İç kapak reklam

Merhaba,

Uzun yıllar sonra İFSAK Bülteni ile yeniden sizlerle birlikteyiz.

Bildiğiniz gibi 2012 yılından bu güne İFSAK Fotoğraf ve Sinema Dergimizi yayınla-maktayız. Yeni dönemde bir süre ara vermiştik ama yılsonunda yeni sayısıyla Dergimiz sizlerle bir arada olacak. İFSAK Fotoğraf ve Sinema Dergisi bir tema bazında oluşturu-lan oldukça kuramsal bir dergi. Gelecekte de sıklıkla başucu kitabı olabilecek bir der-gi. Yapısı itibarıyla günümüze dair fotoğraf ve sinemaya ilişkin bilgileri aktarma hedefi taşımıyor. Bu bilgilere de ihtiyaç duyan bir kitle olduğunun farkındayız ve bu nedenle İFSAK Bülteni’ni Kasım 2016’dan itibaren her ay yayınlamayı hedefliyoruz.

Bültenimizde öncelikle o ay İFSAK’ta gerçekleştirilecek etkinlikler, İFSAK Ayın Fotoğ-rafı Yarışmasında dereceye giren fotoğraflar ve İFSAK’ta o ay düzenlenecek seminerleri bulabileceksiniz. Güncele dair bu bilgilerin dışında da, Bültenin yayınlandığı döneme ilişkin gerçekleşmiş görüntü sanatları ile ilgili bazı olayları sizlerle paylaşacağız.

Bu ay öncelikle 10 Ekim’de yaşadığımız Ankara Katliamı’nın bire bir içerisinde olan sev-gili dostumuz Özcan YAMAN’ın konuyla ilgili yazısını sizlerle paylaşıyoruz .

Geçen aylarda fotoğrafçı dostumuz Fikret OTYAM’ı yitirdik. Bültenimizde Fikret OT-YAM’ın fotoğraflarını ve özgeçmişini bulabilirsiniz. Yine geçen ay açtığımız İFSAK Ar-şivi Aralanıyor sergimizden bazı fotoğrafları sizlerle buluşturmak istedik.

Ve bu sayımızda ayrıca İFSAK Onur Üyesi sevgili Nevzat ÇAKIR’ın fotoğraf üzerine yazdığı yazısını bulacaksınız.

Bültenimizin gelecek sayılarında siz üyelerimizden gelecek fotoğraf ve sinema üzerine yazılara da yer vermeyi planlıyoruz. Bu konudaki duyurularımızı ilerleyen günlerde siz-lerle paylaşacağız.

Fotoğraf ve sinemayla dolu güzel günler sizlerle olsun.

Tanju AKLEMANİFSAK Yönetim Kurulu Başkanı

İFSAK 2015-2016 Sezonu Ayın Fotoğrafı Yarışması

2015-2016 sezonunu konusu ana tema  “Zamanın İzi” olarak belirlendi.

Katılımcılar yarışmaya, her ay bu ana temanın başka alt başlıkları doğrultusunda ürete-cekleri fotoğraflarıyla katılabilecekler.

8 Ekim 2015 - Kentte “Zamanın İzi” - Seçici / Aras NeftçiZamanın İzi’ni kent üzerinden (mimari, kent yaşamı, kent kültürü vs.) takip eden fotoğ-raflar istenmektedir…

5 Kasım 2015 - Diyafram ile “Zamanın İzi” - Seçici / Ercan AslanDiyafram öncelikli modla çekilmiş, net alan derinliği kullanımını güçlü olarak yansıtan ve temaya uygun fotoğraflar beklenmektedir…

3 Aralık 2015 - İnsanda “Zamanın İzi” - Seçici / Derviş ZaimZamanın İzi’ni İnsan özelinde arayan (çevresiyle insan, yüz ve el detayları vs.) fotoğraflar beklenmektedir…

7 Ocak 2016 - Zamanda “Zamanın İzi” - Seçici / Nezih BaşgelenGenel anlamıyla İzi Zaman’da bulmaya çalışan, geçmiş zamanı, şimdiki zamanı ve gele-cek zamanı betimleyen, kavramsal, deneysel ya da  belgesel, doğrudan fotoğraflar bek-lenmektedir…

4 Şubat 2016 - Enstantane ile “Zamanın İzi” - Seçici / Kemal AslanEnstantane öncelikli modla çekilmiş hareketi donduran ya da hareket netsizliği kullanıl-mış ve temaya uygun fotoğraflar beklenmektedir…

3 Mart 2016 - Nesnede “Zamanın İzi” - Seçici / Balkan Naci İslimyeliTemayı nesleren üzerinden yansıtan fotoğraflar beklenmektedir…

7 Nisan 2016 - Işık ile “Zamanın İzi” - Seçici / Cem BaşeskioğluTema kapsamında ‘fotoğrafta ışık kullanımını’ güçlü olarak yansıtan çalışmalar beklen-mektedir. 

