30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

12
H Hikmet AKSOY Şifa Hastanesi, Yozgat’ın Şifa Kaynağı u7'de Türkiye Demokrasisi Nedir? u5'de İrade Avallaştırılmışsa u7'de 24’üncü Dönem u3'de Perşembe 30 Haziran 2011 GÜNLÜK SİYASİ GAZETE Yıl: 9 l Sayı: 2844 l 50 Kr. Y ozgat’ta uzun yıllar vergi rekortmenliğini kimseye bırakmayan, ülkenin ekonomisine önemli katkılar sağlayan Yozgat İşçi Birliği İnşaat Malzemeleri Ticaret ve Sanayi A.Ş., Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin belir- lendiği 'Fortune 500 Türkiye' 2010 yıl sonu listesine de girmeyi başardı. Tüpraş, 26 milyar 218 milyon TL net satış gelirleri ile Türkiye’nin en büyük şirketi olurken, Yi- bitaş Holding listeye 276’ıncı, Aytaç ise 329’uncu sıradan girerek, kötü giden ekonomi- mize moral verdiler. 10'da İstihdamı Şifa sırtlıyor G azetemiz köşe yazarlarından, Ahi Evran Üniversite- si İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölü- mü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Kürşad Zorlu İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (yeni adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı) Asta- na zirvesine davet edildi. 52 ülkenin Dışişleri Bakanla- rının hazır bulunduğu toplantıda İslam Ülkelerinin son durumu ve İslam coğrafyası ve Türk İslam ülkelerinin entegrasyonuna yönelik bazı projelerini anlattı. Toplan- tıya öğretim üyemizin yanı sıra Türkiye’den Gazeteciler Fehmi Koru (Zaman), Yalçın Bayer (Hürriyet) ve Gün- tay Şimşek (Habertürk) de katıldılar. Zorlu zirveye katıldı 2 006 yılında hizmete giren Özel Yozgat Şifa Has- tanesi kurulduğu günden bu yana sağlık hizmetle- rinde ilklerin habercisi olmasının yanı sıra istihdam ve ekonomiye katkısı da gözlerden kaçmıyor. Yaklaşık 300 personelin çalıştığı ve çeşitli esnaf gruplarının da ekmek kapısı haline gelen hastane dolaylı dolaysız yaklaşık 2 bin kişinin geçimine vesile olması ile de farkını farkettiriyor. 4'de Ankara ve Kayseri yollarında ölüm olmasın Kalp Hastanesi şart Ülkemizde kalp sağlığı üzerine çalışan kalp hastanesi sayısının her geçen gün artmasına karşın, kalp krizlerinin yoğun olarak görüldüğü ilimizde hasta kayıplarının yollarda artış göstermesi kalp hastanesine gereksinimi arttırıyor. Ani kalp krizlerine en az 30 dakika içinde müdahale gerekirken en yakın kalp hastanesinin Yozgat’a 2 saat uzaklıktaki Kayseri’de olması, hastanenin bir an önce kurulmasının önemini ortaya çıkartıyor. Yozgat’ta kalp krizi sonrası Ankara ve Kayseri yollarında can veren hastaların artış göstermesi, kalp hastanesinin bir an önce Yozgat’a kazandırılması gerekliliğini ortaya koydu. MESAFE CAN ALIYOR Son yıllarda, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde ve ilimizde kalp ve damar hastalıkları giderek artarken, kalp hastalık- ları ölümcül olabilmesi nedeniyle toplum sağlığını tehdit eden en önemli hastalık haline geldi. Özellikle ilimizdeki hastala- rın kalp krizi sonrası en yakın Ankara ve Kayseri’ye yetiştirilene kadar yolda can veriyor olması kalp hastanesini Yozgat için ‘olmazsa olmaz’lardan biri yaptı. DEVLET VEYA ÖZEL HASTANELER EL ATMALI Yozgat il, ilçe ve çevre illerde hiçbir kamu ve özel sektörde KVC ünitesinin bulunmaması büyük bir eksiklik olarak göze çarpıyor. Acil kalp krizi veya kalp problemlerinin çözümünde ilk 30 dakika hayat kurtarılmasında oldukça önemli. En yakın kalp hastanesinin ilimize uzaklığı 2 saat olunca kalp ölümlerine davetiye çıkar- tıyor. Bunun için devlet ve özel sağlık ku- ruluşlarına Yozgat Haber Gazetesi olarak ilimizde Kalp Hastanesinin kazandırılması için çağrıda bulunuyoruz. Geçtiğimiz gün yemin ederek TBMM’deki yerlerini alan Yozgat millet- vekilleri Bekir Bozdağ, Ertuğrul Soysal, Yusuf Başer ve Sadir Durmaz’ın Kalp Hastanesini ilimize kazandırmak için çaba göstermesi ve oluşturulacak projeye öna- yak olması kısa vadede ilimize kazandırı- lacak en büyük yatırım olacak. İSTİHDAMA DESTEK OLUR Yozgat’a kazandırılacak bir kalp hastanesi sonrası, kalp krizi ve kalp prob- lemlerinin ölüm riskini en aza indirecek olmasının yanı sıra ekonomiye ve istih- dama katkısını da hesaba katarsak Yozgat için kazandırılacak bir kalp hastanesinin önemi bir kat daha artmış olacak. Yaklaşık 250- 300 arası bir istihdamın olması hem işsize iş kapısı hem de esnafta canlılığı beraberinde getirecek. Genç Bakış Evren KURBAN Z iraat Odası Başkanı İsmail Açıkgöz, bu yıl tahıl üretiminde yüksek rekolte beklediklerini söyledi. Bu sene yağışların oldukça iyi olması nedeniyle rekolte beklentisinin arttığına dikkat çeken Ziraat Odası Başkanı Açıkgöz, çiftçilerin ürünlerini en iyi şekilde değerlendirebilmeleri için borsa ve Toprak Mahsulleri Ofisi'nden gerekli hazırlıklarını bir an önce yapmalarını istedi. 6'da Yüksek rekolte bekleniyor EVCİLİK KAMPANYASI Kampanyamız 01.01.2012 tarihine kadar hafta içi günler için geçerlidir. Düğün Pastası Kuru Pasta Karışık Kuruyemiş Cips Limitsiz Meşrubat 15 kişilik gelin – Damat hamamı Kamera ve Fotoğraf çekimi Balayı Odası ( Suit oda 2 gece) Anı kürsüsü ve defteri Sandalye giydirme Nikâh masası Lazer, sis ve Işık gösterileri Volkan ve Konfeti Show Şeyh Osman Mh. Adnan Menderes Bulvarı No: 85 YOZGAT Tel: 0(354) 212 26 26 - Fax: 0(354) 212 20 26 www.grandeserhotel.com Sadece 3.500 TL BAŞYAZI Av.Ruhi Bacanlı H. Prof. Dr. Nurullah Aydın YOZGAT HABER İnan Soyer 3 0 . Y I L Yozgat'ın ilk ve tek MARKA TESCİLLİ Restaurantı Tel: 0 354 212 44 04 - 212 16 41 Cep: 0532 243 39 28 Fax: 0 354 212 79 66 Tescil No: 2007 44015 "Lezzeti sunmak sanat, tatmaksa mutluluktur" T E Ş E K K Ü R L E R Y O Z G A T ® Şeyhosman Mah. Adnan Menderes Bulv. No: 45 Tel: 0354 217 64 67 - 64 80 Faks: 0354 217 64 79 Gözü Yükseklerde Olanlara... Dergisi Dershaneleri dershanecilikte yüksek standart Sizler bizim için değerlisiniz! "Farkı Fark Edeceksiniz" Pasta ve tatlı Ürünleri İmalatımızda Kesinlikle Mısır Şurubu ve Glikoz Kullanmıyoruz! 0354 217 33 33 www.zaferpastaneleri.com ZAFER PASTANELERi İLETİŞİM: (354) 217 25 01 www.ozelergin.k12.tr Bu Okul Tam Size Göre ! Avantajlı Erken Kayıtlarımız Başlamıştır Sınırlı Sayıdaki Kontenjanlarımıza Kayıt İçin Acele Ediniz... Yibitaş devler arasında

