110y204 sonuc raporu
TRANSCRIPT
Yeniçağa Gölü’nün Ötrofikasyonuna Neden Olan Fosfor Kaynaklarının ve Kritik Kaynak Alanların Kütle Dengesi ve
Fosfor Endeksi Yöntemleriyle Belirlenmesi
Proje No: 110Y204
Doç. Dr. Nusret KARAKAYA
Yrd. Doç. Dr. Kerem GÜNGÖR Dr. Suat AKGÜL
Dr. Oğuz BAŞKAN Y. Müh. Hicrettin CEBEL
Prof. Dr. Fatih EVRENDİLEK Prof. Dr. Duran KARAKAŞ
Dr. Humen JABBARİ FARHOUD Dr. Onur TÜRKECAN
Y. Biyolog Selçuk YAŞAR
MART 2014
BOLU
ii
ÖNSÖZ
Projeye İlişkin Genel Bilgiler
Yeniçağa Gölü’nde ötrofikasyon nedeni ile ortaya çıkmış bulunan su kirliliği, göl çevresindeki
turbalık alanların durumu ve bunların kullanımı Yeniçağalılarda duyarlılığa neden olmuştur.
Yeniçağa bölgesinin çevre sorunları 2009 yılında konuyu dönemin Abant İzzet Baysal
Üniversitesi (AİBÜ) Rektörü Prof. Dr. Atilla KILIÇ’ın dikkatine getirmesinin ardından AİBÜ
Çevre Mühendisliği öğretim üyeleri inisiyatif geliştirerek Yeniçağa Gölü bölgesinde bilimsel
çalışmalar yürütmeye başlamışlardır. Ön çalışmaların ardından AİBÜ Çevre Mühendisliği
öğretim üyesi Prof. Dr. Fatih EVRENDİLEK’in “Yeniçağa Gölü (Bolu) Turbalık Alanlarının
Karbon, Azot ve Su Döngülerinin Akı Kulesi ve Uzaktan Algılama ile İzlenmesi ve
Modellenmesi” başlıklı araştırma projesi TÜBİTAK tarafından desteklenerek 2010-2013 yılları
arasında gerçekleştirilmiştir. Aynı proje ile Türkiye’nin ES0903 numaralı ve “Spectral Sampling
Tools for Vegetation Biophysical Parameters and Flux Measurements in Europe” başlıklı
COST Aksiyonu’na katılımı sağlanmıştır. Sonuçları bu raporda sunulan proje ise aynı
bölümden Yrd. Doç. Dr. Kerem GÜNGÖR tarafından TÜBİTAK’a sunulmuştur. Proje 2013’e
kadar Dr. GÜNGÖR tarafından yürütülmüş, Doç. Dr. Nusret KARAKAYA yürütücülüğünde
tamamlanmıştır. Bu proje aracılığı ile Türkiye 869 numaralı ve “Mitigation Options for Nutrient
Reduction in Surface Water and Groundwaters” başlıklı COST Aksiyonu’nda temsil edilmiştir.
Sözü geçen aksiyonun ana teması Avrupa araştırma bölgesinde yayılı fosfor kirliliğinin
araştırılmasıdır.
Teşekkür
Projemizi uluslararası araştırma proje destekleri kapsamında destekleyen TÜBİTAK
ÇAYDAG’a teşekkür ederiz. TÜBİTAK’ın desteği sayesinde ülkemizin 869 No.lu ve “Mitigation
Options for Nutrient Reduction in Surface Water and Groundwaters” başlıklı COST
Aksiyonu’na katılımı ve Yürütme Komitesi’nde temsili sağlanmıştır. Proje fikrimizin
desteklenmesinde büyük emeği olan eski ÇAYDAG sekreteri Dr. Zeynep OKAY
DURMUŞOĞLU’na, projenin yürütülmesi sırasında yönetsel konularda katkı sunan ÇAYDAG
sekreteri Doç. Dr. Bülent ARMAĞAN’a, proje çalışmalarını izleyen ve değerlendiren anonim
hakemlere teşekkür ederiz. Laboratuvar çalışmalarında güçlü analitik araç ve gereç altyapısı
olan “Yenilikçi Gıda Teknolojiler Ar-Ge Merkezi (YENİGIDAM)” adlı DPT destekli
(2009K120410) mükemmeliyet merkezinin kullanımında bize her türlü kolaylığı sağlayan ve
desteğini hiçbir zaman esirgemeyen merkez kurucusu Doç. Dr. Gülsün AKDEMİR
iii
EVRENDİLEK’e şükranlarımızı sunarız. SWAT model uygulaması aşamasında yaptığı
yardımlardan ötürü Dr. Zhiqiang Yu’ya teşekkür ederiz. Proje danışmanı Doç Dr. Osman
SÖNMEZ’e, saha çalışmalarında teknisyen olarak yer alan Aydın GÜLMEZ’e, Aydın
YALÇIN’a; saha örneklerinin laboratuvar analizlerine gönüllü olarak katılan ve önemli katkılar
veren başta Okay GÜMÜŞ, Soner AKDAŞ, Gözde UYAR, Elif Tuğçe ERSÖZ, Sılahan TURAN,
Hülya SARIÇAM olmak üzere Abant İzzet Baysal Üniversitesi Çevre Mühendisliği lisans
öğrencilerine teşekkür ederiz. Ayrıca proje çalışmalarına gösterdikleri ilgiden ötürü Yeniçağa
Belediyesi’ne, Belediye Başkanları Ömer SAYIN’a, Ahmet KIZILTAN’a ve belediye
çalışanlarına teşekkürlerimizi sunarız.
iv
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ.......................................................................................................................... ii
TABLO LİSTESİ............................................................................................................... v
ŞEKİL LİSTESİ................................................................................................................ vi
KISALTMA LİSTESİ.......................................................................................................... ix
ÖZET............................................................................................................................. x
ABSTRACT..................................................................................................................... xi
1.GİRİŞ......................................................................................................................... 1
2. LİTERATÜR ÖZETİ ...................................................................................................... 3
3. GEREÇ VE YÖNTEM.................................................................................................... 9
3.1. Çalışma Alanına İlişkin Genel Bilgiler................................................................... 9
3.2. Meteorolojik Özellikler........................................................................................... 10
3.3. Arazi Örtüsü ve Arazi Kullanımı............................................................................ 13
3.4. Jeolojik Özellikler ve Toprak Yapısı...................................................................... 14
3.5. Akarsular.............................................................................................................. 15
3.6. Su Kullanımı......................................................................................................... 15
3.7. Tarımsal Bitki Üretimi ve Alan Kullanımı.............................................................. 17
3.8. İnorganik Gübre Kullanımı.................................................................................... 18
3.9. Tarım Hayvanı Varlığı ve Organik Gübre Kullanımı............................................. 18
3.10. Arazi Çalışmaları............................................................................................... 19
3.10.1. İzleme Altyapısı................................... ........................................................... 19
3.10.2. Sahada Gerçekleştirilen Ölçüm ve Örnekleme Çalışmaları............................ 22
3.11. Laboratuvar Analizleri......................................................................................... 24
3.12. Veri Analizi.......................................................................................................... 26
3.13. SWAT Modelinin Uygulanması........................................................................... 27
3.14. Fosfor Endeksi Çalışmaları................................................................................ 30
4. BULGULAR VE TARTIŞMA.......................................................................................... 30
4.1. Yeniçağa Gölü’nün Maruz Kaldığı Besin Yükünün Kaynaklara Göre Dağılımı.... 30
4.1.1. Atmosferik Çökelme.......................................................................................... 30
4.1.2. Karasal Kaynaklar: SWAT Modelinin Uygulanması........................................... 52
4.2. Yeniçağa Gölü’nün Fosfor Dinamiği ve Bütçesi................................................... 80
4.2.1. Dip Sedimanındaki Fosforun Konumsal Dağılımı………………………………... 82
4.2.2. Doğal Tampon Bölgelerin Gölün Fosfor Girdisine Etkisinin Modellenmesi ve Değerlendirilmesi……………………………………………………………………………. 85
4.2.3. Dip Sedimanının Metal:Fosfor Oranlarının ve Fosfor Fraksiyonlarının Konumsal Dağılımı………………………………………………………………………….. 88
4.3. Fosfor Endeksi Uygulaması .................................................................................. 91
5. SONUÇ VE ÖNERİLER................................................................................................. 100
KAYNAKLAR…………………………………………………………………………………… 103
COST AKSİYONU VE DELEGE İLE İLGİLİ BİLGİLER................................................. 107
ARDEB BAŞARI ÖYKÜSÜ.......................................................................................... 108
v
TABLO LİSTESİ Tablo 2.1. Tarımsal bir havzadan kaynaklanan fosfor yükünü belirleyen etkenler (Sharpley vd., 2003)……………………………………………………………………………………….. 5
Tablo 3.1. Yeniçağa gölü ve havzasının özellikleri........................................................................... 10
Tablo 3.2. Yeniçağa MGM istasyon ölçümlerinin ortalama aylık değerleri.………………………..... 10
Tablo 3.3. MGM Bolu ve Gerede istasyon ölçümlerinin ortalama aylık değerleri………………....... 12
Tablo 3.4. Yeniçağa TÜBİTAK istasyonu ölçümlerinin ortalama aylık değerleri.............................. 12
Tablo 3.5. Çalışma alanındaki topraklar ve özellikleri (Waterbase 2013)……………………………. 14
Tablo 3.6. Yeniçağa Gölü’nü besleyen derelerin 100 ve 500 yıl tekerrürlü yağış debileri…………. 15
Tablo 3.7. Yeniçağa ilçesinde satılan inorganik gübre miktarları…………………………………...... 18
Tablo 3.8. Organik gübre uygulama oranı tahmininde kullanılan nicelikler………………………...... 19
Tablo 4.1. Örnek setlerinin (Y1’e karşı Y2) karşılaştırılması (α = 0.05)……………………………...... 34
Tablo 4.2. Çökelme analitlerinin belirleyici istatistiği........................................................................ 35
Tablo 4.3. Atmosferden çökelen analitlerin arasındaki korelasyon…………………………………… 36
Tablo 4.4. Analitlerin ortalama çökelme akılarının normalite test sonuçları (p = 0.05)……………... 38
Tablo 4.5. Yaş çökelme örneklerinin faktör analizi........................................................................... 41
Tablo 4.6. Yaş çökelme verileri için faktör yükleri matrisi……………………………………………...... 41
Tablo 4.7. Kuru çökelme örneklerinin faktör analizi…………………………………………………….. 42
Tablo 4.8. Kuru çökelme verileri için faktör yükleri matrisi………………………………………………. 42
Tablo 4.9. Kuru çökelme örneklerini etkilemiş olabilecek çalışma alanı içi ana kaynaklar…………… 44
Tablo 4.10. Kalibre edilmiş modelin benzeşim gücünün göstergeleri (NS, P- ve R-faktörleri)......... 54
Tablo 4.11. Kalibrasyon hedef fonksiyonunun duyarlı olduğu parametreler ve uydurulan değerler…………………………………………………………………………………………………….... 58
Tablo 4.12. Kalibre edilmiş modelin validasyon göstergeleri (NS, P- ve R-faktörleri)………………. 62
Tablo 4.13. İzleme dönemindeki aylık debi ağırlıklı besin derişimleri ve besin türlerinin oranları…. 65
Tablo 4.14. Modelin yedi numaralı alt havzada kullandığı hidrolojik tepki birimleri…………………. 74
Tablo 4.15. Modelde kullanılan alt havzaların saha çalışması ile belirlenen ortalama bitkiye yarayışlı fosfor içeriği…………………………………………………………………… 92
Tablo 4.16. Fosfor endeksi uygulamasında değerleri veya dereceleri sabit alınan etkenler………. 95
vi
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 3.1. Yeniçağa havzasının kuzeybatı Anadolu’daki akarsu havzalarına göre konumu (Waterbase, 2013).............................................................................................
9
Şekil 3.2. Yeniçağa ilçesinin arazi örtüsü ve arazi kullanımının yıllara göre değişimi..... 14
Şekil 3.3. Yeniçağa ilçe merkezinin evsel atıksu pompa istasyonları, konumları ve yakınlarındaki dereler (GIZ 2010)....................................................................................
16
Şekil 3.4. Yeniçağa doğal evsel atıksu arıtma tesisinin uydu fotoğrafı (Kaynak: Google Earth; Fotoğraf Tarihi: 12.11.12)……………………………………………………………...
17
Şekil 3.5. Yeniçağa ilçesinde tarımsal alan kullanımı (Kaynak: TÜİK)............................ 17
Şekil 3.6. Islak-kuru atmosferik çökelme (Y1 ve Y2), meteoroloji ve akarsu izleme istasyonlarının konumları (Kaynak: Google Earth; Fotoğraf Tarihi: 12.11.12).................
21
Şekil 3.7. Aksu otomatik istasyonunun yapım sürecinden görüntü. …………………...... 21
Şekil 3.8. Yaş-kuru atmosferik çökelme örnekleyicisi (Y1).............................................. 22
Şekil 3.9. Akarsuda manuel debi ölçümü......................................................................... 23
Şekil 3.10. Örnekleme istasyonlarının göl üzerindeki dağılımı (Kaynak: Google Earth; Fotoğraf Tarihi: 12.11.12)................................................................................................
23
Şekil 3.11. Sayısal yükseklik modeli yardımıyla drenaj havzasının belirlenmesi............. 28
Şekil 3.12. Çalışma alanının sayısal yükseklik modeli..................................................... 28
Şekil 3.13. İnşa edilen SWAT modelinin bileşenleri......................................................... 29
Şekil 4.1. Toplam çözünmüş fosfor ve toplam fosfor ortalama yaş çökelme akılarının kısa vadeli değişimi..........................................................................................................
30
Şekil 4.2. Toplam çözünmüş azot ve toplam azot ortalama yaş çökelme akılarının kısa vadeli değişimi…………………………………………………………………………………..
31
Şekil 4.3. Toplam çözünmüş fosfor, toplam fosfor, toplam çözünmüş azot ve toplam azotun ortalama yaş çökelme akılarının mevsimlere göre değerleri................................
31
Şekil 4.4. Çözünmüş reaktif, toplam çözünmüş ve toplam fosfor ortalama kuru çökelme akılarının kısa vadeli değişimi...........................................................................
32
Şekil 4.5. Toplam çözünmüş azot ve toplam azot ortalama kuru çökelme akılarının kısa vadeli değişimi.............. ...........................................................................................
33
Şekil 4.6. Azot ve fosforun ortalama kuru çökelme akısının mevsimsel değişimi............. ..............................................................................................................
33
Şekil 4.7. Azot ve fosfor türlerinin ortalama yaş çökelme akısı kutu-çizgi grafikleri......... 37
Şekil 4.8. Azot ve fosfor türlerinin ortalama kuru çökelme akısı kutu-çizgi grafikleri....... 38
Şekil 4.9. Azot ve fosfor türlerinin yaş çökelme histogramları......................................... 39
Şekil 4.10. Azot ve fosfor türlerinin kuru çökelme histogramları………………………….. 40
Şekil 4.11. Kuru çökelme örneklerinin rüzgârgülleri. ………………………………………. 43
Şekil 4.12. Çalışma bölgesindeki rüzgâr yönleri ve olası aerosol kaynakları (AAT: Atıksu Arıtma Tesisi; TÇ: Tavuk Çiftliği; SS: Sanayi Sitesi. Fotoğraf Tarihi: 12.11.12)…
44
Şekil 4.13.a. Yaş çökelmeye neden olan olayların geri yörüngeleri (YÇ1-YÇ6)……….. 46
Şekil 4.13.b. Yaş çökelmeye neden olan olayların geri yörüngeleri (YÇ7-YÇ12)……… 47
Şekil 4.13.c. Yaş çökelmeye neden olan olayların geri yörüngeleri (YÇ13-YÇ18)…..... 48
Şekil 4.13.ç. Yaş çökelmeye neden olan olayların geri yörüngeleri (YÇ19-YÇ20)…..... 49
Şekil 4.14. Yaş çökelmedeki toplam azot ve fosfor derişimlerinin örneklenen toplam yağış ile ilişkisi....... .........................................................................................................
50
Şekil 4.15. Yeniçağa gölü’nün 2011 ve 2012 yılları için yaş çökelme besin girdileri…… 51
Şekil 4.16. Gözlenen değişkenlere ait Nash-Sutcliffe (NS) değerlerinin deneme sayısına bağlı iyileşmesi……………………………………………………………………….
53
Şekil 4.17. Hedef fonksiyon değerinin ve davranışsal simülasyon sayısının deneme sayısına bağlı artışı…………………………………………………………………………….
53
Şekil 4.18. Hamzabey (Alt havza no. 7) istasyonu için elde edilen en iyi kalibrasyon simülasyonunun sonuçları (L95PPU ve U95PPU: Simülasyon sonucu için %95 güvenilirlikteki alt ve üst belirsizlik sınırları)………………………………………………….
54
vii
Şekil 4.19. Aksu (Alt havza no. 12) istasyonu için elde edilen en iyi kalibrasyon simülasyonunun sonuçları (L95PPU ve U95PPU: Simülasyon sonucu için %95 güvenilirlikteki alt ve üst belirsizlik sınırları)………………………………………………….
55
Şekil 4.20. Kalibre edilmiş modelin yüksek duyarlılık gösterdiği parametrelerin değerlerinin hedef fonksiyonu değeri ile ilişkisi……………………………………………...
57
Şekil 4.21. Kaymaz (Alt havza no. 14) istasyonu için elde edilen en iyi validasyon simülasyonunun sonuçları (L95PPU ve U95PPU: Simülasyon sonucu için %95 güvenilirlikteki alt ve üst belirsizlik sınırları)………………………………………………….
60
Şekil 4.22. Güzveren (Alt havza no. 15) istasyonu için elde edilen en iyi validasyon simülasyonunun sonuçları (L95PPU ve U95PPU: Simülasyon sonucu için %95 güvenilirlikteki alt ve üst belirsizlik sınırları)………………………………………………….
61
Şekil 4.23. Havza ölçeğinde su döngüsüne ilişkin model değişkenlerinin 2011 ve 2012 yıllarında aldıkları değerler……………………………………………………………............
63
Şekil 4.24. Yaş (2011) ve kuru (2012) yılda göle giren aylık su ve besin miktarı……..... 66
Şekil 4.25. Yaş (2011) ve kuru (2012) yılda alt havzaların çıkışlarındaki aylık ortalama akarsu debileri…………………………………………………………………………………..
69
Şekil 4.26. Yaş (2011) ve kuru (2012) yıllarda alt havzaların çıkışlarındaki aylık fosfor yükleri……………………………………………………………………………………………
70
Şekil 4.27. Alt havzaların yıllık ortalama fosfor ve nitrat kayıpları………………………… 71
Şekil 4.28. Hamzabey deresinin drenaj alanını oluşturan alt havzaların çıkışlarındaki yıllık fosfor yükleri………………………………………………………………………………
72
Şekil 4.29. Hidrolojik tepki birimlerinin yedi numaralı alt havzadaki alansal dağılımları: “modelde kullanılmayan orijinal (üst)” ve “modelde kullanılan düzeltilmiş (alt)”………………………………………………………………………………………………
74
Şekil 4.30. Yaş (2011) ve kuru (2012) yılda (2011) yedi numaralı alt havza hidrolojik tepki birimlerinin yıllık toplam fosfor (yüzey+yeraltı) kayıpları (kg P km-2)………………..
75
Şekil 4.31. Yaş (2011) ve kuru (2012) yılda taşınım mekanizmalarına göre yedi numaralı alt havza hidrolojik tepki birimlerinin toplam fosfor kayıpları (kg P km-2)………
76
Şekil 4.32. Modellemede kullanılan hidrolojik tepki birimlerinin yaş yıldaki (2011) toplam fosfor kayıpları (kg P km-2)……………………………………………………………
77
Şekil 4.33. Model benzeşim sonuçlarına göre yaş yıl için (2011) havzadaki potansiyel fosfor kritik kaynak alanlarının (KKA) dağılımı………………………………………………
78
Şekil 4.34. Yeniçağa gölünün ortalama çözünmüş reaktif, toplam çözünmüş ve toplam fosfor derişimlerinin 2011 ve 2012 yıllarındaki değişimi (Hata çubukları istasyonlar arası ±standart hata cinsinden göstermektedir)…………………………………………….
80
Şekil 4.35. Yeniçağa gölünde ölçülen ve model benzeşimi yolu ile elde edilen toplam fosfor derişimleri arasındaki ilişki……………………………………………………………..
81
Şekil 4.36. Yeniçağa gölünün aylık ortalama toplam fosfor derişimi ve fosfor bütçesi (Hata çizgileri ağustos ve eylül 2012’de yapılan iki ölçümün standart sapmasını göstermektedir)…………………………………………………………………………………
82
Şekil 4.37. Yeniçağa gölü dip sediman fosfor içeriğinin konumsal dağılımı…………….. 83
Şekil 4.38. Kıyı kenarı doğal besin tampon bölgelerine sahip olan (Güzveren, Hamzabey ve Kınalı) ve olmayan (Aksu, Kaymaz) Yeniçağa akarsularının uydu fotoğrafları (Kaynak: Google Earth; Fotoğraf Tarihi: 12.11.12)……………………………
84
Şekil 4.39. Hamzabey, Güzveren ve Kınalı akarsuları üzerindeki sulak alanların yaş yılda aylara göre tahmini giriş ve çıkış toplam fosfor derişimleri ve giderim oranları……
87
Şekil 4.40. Yeniçağa gölü dip sedimanının metal (Ca, Mg, Al, Fe): fosfor oranının konumsal dağılımı (Noktalar örnekleme istasyonlarını göstermektedir)………………….
88
Şekil 4.41. Yeniçağa gölünün dip sedimanının inorganik ve organik fosfor fraksiyonlarının konumsal dağılımı (Noktalar örnekleme istasyonlarını göstermektedir).
90
Şekil 4.42. Yeniçağa havzasındaki bitkiye yarayışlı fosfor (Olsen P) dağılımı………….. 91
Şekil 4.43. Yeniçağa havzası CORINE 2006 arazi kullanım sınıflarının ortalama bitkiye yarayışlı fosfor (Olsen P) dağılımı……………………………………………………
92
viii
Şekil 4.44. Yeniçağa havzasının tahmin edilen bitkiye yarayışlı fosfor (Mehlich-3 P) dağılımı…………………………………………………………………………………………..
93
Şekil 4.45. Evrensel toprak kaybı eşitliği (ETKE) ile havza için elde edilen yıllık toprak kaybının mekânsal dağılımı…………………………………………………………..............
94
Şekil 4.46. Yeniçağa havzasında eğim gradyanı ve doymuş hidrolik iletkenlik kullanılarak belirlenen yüzey akış potansiyelinin mekânsal dağılımı……………………..
97
Şekil 4.47. Ayrıntılı fosfor endeksi uygulanan bölgelerdeki kaynak (Mehlich-3) ve taşınım etkenlerinin (erozyon, yüzey akışı, yüzeyaltı drenaj) değer veya derecelerinin mekânsal dağılımı………………………………………………………………………………
98
Şekil 4.48. Fosfor endeksinin toplam kaynak ve taşınım etkenleri ile bütününün toplam değerinin mekânsal dağılımı…………………………………………………………………..
99
ix
KISALTMA LİSTESİ
AB Avrupa Birliği
ABD Amerika Birleşik Devletleri
AF Apatit içindeki inorganik fosfor
AİBÜ Abant İzzet Baysal Üniversitesi
AOİF Apatit içinde olmayan inorganik fosfor
AÖAK Arazi Örtüsü-Arazi Kullanımı
ARİS Arazi İzleme Sistemleri
CBS Coğrafi Bilgi Sistemi
COST European Cooperation in Science and Technology
Ç̅𝑘𝑖 i Analitinin ortalama kuru çökelme akısı
Ç̅𝑦𝑖 i Analitinin ortalama yaş çökelme akısı
ÇRF Çözünmüş Reaktif Fosfor
ETKE Evrensel Toprak Kaybı Eşitliği (USLE)
GPS Küresel Konumlama Sistemi
İF İnorganik Fosfor
KÇ Kuru Çökelme örneği
MGM Meteoroloji Genel Müdürlüğü
NOAA Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi
OF Organik Fosfor
p İstatistiksel önem düzeyi
SWAT Soil Water Assessment Tool
SYM Sayısal Yükseklik Modeli
TÇA Toplam Çözünmüş Azot
TÇF Toplam Çözünmüş Fosfor
TGSKMAE Toprak Gübre ve Su Kaynakları Merkez Araştırma Enstitüsü
TÜMAS Türkiye Meteorolojik Veri Arşiv ve Yönetim Sistemi
x
ÖZET
Ülkemizde ötrofikasyon sorunu bulunan göllerin fosfor yükünü belirleyen havza dinamikleri
üzerinde bütüncül çalışmaların eksikliği hissedilmektedir. Projenin konu aldığı sığ ve ötrofik
Yeniçağa Gölü (Yeniçağa, Bolu) çevresindeki turbalık ve sulak alan, kuş cenneti nedeni ile
duyarlı ve önemli bir ekosistemdir. Göl, Türkiye’nin taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi
kapsamına girmektedir. Projenin ana amaçları gölün (a) maruz kaldığı fosfor yükünün
kaynaklara göre dağılımının, (b) göl havzasının yayılı fosfor yükünü oluşturan kaynakların
belirlenmesidir. Ayrıca gölün fosfor bütçesinin eldesi ve iç fosfor yükünü oluşturan olası fosfor
salınım mekanizmanın ortaya konulması da amaçlanmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda göl
havzasında yaş-kuru atmosferik çökelme, akarsular ve göl su kolonunu kapsayan bir izleme
programı gerçekleştirilmiştir. İzlenen fosfor analitleri “çözünmüş reaktif fosfor”, “toplam
çözünmüş fosfor” ve “toplam fosfor”dur. Göl dip sedimanı elemental içeriğinin incelemesi
gerçekleştirilmiştir. Sediman fosforunun “inorganik”, “organik”, “kalsiyuma bağlı inorganik” ve
“kalsiyuma bağlı olmayan inorganik” fraksiyonlara dağılımı kimyasal ekstraksiyon yöntemi ile
belirlenmiştir. Havza toprağının bitkiye yarayışlı fosfor kapsamı ile birlikte erozyon, yüzey akış
potansiyellerini etkileyen fizikokimyasal özellikleri saha örnekleme çalışmaları
gerçekleştirilerek saptanmıştır. “Soil Water Assessment Tool (SWAT)” modelinden gölün
maruz kaldığı fosfor yükününün kaynaklara göre dağılımını, olası kritik kaynak alanları ve göl
fosfor bütçesini ortaya çıkarmada yararlanılmıştır. Proje kapsamında SWAT’a ek olarak kritik
karasal fosfor kaynaklarını inceleyebilmek için Pennsylvania (ABD) fosfor endeksi
değiştirilmeden çalışma alanına ayrıntılı biçimde uygulanmıştır. SWAT uygulaması sonucunda
havzadaki en yüksek oranda fosfor kaybeden olası kaynak alanların büyüklüğü 300 hektar
olarak bulunmuş, bunların 2011 yılı için fosfor kaybı 5 kg P ha-1 olarak tahmin edilmiştir. Gölün
yıllık fosfor bütçesi bazında fosfor yutağı olarak davrandığı, fosfor tutma veriminin havzanın
aldığı yağışla ters orantılı olduğu görülmüştür. Gölde yaz aylarında meydana gelen fosfor
artışına dip sedimanının yaklaşık %30’unu oluşturan organik fosforun mineralizasyonunun
hızlanması ve hidrolik bekletme süresinin artmasının neden olabileceği anlaşılmıştır. Fosfor
endeksine göre akarsu yakınlarındaki tarlaların fosfor kaybetme riski düşük çıkmıştır.
ANAHTAR KELİMELER: fosfor, ötrofikasyon, sediment, havza, USLE, model, SWAT, atmosferik çökelme, indeks, erozyon, azot
xi
ABSTRACT
Comprehensive studies are necessary on the watershed dynamics determining phosphorus
loads of eutrophic lakes in Turkey. This project is about a shallow and eutrophic lake (Lake
Yeniçağa, Bolu, Turkey) having a sensitive ecosystem including peatland, wetland, and bird
heaven. The lake is also covered by the Ramsar Convention. Main objective of this project are
to (a) determine the contribution of potential sources to the lake’s phosphorus load, (b)
delineate the sources constituting the phosphorus load of the watershed. Furthermore,
phosphorus budget of the lake and its internal phosphorus release mechanism are addressed.
Wet-dry atmospheric deposition, streams and lake water column were monitored in the scope
of the project. “Dissolved reactive phosphorus”, “total dissolved phosphorus”, and “total
phosphorus” were routinely quantified in the scope of the monitoring scheme. The bottom
sediment was analyzed for its elemental composition. Following fractions of the sediment were
determined using chemical extraction: “inorganic”, “organic”, “calcium-bound inorganic”, and
“non-calcium inorganic”. Soil sampling campaigns were performed in the watershed to
determine the soil test phosphorus content and physicochemical characteristics pertinent to
surface runoff and erosion potential. “Soil Water Assessment Tool (SWAT)” model was used
to estimate the phosphorus load exerted on the lake as a function of the sources, delineate the
potential critical source areas, and estimate the lake’s phosphorus budget. In addition to
SWAT, Pennsylvania (USA) phosphorus index, without modification and in detail, was applied
in the study area. The SWAT results indicated that the highest phosphorus loss areas
amounted to 300 hectares, and their phosphorus loss was 5 kg P ha-1 in year 2011. Based on
the annual phosphorus budget results, the lake functioned as a phosphorus sink and its
phosphorus retention efficiency was inversely proportional to the precipitation. Phosphorus
spikes that occur in summer months in the lake can be explained by acceleration of the organic
phosphorus mineralization and elevated hydraulic retention time. According to the phosphorus
index results, the crop fields in close proximity to the streams had low phosphorus loss risk.
KEYWORDS: phosphorus, eutrophication, sediment, basin, USLE, model, SWAT, atmospheric deposition, index, erosion, nitrogen
1
1. GİRİŞ Ülkemizde ötrofikasyona bağlı su kalitesi sorunları yaşayan göller üzerinde çeşitli çalışmalar
yapılmasına rağmen göllerin fosfor yükünü belirleyen dinamikler çoğu zaman ortaya
çıkarılamamaktadır. Bu da soruna doğru tanı konulmasını geciktirmekte, yitirilen zaman da
çözüm maliyetini ağırlaştırmaktadır. Unutulmaması gereken bir nokta da doğru tanı konulup
tedaviye geçilse bile su kalitesinin iyileşmesinin kimi zaman on yıllar almasıdır (gecikme
zamanı; lag time). Yayılı fosfor kirliliğine ülkemizde bugüne dek yeterli ilginin
gösterilmemesinde (a) araştırmacılarımızın ve uygulayıcılarımızın noktasal kaynak odaklı
bakış açısının, (b) “Türkiye topraklarının fosfora aç olduğu, dolayısıyla bu toprakların kirlilik
kaynağı olamayacağı” görüşünün etken olduğunu düşünüyoruz. Ancak somut örnekler ve
veriler bu bakış açısının ve görüşün doğru olmadığını göstermektedir. Noktasal kirlilik
odaklarını yüksek maliyetli ileri arıtım yatırımlarıyla yıllar önce kontrol altına alan ABD’de ve
AB ülkelerinde ötrofikasyona bağlı yüzey suyu kirliliği hala giderilememiştir. Dolayısıyla
yurtdışındaki bu örneklerden faydalanılarak ülkemizdeki noktasal ve yayılı fosfor kaynaklarıyla
eşzamanlı mücadele stratejisinin benimsenmesi gerekmektedir.
Projenin konu aldığı sığ ve ötrofik Yeniçağa Gölü Bolu ilinin Yeniçağa ilçe merkezinin
kuzeyindedir. Havza alanı 145 km2, göl alanı 2.42 km2 ve gölün ortalama derinliği 1.6 m’dir.
Havzanın ana arazi örtüsü ve kullanım sınıfları orman ve tarımdır. Kuş göç güzergâhı üzerinde
bulunması ve büyük turba (torf) yatakları içermesi Yeniçağa havzası ekosisteminin önemini
arttırmaktadır. Türkiye’nin en büyük kalkerli turbalık alanı Yeniçağa Gölü etrafında bulunduğu
bildirilmiştir. Torf karbon yutağı görevi gördüğünden küresel iklim değişikliği ile mücadele için
korunması gerekmektedir. Ayrıca Yeniçağa Gölü Türkiye’nin 1994’te onaylayarak taraf olduğu
Ramsar Sözleşmesi kapsamına girmektedir. Bu projede görev alan araştırmacılardan Prof. Dr.
Evrendilek gölün turbalık alanlarına yönelik 109Y186 No.lu TÜBİTAK projesini yürütmüştür.
Projenin ana amaçları sığ ve ötrofik Yeniçağa Gölü’nün (a) maruz kaldığı fosfor yükünün
kaynaklara göre dağılımının, (b) göl havzasının yayılı fosfor yükünü oluşturan kaynakların
belirlenmesidir. Ayrıca gölün fosfor bütçesinin eldesi ve iç fosfor yükünü oluşturan olası fosfor
salınım mekanizmanın ortaya konulması da amaçlanmıştır.
Yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda 2011–2012 döneminde göl havzasında yaş-kuru
atmosferik çökelme, akarsular ve göl su kolonunu kapsayan bir izleme programı
gerçekleştirilmiştir. İzlenen fosfor analitleri “çözünmüş reaktif fosfor”, “toplam çözünmüş fosfor”
ve “toplam fosfor”dur. Göl dip sedimanı elemental içeriğinin incelemesi gerçekleştirilmiştir.
Sediman fosforunun “inorganik”, “organik”, “kalsiyuma bağlı inorganik” ve “kalsiyuma bağlı
2
olmayan inorganik” fraksiyonlara dağılımı kimyasal ekstraksiyon yöntemi ile belirlenmiştir.
Havza toprağının bitkiye yarayışlı fosfor kapsamı ile birlikte erozyon, yüzey akış potansiyellerini
etkileyen fizikokimyasal özellikleri saha örnekleme çalışmaları gerçekleştirilerek belirlenmiştir.
Proje çalışmaları ve yükümlülüklerinin elverdiği oranda azot türlerinin de izlenmesine
çalışılmıştır. Ölçümü gerçekleştirilen azot türleri nitrat, “toplam çözünmüş azot” ve “toplam
azot”tur.
“Soil Water Assessment Tool (SWAT)” modelinden gölün maruz kaldığı fosfor yükününün
kaynaklara göre dağılımını, olası kritik kaynak alanları ve göl fosfor bütçesini ortaya çıkarmada
yararlanılmıştır. İzleme programı verileri SWAT modeli kalibre edilerek izleme döneminin
benzeşimi gerçekleştirilmiştir. SWAT modeli bir dizi öncül modelin aynı çatı altında
bütünleştirilmesi ile oluşturulmuş, yarı-dağıtılmış parametreler içeren bir havza modelidir.
