1 74 a davutoglu libre

74
I. Sonculuk Tezlerinin Metodolojik Kritiği: Tarihin Sonu mu, Medeniyet Dönüşümü mü? 20. Yüzyıl insanoğlunun varoluşunu anlamlandırma ça- balarının üç önemli ekseninin sonunu ilan eden akımlara şahitlik etti: Din, İdeolojiler ve Tarih. Asrın başında teolojik nitelikli varoluş anlamlandırma alan- larını oluşturan dinin sonu tezi ile bilimsel/pozivitist temelli seküler ide- olojilerin yükselişi ilan edilirken, asrın ortalarında II. Dünya Savaşının bi- tişi ile bu savaşa yol açan ideolojilerin sonu, asrın sonunda da Soğuk Sa- vaş'ın bitişi ile tarihin sonu ilan edildi. İlerlemeci zaman anlayışının ürü- nü olan bu sonculuk (Endizm) yaklaşımlarının metodolojik ve teorik önermelerinin ve açmazlarının ortaya konması, yaşanan tarihî sürecin an- laşılması açısından büyük bir önem taşımaktadır. Fukuyama 2 Berlin duvarının yıkılmasını takip eden günlerde kaleme al- dığı makalesinde, Marksist teorinin tarihî öngörülerinin iflası ile noktala- nan Soğuk Savaşın bitişini, tarihin sonu olarak ilan etmişti. Fukuyama'ya göre Batı demokrasisinin evrenselleşmesi ile insanoğlunun sistem arayışı, dolayısıyla tarihî dinamizm sona ermişti. 19. Yüzyıl tarihselciliğinin yeni çerçevelerde tezahürleri olan Endizmin (sonculuk) son misalini teşkil eden bu yorum, yeni dünya düzeni söylemine sağladığı teorik destek do- layısıyla kısa zamanda yaygınlaştı. D‹VAN 2000/2 1 Bunalımdan dönüşüme Batı medeniyeti ve Hristiyanlık 1 Ahmet DAVUTO/LU 1 Bu makalenin özellikle sonculuk teorileri, medeniyet dönüşümü ve Hristiyanlık- taki yeni arayışlar ile ilgili bölümlerinin özetleri ilk olarak International Studies Association (ISA)'in 20-23 Mart 1991 tarihinde Kanada'nın Vancouver şehrin- de gerçekleştirilen New Dimensions in International Relations konulu yıllık kongresinde "Civilizational Transformation and Political Consequences" başlıklı bir tebliğ olarak sunulmuş, daha sonra da 1994 yılında yayınlanan Civi- lizational Transformation and the Muslim World (1994, K.L., Quill) başlıklı ki- tapta yer almıştır. İlgili bölümler Hristiyanlığın dönüşümü açısından gözden geçirilerek ve özellikle Hristiyanlıkla ilgili bölümler genişletilerek yayına hazır- lanmıştır. 2 Francis Fukuyama, “Are We at the End of History”, Fortune International 1990/2, s. 33-36; ve The End of History and The Last Man, (New York: The Free Press, 1992).

Upload: esra

Post on 27-Sep-2015

33 views

Category:

Documents


9 download

DESCRIPTION

h

TRANSCRIPT

  • I. Sonculuk Tezlerinin Metodolojik Kritii: Tarihin Sonu mu, Medeniyet Dnm m?

    20.Yzyl insanolunun varoluunu anlamlandrma a-balarnn nemli ekseninin sonunu ilan edenakmlara ahitlik etti: Din, deolojiler ve Tarih. Asrnbanda teolojik nitelikli varolu anlamlandrma alan-

    larn oluturan dinin sonu tezi ile bilimsel/pozivitist temelli sekler ide-olojilerin ykselii ilan edilirken, asrn ortalarnda II. Dnya Savann bi-tii ile bu savaa yol aan ideolojilerin sonu, asrn sonunda da Souk Sa-va'n bitii ile tarihin sonu ilan edildi. lerlemeci zaman anlaynn r-n olan bu sonculuk (Endizm) yaklamlarnn metodolojik ve teoriknermelerinin ve amazlarnn ortaya konmas, yaanan tarih srecin an-lalmas asndan byk bir nem tamaktadr.

    Fukuyama2 Berlin duvarnn yklmasn takip eden gnlerde kaleme al-d makalesinde, Marksist teorinin tarih ngrlerinin iflas ile noktala-nan Souk Savan bitiini, tarihin sonu olarak ilan etmiti. Fukuyama'yagre Bat demokrasisinin evrensellemesi ile insanolunun sistem aray,dolaysyla tarih dinamizm sona ermiti. 19. Yzyl tarihselciliinin yenierevelerde tezahrleri olan Endizmin (sonculuk) son misalini tekileden bu yorum, yeni dnya dzeni sylemine salad teorik destek do-laysyla ksa zamanda yaygnlat.

    DVAN

    2000/2

    1

    Bunalmdan dnme

    Bat medeniyeti ve Hristiyanlk 1

    Ahmet DAVUTOLU

    1 Bu makalenin zellikle sonculuk teorileri, medeniyet dnm ve Hristiyanlk-taki yeni araylar ile ilgili blmlerinin zetleri ilk olarak International StudiesAssociation (ISA)'in 20-23 Mart 1991 tarihinde Kanada'nn Vancouver ehrin-de gerekletirilen New Dimensions in International Relations konulu yllkkongresinde "Civilizational Transformation and Political Consequences"balkl bir tebli olarak sunulmu, daha sonra da 1994 ylnda yaynlanan Civi-lizational Transformation and the Muslim World (1994, K.L., Quill) balkl ki-tapta yer almtr. lgili blmler Hristiyanln dnm asndan gzdengeirilerek ve zellikle Hristiyanlkla ilgili blmler geniletilerek yayna hazr-lanmtr.

    2 Francis Fukuyama, Are We at the End of History, Fortune International1990/2, s. 33-36; ve The End of History and The Last Man, (New York: TheFree Press, 1992).

  • Tarihi insanolunun daha st dzey hrriyet ve rasyonellie ulama a-bas olarak gren Hegelci tarih anlayn yeniden yorumlama abas iin-deki Fukuyama, tarihi "insanolunun, evrensel geerlilii olan en mkem-mel bir siyas sistem araynn"3 rn olarak grmektedir. Fukuyama'yagre Marksizmin k ile ortaya kan sre insanolunun bu araynnhedefine ulamasnn bir iaretidir: Hr toplumlar oluturma hedefini ger-ekletiren Bat-tipi demokrasi, tarihin sonunu ilan etmitir. Bu grnteyid iin de Hegel'in 1806'da Napolyon ordularnn zaferi ile neticelenenJena Sava sonunda tarihin sonunu ilan etmesine atfta bulunmaktadr:"Hegel modern liberal devletin temelini oluturan hrriyet ve eitlik ilke-lerinin en gelimi lkelerde uygulamaya getiini ve liberalizmden stnherhangi bir alternatif sosyal ve siyas rgt formu ve ilkelerinin kalmad-n sylyordu."4

    Fukuyama bu gr ile hem Hegelci hem de Marksist felsefenin ortaktemeli olan 19. yzyl tarihselciliinin dorusal ilerlemeci tarih anlaynntemel nermelerini tekrar etmektedir. Marksist paradigmann k as-lnda hem liberal hem de sosyalist gelenekleri ortaya karan bu temelnermelerin ciddi bir sorgulamadan ve yeniden deerlendirme srecindengeirilmesini gerekli klmaktadr, nk Fukuyama'nn kendisinin de ka-bul ettii gibi her iki gelenek de "ayn srecin rnleridir"5 ve "Marks veHegel'in ayrld yegane nokta, tarihin sonunda hangi tr bir toplumunortaya kaca sorusudur".6 Newtoncu mekanistik kozmoloji, antropo-sentrik (insan-merkezli) epistemoloji ve rasyonalist ahlk sacaya zerineoturan Aydnlanma a, dorusal ilerlemeci tarih anlaynn gelimesinisalayan felsef bir ereve oluturmutur. Bu adan Marksizmin k-n sadece belli bir tr siyas ve ekonomik yaplanma biiminin zlolarak deil liberal gelenein de zerinde gelitii felsef birikimin ve mo-dernist paradigmann bir bunalm olarak grmek daha doru olur.

    Marksist sistemin zln bir sosyo-ekonomik yaplanma tarznn if-las olarak yorumlayan gr, Marksist ve liberal yaplarn ortak bir felseftemeli paylatklarn gzard etmektedir. Sath yapsal tahlilleri felsef de-rinlik ve younlua tercih eden bu yaklamn dier bir amaz da, Mark-sist sistemin zln tarih bir sre iinde incelemekten ok anlk biroluum olarak grmesidir. Anlk bir oluumun yapsal tahlili esas alnp ge-riye doru teorik aklamalar getirmek suretiyle bir tarih anlay ortayakonmaya allmaktadr. Son derece kapsaml bir genelletirmeye dayananbu metodik yaklam kapitalist yaplarn ve liberal gelenein zaferi ile ilgi-li ok kesin bir yargy beraberinde getirmektedir. Fakat unutulmamas ge-rekir ki, kapitalist yaplarn kyasya tenkit edildii ve Marksist teorininykseli dnemini yaad 1960'l yllarda benzer bir yaklamla Mark-DVAN

    2000/2

    2

    Ahmet DAVUTOLU

    3 Francis Fukuyama, The End of History and The Last Man, s. 64.

    4 A.g.e., s. 64.

    5 A.g.e., s. 66.

    6 A.g.e., s. 65.

  • sizm adna tarihin sonunun yaklatn iddia eden devrimci teorisyenlerksa srede tarihin sonu ile deil, tarihin temelsiz teoriye isyan ile karkarya kalmlardr. Bu nedenledir ki, daha ksa dnemli analiz unsurlarihtiva eden ekonomik ve politik yap deiimleri ile ok daha uzun d-nemli dnmleri kendi iinde barndran felsef/varolusal araylar ara-sndaki balantlar ve farklar gznnde bulundurmayan tezler metodo-lojik adan ciddi zaaflar da beraberinde getirirler.

    Kanaatimize gre Marksizmin iflas tarihin sonunun deil, bir medeni-yet dnmnn tezahrdr. Marksist teori ve pratiin iflas, aslnda li-beral ve Marksist yaplarn temelini dokuyan ortak felsef zeminde yaa-nan bir yzlemenin ve bunalmn izlerini de tamaktadr. Sath yapsaltahlillerin aksine, Fransz Devrimini mteakip XIX. yzylda belirginleenliberal ve Marksist teoriler ortak bir dnya gr atmosferinin rn-drler. Newton'un mekanistik kozmolojisinin, insan-merkezli epistemo-lojinin ve rasyonalist ahlkn ekillendirdii bu entelektel atmosfer, dahageni tanmyla modernist paradigmann olutuu teorik zeminin geliimalandr. Ortada gerekten Marksist teorinin amaz var ise, bu entelek-tel atmosferin ve teorik zeminin de tartma alan iine alnmas kanl-maz olur. Bu gereklilik zellikle Hristiyanln bu sre iinde geirdiidnmn anlamlandrlmas asndan zel bir nem tamaktadr.

    Sonculuk teorileri, "akl-bilim-ilerleme" lsnn srekli devrimlerleinsanolunun kaderini belirledii nermesine dayanan modernist dn-ce tarznn rnleridir. nsanln kaderi ile ilgili geni apl teoriler kur-ma abasnn cazibesi, modern insann tabii ve sosyal evrenin btn pa-rametrelerini tmyle kontrol altna alabilecei ile ilgili ihtirasnn bir so-nucudur. Bu cazibenin felsef, psikolojik ve metodolojik zelliklerini or-taya koymak, hem sonculuun son rn olan Tarih'in Sonu tezinininteorik, analitik ve ampirik geerliliini tartmak hem de bu gre alter-natif aklayc bir ereve oluturmak bakmndan kanlmazdr.

    Sonculuk teorilerinin en nemli amaz, sosyal gereklii aklama id-diasndaki bu teorilerin metodolojik sapmalardan kaynaklanan speklatifnermelere dayanmakta olmalardr. Bu teoriler sosyal gereklii aklamaiddiasnda bulunsalar dahi, nemli bir metodolojik soru yine de geerlili-ini srdrmektedir: Bu teoriler gerekten tarih sreci zaman-mekanboyutu iinde incelemeye mi almaktadrlar, yoksa C.W. Mills'in7 soyutempirisizm tanmlamasnda olduu gibi btncl bir erevenin kkparacklarn kullanarak pragmatik siyas kullanma uygun anlk tasvirleryapmaya m ynelmektedirler? Anlk tasvirlere dayal ikinci tr tahliller,car paradigma iindeki sosyal gerekliin yalnzca sath ynn belli biradan ortaya koyabilirler. Bylece car paradigmann insanln kaderi ileilgili nermeleri, siyas ve sosyal bir fayda salad srece geerliliklerinisrdrebilirler.

    DVAN

    2000/2

    3

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

    7 C.W. Mills, The Sociological Imagination, (New York: Oxford University Press,1959).

  • Sonculuk teorilerinin gemi dnemlerdeki trleri bu teorilerin metodo-lojik amazlar konusunda ilgin ipular salamaktadr. Din'in Sonu vedeolojilerin Sonu tartmalarn bu adan ele alabiliriz. Geen yzyl iin-de August Comte'un insan bilgisinin tarih evrimini teolojik-metodolojik-bilimsel sreler iinde ele alan pozitivist tahlili ile Modernizmin mutlakzaferi ve Din'in Sonu ilan edilmiti.8 Bu teoriye gre Din, insan bilgisininilk dnemlerinin eseri idi ve modern dnemde geerliliini srdrmesi im-kanszd. nsanln kaderi artk bilim tarafndan belirlenecek ve Din'in in-san hayat iindeki rol gittike azalarak sona erecekti. Dolaysyla da in-sanln geleceinde din bilincin ve canlanmann yeri olmayacakt. Yaknzamanlara kadar sren bu grlerin son arpc rneklerinden biri nlantropolog Anthony F.C. Wallace'nin 1966 ylnda kaleme ald u satr-larda grlebilir: "Tabiat kanunlarna uymakszn tabiat etkileyebilen ta-biatst varlklara ve glere olan inan zamanla tmyle yok olacak ve ta-rih bir hafza olarak kalacaktr. Daha emin olmak iin, bunun belki n-mzdeki yzyllar iinde tmyle gereklemeyeceini ve tabiatst yo-rumlara bal, vecde inanan ve halisnasyon gren kiilerin, hatta yer yerkk din gruplarn da bulunabileceini syleyebiliriz. Ancak bir kltrelzellik olarak tabiatst glere olan inan, bilimsel bilginin artan yeterli-lik ve yaygnl ile ve ritelin etkin kullanm iin tabiatst inanlarn ge-reine ihtiya duymayan sekler inanlarn etkisini artrmasyla btn dn-yada tmyle yok olacaktr. Byle bir akibetin insanlk iin iyi mi kt molaca tartmas ise yersizdir; nk byle bir sre kanlmazdr."9

    Ancak, zelikle XX. yzyln ikinci yarsnda hzlanan ve geleneksel vemodern btn toplumlar etkileyen din canlanma, bulunduu dneminentelektel paradigmas iinde doru gibi grnen bu yaklamn, sosyalgereklikten ok, bu dnrlerin speklatif beklentilerini yanstm oldu-unu ortaya koymutur.10 Nitekim Lewis Mumford Hristiyanln Bat

    DVAN

    2000/2

    4

    Ahmet DAVUTOLU

    8 Bu konudaki baz grler ve tartmalar iin bkz. Sigmund Freud, The Futureof an Illusion, (Garden City, New York: Doubleday, 1927); Richard K. Fenn,Toward a Theory of Secularization, (Ellington, Connecticut: Society for theScientific Study of Religion, 1978); ve Bryan Wilson, "The Return of the Sac-red", Journal for the Scientific Study of Religion, 18:268-280 ve Religion in Se-cular Society: A Sociological Comment, (Middlesex: Penguin, 1966). Dinin so-nu tezine kar dinlerin geleceini tanmlamaya alan din-eksenli bir kar g-rs iin son dnemdeki nemli Hristiyan dnrlerden Hans Kng'n ChristSein (Mnih: Deutschen Taschenbuch Verlag, 1980, s. 60-65) balkl eserininDie Zukunft der Religion blmne bavurulabilir.