DESCRIPTION

Yozgat Haber

TRANSCRIPT

Page 1: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER

Hikmet AKSOY

Şifa Hastanesi, Yozgat’ın Şifa Kaynağı

u7'de

Türkiye Demokrasisi Nedir?u5'de

İrade Avallaştırılmışsa

u7'de

24’üncü Dönemu3'de

Perşembe 30 Haziran 2011 GÜNLÜK SİYASİ GAZETE Yıl: 9 l Sayı: 2844 l 50 Kr.

Yozgat’ta uzun yıllar vergi rekortmenliğini

kimseye bırakmayan, ülkenin ekonomisine önemli katkılar sağlayan Yozgat İşçi Birliği İnşaat Malzemeleri Ticaret ve Sanayi A.Ş., Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin belir-lendiği 'Fortune 500 Türkiye'

2010 yıl sonu listesine de girmeyi başardı. Tüpraş, 26 milyar 218 milyon TL net satış gelirleri ile Türkiye’nin en büyük şirketi olurken, Yi-bitaş Holding listeye 276’ıncı, Aytaç ise 329’uncu sıradan girerek, kötü giden ekonomi-mize moral verdiler. 10'da

İstihdamı Şifa sırtlıyor

Gazetemiz köşe yazarlarından, Ahi Evran Üniversite-si İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölü-

mü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Kürşad Zorlu İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (yeni adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı) Asta-na zirvesine davet edildi. 52 ülkenin Dışişleri Bakanla-rının hazır bulunduğu toplantıda İslam Ülkelerinin son durumu ve İslam coğrafyası ve Türk İslam ülkelerinin entegrasyonuna yönelik bazı projelerini anlattı. Toplan-tıya öğretim üyemizin yanı sıra Türkiye’den Gazeteciler Fehmi Koru (Zaman), Yalçın Bayer (Hürriyet) ve Gün-tay Şimşek (Habertürk) de katıldılar.

Zorlu zirveye katıldı

2006 yılında hizmete giren Özel Yozgat Şifa Has-tanesi kurulduğu günden bu yana sağlık hizmetle-

rinde ilklerin habercisi olmasının yanı sıra istihdam ve ekonomiye katkısı da gözlerden kaçmıyor. Yaklaşık 300 personelin çalıştığı ve çeşitli esnaf gruplarının da ekmek kapısı haline gelen hastane dolaylı dolaysız yaklaşık 2 bin kişinin geçimine vesile olması ile de farkını farkettiriyor. 4'de

Ankara ve Kayseri yollarında ölüm olmasın

Kalp Hastanesi şartÜlkemizde kalp sağlığı üzerine çalışan kalp hastanesi sayısının her geçen gün artmasına karşın, kalp krizlerinin yoğun olarak görüldüğü ilimizde hasta kayıplarının yollarda artış göstermesi kalp hastanesine gereksinimi arttırıyor. Ani kalp krizlerine en az 30 dakika içinde müdahale gerekirken en yakın kalp hastanesinin Yozgat’a 2 saat uzaklıktaki Kayseri’de olması, hastanenin bir an önce kurulmasının önemini ortaya çıkartıyor.

Yozgat’ta kalp krizi sonrası Ankara ve Kayseri yollarında can veren hastaların artış göstermesi, kalp hastanesinin bir an önce Yozgat’a kazandırılması gerekliliğini ortaya koydu.

MESAFE CAN ALIYORSon yıllarda, bütün dünyada olduğu

gibi ülkemizde ve ilimizde kalp ve damar hastalıkları giderek artarken, kalp hastalık-ları ölümcül olabilmesi nedeniyle toplum sağlığını tehdit eden en önemli hastalık haline geldi. Özellikle ilimizdeki hastala-rın kalp krizi sonrası en yakın Ankara ve Kayseri’ye yetiştirilene kadar yolda can veriyor olması kalp hastanesini Yozgat için ‘olmazsa olmaz’lardan biri yaptı.

DEVLET VEYA ÖZEL HASTANELER EL ATMALIYozgat il, ilçe ve çevre illerde hiçbir

kamu ve özel sektörde KVC ünitesinin bulunmaması büyük bir eksiklik olarak göze çarpıyor. Acil kalp krizi veya kalp problemlerinin çözümünde ilk 30 dakika hayat kurtarılmasında oldukça önemli. En yakın kalp hastanesinin ilimize uzaklığı 2

saat olunca kalp ölümlerine davetiye çıkar-tıyor. Bunun için devlet ve özel sağlık ku-ruluşlarına Yozgat Haber Gazetesi olarak ilimizde Kalp Hastanesinin kazandırılması için çağrıda bulunuyoruz.

Geçtiğimiz gün yemin ederek

TBMM’deki yerlerini alan Yozgat millet-vekilleri Bekir Bozdağ, Ertuğrul Soysal, Yusuf Başer ve Sadir Durmaz’ın Kalp Hastanesini ilimize kazandırmak için çaba göstermesi ve oluşturulacak projeye öna-yak olması kısa vadede ilimize kazandırı-lacak en büyük yatırım olacak.

