15-16 büyük İşçi direnişi

8
Türkiye ekonomisinin 60lı yılların sonundan itibaren bunalım sinyalleri vermeye başladığı dönemde kitlesel bir muhalefet de yükselmeye başlamıştı. İşçiler, üniversite gençliği, memurlar ve köylüler gibi toplum kesimlerinde giderek radikalleşen protesto eylemleri yaygınlaşıyordu. Toplumsal muhalefetin böylesine yükseldiği bir dönemde bunalımı hafifletecek önlemler al- maya çalışan ve bu arada 1970te yüksek oranlı bir devülasyona giden AP hükümeti başta işçi ve gençlik hareketi olmak üzere bu muhalefeti baskı altına almanın yollarını arıyordu. Hızlı bir gelişme gösteren DİSK ve radikalleşen işçi hareketi bu nedenle hükümetin başlıca hedefle- rinden biriydi. 15-16 Haziran eylemleri böyle bir sürecin ürünüydü. 60lı yıllar boyunca yay- gınlık kazanan, 1969da fabrika işgalleri ve çeşitli çatışmalarla süren ve işçi sınıfının en bilinçli ve militan kesimlerinin DİSK’te örgütlenmesiyle sonuçlanan işçi eylemleri 15-16 Haziran gün- lerinde doruk noktasına ulaşmıştı.... 15-16 Haziran 1970 : Büyük İşçi Direnişi Türkiye’yi Sarsan İki Gün

Upload: birlik-televizyonu

Post on 11-Jun-2015

589 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: 15-16 Büyük İşçi Direnişi

Türkiye ekonomisinin 60’lı yılların sonundan itibaren bunalım sinyalleri vermeye başladığıdönemde kitlesel bir muhalefet de yükselmeye başlamıştı. İşçiler, üniversite gençliği, memurlarve köylüler gibi toplum kesimlerinde giderek radikalleşen protesto eylemleri yaygınlaşıyordu.Toplumsal muhalefetin böylesine yükseldiği bir dönemde bunalımı hafifletecek önlemler al-maya çalışan ve bu arada 1970’te yüksek oranlı bir devülasyona giden AP hükümeti başta işçive gençlik hareketi olmak üzere bu muhalefeti baskı altına almanın yollarını arıyordu. Hızlıbir gelişme gösteren DİSK ve radikalleşen işçi hareketi bu nedenle hükümetin başlıca hedefle-rinden biriydi. 15-16 Haziran eylemleri böyle bir sürecin ürünüydü. 60′lı yıllar boyunca yay-gınlık kazanan, 1969′da fabrika işgalleri ve çeşitli çatışmalarla süren ve işçi sınıfının en bilinçlive militan kesimlerinin DİSK’te örgütlenmesiyle sonuçlanan işçi eylemleri 15-16 Haziran gün-lerinde doruk noktasına ulaşmıştı....

15-16 Haziran 1970 : Büyük İşçi Direnişi

Türkiye’yi Sarsan İki Gün

Page 2: 15-16 Büyük İşçi Direnişi

Kasım 1963’de yapılan sanayi ve işyerlerisayımına göre Türkiye'de 947.100 ücretliişçi bulunuyordu ve bunların ancak yarısı

10 ya da daha fazla işçinin çalıştığı işyerlerinde is-tihdam edilmişti. Toplam işçilerin yaklaşık üçteikisi imalat sanayinde çalışıyordu. Büyük imalatsanayinde özel sektörde işyeri başına 67 işçi dü-şerken, kamu sektöründe 590 işçi düşüyordu.500'den fazla işçi istihdam eden 131 işyerinden80'i kamu yatırımıydı ve işçilerin karşısına "sınıf-lar üstü" görünümüyle "devlet" çıkıyordu, işçile-rin "tarafsız devlet" imajını aşmalarıgüçleşiyordu.

Diğer yandan büyük imalat sanayinde çalışanla-rın yaklaşık yüzde 60'ı Ankara, İstanbul, İzmir,Adana, Aydın ve Bursa gibi 6 ilde toplanmıştı.İstanbul'un payı üçle biri aşıyordu. Bu durumekonomik-demokratik mücadelenin bölgeler ara-sında eşitsiz gelişimine yol açıyor ve bütünlüğüönlüyordu. Küçük imalat sanayinde 158 bin işye-rine dağılmış 354 bin işçi arasında usta-kalfa-çırakilişkisi yine de etkinliğini koruyordu,

1960 sonrasında işçi sınıfının nicel varlığı gelişir-ken, bu gelişim içinde kadın işçilerin sayısı da arttı.Teknolojik gelişmeler, hayat pahalılığı ve yeni ge-reksinimler daha çok sayıda kadını fabrikayasoktu. Kadın işçilerin en yoğun olduğu işkollarıtütün, dokuma ve kimya işkolları idi. Kadın işçilererkek işçilerle aynı işi yapmalarına rağmen erkekişçi ücretlerinin ancak ortalama yüzde 70'ini ala-biliyorlardı. Çocuk işçi sayısı da bu dönemde yo-ğunlaşmaya başladı.

1963-71 döneminde işçi hareketleri ve sınıf mü-cadelesi bu maddi koşullarda gelişti. İşçiler bellimerkezlerde yoğunlaşırken, kente göç artıyor, kırve şehir yoksulları, İşsizler çoğalıyordu. Özellikletanında, madencilikte ve inşaat işkolunda geçicive mevsimlik işçiliğin varlığı işçilerin bilinçlenme-sini önlüyordu. Bu arada en vasıflı işçiler ‘60 son-rasında yurtdışında çalışmaya gitti. Vasıflı işgücügöçü 63-71 arasında önemli bir noktaya ulaştı.

1963-71 yılları arasında Trio Lastik, Kavel, Boz-kurt Mensucat, Ataş Rafireneri, Singer, GoodYear, Ankara Oteli, Ankara Erkut Döküm, Bat-man Rafineri, Zonguldak madenleri, İzmitTarım Koruma, Devlet Tiyatrosu, MannesmanBoru, Paşabahçe, Lastik işçileri, Belediye işçi-leri, Pancar Motor grev ve direnişleri gibi iriliufaklı bir dizi eylem gerçekleşti.

İşçi sınıfı içersinde görülen bu hareketlenme, yal-nızca işçilerin üretim süreci sırasında içinde bu-

lundukları koşulları değil, toplumsal hayatınbütün cephelerini etkileyen bir alt üst oluşa gös-terilen bir tepkiydi. 1950-60, şehre göç rekor dü-zeylere ulaşmış, örneğin Ankara'da 1950'de 62bin olan gecekondulu nüfus, 1960'ta 364 bineulaşmıştı. Bu şehirleşme sürecine bağlı olarak, bi-reylerin üzerindeki geleneksel denetim mekaniz-maları, söz konusu geniş ailenin etkisi azalmayabaşlamıştı; gecekondularda çekirdek aileleri ba-rındıran haneler arasında yeni komşuluk ilişkileri,dayanışma biçimleri gelişiyordu.

Ancak bu nüfusun şehrin vaat etmiş olduğu ola-naklardan yararlanmaya başlaması ancak1960'dan sonra, iç pazarın genişletilmesini temelbir ilke olarak benimsendiği planlı ekonomi dö-neminde mümkün oldu. 1950'lerm özellikle ikinciyarısında sanayi işletmeleri bariz bir küçülme eği-limine girmişti. Kamu kesiminde kullanılmayabaşlanan ileri teknoloji, istihdam edilen işgücünüazaltırken, temel tüketim mallarına ve seyrek ola-

rak da bazı ara mallara yönelen özel sermaye de,zaten son derecede küçük işletmelere yatırım ya-pıyordu. Oysa planlı ekonomi döneminde tama-men ara mallar üzerinde yoğunlaşan kamusektörünün yanında özel sektörün de bu kez da-yanıklı tüketim malları üzerinde yoğunlaşmasıöngörülüyordu. Buna bağlı çok sayıda İşçi çalıştı-ran büyük işletmelerin sayısı artmaya ve gece-kondulu nüfusun işçileşme süreci de hızlanmayabaşladı. 1963'te; Devlet İstatistik Enstitüsü tara-fından "büyük" diye tasnif edilen işyerlerininoranı yüzde 80.6 iken, bu oran 1970’te yüzde88'e ulaştı. Üretim doğrudan iç pazara yönelikolarak yapıldığı İçin de, dolayısıyla- İşçilerin mo-dern ve kolektif bir üretim süreci tarafından içeril-meleriyle, bir tüketici olarak alışmış olduklarıkalıpların kırılması birbirine paralel olarak seyre-den süreçlerdi. Ancak çalışanların maddi hayatıbu paralel iki sürecin baskısıyla, giderek son dere-

cede dinamik bir tempo kazanırken, geçmişte on-ların rejimle ilişkisini düzenlemiş bürokratik ku-rumlar, bu tempoya intibak edebilecek esnekliği,gösteremiyorlardı, 1965'te bile Türk-İş genel se-kreteri Halil Tunç "dünya sendikacılık hareketininsert ve sabırsız davranışlarının aksine, bugünküTürk sendikacılık hareketi ye onun başında bulu-nan liderleri, mücadelelerini büyük bir soğukkan-lılık içinde ve toplum çıkarlarını bağdaştırarakyapagelmişlerdir" diye övünebiliyordu.

Kuşkusuz, tüketim kalıplarındaki alt üst oluş, yal-nızca işçi sınıfını etkilemediği gibi, yalnızca maddidüzeyle de sınırlı değildi. 1960'ların başında Tür-kiye'nin özellikle şehirlerindeki bütün kesimler,farklı kanallardan da olsa, dünya ile yeni ilişkilerkuruyor, geleneksel taşralılıklarını aşıyorlardı. Sa-nayi burjuvazisi gerek devlet dolayımıyla gereksedoğrudan ilişkiler aracılığıyla uluslararası sermayeile kurduğu bağların sayesinde tekelleşirken,özellikle Almanya'ya yönelen işçi göçü, çalışanla-rın önünde sancılı da olsa yeni bir ufuk açıyordu.Ancak taşralılıktan çıkış sürecinin en hızlı sonuçlarverdiği düzey entelektüel düzey oldu.

1961'de Yön Bildirgesi’nde arayışlarını henüzhâlâ resmi kalıpların içersinde ifade etmiş olan ay-dınların önemli bir kısmı TİP’in kuruluşunu izle-yen süreç içersinde yalnızca resmî ideolojiningenel kabulleriyle bağlarını koparmakla kalmadı-lar; hayatın her alanında alternatif perspektiflerüretmeye başladılar. Entelektüel düzeydeki buhareketlenme yalnızca siyasal kerteyle ya da top-lumsal yapı-üzerindeki düşüncelerle de sınırlı de-ğildi. Gerek edebiyat gerekse görsel sanatlardakimi zaman siyasal düşüncedeki gelişmelerdenetkilenen, kimi zaman söz konusu disiplinin kendiiç tarihinden kaynaklanan yeni ve cüretli biçimselarayışlara girişiliyordu.

1960'ların başında toplumun çeşitli kesimlerininbenzer etkiler altında içine girmiş oldukları bu di-namizm, büyük ölçüde birbirlerinden bağımsızmecralarda seyretti.

Ancak yalnızca bir yandan sendikal mücadeleiçersinde kendi bağımsız kurumlarını yaratırken,bir yandan da giderek siyasal bir boyut kazananişçi sınıfının mücadelesi bağlamında değil, heralanda, verili kurumların dışına taşan, kendisineyeni ifade biçimleri arayan ve yaratan bu hareket-lilik, 1960'ların sonuna varıldığında potansiyelolarak yalnızca siyasal rejimi değil, potansiyel ola-rak sermaye egemenliğini de aşmaya yönelen birkalkışmaya dönüşecekti.

