xzenon34.files.wordpress.com · web view• etil eterler, • sülfit içeren atıklar 11.7.1993...
TRANSCRIPT
ENDÜSTRİYEL ATIK YÖNETİMİ
Mehmet ÇAKMAKÇI
İnsanın varoluşu ile birlikte atık oluşumu da başlamıştır. Yiyecek, giyecek ve barınma
ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kullanılan hammaddelerin kalıntıları ve kullanılan
hammaddelerden zamanla oluşan kalıntılar atıkları oluşturmaktadır.
İnsanlar ihtiyaçlarını daha kolay ve hızlı temin edebilmek için sürekli yeni araçlar
geliştirmiştir. Bu geliştirilen araç ve gereçlerle sanayi diğer bir deyişle endüstriler
oluşturulmuştur.
Sanayinin gelişimi yavaş hareket eden bir süreçle olmuştur. Ayrıca, bu süreç belirli
ürün ve üreticilerden de etkilemiştir. Sanayinin gelişimi 1700’lü yılların sonuna doğru tüm
Avrupa’da başlamıştır. 1820’li yıllarda buharla çalışan tekstil dokuma makineleri
geliştirilmiştir. 1860’lı yıllarda bu makineler Amerika Birleşik Devletleri’nde de kullanılmaya
başlanmıştır.
İlk olarak 1844 yıllında Alman sosyalist yazar Friedrich Engels tarafından “Sanayi
Devrimi” terimi kullanılmıştır. Tarımdan sanayiye geçiş İngiltere’de 18. yüzyılın ortalarından
19. yüzyılın ortalarına kadar devam etmiştir. Sanayi devriminde ilerleme üç ana sektörde
olmuştur. Bunlar; (1) tektil, (2) demir ve çelik, (3) enerji sektörüdür.
Hızlı gelişim periyodundan önce sanayiler genellikle nehir kenarlarına kurulurdu.
Taşıma ve enerji temini için su gücünden faydalanılırdı. Örnek olarak, hammaddelerin
getirilmesi ve ürünlerin pazarlara sevki bu nehirler vasıtasıyla gerçekleştirilirdi. Su kaynağı
ile sanayi arasında belirli bir seviye farkının olması halinde yüksek seviyedeki su makineye
bağlı çarkı döndürerek makinelerin çalışması için gerekli enerjiyi sağlardı. Geçmişte yaygın
olarak kullanılan su değirmenleri sudan enerji temini ile işletilen endüstrilerdendir.
1880 ila 1910 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde hızlı sanayi gelişmesi
oldu. Bu hızlı sanayi büyümesi sonucu sanayiden kaynaklanan hava kirliliği ve kirlenmiş
sular oluştu. 1930’lu yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde sanayi atıklarının arıtılmasıyla
ilgili ciddi çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. ABD’de sanayi üretiminin başlamasıyla sanayi
kaynaklı sıvı ve katı atıklar ile yüzeysel ve yer altı sularında kirlenmeler başlamıştır. Bu
kirlenmelerin izleri daha çok Sanayi Devrimi sürecini göstermektedir.
Endüstriyel sıvı atıkların izleri 1900’lü yıllara kadar gitmektedir. Kirlenmeyi, suların
faydalı kullanımının endüstriyel atıklar tarafından olumsuz etkilenmesi olarak tanımlarsak,
19. yüzyıla kadar bu tür bir kirlenmenin pek olmadığını kabul edebiliriz. Kömür, enerji
üretimi, mandıracılık, tekstil, konserve üretimi, dericilik ve kağıt gibi insan yaşamı için
gerekli olan temel endüstriler, çevresel kirlilik problemi ile karşılaşılan ilk endüstrilerdir. Tuz,
klor, soda külü gibi tuz bozunma ürünleri içeren inorganik kimya endüstrileri kronolojik
olarak daha sonra gelişen endüstrilerdir. Bunları şeker, nişasta ve selülozik atıklar gibi
organik kimyasal tesisleri izlemektedir.
1930’larda tüm endüstriler suyollarına deşarj ettikleri atıkların kirlilik kaynağı
olduğunu görünce tehlikenin farkına varmışlardır. II. Dünya Savaşı endüstriyel üretimlerin
artmasını sağlamıştır. Metal kaplama, petrol rafineleri ve tekstil sektöründe yeni ürünler ve
yani atıkların oluşumu artmıştır. Radyoaktif, petrokimya ve sentetik organik kimyasallar
geliştirilmiş ve 1940-1950’li yıllarda bu endüstrilerden kaynaklanan atıklar çevreye verilmeye
başlanmıştır. Bu süreçte, önemli çevresel problemlerle karşı karşıya kalınmıştır.
1940’lı yıllardan sonra, yeni endüstriyel ürünlerin toksik ve biyolojik olarak
ayrışmayan atıkları oluşmuştur. Bu atıklar normal evsel atıklardan farklıdır. Birkaç yıl
endüstriler atıklarının arıtılmaması konusunda ikilem içinde kalmışlardır. Çoğu sanayici
atıklarının arıtılmasında etkili olmayacağını bilmesine rağmen belediyelerin uygulamış
olduğu arıtma yöntemleri ile atıklarını arıtmaya karar vermiştir. Bu sıralarda sanayicilerle
kamu kurumları endüstriyel atıkların uygun yöntemlerle arıtılması için tartışmalar
yaşanmıştır. Geri dönüşüm, üretim yöntemleri ve malzemelerinde yaşanan gelişmeler
olmasına rağmen, ne yazık ki günümüzde de 50 yıl önceki gibi endüstriyel atıklarının en
uygun yöntemle arıtılması konusunda tartışmalar devam etmektedir.