    9 Anthony F.C. Wallace, Religion: An Anthropological View, (New York: Ran-dom House, 1966), s. 265.

    10 William Sims Bainbridge The Sociology of Religious Movements (New York: Ro-utledge, 1997, s. 403-4) balkl eserinde sosyoloji almalarnn uzun bir s-re dinlerin yok olaca varsaym ile din sosyolojisi almalarna ilgisiz kalmaytercih ettiini, ancak gazeteleri takip eden sradan bir okuyucunun bile dinininsan davranlar zerindeki etkisinin hi eksilmeden srmekte olduunu g-receini vurgulamaktadr.

  • dnyasndaki yerini inceledii eserinde, Pozitivizmin Zaferi ve Din'in So-nu tezinin, bulunduu dnem iindeki geerliliini de reddetmektedir:"Herhangi bir paradoks iine dmeksizin denilebilir ki, Hristiyanlk Ba-t aleminde hi bir zaman, eitilmi elitin aktif uurunda kaybolduu d-nemdeki kadar gl olmamtr. Kar btn akmlara ramen Hristiyan-lk uuru XIX. yzylda, XII. yzyldan beri yaanan dnemin hibir par-asnda grlmeyen dzeyde etkide bulunmutur."11

    1960'l yllarda ortaya atlan deoloji'nin Sonu tezi bu metodolojik a-mazn dier nemli bir misalidir. O zaman iin cevaplanamayan bir okmetodolojik soruyu bugn tekrar sorabiliriz: Bu tez gzlenebilir sosyalbir srecin ortaya kard ampirik bir gereklii tasvir etmeye alanzihn bir aba myd, yoksa car paradigmann i elikilerini rtmeye a-lan bir sosyal bilimci elitin rettii hayal bir tasarm myd? Bu tezi or-taya atanlar evrensel bir gereklik iin kapsaml bir teorik ereve olutur-maya m, yoksa Bat Medeniyeti'nin Atlantik ekseninin Souk Sava kon-jonktrnde kullanabilecei pragmatik deeri olan paradigma-ii bir sy-lem gelitirmeye mi alyorlard? Her eyden nemlisi, deoloji'nin So-nu tartmas evrensel geerlilie sahip bir ideloji kavramsallatrmas or-taya koyabilmi miydi?

    Bu tartmann zerinden yaklak elli sene getikten sonra bugn busorular daha objektif bir tarzda ele almak suretiyle sonculuk yaklamla-rnn metodolojik amazlarn ortaya koyabiliriz. E. Shils, deoloji'nin So-nu tezini ele ald almasnda, ilk olarak, 150 yazar, politikac ve aka-demisyenin katld ve 1955 ylnn Eyll aynda Museo Nazionale delleTecnica e delle Scienza'da toplanan Hrriyet'in Gelecei balkl uluslara-ras kongreye atfta bulumaktadr. Ona gre bu organizasyonun gayesi"liberal ve sosyalist dnce tarzlar arasndaki ortak temelden hareketlebu dnce tarzlar arasndaki sertleme temayln krma srecini ba-latmak ve hr toplumun artlarn gerekletirmek iin daha kapsaml verealist bir misyon tanmlamak"12 idi. Raymond Aron, bu toplantda,zellikle bu asrn ilk yarsna hakim olan ideolojik atmalarn temelleri-nin ortadan kalktn vurgulamt. Aron, daha sonra kaleme ald Ay-dnlarn Afyonu adl eserinde bu grn milliyeti ideolojilerin ere-vesinde tekrar gndeme getirmitir.

    Aron'un bu gr, milliyeti ideolojik erevelerin II. Dnya Sava-nda yenilgiye uratlmasnn izlerini tayordu: "Mill his, insan birlik-teliklerinin bileiinde varln srdrmektedir ve srdrmeye devametmelidir; fakat milliyeti ideoloji bugn Bat Avrupa'da tam anlamylaknanmtr. Her ideoloji gereklerin, yorumlarn, arzu ve gelecee ma-tuf tahminlerin sistemli bir terkibini nermektedir. Milliyeti olmak iste-yen bir aydn tarihi, ilkel orman devletlerinin srekli mcadelesi ya da

    DVAN

    2000/2

    5

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

    11 Lewis Mumford, Faith For Living, (New York: Harcourt, Brace and Company,1940), s. 20.

    12 E. Shils, The End of Ideology, C.I. Waxman, The End of Ideology iinde, s.49-64, (New York: Simon and Schuster, 1968), s. 49.

  • meden bamsz devletlerin karlkl saygya dayanan bar olarak gr-mek zorundadr. Devrimci milliyetilik ve Charles Maurras'n savunduuMakyavel diplomasisi Avrupa devletlerinin zayflamas karsnda varlnsrdremez."13

    Sonculuk yaklamnn metodolojik ve teorik amazlarn, deoloji'ninSonu tezinin nemli zelliinden hareketle ele alabiliriz. ncelikle, butezin geerlilii 1960'l yllarn Avrupa'snn zaman-mekan snrlar iindesz konusudur ve o gnk artlar iinde evrensel geerlilii tartmaldr.Bu grn ortaya atlmasndan sonra gelen yirmi yl iinde ulus-devletkurma abasndaki nc Dnya lkeleri, milliyeti mcadelelerin yo-unlamasna ahit olmutur. Avrupa'da sosyalizmin k ile yaanandeprem, insanln gelecei ile ilgili iddial kaderler bien Marksist ve an-ti-Marksist teorileri tmyle temelsiz brakmtr. Ayrca Dou Avrupa'dayaanan siyas paralanma sreci, Bat Avrupa'da etkisini artran ar mil-liyeti akmlar ve zellikle Bosna bunalm ile tekrar Avrupa diplomasisin-de sahneye kan Makyavelci anlay, bylesi mutlak bir yaklamn, Av-rupa iin de geerli olamayacan ortaya koymu ve sonculua dayal butr ngrlerin ne kadar yanltc olabileceini gstermitir.

    kinci olarak bu yaklam sosyal gereklii objektif olarak ortaya koy-maktan ok, konjonktrel bir kaygy teorinin hareket noktas olarak al-mtr. Bu konjonktrel kayg iki ynl bir siyas gndem ihtiva ediyordu:Avrupa devletleri arasnda smrge dneminden kalan milliyeti ideolojiksertlikleri yumuatmak ve kinci Dnya Sava sonras yeni-smrge dne-mi iin geerli olan sosyalist/devrimci siyas sylemi dengeleyici bir sy-lem oluturmak. Bu deer-baml sylemin misyonu, dnya-sistemininmerkez unsurlarnn karlarna uygun bir ulusal ve uluslararas siyaset dilioluturmakt.

    nc zellik, deoloji'nin Sonu tezinin kendisinin kar bir ideolojiksylem ve ereve oluturmasdr ki, bu ikinci zellik olarak zikredilen r-tl konjonktrel kaygnn tabii ve mantk sonucudur. Entelektel ve si-yas hayatn ideolojilerden arndrlmas yaklam kendi iinde ideolojiktutarllk gsteren bir deerler sistemi zerine oturmaktadr. Haber bu de-erler dizisini u ekilde zetlemektedir: "1. Tarih bilinemez. Dolaysylahalkn u anda maruz kald zulm ve aclar gelecekteki bir topyanntabii artlar olarak meru klnamazlar. 2. Bugnn ktlkleri devrimcive ykc bir deiimin ierebilecei muhtemel ktlklerden daha ktolamaz. 3. Toplu eylemin ierdii ktlkler parlamenter sistem tarafn-dan yava bir sre iinde slah edilmeye allan adaletsizliklerin ktlk-lerinden daha byktr. 4. Gc eline geiren hi bir siyas elit ve snf,gnll olarak bu ayrcal terk etmez. 5. fade ve siyas rgt kurma z-grl, bugnn ve gelecein temel deerleridir."14

    DVAN

    2000/2

    6

    Ahmet DAVUTOLU

    13 Raymond Aron, The End of Ideological Age, C. I. Waxman, The End of Ide-ology iinde, s. 27-49, (New York: Simon and Schuster, 1968), s. 29.

    14 R.A. Haber, The End of Ideology as Ideology, C.I. Waxman, The End of Ide-ology iinde, s. 182-206, (New York: Simon and Schuster, 1968), s. 200.

  • Baka bir deyile sfrn pozitif veya negatif bir deerinin olmamas hibir deer ifade etmedii anlamna gelmez. Bu tr tenkitlerden kurtulmakisteyen deoloji'nin Sonu tezinin savunucular, ideolojiyi, Karl Mannhe-im'in topik dnce tarzna indirgeyen tanm ile snrlamaya gayret et-milerdir. Yine de Haber'in15 deoloji'nin Sonu tezinin, aydnlarn Ame-rikanvar hayat tarzna intibaklarn meru gstermeye alan statkocubir kar-ideolojik ereve oluturduu gr, madalyonun dier yz-n ifade etmektedir.

    Bu metodolojik ve teorik soru ve amazlar, temelde Tarih'in Sonu te-zi iin de geerlidir: Tarihin Sonu tezi objektif gzlem deeri tayanaklayc bir tez midir, yoksa statkocu ideolojik terkibin yeni bir trmdr? Bu balamda objektiflik meselesi temel bir amaz oluturmakta-dr. Btn bu sonculuk teorileri Bat toplumlarnn tarih tecrbe biri-kimlerine baml yeni bir din, ideoloji ve tarih tanmlamas getirmekteve zihn, siyas ve sosyal parametreler asndan bu toplumlarn car stat-kolarnn belirledii bu tanmlamalarn evrensel geerlilik tadklarn id-dia etmektedirler.

    Comte, Aydnlanma a ile gelien yeni varlk-bilgi-deer sistemininmeydan okumas karsnda ciddi bir teolojik bunalma giren Kant-sonra-s Hristiyanl esas alan bir erevede, dinin bilgi ve sosyal davran teme-li olarak geerliliini yitirdiini iddia ediyordu. Savunmac reformasyontepkisini benimseyen Hristiyanlk da bu bunalm dneminde, snrl teizmve ahlk teoloji parametreleri etrafnda din tecrbeyi ahsiletiren vesubjektifletiren bir yneli iindeydi. Dinin insan davrann ve kaderinibelirlemek anlamnda sonunu ilan eden modernist anlay, Avrupa'dakidin ve entelektel evrenin o dnem zelliklerini yanstmaktayd.

    Bu deklerasyon dier toplum ve dinler iin pek de anlaml deildi. Me-sela slam dini, ayn dnemde smrge-kart sosyal ve siyas olaylarn te-mel muharrik gc konumundayd. O dnemde Modernizmin Din'inSonunu ilan eden tavr, ancak ve ancak, Bat lkelerinde eitim grmek-te olan elit kesim iin geerliydi. Bu etkinin slam dnyasna sosyal an-lamda yansmas, bu elitin siyas merkezi kontrol altna ald XX. yzy-ln ilk yarsnda sz konusu oldu. XX. yzyln ikinci yarsnda ise hemHristiyanlk, hem slam, hem de dier dinler, toplumlarn hayatlarndasosyal formu belirleyen modernist erevenin iinde yeni ve dinamik et-kilerde bulunmaya baladlar. Mesela II. Vatikan Konsili sonrasnda Vati-kan ve Papa'nn gittike artan bir dozda hissedilen arl, XIX. yzylnartlarnda ortaya kan bu soncu tepkiyi tarih gereklik anlamnda yalan-lam oldu.

    deoloji'nin Sonu tezi de ideoloji tanmndan balamak zere benzerbir znelcilii (subjektivizm) bnyesinde tamtr. Raymond Aron'un16

    "ister liberal, ister sosyalist, ister muhafazakr, isterse Marksist olsun, bi-

    DVAN

    2000/2

    7

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

    15 R.A. Haber, The End of Ideology as Ideology, s. 205.

    16 R. Aron, The End of Ideological Age, s. 37.

  • zim ideolojilerimiz Avrupa'nn oulculuun farknda olduu, ama mesa-jnn evrenselliinde phe etmedii bir yzyln mirasdr" yargs bu z-nelciliin tipik bir yansmasdr. Yani deoloji'nin Sonu teorisyenlerininyaptklar reformist ve ideolojik eklindeki kategorilendirme Bat medeni-yetinin paradigma-ii bir ayrtrmasdr. Smrgeci siyas yaylmann ge-rekesini oluturan Avrupa mesajnn evrensellii fikri, Bat medeniyetininsath ve sadece sylem ile snrl oulculuu zerinde daima baskn ol-mutur. Bat-d toplumlarn ideolojik ve reformist kategorileri iinde ay-ran elitleri, kendi toplumlarnda zgn bir yer edinmeksizin, Batdakientelektel tipolojilerin teorik tartmalarn ve pratik uygulamalarn yan-stmlardr. Bu durum, bu toplumlarda hem gerek bir meruiyet bunal-m, hem de Bat medeniyetinin bask ile empoze edilen evrensellii ve sat-h oulculuu arasnda bir atma alan dourmutur.