Yıllar Grev Grevci İşgünü1963 7 1374 122551964 81 6608 1928421965 43 5573 2405541966 39 10401 4098091967 91 8612 2037791968 59 8098 1921961969 82 23190 3577991970 111 25963 2063381971 97 20016 295950Topl. 610 109835 2111522

15-16 Haziran’ı Hazırlayan Toplumsal Koşullar1960 Sonrasında bütün ülkeyi etkileyen büyük toplumsal dönüşümler gerçekleşti

15-16 Haziran 1970’deTürkiye tarihinin en sıra-

dışı eylemlerinden biri gerçek-leşti. 274 Sayılı SendikalarKanunu’yla 275 Sayılı Toplu İşSözleşmesi Grev ve Lokavt Ka-nunu’nda değişikliğe gidilereksendikal örgütlenme ve grevhakkının kısıtlanmak istenmesiniprotesto eden on binlerce işçi 2gün boyunca çeşitli eylemleryaptı. Eylemler sırasında işçilerlekolluk güçleri arasında çıkan ça-tışmalarda 5 kişi hayatını kay-betti. Eylemlere DİSK’e bağlısendikalara üye işçilerin yanı sıraTürk-İş’e bağlı sendikaların üye-

leri de katıldı.

CHP ve AP tarafından ayrı ayrıhazırlanan 274 ve 275 sayılardadeğişiklik öngören 2 tasarı ko-misyonda tek tasarı halinde bir-leştirilerek Meclis’e sevk edildi.Tasarının gerekçesinde özetle,1963′te yürürlüğe giren yasanınzamanla bazı boşluklar eksiklik-ler taşıdığının anlaşıldığı, buboşluk ve eksikliklerin Türkiye’debir sendika bolluğu yarattığı, busendika bolluğunun ise çalışmave iş hayatını engellediği,

“emekçi sınıfına zarar verdiği”, ül-kede güçlü sendikacılığı kurabil-mek için bu değişikliklerin

yapıldığı öne sürülmekteydi.

Çoğunluğu AP’lilerden oluşankomisyonda sendikacı milletve-killerinden AP’li Enver Yurgutve Şevket Yılmaz’la CHP’li Ab-dullah Baştürk de vardı.

Komisyondan büyük bir gizlilikiçinde geçirilen tasarı için bilimadamları ve sendikaların görüş-lerine başvurulmamıştı. Hatta

“tasarının kimsenin eline geçme-mesi ve eleştirilmemesi” için Mec-lis’te bile çok az sayıda basıldığıiddia ediliyordu. 274 Sayılı Sen-dikalar Kanunu’nda öngörülendeğişiklikler özetle şöyleydi.

Bir işçi sendikasının Türkiye ça-pında faaliyet gösterebilmesiiçin, o işkolundaki toplam işçi sa-yısının en az üçte birini üye kay-detmiş olması,

İşçi federasyonlarının faaliyettebulunabilmeleri için, bağlı sen-dikaların üye toplamının kendiişkollarındaki toplam işçi sayısı-nın en az üçte biri olması,

İşçi konfederasyonlarının kurula-bilmesi için, daha önce sözü edi-len sendika ve federasyonlarınen az üçte birini üye olarak ba-rındırmaları gerekiyordu.

Sendika üyeliğinin ayrılmak için

tek tek noter karşısına çıkmak vekimlik saptanmasından sonraimzanın onaylanması,

Sendika kurmak için en az üç yılişyerinde çalışmış olmak gereki-yordu.

Uluslararası işçi kuruluşlarınaancak en fazla işçiyi barındırankonfederasyon üye olabilecekti.

Bu değişiklikler daha çok DİSKve bu konfederasyona bağlı sen-dikaların faaliyetlerini kısıtlamayıamaçlıyordu.

Meclis’e gönderilen tasarı 11Haziran’da ki genel kurulda çe-şitli partilere mensup milletve-killeri tarafından tartışıldı.

Görüşmelerin tamamlanmasınınardından tasarı, 4 ret oyuna kar-şılık 230 oyla kabul edildi veCumhuriyet Senatosu’na gön-derildi.

Eylem Geliyor...Tasarının Meclis’e gelmesi üze-rine DİSK de konuyla ilgili çalış-malarını hızlandırmıştı. 28Mayıs’ta toplanan DİSK Yü-rütme Kurulu, 3 Haziran’da yö-netim kurulunu toplantıyaçağırma kararı aldı.

Çağrı üzerine 3 Haziran’da topla-nan DİSK Yönetim Kurulu yapı-lacak protesto eylemlerikonusunda rapor hazırlamaküzere Kemal Nebioğlu başkan-lığında Salih Çetin, Celal Beyaz,Şinasi Kaya, Hilmi Güner veMustafa Baştan’dan oluşan birkomite oluşturdu.

DİSK Yönetim Kurulu 5 ve 12Haziran’da da birer toplantıyaptı. 12 Haziran’da DİSKGenel Başkanı Kemal Türklerönemli bir basın toplantısı dü-zenledi. Toplantıda basına dağı-tılan bildiri şöyleydi:

“Sendikalar Kanunu’nu değişti-ren yeni tasarı, ekspres sürati ile,Millet Meclisi’nde 3,5 saat görü-şülüp kabul edildi.

AP, CHP ve GP oylarının birleştiğiyeni tasarı işçilerin serbestçe sen-dika seçme özgürlüğünü yok et-mektedir. Memleketimizde faşistsendikacılığı getirmenin temelleriatılmaktadır. Bundan sonra, Türk-İş dışında bulunan işçi sendikala-rına hayat hakkı tanınmayacak,işçiler, üye olmadıkları halde,haraç şeklinde Türk-İş’e aidatödemek zorunda kalacaktır.

Türk-İş’e tanınan sendika dikta-törlüğü, çalışma hayatına baskı,terör ve ızdırap getirecektir.

Bu kanun, işçinin doğal hakkı

Türkiye’yi Sarsan İki Uzun Gün“Hükümet grev hakkını kökünden yok etme peşindedir. İşçi sınıfının kutsal hakkının kılına bile doku-nulamaz. DİSK’i işçi sınıfının bağrından söküp atmak da kimsenin haddi değildir.” DİSK Bildirisi’nden

Page 3: 15-16 Büyük İşçi Direnişi

Sendikal mücadele tarihindeönemli bir yeri olan Kavelgrevi, 1963'te henüz grev ve

toplu sözleşme haklarını düzenle-yen yasaların çıkmasından öncemeydana gelen, sonuçlarıyla bir öl-çüde yasanın çıkma sürecini hızlan-dıran bir eylemdir, 31 Aralık 1962günü işçiler beş yıldan beri kıdemesası üzerinden verilmekte olan yıl-lık ikramiyelerinin eksik ödenece-ğini öğrenince olayı protestoederek, temsilcilerini işveren veki-line gönderdiler. Ancak görüşmeyegiden üç işçi temsilcisinin işten atıl-ması olayların büyümesine yol açtı.Ardından işveren işçilerin sendika-dan istifa etmeleri için baskı yap-maya başladı. Ve Maden-İş ŞişliŞube Başkanı ve işyeri baştemsil-cisi olan İlyas Kabil'inişine son verdi. Bununüzerine işçiler beş günsürecek bir oturma gre-vine başladılar, işverenon kişiyi daha iştenatınca olaylar büyüdü.

İşten atılan işçiler aile-leriyle birlikte fabrika-nın önünde oturmagrevine başlayarak,grevlerinin yasal oldu-ğunu açıkladılar. Bununardından fabrikanın sa-hibi Vehbi Koç polisçağırarak işçileri zorlaçalıştırmak istedi. FakatKoç’un çağrısı üzerinefabrikaya gelmiş olanişçiler zorla çalışmayayanaşmadı.

4 Şubat günü fiilen lo-kavt başladı. Koç da iş-yerinin çalışmadığını bildirerek,işçilerin işten atıldığını açıkladı, ga-zetelere ilan vererek, yeni işçi alaca-ğını duyurdu. İşçiler ise gece,gündüz fabrikanın önünde nöbettutuyor, İstinye halkının desteğinisağlayarak kararlı bir mücadele ser-giliyorlardı. Türk-İş’in ve Maden-İşSendikası'nın grevi sonuna kadardesteklemesi işçiler için güvenceydi.

13 Şubat günü fabrikada çalışanbüro elemanlarını içeri sokmak iste-meyen işçilerle polis arasında ça-tışma çıktı. İki işçi tutuklandı. Olaybüyük yankılar yaratmış, kamuo-yunu etkilemişti. TİP Senatörü Ni-yazi Ağırnaslı konuyu Senato’yagetirdi.

Kavel direnişi diğer fabrikalarda ça-lışan pek çok işçi tarafından da des-teklendi. Örneğin yine Vehbi Koç’a

ait General Electric fabrikası işçileriKavel işçileri için para topladılar.Demirdöküm’de çalışan 800 işçi debaşlattıkları yardım kampanyasınınyanı sıra sakal bırakma eyleminebaşladılar. Tersane işçileri ve Kara-yolları işçileri de grev sırasında da-yanışma örneği gösterdiler.

Dönemin Çalışma Bakanı BülentEcevit olaya arabuluculuk etti. 3Mart 1963'te Türk-İş ve Türkiye İş-veren Sendikaları Konfederas-yonu arasında bir protokolimzalandı. Buna göre çıkarılan onişçi yeniden işe alınıyor, ikramiyelereski esaslara göre ödeniyordu.Daha önce atılmış olan dört işçialınmayacak, fakat kıdem tazminat-ları ödenecekti. 62 gün süren müca-dele sona ermişti. Fakat 11 Mart

1962'de greve öncülük eden 24 işçihakkında Toplantı ve Gösteri Yürü-yüşleri Kânununa aykırı hareket et-mekten dolayı dava açıldı ve 14 işçitutuklandı. Bir "destan" olarakövünçle anılan Kavel grevi bütü-nüyle başarıya ulaşmış ve sonuçlanaçısından Türkiye işçi sınıfının mü-cadele tarihinde yeni bir dönemibaşlatmış bir eylemdir. Ayrıca grevhakkını elde etmek için düzenlen-miş bir eylem olduğu için de ayrı birönem taşır. Bundan sonra 24 Tem-muz 1963'te yürürlüğe giren 275sayılı Toplu Sözleşme Grev ve Lo-kavt Kanunu'na bir madde eklene-rek, yasanın çıkmasından önce grevnedeniyle takibata uğramış olan iş-çiler hakkında açılan davalar düşü-rüldü. Yasadaki bu madde "KavelMaddesi" diye anıldı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP), 13Şubat 1961'de 12 sendikacı tara-fından kuruldu. Başlangıçtaki ya-pısı ve niteliğiyle bir "sosyalistparti" olmaktan uzaktı. TİP’in ku-ruluşu, özünde, 1946'dan itibarenTürkiye'ye ABD tarafından dikteettirilen "siyaset dışı sendikacılık"anlayışına 1960'dan sonra belirentepkinin bir tezahürüydü. Türk-İşbünyesindeki bazı sendika yöneti-cileri, yakın ilişkide bulunduklarıKuzey Avrupa sendika hareketi-nin etkisiyle, Türkiye'de bir "işçipartisi" kurmaya karar vermişlerdi.

TİP'i kuran sendikacılar, bir yıllıkbir hareketsizlikten sonra, işçilerinanayasada tanınan sosyal hakları-nın pratiğe geçirilmesi için sokağadökülmesi, Türk-İş Başkanı SeyfiDemirsoy'un da aralarında bulun-duğu bir grup sendikacının bir Ça-lışanlar Partisi kurma girişimindebulunmaları üzerine yeniden inisi-yatif almak gerekliliğini duydular.