1.2. Endüstriyel Atıklar
Sanayi ve üretim tesislerinde bir işlem sırası veya sonrasında ortaya çıkan atıklara
“endüstriyel atıklar” denir. Endüstriyel atıkların arıtma ve uzaklaştırma yaklaşımları evsel
atıklardan farklıdır. Evsel atıkların özellikleri genelde benzer iken, sadece aynı üretimi ve
atığı oluşturan endüstriyel tesis atıklarının özelliklerinde benzerlik olabilmektedir. Evsel
atıkların bertaraftı için uygulanan arıtma yöntemleri çoğu yerleşim birimlerinde ya aynı ya da
benzerdir. Bir endüstriyel tesisten alınan atığın özelliği ile diğer bir endüstriyel tesisten alınan
atığın özelliği farklılık gösterdiğinden benzer arıtma prosesleri tüm endüstriyel atıklar için
kullanılamamaktadır. Bazı durumda benzer bertaraf yöntemleri kullanılsa bile farklı işletim
şartları gerektirmektedir.
Endüstriden kaynaklanan atıklar genelde üç farklı sınıfa ayrılmaktadır (Şekil 1).
Bunlar sıvı, katı ve gaz hava kirletici atıkladır. Her bir atık sınıfının arıtımı ya da bertaraftı
farklı birimler tarafından denetlenmekte ve gerçekleştirilmektedir. Bu üç farklı atık sınıfı için
farklı kanun maddeleri ve yönetmelikleri bulunmaktadır. Gerçekte bu üç farklı atık sınıfı
çevreyi etkilemekte ve bu sebeple sürekli olarak birbiriyle etkileşim içindedir. Örneğin; uygun
yöntemlerle uzaklaştırılmayan katı atıkların sızıntı suları yer altı ve yüzey sularını
kirletmektedir. Su içerisinde bulunan uçucu organikler hava kirliliğine, hava kirleticileri de
yağışlarla ya da çökelme ile yüzey ve yer altı sularına ulaşarak suların kirlenmesine sebep
olabilmektedir.
Atıkların arıtılması neticesinde de bir atık sınıfından diğerine geçiş olabilmektedir.
Bazı gaz karışımları içerisinde bulunan kirleticiler bazen su ile absorplanarak
temizlenmektedir. Böylece hava kirleticileri suya geçmektedir. Hava kirletici partiküllerin
filtrelerle tutulmasıyla kirleticiler katı forma geçmektedir. Aktif çamur sistemi atıksuda
bulunan uçucu kirleticilerin havaya karışmasına sebep olmaktadır. Hatalı inşa edilen ya da
işletilen katı atık düzenli depoları su ve hava kirliliğine yol açmaktadır. Böylece atık arıtma ya
da uzaklaştırma sistemleri ile belirli atıklar uzaklaştırılırken diğer atık formuna geçen yeni
bazı atıklarında oluşumu söz konusu olmaktadır. Yeni oluşan bu atıklar hava, su ve toprak
üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir. Sonuçta, birbiriyle etkileşim içinde olan sistemler
dikkate alınarak endüstriyel atıklar yönetilmelidir. Endüstriyel atıkların yönetilmesinde kütle
dengesi mutlaka izlenmelidir ve toplam arıtma maliyeti dikkate alınmalıdır. Şekil 20’de bir
endüstriyel sistem döngüsü görülmektedir.
Şekil 1. Endüstriyel sistem döngüsü ve atık oluşu
1.2.1. Endüstriyel Atıksuların Yönetimi
Şekil 2’de gösterilen yaklaşım metodu, endüstriyel atıksuların daha iyi ve uygun
maliyetli bir şekilde arıtılmasını sağlamaya yöneliktir. İlk adımın amacı, üretim proseslerinin
daha iyi bilinmesini sağlamaktadır. Bu adım tüm proseslerin incelenmesi ile başlar. Prosesler
hakkında literatürden ve ilgili kişilerden bilgiler derlenir. Bilinçli ve etkili atık azaltma
programının ve uygun arıtma alternatiflerinin seçiminin yapılması amacıyla atıksuyun
proseste nasıl üretildiğinin bilinmesi gerekmektedir.
Şekil 2. Endüstriyel atıksu arıtım sistemi için geliştirilen yaklaşım diyagramı
1.2.1.1.Üretim proseslerinin analizi
Üretim proseslerinin analizinde ilk adım proseslerden kaynaklanan atıksu oluşumunun
belirlenmesidir. Şekil 3’de dokunmuş kumaş terbiyeleme (apreleme) işleminde proseslerde
kimyasal madde ve su kullanımı ile atıksu oluşumu görülmektedir. Her bir proseste kullanılan
su ve kimyasal maddeler şeklin sol tarafında ve her bir proseste oluşan atıksu ise şeklin sağ
tarafında görülmektedir. Şekilde görülen akış diyagramı tekstil endüstrisinde bir ara ürün
oluşumuna aittir.