    Ayn znelcilik, sonculuk teorilerinin son uyarlamas olan Tarih'in Sonutezi iin de geerlidir. Fukuyama'nn insanln tutarl ve izgisel tarihi17

    anlay insanl Bat insan ile, tarihi Bat medeniyetinin tarihi ile zde-letirmektedir. Bu yaklam, hem dier medeniyetlerin tarih iindeki yap-c ve kurucu katklarn, hem de bu medeniyetlerin gelecekte teorik ve pra-tik alternatifler oluturabilecei ihtimalini tmyle gzard ederek Bat-d- toplumlarn tarih iindeki rollerini reddetmektedir. Fukuyama'nn tezin-de, Bat-d toplumlarn rol, tarihin baml deikenleri ve Bat deer vekurumlarnn yaylm alanlarnn edilgen unsurlar olmaktan te bir anlamtamamaktadr. Bu ar indirgemeci tavr, insanln arayn Bat mede-niyetinin tarih tecrbelerinin evrensellii iddias ile snrlamaktadr.

    Bylece Tarih'in Sonu tezi de, baz terminolojik fakllklara ramen,modernist paradigma iinde treyen dier soncu teorilerle ayn teorik vemetodolojik temelden hareket etmekte ve iddia edildiinin aksine yeni un-surlar tamamaktadr. Bu teorilerin tm, car statkoyu srdrme do-rultusunda siyas misyona sahip olan genellemelerden ibarettir. Meseladeoloji'nin Sonu teorisyenlerinin ne srd tarihin bilinemezlii g-r ile Tarih'in Sonu tezinde ileri srlen tarihin mutlak bilinebilirliivarsaym dnya-sisteminin siyas ve ekonomik yaplarnn evrensellii ko-nusunda ayn sonuca ulamaktadr. Birinci tez, tarihin bilinemezlii yoluy-la statko-kart ideolojik sylemlerin topyalarn ykmaya alrken;ikincisi, tarihin bilinebilirlii iddias ile car statkoda geerlilii olan d-nce tarz ve sosyal mekanizmann alternatiflerinin ortaya kamayaca-n isbat etmeye almaktadr. Birincilerin "tarih bilinemez, dolaysyla hal-kn u anda maruz kald zulm ve aclar gelecekteki bir topyann tabiiartlar olarak meru klnamazlar"18 diyerek ulat statko-merkezliideolojik formlasyona Fukuyama, tarihin ak bilinebilir varsaymnnzerine bina ettii "bu (mkemmel) ilke ve kurumlarda ileride daha iyiyeynelik bir gelime olmayacaktr"19 yargs ile ulamaktadr.

    DVAN

    2000/2

    8

    Ahmet DAVUTOLU

    17 Fukuyama, The End of History and The Last Man, s. xii.

    18 Haber, a.g.m., 1968, s. 200.

    19 Fukuyama, The End of History and The Last Man, s. xii.

  • Bu sonculuk teorileri arasnda, bireyin davran kalplarndaki deiimve kapitalizmin evrenselleme sreci asndan bir sreklilik ilikisi vardr.Din'in Sonu tezi, dinlerin ebed eskatolojik saadet anlaylarnn ortaya -kard davran kalplarn devre d brakarak, piyasa mekanizmalarnnilemesi iin kanlmaz olan niha dnyev mutlulua erimeyi gaye edi-nen tketici davran kalplarnn meruiyet kazanmasn salamtr.

    Dinlerin boaltt his dnyasn doldurmaya alan ideolojilerin tke-tici davran kalplarn snrlayan ideal davran kalplar gelitirmeye ba-lamalar bu anlamda yeni bir problem alan dourmutur. Sovyet ve inkltr devrimlerinin ortaya kard ve dnya nfusunun yaklak yars-n tekil eden nfus iin egemen olan eitliki ve snrl/standart tketimanlay, piyasa mekanizmasnn evrensellemesini salayan tketici davra-n kalbnn yaygnlamasnn nnde nemli bir engel oluturmutu.Haber'in de belirttii gibi, deoloji'nin Sonu tezi bunun karsnda "re-fah kapitalizminin deerlerine sk skya bal bir reformist tipoloji olu-turma"20 hedefinin bir arac oldu.

    Bu silsileyi takip eden Tarih'in Sonu tezi ise felsef temelleri itibarylaciddi bir bunalm srecine girmi bulunan Bat medeniyetine yeni teorikdayanaklar salamay hedef edinen savunmac bir tepki olarak u varsay-m zihinlere ilemektedir: nsanln gvenlik ve geleceini tehdit edenbtn unsurlara ramen, gnmzde yaayan insanlar, tarihin son evre-sini grme ve ulalabilecek en mkemmel siyas ve ekonomik evre iin-de yaama ansn elde etmi ayrcalkl varlklardr. Dolaysyla toplumlar,deerlerini evrenselletiren Bat medeniyetinin gnmzdeki bunalmla-rn ve gelecekteki muhtemel tehlikeleri dnmektense, bu ayrcalnverdii tatmin ve mutluluu yaamaldrlar.

    Sonculuk teorilerinin en nemli metodolojik problemi, bilgi sosyolo-jisi ile ilgili epistemolojik bir amazdan kaynaklanmaktadr. Bu amaz,sosyal gereklik ve olularn tarih sreklilii meselesini yeterli dzeydeaklayc bir ereve ortaya koyamamaktan domaktadr. Hegel'in, Wis-senschaft der Logik adl eserinde gereklik ve oluu, "z ve varoluun bir-lii"21 eklindeki tanmlamas bu metodolojik amaz ortaya koymak iinnemli bir k noktas olabilir. Sonculuk teorilerini ortaya karan prag-matik siyas drtler, car tarih gereklii anlayabilmek iin tezahrleriesas alan kat ve formel bir zahircilikten hareket etmektedirler. Bu meto-dolojik yaklam, ya tarih gerekliklerin sreklilik arzeden zn ve muh-tevasn ihmal etmekte ya da Fukuyama'nn itibar/tannma rekabetindeolduu gibi tek bir baskn unsura irca etmektedir. zn ihmali, kat veyaln bir yapsalc tahlili; tek bir unsura irca ise ar bir tarzda genelleti-rilmi tarih teorilerini beraberinde getirmektedir. Bu pragmatik yaklam,olgularn zahirlerini izah edebilen uygun bir aklayc unsur bulduundaolaanst genel bir determinist tarih teorisine ynelmektedir.

    DVAN

    2000/2

    9

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

    20 Haber, a.g.m., 1968, s. 201.

    21 G.W.F. Hegel, Science of Logic, trans. W.H.Johnston and L.G. Struthers,(London, 1929), c. II, s. 160.

  • Bu metodolojik amazn iki nemli ve doal sonucu ortaya kmaktadr.Birincisi, bu tr bir yaklam ya Comte'un tahlilinde olduu gibi insano-lunun birikimini ve tarih gemii kat bir kategorik tasnife tabi tutmakta,ya da Fukuyama'nn tezinde olduu gibi insanlk iin ar genel ve mut-lak bir gelecek bimektedir. Bylece insanln gemii ve gelecei bu te-kelci teorilerin ereveleri ile snrlandrlmaktadr. Bu da demokratik veilerlemeci grnmn altndaki totaliter, tekelci ve statkocu karakteri ak-settirmektedir. Teorisine Hegel'in yaklamn temel almak iddiasndakiFukuyama, bu konuda Hegel'in metodolojisinden ciddi ekilde sapmakta-dr. Hegel, felsefenin, potansiyel unsurlarn subjektif tahlilinden hareketlekurgulanan tahmin ve kehanetlerle deil, gerek dnyada nesnel olarak al-glanabilir olgularla ilgilenmesi gerektiini ifade etmektedir: "Felsef ince-lemenin uygulayabilecei tek tutarl ve deerli metod, tarihi olgunlama-m potansiyellerde deil, rasyonalitenin kendisini car dnya olaylarnngerek ileyiinde tezahr ettirdii alanlarda ele almaktr."22

    kinci olarak, bu yaklamlar sosyal yaplarn zahir zellikleri ile ilgili s-reklilii alglamay engelleyen birbirinden bamsz sosyal gereklik resim-leri oluturmaktadr. Mesela, Tarihin Sonu tezinde kapitalist/liberal de-mokrasinin rasyonel mekanizmalar araclyla niha zafere ulat ilanedilmektedir. Ancak, bu zaferin zahir grntlerinin tarih olgulardan so-yutlanm bir ekilde takdim edilmesi, Bat toplumlarndaki irrasyonel rk- temayllerin ve etnik gerilimlerin gzard edilmesi sonucunu dour-maktadr. Rasyonel mekanizmalarn irrasyonel temayller dourmas ken-di iinde nemli bir eliki barndrmaktadr.

    Fukuyama'nn tezi, kapitalist mekanizmalarn zaferi ile sosyalizmin -kn iki mutlak kategori erevesinde ele almaktadr. Bu alglamada birmeydan sava psikolojisinin etkisi vardr. Savalar gibi tarih de sona er-mekte olduu iin, kazanan tarafn zayflklar ya da her iki tarafn ortakzellikleri tartma konusu edilmemektedir. Sava ncesi tarih gereklik-ler muzaffer tarafn gz ile yorumlanrken, sava sonras artlarn da tari-hin sonuna kadar muzafferin elindeki parametrelerle belirlenecei kehane-tinde bulunulmaktadr. Bylesi bir yaklam, ne car gerekliin anlalabil-mesini salayan teorik bir ereve, ne de insanln gelecekte karlaabile-cei zorluklarla ilgili bunalm zc bir yntem gelitirebilir.

    Bu nedenledir ki, sosyalizmin zl, II. Dnya Savandan sonra ya-anan ve "akl-bilim-ilerleme" formlne dayal modernist paradigmaysarsan bir dizi gelime ile birarada deerlendirilmek zorundadr. Bilimi za-rur olarak gelimeyi getiren bir olgu olarak alglayan zihniyeti ciddi ekil-de sarsan Hiroima tecrbesi, modern ve kapitalist ekonomik mekanizma-lar karsnda bireyin yabanclamasn irdeleyen tenkitler ve II. VatikanKonsili ile sorgulayc yeni boyutlar ihtiva eden altml yllarn birikimi,Avrupa Birlii ve Pasifik patlamasn uluslararas sistemin temel unsurlar

    DVAN

    2000/2

    10

    Ahmet DAVUTOLU

    22 G.W.F Hegel, Philosophy of History (Chicago: Encyclopedia Britannica Inc.,1990), s. 189.

  • haline getiren yetmili yllardaki teknolojik deiim ve seksenli yllarn so-nunda yaanan sosyalist zlme bir zincirin deiik halkalar olarak bira-rada deerlendirilmelidir.

    Bu adan, sadece yapsal bir sistem aray ile deil, teorik ve pratik b-tn parametreleri kapsayan kkl bir medeniyet dnm ile kar kar-ya bulunmaktayz. Dolaysyla, sosyalizmin k kapitalist ekonomiksistemin tarihin sonunu getiren mutlak bir zaferi olmaktan ok, ekonomi-politik nitelikli greceli bir baarsdr. Bu olgu, tarih srecin btn yn-lerini ele alan kapsaml bir ereve iinde deerlendirilmek zorundadr.

    Bu makalemizin temel tezi, Bat medeniyetinin paradigmatik temeli-nin ciddi bir sarsnt geirmekte olduu ve bugn bunun sonucu olangeni kapsaml bir medeniyet dnm yaamakta olduumuzdur. Ta-bii ki, bu tesbit ok yakn bir gelecekte ani ve ciddi bir ekonomik buna-lm ya da uluslararas ilikilerde kresel bir gvenlik problemi ortaya -kaca anlamna gelmemektedir. Aksine, paradigmatik pekimenin getir-dii bir istikrar grntsnn bir mddet daha devam edecei sylene-bilir. Ancak, vurgulanmak istenen husus, hakim medeniyetin ngrdtabiat-insan, insan-insan ve insan-toplumsal mekanizmalar aras ilikilerinciddi bir bunalm ve deiim sreci iine girdii gereidir. Dolaysylaok daha derin bir mesele ile kar karya bulunmaktayz. Ekonomik ge-lime, medeniyet dengesinin tam bir yansmas olmad gibi, bir tr ga-rantisi de deildir.

    Altml yllarda kapitalizmin bireyin zgrlk alann snrlayan meka-nizmalarna kar gsterilen tepkilerle seksenli yllarn sonlarnda sosyaliz-min totaliter bir ereve ile bireyi yok eden brokratik mekanizmalarnakar ykselen tepkiler arasndaki paralellikler, insanolunun araynnbitmediini, aksine felsef boyutlar ile en geni kapsamda srmekte oldu-unu gstermektedir. Bu arayn kurumsal yansmalar, siyas ve ekono-mik sistemle ilgili olarak kendini gstermektedir. Ancak, bu arayn fel-sef ve psikolojik arkaplanna ynelindiinde, bu abalarn sadece dahamkemmel bir ekonomik ve siyas sistem kurumsallamas aray deil,bireylerin zgrlk ve gvenlik alanlarn tehdit eden ve bir i yabancla-ma douran mekanizmalara kar bu zgrlk ve gvenlik alannn zihntemellerini koruyacak bir varolu yenilenmesi aray olduu gerei orta-ya kmaktadr. Bu nedenle sosyalizmin kn, kapitalist/liberal gele-nein tarihin sonunu getirdii mutlak bir zafer olarak ilan etmek ve bu-nu insanln, dnce ufuklarnn snrna geldii eklinde yorumlamakbilimsel bir tesbitten ok, erken ve iddial bir nsezi olmaktadr.

    Sonculua dayal tek boyutlu nermelere ve kehanetlere kar dahatemkinli olmak zorunluluu vardr. Biz, aksine, bir medeniyetin i den-gelerinin temel gstergesinin psiko-sosyal tahayylattan kaynaklananben-idraki ile ekonomik ve politik sistemler arasndaki uyum, i tutarllkve meruiyyet ilikisi olduu kanaatini tamaktayz. Bir medeniyete yne-lik en geni kapsaml meydan okuma, alternatif ben-idrakleri arasnda psi-

    DVAN

    2000/2

    11

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

  • ko-sosyal dzeyde yaanan gerilim dnemlerinde kendini gstermektedirki, bunun belki de en arpc misali gnmzde Trk toplumu bnyesin-de yaanmaktadr. Gl ve berrak bir ben-idraki, bireylerin medeniyetini tutarll ynndeki psikolojik motivasyonlarn artrmakta, i ahenginikaybetmi bir ben-idraki ise sosyal evre ile bireysel idrak arasndaki an-lamllk ilikisini sarsarak geni kapsaml bunalmlara yol amaktadr. Sos-yo-politik dzleme kimlik bunalm eklinde yansyan bu problem, aslndabir ben-idraki sapmasndan kaynaklanmaktadr.

