174'ncü sayı

16
Y›l 7 Say› 174 10 Ocak 2013 • 1.25 TL Ferda Koç / Sayfa 4 AKP’yi ‹mral›’ya kim itti? Tufan Sertlek / Sayfa 8 2013’e merhaba Banu Serveto¤lu/ Sayfa 10 Kapat›lacak ampül... Kenar Notlar› / Sayfa 14 Generallerin çöküflü... Müzakere değil oyalama 14 Ocak, eşkıyaların günü 14 Ocak’ta görülecek Hopa davas›n›n avukatla- r›ndan Arzu Becerik ve Hopa davas›nda yarg›lanan Taylan Kaya ile konufltuk. AKP’nin ve Baflbakan Erdo¤an’›n Hopa’da bir dizi hukuksuz uygulamaya imza att›¤›n› belirten Becerik, tüm bu sald›r›lara karfl› Hopa halk›n›n dayan›flma içerisinde oldu¤unu söylüyor. S. 11 BDP’li milletvekillerinin Öcalan’la görüflmesi Kürtlerde bar›fl umudunu yeflertse de askeri ve siyasi operasyonlar›n sürmesi AKP’nin niyetini ortaya koyuyor S. 4 Grevle kazand›lar K›br›s’ta belediye iflçilerinin grevine sald›ran polis, Belediye Emekçileri Sendikas›’n›n yönetici- lerini gözalt›na ald›. Sendikac›lar›n gözalt›na al›nmas›na K›br›sl› emekçilerin yan›t› genel grev oldu. Bir günlük grev polise geri ad›m att›rd›, gözalt›na al›nan sendikac›lar serbest b›rak›ld› ‘Yasay› çöpe ataca¤›z’ AKP, kürtaj hakk›na yönelik fiili sald›r›lar› yasal olarak güvenceye almak için harekete geçiyor. Ka- d›nlar, “Yasa meclise geldi¤inde yeniden ç›- kaca¤›z karfl›lar›na. Davetiniz kabulümüz- dür. Kürtaj yasas›n› çöpe ataca¤›z” diyor S. 10 Tonya ve Antalya’da tafl ocak- lar›na karfl› mücadele edenler: “Yaflam alanlar›m›z› flirketlerin sofras›na sunmayaca¤›z.” ‘Tafl ocaklar›na geçit yok’ ‹nflaat sektörü hükümetin konutlar›n KDV’sini yüzde 1’den yüzde 18’e yük- seltmesiyle fena sars›ld›. Bafl müteahhit Erdo¤an SAYFA 7 SAYFA 9 Üniversitelilerden yaflam hakk› savunucular›na, iflçilerden kad›nlara herkes ayakta art›k AKP için kaç›fl yok S. 3 Art›k AKP’nin halk›n müda- halesinden kaç›fl› yok AYAKTA! AYAKTA! Fabrika, hastane, kampüs Newroz'u kutlad›klar› için 13 Nisan tarihinden beri tutuklu olan Ö¤renci Kolektifleri üyesi Kadir Ev ve ‹hsan O¤uz Yüzgeç'in ilk duruflmas› 17 Ocak’ta Ça¤layan Adliyesi’nde görülecek. "Bar›fl için Kadir ve O¤uz'u özgür b›rak" diyen Ö¤renci Kolektifleri, halklar›n kardeflli¤ini savunmaya Ça¤layan Adliyesi'ne ça¤›r›yor. Gasp edilmek iste- nen çal›flma hakk› ve ücretleri için fabrikada iflgal bafllatan fiiflecam iflçileri kazand› Y›lbafl›nda iflten at›lan Trabzon Farabi Hastanesi iflçileri, hastane bahçesine direnifl çad›r›n› kurdu Üniversiteliler, Redhack’in a盤a ç›kard›¤› YÖK bel- gelerindeki yol- suzluklara karfl› yine sokakta “E¤itim hakt›r, karanl›¤a karfl› mücadele flartt›r” diyenler, Büyük E¤itim Hakk› Buluflmas›’nda bir araya gele- cek. Halkevleri E¤itim Hakk› Meclisleri taraf›ndan 26-27 Ocak’ta ‹stanbul’da gerçeklefltirilecek olan forum- da paran›n ve gericili¤in kuflatmas›na karfl› e¤itim hakk›na sahip ç›kanlar “E¤itimde gericili¤e hay›r”, “Paras›z e¤itim flart”, “Bilimsel e¤itim istiyoruz”, “Hedefte kad›n var”, “Karanl›¤›n karfl›s›nda ö¤retmen var”, “Üniversite ayakta” diyecek ve e¤itim hakk› buluflmas›nda sözü mücadeleye verecek. 136 bin ö¤rencinin e¤itimden kopar›lmas›, özel okullar›n say›s›n›n art›r›lmas› gibi bir dizi y›k›m› beraberinde getiren 4+4+4'e iliflkin tart›flmalar ve deneyimler paylafl›lacak. E¤itim hakk› mücadelesi bir ad›m daha ileriye tafl›nacak. S. 2 136 bin çocuk okulu bıraktı Eğitim hakkı için mücadele şart A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 17-Mar-2016

242 views

Category:

Documents


12 download

DESCRIPTION

Halkın Sesi gazetesinin 10 Ocak – 23 Ocak periyotlu 174’ncü sayısı çıktı.

TRANSCRIPT

Page 1: 174'ncü Sayı

Y›l 7 • Say› 174 10 Ocak 2013 • 1.25 TL

Ferda Koç / Sayfa 4

AKP’yi ‹mral›’ya kim itti?

Tufan Sertlek / Sayfa 8

2013’e merhaba

Banu Serveto¤lu/ Sayfa 10

Kapat›lacak ampül...

Kenar Notlar› / Sayfa 14

Generallerin çöküflü...

Müzakeredeğil oyalama

14 Ocak, eşkıyaların günü� 14 Ocak’ta görülecekHopa davas›n›n avukatla-r›ndan Arzu Becerik veHopa davas›ndayarg›lanan Taylan Kayaile konufltuk. AKP’nin veBaflbakan Erdo¤an’›nHopa’da bir dizi hukuksuz uygulamaya imza att›¤›n›belirten Becerik, tüm busald›r›lara karfl› Hopa halk›n›n dayan›flmaiçerisinde oldu¤unusöylüyor. � S. 11

� BDP’li milletvekillerininÖcalan’la görüflmesiKürtlerde bar›fl umudunuyeflertse de askeri ve siyasioperasyonlar›n sürmesiAKP’nin niyetini ortayakoyuyor � S. 4

Grevlekazand›lar� K›br›s’ta belediyeiflçilerinin grevinesald›ran polis,Belediye EmekçileriSendikas›’n›n yönetici-lerini gözalt›na ald›.Sendikac›lar›ngözalt›na al›nmas›naK›br›sl› emekçilerinyan›t› genel grevoldu. Bir günlük grevpolise geri ad›matt›rd›, gözalt›naal›nan sendikac›larserbest b›rak›ld›

‘Yasay›çöpeataca¤›z’� AKP, kürtaj hakk›nayönelik fiili sald›r›lar›yasal olarak güvenceye almak içinharekete geçiyor. Ka-d›nlar, “Yasa meclisegeldi¤inde yeniden ç›-kaca¤›z karfl›lar›na.Davetiniz kabulümüz-dür. Kürtaj yasas›n›çöpe ataca¤›z” diyor� S. 10

Tonya ve Antalya’da tafl ocak-lar›na karfl› mücadele edenler:“Yaflam alanlar›m›z› flirketlerinsofras›na sunmayaca¤›z.”

‘Tafl ocaklar›na geçit yok’‹nflaat sektörü hükümetinkonutlar›n KDV’sini yüzde1’den yüzde 18’e yük-seltmesiyle fena sars›ld›.

Bafl müteahhit Erdo¤an

SAYFA 7 SAYFA 9

Üniversitelilerdenyaflam hakk›

savunucular›na,iflçilerden kad›nlaraherkes ayakta art›kAKP için kaç›fl yok

� S. 3

Art›k AKP’ninhalk›n müda-halesindenkaç›fl› yokAYA K TA !AYA K TA !

Fabrika, hastane, kampüs

Newroz'u kutlad›klar› için 13 Nisan tarihindenberi tutuklu olan Ö¤renci Kolektifleri üyesi KadirEv ve ‹hsan O¤uz Yüzgeç'in ilk duruflmas› 17Ocak’ta Ça¤layan Adliyesi’nde görülecek. "Bar›fliçin Kadir ve O¤uz'u özgür b›rak" diyen Ö¤renciKolektifleri, halklar›n kardeflli¤ini savunmayaÇa¤layan Adliyesi'ne ça¤›r›yor.

Gasp edilmek iste-nen çal›flma hakk›ve ücretleri içinfabrikada iflgalbafllatan fiiflecamiflçileri kazand›

Y›lbafl›nda ifltenat›lan TrabzonFarabi Hastanesiiflçileri, hastanebahçesine direniflçad›r›n› kurdu

Üniversiteliler,Redhack’in a盤aç›kard›¤› YÖK bel-gelerindeki yol-suzluklara karfl›yine sokakta

“E¤itim hakt›r, karanl›¤a karfl›mücadele flartt›r” diyenler,Büyük E¤itim Hakk›Buluflmas›’nda bir araya gele-cek. Halkevleri E¤itim Hakk›Meclisleri taraf›ndan 26-27Ocak’ta ‹stanbul’da

gerçeklefltirilecek olan forum-da paran›n ve gericili¤inkuflatmas›na karfl› e¤itimhakk›na sahip ç›kanlar“E¤itimde gericili¤e hay›r”,“Paras›z e¤itim flart”, “Bilimsele¤itim istiyoruz”, “Hedefte

kad›n var”, “Karanl›¤›nkarfl›s›nda ö¤retmen var”,“Üniversite ayakta” diyecekve e¤itim hakk› buluflmas›ndasözü mücadeleye verecek.136 bin ö¤rencinin e¤itimdenkopar›lmas›, özel okullar›n

say›s›n›n art›r›lmas› gibi birdizi y›k›m› beraberindegetiren 4+4+4'e iliflkintart›flmalar ve deneyimlerpaylafl›lacak. E¤itim hakk›mücadelesi bir ad›m dahaileriye tafl›nacak. � S. 2

136 bin çocuk okulu bıraktı Eğitim hakkı için mücadele şart

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: 174'ncü Sayı

EĞİTİMHalk›n Sesi

210 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

E¤itim hakk› için bulufluyor,mücadele ediyoruz.Kazanaca¤›z!2012, eğitimde toplumun

tüm kesimlerini etkileyenönemli adımların atıldığı bir yıloldu, 2013 ise bundan daha azönemli olmayacak. Çünkü okulöncesi eğitimden üniversiteyekadar eğitim alanı AKP’nin vesermayenin kuşatması altında.

AKP, 4+4+4 yasasından Ye-ni YÖK Yasa Tasarısı’na kadar“pazara açma, metalaştırma,emeği güvencesizleştirme, ucuzişgücü yetiştirme, bilginin üretimve dolaşım alanlarını kontrol et-me” başta olmak üzere serma-yenin eğitim alanına ilişkin tümtaleplerine yanıtlar üretirken aynızamanda kendi iktidarının sürek-liliğini sağlayacak, gericiliği top-lumsal alanda örgütleyecek enkritik adımları eğitim alanındaatıyor.

Gericilik, milliyetçilik, şove-nizm, cinsiyetçilik ve“sermaye gözüyle dün-yaya bakmakla” özetle-nebilecek bir biçimdeiçeriklendirilmiş, üstelikeğitimi “hak” olmaktançıkarmış bir eğitim siste-mini halka dayatan AKPaçık ki nasıl bir toplumistiyorsa öyle hareketediyor. Kılık kıyafet yö-netmeliğinden evrimanlatan öğretmenin so-ruşturma geçirmesine,bu yıl 4+4+4’le 136bin öğrencinin eğitim-den koparılmasındanözel üniversite açılması-na/özel okulların artırılmasınakadar tüm gelişmeler bunu gös-teriyor.

Gerçekliğin bir yüzü bu, diğeriise eğitim alanının AKP’nin enzayıf noktalarından biri olduğu-dur.

Sınav skandallarına karşı so-kaklara dökülen binlerce lise öğ-rencisi, ataması yapılmayan öğ-retmenler; 4+4+4’e karşı velile-rin, öğretmenlerin okul önlerin-den kent meydanlarına ülkenindört bir yanını eylem alanına çe-viren mücadeleleri; okullarınaçılmasından üç ay sonra dahieylemlerin sürüyor, hoşnutsuz-lukların büyüyor oluşu; AKP’ninkendi yaptırdığı anketlerde dahigörüldüğü gibi kendi tabanı dadahil 4+4+4 ucubesine bu top-lumu ikna edememiş olduğu-nun görünmesi ve elbette tüm

topluma umut olan üniversitedirenişleri, eğitim hakkı mücade-lesinin AKP’yi ve sermaye prog-ramını geriletecek, durduracakpotansiyelini göstermektedir.Eğitim; piyasacılığa, gericiliğe,kadın düşmanlığına karşı özgündeneyimlerin ve kazanımlarınaçığa çıkacağı bir mücadelebaşlığı olarak öne çıkıyor.

İşte bu mücadelenin özneleri;veliler, öğretmenler, öğrenciler,bilim insanları, üniversite öğren-cileri, kadınlar, hakları için mü-cadele edenler, özgür ve eşit birülke isteyenler AKP karanlığınameydan okuyanlar 26 – 27Ocak’ta Halkevleri Eğitim HakkıMeclisleri’nin İstanbul’da düzen-lediği Büyük Eğitim Hakkı Bu-luşması’nda yan yana geliyor.

İlk gün ülkenin dört bir yanın-dan gelenler “metalaştırma, ge-

ricileştirme, cinsiyetçi-lik, anadilinde eğitim,güvencesizleştirme veüniversite mücadelesi”başlıklarında gerçek-leştirilecek. Atölye ça-lışmalarında eğitimalanında yaşanan so-runları, saldırıları, mü-cadele deneyimlerinitartışacak, programla-rını oluşturacaklar.İkinci gün gerçekleşe-cek forumda ise sözmücadelenin olacak.Eğitim hakkı mücade-lesinin nasıl örgütlene-ceği hep birlikte konu-

şulacak, ortak kararlar alınacak.Dosta, düşmana ilan edilecek:Eğitim haktır, mücadele şarttır!

Evet, AKP eğitimi yıkıma sü-rüklüyor. Bu saldırının karşısındaHalkevleri, AKP’nin yarattığı yı-ğınla sorunu ve talepleri müca-dele gündemi haline getirmek,örgütsüz tepkileri örgütlü haleçevirmek, eğitim hakkı mücade-lesinin bileşenlerini örgütlemek,mücadele örgütlerini yaratmakiçin kararlı ve ısrarlı bir çizgiyi ör-gütlüyor, Eğitim Hakkı Buluş-ması’ndan aldığı güçle de örgüt-lemeye devam edecek.

Şimdi AKP’nin ve sermayenineğitimde yarattığı yıkımın mağ-duru olmayacağımızı, eğitimhakkı mücadelesinin öznesi ol-duğumuzu göstermenin zamanı!Eğitim Hakkı Buluşması’nda yanyana gelme zamanı.

Özge Ozan

Halkevleri MYKüyesi

“E¤itim hakt›r karanl›¤a karfl›mücadele flartt›r” diyenler, BüyükE¤itim Hakk› Buluflmas›’nda biraraya gelecek. Halkevleri E¤itimHakk› Meclisleri taraf›ndan 26-27Ocak’ta ‹stanbul’da gerçeklefltirile-cek olan forumda paran›n ve geri-cili¤in kuflatmas›na karfl› e¤itimhakk›na sahip ç›kanlar “E¤itimdegericili¤e hay›r”, “Paras›z e¤itimflart”, “Bilimsel e¤itim istiyoruz”,“Hedefte kad›n var”, “Karanl›¤›nkarfl›s›nda ö¤retmen var”, “Üniver-site ayakta” diyecek ve e¤itimhakk› buluflmas›nda sözümücadeleye verecek.

‹L ‹L BÜYÜK BULUfiMAYAÇA⁄RI: ‘E⁄‹T‹M HAKTIR’

Halkevleri E¤itim Hakk›Meclisleri, ‹stanbul’da merkeziolarak yap›lacak etkinli¤ehaz›rlan›rken, tart›flmay›,konuflmay› ihmal etmiyor.

Bursa Nilüfer Halkevi’ndeyap›lan “E¤itim Hakk› Söyleflisi”neE¤itim-Sen Bursa fiube Baflkan›Hasan Özayd›n, Halkevi GYK üyesive ‹stanbul E¤itim Hakk› MeclisiÜyesi ‹lknur Birol konuflmac› olarak

kat›ld›. Birol, e¤itimin yirmi beflmilyon ö¤renci, sekiz yüz binö¤retmen ile toplumun hücreleri-ne kadar iflleyen ve toplumunyeniden inflas›ndaki en önemlialan oldu¤unu belirtti¤ikonuflmas›nda, e¤itim alan›ndakisald›r›lara karfl› örgütlenmek içinkat›l›mc›lar› Büyük E¤itim Hakk›Buluflmas›’na ça¤›rd›.

Birol, e¤itimin kamusalniteli¤inden ç›kart›l›p pazar haline

getirildi¤ine dikkat çekerek ser-mayenin bu alandan kar eldeederken, halk›n da paras›n›nyetti¤i kadar e¤itim al›r hale geti-rildi¤ini ifade etti.

Güvencesizlefltirilen ö¤retmen-lerin ayn› zamanda yaln›zcamüfredat› aktaran yeni bir ö¤ret-men modeline adapte edilmeyeçal›fl›ld›¤›n› anlatan Birol,4+4+4’le çocuklar›n ucuz iflgücüolarak çal›flt›r›lmas› konusuna da

de¤indi. Birol, “4+4+4 e¤itimmodelinde ilk yar›y›l› içerisinde136 bin çocuk okulu b›rakt›. Buçocuklar›n büyük bir k›sm› k›zçocuklar›. Bu e¤itim sistemi cin-siyetçi bir e¤itim sistemidir" dedi.

E¤itimde gericilik sald›r›s› ileilgili de¤erlendirmelerde bulunanBirol, zorunlu din derslerininyan›na seçmeli dini derslerineklenmesini ve küçük yafltakiçocuklar› imam hatip

ortaokullar›na gitmeye teflvikedilmesini elefltirdi.

Beylikdüzü Halkevi de veli,ö¤retmen ve ö¤rencileri Sa¤l›kSitesi'nde bir araya getirdi. 7Ocak'ta gerçeklefltirilen paneldekonuflmac›lar E¤itim-Sen 7 Noluflube üyesi Yakup Kaya, PsikolojikDan›flmanl›k ve Rehber Ö¤retmeniDeniz Durak idi. Panelde, e¤itimsisteminin yafl gruplar›na göregeliflim özelliklerinin dikkateal›narak kurulmas› gerekti¤itart›fl›ld›. E¤itimin paral›laflt›r›lmas›ve k›l›k k›yafet yönetmeli¤ihakk›nda görüfller paylafl›ld›.

Gaziosmanpafla Halkevi de

büyük buluflmaya h›z kesmedenhaz›rlan›yor. 5 Ocak’ta yap›lan“E¤itim piyasalafl›yor ö¤retmengüvencesizlefliyor” konulu paneleyaln›zca ö¤retmenler de¤il ö¤ren-ciler ve veliler de kat›ld›.Kat›l›mc›lar, Halkevleri GYK Üyesi‹lknur Birol ve E¤itim-Sen 4 Nolufiube YK Üyesi Nihal Üstüntafl ilebirlikte ö¤retmenlerin güvencesiz-lefltirilmelerini ve ö¤rencilerüzerindeki etkisini konufltu.

Çanakkale Halkevi E¤itim Hakk›Meclisi de gerçeklefltirdi¤i forumdaE¤itim-Sen Eski Genel Baflkanlar›‹smet Aktafl, E¤itim Sen MerkezYürütme Kurulu E¤itim Sekreteri

Betül Öztürk Korkut ve ÇanakkaleE¤itim Hakk› Meclisi Sözcüsü‹smail Baytafl'› konuk etti. Forumaçok say›da veli kat›ld›.

SAYILI GÜNLER KALAHAZIRLIKLAR SON SÜRAT

Büyük buluflmaya say›l› günlerkala, foruma götürülecek öneri-lerin tart›fl›ld›¤› etkinlikler sürecek.13 Ocak Pazar günü, E¤itim-Sen‹stanbul 2 Nolu fiube’de “E¤itimdeGericilik ve E¤itim Hakk› Forumu”10 Ocak Perflembe günü de ‹stan-bul Halkevi’nde “E¤itimde cin-siyetçilik ve kad›nlar›n e¤itimhakk› atölyesi” yap›lacak.

Eğitim hakkına sahip çıkanlar buluşacak. 4+4+4’e ilişkin biriktirdiklerini ve deneyimlerinipaylaşacak. Eğitim hakkı mücadelesi bir adım daha öteye taşınacak

2266 OOccaakk CCuummaarrtteessii -- AAttööllyyee ÇÇaall››flflmmaallaarr››Mimar Sinan Üniversitesi Bomonti Kampusu 8.00-11.30 Kay›t - Ön Etkinlikler11.30 Aç›l›fl 12.00-17.00 Atölye Çal›flmalar› 17.00-20.00 Atölye Kolaylaflt›r›c›lar› Toplant›s›AAttööllyyeelleerr::1. E¤itimin metalaflt›r›lmas›2. E¤itimde emek ve güvencesizlefltirme3. E¤itimde gericilik4. E¤itimde cinsiyetçilik

5. Anadilde e¤itim6. Üniversitelerde dönüflüm, YÖK Yasa Tasar›s›

ve e¤itim hakk›2277 OOccaakk PPaazzaarr-- AAnnaa ffoorruummfiiflli Belediyesi (Kent Sinemas›) Kültür Merkezi

Eğitimde söz mücadelenin

4+4+4’ün gerici saldırısına karşıdaha kendilerini doğrudan etki-

lemeden en kararlı duruşlardanbirini gerçekleştiren Gaziİlköğretim Okulu velileri, öğrenci-leri ve öğretmenleri tüm kapılarıaşındıracak. Her hafta farklı bir ey-lem türüyle okullarına sahip çıkanokul bileşenleri, 28 Aralık’ta okulunetrafında kurdukları insan zinciriyle,4 Ocak’ta da okul civarında yaptığıyürüyüşleri ile seslerini duyurmadık

kimse

bırakmadı. Okullarının imam hatipyapılmasına ilişkin planı hayatageçirmemek için direnen öğrenci,öğretmen ve veliler, eylemlerineHalkevleri Eğitim Hakkı Meclisle-ri’nin, çevre okullardan öğretmen-ler, Çapa Tıp Fakültesi’nden SES

üyesi çalışanların des-teğiyle de-

vam edi-yor. Eyle-me katıla-mayan

öğ-

renciler, okul camlarından destekveriyor, okulun mezunları eylemiduyup Fatih’e koşuyor. Veliler,okullarının imam hatip olmasınınhem gerici bir saldırı olduğunu söy-lüyor hem de bu nedenle yapılacakokul değişikliğinin kendilerini

maddi açıdan zorlayacakolmasına itiraz ediyor.

Ömer Dinçer, yeni e¤itim ö¤retim y›l›n›nbafllang›c›nda 4+4+4’e iliflkin yap›lan olumsuzhaberlerin yalan oldu¤unu belirtmifl, at›lan hiçbirçamurunun izinin kalmayaca¤›n› söylemiflti. FakatDinçer bu kez, olumsuzlu¤u kendi a¤z›ndan dilegetirdi. MHP Milletvekili Zuhal Topçu sordu: “2012-2013 e¤itim ö¤retim y›l›nda örgün ö¤retimi b›rakanö¤renci say›s› kaçt›r?” Dinçer yan›tlad›: “136 bin115”!

Bakan›n yan›t›na göre örgün e¤itime devamederken aç›k liseye kay›t olan ö¤renci say›s› 9’ncus›n›flarda 95 bin 561, 10’ncu s›n›flarda 21 bin 639,11’nci s›n›flarda 13 bin 737 ve 12’nci s›n›flarda 5 bin178.

4+4+4 e¤itim sistemi Dinçer’in verilerine göredahi fiyaskoyla sonuçlanm›flken, Bakanl›k, il milli e¤i-tim müdürlüklerine “ö¤retmenlerin anketlere kat›l-mas›n›n ve röportaj vermesinin yasak oldu¤una” ilifl-kin yaz› gönderdi. Yaz›da, “Çeflitli sivil toplum kuru-lufllar› veya kiflilerce anket, röportaj ve bilgilendirmegibi faaliyetler yap›ld›¤›na dair duyumlar al›nmaktaolup, onays›z hiçbir flekilde bu faaliyetlerin yap›lma-s›na müsaade edilmemesi” talimat› verildi.

Dinçer’in sorusunu Dinçer’e yöneltme vakti: “E¤i-tim sisteminin büyük bir karmafla içinde olaca¤›nailiflkin bir alg›lama yarat›lmak istendi. Ancak gelinenbu noktada siz öyle bir kaos, öyle bir kriz hissettiniz

mi? E¤itim bafllad›ktan sonra buna dairbir belirti gördünüz

mü?”

Daha önce ilkokullarda mescitaçılması talebiyle gündeme ge-

len Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir-Sen, şimdi de kılık kıyafet serbestisiadı altında ilkokullarda dersleretürbanla girme eylemi başladı. “Sivilitaatsizlik” ismini verdikleri gericiprotestolarıyla türban takarak ve sa-kal tıraşı olmadan derslere girenEğitim-Bir-Sen üyeleri, kılık kıyafet-te “tam bir özgürlük” hedefledikle-rini öne sürüyor. 2013 – 2014 öğre-tim yılında uygulanacağı duyurulanyeni kıyafet yönetmeliği ile “ser-bestlik” adı altında açık giyime sı-nırlamalar getirilmiş, Eğitim-Bir-

Sen türbanda gösterdiği “hassasiye-ti”, öğrencilere uygulanan kıyafet sı-nırlamasında göstermemişti.

Türban için 10 milyon imza top-lamaya çalışan Eğitim-Bir-Sen, ça-basını “Medeniyet davamız ve de-mokrasi mücadelemiz” konferan-sında taçlandırdı(!) Konferansta ko-nuşan Eğitim-Bir-Sen ve MemurSen Genel Başkanı AhmetGündoğdu, kadınların seçmehakkının ikincil bir hak olduğunuvarsayarak, “Başbakanı seçme hak-kı olan kadının, ne giyeceğini seçmehakkına sahip olmaması oldukçadüşündürücüdür” dedi.

Gündoğdu bu “ayıp”tan kurtul-

mak için imza kampanyasısürdürdüklerini ifade etti.

NAMAZ SAAT‹NE GÖRE DERSÜniversite öğrencilerine yönelik

saldırılarıyla adını sıkça duyuran ge-rici grup Anadolu Gençlik Derneği(AGD) ise “Cuma namazı vaktineders konulmasın”, “İbadetime engelolmayın” başlıklarıyla imza kam-panyası başlattı.

Topladığı imzalarla ders saatleri-ni namaz saatlerine göre ayarlama-ya çalışan AGD, İslamcı öğrencile-rin dersleri ile ibadetleri arasındaseçim yapmaya zorlandığını iddiaediyor.

Gazi haftalardır ayakta

E¤itim-Bir-Sen’li erkekler okullarda türban istiyor. Türban deyinceAnadolu Gençlik Derne¤i de özgürlük mücadelesine devam edecek etme-sine ama flimdilik bir manileri var: “Cumaday›m, gelece¤im”

Haydiçocuklarişbaşına!

Hocam, cumadayız, geleceğiz

Page 3: 174'ncü Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

310 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

Z onguldak’taki TürkiyeTaşkömürü Kurumu MüesseseMüdürlüğü’ne bağlı maden

ocağında 7 Ocak günü meydana gelen işkazasında 8 işçi hayatını kaybetti, bir işçiyaralı olarak kurtarıldı. Madendeyapılan ilk incelemede kazanın eksiksondaj yapılmasından kaynaklandığıbelirtildi.

Kazada hayatını kaybeden işçilerinisimleri şu şekilde: Hüseyin Kürekçi,Hasan Bozacı, Muharrem Yapıcı,Yüksel Koca, Ahmet Şekerci, KöksalKadıoğlu, Muhsin Akyüz ve SatılmışArslan. Kazada yaralanan HayrettinDağkıran hastaneye kaldırıldı. Kazadabazı işçilerin madende mahsur kaldığıbilgisine ulaşıldı ancak ne taşeron şirketStar Madencilik ne de asıl işveren TTK,içeride kaç işçi olduğuna dair net birbilgi veremedi.

Dev Maden-Sen, bir açıklamayaparak kazanın gaz basıncının kömürüpüskürtmesi sonucu olduğunu belirtti.Gazın açığa çıkması sırasında kıvılcımolsaydı kazanın boyutları çok dahabüyük olurdu. 1992’de yine Kozlu’da263 işçinin hayatını kaybettiği grizu pat-laması da benzer şekilde meydanagelmişti.

MUHALEFETTEN BÜYÜK TEPK‹Kazanın ardından toplumsal muhale-

fet yaygın bir tepki gösterdi. DevMaden-Sen, Genel Maden İşçileriSendikası (GMİS), TMMOB MadenMühendisleri Odası kazanın taşeron sis-teminin bir sonucu olduğuna işaretederken, “yaşanan iş cinayetidir” dedi.DİSK Dev Sağlık-İş, Limter-İş, Enerji-Sen ve İstanbul İşçi Sağlığı ve İşGüvenliği Meclisi (İSİG) Çalışma BölgeMüdürlüğü önünde eylem yaparaksorumluların yargılanması talebindebulundu. Halkevleri, TKP, EMEP, ESPve birçok demokratik kitle örgütü ilesiyasi partinin yaptığı açıklamalar dataşeron sistemine ve AKP hükümetininsorumluluğuna işaret etti.

Halkın Sesi’ne konuşan işçiler deölümlerin göz göre göre geldiğini belirt-ti. Star Madencilik’in sendika düşmanıolduğunu ifade eden işçiler, firmanınişçilerinin ağır çalışma koşullarına karşıeylemler yaptığını aktardı.

SEND‹KA DÜfiMANI TAfiERONİşçilerin sözlerini Genel Maden

İşçileri Sendikası Kozlu Şubesi MaliSekreteri Tamer Güven doğruladı.Güven, bölgede taşeron firmalara bağlıişçileri örgütlemek için uğraştıklarınıancak firmaların sendikal örgütlenmekarşısında her türlü hileyebaşvurduğunu belirtti. Firmalarınsendikal örgütlenme karşısında “Bizmaden firması değil inşaat firmasıyız”diyerek Çalışma Bakanlığı’na başvuru-lar yaptığını belirten Güven, “Ne işinizvar o zaman madende, gidin binayapın” dedi.

Muhalefetin gösterdiği hızlı tepkilersonucu Çalışma ve Sosyal Güvenlik

Bakanı Faruk Çelik de madendeki sonteftişin 16 Kasım 2012’de yapıldığını vefirmanın 5 konuda kusurlubulunduğunu açıkladı. Eksikliklernedeniyle firmaya ceza kesildiğinibelirten Çelik, taşeron sistemi ile ilgilisoruları yanıtsız bıraktı.

GÖZ GÖRE GÖRE ÖLÜMÖlümlerin göz göre göre geldiğini

aynı ocakta çalışan işçilerin 2012Temmuz’unda yaptıkları eylemdegörmek mümkün. Kazanın olduğu ocak-ta 07.30- 16.00 vardiyasında çalışan 400

işçi temmuzda mazeret izinlerinin veril-mediği, rahatsızlıklarına rağmen dokto-ra gitme taleplerinin kabul edilmediği,yedek kıyafet ve çizme verilmediğigerekçesiyle iş bırakmıştı. İş bırakanişçiler, çalışma koşullarının iyileştirilme-sini talep etmiş "Sonumuz Karadon'daölen 30 işçi gibi olsun istemiyoruz"demişti. Kozlu Müessese MüdürüKazım Eroğlu ise işçilerin yaptıklarıeylemin “yasa dışı” olduğunu iddiaetmişti.

AKP’N‹N YASASINDAN SONRAÖLÜMLER AZALMADI

17 Mayıs günü TTK KaradonMüessese Müdürlüğü’ne ait ocaktameydana gelen grizu patlaması sonucu30 işçi hayatını kaybetmişti. Kazaya dairdüzenlenen ilk bilirkişi raporu taşeronfirmayı yüzde 70, taşeron denetlemeyendevleti de yüzde 30 oranında suçlubulmuştu. Açılan davada, sorumluluğubulunan kamu görevlileri hakkındasoruşturma açılmamıştı. 30 Haziran2012 tarihinde yürürlüğe giren İş Sağlığıve Güvenliği Yasası’nın ardından gelenikinci bilirkişi raporunda ise kazanın“kaçınılmaz bir şekilde” meydanageldiği belirtilerek hem taşeron şirketinhem de devletin sorumluluğu göz ardıedildi. Rapora göre suçlu, kazada ölen30 maden işçisiydi.