İşçilerin hareketlenmesi, anaya-sada öngörülen sosyal haklarınpratiğe geçirilmesinin savsaklan-masına karşı tepkilerden kaynakla-nıyordu. Anayasa referandumuiçin 27 Mayısçılar tarafından bas-tırılan afişlerde "Topraksız Köy-lüye Toprak, İşçiye Grev"yazıyordu. İşçiler "kabul" oyu ver-dikleri anayasanın gecikmeksizinuygulanmasını istiyorlardı.

Bu amaçla ilk kitlesel işçi gösterisi25 Kasım 1961’de patlak verdi. 5binden fazla Sümerbank işçisi,"grevsiz sendika olmaz", "hakları-mızı vermezseniz, biz alırız" slo-ganlarıyla yürüdüler. İstanbul İşçiSendikaları Birliği de aynı amaçlaİstanbul'da kitlesel bir mitingyapma kararı aldı. 31 Aralık 1961tarihinde Saraçhane’de gerçekleş-tirilen 100 bin kişilik mitingde sen-dika hürriyetinin, grev ve toplusözleşme haklarının derhal tanın-ması istendikten sonra, bu haklarverilmediği takdirde yapılacakgrevlerin sorumluluğunun işçilereyükletilemeyeceği alkışlarla ilanedildi.

TİP kurucuları, 1 Şubat 1962'desosyalist aydınlara kapıları açarakpartiyi güçlendirmeye karar verdi-ler. Mehmet Ali Aybar'a genelbaşkanlık teklif edildi. 8 Şubat’taAybar'ın hazırladığı programınesasları ve Aybar'ın genel başkan-lığı kamuoyuna açıklandı.

Aybar’ın Genel Başkanlığı ile partitüzüğünün 2. maddesinde TİP'inniteliği, "TİP, Türk işçi sınıfının veonun demokratik öncülüğü etra-fında toplanmış bütün emekçisınıf ve tabakaların (ırgat veküçük köylülerin, aylıklı ve ücretlizanaatkarlarının, küçük esnaf vedar gelirli serbest meslek sahiple-rinin, ilerici gençliğin ve top-lumcu aydınların) kanunyolundan iktidara yürüyen siyasiteşkilâtıdır" şeklinde belirlendi.

TİP, sosyalist aydınların katılımın-dan sonra hızlı bir gelişme süre-cine girdi. TİP'in halk içindeörgütlenmesinde başlangıçtabüyük zorluklarla karşılaşıldı; partitoplantıları sık sık aşırı sağcı grup-ların saldırılarına uğradı.

Parti yaşamında ikinci önemlidönüm noktası, CKMP SenatörüNiyazi Ağırnaslı’nın 10 Şubat1963'te partiye girmesi oldu. Busayede TİP, parlamentoda sesiniduyurmağa başladı; ayrıca antide-mokratik yasa ve uygulamalarakarşı parlamentoda ve AnayasaMahkemesi nezdinde mücadeleverme olanağına kavuştu.

TİP bir yandan İstanbul ve İzmirgibi işçilerin yoğun bulunduğu

büyük kentlerde örgütlenirken, 12Mayıs 1963'te Gaziantep'te yapı-lan Genel Yönetim Kurulu toplanışı,partinin genelde köylülüğe,özelde ise ulusal ve dinsel baskılaraltında bulunan Kürt halkına veAlevi kitlesine açılması bakımın-dan bir dönüm noktası oldu.

Sosyalist bir parti olarak TİP kitleönünde ik sınavını, 16 Kasım 1963yerel seçimlerinde verdi. Radyodaseçim propagandası olanağındandiğer partilerle aynı oranda yarar-lanarak seçime katıldığı 9 ilde 36bin oy aldı.

9-10 Şubat 1964 tarihlerinde İz-mir'de toplanan 1. TİP BüyükKongresi, hızlı örgütlenmenin ge-tirdiği sorunları açığa vurdu vesosyalist harekette ilk çatlaklıklarbaş gösterdi.

TİP 1. Büyük Kongresi'nin önemlisonuçlarından biri, Türkiye sorun-larının geniş ölçüde tahlil edildiği,bunlara sosyalist anlayış içindeçözüm arayan hacimli bir progra-mın kabul edilmesi oldu. Program,1962'den sonra partiye giren sos-yalist aydınların aylar süren yoğunçalışmalarının ürünüydü.

Ancak 1. Büyük Kongre'nin getir-diği en büyük paradokslardan biri,bu programın hazırlığında emeği

geçen aydınların önemli bir bölü-münün, tüzüğün 53. maddesininkatı bir biçimde uygulanmasındanötürü partiden dışlanmalarına yolaçması oldu.

İşçi-aydın ayrımı yapıldığını savu-nan Fethi Naci, Demir Özlü, EdipCansever, Muzaffer Buyrukçugibi bazı aydınlar partiden ayrıldı-lar. Aynı şekilde bu maddeye mu-halif olan Doğan Özgüden deönce Yürütme Kurulu’ndan vedaha sonra da partiden istifa etti.

I. Kongre'den iç huzursuzluklaçıkan TİP'in, 1964'de yapılan kısmiSenato seçimine katılmasına, Yük-sek Seçim Kurulu, asgari örgüt-lenme koşulunu yerinegetirmediği gerekçesiyle İzin ver-medi. Bunun üzerine bütün ağırlık,bir yıl sonra yapılacak olan 1965genel seçim hazırlıklarına verildi.

Türkiye İşçi Partisi 1965 seçimle-rinde nisbi temsile dayanan demo-kratik seçim sisteminin desayesinde, dikkat çekici bir başarısağlayarak parlamentoya 15 mil-letvekili göndermeyi başardı. Ge-çerli oyların yüzde 2.97’sini alanTİP’e sandıktan 276.101 oy çıkmıştı.

Eylül 1966'da Ankara'da yapılan I.Olağanüstü Kongre'de tüzük de-ğişikliği yapılarak, delegasyon sis-temi düzenlendi. Aynı yılın 20-23Kasım günlerinde Malatya'da yapı-lan II. Büyük Kongre'de parti dı-şında partiye karşı yöneltileneleştiriler ve geliştirilen Milli De-mokratik Devrim stratejisi redde-dildi. Bu görüşü savunanların birbölümü partiden ihraç edildi, ba-zısı istifa etti.

Bundan sonra parti yönetimindegörüş ayrılıkları başladı. 9-12Kasım 1968'de yapılan III. BüyükKongre'de tüzüğün 15. ve 53.maddeleri değiştirildi. Ancak kon-grede iyice netleşen görüş ayrılık-larından sonra genel başkanMehmet Ali Aybar'a karşı olanSadun Aren ve Behice Boran gru-bundan sadece Sadun Aren genelyönetim kuruluna girebildi.

Bunun ardından 28-29 Aralık'tatoplanan II. Olağanüstü Kon-gre'de Aybar'a karşı olanlarınönerdiği kararlar alındı. Tüzüktepartinin karakteri olarak belirlenenmaddesi değiştirildi. Ne var ki,TİP’te tartışmalar bitmedi. MDD'yisavunan kesimin parti içinde belirlibir etkinliğe ulaştı ve bazı illerin, il-çelerin yönetimlerini ele geçirdi.29-31 Ekim 1970'te yapılan 4.Büyük Kongre'de genel başkanlığaBehice Boran getirildi.

Emek hareketi saflarında gelişenmücadele isteğinin ürünü olarakdoğan ve sola yönelen aydınlarınkatkısıyla güçlenen TİP, daha son-raları çeşitli bölünmelerle etkisiz-leşse de işçi hareketinin ve solunen parlak başarılarından biri olarakbelleklere kazındı.

Bir Dönemeç: TİP’in KuruluşuEmek hareketi saflarında gelişen mücadele isteğinin ürünüolarak doğan, sosyalist aydınların katkılarıyla güçlenenTİP, bölünmelerle etkisizleşse de işçi hareketinin ve solunen parlak başarılarından biri olarak belleklere kazındı

İşime karım dedim, karıma Kavel diyeceğim. Ve soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz

dünyada, Güneşe karışmadıkça etim Kavel Grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim. Ve izin verirlerse Kavel Grevcileri, İzin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim, İzin verirlerse Kavel Grevcileri,Ve ben kendimi tutabilirsem eğer

sesimi tutabilirsem O çoban ateşinin yandığı yerde Kavel’de, O erkekçe direnilen yerde, Kavel’de Karın altında nişanlanıp dostlarımın arasında Öpeceğim nişanlımı Kavel kapısında Ve izin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim İzin verirlerse Kavel Grevcileri İlk çocuğumun adını Kavel koyacağım

Hasan Hüseyin Korkmazgil/Kavel

Ve Perde Açılıyor: Kavel

Page 4: 15-16 Büyük İşçi Direnişi

olan sendika seçme özgürlüğünüAnayasa’nın 46. maddesine rağ-men ortadan kaldırmaktadır.Meclis’ten çıkan yeni kanun ta-sarsı, giderdiği ilkeler açısından,tümü ile Anayasa’ya aykırıdır.Bunu, hükümet, partiler ve Türk-İşde bilmektedir. Ancak ne var ki,Anayasa Mahkemesi, kanunuiptal edinceye kadar, iş işten geç-miş olacaktır. Zira işçilerin sendi-kalardan istifa hakkı,kullanılmayacak kadar ağır ve güçişleyecek hükümlere bağlanmıştır.”

13 Haziran’da DİSK’e bağlı sen-dikaların yönetim kurullarınınyaptığı toplantının ardından 14Haziran’da, Merter Sitesi’ndekiLastik-İş binasında DİSK’e bağlısendikaların yöneticileri ile işyeritemsilcilerinin katıldığı bir top-lantı yapıldı.

15 HaziranTasarının Millet Meclisi’nde ka-bulünden 4 gün sonra, 15 Hazi-ran’da protesto eylemi başladı.Eylemlere ilk gün 70.000 kadarişçi katıldı. 15 Haziran Pazartesisabahı işyerlerine gelen işçiler birsüre çalışmadan beklediktensonra fabrikalardan çıkarak yürü-yüşe geçtiler. Anadolu Yaka-sı’nda Ankara asfaltı üzerindekifabrikadan çıkan işçiler Kartal

yönüne doğru yürüyüşe başladı-lar. Eylemlere Avrupa yakasın-daki bazı fabrikalarda çalışanişçiler de katıldı.

Protesto eylemleri sırasında Baş-bakan Süleyman Demirel’inkardeşi Şevket Demirel’in ortakolduğu Haymak Fabrikasıönüne gelen işçiler bu fabrikayıişgal ettiler. Bunun üzerine Mal-tepe’deki 2. Zırhlı Tugayı’nabağlı askerler fabrikayı kuşattılar.

Tuzla-Çayırova bölgesindekifabrikalardan çıkan işçilerGebze’ye doğru yürüyüşe geç-mişlerdi. Bu nedenle AnkaraAsfaltı’nda trafik aksadı.

Eyüp bölgesindeki fabrikalardaçalışan işçiler de Topkapı’ya yü-rüdüler. Kâğıthane’de polis en-geliyle karşılaşan işçiler buradagözaltına alınan 2 arkadaşlarınıgeri almak için Eyüp Polis Kara-kolu’na yürüyerek protesto gös-terisi yaptılar ve arkadaşlarınınserbest bırakılmasını sağladılar.Aynı gün Bakırköy’deki fabrika-larda çalışan işçiler Londra Asf-altı’nı trafiğe kapatırken Leventbölgesindeki fabrikalardan çıkanişçiler de Şişli, Taksim, Gümüş-suyu yönüne yürüdüler.

15 Haziran’daki eylemlere İzmitbölgesindeki işçiler de katıldı.

Ankara Asfaltı’ndaki fabrikalar-dan çıkan çok sayıda işçi iki kol-dan İzmit’e yürümeye başladı.Köseköy’deki fabrikalarda çalı-şan işçiler, DİSK’e bağlı Lastik-İşüyelerinin çoğunlukta olduğuGood-Year ve Pirelli fabrikaları-nın önünde sloganlar atarak bu-radaki işçileri eyleme katılmayaçağırdılar; ancak sendikanınbölge yöneticileri bu fabrikalar-daki işçilerin dışarı çıkmasını en-gellediler.

