaya ve vücut ağırlığı artmaya başlar. Bazal metabolizmanın normale dönmesi

tedaviye başladıktan 1.5-2 ay sonra olur (35, 41).

Başlıca üç çeşit tiyoüre türevi vardır. Bu tiyoüre türevleri; propiltiyourasil (PTU),

metimazol ve karbimazoldür. Bu ilaçlar oral yoldan alınırlar ve mide-barsak kanalından

absorbe edilirler.

PTU; Çabuk absorbe edilir ve plazma konsantrasyonu yaklaşık 60 dakikada maksimum

düzeye erişir. Etki süresi 3-4 saat sürer.

Metimazol; Gravimetrik etki gücü propiltiyourasile göre 10 kat daha yüksektir; ancak

bu durumun pratikte bir önemi yoktur. Metimazol de çabuk absorbe edilir, fakat

eliminasyonu daha yavaştır ve etkisi propiltiyourasile oranla daha uzundur (8 saat).

Metimazolle idame tedavisi için günde bir doz kullanılması yeterlidir. Metimazolün

agranülositoz yapma potansiyeli propiltiyourasilinkine göre daha düşüktür.

Karbimazol; Bir ön-ilaçtır. Vücutta hidrolizle metimazole dönüşerek etkinlik gösterir.

Karbimazol Türkiye’de bulunmamaktadır (17, 35, 41)

Tiyoüre türevleri vücutta geniş dağılım gösterip, tiroid bezi içinde birikirler. Tiroid

bezinde ya da karaciğerde kükürt yerine oksijen gelmesi (transsülfürasyon) suretiyle

metabolize edilirler. Plasentayı geçerek fetuste guatr oluşturabilirler. Ancak,

propiltiyourasilin plasentayı daha az geçtiği bildirilmektedir. Süt içine itrah edilirler ve

bu ilaçları alan annelerin sütü ile beslenen bebeklerde guatr meydana getirebilirler.

Antitiroid ilaçlar hipertiroidizm olgularında hastanın uzun süreli tedavisi için veya

hastayı tiroidektomiye hazırlamak için kullanılır. PTU, erişkinlerde başlangıçta günde

200-400 mg tek doz halinde verilir. Bu doza hasta ötiroid duruma gelene kadar

(genellikle 4-8 hafta) devam edilir. Sonra doz basamaklı olarak idame düzeyi olan

günde 50-150 mg düzeyine düşürülür. İdame 12-18 ay sürer. Metimazol ise, erişkinlerde

başlangıçta günde üç defa, bölünerek; hafif olgularda 15 mg, orta şiddetdeki olgularda

30-40 mg ve ağır ogularda 60 mg verilir. Hasta ötiroid olana kadar (genellikle 4-8 hafta)

doz bu düzeyde sürdürülür. Sonra günlük doz, basamaklı olarak azaltılarak günde 5-15

mg’lık idame dozuna geçilir.

Page 37: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

25

Tirotoksikoz krizi ya da tiroid fırtınası; i.v. sıvı, i.v.propranolol ve 6 saatte bir i.v.100

mg hidrokortizon sodyum süksinat ile acil tedavi gerektirir. Ayrıca ağızdan iyodür

solüsyonu da verilebilir. Bu tip durumlarda tiyoüre türevleri kullanılması da tavsiye

edilmekle birlikte, bunların kriz esnasında yutturulması zor olduğu için tabletten

süspansiyon yapılarak nazogastrik boruyla verilmesi gerektiği bildirilmektedir (35, 36,

41).

Tiyoüre türevlerinin en sık görülen yan etkileri; ciltte döküntüler, hafif gastrointestinal

bozukluklar, başağrısı, kaşıntı ve eklem ağrlarıdır. Nadiren ilaç ateşi ve agranülositoz

olur. En ciddi olan yan etkisi ise agranülositozdur (35, 41). Agranülositoz; anjin ateş

yükselmesi, ağızda ülser, kırıklık ve bazen de cilt içinde kanama belirtileri ile başlar.

Hastada bu belirtilerin ortaya çıkması halinde derhal doktora başvurması tavsiye edilir.

Böyle bir durumda ilaç kesilerek, glukokortikoid ve antibakteriyel ilaçlarlarla tedavi

yapılır. Agranülositoz insidansı yaşlı hastalarda daha yüksek saptanmıştır. Söz konusu

ilaçlar sık olarak granülositopeni yaparlar. Granülositopeni hipertiroidizmin de bir

belirtisidir ve böyle bir durum saptandığında, bunun mutlaka ilacın kemik iliğini

deprese etmesine bağlı olması gerekmez. Bazı olgularda da granülositopeni

agranülositoza dönüşür. Tiyoüre türevlerinin seyrek görülen yan etkileri arasında ise;

artriti taklit eden eklem ağrıları, myalji, nörit, kolestatik sarılık, saç ağarması ve

dökülmesi, lenf düğümü ve tükürük bezlerinin şişmesi ve toksik psikoz gibi belirtiler

bulunur.

Tiyoüre türevi ilaçlarla tedavi sırasında, hipertiroidizmli hastaların bir kısmında guatrın

büyümeye başlaması sonucu, trakea üzerindeki mekanik baskı belirgin hale gelir ve bu

durum solunum zorluğuna neden olabilir. Tiroiddeki büyümeyi önlemek için böyle

olgularda ya tiyoüre türevi ilaçlarla tedaviden vazgeçilir veya tiyoüre türevi ilaçla

birlikte tiroid hormonu da verilir. Bu yaklaşıma “bloke edici replasman rejimi” denilir.

Ancak bu tedavi yaklaşımının gebelerde kontraendike olduğu bildirilmektedir (35).

Preparat Örnekleri: PTU (PROPYCİL Tablet) ve Metimazol (THYROMAZOL Tablet)

(42, 43).

Page 38: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

26

2.8.1.3.2. İyodürler

İyodür iyonunun besin ve içme suları içindeki eksikliği, tiroid hormonlarının sentezini

azaltıp TSH salgısının artmasına neden olduğu için guatra neden olur. İyodür iyonunun

fazla miktarda alınması ise, tiroid hormonlarının sentezini ve salınımını azaltararak,

toksik olmayan guatr ve hipotiroidizm (iyoda bağlı miksödem) oluşturabilir. Bu nedenle

iyodür tuzları, hipertiroidizm olgularında ve tirotoksikoz krizinin tedavisinde antitiroid

ilaç olarak kullanılabilmektedir. Yüksek dozdaki iyodürler nadiren bazı kişilerde

hipertiroidizme neden olabilirler. Bu duruma “ İyod Basedow” (almanca;

“ Jodbasedow” ) adı verilir. İyodürlerin TMNG olgularında da hipertiroidizmi

şiddetlendirdikleri bildirilmektedir (26, 44, 45).

Farmakolojik dozlarda verilen iyodürün tiroid bezindeki en belirgin etkisi, tiroid

hormonu sentez ve salınımını hızlı bir şekilde azaltmasıdır. Azalma tiyoüre türevi

ilaçların yaptığının aksine gecikmeli olarak değil, çabuk meydana gelir (26, 45). Bu

terapötik etkinin mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte, bu etkinin ya iyodürün

TG’nin hidrolizini ve ondan da T3 ve T4 meydana gelmesini bloke etmesine bağlı

olarak veya adenilil siklazı inhibe edici etkisi ile meydana geldiği tahmin edilmektedir.

Adenilil siklaz-cAMP sistemi, TSH’nin ve TSH benzeri etki yapan immünoglobilinlerin

(IG) tiroid hücresindeki etkisine aracılık eder ve folikül boşluğundaki TG jelinin

endositozla folikül hücresine girmesini ve orada proteolizis sonucu hormon salınımını

stümüle eder. İyodürler ise oluşan bu etkileri inhibe ederler.

İyodür tedavisinin avantajı, hormon salınımını tiyoürelere göre daha hızlı bir şekilde

inhibe etmesidir. Bu nedenle tirotoksikoz krizi ve tirotoksikoza bağlı kalp

komplikasyonları gibi acil durumları önlemek ve tedavi etmek için tiyoüre türevi

ialçlarla birlikte kullanır (35). Tirotoksikozlu hastada, tiroidle ilgili olmayan acil bir

durum nedeniyle ameliyat yapmak gerektiğinde hastayı ameliyata hazırlamak için de

kullanılabilir ve hastalık belirtilerini azaltmaktan başka tiroidin vaskülaritesini de

azaltarak ameliyat sırasında kanama sorununu hafifletir. Ayrıca RAİ tedavisi uygulanan

hastalarda, RAİ etkisinin ortaya çıkması için geçmesi gereken 2-3 ay süresince hastayı

nüksten korumak için de iyodür tedavisi yapılabilir. Bu amaçla, RAI verilmesinden 10

gün sonra iyodüre başlanır. iyodür, hipertiroidizmin uzun süreli tedavisinde antitiroid

etkilerine tolerans gelişmesi nedeniyle tavsiye edilmez (35, 41).

Page 39: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

27

İyodür tedavisinin bazı dezavantajları da vardır. Bunlar:

- Bazı hastalarda etkisiz olabilirler. Etkili olduğu hastalarda da etkisine hızlı ve belirgin

tolerans gelişir.

- Ekili olduğu olgularda iyodür tek başına verilmişse, tiroid bezinde aşırı miktarda

biriken TG, ilaç kesildikten sonra, bol miktarda hormon salıverilmesine neden olur ve

hastalık belirtilerini artırır. Ayrıca iyodürden sonra tiyoüre türevi ilaçla tedaviye

başlanırsa tedavinin latent periyodu uzar.

- İyodür tedavisi I131 girişini inhibe eder ve bu inhibisyon ilaç kesildikten sonra haftalar

sürer ve 131 I tedavisi başarısız kalır.