İSTİHDAMA DESTEK OLURYozgat’a kazandırılacak bir kalp

hastanesi sonrası, kalp krizi ve kalp prob-lemlerinin ölüm riskini en aza indirecek olmasının yanı sıra ekonomiye ve istih-dama katkısını da hesaba katarsak Yozgat için kazandırılacak bir kalp hastanesinin önemi bir kat daha artmış olacak.

Yaklaşık 250- 300 arası bir istihdamın olması hem işsize iş kapısı hem de esnafta canlılığı beraberinde getirecek.

Genç Bakış

EvrenKURBAN

Ziraat Odası Başkanı İsmail Açıkgöz, bu yıl tahıl üretiminde yüksek rekolte beklediklerini söyledi. Bu sene yağışların oldukça iyi olması nedeniyle rekolte beklentisinin arttığına dikkat çeken Ziraat Odası Başkanı

Açıkgöz, çiftçilerin ürünlerini en iyi şekilde değerlendirebilmeleri için borsa ve Toprak Mahsulleri Ofisi'nden gerekli hazırlıklarını bir an önce yapmalarını istedi. 6'da

Yüksek rekolte bekleniyor

EVCİLİK KAMPANYASI

Kampanyamız 01.01.2012 tarihine kadar hafta içi günler için geçerlidir.

√ Düğün Pastası √ Kuru Pasta√ Karışık Kuruyemiş√ Cips √ Limitsiz Meşrubat √ 15 kişilik gelin – Damat hamamı√ Kamera ve Fotoğraf çekimi

√ Balayı Odası ( Suit oda 2 gece)√ Anı kürsüsü ve defteri √ Sandalye giydirme √ Nikâh masası√ Lazer, sis ve Işık gösterileri √ Volkan ve Konfeti Show

Şeyh Osman Mh. Adnan Menderes Bulvarı No: 85 YOZGATTel: 0(354) 212 26 26 - Fax: 0(354) 212 20 26 www.grandeserhotel.com

Sadece3.500 TL

BAŞYAZI

Av.Ruhi Bacanlı

H. Prof. Dr.Nurullah

Aydın

YOZGAT

HABER

İnan Soyer

30. YIL

Yozgat'ın ilk ve tek MARKA TESCİLLİ

Restaurantı

Tel: 0 354 212 44 04 - 212 16 41 Cep: 0532 243 39 28Fax: 0 354 212 79 66

Tescil No: 2007 44015

"Lezzeti sunmak sanat, tatmaksa mutluluktur"

TEŞEKKÜRLER YOZGAT

®

Şeyhosman Mah. Adnan Menderes Bulv. No: 45 Tel: 0354 217 64 67 - 64 80 Faks: 0354 217 64 79

Gözü Yükseklerde Olanlara...D e r g i s i D e r s h a n e l e r i

dershanecilikte yüksek standart

Sizler bizim için değerlisiniz!

"Farkı Fark Edeceksiniz"

Pasta ve tatlı Ürünleri İmalatımızda

Kesinlikle Mısır Şurubu ve Glikoz

Kullanmıyoruz!

0354 217 33 33www.zaferpastaneleri.com

ZAFER PASTANELERi

İLETİŞİM: (354) 217 25 01 www.ozelergin.k12.tr

Bu Okul Tam Size Göre !Avantajlı Erken Kayıtlarımız Başlamıştır

Sınırlı Sayıdaki Kontenjanlarımıza

Kayıt İçin Acele Ediniz...

Yibitaş devler arasında

Page 2: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER

6- 7 yaşlarımdan itibaren bağ-bahçe işlerinde ça-lışmaya başladım. Babam Gebere yöresindeki iki bağa umut bağlamıştı. Çorak topraklarda kayısı yetiştirme düşüncesiyle yüzlerce fidan dikti. O zamanlar ne ziraat müdürleri, ne de ilgililer vatandaşlarımızın ne yaptıkla-rıyla hiç ilgilenmediler.

Duyuyorduk ki onlar kiraladıkları ya da hazine ara-zilerinde kendileri ekip kendileri hasılat toplama tela-şındaydılar. Cumhuriyeti, demokrasiyi, hürriyeti kendi amaçları için kullanan siyasi partiler tek tük hizmet, yatırım yapsalar bile Türk Milleti’nin geleceğine, eğiti-mine, onuruna, değerlerine hiç yatırım yapmadılar. İki süper güç olan Amerika ve Rusya’ya göre oluşturulan iç yapılanmalar bağımsızlığımızı ve gelişmemizi engel-ledi.

Beni bugüne kadar hiç kimse yönlendirmedi. Her anlatılandan, her konuşulandan her bakıştan anlamlar çıkararak kendime bir yol çizdim, bir şeyler ürettim, farklı şeyler yapmaya çalıştım.

Bir iğne haline dönüşen kişiler karşısında dahi sab-rımı ve kararlığımı yitirmedim. Hepsini birer yazı ha-line dönüştürerek sayfalara aktardım. Bunları zaman zaman sizlere sunacağım.

Güzellikler, dostluklar, kardeşlikler, fedakârlıklar, centilmenlikler, yiğitlikler, kahramanlıklar, korkusuz-luklar, mücadeleler nasıl varsa, ham ruhlar, iyiliksizler, nankörler, korkaklar, teslimiyet-çiler, çıkarcılar, dönekler, hainler her zaman karşınızda olacak.

Cennet ve cehennem gibi... Bor Çay Mahallesi’nde Ali Ol-

cay Amca’nın bir gazozhanesi (gazoz imalathanesi) vardı. Ben yaz aylarında oradan kasalarla ga-zoz alır salı pazarında veya istas-yona giderek trenlerde satardım. Ali Olcay Amca çok titizdi. Güzel gazoz yapardı. Bu sonradan “Bor gazozu” diye ünlendi.

Ben aldığım gazozu iki helkeye (kovaya) ağızları aşağıya gele-cek şekilde 12’şer dizerdim. Bir kasada 24 gazoz vardı. Bize kasa olarak 3 liraya verilir, bunu 6 lira-ya satardık. Yani bir gazozu 12,5 kuruşa alıyor, 25 kuruşa satıyor-duk. Ben müşterilerimi memnun etmek için kovaları Çay Mahallesinde bulunan pınarda soğuturdum. Gezerek, Bakkal Rüştü Meriç dahil bir çok kişiye satardım. O günlerde bakkallarda ne buzdo-labı, ne de derin dondurucular vardı. Her şey doğal ve dayanıklı idi.