Karadon’daki kazanın ardındanmadenciler için “Güzel öldüler” açıkla-ması yapan Çelik, İSG’yimeşrulaştırmak için 2012 Nisan’ında“Her iş kazasında yerin dibine giriyo-rum” demişti. Çelik’in açıklamasındansonra 620 işçi, iş kazaları sonucuhayatını kaybetti.

“Yeni yasa çıkaracağız, ölümleri enaza indireceğiz” diyen AKP’ninçıkardığı İSG Yasası sonrasında 510 işçihayatını kaybetti.

Kozlu’nun hesabı sorulacakZonguldak Kozlu’da madende meydana gelen iş kazası yine taşeronsistemini, sendika düşmanlığını ve baş sorumlu olarak AKP’yi işaretetti. Emek örgütleri sorumluların hesap vermesi gerektiğini söyledi ‹S‹G ve

Sendika.Org’un verileri-ne göre 2008’de 865,2009’da bin 171,2010’da bin 434,2011’de 696, 2012’de878 iflçi ifl kazalar›ndahayat›n› kaybetti.Çal›flma ve SosyalGüvenlik Bakanl›¤› veri-lerine göre, Türkiye’deson 11 y›lda en az 11bin iflçi ifl kazalar›nedeniyle yaflam›n›yitirdi. Bakanl›¤›nraporunda ölümlesonuçlanan ya da kal›c›bedensel hasara yolaçan kazalar›n yüzde98’inin önlenebilirnedenlerden olufltu¤uda yaz›yor.

Türkiye, ölümlü ma-den kazalar› s›ralama-s›nda da Avrupa birinci-si. Uluslararas› Çal›flmaÖrgütü verilerine göre,Türkiye’de maden iflçisiölümleri oran› Avrupaortalamas›n›n 4.5 kat›.Uzmanlar, Türkiye’dekimaden kazalar›n›n yüz-de 95 önlenebilir nite-likte oldu¤unu kaydedi-yor. Dev Maden-Sen’inverilerine göre 2012 y›-l›nda 81 maden iflçisi iflkazas› sonucu hayat›n›kaybetti.

AKP ile11 binölüm

‘Taşeronuyasakla

ölümlereson ver’

“P KK’ye silah bıraktırma he-defiyle başlayan …” AKP,yaklaşık beş aydır Abdullah

Öcalan’la sürdürdüğü görüşmeleri ongün önce bu cümleyle başlayan açık-lamalarla basına servis etti. Ve Kürtsorununda “yeni”(1) bir evreye girildi.

Sonda söyleneceği ilk başta söyle-mek gerek: Tayyip Erdoğan, dolayı-sıyla AKP, bu süreci Kürt sorununundemokratik çözümünü sağlamaküzere başlatmamıştır ve bu sürecinsonunda da Kürtlerin demokratik ta-leplerini karşılamayı amaçlamamak-tadır. Ancak bu sürecin ilerleyişi içeri-sinde AKP’nin Kürt siyasi hareketinintalepleri karşısında zorlanacağı ve butalepler doğrultusunda “kaçınılmaz”geri adımlar atacağı da görülmelidir.

Tayyip Erdoğan’ın bu süreçtekibakış açısını anlamak için birkaç ör-nek yeterli olacaktır. Diyor ki “siyaset-çilerin eli ayağı olan devletteki ajanlarıtemsilciler vardır, bunu yaparlar.Adayla da görüşür, adanın kanaatleri-ni alır, adanın düşüncelerini alır sor-gular. Anlaşmalar yapılıyor diye konu-şuluyor, Ada’daki bırakılacakmış…Ada ile görüşmede biz asla bir görüş-me yapmayız ama görüşme yaptırı-rız.” Tayyip Erdoğan’ın sözünü ettiği“ada”, bir şahıs mı, bir nesne mi bellideğil! Abdullah Öcalan’ın ismini telaf-fuz etmemek bile “çözüme” ilişkin birbakış açısının yansıması.

Bir diğer örnek, görüşmeleri sür-düren şahsın kimliği ile ilgili; İstihba-rat Teşkilatı’nın Başkanı. Çözümü ne-rede görüyorsanız, muhatabı da (sü-recin en başından itibaren) buna uy-gun belirlersiniz. Yeni Anayasada eşitvatandaşlığın yer alıp almamasında,ana dilde eğitimin olup olmamasındamuhatap MİT midir?(2) Tayyip Erdo-ğan, bu sorunu hala bir siyasi sorunolarak görmüyor. Ama hakkını yeme-mek lazım, terör sorunu olarak gör-mekten de bir adım ileri gitmiş! Diyorki “İstihbarat teşkilatı sadece terörlemücadelede kullanılmaz, asayişte dekullanılır.”

Kısacası Tayyip Erdoğan’ın bu sü-rece nasıl baktığı bellidir, üstelik Kürt

sorununun çözümüne ilişkin sicili de“kirli”dir. 30 yıldır süren bu savaşın10 yılı AKP iktidarında yaşanmıştır.Bir örnek de “sicil”den vermek yararlıolur. Hatırlanacağı gibi Mart 2009 ye-rel seçimlerinden önce AKP yine bir“umut” beklentisi yaratmış ve PKK deseçimden dört ay önce Aralık2008’de ateşkes ilan etmişti. Ancakçok değil seçimden onbeş gün sonra12 Nisan’daki Habur karşılamasını(3)

gerekçe gösteren iktidar, 14 Nisan’daKCK operasyonlarını başlattı. Haladevam eden bu operasyonlarda 8 bi-nin üzerinde (13 bin iddiası da mev-cut) Kürt siyasetçi cezaevlerine kon-muş durumda.

Abdullah Öcalan’la görüşmelerinbeş aydır sürdüğü belirtiliyor. Bu du-rumu sağlayan asıl etken Kürt siyasihareketinin, Oslo sonrası süreç dedahil olmak üzere gösterdiği direnç-tir. Özellikle Kürtçe savunma hakkıdiretmesi ve cezaevinde başlatılan aç-lık grevleri bu direncin kritik halkları-dır. Ancak AKP’nin zamanlama açı-sından bu süreçten “özel” beklentileriolduğu da göz ardı edilmemeli. Ayrı-ca ABD’nin görüşmelerin yapıldığınınduyurulmasından hemen sonra “PKKile mücadelede başka çözüm yön-temlerini de desteklediğini”(4) açıkla-ması da dikkate alınmalı.

AKP için “zamanlamanın” kritikönemi var. Zamanlama, ülkenin içgündeminde ve dış politikada olmaküzere iki ayrı düzeyde değerli. Dışarı-da Suriye ve Irak. Suriye’de PYD, için-de bulundukları ittifakın muhaliflerinsafına katılmasıyla dolaylı olarak daolsa Esad yönetiminin karşısında yeralmaya başladı. PKK ile ilişkili Kürtle-rin bu esnek tutumu, ister Esad’lı is-terse Esad’sız bir Suriye geleceğinde(Irak’taki gibi) Türk sınırına bitişik birKürt federal bölgesinin ortaya çıkma-sında önemli bir siyasi aktör olmayısağlayacak. Suriye’ye müdahale plan-ları yapan (doğrudan müdahale et-mese bile Suriye’nin geleceğindeönemli bir aktör olmak isteyen)AKP’nin bir de oradaki Kürtlerle “ara-yı bozması” hiç işine gelmese gerek!

Irak’ta ise işler daha karışacak gibi.Irak’ın merkezi bütünlüğünün parça-lanmaması için Talabani zorla hayat-ta tutularak uzatmalar oynanıyor. Ta-labani, Almanya’da bir hastanedemakineler sayesinde her öldüğündeyeniden diriltiliyor. Çünkü öldüğününaçıklanması Irak’ta bir kaos yarata-cak. Ve ilk “merkezkaç” adım Barza-ni’den gelecek. Bu arada ilginç birgelişme daha yaşandı; Kürdistan Böl-gesel Yönetimi'nin (KBY) Türkiye üze-rinden doğrudan dünya pazarlarınaham petrol ihracatına başlatıldığı du-yuruldu. Şimdilik küçük ölçekte deolsa bu ihracatın büyümesi için gü-venliğinin garanti altına alınması ge-rek.(5)

İçerde de AKP için kritik günleryaklaşıyor. İlk aşamada yeni Anayasavar. Haziran ayını son tarih olarak ver-diler. Kürtleri (bir şekilde de olsa)memnun etmeyecek bir Anayasa’nıntüm ülkeye yayılacak bir “huzursuzlu-ğun” yanında AKP’nin “o bölgeden”tamamen silinmesi anlamına da gele-ceği açık. İkinci aşamada ise “seçim-ler” sürecine girilmiş olması var. Yerelseçimlere yaklaşık bir yıl kaldı. Dahaönceki deneyimlerden biliniyor ki ye-rel seçimler öncesi ortamı yumuşat-mak, genel seçimler öncesi ise orta-mı germek AKP’nin işine daha çokgeliyor. Ayrıca cumhurbaşkanlığı se-çiminde olası bir CHP-MHP ortakadayı karşısında Kürtler için tercihedilebilir olmak da Erdoğan içinönemli olsa gerek! Ancak bu sürecin1-1,5 yıl “sorunsuz” yönetilebilmesiise AKP açısından en büyük zorlukolacaktır.

Daha fazla uzatmadan, bu “yeni”süreç de uzun sürecektir ve mutlakadüz bir çizgide ilerlemeyecektir. VeAKP, Kürt sorunu için bir şeyler yapa-caksa bunu istediği için değil, zorun-da kaldığı için yapacaktır. Ve bu süre-cin AKP karşısındaki tek muhatabı daKürtler olamaz, olmamalıdır. Çünkübu sorun Türkiye halklarının ortak so-runudur ve bu halkların sosyalist, de-mokrat, ilerici kesimleri AKP’yi zorla-yan tarafta olmak gibi bir tarihsel so-

rumlulukla karşı karşıyadır. ** ** **

Diğer yandan ülkenin “olağan”gündemlerinde bir değişiklik yok.Resmi açıklamalara “iş kazası” olarakgeçen seri ve toplu işçi cinayetleritüm hızıyla devam ediyor. Yeni YÖKyasası AKP’nin elinde pimi çekilmişbomba olarak Meclis gündemindeuygun fırsat bekliyor. Eğitimde yürür-lülüğe konulan 4+4+4 yasası, baştakız öğrencilerin eve kapatılması ol-mak üzere, eğitim sürecinin her aşa-masını dinamitliyor.

En son Zonguldak Kozlu’da 8 ma-den işçisi öldürüldü. En son denetim-de tutulan raporu inceleyen ve Koz-lu’yu denetleyen Sayıştay MüfettişleriTBMM KİT Komisyonu’na gönderdik-leri raporda şu yorumu yapmış:

“Kömür havzasının ve özellikle taşkömürü havzalarının, kömürleşmesürecinin bir sonucu olarak yüksekoranlarda metan gazı içerdiği, ocakla-rın derinleşmesi ile gaz içeriklerininarttığı bu şartlarda faaliyet gösterme-nin tek koşulunun ise iş güvenliği veişçi sağlığına ilişkin kurallar ve hü-kümlere titizlikle uyulmasının olduğuaşikardır. Gerek Müessese yetkililerive yapı denetim elemanları, gerekseKurum İş Güvenliği ve Eğitim DaireBaşkanlığı Denetim Şube Müdürlüğüelemanları ile Çalışma ve Sosyal Gü-venlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Baş-kanlığı Müfettişlerince Firma İşyerle-rinde yapılan denetimler sonucu dü-zenledikleri Rapor ve Tutanaklardanfirmanın iş güvenliğine yönelik alın-ması gereken önlemler konusundada hassasiyet göstermediği, bu aradavahim bir olayla karşılaşılmamasınıntamamen tesadüf olduğu görülmek-tedir…”

Katili uzakta aramaya gerek yok.Katil taşeron sisteminin kendisi ve ka-til aynı zamanda bu sistemin içerisin-de. Katil bu taşeron sistemini yerleşti-ren AKP iktidarı. Katil bu taşeron sis-teminin bekçiliğini yapan başta Çalış-ma Bakanları olmak üzere AKP kad-roları. Son üç yılda 300’den fazla ma-den işçisi öldürüldü. Ne diyordu Baş-

bakan? “Madenciliğin kaderinde buvar.” Yani madenciysen kaderindeecelinle ölmek yok, göçükte ölmekvar. Ekliyordu o zamanki Çalışma Ba-kanı, şimdiki Milli Eğitim Bakanı, “on-lar güzel öldüler”. Başbakanlığın, ba-kanlığın kaderinde ne var? Onlar da“güzel” ölmek istemezler mi?

Ancak bu düzen böyle devam et-mez! Taşeron sisteminin kendisi,kendisini yok edecek sınıf hareketinide doğuracaktır. Son döneme yayılantaşeron direnişleri bunun ilk haberci-leri olarak kabul edilmeli. Bu süreceiradi müdahalenin getirdiği başarılısonuçlar ortada. İlkin 2010’da “cılız”bir inisiyatifle gerçekleştirilen “asgariücret” mücadelesi, 2011 ve 2012’ninaralık ayınlarında tüm ülkenin günde-mi haline getirildi.

Ülke gündemine sokulan bir başkadireniş ise ODTÜ’den başlayan vetüm üniversitelere yayılan Tayyip kar-şıtı, AKP karşıtı eylemler oldu. TayyipErdoğan ve yalakaları istedikleri kadarköpürsünler, üniversiteler onlara daredilecek. Üniversite içinde onlara ra-hat yok. Örnek mi? ODTÜ Yerleşkesiiçerisinde yer alan Bilim TeknolojiYüksek Kurulu her yıl üniversite için-de gerçekleştirdiği toplantının yerinideğiştirdi. Toplantı 15 Ocak günü sa-at 14.00’da Vilayetler Evi’ne alınmış.Gerekçe mi? ODTÜ’nün “bilim yuvasıözelliğini kaybetmesi”…

Ancak “ODTÜ’de yanan ateşle içi-mizi ısıtmak güzel fakat; o ateşi yay-mak gerek”. Nereye mi? Elbette top-lumun her kesimine ve elbette ki yenisaldırı hamlelerinin karşısına. AKP’ninyeni saldırı hamlesi ise yeni YÖK yasatasarısı. Kuytuda yatmış bekliyorlar,gündemin durulmasını, puslu hava-nın çökmesini.

Eğitimde yaptıkları, yapacaklarınınkanıtı zaten. 4+4+4 kesintili eğitimsistemi ile birlikte uygulamaya konu-lan açıktan eğitimin, kız çocuklarınınokullardan alınarak evlere kapatılma-sına yol açacağına yönelik tepkilerçok değil daha ilk dönem bitmedenhaklı çıktı. Kaynak doğrudan MilliEğitim Bakanı Ömer Dinçer. 136 bin

115 öğrenci örgün eğitimden ayrılıpaçık liseye geçti. Bunların neredeysetamamının kız öğrenciler olduğunueklemeye gerek var mı? Örgün eği-timde kalan kız öğrenciler arasındaise tam zamanlı türban takma “mo-dası”(6) her geçen gün genişliyor.

130 kişiye kadar ulaşan kalabalıksınıflar (Urfa), 5,5 yaşındaki çocukla-rın ciddi yaralanmaları, ücretli öğret-menlerin ekonomik ve sosyal aşağı-lanmaları artık sıradan vukuatlar hali-ne geldi. Ancak bunları araştırmak,belgelemek ise yasak. AKP’yi ve uy-gulamalarını kötü gösterecek kanıtaramak bile yasak. Ömer Dinçer okadar korkmuş olacak ki Halkevle-ri’nin ve Eğitim-Sen’in ayrı ayrı yaptığıanket çalışmalarını yasakladı. (MilliEğitim Bakanlığı tarafından, il millieğitim müdürlüklerinden okul yöne-timlerine ve öğretmenlere gönderilenyazıda, “Anket, röportaj ve bilgilendir-me gibi faaliyetlerin yapılmasına hiç-bir şekilde müsaade edilmemesi vegerekli önlemlerin alınması” istendi.)Neden? Toplumsal denetim (halkınmüdahalesi) en korktukları şey. Ucu-belerini ancak yasaklarla gizleyebili-yorlar.

Ama artık, AKP’nin halkın müda-halesinden kaçışı yok!

11)) Bu aşamada yeni olan (şimdilik) tek şey Öcalan’ın ilk kez,AKP tarafından resmi muhatap olarak kabul edilmesi.

22)) Dünyadaki örneklere bakmak yararlı olacak. İngiltere Hü-kümeti ile IRA arasındaki görüşmeleri (10 yıl) sürdüren kişi Baş-bakan Blair’in sağ kolu Jonathan Powell. Bir süre gazetecilik yap-tı. 16 yıl bir diplomat olarak Hong Kong’un Çin’e iadesi ve Avru-pa’nın silahsızlandırılması konularında çalıştı. Babası ve diplomatağabeyi IRA tarafından yaralanmıştı. İspanya Hükümeti ve ETAarasındaki görüşmeleri sürdüren kişi ise insan hakları avukatı Bri-an Currin. Güney Afrikalı ve ülkesinin Apartheid rejiminden de-mokrasiye geçişine tanıklık etti. Mandela’nın isteğiyle hapishane-lerdeki ihlalleri denetleyen komitenin başkanlığını yaptı. DesmondTutu’ya ‘Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’ (Zulüm görmüş kişilerinhikâyelerinin dinlendiği komisyon) kuruluşunda eşlik etti. Sri Lan-ka krizinde de, Rwanda’daki soykırımda da, Kuzey İrlanda barışmüzakerelerinde de oradaydı. İspanya Hükümeti heyeti ile ETAheyetinin 2006 yılında Ankara’da yaptığı görüşmede de vardı.

33)) “Habur meselesi”nde, esas olarak, süreci olumlu yöndeyönetmeyen ve hatta bunu “fırsat”a dönüştüren AKP sorumludur.(Kürtlerin “yanılgı ve yetersizlikleri” ikinci planda kalmaktadır.)

44)) Burada asıl vurgu “PKK ile mücadelede” yoksa “Kürt so-rununun”da farklı çözüm yöntemlerinde değil.

55)) “Türkiye bölgesel ve ulusal güç olma isteğini her defasın-da ifade ediyor. Ama bir gerçek var ki içeride sorun varken. küre-sel güç olamazsınız. Bu nedenle sorunu öteleme şansına sahipdeğilsiniz. Bakın Irak ile ticaret hacmimiz 10 milyarı buldu. Bunun9 milyar dolarını Kuzey Irak ile gerçekleştiriyoruz. Beş yılda 25milyar dolara çıkabilir. Kuzey Irak'a giderseniz Türkiye görürsü-nüz. Suriye'deki Kürtlerin çoğu Türkiye'dekilerin akrabası. Suri-ye'deki Kürtlerin de yüzü Türkiye'ye dönük ve Araplar ile sorunlu.Araplar için de Kürtlerden ayrılmak en doğru tercih olabilir. Türki-ye böyle bir sürecin sonucunda bölgesel ve küresel güç olur.Hem ekonomik hem de siyasal anlamda.” Galip Ensarioğlu, AKPDiyarbakır milletvekili.

66)) Türbanı bir “kılık kıyafet tercihi” olarak görmenin yanlışlığıbu tür ugulamlarda giderek belirginleşiyor.

Art›k AKP’nin halk›n müdahalesinden kaç›fl› yok

Halk›n Sesi’ne konuflan maden iflçisiSalim Çal›k, ayn› iflyerinde denetiminsa¤l›ks›z olmas›na neden olan ve sonuölümlerle biten ifl kazalar›n›n tafleronsistemi sonucu gerçekleflti¤ini belirtti.

Sendikal örgütlenmenin oldu¤uiflyerlerinde iflçilerin, patronlar› gerekliönlemleri almaya zorlad›¤›n› da kayde-den Çal›k, tafleron sistemiyle iflçilerin

sendikas›z hale getirildi¤ini de sözleri-ne ekledi.

Kamuya ait madenler dahil tümmadenlerde tafleron sisteminin yasak-lanmas› gerekti¤ini ifade eden Çal›k, fluacil önlemleri s›ralad›:

TTK’ye ait baz› madenlerde bulu-nan tahlisiye birimlerinin tüm maden-lerde kurulmas›.

Madenlerde iflçi güvenli¤indensorumlu müdür, baflmühendis vemühendislerin iflletmeye de¤il Çal›flmave Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›’na ba¤l›çal›flmas›.

‹flyeri denetimleri için kurulacak bi-rimlerde iflyerindeki sendikalar›n vemeslek örgütleri temsilcilerinin bulun-mas›.

ALP TEK‹N BABAÇ

Page 4: 174'ncü Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

410 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

İktidar yanlısı basını “müzakere”, “mutabakat”, “tak-vim” haberleri doldururken, Selahattin Demirtaş,

İmralı’da herhangi bir müzakerenin yapılmadığınıaçıkladı. İktidar sözcüleri İmralı’daki görüşmelerinamacının “PKK’nin silahsızlandırılması” olduğunusöylerken, Murat Karayılan “PKK’nin silahsızlandırıl-masının sözkonusu olmadığını, silahlı güçlerin Türki-ye dışına çekilmesine yönelik taleplerin olduğunu”söyledi. Doğan Medya emirle “Barış Diline” geçerken,AKP’nin amirleri Yalçın Akdoğan, Karayılan’ı “raconkesmekle”, Mahir Ünal BDP’yi MHP ile “tahterevalli si-yaseti izlemekle” suçluyor.

Tayyip Erdoğan’ın “İmralı’da görüşmeler yapıldığı-nı” söylediği günün iki gün sonrasında Lice’de 10 ge-rilla “kimyasal silah” iddialarının da gündeme geldiğibir baskınla öldürüldü. Ardından PKK Hakkari’de ka-rakol baskını yaptı iki taraftan da kayıplar yaşandı. VeErdoğan “terörle mücadele, siyasi uzantılarıyla müza-kere” tekerlemesini diline doladı. Kısacası, yeni İmralıgörüşmelerinin gerçekte ne olduğu tam bir muam-ma. Emin olabildiğimiz tek şey MİT ile Öcalan arasın-da bir görüşme trafiğinin yeniden başladığı ve DTKve BDP’nin bu görüşme trafiği hakkında Öcalan tara-fından bilgilendirildiği. AKP (MİT) ile Öcalan arasında-ki görüşmelerin yeni bir “müzakere süreci” formu ka-zanıp kazanmayacağı ise halen belirsizliğini koruyor.

Bilindiği gibi AKP-Öcalan görüşmeleri Haziran2011 seçimlerinin “çatışmasızlık” ortamında gerçek-leşmesini sağladıktan sonra bizzat Erdoğan tarafın-dan kesilmişti. “Görüşmelerin Silvan olayıyla kesildiği”yalanı tekrarlana tekrarlana gerçekmiş gibi görülmeyebaşlansa da, çatışmaların yeniden başlamasına gidengelişmelerin AKP iktidarı tarafından tetiklendiği;AKP’nin bu “dönüşünün” ise AKP’nin Selefi angaj-manı ve Kürt düşmanlığı temelindeki Suriye politika-sıyla bağlantılı olduğu biliniyor.

AKP’nin, “idam tartışmaları”, “dokunulmazlıklarınkaldırılması tehditleri”, “Roboski katliamını örtbas et-me edepsizliği” ile karakterize olan kutuplaştırma siya-seti doludizgin sürerken birden bire yeni bir “görüşmetrafiğinin başlatıldığı”nın ilan edilmesini, iç politikadakibir durum değişikliğine, 14 ay sonra başlayacak 1.5yıllık seçim maratonuna veya “Başkanlık Sistemi Ana-yasası”nın önünü BDP desteğiyle aşma manevrasınabağlamak olanaklı değil.

AKP (MİT)-Öcalan görüşmelerinin yeniden başla-masının AKP’nin Suriye politikasının iki temel düzle-

mindeki iflasıyla yakından ilişkiliolduğunu düşünmemiz için iseçok fazla neden var. Görüşme-ler, AKP’nin Suriye’deki “Selefiangajmanı”nın ve “Kürt düş-manlığı”nın iflasından sonragündeme geldi. ABD’ninSUK’un Türkiye güdümlü“mezhepçi” yapısına müdahaleettiği; AKP’nin Suriye Kürtlerinekarşı bir kontra savaşına sevket-tiği Özgür Suriye Ordusu’nunHalk Savunma Birlikleri (YPG)tarafından püskürtüldüğü; BatıKürdistan’daki sürecin KDP’nindenetimine aktarılarak PKK et-kisinden arındırılması yönünde-ki girişimlerin başarısızlığa uğra-

dığı biliniyor. ABD ve Avrupa Birliği’nin merkez ülkele-rinin AKP’nin Suriye politikasına dönük eleştirilerinindozu da bu süreçte giderek arttı.

Bu iflasın AKP iktidarını Türkiye’nin Suriye ve Kürtpolitikalarını “revizyondan geçirmeye” zorladığı aşikar.Ancak AKP-Öcalan görüşmelerinin açıklanması son-rasındaki tartışmalar, AKP’nin yeni bir Suriye ve Kürtstratejisi oluşturduğu izlenimi de uyandırmıyor. Aksinesöylenilen tüm sözler ve görüşmeler etrafında oluştu-rulan atmosfer ve görüşmelere kazandırılmaya çalışı-lan biçim AKP’nin hala Selefi angajmanını “kurtarma-ya”, içerde ve dışardaki Kürt düşmanı siyasetini iç vedış kamuoyuna “yedirmeye” çalıştığını gösteriyor. Butablo, AKP-İmralı görüşmelerinin bu kez ABD’ye veAB merkezlerine yönelik bir “oyalama”, “zevahiri (gö-rünüşü) kurtarma” manevrası olabileceğini düşündü-rüyor.

AKP’nin Selefi angajmanını ve Kürt düşmanlığınıaşan yeni bir stratejik konumlanışa “ittirilerek” de olsaulaşması son derece güçtür. (Türkiye sağının özünebağlı olan bu güçlüğe ilişkin tartışmayı bir başka yazı-ya bırakalım.) Ancak AKP’nin İmralı görüşmelerindekendisini yeniden gösteren bu pespayeliğini tama-men kendi “başarısı” saymak da bir yanılgı olacaktır.AKP’yi “madara” eden asıl unsurun Kürt-Ortadoğusürecine dönüşmeye başlayan Kürt Ulusal ÖzgürlükHareketi ve AKP’nin Selefi angajmanını açığa çıkaranve ayağına dolayan Türkiye’deki demokratik halk mu-halefeti olduğunun altını mutlaka çizmeliyiz. Ve yinemutlaka altını çizmemiz gereken bir başka gerçek,Türkiye’de Kürt sorununun demokratik çözümününve Ortadoğu’da halklar arasında kardeşçe ilişkilerindayanağını oluşturacak özgürlükçü-demokratik bir si-yasi sürecin temel politik güçleri ancak “soldan” oluş-turulabilir.

AKP’yi ‹mral›’ya kim itti?

FerdaKoç

[email protected]

A ylardır bozuk olan kosterçalıştı, BDP milletvekilleriAyla Akat Ata ve Ahmet

Türk, 3 Ocak’ta İmralı’ya giderekAbdullah Öcalan’la görüştü. Ailesive avukatları dışında bir heyetlegörüştürülen Öcalan, Kürt sorununçözümünde bir temsilci olarakkabul edilmiş oldu. Bu ziyaretle bir-likte Kürt sorununda “müzakere”yeniden konuşulmaya başladı.

Görüşmelerin içeriği resmiolarak açıklanmasa da ilk adımolarak PKK’nin Türkiye sınırlarınındışına çekilmesi, genel af, anadildeeğitim ve savunma hakkı, Öcalan’ıntecrit koşullarının kaldırılması gibikonular medyada öne çıkarıldı.

Müzakerenin başlamasında Kürthareketinin Kürtçe savunmakonusunda gösterdiği direnişin veaçlık grevlerinin etkisinin yanı sıraAKP’nin sıkışmışlığının da payıoldu.

Her fırsatta savaş çığırtkanlığıyapan ve “muhalifler”i destekleyenAKP, Suriye’de Kürtleri dışarıdabırakan Esad karşıtı sıkı bir blokörgütleyemedi. Kürtler de PYD’niniçinde bulunduğu ittifakın Esad’amuhalif tutum almasıyla dolaylı birşekilde Esad karşıtı tutum aldı.Kürtlerin esnek tutumu Suriye’debir Kürt federal bölgesinin önünüaçarken AKP’nin de elini kolunubağladı. AKP’nin müzakeresiyaseti, Suriye’deki sıkışmanın yanı

sıra hazirandaki Anayasa yapımı veart arda gelen üç seçim öncesinde“Kürt sorununu” aradan çıkarmahesabının da bir parçası.

S‹YASETÇ‹ YER‹NE M‹T’Ç‹Kürt halkının “anadilde eğitim”,

“anadilde savunma hakkı” gibi ta-lepleri varken Öcalan ile bakanlarınya da milletvekillerinin yerine MİT

müsteşarının görüşmesi AKP’ninsoruna hala bir “güvenlik meselesi”olarak baktığını gösteriyor.

AKP, gerici milliyetçi tabanınınrahatsızlığını gidermek için medya-da “PKK zor durumda” söyleminihakim kılmaya çalışıldı. MİT-Öca-lan görüşmelerinden birkaç haftaönce BDP’li vekillerin dokunulmaz-lıkların kaldırılmasının gündeme

getirildi, Doğubeyazıt’ta KCKbaskınları yapıldı, çok sayıda Kürtsiyasetçi gözaltına alındı; Lice’de 10PKK’li öldürüldü.

‘OPERASYONLARSÜRECEKSE K‹MSEB‹RB‹R‹N‹ YORMASIN’

BDP’nin 8 Ocak’taki grup

toplantısında gelinen aşama ileAKP’nin yaklaşımı arasında büyükbir ciddiyet farkı olduğunu belirtenSelahattin Demirtaş, Kürt halkınıngüvensizlik yaşadığını belirtti.Öcalan’ın koşullarının müzakereyürütebileceği koşullara, olanaklarakavuşturulması gerektiğini ifadeeden Demirtaş, “Askeri operasyon-lar devam edecekse, tutuklamalar,hakaretler devam edecekse ve bunaentegre program denecekse, kimsebirbirini yormasın” dedi.

ADALET BAKANININSABOTAJ BEKLENT‹S‹

Adalet Bakanı Sadullah Ergin,barış için bir fırsat olarak gördüğüsürecin “sabote edilmesiihtimali”ne dikkat çekti. Kürthareketini barışın önündeki engelolarak sunan Ergin böyleceoperasyon sürecinin taşlarını dadöşemeye başladı.

AKP hükümeti daha önce de“müzakere” söylemini kullanmış,her müzakere Kürtlere yönelikoperasyonlarla birlikteyürütülmüştü.

AKP 2009 yerel seçimlerindenönce çözümden bahsetmiş ve PKKde seçimden dört ay önce Aralık2008’de ateşkes ilan etmişti.Seçimden sonra 12 Nisan’dakiHabur’daki karşılamayı bahaneeden AKP, 14 Nisan’da KCKoperasyonlarını başlatmıştı.

Tehdidesokaktanyanıt

‘Roboski Katliamı’nın hesabını verin’

ÖZEN TAÇYILDIZ

Marafl Katliam›’n›n y›ldönümüolan 24 Aral›k’ta Okmeydan›Fetihtepe Mahallesi’nde Alevilerinyaflad›¤› apartmanlar sprey boyaile iflaretlendi. Mahalleli, Alevidernekleri, köy dernekleri, siyasiparti ve demokratik kitle örgüt-leriyle birlikte 29 Aral›k’ta yapt›¤›bas›n aç›klamas›yla bu tehditeylemini protesto etti. Okmeydan›Cemevi önünde bir araya gelenhalk, olay›n gerçekleflti¤i yolutrafi¤e kapatt›. Eylemciler dahasonra Fetihtepe Mahallesi’nedo¤ru yürüyüfle geçti. “AKP zul-müne boyun e¤meyece¤iz, yeniMarafllar olmas›na izin ver-meyece¤iz” yaz›l› pankart›naç›ld›¤› eylemde “Dün Sivas’tabugün burada çözüm faflizmekarfl› savaflta” slogan› at›ld›.