Model açık kodlu ve ücretsiz olması, CBS’lerine ArcSWAT ve MWSWAT yazılımları ile
bütünleştirilmiş bulunması, çevrimiçinde çok etkin bir kullanıcı grubunun ve teknik destek
ekibinin varlığı gibi nedenlerden ötürü dünya çapında yayılı besin kirliliği de dâhil olmak üzere
birçok araştırma alanında yararlanılan bir araçtır. Türkiye’den uluslararası literatüre girmiş
sınırlı sayıda SWAT yayını bulunmaktadır.
Fosfor endeksi tarlaların P kaybı riskini değerlendirmek için geliştirilmiş bir araçtır. Fosfor
endeksleri ağırlıklı olarak saha çalışmaları üretilmiş bilgilere dayanmakta ve model kullanımı
gerektirmemektedir. Proje kapsamında SWAT’a ek olarak kritik karasal fosfor kaynaklarını
inceleyebilmek için Pennsylvania (ABD) fosfor endeksi çalışma alanına ayrıntılı biçimde
uygulanmıştır. Bildiğimiz kadarı ile bu uygulama Türkiye’de gerçekleştirilen ilk fosfor endeksi
uygulamasıdır.
Projenin sağladığı yararlardan bazıları şöyledir: (a) Türkiye 869 No.lu COST Aksiyonu’nda
temsili, (b) AİBÜ Çevre Mühendisliği’nin havza ölçekli izleme programı yürütme, havza modeli
(SWAT) uygulama, CBS kullanma yetenek ve kapasitesinin geliştirilmesi, (c) iki doktora
sonrası araştırmacı ve bir doktora öğrencisinin ve birçok lisans öğrencisinin profesyonel
gelişimine katkıda bulunulması, (ç) Yeniçağa havzası için hazırlanması planlanan yönetim
planına gereken bilimsel bilginin üretilmesi, (d) proje kapsamında elde edilen bilgi ve
deneyimin, yayılı besin kirliliğine ile ilgilenen geniş bir kitleye ulaşarak yaygın etkisinin
arttırılması için bir çevrimiçi site yayınlanması, (e) Türkiye’de havza ölçeğinde birçok araştırma
çalışması bulunan TGSKMAE ile AİBÜ Çevre Mühendisliği arasında bilimsel işbirliğinin
sağlanması.
3
2. LİTERATÜR ÖZETİ
Literatürdeki çalışmalar birçok gölde fosforun sınırlayıcı besin maddesi olarak öne çıktığını
göstermektedir (Correll, 1998). Ötrofik göllerdeki kirliliğin denetlenebilmesi ve su kalitesinin
iyileştirilebilmesi için öncelikle ana fosfor (P) kaynaklarının belirlenmesi gerektiği hususunda
bir görüş birliği bulunmaktadır. Ana kaynakların belirlenmesi için kullanılan yöntemlerden biri
gölü bir sistem olarak ele alarak P bütçesinin kütle dengesi yolu ile çıkarılmasıdır (Ramm ve
Scheps, 1997). Bu yaklaşım besin dinamiğinin havza ölçekli olarak benzeşimini gerçekleştiren
SWAT modelinde de izlenmektedir (Arnold vd., 1998).
Sığ, ötrofik göllerin bahar ve kış aylarında bir P yutağı olarak davranırken yaz aylarında
özellikle dip sedimanından salınan fosforun etkisiyle mansaptaki yüzey suları için bir P
kaynağına dönüştüğü bildirilmiştir (Granéli, 1999; James vd., 2002; Sondergaard vd., 1999;
Spears vd., 2007). Ancak bu çalışmalarda gölü bir P kaynağına dönüştüren “iç P yükü”nün
(internal phosphorus loading) sadece sedimandan salınan fosfordan oluşmadığı da
belirtilmektedir. Sedimandan salınan fosforun yanı sıra sucul organizmaların bozunması ve
sediman resüspansiyonu da iç P yüküne katkıda bulunabilmektedir (James vd., 2002).
Yeniçağa Gölü’nün P dengesini inceleyen bir çalışma şu ana kadar yapılmamıştır. Ancak gölde
1997–1999 yılları arasında yapılan bir su kalitesi izleme çalışması pik ortofosfat derişimlerinin
yaz aylarında ve sonbaharın başlarında gerçekleştiğini göstermiştir (Saygi-Basbug ve
Demirkalp, 2004). Dolayısıyla birçok sığ gölde gözlemlenmiş olan P dinamiğinin Yeniçağa Gölü
için de geçerli olabileceği düşünülebilir. Literatürdeki çalışmaların incelenmesi sonucunda sığ
ve katmanlaşmayan bir göldeki P derişiminin zamana bağlı değişimini etkileyen kaynak ya da
yutakların belirlenmesi için (a) gölü besleyen akarsuların P yükünün, (b) gölden beslenen
akarsuların P yükünün, (c) dip sedimanı P dinamiğinin, (ç) atmosferik P çökeliminin bilinmesi
gerektiği ortaya çıkmaktadır (Brezonik ve Pollman, 1999; Noges vd., 1998; Perrone vd., 2008).
Atmosferik P çökelmesi operasyonel olarak ikiye ayrılabilir: (a) yaş çökelme, (b) kuru çökelme.
Atmosferik yaş çökelme olayında, atmosferde asılı bulunan partikül ve gaz fazındaki kirleticiler
yağışlar aracılığı ile süpürülerek atmosferden uzaklaştırılır. Atmosferde partikül ve gaz
formunda bulunan kirleticiler bulut damlacıklarına geçerek damlacık içerisinde çözünür veya
yine partikül fazda asılı olarak kalırlar. Damlacık yeterli ağırlığa ulaştığı anda yeryüzüne yağış
olarak düşer ve beraberinde içerisinde partikül veya çözünmüş halde bulunan kirleticileri de
yeryüzüne indirir. Bu olaya "rainout" (in-cloud scavenging veya bulut içi süpürme) denir.
Bulutların altında kalan havada bulunan kirleticilerin yağmur damlacıkları ile yıkanarak
yeryüzüne indirilmeleri ise "washout" (below-cloud scavenging veya bulut altı süpürme) denir
4
(Lovett, 1994). Atmosferde gaz ve partikül fazda bulunan kirleticilerin yerçekimi etkisiyle
karasal veya sucul yüzeylere inmelerine ve karasal veya sucul yüzeylere çarparak bu
yüzeylerde tutunmalarına kuru çökelme denmektedir. Partikül fazındaki kirleticilerin
çökelmeleri parçacıkların büyüklüklerine, yüzey özelliklerine, rüzgâr ve türbülansa bağımlı bir
mekanizmadan oluşmaktadır. Partikül büyüklükleri 0.2 µm'den büyük olan partiküller yer
çekiminin etkisi ile çökelirlerken, daha küçük partiküller brownian hareketleri sonucu
çökelmektedirler (Lovett, 1994). Genel olarak atmosferik çökelmenin bir gölün azot bütçesini
P bütçesine oranla daha çok etkilediği söylenebilirse de atmosferden çökelen fosforun bazı
göllerin maruz kaldığı P yükünün %40’ını oluşturduğunu bildiren çalışmalar da bulunmaktadır
(Brezonik ve Pollman, 1999; Luo vd., 2007; Smal vd., 2005). Dolayısıyla bir gölün P bütçesi
çıkarılırken atmosferik girdinin kolayca ihmal edilemeyeceği ortaya çıkmaktadır.
Dip sedimanının P salınım dinamiğinin belirlenmesi için iki değişik yaklaşım uygulanmaktadır.
Bunlardan birincisi laboratuvara getirilen kor örnekleri üzerinde kontrollü deneyler yapılması
üzerine kuruludur (Auer vd., 1993; Kowalczewska-Madura ve Goldyn, 2009). Kontrollü
deneyler salınım dinamiğinin belirlenmesinin yanı sıra ve bundan daha önemli olmak üzere P
salınım mekanizmasının saptanmasında yarar sağlamaktadır. Öteki yaklaşım ise fosforun
difüzyon yolu ile sedimandan su kolonuna geçtiği hipotezinden hareket etmekte, su kolonu ve
dip sedimanı kor örneklerinin laboratuvarda analizini gerektirmektedir (Pulatsu vd., 2003; Shaw
ve Prepas, 1990). Ancak göl modellerinin uygulanabilmesi için yukarıda belirtilen çalışmalara
gerek kalmadan su kolonunda gözlenen değişkenler aracılığıyla P salınım süreçleri kalibre
edilebilmektedir. Örneğin, SWAT modelinde göllerin benzeşiminde kullanılan reservoir
bileşeninde P salınımı veya giderimi iki parametrenin (PSETLR1 ve PSETLR2) kalibre edilmesi
yolu ile benzeştirilebilmektedir.
Fosforlu inorganik ve organik gübrelerin tarımsal topraklara bitki gereksinimi aşan oranlarda
uygulanması toprak P derişiminin yükselmesine neden olmaktadır (Carpenter vd., 1998). Bu P
artış eğilimi, yüzey sularındaki ötrofikasyonun kontrolü üzerinde çok önemli bir rol
oynamaktadır. Çünkü yüzey akışına salınan P miktarı topraktaki P miktarı ile orantılı olarak
artmaktadır (Pote vd., 1996; Vadas vd., 2005). Fosfor derişimi çevresel eşik değeri aştığında
ise toprak yüzey suları için kirlilik kaynağına dönüşebilmektedir (Daniel vd., 1998; Kleinman
vd., 2000). Yayılı P yüküne ciddi oranda katkıda bulunan topraklara “kritik kaynak alan” adı
verilmektedir. Herhangi bir tarımsal arazinin kritik kaynak alan olarak sayılabilmesi için yüksek
P derişimine sahip olması ve fosforun da yüzey sularına taşınabilir olması gerekmektedir.
Literatürdeki çalışmalar kritik kaynak alanların havza toplam alanına oranının göreceli olarak
küçük olduğunu, bu alanların havza içinde türdeş biçimde dağılmadığını göstermiştir.
5
Kritik kaynak alanların belirlenmesi yüzey sularının ötrofikasyonuna neden olan dış P yükünün
kontrolü için gerekli bir ön koşul olarak kabul görmektedir. Kritik kaynakların belirlenmesinde
kullanılabilecek risk değerlendirme araçlarından biri 1990’ların başında ABD Tarım Bakanlığı
önderliğinde geliştirilen P endeksidir (Lemunyon ve Gilbert, 1993). Fosfor endeksi, kaynak ve
taşınım etkenleri ile o etkenlerin derecelerini matris formatında işleyerek herhangi bir sahanın
P kaybetme riskini değerlendirmektedir. Özellikle tarımsal kritik kaynak alanların belirlenmesi
için tasarlanan P endeksi ABD’de kısa sürede geniş ilgi görmüştür, kendisinden tarımsal besin
yönetimi için birçok eyalette faydalanılmaktadır (Sharpley vd., 2003). Büyük ölçüde ABD’deki
bu gelişmenin etkisi ile bazı AB ülkeleri de kendi endekslerini geliştirme yoluna gitmişlerdir
(Andersen ve Kronvang, 2006; Bechmann vd., 2005; Heathwaite vd., 2003). Bu kapsamda
Danimarka’nın endeksi, Pennsylvania (ABD) P endeksi temel alınarak geliştirilmiştir.
Danimarka’da gerçekleştirilen çalışmaların ilginç bir sonucu Pennsylvania endeksinin
değiştirilmeksizin Danimarka topraklarına uygulandığında oldukça doğru biçimde kritik kaynak
alanları belirleyebilmesi olmuştur (Andersen ve Kronvang, 2006). Pennsylvania endeksinin
uyarlanmış biçimi olan Danimarka endeksinin doğruluğu ise daha yüksek bulunmuştur:
Danimarka endeksi yayılı P yükündeki değişimin %85’ini açıklayabilmiştir (Andersen ve
Kronvang, 2006). Bu örneğin P endeksi risk değerlendirme aracının esnekliğini ve birbirinden
çok değişik coğrafyalarda uygulanabilirliğini göstermesi açısından önemlidir. Ayrıca, P endeksi
sadece ABD ve Avrupa’da değil Asya’da (örneğin, Çin) da ilgi görmüştür (Ou ve Wang, 2009).
Fosfor endeksinin oluşturulması için tarımsal bir havzadan kaynaklanan P yükünü belirleyen
etkenleri içeren bir çerçeve kullanılmaktadır (Tablo 2.1.).
Tablo 2.1. Tarımsal bir havzadan kaynaklanan fosfor yükünü belirleyen etkenler (Sharpley vd., 2003).
Etken Açıklama
Taşınım
“Toplam fosfor” yükü ile erozyon arasında kuvvetli bir ilişki vardır Topraktan ya da diğer fosfor kaynaklarından “çözünmüş fosfor” taşıyabilir Kumlu, organik, ya da fosfora doymuş topraklarda fosfor toprağın içine sızabilir. Ayrıca fosfor makrogözeneklerde gerçekleşen tercihli akışla (preferential flow) da toprağın içine doğru hareket edebilir. Yapay drenajın
olması durumunda yüzeyaltı akış toplanarak doğrudan yüzey suyuna aktarılabilir Yüzey ve yüzeyaltı akışlarının göreceli oranlarını etkiler Yanlış sulama yüzey akışına ve fosfor erozyonuna neden olabilir Saha akarsuya ne kadar yakınsa fosforun akarsuya ulaşma olasılığı o kadar yüksektir Erozyona uğrayan maddeler ve bunlara bağlı olan fosfor akarsu debisindeki değişimlerin etkisiyle çökebilir ya da yeniden suya geçebilir.
Erozyon
Yüzey akışı
Yüzeyaltı akış
Toprak bünyesi
Sulama akışı
Akarsu bağlantısı
Kanal etkileri
6
Fosfora duyarlı yüzey
suyuna yakınlık
Fosfor girdisine duyarlılık
Çözünmüş fosfor akarsu kanalındaki sediman ya da akarsu yatağı tarafından sorb ya da desorb edilebilir. Bazı havzalar fosfora duyarlı yüzey sularına, yani etki noktasına, diğerlerine oranla daha yakındır Geniş yüzey alanına sahip sığ göller ötrofikasyona daha açık olma eğilimindedir
Kaynak Yönetimi
Toprak Fosforu
Uygulanan Fosfor
Toprak fosforu arttıkça yüzey ve yüzeyaltı akışına verilen fosfor artar Toprağa inorganik veya organik gübre içerisinde ne kadar fazla fosfor uygulanırsa fosforun kaybedilme riski de o kadar artar
Saha Yönetimi
Uygulama Yöntemi
Uygulamanın Zamanlaması
Artan fosfor kaybına göre gübre uygulama yöntemleri şöyle sıralanır: toprak altına enjeksiyon < sürerek toprağa karıştırma < toprağa karıştırmaksızın yüzeye uygulama Fosfor uygulamasının ardından yağmur ne kadar erken yağarsa fosfor kaybı o kadar yüksek olur
Bunun ardından Tablo 2.1.’de verilen etkenler için çeşitli kategoriler ve katsayılar seçilmektedir.
Örneğin, Avrupa için geliştirilecek P endeksine örnek olarak alınan Pennsylvania (ABD)
endeksi öncelikle havzadaki arazileri toprak P derişimlerine ve yüzey sularına yakınlıklarına
göre bir ön elemeye tabi tutmaktadır (Sharpley vd., 2003). Fosfor derişimi yüksek olan (> 200
mg kg-1 Mehlich-3 P) veya yüzey sularına yakın olan (< 45 m) arazilere ayrıntılı P endeksi
uygulanmaktadır. Bu ölçütlere uymayanlar P kaybı açısından “düşük risk” taşıyan araziler
olarak sınıflandırılmaktadır. Ayrıntılı endeks uygulamasının birinci aşamasında kaynak
etkeninin derecesi belirlenmektedir. Öncelikle kaynak yönetimi etkenlerinden (Tablo 2.1.)
toprak test fosforu (Mehlich-3 P) 0.2 ile çarpılarak toprak test fosforu derecesi (rating)
hesaplanmaktadır. Yine kaynak yönetimi etkenleri kapsamında toprağa uygulanan inorganik
gübrenin tümünün yarayışlı (available) olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan organik
gübrelere 0.5 ile 1.0 arasında değişen yarayışlılık katsayıları verilmiştir. Saha yönetimi
kapsamındaki gübre uygulama yöntemleri (Tablo 2.1.) içinse neden olabilecekleri P kaybına
orantılı olarak 0.2 ile 1.0 arasında değişen katsayılar kullanılmaktadır. Kaynak etkeninin toplam
derecesinin hesaplanmasında aşağıdaki denklemlerden yararlanılmaktadır:
İnorganik gübre derecesi = Uygulama oranı x Uygulama yöntemi katsayısı (2.1.)
Organik gübre derecesi = Uygulama oranı x Uygulama yöntemi katsayısı x Yarayışlılık
katsayısı (2.2.)
Kaynak etkeni = Toprak test fosforu derecesi + İnorganik gübre derecesi + Organik gübre
derecesi (2.3.)
İkinci aşamada taşınım etkeninin (Tablo 2.1.) derecesi belirlenmektedir. Bunun için arazinin
maruz kaldığı erozyon oranı tahmin edilmektedir. Erozyon oranının tahmininde genelde ETKE
yada bunun değişik sürümlerinden yararlanılmaktadır (Sharpley vd., 2003):
7
A= R (K L S C P) (2.4.)
A: Toprak Kaybı miktarı (ton ha-1 yıl-1),
R: Yağış erozyon indisi (ton m-1 ha-1),
K: Toprak aşınırlık (erodibilite) faktörü,
L: Eğim uzunluğu faktörü,
S: Eğim derecesi faktörü,
C: Bitki amenajman faktörü,
P: Toprak koruma önlemleri faktörü.
Yüzey akış potansiyeli, yüzeyaltı akım ve yüzey suyuna yakınlık etkenlerine düşükten yükseğe
doğru 0 ile 8 arasında değişen katsayılar verilmektedir. Bütün bu katsayılar ve erozyon oranı
toplanarak taşınım toplamı çıkarılmaktadır. Taşınım etkeni ise değiştirilmiş bağlanırlık
(modified connectivity) ve taşınım toplamının çarpılmasıyla hesaplanmaktadır:
Taşınım etkeni = Değiştirilmiş bağlanırlık x (Taşınım toplamı/22) (2.5.)
Fosfor endeksinin değeri aşağıdaki denklem ile belirlenmektedir:
Fosfor endeksinin değeri = 2 x Kaynak etkeni x Taşınım etkeni (2.6.)
Fosfor endeksi değerine göre tarımsal arazilerin kritik kaynak alan olma riskleri
derecelendirilmektedir: düşük (< 60), orta (60-79), yüksek (80-100), çok yüksek (> 100).
Pennsylvania endeksinde gübre uygulamasının düşük ve orta riskli arazilerde azot temelli,
yüksek riskli arazilerde P temelli olması istenmektedir. Çok yüksek risk taşıyan arazilere ise
kesinlikle fosforlu gübre verilmemesi önerilmektedir.
Başka coğrafyalar için geliştirilmiş endekslerden yararlanmak için uygulamanın yapılacağı
coğrafyadaki kaynak ve taşınım etkenlerine ilişkin ön bilginin elde edilmesi gerekmektedir. Bu
bilgi doğrultusunda kimi zaman örnek alınan endeks değiştirilerek yeni coğrafyaya
uyarlanabilir. Örneğin, ilk kez ABD’de geliştirilen P endeksi aracını Danimarka’da kullanmak
isteyen araştırmacılar örnek olarak aldıkları Pennsylvania endeksi üzerinde değişiklikler
yapmışlardır (Andersen ve Kronvang, 2006). Bu değişikliklerden en önemlisi Danimarka’nın
tarımsal topraklarında önemli bir taşınım etkeni olan fosforun toprağa sızma potansiyelinin
endekse eklenmesidir. Andersen ve Kronvang (2006) düşük P tutma özellikleri nedeniyle –
Yeniçağa havzasındaki torf gibi- organik toprakların P sızdırma potansiyellerinin diğer
topraklara göre daha yüksek olacağını kabul etmişlerdir. Öte yandan endekste kullanılan
katsayıların seçiminde de özenli davranılması gerekmektedir. Bu seçimin mümkünse doğrudan
8
sahada yapılmış çalışmaların sonuçlarına, bu mümkün değilse etkin bir literatür analizine
dayandırılması gerekmektedir. Örneğin, ABD’nin Maryland eyaleti için literatüre hâkim
uzmanlar kısa süre içerisinde bir P endeksi hazırlayabilmişlerdir (Coale vd., 2002). Yukarıda
söz edilen noktalar dikkate alınarak Avrupa’da uygulanacak bir P endeksinin çerçevesi de
çizilmiştir (Heathwaite vd., 2003). Çerçeve, endeksin içereceği etkenleri ve bunlara bağlı olarak
gereksinim duyulacak bilgilerin neler olacağını kapsamaktadır.
Tarımsal yayılı P yüklerinin tahmin edilmesinde kullanılan diğer araçlar (örneğin, mekanistik
modeller) için olduğu gibi P endeksi sonuçlarının da doğrulanması (validasyon) gerekmektedir.
Doğrulama çalışmaları endeksin uygulanmaya başladığı 1990’lardan bu yana değişik
ülkelerde tarla ve havza ölçeklerinde sürdürülmektedir (Andersen ve Kronvang, 2006;
Bechmann vd., 2007; DeLaune vd., 2004). Havza ölçeğinde yapılan çalışmalarda yüzey
sularında ölçülen P yükleri ve bunları besleyen tarımsal havzaların ağırlıklı endeks değerleri
arasında ne kadar güçlü bir pozitif korelasyon varsa endeksin doğruluğu da o kadar yüksek
sayılmaktadır.
Türkiye’de yayılı P kirliliğine yüzey yada yeraltı sularına ilişkin spesifik projeler (örneğin, havza
yönetim planları) bağlamında sıklıkla değinilmesine rağmen P yükünün kaynaklara göre
dağılımını belirlemeye çalışan sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır (Bulut ve Aksoy, 2008;
Durdu ve Cvetkovic, 2009; Pulatsu ve Aydin, 1997; Tanik vd., 1998). Fosfor endeksinden
ülkemizde yararlanıldığını belgeleyen bir yayın ise bildiğimiz kadarı ile bulunmamaktadır. Bir
araştırma konusu olarak yayılı P kirliliğinin ülkemizde yeterince ilgi görmemesinin önemli
nedenlerinden birinin tarımsal topraklarımızın fosfora aç olduğuna, dolayısıyla P kirliliğine
sebep olamayacaklarına dair yaygın kanı olduğu düşünülmektedir. Gerçekten de agronomik
açıdan bakıldığında tarımsal alanlarımızın %58 gibi büyük bir kısmının fosfora aç olduğunu (<
6 kg P2O5) bildiren kapsamlı bir çalışma bulunmaktadır (Eyüpoğlu, 1999). Öte yandan aynı
çalışmada tarımsal alanlarımızın azımsanamayacak bir kısmının, %25, yüksek yada çok
yüksek (> 9 kg P2O5 da-1) P içerdiği de bildirilmiştir. Ayrıca fosforca zengin toprakların bölgeler
arasında dengesiz biçimde dağıldığı da görülmektedir: Marmara’da %48’e karşılık
Güneydoğu’da %11. Bolu ilinde yüksek ve çok yüksek P içeren tarımsal alanların oranı
%30’dur, ve Türkiye ortalamasının üzerindedir. İlginçtir ki yayılı P kirliliğini önleme ve
denetleme için büyük kaynaklar harcamakta olan ABD’de de birçok tarımsal arazi
Türkiye’dekiler gibi fosfora açtır (Sharpley vd., 1994; Sims, 1993). Dolayısıyla yayılı kirliliğe
önem verilmesini gerektiren tek etken ülke genelinde ne kadarlık bir arazinin fosforca zengin
olduğu değildir. Asıl önemli olan ötrofikasyona duyarlı olan yüzey suyu havzalarındaki
toprakların ne kadarının yüksek P içerdiği ve P kaybına açık olduğudur (P endeksinin
omurgasını oluşturan kaynak ve taşınım etkenleri).
9
3. GEREÇ VE YÖNTEM
3.1. Çalışma Alanına İlişkin Genel Bilgiler
Çalışma alanı Yeniçağa Gölü ve havzasını kapsamaktadır. Yeniçağa Gölü, Türkiye’nin kuzey-
batısında Bolu ili sınırları ve Batı Karadeniz havzası içinde yer almaktadır (Şekil 3.1.). Yeniçağa
havzası desimal derece koordinat sistemine göre 40.713345-40.854618 kuzey enlemleri ve
31.903298-32.198021 doğu boylamları arasında bulunmaktadır. Yoğun trafik taşıyan Ankara-
İstanbul karayolları (D100 ve O-4) göl havzasının güneyinden geçmektedir. Öte yandan
Zonguldak karayolu (D750) da gölün doğusunda yer almaktadır. Genel olarak göl çeperinde,
ağırlıklı olarak da gölün batı ve kuzeybatısında yoğunlaşan bir turbalık alan bulunmaktadır.
Havzadaki nüfus Yeniçağa ilçe merkezi ve bağlı köy nüfusundan oluşmaktadır. Ana tarımsal
etkinlikler olarak buğday, arpa ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği; balıkçılık öne çıkmaktadır.
Havzada insana bağlı etkinliklerin (örneğin, hayvancılık) göstergesi olan insan ve hayvan
yoğunlukları, havzaya ilişkin diğer temel niceliklerle birlikte sunulmaktadır (Tablo 3.1.).
Şekil 3.1. Yeniçağa havzasının kuzeybatı Anadolu’daki akarsu havzalarına göre konumu (Waterbase, 2013).
10
Tablo 3.1. Yeniçağa gölü ve havzasının özellikleri. Özellik Birim Değer Kaynak
Havza Alanı km2 145 1
Göl Alanı km2 2.42 1
Göl Derinliği m 1.6 (Ortalama) 4.5 (En Yüksek)
1
Göl Yüksekliği m 989 1
Havza Yüksekliği m 989 (En Düşük) 1175 (Ortalama)
1715 (En Yüksek)
1
Nüfus Yoğunluğu kişi km-2 42 2
Hayvan Yoğunluğu büyükbaş km-2
küçükbaş km-2
et tavuğu km-2
18 5
2187
3
1: Bu çalışma; 2: Havza alanı bazındaki 2010-2012 yılları ortalaması (TÜİK, 2013); 3: Havza alanı bazındaki 2011-2013 yılları ortalaması (Yeniçağa İlçe Tarım Müdürlüğü, 2013)
3.2. Meteorolojik Özellikler
Çalışma alanında MGM tarafından aralıklı olarak işletilen 950 m yükseklikteki Yeniçağa (MGM
No. 1708) istasyonu daha sonra kapatılmıştır. İstasyonun günlük toplam yağış, minimum
sıcaklık, maksimum sıcaklık, ortalama nisbi nem, ortalama rüzgâr hızı verileri MGM TÜMAS
aracılığıyla elde edilerek değerlendirilmiştir. Aylık ortalama değerler Tablo 3.2.’de
verilmektedir. Ölçüm yapılan aylar ve yıllar göz önüne alındığında aylık ortalama yağış 30-49
mm arasında değişmiştir. En düşük günlük sıcaklık ortalamasının kış aylarında -11oC’nin altına
inmemiş, yaz aylarında ise 15oC’nin üzerine çıkmamış olduğu görülmektedir. Benzeri bir
karşılaştırma en yüksek günlük sıcaklık için yapıldığında ortalama değer aralığının 0.5-27.1 oC
olduğu saptanmıştır. Ortalama nisbi nem ve rüzgar hızı nicelikleri sırasıyla aşağıdaki aralıklar
içinde kalmıştır: %62-90 ve 0.48-1.85 m sn-1. Gerek ölçüm yapılan yılların sayıca az olması
gerekse de izleme dönemindeki veri eksiklikleri kapsamlı bir değerlendirme yapılması önünde
engel oluşturmaktadır.
Tablo 3.2. Yeniçağa MGM istasyon ölçümlerinin ortalama aylık değerleri.
Yıl
Toplam Yağış (mm)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
1987 29 16.2 1.4 46.2 26.1 61.7
1988 17.5 34.5 58.5 39.5 50.7 91
1989 20.8 19.5 18.3 63 78.4 27.5
1991 0 0 43.6 75 0 59.2 21.3 42.5
1990 yılında tüm aylar için sıfır yağış rapor edildiğinden bu yılda ölçüm gerçekleştirilmediği kabul edilmiştir.
Yıl
Minimum Sıcaklık (oC)
Ay
11
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
1987 26.0 25.1 24.6 15.7 11.8 5.3
1988 5.5 6.1 8.4 15.6 19.0 21.5
1989 23.7 27.1 21.6 16.1 9.8 3.4
1990 0.5 4.1 13.0 14.5 18.5 21.9 25.5 25.1 21.6 18.2 14.3 6.8
1991 3.9 10.3 13.4 18.2 23.1 25.4 24.1 20.9
Yıl
Maksimum Sıcaklık (oC)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
1987 13.2 10.3 6.2 3.2 0.4 -2.7
1988 -2.6 -3.0 -0.4 3.6 7.6 11.5
1989 14.6 -6.0
1990 -10.9 -4.0 -0.6 3.7 4.4 9.1 13.0 10.9 7.0 4.1 2.4 -0.7
1991 -5.4 0.0 4.1 6.2 10.8 13.5 12.9 8.7
Yıl
Ortalama Nisbi Nem (%)
Ay
Yıl 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
1987 64.3 62.6 64.3 80.2 75.6
1988 86.7 87.2 77.5 77.3
1989 67.3 64.1 78.1 76.5 71.8 73.0
1990 72.1 79.9 69.1 68.4 62.3 67.6 71.7 73.6 80.7 84.3 88.9 89.3
1991 82.6 84.9 81.5 72.5 71.0 74.5 75.0
Yıl
Ortalama Rüzgar Hızı (m sn-1)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
1987 1.76 1.64 1.45 1.32 1.55 1.41
1988 1.10 1.64 1.84 1.45 1.43 1.39
1989 0.72 0.48 1.05 1.11 1.33 1.09
1990 1.08 1.39 1.14 1.57 1.35 1.19 1.09 1.54 1.24 1.19 1.37 1.85
1991 0.97 1.38 1.81 1.55 1.04 1.13 1.05 1.14
Çalışma alanına yakın olan ve uzun süredir işletilen iki MGM istasyonu Bolu (MGM No. 17070)
ve Gerede’dir (MGM No. 17642). Bolu istasyonunun koordinatları 40.7329 K, 31.6022 D iken
Gerede istasyonunun koordinatları 40.8046 K, 32.2176 D biçimdedir. İstasyon yükseklikleri
Bolu ve Gerede için sırasıyla 743 ve 1270 m’dir. İstasyonların günlük toplam yağış, minimum
sıcaklık, maksimum sıcaklık, ortalama nisbi nem, ortalama rüzgar hızı, toplam global güneş
radyasyonu verileri mümkün olan en uzun zaman aralıkları için MGM TÜMAS’tan elde edilerek
değerlendirilmiştir (Tablo 3.3).
12
Tablo 3.3. MGM Bolu ve Gerede istasyon ölçümlerinin ortalama aylık değerleri. İstasyon
n
Toplam Yağış (mm)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
Bolu 54 57.4 45.1 52.3 51.8 60.1 52.8 30.6 24.5 27.1 42.9 45.8 63.4
Gerede 31 68.5 43.3 53.0 65.9 83.3 62.6 37.9 27.1 25.9 39.8 58.9 74.7
n
Minimum Sıcaklık (oC)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
Bolu 54 -3.28 -2.36 -0.03 4.07 7.77 10.62 12.81 12.87 9.66 6.36 2.01 -0.79
Gerede 38 -5.50 -4.60 -2.16 2.10 5.89 8.76 10.58 10.33 7.76 4.23 0.14 -3.01
n
Maksimum Sıcaklık (oC)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
Bolu 54 5.34 7.20 11.33 16.71 21.47 24.84 27.44 27.79 24.35 19.21 13.21 7.52
Gerede 38 1.83 3.10 6.90 11.99 16.68 20.40 23.10 23.49 20.62 15.42 9.36 4.07
n
Ortalama Nisbi Nem (%)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
Bolu 54 77.94 75.18 71.99 69.70 70.92 70.61 69.01 68.83 70.54 74.42 75.16 77.98
Gerede 37 80.47 77.99 72.14 65.19 63.63 63.96 61.70 60.74 62.08 66.34 71.54 77.91
n
Ortalama Rüzgar Hızı (m sn-1)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
Bolu 54 1.25 1.40 1.55 1.61 1.50 1.49 1.56 1.53 1.41 1.17 1.15 1.24
Gerede 38 2.43 2.47 2.46 2.47 2.25 2.38 2.29 2.30 2.02 1.98 2.12 2.26
n
Toplam Global Güneş Radyasyonu (cal cm-2 gün-1)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
Bolu 7 118 183 280 395 500 566 574 537 406 252 172 109
n: Veri içeren yıl sayısı.
TÜBİTAK tarafından desteklenen ve Prof. Dr. Fatih Evrendilek tarafından yürütülmüş olan
109Y186 numaralı araştırma projesi kapsamında havzada bir meteoroloji istasyonu kurularak
22.7.2010’dan itibaren ölçümlere başlanmıştır (Evrendilek vd., 2013). İstasyonun koordinatları
40.789 K, 32.029 D iken yüksekliği 989 m’dir. Raporun ileriki bölümlerinde bu istasyondan
“Yeniçağa TÜBİTAK istasyonu” olarak söz edilecektir. İstasyonun saat bazında ölçtüğü yağış,
minimum sıcaklık, maksimum sıcaklık, ortalama nisbi nem, ortalama rüzgar hızı, toplam güneş
radyasyonu verilerinden yola çıkılarak elde edilen aylık ortalamalar Tablo 3.4.’te
sunulmaktadır.
Tablo 3.4. Yeniçağa TÜBİTAK istasyonu ölçümlerinin ortalama aylık değerleri.