Bazen saplı bir ağaç testeresiyle, bazen de gazoz açacağıyla kapaklarını açardım. Testere ile gazoz ka-pağı açmak oldukça riskli idi. Yani zaman zaman caka yapmak, ses çıkartmak için kenardan sürterek veya sıyırarak kapağa vurulan testere darbesiyle şişenin yarısı havaya uçabiliyordu. Bu durumda kırılan şişenin parasını ödemek zorunda kalıyorduk.

Salı günleri 8 ya da 10 kasaya kadar gazoz sata-biliyordum. Yani 30 lira kazanabiliyordum. Bu işe 7-8 yaşlarımda başladım. Kazandığım paraları ya anneme veriyor, ya da Gazeteci İhsan’dan kitap alıyordum. Veya günlük gazete reklamlarında tanıtılan kitaplardan ödemeli istekte bulunuyordum.

Çay mahallesinde arkadaşlarımızla iki takım oluş-turarak maç yapardık. Kaybeden taraf kazanan tarafa gazoz ısmarlardı. Şimdi AKP’nin merkeze aldığı vali-lerimizden Derya Kadıoğlu da o zamanlar aramız-daydı. Müthiş bir Galatasaray taraftarı idi. Oyuncuları,

oyunlarını öylesine yorumlardı ki biz can kulağıyla dinlerdik! Hatta Bor’dan Ankara’ya maç izlemeye dahi giderdi. Ben ise Beşiktaş taraftarıydım!

Derya öğrenci iken çok çalışkandı... Çok zeki idi. AKP ile devlet bugün onun hizmet aşkından faydalanamadı. Erzurum’da bıraktığı iz hâlâ yan-kılanıyor!

Yaz günleri gazoz satışı haricinde sabahları bakkal Rüştü Meriç’ten kutularla satın aldığım nane şekerleri ve çikletleri şehirlerarası otobüslerde satardım. Bir tekerlemem vardı : “Zambo artistli, melek mabel çikletleri... nane şekeri...” diye.

Bahar mevsimlerinde gece yarıları sulama işlerini organize eden kömüslerin haber vermesiyle sürpriz yapmak onları gece yarısı yollara düşürmemek için annemden ve babamdan habersiz gizlice bağ sulama-

ya giderdim. 7-8 yaşlarımda başladım bu işlere. Küreği omuzumda taşıyamazdım, çok ağır gelir omuzlarımı acıtırdı. Hatta yaralardı. Elimde bile tartamaz, sürüyerek 7-8 kilometre öteye götürürdüm. Sulama işi arklardan gelen çok az suyla geceyarısı en az 6-7 saat sürerdi. Avuç içlerim su toplar ve şişerdi… Okula ödevlerimi yap-madan, uykusuz ve yorgun giderdim. Bir de üstelik benim iç halimi okuyamadan, yaşadıklarımı bilmeden öğretmenlerimiz tarafından evde derslere çalışmadığım için kulaklarım çıtırtatılarak çekilir ve dayak yerdim.

Bu tür faaliyetleri lise son sınıfa kadar sürdürdüm. Ortaokuldan başlayarak lise ikinci sınıfa kadar sınıf mümessilliği yap-tım. Lise ikinci sınıfta fen kolu öğrencisiy-dik. Sınıfta oldukça gürültü vardı. İki er-kek arkadaşımız çift ayak darbeleriyle yazı tahtasına vuruyorlar, etrafa toz duman

yayıyorlardı. Sınıfta henüz sınıf temsilcisi seçilmemişti. O sırada müdürümüz Ali Dokucu geldi. Anlaşılıyordu ki gürültü okul idaresine ve müdür odasına kadar ulaş-mıştı. Benim bulunduğum sol en arka tarafa parma-ğıyla işaret ederek “sen buraya gel” dedi. Kimi çağır-dığı anlaşılmadığı için üç – dört kişi ayağa kalktık. Her birimiz “beni mi çağırıyorsun?” derken o yaklaştı. Beni işaret ederek, geçmişten benim sınıf temsilciği-mi bilen okul müdürümüz arkadaşlarıma “bugünden itibaren sınıf mümessiliniz bu arkadaşınız”, diye-rek oradan ayrıldı. Sınıf sessizliğe büründü. O günden sonra derslerimiz oldukça farklılaştı. Bütün sınıf belki de Şehit Nuri Pamir Lisesi tarihinde ilk kez bütünle-meye kalmadan bir üst sınıfa geçtik.

Diyarbakır doğumlu olan Lise Müdürümüz Ali Dokucu’nun sonradan Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’ne tayininin çıktığını öğrendik. Yerine Fizik öğ-retmenimiz Ömer Unayuk geçici olarak tayin edildi. Ayakkabısını dahi kendi tamir eden bu değerli öğret-menimizin size, “kuvvet” tarifini bize nasıl öğrettiğini anlatacağım… O, bir gün sınıfa futbol topuyla geldi. Önce onu yere bırakarak durmasını bekledi. Duran topu ayağıyla hareketlendirdi. Tekrar arkasından ko-

şarak ayağıyla durdurdu. Sonra bir ayak darbesiyle topun havasını boşaltarak şeklini değiştirdi. Bize döne-rek arkadaşlar bu yaptıklarım fizikte kuvvetin tarifidir. Yani “duran bir cismi hareket ettiren, hareket halindeki bir cismi durduran ve şeklini değiştiren etkiye kuvvet denir” dedi. Eh artık siz de bu tarifi unutabilirseniz unutun bakalım, bu mümkün mü? İşte ezbere dayanmayan, yürekten verilen bir eğitimin özü…

Ben daha önce yaptığım sınıf temsilciliği dönemle-rinde başka bölgelerden aramıza katılan arkadaşlarım-la okul dışında da ilgilendim. Bunlardan biri çok sevdi-ğim arkadaşlarımdan Afyon Dinar’dan gelen Ertuğrul Efeoğlu, diğeri de Ankara Balgat’tan gelen Arif Ay idi. Arif bizim Cücü ismiyle tanıdığımız Bor’a bağlı Balcı Köyü’nde doğmuştu. Bu arkadaşlarımın özel hayatla-rıyla da ilgilendim. Onların kolayca ilçemize ve arka-daşlarımıza intibak etmeleri, yalnızlaştırılmamaları için elimden gelen ne varsa yaptım. Bu ilgilenmelerimden öğretmenlerimin ve arkadaşlarımın haberleri olmadı.