İyodür tedavisinde, doymuş patasyum iyodür solüsyonun veya lügol solüsyonun (%5

veya %10 potasyum iyodür içeren solüsyon) günde üç kez ikişer damla dozlarında bir

bardak süte veya suya damlatılarak ağızdan verilmesi tavsiye edilmiştir. Acil

durumlarda veya ağızdan ilaç alamayan hastalarda ise, iyodür solüsyonunun i.v.

yoldanda uygulanabileceği ifade edilmiştir. Çernobil nükleer kazasından sonra aşırı

radyasyona maruz kalan ülkelerde ağızdan iyodür alınması tavsiye edilmiştir. Bunun

nedeni ise, kaza sonucu atmosfere geçen ve oradan besinlere giren RAI (131I ve 132I)

vücuda girdikten sonra tiroide geçerek depolanmasını önlemek ve böbreklerden itrahını

hızlandırmaktır.

İyodürlerin uzun süre verilmesi, “ iyodizm” denilen kronik zehirlenme haline neden

olur. Bunun başlıca belirtileri; ciltte döküntüler (genelde akne şeklinde), konjuktivit,

rinit, tükürük bezlerinde şime ve salgı artması, purpura ve lökomoid eozinofilik

granülositozdur. İyodürler gebelerde kontraendike olup embriyoda tiroid bezi

gelişmesini bozarlar (17, 35, 41).

Preparatlar Örnekleri: Potasyum iyodür (ADDAMEL N i.v. Ampul, EUPNASE Şurup,

FENASTHMA Şurup, NEO SEDEKS Şurup) (44)

2.8.1.3.3. Radyoaktif İyot (RAI)

Hipertiroidizm tedavisinde, tiroid bezini kısmen tahrip ederek aşırı hormon

salgılanmasını azaltmak amacıyla I131 kullanılır ve potasyum iyodür şeklinde genellikle

Page 40: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

28

ağızdan verilir. Yarılanma süresi 2 gündür. Diğer izotopları I130 (yarılanma süresi 12

saat) veya I125 (yarılanma süresi 60 gün)’de kullanılabilir. Fakat bunların I131’e göre bir

üstünlükleri yoktur. 131I, hipertiroidizmin ucuz, kolay ve etkin bir şekilde tedavisine

olanak verir. RAI, iyodür gibi tiroid bezi tarafından yakalanır; TG’nin yapısına girer ve

böylece folikül içindeki kolloidde toplanır. Yaydığı beta-ışınları, çevresinde ortalama

yarım mm’lik derinliğe kadar nüfuz eder ve o bölgede tiroid folikül hücrelerini tahrip

eder. Ayrıca gama-ışınlarıda yayar. Bu ışınların tahrip edici gücü çok zayıf olmakla

birlikte, tiroid dışına da çıkabildiklerinden belirli sürede tiroid bezinde toplanan iyot

miktarının gama-ışını sayaçları ile dışarıdan kolayca ölçümüne olanak verir (35).

Eğer ilk uygulamada RAI tiroid bezinde yeterli derecede tahrip yapmamışsa 6 ay sonra

aynı doz tekrar uygulanır. TMNG’da ve özellikle tiroid kanserinde RAI daha yüksek

dozlarda kullanılır (40, 46). RAI, plasentadan geçerek ciddi fetal hipotiroidilerine neden

olabildiğinden dolayı hamilelik sırasında kesinlikle kullanılmaması gerektiği

bildirilmi ştir (39).

2.8.1.3.4. İyodür Giri şini İnhibe Eden Anyonik İlaçlar

Tiroid hücresi membranında iyodür girişini yapan aktif transport sistemine karşı, bu

iyonla yarışan tiyosiyonat (SCN), perklorat (ClO4-), perteknetat (TcO4

-) ve nitrat (NO3-)

gibi anyonlar, girişi inhibe ederek tiroid bezinden hormon sentezini bloke ederler. Bu

olay sonucunda da hipofonksiyon oluşturup guatr yapabilirler. Bu anyonların en güçlüsü

perklorat iyonudur. Perklorat iyonu, sodyum veya ptasyum perklorat şeklinde kullanılır.

Günde 1 g’dan daha düşük dozlarda kullanıldığında yan tesir insidansinın düşük

olmasına rağmen, geri-dönüşsüz aplastik anemi yapması nedeniyle kulanılması tavsiye

edilmemektedir. Ayrıca bu tür ilaçların etkinliği, besinle fazla iyot alındığında belirgin

şekilde azalmakta ve etkinliklerinin alınan iyot miktarına göre değişmesi de bir sakınca

oluşturmaktadır (17, 35).

2.8.1.4. Hipotiroidi Hastalığının Farmakolojik Tedavisi

Hipotiroidizmin tedavisinde yerine koyma (replasman) için günümüzde ilaç olarak;

tiroid ekstresi, saf-sentetik tiroid hormonları veya hormon karışımları yaygın olarak

kullanılmaktadır. T4 ilaç olarak adı Levotiroksin, T3’ün ilaç olarak adı Liyodironin’dir.

Her iki ilaçta sodyum tuzu olarak kullanılır. Tiroid ekstresi sığır, domuz ve koyun tiroid

Page 41: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

29

bezlerinden hazırlanan tiroid tozudur. TG ise domuz tiroidinden elde edilen TG

fraksiyonudur (35).

Replasman tedavisinde tiroid hormonları, kretenizm ve miksödem gibi hipotiroidizm

durumlarının tedavisinde kullanılırlar. Kullanılacak doz; hormon yetersizliğinin derece

ve süresine, hastanın yaşına ve hormon yetersizliği ile birlikte kalp ve adrenal korteks

hastalığı olup olmamasına bağlıdır. Başka bir hastalığı olmayan bebek, çocuk ve genç

erişkinlerde olağan dozda ilaç verilebilir. Bununla birlikte yaşlı hastalarda, koroner

yetmezliğe eğilim göstermeleri nedeniyle, ilaçla tedaviye mutaddan daha düşük dozda

başlanması gerektiği bildirilmektedir. Miksödem’e bağlı kalp hastalığı olan çocuklarda

da aynı tutum izlenmektedir. Tiroid yetmezliği hipopitütarizme bağlı ikincil miksödem

şeklindeyse, bu hastalarda gizli veya açık olarak varolan adrenal yetmezliği, tiroid

hormonları ile tedaviye başlandığında şiddetlenir. Bu nedenle tiroid tedavisinden önce

kortikosteroid tedavisine başlanarak, akut adrenal yetmezliği oluşması önlenir. Tiroksin

tedavisine yaklaşık bir haftalık kortikosteroid tedavisinden sonra geçilmesi tavsiye

edilmektedir (35, 41). Replasman tedavisi için ağızdan levotiroksin tercih edilir (35). L-

Tiroksin oldukça ucuz ve kolaylıkla bulunan bir ilaçtır. Ülkemizde Euthyrox®,

Levotiron®, Tefor® isimleri ile değişik doz seçeneklerinde piyasada bulunmaktadır (14,

17). Dozu ayarlarken dikkat edilecek noktalar; tedaviye ufak dozlarda başlamak, alınan

yanıta göre dozu belirli intervallerle giderek artırmak, plazma TSH düzeyini normale

indirmek ve hastalık belirtilerini ortadan kaldırmak, fakat hipertiroidizm belirtilerinin

oluşmasına olanak vermemektir.

Miksödem koması, hızlı tanı ve tedavi gerektiren hayatı tehdit eden bir

komplikasyondur. Miksödem komasında uygulanan tedavi rejiminde i.v. olarak T4

verilir, kortikosteroidler verilir ve gerektiğinde destekleyici bakım yapılır (41).

Ağır miksödemli hastalar tiroid hormonlarına çok duyarlı olup, bu hastalarda hormon

yıkımı yavaşlamıştır. Böyle hastalarda başlangıçta dozun düşük olmasına özellikle

dikkat edilmesi gerektiği bildirimektedir (20, 22, 35). Bebeklerin konjenital

kretinizminde, levotiroksin sodyumun başlangıçta 1 aylığa kadar günde 5-10 µg/kg, 1

ayın üstündekilerde de günde 5 µg/kg verilmesi ve günlük dozun hafif toksik belirtiler

ortaya çıkana kadar 2-4 haftalık basamaklarla 25 µg artırılması belirtilmiştir. Daha

sonra doz biraz azaltılır. Kretenizmin tedavisinde önemli bir nokta, tedavinin doğumdan

Page 42: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

30

sonra mümkün olduğu kadar erken başlatılmasıdır. Böylece fiziksel ve mental gelişme

geriliği oluşmasının önlenebileceği ifade edilmektedir (35). Hipotiroidi tedavisi altında

iken, gebe kalmış hastaların da tiroid hormon replasmanı tedavisi kesilmemeli, hemen

TSH ve serbest T4 düzeyi kontrol edilerek uygun dozda devam ettirilmelidir (22).

Erişkinlerde levotiroksin sodyum, başlangıçta günde 50-100 µg (50 yaşın

üstündekilerde 50 µg) tercihen kahvaltıdan önce verilir. Daha sonra metabolizma hızı

normale ulaşana kadar 3-4 haftada bir, günlük doz 50 µg’lık basamaklarla artırılır.

Olağan idame dozu günde 100-200 µg‘dır. Kalp hastalığı olanlarda ise günde 25 µg

(veya 2 günde bir 50 µg) ile başlanır ve 4 haftada bir 25 µg’lık basamaklarla ayarlama

yapılır.

Tiroid preparatlarının miksödem ve kretenizmden başka, basit (toksik olmayan) guatr

tedavisinde de kullanıldığı belirtilmektedir (35).