    Sosyalist toplumlar zle gtren temel etken, bu i ahengin sarsl-m olmasdr. Sosyalist ideoloji, bireysel ve toplumsal idrak arasnda sa-lam bir anlamllk ilikisi kurulabildii dnemlerde, gl ve ivmesi yk-sek bir dinamizm dourmutur. Sosyalist ekonomik yaplanmann alterna-tif bir kalknma modeli olarak grld dnemler bu dinamizmin eseri-dir. Bu toplumlardaki bunalmlar ve sosyal tepkiler ise, bireylerin bu kii-sel ben-idraki ile son derece snrlayc ve yabanclatrc bir nitelie dn-en brokratik mekanizmalar arasndaki elikinin trmanmas sonucu yay-gnlamaya balad.

    Bu adan ele alndnda, kapitalist sistemle idare edilen toplumlarn dakiisel ve sosyal idrak biimlerinin ahengi asndan salkl bir yapya sahipolduklarn iddia etmek ok gtr. Kapitalizmin ekonomik mekanizmala-rnn da benzer bir yabanclama srecine yol atklar ve bu yzden cidditenkitlere maruz kaldklar bir gerektir. Bu nedenledir ki, Bat medeniye-tinin prototipi olan bireyin ben-idrakinde yaanan dnmler ve sapma-lar dolaysyla, Tarihin Sonu tezinin ngrdnn aksine, geni kapsam-l bir medeniyet bunalm ile kar karya olduumuzu dnyoruz. Ta-rih sona ermemitir. Onun bir varolu dengesi ve ahengi bulma ynnde-ki araylarca belirlenen ak her ynyle srmektedir.

    II. Medeniyet Dnmnn Bunalm Unsurlar

    1. Ontolojik Gvensizlik ve Yabanclama

    Tarih boyunca insann en temel gayesi, azam ontolojik gvenlik ve z-grl elde etmek olmutur. Siyas ve ekonomik sistemlerin kurumsal-lamalar, bu arayn bir vastas olduklar zaman sosyal meruiyet kazan-maktadrlar. Medeniyet canllklar ve almlar ancak bu temel gaye ilesosyal sistemlerin kurumsallamasnn birlikte gerekletirilebildii tarihkavak noktalarnda meydana gelmektedir. Buna mukabil, medeniyet bu-nalm ise insann bu midinin, onu kuatan sosyal mekanizmalar tarafn-dan tehdit edilmeye balamas ile ivme kazanmaktadr. nsanolunun g-venlik alann oluturma hedefi ile meru klnan sosyo-politik leviathannkendisinin ontolojik zgrlk ve gvenlik alann daraltmaya balamasyeni bunalmlarn ve bu bunalmlar takip eden yeni dnmlerin tetik-leyicisi olmaktadr.

    DVAN

    2000/2

    12

    Ahmet DAVUTOLU

  • Bu tesbit bir ok tarih misal ile teyit edilebilir. Hristiyanln evrensel-ci zellii, Roma dzeninin (Pax Romana) zlmeye balad buna-lml tarih dnemete, yeni bir ontolojik gvenlik ve zgrlk alan at- iin Roma mparatorluuna yaylan kitlelelerce benimsenmi ve btnbasklara ramen zamanla mparatorluun merkez glerince de kabuledilmitir. Bu aray, yeni bir medeniyet telakkisi iin psikolojik motivas-yon salamtr.

    Ancak evrensel ontolojik eitlii savunan sevliin Roma mparatorlu-unun eklektik yaps iinde teolojik ve kurumsal bir evrilme ile Hristi-yanla dnmesi daha kapsaml bir bunalm alannn ortaya kna ze-min hazrlamtr. Bu dnm ile bireylerin varolu alanna dair arayla-rn emperyal yapnn ekonomi-politik bunalmna cevap oluturacak e-kilde denetim altna alan kurumsal Hristiyanlk, pagan Roma mparator-luunun Kutsal Roma-Germen mparatorluuna dnt uzun s-rete insanolunun ontolojik gvenlik ve zgrlk aray ile car ekono-mi-politik yaplanma arasnda yeni bir meruiyet ve anlamllk erevesioluturmaya almtr.

    Bylece Hristiyanlk bir taraftan dnsel/teolojik anlamda dogmala-rn rd sistematik bir btne dnrken dier taraftan da Roma m-paratorluundan devralnan btn ekonomi-politik yaplar kuatan ku-rumsal bir kapsayclk kazanmtr. Justin Martyr, Origen ve Tertulliangibi ilk kilise babalarndan St. Augustine'e, St. Augustine'den St. Tho-mas Aquinas'a kadar yaanan youn teolojik sistemletirme, paganizmekar srdrlen apolojetik sylemden skolastizme uzanan uzun dn-sel seyri ortaya koymaktadr. Organik Germen kabilelerin mekanik Romadzeni iinde eriyilerinin ve onu yeniden ekillendirilerinin sonucundaortaya kan feodalizmin daha st bir siyas nite altnda Kutsal RomaGermen mparatorluuna dnmesi de kilise-siyaset, papa-imparatorilikilerinin ekonomi-politik yapnn merkezine yerlemesi sonucunu do-urmutur. Hristiyanln bu yapy merulatran ve ontolojik gvensiz-lie yol aan kurumlam, kstlayc bir dine dnmesi yeni bunalmla-rn ve bu bunalmlara cevap tekil etmeye alan yeni araylarn kayna-n oluturmutur.

    Rnesans ve Reform hareketleri ile balayan alm bir taraftan Bat in-sanna Katolikliin ve feodalizmin yeknesak kurumsallamasna kar on-tolojik zgrlk alann geniletme midi salarken, dier taraftan daykselen yeni ekonomi-politik glere meruiyet alan ama imkan ver-mitir. Hristiyanlktaki ikinci byk teolojik ve kurumsal dnmnrn olan reform hareketleri ayn zamanda Hristiyanlktaki dnmle-rin Bat medeniyetinin sreklilii iindeki nemini ortaya koymaktadr.Modernite gerek dnsel gerekse yapsal sonular ile hem Hristiyanlk-taki bu dnmn izlerini tam hem de bu dnmleri yeni etkiler-le ekillendirmitir.

    DVAN

    2000/2

    13

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

  • lk izleri XII. ve XIII. yzyllarda grlmeye balanan, XV. ve XVI. yz-yldaki youn dnm sreci ile kendi dinamiklerini oluturan, XVIII. veXIX. yzyldaki gelimelerle olgunlaan modernite bu erevede yeni birontolojik zgrlk ve gvenlik iddias ile meruiyet kazanm ve insano-lunun bu alanlardaki araynn ivmesi ile tarihteki en kkl deiim sre-lerinden biri olmutur. Modern dnemin gerek dnmc zellii, ku-rumsal olmaktan ok zihniyetle, yani yeni bir kozmolojik, ontolojik veepistemolojik erevenin gelitirilmi olmas ile ilgilidir. Aydnlanma a-nn akl-bilim-ilerleme eklindeki sihirli forml aslnda yeni bir on-tolojik gvenlik ve zgrlk tanm ve iddias tayordu: Akl, ontolojikzgrln epistemolojik kayna olarak kabul edilmiti; bilim hem buepistemolojik kaynan rn hem de yeni zgrlk alannn arac idi;ilerleme ise tayin edilmi gelecee iaret ediyordu.

    Bylelikle, Bat insan, Hristiyan Tanr kavramnn kilise eklinde yery-znde tecessm eden otoriter karakterini ve onun kurumlam doktrini-ni ama abas iinde yeni ve mutlak bir zgrlk ve gvenlik alan olu-turmaya yneldi. Liberalizm, bylesine bir zgrlk kavram iin ideolo-jik bir teminatt; Sanayi Devrimi ise harikulade bir baar olarak onunmadd yansmasyd. Sanayi Devriminin ilk safhasnda insann, yeni klele-riyle, yani makinelerle her eye hakim olacana olan inanc, insanlarn ka-nlmaz ilerlemenin sonucu olarak gelecekte mutlak zgrlk cennetindeyaayacaklar fikrini barndran dorusal ilerleme dncesine hz kazan-drd. Bu anlay XIX. yzylda zirveye ulat. Dnyada sekler bir cenne-ti arayan Avro-Hristiyan ruh, smrgeciliin hzlandrc saikiydi.

    Bir yandan Aydnlanma felsefesinin "akl-bilim-ilerleme" ilkesinden di-er yandan bu ilkeye dayal ekonomik-teknolojik stnln kullanmn-dan beslenen smrgecilik dnemi, Avrupa-merkezli ontolojik gvenlikve zgrlk araynda biri ie dieri da dnk ift ynl bir elikiyi be-raberinde getirdi. Da dnk elikide smrgeciliin oluturduu ege-menlik alanlar ile Avrupa-merkezli ontolojik gvenlik ve zgrlk alangeniledike dier toplumlarn ontolojik gvenlik ve zgrlk alanlar da-ralmaya balad. Felsef dzlemde eit ontolojik varlklar olarak ele alnaninsan teki, siyas-ekonomik dzlemde farkllaan kategorilere indirgendi.Hobbes, Locke, Rousseau ve Hegel gibi modern dncenin nclerindeinsan teki eit bir ontolojik dzlem iinde ele alnrken, bu dnce biri-kiminin siyas-ekonomik dzlemdeki yansmalarn barndran smrgeciyaplarda zel bir misyon tayan beyaz insan, kendi ontolojik gvenlik vezgrlk alann geniletebilmek iin dier insanlarn ontolojik gvenlikve zgrlk alanlarn yok eden uygulamalar yine bilimsel sylem ve me-ruiyet ile desteklemekte bir beis grmedi. Newtonyen mekanik fiziktenDarwin biyolojisine, oradan sosyal Darwinizme ve nihayet Lebensraum(hayat alan) kavramna dayal jeopolitik teorilere uzanan izgi insanolu-nun ortak ontolojik gvenlik ve zgrlk alan arayndan ok, bir grupinsann araynn dierlerinin aray ile rekabet halinde olduu g-ek-senli bir bak asna yol at.

    DVAN

    2000/2

    14

    Ahmet DAVUTOLU

  • Da dnk bu eliki Avrupa-ii rekabetin yol at i elikilerle bir-leince insanolunun ontolojik gvenlik ve zgrlk alanlarn bir btnolarak etkileyebilecek lekte bunalmlarn ilk izleri ortaya kmaya bala-d. Kresel lekli bu etkileimin ilk arpc rnekleri siyas-asker olarakiki dnya savanda, ekonomik olarak da bu iki dnya sava arasnda ya-anan 1929 Ekonomik Buhrannda kendini gsterdi.

    Birinci Dnya Sava, 1929 Ekonomik Buhran ve kinci Dnya Sava,Bat medeniyetinin, ontolojik zgrlk ve gvenlik alanlarn tehdit edenisel zelliklerini aa vurmutur. 1929 Buhran, ekonomik sistemin, in-sann, kendisi tarafndan icat edilen mekanizmalar ve aletler zerinde ha-kimiyetini kaybettirecek ekilde gayriinsanlemesini ifade etmektedir.Kendi kendini dengeye kavuturabilme kabiliyetine sahip sosyal ve eko-nomik mekanizmalarn varl dncesi, aslnda deistik Tanr inanc iledesteklenen Newtonyen mekanik tabiat anlaynn sosyal hayata yansma-s olarak ortaya kmtr. Newtonyen tabiatn mkemmel ileyii ile sos-yal mekanizmalarn kendi kendini rasyonel ekilde dntrerek mkem-mel bir dengeye ulamas arasndaki paralellik, bir anlamda, tabiata nfuzeden deistik/panteistik irade ile sosyal ve ekonomik mekanizmalara n-fuz eden isel rasyonalite arasndaki paralelliin bir rndr. Tanr nasldeistik modelde bir kez kurduu tabiat mekanizmasna bir daha mdaha-le etmemekte ya da panteistik iradenin isel mdahalesi kanlmaz bir e-kilde tabiatta sreklilik arzeden isel bir iradeyi barndrmakta ise, sosyalve ekonomik mekanizmalarn kurulmasn salayan isel rasyonalite deyeni bir mdahaleyi gerektirmeksizin bu mekanizmalarn mkemmel i-leyiine zemin hazrlamaktadr.

    Baka bir deyile Newtonyen mekanikte Tanr'nn bir kez ortaya kanve daha sonra bu mekanik ileyiten dlanan iradesi ile, sosyal/ekonomikmekanizmalarda insanolunun bir kere kan ve daha sonra bir daha et-kide bulunmamas gereken iradesi arasnda birbirini takip eden bir srek-lilik ilikisi vardr. Tanr iradesinin tabiatn rutin ileyiinden dlanmasnaparalel bir ekilde insan iradesi de sosyal/ekonomik mekanizmalarn ru-tin ileyiinden dlanmtr. 1929 Ekonomik Buhran, mekanizmalarnbylesi doal bir ileyie sahip olduu, dolaysyla da kendi mant iin-de mdahale edilmemesi gerektii fikrine ciddi bir darbe vurmutur.1929 Ekonomik Buhrannn yol at arz-talep dengesizliini ortadankaldrabilmek iin ekonomik mekanizmalara irrasyonel mdahalelerdebulunulma ihtiyac hissedilmitir. nsann, mutlak zgrle makinelerinetkin ve yaygn kullanmyla ulalacana olan inanc, makine ve mekaniz-malarn insan kleletirmesiyle sona ermi ve bu durum, teknolojininmuazzam geliimine ramen, onun, mutlak zgrle erime midinikaybetmesine yol amtr.

    Birinci ve kinci Dnya Savalar ise ontolojik gvenlik arayna yne-lik iyimser beklentileri temelinden sarsmtr. Sava teknolojisinin tahrip-kr zelliinden sonra, insan, kendisinin dnyev bir cennetten ok, insa-

    DVAN

    2000/2

    15

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

  • nolunun topyekun varoluunu tehdit eden kyametvar bir cehennemedaha yakn olduunu hisseder olmutur.

    Savan tahripkrl tarih geliim ierisinde aamada incelenebilir: 1)Meydan muharebeleri teknolojisi; 2) tahribat, varolan nesille snrl olansavalar; 3) teknolojik seviyeye bal olarak tahribat kalc olan savalar.

    Geleneksel meydan muharebelerinin tahribat, sava alanlarnn fizikevresiyle snrlyd. Meydan muharebeleri ister metalin kullanld ilkelsava teknolojisi dnemlerinde olsun, isterse barutun etkin bir ekildekullanld daha gelimi sava teknolojisi dnemlerinde olsun geneldeordularn karlkl ve dorudan arpmalarn gerekli ve yeterli klmtr.Bilinen ilk yazl anlama olan Kade Anlamasnn imzaland Hitit-M-sr atmasndan son derece kapsaml Napolyon ve Amerikan i savala-rna kadar yaanan savalarn hemen hemen tmnde bu zellik srm-tr. Savan kapsam ve nicelii artmakla birlikte ordularla snrl tahrip ni-telii radikal bir deiiklik gstermemitir. Bu dnemin gayri insan kat-liamlar, sava teknolojisinin kanlmaz neticelerinden ziyade ahlk bu-nalmn sonucuydu.