Yarımca yöresinden İzmit’edoğru yürüyüşe geçen ikinci kolise Türk Kablo Fabrikası işçileri-nin tümünün yürüyüşe katılma-

sıyla büyüyerek İzmit’e ulaştı.

Şehre iki koldan gelen işçilerçocuk parkında toplandılar. İşçi-ler işyeri temsilcilerinin yaptıklarıkonuşmaların ardından dağıldılar.

16 Haziran16 Haziran’da işçiler sabah saat8′den itibaren yeniden üç koldanyürüyüşe geçtiler. Topkapı’dasur dışında toplanan işçiler çeşitligruplar halinde Fatih, Beyazıt,Cağaloğlu yönünde hareket et-tiler. Cağaloğlu’na gelen grup vi-layete yürümek isteyince yollarızırhlı birlikler tarafından kesildi.İşçilerin bir bölümü bu barikatıaşarak vilayetin önünden Emi-nönü’ne indi. Bu arada Top-kapı’dan gelen başka bir işçikolu ise Unkapanı Köprüsü’neulaştı. Beyoğlu ve İstanbul ya-kalarından gelen işçilerin birleş-mesini engellemek amacıylayetkililer Galata ve Unkapanıköprülerini açtılar. Bunun üze-rine bazı işçiler motorlarla Be-yoğlu tarafına geçerlerkengeçemeyenler Topkapı’ya dön-düler.

Levent-Mecidiyeköy bölgesin-deki işçilerin eylemleri İstin-ye’deki Kavel Fabrikası’nınönünden başladı. Yürüyüşe

Kadın İşçiler 15-16 Haziran’da da En Öndeydi: Levent’teki Eylemle İlgili Telsiz Kayıtları

“Sendikamız Anamız, Feda Olsun Canımız!”“Levent ve çevresindeki bütün fabrika-

lardaki çalışan işçiler işi bıraktı, efen-dim. Hepsi kapılardan çıkıyor, efendim…Bazılarının ellerinde sopalara takılmışkartonlar var… Yazıları okuyamıyorum…Şimdi birisini seçebildim, efendim. “Sen-dikamız anamız, feda olsun canımız”yazıyor… Evet, anaları sendikaymış efen-dim. Birisinde de “Demirel istifa” ya-zılı… Hepsi Tekfen Fabrikası‘na doğruyürüyor efendim…

“Komiserim, Tekfen’deki işçileri de yürü-yüşe çağırıyorlar… Evet efendim, Top-lum Polisi fabrikayı koruyor. MüdürMuavini Yusuf Aksu’yu görüyorum,efendim. Yanında Emniyet Müdür Mua-vini Kenan Koç Bey de var, efendim. Birdakika efendim. Kenan Koç, işçilere birşeyler söylüyor… Evet konuşuyor, ‘dağı-lın’ diyor, ‘sonra fena olur’ diyor. İşçiler,birden toplum polislerinin kordonunu(barikatını) yarmaya çalıştı… Hayır elle-rinde bir şey yok. Kadın işçiler öne geçti,efendim. Bazılarının elinde sopa var, pan-kart astıkları sopa gibi şeyler efendim. Bi-zimkiler coplarını kullanıyor efendim.İşçilerden kim olursa, copları başlarına,bellerine, kollarına vuruyorlar, efendim.Kadın işçiler yerlere yıkıldı efendim, Ses-lerini duyuyorum, “yandım, yetişin” diyebağırıyorlar. Ortalık ana-baba gününedöndü efendim. Toplum Polisi çok sertgiriyor efendim. Kadın çığlıkları durmu-yor. Erkek işçiler evlerin bahçe demirle-rini söküyor; fidanları tutan demir

çubukları da ellerine geçirip toplum poli-sine saldırmaya başladılar efendim…Evet, kıyasıya bir dövüş oluyor buradaefendim… İşçiler çok kalabalık, yeni yü-rüyüşçüler de geliyor efendim. Elleri so-palı, demir çubuklu işçiler çatışmadanüstün çıktı, bizimkiler hızla koşuyor, işçi-ler de peşlerinden gidiyor efendim…”

“Eczacıbaşı fabrikasındayım efendim.

Beyefendi durum vahim, arzediyorum…Toplum polisi buraya doğru koşar adımgeliyor. Bazılarının miğferleri yok başla-rında… Ellerinde de yok. Bazıları kalkan-sız… Silah sesi duydum. Silah sesleribirbirini izliyor. Göremiyorum kimlerinateş ettiğini… Bizimkilerde tabanca ileateş ediyor… Birini gördüm. Tabancasınıateşledi ve fabrikaya girmeye çalışıyor.Evet Tekfen‘den buraya doğru geliyorlar.

Yerlerde sürüklenen kadın işçiler de var.İşçiler taş atıyor, camları kırıyorlar. Bazıarkadaşlar Eczacıbaşı‘nın karşısındakieve sığındılar. İşçiler polisleri dışarı çı-kartmaya çalışıyor… İşçiler evin kapısınıkırdılar efendim. Polisler pencereden atlı-yor… Bu yana doğru geliyorlar… İşçilerpeşlerini bıraktı… Yerlerde sürüklenenyaralılar var… İşçilerin bir kısmı yaralı-larla ilgileniyor… Tamam efendim bende bizim yaralılarla ilgileneceğim…”

“Bir kısım işçiler Philips Fabrikası’nadoğru ilerliyor. Yol askeri inzibatlarla ke-silmiş. Subayın ‘Dağılın, yoksa ateş açtı-rırım’ uyarısına aldırmayan işçilerbarikatı aşarak yollarına devam ediyor. İş-çiler “Demirel İstifa”, “İşçi köylü ele ele,Bağımsız Türkiye”, “Sendikalarda eleele. Tüm baskılar nafile” sloganları atılı-yor. İşçilerin yürüyüş kolunun öncüleriMecidiyeköy’e varıyor. Orada Amerika-lılara ait TUSLOG binası taşlanıyor vecamları kırılıyor…”

“İşçiler Puro Fabrikası’nın önüne geliyor.“İşçiler dışarı” diye sloganlar atarak fabri-

kayı boşaltıyorlar. Bu sırada Roche işçilerigeliyor ve alkışlanıyor. Ardından Arı Bis-küvi işçileri… Ve Gripin işçileri… Hepbirlikte Esentepe‘den Mecidiyeköy’edoğru yürüyorlar. Mecidiyeköy’de birle-şen işçiler buradaki İnzibatların oluştur-duğu barikatı da aşıyor… Bu barikatı daöne geçen kadın işçilerle aşıyorlar…Daha sonra işçiler Profilo Fabrikası‘nadoğru marşlar söyleyerek gidiyor…”

”İşçiler çatışmadan üstün çıktı, bizimkiler hızla koşuyor, işçiler de peşlerinden gidiyor efendim”

Page 5: 15-16 Büyük İşçi Direnişi

Bir Dönemeç: DİSK’in KuruluşuTıpkı TİP’in kuruluşu gibi, DİSK’in kuruluşu da, başındanberi ABD sendika hareketinin Türk-İş'e kabul ettirdiği

“partiler üstü ve siyaset dışı sendikacılık” anlayışınakarşı işçi sınıfı içinde biriken tepkinin bir ürünüydü.Demirel liderliğindeki AP hüküme-tinin yöneldiği baskı ve şiddete kar-şın, 60’ların ikinci yarısındatoplumsal mücadele yükselmeyisürdürdü. Bu dönemde İşçi sınıfınınörgütlenmesi yolunda en önemliaşama, 13 Şubat 1967'de Dev-rimci İşçi Sendikaları Konfede-rasyonu’nun (DİSK) kuruluşu oldu.

Tıpkı TİP’in kuruluşu gibi, DİSK’inkuruluşu da, başından beri ABDsendika hareketinin Türk-İş'e kabulettirdiği “partiler üstü ve siyasetdışı sendikacılık” anlayışına karşıişçi sınıfı içinde biriken tepkinin birürünüydü. DİSK’i kuran sendikacı-ların aynı zamanda TİP kurucusuolması, bu yönelimin en belirgingöstergelerinden biriydi.

Türk-İş, 27 Mayıs darbesindensonraki toplumsal kabarma döne-minde de gelişmelere ayak uydura-mamış, aksine MBK’nın izniyleUluslararası Hür İşçi SendikalarıKonfederasyonu'na üye olduktansonra, uzlaşmacı sendikacılık dahada benimsenmiş, ABD sendikalarmerkezi AFL-CIO ile ilişkilerini dahada artırmıştı. 1963'de Çalışma Ba-kanı Ecevit'in gayretleriyle toplusözleşme, grev ve lokavt yasasınınAmerikan Taft Harley Kanu-nu'ndan esinlenerek grev hakkınısınırlayıcı biçimde çıkarılmasına,üstelik işverenlere lokavt hakkınıntanınmasına Türk-İş merkezi karşıçıkmamış, aksine bütün dünyadaişçi bayramı olarak 1 Mayıs kutla-nırken, Ecevit'in önerisine uyarakbu kanunun kabul edildiği 24 Tem-muz'u işçi bayramı olarak kabul et-mişti.

1964'den itibaren de Türk-İş yöne-timinde AP eğilimli sendikacılargüç kazanmaya başladılar. Grev ha-reketlerini desteklemeyen, hükü-metin grev yasaklamalarına karşıtavır almayan Türk-İş yönetimi ilebazı işkolu sendikaları arasındakigerginlik nihayet 1966 başında İs-tanbul'da Paşabahçe Grevi sıra-sında kopma noktasına ulaştı.

Türk-İş grevi desteklemeyi redde-dince, işçilerin bağlı bulunduğuKristal-İş, Maden-İş, Lastik-İş,Petrol-İş ve Gıda-İş sendikalarıgreve destek verdiler. Bunun üze-rine Türk-İş yönetimi bu sendika-ları geçici olarak konfederasyondanihraç etti. İhraç edilen sendikalar ilkolarak kendi aralarında, DİSK'in nü-vesini oluşturan Sendikalar ArasıDayanışma’yı (SADA) kurdular.1967 başında yeni çıkmaya başla-yan sosyalist Ant dergisinde dev-rimci bir işçi sendikalarıkonfederasyonunun kurulacağınınaçıklanması üzerine. Türk-İş yöne-ticileri karalama kampanyası açarakyeni kurulacak konfederasyonun

“gayri milli bir kuruluş” olacağınıileri sürdüler. . SADA üyesi sendika-ların karşılığı şu oldu: “11 milyonlukbütçesinden 9 milyonunu AmerikanHükümeti'nden, AID'den sağlayan,

Türk-İş milli bir kuruluş olma niteli-ğini çoktan yitirdi. Türk-İş, 1962densonra eğitim fonu ve teknik yardımadı altında emperyalist Amerika'nınAID denilen teşekkülünden büyükyardımlar kabul etmek zilletini gös-termiştir. Üstelik, teknik uzman adıaltında Türk-İş örgütünün aralıksızAmerikan ajanlarının kontrolü altınagirdiği görülmüştür."

Maden-İş, Lastik-İş ve Gıda-İşsendikalarının Çemberlitaş ŞafakSineması'ndaki ortak kongresindealınan bir kararla 13 Şubat 1967'dekurulan DİSK’e hemen ardındanBasın-İş ve Zonguldak Maden-İşsendikaları da katıldılar. DİSK kuru-cusu sendikacılar, ilk olarak, emper-yalizme ve kapitalizme karşımücadele andı içtikten sonra, Türk-İş’in içyüzünü açıklayan bir karakitap yayınladılar. Sonraki yıllardaDİSK’in her 1 Mayıs’ta bildiri yayın-layarak uluslararası işçi bayramınıkutlaması, onun Türk-İş’ten zihni-yetçe kendisini ayırdeden önemligöstergelerden biriydi.