2.8.1.4.1. Levotiroksin Sodyum (T4 Preparatı)

L-Tiroksin’in sodyum tuzudur. Amorf ve kristal toz halinde olup tablet şeklinde

hazırlanır. Etki süresinin uzunluğu ve plazma düzeyinin kararlılığı nedeniyle

Liyotironin’e (T3 preparatı) tercih edilir. Gastrointestinal kanalda iyi absorbe edilir

(%50-80 oranında). Aç karnına alınması absorbsiyonu artırır. Alındıktan en erken 30

dakika sonra yemek yenilmeli ve diğer ilaçlarla birlikte alınmamalıdır (17, 35, 45). İlaç

günde tek seferde ezilmeden su ile beraber alınmalıdır (17). Birlikte adsorban veya

metal bileşiği ilaç (sukralfat, demir, kalsiyum, aliminyum hidroksit gibi) alınması

absorbsiyonunu azaltır. Bu tür ilaçlar levotiroksin dozundan en az 4 saat sonra

alınmalıdır. Etkisi geç başlar ve uzun sürer. Eliminasyon yarı ömrü uzun olduğu için

vücutta birikir. Etkisinin maksimuma erişmesi için en az 4 hafta geçmesi gerekir.

Birikmesi nedeniyle doz artırılması ve TSH ölçümleri 4-6 haftalık aralıklarla

yapılmalıdır (20, 35).

Her hastanın alacağı günlük doz laboratuvar testleri ve klinik değerlendirmelere

dayanarak belirlenmelidir. Koroner kalp hastalığı olan yaşlı hastalarda ve uzun süreli

hipotroidizmi olan hastalarda tiroid hormonlarıyla tedaviye başlarken özel önlemler

alınması gerektiği bildirilmektedir. Bu tip durumlarda, tiroid hormonlarının sıkı takibi

yapılarak, düşük bir başlangıç dozu uygulanır ve doz uzun aralıklarla, yavaş yavaş

Page 43: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

31

arttırılır. Erişkinlerde tedaviye düşük başlangıç dozuyla başlanarak, optimum miktarlara

yavaşça arttırarak çıkılmalıdır. Tedavi süresi, genellikle hipotiroidizmde, tiroid bezinin

bir kısmının veya tümünün çıkarıldığı durumlarda ömür boyudur. Ötiroid guatr ve guatr

tekrarının önlenmesinde ise aylar boyu veya yaşam boyu kullanılır. Hipertiroidizm

tedavisine ilave olarak alındığında, hipertiroidizm tedavisi sürdürüldükçe kullanılmaya

devam edilmelidir (45).

LT4 yan etkileri; Bireysel tolerans limiti aşıldığında, doz aşımı durumlarında ve

özellikle tedavinin başında dozun çok hızlı arttırıldığı durumlarda; taşikardi, kardiyak

aritmi, anjina, tremor, huzursuzluk, uykusuzluk, aşırı terleme, kilo kaybı, diyare gibi

hipertiroidizmin tipik semptomlarının oluşması olasıdır. Böyle durumlarda günlük doz

azaltılmalı veya ilacın kullanılması bir süre kesilmelidir. Yan etkiler ortadan kalktıktan

sonra tedaviye yeniden dikkatli bir şekilde başlanabileceği belirtilmektedir (45). Bir kez

alınan aşırı dozu akut toksik etki olarak; sinüs taşikardisi, aritmiler, hafif ateş, bulantı,

diyare, tremor, anksiyete veya korku hali oluşturur. Bu belirtiler hemen ortaya çıkmayıp

1-1.5 gün sonra ortaya çıkarlar. Aşırı dozun tedavisi için kusturma ve aktif kömür

bulamacı içilmesi gibi absorbsiyonu önlemeye yönelik önlemlere başvurulur.

Propronolol ile de tremorlar ve taşikardi düzeltilebilir (35).

Preparat örnekleri: BİTİRON Tablet, EUTHYROX Tablet, LEVOTİRON Tablet ve

TEFOR DUOTAB Tablet (46).

2.8.1.4.2. Liyotironin Sodyum (T3 Preparatı)

T3’ün sodyum tuzudur. Gravimetrik etki gücü L-tiroksin ve tiroid ekstresine göre daha

fazladır. Tablet şeklinde veya injeksiyonluk steril kuru toz şeklinde preparatları

bulunmaktadır. Ağızdan alındığında mide barsak kanalında tiroksine oranla daha fazla

absorbe edilir. Etkisi çabuk başlar ve iki günde maksimuma erişir. Tedavi kesilince

çabuk (24-48 saat içinde) kaybolur. Eliminasyon yarı ömrü T4’den çok daha kısadır

(yaklaşık 1 gün). Miksödem koması gibi çabuk etki istenilen acil durumlarda veya tiroid

kanseri olan hastanın I131 tedavisine hazırlanmasında tiroksine tercih edilir.

Erişkinlerde başlangıç dozu günde 10-20 µg olup, giderek günde 60 µg’a kadar (2-3

doza bölünerek verilir) yavaş yavaş artırılır. Yaşlılarda daha küçük başlangıç dozu

kullanılır. Çocuklarda günlük doz vücut ağırlığı ile orantılı bir şekilde saptanır (37, 41).

Page 44: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

32

Hipotiroidizmin rutin tedavisinde liyotironin’in mide-barsak kanalından çabuk absorbe

edilmesi ve metabolizmasının hızlılığı nedeniyle dolaşımdan daha çabuk kaybolması

nedeniyle rutin tedavide levotiroksin, liyotironin’e tercih edilir. Ağır hipotiroidizm

olgularında etkisinin çabuk başlaması nedeniyle de liyotironin in tercih edilir (35).

LT4 yan etkileri; Kilo kaybı, diyare, terleme, baş ağrısı, adele zayıflığı, taşikardi,

insomnia ve allerjik cilt reaksiyonları görülebilirse de bu belirtilerin dozun ayarlanması

ile düzeleceği bildirilmi ştir (47).

Preparat Örnekleri: BİTİRON Tablet, TİROMEL Tablet (47).

2.8.1.5. Tiroid Kanserinin Farmakolojik Tedavisi

Tiroid bezinin habis veya kötü huylu tümörlerine tiroid kanseri adı verilir. Hormon

salgılayan (endokrin) bezlerin en sık rastlanılan kanseridir. Bununla birlikte tiroid

kanseri tedavilerine çoğu zaman oldukça iyi cevaplar alındığı bildirilmektedir. Tiroid

kanserlerinin çoğu ameliyat ile tedavi edilebilir. Farmakolojik tedavi ise ameliyattan

sonra tedavinin devamı niteliğindedir. Tiroid kanserlerinin tedavisinde öncelikle cerrahi

uygulanmakla birlikte, ameliyattan önce mutlaka İİAB ile kanserin tespit edilmesi

gerektiği belirtilmektedir (29). Tiroi kanserinde RAI tedavisi ise, cerrahi sonrası kalan

kanserli tiroid dokusunu yok etmek için uygulanan farmakolojik bir tedavidir.

Hastalarda ömür boyu LT4 ile TSH supresyonu, tiroid kanseri tedavisinin esasını

oluşturur (20, 29).

2.8.2. Cerrahi Tedavi

Tiroidektomi, genel anestezi altında tiroid bezinin bir kısmının veya tamamının

çıkarılması operasyonudur. Günümüzde tiroid cerrahisi düşük mortalite ve morbidite

oranları ile uygulanmaktadır. Bu operasyon; troid kanseri veya şüphesinin varlığı,

büyük nodüller ve ilaç ve/veya radyoaktif tedaviye cevap vermeyen hipertiroid

durumlarında endikedir (48). Ayrıca alerjisi olan hamile, adölesan ve çocuklarda, büyük

guatrda, ablatif tedavi tercih edenlerde ya da bu konuda endişeli olan hastalarda da

cerrehi tedavi yöntemi kullanılmaktadır (5).

Ameliyat Tipleri; Total tiroidektomi, totale yakın tiroidektomi, subtotal tiroidektomi,

total lobektomi ve tamamlayıcı tiroidektomi’dir

Page 45: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

33

Tiroid cerrahisi öncesi dikkat edilmesi gereken 4 önemli kriter bulunmaktadır. Bunlar

sırasıyla;

1. Aile öyküsünün sorgulanması

2. Tiroid fonksiyon testleri (TFT)’nin yapılması

3. Ayrıntılı fizik muayene ve laringoskopi yapılması

4. Görüntüleme yöntemlerinden destek alınmasıdır.

Ameliyat öncesi dönemde yapılacak TFT, meydana gelebilecek tiroid fırtınası veya

hormon dengesizliklerinde önlem alınmasını sağlar. Ayrıntılı bir fizik muayene sonrası

yapılacak laringoskopi ise, olası bir tiroid kanseri durumunda rekürren larengeal sinir

invazyonu riski ile karşı karşıya olunup olunmadığını gösterir. Tüm bu basamaklar

tamamlandıktan sonra ameliyat öncesi dönemde süpheli nodülden biopsi yapılması

önerilmektedir. İİAB, malignitenin varlığını belirlemede ve yapılacak cerrahi

prosedürünün seçilmesinde yol gösterir. Boyun cerrahisi anatomisindeki bilgilerin

artması, tiroid patolojisine uygun cerrahi yaklaşımın seçilmesi ile cerrahi sonrası

oluşabilecek riskler kabul edilebilir limitler içinde tutulabilmektedir. Benign tiroid

nodüllerinin cerrahi tedavisinde uygun yaklaşım için oluşmuş ortak bir fikir birliği

bulunmamakta olup, bu durumun malignite süphesi olan hasta grubu için de geçerli

olduğu bildirilmektedir. Tiroid cerrahisi sonrası; paraliz, hipoparatiroidizm ve

postoperatif kanama gibi komplikasyonlar görülebilmesinden dolayı, bu ameliyatların

endokrin cerrahlar tarafından ve deneyimli ellerde yapılmasının, ameliyat sonrası

meydana gelebilecek bu komplikasyonların oranını en aza indireceği belirtilmektedir

(48).