Yıl
Yağış (mm)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
2010 2.5 43.2 67.3 9.4 23.4
2011 30.2 15.2 25.1 68.8 80.5 94.5 11.9 4.3 2.3 46.0 3.3 35.8
2012 24.6 14.2 29.5 7.4 26.2 1.3 1.3 0.5 0.0 0.0 9.7 45.2
2013 14.7 19.8 43.7 52.3 20.1 4.8 9.1 3.0 20.1 58.9 9.9
Yıl
Minimum Sıcaklık (oC)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
2010 14.0 11.4 8.6 4.0 0.8 -1.3
2011 -5.4 -5.9 -4.0 1.9 6.0 9.1 11.1 8.4 4.4 1.1 -6.6 -6.2
13
2012 -9.0 -10.0 -6.6 3.4 6.4 8.0 10.4 7.5 5.1 3.8 0.3 -2.2
2013 -4.8 -1.6 -1.6 2.4 5.7
Yıl
Maksimum Sıcaklık (oC)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
2010 28.1 30.3 24.3 14.5 19.5 9.9
2011 4.5 6.3 8.7 11.1 17.7 21.5 26.4 24.6 23.9 14.7 7.5 7.3
2012 1.9 2.5 6.2 17.2 20.7 25.2 26.8 25.7 26.1 21.4 14.0 7.6
2013 5.5 9.1 11.7 16.2 23.3
Yıl Ortalama Nisbi Nem (%)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
2010 74.82 69.52 77.92 85.58 68.51 82.04
2011 89.07 84.30 81.91 82.88 79.51 79.10 75.34 75.84 73.00 79.06 81.97 81.58
2012 85.85 80.90 81.03 68.01 74.82 72.82 73.41 72.60 72.05 75.04 82.04 83.93
2013 81.98 76.00 70.12 71.86 69.05
Yıl Ortalama Rüzgar Hızı (m sn-1)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
2010 2.26 2.05 2.05 1.67 1.66 1.84
2011 1.41 1.83 1.84 2.67 2.10 2.00 2.12 2.13 1.84 1.88 1.50 1.76
2012 1.63 1.85 1.86 2.50 2.10 1.84 2.08 2.05 1.74 1.60 1.50 1.84
2013 2.17 2.33 2.35 2.28 1.97
Yıl Toplam Güneş Radyasyonu (MJ m-2 gün-1)
Ay
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
2010 22.00 23.39 16.08 7.62 8.99 5.19
2011 6.11 8.69 12.74 13.34 17.06 22.26 25.96 21.99 18.50 11.13 7.80 6.00
2012 6.63 10.04 14.57 17.66 19.57 26.15 24.73 20.66 18.63 11.47 7.09 5.35
2013 6.25 8.69 12.59 17.98 24.18
3.3. Arazi Örtüsü ve Arazi Kullanımı Yeniçağa ilçesinin 1990, 2000, 2006 yıllarına ait CBS formatındaki CORINE AÖAK bilgilerine
internet ortamında ulaşılabilmektedir (TC Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2011). İlçedeki arazi
örtüsünün yaklaşık %40’ını geniş ve iğne yapraklı ormanların; %25’ini sürekli sulanan ve
sulanmayan ekilebilir tarımsal alanların oluşturduğu görülmektedir (Şekil 3.2.). Eldeki verilerin
kapsadığı 1990-2006 döneminde Yeniçağa ilçesindeki ciddi oranda bir AÖAK değişimi
gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
14
Şekil 3.2. Yeniçağa ilçesinin arazi örtüsü ve arazi kullanımının yıllara göre değişimi.
3.4. Jeolojik Özellikler ve Toprak Yapısı
Yeniçağa Kuzey Anadolu fay hattı sistemi içerisinde yer alan Gerede fay hattına paralel uzanan
birincil ve ikincil fay hatları üzerinde yer almaktadır. Yeniçağa havzası çok genç (plaeo-
kuvaterner) bir depresyon sahasıdır; eski ve yeni alüvyonlar, Alpin formasyonları ve neojen
volkanitleri içerdiği bildirilmiştir (Yalçıner, 2012). Çalışma bölgesindeki toprak türleri ve
özellikleri MWSWAT çevrimiçi sitesi aracılığıyla dünya ölçeğindeki bir veritabanından alınarak
Tablo 3.5.’te sunulmuştur.
Tablo 3.5. Çalışma alanındaki topraklar ve özellikleri (Waterbase, 2013).
Toprak No.
Toprak Adı
Katman Sayısı
Hidrolojik Grup
Bünye
Maksimum
Kök Derinliği
(mm)
Anyonların Giremediği Boşluğun Poroziteye
Oranı
Maksimum Çatlak
Hacmi: Toprak Hacmi Oranı
3003 Ao111-2bc-3003
2 C Tın 820 0.5 0.5
3026 Bk45-2bc-3026
2 C Tın 660 0.5 0.5
3208 Lo91-2bc-3208
2 D Tın 800 0.5 0.5
Birinci Katman Özellikleri
Toprak Numarası
Katman Derinliği1
(mm)
Islak Hacim
Yoğunluğu
Yarayışlı Su
Kapasitesi
Doymuş Hidrolik
İletkenlik
Organik Karbon
(%)
Kil-Mil-Kum (%)
Yansıta bilirlik
ETKE K2
15
(g cm-3) (mm H2O mm-1
toprak)
(mm sa-1)
3003 300 1.2 0.146 14.08 2.4 22-34-44
0.0048 0.2719
3026 300 1.3 0.117 8.49 1.2 22-40-39
0.0484 0.2671
3208 300 1.4 0.106 5.95 1 22-34-44
0.0712 0.287
İkinci Katman Özellikleri
Toprak Numarası
Katman Derinliği1
(mm)
Islak Hacim
Yoğunluğu (g cm-3)
Yarayışlı Su
Kapasitesi (mm H2O
mm-1
toprak)
Doymuş Hidrolik
İletkenlik (mm sa-1)
Organik Karbon
(%)
Kil-Mil-Kum (%)
Yansıta bilirlik
ETKE K2
3003 1000 1.3 0.146 8.47 0.8 27-29-44
0.1047 0.2719
3026 1000 1.5 0.117 2.67 0.6 27-38-35
0.154 0.2671
3208 1000 1.5 0.106 2.66 0.5 30-32-38
0.1867 0.287
1: Toprak yüzeyinden katmanın en alt noktasına kadar olan derinlik. 2: ETKE erodibilite faktörü (0.013 metrik ton m2 sa (m3 metrik ton cm)-1)
3.5. Akarsular
Gölü besleyen akarsular Hamzabey, Güzveren, Kaymaz, Ömerli, Fındıklı, Aksu, Kınalı
(Adaköy) dereleridir. Bu dereler için DSİ tarafından tahmin edilmiş olan taşkın debileri Tablo
3.6.’da sunulmaktadır. Gölün tek çıkışı ise Çağa Kanalı’dır. Gölün Çağa Kanalı’na boşaldığı
noktada DSİ tarafından inşa edilmiş olan 989.5 m kotlu bir regülatör bulunmaktadır.
Tablo 3.6. Yeniçağa Gölü’nü besleyen derelerin 100 ve 500 yıl tekerrürlü yağış debileri.
Dere Alt Havza Alanı (km2) Q100 (m3 sn-1) Q500 (m3 sn-1)
Hamzabey 60.1 39.8 58
Kınalı (Adaköy) 9.2 6.4 9.4
Aksu (Deliler) 44.8 26.6 42.2
Kaymaz 10 11.7 13
Güzveren 24.4 11.7 17.5
Fındıklı ve Kirenli 5.3 5.6 8.2
Q100: 100 yıl tekerrürlü yağış için debi. Q500: 500 yıl tekerrürlü yağış için debi. Kaynak: DSİ 53. Bölge Müdürlüğü.
3.6. Su Kullanımı Çalışma alanındaki yerleşimlerin su gereksinimleri yeraltı suyundan karşılanmaktadır. Nüfusun
yaklaşık % 65’inin yaşadığı ilçe merkezindeki kanalizasyon şebekesi evsel atıksuyu cazibe ile
toplamaktadır. Atıksuyun gölün kuzeyinde ve Çağa kanalının doğu yakasında konumlu
bulunan doğal arıtma tesisine (Şekil 3.4; desimal derece koordinatlar: 40.8033 K, 32.0373 D)
aktarılmasını sağlayan iki adet pompa istasyonu (Pİ-1 ve Pİ-2) ilçe merkezinin batısında ve
doğusunda bulunmaktadır (Şekil 3.3). Bir numaralı istasyon Ömerli Deresi’nin, Pİ-2 ise Kirenli
16
Deresi’nin yakınındadır. Köylerin atıksu arıtımı ise fosseptik sistemler aracılığıyla
gerçekleştirilmektedir.
Yeniçağa İlçe Tarım Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre çalışma alanında tarımsal sulama
şebekesi bulunmamaktadır, çiftçiler zaman zaman akarsulardan tarlalarına motopompla su
çekmektedir. Dolayısıyla CORINE 2006 tarafından “sürekli sulanan alan” olarak sınıflandırılan
bölgelerin gerçekte tarımsal sulama şebekeleri bulunmadığı anlaşılmıştır.
Şekil 3.3. Yeniçağa ilçe merkezinin evsel atıksu pompa istasyonları, konumları ve yakınlarındaki dereler (GIZ, 2010).
17
Şekil 3.4. Yeniçağa doğal evsel atıksu arıtma tesisinin uydu fotoğrafı (Kaynak: Google Earth; Fotoğraf Tarihi: 12.11.12).
3.7. Tarımsal Bitki Üretimi ve Alan Kullanımı Yeniçağa ilçesinde tarımsal bitki üretimi için kullanılan alanın ağırlıklı olarak tahıl yetiştirmeye
ayrıldığı görülmektedir (Şekil 3.5.a.). Son on yıl (2003–2012) içerisinde tahıl ekilen alanın
3000–4000 ha arasında değiştiği bildirilmiştir. Tahıl üretimi için ayrılan alanın büyük bölümü
buğday ve arpa için kullanılmaktadır (Şekil 3.5.b.). Buğday ve arpa verimi 1991–2012 yıllarını
kapsayan dönemde sırasıyla 2±0.3 ve 2.3±0.4 ton ha-1 olarak gerçekleşmiştir.
Şekil 3.5. Yeniçağa ilçesinde tarımsal alan kullanımı (Kaynak: TÜİK).
18
3.8. İnorganik Gübre Kullanımı İlçe sınırları içerisinde inorganik (ticari veya kimyasal) gübre satışı Yeniçağa Tarım Kredi
Kooperatifi tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu kurumdan alınan satış verileri Tablo 3.7.’de
sunulmaktadır. Satılan gübrelerden P içerenlerin 20.20.0 ve kompoze (15.15.15) gübreleri
olduğu görülmektedir. Burada kooperatifçe satılan gübrenin bir bölümünün Yeniçağa ilçesi
dışında kullanılmak üzere alınmış olma, öte yandan Yeniçağa’da kullanılan gübrenin bir
bölümünün de kooperatif haricindeki satıcılardan temin edilmiş olma olasılıklarının da var
olduğu belirtilmelidir. Çalışma bölgesindeki çiftçiler -özellikle gelişmiş ülkelerde yaygın olarak
uygulanan- “besin planlama”sını yapmadıkları için tarlalarına uyguladıkları inorganik gübre
miktarına ilişkin kapsamlı ve güvenilir kayıt bulunmamaktadır. Bundan ötürü Tablo 3.7.’deki
satış miktarları inorganik gübre uygulama oranının tahmininde kullanılabilecek tek güvenilir
veri seti olarak öne çıkmaktadır.
Tablo 3.7. Yeniçağa ilçesinde satılan inorganik gübre miktarları.
Yıl
Gübre Türü
20.20.0 15.15.15 AN33 Üre % 26’lık Ca(NO3)2
% 21’lik NH4(SO4)2
Miktar (ton)
2011 58 50 88 63 0.5 2
2012 55 17 78 18 53 25
20131 15 2 52 30 53 6
Besin İçeriği
N: % 20 P2O5:% 20 K2O: % 0
N: % 15 P2O5:% 15 K2O: % 15
N: % 33
N: % 46
CaO: % 26,5
N: % 15.5
N: % 21 S: % 24
1: 01.01.13-14.08.13 arası dönem.
3.9. Tarım Hayvanı Varlığı ve Organik Gübre Kullanımı Bir önceki bölümde belirtildiği üzere çalışma bölgesinde tarımsal besin planlaması
uygulanmamaktadır. Dolayısıyla tarımsal alanlara, özellikle ekilen alanlara, uygulanan organik
(hayvansal) gübre miktarına ilişkin güvenilir, kapsamlı kayıtlar bulunmamaktadır. Bundan ötürü
organik gübre uygulama oranının çalışma alanındaki tarım hayvanı varlığından yararlanılarak
tahmin edilmesi gerekmektedir. Yeniçağa İlçe Tarım Müdürlüğü’nden sorumluluk alanlarındaki
tarım hayvanı varlığına ilişkin veriler elde edilerek Tablo 3.8.’de sunulmuştur.
19
Tablo 3.8. Organik gübre uygulama oranı tahmininde kullanılan nicelikler. Yıl
Büyükbaş Küçükbaş Tavuk1
adet
2011 2,507 727 397,000
2012 2,608 932 392,000
2013 4,411 1,279 392,000
Gübre Üretimi Katsayısı2
(kg gün-1 adet-1)
5
0.6
0.0034
Gübre Geri kazanım
Katsayısı3
0.5
0.5
0.95
1: Et tavuğu (broyler). 2: Kuru katı bazında. 3: Hayvanın kapalı tutulduğu dönemde kolayca toplanıp saklanabilecek gübre miktarını hesaplamada kullanılan katsayı. 4: Et tavuğunun yetiştirme dönemi boyunca 0.876 kg kuru gübre ürettiği; yetiştirme döneminin 45 gün olduğu; bir yılda 6 yetiştirme dönemi bulunduğu kabul edilerek hesaplanmıştır.
Hayvanların kapalı tutuldukları dönemde oluşturdukları, dolayısıyla da geri kazanılması kolay
olan organik gübrenin miktarı hayvan sayısı, gübre üretim katsayısı ve gübre geri kazanım
katsayısı kullanılarak tahmin edilmiştir. Küçükbaş ve büyükbaş hayvanların 1 Mayıs–1 Kasım
arasında otlatıldıkları, dolayısıyla otlatma döneminin 180 gün sürdüğü kabul edilerek otlaklara
uygulanan organik gübre miktarı hesaplanmıştır.
3.10. Arazi Çalışmaları Proje kapsamında çalışma alanındaki akarsular, göl suyu ve dip sedimanı, yaş ve kuru
atmosferik çökeltiler ve topraktan örnekler elde edilerek analiz edilmiştir. Ayrıca akarsuların
debileri de ölçülmüştür.
3.10.1. İzleme Altyapısı Arazi çalışmalarında yararlanılan ve sürekli olarak sahada bulunan gereçler aşağıdaki gibidir
(Şekil 3.6.):
a. Meteoroloji İstasyonu: Bu projede araştırmacı olarak görev yapan Prof. Dr. Fatih
Evrendilek’in yürütücülüğünü yaptığı 109Y186 No.lu uluslararası TÜBİTAK COST
projesi kapsamında kurup halen işletmekte olduğu istasyondan (ET107; Campbell
Scientific Inc., Logan, Utah, ABD) yararlanılmıştır. İstasyonun enlem, boylam ve
yüksekliği sırasıyla 40.7909 K, 32.0382 D, ve 989 m’dir.
b. Otomatik Debi Ölçüm-Su Örnekleme İstasyonları: Tablo 3.6.’daki değerler esas
alınarak gölü besleyen diğer akarsulara göre daha yüksek debilere sahip oldukları
20
kabul edilen Aksu ve Hamzabey derelerinin üzerine birer adet “otomatik debi ölçüm-su
örnekleme istasyonu” kurulmuştur (Şekil 3.6.). Buradan itibaren yukarıdaki istasyonlara
kısaca “otomatik istasyon” denilecektir. Aksu otomatik istasyonunun enlem ve boylamı
sırasıyla 40.7822 K ve 32.0370 D iken Hamzabey otomatik istasyonunun koordinatları
40.7879 K ve 32.0142 D’dur.
Otomatik debi ölçümlerinin doğruluğunu arttırmak için özel olarak hazırlatılan yamuk
kesitli metal savaklar dere yatağına yerleştirilmiştir (Şekil 3.7.). Savakların yan ve alt
bölgelerinin su geçirmezliğini sağlamak için taş, toprak ve beton dolgu kullanılmıştır.
Su derinliğinin düşük olması nedeni ile Aksu istasyon savağının metal plakalarla
daraltılmasına karar verilmiş, suyun daha dar bir dikdörtgen kesitten geçişi
sağlanmıştır. Aksu dikdörtgen kesitinin ölçüleri aşağıdadır: genişlik = 1.43 m; yükseklik
= 1.02 m. Öte yandan, Hamzabey yamuk kesitinin ölçüleri şöyledir: üst kenar genişliği
= 4.6 m; alt kenar genişliği = 2.9 m; yükseklik = 1.3 m.
İstasyonun önemli bileşenlerinin (debimetre ve örnekleyici) korunması için penceresiz
kabinlerden yararlanılmıştır (HEBO AŞ; Pendik, İstanbul). Her otomatik istasyon birer
adet Sigma AV debimetre sensörü, Sigma 950 açık kanal debimetresi ve Sigma SD900
taşınabilir örnekleyici içermektedir (Hach Lange GmbH; Duesseldorf, Almanya).
Debimetre sensörü su basıncı ve hızını algılayarak debimetreye aktarmaktadır.
Debimetre ise basınç sinyalini derinliğe dönüştürdükten sonra kullanıcının kesit
geometrisine ilişkin sisteme önceden girmiş olduğu değerleri kullanarak ıslak alanı
hesaplamaktadır. Ölçülen hız ıslak alanla çarpılarak debi bulunmakta ve kurulu hafıza
kartına kaydedilmektedir. İzleme çalışmaları esnasında debimetre hafızasında birikmiş
olan zamana bağlı su derinliği, hızı ve debisi verileri “Insight for Windows” yazılımı
(Hach Lange GmbH; Duesseldorf, Almanya) aracılığıyla dizüstü bilgisayara belirli
aralıklarla aktarılmıştır. Yapılan denemeler debiye veya hacme bağlı otomatik su
örnekleme programının etkili olmayacağını gösterdiğinden SD900 örnekleyici zaman
ayarlı su örnekleme (1 örnek gün-1) gerçekleştirecek biçimde programlanmıştır.
İstasyonun güç gereksinimi yukarıda belirtilen bileşenlerle uyumlu olan 12V şarj
edilebilir bataryalarla sağlanmıştır. Sahadaki bataryalar düzenli aralıklarla yeni şarj
edilmiş bataryalarla değiştirilmiştir.
21
Şekil 3.6. Islak-kuru atmosferik çökelme (Y1 ve Y2), meteoroloji ve akarsu izleme istasyonlarının konumları (Kaynak: Google Earth; Fotoğraf Tarihi: 12.11.12).
Şekil 3.7. Aksu otomatik istasyonunun yapım sürecinden görüntü.
c. Yaş-Kuru Atmosferik Çökelme Örnekleyicileri: Göle atmosferik yaş (yağmur ve kar) ve
kuru çökelme yolu ile giren besin elementlerinin miktarlarını belirleyebilmek için 2011
yılında gölün güneyine (Y1) ve doğusuna (Y2) iki adet yaş-kuru çökelme örnekleyicisi
yerleştirilmiştir (Şekil 3.6.). Örnekleyicilerin konumlandırıldığı noktaların koordinatları
ise şöyledir: 40.7743 K, 32.0171 D (Y1); 40.7833 K, 32.0358 D (Y2).
22
Örnekleyiciler, "Andersen wet-only rain sampler" örnekleyicisi model alınarak
İstanbul'da faaliyet gösteren bir firma tarafından üretilmiştir. Örnekleme cihazlarının
ana bileşenleri iki adet örnek toplama kabı, bir adet hareketli çatı (kapak), motor ve
nem sensöründen oluşmaktadır (Şekil 3.8.). Nem sensörü ıslandığı anda 12-V’luk
aküyle tahrik edilen ve çatıyı hareket ettiren motoru çalıştırmakta böylece kuru
örnekleme kabının üzeri kapatılırken yaş örnekleme ünitesinin üzeri açılmaktadır. Bu
ünite atmosfere açık huni biçimli, ıslak çökelme örneğini toplayan metal bir yapıdan ve
bu yapıya takılmış olan plastik örnek şişesinden oluşmaktadır. Yağış sonlanıp sensör
kuruduğunda ise çatı mekanizması yeniden harekete geçmekte ve bu kez kuru
örnekleme kabının üzeri açılmaktadır. Böylece, yaş ve kuru çökelme örnekleri ayrı ayrı
toplanabilmektedir.
Şekil 3.8. Yaş-kuru atmosferik çökelme örnekleyicisi (Y1).
3.10.2. Sahada Gerçekleştirilen Ölçüm ve Örnekleme Çalışmaları Otomatik istasyonların bulunduğu dereler de dâhil olmak üzere tüm derelerde taşınabilir
akustik doppler cihazı (FlowTracker Handheld-ADV; SonTek, San Diego, California, ABD) ile
düzenli debi ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Günlük ölçümlere başlanmadan önce cihaza kurulu
yazılımdan yararlanılarak “otomatik kalite kontrolü” yapılmıştır. Ölçümler için türbülans ve ters
akışın olmadığı, bitki içermeyen, suyun her noktada sakin ve aynı yönde aktığı olabildiğince
düzgün kesitler seçilmiştir. Zorunlu durumlarda taş, bitki vb. engeller temizlenerek yukarıda
belirtilen koşulların geçerli olması sağlanmıştır. Cihazda kurulu olan yöntemlerden “çok noktalı”
ölçüm yönteminden yararlanılarak ve birden fazla istasyon (nokta) kullanılarak akarsu debisi
saptanarak cihaz belleğine kaydedilmiştir (Şekil 3.9.). Bunun ardından ilgili veri dosyaları cihaz
yazılımı (SonTek FlowTracker v2.30; SonTek, San Diego, California, ABD) yardımıyla dizüstü
bilgisayara aktarılmıştır.
23
Şekil 3.9. Akarsuda manuel debi ölçümü.
Yatak genişliği birkaç m ile sınırlı olan akarsularda tek noktadan elle 1-L’lik vida kapaklı
polipropilen şişeler kullanılarak su örnekleri alınmıştır. Asıl örneğin alınmasından önce
kullanılacak şişe birkaç kez örneklenen su ile yıkanarak olası kontaminasyon riski azaltılmıştır.
Eylül 2011-Ekim 2012 döneminde motorlu tekne ile göle çıkılarak Van Dorn tipi yatay
örnekleyici (Alpha Horizontal) kullanılarak su örnekleri elde edilmiştir. Sahadaki durumun
temsil edilebilmesi için göl yüzeyine yayılmış 15 istasyonda örnekleme gerçekleştirilmiştir
(Şekil 3.10.). Kararsız analitlerin ölçümü örneklemenin hemen ardından yapılmış; örnekler
daha sonra vida kapaklı plastik şişelerde diğer analizlerin gerçekleştirilebilmesi için AİBÜ
Çevre Mühendisliği Laboratuvarı’na götürülmüştür.
Şekil 3.10. Örnekleme istasyonlarının göl üzerindeki dağılımı (Kaynak: Google Earth; Fotoğraf Tarihi: 12.11.12).
24
Yukarıda belirtilen su örnekleme istasyonlarında Temmuz 2012-Eylül 2012 döneminde Birge-
Ekman tipi örnekleyici kullanılarak yaklaşık 10-30 cm derinlikten dip sedimanı örneklenmiştir.
Çalışma alanında TGSKMAE’ne bağlı araştırmacılarca farklı arazi kullanım ve dağılımını temsil
edecek biçimde GPS koordinatları tespit edilen alanlardan 2011 ve 2012 yıllarında
gerçekleştirilen iki çalışma sonucunda sırasıyla 68 ve 66 toprak örneği alınmıştır. Örnekleme
yapılırken tarım arazilerine ağırlık verilmiştir. Bu arazilerin iki farklı katmanından, yüzey (0-20
cm) ve yüzey altı (20-40 cm), örnek elde edilmiştir. Diğer arazi kullanım türlerine ait alanlarda
ise sadece yüzey (0-20 cm) örneklemesi yapılmıştır. Toprak yapısı arazide toprak örneklemesi
esnasında belirlenmiştir (Soil Survey Staff, 1999). Örnekler Ankara’ya götürülerek TGSKMAE
laboratuvarlarında analiz edilmiştir.
3.11. Laboratuvar Analizleri Atmosferik örneklemelere Eylül 2011'de başlanmış ve Kasım 2012'ye kadar devam ettirilmiştir.
Bu çalışmada her yağmur olayı ayrı bir numune gibi toplanmamış ancak haftalık aralıklarla
toplanmıştır. Yaş örnekler çalışma alanındaki yağış olaylarına bağlı olarak elde edilmiş, bu
örneklerin yağış olay(lar)ını takiben en fazla bir hafta sahada bekletildikten sonra AİBÜ Çevre
Mühendisliği laboratuvarına getirilmesine çalışılmıştır. Kuru örnekleme çalışma başında bir
haftalık aralıklarla gerçekleştirilmiş ancak bu örneklerin P içeriğinin analitik nicelleştirme
sınırına çok yakın veya bu sınırın altında çıkması nedeni ile kuru örnekleme aralığının iki
haftaya çıkarılmasına karar verilmiştir. Personel, hava koşulları, kuru örnekleme kaplarına
kimliği belirsiz kişilerce zarar verilmesinden kaynaklı örnek kayıpları gerçekleşmiş, ancak
bunların en azda tutulması için önlem alınmıştır.
Veri kalitesini arttırabilmek için çalışma başlangıcında uygulanan örnekleme protokolünde
değişikliğe gidilmiştir. Başta uygulanan protokol şöyledir: Y1 ve Y2’de sürekli olarak sahada
tutulan birer adet metal (kuru çökelme) ve plastik (yaş çökelme) örnekleme kabı kullanılmıştır.
Yaş çökelme örnekleri önceden temizlenmiş vida kapaklı polipropilen örnek şişelerine alınmış
ve yaş çökelme örnekleme kabı, örnekleyicinin içerisinde ayrı bir şişe içerisinde saklanan
deiyonize su (15 MΩ·cm) ile 2-3 defa dikkatlice yıkanmıştır. Örneklemeye başlamadan önce
100 mL deiyonize su ile “saha kör örneği” alınmıştır. Kuru çökelme örnekleri de yaş çökelmede
olduğu gibi önceden yıkanmış plastik şişelere alınmıştır. Ancak burada farklı olarak, biriken
kuru çökelme örnekleri 100 mL deiyonize su ile süspansiyona çevrilerek şişelere aktarılmıştır.
Dolayısı ile kuru çökelme örneklerinin toplam hacmi 100 mL olmuştur. Örneğin alınmasını
takiben yaş örneklemede belirtilen deiyonize su ile yıkama ve kör örnek temin işlemleri kuru
25
örnekleme kabına da uygulanmıştır. Saha kör örnekleri özellikle kuru çökelme verilerinin
değerlendirilmesinde ve gereğinde düzeltilmesinde yarar sağlamıştır. Toplanan örnekler ve
saha kör örnekleri aynı gün AİBÜ Çevre Mühendisliği laboratuvarına aktarılmıştır. Yukarıda
verilen örnekleme yöntemi Mart 2012 tarihine kadar devam ettirilmiştir. Mart 2012’den itibaren
devreye alınan protokol ise analit değerlerindeki hata payını arttırabileceği düşünülen ve
sahada zaman kaybına neden olan işlem basamaklarının kaldırılması için tasarlanmıştır. Yeni
protokolde yaş ve kuru örnekleme için birden fazla plastik kap kullanılmıştır. Saha
örnekleyicilerin yanında gerçekleştirilen kuru çökelme örneği hazırlama, saha kör örneği temini
işlemlerine son verilmiştir. Örnekleme günü kuru ve yaş örnek içeren kapların kapakları sıkıca
kapatılmış ve başkaca bir işlem yapılmadan bunlar AİBÜ Çevre Mühendisliği laboratuvarına
iletilmiştir. Laboratuvara gönderilen örnekleme kaplarının yerine ise laboratuvarda önceden
yıkanarak hazırlanmış benzer örnekleme kapları yerleştirilerek örnekleme yeniden
başlatılmıştır. Örnekleme kapları sahaya gönderilmeden önce laboratuvarda birçok kez
deiyonize su ile yıkama suyunun elektrik iletkenliği ≤ 1.5 μS cm-1 oluncaya kadar yıkanmıştır.
Sıvı ve yarı-katı örnekler analizlerin gerçekleştirilmesine dek buzdolabında saklanmıştır.
Toprak örnekleri laboratuvarda ince bir katman biçiminde serilerek kurutulmuş, ardından
santrifüjlü değirmende (ZM 200; Retsch, Haan, Almanya) dane boyu < 1 mm olacak biçimde
öğütülmüştür. Sediman örnekleri 40-50oC’de sabit kütleye ulaşılıncaya dek kurutulmuştur.
Kuru çökelme örnek kabı sıkıca kapatılmış biçimde laboratuvara ulaştırılmış, analize
hazırlanana dek oda sıcaklığında açılmadan saklanmıştır. Sıvı örnekler ÇRF, NO3, TÇF, TÇA
analizleri için 0.45-µm’lik şırınga tipi membran filtre (Millex-HV) kullanılarak süzülmüştür,
yukarıda belirtilen analitlerin tayininde “süzüntü” kullanılmıştır. Toplam F, TÇF, TA ve TÇA
analizleri için sıvı örnekler persülfat sindirimine tabi tutulmuştur (Ebina vd., 1983). Yukarıdaki
sindirim yöntemi TÇF ve TÇA için örneğin süzüntüsüne, TF ve TA içinse süzülmemiş örneğe
uygulanmıştır. Elemental içerik açısından ICP-MS analizine tabi tutulacak sıvı örnekler %1
(h:h) oranında derişik HNO3 ile asitlendirilmiştir, sediman örnekleri ise “mikrodalga sindirimi”ne
tabi tutulmuştur: Yaklaşık 50 mL örnek 50oC’de en az 2 gün kurutularak susuzlaştırılmış ve
sabit kütleye getirilmiş, bunun ardından 0.3 g örnek özel Teflon kaplara alınarak mikrodalga
fırında (StartD HPR-EN-03; Milestone, Sorisole, İtalya) kademeli olarak 200-110oC’de ve 45
bar basınç altında asit sindirimine maruz bırakılmış, saf su (18 MΩ·cm) ile sabit hacme
getirilmiştir.
Aşağıda belirtilen analitik ölçümlerde, aksi belirtilmediği takdirde, Standart Yöntemler’in
kullanıldığı anlaşılmalıdır (Eaton vd., 2005).
26
Toplam P, TÇF ve ÇRF tayinleri için sırasıyla “süzülmemiş ve sindirilmiş”, “süzülmüş ve
sindirilmiş”, süzülmüş örneklere “molibdat-askorbik asit” yöntemi uygulanmıştır. Öte yandan,
TA, TÇA ve NO3 içeriklerinin belirlenmesinde sırasıyla “süzülmemiş ve sindirilmiş”, “süzülmüş
ve sindirilmiş”, süzülmüş örnekler “morötesi spektrofotometrik tarama” yöntemi ile analiz
edilmiştir. Azot ve P tayinlerinde “görünür-morötesi spektrofotometre”den (DR 5000; Hach
Lange, Duesseldorf, Almanya) yararlanılmıştır.
Sedimanın içerdiği dört P fraksiyonunu (İF, OF, AF, ve AOİF) nicelleştirmek için kimyasal
ekstraksiyon yönteminden yararlanılmıştır (Ruban vd., 1999). Fraksiyonların belirlenmesinde
1 ve 3.5 M HCl, 1 M NaOH ve 1 M NaCl çözeltilerinden yararlanılmıştır. Her bir fraksiyon için
gerçekleştirilen ekstraksiyon işleminin sonunda oluşan süspansiyon santrifüjlenmiş, üst
suyunun - dolayısıyla fraksiyonun - P içeriği “molibdat-askorbik asit” yöntemi ile saptanmıştır.
Örneklerin içerdiği elementlerinin nicelleştirilmesinde ICP-MS (X Series 2; Thermo Fisher
Scientific, Waltham, MA, ABD) kullanılmıştır. Analiz yönteminin oluşturulmasında ABD EPA’nın
6020/6020A numaralı yöntemleri esas alınmıştır (Spencer, 2004). Kalite kontrolü ve ölçülen
derişimlerin otomatik olarak düzeltilmesi için Sc, Y ve In iç standart olarak kullanılmıştır.
Kalibrasyon ve kalite kontrol standartlarının hazırlanması, gerektiğinde örneklerin seyreltilmesi
ICP-MS cihazına bağlanmış olan otomatik seyreltici (ID100; Thermo Fisher Scientific,
Waltham, MA, ABD) tarafından gerçekleştirilmiştir.
Toprak örneklerinin BYF miktarının belirlenmesinde kimyasal ekstraksiyon ve askorbik asitli
kolorimetrik tayin yöntemleri kullanılmıştır (Murphy ve Riley, 1962; Olsen vd., 1954).
Organik madde içeriği, Richards (1954) tarafından bildirilen Walkley-Black yönteminin modifiye
edilmiş şekli uygulanarak tayin edilmiş, organik karbon ise organik madde kapsamından
hesaplama yolu ile belirlenmiştir (Ülgen ve Ateşalp, 1972). Bünye ise hidrometre yöntemi
kullanılarak saptanmıştır (Bouyoucos, 1951). Hacim ağırlığı, bozulmamış örnekler kullanılarak
kuru toprağın toplam hacmine oranlanmasıyla hesaplanmıştır (Black ve Hartge, 1986). Toplam
N, mikro Kjeldahl yöntemi ile tayin edilmiştir (Bremner, 1965). Hidrolik iletkenlik bozulmamış
toprak örneklerinde sabit seviyeli hidrolik iletkenlik seti kullanılarak belirlenmiştir (Klute ve
Dirksen, 1986).
3.12. Veri Analizi
Sahadaki gereçlerin otomatik olarak ürettiği ham veri, sahadaki ve laboratuvardaki çalışmalarla
elde edilen veriler aşağıda ayrıntıları verilen analizlere tabi tutulmuştur.
27
Atmosferik örnekleyicilerin yaş ve kuru çökelmeyi %100 verimle örnekledikleri kabul edilmiştir.
Azot ve P türlerinin Ç̅𝑦 hesaplamasında örnekleme dönemindeki yağış miktarı; Ç̅𝑘
hesaplamasında örnekleme alanı 0.049 m2 ve örnek hacmi 100 mL olarak alınmıştır.
Geri yörünge çalışmasında ABD NOAA tarafından geliştirilen ve tüm dünyadaki araştırmalar
için internet üzerinden kullanıma açık olan READY HYSPLIT modelinden yararlanılmıştır
(Draxler ve Rolph, 2013; Rolph, 2013). Yaş örnekleme günlerinden geriye doğru üç günlük geri
yörünge hesaplamaları gerçekleştirilmiştir. Bu hesaplamalarda “trajectory ensemble” ve
“model vertical velocity” seçenekleri kullanılmış ve her bir yağış için 24 adet geri yörünge
hesaplanmıştır. Yine hesaplamalar her bir yönde 9 adet olmak üzere x, y ve z boyutları için
toplamda 27 geri yörüngeden oluşmuştur. Geri yörünge hesaplamalarında yalnızca yer
seviyesinden 1500 m yükseklikteki hava kütlesi (yaklaşık olarak bulutların bulunma yüksekliği)
hesaba katılmıştır.
Verilerin belirleyici istatistiklerinin eldesinde, hipotez testi gerektiren istatistiksel yöntemlerin
uygulanmasında Microsoft Excel® veya MINITAB® yazılım paketleri kullanılmıştır.
3.13. SWAT Modelinin Uygulanması Yeniçağa Gölü’nün karasal besin kaynaklarının, gölü besleyen akarsuların oluşturduğu dışsal
besin yükünün zamansal değişimini inceleyebilmek için SWAT modelinden yararlanılmıştır
(Arnold vd., 1995; Arnold vd., 1993). Modelin ESRI® ArcMap (2012) arayüzü için geliştirilen
ArcSWAT (2013) sürümü kullanım kılavuzunda (Winchell vd., 2013) belirtilen basamaklar
sırasıyla izlenerek çalışma alanına uygulanmıştır.