DİSK’i kuran sendikalar ‘Türk-İşÜyeliğinden Ayrılma HakkındaRapor’da Türk-İş’e şu eleştirileri yö-neltmişlerdi: Türk-İş anatüzüğündeyazılı ilkeleri ve kongrelerinde alı-nan kararları artık uygulama gü-cünü yitirmiştir; Türk-İş, hangiiktidar işbaşında ise, onun parale-linde bir yol izlemeyi kendisi içinbaş ilke saymıştır; Türk-İş, milli birkuruluş olmaktan çıkmış Amerikanyardımlarıyla ayakta duran bir kuru-luş olmuştur; Türk-İş yurt gerçekle-rine ve Türkiye şartlarına aykırı bireğitim politikası gütmekte Ameri-kan Hükümeti’nin Türkiye'de uy-gulatmak istediği sendikacılıkpolitikasına göre hareket etmekte-dir; Türk-İş bütün haklı grevlerekarşı çıkmıştır. (Örneğin. Mannes-man Boru, Petrol-Boru Hattı, BozkurtMensucat, ATAŞ, Kozlu, Paşabahçegrevleri)

Kurulmasından kısa bir süre sonraTurizm-İş, Kimya-İş, Bank-İş, EgeMensucat Sanayii İşçileri Sendi-kası (EMSİS) DİSK’e üye oldu. 11Temmuz1967'de Çalışma Bakanlı-ğı'na verilen yazıda DİSK’in üye sa-yısının 70 bin olduğu belirtilmişti.Oysa gerçekte 1967 ortalarında üyesayısı 35 ile 40 bin arasındaydı

Türk-İş'in ise resmi beyanlarına gö-reyse 545 bin kayıtlı üyesi vardı.

DİSK’in kuruluşu Türk-İş yönetici-lerince çok sert biçimde eleştirildi.Türk-İş yöneticileri DİSK’i “TİP’inideolojisini tutarlı kılabilmek ama-cıyla kurulmuş paravan siyasi bir ku-ruluş” olarak niteliyordu.

Ancak DİSK sendikaları kısa za-manda gelişecek ve işçi sınıfınınmilitan kesimleri arasında kök sala-caktı. Sınıf bilinci daha gelişkin, ra-dikal eylemlere daha yatkın özelsektör işçilerinin örgütlü olduğusendikaların DİSK’i kurmasındansonra özellikle İstanbul ve Kocaeliyöresinde işçi eylemleri daha dayaygınlaştı. Bu işçi eylemlerininönemli bir kısmının nedeni Türk-İşüyesi ya da sarı sendikalardanDİSK'e geçmek isteyen işçilerebaskı yapılmasıydı.

7 Şubat l967’de Batman Rafineri-si’nin işçileri 3 aylık ertelemedensonra greve başladı. Çıkan çatışma-larda çok sayıda işçi, polis, jan-darma yaralandı. 11 Mayıs'taManisa Belediye İşçileri ünlü

“Anayasa Yürüyüşü’nü başlatarakönce Ankara'ya, oradan İstanbul'ayürüdüler. 6 aylık bir mücadeledensonra grev kırıcı belediyeye karşıkazanan işçiler oldu. ArdındanAdana ve Gaziantep belediye işçi-leri greve gitti.

1967 içinde İstanbul'da Singer iş-yerinde ve İncirlik Hava Üs-sü’ndeki grevler sırasında Amerikalıyöneticiler ile işçiler arasında olay-lar çıktı. 7000 SSK işçisi greve gitti.TİP’in Anayasa Mahkemesinde aç-tığı dava sonunda yeni İş Kanu-nu'nun demokratik olmayan bazımaddeleri iptal edildi. TİP millet-vekili Rıza Kuas'ın lokavtın yasak-lanmasına ilişkin yasa önerisisendikacı milletvekillerinden olu-şan Meclis Komisyonu’nca redde-dildi. DİSK Ankara'da "İşsizliğiProtesto Mitingi" düzenledi.

Büyük sermaye ile sosyalist hareketve işçi hareketi arasında süregidenmevzi savaşında işçi hareketi ilk keztoplumda kendisine böylesinegüçlü bir mevzi edinirken sosyalisthareket ile işçi hareketi arasında birorganik ilişki alanı da oluşmuş oldu.

Gerçi Devrimci İşçi Sendikaları Kon-Federasyonu adının başındaki

‘Devrimci’ kavramının içinin nasıldoldurulması gerektiğine ilişkinolarak sendikacılarla sosyalistler-arasında gelecekte büyük mücade-leler kopacaktı ama henüzsosyalistler TİP’i olduğu gibi DİSK'ide olanca güçleriyle desteklemelerigerektiğinden herhangi bir kuş-kuya kapılmış değillerdi.

Üstelik sosyalist mücadelenin çokkısa bir zaman parçası içinde ürü-nünü verdiği inancı çok sayıdagenç üniversite öğrencisinin dik-katlerini işçi hareketine doğru yö-neltmelerini sağlamıştı.

“Ben İnsanım Ulan”Yaşayanlar Anlatıyor: Süleyman Üstün

“11 Haziran’da alalacele Meclis’tençıkardı AP’liler yasa değişikliğini.Aynı gün DİSK’e bağlı bütün sen-dikaların temsilcileri Spor Sergi Sa-rayı’nda toplandılar. Bu yasayıdeğiştirtmeyecek, anayasayı koru-yacaktır. 15 Haziran’da büyük birmiting düşünüldü Beyazıt’ta. Vali-lik izin vermedi. Ama işçiler kararlıBeyazıt’ta buluşacak.

15 Haziran sabahını görseydiniz.Korkunç bir şey. Üç koldan yürüyor.Bir kol İzmit’ten, Gebze’den. İkincikol Maslak’tan. Üçüncü kol daTrakya’dan; Çorlu’dan, Çerkez-köy’den, Çatalca’dan, Siliv-ri’den…

Bizim kol Edirnekapı’ya geldi. Be-yazıt’a gitmek üzere buradan gire-ceğiz içeri. Ben diyeyim 50, sizdeyin 100 bin kişi var. Asker yolukesmiş tanklarla. Bir an durakladık,tanklara karşı ne yapacağız, diye.Herkeste büyük bir coşku var.Böyle bir emekçi halkı ilk defa gör-düm. Sevinçle kararlılık iç içe gir-mişti. ‘Ben insanım ulan’ diyen birüslupla, ‘Teslim olmam’ diyen birkararlılık vardı.

Asker “Yasak”, “Emir aldık şehregirilmeyecek” dedi. İşçi kitlesi birsallandı ve birden bir kadın işçi fır-ladı. Nurten Bacı (Arıcan) tırmanı-yor tanka… Engel olamadı asker.Yalınayaktı Nurten Bacı, attı kendi-sini şehirden yana... Askerler hiçbirşey demedi. Onu görünce hepimizatlamaya başladık. Edirnekapı’daniçeri girdik. O halkı görecektiniz,sanki ikinci kez Fatih Sultan Meh-met geliyor. Bize evlerden çiçekatıyorlar. Emeğin o dürüst, hilesiz,

yalansız, kararlı, incelikleri gözetendavranışı halk tarafından görülü-yor. Bize atılan çiçekler altında,coşkuyla birbirimize sarılarak iler-ledik. Aksaray’da yolumuz kesildi.Yeniden Edirnekapı’ya yönlendir-diler. İzmit’ten gelenlerin yolu Ka-dıköy’de kesilmiş. Üç kişiöldürülmüş. Sarıyer tarafındangelenler Karaköy’de durdurulmuş.Galata Köprüsü’nü açmışlar. Ogece dağıldık.”

O günün ardından 16 Haziran’a ha-zırlık yaptık. Akşam eve geldimiçimde anlatılamaz bir ferahlıkduygusu var.

Aynı akşam geç vakit sıkıyönetimilan edildi.

Sabaha karşı kapım çalındı. Asker“almaya geldik” dedi ve doğrucaDavutpaşa Kışlası’na götürüldük.Aralarında Kemal Türkler’in,Kemal Sülker ve Şinasi Kaya’nında bulunduğu 22 DİSK yöneticisive ben tutuklandık. İfademiz alınır-ken de ilginç olaylar yaşandı…

Bana göre en yığınsal direnişti.Sendikal hak ve özgürlükler yokedilmek isteniyordu, işçi sınıfıbuna izin vermedi. Demokratik birmücadele özünde siyasal mücade-leyi de içeriyordu. Bu sermaye sını-fının düzenlediği politik özlü baskıve yasal düzenlemelere karşı birmücadeleydi, Türkiye’de emeğinönünü açan bir mücadeleydi. Tür-kiye’de kıpırdayan bir emek cep-hesi doğdu. Gençlik çokhareketlendi. Kamu kesiminin sen-dikaları, dernekleri çok hareket-lendi.

‘İşçilerin Süleymanı’Emek ve sendika hareketinin

“Süleyman Hoca”sı Süley-man Üstün’ün15-16 Haziranertesinde ifadesi alınırken polis-ler onu, “Sen işçi de değilsinsendika yöneticisi de” diyesıkıştırmaya kalkınca KemalTürkler “Polis efendi, polisefendi! O Süleyman İşçi sı-nıfının Süleyman’ıdır. Her-kese yaptığınızmüdahaleyi buna yapa-mazsınız. Siz kendi Süley-man’ınızı (Demirel)düşünün” diye çıkışmıştı. Sü-leyman Üstün 19 Mayıs 2007’dehayatını kaybetti.

Page 6: 15-16 Büyük İşçi Direnişi

geçen Kavel işçileri 4. Levent’tediğer işçilerle buluştu. Zincirli-kuyu yönüne yürüyen işçilerinyolu Tefken Fabrikası önündepolis tarafından kesildi. Yürüyüşkolunun önünde yer alan kadınişçilerin coplanması üzerineçıkan çatışma sonunda barikatıaşan işçiler yürüyüşe devam etti-ler.

İşçiler Anadolu yakasında da ikikoldan yürüyüşe geçtiler. Oto-san Fabrikası önünde toplananİşçiler Ankara Asfaltı’ndan Üs-küdar yönüne yürüdüler. Yol üs-tünde polis barikatıyla karşılaşanişçiler burada polisle çatıştılar.Polisin silah kullanmasına karşıdağılmayan işçiler barikatı aşarakyollarına devam ettiler. Üskü-dar’a ulaşan bu kol, vapur sefer-lerinin kaldırılması nedeniyleAvrupa Yakası’na geçemeyincePaşabahçe-Beykoz yönüne yü-rüdü.

Kartal istikametinden gelenikinci kol ise bölgedeki fabrika-larda çalışan diğer işçilerin katılı-mıyla büyüdü. Bu yürüyüşkolunun yolu Kartal Köprü-sü’nde polis tarafından kesildi.Çayırova’dan gelen işçiler deKartal’a yürüdüler. Olaylar sürer-

ken çok büyük bir işçi grubu Ya-kacık-Kartal yolundan Kartal’agirdi. Yol üzerindeki fabrikalar-dan katılmalarla daha da büyü-yen gruba Maltepe SigaraFabrikası işçileri de katıldı. Bağ-dat Caddesi’nden ilerleyen buyürüyüş kolu Bostancı-Suadiyeyoluyla Şaşkınbakkal’a geldi-ğinde karşılaştığı polis barikatla-rını aşarak yoluna devam etti.Fenerbahçe stadyumu önündeve Kurbağalıdere Köprüsü üze-rinde büyük bir barikat kuranpolis işçilerin yürüyüşe devametmesi üzerine ateş açtı. Buradaçıkan çatışmada çok sayıda işçive polis yaralanırken 1 polis ha-yatını kaybetti. Barikatı aşan işçi-ler Kadıköy Meydanı’naulaştılar. Kadıköy İskelesi civa-rında işçilerle güvenlik güçleriarasında şiddetli çatışmalar ya-şandı. Polis burada da silah kul-landı. Kadıköy’deki olaylarsırasında da ölenler oldu.