Bu tür yakınlaşmaları sağlayacak epey bilgi biriki-mim de vardı. İlkokuldan itibaren Bor Halil Nuri Bey Kütüphanesine kayıtlı olarak epey kitap okumuştum. O zamanlarda kitap okumak bende adeta bir tutku haline gelmişti.

Liseyi bitirdiğim zaman üniversite imtihanı hari-cinde kazandığım bir imtihanla yüksek okula başlaya-caktım. Çok sevdiğim edebiyat öğretmenimiz Oktay Çağlar babasının ölümünden sonra yeni hamam gişesinde çalışacak güvenilir bir kişi aradığını, benim bu konuda kendilerine yardımcı olmamı istedi. Ben de Arif Ay’ı tavsiye ettim. O bir yıl, bir dersten takıntılı olduğu için çalışabilir diye düşünmüştüm. Oktay Bey bu teklifime çok sevindi. Arif de bu teklifimizi kabul etti. Ayrıca Niğde’de basılan ve Bor’da muhabir ve yöneticiliğini yaptığım Bor’un Sesi Gazetesi’nin so-rumluluğunu da Fuat Tuğrul Ağabey’in ricası üzerine Arif Ay’a devrettim. Küçük Kadir her sabah gazeteleri artık bana değil, Arif Ay’a getirecekti. Benim o sıralar-da Türkiye’nin birçok vilayetinde şiir, öykü ve makale-lerim yayınlanıyordu. 14 yaşımdan itibaren yazdığım yazıları, öncelikle öğretmenlerimizden Talat Gün, Fikrettin Murathan, Yaşar Obsar, Erol Şeran, Ok-tay Çağlar gibi öğretmenlerimize incelettiriyordum.

Arif Ay’a “bak, çok zekisin, konuşma dilin çok güzel... Yazı dilini de geliştirmek için bugünden itibaren şiir, makale, hikâye yazmaya başla. Bu gazeteyi değerlendir. Gerekirse benim İstanbul adresime yazdıklarını gönder, tashih edeyim” de-dim. Önce tereddüt etti sonra ciddi bir şekilde Bor’un Sesi Gazetesi’yle yazı hayatına başladı. Zaman zaman bana yazdıklarını gönderdi. Yazıları Mükemmelleşmiş-ti. O yıl birbirbirimizle ilişkimiz kesilmedi. Sonra Arif Ay yüksek tahsilini yaparken, Çimento Fabrikaları Genel Müdürlüğünde Kütüphane Müdürlüğü de yapı-yordu. Bir yaz tatilinde Bor’da omuzunda taşıyarak halıcılık yapan babası Necip Amca ile karşılaştım bana: “Lokman’ım Arif’imden hiç haber alamıyorum... Bir tarafıma da felç indi. Onu görüp beni arama-sını söylesen... Arif’imi çok özledim...” dedi. Ben hiç vakit kaybetmeden Ankara’ya gittim ve babasının bana anlattıklarını ilettim. Arif Ay beni işyerinde güler yüzle karşıladı. Hatta birlikte yürüyerek Kızılay’a gittik.

Gülyüzlü can kardeşim Ertuğrul Efeoğlu şu an Fransızca dili üzerine öğretim görevlisi, doçent... Ya-zışmalarımız ve dostluğumuz devam ediyor. Geçen yıl, uzun süre Bor ve civarında kaldı. Halamın oğlu, biricik kardeşim Şükrü Erceylan’ın resmini dahi bana gönderdi.

Arif Ay’la ise yıllardır görüşemiyoruz. İçinde bulun-duğumuz zaman, samimiyetleri koparıyor, ilişkileri bu-

30 Haziran 2011

Perşembe2 Düşünce

YOZGATHABER26 Nisan 2011

Salı2 DüşünceHalk arasında “baykuş” ifadesi, genel olarak

uğursuzluk karşılığı ya da habercisi olarak algılanır... Kişilerin algıladığı uğursuzluk eğer bir toplum için söz konusu ise, gelecekten endişe edilir... Hele bu baykuşluk görevini laf ebeleri yapıyor ve telkinleriyle halkı yanlışa sürüklüyorsa, o takdirde iş daha da vahimdir demektir... Ülkemizi bilinmeyen bir girdaba doğru sürüklenme potansiyelini çoğaltan bazı “ekran baykuşları” tarafından yapılan telkinlerin yanlışlığı fark edilmelidir.

Bu baykuşların her akşam geç saatlere kadar renkli cam aracıyla evlerimizin içine girerek, milletin kulağını tırmalayan uğursuz söylemlerine dikkat etmek gerek. Buna aracı olanların da sorumlulukları vardır. Akıl çeldirici değerlendirmelerine karşılık doğru ve etkili yanıt vermek her vatansever aydın ve akademisyenin görevidir. Bunu yaparken etkili dil olan Türkçenin doğru kullanımına da dikkat etmek gerek...

**Bir akademisyenin görevi sadece alan dersini

vermek ve makale yazmak değildir; bunları zaten yapacaktır; yapmaya mecburdur; asli görevidir; ekmek teknesi onları yapmayı mecbur kılar...

Diğer asli bir görevi daha var akademisyenin ve dahi aydının; ülkenin gidişatı hakkında halkını bilgilendirmek, aydınlatmaktır; böylece düşmanların oyununu bozmaktır... Bunun için görevi olan aydınlatma işlevini etkili olarak yapmak ve sürdürmek... Bu görev, aydın kişi olmanın sorumluluğudur, aynı zamanda görevi... Renkli ekranın meczup baykuşların dışa vurulan kin ve nefret dolu ifadelerine bilgi ve bilim ile doğrudan yanıt vermek, aydınlatıcı olacağını da hatırlamak gerek...

**Birey mi diktatörlük mü?Demokrasilerde kişilere dayalı rejimlerin miadı

dolmuştur. Bundan böyle söz hakkı, diktatörlüklerde değil, hakkıyla “birey” ve “vatandaş” olmuş insanların oluşturduğu toplumdadır...

Bu hak, Cumhuriyetle birlikte Mustafa Kemal’in Türk Milletine hediyesidir. Birey olmak vatandaş olmak demektir ve bu son derece önemlidir. Zaten savunduğumuz cumhuriyet ve demokrasi bunu amaçlamaktadır. Bunu istemeyenler, ayrı ajandaları olup farklı kulvarlarda ayak sürtenlerdir...