    Geleneksel meydan muharebeleri teknolojisi yeni silahlarn gelimesiyleradikal bir deiiklie urad. Birinci Dnya Sava, bu yeni ve son dereceykc sava teknolojisi iin bir balang idi. zellikle meydan savalarnnsnrlarn aan hava kuvvetlerinin kullanm meydan savalar dnemini so-na erdirerek topyekun sava dnemini balatmtr. Topyekun sava, taraf-larn sadece silahl glerini deil ekonomik ve kltrel varlklarn da yoketmeyi gerektirdii iin savan tahrip gc ve kapsam hem nitelik hem denicelik olarak belli bir zaman ve mekann tesinde bir nesli tmyle kua-tan bir nitelik kazanmtr. Savan tahribatnn sava alanlarnn dna ta-nmas ile ordularn kar karya geldii meydan savalarnn ok tesin-de bulunan insanlar ve ehirler de savan btn ykcln hissetmeyebalamlardr.

    Ancak bu sava bile, sre ve zarar bakmndan mevcut nesille snrlyd.kinci Dnya Sava ise bu ykc gc, varolan zaman ve mekann dnada yaymtr. Atom bombalar savatan habersiz olan gelecek nesillerin on-tolojik gvenliini de etkilemeye balamtr. Bomba atmak gibi gayri in-san bir karar ise demokratik bir sre iinde, liberal bir hkmet tarafn-dan alnm ve Fukuyamann Bat medeniyetinin stnlnn temel ay-gt olarak vd rasyonel bir rgt tarafndan da uygulanmtr.

    Bu erevede ne bu demokratik mekanizmay ne de rasyonellii knyo-ruz. Yapmak istediimiz, insann ontolojik gvenliinin belli bir siyas yada ekonomik sistem tarafndan garanti edilemeyeceini vurgulamaktr.Ontolojik gvenlik meselesi bir sistem meselesi olmaktan ok bir zihniyetmeselesidir. Dolaysyla bu hedefe, uygun ontolojik, epistemolojik ve aksi-yolojik ncllerin ve sosyal mekanizmalarn kaynat bir dnya gr(Weltanschauung) ile ulalabilir. Ayrca, birok savan, liberal ekonomi-

    DVAN

    2000/2

    16

    Ahmet DAVUTOLU

  • nin rasyonel kr-zarar mekanizmas olarak sava sanayii lobileri tarafndankkrtlm olduu da aktr.

    Efendi ve kle arasndaki feodal ilikinin, kapitalist yaplarn ve liberaldemokrasinin geliiminden sonra yeni bir zgrlk anlay iinde kklbiimde deitii dorudur. zgrlk, bu dnemde, yeni bir sabite olaneitliin baml deikeni olarak yorumlanmaya balanmtr. Her birfert, kendi zgrlk alann baka fertlerle karlatrarak tayin etmeyebalamtr. Modernite, hakik ve mutlak bir zgrlkten ziyade yap-ba-ml ve izaf bir zgrlk nermektedir. Fukuyamann liberal demok-rasi, irrasyonel olan bakalarndan stn grlme isteinin yerine, rasyo-nel olan bakalaryla eit grlme isteini koyar23 iddias bu yaklamnbir yansmasdr. Bu tesbit ile ilgili iki temel mesele vardr: Anayasa ve ya-plara dayal eitlik, zgrle erimeyi garanti edebilir mi? Acaba insan-lk gerek bir eitlie ulam mdr?

    Kleler efendilerine eit olmakla zgrletiler. Ama, bu eit hale gelmiefendilerin zgrlklerinin devam edip etmedii, zgrln tanmnabal ve cevaplanmam bir sorudur. zgrlk ve eitlii bir tutan yakla-m, zgrln tanmn insanlar aras bir olgu eklinde farz ederek z-grln izaflemesine neden olmaktadr. Sonuta yalnz yaayan bir in-san iin zgrlk meselesi yok saylmaktadr.

    Bu tanm, Hegelci tarih tanm perspektifinden bakarak yeniden deer-lendirilebilir. Fukuyamann da bavurduu bu tarih tanm, mutlak zbi-lince ulamada mantk bir u noktadan, insann, daha yksek rasyonaliteve zgrlk seviyelerine doru ilerlemesidir. Eitlik, insann zbilincininyalnzca bir boyutudur; halbuki burada insanlar aras ilikilerden baka di-er ontolojik boyutlar da mevcuttur. Hegelci zbilincin kkenine indii-mizde, modern liberal demokratik gelenein, zgrl tanmlarken buok esasl unsuru gz ard ettiini anlamaktayz. Bu nedenledir ki, mo-dernist paradigmann izaf ve yapsalc zgrlk anlay, mull ve ger-ek zgrl ve buna bal zbilinci salayamamtr. Buna karlk, z-bilincin ve zgrln her ikisi de, siyas sistemin vatandalar olarak es-ki ve yeni efendilerin, kendi kurallarn insan ilikileri zerine empozeeden sun mekanizmalarn klesi olduklar kapitalist geliimin sonraki aa-malarnda yozlamtr.

    Ayrca, eitlik ile zgrl bir tuttuumuzda bile eitliin salanpsalanmad tartma konusudur. Demokratik sloganlarn evrenselleti-rilmesinin tesinde, modern liberal demokratik mekanizmalarn ncle-rinin uluslararas ilikilerin kresel olarak demokratiklemesi iin altk-larn iddia etmek zordur. Bu durum, ortak gvenlik fikrinin tabii bir so-nucu olarak en fazla eitlik yanls bir kurum olmas gereken BirlemiMilletler iin dahi geerlidir.

    zgrln izaf/yapsalc tanmnn baarszl, Hegelci zbilin d-ncesinin ve sun mekanizmalarn altnda yatan ahlk deerlerin yeniden

    DVAN

    2000/2

    17

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

    23 Fukuyama, The End of History and The Last Man, s. xx.

  • deerlendirilmesini gerekli klmaktadr. Bu perspektiften baknca, zgr-ln yaygn olarak belirsizlik eklinde yanl anlalmasna iddetle tepkigsteren Y.R. Simon, asl bir keyfiyet olarak zgrln erdemden ayrla-mayacan iddia ederken hakldr.24 Kantn iddia ettii ve Fukuyamannda tekrarlad gibi, sivil bir anayasann yaplmas insan zgrlnn ger-ekletirilmesi iin en temel gerekliliklerden biridir. Maamafih, tm insan-ln yeni ve daha kstlayc efendileri haline gelmi sun mekanizmalarameruluk salayan bu durum, iyi tanmlanm ve uygulanm aksiyolojikahlk erevesi olmakszn, hakik zgrl garanti edemez.

    nsanolunun ontolojik zgrlk ve gvenlik arayna kar, nkleerteknoloji yoluyla tahrip kapasitesini, kresel ekonomik ve sosyo-politikmekanizmalar yoluyla denetim gcn artran bu tehdit unsurlar Bat in-sannn ben-idrkini de dorudan etkilemitir. Mumford bunu u szlerleteyit etmektedir: Bununla beraber, yaylma ann tm etkisi tabiat ze-rinde insann iktidarn, zellikle de Bat insannn gezegenin geri kalann-da yaayan, daha cana yakn olmakla birlikte silah ynnden daha zayfolan insanlar zerindeki iktidarn artrmakt; ancak sonuta meydana ge-len medeniyet, gerek zaferlerinin birounu hkmsz brakan i at-ma ve elikilerle dolmu durumdadr.25

    Rudyard Kiplingin Beyaz Adamn Sorumluluu (White Mans Bur-den)ndan Marcuseun Tek Boyutlu nsan (One Dimensional Man)na ya-placak felsef bir gezinti bu ben-idrki deiimini yanstr. Tketimcilikkltrnn artan bir hzla yaygnlamas, nitelie dayal bir ben-idrki ye-rine nicelie dayal bir kltrel kimlik meydana getirmitir. Bu ayn za-manda bir medeniyet prototipinin yabanclamasnn hikayesidir. Sosya-lizm bu yabanclamay, yapsalc bir zme, yani yeni bir toplum ve ha-yat vastasyla snf sisteminde kkl bir deiimi neren retim ilikilerineindirgemiti. Devrimci bir iddia tayan bu ruh hali, Rus Devriminin he-deflerini ortaya koymaya alan air Alexander Blokun u ifadesinde okbarizdir: Hereyi yeniden yaratmak. Bylelikle bizim yanl, kirli, skc,irkin hayatmzn adil, saf, en ve gzel bir hayata dnmesi iin her e-yi yeniden dzenlemek.26 Sosyalizmin k gstermitir ki, bu yaban-clama sosyal yaplarn deil, insana ve kainata dair bir dizi kendine zgtelakkinin neticesidir.

    DVAN

    2000/2

    18

    Ahmet DAVUTOLU

    24 yleyse seme zgrl, rasyonalitenin bir fonksiyonudur ve pratik aklnmkemmellii ile iliki halinde mkemmelleir. zgrlk erdemden ayrlamaz.Erdem zgrlk iin kanlmaz bir gerekliliktir. zgrlk asl bir keyfiyettir;bu nedenle hapisle veya dier haric unsurlarla ortadan kaldrlamaz. Bkz. C.Green, Freedom and Determination: An Examination of Yves R. Simons On-tology of Freedom, Michael D. Tore (ed). Freedom in the Modern World: Jac-ques Maritain, Yevs R. Simon, Mortimer J. Adler, (Indiana: American MaritainAssociation, 1989), s. 99.

    25 Lewis Mumford, Faith For Living, s. 399.

    26 R. Stites, Revolutionary Dreams: Utopian Vision and Experimental Life in Rus-sian Revolution, (New York: Owford University Press), 1989, s. 38.

  • 2. Epistemolojik zafiyet ve Bilim

    Modernist paradigmann, ayn zamanda modern felsefenin de merkezi-ni tekil eden varsaym, niha hakikate sadece insan merkez alan bir epis-temoloji ile ulalabileceidir. Bu durum, insanlk tarihi sresince akl vetecrbe ile birlikte bilginin temel kaynandan birini oluturan vahyin,modern dnemde, geerli epistemolojik alann dna itilmesine kout birgelimedir ve genelde modernite-din zelde modernite-Hristiyanlk ili-kisinin en kritik problem alanlarndan birini tekil etmektedir.

    Modernist epistemolojinin kar karya olduu temel mesele onun, bil-ginin kaynaklar ile ilikisi bakmndan gerein blnmesine ve paralan-masna yol aan dikotomik bir farkllamaya yol aan zelliidir. Bu diko-tomik farkllama tamamyla bir Avro-Hristiyan olgudur. Bu durum vahiyve sezginin youn bir bilgi kayna olarak kullanld slam dnce bi-rikimi ve Dou gelenekleri iin geerli deildir. Bu blnmenin tarih vemantk neticesi olarak bilgi, tabiat merkezli kozmolojiye kout olarak, se-klerlemitir. Rasyonalizm ve ampirisizm (grgclk) modern bilimintahlilinde temel iki yntem olmutur; nk Modernizmin yeni paradig-mas dncelerimizin iki kaynaktan elde edildii varsaymna dayan-maktadr: (a) Duyum ve (b) zihnimizin ileyiinden idrak edilen.27

    Modernist paradigmann epistemolojik temeli, bilginin ampirik ve ras-yonel olarak yeniden kurulmasdr. Bu paradigma insan, objektif bilim-sel bilginin binasn kurmak amacyla belirli veri hakknda (Popperde,tahminler ve gzlem araclyla elde edilen inanlar) a priori muhakemeprensipleriyle hareket eden az veya ok rasyonel bir amil olarak28 (Ellis,1979: vi) tasavvur eder. Uygunluk teorisi29, tutarlk teorisi30, mantkpozitivist teori31, pragmatik teori32 ve eylem teorisi33 gibi modern ger-eklik teorileri bu epistemolojinin rnleridir.

    DVAN

    2000/2

    19

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

    27 Bertrand Russel, History of Western Philosophy, 8.baski, (Londra: George Allenand Unwin Ltd., 1962), s. 589.

    28 B. Ellis, Rational Belief Systems, (Oxford: Basil Blackwell, 1979), s. vi.

    29 Bu teoriye gre bir nerme, ortaya atlan bir tez ya da bir inan ancak olayla-ra veya gereklie uygun ise dorudur.

    30 Spinoza, Hegel ve Bradley gibi idealist sistem kurucularna gre, btn ger-eklik, byk ve mantken tutarl bir sistemdir. Sistemlerinin ilk prensiplerini(aksiyomlar), kesinlikle doru sayarlar. Bu yzden matematik, bu yaklamntemel k noktasdr.

    31 Mantk pozitivistlere gre, nermeler ancak sistemle tutarl olduklarndadorudurlar ve kabul edilebilir tek sistem imdiki bilimsel teoriler dizisidir.

    32 Bu teoriye gre bir nerme, ancak doru bir teoriyle tutarl ise dorudur; birteori de ancak evremizi denetim altna alma amacna hizmet ettii mddetedorudur. yleyse bir nerme, pratik hayatta ileyen bir teorinin bir parasnmeydana getiriyorsa dorudur.

    33 Doru ve yanl terimlerinin tasvir olduunu iddia eden gre kar ola-rak bu teorinin temsilcileri, zellikle de Strawson, bu terimlerin daha ziyadeeylemci veya aklamac olduunda israr ederler. Bylelikle, bir cmlenindoru olduunu sylemek, bu cmleyle mutabakat beyan iindir.

  • Modernist paradigmann temel sabitelerinden biri olarak bilimin doru-sal olarak ve birikerek ilerledii dncesi, bu yeni epistemolojiden kay-naklanan bilginin kesinliine olan inancn tabii bir sonucudur. Modern bi-limsel erevenin katl, zellikle 19. yzyldan sonra, yeni epistemolojikve metodolojik aralarn devasa bir teknolojik dnm baarsna imzaatmalaryla metodolojik ve teorik bir mutlakla yol amtr. Bu ere-vede ele alndnda, akl-bilim-ilerleme'den oluan sihirli forml, itebylesi bir narsizmin rnyd.