ArcSWAT’ın uygulanabilmesi için CBS formatında SYM, AÖAK ve toprak haritalarının hazır
bulunması zorunludur. Çalışma alanını kapsayan ve TGSKMAE’ne bağlı araştırmacılarca elde
edilen raster formatındaki ve 10 m x 10 m çözünürlüğündeki SYM (Harita Genel Komutanlığı,
2011); polygon formatındaki 2006 yılına ait CORINE AÖAK haritaları kullanılmıştır. Modelin
toprak bileşenine ait parametrelerle ilişkilendirilebilecek CBS formatında bir toprak haritası
bulunamamıştır. Bundan ötürü SWAT’ın ABD dışındaki uygulamalarını desteklemek amacı ile
geliştirilen açık kaynak MWSWAT yazılımı (George ve Leon, 2007) ve bununla ilgili internet
ortamındaki kaynaklardan yararlanılmıştır: Dünya ölçeğinde CBS formatında toprak haritalarını
içeren bir veritabanından çalışma bölgesini kapsayan, değişik toprak türlerinin mekânsal
dağılımını gösteren bir harita elde edilmiştir (Waterbase, 2013).
Çalışma alanı (Yeniçağa Gölü drenaj havzası) sınırlarının belirlenmesinde D8 yöntemi
kullanılmıştır. Dağınık hidrolojik modeller için D8 yaklaşımı (sekiz akış yönü), drenaj havza
28
yapısının modellenmesinde geçerli yaklaşımlardan biridir (Jenson ve Domingue, 1988;
Turcotte vd., 2001). D8 yönteminin uygulaması dört basamakta gerçekleşmektedir (Şekil
3.11.). İlk iki basamak sonucunda elde edilen havza sınırı ile kesilen SYM raster dosyası
ArcSWAT girdisi olarak kullanılmıştır (Şekil 3.12.).
Şekil 3.11. Sayısal yükseklik modeli yardımıyla drenaj havzasının belirlenmesi.
Şekil 3.12. Çalışma alanının sayısal yükseklik modeli.
Göl çevresindeki bölgenin eğiminin düşük olması ArcSWAT’ın akarsu şebekesini gerçeğe
yakın biçimde oluşturmasını engelleyebileceği bildirilmiştir (Winchell vd., 2013). Bundan ötürü
Google Earth® ve Bing®’in sağladığı uydu fotoğraflarından yararlanılarak ArcMap ortamında
elle çalışma alanının sentetik akarsu haritası shape formatında çizilmiştir (Şekil 3.8.). Modelin
yapısından kaynaklanan zorunluluktan ötürü tüm akarsuların birbirlerine bağlanması
gerektiğinden akarsular göl aynasında da sürdürülmüştür. Bu harita ArcSWAT’a “Burn in a
stream network” özelliği kullanılarak aktarılmıştır.
29
Sayısal yükseklik modeli girdisinden yararlanılarak ArcSWAT’ta kullanılabilecek “alt havza”
alanlarının minimum 73, maksimum 14,538 ha olabileceği görülmüştür. Minimum değer
seçildiğinde en ayrıntılı akarsu şebekesi ve maksimum sayıda alt havza elde edilirken alan
değeri büyütüldükçe akarsu şebekesinin ayrıntı düzeyi ve alt havza sayısı azalmaktadır. Bu
çalışmada en düşük değerin (73 ha) seçilmesi durumunda dahi Fındıklı, Kirenli ve Ömerli
derelerinin ArcSWAT’ta tanımlanmasının mümkün olmadığı görülmüştür. Modelin kullanımını
kolaylaştırırken benzeşim yeteneğini sıkıntıya sokmayacak bir alt havza alanı olarak 500 ha
seçilmiştir. Başka bir deyişle bu çalışmada akarsuların başlatıldığı nokta 500 hektarlık drenaj
alanının çıkış noktasıdır. Sözü geçen drenaj alanı 10 m x 10 m’lik 50,000 hücreden
oluşmaktadır.
Yukarıda çalışma alanının uydu fotoğrafı üzerinde gösterilen akarsu izleme istasyonları (Şekil
3.6.) alt havza çıkış noktası (subbasin outlet) olarak ArcSWAT’a girilmiştir (Şekil 3.13.).
İzledikleri dereler sentetik akarsu ağında yer almadığı için Fındıklı, Kirenli, Ömerli istasyonları
dışarıda tutulmuştur. Aksu istasyonu derenin göle boşaldığı noktaya çok yakın olduğundan (<
300 m) SWAT benzeşimlerinde sorun olmaması için derenin deşarj noktasında olduğu kabul
edilmiştir. Yeniçağa Gölü’nün benzeşimini gerçekleştirebilmek için göl rezervuar olarak modele
tanıtılmış ve 10 No.lu alt havzanın çıkışına yerleştirilmiştir (Şekil 3.13.). Sentetik akarsu ağının
göl aynasının altında kalan bölümü üzerinde otomatik olarak yerleştirilmiş noktalar ise gerçekte
karşılığı bulunmayan alt havzaların oluşturulmaması ve olası benzeşim hatalarının
engellenmesi için silinmiştir. Sekiz numaralı alt havza için belirlenmiş olan çıkış noktası
(32.021661, 40.774510) tüm havzanın deşarj noktasıdır (whole watershed outlet).
Şekil 3.13. İnşa edilen SWAT modelinin bileşenleri.
30
3.14. Fosfor Endeksi Çalışmaları
Fosfor endeksi hesaplamalarında kullanılacak haritaların örnekleme noktalarındaki verilerden
hareketle üretilebilmesi için ArcMap® 10.1’de (ESRI, 2012) bulunan “inverse distance weighted
(IDW)” aracı ile enterpolasyon tekniği uygulanmıştır. Pennsylvania (ABD) P endeksinin
(Sharpley vd., 2003) ayrıntılı uygulaması yukarıda hazırlanış yöntemi açıklanan haritalara ek
olarak model uygulaması için oluşturulan akarsu ağı haritası, CORINE 2006 bazlı AÖAK
haritasından yararlanılarak gerçekleştirilmiştir.
4. BULGULAR VE TARTIŞMA 4.1. Yeniçağa Gölü’nün Maruz Kaldığı Besin Yükünün Kaynaklara Göre Dağılımı 4.1.1. Atmosferik Çökelme
İzleme süresince TÇF, TF, TÇA, ve TA’un sergilediği kısa (haftalık) ve daha uzun vadeli
(mevsimsel) Ç̅𝑦 değişimleri incelenmiştir (Şekil 4.1. ve 4.2.; Şekil 4.3.).
Şekil 4.1. Toplam çözünmüş fosfor ve toplam fosfor ortalama yaş çökelme akılarının kısa
vadeli değişimi.
Örneklerin çoğunda TF ve TÇF miktarları birbirlerine yakın çıkmıştır, bu da çalışma alanındaki
ıslak çökeltinin (yağmur ve kar) partiküle P içeriğinin ihmal edilebilir olduğunu, örnekleme-
analiz sürecindeki olası partiküle madde kontaminasyonunun da en az düzeyde tutulmuş
olduğunu göstermiştir. Çalışma alanında Ç̅𝑦𝑇Ç𝐹
ve Ç̅𝑦𝑇𝐹 değerlerinde kısa vadede önemli
değişimlerin gerçekleştiği Şekil 4.1.’de açıkça görülmektedir. Bu da alıcı ortamı, Yeniçağa
Gölü, sürekli olarak ama değişken katkılarla etkileyen yerel ve/veya uzak mesafeli kirletici
31
kaynakların olduğunu göstermektedir. Aşağıda rüzgârgülleri ile tartışmada tüm bu değişimler
ve olası nedenleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Şekil 4.2. Toplam çözünmüş azot ve toplam azot ortalama yaş çökelme akılarının kısa vadeli
değişimi.
Fosfor türleri için yapılan gözlemin (Şekil 4.1.) Ç̅𝑦𝑇Ç𝐴
ve Ç̅𝑦𝑇𝐴 için de geçerli olduğu söylenebilir:
Yaş çökeltideki N ağırlıklı olarak çözünmüş formda bulunmaktadır (Şekil 4.2.). Alıcı ortamın N
ve P girdilerinin kısa vadeli ciddi değişimler gösterdikleri anlaşılmıştır.
Şekil 4.3. Toplam çözünmüş fosfor, toplam fosfor, toplam çözünmüş azot ve toplam azotun ortalama yaş çökelme akılarının mevsimlere göre değerleri.
Fosfor ve N türlerinin Ç̅𝑦 mevsimsel ortalamaları çıkarılarak Şekil 4.3.’te sunulmuştur. Islak
mevsimlerde Ç̅𝑦𝑇𝐴 ≈ 10 · Ç̅𝑦
𝑇𝐹 olarak gerçekleşmiştir. Mevsimlerin kendi içinde Ç̅𝑦𝑇Ç𝐹
≈ Ç̅𝑦𝑇𝐹 ve
Ç̅𝑦𝑇Ç𝐴
≈ Ç̅𝑦𝑇𝐴 iken ıslak-kuru mevsim karşılaştırılması yapıldığında kuru (yaz) mevsimdeki Ç̅𝑦
𝑇Ç𝐹
32
ve Ç̅𝑦𝑇𝐹 ıslak mevsimlerde aldıkları değerlerin yaklaşık olarak yarısıdır. Yine azotlu besin
elementlerinin yaz mevsimindeki akıları, yağışlı mevsimlere göre 4–5 kat daha az bulunmuştur.
Uzun vadeli değişimi gösteren grafik (Şekil 4.3.) ile yağışlı mevsimlerde hem N ve hem de P
içeren bileşiklerin daha yüksek akılarda alıcı ortama çökeldikleri görülmektedir. Azotlu bileşikler
açısından bakıldığında atmosferik çökelme istasyonlarının güneyindeki D-100 ve O-4,
doğusundaki D-750 karayollarının taşıdığı yoğun trafiğin yerel kaynak olarak çökelen
bileşiklere katkıda bulunduğu söylenebilir. Öte yandan, çalışma bölgesindeki - özellikle en
yüksek nüfusu barındıran Yeniçağa ilçe merkezinde - evsel ve endüstriyel fosil yakıt kullanımı,
hayvancılık da yerel atmosferik N kaynakları arasında sayılabilir. Yerel kaynakların dışında
çalışma alanına yağış bırakan hava kütlelerinin genellikle sanayi ve tarım etkinliklerinin
yoğunlaştığı Marmara bölgesinden geldiği düşünüldüğünde bu bölgenin de bir dış kaynak
olduğu düşünülebilir. Yağışlı dönemlerde şehirlerde ısınma amaçlı ve sanayide enerji ve üretim
amaçlı yakılan her türlü fosil yakıtlardan kaynaklanan azot oksitler de atmosferik taşınım
sırasında diğer kirleticilerle etkileşime girip nitrik asit, amonyum nitrat gibi ikincil kirleticilere
dönüştüğü ve alıcı ortama yağışla birlikte çökeldiği bilinmektedir. Atmosferden yağışla çökelen
veya yerel kaynaklardan buharlaşan azotlu bileşikler genelde suda (yağmurda) tamamen
çözünebilen amonyum nitrat, amonyum karbonat, nitrik asit, amonyak ve diğer azotlu
bileşiklerden oluşmaktadır. Bu çalışmada benzeri bir mekanizmanın geçerli olduğunu Ç̅𝑦𝑇Ç𝐴
≈
Ç̅𝑦𝑇𝐴 göstergesi desteklemektedir.
Kuru çökelme örneklerindeki Ç̅𝑘Ç𝑅𝐹
, Ç̅𝑘𝑇Ç𝐹
, Ç̅𝑘𝑇𝐹 (Şekil 4.4.); Ç̅𝑘
𝑇Ç𝐴 ve Ç̅𝑘
𝑇𝐴 (Şekil 4.5.) da kısa vadeli
değişimler göstermişlerdir.
Şekil 4.4. Çözünmüş reaktif, toplam çözünmüş ve toplam fosfor ortalama kuru çökelme
akılarının kısa vadeli değişimi.
33
Şekil 4.5. Toplam çözünmüş azot ve toplam azot ortalama kuru çökelme akılarının kısa
vadeli değişimi.
Şekil 4.6. Azot ve fosforun ortalama kuru çökelme akısının mevsimsel değişimi.
Şekil 4.6.’da önemli mevsimsel Ç̅𝑘𝑇𝐹 ve Ç̅𝑘
𝑇𝐴 değişimlerinin gerçekleşmiş olduğu gözlenmektedir.
Özellikle yaz mevsiminde gerçekleşmiş olan göreceli olarak yüksek Ç̅𝑘𝑇𝐹ve Ç̅𝑘
𝑇𝐴 dikkat
çekmektedir. Bu durum yağışlı dönemde toprağın ıslak olması ve bunun partiküle N ve fosforun
rüzgârca taşınmasına direnç göstermesi ile açıklanabilir. Kurak mevsime girildiğinde tozların
rüzgâr taşınımının görece kolaylaşması akı artışına neden olmuş olabilir. Dikkat çekici başka
bir nokta da “çözünmüş” ve “partiküle” besin türleri arasındaki ilişkidir. Örneklerin analiz için
süspansiyona dönüştürülmesi ile birlikte özellikle fosforun önemli bölümünün suda çözündüğü
anlaşılmaktadır. Kış mevsimi Ç̅𝑘𝑇Ç𝐴
ve Ç̅𝑘𝑇𝐴 ise bu gözleme bir istisna oluşturmaktadır. İnorganik
N’un inorganik P’a oranla daha kolay suda çözündüğü düşünüldüğünde kış örneklerinin ciddi
34
oranda “partiküle organik N” içerdiği öne sürülebilir. Genel olarak kuru çökelme örneklerinin
suda çözünebilirliği düşük besin - özellikle N - bileşikleri içerdikleri saptanmıştır.
Y1 ve Y2 istasyonlarından toplanan yaş ve kuru çökelme örneklerinde, ölçümü yapılan
parametreler için t ve işaret testi kullanılarak, sırası ile, ortalama ve ortanca değerlerinin
istatistiksel açıdan farklı olup olmadıkları incelenmiştir (Tablo 4.1.). Test sonuçları Y1 ve Y2
istasyonlarında ölçülen yaş ve kuru çökelme TÇF, TF, TÇA ve TA ortalamaları ve ortancaları
arasında önemli bir fark olmadığını (p > 0.05) göstermiştir (Tablo 4.1.). Atmosferik çökelme ile
ilgili hesaplamalarda Y1 ve Y2’nin tek istasyon olarak ele alınabileceği, dolayısıyla da
istasyonlardan elde edilen verilerin biraraya getirilerek değerlendirilebileceği sonucuna
varılmıştır.
Tablo 4.1. Örnek setlerinin (Y1’e karşı Y2) karşılaştırılması (α = 0.05).
Analit
Yaş Çökelme Kuru Çökelme
t İşaret t İşaret
p
TÇF 0.271 0.263 0.587 1.000
TF 0.268 1.000 0.358 0.628
TA 0.055 0.211 0.115 0.211
TÇA 0.869 0.053 0.245 0.773
Hem veri sayısını hem de veri güvenilirliğini arttırmak amacı ile Y1 ve Y2 verileri birleştirilerek
diğer istatistiksel testler ve hesaplamalar yapılmıştır. Böylece yaş ve kuru çökelme için olmak
üzere iki adet birleşik veri seti oluşturulmuştur.
Çökelme analitlerinin belirleyici istatistiksel analizine göre ortanca ve geometrik ortalama
birbirlerine oldukça yakın durumdadır (Tablo 4.2.). Bu durum özellikle kuru çökelme
örneklerinde daha belirgindir. Aritmetik ortalama, aşırı değerlere karşı çok duyarlı olduğundan,
başka bir deyişle çok küçük veya çok büyük değerlerin aritmetik ortalamayı çok etkiledikleri
bilindiğinden, veri setimizde görülen az sayıdaki aşırı değerlerin aritmetik ortalamayı önemli
derecede etkiledikleri görülmektedir. Özellikle ortanca değeri, aşırı değerlerden etkilenmeyen
özelliğe sahip olduğundan, geometrik ortalamaya daha yakın değerlerde hesaplanmıştır. Veri
setlerindeki aşırı değerler çıkartıldığında, bu üç ortalamanın da değerlerinin aynı olacağı
aşikârdır fakat veri setlerindeki aşırı değerler, analitik veya yazım kaynaklı bir hata olmayıp,
benzer atmosferik izleme çalışmalarında da görülen gerçek değerler olduklarından veri
setinden uzaklaştırılmaları sonuçlar açısından ciddi yanılgılara neden olabilecektir. Aşağıda
sonuçları sunulan dağılım testlerinin gösterdiği üzere yaş ve kuru çökelme analitleri normal
dağılım sergilemektedir. Veri setlerinin normal dağılım göstermesi, çalışılan alıcı ortamı sürekli
aynı kaynağın veya birden fazla fakat hep aynı düzeyde katkıda bulunan kaynakların
etkilediğini gösteren bir sonuçtur. Eğer bir alıcı ortamı birden fazla ve değişken katkılarla
35
etkileyen kaynaklar söz konusu ise çoğunlukla log-normal dağılımlarla karşılaşılmaktadır
(Karakaş vd., 2004).
Tablo 4.2. Çökelme analitlerinin belirleyici istatistiği.
Yaş Çökelme
TÇF TF TA TÇA
μg P m-2 gün-1 μg N m-2 gün-1
N (Örnek Sayısı) 40 40 36 36
Aritmetik Ortalama 71.7 81.3 861.2 804.5
Ortanca 43.0 52.0 728.3 691.6
Geometrik Ortalama 35.0 41.0 511.3 458.4
Standart Sapma 82.6 88.9 877.0 859.2
Minimum 0.7 1.0 35.8 27.1
Maksimum 457.2 457.2 4749.8 4749.8
Aralık 456.5 456.2 4714.0 4722.7
Alt Çeyrek 21.3 27.1 323.0 252.0
Üst Çeyrek 105.0 122.0 1120.6 980.0
Orta Çeyrek Aralığı 83.7 95.0 797.6 728.0
Kuru Çökelme
ÇRF TÇF TF TA TÇA
μg P m-2 gün-1 μg N m-2 gün-1
N (örnek Sayısı) 34 34 34 25 23
Aritmetik Ortalama 12.3 19.3 32.0 364.8 205.5
Ortanca 2.39 6.88 18.4 235.0 100.6
Geometrik Ortalama 3.33 6.48 15.0 236.3 132.6
Standart Sapma 21.8 31.2 43.4 363.0 216.0
Minimum 0.204 0.292 0.875 52.6 22.4
Maksimum 91.8 144.5 192.3 1526.0 940.2
Aralık 91.6 144.2 191.4 1473.7 917.8
Alt Çeyrek 1.22 1.92 5.71 101.3 70.7
Üst Çeyrek 13.1 15.5 33.2 453.4 333.8
Çalışma kapsamında ölçülen analitlerin birbirleri ile gösterdikleri korelasyon düzeylerine
bakılarak (r değerleri) bu değişkenlerin benzer kaynaklardan veya benzer mekanizmalarla alıcı
ortama geldikleri tahmin edilebilir. Özellikle kaynak belirleme çalışmalarında ilk başvurulan
istatistiksel bir yöntemdir.
“Pearson Korelasyon Tablosu” olarak bilinen ve her bir analit çifti arasındaki korelasyonu veren
Tablo 4.3. aşağıda sunulmaktadır. Korelasyon katsayıları -1 ve +1 arasında değişmektedir ve
analitler arasındaki doğrusal ilişkinin kuvvetini göstermektedir (Statpoint Technologies Inc.,
1997, 2006). p değerlerinin 0.05'ten küçük olması, analit çiftleri arasında istatistiksel olarak
sıfırdan farklı bir korelasyon olduğunu göstermektedir (%95 güven aralığı). Yaş çökelme
örneklerinde, p değeri 0.05' ten büyük olan, başka bir deyişle aralarında istatistiksel olarak
önemli korelasyon olmayan değişken çiftine rastlanmamıştır. Tüm değişkenler birbirleri ile
ilişkili bulunmuşlardır ancak yaş çökelme örneklerinde TÇF-TF ile TÇA-TA çok kuvvetli
korelasyon gösterirken diğer analit çiftlerinin korelasyon katsayıları daha düşük bulunmuştur.
36
Kuru çökelmede ise hemen hemen tüm değişken çiftleri yüksek düzeylerde korelasyon
göstermişlerdir ki bu da yaş ve kuru çökelme örneklemelerine ait metot farklılıklarından
kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir. Yaş çökelmede ölçülen parametrelerin suda
çözünürlüğü çok önemli bir faktör iken, kuru çökelmede doğrudan birikme olduğu için böyle bir
farklılık olağandır. Korelasyon sonuçları değerlendirilirken aşağıdaki önemli hususun
unutulmamasında yarar vardır: “ÇRF, TÇF ve TF” ile “TÇA ve TA” analitlerinin kendi aralarında
çok kuvvetli korelasyon sergilemeleri bu analitlerin tanımları ve elde edilmelerinde kullanılan
yöntemler nedeni ile beklenen bir sonuçtur ve önem taşımamaktadır. Veri analizi açısından
önem taşıyan N ve P türleri arasındaki ilişkilerdir.
Tablo 4.3. Atmosferden çökelen analitlerin arasındaki korelasyon.
Kuru Çökelme
ÇRF TÇF TF TA TÇA
ÇRF 1.000
TÇF 0.967 1.000
TF 0.903 0.923 1.000
TA 0.378 0.450 0.537 1.000
TÇA 0.825 0.845 0.802 0.8855 1.000
Yaş Çökelme
TÇF TF TA TÇA
TÇF 1.000
TF 0.969 1.000
TA 0.291 0.461 1.000
TÇA 0.242 0.419 0.994 1.000
Kutu-Çizgi grafikleri verilerin hangi aralıklarda toplandığını, “aşırı değer”lerin sayı ve ortalama
değere mesafeleri ile analitlere ait özet varyansı göstermektedir (Şekil 4.7.). Grafiklerdeki
dikdörtgen kutucuklar; veriler küçükten büyüğe doğru sıralandıklarında ortada kalan %50'ye
(“Alt çeyrek” ile “üst çeyrek” arasında kalan veriler) karşılık gelen değerleri içermektedir.
Dikdörtgenlerin alt ve üstündeki çizgiler ise verilerin alt çeyrek ve üst çeyrekteki dağılımlarını
göstermektedir. Dikdörtgenin altındaki çizgi, merkezi çeyreklerin (verilerin %50’lik kısmını
barındıran alan) 1.5 katı uzağındaki en düşük verilere kadar uzanırken, üstteki dik çizgide yine
merkezi çeyreğin 1.5 katı uzağındaki yüksek değerlere kadar uzanmaktadır. Bu iki çizginin
sınırları dışında kalan değerler aşırı değerler olarak belirlenirler. Dikdörtgenlerin içerisindeki
çizgi, değerlere ait ortancayı verirken yine dikdörtgen içinde yer alan nokta da verilerin ortalama
değerini göstermektedir. Çizgilerin dışında kalan değerler aşırı değerleri verirken, merkezden
3 kat uzakta bulunan noktalar ise uzak aşırı değerleri göstermektedir. Aşırı değerlerin çok
sayıda olması verilerin dağılımlarının normalden uzaklaştığının bir göstergesidir (Statpoint
Technologies Inc., 1997).
37
Ç̅𝑦𝑇Ç𝐹
, Ç̅𝑦𝑇𝐹, Ç̅𝑦
𝑇Ç𝐴 ve Ç̅𝑦
𝑇𝐴 için elde edilen Kutu-Çizgi grafikleri Şekil 4.7.’de verilmektedir.
Şekil 4.7. Azot ve fosfor türlerinin ortalama yaş çökelme akısı kutu-çizgi grafikleri.
Ç̅𝑦𝑇Ç𝐹
ve Ç̅𝑦𝑇𝐹 için birer adet aşırı ve birer adet de uzak aşırı değere rastlanırken, Ç̅𝑦
𝑇Ç𝐴 ve Ç̅𝑦
𝑇𝐴
grafiklerinde herhangi bir aşırı değer gözlemlenmemiş ancak daha önemli etkileri olabilecek
birer adet uzak aşırı değere rastlanmıştır.
Ç̅𝑘Ç𝑅𝐹
, Ç̅𝑘𝑇Ç𝐹
, Ç̅𝑘𝑇𝐹, Ç̅𝑘
𝑇Ç𝐴 ve Ç̅𝑘
𝑇𝐴 için oluşturulan Kutu-Çizgi grafikleri Şekil 4.8.’de verilmiştir. Kuru
çökelme verilerinde bazı analitlerin yaş çökelmedekilere göre daha fazla sayıda aşırı ve uzak
aşırı değer içerdiği görülmüştür. Örneğin, Ç̅𝑘Ç𝑅𝐹
ve Ç̅𝑘𝑇Ç𝐹
için üçer adet aşırı ve üçer adet de uzak
aşırı değer gözlemlenmiştir. Ayrıca Ç̅𝑘𝑇Ç𝐹
ortalama değerinin dikdörtgen kutucuğun hemen
üzerinde olduğu görülmektedir. Üç adet uzak aykırı Ç̅𝑘𝑇𝐹değerine rastlanmış, aşırı değer
gözlemlenmemiştir. Bir adet aşırı Ç̅𝑘𝑇Ç𝐴
; bir aşırı ve bir uzak aşırı Ç̅𝑘𝑇𝐴 değeri olduğu
görülmektedir. Aşırı ve uzak aşırı değerlerin sayılarının artması, verilerin normal dağılımdan
uzaklaştığını, başka bir deyişle de alıcı ortamın farklı kaynaklardan etkilendiğini
göstermektedir.
38
Şekil 4.8. Azot ve fosfor türlerinin ortalama kuru çökelme akısı kutu-çizgi grafikleri.
Yaş ve kuru çökelme sonuçlarına uygulanan normalite testi analitlerden hiçbirinin normal
dağılım göstermeyerek log-normal dağılım sergilediğini (p < 0.001) işaret etmiştir (Tablo 4.4.).
Dolayısıyla alıcı ortama ulaşan besin elementlerinin birden fazla kaynağının olduğu
anlaşılmaktadır. Ancak aşırı ve uzak aşırı verilerin göreceli olarak az sayıda bulunması (Şekil
4.7.- 4.10.) besin kaynaklarının çeşitlilik arz etmediği biçiminde yorumlanabilir. Yaş ve kuru
çökelme verilerinin log-normal dağılım göstermeleri yerel kaynaklar dışındaki başkaca
kaynakların da varlığını göstermektedir.
Tablo 4.4. Analitlerin ortalama çökelme akılarının normalite test sonuçları (p = 0.05).
Yaş Çökelme
Analit p
TÇF 5.37x10-9
TF 3.98x10-8
TÇA 4.46x10-5
TA 6.64x10-9
Kuru Çökelme
Analit p
ÇRF 4.13x10-10
TÇF 1.45x10-9
TF 3.02x10-8
TÇA 9.90x10-5
TA 2.89x10-5
39
Şekil 4.9. Azot ve fosfor türlerinin yaş çökelme histogramları.
40
Şekil 4.10. Azot ve fosfor türlerinin kuru çökelme histogramları.
Yaş çökelme örnekleri için Y1 ve Y2 istasyonlarına ait veri setleri birleştirilmiş ve toplamda 40
örnek sayısı için faktör analizi çalışılmıştır. Özdeğeri birden büyük olan iki adet faktör (kaynak)
gözlemlenmiştir. Çevresel çalışmalarda genelde özdeğeri en az bir olan faktörler
değerlendirilmeye alınmaktadır. Gerek görülürse 0.5’ten büyük olan özdeğere sahip faktörler
de analize dâhil edilebilmektedirler. Yaş örnekler için yapılan faktör analizine ait tablolar
aşağıda verilmiştir (Tablo 4.5. ve 4.6.). Yaş örneklerini etkileyen iki farklı kaynak (Faktör 1 ve
Faktör 2) olabileceği görülmektedir. Bu iki faktörün de özdeğerleri birden büyüktür ve çok
belirgin olarak iki kaynak ayrılabilmektedir. Bu iki kaynak ile analizdeki toplam varyansın
%99.25'i açıklanabilmektedir ki bu çok önemli bir sonuçtur. Üçüncü bir kaynağın olma şansı
%0.75 kadar olduğu tahmin edilmiştir. Tablo 4.6.'da ise yapılan analiz sonucu elde edilen
kaynakların her bir analit için yükleri verilmektedir. Genel olarak faktör analizinde yük değerleri
-1 ve +1 arasında değişebilmektedir. Bu çalışmada ise faktör yüklerinin tümü artı değer
almıştır.
41
Tablo 4.5. Yaş çökelme örneklerinin faktör analizi. Faktör Numarası
Özdeğer
Varyans (%)
Birikimli Varyans (%)
1 2.387 59.68 59.68
2 1.583 39.57 99.25
3 0.0262 0.65 99.91
4 0.0037 0.092 100.00
Tablo 4.6. Yaş çökelme verileri için faktör yükleri matrisi. Analit/Kaynak Faktör 1
(Kaynak 1) Faktör 2
(Kaynak 2)
TÇF 0.0467 0.993
TF 0.157 0.981
TA 0.992 0.118
TÇA 0.995 0.0838
Olası Kaynak İnsansal Yerel (Tarımsal Alanlar)
Çalışma alanı verileri üzerinde yapılan faktör analizi sonucunda elde edilen iki faktörle, iki adet
kaynak net bir şekilde ayrılmışlardır (Tablo 4.6.). Dikkat edilirse N bileşikleri birinci faktörü
oluştururken, P bileşikleri de ikinci kaynağı oluşturmuşlardır.
Mevsimsel Ç̅𝑦𝑇Ç𝐴
ve Ç̅𝑦𝑇𝐴 değişimlerinde kısmen tartışıldığı üzere olası insansal N kaynakları (a)
çalışma alanından geçen D-100, D-750 ve O-4 karayolları, (b) Yeniçağa ilçe merkezi, (c) dış
bölgelerdir. Birinci faktöre (kaynağa) katkıda bulunan olası dış bölgeler arasında İstanbul,
Kocaeli, Sakarya ve Düzce illerinin bulunduğu düşünülebilir. Bu illerdeki kentsel, endüstriyel
ve tarımsal etkinliklerin atmosfere bıraktığı N bileşiklerinin uzun mesafeli taşınımla çalışma
alanına ulaştıkları öne sürülebilir. Azot bileşiklerinin ikinci faktörde yüklerinin 0.5’ten düşük
olmasından ötürü uzun mesafeli taşınımla gelen N bileşiklerinin çalışma alanından
kaynaklanan, yerel N bileşiklerine oranla daha baskın oldukları sonucuna varılabilir (Tablo
4.6.).
İkinci faktör ise daha çok doğal kaynak gibi görünse de yine insanların tarımsal aktivitelerde
kullandıkları (lokal) fosforlu gübre ve pestisit türü kimyasallardan kaynaklanmaktadır. Bu
kimyasalların yarı uçucu olmaları nedeniyle buhar fazında da bulunmaları ve yağışla
atmosferden süpürülmeleri daha etkili olduğu ve azotlu bileşikler gibi bahsi geçen şehirlerden
taşınmadığı ayrı bir faktörde görülmesinden de anlaşılabilmektedir.
Kuru çökelme verilerinin faktör analizi sonuçları Tablo 4.7. ve 4.8.’de sunulmaktadır. Yaş
çökelme örneklerinde olduğu gibi verilerin varyansını yüksek oranda (%96.87) açıklayabilen iki
faktörün bulunduğu belirlenmiştir.
42
Tablo 4.7. Kuru çökelme örneklerinin faktör analizi. Faktör
Numarası
Özdeğer Varyans
(%) Birikimli Varyans
(%)
1 4.048 80.22 80.22
2 0.840 16.65 96.87
3 0.128 2.53 99.39
4 0.0307 0.607 100.00
Tablo 4.8. Kuru çökelme verileri için faktör yükleri matrisi.
Analit/Kaynak Faktör 1 (Kaynak 1)
Faktör 2 (Kaynak 2)
ÇRF 0.882 0.439
TÇF 0.872 0.478
TF 0.842 0.496
TA 0.427 0.8809
TÇA 0.514 0.8179
Olası Kaynak Yerel Endüstriyel
Tablo 4.8. incelendiğinde Ç̅𝑘Ç𝑅𝐹
, Ç̅𝑘𝑇Ç𝐹
, Ç̅𝑘𝑇𝐹 değerlerine iki kaynağın katkıda bulunduğu, birincinin
katkısının ikinciye oranla daha yüksek olduğu çıkarımı yapılabilir. Ç̅𝑘𝑇Ç𝐴
ve Ç̅𝑘𝑇𝐴
değerlerine ağırlıklı katkıyı ikinci faktörün vermesine rağmen birinci faktörün katkısının ihmal
edilemeyeceği görülmektedir. Bu sonuç yaş çökelme için elde edilen faktör analizi sonucundan
(Tablo 4.6.) farklılık arz etmektedir.
Yerden atmosfere kalkan tozlar genellikle toprak kökenli olduklarından daha büyük dane
boyuna sahiptirler ve atmosferde uzun mesafeli taşınamayıp atmosfere kaldırıldıkları alanın
yakınında kısa süre sonra yere çökelmektedirler (Karakaş vd., 2004). Fosfor içeren tozların
ana kaynaklarının da çalışma alanı içindeki bölgeler – özellikle tarımsal alanlar – olduğu
düşünülerek birinci faktör (Tablo 4.8.) “yerel kaynak” olarak adlandırılmıştır.
Örnekleme gerçekleştirilirken TÜBİTAK meteoroloji istasyonunun ölçmüş olduğu “rüzgâr yönü”
verileri kullanılarak her örnek için bir rüzgârgülü oluşturulmuştur (Şekil 4.11.).
43
Şekil 4.11. Kuru çökelme örneklerinin rüzgârgülleri.
Güney rüzgârlarına oranla diğer yönlerden esen rüzgârların daha yüksek sıklıkla gerçekleştiği
dikkat çekmektedir (Şekil 4.11.). Bu gözlem özellikle KÇ1, 2, 11, 12, 13, 14, 15, 16 ve 17 için
geçerlidir. Tarım alanları dışında çalışma alanından kuru çökelmeye katkıda bulunması olası
insansal kaynaklar D-100, D-750 ve O-4 karayolları, Yeniçağa ilçe merkezi, sanayi sitesi,
atıksu arıtma tesisi, köyler ve et tavuğu kümesleridir. Göl çeperindeki turbalıkları da içeren
sulak alan ve ormanlık bölgeler de olası doğal kaynak olarak değerlendirilebilir. Bu
44
kaynaklardan hangilerinin elde edilen örneklerdeki aerosollere katkı vermiş olabileceklerini
ortaya çıkarmak için çalışma alanının rüzgâr yönlerine göre alt bölgelere ayrıldığı harita Şekil
4.12. ile Şekil 4.11.’den yararlanılmıştır.