Şekil 3’de görüldüğü üzere hammadde ilk olarak haşıl sökme işlemine tabi
tutulmaktadır. Haşıllama, pamuk ipliklerinden örülmüş kumaş elde edilirken, örme işlemi
esnasında iplikleri kuvvetlendirmek, iplikler arasında meydana gelebilecek sürtünmeleri ve
hasarları önlemek amacı ile çözgü ipliklerine nişasta, polivinil asetat, karboksimetil selüloz
gibi sentetik haşıl maddeleri ilave edilmesi işlemidir. Haşıl sökme ise çözgü ipliklerinin
mukavemetini arttırarak dokumada kopmaları önlemek üzere dokuma öncesi uygulanan haşıl
maddelerini baskı ve boyamadan önce tekstil malzemesinden uzaklaştırmak için çözünürlük,
hidroliz ve oksidasyon metotlarıyla yapılan işlemlerdir. Haşıl sökme işleminde enzimler,
sülfürik asit (H2SO4) ve su kullanılmaktadır. Haşıl sökmeden kaynaklanan atıksuda sülfürik
asit kullanımından dolayı düşük pH ve haşıl işlemi esnasında kullanılan nişasta sebebiyle
yüksek biyolojik oksidasyon ihtiyacı (BOİ) beklenmektedir.
Fabrika kayıtlarından ya da eğer mümkünse atıksu karakterizasyonu ile debi, biyolojik
oksijen ihtiyacı (BOİ), kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ), toplam askıda katı madde (TAKM),
toplam çözünmüş madde (TÇM) ve kullanılan özel kimyasallardan kaynaklanacak kirlilik
parametrelerinin alt ve üst limitlerinin belirlenmesi gerekmektedir. Belirlenen değerler Şekil
3’de sağ tarafa yani atıksu oluşan bölümünde belirtilmelidir.
Şekil 3. Dokunmuş kumaş terbiyeleme (apreleme) akış diyagramı
1.2.1.2. Atık azaltma ve atık karakterizasyon çalışmaları
Gerçek anlamda atık azaltma fikri 1970’li yıllarda Orta Doğu petrol üreticilerinin
petrol fiyatlarını yükseltmesi ve petrol sevkiyatını kesmeleri tehdidi ile ortaya çıkan petrol
krizi sonucunda gelişmeye başlamıştır. Aynı zamanda çevre problemlerinin de farkına
varılmış ve atık azaltımı ile atık geri kazanımı önemsenmeye başlanmıştır.
Endüstriyel üretim tesisine ve oluşan ürüne bağlı olarak sıvı, katı ya da gaz atık
oluşumu söz konusudur. Oluşan bu atıklar uygun şekilde bertaraf edilmez ise çevresel
problemlere sebep olabilmektedir. Üretimden kaynaklanan kirliliği önlemek için ilaveten
insan gücü, materyal ve enerji harcamak gerekmektedir. Her geçen gün yasal düzenlemelerle
sıkılaşan deşarj limitleri ve yüksek atık bertaraf maliyetleri atık azaltımı ve geri kazanım
tartışmalarına sebep olmaktadır.
Atık azaltımı, endüstrilerin kirlilik kontrolü üzerinde yoğunlaşmaktansa çevresel
yönetim araçlarının sağlanmasında önemli hale gelmiştir. Atık azaltımı hem endüstriye
ekonomik yararlar sağlamakta ve hem de üretim atığından kaynaklanan çevresel problemleri
azaltmaktadır. Atık azaltım teknikleri basit bir toplu iğne üretiminden kompleks bir uzay
mekiği üretimine kadar olan tüm üretim proseslerine uygulanabilir. Mevcut teknikler basit
işletme ile ilgili değişikliklerden ekipman değişimine kadar olabilmektedir. Bu teknikler
uygulanırken işletim maliyetlerinin azaltılması da büyük önem arz etmektedir. Atık azaltımı
yöntemleri Tablo 1’da özetlenmiştir.
Tablo 1. Atık azaltım yöntemleri
Envanter yönetimi Üretim prosesi
değişimi
Miktar azaltılması Geri kazanım
• Envanter kontrolü
• Materyal kontrolü
• İşletme prosedürleri
• Bakım programı
• Materyal değişimi
• Proses ekipmanları
değişimi
• Kaynakta ayırma
• Yoğunlaştırma
• İşletme içi geri
kazanım
• İşletme dışı geri
kazanım
Tablo 1’de görüldüğü üzere atık azaltım yöntemleri dört ana grupta incelenmektedir.
Atıksu arıtımında atık azaltımı arıtma işleminden önce uygulanmalıdır. Hammaddelerin
kullanılmaya başlandığı prosesten son ürünün oluştuğu proses dahil olmak üzere oluşan
atıkların doğru kontrollü önemli bir atık azaltın yöntemidir. Bu basit yöntemle çoğu durumda
son kullanma tarihi geçmiş yada kirlenmiş hammaddeler ve dökülme sonucu oluşan kalıntılar
en aza indirilerek arıtma tesisine gelecek yük miktarı azaltılır.
Envanter kontrolü düzenli aralıklarla yapılmalıdır. Üretimde belirli periyotlarla ihtiyaç
duyulan miktarda hammadde alınmalıdır. Son kullanma tarihi yaklaşan ürünlerin kullanımına
öncelik verilmelidir. Personele envanter yöntemi hakkında bilgi verilmeli ve önemi
anlatılmalıdır.
Hammaddelerin, kullanılan kimyasalların ve diğer üretime dahil maddelerin taşınımı
ve üretim proseslerinde dökülmesi ve sızıntıların önlenmesi materyal yönetimi açısından
önemlidir. Dökülme ve sızıntıların olması atıksu karakterinde değişime ve atıksu miktarında
artışa sebep olmaktadır. Bu yöntemin uygulanması ile üretim proseslerinin daha verimli
olması ve proseslerde öngörülen atıksu miktarının oluşması sağlanacaktır.