5 Mayıs 2016 - Mikro “Zamanın İzi” - Seçici / Wilco Van HerpenÇok çok kısa zamanda (lahza, an) oluşturulmuş  fotoğraflar beklenmektedir.

2 Haziran 2016 - Doğada “Zamanın İzi” - Seçici / Özcan Yüksek Zamanın İzi’ni doğa üzerinden (mevsimler, kırsal yaşam ve kültür vs.) takip eden fotoğ-raflar istenmektedir…

1

Ekim 2015 Kazanan Fotoğraflar

Gülüzar AKTAŞ

Emre AKDOĞAN

Emre AKDOĞAN

2

Aclan URAZ Cengiz KARLIOVA

Arşivi belli bir seviyede olan kurumlar, yer aldıkları alanlarda köklü ve geleneksel bir yapıya ulaşmışlardır. Kimileri bu geleneksel yapı içinde ilerleme göste-

remeyerek oldukları yerde sayarlar veya yok olup giderler. İfsak, 56 yılı geride bırakmak üzere olan ve ülke gerçeklerini göz önüne alırsak, arşivi de belli bir seviyeye ulaşmış bir kurumdur. Bu geleneksel yapı içinde de kaybolmayarak, ürettiği projeler ve yaptığı yeni-

liklerle kendi alanında saygın yerini çoktan almıştır.

Ara GÜLER

Merih AKOĞUL

İFSAK ARŞİVİ ARALANIYOR...

Şahin KAYGUNErsin ALOK

3

İfsak, barındırdığı fotoğraf, sinema ve kendi tarihi özelinde Türk fotoğrafı için de çok kıymetli olan dokümanlarıyla ağır bir yükün altında-

dır. Bu yükün altında ezilmemek için de çalışmak zorundadır. İfsak’ın yeni projelerin-den biri olan İFSAK TV’yi hayata geçirmek için yapılan çalışmalarda da gördük ki, ar-şiv bu projenin de baş aktörlerinden biri durumunda. Geçtiğimiz günlerde, arşivin dijital kopyalarını çıkarmak ve bunları sunulur hale getirmek için de adımlar atıldı, aramızdan

ayrılan ve yaşamakta olan fotoğrafçıların bu paha biçilmez üretimlerini kendi koşul-larımız içinde en iyi şekilde muhafaza etmek için de gerekli çalışmalar başlatıldı.

İlyas GÖÇMEN

Mehmet BAYHAN İzzet KERİBAR

Nuri Bilge CEYLAN

İfsak Arşivi Aralanıyor adını verdiğimiz ve çok önem-sediğimiz bu sergi adından da anlaşılacağı gibi, arşiv için ya-pılan çalışmaların bir başlangıcı olacak. 1930’ ların başında Ata-türk’ün fotoğrafçısı Selahattin Giz ile başlayan ve 1980’ lerin ortalarına kadar uzanan, büyük çoğunluğu üyemiz olan fotoğraf-çıların bu değerli eserlerini üye-lerimizle ve fotoğraf kamuoyu ile paylaşmak, eskiyle yeni arasında bir köprü kurmak, İfsak’lılar ola-rak hepimizi mutlu edeceği inan-cıyla…

4

19 Aralık 1926 yılında Aksaray’da doğmuştur. Ünlü besteci ve orkestra şefi olan ağabeyi Nedim Vasıf Otyam ve diğer ağabeyleri gibi altı yaşından itibaren babasının eczanesinde çalışmaya başlamıştır. Eczaneye gelen köylülerden dinlediği hikayeleri defterine günü-birlik not etmiş, sonra bunlar 1945-1946 yıllarında İstanbul’da Gece Postası gazetesinde yayınlanmıştır.

Aksaray’daki eczanelerini boyamaya gelen bir tabelacıda ilk kez samur fırça ve tüp bo-yaları görmüş ve tabelacının verdiği boyalarla yaptığı ilk sergisini aylar sonra Aksaray Halkevinde açmıştır. Fotoğrafı Nedim ağabeyinden öğrenmiş, Aksaray’da arkadaşı ve resim öğretmeni ile birlikte “Foto Üç Yıldız” adlı bir fotoğrafçı dükkanı açmıştır. İkinci Dünya savaşı yıllarına rastlayan lise eğitimi Ankara ve Kayseri’deki liselerde kesintilere uğrayarak geçmiştir.

İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirdikten sonra, Dünya Gazetesi Yazı İşleri Müdür Yardımcısı olmuş, ayrıca ünlülerin kitap kapaklarını ve iç resimlerini de çizmeye başlamıştır. Daha sonra 1956’dan itibaren Ankara’da Ulus gazetesinde, 1962’den itibaren de Cumhuriyet gazetesinde sanat ve siyaset yazarlığı yapmıştır.Resim çalışmalarını Cumhuriyet gazetesinden emekli olduktan sonra (1979) yoğun bi-çimde sürdürmüştür. Resimlerinin konusu 1950’li yıllardan itibaren Anadolu’nun do-ğası, halkı ve yaşantısını yansıtmaktadır. Akademik bir eğitim görmüş olmasına karşın, akademicilikten uzak, geleneksel çizgileri temel alan bir tarz, renkçi-lekeci eğilim resim-lerine yansımaktadır. İlk resim sergisini 1952 de açan sanatçı günümüze kadar yurt içi ve yurt dışında otuzun üzerinde sergi açmıştır ve resimleri birçok yurt dışı müzelerinde ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır.