Şekil 4.12. Çalışma bölgesindeki rüzgâr yönleri ve olası aerosol kaynakları (AAT: Atıksu
Arıtma Tesisi; TÇ: Tavuk Çiftliği; SS: Sanayi Sitesi. Fotoğraf Tarihi: 12.11.12).
Tablo 4.9. Kuru çökelme örneklerini etkilemiş olabilecek çalışma alanı içi ana kaynaklar.
Rüzgâr
Yön
Aralığı
Alt
Bölge
No.
Örnek
No.
Rüzgârla Etkileşime Giren
Olası Kaynaklar
Etkilenen
Örnekleyici
Göle
Etki
N – NE
I, II
KÇ1
KÇ10
KÇ11
KÇ12
KÇ13
Tarımsal alan, D-750, Adaköy ve Çamlık
köyleri.
Y1, Y2
Var
NNE -
ENE
II, III
KÇ2
KÇ9
Tarımsal alan, D-750, Adaköy, Sarayköy ve
Çamlık köyleri, Ormanlık alan.
Y1
Var
W-NW
XIII,
XIV
KÇ3
KÇ7
KÇ17
Sulak alan, Tarımsal alan; Hamzabey,
Gölbaşı ve Ören, Dereköy, Kındıra köyleri,
Tavuk çiftlikleri, Ormanlık alan.
-
Yok
45
NE-E
III, IV
KÇ3
Tarımsal alan, D-750; Sarayköy ve Yamanlar
köyleri, Tavuk çiftliği, Ormanlık alan.
Y1
Var
ESE-
SSE
VI, VII
KÇ4
Tarımsal alan, Tavuk çiftliği, D-100, Sanayi
sitesi, Akıncılar, Şahnalar ve Doğancı köyleri.
-
Yok
WSW-
WNW
XII, XIII
KÇ4
KÇ6
KÇ8
KÇ9
KÇ10
KÇ11
Tarımsal alan, Sulak alan, Tavuk çiftlikleri;
Kemaller, Hamzabey, Dereköy, Ören köyleri,
Ormanlık alan.
-
Var
NE-SE
III, IV,
V, VI
KÇ5
Tarımsal alan, D-100 ve D-750, Sanayi sitesi,
Tavuk çiftlikleri; Akıncılar, Şahnalar,
Sarayköy, Yamanlar, Ibrıcak köyleri,
Ormanlık alan.
Y1
Var
ENE-
ESE
IV, V
KÇ6
Tarımsal alan, D-100 ve D-750, Tavuk
çiftlikleri; Akıncılar, Şahnalar, Sarayköy,
Yamanlar, Ibrıcak köyleri; Ormanlık alan.
-
Var
E-SE
V, VI KÇ7
KÇ8
Tarımsal alan, D-100 ve D-750, Sanayi sitesi,
Tavuk çiftlikleri; Akıncılar, Şahnalar, Ibrıcak
köyleri.
-
Yok
NW-N XV,
XVI
KÇ9
Tarımsal alan, D-750, Atıksu arıtma tesisi,
Gölbaşı köyü.
- Yok
S-SW IX, X KÇ10
Tarımsal alan; D-100 ve O-4; Yeniçağa ilçe
merkezi, Aşağıkuldan ve Yukarıkuldan
köyleri.
Y1, Y2 Var
NNW-
NNE
XVI, I
KÇ14
KÇ15
KÇ16
KÇ17
Tarımsal alan; D-750; Atıksu arıtma tesisi.
Y2
Var
Hâkim rüzgârların yönleri nedeni ile Şekil 4.12.’de gösterilen alt bölgelerden en çok I, II, XII,
XIII ve XVI’nın kuru çökelmeye katkıda bulunmuş olabileceği söylenebilir (Tablo 4.9.). Sözü
geçen bölgelerde ağırlıklı olarak tarımsal alanlar, köyler, atıksu arıtma tesisi, tavuk çiftlikleri ve
D-750 karayolu bulunmaktadır. Çalışma alanındaki en yüksek nüfusa sahip Yeniçağa ilçe
merkezinin, sanayi sitesinin ve Türkiye’nin en yoğun şehirlerarası trafiğini taşıyan D-100 ve O-
4 karayollarının saldığı aerosollerin yüzeye yakın rüzgar hareketleri ile göle taşınımının sınırlı
oranda gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
16.12.11–06.06.12 döneminde, kısa bir ara dışında, iki örnekleyicinin de hâkim rüzgâr
doğrultusunun dışında kaldığı belirlenmiştir. Bunun sonucu olarak örneklenen kaynak alanın
çok daralmış olduğu, anılan dönemdeki örneklerin mikro-çevre koşulları tarafından belirlendiği
tahmin edilmektedir.
46
Yerel kaynaklara ek olarak uzak mesafelerdeki kaynaklardan atmosferik yolla taşınan besin de
yağış olayları ile çalışma alanına çökelmiştir. Uzak mesafedeki kaynak bölgelerin ana hatları
ile ortaya çıkarılabilmesi için üst atmosfer “geri yörünge”si çıkarılmıştır. Başka bir deyişle
çalışma alanına yağış bırakan bulutların olası çıkış noktaları ve izledikleri yol tahmin edilmiştir.
Her bir yaş örneği oluşturan olayların teker teker geri yörüngeleri elde edilmiştir (Şekil 4.13.).
Grafiklerde her bir yöne ait geri yörünge yolları farklı renklerle gösterilmiş, sağ alt köşede örnek
adı ve yağmur tarihi verilmiştir.
Şekil 4.13.a. Yaş çökelmeye neden olan olayların geri yörüngeleri (YÇ1-YÇ6).
47
Şekil 4.13.b. Yaş çökelmeye neden olan olayların geri yörüngeleri (YÇ7-YÇ12).
48
Şekil 4.13.c. Yaş çökelmeye neden olan olayların geri yörüngeleri (YÇ13-YÇ18).
49
Şekil 4.13.ç. Yaş çökelmeye neden olan olayların geri yörüngeleri (YÇ19-YÇ20).
Örnekleme döneminde ağırlıklı olarak Avrupa-Akdeniz bölgesinden gelen bulutların çalışma
bölgesine ulaşarak yağış bıraktıkları gözlenmektedir (Şekil 4.12.). Kafkaslar, Ortadoğu ve
kuzey Afrika üzerinden gelen atmosferik kütlelerin etkisinin ise göreceli olarak azlığı dikkat
çekmiştir. Bulutların genel olarak izlemiş oldukları yollara bakıldığında YÇ2’nin istisnai bir
güzergâhtan gelen hava kütlesi tarafından oluşturulduğu ve ayrıca besince zengin Sahra tozu
içerdiği söylenebilir. Gerçekten de YÇ2’nin TÇF ve TF derişimleri oldukça yüksek biçimde
50
gerçekleşmiştir (Şekil 4.1.); ilgili tayinler yapılmamış olduğundan N içeriğine ilişkin bir
değerlendirme yapılamamıştır.
Yeniçağa Gölü’nün 2011 ve 2012 yılları için aylık TA ve TF girdilerinin hesaplanmasında bu
çalışmada kullanılan Y1 ve Y2 istasyonlarından elde edilen verilerden yararlanılmıştır.
İzleme döneminde elde edilen örneklerde saptanan derişimlerin yağış-ağırlıklı ortalamalarının
yaş çökelmedeki TA ve TF derişimlerini, sırasıyla 1.61 mg N L-1 ve 138 μg P L-1, temsil ettiği
kabul edilmiştir. Örneklerde belirlenen TA ve TF ile yağış-ağırlıklı ortalama derişimler
karşılaştırılabilmeleri için Şekil 4.14.’te sunulmaktadır. Pik TA ve TF değerlerinin göreceli
olarak düşük yağışın meydana geldiği dönemlere ait örneklerde saptandığı dikkat çekmektedir.
Şekil 4.14. Yaş çökelmedeki toplam azot ve fosfor derişimlerinin örneklenen toplam yağış ile ilişkisi.
51
Temsili derişimlerin 2011 ve 2012 yıllarında sabit kaldığı kabulü ile göle aylara göre yaş
çökelen TA ve TF’un akı ve kütlesi Şekil 4.15.’te verilmektedir. Gölün 2011 ve 2012 toplam N
ve P girdileri sırasıyla 2,572 ve 983 kg N; 222 ve 85 kg P olarak gerçekleştiği tahmin edilmiştir.
Şekil 4.15. incelenirken 2012 yılının çalışma alanı için istisnai kuruluktaki bir yıl olduğunun ve
TÜBİTAK meteoroloji istasyonunun bilinmeyen bir nedenden ötürü 2012’nin bazı aylarında
yağışları ölçemediğinin unutulmaması gerekmektedir.
Şekil 4.15. Yeniçağa gölü’nün 2011 ve 2012 yılları için yaş çökelme besin girdileri.
Kuru çökelme ile göle giren TA ve TF kütlesinin tahmin edilmesi için kör örnekle düzeltilmiş
ölçümler tek bir istatistiksel örnek kümesi oluşturacak biçimde ele alınmıştır. Örnek kümesi
normal dağılıma uymadığı için (Tablo 4.4.) aritmetik ortalama yerine ortanca TA ve TF akısı
değerleri, sırasıyla 235 μg N m-2 gün-1 ve 20 μg P m-2 gün-1, esas alınarak hesaplamalar
yapılmıştır. Toplam N ve TF akı örneklerinin standart sapması ise sırasıyla 363 μg N m-2 gün-
1 ve 44 μg P m-2 gün-1’dür. Buna göre göle 2011 ve 2012’de atmosferik kuru çökelme ile giren
TA ve TF kütlesi sırasıyla 208±322 kg N ve 18±39 kg P olarak bulunmuştur. Görüldüğü üzere
besin girdilerinin GSS’sı %150’den fazladır.
Yaş çökelme hesaplarında yapıldığı gibi temsili N veya P değerleri seçilerek oldukça kolay
biçimde gölün kuru çökelme besin girdisinin tahmin edilemeyeceği ortaya çıkmıştır. Bundan
ötürü “toplam (yaş+kuru) çökelme” hesabının yapılmasının yarar sağlamayacağına karar
verilmiştir. Öte yandan kuru çökelmeye ilişkin çalışma sonuçları bu mekanizmanın tüm yıl
boyunca olmasa da dönemsel olarak göl besin bütçesini ve dinamiğini ciddi olarak
etkileyebileceğini göstererek yarar sağlamıştır.
52
4.1.2. Karasal Kaynaklar: SWAT Modelinin Uygulanması
Dünya çapında benzer çalışmalarda sıklıkla kullanılan yarı-dağıtılmış, havza ölçekli SWAT
modeli çalışma alanındaki besin taşınım dinamiğinin ortaya çıkarılması ve Yeniçağa Gölü’nün
dışsal besin yükünün niceliğinin, kaynaklara göre dağılımının incelenebilmesi için
kullanılmıştır. Bu kapsamda tersten modelleme yaklaşımı kullanılarak modelin kalibrasyonu ve
validasyonu gerçekleştirilmiştir. Kalibre edilen parametrelerin gözlemlenen değişkenler
üzerindeki etkilerini incelemek için duyarlılık analizi yapılmıştır. Proje amaç ve kapsamı
doğrultusunda olası “kritik kaynak alan”ların konum ve büyüklüğüne ilişkin fikir edinilmesine
çalışılmıştır.
Yarı-otomatik SWAT kalibrasyon yazılımı SWAT-CUP’tan yararlanılarak gerçekleştirilen
onlarca deneme ve binlerce simülasyondan sonra izleme çalışmasında ölçülen debi, TÇF, TF
ve NO3 değişkenlerinin kalibre edilmesinin mümkün olduğu sonucuna varılmıştır. Aşağıda
sunulan tüm sonuçlar sözü geçen değişkenlerden yararlanılarak elde edilmiştir.
Otomatik su örnekleme ve debi ölçümünün de gerçekleştirildiği Hamzabey (Alt havza no. 7) ve
Aksu (Alt havza no.12) elde edilen ölçüm sonuçları SWAT-CUP kalibrasyon yazılımında girdi
olarak kullanılmıştır. Kalibrasyon sürecinde gözlenen değişkenlerden her birinin
benzeşimindeki iyileşme Şekil 4.16.’da gösterilmiştir. Örneğin, Aksu debisinin NS değeri birinci
denemede -1 dolaylarındayken kalibrasyon tamamlandığında +0.8’e yaklaşmıştır. Uygulanan
kalibrasyon yönteminin Aksu alt havzasında Hamzabey’e oranla daha başarılı olduğu
görülmüştür. On bir deneme sonunda hedef fonksiyonunun değeri -0.18’den +0.67’ye
çıkarılmıştır (Şekil 4.17.); hedef değerindeki en büyük sıçrama dördüncü denemede
gözlenmiştir. On birinci denemede elde edilen davranışsal simülasyonların sayısı toplam
simülasyon sayısının %96’sına ulaşmıştır (Şekil 4.17.). Hedef değeri ve davranışsal
simülasyon sayısı değişim eğilimi göz önüne alınarak yeni bir deneme ile modelin benzeşim
yeteneğinin hissedilebilir oranda artmayacağına karar verilmiş, böylece kalibrasyon işlemi
sona erdirilmiştir.
53
Şekil 4.16. Gözlenen değişkenlere ait Nash-Sutcliffe (NS) değerlerinin deneme sayısına bağlı iyileşmesi.
Şekil 4.17. Hedef fonksiyon değerinin ve davranışsal simülasyon sayısının deneme sayısına bağlı artışı.
Mart 2012 sonunda başlayıp Nisan 2012 sonuna kadar süren olay Aksu ve Hamzabey
hidrograflarındaki pik debiyi oluşturmuştur (Şekil 4.18. ve 4.19.). Hidroloji, kirletici taşınımının
başat sürücüsü olduğu için TÇF, TF ve NO3 yük-zaman grafikleri de hidrograflarla büyük
benzerlik sergilemiştir. Kalibre edilen model değişkenlerin olay sırasındaki davranışının
benzeşiminde genel olarak başarılı olmuştur. Öte yandan, modelin Hamzabey istasyonunda -
özellikle olayı kapsayan dönem için- tahmin ettiği değerlerin de ölçülenlerden oldukça düşük
olduğu gözlemlenmiştir (Şekil 4.18.). Baz akımı döneminde zaman zaman modelce
benzeştirilen besin yüklerinin sıfır çıktığı da saptanmıştır. SWAT-CUP tarafından 11.
denemenin davranışsal simülasyonları için belirlenen %95’lik istatistiksel güvenilirliğe sahip
belirsizlik bölgesi de Şekil 4.18. ve 4.19.’de kesikli çizgiler kullanılarak gösterilmiştir. Nash-
Sutcliffe katsayısı dışında stokastik SUFI2 yöntemi ile kalibre edilen modellerin benzeşim
gücünü göstermede P- ve R-faktörlerinden de yararlanılmaktadır. Kalibre edilen model
54
kullanıldığında gözlenen değişkenler için elde edilen NS, P- ve R-faktörleri Tablo 4.10.’da
sunulmaktadır.
Tablo 4.10. Kalibre edilmiş modelin benzeşim gücünün göstergeleri (NS, P- ve R-faktörleri).
Gözlenen Değişken
Alt Havza (No.) NS P-faktörü R-faktörü
Debi Hamzabey (7) 0.49 0.23 0.11
Aksu (12) 0.75 0.27 0.12
TÇF Hamzabey (7) 0.7 0.21 0.09
Aksu (12) 0.57 0.33 0.18
TF Hamzabey (7) 0.85 0.23 0.24
Aksu (12) 0.87 0.32 0.28
NO3 Hamzabey (7) 0.57 0.20 0.12
Aksu (12) 0.52 0.06 0.12
Şekil 4.18. Hamzabey (Alt havza no. 7) istasyonu için elde edilen en iyi kalibrasyon simülasyonunun sonuçları (L95PPU ve U95PPU: Simülasyon sonucu için %95 güvenilirlikteki alt ve üst belirsizlik sınırları).
55
Şekil 4.19. Aksu (Alt havza no. 12) istasyonu için elde edilen en iyi kalibrasyon simülasyonunun sonuçları (L95PPU ve U95PPU: Simülasyon sonucu için %95 güvenilirlikteki alt ve üst belirsizlik sınırları).
56
İlk denemeden itibaren 63 SWAT model parametresi (filtre koşullarından ötürü oluşan
kombinasyonlar hesaba katıldığında 160 parametre) kalibre edilmiştir. Benzer bazı kalibrasyon
çalışmalarında yapıldığı gibi ilk birkaç denemenin ardından parametre sayısı azaltılmamıştır.
On birinci deneme sonunda elde edilen kalibre edilmiş parametrelerin uydurulmuş değerleri ve
bunların aralıkları Ek’te sunulmaktadır. Ancak bu tam listenin hedef fonksiyonu değerini
hissedilebilir oranda etkilemeyen, dolayısıyla da modelin duyarsız olduğu birçok parametreyi
kapsadığı unutulmamalıdır. Modelin duyarlı olduğu parametrelerin belirlenmesi için SWAT-
CUP özelliklerinden yararlanılmıştır. Şekil 4.20.’de son denemede gerçekleştirilen 1000
simülasyonun parametre bazındaki hedef fonksiyonu değeri grafikleri sunulmaktadır. Grafikler
incelenirken göz ardı edilmemesi gereken husus şudur: her bir nokta deneme kapsamında
gerçekleştirilen 1000 simülasyondan birini göstermektedir. Bu simülasyonlarda sadece
grafiklerde belirtilen parametre dışında kalibrasyon listesine alınan tüm parametrelerin
değerleri de değiştirilmektedir. Parametrelerin değişim aralığının oldukça dar olmasına (yatay
eksen) rağmen belirli değer alt aralıklarında hedef değerinin nasıl şiddetli düşüşler gösterdiği
açıkça görülebilmektedir (Şekil 4.20.). Diğer değer alt aralıklarında ise hedef değerinin hemen
tüm simülasyonlar için istenildiği biçimde yüksektir (>0.50). Dolayısıyla Şekil 4.19.’daki hedef
değer eğilimleri modelin belirtilen parametrelere aşırı duyarlı olduğunu işaret etmektedir. Ancak
sadece Şekil 4.20.’deki parametrelere uydurulmuş değerleri verip diğer tüm model
parametrelerini verili değerlerinde bırakarak başarılı bir benzeşim yapılması mümkün değildir.
Amacımız modelin duyarlılık sergilediği mümkün olan en az sayıdaki parametreyi saptamaktır.
Bunun için SWAT-CUP Global Sensitivity ve One-at-a-time özelliklerinden yararlanılarak
Ek’teki parametreler elenerek modelin duyarlı oldukları belirlenmeye çalışılmıştır (Tablo 4.11.).
Bu çalışma sonunda 160 parametre kombinasyonu 43’e düşürüldüğünde modelin benzeşim
gücünde herhangi bir düşüş gerçekleşmediği ortaya konulmuştur (NS= +0.67’ye karşı NS=
+0.66). Başka bir deyişle modelin Tablo 4.11.’de verilen 28 parametresi için uydurulmuş
değerler, geri kalanlar için ise verili değerler kullanıldığında model gözlenen değişkenlerin
benzeşimini başarılı biçimde gerçekleştirilebilmektedir. Daha ayrıntılı bir çalışma yapılarak
Tablo 4.11.’deki parametrelerin daha da azaltılması olası gözükmektedir. Ancak proje amaç
ve kapsamı ile doğrudan ilgili olmayan bu tür bir çalışmaya gerek görülmemiştir.
Sonuçlar değerlendirildiğinde modelin havzada gözlenen debi ve besin yüklerinin başarılı
biçimde benzeşimini gerçekleştirebilmesi için ağırlıklı olarak kar ve yeraltı suyu dinamiğine
ilişkin parametrelerin kalibre edilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Konumsal değişkenlik gösteren
parametrelerin ise ağırlıklı olarak ormanlık ve buğday ekimi yapılan tarımsal arazi (WWHT,
FRST, FRSE) olarak sınıflandırılan alanlar için kalibre edilmesinin önem taşıdığı anlaşılmıştır.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki modelciler için kullanımına sunulmuş çevrimiçi
57
veritabanından alınan toprak haritası ve bağlı parametrelerin kalibrasyonuna ciddi oranda
gerek duyulmamış olması da dikkat çekicidir. Bir başka önemli gözlem de hedef fonksiyonun
genel olarak üst toprak P içeriğine ilişkin parametrelere duyarlılık sergilememesi, buna karşılık
GW_SOLP parametresine duyarlı olmasıdır. Modelin RCN parametresine duyarlı olduğunun
belirlenmiş olması da atmosferik N girdisi ile akarsularda ölçülen NO3 arasında ilişki
olabileceğini gösterdiği için önem taşımaktadır. Son olarak hedef fonksiyonun TLAPS,
CANMX, SNO50COV gibi Şekil 4.20.’de gösterilen bazı parametrelere bunların hidrolojik
benzeşim üzerinde yarattıkları büyük etkiden dolayı çok duyarlı olduğunun saptanmış olduğu
ve buna dikkat edilmesi gerektiğinin altı çizilmelidir.
Şekil 4.20. Kalibre edilmiş modelin yüksek duyarlılık gösterdiği parametrelerin değerlerinin hedef fonksiyonu değeri ile ilişkisi.
58
Tablo 4.11. Kalibrasyon hedef fonksiyonunun duyarlı olduğu parametreler ve uydurulan değerler.
SWAT Parametresi
Filtre Koşulu SWAT Girdi Dosyası Uzantısı
Uydurulan Değer
Uydurulan Değerin
Uygulama Yöntemi
PRECIPITATION Ocak 2012 Şubat 2012 Mart 2012
*.pcp 0.213461 0.056049 0.045327
R
CANMX
WWHT
*.hru
19.034878 V FRST 36.846142
FRSE 26.012440
ESCO
WWHT -0.544975 R FRSE 0.525693
EPCO PAST
0.265327
SFTMP -
*.bsn
-0.285089 V
NPERCO 0.482150
SMFMN 12.627731
SNO50COV 0.480102
SMTMP 4.881112
SNOCOVMX 35.549129 A
RCN 2.002747
SMFMX 13.898430 V
TLAPS 1,2,3,4,5,7,10,12,13,14,15 *.sub 3.076221 A
CH_N1 - 0.282898 R
CH_K1 65.288101 A CH_K2 - *.rte 40.737892
CN2
WWHT *.mgt
-0.324916 R
AGRC -0.350236
FRSE -0.023340
ALPHA_BF -
*.gw
0.733372 V GWSOLP 0.274713
GWQMN 33.363686 A REVAPMN 89.567696
GW_DELAY 6.096393 V RCHRG_DP 0.277453
SOL_ORGP WWHT,1 *.chm 7.460960 A
SOL_Z C,2 *.sol
0.007867 R SOL_AWC D,2 -0.145685
ANION_EXCL C 0.068821 A
USLE_C CROP #: 7 (PAST)
plant.dat -0.232809 R
Açıklamalar: Uydurulan Değerin Uygulanma Yöntemi: A: Absolute. Verili parametre değerine uydurulan değer eklenerek kalibre edilmiş parametre değeri bulunur. R: Relative. Verili parametre değeri “1+uydurulan değer” ile çarpılarak kalibre edilmiş parametre değeri bulunur. V: Replace. Uydurulan değer kalibre edilmiş parametre değerine eşittir. Filtre Koşulu: *.pcp: 2012 yılında TÜBİTAK istasyonu tarafından ölçülen ve model kalibrasyonunda kullanılan yağış verileri aylara bölünerek kalibre edilmiştir. *.hru: Dört harfli SWAT arazi kullanım kodlarına bağlı olarak parametreler kalibre edilmiştir. *.sol: Toprak haritasındaki hidrolojik gruplara veya “hidrolojik grup, toprak katmanı”na göre parametreler kalibre edilmiştir. *.mgt: Dört harfli SWAT arazi kullanım kodlarına bağlı olarak parametreler kalibre edilmiştir. plant.dat: Bitki türlerine bağlı olarak USLE_C parametresi kalibre edilmiştir. Parantez içinde verilen dört harfli kodlar SWAT modelinin bitki kodlarına karşı gelmektedir.
59
*.sub: Yükseklik bandı uygulamasının yapıldığı alt havzalar için PLAPS ve TLAPS parametrelerinin kalibre edilmesi için ilgili alt havzaların numaraları kullanılmıştır. *.chm: “SWAT arazi kullanım kodu, toprak katmanı”na göre kalibrasyon gerçekleştirilmiştir.
Kalibre edilen modelin validasyonu için Kaymaz (Alt havza no. 14) ve Güzveren (Alt havza no.
15) istasyonlarında gözlemlenen debi, TÇF, TF ve NO3 kullanılmıştır. Kalibrasyon için
kullanılan alt havzalarda olduğu gibi Kaymaz ve Güzveren’de de 2012 Mart sonu ve Nisan başı
döneminde ilgili hidrograflarda açıkça görülen izleme döneminin en büyük olayı meydana
gelmiştir (Şekil 4.21. ve 4.22.). Modelin bu olaydaki debi yükseliş eğiliminin benzeşimini
gerçekleştirebildiği ancak olay kapsamında ölçülen debilere ulaşmada yetersiz kaldığı
saptanmıştır. Bu yetersizliğe bağlı olarak olay esnasındaki TÇF, TF ve NO3 yükleri özellikle
Kaymaz istasyonunda düşük tahmin edilmiştir. Güzveren istasyonundaki benzeşim
sonuçlarının Kaymaz’dakilere oranda daha iyi olduğu görülmektedir (Şekil 4.22.). Özellikle
Güzveren TÇF yükünün benzeşiminde başarılı bir sonuç elde edilmiştir (NS>0.8). Kaymaz ve
Güzveren istasyonlarında gözlenen tüm değişkenler için belirlenen NS katsayılarının
ortalaması validasyon işlemi hedef fonksiyonunun değerine karşılık gelmektedir (Tablo 4.12.).
Validasyon işleminin hedef değeri +0.41 olarak gerçekleşmiştir. Literatürde gerek kalibrasyon
gerekse validasyon işlemlerinde genel olarak >+0.5 kuralı uygulanmaktadır. Ancak bazı
hakemli yayınlarda >+0.4 kuralının uygulandığı da görülebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında
validasyon işleminde elde ettiğimiz +0.41 değerinin kabul edilebilir olduğu söylenebilir. Burada
validasyon değerlendirmesi kapsamında altı çizilmesi gereken bir önemli konu da
çalışmamızın gözlenen veri setinin sınırlı oluşundan kaynaklanan dezavantajdır. Havza
hidrolojisinin döngüsel olaylarını (örneğin, kar erimesi) birden fazla kez gözlemlenebilmesi ile
elde edilecek bir veri setine dayalı modelleme çalışmasının daha başarılı olacağı da açıktır.
60
Şekil 4.21. Kaymaz (Alt havza no. 14) istasyonu için elde edilen en iyi validasyon simülasyonunun sonuçları (L95PPU ve U95PPU: Simülasyon sonucu için %95 güvenilirlikteki alt ve üst belirsizlik sınırları).
61
Şekil 4.22. Güzveren (Alt havza no. 15) istasyonu için elde edilen en iyi validasyon simülasyonunun sonuçları (L95PPU ve U95PPU: Simülasyon sonucu için %95 güvenilirlikteki alt ve üst belirsizlik sınırları).
62
Tablo 4.12. Kalibre edilmiş modelin validasyon göstergeleri (NS, P- ve R-faktörleri). Gözlenen Değişken
Alt Havza (No.) NS P-faktörü R-faktörü
Debi Kaymaz (14) 0.28 0.18 0.04
Güzveren (15) 0.37 0.19 0.1
TÇF Kaymaz (14) 0.15 0.12 0.03
Güzveren (15) 0.82 0.2 0.14
TF Kaymaz (14) 0.21 0.09 0.03
Güzveren (15) 0.59 0.09 0.15
NO3 Kaymaz (14) 0.38 0.05 0.05
Güzveren (15) 0.49 0.4 0.09
Kalibre edilen model projenin izleme programının gerçekleştirildiği 2011 ve 2012 yılları için
çalıştırılarak anılan dönemdeki akarsu debi, TÇF, TF ve NO3 dinamiğinin benzeşimi elde
edilmiştir. Bunları belirleyen havza su döngüsü ve bağlı değişkenler de modellenmiştir.
Havza yağış ortalamaları esas alındığında 2011 ve 2012 sırasıyla “yaş” ve “kuru” yıllardır.
Kalibre edilen yağış (yağmur) miktarları yaş ve kuru yıl için sırasıyla 419.92 ve 173.86 mm’dir.
Modele göre havzaya düşen yağmurun ortalama %13’ü kadar da kar yağışı gerçekleşmiştir.
Havza geneli için elde edilen model çıktılarına göre yaş yılda toprak su içeriği (Şekil 4.23.’te
SW) temmuz ayına kadar 80-120 mm aralığında seyretmiştir. Kuru yılda mart ayından itibaren
istikrarlı biçimde azalan toprak su içeriği aralık ayına kadar 20 mm’nin altında kalmıştır. Yaş
yılda yağış yolu ile giren net su miktarı yaklaşık +40.78 mm iken kuru yılda -34.85 mm olarak
gerçekleşmiştir. Buna bağlı olarak da kuru yıl içerisinde toprağın su içeriği düşmüştür.
İncelenen iki yılda da topraktan sızma yolu ile harekete geçen suyun akarsuları beslediği
görülmektedir. Yüzey akışının akarsulara su verimine (Şekil 4.23.’te WATER YIELD) katkısı
ise şöyle olmuştur: yaş yılda %10’a karşılık kuru yılda %40. Yaş ve kuru yılda toprak profilinden
sızan suyun (Şekil 4.23.’te PERCOLATE) sırasıyla %76 ve %89’u yeraltı akımı yoluyla
akarsuları beslemiştir. Yer altı suyunun her iki yılda da akarsuları yaklaşık %70-80 oranında
besleyen ana kaynak olduğu görülmektedir. Yıllık bazda ortalama 7.18 mm suyun akarsuların
kanallarında taşınırken toprağa sızma yolu ile kaybedildiği hesaplanmıştır. Yukarıda
belirttiğimiz yağış koşulları altında yer altı akışının N ve fosforun göle taşınımı açısından da
önem taşıyabileceği ortaya çıkmıştır.
63
Şekil 4.23. Havza ölçeğinde su döngüsüne ilişkin model değişkenlerinin 2011 ve 2012
yıllarında aldıkları değerler.
Modelimizde Yeniçağa Gölü’ne boşalan alanın büyüklüğü 142.9 km2’dir. On beş alt havzadan
12’sinin verdiği ya da bıraktığı su akarsularla taşınmak suretiyle 10 numaralı alt havza
üzerinden Yeniçağa Gölü’ne girmektedir. Altı ve sekiz numaraları alt havzalar ise gölün
mansabında kaldıkları ve gölün su bütçesine katkıda bulunmadıkları için aşağıda yapılacak
tartışmanın dışında tutulacaktır.
Yaş yıl için göle giren su miktarı yaklaşık 24 milyon m3 iken kuru yıldaki su girişi 6 milyon m3
olarak hesaplanmıştır. Yaş yılda su girişi ağırlıklı olarak Mart-Haziran ayları arasında meydana
geldiği, kuru yıldaki su girişinin büyük bölümünün ise Mart ve Nisan’da olduğu anlaşılmaktadır
(Şekil 4.24.). 2012 yılında Temmuz’da başlayarak Aralık’a kadar süren yağışsız dönemde
model baz akımın benzeşimini gerçekleştirmede zorlanmıştır. Anılan dönem için elde edilen
benzeşim debileri sıfıra yaklaşmıştır. Bu durum besin yüklerinin benzeşimini de benzer biçimde
olumsuz etkilemiştir. Yaş yılda göle yoğun besin girişinin gerçekleştiği dönemde aylık TÇF, TF
ve NO3 girdileri sırasıyla 800-1600 kg P, 1000-2500 kg P ve 3000-5000 kg N düzeylerinde
64
seyretmiştir. Kuru yılda ise baskın TÇF girişi Nisan ayı içinde ve 1000 kg P düzeyinde olurken
TF girdisi hem Mart hem Nisan’da 1000 kg P civarında gerçekleşmiş gözükmektedir. Nitrat
girişi nicelik açısından hem kuru hem de yaş yılda göle giren fosfordan daha yüksektir. Yaş
yılda en yüksek nitrat girişinin yaşandığı aylarda göle giren aylık nitrat miktarı 2000 ile 5000 kg
N arasında değişirken kuru yıldaki yüksek nitrat girişlerinin 1500-2500 kg N aralığında kaldığı
anlaşılmaktadır. Yıllık besin girdisinin büyük bölümünün meydana geldiği aylarda kütlesel
TF:NO3 oranı iki ile dört arasında değişmiştir. Fosfor türlerinin kendi aralarında ilişkiye
bakıldığında benzeşim sonucu elde edilen TF’un %70’ten fazlasının -incelenilen her iki yılda
da- çözünmüş fosfordan oluştuğu görülmüştür. Model benzeşimi ile elde edilmiş olan debi
ağırlıklı besin derişimlerinin ve besin türlerinin kendi aralarındaki oransal ilişkilerin izleme
çalışmasında ölçülen değerler arasında genel bir karşılaştırma ve değerlendirme yapılmıştır
(Şekil 4.24. ve Tablo 4.13.). Modele göre yaş yılın Mart ve Nisan aylarında debi ağırlıklı TÇF
0.2-0.25 mg P L-1 dolaylarında kalırken TF derişimi Mart’ta 0.8 mg P L’ye çıkıp takip eden ayda
sert bir düşüş göstererek 0.2-0.3 mg P L-1 aralığına çekilmiştir (Şekil 4.24.). İzleme
istasyonlarında belirlenen TÇF ile modelce benzeştirilen TÇF’un –özellikle Mart ayında-
birbirlerine oldukça yakın olduğu anlaşılmaktadır. Mart ayınca benzeştirilen TF’un genel olarak
ölçülenlerden ciddi oranda yüksek olduğu kaydedilmiştir: Kaymaz ve Hamzabey’de ölçülen TF
derişimi benzeştirilen derişimin yaklaşık yarısıdır. Mart için belirttiğimiz fark Nisan’da
daralmıştır. İzleme dönemince kapsanan yaş aylar için modelin ürettiği NO3:TF 1-3 aralığında
kalırken izleme sonuçları bunun sahada daha yüksek gerçekleşmiş olabileceğini işaret
etmektedir. Modele göre TÇF:TF Mart değeri 0.3, Nisan değeri ise 1.0’dir. Başka bir deyişle
göle giren fosforun Mart’ta %30’u çözünmüşken Nisan P girdisinin %100’ü çözünmüş durumda
gelmiştir. Mart ayı için TÇF:TF oranın saptanabildiği Aksu ve Güzveren gibi istasyonlarda TF
yüküne çözünmüş P katkısının %80’e yaklaştığı gözlemlenmişse de Hamzabey’de model
çıktısı ile uyumlu bir oran elde edilmiştir. Yukarıdaki genel değerlendirme modelin gerçek
koşulları ne ölçüde benzeştirebildiğine ilişkin fikir edinilmesi amacı ile yapılmıştır.