Mevcut işletme prosedürlerine ve üretim prosesindeki verimin arttırılmasına sürekli
olarak dikkat edilmelidir. Bu özen, üretim prosesindeki başlangıç işlemlerinden son ürünün
depolanmasına kadar olan tüm adımları içermelidir. Fazla kimyasal madde, su ve diğer işletim
maddeleri gerektiren ve nihayette yüksek miktarda atıksu oluşturan ekipmalar ya da üretim
prosesi daha az girdi maddesi ihtiyacı duyan ve daha az atıksu oluşumunu sağlayan prosesle
değiştirilmelidir.
Bir işletmede atıkların dörtte birinin yetersiz bakım nedeniyle oluştuğu
belirtilmektedir. Onarım üzerinde yoğunlaşan ve bakımı önleyici sıkı bir bakım programı,
ekipman hataları nedeniyle oluşan atık üretimini azaltabilir. Üretimde doğrudan ya da dolaylı
olarak kullanılan tehlikeli ya da tehlikeli olabilecek maddeler tehlikesizlerle mümkün mertebe
değiştirilmelidir. Böylece atıksuda bulunabilecek tehlikeli madde miktarı azaltılacaktır.
Toksik, tehlikeli ya da geri kazanılabilen atıkların ayrılması ile atıksu içerisindeki kirletici
yükü azaltılabilir. Arıtma tesisinin daha verimli çalışmasına yardımcı olunur. Toksik ve
tehlikeli kirleticileri içeren proses atıksuları diğer atıksulardan ayrı olarak toplanmalıdır.
Gerekli durumlarda kirletici konsantrasyonları yoğunlaştırılarak daha küçük hacimli olmaları
sağlanabilir. Böylece başka yerlere taşınımı daha kolay gerçekleşir. Bu işlem için ters osmoz
gibi membranlar kullanılabilir.
Endüstriler üretimde yada diğer amaçlarla kullandıkları suyun bedelini ödemektedir.
Oluşan atıksuları da belirlenen deşarj limitlerine kadar arıtmakla mükelleftir. Atıksular,
proseslerde yeniden kullanılabileceği seviyeye kadar arıtılabilir. Atıksuyun geri kazanım
maliyeti ile su maliyetinin mukayesesi oldukça önemlidir. Atıksu geri kazanımının ekonomik
olarak uygun olması gerekmektedir. Atıksuların geri kazanımında genellikle membran
prosesler kullanılmaktadır. Üretici sayısının artması sebebiyle membran proseslerin
maliyetleri gün geçtikçe azalmaktadır. Membran proseslerin ilk yatırım maliyetlerinin
azalması geri kazanım maliyetlerini de azaltmaktadır.
Atıksu karakterizasyonundan nihai amaç dizaynı yapacaklara doğru bilgilerin temini
sağlamaktır. Nitelik ve nicelik bakımından doğru verilerin sağlanması uygun arıtma türünün
seçimini ve uygun ebatlarda tesisin boyutlandırılmasını sağlamaktadır.
Materyal kullanımı, su kullanımı ve atıksu oluşumu hakkında yeterli bilgilerin temin
edilmesi ile atıksu karakterizasyonu ve atık minimizasyonu için yapılacak çalışmalar
kolaylaştırır.
1.2.1.3. Arıtma amaçları
Atıksuyun hacmi, kirleticileri ve kirleticilerin miktarı bilindikten sonra arıtma amaçları
belirlenebilir. Bu amaçlar atıksuyun arıtıldıktan sonra nereye deşarj edileceği ya da ne amaçla
kullanılacağına bağlıdır. Eğer arıtılan atıksu bir belediye arıtma tesisine gidecek şekilde
kanalizasyona deşarj ediliyorsa, kanala deşarj standardını sağlayacak seviyede bir arıtma
yapılması gerekmektedir. Eğer atıksu bir su ortamına deşarj edilecekse, bu su ortamının
korunması ve kalitesinin bozulmaması için gerekli olan kriterleri sağlayacak düzeyde bir
arıtma yapılmalıdır.
1.2.1.4. Alternatif teknolojilerin seçimi
Atıksu karakteristikliği ve arıtma amaçları biliniyorsa, alternatif arıtma seçenekleri
belirlenebilir. Uygun arıtma alternatifinin seçimi aşağıda belirtilenlerden bir ya da birkaçı
dikkate alınarak yapılmalıdır;
• Benzer atıksularda başarılı uygulamaların yapılmış olması,
• Kimya, biyokimya ve mikrobiyolojik olarak giderim bilgilerinin mevcut olması,
• Mevcut arıtma teknolojilerinin kapasite ve limit değer bilgilerinin olması,
halinde alternatifler arasından uygun olan sistem seçilebilir. Uygun seçim yapıldıktan sonra
laboratuar ölçekli çalışmalara başlanabilir.
1.2.1.5. Laboratuar ölçekli çalışmalar
Laboratuar ölçekli çalışmalar teknik fizibilitenin ve ayrıca uygulanan arıtma sisteminin
kaba bir finansal fizibilitesinin hızlı bir şekilde oluşmasına yardımcı olmaktadır. Laboratuara
getirilen atıksular buzdolabında saklanır. Laboratuar ölçekli çalışmaların yapılacağı düzeneğe
iletilmeden önce beherde ya da uygun kaplarda karıştırılır ve daha sonra tam ölçekli
kurulması planlanan tesisin laboratuar ölçekli imal edilmiş sistemine iletilir. Laboratuar
ölçekli arıtma ünitesi olarak Jar Test aleti ile iyon değiştirici, aktif karbon veya kum
filtrelerini temsil eden küçük kolonlar ve havalandırıcılar sıklıkla kullanılmaktadır.