Eşi Filiz Otyam ile 1977 yılında evlenmiştir. Birlikte 1979’da Antalya’nın Gazipaşa ilçesi-ne yerleşmişlerdir. Amerika’da iç mimarlık eğitimi gören Filiz Otyam sanatını dokuma-lar yaparak sürdürmektedir. Otyam’ların ortak sergileri yurtdışında  Kuveyt, Kopenhag, Münih, Köln, Esslingen, Leverkusen, Bercsichgladbach’ta açılmıştır.

Kitapları: Hu Dost, 40 Yıl Önce 40 Yıl Sonra, Kara Sevdam Anadolum, Mayınlar Çiçek Açmaz, Mayınlı Topraklar Üzerinde, Kanlı Gömlekler, Adı Yemendir, Harran Koçakla-ması, Can Arkadaş, Ceylanlar Suya İndi, Arkadaşım Orhan Kemal ve Mektupları, Pavli Kardeş, Ağlama Anam Şu Bizim Gazipaşa ve İsmet Paşalı Yıllar.Fotoğraf Sergileri: Gide Gide Serileri (1964-1974), Otyam’ın Objektifinden (1997), Dün-ya Güzel Olmalı (1983), Eğer Bizi Sual Eden Olursa (1979, Filiz Otyam ve İbrahim De-mirel ile karma sergi)Resim Sergileri: “Onlar Grubu” ile sergileri (1947-1953), Memleketimden İnsan Manza-raları (1976), İnsan Manzaraları (1978), Filiz Otyam ile ortak yurt içi ve yurt dışı resim ve dokuma sergileri (1981-1997).

Fikret OTYAM’ın Anısına...

5

6

Ankara Katliamında Tanık Olmak… Özcan Yaman

Emek Örgütlerinin düzenlediği “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingi Dersim katliamı dışında yaşanan en büyük katliam olarak tarihteki yerini aldı. 13 yıllık AKP döneminde yaşanan katliamların her biri bir önceki katliamı aştı. Tarihe not düşmek anlamında burada bir hatırlayalım: Roboski 2011(34), Reyhanlı 2012(54), Gezi 2013(12), Soma 2014(301),Ermenek 2014(18) Diyarbakır HDP mitingi 2015(4), Suruç 2015(33), Ankara 2015(102)… Eğer karşı koyamazsak daha çok katliamlara şahit olacağız.

Bu ülkede failli meçhullere, Kürt illerinde her gün gelen ölüm haberlerine, Akrep araç-larına bağlanarak sürüklenen insanlığa, Başta HDP binalarına karşı girişilen saldırılara olmak üzere emek örgütlerine yapılan baskılara, Basına uygulanan sansüre karşı dura-mayan toplum katliamlar karşısında da gördüğüm kadarıyla sınıfta kaldı…

Son yıllarda yaşanılan bu ölümler hangi demokratik ve de Cumhuriyetle yönetilen bir ülke ile bağdaşır? 2011 ile 2015 yıllarında toplamda 558 insan katledildi ve yüzlerce ya-ralı… Peki, siyasi veya idari görev üstlenenlerden 1 tane olsun sorumlu Başbakan, Ba-kan, mülki amir yok muydu? 1 tane istifa eden duydunuz mu? Şimdi bu ülkenin yönetim biçimine ne diyeceğiz? Ben bu anlamda Anti Demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşadığımızı düşünüyorum. Yok yok ülkedeki yaşanan yolsuzluklardan, basına uygu-lanan sansürden, işçi katliamlarından, yoksulluktan, Kürtlere ve HDP’ye yapılan saldı-rılardan, Bilal beyin doktora çalışmaları için İtalya’ya gitmesinden, bahsetmeyeceğim. Zaten bunları çok iyi biliyorsunuz…

ÖzcanYaman

7

“…Fotoğrafçı pasif bir seyirci olamaz, o her şeyi, olayın içinde yaşayabildiği an daha iyi görür.” (Henri CARTIER-BRESSON)

Başımız Sağolsun…

Bu yazıyı Ankara katliamının ortasında kendini bulan bir gazeteci olarak yazıyorum. Yapanların ve yaptıranların dışında kimse böyle bir katliam beklemiyordu. İstanbul’dan katılan bizler dahi güzel bir hafta sonu geçirmek, emek örgütlerinin düzenlediği EMEK, BARIŞ VE DEMOKRASİ Mitinginde halaylar, şarkılar türküler söylenirken fotoğraflar çekip haber yapacağımızı düşünüyorduk. Öyle ki büyük basın bile toplanma yeri olan Ankara Garı önünde değildi. Öyle görünüyor ki 10 kişilik basın açıklamaları için bile etten duvar ören polis teşkilatı bile yoktu. Ankara dışından, ülkenin dört bir yanından gelen Barış gönüllüleri, Neşeyle sevinçle hızla toplanırlarken gerçekleştirildi bu katliam.