Ülkemizde günlerdir herkesODTÜ’yü konuşuyor. Bir rek-

lam filmindeki kamyon şoförünündediği gibi ağzı olan konuşuyor.“Derin devlet darbe planları içinüniversitelileri sokağa döktü’’ di-yen mi ararsın, ‘’öğrenciler poliseorantısız güç kullandı’’ diyen mi yada “üniversiteliler Göktürk-2 uydu-sunu protesto etti’’ diyen mi?Bunları hep birlikte dinledik. Birde bizden dinleyin ODTÜ’de neleryaşandı...

Tayyip Erdoğan 18 Aralık’taGöktürk-2 uydusunu uzaya fırlat-mak üzere ODTÜ’ye tam teçhizatlıbir polis ordusuyla geldi. Bunuduyan üniversiteliler Erdoğan’ıprotesto etmek istedi. Kampusa

gelen polisler üniversitelilerin de-mokratik protestosuna saldırdı.Hatta polis barikatına 100 metremesafe varken, biber gazı ve plas-tik mermileriyle, doğrudan hedefalarak. ODTÜ’den gökyüzüne gazbulutu yükseliyordu. Bir arkadaşı-mız beyin kanaması geçirerekölüm tehlikesi atlattı. Onlarca ar-kadaşımız da yaralandı. Üniversi-teliler 6 saat boyunca AKP faşiz-mine karşı direndi. Polis şiddetinintanığı olan akademisyenler 20Aralık’ta ‘’şiddet varsa, polis varsabilim yoktur’’ diyerek dersleri boy-kot etti. Erdoğan bu duruma çoksinirlenmiş olacak ki hemen “ol-maz olsun böyle hoca’’ deyiverdi.Ertesi gün Ankara’da, daha sonra

Adana’da ve yılbaşında Kocae-li’nde evlere baskınlar yapıldı. Binbir türlü hukuksuzlukla ilerleyensüreç, kamuoyunun da baskısıylagözaltların serbest bırakılması ilesonuçlandı.

İktidarının sıkıştığını fark edenAKP’nin hazır kıtaları hemen dev-reye girdi. Önce YÖK BaşkanıGökhan Çetinsaya, ODTÜ’de ya-şanan olayları incelemek üzereDenetleme Kurulu’nu görevlendir-di. Sonra “Göktürk-2 uydusununprotesto edilmesi ve öğrenci şid-deti’’ AKP’li rektörler tarafından kı-nandı. Kınamaları kabul etmeyenüniversiteliler, akademisyenler bir-çok üniversitede “RektörlerAKP’nin, biz ODTÜ’nün yanında-

yız” diyerek rektörlükleri işgal etti.MSGSÜ Rektörü Yalçın Karayağız,görüntüleri izlemeden kınamaaçıklaması yaptığını itiraf etti. GSÜRektörü özür diledi. 27 Aralık’taODTÜ’de 5000 üniversiteli “OD-TÜ ayakta AKP’ye direniyor’’ pan-kartının arkasında Devrim Stadyu-mu’na yürüdü. Birçok üniversite-de rektörlük önleri eylem alanı ha-line geldi. ODTÜ’yü kınayan rek-törler, karşısında üniversiteyi bul-du. Tunceli Üniversitesi’nde yapı-lan eyleme polis saldırdı ve 19üniversiteli gözaltına alındı. Gözal-tına alınan üniversitelilere Dersimhalkı sahip çıktı. Daha sonra öğ-renciler polis şiddetine karşı boy-kot başlattı. Sonuçta, üniversite

tam anlamıyla AKP karşısındaayağa kalktı.

ODTÜ’ye gelen kişinin Erdo-ğan olması, ODTÜ’de açık faşizmyaşanması, AKP iktidarının hazırla-dığı Yeni YÖK Yasa Taslağı’nakarşı akademinin ve üniversitelile-rin tepkilerinin birikmesi ve siyasiiktidarın politikalarına öfke bu di-renişin zeminini yarattı.

ODTÜ direnişi gençlik hareketi-nin 1980 sonrası en büyük direni-şidir. Üniversite bir bütün olarak,öğrencisi, hocası, rektörüyle birlik-te AKP karşısında direnişin simge-si olmuştur. Böylece AKP’ye, YeniYÖK Yasası’nın kolay kolay mec-listen geçiremeyeceğini gösteril-miştir. Bir süredir üniversitelerde

izlenen “AKP’liler, patronlar, halkdüşmanları üniversitelere giremez,girseler de yumurtanın tadına ba-karlar” çizgisinin başarılı olduğugörülmüştür. Üniversite yönetim-lerinde yalaka rektörler olmasınarağmen üniversiteler hala siyasi ik-tidarın arka bahçesi olmamıştır.

Direnişin sonunda AKP iktidarıkarşısında direnenler bir kez dahaumudun var olduğunu hatırlat-mıştır. Çünkü ODTÜ’lüler Erdo-ğan’ın yüzünden ter boşaltmış, se-sini titretmişlerdir. Bundan sonrada üniversiteliler, YÖK Yasası’nakarşı, yolsuzlukları bir bir dökülenyalaka rektörlere karşı, AKP’ninsaldırılarına karşı umudu ayağakaldırmaya devam edecektir.

AliCoflkun

Ö¤renciKolektifleri

Üniversiteliler ayakta, umut ayakta

Kocaeli muhalefeti yeni yıla polis operasyon-larıyla uyandı. Polis, 1 Ocak sabahı ev

baskınları yaparak 12 öğrenciyi gözaltına aldı.Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Terörle MücadeleŞubesi’ne götürülen üniversitelilerin nedengözaltına alındıkları, dosyadaki “gizlilik kararı”gerekçesiyle açıklanmadı. Üç gün boyuncaifadeleri alınmadan gözaltında tutulan öğrenci-ler Kocaeli Adliyesi’ne gönderildiklerindemahkemenin “yetkisiz” olduğunu öğrendi.Öğrenciler 4 Ocak günü İstanbul’daki ÇağlayanAdliyesi’ne sevk edildi.

Çağlayan Adliyesi’nde gözaltındaki öğrenci-ler ifade vermeye başlar başlamaz KocaeliÜniversitesi öğrencileri adliye önünü eylemalanına çevirdi. Arkadaşlarının serbestbırakılmasını talep eden üniversitelilerin eylemi-ne Halkevleri ve Tutuklu Öğrenciler İnsiyati-fi’nin yanı sıra BDP milletvekili Sabahat Tuncelile CHP milletvekili Kadir Öğüt de katıldı.Adliye önünde yapılan konuşmalardan üniver-sitelerin AKP faşizmine, YÖK Yasası’na karşıdirenişlerini baskılarla gözaltılarla durdurula-mayacağı vurgulanarak üniversitelerin sokaktave kampüslerde mücadeleye devam edeceklerisöylendi.

Savcılıktaki ifadeleri tamamlanan üniver-

sitelilerden ÖğrenciKolektifleri üyesi Fatih Taştanserbest bırakılırken 11 öğrencitutuklama talebi ile mahkeme-ye sevk edildi. Mahkeme sü-rerken adliye önünde “arka-daşlarımızı almaya geldik”diyen üniversiteliler susmaya-caklarını, AKP faşizmine,YÖK Yasası’na karşı parasız,bilimsel, demokratik veanadilde eğitim için tümbaskılara rağmen mücadeleedeceklerini haykırdı.Mahkeme, ifadeleri tamam-lanan üniversitelilerin serbestbırakılmasına karar verdi.

ÜN‹VERS‹TE MUHALEFET‹ SUSMUYOR

Kocaeli Üniversitesi öğren-cileri, arkadaşlarının serbestbırakılmasının ardından şuaçıklamayı yaptı: “Bizlerdevrimci, demokrat, yurtsever öğrenciler olarakadliye önüne arkadaşlarımızı almaya gittik.Orada AKP'nin faşizmine, tutuklamalarına,

soruşturmalarına karşı boyuneğmeyeceğimizi,susmayacağımızı, durmaya-cağımızı gösterdik vearkadaşlarımıza sahip çıktık.2013 AKP'nin yılı değil direnen-lerin ve kazananlarının yılıolacağını göstermiş olduk."

ODTÜ direnişi sonrasıüniversite bileşenleri yan yanagelerek “Üniversite AŞ’ye,YÖK’e ve yasasına geçit ver-meyeceğiz” demişti. BaşbakanErdoğan bu yan yana gelişihazmedemeyerek üniver-sitelileri, akademisyenlerimedyada hedef gösteren sözlersarf etmişti. Erdoğan’ın söz-lerinin ardından ODTÜ’lüöğrenciler evleri basılarakgözaltına alınmış, sonrasındaserbest bırakılmıştı. KocaeliÜniversitesi öğrencileri veakademisyenleri de ODTÜ

direnişini selamlamış üniversitelerinde YÖKYasası’na geçit vermeyeceklerinin belirtmişti.

‘Müzakere’ değil oyalama

Kocaeli’nde ODTÜ operasyonu

BDP’li milletvekillerinin Öcalan’la görüşmesi Kürtlerdebarış umudunu yeşertse de askeri ve siyasi operasyon-ların sürmesi AKP’nin niyetini ortaya koyuyor

ODTÜ’de yakılan direniş ateşini üniversitelerinde yayan Kocaeli Üniversitesi öğrencileri de AKPterörüne maruz kaldı. Öğrenciler ODTÜ’deki gibi ‘ayağa kalktı’, gözaltındaki arkadaşlarını geri aldı

Roboski Katliamı’nınyıldönümü olan 28

Aralık’ta, toplumsal mu-halefet katliamın sorum-lusu AKP’den hesap sor-du. Ülke genelinde yapı-lan eylemlerde AKP bina-larının önü, kent meydan-ları ve kampüsler eylemalanına döndü. Eylemle-rin ortak sözü, Kürt soru-

nunda çözümsüzlük üre-ten AKP’ye yönelen “Ar-tık yeter” oldu.

Halkevleri Roboskiiçin pek çok yerde eylemyaparken, Genel BaşkanOya Ersoy da bir açıkla-ma yayımladı. Ersoy, Ro-boski Katliamı’nın, de-mokrasi vaatleriyle iktida-ra gelen AKP iktidarının

Kürt sorununda sözde“açılım” politikalarınıngerçek yüzünü gösterdiğinokta olduğunu vurgula-dı.

Ersoy, Kürt halkınınkültürel ve siyasi hak ta-leplerini baskı ve savaşlabastırmaya çalışan AKPiktidarının katliamdan si-yasi olarak sorumlu oldu-

ğunu ifade ettiği açıkla-mada Halkevleri olarak“yatıp kalkıp Uludere de-meye” devam edecekleri-ni söyledi. Ankara’da Hal-kevleri TBMM önündeeylem yaptı. Katledilen 34kişiyi simgeleyen kefenlergiyen Halkevciler, biryıldır hiçbir somut adımatılmamasını eleştirdi.

Page 5: 174'ncü Sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

510 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

B ağdat merkezli Irakhükümeti ile Erbilmerkezli Kürdistan

Bölgesel Yönetimi arasındakigerilim, silahlı bir çatışmayadoğru her geçen gün dahafazla evriliyor. İşgalsonrasında yeniden inşaedilen Irak’ta yaşanançelişkiler, önümüzdekidönemde hem Irak’ın içsiyaseti hem deOrtadoğu’nun geleceği içinbüyük önem taşıyor.

Emperyalizm,Ortadoğu’yu sermayeninihtiyaçlarına göre şekil-lendirme ve Irak’a bu denk-lemde rol kazandırmaamacıyla Irak İşgali’nigerçekleştirdi. Parçalı etnikve mezhepsel yapının ve halkdirenişinin yaratacağısonuçları hesap edemeyenABD önderliğindekiemperyalist koalisyon, işinino kadar da kolay olmadığınıyaşayarak gördü. Saddamsonrası rejimin yeniden kuru-luşu ciddi çelişkileri deberaberinde getirirken, Irakkendisine biçilen bölgeselrolü oynayamaz hale geldi.

KR‹Z‹N Z‹RVE NOKTASI:KERKÜK

Baas rejiminin iki ezilenunsuru Şiiler ve Kürtler yenisiyasal dengelerde önemlietkin rol elde etti. Bağdatmerkezli Şii ve Erbil merkez-li Kürt egemenleri arasındakiçelişkinin en görünür olduğualan doğalgaz ve petrolzengini Kerkük’ün konumu.Bağımsızlığa doğru adımadım ilerleyen KürdistanBölgesel Yönetimi, Mayıs2012’de Türkiye ile biranlaşma imzalayarak petrolüTürkiye’de işletip gerigetirmek için harekete geçti.Daha önce Erbil veNinova’daki petrol rezerv-lerinin işletilmesi hakkınıExxonMobil’e veren bölgeselyönetim, Kerkük petrolleriiçin de aynı şirketle anlaştı.

Bölgesel yönetim, merkezihükümetin orduya ait birim-leri Kerkük çevresindekonuşlandırması üzerinepeşmergeleri hareketlendirdi.Irak Kürdistan DemokratPartisi Genel Sekreteri FazılMirani, merkezi hükümetigüçlendirmemek ve ülkedebir güç dengesi oluşturmakiçin ellerinden geleniyapacaklarını söyledi. Mirani,“Peşmergelerin Kerkük baştaolmak üzere ‘KürdistanBölge İdaresi dışında kalanbölgeler’den çekilmesi sözkonusu olamaz. Irak ordusu

çekilse bile peşmerge çekil-mez. Bu bölgeler Kürtlerinkendi topraklarıdır.Toprakları işgal ve ihlal edenIrak yönetimidir” dedi.

Irak merkezi hüküme-tinin, Kürdistan BölgeselYönetimi’nin hamlelerinetepkisi ise aynı sertliktesürüyor. Irak Anayasası’nın111’nci maddesindeki “Irakpetrolü ve doğalgazı tümIrak halkınındır” maddesinidayanak gösteren hükümet,peşmergelerle çatışma ortamıyaratılmak istendiğini, Irakordusunun bu koşullaraltında çekilmesininolanaksız olduğunu kaydetti.Hükümet cephesindenKerkük krizinde Türkiye’nin

müdahalelerine de tepkigeldi. Başbakan Nuri elMaliki, Irak’ın iç işlerinekarışmakla suçladığıTürkiye’nin Türkmenlere“Kerkük Kürdistan’ındır”sözüne karşı çıkılmaması tali-matı verdiğini öne sürdü.

Gerginliğin tırmandığı busüreçte 10 yıldan bu yanakaçak olan eski Baas PartisiGenel Sekreteri İzzetİbrahim el Duri’nin açıkla-maları da gündeme oturdu.El Duri, El Arabiya’dayayımlanan videodaKerkük’teki Sünni Arapları,“Kürtlere karşı düşmanlıkbeslememeye ve ülkeyibölmek isteyen Şiilere karşıdurmaya” çağırdı. El

Duri’nin açıklamaları Sünnicephe oluşturma çabalarınınbir örneği oldu.

KAOS ‹fiGALLE BÜYÜDÜİşgalle birlikte siyaseten

egemenliğini yitiren Sünniler,emperyalizmin bölgedeSünni eksen oluşturmaçabasının içinde konumlandı.ABD ve Türkiye’den önemlidestekler gören Sünnimuhalefet, özellikleMaliki’nin çatışmacı siyaseteağırlık verdiği ve TarıkHaşimi’yi işlevsiz kıldığısüreçte sokak muhalefetineyöneldi. Son olarak MaliyeBakanı Rafi İsavi’nin evineve ofisine yönelik baskınlarave 150 Sünni yönetici ile

korumanın tutuklanmasınakarşı 26 Aralık’ta Bağdat’takitlesel protesto eylemleridüzenledi. Sünniler, muhale-feti sindirmekle suçladıklarıMaliki hakkında güven oyla-ması yapılması içingirişimlerde bulundu.

Kürtler, ABD eliyleoluşturulan anayasa iledevletleşme hazırlıklarınıiçinde taşıyan bir “özerklik”elde etti. Merkezi yapılanma-da Cumhurbaşkanlığı baştaolmak üzere GenelkurmayBaşkanlığı, DışişleriBakanlığı, Petrol Bakanlığıgibi önemli koltuklarıkazandı. Irak merkezihükümetinden bağımsızolarak petrol devleriyle

yapılan anlaşmalar ve ticariişbirlikler ise Erbil örneğindegörülebileceği üzere ülkeninyeniden inşasında Kürtleribir adım öne çıkardı.

Şiiler, Bağdat’ta çoğunlukolmanın avantajı ile ABD’nintüm planlarını tersyüz ederekmerkezi hükümeti ele aldı.Nuri el Malikibaşkanlığındaki hükümet, ilkyıllarındaki kısmi dengelisiyaseti, ilerleyen süreçte İranile daha sıkı ilişkilere girerekyönlendirdi. Stratejik konum-lardaki Kürt ve Sünni isimleriişlevsizleştirdi. Bu adımlar-dan en önemlisi ise kuşkusuzABD ve Türkiye’nindoğrudan desteklediğiCumhurbaşkanı TarıkHaşimi hakkında önce tutuk-lama, ardından idam kararıçıkartması oldu. Haşimi,soluğu stratejik destekçisiAKP’nin yanında aldı.

IRAK’IN KR‹Z‹, ORTADO⁄U’NUN KR‹Z‹

Baas rejiminin ezilenleriŞiiler ve Kürtler, işgal son-rasındaki rollerini Baasrejimine karşı “özgürlükmücadelesi yürüterek” değil,ABD’nin “özgürleştirmeharekatı” ile elde etti. “Dışsalunsurlar” sonucu bugünyaşanan çelişkiler, çatışanemperyalist çıkarların ülkeiçindeki müttefikleri ileilişkileri göz önünde bulun-durularak açıklanabilir.

Mesut Barzaniliderliğindeki bölgesel yöne-tim, ABD işgali ile başınatalih kuşu konanların başındageldi. Gerek özerkliğin getiri-lerini gerekse petrol rezerv-lerinin denetimini doğrudanABD ekseninde kazananKürdistan Bölgesel Yöneti-mi, emperyalizmin işbirlikçili-ğinde AKP ile ortaklaştı.Barzani, Maliki yönetiminekarşı Kerkük’ün denetimi id-diasını bu sayede daha güçlübir sesle haykırmaya başladı.

Maliki’nin sırtını dayadığıyer ise elbette İran. 2006 yı-lında Irak merkezi hükümeti-nin başına geçmesinin ardın-dan ikili ilişkilere hız verenMaliki hükümeti, böyleceİran’a yönelik kuşatmayı kıs-men kırdı. İran’ın etkisi altın-daki Hürmüz Boğazı’nın ya-nına Irak’ın etkisi altındakiBasra Körfezi eklenirken,Irak ile sınırı olan Suudi Ara-bistan da daha temkinli dav-ranmaya zorlandı. Maliki hü-kümetinin varlığını sürdür-mesini isteyen bir diğer öznede ABD’nin bölgesel krizleri-ni derinleştirmeye çalışanRusya.

Irak’taki çelişkiler yumağınınönemli bir öznesi de “aktif taşe-

ron” AKP. ABD’nin işgal sürecindeMesut Barzani’ye biçtiği rolü sınır-landırmaya çalışan AKP, ilkinTürkmenlerin arkasında durarak ve“kırmızı çizgiler” ilan ederek öneçıkmak istedi. Türkmenlere yönelikpolitika, hem Barzani ile zoraki bir-liktelik, hem de Maliki’nin “Türk-menlerin haklarını genişletme”hamleleri sonucu boşa düştü. Kır-mızı çizgilerin “Kürdistan BölgeselYönetimi’nin kendine ait bir ordu-sunun olmaması” ve “petrol yatak-ları üzerinde doğrudan bir egemen-lik kuramaması” maddeleri ise ra-hatlıkla hayata geçti.

KAT‹L “M‹SAF‹R” ED‹LD‹ABD’ye bağımlılığını Irak poli-

tikasında da gösteren AKP, Irakmerkezi siyasetinde Sünni mezhep-çiliğini ön plana çıkardı veCumhurbaşkanı Yardımcısı, Sünnilider Tarık Haşimi’ye destek verdi.Haşimi, Şiilere karşı kullanılmaküzere Saddam’ın eski istihbaratçıla-rından “ölüm timleri kurmak” ilesuçlanmış, çoğu Sünni üyelerdenoluşan bir mahkeme tarafından“oybirliği” ile idam cezasına çarptı-rılmış, Irak halkının çoğu tarafından“katil” olarak adlandırılmış bir li-derdi. AKP’nin kaçak konumdakiHaşimi’ye ülke topraklarını açmahamlesini, Haşimi’nin başfinansör-leri Suudi Arabistan ve Katar dahiyapamamıştı. Haşimi, Maliki’yekarşı yürütülen işbirlikçi siyasette

AKP’nin hem kozu hem de krizi.

KERKÜK Z‹YARET‹ KR‹Z‹DER‹NLEfiT‹RD‹

AKP’nin üçüncü kırmızı çizgisiKerkük ise Erbil-Bağdat gerilimininen büyük sebebi. Nüfusu 10 yılda800 binden 1 buçuk milyona yükse-len kentte çoğunluk olmanın avan-tajını kullanmak isteyen Kürtler,Irak Anayasası’nın 140’ncı mad-desindeki referandumda ısrarcıoldu. Referandumun yapılmamasıiçin elinden gelen çabayı sarf edenAKP, ancak Sünni Araplar ve Şiiler

ile kader ortaklığı sayesinde bununönüne geçebildi.

“Aktif taşeron” yine de rahatduramadı. Maliki’nin Kerkük’ü tes-lim etmemek için yaptığı ataklarkarşısında sessiz kalmayan AKPderhal harekete geçti. DışişleriBakanı Ahmet Davutoğlu, 1Ağustos’ta Erbil’e yaptığı ziyaretinertesinde Kerkük’e geçti. Irakhükümetinin bilgisi ve onayı dışındagerçekleşen ziyarete merkezihükümetin tepkisi sert oldu. IrakDışişleri Bakanlığı, Davutoğlu’nunIrak’ın ulusal egemenliğini

azımsadığını ve uluslararasıilişkilerin temel kurallarını ihlalettiğini söyledi. Nuri el Maliki’ninbasın danışmanı Ali el Musevi,“sızma” olarak nitelediği ziyaretintehlikeli sonuçlar doğurabileceğinisöyledi.

Gerilimin bir diğer yansıması 4Aralık’ta yaşandı. İkili görüşmeleriçin Erbil’e giden Enerji Bakanı Ta-ner Yıldız’ın uçağı Bağdat’tan gelenuyarı sonucu Kayseri’ye indi. He-men ardından CHP Genel BaşkanıKemal Kılıçdaroğlu, Maliki tarafın-dan Bağdat’a davet edildi. Uçak

olayını değerlendiren Taner Yıl-dız’ın “Olay görmezden gelindi.Çünkü bir ilişkiyi sürdürmek istiyor-sanız, bazı şeyleri görmezden gel-meniz gerekir” sözleri, Davutoğ-lu’nun Kerkük ziyaretinin krizi da-ha fazla derinleştirdiğinin bir gös-tergesi oldu.

BARZAN‹’YE STRATEJ‹KORTAK

Davutoğlu’nun Kerkük ziyare-tinin medyada “DavutoğluKerkük’ü Barzani’ye verdi” söz-leriyle değerlendirildi. Maliki’yekarşı Barzani ile işbirliği yapmakzorunda kalan AKP, bu doğrultudasadece son 8 ayda Kürdistan Bölge-sel Yönetimi ile peş peşe petrol ih-racı anlaşmalarına imza attı. Irakordusu ile peşmerge arasındaki ge-rilimde Barzani’den yana saf tutu-lurken, Türkiye-Irak sınırı ve Kan-dil Dağı için de Barzani muhatapalındı. Son olarak Maliki “BazıTürkmen kardeşlerimizin söylemle-rine göre Türkiye, Türkmenlere‘Kerkük Kürdistan’ındır’ sözünekarşı çıkmaması talimatı vermiştir.Türkiye’nin tarihsel Kerkük siyase-tine bakılırsa, bu hayli ilginç biryaklaşımdır” dedi.

AKP’nin işbirlikçiliğin gereklilik-lerini yerine getirme mücadelesi,hem “Türkmen kardeşlerini” yalnızbırakmasıyla, hem kırmızı çizgileri-nin üzerini karalamasıyla, hem Ha-şimi dinamitini üzerine bağlamasıy-la, hem de Kerkük’te krizi derinleş-tirmesiyle sonuçlandı.

ÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N

iklimkıta7 5

Bahreyn’de El Halife diktatörlüğüne karşı2 yıldır süren ve Suudi ordusunun des-

teğine rağmen bastırılamayan eylemlerde tu-tuklanan, muhalif liderler hakkında “devletidevirmeye teşebbüs” iddiasıyla müebbet hapiscezası verildi. Mahpuslar karara itiraz etse demahkeme kararı onadı. 6 Ocak’ta sokağa çı-kan Bahreynliler liderlerinin hiçbir delil olma-dan, asılsız suçlamalarla cezalandırıldığını be-lirterek tutuklularla dayanışmayı ve diktatör-lüğe karşı isyanı sürdüreceklerini haykırdı.

2012’yi ekonomik krize karşı grevlerle geçi-ren Avrupa, yeni yıla da grevlerle başladı.

Yunanistan’da kamu çalışanlarının işten çıka-rılması ve maaşlarının kısılmasını içeren paketetepki gösteren ulaşım emekçileri 2 Ocak’ta gre-ve gitti. Tren, metro ve otobüs seferleri yüzde90 oranında durdu, araçların güzergah tabela-larına da “Yıllar değişir, emek düşmanlığı de-ğişmez. Her yıl daha yoksullaşıyoruz” yazıldı.İspanya’nın Madrid eyaletinde 27 sağlık polik-liniğinin özelleştirilmesine karşı 5-6 Ocak’ta ikigünlük sağlık grevi gerçekleşti.

Yeni yılda yine grev

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ulusal bir-liği koruma çağrısında bulundu. Suriye so-

kaklarında istikrar ve güvenin “ulusal birlik hü-kümeti” ile yeniden sağlanabileceğini söyleyenEsad, bir dizi reformun yapılacağını belirtti.“Silahlı gruplara ev sahipliği yapan, silahlandı-ran ve finans sağlayan ülkeler, silahlı desteğinikesmesi, terörist grupların eylemlerine son ver-mesi” şartından vazgeçmeyen Esad, “Batı ima-latı kuklalar, el Kaide teröristleri” dediği isyan-cılara karşı “topyekun seferberlik” çağrısı yaptı.

Esad meydan okudu

Paraguay’da neoliberalizminmülksüzleştirdiği köylülerin hedefindeki

iktidar, nisan ayındaki seçimler için “oykarşılığı toprak” çalışması başlattı. DevletBaşkanı Federico Franco’nın lideri olduğuRadikal Liberal Parti üyeleri, köy köy gezerekoy verenlerin ihalelerde inisiyatifli olacağınısöyledi. Ülkenin en büyük üç köylü örgütü iseeylem çağrısı yaptı: “Toprak, köylünün emeğive hakkıdır. Hakkımızı elimizden almanızaizin vermeyeceğiz!”

‘Oy karşılığı toprak’

Mahpusları özgür bırak

İşgal sonrası tufanıIrak üzerindeki emperyalist çıkar çatışmaları, ülkedeki fay hatlarınıhareketlendirdi. Çelişkiler derinleşti, yeni bir iç savaşa gidiş hızlandı.Kerkük’teki gerilim, Irak’taki fay hatlarının kırılma noktası oldu

2012’nin son gününde Alsumaria’yaaç›klamalar yapan Baflbakan Nuri elMaliki, Irak’taki siyasal krizin 2013y›l›ndaki bir erken seçim ileafl›labilece¤ini söyledi. Maliki, “Irak’›nönünde dört seçenek var: Erken seçim,çözüm için masa bafl›nda birleflmek, iç

savafl ve bölünme. Son iki seçene¤inkabul edilmesi mümkün de¤il” dedi.Irak’ta yaflanan krizin derinli¤i ve bölge-sel ba¤lant›lar›, Maliki’nin mümküngörmedi¤i seçeneklerin de az›msanmay-acak derecede ihtimal dahilindeoldu¤unun göstergesi.

Irakhangi

seçeneğe?

‘Aktif taşeron’un her adımı karavana

Page 6: 174'ncü Sayı

KENTHalk›n Sesi

610 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

A KP 2013 yılına yıkımtöreniyle başladı. 5Ocak'ta İstanbul'un

Kağıthane, Şişli ve Küçükçek-mece ilçelerinde toplam 55dönümlük alanda yapılan yı-kımlar eş zamanlı olarak ger-çekleştirildi. Çevre ve Şehirci-lik Bakanı Erdoğan Bayraktarüç ilçede yapılan yıkımı, 5Ekim'de Tayyip Erdoğan'ın İs-tanbul Esenler'de başlattığıkentsel dönüşümün "ikinci bü-yük adımı" olarak nitelendirdive 2013 yılının kentsel dönü-

şümde "atılım yılı" olacağınısöyledi. 20 yıl içinde kentseldönüşümü bitireceklerini iddi-a eden Bayraktar, ilk iki yıldabüyük mesafe alacaklarınısöyleyerek daha büyük yıkım-ların ufukta olduğunu ifadeetti.

AKP kentsel dönüşüm se-ferberliğinde ikinci perdeyiaralarken yasal düzenlemele-rin süreci yavaşlatmasını yeniafet yasası yönetmeliği ile bü-yük oranda azalttı. Ancakönünde duran iki sorun içinçözüm arayışları sürüyordu.İlk sorunu oluşturan dönüşü-

mün finansmanı için Körfezülkelerinden "müjdeli" habergeldi.

YIKIMIN YEN‹ ORTAKLARIKÖRFEZ'DEN

Tayyip Erdoğan'ın talimatıüzerine yeni bir kanunçıkarıldı ve "İller Bankası karamaçlı proje yapar ya da yap-tırır" maddesiyle İller Bankası,kentsel dönüşüme kaynak ya-ratmak için konut sektörünegirdi. Banka'nın temel göreviise yıkıma ortak olacak yatı-rımcıları Türkiye'ye çekmek.İller Bankası Genel MüdürVekili Tuncay Karaman bugörevdeki ilk "müjdeli" haberiverdi. Karaman, kentsel dö-nüşüm için Suudi Arabistan,Kuveyt ve Birleşik Arap

Emirlikleri gibi ülkelerle gö-rüşmelerin yoğunlaştığını, ay-rıca Japonya'daki sermaye sa-hiplerinin de yıkım projesiniyakından takip ettiklerini söy-ledi. İller Bankası garantisininKörfez ve Ortadoğu sermaye-sinin ilgisini artırdığını söyle-yen Karaman, bir "müjdeli ha-ber" daha verdi. Yeni oluştu-rulan kaynak modeli ile İllerBankası'nın 2012'de kazandığı300 milyon lira civarındaki ka-rın yüzde 51'i belediyelerinkentsel dönüşüm projelerinehibe edilecek. Karaman ayrı-ca, "Kaynak geliştirme ama-cıyla konut sektörüne giriyo-ruz. Sadece Maltepe'deki pro-jeden 400 milyon lira gelirbekliyoruz. Ayrıca Tuzla veMacunköy'de de benzer proje-

ler yapacağız. Buralardan eldeedilecek paranın yarısı kentseldönüşüm hesabına gidecek"dedi.

HALK BU OYUNA GELMEZKentsel dönüşümde ikinci

sorunu oluşturan halkın iknaedilmesi için Türkiyegenelinde çalışmalaryürütülüyor. Belediyelerinbüyük rol aldığı "bilgilendirmetoplantılarında" halka kentseldönüşümün nimetlerianlatılıyor. Bayraktar ise herkonuşmasında halkı el ele ver-meye çağırıyor. Şimdilik barışiçinde yıkım manzaralarıseyrediliyor. Perde açıldıkçakentsel dönüşümün “herkesiçin iyi” bir süreç olmadığıortaya çıkacak.

Urfa'da tek binişliköğrenci biletinin 1 lira 10kuruştan 1 lira 25 kuruşaçıkması, Edirne'de ise şehiriçi ulaşıma yüzde 15 ile yüz-de 20 arasında zam yapılaca-ğının duyurulması üniversite-lileri harekete geçirdi. Zam-lar üniversite öğrencilerinineylemleriyle geri çekildi.Harran Üniversitesi öğrenci-leri, ulaşıma yapılan zamkarşısında üniversitelerinde 3

Ocak’ta başlattıklarıeylem-

lerini belediye binasınataşıdı. OsmanbeyKampüsü'nden çıkarak UrfaBüyükşehir Belediyesi'neyürüyen Harran Üniversitesiöğrencileri ana caddeyitrafiğe kapattı. Çok geçme-den polisin saldırdığı ulaşımhakkı eyleminde üç üniver-siteli gözaltına alındı.