Biyolojik arıtılabilirlik ve diğer arıtma amaçları için laboratuar ölçekli sistemler
tasarlanarak kısa sürede fizibiliteler gerçekleştirilir. Laboratuar ölçekli çalışma sonuçlarının
olumlu olması tam ölçekli tesis kurulması için yeterli değildir. Çok nadir durumda laboratuar
ölçekli çalışma sonuçlarına göre tam ölçekli tesis kurulur. Laboratuar ölçekli çalışma
sonuçlarını doğrulamak amacıyla pilot ölçekli çalışmalar yapılması gerekmektedir.
1.2.1.6. Pilot ölçekli çalışmalar
Pilot ölçekli çalışmalar, kurulması düşünülen tesisin veriminin belirlenmesi için
oldukça önemlidir. Pilot tesis üniteleri kurulması planlanan tesisin birebir boyutlarının
küçültülmesi ile yapılır. Pilot tesis arıtma tesisinin kurulacağı yerde çalıştırılır. Pilot tesis
işletiminin en önemli zorluklarından biri sıcaklık dalgalanmaları ve küçük çaplı boruların
tıkanmalarından kaynaklanan işletime sorunlarında göstereceği hassasiyettir. Bir pilot ölçekli
tesisin ne kadar işletileceğine karar vermede aşağıda belirtilenler etkili olmaktadır;
• Tam ölçekli sistemde arıtılması öngörülen tüm atıkların pilot tesis çalışmalarıyla
giderim performansı değerlendirilmesine olanak sağlanmalıdır.
• Tüm işletim parametrelerinin değerlendirilmesini sağlayacak veriler elde edilmelidir.
İşletim parametreleri değiştirildiğinde sistem kararlı hale gelene kadar işletilmeli ve daha
sonra devam eden çalışma verileri elde edilmelidir.
Pilot tesiste elde edilen sonuçlarla laboratuar ölçekli çalışma sonuçları
doğrulanmalıdır. Eğer çalışma sonuçları laboratuar ölçekliden farklı ise, pilot tesis çalışmaları
durdurulur ve farklılıkların sebepleri belirlenmeye çalışılır.
1.2.1.7. Avam proje
Pilot ölçekli çalışma sonuçları arıtma amaçlarını karşılayacak arıtma seçeneğini
belirlemede önemli rol oynamaktadır. Pilot ölçekli çalışma sonuçlarına göre ilk yatırım ve
işletme maliyetlerini doğru olarak belirlemek oldukça zordur. Anlamlı bir maliyet analizi
ancak avam proje (kabataslak) ile mümkün olmaktadır. Avam projede atıksu arıtma tesisinin
detayları yer almaktadır. Pompaların, boruların, vanaların, tankların, çimentonun, inşaat
sahasının, kontrol sistemlerinin ve işçilik gereksinimlerinin ebat ve tanımları avam proje
belirtilir. Avam proje ile nihai proje arasındaki fark çizimlerde ve özelliklerde detayların tam
olarak tamamlanmış olmasıdır.
1.2.1.8. Ekonomik mukayeseler
Arıtma amaçlarını sağlayan arıtıma teknolojisinin iki veya daha fazla alternatifin tüm
maliyetlerinin mukayesesi yapılmaktadır. Her bir arıtma alternatifinin işletme ve bakım
maliyetleri de dikkate alınmaktadır. İşletme ve bakım maliyetleri aşağıda belirtilen ana
başlıklar altında hesaplanmaktadır;
• Kullanılacak kimyasallar
• Enerji
• İşçilik
• Çamur uzaklaştırma
• Kanalizasyona deşarj maliyeti
• Bakım
Projede belirlenen kimyasal miktarları, blower, pompa ve motorların çalışması için
gerekli enerji miktarı, sistemin işletilmesi için gerekli kalifiye ve diğer işçi sayısı, oluşan
çamurun uzaklaştırma maliyeti, arıtılan atıksuyun kanalizasyona deşarj edilme ücreti ve olası
bakım maliyetleri dikkate alınarak yıllık işletme ve bakım maliyetleri her bir alternatif için
belirlenir.
1.2.1.9. Nihai proje
Nihai proje, planlar ve özelliklerin standart dokümanları ile inşa edilecek yapının
detaylarını içermektedir. Standart dokümanlar iki amaca sahiptir. Bunların ilki inşaat
teklifinin hazırlanması için gerekli bilgileri ve ikincisi ise neyin nasıl ve ne zaman inşaat
edileceğini belirten talimatları içermesidir. Planlarda tesisin tüm detayları bulunmalıdır.
Özelliklerde ise hangi ünitede ne tür bir ekipmanın kullanılacağı açıkça izah edilmelidir.
Ayrıca ilk yatırım maliyetinin azaltılabilmesi için inşa öncesi firmalar arasında rekabet ortamı
sağlanmalıdır.
1.2.2. Endüstriyel Katı Atıkların Yönetimi
Endüstriyel tesislerinin yol açtığı en önemli sorunlardan biri de katı atıklardır.
Özellikle endüstriyel kökenli atıkların içerdikleri ağır metal ve zehirli maddelerin yüzey ve
yer altı suları için oluşturdukları tehlike insan yaşamı ile yakından ilgilidir. Endüstriyel katı
atıklar evsel, tehlikeli olmayan endüstriyel ve tehlikeli katı atıklar olarak üç sınıfa
ayrılmaktadır.