    Ayn asrda modern ideolojilerin son derece kat ancak tutarl yaplary-la ortaya kmas bir tesadf deildir ve daha ziyade bu epistemolojik vemetodolojik tekamln doal bir neticesidir. Rus Devriminin getirdiisembolleri son derece arpc bir ekilde ileyen Stitesn kavramlatrmas-n kullanarak, iinde vahyi barndrmayan epistemolojilerin, farkl format-ta ama yine inanca dayal ayinler ieren, tanrsz dinler rettiini ifade ede-biliriz: Prometeci insan ve onun makineleri, yeni dini kabul ediin, yanihidayetin simgeleriydiler. Cokun bir insan methiyesinde, hukuku Mik-hail Reisner, insanln, tanrlara sava ilan ettikten sonra elik canavarla-r ve makineleri araclyla 'btn yerkreyi kuatan muhteem bir bah-e' kuracan vaadetmitir. Prayers on a Tractor (Traktr zerine dualar)isimli bir brorde tasvir edilen ateist traktr, 1930lu yllarda ortaya k-m ve traktrn hala olan savan sembolize eden posterlerde kullanl-mtr. Demiryolu ise bir dier etkili sembold. Devrimden nce, anti-modernist Leontievin, din bir treni durduran uzun, siyah bir tren hika-yesi modern eytan anlatan bir istiareydi. Devrimden sonra, tanrsz ka-inat hakknda iyi haberler tayan kkrtc trenler, Rusyann enginliineyayldlar. Birisi gerekten Tanrsz Ekspres diye adlandrlmt... Parti(...) komnist halk festivalleri ve zel ayinler yaplmasn tlyordu. l-ki gibi Yaroslavski de -hepsi de Kilisenin zel gnlerine gre ayarlanm-makul ve neeli devrimci kar kutlamalar, devrimci arklar, mzik, kon-feranslar, raporlar ve mnasip oyunlar ieren trenleri tevik ediyordu.34

    Sosyal artlar ierisinde bylesine devrimci bir ruh, Comteun, insaniepistemolojinin ve bilim felsefesinin evrimci ve ilerlemeci bir yorumu olanzihn geliim kanununun bir yansmasdr. Bu teoriye gre, insan kavray-nn tm dallar aamadan gemitir: 1) nsanlarn eyay tabiatstvarlklara dayanarak aklamaya altklar teolojik yahut tahayyul aama;2) filozoflarn, mistik varlklara dayanan aklamalarn geerliliini sorgu-ladktan sonra, aklamalarn maddletirilmi soyutlamalara, yani 'mutlakgereklik', 'mutlak adalet', 'mutlak hareket' gibi soyut terimlerle ifade edi-len varlklara dayandrdklar metafizik veya soyut aama; 3) aklamalarngzlenen olgular arasndaki balantlar gsterir bir hal ald pozitif ya dabilimsel aama.

    DVAN

    2000/2

    20

    Ahmet DAVUTOLU

    34 Stites, Revolutionary Dreams: Utopian Vision and Experimental Life in Russi-an Revolution, 1989, s. 108-110.

  • Bu tarih kavakta, modernist paradigma ikilemli bir durumla kar kar-yadr. Mesel Rusyadaki din uyan, kanlmaz ilerlemenin daha yk-sek bir aamasnda tanrsz bir dinin yer almas gerektiini savunan bilim-sel komnist ideolojinin temellerini sarsmtr. Sonu olarak, ya bu zih-n/bilimsel oluumun ilerlemesi konusundaki dogmatik tarihselcilik, yada dinin uyan olgusu yanltr. Rusyadaki din uyan somut bir realiteolduuna gre, ikilemi zmek iin geriye tek bir aklama kalyor: Com-teun tahlili, hibir zaman ve mekan snrlamasna tabi olmakszn geer-li olan mutlak bir gereklik olmaktan ok, kendisinin ve zamannnentelektel ve felsef evresinin bir rndr. Byle bir sonu, zarur ola-rak, bilimsel tahlilde izafiyeti nkabul olarak ihtiva eder ve byle bir iza-f tahlil hibir zaman Tarih'in Sonu anlamnda tarihselci bir neticeye ula-amaz. Gerekten Susser Comte, sadece bilginin burjuva-bilimsel stan-dartlarn somutlatrr, ve Avrupa merkezli kibiri sergiler35 derken hak-ldr. Comteun ada takipileri tahlillerinde, hl, Avrupa merkezli ki-biri tamaktadrlar.

    Modernist paradigma standart hale getirilmi bir metodoloji vastasy-la, bu epistemolojik temel ve sosyal mekanizmalar arasnda tutarl birbalant kurmutur. Bu giriimlerin kkleri, XIX. yzyln felsef temeli-ne kadar gtrlebilir. Marks, 1844 ylnda yazd Economic and Philo-sophical Manuscript (ktisad ve Felsef Metin) adl eserinde zaman iin-de tabii bilimin insan bilimlerini birletireceini, ayn anda insan bilimle-rinin tabii bilimlere katlacan ifade etmitir. Bu duruma paralel olarakComte Sistem de Politique Positive (Pozitif Politika Sistemi) adl eserinde,gereklik telakkilerimizin ykseliinin tamamlanmasyla meydana gelensosyal bilimin, bu telakkilerin kabullendikleri tek evrensel balant arac-lyla, onlar zerine hl mahrum olduklar sistematik karakteri yerletir-mekte olduunu sylemitir. Ancak, Runcimann da36 aka altn iz-dii gibi, artk bu atafatl iddialardan herhangi birini ciddiye alacak biri-sini bulmak zordur.

    Bu giriimler, ayn zamanda, sosyal, siyas ve iktisad mekanizmalarnmeruluuna zemin hazrlamtr. Tabiat-merkezli kozmoloji ile mekaniz-mac sosyal kozmoloji arasndaki kanlmaz mantk balant, sosyal bi-limlerdeki bilimselciliin (scienticism) epistemolojik ve metodolojik var-saymlarnda son derece sarihtir; Denisoff37 bunu yle formlletirmi-tir: 1) Kainatta veya toplumda bilinebilir bir dzen vardr; 2) toplumundeimezleri veya toplumun dzeni gzlemlenebilir; 3) gzlemle ve fizi-k bilimlerdeki dier metotlar araclyla sosyal davrann kanunlar ka-ntlanabilir ve kural haline getirilebilir; 4) sosyal bilimler zamanla ayn ge-limilik ve gvenilirlik seviyesini yakalayabilir.

    DVAN

    2000/2

    21

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

    35 B. Susser, The Grammar of Modern Ideology, (Londra: Routledge, 1988), s. 60.

    36 W.G. Runciman, Social Science and Political Theory, (Cambridge, 1969), s. 4.

    37 S. Denisoff, Sociology in Conflict, (California, 1972), s. 7.

  • Tabii ve sosyal bilimin konusu olan bu iki olguya -tabii ve sosyal koz-moloji- karlk gelen insan epistemoloji de ayn zellii tadna gre,evrensel geerlie sahip bir metodoloji, tabiata, insana ve topluma dair b-tn bilinmeyenleri aklayan doru ve kesin teoriler sunabilir: Moderntabii bilimin ykseliiyle beraber bilimsel bilginin tarih srele olan iliki-sinde nitelike bir gelime kaydedilmitir. (...) Modern tabii bilimler ara-clyla ortaya km olan tabiata hkmetme imkn, btn toplumlarntad evrensel bir keyfiyet deildi, ancak belli bir noktada, baz Avrupa-llar tarafndan bulunmas gerekiyordu. Bununla beraber bilimsel metotbir defa bulununca, rasyonel insann evrensel mal olmu, kltr ve milli-yet farkllna dayanmakszn potansiyel olarak herkes iin ulalabilir ha-le gelmitir.38

    Aslnda, tanrsz inan sistemleri olan modern ideolojiler, kaynan Mo-dernizmin bu epistemolojik ve metodolojik temellerinden almaktadrlar.lgin olan udur ki, deolojinin Sonu ve Tarihin Sonu gibi sonculuk te-orilerinin takipileri, Marksizm gibi ideolojilerle ayn felsef yaklam pay-lamlar ve dorusal tarih akmyla ilikileri asndan ayn sonulara ula-mlardr. yleyse, Marksizmin epistemolojik ve metodolojik temellerindebir bunalm mevcutsa, ayn bunalm, Modernizmin dier mekanizmacyorumlar iin de geerlidir. Felsef ve metodolojik bunalm amak iin,Fukuyama da dahil olmak zere sonculuk teorilerinin takipileri, felsefkaynaklarn aramak yerine bu bunalm yapsal ve kurumsal faktrlere in-dirgemektedir.

    Evrensel olarak tek bir metodoloji kurmak zere, yaratcl ve gelime-yi snrlayan epistemolojiler araclyla tabii bilimlerin metodolojilerininsosyal bilimlere yaygn olarak tatbik edilmesi, sosyal dncede, zahirliinve yapsalcln kuvvetlenmesine yol amtr. Husserl, Avrupa insannnbunalmn tahlil ederken bu metodolojik meseleye iaret etmektedir: Av-rupa milletleri hastadr; Avrupann kendisinin tehlikeli bir halde olduusyleniyor. Bu durumda bile, tabii tedavi eitlerinin hepsinden mahrumdeildir. Aslnda biz, saf ve mfrit reform tekliflerinin altnda ezilmi bu-lunmaktayz. Ancak bu derece lks biimde gelien beer bilimler, kendialanlarnda, tabii bilimler gibi ehliyetle hizmet eda etmede neden baar-szdrlar?... Tabii bilimlerin bykl gzleme dayal bir ampirisizmleuyum halinde olmaktan gemektedir; onlar iin tabiatn btn tarifleridoru aklamalara, nihayette psiko-kimyasal aklamalara varmaya yara-yan metodolojik usullerdir. Beer bilimlerde ise metodolojik durum ma-alesef son derece farkldr ve bunun dahil sebepleri vardr. Eer dnya, la-fn gelii, metodolojik olarak ve gerekte birbirine tercih edilemeyen ikigereklik alan -tabiat ve maneviyat- zerine kurulmu olsayd, durum okfarkl olurdu. Ama sadece tabiat kendine yeten (self-contained) bir dnya-dr; sadece tabii bilim tam bir tutarllkla manev olandan soyutlanabilir vetabiat tamamyla tabiat gibi dnr te yandan, tamamyla manev olan

    DVAN

    2000/2

    22

    Ahmet DAVUTOLU

    38 Fukuyama, The End of History and The Last Man, (1992), s. 72-3.

  • ile ilgilenen bir beer bilimler uygulaycs iin, tabiattan tutarl bir ekil-de soyutlanma, saf tabii bilime paralel olarak, evrensel ve saf beer bilim-lerin konusu olabilecek, tamamyla manev i ilikilere sahip ve kendi ken-dine yetebilen bamsz bir dnyaya ulaamamaktadr.39

    Modernist epistemolojik varsaymn asl ikilemi, insan, yani rasyonelmili, anlamaya alt fizik dnyadan her naslsa ayrym gibi telakketmesidir. Bu doru deildir, nk rasyonel milin kendisi apak olarakfizik dnyann bir parasdr. Onun kendisi gibi fizik dnyann parasolan dier varlklar anlamaya almas, insan-merkezli epistemolojidekizne-nesne ilikisi perspektifinden, fasit bir daireye yol amaktadr.

    Modernist paradigmann insan-merkezli epistemoloji vastasyla nihagereklie ulalaca varsaym bugn ciddi meydan okuma ile karkaryadr. Evvela bilimin bizzat kendisi, kendi neticelerinin objektifliinive kesinliini yanllamtr. zafiyet kavram ve makrokozmos ile mikro-kozmos hakkndaki yeni ufuklar gstermektedir ki, her bilimsel yenilik,daha fazla bilinmeyen deikenlerin ortaya kmasna yol amakta ve budurum da kesin bir dorulua ulamaktan ziyade meseleleri karmakla-trmaktadr. kinci olarak, postmodern epistemolojinin teori ii ve teorileraras gerekleri ayrmas, teoriye dayanan kesinlik fikrini sarsmtr. n-c olarak, 1960lardan sonra -zellikle 1980lerde- gzlenen din uyan,epistemolojinin metafizik kaynaklarna yeniden ynelie yol amtr.

    Bilim ve epistemoloji alanndaki son tartmalar, hem zorunlu olarakilerlemeci ve birikimci bir olgu olan bilimin kendine olan hayranlnntemellerini, hem de onun epistemolojik altyapsn sarsm durumdadr.nsanln kanlmaz gelecei hakknda kehanette bulunabilecek mutlakbir sosyal bilim kurmak iin gsterilen hrs da bu tartmalar karsndaakamete uramtr. Mesela Feyerabendin, Kopernikin modern fiziiningzleme dayal bir giriim olarak deil de tasdik edilmi kanunlarla uyu-mayan dayanaksz bir speklasyon eklinde baladn gzlemlemesi,modern bilimin rasyonellii ve ilerlemeye ynelik metodolojik determi-nizmi asndan bir meydan okumadr. Bu durum, epistemolojik kaynak-lar, metodolojik aralar ve modern bilimin karmlar arasnda bamszbir ilikinin olabileceini gstermektedir: ... Doru hareketler (aratr-ma programlarnn metodolojisi erevesinde 'doru') sadece seyrek hal-lerde 'doru' nedenlerle yaplrlar. Bu yzden, Kopernikiler bir ey yap-mak isterken gayretlerinin baka bir eyle sonulanm olmas ihtimalihayli yksektir (Newton kesinlie erimeye alt, fakat eritii durmakbilmeyen ilerlemeydi). Bu durumda onlar irrasyonel (aratrma program-larnn metodolojisi erevesinde irrasyonel) nedenler iin rasyonel (yinearatrma programlarnn metodolojisi erevesinde rasyonel) olarak hare-ket etmilerdir ve onlarn rasyonellii bir ans, kaza ya da irrasyonel se-

    DVAN

    2000/2

    23

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

    39 E. Husserl, Philosophy and the Crisis of European Man in Phenomenology andthe Crisis of Philosophy, ter.: Q. Lauer, (New York: Harper and Row, 1965), s. 151-2.

  • beplerin ltufkr ibirliinden doan bir eydir (Hegel bunu List der Ver-nunft eklinde ifade eder). Belki de son derece tesadf bir sonucun dahi-l zellikleri zerinde younlaan mellifler, bu ihtimalleri tetkik etmedenbrakmakta ve bu suretle onlar modern bilimin ezici 'rasyonellii' konu-sundaki yanl intibaya katmaktadrlar.40

    Schelerin Comteu pozitivizme ynelttii eletiri, bilime, din ve meta-fizie nisbetle, bilie dayal bir stnlk salamay reddetmesi hususunda-ki srar nedeniyle, modernist XIX. yzyl epistemolojisinin yeniden deer-lendirilmesi eiliminin bir dier rnei olarak zikredilebilir: Din, meta-fizik ve pozitif dn ve bili, bilginin geliiminin tarih aamalar deil-dirler; bilakis, zihnin daim tutumlar ve bilginin formlardrlar. Bunlardanhibirisi, bir dierinin yerine geemez veya onu temsil edemez.41

    Btn bu temayller, gelecee dair bir kesinlii ngren tarihselcilikdorultusundaki sosyo-politik telakkiler asndan darbe nitelii tamakta-dr. Bugn biz, bilimsel yeniliklerin Marksizm gibi bir uluslararas sistemeihtimal verip veremeyeceini tartmak durumunda deiliz. Bilkis mesele,hangi varsaymlarn bilimsel epistemolojiyi etkiledii ve hangi deerlerinteknolojinin bir formu durumundaki bilimsel sonular denetim altna ala-bilecei ve onlara hkmedebilecei hususuna kaym durumdadr.