BELED‹YE ZAMMI GER‹ÇEKT‹

Öğrencilerin gerçekleştir-diği ulaşım zammı eylemiüzerine Harran ÜniversitesiRektörü, Urfa Belediye Baş-kanı Ahmet Şeref Fakıbabaile görüşerek, ulaşıma yapı-

lan zamların geri çekilme-sini talep etti. Yapılanaçıklamada ulaşıma ya-pılan zammın öğrencile-

rin isteğiyle geri çekildiğibelirtildi.

Ö⁄RENC‹LER ED‹RNE'DEZAMMI DURDURDU

Edirne'de ise şehir içi ula-şıma yapılması beklenenzammı protesto eden üniver-siteliler 2 Ocak’ta TahmisMeydanı'ndan Edirne Bü-yükşehir Belediyesi'ne yürü-

düler. Yürüyüş sıra-

sında çevik kuvvet polisleri-nin önlerini kestiği öğrenci-ler, polis barikatını aşarakbelediye binası önüne ulaştı-lar. Burada bir basın açıkla-ması gerçekleştiren öğrenci-ler, kanunen halka açık olan

ve ulaşı-

ma yapılacak zam oranınınbelirleneceği toplantıya ken-di temsilcilerinin katılmaları-nı istedi. Öğrencilerin kararlıduruşu sonucu, 5 öğrencitemsilcisi meclis toplantısınagirdi. Öğrencilerin yapılmasıplanlanan zamma yönelik ey-

lemi sonucu Beledi-ye BaşkanıHamdi Se-defçi

önerinin görüşmesini ertele-mek zorunda kalırken, top-lantı salonundan çıkan üni-versiteliler zammın durdurul-masını alkışlarla ve slogan-larla kutladı.

HATAY'DA ZAMMAEfiEKL‹ ÇÖZÜM

Hatay'da Mustafa KemalÜniversitesi (MKÜ) öğrenci-leri, şehir merkezinden 20 ki-lometre uzakta bulunankampüslerine ulaşırken çek-tikleri sıkıntıyı anlatmak içineşekli bir protesto eylemigerçekleştirdiler. Tek güzer-gahtan geçen otobüs seferle-rinin yetersiz olduğunu belir-ten üniversiteliler kampüsegetirdikleri iki eşeğe binerek,ulaşımdaki niteliksizliği pro-testo etti. Üniversiteye şehirmerkezinden ulaşımın çileyedöndüğünü ifade eden öğ-renciler, her gün binlerce in-sanı mağdur eden bu ulaşım

sıkıntısını çözmekiçin seslerini dahagür duyuracaklarını

vurguladılar.

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Kamerhatun Mahallesi Tarlabafl› Bulvar› Caddesi

No: 117/6 BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

L. MERAL ÜNAL

MEHTAP MET‹NO⁄LU

Yıkımlamücadelesözü

Tuzla’daulaşım hakkıeylemi

Star yıkımı verantı konuştu

STAR Medya’n›n düzenledi¤i‘‹nflaat› konufluyoruz’ bafll›kl›toplant›da kentsel dönüflüm vekonut sektörünün gelece¤i tart›fl›ld›.

Çevre ve fiehircilik Bakan›Erdo¤an Bayraktar ve ‹stanbulBüyükflehir Belediye Baflkan› KadirTopbafl’›n konuflma yapt›¤›toplant›ya, Esenler, Fatih, Beyo¤luBelediye Baflkanlar› ve inflaatpatronlar› kat›ld›. STAR MedyaGrubu Baflkan› Tevhit Karakaya’n›nbaflkanl›¤›nda gerçekleflentoplant›da, kentsel dönüflümyasas›n›n rant yasas› olmad›¤› iddi-alar› üzerine konufluldu.

Bayraktar konuflmas›ylatoplant›ya damgas›n› vurdu. Hergeçen gün kentsel dönüflümdeiddias›n› büyüten Bayraktar, "Macuntüpten ç›kt›, bir flekilde bu kentseldönüflümü yürütece¤iz" dedi. Allahkorkusu içinde y›k›mlara devam ede-ceklerini söyleyenBayraktar, hemdönüflümü sa¤laya-caklar›n› hem deyumurtay› k›rmaya-

caklar›n› söyledi. Evleri y›k›lacak olanmahallelilerin ça¤›r›lmad›¤›toplant›da Bayraktar, kentseldönüflüm çark›n›n bir flekildedöndüreceklerini, fakire de yard›medeceklerini söyledi.

Topbafl konuflmas›nda herkesinart›k ayn› gemide oldu¤unu vurgula-yarak inflaat sektörü sayesindeTürkiye'nin küresel krizden huzurlubir geçifl yapt›¤›n› böyleceYunanistan gibi olunmad›¤›n› önesürdü.

‹nanlar ‹nflaat Yönetim KuruluBaflkan› Serdar ‹nan ise, "Devleteliyle olmazsa kentsel dönüflümimkans›z” diyerek devlet deste¤inemuhtaç olduklar›n› vurgulad›. TeknikYap› Yönetim Kurulu Baflkan› NazmiDurbakay›m konuflmas›nda bir anönce kamu-özel sektör iflbirli¤i ilekentsel dönüflümün devreye girmesigerekti¤ini savundu.

Adana’da belediyenin kentsel dönüflümkarar›na karfl›, mahallelerine sahip ç›kmakiçin Adana Bar›nma Hakk› Bürosu'nun ça¤r›-s›yla yaklafl›k 800 kifli bulufltu. Hakk›nda2011 y›l›n›n fiubat ay›nda kentsel dönüflümkarar› ç›kan 2000 Evler mahallesinde yap›lantoplant›ya TMMOB ad›na Naz›m Biçer, avu-kat ‹lknur Önal, ‹smetpafla Mahallesi Bar›n-

ma Hakk› Bürosu temsilcisi Fadime Temurve Adana Bar›nma Hakk› Bürosu temsilcisiMert Kaya kat›ld›. Naz›m Biçer, TMMOB’ninkentsel dönüflüme bak›fl aç›s›n› anlat›rken,Av. ‹lknur Önal kentsel dönüflümün hukukiboyutunu aç›klad›. Önal’›n ard›ndan FadimeTemur, ‹smetpafla Mahallesi’nde neler yafla-d›klar›n› ve mücadelede nas›l bir yol izlendi-

¤ini, Mert Kaya ise 2000 Evler Mahallesi'ndenas›l bir yol izlenebilece¤ini anlatt›. Evlerinin10 y›l önce belediye taraf›ndan kooperatifkurularak yap›ld›¤›n› ve hala tapular›n›n ol-mad›¤›n› dile getiren mahalle halk›, kentseldönüflümü istemediklerini ve evlerini boflalt-mayacaklar›n› söyleyerek mücadele edecek-lerini belirtti.

‹stanbul’daHaydarpafla-Gebzebanliyo tren hatt›-n›n yenilenmesinedeniyle Gebze’yegiden halk içinPendik-Gebze ara-s›na 17B otobüshatt› konulmufltu.Önceleri 15 dakika-da bir kalkanaraçlar, sonzamanlardabelediyeninkeyfine b›rak›ld›. 5Ocak günü akflamsaatlerinde 17B’nin

2 saat gelmemesiüzerine halk eylemyapt›. Uzun süre‹ETT müdürlü¤ünüarayan halk yan›tbulamad›. 17B’ninçok geç gelmesiüzerine de halkyolu trafi¤e kapat-t›. K›sa sürede olayyerine gelenpolislere de tepkigösteren halk boflbir arac›n dura¤agelmesi üzerineakbil basmadanaraca bindi.

İstanbul'un Kağıthane, Küçükçekmece ve Şişli ilçelerinde eş zamanlı yıkımlarlaAKP kentsel dönüşümde ikinci perdeyi araladı ve 2013 yılını yıkım yılı ilan etti

Yıkımda ikinci perde

Edirne’de ulafl›m zamlar›na karfl› eylem yapan üniversiteliler polis barikat›n› afl›p belediyeye yürüdü.

Edirne ve Urfa’da ulaşım hakkı kazandı

Page 7: 174'ncü Sayı

SAĞLIK / ÇEVREHalk›n Sesi

710 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

Antalya’da Çığlıkara Ormanı’nakurulması planlanan 35 taş ocağınakarşı, Armutlu köyü halkı ve AntalyaIsparta Burdur Denizli Kaş Platformu6 Ocak’ta bir eylem yaptı. Halk, orma-nın katledilmesine izin vermeyecekleri-ni söyledi.

Çığlıkara Ormanı’na taş ocaklarıiçin ruhsat izni verildi. Ruhsat izniylebirlikte bölgede 35 adet taş ocağı açıl-dı. Taş ocaklarına yol açmak için “kon-trollü kesim” adı altında ağaç katliamıbaşladı.

Köylülerin yaşam alanlarını yok et-tiği için tepki gösterdiği taş ocakları,Çığlıkara Tabiatı Koruma Alanı’ndakiekolojik yaşamı da tehlikeye sokuyor.

ÇIĞLIKARA’NIN ÖNEMİÇığlıkara Tabiatı Koruma Alanı,

Antalya’daki beş milli parkın üçündendaha büyük bir alana sahip. Alanıniklimsel ve jeolojik geçiş bölgesindebulunması, canlı türlerinin çeşitliliğiniberaberinde getiriyor.

Batı Akdeniz Ormancılık Enstitüsütarafından 2011 yılında hazırlanan Çığ-lıkara Tabiatı Koruma Ormanının Do-ğal Kaynak Değerlerinin BelirlenmesiRaporu’nda da Çığlıkara’nın korunma-sı gerektiğine dikkat çekilmişti. Rapor-daki bilgilere göre, Çığlıkara'da tespitedilen 806 bitkiden 193'ü endemik bit-ki, yani dünyada bir tek bu bölgede bu-lunan bitkiler.

Alanda bulunan bitkilerden üçü so-yunun tükenmesi tehlikesiyle karşı kar-şıya, on dördü risk grubunda, ikisiBern Sözleşmesi kapsamında mutlakakorunması gereken türler arasında. Bubitki türlerinden altısı da dünya çapın-da türünün sona ermesi tehdidiyle kar-şı karşıya. Üstelik alanda, dünya çapın-da soyu tehlikede kabul edilen hayvan

türleri de yaşıyor.

Antalya’da taş ocaklarına karşı veri-len mücadele gibi Trabzon’da Tonyahalkı da kurulması planlanan taş ocak-larına ve çimento fabrikasına karşıeylemdeydi.

Tonya Çevre Platformu ilçedeyapılması planlanan taş ve çimentofabrikalarını bir eylem yaparak protes-to etti. Trabzon Çevre ve Şehircilik İlMüdürlüğü önünde 29 Aralık günü biraraya gelen Tonyalılar “Taş ocağı veçimento fabrikası istemiyoruz” diyerektepki gösterdi.

Tonya Çevre Platformu adına biraçıklama yapan Sümer Özkan, ÇevreBakanı’nı çevreyi korumaya çağırdı.

‘TAŞ OCAKLARI HALKI DEĞİLŞİRKETLERİ BÜYÜTECEK’

“Şirket yatırımlarını esas alan bir

anlayışla, çevre bakanı olmak, en üstdüzeyde de olsa çevreye yabancılaşa-caktır” diyen Özkan, Tonya’nın 16 ta-ne taş ocağı ile delik deşik edileceğinedikkat çekti. Yapılacak taş ocaklarıylabüyüme ve gelişme yaşanacağının iddiaedildiğini söyleyen Özkan, taş ocağı veçimento fabrikalarının kurulmasınınşirketlerin büyümesinden başka bir şeyifade etmediğini belirtti. Tonyahalkının bugüne kadar imza kampan-yaları, bilimsel toplantılar ve eylemlerdüzenleyerek taş ocaklarına karşıçıktığını söyleyen Özkan sözlerini şöylenoktaladı: “Yaşam alanlarımızı şirket-lerin ve işbirlikçilerin sofrasına sun-mayacağız.”

“LİVALOBO’NUN YAYLALARINAKİMSEYİ SOKMAYACAĞIZ”

Eyleme katılan Tonyalı kadınlar da“Burası Livalobo yaylaları. Burayakimseyi sokmayacağız” diyerek taş vemermer ocaklarını yapılmasına izin

vermeyeceklerini söyledi. Tonyalılaryapılan açıklamanın ardından kurul-ması planlanan taş ocakları ve çimentofabrikasına karşı topladıkları 1570imzayı Trabzon Çevre ve Şehircilik İlMüdürlüğü’ne teslim etti.

HES’Çİ ŞİRKETİ YUMURTALARLAKOVALADILAR

Tonya’da derelerin satılmasına veHES’lerin yol açtığı çevre katliamınaoluşan tepkileri önlemek için HES şir-keti HEDA Elektrik tarafından, 7 Ha-ziran 2010’da düzenlenen “bilgilendir-me toplantısı” Tonya halkının müda-halesine uğramıştı. “HES’çi şirketTonya’yı terk et” sloganları ile salonuboşaltan Tonyalılar, şirket yetkilisi,AKP’li Tonya Belediye Başkanı, AKPİlçe Başkanı ve bazı muhtarlarını başbaşa bırakmıştı. Toplantı çıkışını bek-leyen Tonyalılar, HES yetkililerini taşı-yan aracı yumurtalar eşliğinde “uğur-lamıştı.”

Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı

Faruk Çelik, AKP’nin 10yıllık iktidarı boyuncasağlık harcamalarınınartışıyla sağlık hizmet-lerinden memnuniyetinde arttığını söyledi.Konuyla ilgili İstanbulTabip Odası GenelSekreteri Ali Çerkezoğluile konuştuk.

Çelik’in “İlaç harcama-ları 5 milyar liradan 15milyar liraya, sağlık harca-

maları 10 milyar liradan45 milyar liraya çıktı, bü-tün bunların sonucundasağlık hizmetlerindememnuniyet yüzde 39'danyüzde 76'ya yükseldi” söz-lerini değerlendiren Çer-kezoğlu şunları söyledi:

“Bu açıklamayı yaptığıyer Marmara Sağlık Fede-rasyonu'nun (MASFED),Wow Hotel'deki tanıtımtoplantısı olunca aslındaortada bir sorun da gö-rünmüyor. Çünkü toplan-

tıda artan sağlık harcama-larının mağduru milyon-larca yoksul ya da onlarıntemsilcileri bulunmuyor.Tam tersine sağlıktakiharcamaların daha da art-masını isteyen ve bu iştenpara kazanan tüccarlarabu konuşmayı yapıyor.

AKP hükümeti ve Ba-kanı bu anlayışla halktaki‘memnuniyeti arttırmak’için sağlık ve ilaç harca-malarını arttırmayı sür-dürmeye kararlı oldukları-

nı ifade etmiş oldu. SGKüzerinden sunulan sağlıkhizmetlerini kısıtlayarak‘tamamlayıcı sağlık sigor-tası’ ile bir prim daha top-larsak, yatarak tedavi gö-renlerden ilaç katılımı gibialınan payları arttırırsak,ilaç paralarının SGK’li ol-masına rağmen neredeysetamamını vatandaşın ce-binden almayı başarırsak‘vatandaş mutluluktanuçacak’ diye düşünüyor.

Hemen her hastanede

nitelikli bir sağlık hizmeti-ne erişemediği için şiddetortamının yeniden üretil-diği bir sağlık ortamında,asgari ücretin üçte birin-den fazla geliri olanlarabile SGK borcu çıkarıldı-ğı, hastaların verilen sağ-lık hizmetine güvenininkalmadığı, sağlık hizmeti-ni sunan hekimlerin vesağlık çalışanlarının mut-suz olduğu bir sağlık siste-minde ‘memnuniyetten’söz edilemez.

Kamu Hastane Birlikleri(KHB) Yasası’nın yürürlüğe

girmesiyle hastanelerin yönetimyapısı “finansal yeterliliği gözönünde bulundurulan” kişilertarafından yönetilen, özerkbütçeli işletmeler haline getirildi.AKP, KHB ve kamu özelortaklığıyla bir taraftan sağlıkhizmetlerinin tümünü şirketleredevrederken diğer yanda da has-tane yönetimlerinin başına daşirket yöneticilerini getirdi.KHB’ye göre hastane yöneticisive müdür olabilmek için en azdört yıllık bir yükseköğretimkurumundan mezun olmak vekamu veya özel sektörde en az 5yıl çalışmak gerekiyor. Ancakşirket yöneticisi olmanın temelbelirleyeni AKP’li olmak veyaAKP’ye tabi olmak. Bununörneklerinden biri Kocaeli’ndeyaşandı. Kocaeli AKP İl BaşkanıMahmut Civelek’in şoförü ve aynızamanda özel kalem müdürüAbdullah Kaanoğlu, KocaeliDevlet Hastanesi idari ve maliişler müdür yardımcılığına getiril-di.

KAANOĞLU’NUN YÜKSELİŞİAKP İl Başkanı Mahmut

Civelek’in şoförü AbdullahKaanoğlu, hastanenin idari vemali işler müdür yardımcısı oldu.

Kaanoğlu bir yıldan uzun süredirCivelek`in hem şoförlüğünü hemde özel kalem müdürlüğünüyaptı. Kaanoğlu’nun çalıştığı yer-ler arasında BüyükşehirBelediyesi’nin bir birimi olan

Kent Konut A.Ş de yer alıyor.Kent Konut A.Ş, 2004 yerelseçimleriyle AKP’li İbrahimKaraosmanoğlu’nun KocaeliBüyükşehir BelediyeBaşkanlığına gelmesinin ardındankuruldu. Amacı sosyal konutüretmek olan ve belediyebünyesinde kurulan şirket, lükskonutlar yaparak ve üzerine ciddikârlar koyarak faaliyetlerinisürdürüyor.

NEDEN CİVELEK’İNŞOFORÜ?

17 Ekim 2012’de düzenlenenAKP il meclisleri toplantısına ka-tılan Başbakan, Yeni BüyükşehirKanunuyla ilgili değerlendirmeyaparak Kocaeli’ni ayrıca örnekgösterdi. Hizmetin imar bütünlü-ğü konusunda da söz konusu ol-duğunu söyleyen başbakan “Oytoplamanın değil, millete hizmetetmenin peşindeyiz” dedi amatoplantıda Kocaeli İl BaşkanıMahmut Civelek’e ildeki seçmensayısının yüzde 20’sini partiye üyeyaptığı için plaket verildi.

Tonya ve Antalya halkının taş ocaklarına karşı mücadelesi sürüyor. Tonya “Yaşam alanlarımızı şirketlerin, sofrasına sunmayacağız” derken Antalyalılar ormanlarının katledilmesine karşı çıkıyor

Hastane yöneticileri AKP’li olmalarına görebelirleniyor. Kocaeli Devlet Hastanesi’ninyönetimine AKP İl Başkanı’nın şoförü getirildi

Türkiye (Büyük) Sa¤l›kç›larMeclisi, 5 Ocak’ta Ankara’datopland›. Meclis, 32 ilden he-kim ve sa¤l›k çal›flanlar›n›nkat›l›m›yla, Ankara Üniversi-tesi T›p Fakültesi ‹bn-i SinaHastanesi Hasan Ali YücelKonferans Salonu’nda biraraya geldi. Türk TabipleriBirli¤i, Sa¤l›k Emekçileri Sen-dikas› ve Dev Sa¤l›k-‹fl’in dearalar›nda bulundu¤u 12sa¤l›k meslek örgütününça¤r›s›yla toplanan Türkiye

Sa¤l›kç›lar Meclisi’nin günde-mini, 663 say›l› Kanun Hük-münde Kararname ve KamuHastane Birlikleri (KHB) olufl-turdu. Toplant› boyunca, KHBve bu birliklere ba¤l› olanhastanelere CEO’lar›n atan-mas›yla birlikte bütün sa¤l›kçal›flanlar›n› derinden kayg›-land›ran bir dönem bafllad›-¤›na iflaret edilen konuflma-larda, hükümetin sa¤l›k poli-tikalar›na karfl› birlik ve mü-cadele ça¤r›s› yap›ld›.

MMeerrssiinn’’ddeennüükklleeeerreekkaarrşşıı nnööbbeett

Mersin’de halkı nükleersantrale ikna etmek

için kurulan “Nükleer SantralBilgilendirme Bürosu”nunprotesto eylemleri sürüyor.Eylem nöbeti yılın ilk hafta-ları TKP, ÖDP ve MersinHalkevi’ndeydi. 5 Ocak günüsaat Atatürk Caddesi TaşBina önünde bir araya gelennükleer karşıtları buradanÇamlıbel’de bulunan bil-gilendirme bürosuna doğruyürüyüşe geçti. Yürüyüşboyunca “Yalana, talana,AKP’ye hayır”,“Nükleercişirket ülkeyi terk et”, “MersinÇernobil olmayacak” slogan-ları atıldı.

HHEESS dduurrdduummüüccaaddeelleessüürrüüyyoorr

İzmir Tabip Odası veGenel Sağlık-İş Sendikası

7 Ocak’ta yaptıkları basıntoplantısıyla 112 AcilAmbulans hizmetlerindegörevli 40 hekimin görev-lerinden uzaklaştırılmakistendiğini ve bu uygula-manın sonucunda 112 AcilAmbulans hizmetlerininçökebileceğini açıkladı.Açıklamada İzmir'in birçokhastanesinde başta acil ser-visler olmak üzere birçok bi-riminde pratisyen hekim açı-ğı olduğu ancak bu açığı gi-dermenin çözümünün İz-mir'e yeni kadrolar açılma-sından geçtiği söylendi.

İİzzmmiirr’’ddee111122 ççöökkeebbiilliirr

Antalya'nın Kumluca il-çesindeki Kürce HES,

mahkeme tarafından bir kezdaha durduruldu. 1 yıl öncemahkemenin yürütmeyi dur-durma kararına karşın yenibir ÇED raporu hazırlaya-rak çalışmalarını sürdürenşirkete karşı yapılan suç du-yurusunun ardından, "mah-keme kararının eski projeyeilişkin olduğu" gerekçesiyleçalışmaların sürmesinde birsakınca olmadığı belirtilmişproje devam etmişti. AlakırNehri Kardeşliği Platformu29 Aralık’ta bir açıklama ya-parak HES dursa da sürecintakipçisi olmaya devam ede-ceklerini söyledi.

Tonyalıların Trabzon Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde yaptıkları eylem Antalya Isparta Burdur Denizli Kaş Platformu’nun Antalya’da yaptıkları eylem

EVRİM ÇAKIR

TONYA’DAN ÇI⁄LIKARA’YA TAfi OCAKLARINA KARfiI MÜCADELE SÜRÜYOR

‘Şirketlerin sofrasınasunacak doğamız yok!’

Halk soygundan memnunmuş

Sağlık ÇalışanlarıMeclisi toplandı

Kocaeli Devlet Hastanesi’niAKP’nin şoförü işletecek

ANTALYA/ÇIĞLIKARA TRABZON/TONYA

Ali Çerkezoğlu

Page 8: 174'ncü Sayı

EMEKHalk›n Sesi

810 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

2013’ün daha başında Zonguldak’ta meydanagelen “iş kazası”, maden işçilerinin bu ülkeye

nasıl canı pahasına üretim yaptıklarını hatırlattı. İşkazalarını, cinayetlerini dışarıdan izleyen bir göz negörüyor acaba? Salt bir insani acıma duygusu ya-nında sınıf penceresinden ne görüyor? Bu kadartehlikeli bir işi yapmak zorunda kaldıkları için kü-çümseniyorlar mıdır? Demek ki başka bir meziyet-leri yok, yoksa ne diye yerin 700 metre altında ça-lışsınlar! Lakin biz biliyoruz ki, asıl hak edilen saygı-dır. Mesele Ahmet’in ya da Mehmet’in başka birmesleki yeteneği olmamasından dolayı mecburenmadende çalışmak zorunda kalması değildir. So-nuçta orada maden var, bu ülkeye maden lazım vebirilerinin bu madeni kol gücüyle çıkarması şart.Adı Ahmet ya da Mehmet değil adı İŞÇİ SINIFI’dırmadene inenin. Dolayısıyla kimsenin vahlamasınaihtiyaç duymamaktadırlar. Onlar sadece saygıyı haketmektedirler. Savaştaki bir asker dışında kim ülke-si için bu kadar gözü kara dalar yaşamın içine…

2013 bize Zonguldak’taki işçi kardeşlerimizinölümüyle geldi, kabulümüzdür. Merhaba hüzün di-

yoruz, hüznümüz isyan olsunumuduyla…

Yeni yıla kocaman bir mer-haba diyen Paşabahçe işçileriustalarının bıraktığı mücadelemirasıyla Paşabahçe patronu-nun karşısına dikildi. Kazanıl-mış haklarını kaybetmemekiçin kararlılıklarını çok açık ola-rak ifade ettiler. Söyledikleriçok açık: “Yarınımızın ne ola-cağına sermaye sınıfı karar ve-remez!”

Paşabahçe’deki kardeşlerikadar tecrübeli olmasalar da,tek tek hastanelerde güvenceliiş mücadelesi yürüten taşeronsağlık işçisi kardeşlerinin çizdi-

ği yoldan Trabzon’daki hastanede direniş başlatansağlık işçileri belki de yeni bir yılda bizlere en güçlümerhaba diyen kardeşlerimiz. En güçlü diyoruzçünkü onlar bundan sonraki mücadelenin gerçeksahipleri olan güvencesiz işçiler.

Eski dönemin işçi mücadelesinin sembollerin-den Paşabahçe işçisi ile yeni sürecin sembolü hali-ne gelen taşeron sağlık işçilerinin eylemlerinin ortakbir ruhu var. İkisi de emekçi olarak üretim sürecin-de aldıkları yer gereği toplumsal meşruiyetlerindenson derece eminler. Sermaye istediği kadar “ser-mayeyi ben koyuyorum, girişimci benim…” lafa-zanlığıyla şişinsin dursun… Gayet yalın biçimde“üreten benim” diyerek meydanı sermaye düzeninebırakmayacaklarını ilan ediyorlar.

2013 yeni sendika ve toplu iş sözleşmesi yasası-nın uygulamaya konduğu bir yıl olacak. Bir yandanörgütlenmenin önünü açar gibi yaptıkları yasal dü-zenlemelere oldukça ustalıklı yerleştirilmiş bazı hü-kümlerle kaşıkla verdiklerini kepçeyle almaya çalışı-yorlar. Kapitalist AKP hükümetinden başka bir şeybeklemek de yersiz olurdu zaten.

Önümüzdeki dönem işçi hareketi açısından pekçok yeni olanağı sunuyor. Toplu sözleşme ve “sen-dikacılık” kapanına kısılmış bir işçi hareketinin han-gi noktaya geldiğini hep birlikte gördük. Yeni yasaldüzenlemeler bu anlamıyla sendikaları yasal prose-dür labirentinde kaybetmeyi amaçlıyor. İşçi müca-delesini “sendikacılık” olarak algılayıp kapitalist dü-zenin koyduğu kurallarla oyun oynamaya devamedecek olan işçi örgütleri daha baştan işçilerin de-ğil sermaye düzeninin genel çıkarlarına hizmet edi-yor olacaklardır.

Yeni yasal düzenlemelerin kurduğu pusuyu gö-rüp 2013 yılında yeni bir mücadele ve örgütlenmeçizgisi yaratma konusunda cesur adımlar atan işçiörgütleri bize eşitlik ve adalete dayalı bir yeni birdünyanın müjdesini verebilirler. Gelecek oyunu ku-ralına göre oynayanların değil “oyun bozanlık” ya-panların olacaktır…

2013 yılı başında Kozlu’nun yüreğimize düşenhüznü cam işçilerinin ve sağlık emekçilerinin bilinçve cesaretiyle isyana dönüşüyor. Hoş geldin isyangünleri!

2013: Hüznümüz vedirencimizle merhaba

TTeekknnooppaarrkkiişşççiilleerriinneessaallddıırrıı

Dört aylık ücretlerinialamadıkları için

eylem yapan İstanbulTicaret Odası (İTO)Teknopark işçilerine 4 Ocakgünü polis saldırdı.

İTO önünde sabah saat-lerinde biraraya gelenişçilere, direnişteki Abdi İb-rahim işçileri ve HEY Teks-til işçileri de destek verdi.İşten çıkarmaların birincisorumlusunun İTO olduğubelirten işçiler haklarını ala-na kadar İTO önünde bek-leyeceklerini duyurdu. İşçi-ler İTO önündeki yolu trafi-ğe kapatınca polis saldırdı.

TTaakkssiimm PPrroojjeessii’’nnddeeiişş kkaazzaassıı

Abdi İbrahim’in İstanbulHadımköy’deki fabrika-

sı’nda “İlaç fiyatlarının azal-ması ve şirketin zarar etme-si” gerekçesiyle 15 işçi 26Aralık günü işten çıkarıldı.İşten çıkarılan 3 işçi 27 Ara-lık günü direnişe geçti.

Firmanın İstanbul Mas-lak’taki fabrikasında da iştençıkarmalar olduğu son aylar-da 180 işçinin işten çıkarıldı-ğı öğrenildi.

Fabrikada 7 ay önce var-diya sistemine geçildiği, ar-dından bazı esnek çalışmauygulamalarının başladığı,firmanın, fason firmalarıüretime soktuğu öğrenildi.

DHL işvereni,sendikalaşmayı

engellemek için Hak-İş’e bağlı Taşıma-İşsendikasını işyerine da-vet etti. Taşıma-İş’i iş-yerine çağırmakla kal-mayan işveren kendiarabalarıyla işçilerin birkısmını notere götürüpparasını vererek

Ankara ve Samsun’daTaşıma-İş’e üye yaptı.Samsun’da Taşıma-İş’eüye olan 18 işçi anındaistifa ederekTÜMTİS’e üye oldu.Ankara’daki üyeliklerDHL Müdürü’nün “YaTaşıma-İş’e üye olursu-nuz ya da yarın işbaşıyapamazsınız” tehdidiile gerçekleşti.

TÜMTİS, 5 Ocakgünü bir açıklama yapa-rak Hak-İş’e “İşverenintaşeronu olma”çağrısında bulundu.

AAbbddiiİİbbrraahhiimm’’ddeeddiirreenniişş vvaarr

Taksim Projesi’ndeçalışan işçiler, bir arka-

daşlarının şantiyedeçalışırken yaralanmasınatepki gösterdi.Arkadaşlarının yaralan-masının nedenini şantiyedegüvenlik önlemlerininalınmaması ve inşaatınhızlandırılmaya çalışmasıolarak gören işçilerellerindeki sopa ve kürekler-le Taksim İlk YardımHastanesi’ne doğruyürüyüşe geçti.Arkadaşlarının yanına has-taneye gitmek isteyen işçiler,Taksim Meydanı’nda polistarafından gözaltına aldı.

T ürkiye’de emekçi-lerin ücretininbelirlendiği iki

temel süreçten birisi olanasgari ücretin belirlenmesisürecini geride bıraktık.Sendikal hareket açısın-dan değerlendirildiğindesadece işyeri toplu sözleş-melerine odaklı bir örgüt-lenme ve mücadele çizgisi-nin kendi krizinin açığaçıktığı; üye, toplusözleşme, aidat eksenindeşekillenen ve gelenekselsendikal anlayış olaraknitelenen bu sendikalçizginin bugün artıkkadrolu-güvenceli işçilerinhaklarını da koruyamazhale geldiği görülüyor.

On yıldır Türkiye’de sı-nıfın yeni ve en dinamikbileşenini oluşturan gü-vencesiz işçiler içinde ör-gütlenen ve eksenine taşe-rona karşı mücadeleyialan sendikamız DevrimciSağlık-İş açısından toplupazarlık hakkı deyince, sa-dece işyeri toplu sözleşme-leriyle sınırlı olmayan birtoplu sözleşme düzeneğiöncelik kazanıyor: Asgari

ücretin belirlenmesi.Türkiye’de 16 milyon

kayıtlı ücretli çalışan varve bu işçilerin yüzde 47’siasgari ücretle çalışıyor.Geri kalan kayıtlı ücretliemekçiler ve sayılarının 5milyonu aştığı tahmin edi-len kayıt dışı çalıştırılanlaraçısından da asgari ücrettemel bir ölçüt.

Milyonlarca işçi ve on-ların ailesinin geçim koşul-ları asgari ücretle beraberbelirleniyor. Asgari ücre-tin bu niteliği, belirlenmesürecini, bir toplu pazarlıksürecine yani devletin top-lumla yaptığı en büyüktoplumsal sözleşme süreci-ne dönüştürüyor. Üstelikbu pazarlık yalnızca asgariücretle çalışanları değil,ücreti asgari ücret baz alı-narak belirlenen kadrolu,kadrosuz, yarı zamanlı,tam zamanlı çalışan tümemekçileri ilgilendiren birniteliğe sahip. Asgari ücre-tin insanca yaşanacak birgelir düzeyi olarak tanım-lanması, asgari ücretiemeğin yeniden üretimalanını ve doğal olarak ev

içi emeği görmezden geli-nen kadınları da doğrudanilgilendiren bir konu hali-ne getiriyor.