Atıklar hangi sınıfa girerse girsin atığın inert ve tehlikeli olup olmadığının
belirlenmesi endüstriyel atık yönetiminde en önemli hususlardan biridir. Atığın inert
olabilmesi için; fiziksel, kimyasal veya biyolojik olarak önemli derecede herhangi bir değişime
uğramayan, çözünmeyen, yanmayan, fiziksel veya kimyasal olarak reaksiyona girmeyen,
biyolojik bozulmaya uğramayan veya temas ettiği maddeleri çevreye veya insan hayatına zarar
verecek şekilde etkilemeyen ve toplam sızıntı kabiliyeti ve ekotoksisitesi önemsiz miktarda olan,
özellikle yüzey ve yeraltı suyu kirliliği tehlikesi yaratmayan özelliklere sahip olması gerekir.
Tehlikeli atıklar ise patlayıcı, parlayıcı, kendiliğinden yanmaya müsait, suyla temas halinde
parlayıcı gazlar çıkaran, oksitleyici, organik peroksit içerikli, zehirli, korozif, hava ve suyla
temasında toksik gaz çıkaran, toksik ve eko-toksik özellikler taşıyan atıklardır.
1.2.2.1. Evsel katı atıklar
Ofislerden, yemekhanelerden ve proseslerden kaynaklanan evsel nitelikli atıklar
bulunmaktadır. Bu atıklar çöp konteynerlerinde biriktirilir ve daha sonra evsel atıklarla
birlikte düzenli depolama, kompost yada yakma tesislerine iletilir.
1.2.2.2. Tehlikeli olmayan endüstriyel atıklar
Evsel atıklarla birlikte uzaklaştırılması istenmeyen ve tehlikeli olmayan üretimden
kaynaklanan atıklardır. Tabakhane deri kırıntıları, kümes hayvanlarının tüyleri, tehlikeli
olmayan çamurlar ve taşpamuğu (asbest) bu atıklara örnektir. Bu atıklar sıkı standartlara sahip
endüstriyel düzenli depo alanlarına iletilerek uzaklaştırılırlar. Endüstriyel düzenli depolama
alanlarına atıklar kabul edilmeden önce analizlerinin yapılması gerekmektedir. Endüstriyel
atıklar için yerel ölçekte de düzenlemeler yapılabilmektedir. Bazı endüstriyel atık türlerinin
bertaraftı için lisans ve özel izin almış firmalar bulunmaktadır.
1.2.2.3. Tehlikeli atıklar
Tehlikeli atıklar; patlayıcı, parlayıcı, kendiliğinden yanmaya müsait, suyla temas
halinde parlayıcı gazlar çıkaran, oksitleyici, organik peroksit içerikli, zehirli, korozif, hava ve
suyla temasında toksik gaz çıkaran, toksik ve eko-toksik özellikler taşıyan atıklardır.
Endüstriyel tehlikeli atık kaynaklarının büyük bir bölümünü ise kimyasal madde üretimlerinin
ve bunlarla ilişkili endüstrilerin oluşturduğu görülmektedir. Ayrıca özel atıklar kapsamında
yer alan ve nihai bertaraftı/geri kazanımı özel koşullar gerektiren tıbbi atıklar, piller, aküler,
atık yağlar, PCB, PCT’li atıklar gibi atıklar da bu gruba girmektedir. Temelde tehlikeli atıklar
dört ana türe ayrılmaktadır. Bunlar (1) toksik, (2) korozif, (3) yanıcı-parlayıcı ve (4) reaktif
atıklardır. Bu atıklara ait bilgiler Tablo 2’de özetlenmiştir.
Tablo 2. Tehlikeli atık türleri ve tanımları
Tehlikeli atık türü Tanımı
Toksik atıklar
Düşük dozlarda dahi insan için öldürücü, geri dönüşümü olmayan bir hastalığa sebep olan ya da belirgin bir katkısı olan, iyileşebilecek hastalıkları olumsuz yöne dönüştüren kimyasalları içeren atıklardır. Belirli konsantrasyonların aşılması durumunda zehirli özellik gösteren örnek atıklar:• Arsenik • Baryum • Kadmiyum • Krom • Selenyum• Benzen • Civa • Gümüş • Kurşun• Metil etil keton • Kloroform • Tetrakloretilen • Trikloretilen
Korozif atıklar
pH<2 olan asitler ve pH>12.5 olan bazlar. Çeliği yılda 6 mm’den fazla aşındıran kimyasal maddeler
Örnek maddeler:• Asitler • Bazlar • Kazan temizleme kimyasalları gibi
Yanıcı - parlayıcıatıklar
Oksitleyici olan maddeler, parlama noktası 50°C'den az olan, sürtünme ile alev alabilen, nemi absorblayarak alev alabilen, kendiliğinden kimyasal değişimlere uğrayarak alev alabilen maddelerdir.
Örnek maddeler:• Alkol• Aseton• Asetik asit• Xylen• Yağlı boya• Tiner• Çözücüler ve karışımları• Benzin• Kısmen dolu sprey kutuları
Reaktif atıklar
Kararsız ve su ile hızla reaksiyona girerek parlayıcı karışımlar oluşturan, ısıtıldığı zaman bozunan veya çarpmalara karşı hassas olan maddelerdir.
Örnek maddeler:• Patlayıcılar;• Pikrik asit,• Etil eterler,• Sülfit içeren atıklar
11.7.1993 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Zararlı Kimyasal
Madde ve Ürünlerin Kontrolü Yönetmeliği’nde tehlikeli madde özellikleri aşağıdaki şekilde
tanımlanmıştır:
Patlayıcı: Belli bir sıcaklık ve basınçta herhangi bir hızda gaz oluşturarak kimyasal reaksiyon
oluşturan ve bu yolla çevresindekilerin zarar görmesine neden olabilecek katı veya sıvı halde
madde veya maddelerin karışımı demektir.