    3. Ahlk ve Madd Gelime Dengesizlii

    Hangi deerler btn bilimsel yenilikleri ynlendirecektir? Hangi tipuluslararas sistem muhteris bir siyas liderin, siyas hedeflerini dier mil-letlere benimsetmek amacyla nkleer ve kimyasal silah kullanmayaca ko-nusunda gvence verebilir? Acaba terr dengesi, dnya zerinde barsalamak iin gerek bir denetim mekanizmas sunmakta mdr? Bunlar,insanolunun hergn karlat ve uluslararas sistemdeki her siyas eki-mede kendini belli eden sorulardr.

    Bu sorular, bilim ve madd gelime ile ilgili telakkilerde yaanan kklbir deiimi yanstmaktadr. Modernist ve tarihselci paradigmada bilim vebilimin birikmi formu olan madd gelime, znde iyi olarak kabul edil-milerdir; nk bu anlaya gre, madd gelime ilerleme anlamna gel-mektedir ve ilerleme de daima msbet bir olgudur. Ancak, Hiroima veNagasaki tecrbelerinden sonra yzylmzn ikinci yarsna doru, akl, bi-lim, madd gelime, ilerleme ve gelecee dair iyimserlii iine alan mant-k dizinin yerini bilimin bir tahrip arac olarak kullanlmasndan doankorku almtr.

    Geleneksel medeniyetlerde aksiyolojik deerler btn, teknolojikformlara ve bilimin rnlerine etkili biimde hakimdi; nk madd rn-DVAN

    2000/2

    24

    Ahmet DAVUTOLU

    40 P.K. Feyerabend, Problems of Empiricism: Philosophical Papers, 2 cilt, (Cambrid-ge: Camridge University Press, 1981), c. 2, s. 225-6.

    41 M. Scheler, Schriften zur Soziologie und Weltanschauungslehre, (Bern: FrankeVerlag, 1963), s. 18. ng. eviri iin bkz. J.E. Curtis, ve J.W. Petras, The Soci-ology of Knowledge, (New York: Praeger, 1970), s. 164.

  • ler sadece pazara baml deildi. Bu zellik hzl madd gelimeyi engel-lemitir. Ancak, ayn zamanda, teknolojik rnlerin nceden kestirileme-yecek ekilde yanl kullanmna veyahut suiistimaline de engel olmutur.

    Bat medeniyetinin mekanizma baml karakteri bu denetim mekaniz-masn kkl biimde deiiklie uratmtr. Pazar mekanizmasnn ba-ml deikenleri olarak bilim ve teknoloji, toplumlarn deer sistemleri-ni ekillendirmeye balamtr. ktisad mekanizmalarn pozitif kurallar,hmanist normativizmi ortadan kaldrmtr: Eer gayri insan bilimselci-lie kar normatif iktisad tercih ederseniz, bilimsel olmamakla sulana-bilirsiniz. Geleneksel ve nkleer veya kimyasal silahlar gibi geleneksel ol-mayan lm makineleri reten sava sanayileri, byle bir bilimsel erevedahilinde kendilerine meruiyet alan aabilmilerdir.

    Teknolojik gelimelerin savalar boyunca hz kazand bir gerektir.Nitekim, gnlk olarak kullandmz birok cihaz, asker amalar iingelitirilmitir. Buradan hareketle, bilim rnlerinin pazar mekanizmas-na bal olduu farzedilirse, savalar, sanayide retkenlii artrmak iinbir zorunluluk olarak karmza kmaktadr. Krfezdeki sava milyonlar-ca kiinin hayatn tehdit ederken, siyaset yapmclar Kuveytin yenidenimarnn ABD ekonomisi zerindeki mspet etkilerini tartyorlard. Bu-gn biz iktisad mekanizmann, hibir ahlk nart veya normatif nka-bul tanmayan okuluslu devleriyle kar karya bulunuyoruz.

    Mekanizma baml yaplarn, bilimsel metot gereince zahiren elde et-tikleri baar, tarih ilerlemenin tek ynl oluunu ve daha iyi bir hayat iinModernizmin kanlmaz olduunu ifade eden tezler iin olgusal bir me-ruiyet temeli oluturmaktadr: Bilimsel metodun kefi, kkl ve devr ol-mayan bir tarih anlay gelitirmitir. Ve bir kere kefedilince, moderntabii bilimin ilerlemeci ve aralksz yayl, tarih geliimin mteakip birokynn izah etmede istikamet tayin eden bir Mekanizma sunmutur.42

    Bylece mekanizma, deer yapsnn nne gemekte ve kar konula-maz mekanizmac sosyal ve iktisad yaplar selinde deerlerin uygunluu-na o karar vermektedir. Zahir madd baar ve ileri derecede mekanizeedilmi tekilatlara dayal toplumlarn stn grnleri, insan nesline y-nelik gerek tehlikeyi perdelemektedir; insan iradesinin kendi hayatnidare edememesi hmanizmin ve zgrln sonu anlamna gelen bir ya-banclamaya yol amaktadr. Mekanizmalarn kurallarnn kar konula-mazlyla kyaslandnda, deer yapsnn baml deiken konumundabulunmas, zorunlu olarak znde zorba bir psiko-sosyal tasavvura g-trmektedir. Mumfordun43 iaret etttii gibi, mekanik olarak organizeedilmi almalar ve mekanik olarak organize edilmi ykmlar, ayn me-deniyetin iki kutbudur. Mekanik olarak organize edilmi almalarn ba-ars, bizi dier kutbu ihmale yneltmemelidir.

    DVAN

    2000/2

    25

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

    42 Fukuyama, The End of History and The Last Man, s. 73.

    43 Mumford, L., The Myth of the Machine, (New York: Harcourt, Brace andCompany, 1966).

  • E. Fromm, modern savalarn ykcln tahlil ederken, mekanizma,profesyonel organizasyon, yabanclama, deer yapsndaki ahlk-maddedengesizlii ve ykm arasndaki bu ikilemli ilikiyi tasvir etmektedir:Bombalar atanlar, birka dakika ierisinde binlerce insan ldrdkleri-nin veya ldrecek kadar yaktklarnn hemen hemen hi farknda deildi-ler. Uak personeli bir takmd; biri kullanyor, dieri sevk ediyor, bir di-eri ise bombalar brakyordu. ldrmeyle alkalar yoktu ve neredeysehi bir dmandan haberdar deildiler. Asl ilgilendikleri, karmak maki-nelerini, titizlikle hazrlanm planlardaki hatlara uygun biimde doruolarak kullanmakt. Elbette ki, hareketlerinin sonucu olarak binlerce vehatta yz binlerce insann lecei, yanaca ve sakat kalaca bilgisini be-yinlerinde tayorlard ama bu gerei, etkili biimde kavram deillerdi;manta aykr gelse de bu onlar ilgilendirmiyordu. Belki de bu sebeptenkendilerini -en azndan ou-, insann yapabilecei en korkun ileri yap-maktan dolay sulu hissetmediler. Havada yaplan modern savan ykc-l, ii ve mhendisin, almalarnn rnlerine tamamyla yabanclatk-lar modern teknolojik retimin ilkesini takip etmektedir. Onlar, genel i-letme plan gereince teknik grevlerini yerine getirmekte, ancak ou za-man bitmi rn grmemektedirler; grseler bile, bu onlarn ilgi ve so-rumluluk sahalarnn dndadr.44

    Bu nedenle, insan deerler ile mekanizmalarn uyumu meselesi, orga-nizasyona dayal mekanizmann bu aamasnda anlaml deildir, nkkendilerine bunun faydal m yoksa zararl bir rn m olduunu sorma-lar gerekmez -bu, ynetimin karar verecei bir meseledir; ynetimin ilgi-lendii durumda da 'faydal' basite 'krl' anlamna gelir ve rnn ger-ekten nasl kullanlacana dair bir fikir vermez.45

    Bu olgu, rktc biimde, insann insanla olan ilikisini tehlikeye atanbir ahlk-madd gelime dengesizliini aksettiriyor. Birok iktisad ve siya-s ara mekanizma, objektif, bilimsel ve kanlmaz kurallar zorla benimse-terek insan ilikilerini ekillendiriyor. yle ki, insan ilikilerin ilk modelive son derece saygdeer bir tr olan kadn-erkek ilikisi, Batda iktisadgelimenin bir unsuru olarak kabul edilmi grnen pornografi sanayiininkonusu haline gelmitir. Bir birey, dier bir birey ile ancak, insan ilikilerihususunda kendi deerlerini meydana getiren belli bir kurumlam meka-nizmann araclyla iliki kurabilmektedir.

    Bu mekanize olmu sosyal ortamda, muhatabmz sadece bir insan de-ildir; bilkis ya bir irketin mdr ya da bir rnn tketicisidir vs. li-kilerimizi, bu sun mekanizmalarn, kendisine tabi olanlara ilave kimliklerykleyen kurallarna gre yeniden dzenlemek zorunda kalmaktayz. Budurum evremizde, kendi aksiyolojik erevesiyle birlikte ikiyzl bir sos-yal ortam meydana getirmektedir. Bu sun mekanizmalar, madd gelime-

    DVAN

    2000/2

    26

    Ahmet DAVUTOLU

    44 Erich Fromm, The Anatomy of Human Desctructiveness, (London: Penguin,1990), s. 460.

    45 Erich Fromm, The Anatomy of Human Desctructiveness, s. 460.

  • ye paralel olarak glendike ve karmaklatka, insanolu bu gelime-yi, kendi kymetli varlnn bir aynas durumundaki iradesiyle belirledi-i deerler btnnn yardmyla denetim altna alma ve ona hakim ol-ma ansn kaybedecektir. Sonu ise, anomiye yol aan tehlikeli bir sosyalkavakta ahlk-madd gelime dengesizlii ile kesien psiko-ontolojikdengesizliktir.

    yleyse, kurumlam mekanizmalarn grnmez diktatrl, aracdeerler vastasyla hayatmzn her ynn denetim altna almaktadr vebu durum ahlk-madd gelime dengesizliine yol amaktadr. nsan kl-trnn kresellemesi, gerekte, insan davrannn standart normlar vesosyal ilikilerin standart kodlar olarak bu deerlerin kresellemesi anla-mna gelmektedir. Bu kresellemenin kabul edilen pragmatik karakteri,insan ilikilerinde sathlie ve basitlie yol amaktadr. Bylesine sath vebasit bir insan tabiat ise, salam ve akn bir deerler btn ortaya ko-yamaz. Mekanizmalarn zorla benimsetilmi deerlerine kleymiesinegsterilen itaat, ahlk-madd gelime dengesizlii sebebiyle tatminsizliiartracaktr. Bu ise, ahlk deer sistemi ile Bat medeniyetinin madd ge-liimi arasnda bir anakronizm demektir. Bugn tartlmasna bile gerekolmayan medeniyet bunalmnn temel iaretleri de ite bu noktada teba-rz etmektedir.

    Ahlk deerler ile madd gelime arasndaki uyum ve denetim proble-mi XIX. yzyl pozitivizminin sonunu ilan ettii dinin yeni araylar vesentez abalaryla tekrar tarihe bir anlamda geri dnmesini beraberindegetirmitir. Bu zellikle Hristiyanln Bat medeniyetinin dnmiindeki zel tarih konumu ile dorudan ilgilidir. Kant-sonras Hristiyan-lkta yaanan dnm ve bu dnmde ahlk-teoloji ilikisinin yenidenyorumlanmasnn belki de en arpc sonular bu kapsaml problem ala-nnda kendini gstermitir. Teolojik ahlkn yerini ahlk teolojinin alma-s ile teolojinin edilgen ve ilevsel bir alana kaymas, teoloji-kkenli deer-lerin car ekonomi-politik yapnn gerektirdii sekler deerler karsndabelirleyici konumlarn kaybetmeleri sonucunu dourmutur. Bu durumekonomi-politik ve teknolojik alandaki hzl deiimin gerektirdii sek-ler deerler alan ile teolojik deerler arasnda ok ynl bir gerilimin or-taya kmasna yol amtr. Bu gerilim bir yandan Hristiyanl yeni art-lara intibak edecek ekilde dnme zorlarken, dier taraftan ekonomi-politik yap karsnda krlgan bir zellie sahip olan sekler deerlerinevrensel geerliliini tartmaya amtr.

    II. Vatikan Konsili'ne giden srete ve Konsil sonras gelimelerde Ka-tolikliin zellikle ahlk deer boyutu tayan dogmalarnda ciddi bir yu-muamaya gitmesi, yeni gelien hristiyan hareketlerde eklektik bir yaklamsergilenmeye balanmas bu gerilimdeki birinci tr tepkinin bir sonucudur.Daha nce dogma-d kabul edilen tartma alanlarnn kilisenin gnde-mine girmesi ve toplum-d kabul edilen marjinal gruplarn kendilerineyeni bir teolojik ereve kurmaya almalar, kuruluunu Roma'nn sink-

    DVAN

    2000/2

    27

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

  • retik atmosferinde gerekletiren Hristiyanln ok daha kapsaml bir sink-retik atmosfere intibak abas olarak deerlendirilebilir. Semitik gelenekiinde doan sevliin Roma'nn sinkretik atmosferinde Hristiyanla d-nmesine benzer bir gereklilik modern dnemde de kendini gstermitir.Hristiyanln kendini dntrerek Bat medeniyetindeki dnmlereintibak salamaya almas kurumsallam dinin kurumsallam ekonomi-politik yap ile olan ilikisinin doal sonucu olarak tezahr etmitir.