“Devlet”, koruyucu-denetleyici-gözetici bir şemsiye olarak görevi üstlendiği takdirde, gerçek “birey-vatandaş” olunur. T.C. Devletinin kuruluş felsefesindeki temel amaç da kişiyi “birey-vatandaş” yapmaktır.

Vatandaşlık, her türlü feodalizmin köleliğinden, padişahın kulu ve tebaası olmaktan kurtulma esasına dayanır. Buna engel olanlar, başta dikta rejimini benimseyenlerdir...

**Modern zamanda diktatörlük...

Diktatörlük, illaki monarşi ile gelecek diye bir şart yoktur. Seçimle de diktatörlük olur... Her nedense diktatörlük denildiğinde hep askeri cunta akla geliyor... Yanlış... Süngüsüyle gelen diktatörlükler kadar seçimle gelen sivil diktatörlükler de vardır. İşte yakın tarihten örnekler; Hitler ve Mussolini rejimleri sivil diktatörlüklerdir... Ve bunlar seçimle, yani halkın oyuyla –hani şu meşhur cumhur denilen güç var ya- iktidar olmuşlar ve diktatörlüklerini ilan etmişlerdir...

** “Modern zamanlarda sivil diktatörlük nasıl

gerçekleşiyor” sorusunun yanıtını bulmak ve insanlara anlatmak, her ülke aydınlarının, düşünürlerinin temel görevidir...

Ne demek modern zamanda sivil diktatörlük? Bunun irdelemesini yapalım; bu süreç son

derece plânlı ve programlı olarak, “ustaca” gerçekleştirilmektedir... Süreç şöyle işler; önce alt yapısı hazırlanır, etap-etap yol alınır; işe kadroların yetiştirilmesiyle başlanır...

Devletin idaresinde etken olacak alanlara özellikle

kadrolar yetiştirilir. Örneğin hukuk, siyasal, istihbarat ve eğitim alanlarında kadroların yetişmesine özel bir ilgi gösterilir...

Son aşamaya gelindiğinde özel eğitimle yetiştirilen (kayıtsız ve şartsız biat kültürüyle yetiştirilen) bu kadrolar, devletin tüm kademelerini işgal etmeye başlar... Özel olarak eğitilmiş bu kadrolar mükemmel derecede takiye yapmayı öğrenirler ve uygularlar... Sureti haktan görünürler, “sevimli” görünmek, sempati için çok önemsenir; karşısındakileri aldatmak ve kandırmak için her renkte ve şekilde maske takarlar; bunlar sahte “humanite maskeleri”dir...

Sıradan vatandaşları aldatmak, kandırmak için onların “hakkını savunuyormuş gibi” davranmak ilkesi vardır... Esas amaçlarını gizleyerek verilen görevi yaparlar; rollerini çok iyi oynarlar... Devletin imkânlarıyla vatandaşın aklı, fikri, oyu, ruhu, parası gasp edilir... Bunun sonunda sözde “seçim” denilen bir kandırmacıyla vatandaşın oyu ile iktidar olurlar...

Hâlbuki yapılan iş “seçim” değildir; vatandaş tarafından “seçilen” kimse yoktur; birileri tarafından hazırlanmış “günahkâr” takımı bir listenin vatandaşa tasdik ettirilerek kusura ortak arama sistemidir... Artık her türlü hileyi, istismarı yapmak mubah sayılır; önlerine çıkan her engeli, çeşitli bahaneler yaratarak kılıflar hazırlayarak aşarlar... Her tür yalan ve istismarı kullanarak olayları kendilerine yontarlar... Artık devletin her kademesinde “diktatörlük” rüzgârları aralıklı olarak esmeye başlar... Zahiri bir diktatörlük hissedilir... Bir korku atmosferi oluşur; toplum müthiş bir baskı hisseder...

**Halkın diktaya hazırlanması...Toplumda bu diktatörlük havasını yaratabilmek

için halkın kandırmacılarla hazırlanması gerekir... Yani, oylarının gasp edilmesi için halkın buna hazır hale getirilmesi gerekir... Önce halk “muhtaç” konuma sokulur... Fukaralaştırılır... Sonra bu biatli kadrolar dönüp sureti haktan görünürler... Sahte “halk koruyucusu” yapmacık rollerle “yardım” sektörü oluşturulur... Kimine yakacak, kimine yiyecek, kimine giyecek, kimine de ev aletleri dağıtılır...

Kimin kesesinden, tabii ki devletin... Herkesin cebinden çıkan vergiden... Fakat muhtaç vatandaş bu yardımların devletin değil de (X) partinin yardımı sanır ve oyunu ona verir... Bir durum daha dikkate alınarak istismar edilir; fakir fukaranın, garip gurabanın sığınak ve teselli kapısı olan “manevi değerler sığınağı” bu kadrolar tarafından çok iyi derecede istismar edilir...

Vatandaşın gözünde bu kadrolar, güya, “dindar” damgasıyla anılırlar... Çeşitli renkli ambalajlarla halkı kandırmak için “din” kullanılır... Kısaca din ticareti yapılır... Diğer taraftan bu ticaret sayesinde yaratılan “elit” ve zengin bir tabaka iş başında olur... Mabet referanslı kapitalizm hortlar... Devletin imkânları bu tabakaya peş-keş çekilerek kontrolsüz, kayıtsız büyük

REKLÂM vermek ve ABONE olmak için

217 09 04'ü tuşlamanız yeterli

Bugünlerde ülkemizde olan bitenler, önümüzdeki dönemde planlanan sinsi oyunların bir habercisi gibi görülüyor. Bölücü odakların açık ya da örtülü tehditleri karşısında devletin maruz bırakıldığı söz ve davranışlar millet vicdanını kanatmaya devam ediyor. Bazı çevrelerce bölücü başının “genel af” ile serbest bırakılabileceği bile seslendiriliyor. Bakınız bu hususta 21 Ağustos 2010 tarihli “Öcalan hangi tarihte serbest kalacak” başlıklı yazımızda şu ifadelere yer vermişiz:

İktidar yetkilileri “hayır” dese de, Öcalan açısından tünelin ucundaki ışığın görüldüğünü söylemek mümkündür. İstediğiniz kadar “Öcalan’a af yok”, “yeniden yargılama olmaz” deyin; eğer bahsedeceğimiz süreç böyle devam ederse, APO salıverilmese bile onu içeride tutan sebepler temelden sarsılmış olacaktır.