Sınıf mücadelesi açısın-dan hem tarihsel bir kaza-nım hem de güncel bir ça-tışma alanı olarak öne çı-kan asgari ücret, üyeleri-nin neredeyse tamamı as-gari ücretle çalışan sendi-kamız için daha yakıcı birkonu haline geliyor.

Tüm emekçileri ilgilen-diren asgari ücret tespitgörüşmeleri bu haliylemilyonlarca emekçiyi açlıkve yoksulluk sınırının al-tında yaşamaya mahkumeden bir düzenek oluyor.DİSK-AR’ın 2012 yılıAralık ayı raporuna göre 4kişilik bir ailenin açlık sını-rının 1061 TL, yoksulluksınırının 3354 TL olduğuTürkiye’de, 2013 yılı içinemekçiye uygun görülenasgari ücret 801 TL oldu.

Asgari ücret, bugün iş-çilerin söz hakkının olma-dığı, neoliberalizmin eme-ğe karşı saldırı stratejisininbir parçası olan sınıf içi re-kabetin derinleştirildiği bir

anlayışla belirleniyor veuygulanıyor. Asgari ücre-tin antidemokratik ve top-lumsal denetime tabi ol-mayan belirlenme süreciniemekçilerin doğrudan sözve karar sahibi olduğu birtoplu pazarlık sürecine dö-nüştürmek, asgari ücretmücadelesinin önemli birayağını oluşturmalıdır.

Ayrıca, eğitimden sağlı-ğa, ulaşımdan enerjiye ka-dar tüm yaşamsal alanla-rın piyasalaştırıldığı ve buhizmetlerin paralı hale ge-tirildiği günümüzde asgariücret tartışması eğitim,sağlık, ulaşım, barınma gi-bi temel hizmetlerin para-sız olması talebi ile de içiçe geçiyor.

Asgari ücretin bugününsınıf mücadelesi açısındananlamı göz önüne alındı-ğında bizlere düşen görevçok açık ve seçik ortaday-dı. Artık bir ortaoyununadönen ve hiçbir meşruiyetikalamayan Asgari ÜcretTespit Komisyonu toplan-tılarının yapıldığı aralıkayında işyerleri, kent mey-danları ve sokaklar eylem

alanlarına dönüştü. Asgariücretin belirlendiği günÇalışma Bakanlığı önüinsanca yaşayacak asgariücret talebimizihaykırdığımız mücadelealanı oldu.

Bu haklı ve meşru talepkarşısında her yıl asgariücretin belirlendiği Çalış-ma Bakanlığı’nın kapısı,polis ablukası ile bize karşı“korunsa da” sermayenintaşeron düzeni karşısındaişçi sınıfının insanca yaşammücadelesi, Bakanlığındokuzuncu katından salla-nan bir pankart, patlayanbir yumurta ya da barikat-ta direniş oluyor. İşçi sınıfıköleliğe karşı isyanını, ya-şamı ve tüm değerleri üre-tir gibi kendi bağrından çı-kardığı en yaratıcı biçim-lerde ifade ediyor.

Geleceğimizin ihalemasalarında pazarlanma-sına izin vermediğimiz gi-bi, emeğimizin karşılığınıda hükümet bürokratları,sermaye temsilcileri vesendikal bürokrasinin ka-ranlık toplantı masalarınateslim etmeyeceğiz.

Türk Mühendis ve MimarOdaları Birliği (TMMOB),

mühendis, mimar, şehirplancılarının 2013 yılı asgariücretini belirledi. 2700 TL brütolarak belirlenen asgari ücretSGK’ye bildirildi.

TMMOB’nin SGK ile yaptığıprotokol gereği SGK, primbedelleri üzerinden denetimebaşlayacak. Eksik bildirimlersorgulanacak. Ayrıca TMMOBve bağlı odalar belirledikleri

asgari ücretin, insanca yaşamücreti olarak hayata geçmesiiçin çalışma programlarıoluşturup, kendi denetimlerinikendileri yapabilecek.

Her oda, üyelerinin bilgi-lerinden faydalanarak SGKprim bedellerini görebiliyor.2700 TL’nin altında yatan prim-ler SGK’ya bildirileceği gibidoğrudan işyeri de uyarılabile-cek.

Politeknik, tüm ücretli

mühendislere çağrı yaparak2700 liranın altındaçalışmamalarını söylüyor.TMMOB tarafından belirlenenasgari ücretin altında ücret alanücretli mühendislerin, bağlıbulundukları odalarla irtibatageçmesi gerektiğini belirtenPoliteknik, asgari ücretmücadelesinin insanca yaşaya-cak ücret mücadelesinin iler-lemesi için önemli bir adımolduğunu söylüyor.

‘Asgari ücretin altında çalışma!’

� İstanbul Karaköy’dekigenelevlerde çalışan kadınlar 4Ocak günü eylem yaptı.Seks işçileri, genelevlerinkapatılmaya çalışıldığını vekendilerine yeni yer gösterilme-diğini belirterek kapatmalarınGalataport projesiyle ilgiliolduğunu ifade etti.

SSeekkss iiflflççiilleerrii ‘‘ggüüvveennccee’’ iisstteeddii� Cumhuriyet gazetesi çalışanlarıüç yıldır maaşlarına zam alama-yınca 4 Ocak günü gazetenin bah-çesinde yönetimi protesto ederekiş bırakma eylemi yaptı. Ankarabürosu da eyleme destek verdi.Basın-İş, yeni sendikalar yasasısonrasında gazetecileri deörgütlenmeye çağırıyor.

CCuummhhuurriiyyeett hhaabbeerr yyaappmmaadd››� İŞKUR, Türkiye genelinde 4/Dstatüsündeki 817 meslek danışma-nını 1 Ocak’ta işten çıkardı. İŞ-KUR 2011’de, iş ve meslek danış-manlığı hizmetlerini yaygınlaştır-mak için iş ve meslek danışmanla-rı sayısını artıracağını açıklamış,Nisan 2012’de 2 bin, Ağustos2012’de de 817 kişiyi işe almıştı.

‹‹fifiKKUURR’’ddaann iiflflssiizzllii¤¤ee ddeesstteekk

Asgari ücret mücadelesi

DHL’de Hak-İşpatron el ele

KTÜ Farabi Hastanesi sa€l›k iflçileri direnifli

Trabzon’daki KaradenizTeknik Üniversitesi Tıp FakültesiFarabi Hastansi’nde iştençıkarılan 68 sağlık işçisi 2 Ocakgünü hastane önünde direnişegeçti.

Taşeron şirket bünyesindeçalıştırılan 68 temizlik işçisi ve 17güvenlikçi, işten çıkarıldıklarını 2Ocak günü cep telefonumesajıyla öğrendi. Hastaneyönetimi önce “Biz değil taşeronşirket işten çıkardı” dese deardından “Kamunun ihtiyacı” ve“tasarruf” gibi gerekçeler önesürdü. Hastane yönetimi, kıdemtazminatlarını en kısa süredeödeyeceğini belirtse de hiçbirihbar yapılmadan işten çıkarılan

işçiler, yönetimin sözlerini güve-nilir bulmuyor.

Yıllık izin hakları dahikullandırılmayan işçiler, her ihale

döneminde üniversite yönetimitarafından işten çıkarılıp yenişirkette işe başlatılıyordu.

Şimdiye kadar hiçbir sendika

deneyimi olmayan, 10 yıldanuzun süre taşeron şirketlerbünyesinde çalıştırılan işçilerdirenişle birlikte Devrimci Sağlık-İş ile tanıştı. Dev Sağlık-İş ileberaber işçiler direniş çadırıyla datanıştı. İşçiler, Dev Sağlık-İşGenel Başkanı Arzu Çerkezoğlu,Dev Sağlık-İş üyeleri ve Trabzonmuhalefetinin desteğiyle 7 Ocakgünü hastane bahçesine direnişçadırı kurdu.

Çadır 7 Ocak gecesi güven-likçiler tarafından söküldü.Direniş çadırını yeniden kuran veişe geri dönene kadar direnişleri-ni sürdüreceklerini söyleyenişçilere Trabzon muhalefetinin deyoğun desteği var.

Asgari ücretin belirlendi¤i gün, Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤› polistaraf›ndan korunmas›na ra¤men, iflçiler polis barikatlar›n› aflt›, bakanl›kbinas›na pankart ast›, iki bakan da iflçilerin att›¤› yumurtalar›n hedefi oldu

‘Siz tokken biz açız’

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Devrimci Sağlık-İş Yönetim Kurulu, insanca yaşamayayetecek asgari ücret mücadelesini işçi sınıfı açısındanHalkın Sesi’ne değerlendirdi

Page 9: 174'ncü Sayı

SERMAYEHalk›n Sesi

910 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

B üyükşehirler başta olmaküzere, arsa rayiç bedeliyüksek olan yerlerdeki

tüm konutları “lüks konut” kabuleden ve KDV’sini yüzde 1’denyüzde 18’e kadar çıkaranBakanlar Kurulu kararı, sek-törünün gündemine bomba gibidüştü. Bu karardan en fazlamarkalı konutlar etkilenecek.Çünkü eskiden 150 metrekareninaltındaki tüm konutlardan yüzde1 vergi alınıyordu ve bumetrekarenin altındaki daireler,büyük inşaat şirketlerinin en fazlaürettiği ve sattığı konutlardı.

Türkiye’nin önde gelen inşaatşirketlerinin patronları bu kararatepki gösterirken Zaman gazetesibu rahatsızlığa sayfalarında genişyer ayırdı. Zaman’ın konuya ilgisiboşuna değil. Zira inşaat patron-

larının tepkisinin en önemlinedenlerinden biri, bu kararlainşaat patronlarının TOKİ’ye (vedolayısıyla bağlı olduğuBaşbakan’a) daha fazla bağımlıolması. Çünkü TOKİ ve TOKİortakları bu KDV artışından muafkalacak, büyük bir rekabet gücüelde etmiş olacaklar.

İnşaat Müteahhitleri Konfede-rasyonu Genel Başkanı Tahir Tel-lioğlu, TOKİ’nin şirketlerle ortak-lık kurarak 1 milyon liralık süperlüks konutlar ürettiğine dikkat çe-kerek, yeni KDV uygulamasındaTOKİ’nin dışarıda tutulmasını“haksız rekabet” olarak nitelen-dirdi. Afet yasası kapsamındakikentsel dönüşüm alanlarında dalüks konut üretileceğine dikkatçeken Tellioğlu bu konutlarda dayüzde 18 KDV uygulanmasını, da-ha genel olarak da TOKİ’nin sos-yal konut dışındaki faaliyetlerini

durdurmasını istedi.

STOKLARI ER‹TECEKKarara tepkiler gelse de bu

karar elinde konut stoku birikmişfirmaları kısa vadede rahatlata-cak. Çünkü 2013’de ruhsatıalınmış konutların ciddi orandapahalılaşacak olmasının,öncesinde üretilmişlere yönelikbir talep canlanması yaratmasıbekleniyor. Daha önceden ruhsatıalınmış 700-800 bin arasındakonut satılmayı bekliyor. Firmalar“KDV’si yüzde 1 olan son konut-lar” şeklinde reklamlar yaparakkonut almayı düşünenlerin talep-lerinin öne çekilmesi için uğraşveriyorlar. Sektörün devlerindenSinpaş GYO İcra Kurulu BaşkanıÖmer Faruk Çelik “2013’te eskiruhsatlı konutları satarız, 2014 ve2015 yılındaki satışlarda düşüşolur” diyerek durumlarını

açıklıyor. Bahsedilen 700-800 binkonutun büyük bir bölümünün iseTOKİ’ye ve bir TOKİ kuruluşuolan Emlak Konut’a ait olduğubiliniyor. Ortalama yılda 400 binolan konut talebinin bir şekildeartırılarak eldeki stokların hızlabitirilmesi şart görünüyor.

Ancak elinde stoku az olanlariçin durum çok parlak değil. Özel-likle proje üzerinden, yani maketgöstererek konut satan, kendifinansmanını bu şekilde sağlayanfirmaları, KDV artışı daha fazlaetkileyecek. Çünkü bu şirketleryeni proje yapıp para toplamayakalktıklarında yüzde 18 yüksek birmaliyetle karşılaşacaklar.Dolayısıyla fiyatlar yükselecek,satışlar düşecek. Bunların dabaşında Ağaoğlu geliyor. NitekimAli Ağaoğlu “Yumurta almak içintavuğu kestiler. KDV artışı sek-törü beklenenden daha olumsuz

etkileyecek” diyerek karara tepkigösterdi ve TV kanallarını dolaşıpağlamaya başladı.

Çevre ve Şehircilik BakanıErdoğan Bayraktar "Konut KDVartışında geri adım atmak yok"diyor ancak “konutlar paha-lanacak” söylemiyle eldeki konut-ların satılmasının ardındankararın geri alınmasını bekleyenşirketler var. Bu hamlenin kalıcıolduğunu düşünenler ise meseleyi,AKP’nin inşaat şirketlerini kendiçizdiği koşullarda ortaklığa zorla-masına bağlıyor. TOKİ ileortaklık kuranların bu vergidenmuaf olması dışında, inşaat şirket-lerinin bir “yırtma” yolu da AfetYasası kapsamında “riskli” kabuledilen binaları ve alanlarıyenileme projelerine girmeleri.Yani inşaat patronları için TOKİve kentsel dönüşüm “mecburigüzergah” olacak.

Urfa Viranşehir'de top-lu açılış törenine katı-

lan Tayyip Erdoğan, “ka-çak elektrik haramdır” de-di. 30 Aralık’taki konuşma-sında Erdoğan halka şusözlerle seslendi: “Herhal-de elektriği kaçak kullan-mayacağız değil mi? Çünküsiz haramı helali çok iyi bi-lirsiniz. Ben inanıyorum kiViranşehirli kardeşimingırtlağından haram geçmez.İnşallah geçmeyecek.”

Erdoğan’ın fetvasınınnedeni halkın “günaha gir-mesinden” değil, özel elek-trik dağıtım şirketlerininzarara girmesinden kork-ması. Çünkü bu bölgedekikayıp kaçak oranı yüzde 64ile Türkiye’nin en yüksekseviyesinde. Daha önemlisi

bölgedeki Dicle ElektrikDağıtım A.Ş. (DEDAŞ)ihalesi için şubata kadarteklifler gelecek ve kayıpkaçak oranlarının azalmasıteklifleri yükseltecek.DEDAŞ ihalesi 2010’da ya-pılmış ancak ihaleyi alanortaklık kriz nedeniyle yü-kümlülüklerini yerine geti-remeyince iptal edilmişti.

Erdoğan, ihale öncesikaçak elektrik kullanımınharam olduğuna dair fetvaverirken, hükümet aksiyöndeki mahkeme kararla-rına rağmen elektrik şirket-lerinin sayaç okuma bedelialmalarına, kayıp-kaçak be-delini elektrik birim fiyatı-nın içine ekleyerek tahsiletmelerine dair hiçbir ön-lem almıyor.

Son günlerde kazandı-ğı özelleştirme ihale-

leriyle ve hükümetten al-dığı askeri projelerlekeyfi yerinde olan Koçgrubu, “kriz” bahanesiy-le işçi çıkarmaktan geridurmuyor.

TOFAŞ’tan bin işçiatılırken bu rakamın1800 kişiye çıkacağı söy-lentileri dolaşıyor.TOFAŞ iştençıkarmalara gerekçeolarak “2012 yılındaAvrupa ihraçpazarlarında görülenzayıf talebin 2013 yılındada devam etmesininbeklenmesi”ni gösterdive şirketin 7 Ocak’tanitibaren üretimde 2vardiya düzeninegeçeceğini duyurdu.

Koç grubu krizgerekçesiyle Arçelik’in

Eskişehir ve Çayırovafabrikalarından datoplam 250 işçiyi iştençıkardı.

KR‹Z D‹YOR AMA…Kriz gerekçesiyle

tenkisata giden Koç

grubu bir yandan dabüyük yatırımlaragirişiyor.

Bunların başında daaskeri projeler geliyor.2011 yılının Kasımayında TSK için tasar-lanan Altay tankının ilk

prototipini tanıtan veüretime başlayan Koçgrubu, 6 yeni savaşgemisinin yapımı işini dealdı. Karar, BaşbakanTayyip ErdoğanBaşkanlığı’nda 4 Ocak’tatoplanan Savunma

Sanayii İcra KomitesiToplantısı’nda alındı. 6geminin seri üretiminiKoç grubuna bağlı RMKMarine Gemi YapımSanayi isimli şirketyapacak ve bu projeninbedelinin 1.5 milyardoları bulması bekleni-yor.

Bunun yanı sıraTürkiye’nin ilk uçakgemisi için de Koçgrubunun çalışmalarıdevam ediyor ve büyükbir olasılıkla bu “ihale”de Koç’a kalacak gibi.Boğaziçi ve Fatih SultanMehmet köprüleri ilesekiz otoyolu kapsayanözelleştirme paketininAralık ayında yapılanihalesini de Koç grubu,Ülker ve Malezyalıortağı ile beraberkazanmıştı.

UMAR KARATEPE

Finansbank’ın eski sahibi, Özyeğin Üniversitesi kuru-cusu, 3 milyar dolarlık serveti ile Türkiye’nin en zen-

gin “adamı” Hüsnü Özyeğin’in Türkiye ekonomisinideğerlendiren açıklamaları, sermaye ile AKP’nin nedeniyi anlaştığını açıkça ortaya koydu.

Anadolu Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Özyeğin, Tür-kiye’de işlerin iyi gittiğini ve sürecin son derece sağlıklıyönetildiğini söyledi. Sözlerine Avrupa ekonomilerini de-ğerlendirerek devam eden Özyeğin, Avrupa’nın bu yılyaptığı parasal genişlemelerin işe yaradığını ve finansalrisklerin azaldığını söylerken Avrupa’ya iş kanunlarında,sosyal alanlarda “reformlar” yapması için tavsiyelerdebulunmaktan da geri durmadı. Özyeğin’in “reform” diyeadlandırdıklarının gerçek anlamının, krizin bedelini halkafatura etmek olduğunu, övgüler yağdırdığı Türkiye eko-nomisinden ve mali disiplinden iyi tanıyoruz. Avrupa’nınpolitik olarak, bahsettiği reformları yapma niyetinde ol-madığını da sözlerine ekleyen Özyeğin belli ki İspanya’dave diğer birçok ülkede sokağa çıkan halkın yarattığı poli-tik baskıyı kastediyor olsa gerek... Avrupa’da krizin bede-lini halka ödetmek isteyen sermayenin, hükümetleri tamkontrolüne alamamasında emekçilerin politik gücü vesokağın gücü etkili oldu. Türkiye’de de krizin bedelinihalka ödetmek isteyenler benzerşekilde, tek halledemedikleri şeyolarak sokağı gösteriyorlar.

Türkiye ekonomisini ve ekono-mi yönetimini öven Özyeğin,zenginliğini hükümetlerle kurduğuyakın ilişkilere borçlu. 4 Şubat1994 tarihinde yayınlanan DevletDenetleme Kurulu’nun raporunagöre devalüasyondan önceMerkez Bankası’ndan yüklü mik-tarda döviz alan iki bankadanbirisi Özyeğin’in kurduğuFinansbank idi. Tansu Çiller’eyakınlığıyla bilinen Özyeğin, buhaberin kendisine öncedenfısıldanmasıyla bir gecede ser-mayesine sermaye kattı. Kurduğubankasını devlet desteğiyle ihyaederek, Türkiye’nin en zengin adamı oldu.

Finans piyasalarında bu gibi vurkaçlarla sermayebirikimini katlayan Özyeğin, Anadolu Ajansı’na verdiğidemeçte finans oligarşisinin büyümesi için yine devletegörevler biçiyor. Finans piyasalarında dönecek büyükoyunların, spekülasyonun hangi reel sömürü ve yağmaalanlarından türeyeceğine işaret ediyor. ÖzyeğinTürkiye’de önümüzdeki dönemlerde yatırım yapılabile-cek, kar getirecek ve finans kesimini de ihya edeceksektörler olarak enerji ve eğitimi gösteriyor. AKP’ninnükleer santral gayretini överken, doğayı katleden, tümsuları ticarileştiren hidroelektrik santralleri kurtarıcı ilanediyor. Enerji şirketlerinin artan karlılıkları sayesinde bor-saya daha çok girdikleri takdirde borsanın endeks olarakartmakla yetinmeyeceğini aynı zamanda büyüyeceğinisöylerken bunun yolunun da enerji şirketlerinin “halkaaçılmasından” geçtiğini belirtiyor. Zaten Özyeğin’in de-ğerlendirmesi boyunca “halk” kelimesi sadece, doğanınyağması üzerinden dönecek spekülasyonun öznesini an-latırken kullanıyor. Öyle ya, bir finans oligarkının gözün-de herkes piyasa oyuncusu.

Özyeğin’in geleceğin sektörü olarak gösterdiği eği-timde de yabancı öğrencilerin Türkiye’ye daha çok gel-mesini ve dolar getirmesini, yani eğitimin uluslararasıhizmet ticaretinin parçası olmasını öneriyor. Özyeğin,Çin’den ABD’ye okumaya gidenlerin yılda 5 milyar dolarbıraktıklarını söylüyor. Özyeğin eğitimin sermaye için birdiğer işlevini de Araştırma-Geliştirme harcamalarının ar-tırılması sayesinde tank, tüfek imal edilmesi olarak anla-tıyor. Ha bir de, İstanbul’un finans merkezi olması içingerekli “kalifiye” insanların da yetiştirilmesi gerektiğinisözlerine ekliyor. Yani finans sektörünün ihtiyaçduyduğu işgücünü yetiştirmek açısından da eğitim kritikbir öneme sahip.

Özyeğin “daha çok HES, daha çok nükleer santral,eğitimin daha çok ticarileşmesi ve sermayenin hizmetinesunulması” için Anadolu Ajansı’na mülakat verirken,inşaat sektörünün yarattığı fırsatlardan da bahsetmedengeçmiyor.

İşin özü halkın hakları adına ne varsa Özyeğin içinborsada arz edilecek birikim ve fırsat kapıları. Onlar nasılsermayeyi borsalarıyla çoğaltacaklarsa, bizler de hak-larımızı sokakta çoğaltacağız.

EnginDuran

[email protected]

2011 y›l›nda yüzde 11.5 büyürken 2012’debüyüme oran› yüzde 1’e düflen inflaatsektörü hükümetin yeni bir karar›yla fenasars›ld›. Baflbakan’a ba¤l› TOK‹ ileortakl›k kurmadan üretilen ve kentseldönüflüm kapsam›nda olmayan konut-lar›n KDV’si yüzde 1’den yüzde 18’eyükseltildi.

Devletten milyarlarca dolarlık ihaleler alan Koç, “krizvar” diye sızlanarak 1250 işçisini kapı önüne koydu

AKP yemliyor Koç saldırıyor

Kaçak elektrikharammış yafahiş elektrik?

Türkiye ile Birleşik ArapEmirlikleri şirketi TAQA

arasında, Afşin-Elbistan kömürhavzasında elektrik santralı yapımınıiçeren anlaşma, 3 Ocak’ta imzalandı.Anlaşma Afşin-Elbistan KömürHavzası'nda yeni santrallerin inşa

edilmesini, işletilmesini, moderni-zasyonunu ve yeni kömür sahalarınıngeliştirilmesini öngörüyor. Bufaaliyetlerin yürütüleceği alanlarınacele kamulaştırılmasına dair kararda alelacele çıkarıldı.

Yeni madenlerin açılacağı ve üze-

rine fabrikaların kurulacağı kömürhavzasında, Şubat 2011’de meydanagelen göçükte toprak altında kalan 9işçiye ise halen ulaşılmış değil. Kaza-dan sonra bir süre arama kurtarmaçalışması yürütülmüş, daha sonraaramalar kesilmişti.

‹nflaattaKDV oyunu

Orada dokuzişçi yatıyorOrada dokuzişçi yatıyor

Koç grubunun kitlesel iflten ç›kar-malara bafllamas›n›n ard›ndan, TürkMetal sendikas› da patron a¤z›ylakonufltu. Türk Metal Sendikas› 3 No'lufiube Baflkan› Zafer Öztürk, 2011 y›l›ndasiparifllerin artmas› üzerine fabrikayayaklafl›k bin sözleflmeli elemanal›nd›¤›n›, siparifllerin azalmas› üzerinesözleflmelilerin iflten ç›kar›ld›¤›n› savun-du ve “2013 böyle geçecek” dedi.

Türk MetalKoç gibi

GAYRİMENKUL YATIRIMORTAKLIĞI (GYO)

Baş müteahhit Erdoğan

GYO’lar ekonomidekifinanslaflma sürecinininflaat sektöründekiyans›mas›d›r. Bu flirketlermüteahhit de¤ildir,müteahhitlere kaynaksa¤layarak ifl yapt›ranfinans kurumlar›d›r.Mustafa Sönmez’in ifade-siyle “AKP rejiminininflaat baronlar›” olanGYO’lar›n hisseleri borsa-da sat›l›r, onlar da bor-sadan toplad›klar› para-larla inflaat yat›r›mlar›nakaynak aktar›r.

Müteahhitlere ifl verir,onlar da ifli bölerek iriliufakl› inflaat firmalar›nayapt›r›r. O firmalar daküçük tafleron ekiplerineifli ihale eder. Bu zincirinen tepesinde finansaltekel, yani GYO vard›r.Türkiye’deki 24 GYO’nunen büyü¤ü TOK‹ ifltirakiolan Emlak Konut’tur vesektörün üçte birini kon-trol eder. TOK‹ ise bi-lindi¤i gibi BaflbakanErdo¤an’a ba¤l› birkurumdur.

Sermayenin a¤z›ndan

bal daml›yor

Page 10: 174'ncü Sayı

S ağlık Bakanı RecepAkdağ 'Üreme SağlığıYasa Taslağı'na ilişkin

çalışmaların tamamlandığınıaçıkladı. Geçtiğimiz yıl ma-yıs ayında Başbakan Erdo-ğan’ın “Kürtaj bir cinayet-tir” açıklamasıyla başlayankürtaj tartışmaları sırasında,kadınlar birçok ilde kitleseleylemler örgütleyerek kürtajhakkını ortadan kaldıracakdüzenlemeye karşı sokaklar-da yanıt vermişti. Kadınla-rın başbakanın açıklamala-rından sonra süren tepkisiAKP’ye geri adım attırdıancak kürtaj hakkına yöne-lik saldırılar fiili olaraksürdü.

“DEVLET KÜRTAJOLDU⁄UM ‹Ç‹N CEZALANDIRDI”Gazeteyi yayınahazırladığımız günlerde kür-taj hakkının fiilen ortadan

kaldırılmasıyla ilgili bir olaydaha yaşandı. Eda K.B.’ninGazeteci Ayşe Arman’agönderdiği mektup, kürtajhakkına yönelik fiili saldırı-lardan birini gözler önüneserdi. Kürtaj yaptırmak içinAile Planlama Merkezi’negiden Eda azarlandı ve aşa-ğılandı. Kürtajın devlet has-tanelerinde narkozsuz, ağrıkesicisiz yapıldığı Eda’yasöylenmedi. Narkoz verilip,uyutulmayı beklerken,başka üç kadınla birlikte

aynı odada canlı canlı kürtajyapıldı. Kadınlardan biri“Kocam…” diye bir şeyleranlatmaya çalışırken, doktor“Altına yatmayı biliyor-sunuz” ama dedi. Eda mek-tubunda kürtaj istediği içindevletin kendini bu şekildecezalandırdığını belirtti.AKP, fiili olarakgerçekleşen bu saldırılarıyasal olarak garanti altınaalmak için düğmeye bastı.Akdağ’ın “Önümüzdekigünlerde Bakanlar

Kurulu’na sunacağız” dediğitaslak, kadınların sokaklar-daki tepkisi sonucu kürtajhakkını doğrudan kaldırmı-yor ama kürtaj isteyen ka-dınları vazgeçirmeye dayalıbir dizi uygulamayı içeriyor.Akdağ, yeni düzenlemeylekürtaj için bir sağlık kurulu-şuna giden kadının, yetkinbir ekiple ön görüşme yapa-cağını ve sonrasında kadınave ailesine 2-3 gün düşünmesüresi verileceğini açıkladı.Buna göre, kürtaj kararınıverip hastaneye gitmiş birkadının, kararına saygıduyulmayıp, yenidendüşünmesi istenecek. “Öngörüşmede” kadınlarpsikolojik baskıya maruzkalacaklar. Taslakta isteğebağlı kürtaj için 10 haftalıksüre korunurken, bununtam teşekküllü devlet has-tanelerinde yapılması şartıgeliyor. Bu madde tamteşekküllü devlet hastane-sine erişim olanağı olmayan

pek çok kadının kürtajhakkını sınırlıyor. Taslak“kürtaja karşı olan hekim‘ret’ hakkına sahip olacak vehastasını başkameslektaşına yönlendire-cek” diyor. Bu düzenle-meyle hekimler baskı altınaalınırken şu an pek çok has-tanede fiilen yasak olan kür-taj tamamen ortadankaldırılıyor. Bakan Akdağ,kürtaj öncesi anne-babayabebeğin kalbini dinletecekdetaylı uygulamalarınkanunda yer almayacağınıifade etti ancak, "Bu husus-ta dünya uygulamalarıylabirlikte bizim bilimsel ku-rumlarımızla karar vereceği-miz bazı uygulamaları yö-netmelikle düzenleyeceğiz.Kanun bu kadar detaylı ol-maz" diye konuştu.

BU YASAYA ‹Z‹N VERMEYECE⁄‹ZAkdağ’ın kürtaj açıkla-malarına karşı kadınların

görüşlerine başvurduk.Halkevleri Kadın SekreteriDilşat Aktaş son düzenlemeile kadınların kürtaj hakkınayönelik ciddi bir saldırıylakarşı karşıya olunduğunusöyledi. Kadınların budüzenlemeye de yine sokak-ta yanıt vereceğini söyleyenAktaş, “Yasa meclise geldi-ğinde yeniden çıkacağız kar-şılarına. Davetiniz kabulü-müzdür. Kürtaj yasasını çö-pe atacağız” dedi. SosyalistFeminist Kolektif’ten Naci-de Berber yasanın aslındakürtajı sınırlandırdığını be-lirtti. Berber, “AKP asılnedeni görmeden yineetrafından dolanıyor çünküasıl nedeni görmekkadından yana politikalarüretmeyi gerektirir kihükümetin bu taraklardabezi olmadığını uzunzamandır deneyimliyoruz.Ama mücadele etmeyedevam ediyoruz” dedi.

AKP’li MamakBelediyesi’nin, kocası

tarafından öldürülen ZülfüÖztürk’ün adını alan ZülfüKadın Yaşam Parkı’natahammülü yok. Mamaklıkadınların, kadına yönelikşiddete dur demek ve kocasıtarafından öldürülenZülfü’nün adını yaşatmakiçin 18 Kasım’da yaptığı biretkinlikle taktığı tabela,Mamak Belediyesi

tarafından ikinci kezsöküldü. Kadınlar aynı güntabelayı tekrar yerleştirdi.Mamaklı kadınların parkınadının değiştirilmesi içinverdikleri dilekçelereBelediye Başkanı MesutAkgül yazılı bir açıklamayla“Böyle çözemeyiz, her şeyeğitimle çözülür” diye yanıtverdi. Akgül, Mamak Beledi-yesi’nin ‘Aile Okulu Projesi’ile boşanmalardaki artışı

engelleyeceğini, yine aileiçindeki sorunları çözmeküzere uzman kişilertarafından eğitim verileceğinisöyledi. Kadınlar parkıntabelasının sökülmesine veAkgül’ün açıklamalarınakarşı belediye önünde eylemyaptı. Taleplerinin görmez-den gelindiğini söyleyenkadınlar, Akgül’ün çözümolarak sunduğu Aile OkuluProjesi gibi yolların şiddeti

daha da derinleştirdiğinisöyledi. Parkın kadınlaraçısından yaşam simgesihaline dönüştüğünü belirtenkadınlar, Akgül’ün binlercekadını yok saydığını söyledi.“Bizler yaşam hakkımızınsimgesi olan bu parka sahipçıkmaya devam edeceğiz”diyen kadınlar Akgül’eseslendi: ‘Kadın düşmanlığıyapma, görevini yap! Aksitakdirde iki elimiz yakanda!’