16 Haziran günü Gebze ve İzmitbölgelerinde de çok sayıda işçi-nin katıldığı yürüyüşler yapıldı.Aynı gün Ankara’da DİSK’ebağlı sendikalara üye işçiler ileöğrenciler, Sanayii Çarşısı’ndabir yürüyüş yaptılar. Yürüyüş

polis tarafından engellendi, bazıişçiler ve öğrenciler gözaltınaalındı.

70 bağımsız sendika Ankara’dabir forum düzenleyerek yasa de-ğişikliklerinin geri çekilmemesihalinde direnişlerine Türkiye ça-pında yaygınlık kazandıracakla-rını açıkladılar. Bağımsızsendikaların sözcülüğünü Teks-til ve Petkim-İş sendikaları yaptı.

TİP, işçi direnişlerinin sonunakadar yanında olacağını açıkladı.CHP, işçilerin sendika seçme öz-gürlüğünün kısıtlanmayacağınıbildirdi. Tekgıda-İş sendikası ta-rafından yapılan açıklamada,Türk-İş’in bu yasaları destek-leme tavrının değişmemesi ha-linde Türk-İş’ten ayrılabilecekleribelirtildi. İngiliz Maden İşçileriSendikası ile Ulaştırma İşçileriSendikası da, DİSK’i ve eylemekatılan işçileri destekledikleriniaçıkladılar.

İzmir’de de 12 işyerinde yapılanoturma eylemleriyle İstanbul veİzmit’teki direnişler desteklendi.Bu arada Ankara’da Maden-İşve DİSK’in bulunduğu bina sal-dırıya uğrayarak yağmalandı.Saldırganlar, “Yaşasın Türkeş”,

“Kahrolsun Komünistler” şeklinde

Yaşayanlar Anlatıyor: Kocaeli Komitesi’nden İlyas Bayrak

“Bugün Askersen Yarın İşçisin”Oyıllarda işçi sınıfının birbirine karşı güveni vardı.

İnsanın ınsana çelme takma, ayağını kaydırmaolayları çok azdı. Bir arkadaşımız işten atıldığı

zaman hepimiz ona sahip çıkardık. Özellikle Çelik Halatfabrikası bu yönde Kocaeli’de iyi bir örnekti.

Ilk direniş İstanbul’da Sungurlar ve Türk Demirdökümfabrikalarında 14 Haziran gecesi başladı. 15 Haziran’daise Kocaeli’de ilk olarak Rabak ve Çelik Halat fabrika-ları direnişe başladı. Pirelli’yi de zorla direnişe kattık.Petrol-İş sendikası işçileri dışarı çıkarmak için hiç uğraş-madı. Bizim kurduğumuz direniş komiteleri işçileri iknaedip dışarı çıkardı. Biz 15Haziran günü KandıraSapağını kestik. O zaman-lar Vecdi Gönül KocaeliValisiydi. Vecdi Gönül yolkesilen yere JandarmaGenel Komutanıyla bir-likte geldi. Yürümemizi en-gelemek için 10 sıra askerkol kola girip yola barikatkurdular. Biz yürümek iste-diğimizi söyledik ancakbize verilen emrin işçileriyürütmemek olduğunusöylediler. Yanımızda birÜsteğmen duruyordu arkadaşlarımız ona barikatı açınyürüyelim dediler. Üsteğmen arkadaşımıza küfür edipvurunca biz yürümeye başladık. Üsteğmen askerlere vuremri vermesine rağmen askerler bize karışmadılar. Bizaskerlere hep şunu söyledik bu gün asker yarın işçi ola-caksınız bize saldırmanızın bir anlamı yok dedik. OradanÇocuk Parkına yürüdük, konuşmalarımızı yaptıktansonra dağıldık. Biz çok iyi eğitilen işçilerdik. Çünkü kitapokumamız mecburiydi. 15 Haziran günü hiç unutmu-yorum yolu kestiğimizde yolun yan tarafında buğdaytarlası vardı. Işçiler aradaki tarlalara basmamak için tar-laya adım atmıyorlardı. Biz yolun tamamını kapatmadıkhasta, yaşlı, çocuk geçer diye ama askerler gelip yolunhepsini kapattılar.

16 Haziran’da İstanbul’da olaylar çıkmıştı arkadaşları-mız ölmüştü. Sendikamızın avukatı Şinasi Yıldan her

yerde yapılan eylemlerden haber alıyordu ve bizi uyarı-yorda taşkınlık çıkmaması için. 16’sında unutmayacağımbir olay oldu. Valilik şimdiki Maliye binasındaydı. BizGazal ve Türkkablo’dan çıkan işçilerle Orduevi’nde bu-luşmuştuk. Vilayetin önüne geldiğimizde Türkkab-lo’nun temsilcesi beni durdurdu ve Valiliği işgaledeceğimizi söyledi. Ben de durdum sonra o dönemdeKocaeli anayasa direniş komitesinde Saffet Kayalar ko-şarak gelip ne yaptığımı sordu. Bende Valiliği işgal ede-ceğimizi söyleyince kızdı biz haklarımızı geri almak içinyürüyoruz. Tekrar işçileri yürüyüşe geçirdi ve biz Çocuk

Parkı’na yürüdük.

16’sı akşamı bir çok kişi-nin gözaltına alanıcağınıtahmin ediyordum. Kö-yüme, Eşme’ye döndü-ğümde yanımaarkadaşlarımın bir kısmınıaldım. Köye gittiğimdeoradaki akrabalarıma jan-darmalar geldiğinde bu-rada olmadığımızısöylemelerini istedim.Akşam tabi jandarmalargeldi. Babam jandarma-lara eğer oğlum ölmemiş

sağsa ben yarın onu alıp size teslim edeceğim diyor vejandarmaları geri gönderiyor. O akşam İzmit’te kalan ar-kadaşlarım direniş ve temsilcilerin hepsi göz altına alan-mışlardı. Ben 17 Haziran sabahı Rabak’a gidip arabaaldım ve direnişe destek veren tüm fabrikaları gezdim.Göz altına alınan arkadaşlarımız bırakılıncaya kadaroturma eylemleri yapacağımızı bildirdim. Askerler gelipiş yerlerinide aradı ancak işçiler arkadaşlarını teslim et-mediler. Bizi yakaladıklarında savcılığa götüreceklerindüşünüyordum ama öyle olmadı sorgusuz sualsiz Seli-miye Kışlası’na gönderiyorlardı.

O dönemde korkunç bir dayanışma vardı. Biz Selimi-ye’de yattığımızda işçi arkadaşlarımız ailelerimize yar-dım ediyorlardı. Sonra her hangi bir iş yerinde direnişolduğunda Çelik Halat ve Rabak işçileri orada oluyor-lardı.

slogan attı.

Türk-İş yönetimi olayları “ayak-lanma” olarak niteledi ve çıkacakkanunu sonuna kadar savuna-caklarını açıkladı. ICFTU daTürk-İş’in yanında olduğunu bil-dirdi.

Aynı gün yurtdışındaki işçiler deyasa değişikliklerini protestoetmek amacıyla Köln ve Alman-ya’nın diğer kentlerinde yürü-yüşler düzenlediler.

İki gün süren olaylar sonucundaYaşar Yıldırım, Mustafa Bay-ram ve Mehmet Gıdak adlı işçi-lerle bir polis ve olayları izleyenbir dükkân sahibi hayatlarınıkaybetti, olaylarda bir kısmı ağır200′e yakın kişi yaralandı; yüz-lerce işçi gözaltına alındı.

Eylemden Sonra16 Haziran’daki işçi eylemlerineyaklaşık 150 bin işçi katıldı. Ey-lemlerde DİSK’e bağlı sendika-lara üye işçilerin yanı sıraTürk-İş sendikalarının çoğun-lukta oldukları fabrikalarda çalı-şan işçiler de yer aldı.

Olayların büyümesi üzerine 16Haziran günü öğleden sonra İç-işleri Bakanı Haldun Mente-şoğlu, Vali ve DİSK yöneticileriİstanbul Vilayeti’nde bir top-lantı yaptılar.

Aynı gün radyodan işçilere hitapeden DİSK Genel BaşkanıKemal Türkler de, “İşçi kardeşle-rim, işçi sınıfının bilinçli temsilci-leri, sizlere sesleniyorum. Beni iyidinleyiniz. Anayasal haklarınıziçin direndiniz. Direniyorsunuz.Anayasamız her türlü toplantı veyürüyüşlerin silahsız ve saldırısızolacağını emreder. Bizler Ana-yasa’ya sımsıkı bağlı işçiler oldu-ğumuz için hiçbir hareketimizAnayasa’ya aykırı olamaz. Ne varki bizim aramıza çeşitli maksatlargüden kişiler, çeşitli kılıklara bürü-nerek girebilirler. Hatta daha kö-tüsü, gözbebeğimiz şerefli TürkOrdusu’nun bir mensubuna kötümaksatlarla taş atabilir, tahrikleryapabilirler. Türkiye Devrimciİşçi Sendikaları Konfederas-yonu genel başkanı olarak sizi

uyarıyorum” demekteydi.

15-16 Haziran’da meydanagelen büyük işçi eylemlerinin ar-dından aynı gün akşamüstü İs-tanbul ve Kocaeli bölgesindesıkıyönetim ilan edildi. Karar 16Haziran akşamı saat 21′de uy-gulamaya konuldu. Aynı günolaylarda sorumlu görülen 21DİSK yöneticisi gözaltına alındı.15-16 Haziran’ı izleyen gün-lerde 4.000 kadar işçinin işlerineson verildi.

TBMM’de kabul edilen tasarı 16Haziran 1970′te CumhuriyetSenatosu’nun gündemine geldi.

Yeniden görüşülmek üzereTBMM’ye gelen tasarı 29 Tem-muz’daki oturumda Senato’dayapılan değişiklikler kabul edildi.Tasarının yasalaşmasının ardın-dan çeşitli kuruluşlar Cumhur-başkanı Cevdet Sunay’abaşvurarak yasayı veto etmesiniistediler. TİP de yasa hakkındabir muhtıra verdi. Ancak Cum-hurbaşkanı Sunay, yasayı 6Ağustos’ta onayladı. Yasanınonaylanması üzerine DİSK ogünü “kara gün” ilan etti.

Yasanın yürürlüğe girmesinin ar-dından CHP ve TİP yasanın iptaliiçin Anayasa Mahkemesi’nebaşvurdular. Başvuru üzerinekonuyu ele alan Anayasa Mah-kemesi 274 sayılı yasada yapılandeğişikliklerin en önemlileriniAnayasa’ya aykırı bularak 8-9Şubat 1971 tarihinde aldığı ka-rarlarla iptal etti.

274 ve 275 Sayılı SendikalarKanunu’nda yapılmak istenendeğişiklikleri protesto amacıylagerçekleştirilen 15-16 Haziraneylemlerinin ardından ilan edi-len sıkıyönetime karşı DİSKüyesi işçiler protesto eylemlerinisürdürdüler. İstanbul’un Top-kapı, Levent, Silahtar, Bakır-köy, Kâğıthane gibi işçibölgeleriyle Kocaeli ve Adapa-zarı’nda bulunan bazı fabrika-larda çalışan çok sayıda işçiçalışmayı reddederek işbaşı yap-madı.