2.8.3. Ultrasonografi Eşliğinde Alkol Enjeksiyonu

Toksik adenom tedavisinde alternatif tedavi yöntemi olarak geliştirilmi ştir. Nodüllerde

küçülmeye neden olmaktadır. Bu tedavi yöntemi ile nodülün etkisiz hale getirilmesi

amaçlanmaktadır. Haftada bir 2–4 ml % 95’lik etanolün USG eşliğinde nodül içine

enjeksiyonundan ibaret olup, mutlaka tecrübeli kişiler tarafından uygulanması gerektiği

bildirilmektedir. Uygulama, hastalarda kısa süreli boyun ağrısına neden olur. Başarılı

Page 46: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

34

sonuç elde etmek için uygulamanın ortalama 3 kez tekrar edilmesi gerekir. Bu işleme ait

önemli bir komplikasyon bulunmamadığı bildirilmi ştir (5, 49).

2.8.4. RAI Tedavisi

RAI tedavisi, TNG ve Graves hastalığının tedavisinde giderek artan sıklıkta

kullanılmaktadır. Tedavinin amacı RAI ile hipertiroidiyi ortadan kaldırmaya yetecek

miktarda tiroid dokusunu yıkıma uğratmaktır. Tiroid bezindeki bu yıkımın RAI

uygulandıktan yıllar sonra da devam ettiği gösterilmiştir. Uzun süreden beri güvenle

kullanılan bu tedavide; hasta seçimi, yaş sınırı, doz, uygulama protokolleri ve takip gibi

birçok konuda farklı uygulamalar bulunmaktadır (44).

Uygulanacak doz konusunda değişik görüşler bulunmakta olup, tedavi dozunun

belirlenmesinde birkaç yöntem kullanılmaktadır. İlk yöntem; 24 saatlik 131I girişinin

ölçülerek RAİ dozunun buna göre hesaplanmasıdır. İkinci yöntem; her hastaya sabit bir

doz uygulanması, üçüncü yöntem ise; Graves hastalığında bezin, TNG'de ise hiperaktif

nodülün volümüne göre dozun belirlenmesi şeklindedir. Diğer taraftan, ilk tedavide

daha yüksek dozlar verilmesi yoluyla hastaların çoğunda hipotiroidi oluşturmak da

sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. RAİ tedavisinde, iyot tedavisinden sonraki ilk 2 hafta

içinde radyasyon tiroiditine bağlı olarak hipertiroidi geçici olarak ağırlaşabilir. Bu

dönemde tiroid glandı üzerinde ağrı, hassasiyet ve büyüme görülebilir (44, 50).

RAI tedavisi alan hastaların, tedaviden sonraki 8 gün boyunca çocuklardan ve hamile

kadınlardan uzak tutulması gerektiği bildirilmektedir. Ayrıca bu hastaların toplu taşıma

araçlarına bindirilmemeleri, ayrı bir odada yatmaları ve RAI’nin büyük kısmı idrarla

atıldığından dolayı, tuvalet temizliği özellikle vurgulanmalı ve kullandıkları tuvaletlerin

bol su ile yıkanması gerektiği belirtilmektedir. Tedavi günü ve ertesi gün hastanın bol

su alması sağlanmalıdır. Tükrük salgısını arttırmak için ilk 24–48 saat boyunca

hastaların sakız çiğnemeleri ya da limon yemeleri önerilmektedir. Hastalara tedavi

öncesi tedavinin yan etkileri, öncesi ve sonrasında uyulması gereken kurallar ve

bunların önemini içeren formlar verilmelidir. Tedavi öncesi tüm hastalardan imzalı izin

formları alınmalıdır (5).

RAI tedavisinden önce tiyoüre türevi ilaçlar ile tedavi verilip verilmemesi konusu

tartışmalı durumdadır. Tedavi almış olanlarda RAI tedavi yetersizliğinin 2.5-3 kat daha

Page 47: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

35

fazla olduğu bildirilmektedir. Bu nedenle son zamanlarda özellikle genç hastalarda ve

hafif hipertiroidisi olan hastalarda RAI’nın tek başına verilmesi önerilmektedir.

Bununla birlikte yaşlılarda, cevabın yavaş olduğu, aritmi ve angina pektoris riskinin de

bulunduğu dikkate alınarak, RAI ile tedavi öncesinde, bu hastaların antitiroid ilaç ya da

beta adrenerjik antagonistlerle RAI tedavisine hazırlanmasının daha uygun olacağı

belirtilmektedir. RAI tedavisinin, gebelik ve emzirme dönemleri için kontrendike

olduğu bildirilmektedir. (44, 50)

Page 48: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

36

3.TARTI ŞMA VE SONUÇ

İyoT eksikliğine bağlı tiroid hastalıkları gelişmiş ülkelerde olduğu kadar gelişmekte

olan ülkelerinde önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir (51). Tiroid bezi

hastalıklarının semptom ve bulgularının, tiroid bezinin fonksiyonu ile doğrudan ilişkili

olduğu belirtilmektedir. Hipotiroid hastalar, tiroid hormon eksikliğinin semptom ve

bulgularını; hipertiroid hastalar ise, hipertiroidinin semptom ve bulgularını verirler. Bununla

birlikte, tiroid bezi hastalarının büyük bir kısmının ötiroid olduğu ve hormonal fonksiyonlara

ait semptom ve bulgu vermedikleri bildirilmektedir. Ötiroid hastalarda tiroid bezinin her ne

sebeple olursa olsun büyümesi (guatr) ve dışarıdan izlenebilir hale gelmesi ve/veya bez

üzerinde kıvamı bezden farklı, yuvarlak ve oval oluşumların (nodüllerin) fark edilmesi

genellikle hastaları hekime getiren sebeplerdir. Benzer şekilde, çoğunlukla sistemik muayene

sırasında hekimler tarafından da guatr ve nodüller saptanabilir. Nadiren kanamalara bağlı

nodüllerdeki ani ve ağrılı büyümeler veya subakut tiroiditlerin ağrılı ve hassas guatrları da

hastayı hekime getirebilir (49). Ayrıca, her yıl yeni doğan 40 milyon çocuğun,

annelerinin diyetlerinde yeterli miktarda iyot almamalarından dolayı farklı ölçülerde

zihinsel gerilik riskiyle karşı karşıya kaldıkları tahmin edilmektedir (51).

Iglesias ve arkadaşlarının yapmış olduğu bir çalışmada, Adipositokinlerin serum tiroid

disfonksiyonu üzerine etkileri araştırılmıştır. Adipositokinler, farklı fizyolojik

fonksiyonlara sahip, yağ doku tarafından üretilen ve biyolojik açıdan aktif maddeler

olarak tanımlanmıştır. Bu maddelerin enerji metabolizması ve çeşitli dokular üzerinde

birden fazla etkilerinin olduğu saptanmıştır. Yapılan çalışmalarda leptinin, insülin ve

glikoz metabolizması ile beyin ve regülatör tokluk sinyali yağ depolama miktarı üzerine

etkili olduğu bulunmuştur. Leptin, Pro-inflamatuvar adipositokin olarak kabul

edilmektedir. Resistin’in ise, insanlarda glukoz metabolizmasını, farelerde ise insülin

metabolizmasını bozduğu saptanmış olup, proinflamatuar adipositokin olarak kabul

edilmiştir. Sonuç olarak yapılan bu çalışmada, Adiponektinlerin serum düzeylerinin

Page 49: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

37

hiçbir tiroid hipofonksiyonu etkilemediği, ancak artmış adiponektinlerin hipertiroidi ile

ili şkili olduğu bildirilmiştir (52).

Yakar ve arkadaşlarının Kütahya bölgesinde yaptıkları bölgesel tiroid metabolizmasına

bağlı hastalıkların araştırılması çalışmasında, hastalar tiroid hormon düzeylerine göre

incelenmiş olup, 320 hastanın 250’sinde (%78) tiroid hormon düzeyleri normal sınırlar

içinde bulunurken, 42 hasta da (% 13.1) hipotiroidi, 28 hastada (% 8.75) ise hipertiroidi

saptanmıştır. Hastaların % 21.85’inin tiroid hastalığına sahip olduğu saptanmıştır.

Çalışmalarındaki her beş hastanın birinde tiroid fonksiyon bozukluğu saptanmıştır (51).

Yapılan bir başka çalışmada da, 6-12 yaş grubu çocuklarda guatr prevelansı %30.3-30.5

olarak bulunmuştur. Aynı çalışmada Trabzon (% 68.5), Malatya (% 46.5), Bayburt (%

44.3) ve Kastamonu (% 35.3) sırası ile guatrın en sık rastlandığı 4 ilimiz olarak

bildirilmi ştir (53).

Wong ve arkadaşları, tiroid disfonksiyonu olan 6 bireyde açilkarnitin profillerini

araştırmışlardır. Uyguladıkları tedavilerle hastaların tiroid disfonksiyonlarının

düzeldiğini, bununla birlikte hastaların inatçı kas iskelet sistemi ağrıları şeklinde

kendini gösteren myopatilerinin düzelmediğini saptamışlardır. Karnitin sistemi, iskelet

kaslarının enerji üretiminde önemli bir rol oynar. Tiroksin hormonunun, CPT-I ve

karnitin açil karnitin translaz enzimleri üzerinde etkili olduğu saptanmıştır. Değişmiş

tiroid hormonu düzeylerinin anormal açilkarnitin düzeylerine neden olabileceği ifade

edilmiştir. Çalışmada, tiroksin ya thionamide tedavisi ile tedavi edilen hastaların serum

açilkarnitin düzeyleri tedavi öncesi ve sonrası ölçülmüş olup, hipertiroidi, hipotiroidi ve

ötiroid hastaların serum açilkarnitin düzeylerinde tedavi öncesi ve tedavi sonrasında

anlamlı bir farklılık bulunamadığı bildirilmi ştir (54).