Değerlendirmenin izleme programının kapsamı ve veri setinin büyüklüğü gibi etkenlerce
sınırlanmış olduğunun unutulmaması gerekmektedir.
65
Tablo 4.13. İzleme dönemindeki aylık debi ağırlıklı besin derişimleri ve besin türlerinin
oranları.
İstasyon Ay TÇF (mg P L-1)
TF (mg P L-1)
TÇF:TF (mg P mg-1 P)
NO3 (mg N L-1)
NO3:TF (mg N mg-1 P)
Güzvere
n
Eylül 0.020 0.038 0.54
Ekim 0.022 0.048 0.47
Kasım 0.024 0.333 0.07
Aralık 0.020 0.026 0.74 0.73 27
Ocak 0.031 0.031 1.00 0.49 16
Şubat 0.022 0.022 1.00 0.49 22
Mart 0.163 0.206 0.79
Nisan 0.070 0.133 0.53 1.14 9
Mayıs 0.020 0.038 0.54 0.74 20
Haziran 0.021 0.021 1.00 0.63 31
Aksu
Ekim 0.117 0.170 0.69
Kasım 0.227 0.279 0.81
Aralık 0.170 0.205 0.83 1.64 8
Ocak 0.126 0.164 0.77 0.86 5
Şubat 0.078 0.089 0.88 0.75 8
Mart 0.177 0.222 0.79
Nisan 0.099 0.188 0.53 1.32 7
Mayıs 0.041 0.055 0.75 1.78 32
Haziran 0.090 0.108 0.84 2.07 19
Ham
zab
ey
Ekim 0.040 0.065 0.61
Kasım 0.022 0.038 0.58
Aralık 0.016 0.027 0.59 0.59 22
Ocak 0.019 0.021 0.93 0.68 32
Şubat 0.018 0.018 1.00 0.81 45
Mart 0.169 0.508 0.33
Nisan 0.106 0.132 0.81 1.05 8
Mayıs 0.027 0.035 0.77 0.83 24
Haziran 0.053 0.078 0.69 0.96 12
Kaym
az
Ekim 0.138 0.162 0.85
Kasım 0.125 0.155 0.80
Aralık 0.212 0.251 0.85 1.90 8
Ocak 0.203 0.233 0.87 1.73 7
Şubat 0.147 0.197 0.75 1.25 6
Mart 0.474
Nisan 0.306 0.400 0.77 1.35 3
Mayıs 0.176 0.192 0.92 1.72 9
Haziran 0.136 0.161 0.85 2.06 13
Akarsu debilerinin yükseldiği yaş aylar ve bağlı veriler kalın yazılmıştır. İzleme programının yapısı nedeniyle her ay için sunulan değerler 2-4 anlık debi ölçümü ve örnekleme sonucundan yola çıkılarak elde edilmiştir.
66
Şekil 4.24. Yaş (2011) ve kuru (2012) yılda göle giren aylık su ve besin miktarı.
67
Yaş ve kuru yılda gölü besleyen derelerin aylık ortalama debileri normalize edilerek alt havzalar
arası karşılaştırma gerçekleştirilmiştir (Şekil 4.25.). Dereler arasında Kınalı’nın en düşük
akarsu besleme potansiyeline sahip olduğu, Kaymaz’ın da bu açıdan ikinci sırada yer aldığı
görülmüştür. Fındıklı, Kirenli ve Ömerli gibi kuruyan akarsuları içeren 10 No.lu alt havzanın
akarsu besleme potansiyelinin oldukça yüksek olduğu da kaydedilmiştir. Yaş yılın en yüksek
aylık debisi haziranda gerçekleşirken kuru yılda nisan ayı debileri diğer ayların açık ara önünde
gerçekleşmiştir. Yaş yılda Hamzabey, Aksu, Güzveren, Kaymaz ve Kınalı derelerinin göle
taşıdığı su miktarı sırasıyla 170, 168, 116, 40 ve 23 mm olmuştur. Kuru yılda sözü geçen
derelerden gelen su miktarı ise yine aynı sırayla 40, 41, 26, 9 ve 7 mm’dir. On No.lu alt
havzadan göle giren su miktarı ise yaş ve kuru yılda 117 ve 37 mm olmuştur. Onuncu alt
havzanın göl su bütçesine katkısının yalnızca Fındıklı, Kirenli ve Ömerli derelerince
taşınmamış olabileceği, alt havzanın saldığı bir miktar suyun herhangi bir akarsu üzerinden
değil doğrudan göle ulaşmış olabileceği göz ardı edilmemelidir.
Alt havza P (TÇF ve TF) yüklerinin aylara ve yıllara göre değişimi incelendiğinde ağustos-
kasım döneminde modelce benzeştirilen yüklerin hemen hemen sıfır düzeyine indiği göze
çarpmaktadır (Şekil 4.26.). Gerçekte ise bu kuru aylarda baz akım tarafından göle besin
taşınımı sürmüştür. Projenin amaç ve kapsamı baz akım besin yükünün yüksek doğrulukta
tahminini gerektirmediği için bu konu üzerinde bir çalışma yürütülmemiştir. Yaş yıl içerisinde
Hamzabey, Aksu, Güzveren ve Kaymaz’dan göle en yüksek P girişinin gerçekleştiği ay haziran
olarak görünmektedir. Kınalı deresi ve 10 No.lu alt havzada ise yüksek P yükleri mart-haziran
dönemi içerisinde daha dengeli bir dağılım göstermiştir. Model benzeşimine göre yaş yılda
Hamzabey, Aksu, Güzveren, Kaymaz ve Kınalı derelerinin göle taşıdığı TF sırasıyla 1858,
2112, 1014, 374 ve 278 kg olmuştur. Aynı yılda 10 No.lu alt havzadan gelen TF ise 475 kg
olarak tahmin edilmiştir. Böylece gölün yaş yılda maruz kaldığı TF girdisi 6110 kg’a ulaşmıştır.
Kuru yılda derelerin göle taşıdığı P mutlak değerce azalarak 1996 kg’a inmiştir. Dereler ve 10
No.lu alt havza toplam yüke göreceli katkılarına göre büyükten küçüğe sıralanarak aşağıda
sunulmuştur:
Yaş Yıl (2011): Aksu > Hamzabey > Güzveren > 10 No.lu Alt Havza > Kaymaz > Kınalı
Kuru Yıl (2012): Hamzabey > Aksu > Güzveren > 10 No.lu Alt Havza > Kınalı > Kaymaz
Model benzeşim sonuçlarına göre kuru ve yaş yılda göle giren fosforun sırasıyla %83 ve %63’ü
çözünmüştür. İki yılda da göle en yüksek TÇF aktarımının Aksu deresince yapıldığı tahmin
edilmiştir: yaş yılda 1844 kg, kuru yılda 447 kg. Yaş yılda göle giren toplam nitrat 16576 kg
iken bu miktar kuru yılda 4259 kg’a düşmüştür. Göle aktarılan nitratın TF’a kütlesel oranı yaş
yılda 2.7, kuru yılda ise 2.1 olarak bulunmuştur. Hamzabey deresi yaş yılda 6256, kuru yılda
68
ise 1347 kg N cinsinden nitratı göle ileterek gölün nitrat girdisine katkıda birinci sırada yer
almıştır.
Çalışmamızda kullandığımız model HRU’lerinden akarsu kanallarına aktarılan besinleri kanal
içi taşınım esnasında gerçekleştiği düşünülen bazı süreçlere (In-stream water quality modeling
kullanılmamıştır) maruz bırakmıştır. Dolayısıyla alt havzaların akarsu kanalına giren ve çıkan
besin miktarında ciddi farklılık olup olmadığı incelenmiştir. Farkı ölçmede “iletim oran”larından
yararlanılmıştır: TÇF için MINP_OUT: MINP_IN; TF için TP: (MINP_IN + ORGP_IN); nitrat için
NO3_OUT: NO3_IN. Yaş yılda gözlenen değişkenlerin iletim oranları tüm alt havzalarda
%100’e yakın olmuştur. Dolayısıyla yaş yılda kanal içi süreçlerin besin taşınımına etkisi ihmal
edilebilir düzeydedir. Kuru yılda yıllık nitrat iletim oranlarında yaş yıla oranla aşırı olmasa da
hissedilebilir bir düşüş kaydedilmiş, en düşük nitrat iletim oranı 2 No.lu alt havza için %75
olarak hesaplanmıştır. Toplam P için en düşük iletim oranı ise 7 No.lu alt havzada gözlenmiştir.
Toplam çözünmüş P iletim oranının ise kuru yıldaki gibi yüksek kalmaya devam ettiği
saptanmıştır. Sonuç olarak kuru yılda kanal içi süreçlerin göle Hamzabey deresince taşınan
TF ve nitrat yükü üzerinde kısmen azaltıcı etkisi olmuştur.
Karasal besin –özellikle P- kaynaklarını daha yüksek bir mekânsal çözünürlükte ortaya
koyabilmek için derelerin drenaj alanlarını oluşturan alt havzaların birim alan başına düşen
besin kayıplarının bilinmesi gerekmektedir (Şekil 4.27.). Alanları 1 km2 dolaylarında olan çok
küçük alt havzalar (No. 3, 9 ve 11) değerlendirmeye alınmamıştır. Nitrat ve TÇF kayıpları
açısından öne çıkan tek bir alt havzanın bulunmadığı görülmektedir. Yaş yılda nitrat kaybı 150-
200 kg N km-2 olan 6 alt havza varken TÇF kaybı 40-60 kg P km-2 olan 4 alt havzanın bulunduğu
göze çarpmaktadır. Toplam P kaybına bakıldığında farklı bir durumun olduğu görülmektedir: 7
No.lu alt havzanın TF kaybı diğer alt havzalarınkinden gözle görülür biçimde daha yüksek (134
kg P km-2) gerçekleşmiştir. Sözü geçen alt havza 1, 2, 3, 4 ve 9 No.lu alt havzalarla birlikte
Hamzabey deresinin drenaj alanını oluşturmaktadır. Yaş ve kuru yıllarda Hamzabey
deresinden göle giren TF yükünün sırasıyla %48 ve %68’inin 7 No.lu havzadan çıktığı
görülmektedir (Şekil 4.28.). Bu bilgiler çalışma alanında -özellikle yaş meteorolojik koşullar
altında- P kritik kaynak alanı olarak görev yapabilecek arazinin 7 No.lu alt havzada
yoğunlaşmış olabileceğini işaret etmiştir.
69
Şekil 4.25. Yaş (2011) ve kuru (2012) yılda alt havzaların çıkışlarındaki aylık ortalama akarsu
debileri.
70
Şekil 4.26. Yaş (2011) ve kuru (2012) yıllarda alt havzaların çıkışlarındaki aylık fosfor yükleri.
71
Şekil 4.27. Alt havzaların yıllık ortalama fosfor ve nitrat kayıpları.
72
Şekil 4.28. Hamzabey deresinin drenaj alanını oluşturan alt havzaların çıkışlarındaki yıllık fosfor yükleri.
Birim alanından salınan ya da kaybedilen TF açısından diğer alt havzaların önünde yer aldığı
görülen 7 No.lu alt havzadaki HRU’lerinin P kayıpları ve taşınım mekanizmaları incelenmiştir.
Hidrolojik tepki birimleri model çıktılarının değerlendirilebileceği en yüksek mekânsal
çözünürlükteki bileşenlerdir. Bunların sayı, konum ve alanları modelin inşası esnasında
modelcinin aldığı öznel kararlardan etkilenmektedir. Dolayısıyla aşağıdaki HRU analizinin
sahadaki durumu bire bir yansıtmayacağı ama kritik kaynak alanları ve P taşınımındaki
mekanizmaları ortaya çıkarmada yarar sağlayacağı bilinmelidir.
73
Yedi numaralı alt havzanın modellenmesinde yedi adet HRU kullanılmıştır (Tablo 4.14.).
Hidrolojik tepki birimlerinin tümünde arazinin tarımsal amaçlı (hububat (AGRC) veya mera
(PASTURE)) kullanıldığı kabul edilmiştir. Alt havzada kullanılan HRU’lerinin sayısını yükselten
etken bölgede üç değişik eğim sınıfını (düşük, orta, yüksek) da içeren alanların bulunmasıdır.
Model inşasında yapılan seçimler doğrultusunda alt havza alanının %25’ini kapsayan HRU’leri
modelleme dışı tutulmuş, hariç tutulan HRU’lerinden boşalan alan modellemede kullanılacak
yedi HRU’ne alanları ile orantılı olacak biçimde dağıtılmıştır (Şekil 4.29.). Modelde kullanılan
HRU’lerinin alansal büyüklerinin birbirlerinden çok farklı olmadığı görülmektedir. Alanların
yeniden dağıtımı CBS’nden bağımsız bir işlem olduğu için yeniden dağıtılmış alanların harita
üzerinde gösterilmesi olanak dışıdır. Bundan ötürü aşağıda sunulan haritalarda HRU’leri
yeniden dağıtımdan önceki orijinal biçimleri ile gösterilmiş, modelleme dışı tutulan HRU’lerinin
kapsadığı alanlar “hariç” sınıfı altında belirtilmiştir (Şekil 4.30.).
Modele göre besinlerin sahadan akarsuya taşınımında görev alabilecek iki mekanizma
bulunmaktadır: (a) yüzey, (b) yeraltı. Seçime bağlı olarak yüzeyaltı akımla taşınan fosforun da
modellenebileceği belirtilse de bununla ilgili denklemler model koduna işlenmemiş olduğu için
yüzeyaltı P taşınımının hâlihazırda benzeşimi gerçekleştirilememektedir. Benzeşim sonuçları
incelendiğinde P taşınımında öne çıkan mekanizmaların HRU’lerine göre değişebildiği
anlaşılmıştır. Bu noktadan itibaren değişik HRU’lerinden söz edilirken bunların HRUGIS kodları
(Tablo 4.14) kullanılacaktır.
Yaş yıl benzeşim sonuçları incelendiğinde 70007 ve 70006’nın TF kayıplarının diğerlerinden
açık biçimde farklı ve daha yüksek olduğu saptanmıştır (Şekil 4.30.). Birinci sırada yer alan
70007’nin kaybı 500 kg P km-2’ye yakındır. Kuru yılda ise 70007 ve 70006’nın kayıpları %50’ye
yakın oranlarda azalmıştır. 70002’nin P kaybı ise %64 artmış ve birim alandan TF kaybı
açısından bu HRU kuru yılda ikinci sırada yer almıştır. İki yağış rejimi altında da 70007 yayılı
P yüküne en büyük katkıyı yapmayı sürdürmüştür.
Yaş yıl benzeşim sonuçlarına bakıldığında yüzey akışı ile P taşınımının 70006 ve 70007’de
baskın olduğu anlaşılmaktadır (Şekil 4.31.). Diğer HRU’lerinde ise P ağırlıklı olarak yeraltı
akımı ile taşınmıştır. Model çıktılarına göre yüzey akışı ile uzaklaştırılan fosforun en fazla
%15’inin doğrudan yüzey akışı içinde çözünerek taşınan fosfordan, geri kalanın ise kaybolan
toprağa (sedimana) bağlı olarak uzaklaştırılan fosfordan oluşmuştur. 70006 ve 70007 dışındaki
beş HRU’inin kapladığı alanda yer altı suyu ile P taşınımı öne çıkmıştır. Kuru yıl benzeşiminin
yaş yıldan farkı yüzey akışı ile taşınımın daha baskın duruma geçmiş olmasıdır.
74
Hem yaş hem de kuru yılda birim alanından en çok P kaybeden 70007, 7 No.lu alt havza
alanının %10’unu oluşturmaktadır. Yukarıda açıklanan alan düzeltme işleminin ardından
model hesaplamalarında 70007’nin alt havzanın %14’ünü oluşturduğu kabul edilmiştir (Şekil
4.29.). 70007’nin özellikleri şunlardır: (a) orta derecede eğimli, (b) düşük hidrolik geçirgenliğe
sahip topraklardan oluşmaktadır (Tablo 3.5. ve 4.14.). Dolayısıyla 7 km2’ye yakın bir alanı
kaplayan 7 No.lu alt havzanın potansiyel P kritik kaynak alanının toplam alanı 100 hektarı
aşmayan, %5-15 arası eğime ve düşük geçirgenliğe sahip arazilerden oluştuğu sonucuna
ulaşılmıştır.
Tablo 4.14. Modelin yedi numaralı alt havzada kullandığı hidrolojik tepki birimleri. HRU
No.
HRUGIS SWAT
Arazi
Sınıfı
Toprak
Adı
(Hidrolojik Grup)
Eğim Sınıfı
(%)
1 70001
AGRC
Bk45-2bc-3026*
(C)
0-5
2 70002 5-15
3 70003
Lo91-2bc-3208*
(D)
0-5
4 70004 >15
5 70005 5-15
6 70006 PASTURE 0-5
7 70007 PASTURE 5-15
*: Toprakların fizikokimyasal özellikleri Tablo 3.5.’te verilmiştir.
Şekil 4.29. Hidrolojik tepki birimlerinin yedi numaralı alt havzadaki alansal dağılımları: “modelde kullanılmayan orijinal (üst)” ve “modelde kullanılan düzeltilmiş (alt)”.
75
Şekil 4.30. Yaş (2011) ve kuru (2012) yılda (2011) yedi numaralı alt havza hidrolojik tepki birimlerinin yıllık toplam fosfor (yüzey+yeraltı) kayıpları (kg P km-2).
76
Şekil 4.31. Yaş (2011) ve kuru (2012) yılda taşınım mekanizmalarına göre yedi numaralı alt havza hidrolojik tepki birimlerinin toplam fosfor kayıpları (kg P km-2).
77
Yedi No.lu alt havzada saptanan yüksek P salma eğilimindeki 70007’ye benzer HRU’lerin diğer
alt havzalarda da bulunabileceği varsayımından hareketle havza ölçeğinde HRU’lerinin TF
kaybetme potansiyellerinin incelenmesine karar verilmiştir. Bu kapsamda göle giren P yükünün
yüksek gerçekleştiği yaş yılda modelin kullandığı tüm alt havzaların TF kayıpları CBS ortamına
aktarılarak değerlendirilmiştir (Şekil 4.32.). Altı ve 8 No.lu alt havzalar göl mansabında oldukları
için buralardaki TF kayıpları Şekil 4.32.’de gösterilmemiştir. Yine aynı şekilde modellemeye
etkisi olmayan HRU’leri “koyu gri” renkle belirtilmiştir. Daha önce de açıklandığı üzere
modelleme dışı tutulan HRU’lerinin her birine CBS’nde değer verilmesi uygun bulunmamıştır.
Bu bölgelerin TF kaybı modellemede kullanılan HRU’lerinin TF kayıplarının alan ağırlıklı
ortalamasına eşittir. Şekille ilgili açıklamalarda son olarak modellemeye dâhil edilen her bir
HRU’nin TF kaybını belirtmek için benzersiz bir renk kullanıldığının söylenmesi gerekmektedir.
Yaş yılda yukarıda oldukça ayrıntılı biçimde incelediğimiz 7 No.lu alt havza dışında 3, 5 ve 13
No.lu alt havzaların HRU’lerinin TF kayıplarının diğer alt havzalarınkilere oranla daha yüksek
olduğu kolayca görülmektedir. Bu alt havzalardaki HRU’lerinin TF kaybı 75 kg P km-2’den
düşüktür. Bu değer 70007 için tahmin edilen 497 kg P km-2’lik TF kaybının ancak %15’ine
karşılık gelmektedir. Model benzeşimi çıktıları tüm havza için potansiyel P kritik kaynak alanı
olarak sadece 70007’yi işaret etmiştir.
Şekil 4.32. Modellemede kullanılan hidrolojik tepki birimlerinin yaş yıldaki (2011) toplam fosfor kayıpları (kg P km-2).
78
Şekil 4.33. Model benzeşim sonuçlarına göre yaş yıl için (2011) havzadaki potansiyel fosfor kritik kaynak alanlarının (KKA) dağılımı.
Şekil 4.32.’de gösterildiği üzere alt havzaların oldukça büyük bir bölümünü oluşturan alanlar
baskın “arazi kullanımı + toprak türü + eğim sınıfı” karşısında ihmal edilerek modellemede
kullanılmamıştır. 70007’nin kritik kaynak alan olma potansiyeli ortaya çıkarıldıktan sonra başka
alt havzalarda 70007 ile aynı özellikleri (Tablo 4.14.) taşıyan, modellemede ihmal edilmiş
HRU’lerinin sayı, konum ve alansal büyüklükleri incelenmiştir (Şekil 4.33.). İnceleme
sonucunda 70007 ile aynı özellikleri taşıyan 6 HRU’nin bulunduğu ve bunların alanca çok
küçük olmaları nedeni ile modelleme aşamasında ihmal edildikleri saptanmıştır. Bu HRU’leri
5, 10, 12, 13, 14 ve 15 No.lu alt havza sınırları içerisinde bulunmaktadır. Toplam alanları ise
yaklaşık 200 hektardır. Model benzeşimi ile yaş yıl TF kaybı yaklaşık 500 kg P km-2 olarak
bulunan 70007’nin alanı ise 70 hektardır. Model inşası esnasında yapılan kabullerin bir bölüm
potansiyel kritik kaynak alanın tanımlanmasını ve genel olarak kritik kaynak alan büyüklüğünün
tahminini zorlaştırmış olduğu görülmektedir. Modelleme dışı tutulmuş alanların (Şekil 4.33.)
yaş yıldaki TF kaybının 70007 gibi 500 kg P km-2 olduğu kabul edilirse 200 hektarı kaplayan bu
alanların -kaba bir hesapla- 1000 kg P saldığı söylenebilir. Model benzeşiminin yaş yılda gölün
maruz kaldığı TF yükünü 6110 kg P olarak tahmin ettiği yukarıda belirtilmişti. İhmal edilen
potansiyel kritik kaynak alanlar nedeniyle göle giren TF hesabına yaklaşık %20’lik bir hata
79
olarak yansıdığı öne sürülebilir. Modellemede ihmal edilen alanların da katılımı ile potansiyel
P kritik kaynak alanlarının toplam büyüklüğü 300 hektara yaklaşmaktadır. Gölün drenaj
alanının 142 km2 olduğu düşünüldüğünde potansiyel P kritik kaynak alanlarının drenaj alanının
%1’inden daha küçük bir bölgeyi kapladığı öne sürülebilir.
Havzaya besin giriş mekanizmalarından biri atmosferik çökelmedir. Model hesaplamalarında
atmosferik N çökelmesini göz önüne almakta ancak P çökelmesini dünyada bu konuya ilişkin
verinin azlığı ve yüksek değişkenlik göstermesi, birçok havzada atmosferik P girdisinin ihmal
edilebilir düzeyde kalması vb. nedenlerden ötürü ihmal etmektedir.
Çalışmamız için kurulan modelde de atmosferik N çökelmesinin benzeşimi yaş çökelmedeki
nitrat derişimi (RCN) yaklaşık 2 mg N L-1’ye kalibre edilerek gerçekleştirilmiştir. Model havzaya
çökelen atmosferik azotun tümünün yağış içindeki nitratla geldiğini kabul etmektedir.
Dolayısıyla RCN aynı zamanda yağıştaki TA derişimine eşittir. İzleme çalışması sonucunda
belirlenen yağış ağırlıklı TA derişimi 1.61 mg N L-1’dir (Şekil 4.13.) ve kalibre edilmiş RCN’ne
oldukça yakındır. Bundan ötürü kalibre edilmiş RCN’nin gerçekçi olduğu söylenebilir. Kalibre
edilmiş modelin duyarlılık analizi atmosferik N çökeliminin akarsu nitrat derişimlerini üzerinde
önemli etkisi olduğunu ortaya koymuştur (Tablo 4.11.). Benzeşim sonuçlarına göre yaş ve kuru
yılda havzanın ortalama yıllık atmosferik nitrat girdisi sırasıyla 8.2 ve 3.4 kg N ha-1 olmuştur.
Modele göre havzaya gübre uygulamaları ile giren ortalama yıllık N miktarı ise 8 kg N ha-1’dır.
Atmosferik ve gübre girdileri karşılaştırıldığında atmosferik girdinin havzadaki N süreçleri
üzerinde önemli bir etkisinin bulunduğu söylenebilir.
Modelde atmosferik P girdisi ihmal edilerek benzeşimi yapılan P süreçlerine katılmamıştır.
Ancak çalışmamız kapsamında belirlenen yağış ağırlıklı TF derişiminden (138 µg P L-1; Şekil
4.13.) yararlanılarak yukarıda N için yapılan değerlendirmenin bir benzerinin P için yapılması
mümkün olmuştur. Atmosferik yaş çökelme ile havzaya girdiği tahmin edilen TF’un yıllık
ortalaması yaş ve kuru yıl için sırasıyla 0.6 ve 0.2 kg P ha-1’dır. Modelin öngördüğü gübre
uygulamalarından kaynaklanan yıllık ortalama P girdisi ise 2.3 kg P ha-1’dır. İncelenen yıllarda
atmosferik P, tarımsal gübreden kaynaklanan girdinin %30’una ulaşmamaktadır. Buradan
atmosferik P girdisinin oransal olarak atmosferik N girdisi kadar önemli olmadığı sonucu
çıkarılabilir.
80
4.2. Yeniçağa Gölü’nün Fosfor Dinamiği ve Bütçesi
Göl üzerindeki 15 istasyonda (Şekil 3.9.) izleme çalışması döneminde ölçülen ÇRF, TÇF ve
TF Şekil 4.34.’te verilmektedir. Toplam fosforun 50-350 µg P L-1 aralığında dalgalanmış olduğu
görülmektedir. Göl suyunda çözünmüş formda bulunan ve doğrudan biyoyarayışlı olduğu kabul
edilen ortofosfatın ölçüsü olan ÇRF ilginç bir dinamik sergilemiştir. Çözünmüş reaktif P, TÇF
ve TF’dan farklı olarak dış yük girişlerinden etkilenmemiş gözükmektedir. Gölün 2012 yılı dış
P yükünün büyük bölümünün gerçekleştiği mart ve nisan döneminin (Şekil 4.23.) ardından
13.04.12’de yapılan göl suyu analizi bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Toplam çözünmüş
P ve TF gölün aldığı dış yük darbesine tepki vererek yükselirken ÇRF bundan etkilenmemiştir.
Çözünmüş reaktif P analitinin dış yükten çok gölün iç yüküne duyarlı olduğu düşünülmektedir.
Şekil 4.34. Yeniçağa gölünün ortalama çözünmüş reaktif, toplam çözünmüş ve toplam fosfor derişimlerinin 2011 ve 2012 yıllarındaki değişimi (Hata çubukları istasyonlar arası ±standart hata cinsinden göstermektedir).
Haziran ve Temmuz aylarında göl dip sedimanından P salınımının gerçekleştiği net biçimde
görülmektedir (Şekil 4.34.). Kuru geçen Eylül-Aralık 2011 döneminde ise göldeki P türlerinin
derişimleri istikrarlı bir düşüş sergilemiştir. Bu iki eğilim Yeniçağa benzeri sığ, katmanlaşmayan
göllerde döngüsel biçimde yinelenmekte, göl yılın bir döneminde P yutağı iken diğer
döneminde P kaynağı olmaktadır. SWAT modelinden yararlanılarak bu ikili davranışı
kapsayacak biçimde gölün P dinamiğinin ve bütçesinin yaş ve kuru yıllar için aylık bazda
benzeşimi gerçekleştirilmiştir. Bunun için 10 No.lu alt havzada tanımlanan reservoir’ın ilgili
parametreleri (PSETLR1, PSETLR2 ve RES_RR) gölde izleme çalışması ile elde edilen TF
81
derişimleri esas alınarak manuel yöntemle kalibre edilmiştir. Benzeştirilen ve gözlenen TF
derişimleri çok güçlü olmasa da istatistiksel açıdan anlamlı (p<0.05) bir doğrusal korelasyon
olduğu görülmektedir (Şekil 4.35.). Korelasyonu zayıflatan aşırı değerlerin bulunmasının başta
gelen nedenleri olarak (a) modelden kaynaklanan belirsizlik, (b) göl su kolonundaki P
derişiminin kararsızlığı gösterilebilir. Model ay zaman aralığı için çalıştırılmışken izleme
çalışması kapsamında göl suyundaki ölçümlerin bir ay içerisinde en fazla iki kez yapılmış
olduğu unutulmamalıdır. Sonuç olarak kalibrasyonun bu hali ile de yeterli görülebilecek
sonuçlar verdiği, göl TF’unun döngüsel azalış-artışını oldukça başarılı biçimde yakaladığı
düşünülmektedir (Şekil 4.36.).
Model benzeşim çıktılarından yararlanılarak yaş ve kuru yıl için aylık bazda göle giren ve
gölden çıkan TF kütlesi Şekil 4.36.’da sunulmaktadır. Aynı şekildeki “birikim” ifadesi gölde
verilen ay içerisinde biriken (+ değerler) veya gölden verilen ay içerisinde bırakılan (- değerler)
TF’u göstermektedir. Birikimin artı olduğu aylarda göl net P yutağı, eksi olduğu aylarda ise net
P kaynağı olarak işlev göstermektedir. Yaş yılın ilk yarısında P yutağı olarak çalıştığı sonraki
beş ay ise P kaynağına dönüştüğü görülmektedir. Yıla bir bütün olarak bakıldığında ise göl net
1476 kg P tutmuştur. Tutulan P, dış yük olarak göle giren fosforun %24’üne karşılık
gelmektedir. Kuru yılda Mart ve Nisan aylarında maruz kalınan yüksek P yüklerinin > %75’inin
göl içinde kaldığı hesaplanmıştır. Yaş yılda gözlendiği biçimde göl, yılın ikinci yarısında net P
salınımı yapmıştır. Kuru yılda gölün tuttuğu TF’un miktarı 1060 kg P olurken, göle giren yıllık
TF yükünün %55’inin göl içinde kaldığı anlaşılmıştır.
Şekil 4.35. Yeniçağa gölünde ölçülen ve model benzeşimi yolu ile elde edilen toplam fosfor derişimleri arasındaki ilişki.
82
Şekil 4.36. Yeniçağa gölünün aylık ortalama toplam fosfor derişimi ve fosfor bütçesi (Hata çizgileri ağustos ve eylül 2012’de yapılan iki ölçümün standart sapmasını göstermektedir).
Proje kapsamında kullanılan SWAT modeline Yeniçağa gölü 10 No.lu alt havzanın çıkışındaki
reservoir olarak tanıtılmıştır. Gölün ikili davranışını benzeştirebilmek için “gözlenen P çökme
hızı” parametrelerine (PSETLR1 ve PSETLR2) farklı değerler verilmiş, modelin gölle ilgili
parametreleri izleme dönemindeki aylık P bütçesini çıkarmak için manuel olarak kalibre
edilmiştir.
4.2.1. Dip Sedimanındaki Fosforun Konumsal Dağılımı
Göldeki izleme istasyonlarında kuru yılın Temmuz-Eylül döneminde dip sedimanı Ekman-Birge
kepçesi kullanılarak dört ayrı tarihte örneklenmiş ve örneklerin elemental analizi
gerçekleştirilmiştir. Analiz sonuçları projenin üzerinde odaklandığı P elementinin göl
içerisindeki dinamiği ile ilişkisi açısından incelenmiştir. Analitler için istasyonlarda dört
örnekleme tarihinde belirlenen derişimlerin ortalaması alınarak CBS ortamında alansal dağılım
haritaları oluşturulmuştur.
Göl dip sedimanının P içeriği açısından kuzeyden güneye doğru zenginleştiği gözlemlenmiştir
(Şekil 4.37.). En düşük P içeriğine sahip bölgelerin iki katı P derişimi bulunan bölgeler
bulunmaktadır. Göl içerisinde kuru madde bazında %0.2 ile en yüksek P yoğunluğuna sahip
olan “sıcak bölge”nin Kaymaz deresinin ağzına olan yakınlığı dikkat çekicidir. İki yılı kapsayan
model benzeşim çalışması Kaymaz alt havzasından kaynaklanan P yükünün diğer alt
havzaların birçoğundan daha az olduğunu bulmuştur. Ancak sıcak bölgenin Kaymaz deresinin
ağzına çok yakın olması geçmişte bu dereden de göle önemli oranda –özellikle hızlı çöken
83
partiküle formda bulunan- P yükünün iletilmiş olabileceğini göstermektedir. Öte yandan, model
benzeşimi sonuçlarına göre göle en yüksek P yükünü taşımış olan Hamzabey deresinin ağzına
yakın bölgedeki sedimanın en düşük P derişimine (0.6-0.9 g P kg-1) sahiptir. Hamzabey drenaj
alanının büyüklüğü göz önüne alındığında buradan tarihsel olarak çok az P yükü gelmesinin
düşük bir olasılık olduğu düşünülmektedir. Aksu deresinde taşınan fosforun izleme
istasyonundan ağza yaklaşıldıkça yoğunlaşan yatak içi bitkiler; Hamzabey, Güzveren ve Kınalı
derelerinde ise hem yatak içi bitkiler hem de dere ağızlarındaki doğal bitkisel tampon
bölgelerce tutularak göle ulaşan fosforun azaltılmış olması mümkündür (Şekil 4.38.). Kaymaz
deresinin ağzında ise akış hızını yavaşlatacak, derece taşınan besinleri kullanabilecek hiçbir
bitkisel tampon bölge yoktur (Şekil 4.38.). Bundan ötürü doğal tampon bölgelerin alt
havzalardan kaynaklanan P yükünü hangi oranda azaltılmış olabileceğinin incelenmesinde
yarar görülmüştür.
Şekil 4.37. Yeniçağa gölü dip sediman fosfor içeriğinin konumsal dağılımı.
84
Şekil 4.38. Kıyı kenarı doğal besin tampon bölgelerine sahip olan (Güzveren, Hamzabey ve Kınalı) ve olmayan (Aksu, Kaymaz) Yeniçağa akarsularının uydu fotoğrafları (Kaynak: Google Earth; Fotoğraf Tarihi: 12.11.12).
85
4.2.2. Doğal Tampon Bölgelerin Gölün Fosfor Girdisine Etkisinin Modellenmesi ve Değerlendirilmesi Hamzabey, Güzveren ve Kınalı derelerinden göle aktarılan P yükünü azaltma olasılığı
belirlenmiş olan doğal tampon bölgelerin veya sulak alanların SWAT kapsamında nasıl
modellenebileceği incelenmiştir. Soil Water Assessment Tool sulak alanları iki biçimde
modelleyebilmektedir:
a. Her alt havza için en çok bir sulak alan belirlenir. Alt havza drenajının kullanıcı
tarafından belirlenen bir bölümü (WET_FR) sulak alan birimine aktarılır. Sulak alan
parametreleri kullanılarak P gideriminin benzeşimi gerçekleştirilir,
b. Alt havzadaki akarsu üzerine en çok bir adet rezervuar konulur. Rezervuar akarsu
üzerindeki sulak alanda meydana gelen P gideriminin benzeşiminde kullanılır.