Eylemler nedeniyle birçok işçibölgesi sıkıyönetim güçlerince

Page 7: 15-16 Büyük İşçi Direnişi

askeri denetim altına alındı. 17Haziran’da İstanbul’daki TürkDemir Döküm, Derby, ÇelikEndüstrisi, Elektro Metal, Si-lahtarağa Elektrik Santralı’ylaKocaeli’ndeki SEKA, Arçelik veAdapazarı’ndaki Lastik İş Sen-dikası’nın örgütlü olduğu Uni-royal Lastik Fabrikası gibiişyerleri askeri birliklerce kordonaltına alındı.

Aynı gün Maden-İş ve Lastik-İşsendikalarında sıkıyönetim güç-lerince aramalar yapıldı ve 50 kişigözaltına alındı. Polis bu sendi-kaların evraklarına el koydu.

Sıkıyönetimin her türlü protestoeylemini yasaklayan bildirisinekarşın 21 Haziran’da TürkDemir Döküm Fabrikası’ndapazar günleri bakım yapan 50 ki-şilik ekip çalışmadı. Hafta tatilinedeniyle gündüz vardiyasındaçalışan işçilerin gelmediği fabri-kalarda gece vardiyasında çalış-ması gereken işçiler de fabrikayagelmediler.

Eylemler 21 Haziran’da TürkDemir Döküm, Derby ve İzsalfabrikaları dışında işyerlerindesona erdi. Zırhlı birliklerce kor-don altına alınan bu 3 fabrikadaçalışan işçiler, 22 Haziran günüişyerine gelmekle birlikte işbaşı

yapamadılar. Sungurlar KazanFabrikası’nda ise aynı gün işbaşıyapıldı. Bu arada sıkıyönetim, buişyerinde işçileri işbaşı yapma-maya teşvik ettikleri gerekçesiyle15 işçiyi gözaltına alırken, aynınedenle Derby Fabrikası’ndada 3 işçi gözaltına alındı. Kâğıt-hane’deki Rabak Fabrikası’ndaişbaşı yapmak istemeyen işçi-lerle konuşan Garnizon Komu-tanı Korgeneral SadettinCanberk, işçilerden çalışmak is-teyenlere baskı yapılmamasınıisteyerek işbaşı yapmamanınkimseye bir fayda sağlamayaca-ğını söyledi. İşçiler de GarnizonKomutanı’ndan işbaşı yapmama-ları halinde toplusözleşmeninfeshedilmemesini istediler. Ko-mutanın teminat vermesi üze-rine 1,330 Rabak işçisi işbaşıyaptı.

21 Haziran’da da Türk-İş veDİSK dışındaki 26 bağımsız sen-dika bir basın toplantısı düzen-ledi. Basın toplantısındasendikacılar, 274 Sayılı Sendi-kalar Kanunu’nda yapılmak is-tenen değişikliklere karşıolduklarını ve buna karşı direne-ceklerini belirtti. Toplantıya katı-lan sendikalar Türk-İş’intutumunu da kınadılar.

15 Haziran’a kadar yürüyüşler yaptık. Komiteler oluştu-ruldu. Evimizde ailemizle, sokağımızda komşularımızla,mahallemizde halkımızla konuşularak eylemlerimizegeniş destek sağladık. 16 Haziran’da işyerlerine gelenişçiler bölgelerinde birleşerek üç ana koldan yürüyüşübaşlattık. Kâğıthane, Maslak, İstinye, Beşiktaş, Şişli,Mecidiyeköy, Levent işçileri Oto Sanayi’de toplana-rak Taksim istikametinde yürüyüş başlatıldı. Öndekadın işçiler yürüyordu. Asker barikat kurmuştu. Yaklaş-tığımızda asker üç el ateş etti.Askerler iki yana ayrılarak arka-larında gizlenen polisler kal-kanlarını kendilerine siperederek küfürlerle en önde olankadın işçi arkadaşlarımıza sal-dırdı. Sonra eylem komitemizve görevlilerimiz durumahâkim oldu. Bu kez işçilermoloz, taş kullanarak karşı sal-dırıya geçti. Polis kaçmaya baş-ladı, asker ise sadece izliyordu.

Gültepe, Çeliktepe, Sanayimahallelerinin halkı eyleme destek için akın akın katılı-yordu. O bilinç, o inanç, o cesaretle kurşunlara göğüsgererek savaşıyorduk. Anadolu ve Avrupa yakasındaLevent’teki çatışmalar duyulmuştu. Bu bölgelerdeki yü-rüyüşçülerin toplanma yeri Taksim yerine Levent’e yö-nelmişti. Fakat bu buluşma gerçekleşmedi. Çünkü,bütün deniz ulaşım araçları denizin ortasına çekilmişti.Unkapanı ve Galata köprüleri işçilerin geçmemesi içinkapatılmıştı. Öğrenci gençlerin desteğindeki bu bölge-lerde şiddetli çatışmalar oldu. Üç ölü ve çok sayıda ya-ralı vardı. Benim bölgem olan Levent’te yedi kurşunla

yaralama oldu.

Atılan molozlar Zincirlikuyu’dan Levent’e kadar cad-deyi doldurmuştu. Levent’te tekrar asker barikatı ilekarşılaştık. Burada barikatı zorladık. Ancak asker yürü-yüşümüzü engelledi. Asker müzakere önerdi. Görevlisubayın cipi üstüne atlayarak polis işçileri gözaltınaalmış olabilir diyerek komutanı zorladım. Komutan be-raber giderek bakalım diye söz verdi. Komite görevlisi

olarak ben ve görevli arkadaş-larım subayla Zincirlikuyu’daoluşturulan polis barikatına gi-derek gözaltı olup olmadığımtespit ettik.

Tüm işçi arkadaşlarımızın işyer-lerine dönmesine, bütün bari-katlanın kaldırılmasına kararverdik. İşyerlerinde kurulu bu-lunan komiteler aracılığıylasayım yaparak sonuçlan DİSKmerkezine ilettik. Aynı dakika-larda radyoda DİSK Genel Baş-kanı Kemal Türkler’in

açıklaması yayınlanıyordu. Başkan, açıklamasında geli-şen duruma ilişkin konuştuktan sonra, “Üretimdengelen gücümüzü kullanarak amacımıza ulaştık” dedi.Ve herkese “işyerlerine dönülmesi” talimatını verdi.

İşyerlerine dönecek ama üretimi başlatmayacaktık. Aynıdurum mutlak sonuç alana değin bir hafta daha sürdü.Görüşmeler sonucunda yasa geri çekilmiş, taleplerimizkarşılanmıştı… İşten atılmalar ve ücret kesintileri deböylece önlenmiş oldu. Eylemimiz başarı ile sonuçlan-mış, haklarımızı korumuştuk.

“Kurşunlara Göğüs Gere Gere”Yaşayanlar Anlatıyor: Philips Temsilcisi Ekrem Kandemir

“Bugün Sendikanı Kapatan...”Yaşayanlar Anlatıyor: Otoyol İşçisi Abidin Açan

Maltepe’de Koç’a ait otobüs ve treyler üreten Otoyolfabrikasında pres operatörü olarak çalışıyordum. Fabri-kamızda Türk-İş ya da DİSK‘te olmayan, Bağımsız Oto-mobil-İş diye bir sendika vardı.

15 Haziran’da çevredeki fabrikalar iş bırakma eyleminebaşlayınca işveren fabrikayı tatil etti. Tatil kararı üzerineişyeri temsilcilerimiz toplantı yaptı. Bizlere 16’sı sabahıfabrikaya gelmemiz, ama soyunmadan gelişmeleribeklememiz söylendi. Fabrikada “bugün senin sendi-kanı kapatan, yarın seni de kapatır” diye tartışılı-yordu.

16’sı sabahı çevre fabrikalar-dan bir çok işçi toplu haldebizim fabrikaya geldiler. Hepbirlikte fabrikadan çıktık. Ogrupla birlikte 500 kadar kişiTekel’e yürüdük. Tekel işçileride bizimle çıktı.

Minibüs yolundan yürümeyebaşladık. Yol boyu irili ufaklıbir çok iş yeri vardı. Bazı iş-yerlerinde işverenler, işçilerifabrikaya kilitleyip çıkmışlar.Onları da çıkardık. Sayımız50 binden 100 bine kadarçıktı. Türkiye genelinde bir milyon insan sokaktaydık.

Başlangıçta engel yoktu. İlk, Suadiye civarında askeribirlikle karşılaştık. Engellemek istediler ancak kalabalığıgörünce vazgeçtiler. Çoğalarak yürüyorduk. Aramızdayaşlılar, kadınlar, sakallılar, elerinde bayrakları olanlarvardı.

Yürüyüşe sabah 10 civarı başlamıştık, akşam üzeri 3-4gibi Kuşdili’ne vardık. Fabrikada bana Menderes propa-gandası yapan işçiyi bir ara elinde Türk bayrağı ile enönde gördüm. Ona “senin burada ne işin var?” dedi-ğimde “o iş ayrı bu iş ayrı” dedi.

Yol boyunca İzmit tarafından yürüyen işçilerin de An-kara asfaltından bize yaklaştıkları haberini alıyorduk.Hedef Kadıköy Kaymakamlığı’ydı. Kaymakamlık önünegelinceye kadar ben işyeri arkadaşlarımı kaybetmiştim,

fakat eyleme katılan herkes arkadaşım olmuştu.

Şimdiki Fenerbahçe stadyumunun olduğu yerdekiköprüye vardık. Orada polis önümüzü kesti. Genç işçi-lerden oluşan öndeki 100 kişilik grup polis engelini aş-mayı başardı. Ancak barikatın öbür tarafında daaskerler vardı. Bir süre ara sokaklara çekilmek zorundakaldık. Yarım saat kadar sonra arkadaki grup da barikatıaştı. Kaymakamlığın etrafını asker ve polis sarmıştı. Ha-vaya ateş açtılar. Panik oldu, ara sokaklara kaçıştık.Sonra tekrar geri dönerek Haydarpaşa Köprüsü’ne yü-

rüdük. Köprüde askerlervardı. Askerin karşısındaoturduk.

Akşam mahalleme döndü-ğümde sıkıyönetim ilanedildiğini duydum. Bir son-raki gün sıkıyönetim tarafın-dan görevlendirilmiş, mavibereliler fabrikaya geldiler.Gazetedeki resimlerine ba-karak işçilerin bir kısmını gö-türdüler. Huzursuz birşekilde kasım ayına kadarişe devam ettim.

Sonra demir yollarında çalış-maya başladım DEMAR (Demiryolu Makinist, Ateşçi veRevizörler) derneğini kurduk. Bu süreç BTS’ye(KESK’bağlı Birleşik Taşımacılık Sendikası) kadar geldi.

15-16 Haziran eylemlerinin en önemli yanı birlik oldu-ğumuzda her şeyin çözülebileceğini görmekti. 12 Eylüldarbesine kadar DİSK yaşadı. Demokratik yönden hakalabileceğimizi gördük.

O günlerde hak grevi, dayanışma grevi vardı. Grevdeolan bir fabrikamız varsa fabrika çıkışında onların ya-nına giderdik. İşçiler korkusuz ve her şeyi hallederiz ha-vasındaydı.

“İşçiyiz, güçlüyüz” hissi egemendi. Dünyada yaşayan butür eylemler bizi etkilemişti. 15-16 Haziran beni çok et-kileyen, hayatım boyunca çocuklarıma ve torunlarımaanlatacağım bir eylem oldu.

Büyük Direniş ve Sanat

Düş değil bu hayal değil he hey be heyYetmişbin dev işçim kalktı yürüdü.Kokuşmuş düzene sahip çıkanınAlnın çatına baktı yürüdü yürüdü yürüdü….