    Bu gerilimin ikinci sonucu ise beklenilenin aksine ekonomi-potilik ge-limelerin ruhunu dokuyacak pozitivizm-eksenli ve teoloji-d sekler birahlk erevenin yeterince etkin bir ekilde devreye girememi olmasdr.Sekler ekonomi-politii ahlk ve insan denetim altna alabilecek din-d- bir ahlk erevenin btn insanl kuatacak bir ekilde ortaya kona-mam olmas ve ortaya konan erevelerin sekler ekonomi-politie ba-ml bir nitelik tamas, teknolojik ve ekonomi-politik gcn tiranlamariskini artrmtr. Bilimsel/sekler sosyal Darwinizmden beslenen Naziekonomi-politii ya da Sovyetlerin "ateist treni"nin srkledii teknolojikg, nihayette ahlk denetimin etkisiz klnd bir mekanizma ortaya -karmtr. ABD'nin Japonya'ya att atom bombalarnn proje ismininTrinity (teslis) olmas da teknolojik gcn ahlk denetiminin ne denli te-mel bir problem olduunun arpc bir elikisini oluturmaktadr. Efla-tun'un Devlet adl eserinin birinci kitabnda Sokrates ile Tyrasimakos ara-snda sren g-adalet (ahlk) ilikisinin oluturduu gerilim bugn de in-sanln temel meselelerinden birini oluturmaktadr. Ayn paradigmadanbeslenen sekler ahlkn sekler ekonomi-politii denetleme konusundayaad i elikiler, dinin kiisel ve toplumsal ahlk belirleme gcntekrar tarih sahnesine karmaya balamtr. XIX. Yzyln g-eksenli po-zitivizminin besledii sekler ideolojiler dneminden sonra Batda Hristi-yanln ciddi bir dnm srecine girmesi, Bat-d medeniyet havzala-rnda da dinlerin sosyal alandaki etkinliinin artmas bu gelimelerle bir-likte zel bir anlam kazanmaktadr.

    4. Ekolojik dengesizlik

    Bat medeniyetinin mekanizmac zelliinin iki temel unsuru olan New-toncu tabii Dnya makinesi ile sun teknolojik makineler arasnda zorlubir rekabet vardr. Kapitalist yaylmann ilk aamasnda biri tabii dieri su-n bu iki makine, insann mkemmelletirilmesiyle elde edilecek zgrlkve gvenlik araynda, birbiriyle atan deil birbirini tamamlayan unsur-lar olarak dnlyordu. Sun makineler ve mekanizmalar, tarih boyun-ca insann en tutkulu ryas olan tabiata egemen olmaya yarayacak vasta-lar olarak kabul edilmilerdi. Ancak son yllarda, Bat insannn tabiat fet-hetmeye ynelik bu tutkulu ryasnn yerini, tabiatn ekolojik dengesinikorumaya alan teebbsler ald. Modern insan, teknoloji zerindeki de-netimini kaybettiini ve onun tabiata olan ykc etkilerini engelleyemedi-ini fark etmi durumdadr.

    DVAN

    2000/2

    28

    Ahmet DAVUTOLU

  • Tabii evrenin tahribi, tabii kaynaklarn tkenii ve byk ehirlerdekisalksz hayat gibi ekolojik dengesizlie dair belirtiler, nice yllar, iktisa-d ilerlemenin ve madd gelimenin kanlmaz maliyeti olarak msamahagrmlerdi. Seksenli yllarda, tabiatn kendisi bu suiistimale isyan etme-ye ve iindeki uyumsuzluu gstermeye balamtr. Ozon tabakas mese-lesi, iklim deiiklikleri, sera etkisi ve gittike artan radyasyon tehdidigstermitir ki, insann, zgrln ve gvenliini azamletirme gayre-tiyle giritii tabiata egemen olma sreci, gerekte neredeyse, insan iinbu derece nemli olan ontolojik gvenliin asgar art olan yaam sr-drmeyi tehdit eder hale gelmitir.

    Bugn, sun mekanizmalarn dnya ekosistemine etkisinin, tehlike ia-reti veren bir ontolojik gvenlik meselesine dnt reddedilemez birgerektir. Sun mekanizmalar, insan iradesinin mikro-kozmik modeli ola-rak nce insann insanla olan ilikisini yeniden kurdu. Bilhare, belli birgeliim aamasndan sonra bu mekanizmalar, Newtoncu manada tabiiDnya makinesinin ekolojik karakterini yeniden ekillendirdi.

    Bu bunalmn bykl, siyas rejimlerin46 ve uluslararas politikanni yaplarna tesir etmeye balamtr. Ekolojik bunalm son dnemlerdeyle tehlikeli bir hal almtr ki, siyas sistemler bile onun sosyal, siyas veiktisad sonularn gzard edemez hale gelmilerdir. ernobildeki nk-leer kazann, Sovyetler Birliindeki Perestroika srecini hzlandrd birgerektir. Gorbaevin, d politikasn hukukletirirken, insan bir zemi-ne dayanarak, tm insanln ayn gemide bulunduunu ve bu nedenleinsan neslinin varlnn tehlikede olduunu iddia etmesi, medeniyet bu-nalmnn boyutlarn ve onun siyas sistemlere etkisini bir lde gzlernne sermektedir.

    Bu bunalm artk uluslararas sistemin asl bir gndem maddesi halinegelmitir. Daha iyi bir evre iin uluslararas dayanmann gereklilii ko-nusunda bir uzlama ortaya km ve bu, deiik lkelerin siyas liderleritarafndan, 1992 Hazirannda yaplan Dnya Zirvesinde ifade edilmitir.Ancak bu zirvede Kuzey ve Gney, ya da sanayilemi lkeler ve gelimek-te olan lkeler arasndaki kavga, bu dayanma uurunun tesinde gele-cekteki muhtemel atmalarn iaretlerini ortaya karmtr. Nitekim, ba-

    DVAN

    2000/2

    29

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

    46 Ekolojik mesele, Krasnovun da deindii gibi, Sovyet cumhuriyetlerinde Rusmilliyetiler ve Halk Cepheler tarafindan en nemli meselelerden biri olarakbenimsenmistir: Sonradan Rusya Federasyonunun yeni kurulan Devlet Tabi-ati Koruma Komitesi (Goskompriroda) bakan olan A. Kovalchukun da Ni-san 1989da uyard gibi, ekolojik felaket balamtr ve bundan geri dnle-meyebilir. Dier Sovyet cumhuriyetlerinde durumun daha iyi olduuna inan-mak iin hi bir sebep yoktur. Ekolojik mesele, Sovyet cumhuriyetlerindekiRus milliyetiler ve Halk Cepheler tarafindan en nemli meselelerden biriolarak benimsenmitir. Halihazrda Sovyet Yeil hareketi, hkmet tarafindangzard edilemeyecek kadar kudretli bir g haline gelmitir." Bkz. V. Krasnov,Russia Beyond Communism: A Chronicle of National Rebirth, (Oxford: West-view, 1991), s. 41.

  • z sanayilemi lkeler, zellikle de ABD, meseleye yeni-smrgecilik ru-huyla yaklamtr: Kapitalist sistemin kra ynelik mekanizmalar bu trkararlardan etkilenmemeli, gelimekte olan lkeler ise evreyi korumakiin gelime planlarndan fedakrlk etmelidirler. Bu ifte standart, ulusla-raras evre gvenliinin geliiminin nndeki en byk tehdittir; ziramevcut evre felaketi, smrgeci glerin, tabii kaynaklar sorumsuzcakullanmalarnn neticesidir. Gemiteki sorumsuz yaklamlarndan doanborcu demek yerine, dier lkelerin mstakbel gelimelerini snrlandr-mak isteyen gelimi lkeler, bylece geri dnlemeyecek sosyal ve iktisa-d meselelerin ortaya kmasna sebebiyet vermektedir.

    Bu evre felaketi, savalarn temel sebeplerinden biri durumundadr,nk sava tabii kaynaklar ele geirmenin bir yolu olarak grlmektedir.nsanolunun ontolojik gvenliine ynelik tehdit, jeopolitiin yenidenkavramlatrlmasna ve bylelikle de onun, evrece gvenli ve tabii kay-naklar asndan zengin coraf blgeler arasndaki nceliklere dayanmas-na yol aabilir. u unutmamaldr ki, 19. yzyl smrgecilii ve bu yzyl-daki iki dnya sava, batl smrgeci glerin dier milletlerin kaynakla-rn smrmesini salayan jeopolitik teoriler vastasyla hukukletirilmiti.

    Bu ekolojik bunalmn temelinde yatan sebep, tabiat telakkisinin dei-mesidir. Birok geleneksel medeniyette tabiat, Tanrnn bir hediyesi ve ha-yat srdrlen tabii bir evre olarak alglanmtr. Bu telakki, zorunlu ola-rak, insan ve tabiat arasnda karlkl bir bamllk anlayn ihtiva ediyor-du. Modernist paradigmada insann fizik, madd ve sosyal varlnn be-lirleyici faktr olan kapitalist mekanizmalar, insan ve tabiat arasnda ara-c konuma ykseldi. Bu sun mekanizmalar hem insan emeinin hem detabiatn iktisad adan ie yarar ksmlarnn piyasa fiyatn tespit etmeyebalad. Bu sun mekanizmalarn, dnya zerinde sekler bir cennet kur-ma gayesiyle tabiat zerinde niha egemenlii salamas bekleniyordu.

    Tabiat telakkisi hususunda geleneksel ve modern medeniyetlerdeki kk-l deiimi, sorumluluu altndaki insanlarn topraklar ABD hkmetin-ce satn alnmak istenen Kzlderili ef Seattlen 1854 ylnda yazd ce-vab mektupta mahade etmek mmkndr: Washingtondaki Bykef, bizim topraklarmz satn almay arzu ettiini bildiriyor. (...) Gky-zn, topran scakln nasl satn alr veya satarsn? Bu bize tuhaf gelir.Havann tazeliine ve suyun parltsna sahip deilsek, onu nasl satn alr-sn? Bu topran her bir paras benim insanm iin mukaddestir. (...) Biztopran parasyz, o da bizim paramz. Kokulu iekler bizim kz kar-deimiz; geyik, at, yce kartal, bunlar da erkek kardeimizdir. Kayalk zir-veler, ayrlarn suyu, atlarn scakl ve insan, bunlarn hepsi ayn aileyemensuptur. Bu yzden, Washingtondaki Byk ef topramz satn al-may arzu ettiini bildirdiinde, bizim oumuzu istemi oluyor. (...) Bi-liyoruz ki beyaz insan bizim usulmz anlamaz. Onun gznde bir top-rak parasyla bitiiindeki ayndr; nk kendisi geceleyin o topraa ge-lip neye ihtiyac varsa onu alp giden bir yabancdr. Toprak onun kardei

    DVAN

    2000/2

    30

    Ahmet DAVUTOLU

  • deildir, bilakis dmandr ve ne zaman onu ele geirse oradan ayrlr.(...) O, annesi olan topraa ve kardei olan gkyzne koyun veya par-lak boncuk gibi alnp satlan, yama edilen eylermi gibi davranr. Onunitah topra yutacak ve geriye sadece bir l brakacaktr. (...) Beyazadamn ehirlerinde sakin bir yer yoktur. lkbaharda yapraklarn hrtla-rn veya bcek kanatlarnn kprtlarn duymaya elverili yer yok. (...)Bizim bildiimiz budur. Toprak insana ait deildir; insan topraa aittir.Her ey bir aileyi birletiren kan gibi birbirine kenetlenmitir. Her ey ke-netlenmitir.47

    nsann tabiata yaklamndaki kkl deiikliin kaynaklar, Rne-sanstan sonra balayan epistemolojik ve metodolojik dnme kadargtrlebilir. Baconun The Salamons House (Sleymann Evi) - NewAtlantis (Yeni Atlantis) adl topyasndaki bilimsel kurumun amalarntarifi, tabiata egemen olma dncesini tayan bu yeni telakkiye ilgin birrnek tekil etmektedir: "Kuruluumuzun amac sebeplerin ve eyanngizli hareketinin bilgisi, ve insan hkmranlnn, mmkn olan her e-yi etkileyecek ekilde geniletilmesidir."48

    Bacon, bu toplum iin bilimsel yenilik ve taklitle meydana getirilmi su-n bir evre hayal eder: Bizim ayn zamanda tat aldmz kokuhaneleri-miz vardr. lgin gelebilir, biz kokular oaltyoruz: Onlar asl o koku-yu verenden deil de dier karmlardan yaparak kokular taklit ediyoruz.Bunun gibi tat deiiklikleri de yapyoruz, bylece her insann tat hissi al-datlabilecektir. Bizim ayn zamanda her trl hareket iin gerekli makine-ler ve aletlerin hazrland makinehanelerimiz vardr. Burada biz, senintfeklerinden veya sahip olduun herhangi bir makineden kan her trlhareketten daha hzl olanlarn yapmak, tekerlekler ve dier aralarla on-lar kolay ve daha az kuvvet kullanacak ekle sokmak ve senin en byktoplarn ve bazilikalarn geecek derecede gl ve iddetli klmak iintaklit ve uygulamalar yaparz. Biz ayn zamanda ar toplar, sava arala-rn ve her trl makineyi ve bunlarn yannda barutun yeni karm ve ter-tiplerini, suda yanan ve snmeyen lgn ateleri de ortaya koyarz...49

    Bu iki metni karlatrdmzda, iki kehanetin de gerekletiini gre-biliriz. Baconun Yeni Atlantis topyasnn birok yan, kokuhaneleri,makinehaneleri, havada uma vb. bilimsel toplumun temel karakterleriolarak gereklemi durumdadr. Bununla beraber, ef Seattlen kehane-ti de doru kmtr: Onun (Beyaz adamn) itah topra yutacak vegeriye sadece bir l brakacaktr. Kresel iklim deiikliinin ve lle-menin temel sebebi olan ozon tabakasndaki delinme, Yeni Atlantisinkoku ve makinehaneleri yznden meydana gelmitir. DVAN

    2000/2

    31

    Bunalmdan Dnme Bat Medeniyeti ve Hristiyanlk

    47 Bu tarih belge Washingtonda muhafaza edilmektedir. Tam bir kopyas 7Temmuz 1992 tarihli Sunday Starda bulunabilir.

    48 Francis Bacon, New Atlantis, (Chicago: Encyclopedia Britannica Inc, 1990),s. 210.

    49 F. Bacon, New Atlantis, 213.

  • Tabiata yaklamda ortaya kan paradigmatik deiimin felsef kkenle-rinin sreklilii, Marksn u cmlelerinde grlebilir: Vah insann, ar-zularn tatmin etmek, hayatn srdrmek ve onu yeniden retmek zo-runluluu meden insan iin de geerlidir ve bunu her sosyal teekkldeve mmkn olan her retim tarzna bal olarak yerine getirmelidir. Onungelimesiyle, arzularnn sonucu olarak bu fizik ihtiya alan geniler; fa-kat, ayn zamanda, bu arzular tatmin eden retimin gc de artar. Bualanda zgrlk sadece tabiatla olan alverii, yani Tabiatn kr glerininhkm altna girmek yerine, onu ortak denetimleri altna almay ve bunada en az enerji sarfiyat ve insan tabiat asndan en tercihe ayan ve isti-fadeli artlar altnda erime