Ve yine aynı konuyla bağlantılı olarak 7 Ağustos 2010 tarihindeki yazımızda şunlar belirtilmiş:

Bütün hedef ve özlem “demokratik özerklik” tir. Üstelik bu yeni şekillenmiş bir arayış da değildir. Bölücübaşı Öcalan’ın vaat ettiği temel bir enstrümandır. Önümüzdeki dönemde doğrudan demokratik özerklik tartışılacak ve bu kavramın içi doldurulmaya çalışılacaktır.

Gerginlik tırmanıyorElbette bazılarımız bunun bir

paranoya veya seçimlere yönelik bir manipülasyon olduğunu düşünebilir. Zira bu önermelerimizin doğruluğunu tamamen kanıtlayacak bulgulara sahip değiliz. Ancak burada bilimsel bir tartışmadan bahsetmiyoruz. Hepimizin gözleri önünde olup biten şey Türk adaleti tarafından binlerce insanın katili olduğuna hükmedilen bir suçlunun, adına “terör”, “bölücülük” ya da “Kürt sorunu” denilen bir meselenin çözümünde kilit konuma sürüklenmek istenmesidir.

Üstelik kısmen de olsa aşama kaydedilmiş ve kitle iletişim araçlarında propaganda dönemi başlamıştır. Aslında burada önemli olan, devletin kiminle görüştüğü değil ne adına görüşüldüğüdür. Özellikle muhalefet tarafından seslendirilen sözde “ateşkesin devamı” ya da “yeni Anayasanın içeriğinin belirlenmesi için görüşülüyor” tezi gerçekten insanın kanını donduruyor. Ekranlara yansıyan devlete kafa tutma girişimleri, Cumhurbaşkanlığı makamını hiçe sayan tavırlar ve onlara karşı gösterilen abartı dolu kabullenişler... İnanın sağduyu sahibi tüm kesimler bu süreç karşısında “yeter artık” demekten kendini alıkoyamıyor.

Toplumsal akıl sallanıyor ve sabırlar giderek tükeniyor. Sokakta, evde, kahvede, okulda ve daha pek çok yerde örtülü gerginlikler yavaşça tırmanıyor. Belki de yaklaşan seçimler açığa çıkması muhtemel öfke patlamalarını bastırıyor.

Halk hiçe sayılamaz Hepimiz biliyoruz ki bu meseleye

ilişkin olarak yaklaşık 30 yıldır sürdürülen politikalar kesin sonuca varılmasını sağlayamamıştır. Zaman zaman gündemden düştüğü sanılan dönemlerde bile kökü kurutulamayan bu sorun, her defasında yeniden ortaya çıkmayı başarmıştır. Buna paralel olarak Türkiye’de çeşitli siyasi görüşlere sahip toplum kesimlerinin Güneydoğu meselesi karşısında değişim gösterdiğini ifade etmek mümkündür. Türk halkı devlet onuruna ve sistemine yakışan barış çabalarını desteklemekle birlikte, aynı devletin aşağılandığı, örselendiği ve hiçe sayıldığı süreçleri asla kabul etmemektedir. Bu durumda devleti yönetenlerin bilmesi gereken en önemli şey, “devleti” oluşturan parçalardan yalnızca birisinin hükümet ya da siyasi iktidar olduğu gerçeğidir.

Halkın Onuruyla veSabrıyla Oynamayın!

Ekran Baykuşları ve Sivil Diktatörlük...

Diktatör olmak için mutlaka monarşi ya da askeri süngü gerekmez... İnan-

mış örgütlü kadroların yapamayacağı si-vil diktatörlük olmaz... Örgütlü ve inançlı kadrolar tarafından milyonlarca insan tek celsede “esir” alınabilir... Bu diktatörce yapılanma kurulurken kullanılan en önemli aldatmaca sloganı; “daha çok demokrasi” ve “daha çok insan hakları” olur...

Bir ülkenin aydınları, akademisyenleri, bilim insanları, sanatçıları, yazarları, kanaat önderleri; eğer adaletsizlikler, hukuksuz-luklar karşısında susuyor-susturuluyorsa, orada sivil diktanın ayak sesleri var de-mektir... Farkında olup da susmak, esarete davetiye çıkarmak demektir... Aydınların, sanatçıların, üniversitelerin sustuğu yer-lerde her türlü dikta rejimlerin oluştuğunu unutmamak gerekir...

bir “gizli sermaye” oluşturulur...“Takkeli kapitalizmin elitleri” yeni lüks

villalarda, malikânelerde otururlar; 4 çeker ciplere binerler... En pahalı markaları giyer ve takarlar... Bu şaibeli “takkeli kapitalizm” sermayesi, sivil diktatörlüğün birinci derecede destekçileri olur ve medyatik destek için basın-yayın kuruluşlarını devreye sokarlar...

İktidar partisinin düdüğünü çalmayan basın-yayın organları, sivil toplum örgütleri çeşitli bahanelerle müthiş bir ekonomik baskı altına alınır... Akşamdan sabaha “vergi memurları” kapıya dikiliverir...

İktidar aleyhine kelam söyleyenin sesi kısılır... Bu ister yazılı basın ister görüntülü yayın olsun; derhal baskılanır... Bir kısmına çeşitli bahanelerle suçlar uydurularak “kodes” yolu gösterilir...

Sürekli bir reklâm ve propaganda ile vatandaşın zihni çeldirilir... Rakip sese dahi tahammül edemeyen bir zihniyet toplumda korku atmosferi yaratırken kendini de “alternatifsiz” göstermeye çalışır... Böylece sözde seçimle iktidar olan bu özel eğitimli ve örgütlü kadrolar, sıradan vatandaşların üzerinde çeşitli argümanlar kullanarak, devletin imkânlarını politik menfaatleri ve ikballeri için seferber ederek sivil diktatörlüklerini sürdürürler...

Sonuç...Sonuç olarak, diktatör olmak için mutlaka

monarşi ya da askeri süngü gerekmez... Modern zamanlarda buna heveslenenlerin izledikleri yöntemi özetledim yukarıda... İnanmış örgütlü kadroların yapamayacağı sivil diktatörlük olmaz... Örgütlü ve inançlı kadrolar tarafından milyonlarca insan tek celsede “esir” alınabilir... Bu diktatörce yapılanma kurulurken kullanılan en önemli aldatmaca sloganı; “daha çok demokrasi” ve “daha çok insan hakları” olur... Bunun farkında olmak ve ona göre demokratik tavır almak gerekir... Halkın karşı karşıya bulunduğu aldatmacanın iyi açıklanıp anlatılması gerekir... Başta bu görev, “aydın” geçinenlere, milli ideolojisi olan dürüst millici siyasetçilere (politikacılar değil) düşmektedir...