5 Dakika önce konuşup sarıldığımız insanlar 5 dakika sonra paramparça olmuşlar, etraf yaralıların ve yardım etmeye çalışanların feryatlarıyla, ambulans çığlıklarıyla inliyordu. O anları ve sonrasını Evrensel Gazetesi’nde “Tanıklığım” ve “anKARA 10102015” baş-lıklı yazılarımda anlattım.

Savaş ortamında fotoğrafçı olmanın zorluğunu bilirim. Çatışmalı ortamlarda fotoğrafçı olmanın zorluğunu bilirim. Ama katliamın ortasında fotoğrafçı olacağımı hiç aklıma getirmezdim. Şok halde zaman zaman gözlerim kapalı fotoğraf/video çekeceğimi dü-şünmezdim. Düşünmezdim katledilenlerin parçalanmış vücutlarının ortasında kanla-rına basarak fotoğraf çekeceğimi düşünemezdim. Yeleğime sıçrayan kan ve etlerin bana şahitlik yapacaklarını düşünmekten bile ürperirdim. Bir anda konuşurken karşındaki insanın ölmesine, yaralanmasına şahit olmak nasıl bir duygu, nasıl bir iz bırakır aklıma bile getirmezdim…

Patlayan 2 bombanın ortasında 1. Bombaya 20 metre 2. Bombaya 3 metre uzakta ve 1 da-kika sonra makinemin rec düğmesine basmayı ve ilk kareyi 10.06 da çekeceğim aklımın ucuna bile gelmezdi. Yaralı bir hayvanı, hatta doğum fotoğrafı bile çekemeyen fotoğrafçı arkadaşım Sultan’ın çaresizlik içinde fotoğraf çekişini unutmam mümkün değil. AFP ajanstan Bülent Kılıç’ın abi acele 2-3 fotoğraf yolla telefonunu alacağımı hiç düşünmez-dim. Bir yandan kurtulmanın dayanılmaz acizliğini yaşarken diğer yandan bu yaşanan-ların gösterilmesi duyurulması gerektiğinin bilincini yitirmemek… Gazeteci olmanın fotoğrafçı olmanın en zor anları olsa gerek. Hep aklıma Robert Capa’nın “Fotoğrafınız iyi değilse yeterince olayın içinde değilsiniz.”sözü geliyordu. ‘Fotoğrafın iyi olması’ ters anlamlı bir göndermeyi içeriyordu benim için. Estetik, mükemmeliyetçilik değildi bu. Yaşananların dümdüz, içerden belge niteliklerine sahip olması olarak anlayarak bastım deklanşöre. Birçok kareyi video çekerken deklanşöre basarak çektim. Makineyi gözüme yerleştirmeye utanarak çektim. Kadraj yaptığımda estetik kaygı oluşacağından korkarak çektim. Kısaca çok zor çektim. Sonrasında dünya basınına AFP aracılığıyla gönderdim.

8

Evrensel Gazetesi ve Hayat TV ile paylaştım. Demokratik Kitle örgütlerinin Hukuk ve araştırma merkezleriyle paylaştım. Birçok fotoğrafçı arkadaşında aynı duygular içinde çektiklerini yazdıklarını gördüm.

O günden beri ülke gündemindeki gelişmeleri an be an takip ediyorum. Kurtulan ya-ralı arkadaşların seslerini ve kendilerini gördükçe yaşadığım sevinç hep yarım kalıyor. Öldürülen insanların gözleri elleri hep üzerimde Barış istemekti suçumuz bu Türkiye Cumhuriyeti’nde diye bağırıyorlar… Katliamın ardından Twitter’dan ve Facebook’tan yapılan paylaşımlara gelen yorumlar, nefret söylemleri, Konya’daki maçta yaşananlar, anma yapılan yerde karanfilleri ezen zihniyetlerin gösterdiği ve şu anda bilmediğim katliam sevicilerin eylem ve hareketleri-ni bir yana koyalım. Devlet ve onun yöneticilerinin açıklamalarını, Kürt illerinde daha azgınca saldırıları da bir yana koyalım ve en üste şu açıklamayı ekleyelim; “Başbakan: Ankara saldırısı sonrası anket yaptık, oylarımızda yükseliş trendi var”.

Hiç de öyle bazı gazetelerin manşet attığı gibi “Bu saldırı Türkiye’ye” falan da değildir. Böldükleri ülkede acılar üstünden siyasi rant elde etmenin adıdır. Katliam sonrası gelişmeler bu bölünmenin işaretidir. Sonuç olarak; bu katliam Tüm halklardan, tüm inançlardan, tüm mesleklerden, tüm kitle örgütlerinden BARIŞ_KARDEŞLİK ve DEMOKRASİ diyenlere yapılmıştır. Başta Kürt halkı olmak üzere işçi, köylü, öğrenci, memur… demokrat, liberal, sol, sosyalist ve komünistlere karşı tüm güçleriyle saldır-malarının adıdır bu katliam.