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı2012 yılında dayanışma

merkezine başvuran 1000’in üzerindekadının aldığı sosyal, psikolojik vehukuksal destek hakkında bir raporyayınladı. Raporda, hükümetin kadınakarşı şiddetle mücadele için 2012’deçıkardığı 6284 sayılı yasanın uygulama-da sınıfta kaldığı, hem kadınlar hem deonlarla beraber şiddete maruz kalançocukları için koruyucu olmadığıraporda yer aldı. Sığınaktan genel veözel destek alan kadınlar; iş buldular,hukuksal-psikolojik destek aldılar veyaçocuklarını koruma altına aldılar.Çocuklarsa pedagojik destek, okuldesteği, tıbbi destek, eğitim ihtiyaçlarıiçin teknik ve maddi destek aldılar.

23yaşındaki Jyoti Singh Pandey,Hindistan'ın başkenti Yeni

Delhi’de, 16 Aralık’ta erkek arka-daşıyla bindiği otobüste toplutecavüze uğrayıp dövülmüştü.Pandey, kaldırıldığı hastanede 13gün sonra hayatını kaybetmişti. Buolaydan sonra, her 25 dakikada birtecavüz olayının yaşandığı Hindis-tan’da büyük bir öfke patlaması ya-şandı ve günlerce protesto gösterileridüzenlendi. 3 Ocak’ta görülen dava-nın ilk duruşmasına sanıklar güven-lik nedeniyle getirilmezken, sürecihızlandırmak için dava özel mahke-meye sevk edildi. 6 sanıktan 5’i ilkkez 7 Ocak’ta hakim karşına çıktı.Altıncı sanık 18 yaşından küçükolduğu için çocuk mahkemesindeyargılanacak. Halkın öfkesiniyatıştırmak isteyen hükümet,davanın 100 gün içinde tamam-lanacağı sözü verdi. Cinayet, tecavüz

ve adam kaçırmaktan yargılanansanıkların suçlu bulunması halindeidam cezası ile yargılanacakları belir-tiliyor. Hindistan'ın dini lider-

lerinden Asaram Bapu'nun davaylailgili sözleri ise öfke yarattı: “Kurbanda tecavüzcüler kadar suçludur.Suçlulara durmaları için

yalvarmalıydı. Bu onun onurunu vehayatını kurtarabilirdi.” Hindis-tan’da yasalar gereği tecavüz kur-banlarının adının açıklanması yasakolmasına rağmen kızının adınıaçıklayan baba Pandey, “Kızımyanlış hiçbir şey yapmadı. Onunlagurur duyuyorum. Adını açıklamakbu saldırılardan kurtulan kadınlaracesaret verecektir” dedi.

TOPLUMUN DÜfiÜNCE B‹Ç‹M‹DE⁄‹fiMEL‹!

Hindistan Başsavcıyardımcılarından Indira Jaisingh,mevcut tecavüz yasalarının yetersizolduğunu ve ayrıca tecavüz olayıylabağlantılı damgalanma yüzündenailelerin kızlarını şikayetçi olmaktanvazgeçirdiklerini söyledi. Jaisingh bukonuda daha iyi bir yasa çıkarılması-nın da yeterli olmadığını, toplumda-ki düşünce biçiminin de değiştirilme-si gerektiğini vurguladı.

10Halk›n Sesi 10 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

KİBELE

AKP kürtaj hakkına yönelik fiili saldırıları yasal olarak güvenceye almak içinharekete geçiyor. Kadınlar “bu yasaya izin vermeyeceğiz” diyor

TÜRKAN KARAKUfi

‘Kürtaj yasasını çöpe atacağız’‘Kürtaj yasasını çöpe atacağız’

Baflbakan›naç›klamalar›ndansonra birçok ildesoka¤a ç›kankad›nlar kürtajhakk› içinyanyana geldi

Mor Çat›’n›n 20 kad›n ve çocuk kapa-siteli s›¤›na¤›nda kalan k›z çocuklar›ve kad›nlar, koca, sevgili ve babadangördükleri fiziksel, sözel, ekonomik,cinsel ve psikolojik fliddet nedeniylebaflvuruda bulundular.

Mor Çatı sığınakraporu

Hindistan’da toplu tecavüze uğrayan Pandey içindünyanın yarısı ayakta.

Belediye kaldırıyor kadınlar direniyor

Tecavüz sanıkları yargılanıyor

Kapat›lacak ampül evdeki de¤il !

Emine Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar BakanıTaner Yıldız ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı

Fatma Şahin yeni bir proje başlattı: “Enerji Hanım”Projenin amacı evlerdeki elektrik kullanımını azaltarakenerji tasarrufu yapmakmış.

AKP’nin genel enerji politikalarına karşı söylenecekçok söz var ancak bu yazının konusu o değil. Buyazının konusu bir tarafında AKP’nin başlattığı enerjiprojesinde nesneleştirilen “hanım”, diğer tarafında AKPve sermayenin hidroelektrik santrallerle (HES) doğayıyıkım projesine karşı mücadelede özneleşen kadın.Önce AKP’nin evdeki “enerji hanımı”na göz atalım…

“Enerji hanım”ın “hanım” kısmına dair söyleneceksözümüz çok ama bu proje özelinde enerji kısmınayönelik de iki çift laf etmeden geçmek olmaz. EmineErdoğan projenin tanıtımında “Bizler, ışıl ışılaydınlanmış şehirlerde, evlerimizde her türlü elektrikliaracı kullanırken, hayatında hiç elektrik düğmesinebasmamış insanlar var. Bizler böyle bir manzarayasırtını dönerek, hayatını devam ettirenlerden asla ola-mayız. Dünya üzerindeki bu eşitsizliğe, bu adaletsizliğekarşı yürütülecek en önemli mücadele; tasarruftur"dedi. Açıklama düşündürüyor: “Acaba bizimle dalga mıgeçiyor?” diye.

Emine Erdoğan’ın konuşmasından sanıyorsunuz kidünyadaki tüm eşitsizliğin, yoksulluğun nedeni evdekielektrik düğmelerinin kapatılmaması! Dünya bununlayoksulluktan kurtulacak olsa, biz ebediyen karanlıktaoturmaya razıyız sayın Emine Erdoğan! Ama biliyoruzki eşitsizliği, sömürüyü ve adaletsizliği yaratan AKP’dir,sermayedir ve bunun çözümünü bir elektrikdüğmesinde aramak ve türlü yollarla yoksullaştıran,güvencesizleştirilen emekçilerden beklemek abesleiştigaldir. Ve projenin “hanım” ayağı... Ev deyinceAKP’nin aklına kadın geliyor. AKP sormuş kendine: “Evişi, kimin işi ? Kadın işi. O zaman kadın yapsın tasarru-fu”. Bir de reklam filmi hazırlanmış.

Tavsiyeler sıralanmış: “Çamaşır makinenizi tama-men doldurun çalıştırın. Gereksiz yanan lambalarısöndürün. Elektrik süpürgenizin torbasını sıkçaboşaltın. Fırınınızı pişirme süresinden birkaç dakikaönce kapatın. Buzdolabınızın kapağını uzun süre açıktutmayın.” Kim yapacak bunları? AKP buyuruyor:“kadın”. Bu kadar da değil. Erkek TV izlemiş. Reklamuyarıyor: “Televizyonunuzu sadece kumandasındandeğil düğmesinden de kapatın tasarruf edin”. Kapatankim reklamda? Yine kadın. Biz kadınlar, evi temizleye-cek, yemek yapacak, lambaları söndürecek, bir deüstüne erkek, paşam, TV’nin düğmesini kalkıp kapata-mayacak, onu da biz kapatacakmışız. “Enerji hanım”projesi ev işlerinin kadın işi olduğunu söylüyortopluma.

Projenin tanıtımında konuşan Şahin, Yıldız veErdoğan’ın söylemlerindeki cinsiyetçi dil dikkat çekiyor.Yıldız, elektriğin akşam saatlerinden sabaha kadardaha ucuz olduğunu belirtiyor ve kadınların ev işlerinibu saatler arasında yaparak aile ekonomilerine katkıdabulunmasını istiyor. Aman ha, erkekler hiçbir şey yap-masın. Erkek TV karşısında yatsın, dinlensin, kadın dabütün gece evde canhıraş çalışsın. Benzer birtanımlama Fatma Şahin’den geliyor: "Kadınlarımızböylece ev içindeki üstlendikleri rolle etkili bir tüketiciolarak, hem ailesine, hem ülkesine hem de yaşadığıevrene katkı sağlayacaktır" diyor.

“Vadimize gelmesunlar yoksa vururus onlari”AKP’nin enerji tasarrufu projesiyle yaratmaya

çalıştığı “enerji hanım”ın karşısında, AKP’nin enerji üre-timi adı altındaki doğa katliamı projesi HES’lere karşımücadele eden kadınlar var bu ülkede. Karadeniz’dekiFadime Nine, Erzurum’daki Leyla, Muğla’daki FatmaTeyze, Munzur’dan Kureyş Ana ve isimlerini saymaklaburaya sığdıramayacağımız birçok kadın HES’leremeydan okuyor.

AKP onlardan “enerji hanım”lar yaratmak istiyor,evleri gösteriyor; onlar ormanlarına, suyuna, toprağına,kültürüne yaşamlarına sahip çıkıyor. Doğaya, yaşamave emeğe saldırılara karşı, AKP’ye karşı isyan ediyor,direniyor. Hem de evlerde değil, SOKAKLARDA en ön-de. Tam da AKP’nin korktuğu gibi. AKP HES’lerlesuyun kullanımını yerli ve yabancı sermayeye peşkeşçekmeye çalışıyor, HES’lerle yaşam alanlarını yok edi-yor. Yedisinden yetmişine kadınlar “Biz bu oyunuzbozacağız, Vadimize gelmesunlar yoksa vururus onlari”diyor. Bu güzel kadınlar bize tek bir söz bırakıyor:

AKP dinle hele: Sömürüne, yarattığın yoksulluğa,eşitsizliğe karşı mücadele verdiğimiz gibi enerji poli-tikalarınla doğamızı yıkmana karşı da mücadeleedeceğiz. Hanım olup evde oturmayacağız, kadın olupsokakta olacağız!

Page 11: 174'ncü Sayı

opa davasında yargılanan, TayyipErdoğan’a karşı haykırılan sloganlardakitaleplerdir, ‘Satılık suyum yok’, ‘Çaydasömürüye son’ diyenlerdir

KP’ye katil diyebiliriz. Orada bir ölümvar, bunu iktidarın polisi yaptı. Budurumda Katil AKP diyebiliriz, bunatahammül edecekler

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1110 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

Başbakan Erdoğan 31 Mayıs’ta seçim mitingi için gittiğiHopa’da suyuna ve yaşamına sahip çıkanlar tarafından pro-testo edildi. Bu eylemde Metin Lokumcu polis şiddetiylehayatını kaybetti ve sonrasında 5 ildeki protesto eylemleri-ne katılan 147 kişi gözaltı alındı. Su ve yaşam hakkına yö-nelik saldırıları 14 Ocak’ta gerçekleşecek Hopa davası avu-katlarından Arzu Becerik ve Hopa davasında yargılanan

Taylan Kaya ile konuştuk. AKP’nin ve Başbakan Erdo-ğan’ın Hopa’da bir dizi hukuksuz uygulamaya imza attığınısöyleyen Becerik, tüm bu saldırılara karşı Hopa halkınındayanışma içerisinde olduğunu söylüyor. Hopa’nın AKP’yemeydan okuduğunu söyleyen Kaya ise Hopa’da verilenmücadelenin AKP karanlığına teslim olmayanlar için umutolduğunu ifade ediyor.

AKP’nin

yargılandığı

dava

31 Mayıs’a ve sonrasınabaktığınızda Hopa davasının sizceözgünlüğü ne?

Hopa davası bence bir simgeoldu. Hopa davası Türkiye’ninyönetim şekli, karar alma süreçleri,bu süreçlere toplumun katılımıveya dışlanması; tüm bunlarınbirleştiği bir sürecin adı. Bir taneHopa davası yok. Birçok şey Hopadavasıyla anılıyor. Hepsi de birbiri-ni tamamlayıcı süreçler. Bu süreç,AKP’nin kendisini adlandırdığı‘ileri demokrasi’ ile hiç alakasınınolmadığını, kapitalizmin uygulan-masını sağlamak için çok dahaotoriter hatta bazı noktalardafaşizan bir yaklaşıma doğrugittiğini gösterdi.

Hopa’da hükümetlerin kârlılıktercihiyle halkın hayatını sürdüre-bilme tercihi çatışmıştır. “Derelerinüstüne HES yapmak istiyorsun amayaparken doğayı geri dönüşümsüzbir şekilde yok edeceksin, tahripedeceksin. Bizim için yaptığını iddiaettiğin HES’le, geçimkaynaklarımızı, balıkçılığı, çaytarımını, tarımsal üretim için kul-lanılan suyu ve buradaki doğalortamı yok edeceksin. Şunlarışunları istemiyoruz” diyoruz. Asılkonu buradan çıkıyor.

HES’lerle ilgili yeterli incelemeve kontroller yok. Bunların önlemialınmıyor üstelik hükümetin poli-tikalarının şu olduğu çok ortada:birincisi kârlılık. İhtiyaçla orantılıbir yaklaşım yok. Araştırmalarıntamamı halkın tepkisini yavaşlat-mak için ama gerçek bir analiz yok.İkincisi maliyet. Sadece parayla vekâr ile ölçülüyor, doğanın ve insan-ların durumu düşünülmüyor.Üçüncüsü ve en önemlisi orada birkarar alınırken halka bir şeydanışılmıyor. Halk bilgilendirilmi-yor, tercihleri dinlenmiyor, dikkatealınmıyor.

Halk da toplantılar ve gösterileryapıyor. Bunun amacı yönetimekatılmak; bu katılım da engelleni-yor veya yok sayılıyor.

Halkın yönetime katılımı sokaktakarşılığını nasıl bulur?

Türkiye’ye baktığımızda haklarile yönetim arasında tam tamına birçatışma var. Demokrasi alanlarıdaraltılıyor. Bu yüzdenTürkiye’deki yönetim biçimini dedaha faşizan görüyorum.

Bakacak olursanız, ekonomiksistem daha temelden sorgulanma-ya başlandı Türkiye’de. Asgari üc-retin alım gücü düşüyor. Bu, yaşamalanına müdahale edilerek yapılı-yor. AKP kendi uygulamalarını, üstyapı kurumlarını istediği noktayagetirmeye çalışıyor ama halkı, mu-halefeti halledemedi. AKP kimseyiyönetime ortak etmek istemiyor.Sermaye sınıfının el değişikliğinde

kendi alanını genişletme çabası davar, eski sermaye sahiplerinin yanı-na yenileri de geliyor. Bedeli halk-tan alınıyor. Zaten ekonomik ola-rak sıkıştırılmış halkın muhalefetide sert olmak zorunda artık.

Halkın talepleri kapsamlı, sesgetiren bir noktaya gelince şiddetlebastırılıyor. Şiddetle bastırılırkenBaşbakan belli kurumlarıolduğunca faşizan bir şekilde yön-lendiriyor. Polis, bastırmak içinsınırsız hatta ölüme varan müda-haleler yapabiliyor. Burada polisinkullandığı güç noktasında‘orantılılık’ tartışması bileyapılamaz. Kullandığı en az güçbile yasadışıdır. Çünkü halk oradakendisini anlatmak için bir toplantıyapıyor. Örneğin Ankara’dakiprotesto sonrasında Dilşat Aktaş’ındarp edilmesi. Dilşat panzereçıktığı için dövüldü. Yani amaç gös-teriyi engellemek değil,cezalandırmak, diğerlerine degözdağı vermek. Göstericilerdağılırken yapılıyor müdahaleler.

Hopa sonrasındaki olaylarıngelişim seyrine bakarsak...

Başbakan Hopa sonrası operas-yonları doğrudan kendisi yönetti.Halk, yaşam alanlarının daralması-nı, yok edilmesini istemedi. Bu is-teklerini Başbakana doğrudan du-yurmaya çalıştılar. Başbakanın bu-na tahammülü yok. Polis, Başbaka-nın gözüne girebilmek için kontrol-süz şekilde müdahale ediyor. Poli-sin şiddetini Başbakana yaranıcışiddet olarak görüyorum. SonuçtaMetin Lokumcu hayatını kaybetti.Ama Başbakan çıkıyor diyor ki“Orada bir polisin yaralanması sözkonusu”, yani durumu denkleştiril-meye çalışıyor. Oysa o polisin yara-lanmasında göstericilerin doğrudanbir etkisi yok. Başbakanın konvo-

yundaki polislerin haya-

tı bizzat başbakan tarafından tehli-keye atılmış, otobüs seyir halindey-ken ayakta durduklarını, düşmeme-leri için hiçbir önlem alınmadığınıda görüyoruz. Yaralanan koruma-nın da otobüs seyir halinde ikenaçık kapıdan sarktığı görülüyor.Hopalılar, yaşam alanlarını koru-mak için, kuşatılmalarına rağmengeri adım atmayınca, Başbakanistediği gibi bir miting yapamıyor.Tepki büyüyünce Başbakan bueylemi suç haline dönüştürmeyeçalışıyor, “Bir takım eşkıyalarülkeyi bu hale getiriyorlar” diyor veyargıya da mesajını veriyor.Mahkemeler de etkilendi.Yargılamada uygulanacak yasa butalimatla değiştirildi. ilk soruşturma2911’e muhalefetten açılmışkenBaşbakanın açıklaması sonrasıTerörle Mücadele Kanunu kap-samına alındı ve Özel Yetkili AğırCeza Mahkemesi Savcısı tarafındansoruşturma yürütüldü, tutuklamayada bu şekilde olanak sağlandı.Lokumcu’nun ölümü ile ilgilipolislere soruşturma açılmadı.

Hopa davasında nasıl bir hukukisaldırıyla karşı karşıya kalındı?

Suçlamalar gerçekçi değil. Olsaolsa 2911’i ihlalden söz edilebilir,kaldı ki biz gösterilerin ona daaykırı olmadığını düşünüyoruz .Türkiye’de uzun zaman 2911’dentutuklama yapılmıyordu. BundaAİHM’in Türkiye hakkındaki ihlalkararları etkiliydi. AİHM,“2911’den yapılan yargılama sonun-da beraat kararı veriyorsanızyargılama sürecinde tutuklama yap-manız ihlaldir” dedi. Bu seferTürkiye AİHM’e 2911’den gitmesindiye terör örgütü üyeliğinden gön-dermeye başladı. Türkiye topluifade özgürlüğü ve gösteri hakkıkonusunda AİHM sorununu terör-le mücadele kapsamına sokarakaşmak istiyor. Üstelik kendisinekarşıt grupları anında cezaevinekoyarak ellerini kollarını bağlıyor.Örneğin Hopa olaylarında en etkilimuhalefet kimlerdi. Öğrenciler veHalkevleri’ydi. DGM de (ÖYM)onları terör örgütü diye yargılandı.Bu yargılamayla topluma da terörsuçu işlenmiş gibi sunulmaya vetoplum bu yönde ikna edilmeyeçalışıldı.

Davalara gelirsek, burada evbaskınları oldu, bunların usulsüzolduğu belliydi, peki neden yapıldı?

Davalarda toplumsal muhalefetnasıl çalışır, nasıl örgütlenir bunuöğrenmeye çalışıyorlar. Bir takımaramaların, ev baskınlarının usülsüzolduğunu emniyet de, savcılık dabiliyor ama bunu yapıp veri topla-mak istiyolar.

Duruşmada sloganlar, kitaplardelil olarak gösterildi. Örneğin “KatilAKP” sloganı...

AKP’ye “katil” diyebiliriz. Oradabir ölüm var, bunu polisler gerçek-leştirdi ve bu iktidarın polisi bunu

yaptı. Bu durumda “katil AKP”diyebiliriz, buna tahammül edecek-ler. Bunu suç olarak sayamazsınız.Biz davadaki ifade özgürlüğütartışmasını savunma sınırındakalmayacak ve hakları dahagenişletecek şekilde yaptık. Enrahatsız edici muhalefetten yolaçıktık. İfade özgürlüğünü rahatlat-mak içindi bu tercihimiz. Yani odava ifade özgürlüğü davası oldu.

Bu saldırıların ve davanınHopa’ya etkisini nasıl görüyorsunuz?

Halk aslında bu gösterinin vearkasından gelen saldırıların kendihayatlarına değecek bir şeyle ilgiliolduğunun bilincinde. Kararlılıklarıburadan geliyor. Yaşam hakkınamüdahalenin farkında.Karadeniz’de şöyle bir şey var.Panel yaparken birilerini çağırırken“biz hiç HES yaptırmadık” diyesöze başlıyorlar. Destek isterkenkendi kararlılıklarını da süreklivurguluyorlar. Burhan Kuzu’nunkorkarak, “Bir tek sokak kaldıhalledemeğimiz” diyerek ifadeettiği gibi sokak mücadelesinin etki-li olacağının farkındalar. Sokakmücadelesi muhalefetin doğrudanyapıldığı yer.

14 Ocak’ta Hopa ana davasıgörülecek ve davaya birçok avukatmüdahil oluyor. Davanın savunmasıiçin nasıl hazırlık yapılıyor?

Davanın geç açılması ilgininazalmasını ve toplumun dikkatin-den kaçmasına neden oluyor.Öğretim üyelerinin katılımıyla 13Ocak’ta “Halkın yönetime katılımı,kazanımları tehdit eden politikalarkarşısında insan hakları” konulu birpanel gerçekleştirilecek. Bu panel-de Hopa direnişine dair ayrıntılarıngösterilmesini amaçladık. Hopa di-renişinde hak kullanımının altınıçizmek istedik. HES’ler konusundada ihtiyaç olup olmadığı ve yöreyleuygun olup olmadığı, hakkın kul-lanımının engellenmesi nasılyapılıyor, bu engellemenin araçlarınelerdir konuşulacak. Polis şidde-tinin tanımı ve görünme biçimleritartışılacak. Yargı ne şekilde kul-lanılıyor ve etkisizliği konuşulacak.AİHM ve uluslararası denetimkonuşulacak. 14 Ocak’ta duruşmavar. Duruşmaya tüm sivil toplumörgütlerinin katılımını bekliyoruz.Duruşmada halkın yönetime katılı-mının demokrasinin zorunlu koşuluolduğunu, buna yapılan müdahale-nin yasa dışı olduğunu söyleyeceğiz.Sonuçta Metin Lokumcu öldürüldüve buna karşı açılmış bir dava yok.Eylemcilere karşı açılmış üç davavar. Ana davanın 2. duruşması ola-cak. 51 kişi yargılanıyor bu davada.Hopa olaylarından bu yana bölgedeyaşayanlar üzerindeki baskılarartıyor. Esnaflara afiş astığı içincezalar kesiliyor. Ancak Hopalılarındayanışması da tıpkı 31 Mayıs’takigibi sürüyor.

H

31 Mayıs’tan sonra HES’çi firma gitti

Gününü 14 Ocak’a ayarla

HHooppaa’’ddaa vvee DDoo¤¤uu KKaarraaddeenniizz’’ddee bbuuggüünnssuu hhaakkkk›› mmüüccaaddeelleessii nnee aaflflaammaaddaa??

HES’lere karfl› su ve yaflam hakk›mücadelesinin bir döneminin sonaerdi¤ini söyleyebiliriz. HES’ler ço¤unluklayerel direnifllerin olmad›¤› ya da çokzay›f oldu¤u yerlerde inflaa edildi. Ol-dukça güçlü halk direnifllerinin yafland›¤›pek çok yerde ise henüz kazma vurabil-mifl de¤iller. AKP ve flirketler bu zamanakadar halk› ikna etmek için bütün yalan-lar›n› söyledi, bütün hilelere baflvurdularve ancak bu kadar yol alabildiler. fiimdiyalan da, yalana kanacak insanlar dakalmad›. Yani, yeni dönem HES mücade-lesi aç›s›ndan oldukça sert bir süreç biz-leri bekliyor.

Yargılananhaykırılantalepler

Yalan dakalmadıkanacak insan da

AAssll››nnddaa HHooppaa ddaavvaass››nnddaa yyaarrgg››llaannaannllaarrkkiimmlleerrddiirr?? YYaarrgg››llaannaann nneeddiirr??

Hopa’da yaflananlardan sonra onlarcainsan gözalt›na al›nd›. 17 kifli tutukla-narak aylarca hapishanelerde kald›.Önce Tayyip Erdo¤an bizleri “eflk›ya” ilanetti; sonra AKP medyas› “terörist”,“Ergenekon uzant›s›” gibi ifadelerlegerçekleri çarp›tmaya çabalad›.Durumdan vazife ç›karan özel yetkilisavc›lar da yarg›lamalar› terörkapsam›na sokmaya çal›flt›. fiimdiyarg›lad›klar›, 31 May›s’ta TayyipErdo¤an’a karfl› hayk›r›lan sloganlardakitaleplerdir. “Sat›l›k suyum yok” diyenler,“Çayda sömürüye son” diyenler;eme¤ine, ülkesine sahip ç›kanlaryarg›lan›yor.

31 Mayıs'ta Hopa'da yaşananları, Hopahalkının direnişini kısaca değerlendirirmisiniz?

Taylan Kaya: Hopa öteden beri ileri-ci, demokrat kimliğe sahip bir ilçe.Hopalılar çoğunlukla iktidarların söylemve vaatlerine kanmayan, itiraz hakkınıkullanan, talep eden, hak arama bil-incine sahip insanlar. Dolayısıylabaskıcı, gerici, neoliberal politikalarınuygulayıcısı AKP’ye karşı biriken biröfke söz konusuydu. Derelerimizi ser-maye sahiplerinin yağmasına açanHidroelektrik Santral (HES) projeleri

ve çayın değersizleştirilmesi, çoğunluğuçay üreticisi olan Hopa halkınınAKP’nin yağma politikalarına karşırahatsızlığını daha da artırıyordu.

Bu yüzden pek çok siyasi iktidar tem-silcisi Hopa’da protestolarla karşılanmış,sokaklarda gezemeden ilçeyi terk etmekzorunda kalmıştı. Tayyip Erdoğan bütünbu durumları bile bile, adeta meydanokumak için Hopa’da miting yapmakistedi. Hopa halkı ise durumu tersineçevirerek büyük bir direnişle AKP’yemeydan okudu. Bu direniş ülkemizindört bir yanındaki AKP politikalarının

mağduru işçilere, öğrencilere, kadınlara,Kürtlere, Alevilere bir umut olduelbette. Ama bu direnişle özellikle HESkarşıtı mücadele yeni bir boyutkazanmış oldu. Yer yer fiili direnişlerolsa da çoğunlukla hukuki mücadeleler-le sürdürülen HES karşıtı mücadeledefiili mücadele çizgisinin önemi daha dabelirginleşmeye başladı. 31 Mayıs’tanbirkaç gün sonra Hopa’da HES yapmakisteyen firma projeden vazgeçtiğiniaçıkladı. Ardından, Tortum’ da, Gerze’de, Solaklı’ da bu önemli direniş örnek-lerini gördük.

A

Avukat Arzu Becerik

HalkevleriKaradeniz Bölge TemsilcisiTaylan Kaya

TÜRKAN KARAKUfi

Halkın taleplerikapsamlı, sesgetiren bir noktayagelince şiddetlebastırılıyor. Bunoktada polisinkullandığı en azgüç bile yasadışıdır

Page 12: 174'ncü Sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1210 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

Güney Afrika ve İrlanda dışında hiçbir barış vemüzakere süreci olumlu sonuçlanmadı. Bu ikiülkede de silahlı kurtuluş hareketleri sistemeeklemlenerek kimi ideallerinden vazgeçti

Devletlerin gerilla hareketleriyle silahla başaçıkamayacağı iddiası üzerinden hesap yapanlarKolombiya ve Sri Lanka’da yaşananlar karşısındabir gözden geçirmenin zorunluluğunu hissettiler

Barış yolu, pusu dolu

Ç ok uluslu imparatorluk-ların ve klasik sömürge-cilik sisteminin çözülme-

sinin ardından öne çıkan ulusalsorunlar ve Reel Sosyalizm’inçöküşünden sonra devam edengerilla hareketleri, uluslararasıkoşulların aleyhlerine işlediği birdünyayla baş başa kaldı.

Sığınacak limanlar bütünüyleortadan kalkmasa bile, eklemle-nilebilecek ya da model alınabi-lecek alternatif bir sistemolmayınca, silah, iktidar müca-delesinin değil savunmanın vepazarlığın aracına dönüşmeyebaşladı. Yeni sömürgeci politi-kalar bütün dünyada yerleşiklikkazanırken, bağımlılık ilişkileri-nin perçinlendiği karşıdevrimcidalga gerilla hareketlerini dedevrim ve ulusal kurtuluş ideal-lerinden vazgeçmeye zorluyor-du. Yasallaşma ve barış süreçleriaracılığıyla sisteme eklemlenme1990’larda bir furya halinde bü-tün dünyaya hakim oldu.

Avrupa’da İrlanda Cumhuri-yet Ordusu (IRA) ve Bask Vata-nı ve Özgürlük (ETA), GüneyAfrika’da Afrika Ulusal Kongre-si (ANC), Latin Amerika’da Or-ta Amerika devrimci hareketleriile Kolombiya’nın güçlü gerillahareketleri Kolombiya DevrimciSilahlı Güçleri (FARC) ve Ulu-sal Kurtuluş Ordusu (ELN), SriLanka’da Tamil Eelam Kurtuluş

Kaplanları (LTTE), Ortado-ğu’da ise Filistin Kurtuluş Örgü-tü (FKÖ) ve PKK ile muhatapdevletler 1990’lar itibariye çeşitlibarış ve müzakere süreçlerinegirdiler.

ZAFER ‹Ç‹NDE TESL‹M‹YETGüney Afrika ve İrlanda

dışında hiçbir barış ve müzakeresüreci olumlu sonuç üretmedi.

Diğer ülkelerle kıyaslanamazözgünlükleri bulunan bu iki ül-kede de silahlı kurtuluş hareket-leri sisteme eklemlenerek kimiideallerinden vazgeçti. Güçlü bi-rer komünist ve sendikal bileşenibulunan üçlü ittifak ANC, siyahçoğunluğun ırk ayrımcılığına tabitutulduğu Apartheid rejiminiyıkarak iktidara yerleşti. Ancakbu neoliberal dönüşümün ülkeyi

ve dolayısıyla bölgeyi teslimalması pahasına gerçekleşti.

1994’teki iktidar değişikliğininardından efsane lider NelsonMandela hapisten çıkarakülkenin başına geçmiş, beyazla-rın boşalttığı koltukları vevillaları siyahlar doldurmuştu.Ne var ki Durban’ın tek gözlü,tuvaletsiz, susuz, elektriksizgecekondularındaki sefalet

idaredeki renk değişiminerağmen aynen sürüp gidecek,iktidar ortağı “komünistlerle”,efsane sendika “COSATU”nunönderleri kendilerini işçiler vegecekondu halkıyla çatışırkenbulacaktı.

BARIfiA ÇA⁄IRIP ‹MHAETMEK

Devletlerin gerilla hareketle-

riyle silahla başa çıkamayacağıiddiası üzerinden hesap yapanlar2008’den sonra Kolombiya veSri Lanka’da yaşananlar karşı-sında bir gözden geçirmenin zo-runluluğunu hissettiler. Kolom-biya Devleti, 2008-2011 arasındaFARC’ın yönetim kademesini vepek çok gerillasını Venezüellaaracılığıyla yürütülen görüşmelersürerken katletti. 1964’ten bu ya-na Kolombiya kırsalında müca-dele veren, on binlerce gerillasıbulunan, kırsal bölgelerde ülke-nin üçte birini elinde tutan,komşu Ekvador ve Venezüel-la’da sosyalist hükümetlerin yö-netime gelmesiyle uluslararasıaçıdan da avantajlı hale gelenFARC, tam da böylesi bir andabölgedeki sol iktidarların da teş-viğiyle bir barış sürecine başla-manın bedelini üç yıl içinde peşpeşe iki liderini, Raul Reyes veardından gelen Alfonso Cano’yuve yöneticiler dahil çok sayıdagerillasını yitirerek ödedi.

50 yıllık mücadele tarihi, ba-rışçıl mücadeleye yöneldikçekarşısına çıkan imha ve tasfiyehareketleriyle dolu olan FARC,bu süreçten oldukça zayıflamışve iddiasını yitirmiş bir şekilde2012’de “silah bırakma”yı damüzakere ettiği bir başka “barış”sürecine vardı. Venezüella lideriHugo Chavez ise Kolombiya’yıABD’nin askeri üssü haline geti-ren eli kanlı Santos iktidarıylaarayı düzeltti. ABD emperyaliz-

minin “güvenlik” politikalarınınGüney Amerika’daki merkez ül-kesinde, güçlü ama kıra sıkışmışMarksist-Leninist bir gerilla ha-reketi ile iktidar arasındaki im-kansız barış arayışı, dünyanınhiçbir yerinde olmayan bir bilan-ço açığa çıkardı. 1985’te yasalmücadele verirken seçilmişlerdahil 5 bine yakın üyesi katledi-lip, 4 milyon taraftarı yerindensürülen FARC, son beş yıllık“barış” sürecinde de 173 bin 183kişinin devlet destekli faşist çete-lerce öldürülmesi ve 34 bin 467taraftarının kaybolması gerçeğiy-le yüz yüze kaldı.