Yapılan bir calışmada, demir eksikliği anemisi tanısı alan, bir yaş üstü 76 hasta ile bir

hastalığı olmayan ve kontrol grubunu oluşturan 26 çocuk, toplam 102 hasta prospektif

olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmanın tiroid fonksiyonlarını etkileyebilecek başka bir

sistemik hastalığı veya ilaç kullanımı hikayesi olmayan cocuklar üzerinde yapıldığı

bildirilmi ştir. Çalışmada demir eksikliği anemisi tanısı alan hastaların serum total T3 ve

T4, serbest T3 ve T4, ve TSH düzeylerinin ve tüm hematolojik parametrelerinin, demir,

TDBK ve ferritin ile tiroid hormonları arasındaki korelasyon incelenmiştir. Bu

Page 50: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

38

prospektif çalışma sonucunda, demir eksikliği anemisinin tiroid hormon

metabolizmasını ve fonksiyonlarını etkilemediği bildirilmi ştir (55).

Guatr Hastalığının Tedavisindeki Güncel Gelişmeler

Karataş ve arkadaşlarının yapmış olduğu çalışmada, kontrol grubu olarak 54 kişi ile

Guatr teşhisi konulmuş 66 hastanın serumlarındaki antioksidan vitaminlerden A, E, C

ve selenyum (Se) miktarları ilr eritrosit Glutatyon peroksidaz (GSH-Px) aktiviteleri

belirlenmiştir. Çalışmada, Guatrlı hastalardaki A, E, C vitaminleri ile selenyum

düzeyleri kontrol grubuna göre düşük bulunurken, eritrosit GSH-Px aktivitesinde

anlamlı bir farklılık belirlenemediği bildirilmi ştir. Sonuç olarak, guatr hastalarında

görülen antioksidan aktivitelerdeki azalma, guatr hastalığının etkisiyle oluşabilecek

serbest radikallerin zararsız hale getirilmesinde antioksidan vitaminlerin ve selenyumun,

kısmen de olsa, etkili olabileceği ve diğer antioksidan sistemlerle birlikte antioksidan

savunma sistemini daha da güçlendirebilecekleri ifade edilmiştir. Ayrıca bu antioksidan

vitaminlerin ve Se’nin, hastalığın oluşturduğu serbest radikallerin etkisini

pasifleştirebilecekleri belirtilmiştir. Se düzeyindeki azalmaya bağlı olarak GSH-Px

düzeyinde de azalma olması ve Se’nin vitamin E ile sinerjik etki gösterdiği göz önüne

alındığında, guatrlı hastalarda tiroid hormon düzeyleri ile birlikte antioksidan

kapasitenin ölçülmesinin oksidatif stresin büyüklüğü hakkında önemli bilgiler vereceği

bildirilmi ştir (19).

Ötiroid nodüler guatr (ÖDG), ülkemizdeki tiroid hastalıklarının büyük çoğunluğunu

oluşturmaktadır. İyot eksikliği sebebiyle bez başlangıçta diffüz olarak büyür ve yıllar

ilerledikçe guatr oluşumuna sebep olur. Zamanla bir veya birden fazla nodülün [ötiroid

difüz nodüler guatr (ÖDNG)] otonom özellik kazanıp ötiroid halden hipertiroid hale

geçtiği saptanmıştır (TNG, TMNG). Yapılan bir araştırmada, ÖDG’nin farmakolojik

tedavisinin tiroid hormon preparatları ile hasta toksik hale getirilmeden serbest TSH

düzeylerinin baskılanması ile yapıldığı ifade edilmiştir. Hastada estetik kaygı yaratan ÖDG

veya ÖDNG’lerde ise cerrahi tedavinin uygun olacağı belirtilmiştir (20, 49).

TNG’de sıcak bir nodülün otonomi kazanarak hipertiroidiye sebep olduğu bildirilmiştir.

Yapılan bir çalışmada, TNG’ın farmakolojik tedavisinin RAI tedavisi olduğu ifade

edilmiştir. Bu çalışmada, nodül çapı 4-5 cm'yi geçen ve estetik problem yaratan genç-

orta yaş olgularında ise cerrahi olarak nodülektomi seçilmiştir.

Page 51: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

39

TMG’da, tiroid bezinde irili ufaklı çok sayıda sıcak-soğuk nodüllerin olduğu

bildirilmi ştir. Tedavi olarak da, RAI tedavisi veya daha ileri aşamadaysa bilateral

subtotal tiroidektomi önerilmiştir (20, 49).

Tiroidit Hastalığının Tedavisindeki Güncel Gelişmeler

Tiroiditler; bakteri, mantar, virüs gibi infeksiyöz etkenler, otoimmünite, sistemik

hastalıklar, radyoterapi ve iyot metabolizmasındaki değişikliklerle veya bilinmeyen

çevresel nedenlerle oluşan inflamatuvar tipteki tiroid bezi bozukluklarıdır.

Yapılan bir çalışmada, akut süpüratif tiroiditin tedavisinin spesifik etkene yönelik

antibiyodikler ile yapılması ve apseleşme olursa cerrahi drenaj uygulanması gerektiği

bildirilmi ştir (49). Subakut tiroidit “De Quervain tiroiditi” olarak da bilinmektedir.

Sağlam ve ark.’nın yapmış oldukları bir çalışmada, subakut tiroiditin genellikle

kendiliğinden düzeldiği saptanmıştır. Tedavide β bloker, steroid (örneğin prednizon)

veya NSAİ ilaçlardan faydalanılabileceği bildirilmi ştir (22, 49).

Sessiz-Ağrısız-Postpartum tiroidit, tiroidde geçici fonksiyonel bozulma ile görülen ve

ağrının dışında subakut tiroiditin klinik tablosuna benzer seyir gösteren bir inflamasyon

tipidir. Yapılan çalışmalarda, sessiz tiroiditin tirotoksikoz döneminde β-bloker

(propronalol) ile adrenerjik blokajın yeterli olacağı bildirilmi ş ve tirotoksik fazın

süresinin kısaltılması için glukokortikoid (prednizon) verilebilebiceği belirtilmiştir.

Kalıcı hipotiroidit de ise LT4 replasmanı yapılabiceği bildirilmi ştir (20, 49).

Kronik-Lenfositik Tiroidit (Hashimoto tiroiditi), primer hipotiroidinin ve guatrın en

önde gelen sebeplerinden olup, ailevi özellikte olduğu bildirilmiştir (20, 49).

Riedel Tiroiditi, invaziv fibröz tiroidittir. Sklerozan tiroidit ve Riedel struma olarak da

bilinir. Kronik tiroiditin ileri evresi olduğu düşünülmektedir. Tiroid çok sert ve etrafına

yapışık olup, kapsül yapısı da bozulmuştur. Hipotiroidi ve hipoparatiroidiye neden

olabilir. Yapılan bir çalışmada basıyı kaldırmak için cerrahi gerektiği bildirilmi ştir. LT4

replasmanı yapılması gerektiği ve hipoparatiroidi varsa D vitamini ve kalsiyum da

verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, oral tamoksifen ile 3-6 ayda kısmi veya tam

remisyon sağlandığı bildirilmi ş olup, tamoksifene yıllarca devam edilmesi gerektiği

belirtilmiştir (17, 20, 49)

Page 52: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

40

Hipertiroidizm Tedavisindeki Güncel Gelişmeler

Hipertiroidi, erişkinlerde sık rastlanan endokrinolojik bir patoloji olarak ifade edilmiştir.

Başlıca nedenlerinin; Graves hastalığı, TA ve TMNG olduğu bildirilmiş ve hipertiroidi

tedavisinin doğrudan nedene yönelik olması gerektiği ifade edilmiştir.Yapılan

çalışmalarda, farmakolojik tedavinin; hasta uyumu, tedavinin uzun süre gerektirmesi ve

ilaçların kesilmesi ile hastalığın tekrarlaması nedeni ile yaygın olarak kabul görmediği

belirtilerek, tedavi seçeneği olarak cerrahi tedavinin yapılması gerektiği ifade edilmiştir.

Yapılan bazı çalışmalarda, hipertiroidide E vitamininin rolü araştırılmış ve araştırma

sonucunda moleküllerin oksidatif hasarı sonucunda ortaya çıkan serbest oksijen

radikallerinin, nörodejeneratif bozukluklar, diabetes mellitus, kalp damar hastalıkları ve

farklı kanser tiplerini içeren birçok hastalığın patogenezinde rol oynadığı bildirilmi ştir.

Oksijenin reaktif yapısı ve ara ürünlerinin bazı tiroid hastalıkları gibi endokrin bezlerin

otoimmun hastalıklarına katıldığı düşünülmektedir. Bunlar içerisinde en sık görüleni tiroid

stimüle edici antikorlarla TSH reseptörlerinin sürekli stimülasyonu sonucu, aşırı tiroid

hormon sentezi ile karakterize Graves hastalığıdır. Bu hastalığın patogenezinde oksidatif

stresin rol oynadığı düşünülmektedir. Bazı araştırmacılar da endemik kretinizm bölgelerinde

eritrositlerde glutatyon peroksidaz aktivitelerinin azaldığını bulmuşlar ve serbest radikallerin

endemik kretinizm gelişimin de rol oynayabileceğini ileri sürmüşlerdir (56). Yapılan

araştırmalarda, artan tiroid hormon düzeylerinin normale dönmesi ile lipit peroksidasyon

düzeylerinde azalma olduğu ve antioksidan vitaminlerin bu etkiyi hızlandırdığı gösterilmiştir

(56, 57).