Yukarıda belirtilen iki seçeneğin de bu çalışmada kullanılmasının önündeki en büyük engel
sulak alanların göle bitişik durumda bulunmaları ve izleme çalışması esnasında çıkış
noktalarının tespit edilerek buralarda ölçüm gerçekleştirilememiş olmasıdır. Dolayısıyla
modelin bu açıdan kalibre ve valide edilmesi olanaksız hale gelmektedir. Bu sınırlamadan ötürü
sulak alanların göle ulaşan P yüküne etkisinin incelenmesinde SWAT gibi mekanistik bir model
yerine basit deneysel modellerden yararlanılmasına karar verilmiştir.
Reddy vd. (1999) akarsu ve sulak alanların P tutma kapasitesine ilişkin kapsamlı ve çok atıf
alan bir literatür incelemesi gerçekleştirmişlerdir. Bu inceleme çalışmasına göre Kadlec (1994)
sulak alan giriş ve çıkışındaki P derişimini aşağıdaki denklem ile ilişkilendirmiştir:
𝐶𝑜
𝐶𝑖= (1 +
𝑘
𝑁∙𝑞)
−𝑁 (4.1.)
Bu denklemde Ci, girişteki P derişimini (mg P L-1); Co, çıkıştaki P derişimini (mg P L-1); N, sulak
alanı oluşturan ve tam karışımlı reaktör biçiminde davranan bölmelerin sayısını; k, birinci
derece P hız sabitini (m gün-1); q, hidrolik yüzey yükünü (m gün-1) belirtmektedir.
Gerçekleştirilen birçok iz (tracer) testi N sabitinin iki ile dört arasında değişebileceğini
bildirmiştir. Öte yandan 83 sulak alanda yapılan çalışmalara göre k 12±6 m yıl-1’dır.
Denklem 4.1.’den yararlanılarak Hamzabey, Güzveren ve Kınalı derelerinin üzerindeki sulak
alanlarda gerçekleşen P giderimi tahmin edilmeye çalışılmıştır. Hesaplamalarda ilgili derelerin
drenaj havzalarının çıkış noktalarında SWAT modeli benzeşimi ile elde edilen aylık debi
86
ağırlıklı TF derişimlerinden yararlanılmıştır. Bu derişimlerin Ci’ne eşit olduğu kabul edilmiştir.
Öte yandan k literatürdeki ortalamaya, 0.0329 m gün-1, eşitlenmiştir. Hidrolik yüzey yükü
hesaplamalarında kullanılmak üzere sulak alanların yaklaşık büyüklükleri Google Earth’te
yayınlanmış 12.11.2012 tarihli ve DigitalGlobe kaynaklı uydu görüntüsünden yararlanılarak
tahmin edilmiştir. Akarsuyun içinden geçtiği sulak alanların büyüklüğü Hamzabey, Güzveren
ve Kınalı için sırasıyla 6300, 2400 ve 4800 m2 olarak alınmıştır. Hidrolik yüzey yükünü
belirlemede kullanılan diğer değişken ise SWAT tarafından aylık dönemler için benzeştirilen
debidir (m3 gün-1). Tüm sulak alanlar için N değeri üç olarak seçilmiştir. Denklem 4.1.’de N ve
k sabit tutularak q arttırıldığında P giderimi de artmaktadır. Aşağıda Hamzabey, Güzveren ve
Kınalı dereleri için yapılan ayrıntılı değerlendirmede dere debilerinin yükseldiği aylar için
tahmin edilen TF giderimlerinin de yüksek olduğu görülebilir. Ayrıca aşağıdaki
değerlendirmede sulak alan sistemine akarsu girişinden başka su girdisi (örneğin, yer altı suyu)
veya su çıktısı (örneğin, evapotranspirasyon) olmadığı kabulünün yapıldığı göz önüne
alınmalıdır.
Yaş yıl için Hamzabey, Güzveren ve Kınalı dereleri üzerindeki sulak alanların aylık ortalama
giriş ve çıkış TF derişimleri ile birlikte giderim oranları Şekil 4.39.’da sunulmaktadır. Sulak
alanların TF yükleri Hamzabey, Güzveren ve Kınalı için sırasıyla 295, 423 ve 58 g P m-2 yıl-
1’dır. Hamzabey’de sulak alanın ocak-haziran döneminde artan oranda P giderdiği ancak aylık
giderim oranının %30’u aşmadığı görülmektedir; yıllık TF giderimi ise %20 olarak tahmin
edilmiştir. Güzveren sulak alanında ise giderimin Hamzabey’dekine oranla daha yüksek
olabileceği anlaşılmıştır. Yaş yılın haziran ayında TF gideriminin %50’ye ulaşmış, tüm yıl içinse
giderim oranının %35 dolaylarında seyretmiş olabileceği hesaplanmıştır. Kınalı’daki yıllık TF
giderimi ihmal edilebilecek kadar düşük (< %5) bulunmuştur. Kuru yılda SWAT benzeşimi ile
elde edilen TF yükleri birçok ay için sıfıra çok yakın değerler almıştır. Bundan dolayı kuru yılda
sulak alanların TF giderimine ilişkin grafikle desteklenen ayrıntılı bir değerlendirme
yapılmasına olanak sağlayacak kadar veri bulunmamaktadır. Hamzabey, Güzveren ve Kınalı
için tahmin edilen en yüksek aylık TF giderim oranları sırasıyla %12, %26 ve %6’dır; bu yüksek
giderimlerin nisan ayında meydana geldiği görülmüştür.
Çalışma bölgesi için SWAT modeli inşa edilirken çok küçük ve fiziksel anlam taşımayacak bir
alt havza oluşturmamak için Aksu izleme istasyonunun derenin göle boşaldığı noktada olduğu
kabul edilmiştir (Şekil 3.6. ve 3.13.). Ancak CBS ölçümüne göre istasyon ile derenin deşarj
noktası arasındaki mesafe yaklaşık 300 m’dir. Derenin bu bölümünde yatak içi bitki
yoğunluğunun arttığı saha çalışmaları sırasında gözlemlenmiştir. Dolayısıyla su altında ve
üzerinde bulunan bitkilerin (makrofitlerin) su akış hızını azaltıp özellikle partiküle fosforu
87
çöktürmek yolu ile göle iletilen P miktarından azalmaya neden olabilecekleri düşünülmüştür.
Literatürde akarsulardaki P spirali veya döngüsüne ilişkin birçok çalışmaya rastlanılmasına
rağmen yukarıdaki mekanizmaya değinen az sayıda yayın bulunabilmiştir (Schulz ve Köhler,
2006; Schulz vd., 2003). Örneğin, Spree nehrinde (Almanya) gerçekleştirilen ayrıntılı bir
çalışmada makrofitlerin aylık TF yükünü %25’e ulaşan oranda azalttığı bildirilmiştir (Schulz vd.,
2003). Bu çalışmanın devamında ise (a) bitki yoğunluğunun P giderim dinamiği üzerinde etkili
olabileceği, (b) dönemsel P salınımlarından ötürü yıllık net P gideriminin ihmal edilebilir düzeye
inebileceği, (c) makrofitlerin zamana bağlı, yük ağırlıklı P giderim verimlerinin sinüzoidal
fonksiyonla benzeştirilebileceği rapor edilmiştir (Schulz ve Köhler, 2006). Spree nehrinden çok
daha küçük olmasına rağmen Aksu deresinde de benzer P gideriminin meydana geldiği
düşünülebilir.
Deneysel model ve literatürden yararlanılarak Hamzabey, Güzveren ve Kınalı derelerinin
ağızlarındaki sulak alanların ve Aksu deresinin göle yakın (< 300 m) bölümündeki makrofitlerin
yıllık yaklaşık %30’u geçmeyecek oranda P tutabileceği tahmin edilmiştir. Bu aşamada
konservatif bir yaklaşımla SWAT modelince benzeştirilen alt havza P yüklerinin tampon
bölgelerce azaltılmaksızın göle ulaştığının kabul edilmesinin yerinde olduğuna karar verilmiştir.
Şekil 4.39. Hamzabey, Güzveren ve Kınalı akarsuları üzerindeki sulak alanların yaş yılda
aylara göre tahmini giriş ve çıkış toplam fosfor derişimleri ve giderim oranları.
88
4.2.3. Dip Sedimanının Metal:Fosfor Oranlarının ve Fosfor Fraksiyonlarının Konumsal Dağılımı
Yukarıda sediman P içeriğinde açıklandığı gibi dört farklı tarihte gerçekleştirilen örneklemeden
elde edilen sedimanların ortalama Ca, Mg, Al ve Fe içerikleri laboratuvar analizi ile elde
edilmiştir. Bu metaller doğal sucul ortamlarda ortofosfatlarla kararlı katı fazlar oluşturarak P
dinamiğini etkileyen mekanizmalar içerisinde yer aldıkları için önemlidir. Genel olarak bir
metalin fosfora oranının -mol cinsinden- >2-3 olması sedimanda o metal ve ortofosfattan
oluşan bir katı fazın bulunabileceğinin göstergesidir. Göl dip sedimanın Ca içeriği kuru katı
bazında %8-20 olduğu için Ca: P yüksektir (>51) (Şekil 4.40.). Sedimandaki kalsiyumun
ağırlıklı olarak kireç, kireç taşı (CaO, Ca(OH)2, CaCO3) gibi katı fazların içinde olduğu tahmin
edilmektedir. Ancak Ca:P oranının yüksekliği fosforun apatit ve türevi katı fazlarda bulunması
için uygun şartların bulunduğunu da göstermektedir. Magnezyumun sediman derişimi
kalsiyumunkine oranla daha düşüktür ve bundan ötürü Mg: P oranı 20’yi geçmemektedir.
Magnezyumun ortofosfatla oluşturduğu katı fazlar genel olarak daha kararsız ve çözünürdür.
Bundan ötürü Mg-P katı fazlarının sedimanda ciddi miktarda olması beklenmemektedir. Ancak
Mg:P oranının yeterince yüksek olması nedeni ile Mg-P katılarının sedimandaki varlığının tümü
ile ihmal edilebileceği de söylenememektedir. Alüminyum ve demirin fosforla ilişkisine
gelindiğinde Al:P > Fe:P durumunun gölün her bölgesi için geçerli olduğu görülmektedir. Hem
Al:P hem de Fe:P kararlı katı faz oluşturabilecek kadar yüksektir. Yüksek (59-66) Al:P oranlı
sedimanların bulunduğu bölgeler dikkat çekicidir. Bunlar Hamzabey, Güzveren, Kaymaz ve
Fındıklı (Şekil 3.6.) derelerinin ağızlarında yoğunlaşmıştır. Bu yoğunlaşma gölün Al yükünün
ağırlıklı olarak sayılan derelerin drenaj alanlarından kaynaklanmış olabileceğini ortaya
koymaktadır. Yukarıda tartıştığımız metal:P oranları Ca-P, Mg-P, Al-P ve Fe-P katı fazlarının
sedimanda bulunabileceğini işaret etmektedir.
Şekil 4.40. Yeniçağa gölü dip sedimanının metal (Ca, Mg, Al, Fe): fosfor oranının konumsal dağılımı (Noktalar örnekleme istasyonlarını göstermektedir).
89
Dip sediman örneklerine kimyasal ekstraksiyon uygulanarak fosforun inorganik (İF) ve organik
(OF) fraksiyonlara dağılımı belirlenmiştir. Buna ek olarak İF de “apatit içindeki inorganik P (AF)”
ve “apatit içinde olmayan inorganik P” (AOİF) olarak iki alt fraksiyona ayrılarak incelenmiştir.
Apatit içindeki inorganik P, kalsiyum ortofosfat kat fazlarına karşılık gelirken AOİF kalsiyuma
bağlı olmayan tüm ortofosfatlara karşılık gelmektedir. Kalsiyuma bağlı olmayan ortofosfatların
ağırlıklı olarak Al- ve Fe-P katı fazlarında bulunduğu söylenebilir. Ancak kimyasal
ekstraksiyonla elde edilen yukarıdaki fraksiyonların gerçekte hangi tür fosforu kapsadığının
şüpheye yer bırakmayacak biçimde tayini için ileri analitik yöntemlerin kullanılması gerektiği de
unutulmamalıdır.
Metallere ilişkin değerlendirmede kullanılan yaklaşıma benzer bir yaklaşım izlenerek mutlak
değerler yerine oransal değerlerden yararlanılmıştır. İlk bakışta dip sedimanındaki OF’un 2–5
katına eşit İF olduğu görülmektedir (Şekil 4.41.). Başka bir deyişle sediman fosforunun %70-
85’lik bölümü İF’dan oluşmaktadır. Organik fosforun göreceli olarak kuzey ve batıda yüksek
olduğu, en yüksek İF:OF oranının ise ağırlıklı olarak doğuda en yüksek değerlerine ulaştığı
anlaşılmaktadır. Öte yandan İF’un ağırlıklı olarak apatit içinde bulunduğu yaklaşık 5-7
aralığında olan AF:AOİF tarafından gösterilmiştir (Şekil 4.41.). Ortofosfat %85-90 gibi çok
yüksek bir oranda kalsiyuma bağlı olarak katı fazda bulunmaktadır.
Yukarıda aktarılan dip sedimanın elemental ve P kompozisyonuna ilişkin sonuçların Ekman-
Birge kepçesi ile alınan örneklerden elde edildiği, bu kepçenin sedimanın üst 10-30 cm’lik
bölümü örneklediğinin altı çizilmelidir. Göl P dinamiği açısından en etkin bölgenin sedimanın
üst birkaç cm’i olduğu göz önüne alınarak sedimanın kor örnekleyici ile incelenmesinin bu proje
ile elde edilen sonuçların teyidi ve ilerletilmesi açısından yararlı olacağı düşünülmektedir.
Gölün havza içi P dinamiğinde dönemsel olarak ikili bir davranış sergilediği, yaz mevsimi
başlangıcından kış mevsiminin başlamasına kadar geçen dönemde net P kaynağı olarak
davranabildiği yukarıda belirtilmiştir. Gölü fosfor kaynağına dönüştüren baş etken dip
sedimanından su kolonuna P salınmasıdır. Sedimanın elemental ve P fraksiyonu içeriğine
ilişkin elde ettiğimiz sonuçlardan yararlanarak su kolonuna sedimandan P girişini sağlayan
olası mekanizmalar ana hatları ile aşağıda tartışılmıştır. Bu tartışmada besin bileşeni içeren
göl su kalitesi ve/veya ekosistemi modellerinin kapsadığı süreçlerden yararlanılmıştır.
Yeniçağa göl suyu hafif alkali (pH > 7) ve Ca açısından oldukça zengindir (> 100 mg L-1). Bu
koşulların AF fraksiyonundaki fosforun çözünürlüğünü baskılamakta olduğu düşünülmektedir.
Ayrıca Ca redoks koşullarına duyarsız bir metal olduğundan gölün döngüsel P dinamiğini
90
redoksça tetiklenen AF çözünmesi ile açıklamak da olanaksızdır. Dolayısıyla dip
sedimanındaki fosforun yaklaşık %65-75’lik bölümünü oluşturan AF’unun biyoyarayışlılığının,
alg patlamalarını tetikleme kapasitesinin çok düşük olduğu söylenebilir. Dip sedimanının %15-
30’luk kısmını oluşturduğunu saptadığımız ve “ölü veya artık biyokütle”ye bağlı olduğunu
düşündüğümüz OF’un mineralizasyon süreci su kolonuna ortofosfatı sağlayan ana mekanizma
olarak öne çıkmaktadır. Yeniçağa gölünde yaz başlangıcında (a) su sıcaklığının yükselmesi ile
OF mineralizasyonunun hızlanması; (b) gölün hidrolik bekletme süresinin de eşzamanlı artışı
sonucunda mineralize olan fosforun su kolonundaki P derişimini yükseltmesinin (Şekil 4.34.)
alg patlamalarının ardındaki mekanizma olması kuvvetli bir olasılıktır.
Şekil 4.41. Yeniçağa gölünün dip sedimanının inorganik ve organik fosfor fraksiyonlarının konumsal dağılımı (Noktalar örnekleme istasyonlarını göstermektedir).
91
4.3. Fosfor Endeksi Uygulaması Fosfor endeksinin en önemli kaynak etkeni toprağın P içeriğidir. Yayılı P kirliliği açısından
toprağın TF kapsamından çok (bitkiye) yarayışlı P kapsamına önem atfedilmektedir.
Dolayısıyla P endeksi çalışmalarının başında havzadaki yarayışlı fosforun dağılımı saha
çalışması ile elde edilmiştir.
Havzadaki bitkiye yarayışlı fosforun mekânsal değişimi Türkiye’deki toprak laboratuvarlarının
kullandığı birim konvansiyonunda (kg P2O5 da-1) ve gruplandırmada değişiklik yapılmadan
Şekil 4.42.’de sunulmuştur. Lejanttaki gruplar <3’den >12’ye doğru sırasıyla çok az, az, orta,
yüksek ve çok yüksek olarak sınıflandırılmaktadır. Modelde kullanılan alt havzaların alan
ağırlıklı ortalama P içerikleri ise Tablo 4.15.’te verilmektedir. Ortalama yarayışlı fosforu en
yüksek olan alt havza Güzveren deresinin drenaj alanında yer alan 13 No.lu alt havzadır (15
kg P2O5 da-1). Model çalışmasında yararlanılan CORINE 2006 AÖAK haritası ile havzadaki P
dağılımı çakıştırılarak çalışma alanındaki her bir arazi kullanım sınıfının ortalama yarayışlı P
içeriği de belirlenmiştir (Şekil 4.43.). En yüksek ve en düşük P içeriğine sahip olan sınıfların
sırasıyla “karasal bataklıklar (kod no.: 411)” ve “doğal çayırlıklar (kod no.: 321)” olduğu
görülmüştür. Tarımsal arazi kullanım sınıflarının aldığı ortalama değerler ise 8-10 kg P2O5 da-
1’da seyretmektedir. Sonuçlar agronomik (tarımsal bitki üretimi) açıdan değerlendirildiğinde
gölün kuzey-batı, batı ve güney-batısındaki bölgede “çok yüksek” miktarda fosfor bulunduğu
görülmektedir. Bir başka deyişle P için “tarımsal eşik değer” bu bölgede aşılmış bulunmaktadır;
bölgedeki tarlaların bitkisel verimi fosfordan etkilenmeyeceği için buralarda fosforlu gübre
uygulanmasına gerek olmadığı düşünülmektedir.
Şekil 4.42. Yeniçağa havzasındaki bitkiye yarayışlı fosfor (Olsen P) dağılımı.
92
Şekil 4.43. Yeniçağa havzası CORINE 2006 arazi kullanım sınıflarının ortalama bitkiye yarayışlı fosfor (Olsen P) dağılımı.
Tablo 4.15. Modelde kullanılan alt havzaların saha çalışması ile belirlenen ortalama bitkiye yarayışlı fosfor içeriği.
Akarsu Alt Havza No.
Bitkiye Yarayışlı Fosfor (kg P2O5 da-1)
Hamzabey
1 5.1
2 5.4
3 5.9
4 6.2
7 10.2
9 12.7
Güzveren 13 15.0
15 7.2
Kaymaz 14 7.5
Aksu 12 6.7
Kınalı 5 4.8
11 7.2
Ömerli, Kirenli, Fındıklı
10 8.2
Topraktan çevresel açıdan tehdit oluşturacak miktarda fosforun suda çözünmesinin “çevresel
eşik” değerin aşılması ile gerçekleştiği kabul edilmektedir. Çevresel eşik, hem P endeksinin
hangi alanlara uygulanacağına karar verilmesinde ölçüt olarak kullanıldığı hem de endeksin
kaynak bileşeninin alacağı değeri etkilemektedir. Pennsylvania P endeksinin havzada
uygulanabilmesi için Olsen yöntemi ile elde edilmiş olan yarayışlı P Mehlich-3’e dönüştürülmüş
ve endeksin çevresel eşik değerinin (Mehlich-3 P = 200 mg P kg-1) hangi bölgelerde aşıldığı
93
incelenmiştir (Şekil 4.44.). Toplam alanları 10 hektara yakın ve Güzveren deresi drenaj
alanında bulunan iki bölgede çevresel eşiğin aşılmış olduğu görülmüştür. Havza ölçeğinde
belirtilen büyüklükteki bir potansiyel kritik kaynak alanın ihmal edilebilecek derecede küçük
olduğu düşünülerek bu bölgelere ayrıntılı P endeksi uygulanmasına gerek görülmemiştir. Bu
kararın sonucu olarak P endeksi ayrıntılı olarak sadece akarsulara yakın konumda bulunan
tarımsal alanlara ayrıntılı olarak uygulanmıştır.
Şekil 4.44. Yeniçağa havzasının tahmin edilen bitkiye yarayışlı fosfor (Mehlich-3 P) dağılımı.
Endekste taşınım etkeni olarak erozyonla (tahminen) kaybedilen yıllık toprak miktarı yer
almaktadır. Havzada gerçekleştirilen toprak örnekleme çalışmasının ardından ETKE yardımı
ile yıllık tahmini toprak kaybının mekânsal dağılımı elde edilmiştir (Şekil 4.45.). Tahmini toprak
kaybının havzanın büyük bölümü için < 3 ton ha-1 yıl-1 olduğu görülmektedir. Alt havzalar için
elde edilen alan ağırlıklı ortalamalar ise erozyona bağlı toprak kaybının göreceli olarak en
yüksek olduğu bölgelerin Güzveren ve Hamzabey derelerinin drenaj alanında bulunduğunu
ortaya koymuştur (3, 7 ve 13 No.lu alt havzalar).
94
Şekil 4.45. Evrensel toprak kaybı eşitliği (ETKE) ile havza için elde edilen yıllık toprak kaybının mekânsal dağılımı.
Çalışma alanındaki mekânsal eğim gradyanı (%) ve doymuş hidrolik iletkenlik dağılımı sırasıyla
SYM kullanılarak ve arazi çalışması gerçekleştirilerek elde edilmiştir. Bu iki değişkenden
yararlanılarak havzadaki yüzey akışı potansiyelinin mekânsal dağılımı ortaya çıkarılmıştır
(Şekil 4.46.). Yüzey akış potansiyeli haritası P endeksi taşınım etkeninde doğrudan kullanılan
dereceleri içermektedir (Şekil 4.46.): çok yüksek (8), yüksek (6), orta (4), düşük (2) ve çok
düşük (0). Örneğin, P endeksi hesaplamaları yapılırken CBS haritasında çok düşük yüzey akış
potansiyeli olan bir hücrenin ilgili derece değeri sıfır olarak alınacaktır. Havzanın büyük
bölümünün eğimli ve çok düşük doymuş hidrolik iletkenliğe sahip olması nedeni ile yüzey akış
potansiyeli derecesinin genelde “çok yüksek” seyrettiği görülmektedir.
Pennsylvania P endeksinin ayrıntılı olarak uygulanmasını gerektiren su kütlelerine uzak ve
Mehlich-P > 200 mg P kg-1 olan alanların havzanın toplam alanına oranının son derece küçük
olduğu tespit edildiğinden sadece akarsulara yakın tarımsal alanlara P endeksinin ayrıntılı
biçimde uygulanmasına karar verilmiştir. Havza için ürettiğimiz en ayrıntılı akarsu şebeke
haritası AÖAK haritasındaki (CORINE 2006) “tarımsal” bölgeyle kesiştirilmiş, kesişim
bölgelerinde kalan akarsu yataklarının iki yanındaki 200 m’lik genişliğindeki alana P endeksi
ayrıntılı biçimde uygulanmıştır. Sözü geçen alanda mekânsal değişimlerine ilişkin bilgi sahibi
95
olunan kaynak ve taşınım etkenlerinin almış oldukları değer veya dereceler Şekil 4.47.’de
sunulmaktadır.
Yukarıdaki bitkiye yarayışlı P dağılımı tartışmasında belirtilen yüksek fosforlu bölgelerden
birinin (alan < 3 Ha) Güzveren dere yatağına yakın olduğu ve ayrıntılı P endeksi kapsamına
alındığı görülmektedir (Şekil 4.44., 4.47. ve 4.48.). Yüksek erozyon potansiyeline (> 50 ton ha-
1 yıl-1) sahip olan tarımsal alanların ise daha çok Hamzabey deresinin 7 No.lu alt havzası
içerisinde bulunduğu, benzer özellik sergileyen arazilerin kısmen Güzveren deresinin 15 No.lu
alt havzasında da yer aldığı anlaşılmaktadır (Şekil 4.47.). Yüzey akış potansiyeli derecesi göle
yakın kesimlerde yüksektir, gölden uzaklaşıldıkça potansiyelin “çok yüksek” dereceye ulaştığı
da görülmektedir. Yeraltı drenaj etkeni ABD’de özellikle hidrolik iletkenliği düşük olup yapay su
toplama (tile drainage) şebekeleri ile drene edilen tarımsal alanlar için P endeksine
yerleştirilmiş olmasına rağmen akarsulara yakın ve yüksek hidrolik iletkenliğe sahip
topraklardan kaynaklanan P riskini tahmin için de kullanılmaktadır. Çalışma alanımızdaki
tarımsal alanlarda yapay drenaj bulunmamaktadır. Bundan dolayı “yeraltı drenaj” etkeninin
sadece doğal hidrolik iletkenliği yüksek olan tarımsal alanların P kayıp riskini ölçmede
kullanılmasına karar verilmiştir. Doymuş hidrolik iletkenliği > 3.6 cm sa-1 olan topraklardan
yeraltı drenajı ile P kaybedilebileceği kabul edilerek, P endeksi yeraltı drenaj dereceleri 2 olarak
seçilmiştir. Genel olarak yeraltı drenajı ile P taşınım riskinin olmadığı, ancak Aksu alt
havzasında derecesi > 2 olan dikkate değer büyüklükte alanların bulunduğu da görülmüştür.
Fosfor endeksinde yer alan bazı kaynak ve taşınım etkenlerinin ise mekânsal olarak
değişmediği kabul edilerek bunların Tablo 4.16.’da verilen değer veya dereceleri CBS’nde P
endeksinin hesaplandığı her hücreye herhangi biçimde değiştirilmeden uygulanmıştır.
Değerlerin seçiminde saha çalışmaları ile elde edilenlerin yanı sıra Yeniçağa’ya ait TÜİK
istatistiksel verilerinden yararlanılmıştır.
Tablo 4.16. Fosfor endeksi uygulamasında değerleri veya dereceleri sabit alınan etkenler.
Kaynak Etkeni Birim Değer veya Derece
Pennsylvania P Endeksindeki
Aralık
İnorganik Gübre Uygulama Oranı lb P2O5 akr-1 * 3 -
Organik Gübre Uygulama Oranı 5 -
Fosforlu İnorganik Gübre Uygulama Yöntemi
- 0.4 0.2-1.0
Fosforlu Organik Gübre Uygulama Yöntemi
- 0.6
Organik Gübrenin Fosfor Yarayışlılığı
- 0.8 0.5-1.0
Taşınım Etkeni Derece Pennsylvania P Endeksindeki
Aralık
96
Akarsuya Uzaklık 8 0-8
Değiştirilmiş Bağlanırlık 1 0.7-1.1
*: Standart birimlerle hesaplanmış olan değerler Pennsylvania fosfor endeksinin orijinal birimine dönüştürülerek uygulanmıştır.
Ayrıntılı P endeksi uygulamasının sonunda akarsu yataklarına yakın tarımsal alanlar için elde
edilen toplam kaynak ve taşınım değerleri ile birlikte endeksin tümü için elde edilen değerlerin
mekânsal dağılımı Şekil 4.46.’da sunulmaktadır. Yaklaşık 45 dolaylarındaki en yüksek kaynak
etkeni değerlerinin Güzveren ve Hamzabey alt havzalarında olduğu görülmektedir. Yüksek
taşınım etkeni değerlerinin (yaklaşık 1.9) ise Hamzabey drenaj alanında yoğunlaştığı
anlaşılmaktadır. Kaynak ve taşınım etkenlerinin çarpımsal sonucu olan P endeks değerinin ise
endeksin uygulandığı hiçbir hücrede “düşük” risk sınır değeri olan 60’ı aşmadığı belirlenmiştir.
Bunun anlamı mevcut tarımsal uygulamaların sürdürülmesi durumunda incelenen bölgelerden
kaynaklanacak yayılı P kirliliği riskinin düşük olacağıdır. Fosfor endeksi sonuçlarına daha
yakından bakıldığında düşük-orta risk sınırı olan 60’a yakın değer alan hücrelerin gölün
batısında Hamzabey ve Güzveren drenaj alanlarında bulunduğu görülmektedir (Şekil 4.46.).
Model sonuçlarının tartışmasında kritik kaynak alan içerebileceğine atıf yapılan 7 No.lu alt
havzanın yanı sıra 13 ve 15 No.lu alt havzaların P kaybı açısından “orta” risk sınıfına
sokulabilecek kadar yüksek endeks değerlerine sahip bölgeleri bulunmaktadır. Bu bölgelerin
izleme çalışmasında belirlenen P yüklerine katkı yapmış kritik kaynak alanların arasında
olması yüksek bir olasılıktır. Öte yandan, yoğun tarımsal etkinliklerin gerçekleştirildiği, özellikle
tarımsal hayvan yoğunluğunun ve/veya inorganik fosforlu gübre kullanımının yüksek olduğu
havzalarınkine oranla Yeniçağa havzası için elde edilen P endeks değerlerinin (P kaybı riskine)
düşük çıktığı söylenebilir.
Havza ölçeğinde uygulanan P endeksi olası P kaybı riskinin mekânsal olarak incelenmesini
sağlamış, olası tarımsal yayılı P kaynaklarının konumlarını işaret etmiştir. Yalnız endeksin asıl
olarak yüksek mekânsal çözünürlükte, tarla ölçeğinde uygulanmak için geliştirildiğinin
unutulmaması gerekmektedir. Havza ölçeğin endeksin uygulanması esnasında yapılan
kabuller (örneğin, bir dizi endeks girdisine sabit değer verilmesi) sonuçların belirsizliğini
arttırmış olabilir.
97
Şekil 4.46. Yeniçağa havzasında eğim gradyanı ve doymuş hidrolik iletkenlik kullanılarak belirlenen yüzey akış potansiyelinin mekânsal dağılımı.
98
Şekil 4.47. Ayrıntılı fosfor endeksi uygulanan bölgelerdeki kaynak (Mehlich-3) ve taşınım etkenlerinin (erozyon, yüzey akışı, yüzeyaltı drenaj) değer veya derecelerinin mekânsal dağılımı.
99
Şekil 4.48. Fosfor endeksinin toplam kaynak ve taşınım etkenleri ile bütününün toplam değerinin mekânsal dağılımı.
100
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Proje kapsamında sığ, ötrofik bir gölün (Yeniçağa Gölü, Bolu) dış ve iç fosfor (P) kaynakları
yaklaşık olarak bir yıl süren bir izleme çalışması ile üretilen verilerden yararlanılarak
değerlendirilmiştir. Çalışma şartlarının elverdiği oranda azot (N) analitlerinin de ölçümü
gerçekleştirilmiş, N verileri raporun atmosferik ve karasal kaynakların değerlendirildiği
bölümlerinde incelenmiştir. Rapor metnindeki sıralama izlenerek projenin önemli sonuçları
aşağıda özetlenmektedir.
Çalışma alanında kurulan iki yaş-kuru örnekleme istasyonundan elde edilen verilere göre ıslak
mevsimde yaş çökelmedeki N:P oranı yaklaşık 10’dur. Yaş çökelmedeki N ve fosforun hemen
hepsinin çözünmüş formda olduğu saptanmıştır. Havza içinden kaynaklanan aerosollerin daha
çok gölün kuzey-kuzeydoğu yönleri arasında kalan bölgeden geldiği rüzgârgüllerinden
yararlanılarak ortaya çıkarılmıştır. Ölçülen kuru çökelme akılarında büyük dalgalanmalar
olmuştur. Toplam P (TF) ve toplam N (TA) akıları sırasıyla 32.0±43.4 µg P m-2 gün-1 ve
365±363 µg N m-2 gün-1’dür (ortalama ± standart sapma). Besinlerle ilgili modelleme, kütle
dengesi vb. uygulamalarında kullanılabilecek yaş çökelmedeki yağış ağırlıklı ortalama TF ve
TA derişimleri sırasıyla 138 μg P L-1 ve 1.61 mg N L-1 olarak belirlenmiştir. Kuru çökelme besin
akılarında büyük değişkenlik (göreceli standart sapma > %150) olduğu için gölün kuru çökelme
besin girdisinin tahmin edilmesinin yarar getirmeyeceğine karar verilmiştir.
Karasal kaynaklardan göle iletilen toplam çözünmüş P (TÇF), TF ve nitrat yüklerinin tahmin
edilebilmesi için havza 15 alt havzaya ayrılarak SWAT modeli uygulanmıştır. Model
uygulamasının gerçekleştirildiği dönem birbirinden farklı iki yağış rejimini (yaş yıl: 2011; kuru
yıl: 2012) temsil etmesi açısından önemlidir. Modelin en yüksek mekânsal çözünürlüğe sahip
olan hidrolojik tepki birimleri (HRU) arasında P kaybı 500 kg P km-2 yıl-1’ı veya 5 kg P ha-1 yıl-1
aşan bulunmamaktadır. Ancak proje açısından en önemli model çıktısı gölün maruz kaldığı P
yüküne büyük katkı yapan kritik kaynak alanlara ilişkin elde edilen bilgilerdir: Yaş yılda gölün
batısında bulunan Hamzabey deresinin drenaj alanında yer alan ve yaklaşık 100 hektarlık bir
hidrolojik tepki biriminin (HRU) kritik kaynak olabileceği işaret edilmiştir. Sözü edilen HRU’nin
özellikleri ise şöyledir: (a) CORINE 2006 arazi örtüsü-arazi kullanımı sınıflandırmasına göre
mera alanıdır, (b) toprağın hidrolik iletkenliği çok düşüktür (D sınıfı toprak), (c) eğimi ise %5-
15 arasındadır. Bu bulgudan hareketle modelin inşası aşamasında yapılan seçimlerden ötürü
model benzeşimlerine katılmayan ve yukarıda belirtilen HRU ile aynı özelliklere sahip
potansiyel kritik kaynak alanlar tanımlanmıştır. Bu alanların toplam büyüklüğü ise 200 hektara
yakındır. Böylece havzanın model faydalanılarak belirlenen olası kritik kaynak alan büyüklüğü
101
yaklaşık 300 hektara ulaşmıştır ve havza alanının sadece %0.2’sine karşılık gelmektedir.
Birçok benzer çalışmada da kritik kaynak alanların havza geneline oranının oldukça düşük
olduğu bildirilmiştir. Yeniçağa havzasındaki oran bildiğimiz kadarı ile literatürdeki tipik
değerlerden daha düşüktür. Bu durum havza yönetimi açısından bir avantaj olarak
değerlendirilebilir çünkü sınırlı kritik kaynak alana müdahale edilmesi, bunlara yönelik en iyi
yönetim uygulamalarının yaşama geçirilmesi için gerekli maddi kaynak ve insan gücünün
yüksek olmayacağı tahmin edilmektedir. Bu projeye kadar -bildiğimiz kadarı ile- düzenli debi
ölçümü ve/veya akarsu örneklemesi gerçekleştirilmemiş bir havzada sınırlı veri ile olası kritik
kaynak alanların ortaya çıkarılabilmesi havza modellemenin yararını ve önemini ortaya koyan
önemli bir sonuçtur.