SR‹ LANKA MODEL‹ Sri Lanka devleti de, azınlık

Tamiller’in ulusal hakları için1983’te silahlı mücadele başlatanTamil Kaplanları’na 2008-2009’da büyük bir askeri operas-yon düzenleyerek örgütü kanlıbir şekilde imha etti. 2002’ye ka-dar önemli askeri kazanımlar el-de eden örgüt, Norveç’in arabu-luculuğu ile hükümetle ateşkesevardı.

Tam da bu süreçte 2004 yılın-da örgütün önemli isimlerindenAlbay Karuna saf değiştirdi vekarşı saldırı için hükümetin elin-de önemli bir koz haline geldi.2008’de hükümet ateşkesi boza-rak saldırıya geçti ve 2009 itiba-riyle Tamil Kaplanları’nın hare-keti kanlı bir şekilde bastırılmış-tı.

İ lk İrlanda CumhuriyetçiOrdusu (IRA), 12. yüzyılda

İngiltere tarafından işgal edilenada ülkesi İrlanda’nınbağımsızlığını sağlamakamacıyla 1913'te kuruldu.IRA'nın mücadelesi sonucunda,6 Aralık 1921'de İngiltere ileİrlanda arasında yapılan biranlaşmayla güneyde İrlandadevleti kuruldu ancak Kuzeyİrlanda İngiliz egemenliğindekalmaya devam etti.

Bu durumu kabul etmeyen-ler, bildiğimiz ikinci IRA’yı kur-dular. Kendisine Geçici İrlandaCumhuriyetçi Ordusu diyerekörgütlenen IRA, kısa süredehem eski IRA üyelerinin hemde genç kuşağın katılımıyla

büyüdü. Katolikler IRA taraftarı,

Protestanlar İngilteretaraftarıydı. İngiliz askeri müda-halesi ile körüklenen mezhepçatışması yıllar boyu dönem

dönem alevlenerek yüzlerceölüme yol açtı.

IRA ABD’deki İrlandalobisinin de finansman dahilolmak üzere desteğine sahipti.1990’lara gelindiğinde sorunun

çözülmesi yönünde baskılararttı.

1994’te ateşkesle başlayangörüşmeler, Tony Blair’in güçlübir destekle iktidara gelmesi(1997), Muhafazakarlarındesteği, IRA üzerinde etkiliolan ABD’deki İrlanda lobisininuzlaşmadan yana tavır koymasıgibi gelişmeler üzerine olumlubir rotaya girdi.

İki tarafın da olabildiğinceeşit koşullarda masaya otur-ması, IRA militanlarının yasalsiyaset yapmasına olanaktanınması, Kuzey İrlanda’nınbağımsız siyasi organlarınıngüçlendirilmesi 2005 yılında birçözüme varılmasına olanaktanıdı.

Oslo’da Filistin, işgalci İsrail’i meşru bir güç olarak tanıdıancak kendisi egemen bir siyasi irade olarak tanınmadı

Kimsenin kazanamadığı bir

savaşı sürdürmek mi?

Yoksa bir kavgayı tamam-

layamayıp uzlaşmak mı? Bu

iki tercih arasında sıkışan

bir süreçte, kalıcı barış vaat

eden bir yol var mı? Güncel

deneyimler toz pembe bir

tablo çizmiyor.

Savaşlateslimiyetarasında

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

ETA’DAN IRA’YA, FARC’TAN TAM‹LLERE DÜNYADA BARIfi GÖRÜfiMELER‹

2008-2009’daateflkesi bozan SriLanka hükümeti,Tamil gerillalar›nakarfl› kanl› birsald›r› bafllatarak,“silahl› çözüm”ügerilla hareketlerindenmustarip devletlerin deneyim hanesineyazd›.

AKP’nin 10 y›ll›k iktidar›, önce Kürt sorununda çözüm vaadiile beklenti ve yumuflama atmosferi, ard›ndan kazas›z belas›zatlat›lan bir siyasi dönemeç ve ondan sonra da bir bahaneyarat›larak bafllat›lan yeni bir sald›r› dalgas›ndan oluflandöngülerle dolu. S›n›r ötesi harekatlar, KCK operasyonlar›,genel seçimlere müdahale ve milletvekillerinin siyasi haklar›n›gasp, Öcalan’a tecrit bu döngülerin ard›ndan gündeme geldi.

‹ktidara geldikten sonra Avrupa Birli¤i üyelik sürecini ajan-dan›n bafl›na koyan AKP, Kürtlere de bu süreç ile güvence alt›-na al›nm›fl bir demokratikleflme vaat etti. Cumhurbaflkanl›¤›ve ikinci genel seçimlerin kazan›ld›¤› 2007’ye kadar iktidar içihassas dengeler karfl›s›nda bu imaj› korumak isteyen AKP,Cumhurbaflkanl›¤›’n› al›p genel seçim sand›¤›ndan da yüzde47 ile galip ç›kt›ktan sonra tavr›n› de¤ifltirmeye bafllad›.

Ergenekon operasyonu ile bir yandan TSK’yi hedef al›rken,askere vurdukça Kürtlere de vuruyor, iki operasyon paralelilerliyordu. Kürt hareketine vurmak TSK ile AKP’nin uzlaflmaçizgisiydi. Haziran 2007’de Ergenekon operasyonu bafllad›,Ekim 2007’de ise AKP döneminin ilk s›n›r ötesi harekat tezke-resi ç›kt› ve tezkereler her y›l yenilendi. Mart 2009 yerelseçimlerine do¤ru AKP bir çözüm beklentisi yaratt› ve PKK deseçimden dört ay önce Aral›k 2008’de, ateflkes ilan etti. Ancakçok de¤il seçimden on befl gün sonra 12 Nisan’daki Haburkarfl›lamas› gerekçe gösterilerek 14 Nisan’da KCK operasyon-lar› bafllad›. Silahs›z siyaset yapan 10 bine yak›n Kürt buoperasyonlarda tutukland›. 12 Haziran 2011 genel seçimlerinegidilirken AKP bir yandan söylemi sertlefltirirken bir yandan damilletvekili adayl›klar›nda k›smi yumuflamalara gidiyordu. Se-çimin ard›ndan Hatip Dicle’nin vekilli¤i düflürüldü, 5 BDP’li ve-kilin hapisten ç›kmas› engellendi. AKP yine bir diyalogsürecinden bahsediyor ancak askeri ve siyasi operasyonlar h›zkesmiyor. Büyük medya kampanyas›nda sürecin olas› bozgun-cusu olarak ise AKP de¤il Kandil gösteriliyor.

Tam da “devlet silahlı isyanı silah-la çözemez” söylemlerinin tır-

mandığı bir dönemde Sri Lanka dev-letinin Tamil gerillalarına yönelik,amacı itibariyle “başarılı” büyük biraskeri imha operasyonu başlatması,benzer dertleri olan devletlere deemsal oldu.

AKP milletvekili ve TBMM Tür-kiye-Sri Lanka Dostluk Grubu Baş-kanı Murat Hamarat, Sri Lanka hü-kümetini kutlarken aynı mesajındaTürkiye’nin terörle mücadelesini sür-düreceğini belirtti. CumhurbaşkanıAbdullah Gül de dönemin Sri LankaCumhurbaşkanı Mahinda Rajapak-sa’yı tebrik etti.

Sri Lanka’nın Türkiye’ye tayin et-tiği ilk büyükelçisi Bharthi Wijeratne2012 yılında Cumhurbaşkanı Gül’leyaptığı görüşmeden sonra yaptığıaçıklamada, “eline silah alan kanlıbir örgüt ile ancak anlayacağı dildekonuşulabileceğini” belirtti ve ekledi:“Türkiye’nin Sri Lanka’dan öğrene-ceği çok şey var.” Ne Türkiye’nin SriLanka ne de PKK’nin Tamil Kaplan-ları olduğu bir gerçekse de, bu süreçiktidarın savaş azmini artırdı.

“Barış süreçlerine yönelenulusal kurtuluş hareket-

lerinin devrimci nitelikleriniyitirmesinin temelinde basit birtaktik hata bulunmamaktadır.

(…)Ulusal sorunların

çözümünün ezen ve ezilensınıflar değil ezen ve ezilenuluslar arasındaki saflaşmatarafından belirlendiğikoşullarda, ezilen ulusun kur-

tuluş hareketinin devrimciiçeriğini yitirmesi de zorunlubir sonuçtur. Ulusların özgür-lüğü sorunu artık yalnızca birsiyasal sorun olmaktan çıkmış,ezen ve ezilen ulusların emekçisınıflarının birleşik devrimcihareketi temelinde geliştirilme-si gereken toplumsal birdevrim sorunu haline gelmiştir.

Ezen ve ezilen uluslarınemekçi sınıflarının birleşik

devrimci hareketi ‘ortakörgütlenme, ortak mücadele’formülüne indirgenemez.‘Birleşik hareket’, ezen veezilen ulusun devrimci süreç-lerinin tek bir devrim süreciiçerisinde bütünleştirilmesisorunu olarak da elealınmalıdır.

Oysa bugünkü ulusal kurtu-luş hareketlerinin siyasi lider-likleri, sorunu, bundan 70 yıl

öncesinde olduğu gibi sadece‘ulusların kaderlerini tayinhakkı,’ çerçevesinde, siyasal birsorun olarak tanımlamakta ve‘siyasal çözüm’de odaklanmak-tadırlar.

Bu ise kurtuluş hareketleriniemperyalizmin belirlediği bir‘çözüm’e hapsetmektedir.”

(Devrim Dergisi, DünyadaUlusal Sorunlar: Hangi Barış?,Mayıs 1997)

Osmanlı’daoyun çok

1970’lerde yükselişe geçen FilistinKurtuluş Hareketi, bütün Arap

halklarını seferber etme kapasitesine sahipsiyasi etkisi, militanlığı ve bütünlüğü ileABD’nin Ortadoğu’daki kolu İsrail’ingüvenliği karşısında ciddi bir tehdit açığaçıkardı. Hareket 1970’lerde gerilla eylemleriile, 1980’lerde ise İntifada hareketi ile ken-dini inkar edilemez bir gerçek olarak ulus-lararası siyaset düzleminde kabul ettirdi.

Reel Sosyalizm’in çöküşünün ardındanABD’nin ve o günkü haliyle ABD’ye tabibir ikinci aktör olarak Rusya’nın inisiyati-

fiyle, İsrail ve Filistin tarafları bir “çözüm”sürecinde bir araya getirildi.

OSLO DÖNÜM NOKTASIOslo’da 1993’te varılan anlaşma Filistin

Kurtuluş Hareketi açısından bir dönümnoktası oldu. Hareket işgalci İsrail’i meşrubir güç olarak tanıdı ancak Filistin egemenbir siyasi irade olarak tanınmadı. Egemenlikhakları sınırlı, işgale ve İsrail saldırılarınakarşı güvenceden yoksun, silahlı güçleridireniş gruplarını engellemekle sorumlu, dışmali yardım ile ayakta kalacak, belediyecilik

hizmetleriyle sınırlı bir yetki alanı olanFilistin Yönetimi oluştu.

Bu durum Filistin Direnişi’ninbölündüğü, hareketin önderlerininyozlaştığı, işgalin bu sayede daha da derin-leştiği ve kanlı saldırıların sürdüğü bugünkükoşullara zemin hazırladı.

Bir tek IRA, o da nasıl?

Oslo’yu Filistin’e sor

Tamillerdenders çıkarmak

Kurtuluşakarşı barış

Page 13: 174'ncü Sayı

TARİHHalk›n Sesi

1310 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

“D oğu Sorunu’nuoluşturan unsurlar-dan bir teki bile

barışçıl yollarla çözüme kavuştu-rulmadı ve Avrupa diplomasisi,uluslararası siyasetin bütün silah-larını kullanmasına rağmen,Türk devletinin mevcut düzenidönüştürme konusunda inatla is-teksizlik göstermesi, daha doğru-su böyle bir dönüşümü gerçek-leştirecek beceriden yoksun ol-ması karşısında her zaman acizkaldı.”

“Doğu Sorunu” denen şey ileKürt Sorunu değil Avrupa’nıngözünden “Hasta Adam” Os-manlı kastediliyor. Yıl 1912, yaniBalkan Savaşları’nın patlak ver-diği, Ermenilere yönelik büyükkatliamın henüz söylenti halindeortaya çıktığı yıl. Bu pasajın ya-zarı ise sürgündeki yıllarını Bal-kanlar’da harp muhabirliği yapa-rak geçiren, Sovyet Devrimi li-derlerinden Lev Troçki.

Milliyetçilik hareketleri Os-manlı topraklarında etkili olma-ya başladığında, bu, soyut birideolojik esinlenmeyle açığa çık-mış bir durum değildi. Osmanlıtopraklarında yaşayan Hıristiyantoplumlar devlet örgütlenmesin-den dışlandıkları gibi, devletinkolu durumundaki yerel ege-menler tarafından topraklarınave ürünlerine el konuyor, ağırvergi yükü ek vergilerle perçinle-niyordu.

Ticaretin gayrimüslimlerinelindeki bir iş olmasından kay-naklanan yaygın kanının aksineBalkan halklarının önemli birbölümü gibi, Ermenilerin yüzde90’ı da Anadolu’daki Türkmenhalkları ile benzer yaşam koşul-larını paylaşan köylülerden olu-şuyordu.

Üstelik gayrimüslimler 1876Islahat Fermanı reformlarına ka-dar ek vergiler (haraç ve cizye-kelle vergisi) ödemek zorundakalmış, daha sonraki yıllarda iseciddi bir can güvenliği sorunu ilekarşı karşıya kalmıştı. Hukukönünde biçimsel eşitliğin sağlan-ması, katilin Müslüman maktu-lün Hıristiyan olduğu koşullardabir işe yaramıyor, yağma güdü-süyle beslenen saldırılar tırmanı-yordu.

Çete hareketleri ezilen ulus-lardan toplulukların can güvenli-ği ve geçim araçlarını korumakaygısına yanıt veriyordu.

Bu durum Osmanlı ile çatış-ma halinde olan ve nihayet Os-manlı topraklarını bölüşme niye-tinde olan emperyalist güçleraçısından “hasta adam”a müda-hale gerekçesi bulmada istifade

edilecek bir fırsat olarak görülü-yordu. Fırsatı yaratan da bizzatOsmanlı’nın ayrımcı politikalarıve hayalkırıklığı ile öfkeyi ve ay-rılık eğilimlerini büyüten ikiyüz-lü reform politikalarıydı.

İslamcı sultan Abdülhamit’in30 yıllık baskı rejimini, sultanı II.Meşrutiyet’i ilana zorlayaraksonlandıran Osmanlıcılar ilk baş-ta ezilen uluslara umut vermişti.Geçim araçları, yaşam hakları veözgürlükleri için silaha sarılarakdağa çıkan ezilen uluslar, yenibir anayasal düzen kurarak etnikve dini kökenlerine bakılmaksı-zın bütün Osmanlı uluslarınaeşitlik ve özgürlük içinde yaşa-mayı vaat eden Jön Türklerle,yani İttihat Terakki Cemiyeti(İTC) ile ittifak kurmuştu. Bal-kanlardaki çete hareketlerindenErmeni devrimcilere geniş biryelpaze, İTC’nin iktidar müca-delesine destek verdi.

İTC iktidarı kısa süreda hayalkırıklığı yarattı ancak şeriat veeski düzene dönüş talebiyleMeclis’in basıldığı 31 Mart Olayı

üzerine Jön Türkler tüm Make-donya ordusunu bir araya getir-diğinde bu orduya Jön Türklerinyanında “hürriyet” için savaşma-ya karar veren eski Bulgar veYunan çetnikler (silahlı çeteler)de katıldı.

Ermeniler de Abdülhamiddöneminde yaşadıkları büyükkatliamlara karşın Meşrutiyetsürecini destekledi. Abdülha-mid’in doğudaki Rus tehdidi ge-rekçesiyle Kürtleri Ermenilerekarşı kullanması ile 1894-1896döneminde büyük katliamlarauğrayan, dış destek de bulama-yan Ermenilerin huzursuzluğuAndranik Ozanyan liderliğindeki1904 Sason isyanıyla doruk nok-tasına ulaşmış ancak somut birsonuç alınamamıştı.

1908 geldiğinde Ermeniler deher şeyi geride bırakmaya hazırbir şekilde Makedonlar gibi yenisürece destek verdiler. Andranikve partizanları pek çok çatışma-nın ardından efsaneleşerekmemleketlerini terk ederken,Anadolu Ermenileri Abdülha-

mid istibdadını yerle biredenlerin verdikleri sözlereinanmaya çoktan hazırdı. Onbinlerce kurban verdikleri 1909Adana olaylarını bile affettiler.

DÜZEN AYNIYSA“Ne var ki, Türkiye’de hemen

her zaman olduğu gibi ademi-merkeziyetçi düzenlemeler kağıtüzerinde kaldı ve yöneticiler va-atlerini yerine getirmediler. Çokgeçmeden herkes anladı ki Meş-rutiyet, düzenin yalnızca dış gö-rünüşünü değiştirmiş, özü oldu-ğu gibi kalmıştı.”

Makedonya’nın özerklik tale-bi karşılanmadığı gibi ulusçu ha-reketler de yasaklandı. Ermeni-lere yönelik cinayetler yenidentırmanışa geçtiğinde DahiliyeNazırı kendisine başvuranları“Bu olaylarda sıradışı bir mahi-yet görmüyorum” diye karşıladı.Jön Türkler, Ekim 1912 SelanikKongresi’nde Hıristiyanları gü-venilmez, Türkleri temel unsurilan etti. 1915’e üç yıl vardı an-cak Ermenilere yönelik büyük

birkatlia-

mın an me-selesi olduğu konu-şuluyordu. 1. DünyaSavaşı’nın ön hazırlıkla-rından Balkan Savaşlarıpatlak vermişti.

Anadolu Ermenileri’ni savu-nurken verdiği silahlı mücadele-de efsaneleşen Andranik Paşa“Tek bir millet tanıyorum o daezilenlerin milleti” diyerek, bukez Osmanlı’ya savaş açan Bal-kan ittifakına destek için Sof-ya’da bir Ermeni bölüğükurmuştu.

Öte yandandüzeni değiştir-mek değil kurtarmak için gelenOsmanlıcılar gibi ezilen uluslarınmücadelesinden istifade etmekisteyen emperyalistler de “ezen-lerin milleti”ndendi ve bu savaş-larda Türk, Kürt ve Ermenihalklarının birbirilerine karşısergiledikleri kahramanlıklar as-lında ezilenlerin milletininkırımından başka bir şey olmadı.

“Ezilenlerin milleti” için kah Bitlis’te kah Sofya’dasilahına sarılan Andranik Paşa’nın talihsizliği, dışdinamikler adlı “ezenlerin milleti”ne güvenmesiydi

Rusya Çarlığı’nınbastırdığı 1905

Devrimi’ne SaintPetersburg Sovyeti’nde

katılan LevDavideviç Troçki,diğer devrimcilerle

yargılanarakSibirya’ya sürgün

edilmiş, ancak 1907’degözü kara biçimde buradankaçmıştı. Daha sonra

Viyana’ya yerleşerek ailesinide yanına aldırmış ve hemgeçimini sağlamak hem de

muhalif gazetesi Pravda’yı[Hakikat] yayımlayabilmek içinKievskaya Misl [Kiev görüşü]

gazetesi için çalışmayabaşlamıştı.

Troçki bu dönemdebaşka gazetelerde de

yazıyordu. AslenRusya’daki çarlık

yönetiminieleştirse de,Balkanlarve

Osmanlı Devleti ile de ilgiliydi.Balkanlar’da hem giderek artan milliyetçigerginlikleri hem de hala bölgenin mühimbölümüne hakim olan OsmanlıDevleti’ndeki gelişmeleriyakından izliyordu.

Troçki kemikleşmiş sorun-lara yapıcı çözümler getirmepotansiyeli taşıdıkları içinBalkanlar’daki sosyaldemokrat hareketler ileOsmanlı Devleti’ndeki JönTürkler ya da İttihat veTerakki Cemiyeti’ni özellikleyakından takip etmiştir. Buyazılar Troçki’nin savaşboyunca yaptığı çarpıcıdeğerlendirmeleriningerisinde nasıl bir arka plançalışmasının yattığınıgöstermesibakımından daönemlidir.

Kievskaya Misl idaresi, yaklaşan savaşıyakından takip etmesi için Troçki’yi Ekim1912 başlarında görevlendirmiş; yazar yol-dayken, 8 Ekim’de Karadağ’da savaşın

patlak verdiği haberi gelmişti.Troçki Birinci Balkan Savaşısonlarına dek savaş bölgesin-den yazmayı sürdürmüştür.

Balkan ülkeleriyle OsmanlıDevleti’ni yakından takipeden Troçki, savaş boyuncaharp muhabirliğinin en güzelörnekleri arasında kabuledilen onlarca makale yazar.

Ne var ki, yazıları çağdaşıolan savaş muhabirlerininki-lerden pek çok yönüylefarklıdır. Askeri manevralar,harekat ayrıntıları, tarafların

askeri güçlerine dair teknik dökümler,muharebelerin ve cephedeki

çatışmaların meraklı ayrıntıları buyazılarda ön planda değildir.Troçki bu ayrıntılardan çok,onların gerisindeki siyasal,toplumsal ve ekonomikçatışmaları görmeye odak-lanmıştı.

“Balkan Savaşları” adlıkitapta toplanan bu yazılar1995’te ve 2009’da iki ayrıçalışma ile Türkçe’yekazandırılmıştır. Kitap,Troçki’nin siyasi kimliği ile göl-gelenen usta yazarlığınınürünüdür.

Hrant’ın mahallesibizim mahalle

Andranik Paşa

Çok de¤il bir yüzy›l önceninTürkiye’sinde Do¤u Sorunu’nunmerkezindeki Alt› Vilayet (Vilayat-›Sitte) yani Erzurum, Van, Harput,Diyarbak›r, Sivas ve Bitlis birer Ermeniflehriydi. Van, Ermenice’de “flehir”demekti. Bu flehirlerdeki Ermenilerkatledildi, asimilasyona ve zorland›¤›göç yollar›nda k›r›ma u¤rad›.

Kimileri 600.000, kimileri1.500.000 Ermeni’nin öldürüldü¤ün-den söz etti. Hrant Dink 19 Ocak2007’de kontrgerilla taraf›ndan katle-dildi¤inde “1.500.001’inci cinayet”diyenler oldu. Ancak “devletimiz”de¤iflti¤ini, bu cinayetin d›fl›ndaoldu¤unu ve Ermenilerle bir sorunuolmad›¤›n› iddia etti. Bülent Ar›nç,Dink ailesine yapt›¤› ziyaretianlat›rken “Evlerinde bir Anadolu evi,

bir Türk evinden farkl› hiçbir fleygörmedim. Mütevazi bir Anadoluinsan›n›n evinde ne varsa ne olmas›gerekiyorsa onu gördüm; o kokuyuhissettim” demiflti.

Ziyaret bir yabanc›n›n evineyap›lsayd› bu sözün bir masumiyetiolabilirdi ama Sivas kökenli bir Malat-yal›’n›n evine gidip de “evi Anadoluevine benziyordu” diye flafl›rmak, Er-menileri Türk’e benzeterek sevmekancak bir faflistin ideolojik maluliye-tiyle aç›klanabilir. fiimdilerde Hrant’›nbüyüdü¤ü Çavuflo¤lu Mahallesi’ndekiTafl Horan ya da Surp YerrortutyunKilisesi dahil, Ermenisiz kalm›fl Ermenikentlerindeki kiliseleri kütüphaneolmak üzere onararak yap›lan “tarihesayg›” flovlar› da, tam aksi bu toprak-lar›n tarihine sayg›s›zl›k de¤il midir?

Balkan harbi muhabiri Lev Davideviç Troçki

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

“Yeryüzünde, barışçıl,normal hayat tarzınabir türlü uyum sağla-

yamadıkları için, sıradan insanlar-dan farklı hayat süren bir hayli ki-şi vardır. Hayat elbette onlardangüçlü çıkar ve onları ‘kıyıya atıp

bıraktığı’ zaman, bu kişi-ler de hayatın rutin akışı-nın tekdüze gereklerineayak uydurmaya başlar-lar. İş bulup aile kurar-lar, romatizma ağrılarıçekerler ve genellikle buhalde güçten kuvvettendüşüp ihtiyarlarlar. Amatarih bir kere daha birçatışma ve kaos dönemi-

ne girince, onlar dauykularından silkinipuyanır-

lar. İlk davet üzerine çizmelerinigiyip yola çıkarlar. Sofya’da oluş-turulan gönüllü Ermeni bölüğü-nün başında, adı türkülere ve ef-sanelere karışmış bir kahramanolan Andranik Ozanyan var…”

Lev Troçki’nin yazdığı adam,Türkler ve Kürtlerle girdiği çatış-malardaki kahramanlığı ve de me-zalimiyle, Ermenilerin ulusal kah-ramanlarından biri olan Şebinka-rahisarlı Andranik Paşa.

İstanbul’da çeşitli devrimci Er-meni örgütlerine katıldı. Asıl ünü-nü 1904 Sason isyanıyla kazandı.Ermeni Sorunu’na dikkat çekmekiçin yürüttüğü mücadele Avrupatarafından beklediği desteği bul-madı. Kafkaslar’a, daha sonraBalkanlar’a geçti.

“Ben, kendi halindeki Türkahaliye karşı hiçbir zaman saldırı-da bulunmadım; benim savaşımyalnızca beylere ve idareye karşıolmuştur” dese de Balkan Savaş-ları’nda bu sözler tutulamadı. Os-

manlı’ya karşı mücadelesini da-ha sonra Kafkaslar’da sürdür-dü. Tarihin cilvesi bu ya, 1917Devrimi sonrasında Troç-ki’nin bizzat katıldığı Brest-Litovsk anlaşması ile Rusya

Osmanlı’yla barış yaptı-ğında Andranik’in mü-

cadelesi de nesnelzeminini yitirdi.Kimine göre za-

lim, kimine görekahraman ola-rak tarihe geç-ti.

‘Tek bir millet tanıyorumo da ezilenlerin milleti’

Page 14: 174'ncü Sayı

MEDYAHalk›n Sesi

1410 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

A KP’ye karşı toplumun çeşitli kesim-lerinde biriken öfkenin aktığı düzen içimuhalefet kanallarından biri de

ulusalcılık. Ezilenlerin AKP’ye karşı tepkilerini,milliyetçilik üzerinden bölen ve AKP’ye

karşı güçlü bir ezilenler bloğuoluşamamasında önemli biretkisi olan ulusalcı akımların,toplumsal muhalefete tekzararı bu değil. Daha dakötüsü, AKP iktidarınıntemel ideolojik dayanaklarıbu akımlar tarafındanyeniden üretiliyor. İdrisNaim ile ırkçılık, BülentArınç ile cinsiyetçilik,Tayyip Erdoğan ileotoriterlik ve militaristlikyarıştırmanın adımuhalefet oluyor.

Bu akımı temsileden gazetelerinbaşında, 290 bintirajıyla Sözcü ve 60bin tirajıyla Aydınlıkgeliyor.

En yüksek tirajalan bu iki ulusalcıgazetenin yıldızisimleri genellikleana akımmedyanın eskiyıldızlarındanoluşuyor.Aydınlık’tayazan Levent

Kırca ve Sözcü yazarı Uğur Dündar bunlardan ikisi.

O B‹R IRKÇI O B‹R KADIN DÜfiMANI

Ana akım medyada iş olanaklarını yitirdiktensonra İşçi Partisi’ne üye olarak kendini yenidengündeme taşımayı deneyen Levent Kırca, her türlüsivriliği yaparak dikkat çekmeye çalışıyor. İşçiPartisi’nin örgütlediği Sanatçılar Girişimi’nintoplantısında, CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu’nu “eleştirirken” ettiği cinsiyetçi küfürsonrası tepkileri üzerinde toplamaktan hiç rahatsızolmadı. Aksine bu durumu bir tanıtım malzemesihaline getirdi. Konuyla ilgili olarak GülenCemaati’nin Cihan Haber Ajansı’na bile uzun uzunmülakat vermekten gocunmadı.

AKP’nin kadın düşmanı politikalarıtırmandırdığı bir dönemde, cinsiyetçiliğin en çirkinörneklerinden birini sergileyen Kırca, görünüştekadınlardan özür diledi ancak herkesin küfürettiğini söyleyerek ve “en harbici AKP karşıtlığı”kılıfını giydirerek özrünü kabahatinden büyük halegetirdi. Üstüne üstlük cinsiyetçi zihniyetinin istisnaolmadığını Kırca, olay günü yayımlanan yazısındada gösteriyor, bir sanatçıya cinsel yönelimini imaederek hakaretler yağdırıyordu.

Kırca’nın Bülent Arınç’ı bile gerilerde bırakacakerkek egemen zihniyetinin yanı sıra, İdris NaimŞahin’e rahmet okutacak ırkçılığı da çabası. Kırca,Olacak O Kadar’ın FOX TV’deki bir bölümündeKürtlere yönelik aleni bir ırkçı saldırıdabulunmuştu. Kürtleri, PKK’ye “taş atan çocuk” sat-mak için habire seks yapan insanlar olarak gösterenKırca, o dönemde Türkiye’de kaybolan çocuklarında Kürtler tarafından yine PKK’ye satılmak üzerekaçırıldığı iddiasını “mizahi” bir dille ele almıştı. Buırkçı skeçi defalarca yayımlamakta hiçbir sakıncagörmeyen ABD’li medya tekeli Murdoch’ın kanalı

FOX TV, ekranın altına “Bayrak yaz, 4740’a gön-der, anlı şanlı Türk bayrağı telefonuna gelsin”reklamı almayı uygun görmüştü.

DEVR‹MC‹LER‹N KAT‹L‹NE KÜRSÜKırca gibi ana akımdan ulusalcı medyaya trans-

fer olan bir diğer isim de Uğur Dündar. Pastanelereve lokantalara yönelik gerçekleştirdiği böcek aramabaskınlarıyla “cesur gazeteci” oluveren UğurDündar, modasının geçmesinin ardından kapağıattığı Sözcü gazetesinde cesur (!) gazeteciliğedevam diyor. Dündar’ın son cesareti de yüzlercedevrimcinin ölümüyle sonuçlanan “Hayata Dönüş”operasyonunun altında imzası olan isimle,Saadettin Tantan ile söyleşisi oldu. 19 Aralık2000’deki operasyondan üç gün sonra devlet adınabasına brifing veren Tantan, insanların yakılaraköldürüldüğü bir eylemi “Devletin ayıbı temizlendi”sözleriyle sahiplenmişti. Abdullah Öcalan ilegörüşmeler üzerine görüşlerini aldığı Tantan’ı“efsanevi emniyetçi” diye tanıtan Dündar,Tantan’ın “Apo’yla görüşmenin bilinmeyenlerini”anlattığını iddia etti. Oysa söyleşi okunduğundaTantan bilinmeyen hiçbir şey söylemiyor, hiçbir verisunmuyor, ulusalcı ezberi tekrar ediyordu: “PKKemperyal güçlerin uydusu, AKP de uydusu, işbirliğiyapıyorlar.” Pastanelerde hamam böceği bulmak-tan, bit pazarında katil bulmaya… Dündar’ın evrimibu kadardı. Ve bu söyleşi, “Anti-Tayyip” çizgisiyleMİT krizinde Gülenci savcılara ve Abdullah Gül’edestek veren, AKP’ye karşı tepkileri saptırmayadevam eden operasyonel bir gazeteye, Sözcü’ye çokyakıştı.

12yıldır emek hareketinin gündemi-ni internet ortamına taşıyan Sen-

dika.Org 2013 yılına bir sürpriz ile gir-di. Baştan aşağıya yenilenen site, sosyalmedya kanalları da dahil olmak üzereokurlardan gelen öneriler doğrultusun-da yeniden yapılandırılıyor.

Sitenin yenilenmesiyle beraber enönemli değişiklik, internet yayımcılığın-da oldukça önemli hale gelen, telefonve tablet gibi mobil cihazlarla uyumluhale gelmesi. Sendika.Org’un eski siste-minin bu uyumu göstermemesi, bu ka-nallarla siteye ulaşanların sayısının yüz-de 10’un altında kalmasına neden olu-yordu.