Dutta ve ark.’ları yapmış oldukları bir çalışmada, 31 hipertiroid hastasında karbimazol

(ülkemizde bulunmayan bir ilaç) ile tedavi öncesi ve tedavi sonrası kilo dengesini

araştırmışlardır. Çalışma sonucunda, hipertiroidisi olan hastalarda carbimazole tedavisi ile

ötiroid hale getirildikten sonra hastanın yağsız vücut kitlesinde azalma olduğu tespit

edilmiştir. Hipertiroidi sonucu meydana gelen kilo kaybı ve eşlik eden hiperfajinin (aşın

iştah) ise, dolaşımdaki leptin ve ghrelinden bağımsız olduğunu saptamışlardır (58).

Yapılan başka bir çalışmada, GH, TA, ve TMNG nedeni ile RAI tedavisi alan 31’i (% 67)

kadın, 15’i (% 33) erkek toplam 46 hastada tedavi öncesi ve tedavi sonrası tiroid

fonksiyonları ve kemik mineral yoğunlukları (KMY) bir yıl boyunca değerlendirilmiştir.

Çalışmada kadınların ortalama yaşı 58.2 ± 12.2, erkeklerin ortalama yaşı 58.8 ± 8.8 olup,

Page 53: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

41

tüm hastaların ortalama yaşı 58.4 ± 11.1 şeklindedir. Çalışmada, RAI tedavisi ile hipertiroidi

düzelirken bu düzelmenin kemik metabolizması üzerindeki etkilerinin dansitometri ile

ölçülen KMY’nin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Sonuç olarak seçilmiş hipertiroidili

hastalarda RAI tedavisinin başarı ile uygulanabilirliği sonucuna varılmıştır. Hipertiroidi

sırasında oluşan KMY’deki azalmanın, RAI tedavisi sonrası düzeldiği saptanmıştır ve elde

edilen sonuçların litaratürlerle uygunluk içinde olduğu ifade edilmiştir (5).

Tiroid krizi veya kriz tehdidi, hipertiroidi bulgularının daha belirgin olduğu ve yeterli tedavi

yapılmadığı takdirde yüksek morbidite ve mortalite taşıyan durumlar olarak ifade edilmiştir.

Genellikle graves hastalığına bağlı hipertiroidi’de görülmesine rağmen diğer hipertiroidi

şekillerinde de ortaya çıktığı saptanmıştır. Bahn ve arkadaşının yapmış olduğu çalışmaya ve

Türkiye’de yayınlanmış olan tiroid hastalıkları tanı ve tedavi klavuzuna göre, tiroid krizinde

tedavi yaklaşımı iki basamağa ayrılmıştır. Buna göre ilk basamak tedavisi olarak; hipertiroidi

etkisini azaltan antitiroid tedavi, tiroid hormon salgılanmasının azaltılması ve β-adrenarjik

blokaj uygulanması tavsiye edilirken, ikinci basamakta destek tedavi olarak; sıvı ve elektrolit

desteği, glukokortikoid tedavisi ve çeşitli kolaylaştırıcı ve ek tedaviler yapılması tavsiye

edilmektedir (20, 59).

Hipertiroidi gebe kadınlarda en sık görülen endokrin bozukluklardan birisidir. Hocmon

ve ark.’nın yapmış olduğu çalışmada ve Türkiyede yayınlanan tiroid hastalıkları tanı ve

tedavi klavuzunda; hipertiroidili gebelerde metimazol ve propiltiourasil kullanımının

güvenliği hakkında sistematik bir inceleme yapılmıştır. Araştırma sonucunda annenin

ilk trimestır’daki tedavisinde transplasental geçişi daha az olduğundan PTU

kullanılması gerektiği, gebeliğin geri kalanında ise metimazol’ün kullanılması gerektiği

saptanmıştır. Ayrıca gebeye tanısal amaçla dahi olsa hiçbir şekilde radyonüklid

verilmemesi gerektiği ifade edilmiştir (20, 60, 61).

Hipotiroidizm Tedavisindeki Güncel Gelişmeler

Hipotiroidinin, tiroid hormon eksikliğine bağlı gelişen bir klinik durum olduğu ve

vücuttaki metabolik olayların genel olarak yavaşlamasına neden olduğu saptanmıştır.

Aynı zamanda, subklinik hipotiroididen ciddi hormon yetmezliği neticesinde ortaya

çıkan miksödem komasına kadar geniş bir klinik yelpazeye de neden olduğu

bildirilmi ştir.

Page 54: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

42

Jeffrey ve ark.’nın yaptığı çalışmada, yetişkinler için hipotiroidinin tedavi yoları

araştırılmış ve sonuçlar American Association of Clinical Endocrinologists (AACE) ve

American Thyroid Association (ATA) tarafından onaylanmıştır. Sonuç olarak

hipotiroidide farmakolojik tedavi olarak, L-tiroksin tedavisi önerilirken subklinik

hipotiroidide ise tedavi olarak L-triiyodotironin ve L-tiroksin ( LT4) ilaç kombinasyonu

tavsiye edilmiştir (62).

Yapılan bir diğer çalışmaya göre, hipotiroidinin farmakolojik tedavisisinin ucuz ve

sentetik bir hormon olan LT4 ile yapılması gerektiği ifade edilmiş ve tiroid

hormonlarının doku düzeyinde stabil düzeye ulaşmasının sabit doza çıkıldıktan sonra iki

üç ay süreceği bildirilmi ştir. Ayrıca, LT4 ‘ün çok değişik tablet dozlarının kullanım

kolaylığı ve doz güvenirliği açısından gerekli olduğu ifade edilmiştir. Bununla birlikte,

ülkemizde LT4‘ün 100 µg’lık tablet formları bulunmaktadır. Bu sebeple hastaların,

çoğunlukla tabletleri ikiye hatta dörde kırarak doz ayarlaması yaptığı bildirilmi ştir (54).

Naharcı ve ark.’nın yaptığı çalışmada ise, sentetik levotiroksin hipotiroidizm

tedavisinde tercih edilen ilaç olmuştur (63).

ATA ve Tiroid Hastalıkları Tanı Ve Tedavi Klavuzuna göre, gebelikte görülen

hipotiroidinin en önemli nedeni iyodun yeterli olduğu bölgelerde otoimmün tiroid

hastalığı olarak, iyot eksikliği olan bölgelerde ise iyot eksikliği olarak saptanmıştır.

Ayrıca, cerrahi ve RAİ ablasyon tedavileri ile daha öncesinde levotiroksin replasmanı

alan kadınlarda, başta demir ve kalsiyum olmak üzere levotiroksin emilimini bozan

ilaçların kullanımı gebelikte hipotiroidiye yol açan diğer nedenler arasında

gösterilmiştir. Yapılan araştırmalarda gebelik öncesi hipotiroidisi zaten bilinen

olgularda hastanın levotiroksin replasmanı ile ötiroid hale getirilmesi gerektiği ifade

edilmiştir. Gebelik oluştuktan sonra görülen hipotiroidi varlığında ise, hastanın hemen

TSH düzeylerine bakılması ve TSH değerlerine uygun levotiroksin dozunun başlanması

ve gebelik boyunca annenin kontrol edilmesi gerektiği ifade edilmiştir (20, 64).

Tiroid Kanser Tedavileri İle İlgili Güncel Gelişmeler

Tiroid kanserlerinin diğer kanser türlerine göre daha az görüldüğü ve hastalığın seyrinin

oldukça iyi olduğu belirtilmektedir. Tiroid kanserleri tüm kanser olgularının yaklaşık %

1 kadarını oluşturmasına karşın endokrin sistemde en fazla görülen kanser olarak

litaratürlerde yer almıştır. Toplumda görülme sıklığı % 4.2 olarak bildirilmiştir.

Page 55: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

43

Kadınlarda tiroid kanseri riskinin yaklaşık % 0.7, erkeklerde ise % 0.25 olduğu

belirtilmekte ve tiroid kanserinin az rastlanan bir kanser türü olduğu ifade edilmektedir.

Eğer doğru tanı ve tedavi uygulanırsa hastalığın tamamen ortadan kaldırılabileceği

bildirilmi ştir.

Tiroid kanserlerinin tedavisinde, total tiroidektomi uygulanması gerektiği geride kalan

tiroid dokusuna ise RAI verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. İ131 tedavisinin başarılı

olabilmesi için, normal tiroid dokusunu mümkün olduğu kadar azaltmak ve hatta

mümkünse tümüyle ortadan kaldırmak gerektiği saptanmıştır. Bunun için tiroid

kanserinde total tiroidektomi, eğer lenf nodu metastazı da mevcutsa ameliyata boyun

diseksiyonunun da eklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Medüller tiroid kanserinin RAI

tedavisine yanıt vermediği saptanmıştır. Bu kanser türünün cerrahi, radyasyon ve

kemoterapi kombinasyonu ile tedavi edilmesi gerektiği bildirilmi ştir. Anaplastik

kanserlerinin ise kemoterapi ve radyasyon tedavisi ile tedavi edilmesi gerektiği tavsiye

edilmiştir (6, 20, 49).