Parlayıcı sıvılar: Parlayıcı kolay yanabilen demektir. Kapalı hazne deneyinde 60.5°C, açık
hazne deneyinde de 65.6°C altındaki sıcaklıklarda parlayıcı buhar bırakan sıvılar, sıvı
karışımları, çözeltide veya süspansiyonda katı madde karışımları ihtiva eden sıvılardır.
(Örneğin, boya, vernik, cila gibi maddeleri içerip tehlikeli özellikleri nedeniyle başka bir
sınıfa dahil edilmeyen maddeler içeren maddeler)
Parlayıcı katılar: Patlayıcı sınıfından ayrı olarak, taşıma şartları altında kendiliğinden kolayca
yanabilen veya sürtünme sebebiyle yangına veya yangın başlamasına sebep olan katılardır.
Kendiliğinden yanmaya müsait katılar: Normal taşıma koşullarında veya havayla temas
halinden ısınmaya ve bu şekilde yanmaya müsait maddeler.
Suyla temas halinde parlayıcı gazlar bırakan maddeler: Suyla temas durumunda
kendiliğinden parlayan veya tehlikeli sayılabilecek miktarda parlayıcı gazlar bırakan
maddeler.
Oksitleyici: Kendilerinin yanıcı olup ol-mamasına bakılmaksızın, oksijen verme yoluyla diğer
maddelerin yanmasına neden olan veya katkıda bulunan maddeler.
Organik peroksitler: Kendi kendine hızlanan ekzotermik bozunmaya uğrayabilecek olan ısıl
açıdan dengesiz organik maddelerdir.
Toksik (zehirli) : Yutulması veya solunması sonucu insan vücudunda düşük oranlarda
bulunması ile yada deriyle temas etmesi halinde öldürücü etkiye sahip akut etkiler
gösterebilecek maddeler.
Enfekte edici maddeler: Yaşayan mikro-organizmalar veya onların toksinlerini içeren ve bu
nedenle de insan ve hayvanlarda hastalık yaptığı bilinen ya da tahmin edilen maddelerdir.
Korozif maddeler: Canlı dokuyla temas halinde kimyasal olarak, geri dönüşlü ya da geri
dönüşsüz ciddi zararlar verebilen, su veya hava ile temasında korozif duman yayan, sızıntı
halinde diğer mallara ya da ulaştırma araçlarına zarar verebilen hatta tümüyle tahrip edebilen
veya başka türden tehlikeler yaratabilen maddeler.
Hava veya suyla temas halinde toksik gaz yayılması: Hava veya su ile temas halinde tehlikeli
sayılacak miktarda toksik gazlar yayan maddeler.
Ekotoksik: Serbest halde bulunmaları durumunda, biyoakümülasyon yoluyla çevre üzerinde
ani veya gecikmeli olarak olumsuz etkiler yaratan veya yaratabilecek olan ve/veya biyotik
sistemlerde toksik etkiler yaratan veya yaratması muhtemel maddelerdir.
Tehlikeli atıkların tanımlanmasında üç farklı yöntem kullanılmaktadır.
İlk yöntem tehlikeli atık olarak kabul edilen maddelerin fiziksel ve kimyasal yapıları
ve bileşimlerinin belirtildiği listelerdir. Bu listelerde belirtilen özellikleri gösterenler tehlikeli
atık olarak kabul edilir. İkinci yöntemde fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerden
yararlanılarak konulan kriterlere göre atığın tehlikeli olup olmadığına karar verilmektedir.
Üçüncü yöntemde üretim kaynağına bağlı olarak atığın tehlikeli olup olmadığı
belirlenmektedir.
14 Mart 2005 tarih ve 25755 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren
“Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği”nde tehlikeli atığın tanımlanması amacıyla listeler
mevcuttur. Bu liste bilgilerine göre atıkların tanımlanması mümkündür.
Tehlikeli atıkların arıtılması konvansiyonel yöntemlerden daha farklı ve yüksek
maliyetlidir. Tehlikeli atıklar hiçbir suretle evsel ya da tehlikeli olmayan diğer endüstriyel
atıklarla birlikte uzaklaştırılmaz. Bu atıklar belirlenen mevzuat ve yöntemler çerçevesinde
ancak uzaklaştırılır. 2008 yılında Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan
“Atık Yönetimi Eylem Planı”nda bu atıkların uzaklaştırılması için üç aşamalı bir yöntem
önerilmiştir. Bunlar;
1. Tehlikeli atıkların minimizasyonu ve kaynakta önlenmesi,
2. Oluşan atıkların yeniden kullanımı, geri dönüşümü ve atıklardan enerji geri
kazanımı,
3. Atıkların güvenli bir şekilde nihai bertaraftıdır (yakma ya da düzenli depolama).
Atık minimisazyonu kapsamında çeşitli ön işlemler ile ya da paket bertaraf sistemler
kullanarak tesis içinde tehlikeli atık bertarafı/gerikazanımı yapılabilecek atıklara örnek olarak
aşağıdakiler verilebilir:
• Kullanılmış Yağ-Yakıt filtreleri
• Amalgam atıkları
• Formaldehit-Gluteraldehit atıkları
• Laboratuvar kimyasalları (toluen-ksilen-asitler-bazlar
• Kullanılmış floresanlar (civa içeren lambalar)
• Antifreeze atıkları
• Yağlı metal talaşları
• Kumlama Atıkları
• Yağlı hurdalar
• Hidrolik Yağlar
• Bor Yağları
• Kontamine ambalajlar ( Varil, Bidon, Teneke vb.)