Katliamın üstünden 2-3 saat geçtikten sonra polis alanı çevrelemeye başlarken insan-ların doğal tepkilerine karşılık amir pozisyonundaki kişinin emrindeki polislere şöyle dediğine tanık oldum; “ Şimdi onların acıları var, sakin olun, ne söylerlerse SİNEYE çekin!” Şimdi bu cümle nasıl anlaşılır? Onların acıları var!!! Evet, acılarımız var… ve bu acı onların değil.

Ülke nüfusunun neredeyse %50’sini terörist olarak gören ve saldıran zihniyetin şimdi-lik son marifetidir.

Evet, bugün toplumun %50 si olarak anmalarımızı yaptık, yapıyoruz. Benim acıma ortak olacak sen, Senin acında yanında olacak ben BİZ oluncaya kadar da Barışta ısrar, Adalette ısrar edeceğiz. Çünkü Başkasının acısına bakmayan bir toplumda muktedirlerin tezgahları hiç boş kalmaz…Bu Anti Demokratik Cumhuriyeti kurtaracak olan BARIŞ VE KARDEŞLİK’te ısrar olacaktır.

Not: Yazının bazı bölümleri TGS (Türkiye Gazeteciler Sendikasının Journo dergisinde yayınlanmıştır.)

9

Yaz artık pılısını pırtısını toplayıp bir dahaki yıla kadar sahneden çekilmeye hazırlanır-ken benim keyfim de yavaş yavaş yerine geliyor.Önce tişörtlerin üzerine gömlekler giyilecek, sonra da ceket, kaban...Ve oyun sırası sonbahara gelecek... Sonra da havalar karizmatik boyutlara tırmanacak. Kimse yakıcı, insanı tere boğan, bunaltıcı, puslu yaz sıcağından kuytulara kaçmayacak. Bırakın fotoğraf çekmeyi gönül rahatlığı ile yürüyemeyen insanlar rahata, huzura ve özgürlüğe kavuşacak. Fotoğraf ma-kinenizi doğrulttuğunuz insanlar isteksiz, sıkıntılı, saldırgan tavırlara bürünüp tadınızı kaçırmayacak.

Sözün kısası keyfim yerine geliyor. O yüzden "çenem açıldı" dersem yanlış söylemiş olmam.

Sevgili İFSAK'lılar,

Birçoğunuzla kader birliği yaptım, birçoğunuzu yakından tanıyorum, birçoğunuzun yalnızca fotoğrafını biliyorum, birçoğunuzla da daha tanışmadım. Gene de sözüm herkese.Ama; en çok da fotoğrafı bir yaşam biçimi olarak kabul edenlere veya edeceklere.

Ülkemiz fotoğraf sanatı parkurunda kırk yıla yaklaşan bir sürede çabalamış, üretmiş, kazanmış, kaybetmiş, bazı beklentilerine ulaşmış, bazılarına da ulaşamamış biri olarak yazıyorum.Hiçbir karşılık beklemeden yalnızca üretip biriktirmiş ve sanatseverlerle doğru dürüst bir ilişki kuramamanın sıkıntısını yıllardır yaşamış biri olarak yazıyorum. Gelişmekte ve birçok sanat dalının oluşum kavgasını vermekte olan ülkemizde bireysel çabaların dışında çok güçlü toplumsal katkıların da gerekli olduğuna sık sık şahit oldu-ğum için yazıyorum.Hiçbir sanat dalının doğru dürüst bir sponsor desteğine ulaşamadığı ülkemin bu çık-mazdan nasıl kurtulur diye düşündüğüm için yazıyorum.Daha yüz elli yılı yeni geçen yaşıyla fotoğraf, gencecik bir sanat dalı.Ayrıca sanayi devrimi ile neredeyse yaşıt. İşte bu yüzden çağın bütün buluşları, gereksi-nimleri onda yaşama olanağı bulmuş, buluyor ve bulacak.O diğer sanat dallarına hiç benzemez. Onda bağnazlık, tutuculuk gibi öğeler barınamaz. Ona şöyle bir göz atacak olursak bu kısacık yaşamı üç ana başlıkta toplamamız çok kolay olacaktır.