İzleme çalışmaları sonucunda göl suyundaki P türlerinin dış P yüklemelerine farklı tepki
verdikleri saptanmıştır. Doğrudan biyoyarayışlı ortofosfatı temsil eden çözünmüş reaktif P
(ÇRF) dış P darbelerinden etkilenmemiş gözükürken “çözünmüş ortofosfat + organik fosfor”un
göstergesi olan toplam çözünmüş P (TÇF) ve toplam fosforun (TF) dış P yüklemelerine tepki
verdikleri görülmüştür. SWAT modeline rezervuar olarak tanıtılan Yeniçağa gölünün izleme
dönemindeki P bütçesi rezervuar bileşeninin manuel kalibrasyonu sonucunda elde edilmiştir.
Birçok ötrofik sığ gölün yaptığı gibi ikili bir davranış sergileyerek yıl içindeki yaş dönemde P
yutağı, kuru dönemde ise P kaynağı olarak davranan Yeniçağa gölünün yıl genelinde P yutağı
olarak değerlendirilebileceği sonucuna varılmıştır. Tahmin edilebileceği üzere gölün maruz
kaldığı P yükünü tutma oranı aldığı yağış miktarı ile ters orantılıdır (yaş yıl: %24; kuru yıl: %55).
Çalışmalarımız sonunda üretilen dip sedimanı P dağılım haritası üzerinde yapılan
değerlendirme model benzeşimlerine göre gölün P bütçesine düşük katkı yaptığı düşünülen
bir derenin (Kaymaz) gerçekte P bütçesine tarihsel olarak en yüksek katkıyı yapmış dere
olabileceğini ortaya koymuştur. Bu farkın nedeni modelin inşası aşamasında bazı derelerinde
ağzında bulunan doğal besin tamponu bölgelerin veya akarsu kanalları içindeki bitkilerin göz
önüne alınmamış olmasıdır. Proje çıktıları yayına dönüştürülürken doğal besin tamponlarının
havza-göl arasındaki besin dinamiğine etkisi göz önüne alınarak bunlarda meydana gelen
besin gideriminin modellenmesine çalışılacaktır.
Kimyasal ekstraksiyon çalışmamız göl dip sedimanındaki fosforun %70-85’inin inorganik,
%65-75’lik bölümünün genelde apatit olarak adlandırılan Ca-ortofosfat katılarından oluştuğunu
ortaya koymuştur. Redoks koşullarına duyarlı olan Fe-ortofosfat; Al-ortofosfat katılarının ise
sedimanda epey düşük miktarda bulundukları anlaşılmıştır. Havzada yağışın azaldığı (bir
başka deyişle gölün hidrolik bekletme süresinin yükseldiği) ve su sıcaklığının arttığı yaz
102
döneminde gölde meydana gelen P salınımına ait mekanizmanın aşağıdaki gibi olduğu
sonucuna varılmıştır. Hidrolik açıdan kesikli reaktör davranışına yakınsayan gölde sıcaklığın
“organik P mineralizasyonu” hızını arttırması ile su kolonuna bırakılan ortofosfat burada
birikerek göl suyu P derişimini yukarıya itmektedir. Artan P derişiminin sonucu olarak
gerçekleşen alg patlamaları ise gölün su kalitesini kötüleştirmektedir. Belirttiğimiz P
mekanizmasının şüpheye yer bırakmayacak biçimde kanıtlanmasının ardından gölün iç P
yükünü kontrol edecek ve sucul ekosistemin sağlığını kazanmasını sağlayacak en iyi
uygulamanın seçilerek yaşama geçirilmesi gerekmektedir. İleriki çalışmalarda göl
ekosisteminin ayrıntılı benzeşimini gerçekleştirebilecek AQUATOX vb. modellerden
yararlanılması yerinde olacaktır.
SWAT modeline seçenek olarak havzadaki olası kritik kaynak alanların mekânsal dağılımlarını
belirlemek için sahadaki çalışmalarla elde edilen toprak verilerinden yararlanılarak bir P
endeksi (Pennsylvania P Endeksi) uygulaması gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında
üretilen bitkiye yarayışlı P haritası gölün batısında bitki üretimi açısından aşırı P (> 12 kg P2O5
da-1) içeren tarımsal araziler olduğunu ortaya koymuştur. Diğer yandan hemen hemen tüm
havza toprağının yarayışlı P içeriği ayrıntılı P endeksi uygulanmasını gerektiren (Mehlich-3 >
200 mg P kg-1) çevresel eşiğin altında kalmıştır. Tarımcılığın yoğun biçimde yapılmadığı
çalışma alanında tarımsal-çevresel eşik değerlerin arasında P içeren ciddi miktarda toprak
bulunması tarım-çevre yönetimiyle ilgili tüm paydaşlar için uyarıcıdır ve projenin doğru bir
zamanda gerçekleştirildiğinin kanıtıdır. Proje sonuçları hâlihazırdaki tarım uygulamalarının
sürdürülmesi durumunda gölün batısındaki Güzveren ve Hamzabey drenaj alanlarındaki
tarlalarda P için çevresel eşiğin geçilebileceğini göstermiştir. Bundan ötürü çevre ve tarım
alanında uzman teknik personeli içeren üniversite-kamu ortaklığı ile anılan bölgede çiftçilerin
çevre dostu tarımsal besin yönetimi ve bitki üretimini sağlayacak bir pilot uygulamanın en kısa
sürede başlatılması önerilmektedir. Bölgede tarımsal hayvan yoğunluğunun yüksek olmaması
bu pilot uygulamanın başarı ile yaşama geçirilmesini kolaylaştırıcı bir etkendir. Proje
sonuçlarına göre kritik kaynak alanlardan kaynaklanan P yükü yüzey akışı, toprak kaybına
bağlı olarak artmaktadır. Bundan ötürü projenin oluşturduğu araştırma ve teknik bilgi
altyapısından (SWAT model uzmanlığı, ETKE toprak kaybı haritası, toprak fizikokimyasal
özellik veritabanı vb.) yararlanılarak havzadaki erozyon ve sediman dinamiğine odaklı bir
araştırma projesinin gerçekleştirilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.
Projenin sonuçlarını paydaşlara aktarmak ve yaygın etkisini arttırmak amacı ile bir internet
sitesi tasarlanarak yayına alınmıştır (http://www.pendeks.org).
103
KAYNAKLAR
Andersen, H. E., Kronvang, B. 2006. "Modifying and evaluating a P index for Denmark", Water Air and Soil Pollution, 174 (1-4), 341-353.
Arnold, J., Williams, J., Maidment, D. 1995. "Continuous-Time Water and Sediment-Routing Model for Large Basins", Journal of Hydraulic Engineering, 121 (2), 171-183.
Arnold, J. G., Allen, P. M., Bernhardt, G. 1993. "A comprehensive surface-groundwater flow model", Journal of Hydrology, 142 (1–4), 47-69.
Arnold, J. G., Srinivasan, R., Muttiah, R. S., Williams, J. R. 1998. "Large Area Hydrologic Modeling and Assessment Part I: Model Development", Journal of the American Water Resources Association, 34 (1), 73-89.
Auer, M. T., Johnson, N. A., Penn, M. R., Effler, S. W. 1993. "Measurement and Verification of Rates of Sediment Phosphorus Release for a Hypereutrophic Urban Lake", Hydrobiologia, 253 (1-3), 301-309.
Bechmann, M., Krogstad, T., Sharpley, A. 2005. "A phosphorus Index for Norway", Acta Agriculturae Scandinavica Section B-Soil and Plant Science, 55 (3), 205-213.
Bechmann, M. E., Stålnacke, P., Kværnø, S. H. 2007. "Testing the Norwegian phosphorus index at the field and subcatchment scale", Agriculture, Ecosystems & Environment, 120 (2-4), 117-128.
Black, G. R., Hartge, K. H. 1986. "Bulk Density and Particle Density", Methods of Soil Analysis, Part I, Physical and Mineralogical Methods. Madison: ASA, SSSA
Bouyoucos, G. J. 1951. "A recalibration of the hydrometer method for making mechanical analysis of soils", Agronomy Journal, 43 (9), 434-438.
Bremner, J. M. 1965. "Inorganic Forms of Nitrogen", Methods of Soil Analysis. Part 2. Chemical and Microbiological Properties. Editör: Norman, A. G. Madison: ASA, SSSA.
Brezonik, P. L., Pollman, C. D. 1999. "Phosphorus chemistry and cycling in Florida lakes: Global issues and local perspectives", Phosphorus Biogeochemistry in Subtropical Ecosystems. Editörler: Reddy, K. R., O'Connor, G. A., Schleske, C. L. Boca Raton: CRC Press.
Bulut, E., Aksoy, A. 2008. "Impact of fertilizer usage on phosphorus loads to Lake Uluabat", Desalination, 226 (1-3), 289-297.
Carpenter, S. R., Caraco, N. F., Correll, D. L., Howarth, R. W., Sharpley, A. N., Smith, V. H. 1998. "Nonpoint pollution of surface waters with phosphorus and nitrogen", Ecological Applications, 8 (3), 559-568.
Coale, F. J., Sims, J. T., Leytem, A. B. 2002. "Accelerated Deployment of an Agricultural Nutrient Management Tool: The Maryland Phosphorus Site Index", Journal of Environmental Quality, 31 (5), 1471-1476.
Correll, D. L. 1998. "The role of phosphorus in the eutrophication of receiving waters: A review", Journal of Environmental Quality, 27 (2), 261-266.
Daniel, T. C., Sharpley, A. N., Lemunyon, J. L. 1998. "Agricultural phosphorus and eutrophication: A symposium overview", Journal of Environmental Quality, 27 (2), 251-257.
DeLaune, P. B., Moore, P. A., Carman, D. K., Sharpley, A. N., Haggard, B. E., Daniel, T. C. 2004. "Evaluation of the phosphorus source component in the phosphorus index for pastures", Journal of Environmental Quality, 33 (6), 2192-2200.
Draxler, R. R., Rolph, G. D. "HYSPLIT (HYbrid Single-Particle Lagrangian Integrated Trajectory) Model access via NOAA ARL READY Website ". http://ready.arl.noaa.gov/HYSPLIT.php, Son erişim tarihi: 12 Nisan 2014.
Durdu, O. F., Cvetkovic, V. 2009. "Modeling water and nutrients fluxes in the Buyuk Menderes drainage basin, Turkey", Water Science and Technology, 59 (3), 531-541.
Eaton, A. D., Clesceri, L. S., Rice, E. W., Greenberg, A. E. 2005. Standard Methods for the Examination of Water and Wastewater (21. Basım), Washington, D.C.: APHA; AWWA; WEF.
104
Ebina, J., Tsutsui, T., Shirai, T. 1983. "Simultaneous determination of total nitrogen and total phosphorus in water using peroxodisulfate oxidation", Water Research, 17 (12), 1721-1726.
ESRI. 2012. ArcGIS Desktop Redlands, CA. Evrendilek, F., Berberoğlu, S., Ertekin, C., Karakaş, D., Karakaya, N., Kılıç, Ş., Güngör, K.,
Aslan, G. A., Gülbeyaz, Ö., Çilek, A., Şatır, O. 2013. Yeniçağa Gölü (Bolu) Turbalık Alanlarının Karbon, Azot ve Su Döngülerinin Akı Kulesi ve Uzaktan Algılama ile İzlenmesi ve Modellenmesi TÜBİTAK.
Eyüpoğlu, F. 1999. Türkiye Topraklarının Verimlilik Durumu. TC Başbakanlık Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara.
George, C., Leon, L. F. 2007. "WaterBase: SWAT in an open source GIS", The Open Hydrology Journal, 1, 19-24.
GIZ. 2010. Survey Report: Adaptation to Climate Change and Protection of Biodiversity through Conserving and Sustainably Using Wetlands in Turkey.
Granéli, W. 1999. "Internal phosphorus loading in Lake Ringsjön", Hydrobiologia, 404 (0), 19-26.
Harita Genel Komutanlığı. 2011. 1:25000 Ölçekli Topografik Vektör Haritaları, T.C. Savunma Bakanlığı Kartografya Karagahı: Ankara.
Heathwaite, L., Sharpley, A., Bechmann, M. 2003. "The conceptual basis for a decision support framework to assess the risk of phosphorus loss at the field scale across Europe", Journal of Plant Nutrition and Soil Science-Zeitschrift Fur Pflanzenernahrung Und Bodenkunde, 166 (4), 447-458.
James, W. F., Barko, J. W., Eakin, H. L., Sorge, P. W. 2002. "Phosphorus budget and management strategies for an urban Wisconsin lake", Lake and Reservoir Management, 18 (2), 149-163.
Jenson, S., Domingue, J. 1988. "Extracting topographic structure from digital elevation data for geographic information system analysis", Photogrammetric Engineering and Remote Sensing, 54 (11), 1593-1600.
Kadlec, R. H. 1994. "Detention and mixing in free water wetlands", Ecological Engineering, 3 (4), 345-380.
Karakaş, D., Pekey, B., Tolun, L., Morkoç, E., Tüfekçi, H., Telli Karakoç, F., Yakupoğlu, G., Yakan, H. 2004. İzmit Körfezi’ne Giren Kanserojenik Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar (PAH): Kaynak ve Seviye Tespiti. Sonuç Raporu, TÜBİTAK, Gebze Kocaeli.
Kleinman, P. J. A., Bryant, R. B., Reid, W. S., Sharpley, A. N., Pimentel, D. 2000. "Using soil phosphorus behavior to identify environmental thresholds", Soil Science, 165 (12), 943-950.
Klute, A., Dirksen, C. 1986. "Hydraulic Conductivity and Diffusivity: Laboratory Methods", Methods of Soil Analysis: Part 1—Physical and Mineralogical Methods. Editör: Klute, A. Soil Science Society of America, American Society of Agronomy.
Kowalczewska-Madura, K., Goldyn, R. 2009. "Internal Loading of Phosphorus from Sediments of Swarzedzkie Lake (Western Poland)", Polish Journal of Environmental Studies, 18 (4), 635-643.
Lemunyon, J. L., Gilbert, R. G. 1993. "The Concept and Need for a Phosphorus Assessment-Tool", Journal of Production Agriculture, 6 (4), 483-486.
Lovett, G. M. 1994. "Atmospheric deposition of nutrients and pollutants in North America: an ecological perspective", Ecological Applications, 4 (4), 629-650.
Luo, L. C., Qin, B. Q., Yang, L. Y., Song, Y. Z. 2007. "Total inputs of phosphorus and nitrogen by wet deposition into Lake Taihu, China", Hydrobiologia, 581, 63-70.
Murphy, J., Riley, J. P. 1962. "A modified single solution method for the determination of phosphate in natural waters", Analytica Chimica Acta, 27 (0), 31-36.
Noges, P., Jarvet, A., Tuvikene, L., Noges, T. 1998. "The budgets of nitrogen and phosphorus in shallow eutrophic Lake Vortsjarv (Estonia)", Hydrobiologia, 363, 219-227.
Olsen, S. R., Cole, C. V., Watanabe, F. S., Dean, L. A. 1954. Estimation of Available Phosphorus in Soils by Extraction with Sodium Bicarbonate, USDA Circular, 939,
105
Ou, Y., Wang, X. Y. 2009. "Modification and Application a Phosphorus Index (PI) for Chao River Watershed", Progress in Environmental Science and Technology Vol II Pts a and B, 1470-1474.
Perrone, U., Facchinelli, A., Sacchi, E. 2008. "Phosphorus dynamics in a small eutrophic Italian lake", Water Air and Soil Pollution, 189 (1-4), 335-351.
Pote, D. H., Daniel, T. C., Sharpley, A. N., Moore, P. A., Edwards, D. R., Nichols, D. J. 1996. "Relating extractable soil phosphorus to phosphorus losses in runoff", Soil Science Society of America Journal, 60 (3), 855-859.
Pulatsu, S., Akcora, A., Koksal, F. T. 2003. "Sediment and water phosphorus characteristics in a pond of spring origin, Sakaryabasi springs basin, Turkey", Wetlands, 23 (1), 200-204.
Pulatsu, S., Aydin, F. 1997. "Water quality and phosphorus budget of Mogan Lake, Turkey", Acta Hydrochimica Et Hydrobiologica, 25 (3), 128-134.
Ramm, K., Scheps, V. 1997. "Phosphorus balance of a polytrophic shallow lake with the consideration of phosphorus release", Hydrobiologia, 342, 43-53.
Reddy, K. R., Kadlec, R. H., Flaig, E., Gale, P. M. 1999. "Phosphorus Retention in Streams and Wetlands: A Review", Critical Reviews in Environmental Science and Technology, 29 (1), 83-146.
Richards, L. A. 1954. Diagnosis and Improvement Saline and Alkaline Soils, US Department of Agriculture Handbook, US Salinity Lab.: California, USA
Rolph, G. D. "Real-time Environmental Applications and Display sYstem (READY) Website ". http://www.ready.noaa.gov, Son erişim tarihi: 13 Nisan 2014.
Ruban, V., Lopez-Sanchez, J. F., Pardo, P., Rauret, G., Muntau, H., Quevauviller, P. 1999. "Selection and evaluation of sequential extraction procedures for the determination of phosphorus forms in lake sediment", Journal of Environmental Monitoring, 1 (1), 51-56.
Saygi-Basbug, Y., Demirkalp, F. Y. 2004. "Trophic status of shallow Yenicaga Lake (Bolu, Turkey) in relation to physical and chemical environment", Fresenius Environmental Bulletin, 13 (5), 385-393.
Schulz, M., Köhler, J. 2006. "A Simple Model of Phosphorus Retention Evoked by Submerged Macrophytes in Lowland Rivers", Hydrobiologia, 563 (1), 521-525.
Schulz, M., Kozerski, H.-P., Pluntke, T., Rinke, K. 2003. "The influence of macrophytes on sedimentation and nutrient retention in the lower River Spree (Germany)", Water Research, 37 (3), 569-578.
Sharpley, A. N., Chapra, S. C., Wedepohl, R., Sims, J. T., Daniel, T. C., Reddy, K. R. 1994. "Managing Agricultural Phosphorus for Protection of Surface Waters - Issues and Options", Journal of Environmental Quality, 23 (3), 437-451.
Sharpley, A. N., Weld, J. L., Beegle, D. B., Kleinman, P. J. A., Gburek, W. J., Moore, P. A., Mullins, G. 2003. "Development of phosphorus indices for nutrient management planning strategies in the United States", Journal of Soil and Water Conservation, 58 (3), 137-152.
Shaw, J. F. H., Prepas, E. E. 1990. "Relationships between Phosphorus in Shallow Sediments and in the Trophogenic Zone of 7 Alberta Lakes", Water Research, 24 (5), 551-556.
Sims, J. T. 1993. "Environmental Soil Testing for Phosphorus", Journal of Production Agriculture, 6 (4), 501-507.
Smal, H., Kornijow, R., Ligeza, S. 2005. "The effect of catchment on water quality and eutrophication risk of five shallow lakes (Polesie Region, Eastern Poland)", Polish Journal of Ecology, 53 (3), 313-327.
Soil Survey Staff. 1999. Soil Taxonomy. A Basic of Soil Classification for Making and Interpreting Soil Survey, Washington D.C.
Sondergaard, M., Jensen, J. P., Jeppesen, E. 1999. "Internal phosphorus loading in shallow Danish lakes", Hydrobiologia, 408, 145-152.
Spears, B. M., Carvalho, L., Perkins, R., Kirika, A., Paterson, D. M. 2007. "Sediment phosphorus cycling in a large shallow lake: spatio-temporal variation in phosphorus pools and release", Hydrobiologia, 584, 37-48.
106
Spencer, B. 2004. The Determination of Metals in Environmental Samples Using the X Series ICP-MS Instructions for Operation Based on US EPA Methods CLP ILM05.3D and SW-846 6020/6020A, Thermo Electron Corporation.
Statpoint Technologies Inc. 1997. Statgraphics® Plus 3.1.- User Manual. Statpoint Technologies Inc. 2006. Statgraphics® Centurion XV.II User Manual. Stone Environmental Inc., Texas A&M Spatial Sciences Laboratory, Blackland Research &
Extension Center. 2013. ArcSWAT 2012. Tanik, A., Baykal, B. B., Gonenc, E., Meric, S., Oktem, Y. 1998. "Effect and control of pollution
in catchment area of Lake Sapanca, Turkey", Environmental Management, 22 (3), 407-414.
TC Orman ve Su İşleri Bakanlığı. "ARİS: Arazi İzleme Sistemi". http://aris.ormansu.gov.tr/, Son erişim tarihi: 12 Nisan 2014.
TÜİK. "Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları". http://tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/adnks.zul, Son erişim tarihi: 13 Nisan 2014.
Turcotte, R., Fortin, J.-P., Rousseau, A., Massicotte, S., Villeneuve, J.-P. 2001. "Determination of the drainage structure of a watershed using a digital elevation model and a digital river and lake network", Journal of Hydrology, 240 (3), 225-242.
Ülgen, N., Ateşalp, M. 1972. Toprakta Organik Madde Tayini, Toprak ve Gübre Araşt. Enst. Teknik Yayınlar Serisi, 23, Ankara.
Vadas, P. A., Kleinman, P. J. A., Sharpley, A. N., Turner, B. L. 2005. "Relating soil phosphorus to dissolved phosphorus in runoff: A single extraction coefficient for water quality modeling", Journal of Environmental Quality, 34 (2), 572-580.
Waterbase. "Global Data". http://www.waterbase.org/download_data.html, Son erişim tarihi: 13 Nisan 2014.
Winchell, M., Srinivasan, R., M. Di Luzio, J., Arnold, J. G. "ArcSWAT Interface for SWAT 2012 User's Guide". http://swat.tamu.edu/software/arcswat/, Son erişim tarihi: 13 Nisan 2014.
Yalçıner, N. P. 2012. "Yeniçağa Depresyonunun (Bolu) Jeomorfolojik Oluşum ve Gelişimi", Coğrafya Dergisi(4).
Yeniçağa İlçe Tarım Müdürlüğü. 2013. Tarım Hayvanı İstatistikleri.
107
COST MC TOPLANTI RAPORU
COST AKSİYONU ve DELEGE İLE İLGİLİ BİLGİLER
Aksiyon No: 869
Aksiyonun Adı: Mitigation Options for Nutrient Reduction in Surface Water and Groundwaters
Aksiyonun Başlama ve Bitiş Tarihleri:
Başlama: 07/11/2006 Bitiş: 06/11/2011
MC Delegesinin Adı: Yrd. Doç. Dr. Kerem Güngör
Kurumu ve Adresi: Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü 14280 Gölköy BOLU E-posta Adresi: [email protected]
Telefon ve Faks No: Ofis: (374) 2541000 dahili 2659 Faks: (374) 2534558
108
ARDEB BAŞARI ÖYKÜSÜ
Proje Adı Yeniçağa Gölü’nün Ötrofikasyonuna Neden Olan Fosfor
Kaynaklarının ve Kritik Kaynak Alanların Kütle Dengesi ve Fosfor Endeksi Yöntemleriyle Belirlenmesi
Proje Yürütücüsü Doç. Dr. Nusret KARAKAYA
Proje No 110Y204
Destek Miktarı (TL) 320800
Proje Başlama-Bitiş Tarihi 01/01/2011-01/01/2014
Yürütücü Kuruluş Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Projenin Amacı ve Önemi
1. Dünyanın birçok bölgesinde yüzey sularının kalitesinin korunması ve iyileştirilmesi için ötrofikasyon sorunu ile mücadele edilmesi gerekmektedir. Ötrofik bir gölün su kalitesinin iyileştirilmesi için göldeki fosforun hangi ana kaynaklardan geldiğinin, bu kaynaklardan oluşan yükün zamansal değişiminin bilinmesi gerekmektedir. P endeksi gibi hem bölgesel ölçekte hem de tarla ölçeğinde kolayca kullanılabilecek, esnek bir risk değerlendirme aracı ülkemizde şu ana kadar uygulanmamıştır.
2. Yeniçağa Gölü havzasındaki kritik kaynak alanları, erozyon, yüzey akışı, toprağa sızma, yapay drenaj potansiyelleri belirlenerek bir P endeksi geliştirilmiştir. Endeksin geliştirilmesinde ve uygulanmasında yoğunlukla coğrafi bilgi sistemlerinden (CBS), SWAT modelinden, üniversal toprak kaybı modelinden (USLE), ABD Toprak Koruma Hizmetleri (SCS) eğri numarasından ve toprak bünyesinden yararlanılmıştır.
3. Karasal kaynaklardan göle iletilen toplam çözünmüş P (TÇF), TF ve nitrat yüklerinin tahmin edilebilmesi için havza 15 alt havzaya ayrılarak SWAT modeli uygulanmıştır. Bu proje; düzenli debi ölçümü ve akarsu örneklemesi gerçekleştirilmemiş bir havzada sınırlı veri ile olası kritik kaynak alanların ortaya çıkarılabilmesi havza modellemenin yararını ve önemini ortaya koymuştur.
109
1. Proje yürütücüsü iletişim bilgileri:
Adı – Soyadı : Nusret KARAKAYA Unvanı : Doç. Dr. Telefon : (535) 9244145 E-posta adresi : [email protected] ve [email protected]
Proje ile Elde Edilen veya Beklenen Bilimsel, Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Kazanımlar (En fazla 200 kelime)
Projeden uluslararası, etki faktörü yüksek dergilerde yapılan yayın(lar)-(etki faktörünü de
veriniz)
Proje kapsamında etki faktörü yüksek dergilerde yayım yapılmamıştır. Bu konudaki çalışmalarımız önümüzdeki 1 yıl içinde sonuçlandırılacaktır. Bununla birlikte uluslararası toplantılarda sunduğumuz bildiriler aşağıda verilmiştir. 1. Güngör, K., Karakaya, N., Evrendilek, F., Karakaş, D., Akgül, S., Başkan, O., Cebel,
H., Sönmez, O. (2011). Phosphorus budget and sediment phosphorus release
dynamics of a shallow lake: Lake Yeniçağa (Bolu, Turkey). Sustainable Watershed
Management 2011 Conference (SuWaMa 2011), 19-23 Eylül, İstanbul (Abstract
basıldı).
2. Güngör, K., Karakaya, N., Evrendilek, F., Karakaş, D., Akgül, S., Başkan, O., Cebel,
H., Sönmez, O. (2011). Identification of the phosphorus sources and the critical source
areas: Yeniçağa watershed case study (Bolu, Turkey). Final conference of COST
Action 869: Mitigation Options for Nutrient Reduction in Surface Water and
Groundwaters, Keszthely, 12-14 Ekim, Hungary (Abstract basıldı).
Proje kapsamında elde edilen ürün, buluş, çıktı vb. için alınacak/alınmış patentler ve/veya
gerçekleştirilmiş/gerçekleştirilecek teknolojik/ticari uygulama(lar)
Proje kapsamında alınan ödüller/ödül adaylıkları
Projenin ülkenin bilimsel ve teknolojik araştırma gücüne, bilim insanı yetiştirilmesi ve yeni
yetenekler kazanılmasına sağladığı katkılar
Proje kapsamında görev alan araştırmacılar, bursiyerler ve büyük bir özveri ile destek sunan lisans öğrencileri proje ile yeteneklerini geliştirmiş ve önemli bir tecrübe kazanmıştır.
Proje için TÜBİTAK Desteğinin Önemi TÜBİTAK desteği olmadan projenin yapılabilmesi mümkün değildi. TÜBİTAK desteği ile proje ekibi büyük bir motivasyon ile organize olmuştur. Uzun, meşakkatli ve özverili çalışmalarımızın arkasındaki en büyük motivasyon TÜBİTAK’ın öğrenme, üretme ve uygulama hevesi taşıyan araştırmacılarımıza vermekte olduğu hayati önemdeki destektir.
110Y204 No.lu TÜBİTAK PROJESİ EK: SWAT MODELİNDE SWAT-CUP YAZILIMI ARACILIĞIYLA KALİBRE EDİLEN PARAMETRELERİN TAM LİSTESİ VE BUNLARA KALİBRASYON SONUCUNDA UYDURULAN DEĞERLER
SWAT
Parametresi
Filtre
Koşulu
SWAT Girdi
Dosyası
Uzantısı
Uydurulan
Değer
Uydurulan
Değerin
Uygulanma
Yöntemi
PRECIPITATION
Ocak 2012 Şubat 2012 Mart 2012 Nisan 2012 Mayıs 2012
Haziran 2012 Temmuz 2012
*.pcp
0.22
0.06
0.05
0.08
0.13
0.20
0.30
R
CANMX FRSE FRST AGRC FRSD RNGE PAST
WWHT
*.hru
25.00 37.70 75.91 62.98 34.86 24.08 16.92
V
ERORGP 0-5 5-15
15-9999
3.97 3.56 1.30
V
ERORGN 4.94 4.31 0.51
V
OV_N FRSE AGRC FRST
WWHT RNGE PAST FRSD
-0.53 0.35 -0.27 -0.09 0.47
0.0022 -0.04
R
ESCO FRSE AGRC FRST
WWHT RNGE PAST FRSD
0.53 0.02 0.03 -0.55 -0.36 0.06 0.03
R
EPCO FRSE AGRC FRST
WWHT RNGE PAST FRSD
-0.42 0.25 0.18 -0.17 -0.04 0.25 0.09
R
SLSUBBSN AGRC RNGE FRST FRSE FRSD WWHT PAST
0.10 -0.15 0.04 0.22 0.13 0.34 -0.08
R
HRU_SLP AGRC RNGE FRST FRSE FRSD WWHT PAST
0.15 -0.23 0.07 0.07 0.05 0.28 -0.21
R
SOL_AWC C,1 D,1
0.024 0.076
R
C,2 D,2
*.sol
-0.042 -0.15
ANION_EXCL D C
-0.11 0.08
A
SOL_CLAY D,2 C,2 D,1 C,1
28.23 -8.65
-20.34 7.26
A
SOL_SAND D,2 C,2 D,1 C,1
-1.47 -0.29 -6.29 3.09
A
SOL_K C,1 D,1 C,2 D,2
-0.47 0.10 0.17 0.08
R
SOL_BD C,1 D,1 C,2 D,2
0.38 -0.10 0.47 0.03
R
USLE_K C D
0.26 -0.10
R
SOL_ALB C D
0.07 0.12
A
SOL_Z C,1 C,2 D,1 D,2
0.02 0.02 -0.20 0.04
R
REVAPMN
-
*.gw
90 A
GW_REVAP 0.087 V
GWSOLP 0.28 V
LAT_ORGP 0.46 A
ALPHA_BF 0.71 V
GW_DELAY 6.27 V
GWQMN 33.70 A
RCHRG_DP 0.27 V
USLE_P FRSE FRST AGRC FRSD PAST RNGE WWHT
*.mgt
0.01 0.39 -0.36 0.09 0.08 -0.33 0.35
R
CN2 AGRC RNGE FRST FRSE FRSD WWHT PAST
-0.37 -0.36 0.13 -0.05 -0.51 -0.32 0.17
R
MANURE_KG Hayvan Otlatma -0.13 R
FRT_KG Gübre Uygulama (Bovine) Gübre Uygulama (Bottom)
0.43 0.38
R
AUTO_NYR Gübre Uygulama (Top) 0.34 R
CH_N2
-
*.rte
0.22 R
CH_K2 41.61 A
CH_COV1 15.31
V
CH_COV2 18.17 V
RCN
1.96 A
N_UPDIS 15.26 A
NPERCO 0.48 V
PRF -
*.bsn
0.02 A
PHOSKD 136.81 V
PPERCO 10.92 V
P_UPDIS 3.93 A
SFTMP -0.28 V
SMFMN 12.59 V
SMFMX 13.69 V
SMTMP 4.92 V
SNO50COV 0.49 V
SNOCOVMX 33.55 A
SURLAG 2.34 V
TIMP 0.34 V
SPEXP 1.94 V
SPCON 0.16 R
PSP 0.52 V
CH_ONCO_BSN 15.87 A
CH_OPCO_BSN 0.56 A
USLE_C
CROP #: 8 (FRSE)
plant.dat
0.17
R
CROP #: 6 (FRST)
-0.11
CROP #: 3 (AGRC)
0.22
CROP #: 7 (PAST)
-0.22
CROP #: 15 (RNGE)
-0.02
CROP #: 12 (PAST)
-0.18
CROP #: 28 (WWHT)
0.26
PLAPS 1,2,3,4,5,7,10,12,13,14,15 *.sub
1.97 A
TLAPS 1,2,3,4,5,7,10,12,13,14,15 3.22
CH_N1 - 0.25 R
CH_K1 - 64.93 A
SOL_SOLP AGRC,1 RNGE,1 FRST,1 FRSE,1 FRSD,1 WWHT,1 PAST,1
*.chm
-0.56 -4.43 5.15 2.53 6.19 4.36 3.98
A
SOL_ORGP AGRC,1 RNGE,1 FRST,1 FRSE,1 FRSD,1 WWHT,1 PAST,1
3.27 2.17 5.99 5.40 8.27 7.73 3.08
A
Açıklamalar: Uydurulan Değerin Uygulanma Yöntemi: A: Absolute. Verili parametre değerine uydurulan değer eklenerek kalibre edilmiş parametre değeri bulunur. R: Relative. Verili parametre değeri “1+uydurulan değer” ile çarpılarak kalibre edilmiş parametre değeri bulunur. V: Replace. Uydurulan değer kalibre edilmiş parametre değerine eşittir. Filtre Koşulu: *.pcp: 2012 yılında TÜBİTAK istasyonu tarafından ölçülen ve model kalibrasyonunda kullanılan yağış verileri aylara bölünerek kalibre edilmiştir. *.hru: Dört harfli SWAT arazi kullanım kodlarına bağlı olarak parametreler kalibre edilmiştir. ERORGP ve ERORGN parametreleri ise hidrolojik tepki birimlerini oluşturan üç eğim sınıfından yararlanılarak kalibre edilmiştir. *.sol: Toprak haritasındaki hidrolojik gruplara veya “hidrolojik grup, toprak katmanı”na göre parametreler kalibre edilmiştir. *.mgt: Dört harfli SWAT arazi kullanım kodlarına bağlı olarak parametreler kalibre edilmiştir. İstisna olarak hayvan otlama, organik gübre ve inorganik gübre uygulama yönetim
operasyonlarının kodları kullanılarak bu işlemlerle toprağa verilen gübre miktarı kalibre edilmiştir. plant.dat: Bitki türlerine bağlı olarak USLE_C parametresi kalibre edilmiştir. Parantez içinde verilen dört harfli kodlar SWAT modelinin bitki kodlarına karşı gelmektedir. *.sub: Yükseklik bandı uygulamasının yapıldığı alt havzalar için PLAPS ve TLAPS parametrelerinin kalibre edilmesi için ilgili alt havzaların numaraları kullanılmıştır. *.chm: “SWAT arazi kullanım kodu, toprak katmanı”na göre kalibrasyon gerçekleştirilmiştir.