• Kablolar
• Atık Boya Çamurları
Bu atıklar doğrudan ya da çeşitli ön işlemler sonucu bertaraf edilebilir ya da geri kazanılabilir.
1.2.3. Endüstriyel Hava Kirliliğinin Yönetimi
Hava kirliliğinin, başta insan sağlığı olmak üzere görüş mesafesi, materyaller, bitkiler
ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri vardır. Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki
etkileri, atmosferde yüksek miktardaki zararlı maddelerin solunması sonucu ortaya çıkar.
İnsanların sağlıklı ve rahat yaşayabilmesi için teneffüs edilen havanın mutlaka temiz
olması gerekir. Havanın doğal yapısını bozan ve kirleten maddelerin başka bir deyişle kirli
havanın solunması, özellikle akciğer dokularını tahrip edici ve öldürücü olabilmektedir.
Solunum yolu ile alınan hava içerisindeki parçacıklar ve duman, teneffüs esnasında yutulur ve
akciğerlere kadar ulaşır. Solunum sisteminin derinliklerinde depolanan bu parçacıklar, akciğer
kanserlerine kadar varan hasarlar yapabilmektedir. Karbon monoksit, kükürt oksitler, azot
oksitler, partikül maddeler, asit aeroselleri ve ağır metaller hava kirleticilerdir.
Endüstrilerde ısınma, ısı ihtiyacı ve enerji üretim amacıyla kömür, fuel oil ve doğalgaz
gibi fosil yakıtlar kullanılmaktadır. Bu yakıtların yakılması neticesinde atmosfere kirletici gaz
emisyonları atılmaktadır. Endüstri tesislerinin kuruluşunda yanlış yer seçimi, çevre korunması
açısından gerekli tedbirlerin alınmaması (baca filtresi, arıtma tesisi olmaması vb.), uygun
teknolojilerin kullanılmaması, enerji üreten yakma ünitelerinde vasıfsız ve yüksek kükürtlü
yakıtların kullanılması, hava kirliliğine sebep olan etkenlerin başında gelmektedir.
Hava kirliliğine sebep olan kirleticilerin uzaklaştırılması amacıyla dört temel arıtma
seçeneği bulunmaktadır. Bunlar (1) elektrostatik çöktürücü, (2) siklon, (3) torba filtreler ve (4)
ıslak toplayıcılardır. Şekil 2’de görülen endüstriyel atıksu arıtım sistemi için geliştirilen
yaklaşım diyagramı endüstriyel hava kirliliğinin arıtımı için uygulanabilmektedir.
1.3. Atıklarla İlgili Ülkemizde Uygulanan Kanunlar, Yönetmelikler ve Tebliğler
Ülkemizde endüstriyel atıkların yönetimi ve uzaklaştırılması için kanunlar,
yönetmelikler ve tebliğler bulunmaktadır. Bunlar endüstriyel atıkların uygun şekilde bertaraf
edilmesi, uzaklaştırılması, geri kazanılması ve yeniden kullanılması için yeterlidir.
Kanunlar
• 2872 sayılı Çevre Kanunu
• 5491 sayılı Çevre Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
• 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu
• 5393 sayılı Belediye Kanunu
• 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu
• 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Yönetmelikler
• Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik (05.07.2008-26927)
• Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği (14.3.1991-20814)
• Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği (14.03.2005-25755)
• Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği (22.07.2005-25883)
• Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği (24.06. 2007-26562)
• Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği (30.07.2008-26952)
• Atık Pil ve Akümülatörlerin Kontrolü Yönetmeliği (31.08.2004-25569)
• Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği (19.04.2005-25791)
• Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği (03.07.2009-27277)
• Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği
• Ömrünü Tamamlamış Lastiklerin Kontrolü Yönetmeliği
• Poliklorlu Bifenil ve Poliklorlu Terfenillerin Kontrolü Hakkında Yönetmelik
• Elektrikli ve Elektronik Eşyalarda Bazı Zararlı Maddelerin Kullanımının
Sınırlandırılmasına Dair Yönetmelik
Tebliğler
• Atıkların Ek Yakıt Olarak Kullanılmasında Uyulacak Genel Kurallar Hakkında Tebliğ Pil
ve Akümülatörlerin İthalat Denetimlerine Dair Dış Ticarette Standardizasyon Tebliği
(2008/15)
• Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Atıkların İthalatına Dair Dış
Ticarette Standardizasyon Tebliği (2008/3)
Kaynaklar
1. Nemerow N.L. “Industrial Waste Treatment”, Elsevier Science & Technology, ISBN:
0123724937, (2006)
2. Woodard F. “Industrial waste treatment handbook”, Butterworth–Heinemann, ISBN 0-7506-7317-6 (2001)3. Tünay O. “Endüstriyel kirlenme kontrolu”, İTÜ İnşaat Fakültesi Matbaası, ISBN: 975-561-096-0 (1996)4. http://www.cevreonline.com5. “Atık Yönetimi Eylem Planı”, http://www.atikyonetimi.cevreorman.gov.tr, T.C. Çevreve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü (2008)6. www.bcm.org.tr/pdf/atik%20azaltimi.pdf7. Gönüllü T. “Endüstriyel kirlenme kontrolü”, Birsen yayınevi, ISBN:975-511-384-3(2004)