Nasırlı elinde gürz gibi kini,Güneş tepesinde kızıl bir sini,Sağır beyinlere ayak sesini sesini sesiniPaslı çivi gibi çaktıYürüdü yürüdü yürüdüYürüdü yürüdü yürüdü

Yeter demek için patron karına he hey be heyDev adımlar selam yazdı yarına he hey be heyİşbaşından cadde ortalarınaKükreyen sel gibi aktıYürüdü yürüdü yürüdüYürüdü yürüdü yürüdüÇıplak ayaklısı, yanık döşlüsü he hey be heyİşten atılmışı, keser dişlisi he hey be heySakatı, hastası, genci, yaşlısı yaşlısı yaşlısıEvinden dışarı çıktıYürüdü yürüdü yürüdüYürüdü yürüdü yürüdü

O barış yerine kavgayı seçen,Alnının terini su diye içen,Kıyıda köşede eline geçenDemiri iki kat büktüYürüdü yürüdü yürüdüYürüdü yürüdü yürüdü

Hak almaya adamıştı özünü,Görmeye değerdi o sert yüzünü,Yıllar yılı kapatılmış gözünü gözünü gözünüİki ateş baktıYürüdü yürüdü yürüdüYürüdü yürüdü yürüdüYürüdü he hey be heyYürüdü he hey be heyYürüdü he hey be heyYürüdü

Aşık İhsani

“Düş Değil Bu Hayal Değil”

15-16 Haziran direnişiVasfi Öngören’in

“Zengin Mutfağı” gibi ti-yatro oyunlarına ve filmlerekonu olmuş, direnişi övenbesteler yapılmıştı. Bunlardan en ünlüsü1960′ların devrimci halkozanı Aşık İhsani‘nin

“Düş Değil Bu” başlıklı şii-riydi. 1977 yılında TimurSelçuk “Nereye Payi-dar?” başlıklı albümündebu şiiri seslendirmişti. ÜstteŞener Şen’in başrolünü oy-nadığı filmin afişi alttaAşık İhsani’nin bir plakkapağı

Page 8: 15-16 Büyük İşçi Direnişi

15-16 Haziran Devrimci Gençlik ve sosyalist hareket açısındanda bir dönüm noktası oldu. İşçi sınıfının toplumsal devrimdekirolü ve müttefiklerine ilişkin tartışmaları, bu eylemle birlikteyeni bir boyut kazandı.

15-16 Haziran veDevrimci Gençlik

“Tanklar MühimDeğil, Yürüyün”

* İstanbul 2. No.lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nin 970/39 Esas sa-yılı Dev-Genç davası ile ilgili dosyasından

Haşmet Atahan: (H)İlkay Alptekin: (İ)İ- Haşmet, burada çatışma oldu.İşçi arkadaşlardan yaralananlarvar.H- Anlaşılmıyor.İ- İşçi arkadaşlardan yaralanan-lar var, ne yapılıyor bizimokulda yahu.H- Bir saniye yahu anlaşılmadı.İ- Ne yapılıyor bizim orada?H- Burada mı?İ- Ha.H- Ha, şimdi bak, Arı Bisküvi’ninönünde işçiler toplanmışlar, IV.Levent’te doğru yürüyüşe geç-mişler.İ- Tamam.H- Bundan, çatışmadan haberivarmış bu yürüyüşe geçen işçi-lerin.İ- Evet.H- Biz buradan arkadaş çıkart-tık oraya.İ- Herifler devamlı ateş ediyor-lar, arkadaşlara haber verin ted-birlerini alsınlar. (…)

Haşmet Atahan: (H)Yavuz Hakyemez: (Y)Y- Ben Yavuz, burası Çemberli-taş, 10.000 den fazla işçiyi Çem-berlitaş’a kadar getirdim.H- Evet.Y- Hâlâ Sirkeci’ye doğru yürü-yoruz.H- Yürüyün, yürüyün.Y- Şimdi tam Çemberlitaş Sine-ması’nın önündeyiz tamam mı?Sesler geliyor zaten duyuyor-sun.H- Duyuyorum. (…)Haşmet Atahan: (H)Nahit Tören: (N)H- Kırk kadar tank geldi dediler.N- Ee, ee.H- Ve hareket pasifize oldu de-diler, nedir durum anlatsana.N- Nereye kırk tane gelmiş.H- Demir Döküm’ün oraya.N- Yahu, sabahtan beri varzaten tanklar filan. Topkapı ta-rafında filan var.H- Haa.N- Önemli değil, yollar üç dörttane yol açık durumda. (…)

Devrimci Gençlik İşçilerin Yanında

12 Mart sonrasında Başbakanlıktarafından 1973 yılında yayımla-nan "Türkiye Gerçekleri ve Te-rörizm" kitabında, 15-16Haziran olaylarında Dev-Genç'in rolüyle ilgili şu değerlendirmeyapılıyordu:

"12 Mart 1971 öncesi devrenin enönemli olaylarından biri, 15 ve 16Haziran 1970 tarihlerinde İstan-bul ve Kocaeli'de vukua gelen işçiyürüyüşleridir.

İşçi sendikalarıyla alakalı birkanun maddesinin tadiline ait birkanun tasarısı parlamentoya veril-mişti. Bunu, kendi menfaatlerineuygun görmeyen TİP'e bağlı birsendika konfederasyonu, işçileritahrik ederek 15 ve 16 Hazirangünleri İstanbul ve Kocaeli'de yü-rüyüşe geçirmiştir. Ancak, işçilerarasına katılan Dev-Genç'li mili-tanlar bir protesto mitingi şeklindebaşlayan bu yürüyüşü, yaptıklarıteşvik ve tahriklerle adeta bir pro-leter ihtilali haline döndürmüşler-dir. Büyük çoğunluğu çok dürüstolan işçiler, şuursuz bir kitle psiko-lojisi içine sokulduktan sonra sal-dırgan hale getirilmişlerdir."

15-16 Haziran olaylarına katılangençlerle ilgili olarak da Dev-Genç davası açıldı. Bu davadayargılananlar arasında, AtillaSarp, Enver Nalbantoğlu, Fahri

Aral, Haşmet Atahan, IşıtanGündüz, İhsan Çaralan, İlkayAlptekin, Mustafa İlker Gürkan,Nahit Töre, Rasih Nuri İleri,Necmi Demir, Şaban İba veVeysi Sarısözen de vardı. İddia-namede şöyle deniyordu: "1 Tem-muz 1970 günü İstanbul TeknikÜniversite Öğrenci Birliği'nde yapı-lan aramada ele geçen teyp ban-dının tapesinden: DEV-GENÇ'e ait250 militanın 16 Haziran 1970günü İstanbul'da yapılan işçi yürü-yüşlerinde gruplar teşkil ederek iş-çilerin fabrikadan çıkmaları,kanunsuz yürüyüşlerine devamıesnasında işçiler arasına katılarakbildiri dağıtma, söz söyleyerek,seslenerek işçileri kanunsuz yürü-yüşe iştirak ettirdikleri, tahrik ettik-leri ve bu kanunsuz yürüyüşlerisevk ve idare ettikleri anlaşılmıştır."

15-16 Haziran’dan kısa bir süresonra yapılan MGK toplantısındada olaylar ele alındı. MİT’inMGK’ya sunduğu rapor basınasızdırıldı. Cüneyt Arcayürek bubelgeyi "16 Haziran OlaylarınınDosyası" başlığıyla Hürriyet’teyayınladı. Raporda Dev-Genç'inrolü şöyle anlatılmaktaydı:

"Sendikalar Kanununun değiştiril-mesi gerekçesi ile Fikir Kulüpleri veDev-Genç'e mensup 300 kadar solmilitan, evvelden hazırlanmış

plana göre, iş yerlerine giderekDİSK'e mensup bazı sendikacılarlaeyleme geçmesi hususunu işçileretelkin ederek iş yerlerini boşalt-maya başlamışlardır.

Yapılan propagandalarla, 'hakları-nız geri alınacak; patrona köle ola-

caksınız; işinizden atacaklar;ekmek kapınız kapanacak; yenikanunlar sizi insanlığınız dahil herşeyden yoksun bırakacak; öleceğiz,hakkımızı yedirmeyeceğiz' tar-zında tamamen yalan ve tahripedici beyanlarla masum işçiler, mi-litanların arkasına katılmıştır.Olayı haber alan işverenler, fabri-kamız tahrip olmasın, zarar gör-meyelim endişesi ile, hareket edengrup henüz kendi işyerlerine gel-

mediği halde fabrikaları tatil edip,hatta Fikir Kulüplerine mensupgençlere ambarı açarak işçi tu-lumu vermek suretiyle pasif birdavranış içine girmişlerdir. 'Bugünçalışmasanız da sizin ücretiniziödeyeceğiz' diyerek idare-i masla-hatçı bir tutum içinde işçi hareketi-nin daha da büyümesine vetahrikçilere güç veren, kuvvetveren bir davranışa maalesefsebep olmuşlardır.

"Hareketi Ankara'ya, Zongul-dak'a, Adana'ya, İzmir'e sıçrat-mak için İşçi Partili, DİSKmensubu, Dev-Genç'li birçok mili-tan, Örfi İdare sahası dışına çıka-rak, Sakarya'daki işyerlerindenbaşlayıp çeşitli tahriplere girişmiş-lerdir.

"Hareketin bir şeması yapılmak is-tenirse, en üstte beyin organı ola-rak TİP, DİSK, Dev-Genç ve diğeryan kuruluşlar yer almaktadır.Bunlar, muhtelif devirler ve tarih-lerde komünistlikten mahkumolmuş bir kısım komünistlerle, ken-dilerini bu ideolojiye kaptırmış mi-litan gruplardır. Bunların yukarıseviyede mevcudu 300-350 kişidir.Çeşitli sebeplerle bu gruba bağlıolan diğer kadro kuruluşları ile bir-likte olayı yaratan, tahrip edenekibi 500 civarında kabul etmekdoğru bir sonuç olur. Esasen Örfi

İdare Mahkemesi bunların büyükbir kısmını işledikleri suçtan ötürüyargılamaktadır."

Sıkıyönetim Komutanlığı AskeriSavcılığı (İstanbul) tarafından28 Haziran 1972 tarihinde hazır-lanan F.K.F.-Dev-Genç İddiana-mesi'nde, Dev-Genç’lilerin"işçilerin arasına girip hareketisevk ve idare ettikleri" iddia edi-liyordu. DEV-GENÇ Davası gerek-çeli hükmünde de 15-16 Hazirangünü Ankara'daki eylem girişimişöyle değerlendirilmişti:

"İstanbul ve İzmit'te meydanagelen işçi hareketine mütenazır birhareketin Ankara'da büyük sana-yii çarşısında da meydana getirile-bilmesi için büyük çaba sarfedilmiş, bu maksatla 16.6.1970günü içlerinde Tuncay Çelen, EnisSakızlı, Münir Aktolga, HüseyinOnur ve Cengiz Çandar'ın da bu-lunduğu büyük bir öğrenci toplu-luğu sanayii çarşısına giderekişçileri tahrik ve teşvik edip kanun-suz yürüyüşe ve işyerlerinin tahripve ızrar hareketlerine geçilmesiiçin faaliyette bulunmuşlar, ancakmuvaffak olamadan yakalanmış-lardır."

"İşçileri sokağa döken" güç,Dev-Genç değildi; ama Dev-Genç'liler hareketin gelişme-sinde önemli bir rol oynadılar.

Bu broşürün hazırlanmasında çok sayıda kaynaktan yararlanılmıştır: Daha ayrıntılı bilgi için Sendikalar Tarihi Ansiklopedisi, Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, KemalSülker: Türkiye’yi Sarsarsan İki Uzun Gün, Sırrı Öztürk: İşçi Sınıfı, Sendikalar ve 15/16 Haziran, Yıldırım Koç: Türkiye İşçi Sınıfı ve Sendikacılık Hareketi Tarihi gibi kaynaklar önerilir.

İbrahim Kaypakkaya da 15-16Haziran direnişinde aktif rol oy-nayan devrimcilerden biriydi