Nevzat ÇakırMERHABA SONBAHARMERHABA FOTOĞRAF

10

Siyah beyaz fotoğrafın iki aşamadan gerçekleşmesi; yani çekim, negatif film banyosu, karanlık odada filmin karta basılması onun sanatsal bir boyut ve soyluluk kazanması-nın nedeniydi. Sonra gelen RENKLİ DİA(SAYDAM) fotoğraf döneminde işler çok kolaylaştı. İşlem teke inmiş, fotoğrafçı rahatlamıştı. Artık ne karanlık oda vardı, ne de film banyosu. Fotoğrafı çekiyordun, veriyordun banyoya, yarım saat, bir saat sonra direk renkli gö-rüntüyü alıyordun eline. Ama bu işlemler çok detaylı ve pahalı olduğu için mutlaka bir laboratuarda profesyonel boyutta gerçekleşmesi gerekiyordu.Karanlık oda gereksinimlerinin altından tek başına kalkabilen fotoğrafçının artık eli kolu bağlı idi. Müdahale yok, düzeltme yok, uygulama yok... Teknoloji fotoğrafa hız kazandırmıştı ama fotoğrafçının elindeki yaratıcılığı da çekip alınıvermişti. Diğer bir anlamda teknoloji sanatsal kaygı taşıyan fotoğrafı üretmeyi ko-laylaşacağına çok zorlaştırmıştı.Dijital teknoloji bu zorluğu dahiyane buluşlarla kısa zamanda çözmesini bildi.Artık ak oda vardı. Fotoğraf günümüzde teknoloji sayesinde sınır tanımıyor, onunla istediğinizi söylemek, göstermek ve anlatmak özgürlüğüne fazlası ile sahiptiniz.Sözün kısası; fotoğrafçı fotoğrafın bulunuşundan günümüze bu kadar özgür ve yaratıcı olmamıştı. Bunun farkına dünya çoktan vardı. Fotoğraf çeken bu yüzden çoğaldı.Çoğaldı çoğalmasına da iyiyi, doğruyu, güzeli, çağdaşı yakalamak gene de zor, gene de hala büyük bir öz veri gerektiriyor. O yüzden gelin işi ta başından; ilk çektiğiniz, ilk beğendiğiniz, yakınlarınıza, çevrenize ilk gösterdiğiniz; sözün kısası sizi tanımayanların çektiğiniz fotoğraflar içinden ilk be-ğendikleri fotoğraflarınızdan başlayalım söze. Moda olsun, esinlenme olsun, imrenme olsun, özenme olsun, bunalım olsun, emeklilik olsun, adına ne derseniz deyin bir sebeple, bir fotoğraf makinesi alıp fotoğraf çekmeğe soyundunuz diyelim.Çoğunuz; bir iki kare çektikten sonra bu fotoğraf makinesini evin bir yerlerinde unutup gidecektir. Azınlık; yerinde ve zamanında yaşamını belgeleyen kareler üretmek içim kullanacaktır bu fotoğraf makinesini.

(1)SİYAH BEYAZ. (2) DİA(SAYDAM). (3) DİJİTAL FOTOĞRAF.

11

Ama bir avuç insan ona aşkla, sevgiyle sarılıp duygularını anlatmak, çevresi ile ile-tişim kurmak için bir araç olarak kullanmaya soyunup düzenli, farklı fotoğraflar üretmeyi bir yaşam biçimine dönüştürerek üretmeye soyunacaktır.

Ne yalan söyleyelim sözüm bu kaygıları taşıyanlara.Amacım ise bu evreleri geçip özgün içerikli yapıtlar üretme aşamasına gelinceye kadar geçireceğiniz evrelerdeki dar boğazları geçerken elimden geldiği kadar yol göstermek. Şimdi çekilen fotoğraflar yüz yıl, elli yıl, hatta on yıl önce bile hayal edilemeyen bir ko-laylıkla düzeltiliyor, imgeler şekillendiriliyor, sözün kısası fotoğrafçı düşlerini büyük bir hızla gerçekleştirebiliyor.Ama bu kolaylık yaratıcılığı olağanüstü hızlandırırken, aynı zamanda etkilenmeyi, ko-laycılığı ve kopyacılığı da tetiklediği bir gerçek.

Zorlaşan tek şey özgün yapıt üretmektir artık. Attila İLHAN sağlığında batıya gidip, orada bir süre yaşayıp, sonra da ülkesine dönen-leri üç gurupta yorumlardı. Bir; bu gurup ülkelerine tam bir batı hayranı olarak dönenler.İki; bu gruba ise tam bir batı karşıtı olarak ülkeye dönenlerden oluşur. Üçüncü gurubu da şöyle tanımlar Attila İLHAN:“Onlar iki kültürün sentezini yapıp kişinin ve toplumum daha ileriye gitmesi için yol arayanlardır.”Bu yorumdan fotoğraf için çıkarmaya çalıştığım “hisse” şudur. Dijital Fotoğraf ’ın bize sağladığı sonsuz olanakları kullanarak “ÖZGÜN YAPIT” üret-me kavgasına bir an evvel soyunmalıyız. Bu kavga öyle kıyasıya, öyle acımasızdır ki, tek başınıza başarmanız çok çok zordur. Bunun için birlik olmalıyız, el ele vermeliyiz.Çünkü ülkemizde fotoğraf sanatı (birçok konuda olduğu gibi) hala oluşum aşamasın-dadır. Dijital teknolojinin tek faydası fotoğraf çekenlerin sayısal olarak artması.Kimse farklı, özgün ve bireysel yapıt üretme kavgasına soyunmayı düşünmüyor bile.Birçoğu, bırakın gereksinmeyi böyle bir hedefin farkında bile değil.Kimse bu boyutun sanatsal, felsefi ve kültürel yönünü merak bile etmiyor. Bu sorunlar çözülmediği, bu problemler aşılmadığı takdirde doğru, özgün ve kalıcı bir yapıtın üreti-lemeyeceğinin farkında değil.İnternet, dernekler, yayınlar tıka basa fotoğraf dolu. Ama aralarında öne çıkan, özgün çizgiler taşıyan, farklı fotoğraf yok denecek kadar az.Herkes usta, hoca, ama fotoğraflar hep birbirine benzeyen, kökü dışarıda, ithal im-gelerle bezeli ucuz kopyalar. Acı olan ise bu gerçekten o fotoğrafları çekenlerin bile farkında olmaması. Yol uzun, zor, tuzak ve engebelerle dolu. Herkese kolay gelsin.