Yapılan bir çalışmada, 82 bayan ve 18 erkek olmak üzere toplam 100 hastada E-kaderin

ekpresyonu ve β-katenin ekpresyonu değerlendirilmiştir. β-katenin; hücre-hücre

adezyonu, embriyonik gelişim, hücre diferansiyasyonu ve malign tümör

transformasyonunda rol olan multifonksiyonel bir protein olup, yara iyileşmesinde

etkilidir. β-katenin mekanik rolden çok düzenleyici bir rol oynadığı ve bu protein ile

ilgili meydana gelebilecek bozuklukların kanser gelişimine yol açabileceği

bildirilmi ştir. E-kaderin ise, kalsiyum bağımlı hücre adezyon molekülü olup, E-kaderin

sentezi hücrelerin farklılaşması, normal gelişimleri ve hücre göçünde merkezi öneme

sahiptir. E-kaderin malign tümörlerin invazyonunu önleyici özelliğe sahiptir. Bununla

birlikte, malign hücrelerde sentezi oldukça azalmıştır. Benign tiroid kitlelerini oluşturan

hücrelerde E-kaderin düzeyi normal iken, malign tiroid kitlelerinde düzeyinin azaldığı

bulunmuş ve iyi diferansiye tümörlerden kötü diferansiye tümörlere doğru gidildikçe de

E-kaderin ekspresyonunun azaldığı gözlenmiştir. E-kaderin/β-katenin ile kompleks

yaparak hücre adezyonunda rol alırlar. E-kaderin ve β-katenin kompleksinde gelişen bir

dengesizlik iyi diferansiye tümörlerin az diferansiye tümörlere dönüşümünde rol

oynamakta ve aynı zamanda bölgesel lenf nodu metastazı gelişimine katkıda

bulunmaktadır. Tümörün derecesi (grade) yükseldikçe, E-kaderin ve β-katenin

ekspresyonunda azalma gösterilmiştir. Yapılan bu çalışmaya göre, E-kaderin ve β-

Page 56: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

44

katenin düzeylerinin azalmasının kötü prognozla ilişkili olduğu saptanmıştır. Bu

gözlemlerle, E-kaderin ve β-katenin ekspresyonunun tiroid tümörlerindeki farklılaşma

için prognostik bir role sahip olabileceği ortaya konulmuştur. Çalışmada ayrıca,

immünohistokimyasal yöntemle yapılan E-kaderin ve β-katenin boyalarıyla yapılan

boyanmada da, iyi diferansiye tümörden az diferansiye tümöre doğru gidildikçe tümör

prognozunun kötüleştiği ve buna paralel olarak da boyanmanın azaldığı saptanmıştır.

Sonuç olarak, E-kaderin/ β-katenin kompleksini spesifik olarak hedefleyen antikanser

ajanların geliştirilmesi ve bu ajanların az diferansiye tiroid kanseri tedavisi için de

araştırılması gerektiği belirtimiştir. Böylelikle, fatal malignitesi olan hastalıklar için E-

kaderin/ β-katenin kompleksini spesifik olarak hedefleyen antikanser ajanların tedavide

bir umut ışığı olabileceği ifade edilmiştir (65).

Struma ovary, overin dermoid tümörü olduğu ve teratomların içinde tiroid dokusunun

nadiren de olsa bulunabildiği ve bu dokunun otonom tiroid hormonu salgılayabildiği

belirtilmiştir.Yapılan bir çalışmada sutruma ovarii’nin farmakolojik tedavisi olarak RAİ

önerilmiştir (49).

Medüller tiroid kanseri (MTC), nadir görülen ve yavaş büyüyen tümördür. Metastaz

veya nüks geliştiğinde ortadan kaldırmak zordur. Sugawara ve ark., insanlarda MTC

tedavisi hakkında literatür taraması yapmışlar ve cerrahinin MTC için nüks ve

metastazları önlemede en önemli ilk tedavi olduğunu ifade etmişlerdir. Lenf nodu

tutulumu, kalsitonin katlama zamanı, mutasyonlar ve tümör evreleri daha ileri tedavi

çeşitlerini belirlemek için kullanılan yardımcı faktörler olarak bildirilmiştir. Agresif

MTC’de tedavi seçenekleri; öncelikle tirozin kinaz inhibitörleri, eksternal radyoterapi

veya diğer ilaçlar sayılabilir. MTC tedavisi için, tirozin kinaz inhibitörleri arasında

Vandetanib (FDA tarafından ilk onay almış ilaç) önerilmekle birlikte, bu ilacın yan

etkileri ile ilgili sorunlar ortaya çıkabileceği ve ayrıca bu ilacın genel sağkalım üzerine

etkisi ile ilgili kesinleşmiş klinik çalışmaların bulunmadığı bildirilmi ştir. Tekrarlayan

veya ilerlemiş MTC tedavisinde, sistemik tedavi garanti edildiği takdirde Vandetanib’in

kullanılabileceği, ancak bu ilacın yan etkilerinin ve genel sağkalım üzerine etkisinin

bilinmemesinin de göz ardı edilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Sonuç olarak bu yeni

tedavi yaklaşımında, hastanın yaşam kalitesini korumak için tümör büyümesini

durdurmak amacı ile başka ilave çalışmaların da yapılması gerektiği belirtilmektedir

(56).

Page 57: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

45

4. KAYNAKLAR

1. Karaman Hİ. İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi ve Frozen Section Yöntemlerinin

Tiroid Kitlelerindeki Cerrahi Yaklaşım Üzerine Etkileri, Uzmanlık Tezi, İstanbul

Göztepe Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, İstanbul 2008: 71.

2. Ede B. Tiroit Cerrahisinde Tiroit Hormonlarının Peroperatif Değişimleri,

Uzmanlık Tezi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul

2006: 74.

3. Abanuz Ü. Hipertiroidide Tiroid Kanser İnsidansı, Uzmanlık Tezi, Taksim Eğitim

ve Araştırma Hastanesi, İstanbul 2005: 53.

4. Güler N. Hiperaktif Adenom ve/veya Hipertiroidi Olan Hastalarda Tiroit Kanser

İnsidansına Etki Eden Olası Parametrelerin Uygun Kontrol Grupları ile

Karşılaştırılması, Uzmanlık tezi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, İstanbul

2009: 58.

5. İlçe HT. Radyoaktif İyot Tedavisi Uygulanan Hipertiroidili Hastalarda Kemik

Mineral Yoğunluğunun Dansitometre ile Değerlendirilmesi, Uzmanlık Tezi,

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, Düzce 2009: 53.

6. Üstün F. Nükleer Tıp Anabilim Dalındaki Hipertiroid Hastalarının 10 yıllık

Radyoaktif İyot Tedavisi Sonuçları, Uzmanlık Tezi, Trakya Üniversitesi Tıp

Fakültesi, Edirne 2002: 62.

7. İşgör A. Tiroit Hastalıkları ve Cerrahisi, In: Fonksiyonel Embriyoloji 1, İşgör A

(Edt), Avrupa Tıp Kitapçılık, İstanbul, 2000: 3-12.

8. Yılmaz C. Tiroit, Paratiroit Hastalıkları ve Cerrahisi, In: Embriyoloji 1, Yılmaz C

(Edt), Nobel Tıp Kitapevi, İstanbul, 2005: 6-8.

9. İliçin G, Biberoğlu K, Süleymanlar G, Ünal S. İç Hastalıkları 2, Ünal S. (Edt),

Güneş Kitapevi, Ankara 2003: 2167-2175.

10. Guyton AC. Bölüm 76, In: Textbook of Medical Physıology 11, Çavuşoğlu H,

Yeğen B. (Edt), Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul, 2007: 931-943.

Page 58: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

46

11. Paker Ş. Histoloji, Paker Ş.(Edt), Uludağ Üniversitesi Basımevi, Bursa, 1990:

300–304.

12. Tezelman ST. ve Siperstein AE. Signal Transduction In: Thyroid Neoplasms, In:

Textbook of Endocrine Surgery, Clark OH, Duh QY. (Edt), WB Saunders

Company, Philadelphia, 1997: 214-227.

13. Delange F, Heidemann P, Bourdoux P. et al. Variations Of İodine Nutrition And

Thyroid Function During The Neonatal Period İn Europe. Biol Neonate.Regional

1986; 49 (6): 322-354.

14. Gökhan N. ve Çavuşoğlu H. Tiroit Bezi ve Metabolik Hormonlar. In: Tıbbi

Fizyoloji 3, Gökhan N. ve Çavuşoğlu H (Edt), Nobel tıp kitapevi, İstanbul, 1989:

1293-1309

15. Kaynaroğlu ZV. Tiroit Fizyolojisi Ve Fonksiyon Testleri, In: Temel Cerrahi. 2,

Sayek İ. (Edt), Güneş Kitapevi, Ankara, 1996: 1523-1524.

16. Kurtoğlu S. İyot Eksikliği Sorununun Değerlendirilmesi ve Çözüm Yolları. Türk

Pediatri Arşivi 1997; 32: 4.

17. Kayaalp SO. ve Gürlek A. Tiroid İlaçları: Tiroid Hormonları, Antitiroid İlaçlar,

Tirotropin ve Tirotropin Salıverici Hormon In: Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi

Farmakoloji 10, Hacettepe TAŞ Basımevi, Ankara, 2002: 1108-1125.

18. Akçakaya A, Koç B, Ferhatoglu F. Tiroid Anatomisi ve Cerrahi Yaklasım.

Okmeydanı Tıp Dergisi 2012; 28(1): 1-9.

19. Karataş F, Aşkın U, Halifeoğlu İ, Dönder E. Guatr’lı Hastalarda Antioksidan

Vitaminler (A, E ve C), Selenyum ve Glutatyon Peroksidaz (GSH-Px)

Düzeylerinin Araştırılması. Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Tıp dergisi 2006:

20 (4): 277–280.

20. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, Tiroid Hastalıkları Tanı ve

Tedavi Kılavuzu 3, Galenos Yayınevi, İstanbul, 2012: 104.

21. Sert M. Ötiroid Guatr’lı Hastalarda L-Tiroksin Süpresyon Tedavisinin Etkileri,

Yan Dal Uzmanlık Tezi, Çukurova Üniversitesi, Adana 2000: 78.

22. Sağlam F, Çakır B. Birinci Basamakta Tiroid Hastalıklarına Klinik Yaklaşım

Ankara Medical Journal 2012; 12(3):136-139.

23. Şalk M. Endemik Guatr Etiyopatogenezinde İyot, Selenyum, Bakır ve Çinko

Düzeylerinin Önemi, Uzmanlık Tezi, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Ankara

1997: 53.