Bir başka önemli değişiklik, Google,Yahoo gibi arama motorları ile uyum-luluk sağlanmasıyla site içeriğine dışarı-dan daha kolay ulaşılması. Kimi teknikdeğişiklikler sayesinde, arama motorla-rında Sendika.Org’da bulunan bir içe-rik arandığında, sitenin ismi daha üstsıralarda çıkıyor ve bunun sonucuolarak siteye girişler daha ilk haftadayüzde 30 civarında arttı.

Sitenin yeni altyapısı, arşivdeki 50bin civarındaki içeriğe ulaşmayı dakolaylaştırıyor. Belirli anahtar kelime-ler girildiğinde sitenin içeriğinde ara-nan ilgili haberlere, geçmiştekine göreçok daha kolay erişiliyor.

Sendika.Org’un yeni tasarımı, siteiçeriğinin facebook, twitter gibi sosyalmedya kanallarında paylaşılmasını veyorumlanmasını da kolaylaştırıyor.

Sitedeki değişimin bir başka yansı-ması ise görselliğin öne çıkarılması. Bunedenle site anasayfasında eskisine gö-re daha büyük bir manşet kullanılıyor.Görselliğin internet yayımcılığında gi-derek önemini artırması, bu konuda sü-rekli bir yenilenmeyi gerekli kılıyor.

En önemlisi de, Sendika.Org tüm budeğişiklikleri okurlarıyla beraber sürdü-rüyor. Site ilk görünümüyle yayına baş-ladığı 1 Ocak’tan itibaren, facebook,twitter ve e-posta gibi kanallar da dahilolmak üzere, okurlarından gelen öneri-ler ve eleştiriler doğrultusunda kendinisürekli olarak yeniledi ve bu süreç birsüre daha devam edecek.

Medyada AKP’nin istekleri-ni yerine getirmeyen

gazetecilerin budanması sürecidevam ediyor. Son olarakHabertürk dış politika uzmanıCeyda Karan görevinden alındı.İşten atılmasının ardındanKaran, twitter hesabından attığımesajda “Habertürk TV ile birsüredir gazetecilik ilkelerikonusunda yaşadığımanlaşmazlıkların ardından bugünitibariyle işten çıkarıldım. Geridekalan ve doğru düzgün haberci-

lik yapmaya çalışanarkadaşlarıma başarılar diliyo-rum” dedi. Habertürk yazarıUmur Talu, Karan’ın iştençıkarılmasının ardından “Dikenli

diye bir gül koparıldıkça, hepi-miz biraz daha çoraklaşıyoruz”diye yazdı.

Karan’ın anlaşmazlık yaşadığı“gazetecilik ilkeleri” meselesinin

ne olduğu tam olarak açıklan-masa da, özellikle Suriyekonusunda bir sıkıntıyaşandığına dair iddialar yalan-lanmadı. Karan’ın başındaolduğu Habertürk dış haberlerservisi, operasyonel haberlerdenısrarla kaçınmış, Suriye haber-lerinde genellikle olayın tümtaraflarının iddiaları ve tezleriyer almıştı. Şimdi merak edilenKaran’ın ayrılmasıylaHabertürk’ün de Esad’a “Esed”demeye başlayıp başlamayacağı.

Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen iki siyasimahpusun cenazesini takip ederken

gözaltına alınıp polisler tarafından dövülerekkatledilen Evrensel gazetesi muhabiri MetinGöktepe, ölümünün 17’inci yılında mezarıbaşında anıldı. Anma töreninde “mezar başındadeğil direniş noktasında buluşuyoruz” denildi veMetin gibi ezilenin yanında olan gazetecilerinhala var olduğu ifade edildi.

B‹TMEYEN HASSAS‹YETBirGün'den Ahmet Şık'ın bir haberi, Metin

Göktepe’den hala ne kadar korkulduğunu göster-di. Yeditepe Üniversitesi İletişim FakültesiGazetecilik ile Radyo-Televizyon ve SinemaBölümlerindeki öğrencilerin suikasta uğrayangazeteciler için hazırladığı belgesel serisindeMetin Göktepe ile ilgili kısım, üniversite yönetimitarafından sansürlendi. Çalışmayı yürüten öğren-cilere, "ülkenin içinden geçtiği dönemin has-sasiyeti” nedeniyle, polis tarafından öldürülmüşbir gazetecinin belgeselde yer alamayacağıbildirildi ve öğrencilerin kayıtlarına el konuldu.

AKP bu muhalefete bayılıyor

UMAR KARATEPE

AKP’ye karşı öfke, gerici-faşist bir kanala yönlendiriliyor. Lafta AKP karşıtı ulusalcımedya, ezilenleri milliyet temelinde bölüyor, gericiliği yeniden üretiyor

Sendika.Org’un yeni tasarımı, site içeriğinin facebook, twitter gibi sosyal medya kanallarında payla-şılmasını ve yorumlanmasını da kolaylaştırıyor. Sitedeki değişimin bir başka yansıması ise görselli-ğin öne çıkarılması. Bu nedenle site anasayfasında eskisine göre daha büyük bir manşet kullanılıyor.

Hala korkuyorlarMetin’den

Kürt sorununda görece dikkatli,k›flk›rt›c› olmayan tutumuyla di¤erulusalc› gazetelerden k›smen

ayr›lan Yurt, AKP’nin yeni bir “milligün” haline getirmeye çal›flt›¤›Sar›kam›fl facias›n›n y›ldönümünde

çuvallad›. AKP’li bakanlar›n “emreitaat ederek sorgusuz sualsiz ölümekoflacak gençler yaratma” amac›yladüzenlendi¤ini söyledi¤i Sar›kam›fletkinliklerini kapaktan gören Yurtgazetesi, ‹dris Naim fiahin ile SuatK›l›ç’›n öncülük etti¤i törenleri bal-land›rarak anlatt›. Almanya’y›Rusya’ya karfl› savafl›nda rahatlat-mak amac›yla 1914’te Enver Paflataraf›ndan bafllat›lan Sar›kam›flharekat›nda, on binlerce gencin

so¤ukta donarak öldü¤ü gerçe¤ine“yalan” diyen Yurt gazetesi, busay›n›n “sadece 7800” oldu¤unuiddia etti. Say› daha az olsa, bin-lerce gencin Alman emperyaliz-mi için ölüme sürüklenmesi“meflru ” olacakm›fl gibihaber yapan Yurt gaze-tesi, bu harekat›nbaflar›l› oldu-¤unu dasavundu.

AKP icadına Yurt desteği

‘Esed’ demedi diye işten çıkarıldı

12 yaşında yeni yüzüyle Sendika.Org

Kenar Notlar›

Generalin dramatik çöküşünden bir “kahra-manlık destanı” çıkarmaya çalışan ulusalcılar,

son zamanlarda sokaklarda boy gösterir oldular.Epey gecikmiş olsalar da hapishanenin politikpotansiyelini yavaş yavaş keşfediyor; duruşmasalonlarının içini ve dışını protesto gösterileriyledolduruyorlar. Bu gösterilerde oyundışı bırakılmışaskerlerin kişisel “başarı öyküleri”, yaratıcılıktanyoksun, basmakalıp senaryolar eşliğindedestanlaştırılıyor; “askeri beceri, disiplin ve vatan-severlik” melekeleri göklere çıkarılıyor…

Ne var ki köklerine dek çürümüş bir “özel askeritakımın” dramatik çöküş öyküsünde bir kahra-manlık destanı çıkmadığı gibi, sırf yargı sürecindende ulusalcılık için bir “yaşam itilimi” çıkacakmış gibigörünmüyor.

Geçmiş savaşlardan ödünç alınmış kahramanlıküniformasına tıkıştırılan “özel kadro”, daha işinbaşında bir “suç örgütü” refleksiyle dağılıyor: Kendidurmunu kurtarmaya çalışan genelkurmaybaşkanları, üstlerine ve astlarına suç atan efsanekomutanlar, herhalde bugün varolsaydı eski koğuştipi hapishanelerde “adi suçlu” muamelesi görür-lerdi.

Son olarak 28 Şubat “postmodern darbesi”ninen tepedeki iki komutanı İsmail Hakkı Karadayı veÇevik Bir birbirini suçladılar. İfadelere ve basınayansıyan açıklamalara bakılırsa, bir zamanlarınkudretli “Çevik Paşa”sı meğer zavallı “emir ku-lu”ymuş. Karadayı’nın ise komutası altında olupbi-ten hiçbir şeyden haberi yokmuş… Misyonu sonaeren askeri kadroların yargı gücüyle tasfiye hareka-tı, giderek ünlü “Giritli Paradoksu”na benzemeyebaşladı. Paradoksa bakın ki bir general, “Bütün ge-neraller yalancıdır” demiş. Paradoks Giritli4ye aitolunca, belki üstesinden gelinir de, sözkonusu “si-lahlı kuvvetler”in komuta kademesi olunca iş birazdeğişiyor. Kendisine “NATO’nun ikici büyük gücü”,“emperyalist bölgesel projelerin güvencesi” unvan-ları yakıştırılan ordudan sözediliyor.

İlk bakışta generallerin kişisel öykülerinde so-mutlaşan dram, aslında bir “içsavaş ordusu”nuntoptan çürümesini yansıtıyor.

Çürümenin kökleri derinlere, ta neoliberal yeni-sömürgeci kapitalizmin çürümesine dek iniyor. Kirlisavaşa, yeraltı ekonomisiyle beslenen kontrgerillacinayetlerine, neoliberal piyasa hareketlerine, İslam-cı-Türkçü gericiliğe dek iniyor. Yani devrimci top-lumsal yenilenme dinamiklerini baskı altına almayakoşullanmış bütün düzen kurumlarına dek iniyor.Öyle ki onda, kontrgerilla çeteciliğinin çözülen suçortaklığını, faşist devlet şiddetinin boşuna kendinitekrar etme mecburiyetini, sonradan görme burju-vazinin korkaklığını ve kaypaklığını görmemek ola-naksız. Çürüme o denli yaygın ki, salt tasfiye edilenömrünü tüketmiş kadrolarla sınırlı değil: Bir o ka-dar da muvazzaf generallere takılan “üstün başarı”madalyalarında cisimleşiyor. Daha katledilen Ro-boskili köylülerin kanı kurumamışken, sözümonayargı sürecinin bitmesini bile beklemeden havacıla-ra takılan madalya, işte bu çürümüşlüğün “nişa-ne”sidir.

İşte bu, kendi zaferini ilan ettiği anda neoliberalşiddetin başarısızlığa mahkum kısırdöngüsüne ka-pılan Tayyip Erdoğan’ın çöküşünün “nişane”sidir.

Generallerinçöküşünden‘çöküşün generaline’

Page 15: 174'ncü Sayı

Devlet niflan›na retFransız karikatürist Jacques Tardi, Fransız Kültür Bakanlı-

ğı’nın verdiği, en üst seviyedeki devlet nişanı Légion d'Honneurünvanını reddetti. Ünlü çizer, "Bazı güçlerin esir aldığı bir in-san olmak yerine özgür kalmak istiyorum" diye konuştu. Bu ni-şanı en son Türkiye'den yazar Orhan Pamuk kabul etmişti.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 100 Temel Eser listesindeki“Şeker Portakalı” kitabını derste ödev olarak okutan biröğretmene kitabın müstehcen olduğu gerekçesiylesoruşturma açıldı. “Fareler ve İnsanlar” kitabı da İzmirMilli Eğitim Müdürlüğü İnceleme ve DeğerlendirmeKomisyonu tarafından ‘sakıncalı’ bulundu.

Hrant DinkVakfı'nın sözlü tarihçalışmalarının ikinciayağını oluşturan“Sessizliğin Sesi IIDiyarbakırlıErmenilerKonuşuyor” isimlikitabı çıktı. Kitaptasekizi kadın, sekizierkek 16DiyarbakırlıErmeni'nin hikayesianlatılıyor.

Damocracydedikleri

Kanadalı yönetmenTodd Southgate, Brezil-ya'daki Belo Monte veTürkiye'deki Ilısu baraj-larını konu alan bir bel-gesel hazırladı: Ama-zon'dan Hasankeyf'eDamocracy. Dam, İngi-lizce baraj demek, “Da-mocracy” de en iyi yö-netim biçimi olduğu id-dia edilen demokrasiyegönderme yapıyor.Belgesel Şubat ayındagösterime girecek.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1510 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

Diyarbak›rl›Ermenilerinsesi

Yine kitap yine sansür

Y önetmen-yazar VasıfÖngören’in Zengin Mutfağıisimli oyunu, 35 yıl aradan

sonra İstanbul Şehir Tiyatroları’ndasahneleniyor. Üstelik bu defa yönet-men koltuğunda kızı Aslı Öngörenvar. Oyun, ikinci gecesinde üç kadınizleyicinin kurt işaretli ve “TanrıTürk’ü korusun” sloganlı müdahale-sine maruz kaldı ve bu saldırıyla gün-deme geldi. Oysa başlı başına gündemedilmesi gereken oyunun kendisi veyazarı; Brecht’in geliştirdiği epik tiya-tro yöntemiyle yazdığı, sergilediğioyunlarla tiyatro dünyasına damgasınıvurmuş Vasıf Öngören. Oyununyönetmeni Aslı Öngören’le VasıfÖngören’i, “Zengin Mutfağı”nı veşehir tiyatrolarına iktidar müdahalesi-ni konuştuk.

Zengin Mutfağı oyunu 35 yıl sonratekrar şehir tiyatrolarında sahneleniyor.Oyunun sonundaki şarkıda da, “40 yıllıkbir oyun bu, eski değil yeni de değil”deniyor. İsterseniz önce oyunla ve oyu-nun yazarı babanız Vasıf Öngören’lebaşlayalım.

Vasıf Öngören bu oyunda 70’lerTürkiye’sinin fotoğrafını çekiyor.Toplumcu bir yazar olarak sözünü netsöyleyen, görünenin ardındaki gerçeğiyazan biri. Zengin Mutfağı da bu yollaürettiği yapıtlar içinde belki de ensağlam olanı. 15-16 Haziran işçidirenişi ve 12 Mart sürecinde,dışarıdaki kamplaşma-kutuplaşmanınbir zengin mutfağındaki kişilerüzerinde yarattığı etkileri, değişimleri,dönüşümleri anlatıyor. Sıcak insanilişkileri anlatılıyor, alelade,tanıdığımız insanların dünyasına birbakış bu. Dolayısıyla, Zengin Mutfağı,40 yıl önce kaleme alındı ama dünyagörüşü ve ele alınış yöntemi olan epikyöntem öylesine bir bakış açısıylayaklaşıyor ki hayata, Zengin Mutfağıhep güncel kalacak galiba.

Özdeki emek-sermaye çatışmasımeselesi hala geçerli. Çok basit bircümle var oyunun temelinde; “İnsankime hizmet ettiğini düşünmeli!”Bugün de metnin özünde olan bu akilsözü, seyirciye duyurabilmekamacımız. Sözünün çağlar ötesi birkarşılığı var. Seyirciye diyalektiğikeşfetmenin hazzını yaşayıp ayrılmaşansı veriyor Zengin Mutfağı. Herşeyin değiştirilebilir olduğunu kavramaimkanı veren bir metin. Bu yüzdenözel ve önemli. Direnen, isyan edenkitlelerin çabalarının nafile olmadığınıgösteriyor. Daha güzel bir dünya içinadım atılabileceği umudu aşılayan

oyunlar bunlar. Brecht oyunları gibi…Vasıf Öngören de Türk tiyatrosundabu yanıyla çok özeldir.

Bahsettiğiniz değişim-dönüşümünvurgusu karakterlerde çarpıcı birbiçimde hayat buluyor. Köşkünhizmetçisini oyunun başında en büyükhayali evlilik olan, nişanlısı için de herşeyi yapabilecek genç bir kadın olarakgörüyoruz. Ama sonra Devlet GüvenlikMahkemeleri’nin kapatılması içinçalıştığı fabrika önünde yaptığı grevdenişanlısıyla gırtlak gırtlağa çatışan birinedönüşüyor. Bütün oyun boyunca kendisi-ni toplumsal olayların dışında konum-layan Lütfü Usta da gazetede bufotoğrafı görünce ayıyor…

Evet oyunda çok iyi örneklerdenbiri bu çünkü herkes değişimi vedönüşümü yaşıyor. Zaten epik tiyatro-nun vazgeçilmez unsurudur bu sürecive değişimi göstermek. Rejide deoyunculuk yaklaşımında da bunugörünür kılmaya gayret ettik. İnsanlarbelli koşullar ve durumlar içindedavranırlar. Bunlar değiştiği zamanfarklı davranabilirler. Sınıf bilincimeselesi de var oyunda. Sınıf atlamave bireysel kurtuluş hayallerinintoplumu bir hayli oyaladığı bir çağdayaşıyoruz. Kendi sınıfının, ait olduğu,aidiyet duyacağı sınıfsal varoluşunungereğini yapar insanlar. Sınıflı bir

toplum var olduğu sürece de buçatışmalar söz konusu olacaktır.

Oyunda güncel göndermeler de var.“Beyaz bere” ve “küçük bir çocuksunönce/anne koynunda masum” şarkısıylaHrant Dink cinayetine mesela. Bu gün-cellemeleri yaparken neleri gözettiniz?

Metnin aslında böyle birebir birgönderme yapmaya hiç de ihtiyacı yok,çok temel bir mesele anlatıyor. Amabiz duyarlı olduğumuz bir konuolduğu için kendimizi durduramadık,bu eki yaptık. Bundan çok daha önem-li bir sözü var metnin; bu gençlerinisimleri, varoluş biçimleri, dünyayabakış biçimleri değişebilir ama kimlertarafından nasıl kullanıldığı gerçeğideğişmiyor. Birçok inanç, iyi niyet,adanmışlığa emek-sermaye meselesi

üzerinden baktığınızda bir içhesaplaşma, tartışma getirmeli. Benimdileğim bunu sağlaması oyunun.

Oyuna üç izleyiciden gelen saldırıdanbahsedelim biraz da.

Sözünü net söyleyen bir oyun bu,rahatsız olanlar olabilir, bu beklenirbir şey. Bu rahatsızlığı dile getiriş biçi-mi önemli. Bizim gibi düşünmeyenler-le tartışabiliriz ama susturmaya, geriyeitmeye, üstünü örtmeye kimseningayret etmemesi gerekir. Buna kolaykolay da pek kimsenin gücününyeteceğini sanmıyorum. Bunlar buülkenin, bu sistemin gerçekleri vetartışılması gereken meseleler. Sonunakadar arkasında olduğumuz sözler.Bunun tartışma yaratmasını dileye-bilirim en fazla. Münferit bir olay

olarak kalacağını düşünmek isterim.

Peki saldırıya daha geniş bir açıdanbakalım. Geçtiğimiz sezon sonunda şehirtiyatrolarında çok hızlı bir biçimde yö-netmelik değişikliği yapıldı ve bürokrat-lara yetki verildi. Sanatta muhafazakar-laşma tartışmalarıyla birlikte bu değişik-lik hayli ses getirdi. Şimdi de oyununuzlailgili olarak sosyal paylaşım sitelerindeyapılan yorumlarda “oyun devam edermi, kaldırılmadan gidip görsek” gibi en-dişeler var.

Ben ihtimal vermiyorum böyle birşeye. Olursa çok yazık olur. Ciddi birakıl, emek ve alın teri var. Yeni yönet-melikte itiraz ettiğimiz noktalar, şehirtiyatrolarının siyasi rüzgarlara açık ha-le gelmesi ile ilgili kaygılardı. Sanatınözerk, özgür bir alan olarak kalabilme-si gerektiğini düşünüyoruz. Eğer dedi-ğiniz şeyler gündeme gelirse bu rüz-garların sanatı birebir etkiler hale gel-diği alenen görünmüş olur herhalde.Bunun için illa “Zengin Mutfağı”nabir şey yapılması ne kadar şart emindeğilim. Birçok başka örnek görüyo-ruz, yaşıyoruz. Umarım hızla bunlar-dan vazgeçildiği bir sürece geçilebilir.Şöyle örnek vereyim, bazı insanlaroyundan rahatsız olurken bir büyükkitle var ki büyük keyif alıyor, o insan-lar izleyebilir bu oyunu. Hoşlanmayan-lar da gelmeyebilirler, bu kadar basit.

Ama tabi şöyle bir çarpıtma da olu-yor. Yönetmelik değişmeden önce bazımuhafazakar köşe yazarları şehir ti-yatrolarının oyunlarının boş salonlaraoynandığını söylediler. Oysa şehir tiyat-rolarında bilet bulmanın zor olduğunuherkes bilir. Buna rağmen, göz göre görebunu söylediler. Ardından da yönetmelikdeğişikliği geldi.

Büyük bir manipülasyon yapılıyor.Şehir tiyatrolarının taşları, dengelerioynatılmış durumda şu anda yerinden.Büyük bir tedirginlik var hem idari an-lamda hem oyuncular arasında. Amabüyük de bir çelişkimiz var bizim. Se-yirciye hizmet eden bir varoluş içinde-yiz. Yüz yıldır bu kurum böyle var ol-

muş, bütün çark perdenin açılması veseyirciye en iyiyi sunmak üzere kurgu-lu. Dolayısıyla ne kadar zorluk yaşa-nırsa yaşansın, içgüdüsel olarak bu ku-rum zorlukları bertaraf etme ve seyir-ciye iyi bir şeyler sunma gayreti içinde.Şu an büyük güçlükle sürdürülen debudur. Sorunlar yönetmelikten sonrabirdenbire ortaya çıkmadı elbette amayönetmelik bu sorunların giderilmesiyolunu tıkamış, çok daha bürokratikhale getirmiştir şehir tiyatrosunu. Ge-nel sanat yönetmenlerinin gücünü veetkinlik alanını daraltmakla da elinibağlamıştır kurumun. “Bu bir yanlış-tır” diyoruz hala, bundan dönülmesiiçin de elimizden gelen gayreti, direni-şi göstereceğiz ama bu seyircimizehaksızlık etmeyeceğimiz bir yerde ol-mak zorunda. Dolayısıyla yeni bir yö-netmelik çalışması yürütüyoruz amabir yandan da perde de kapanmaz.Umarım hiç kapatılmaz.

Guernica’nınaltındaki Roboski

15-16 Haziran 1970 eylemleriyle bafllayan Zengin

Mutfa¤›, dönemin emek-sermaye iliflkilerini zengin

ifladam› Kerim Bey’in köflkünde aflç›l›k yapan Lütfü

Usta’n›n gözünden anlat›r. Oyun, 70’li y›llar›n

Türkiye’sini anlat›rken köflkün çal›flanlar›n›n o y›llardaki

kavga içinde taraf olup olmama konusunda yaflad›klar›

çeliflkileri, geçirdikleri de¤iflimleri, dönüflümleri de

verir. Oyunun en önemli figürü Selim, paras›z bir

gençken Kerim Bey’in himayesinde bir fafliste, fab-

rikas›nda D‹SK örgütlenmesi yapan iflçilere karfl› vurucu

bir silaha dönüflür. Bütün hikayenin sadece mutfakta

geçti¤i oyunda “d›flar›s›” çeflitli simgelerle de tafl›n›r

sahneye. Oyunun Lütfü Usta rolünde fiener fien’in

oynad›¤› 1988 yap›m› filmi de mevcut.

ÖZEN TAÇYILDIZ 1970’lerin emek-sermaye çatışmasını bir köşkünmutfağından anlatan Zengin Mutfağı 40 yıl sonra yine‘bekçi’lerini beslese de ‘bekçi’lerle çatışanlar da var...

‹stanbul fiehir Tiyatrolar›’ndasergilenen Zengin Mutfa¤› oyunu,16-20 Ocak tarihleri aras›ndaKad›köy Haldun TanerSahnesi’nde. Bilet fiyatlar› tam11 TL, indirimli 7,5 TL.

Picasso’nun Guernica tablosu ile RoboskiKatliam›’n› fotomontaj yöntemiyle birlefltiren buçal›flma, Gürcan Özkan’a ait. ‹spanya iç savafl›s›ras›nda general Franko’nun anlaflt›¤› NaziAlmanyas›’na ait 28 bombard›man uça¤›, 1937’deGuernica flehrini bir gece yar›s› bombalad›, 1500 insanhayat›n› kaybetti. Roboski’de de bir gece yar›s›Heronlarla bombalanan 34 kifli öldü. Bu ac›n›n nas›lfotomontajlanaca¤› sorusu, Roboski’yi, Picasso’nundeyimi ile “faflizmin yapt›¤›” Guernica’n›n alt›ndanç›kard›.

Mutfakta sınıf savaşı

‘İnsan kime hizmet ettiğini düşünmeli’

Page 16: 174'ncü Sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi10 Ocak 2013 / 23 Ocak 2013

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

İ stanbul’daki Şişecam fab-rikasının sürekli kaynamasıgereken kazanı 25 Aralık’ta

söndü. Cama can veren işçiler,fabrikayı 29 Aralık gecesi işgal et-ti. Topladıkları tahta parçalarınıbidonların içine atarak, geceninkaranlığına ve kışın soğuğunainat bir bir yaktılar ateşleri ve 9Ocak günü kazanıma ulaştı...

AKP’nin yeni teşvik paketininilk örneklerinden birini Şişecamişçileri yaşıyor. Teşvik paketinegöre devlet, avantajlı bölgelerefabrika kuran işverenin aldığı işçi-lerin sigorta primlerini beş yıl bo-yunca ödeme taahhüdü veriyor.Bir İş Bankası iştiraki olan Şişe-cam da, 420 işçiye “Fabrikayı Es-kişehir’e taşıyorum, herkese kı-dem tazminatını ödeyeceğim amaisteyen olursa asgari ücretle sıfır-dan orada çalışmaya başlar” de-diğinde, Kristal-İş üyesi işçiler

“Mevcut haklarımızla

Türkiye’nin herhangi bir yerinde-ki Şişecam fabrikasında çalışanakadar direneceğiz” yanıtını verdi.

‹fiÇ‹LER POL‹S‹ PÜSKÜRTTÜEskişehir’deki fabrikaya da

200 işçi alındı ama önemli maki-nelerin büyük kısmı Topkapı’dakifabrikada kaldı. Makineleri alma-sı için 420 işçiyi geçmesi gerekenŞişecam yönetimi ilk denemesini5 Ocak günü yaptı. Yönetim, İs-tanbul Valiliği’ne fabrikasındanmakineleri almak istediğini ancakfabrikanın işçiler tarafından işgaledildiğini belirterek işçilerin tah-liyesini istedi.

5 Ocak sabahı polis, Şişe-cam’ın temsili tabutunun göndereçekildiği fabrika girişinde görül-düğünde işçilerin büyük kısmıüretimin yapıldığı alanda bir ara-ya geldi. Fabrikanın üç kapısınıda tutan polis dışarıdan gelen iş-çileri içeri almadı ancak Şişecamişçisi çoktan fabrikanın stratejikyerlerini tutmuştu. Çatılara ve ba-

caya çıkan işçiler hep bir ağızdan“Ölmek var dönmek yok” sloga-nını haykırdı. Polis uzun süre işçi-leri ikna etmeye çalıştı ancak za-man geçtikçe işçilerin aileleri,fabrikayı kuşatan polisin etrafınısarmaya başladı. Bursa Yenişe-hir’deki ve Gebze Çayırova’dakiŞişecam fabrikalarından da işçilerailelere eklendi. Nihayetinde sa-bah başlayan polis ablukası öğlensaatlerinde dağıldı.

KAZANIMPolisin püskürtülmesinin

ardından 9 Ocak günü sendika ileŞişecam arasında yapılangörüşmeler sonucunda işçilerkazanıma ulaştı. Anlaşmaya göreİstanbul’da kalmak isteyen 135işçi Şişecam’ın verdiği kıdemtazminatını aldı. Geri kalanişçiler mevcut haklarıylaTürkiye’nin çeşitli bölgelerindekiŞişecam fabrikalarına mevcutücret ve sosyal haklarıyla geçe-cek.

Her gün demokratik kitle ör-gütleri, sendikalar, siyasi partiler,çevredeki fabrikalarda çalışanişçiler, bölge esnafı işçileri ziyaretetti. Direnişi sık ziyaret edenlerinarasında HaberTürk de vardı. İş-çilere göre bu ziyaret sıklığınınnedeni kanalın sahibi Ciner’e aitPark Cam firmasının Şişecam’arakip olması.

MESA‹ D‹S‹PL‹N‹YLE D‹REN‹fiSabah sendikanın verdiği kah-

valtılar yendikten sonra gününbelli saatlerinde çay dağıtımıyapıldı. Direniş alanı olan fabrikaişçiler tarafından temiz tutuldu.Üretimin yapıldığı alandaki kafe-teryada işçiler aileleriyle kaldı.Akşam saatlerinde de sendika sı-cak yemek getirdi.

İşyeri Baştemsilcisi SinanUçar’ın sözleri direnişi özetleme-ye yetiyor: “Tekel işçileri, işçisınıfının üzerindeki ölütoprağının yarısını attı, biz dediğer yarısını atacağız”

İşçilere en büyükdestek ailelerinden

geliyor. İşçilerin 25Aralık günü İşBankası’nın camdankulelerinin önünde

yaptıkları ilk eylemdebaşlayan destek fabrika

işgaliyle giderek arttı.

D‹REN‹fi, MUTFAKLARIBÜYÜTTÜDirenişle birlikte işçi

ailelerinin mutfağıbüyüdü. Bir aile için kay-nayan çorba artık 420

aile

için kaynamaya başladı. İstanbul’un değişik yerlerindeki

işçilerin evleri adeta TopkapıFabrikası’nda birleşti, aileler arasındamisafirlik müessesesi kalktı.

Birlikte yemeye, ateş yakmayabaşlayan aileler, 5 Ocak günüpolise karşı direndi.

Akşam saatlerine kadarfabrikadaki kafeteryada kalan

aileler, polis saldırısının olduğu5 Ocak’tan itibaren daha erken

fabrikaya gelmeye, fabrikada dahaçok kalmaya başladı.

‘OKULA G‹D‹YORUM AMAAKLIM BABAMDA’

Çocuklar da direnişten etkilendi.İşçilerden birinin çocuğu uzatılan birmikrofona şunları söyledi: “Okulagidiyorum ama aklım babamda, fabri-kada kalıyor.” Okul çağına gelmeyençocuklarsa annelerinin kucağında, an-neleriyle birlikte sloganlara katıldı.

İşçiler ve aileleri ilk günden itiba-ren işverenin “Böl-parçala-yönet”taktiği uyguladığını söylüyor. İşvere-nin taktiğine karşı işçilerin ve ailele-rin attığı ortak slogan çok şey anlatı-

yor: “Biz bir aileyiz bizi kimsebölemez.”

Bölemedide.

ALP TEK‹N BABAÇ

‘Biz bir aileyiz, bizi kimse yenemez’

FFaabbrriikkaann››nn kkaapp››ss››nnddaa ddiirreenniiflfl ççaadd››rr›› vvaarr.. SSeennddiikkaaaakkflflaammllaarr›› ss››ccaakk yyeemmeekk çç››kkaarr››yyoorr.. AAiilleelleerr ffaabbrriikkaaddaakkii kkaaffeetteerryyaaddaa kkaall››yyoorr..

Eylem sonuç verdi, Şişecam geri adım attı. 9 Ocak’ta işçilerkazanıma ulaştı. İşçiler mevcut haklarıyla diğer fabrikalara gidecek

İşverenin “Yaasgari ücretya işsizlik”dediğiŞişecamişçileriTopkapı’dakifabrikayı işgaletti. 5 Ocakgünü fabrikanınkapısına polisdayanıncaişçiler bacayave çatılaraçıktı

Cama canverenlerin

direnişi

Cama canverenlerin

direnişi

Polis,fabrikanınetrafını,işçilerinaileleri depolisinetrafınısardı

‹flçiler direniflin ilk günlerindeseslerini duyurmak için Paflabahçema¤azalar› önünde eylemler yapt›.Taksim’deki Paflabahçe ma¤azas›-na gelen iflçiler ve aileleri “al›flveriflyapmak istiyoruz” dedi. Yüzlerceiflçinin al›flverifl talebi, polisin ma-¤azay› boflaltmas›na ve önündebarikat kurmas›na neden oldu.“Neden izin vermiyorsunuz?” soru-suna polis “Allah göstermesin k›r›-l›r” deyince iflçinin yan›t› netti: K›-rarsak yenisini yapar›z!

Topkap›’daki iflçilerin y›lbafl›etkinli¤ine D‹SK Genel Baflkan›,KESK ‹stanbul fiubeler Platformu,Sendikal Güç Birli¤i Platformuüyeleri, BDP’li ve CHP’li milletvekil-leri kat›ld›. ‹flçiler direnifl mesaj›verirken, fiiflecam’›n Türkiye’deki onbir fabrikas›nda 2013’ün ilk saat-lerinde ifl b›rakma eylemi yap›ld›.

Alışverişleri bilekorkuttu

2013 eylemle başladı