www.nevzatcakir@windowslive.com

12

13

İFSAK’taki seminerler fotoğraf, sinema ve sanat dalları altında sürdürülmektedir. Aşağıda de-tayları bulunan eğitimler dışında bu üç alanda farklı seminerler de düzenlenmektedir. Fotoğraf Seminerleri ·Temel Fotoğraf Semineri : İki ayda bir düzenli olarak açılan seminerlerde temel fotoğraf bilgileri verilmektedir. Yedi hafta süren seminerde bir şehir içi ve bir de şehir dışı olmak üzere iki fotoğraf gezisi yapılmaktadır. Seminer sürecinde ayrıca bir hafta sonu katılımcılara karan-lık oda uygulamalı olarak gösterilmektedir. Katılımcılara seminer sonrasında bir danışman eşliğinde proje yapma imkanı sunulmaktadır. Bu proje çalışması ücretsiz bir çalışma olup, proje bitiminde katılımcılara bir sergi imkanı da sunulmaktadır. ·Belgesel Fotoğraf Atölyesi : Belgesel fotoğrafın ne olduğuna dair teorik bilgilerin sunul-duğu, çekimlerle pratik yapma imkanı sunulan ve değerlendirmelerle desteklenen bu atölye Belgesel Fotoğrafçılık konusunda deneyimli eğitmenler eşliğinde sürdürülmektedir. Ayrıca dönem dönem yurtdışından davet edilen önemli belgesel fotoğrafçılar eşliğinde de belgesel fotoğraf ve fotojurnalizm atölyeleri gerçekleştirilmektedir. ·Proje Geliştirme Atölyeleri : İFSAK Proje Geliştirme Atölyeleri ismiyle açılan bu seminerler fotoğrafta farklı bakış açılarına yönelik çalışmaları içeriyor. Fotoğraf dünyasında yer edinmiş farklı isimlerle gerçekleştirilen seminerlere katılımcı sayısı minimum 10 kişi ile sınırlıdır. ·Basın Fotoğrafçılığı Atölyesi : Dünya fotoğraf tarihinde; “Basın Fotoğrafı” önemli bir konu-ma ve geçmişe sahiptir. Günümüzde; Dijital teknolojide yaşanan gelişmeler Basın Fotoğrafın-da “Devrim” olarak kabul edilirken foto muhabirleri içinde yeni iş alanlar yaratmıştır. Dersin amacı ülkemizde Basın fotoğrafı alanında kendine geliştirmek isteyen tutkulu fotoğrafçılara mesleğin inceliğini, disiplinini ve çalışma koşullarını anlatarak Türk Basınında yaşanacak bi-linçli bir değişim ve dönüşüme katkıda bulunmaktır.

·Doğa Fotoğrafçılığı Semineri : Doğaya merak duyan, makro fotoğrafın sınırlarını görmek isteyen kişilerin tercih ettiği bu atölye için İFSAK’ın yıllık seminer planı içersinde dört veya beş Doğa Semineri planlamıştır. ·Stüdyo Fotoğrafçılığı Atölyesi : Stüdyo fotoğrafçılığı konusunda bilgi ve deneyim kazanmak isteyen herkese açık olan seminerde; Workshops Ürün Çekimi, Portre Çekimi, Pack-shot, Still- Life çalışmaları yapılmaktadır. Bu seminer temel fotoğraf bilgisi olanlara yöneliktir.

.Sayısal Görüntü İşleme Atölyesi : Sayısal fotoğrafa yönelik açılan atölyede katılımcılara sayısal fotoğrafçılık ve giriş seviyesinde fotoğraf işleme teknikleri gösterilmektedir. Atölyenin ileri düzey bölümü ikinci kur olarak yapılmaktadır.