Page 59: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

47

24. Lamberg BA. Endemic Goitre. Iodine Deficiency Disorders 199;23(4):367-72.

25. Aslan E. Hipoaktif ve Hiperaktif Tiroid Nodüllerinde Postoperatif Patoloji ve İnce

Aspirasyon Biyopsisinin Değerlendirilmesi, Uzmanlık Tezi, Dr. Lütfü Kırdar

Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul: 2007: 57.

26. Stagnora Green A. Postpartum Thyroiditis. J Clin Endocrinol Metab 2002;

87:4042.

27. Abalovich M, Amino N, Barbour LA, et al. Management Of Thyroid Dysfunction

During Pregnancy And Postpartum: An Endocrine Society Clinical Practice

Guideline. J. Clin. Endocrinol. Metab. 2007; 92(8):1.

28. Hatemi H. Endemik Guatr (Ötiroid Diffüz ve Nodüler Guatr) İ.Ü. Cerrahpaşa

Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Tiroid Hastalıkları Kongresi Bildiri

Kitabı, ss.7-14, 15-16 Ekim 1999, İstanbul Üniversitesi, İstanbul.

29. Kabalak T. Tiroid El Kitabı 1, Güven Kitabevi, İzmir, 2009: 137

30. Erbil OA. Tiroid Kanserinin Tiroid Fonksiyonu ile İlişkisi, Uzmanlık Tezi,

Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul 2005: 58.

31. Güzel EÇ. Hipertiroidili Kadın Hastalarda Vitamin E Düzeyleri, Uzmanlık Tezi,

Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul 2007: 51.

32. Uysal AR. Tirotoksikoz ve Hipertiroidizm, In: Tiroid Hastalıkları ve Cerrahisi,

İşgor A (Edt), Avrupa Tıp Kitapcılık, İstanbul, 2000: 299-324.

33. Selvaggi F, Risio D, Waku M. et al. Struma Ovarii With Follicular Thyroid-Type

Carcinoma And Neuroendocrine Component. World J Surg Oncol. 2012; 21; 10-

93.

34. Stanojevic B, Dzodic R, Saenko V, et al. Unilateral Follicular Variant Of Papillary

Thyroid Carcinoma With Unique KRAS Mutation İn Struma Ovarii İn Bilateral

Ovarian Teratoma: A Rare Case Report. BMC Cancer 2012; 12:224

35. Terada T. and Tateoka K. Case Report Ovarian Cystic Tumor Composed Of

Brenner Tumor And Struma Ovarii. Int J Clin Exp Pathol 2012; 5(3):274-277

36. Özata M. Tiroid Hastalıklarına Güncel Yaklaşım 1, Epsilon Yayınları, İstanbul,

2005: 215.

37. Patel KN. and Shaha AR. Poorly Differentiated and Anaplastic Thyroid Cancer.

Cancer Control 2006; 13:119-128.

38. Yıldırım S, İşgor A, Tiroid Fonksiyon Testleri, In: Tiroid hastalıkları ve

Cerrahisi.3, İşgor A (Edt), Avrupa Tıp Kitapcılık, İstanbul,2000: 139-152.

Page 60: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

48

39. http://www.merckmanuals.com/professional/endocrine_and_metabolic_disorders/t

hyroid_disorders/silent_lymphocytic_thyroiditis.html 2012. (Erişim tarihi:

10.11.2012).

40. http://www.1ilac.com/Etken.Madde/M/Metimazol.html. (Erişim Tarihi:

24.12.2012).

41. http://www.merckmanuals.com/professional/endocrine_and_metabolic_disorders/t

hyroid_disorders/hyperthyroidism.html 2012. (Erişim Tarihi: 15.01.2013).

42. http://www.1ilac.com/Etken.Madde/P/Propiltiyourasil.htm. (Erişim Tarihi:

13.01.2013).

43. http://www.1ilac.com/Etken.Madde/M/Metimazol.htm. (Erişim Tarihi:

13.01.2013).

44. http://www.1ilac.com/Etken.Madde/P/Potasyum.iyodur.htm. (Erişim Tarihi:

13.01.2013).

45. http://www.1ilac.com/Etken.Madde/L/Liotironin.htm. (Erişim Tarihi: 15.01.2013)

46. http://www.merckmanuals.com/professional/endocrine_and_metabolic_disorders/t

hyroid_disorders/hypothyroidism.html 2012. (Erişim Tarihi: 17.01.2013).

47. http://www.1ilac.com/Etken.Madde/L/Levotiroksin_Sodyum.htm. (Erişim Tarihi:

18.01.2013).

48. Andrade VA, Gross JL, Maia AL. Effect Of Methimazole Pretreatment On Serum

Thyroid Hormone Levels After Radioactive Treatment İn Graves'

Hyperthyroidism. J Clin Endocrinol Metab 1999; 84:4012-4016.

49. Erdoğan MF. Günümüzde Tiroid Hastalarına Yaklaşım. Dahili Tıp Bilimleri

Dergisi 2006; 13(3):132-151

50. Dökmetaş SH, Erselcan T, Yüksel İ.ve ark. The Results of Radioactive lodine

Treatment in Our Patients With Hyperthyroidism (Hipertiroidizmi Olan

Hastalarımızda Radyoaktif İyot Tedavisinin Sonuçları). Tiroid 2001; 23(3):121-

125

51. Yakar M, Yıldırım Z, Özay Y, Çaycıl M:K, Dayıoğlu H. Thyroid Investigation of

Thyroid Metabolism Diseases in Kütahya Region. Journal of Clinical and

Analytical Medicine 2012; 3(3):311-315.

52. Iglesias P, Diez JJ, Influence of Thyroid Dysfunction On Serum Concentrations of

Adipocytokines. Cytokine. 2007; 40(2):61-70. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/

pubmed. (Erişim Tarihi: 15.01.2013).

Page 61: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

49

53. Özbakır O, Doğukan A, Keleştimur F. The Prevalenca Of Thyroid Dysfunction

Among Elderly Subjects İn An Endemic Goiter Area of Central Anatolia. Endocr

J 1995; 42(5):713-716.

54. Wong S, Hannah Shmouni F, Sincalir G, et al. Acylcarnitine Profile in Thyroid

Disease. Clinical Biochemistry 2013; 46(1-2):180-183.

55. Ergin FT. Demir Eksikliği Anemisinin Tiroid Hormonları Üzerine Etkisi,

Uzmanlık Tezi, Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul

2005: 63.

56. Sugawara M, Kita T, Lee ED, et al. Deficiency of Thyroid Superoxide Dismutase

İn Endemicgoiter Tissue. J Clin Endocrinol Metab 1988; 67:1156–1161.

57. .Erkılıç A, Erkılıç M, Gümüşlü S, Yücel G, Özben T. Vitamin E Levels Inthyroid

Diseases. Turkish Journal of Medical Sciences, 1996; 26(1):7-9.

58. Dutta P, Bhansali A, Walia R. et al. Weight Homeostasis & İts Modulators İn

Hyperthyroidism Before & After Treatment with Carbimazole. Indian J Med Res.

2012; 136(2):242–248.

59. Bahn SR, Burch BH, Cooper SD, et al. Hyperthyroidism and Other Causes of

Thyrotoxicosis: Management Guidelines of the American Thyroid Association

and American Association of Clinical Endocrinologists. Thyroid 2011; 21:1169.

60. Hackmon R, Blichowski M, Koren G, The Safety Of Methimazole And

Propylthiouracil İn Pregnancy: A Systematic Review. Journal of Obstet Gynaecol

Canada 2012; 34(11):1077-1086.

61. Lazarus JH. Antithyroid Drug Treatment in Pregnancy. Clin. Endocrinol Metab.

2012; 97(7):2289–2291.

62. Garber JR, Cobin RH, Gharib H, et al. Clinical Practice Guidelines for

Hypothyroidism in Adults: Cosponsored by the American Association of Clinical

Endocrinologists and the American Thyroid Association. Thyroıd 2012; 12(22):

1089.

63. Naharcı Mİ. ve Doruk H. Yaşlılarda Tiroid Hastalıkları. GATA Geriatri Bilim

Dalı Dergisi 2012; 25:66-70.

64. Guidelines Of The American Thyroid Association For The Dıagnosıs And

Management Of Thyroid Disease During Pregnancy And Postpartum.

http://thyroidguidelines.net/pregnancy (Erişim Tarihi: 15.11.2012).

Page 62: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

50

65. Gündoğdu ŞF. Tiroid Kanserleri ile E-Kaderin Β-Katenin Arasındaki İlişki ve E-

Kaderin Β-Katenin Düzeyi ile Metastaz İlişkisi, Uzmanlık Tezi, Çukurova

Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adana 2011: 62.

Page 63: İ ECZACILIK FAKÜLTES İ HASTALIKLARI VE FARMAKOLOJ İK …

51

ÖZ GEÇM İŞ

KİŞİSEL BİLGİLER

Adı, Soyadı: Pelin ÇEÇEN

Uyruğu: Türkiye (TC)

Doğum Tarihi: 04.Mart.1988

Doğum Yeri: Mardin

Medeni Durumu: Bekâr

Tel: 0 506 879 04 65

e-mail: [email protected] ve [email protected]

Yazışma Adresi: GMK Bulvarı Yeni Mah. 33178. Sok. Lara Konutları 12 / 23

Mezitli / MERSİN

EĞİTİM

Derece Kurum Mezuniyet Yılı

Lisans E.Ü Eczacılık Fakültesi, Eczcacılık 2013

Lise Tarsus Abdulkerim Bengi Anadolu Lisesi, Tarsus 2007

İlköğretim Mardin Atak Koleji, Mardin 2003

Yabancı Dil: İngilizce