İFSAK SEMİNERLERİ

14

Sinema Seminerleri ·Kısa Film Atölyesi: Teorik bilgilerin yanı sıra fikir aşamasından başlayarak bir filmin ha-yata geçirilmesine kadar geçen tüm sürecin yaşanacağı bir çalışma yapılmaktadır. İki ay süren atölyenin ardından bir ay süre ile kısa filmin oluşması için pratik sağlanmaktadır. Üç aylık seminerin ardından, katılımcıların ortak bir çalışma ile üretecekleri kısa filmin gösterimi, İFSAK’ta düzenlenecek sertifika töreni ile birlikte yapılmaktadır. ·Senaryo Semineri: Senaryo yazımı ile ilgili teknik bilgilerin verilmesinin yanı sıra; ka-tılımcılara özgün, yaratıcı bir bakış açısı kazandırmayı hedeflemektedir. Her katılımcı 8 haftalık sürenin sonunda kendi senaryosunu tamamlamaktadırlar. ·Yönetmenin Yol Haritası: Bir yönetmen, yalnızca duygularına ve iç güdülerine güve-nerek çekime girerse, filmi tamamladığında kendini, hedeflemiş olduğundan çok uzak bir noktada bulabilir. Oysa bir filmi yönetmek; -çok ekstrem durumlar hariç- kreatif ve teknik donanım, doğru bir ekip ve planlama gerektiren bir yolculuktur. Yönetmen; tüm bunları bir araya getirip, doğru yönlendirebilen, iyi bir tasarımcı olmak zorundadır. Atölyenin amacı; Uzun metrajlı film çekim aşamalarını tanımlamaktır. Atölye sonunda bir fragman çekimi ile uygulama çalışması yapılmaktadır. ·Film Analizi Seminerleri: Türk ve dünya sinemasının önde gelen birçok yönetmenin filmleriyle birlikte detaylı olarak incelenip değerlendirildiği İFSAK film analizi seminer-leri sinema meraklılarına yeni bir bakış açısı kazandırmayı hedeflemektedir. Sanat Seminerleri · Sanat Tarihi Semineri: Estetik anlamda “güzel”, estetik kavramlar, sanat kuramları, sanat-bilim ilişkisi, sanat ve beğeni, sanatsal yaratma, sanatsal algılama, günümüz sanat anlayışları, sanat eleştirisi ve türleri, sanat eleştirisi uygulamalarını içerir.

Dersin Amaç ve Hedefleri:

1. Öğrencinin öncelikli olarak görsel eğitiminin sağlanması, kısacası “göz eğitimi”nin verilmesi2. Doğal ve sanatsal güzelliğin farkına varabilme, ifade edebilme. 3. Sanatsal algılamanın boyutlarını bilme ve ifade edebilme.. 4. Sanatta ve bilimdeki yaratıcılığın ortak ve farklı boyutlarını kavrayabilme; sanatsal yaratıcılık süreçlerini kavrayabilme 5. Eleştiri türlerini ve özelliklerini kavrayabilme. 6. Plastik sanat eserlerini, eleştiri türlerine göre eleştirebilme.

İFSAK Proje Geliştirme AtölyesiİÇ MEKAN - AZ IŞIK’DA ÇEKİM SEMİNERİ

Proje Yürütücüsü: HAKAN HATAY

12 Buluşma – 10 haftaProje Başlangıç : 16 Kasım 2015 pazartesi

Proje Bitiş : 18 Ocak 2016 pazartesi

Belgesel Fotoğraf Atölyesi BİR ANLAMA-ANLATMA YÖNETİMİNİN

ABC’Sİ

Eğitmen: Altan BalBaşlama tarihi : 17 Kasım SALI

Süre: 6 hafta 19.30-22.00

MOBİL FOTOĞRAFÇILIK SEMİNERİÇEK+DÜZENLE+PAYLAŞ

Eğitmen: Engin Güneysu07-08 Kasım 2015

07 Kasım Cumartesi, 14:00 - 17:0008 Kasım Pazar, 11:00 - 16:00 (çekim gezisi)

Fotoğrafçılar için ©Photoshop SEMİNERİ

EĞİTMEN: Sadık ÜçokSEVİYE: Giriş

SÜRE: 5 Hafta / 15 SaatDERS SAATLERİ : 19:30 – 22:30

BAŞLANGIÇ TARİHİ: 11 Kasım 2015Seminer Günleri: Çarşamba

KISA FİLM ATÖLYESİ İFSAK Kısa Film Atölyesi bir kısa film senaryosunun

filme çekilmesiyle gerçekleştirilecektir

Süre : 12 Hafta - 14:00 - 17:00Eğitmen: Rıza KIRAÇ

Başlangıç Tarihi: 15 Kasım 2015Bitiş Tarihi: 31 Ocak 2016

15

İFSAK KASIM AYI EĞİTİMLERİ

Bülten Sorumlusu : Gültekin Alkurt

Adres: İstiklal Cad. Ayhan Işık Sok. No:32/2 34433 Beyoğlu / İstanbul

E-Mail: iletisim@ifsak.org.tr

Telefon: +90 (212) 292 42 01 / +90 (212) 292 18 07

Web Adres: www.ifsak.org.tr

16

İFSAK

Kapak ve Bülten Tasarım : Orhan Burak Acar

İfsak Bülteni aylık yayımlanır ve ücretsizdir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.