Bir ülkenin aydınları, akademisyenleri, bilim insanları, sanatçıları, yazarları, kanaat önderleri; eğer adaletsizlikler, hukuksuzluklar karşısında susuyor-susturuluyorsa, orada sivil diktanın ayak sesleri var demektir... Farkında olup da susmak, esarete davetiye çıkarmak demektir... Aydınların, sanatçıların, üniversitelerin sustuğu yerlerde her türlü dikta rejimlerin oluştuğunu unutmamak gerekir...

Dr. Kürşad ZORLU

Prof Dr. Ramazan Demir

Üzeyir LokmanÇAYCI

Kaybettiklerimizi arıyoruzMevlüt UluğtekinYılmaz

duyor, yakınlıkları ise uzaklaştırıyor. Hayat gü-nümüzde değerlendirilmeyen hatıralar yığını... unutulan dostluklar kümesi haline dönüşturüldü.

1969 yılında coğrafya öğretmenimiz Nazi-re Közer yönetiminde öğrenci olarak lisemi-zin tiyatro kolu başkanıydım. Nazire Hanım’la uzun süre ders hariçlerinde bahçe işlerinde çalıştık. Tiyatro faaliyeti olarak da Friedrich Dürrenmatt’ın Fizikçiler isimli eserini oynadık. Çok başarılı bir şekilde sunduk. Takdirle karşı-landı. Ben bu tiyatroda geri plana koyduğumuz “Those Were the Days” müziği için Nazire Hanım’ın isteği üzerine Ankara’ya gittim.

1970 yılında da edebiyat öğretmenimiz Ok-tay Çağlar yönetiminde öğrenci olarak lisemizin tiyatro kolu başkanlığını sürdürdüm. Bu kez Cevat Fehmi Başkut’un Göç isimli eserini 16 Mayıs 1970 tarihinde sahneye koyduk. Arkadaş-larım Rızvan İnanç, Mustafa Coşkun, Faruk Olgun, Mahmut Karaca, Lezize Gökmen, Nazmi Üner, Eyüp Tekeli, Hayat Umgan, Bedri Oral, Cemil Uğraşan, Aynur Erdem, Nazmi Öncel, Abdurrahim Aslıhan, Vicdan Erol, İzzet İnanç ve ben bu eserde rol almış-tık. Bu esnada okul müdürümüz ise Yüksel Turhal idi.

Her iki eserde de ben suflörlük yapmıştım ve arkadaşlarımız oldukça başarılı idiler.

Kültür öncüsü “Yeşil Bor Gazetesi” benim gibi olanlar için bir okul gibiydi. Sahibi rahmetli Hacı Şimşek güler yüzlü, dost bir insandı. Oğlu rahmetli Mahmut Şimşek bu gazetenin emek-tarlarından biriydi. Yıllar önce Azmi Yavuzalp tarafından CHP için yayınlanan “Bizim Bor Ga-zetesi” ve benim öncülüğümde basılan ve bir-kaç sayı yayınlanan “Karar Gazetesi” de Yeşil Bor Matbaasında basılmışlardı.

18 Temmuz 1970 tarihinde Yeşil Bor Gaze-tesi öncülüğünde Faruk Olgun ve benim yö-netimimle “Bor Gecemiz” programı düzenledik. Bu gecede bana ait “Ölüm kahvesi” isimli eseri oynadık.

Bu başarılı oyunlardan sonra Aksaray’dan bana bir teklif geldi. Aksaray Sanat Meslek Li-sesi Müdürü İbrahim Ceran okula bir ek ders-hane yaptırmak istediklerini, öğrencilerle bir tiyatro sahneleyerek geliriyle bu projelerini ger-çekleştireceklerini ifade etti. Bana yardım edip etmeyeceğimi sordu. Ben de bu teklifi kabul et-tim. Ve Nazım Kurşunlu’nun “Merdiven” isimli eserini sahneledik. Öğrenciler oldukça başarılı idi. Bu tiyatro faaliyeti Aksaray Selçuk İlkokulu yöneticilerinin de dikkatlerini çekmişti. Bana oradan da bir teklif geldi. Okul müdürü Ahmet Sımsıkı da okullarına ek dershane yaptırmak istediklerini, öğretmenlerle böyle bir çalışma yapabileceklerini ifade etti.

Devamı 9'da

Apartman Kitaplığı...Söyle bir düşünelim: Büyük kentlerde

her sokakta bir kitaplık (kütüphane) olabilir mi?

Bence olabilir. Çünkü bunun örneği var. Yaşadığım sokaktaki bir apartmanda üç yıl önce kurulan ‘Apartman kitaplığı’ apart-man sakinleri yanında, çevresine de hizmet veriyor.

Bu ilginç ve güzel buluş yavaş yavaş tüm ülkeye yayılacak gibi.

Aslında yayıldı bile. Daha geçen yıl Kahramanmaraş’ta da bir ‘Apartman ki-taplığı’ kurulduğunu televizyondan izle-miştik.

Apartman kitaplığının nasıl kurulduğunu size anlatmalıyım.

Her şeyden önce, kitap dostu birisinin apartmanda bulunması gerekiyor. Bu iş ancak o kişinin öncülüğünde gerçekleşe-biliyor. Kendiliğinden böylesi bir görevi üstlenen o kişi, komşularına durumu anla-tıyor. Yönetimin bilgisi içinde belli bir yer belirleniyor. Sonra da genellikle o ‘kitap dostu’nun kitaplığındaki tüm kitaplar ‘Apartman kitaplığı’na aktarılıyor. Zaman içinde de kitaplık gelişiyor...

Kitaplığın yönetimi kolay... Kitaplık yeri çoğunlukla apartman sığınağında olacağı için, o yerin anahtarı her komşuda bu-lunuyor. Ayrıca apartmanda bulunan bir kişi de -genelde öğrenci- gönüllü olarak sorumluluk üstlenebiliyor. Diğer apartman-lardan veya semtten birisinin kitap isteğini -yaptığı işten keyif alan- o sorumlu kişi karşılıyor. Ne yapıyor? Kitaplıktaki kitap alış-verişini düzenliyor.

Dilerim; ülkemdeki kentlerin her soka-ğında bir ‘Apartman kitaplığı’ bulunur!

Hiç kimse, ‘internet çıktı; kitabın değeri kalmadı’ diyemez. En sağlam bil-gi kaynağı kitaptır; dergidir; gazetedir. Kitap, kişinin hayallerini -özellikle roman, öykü- duygusal zekâsını besler; dolayısıyla yaratıcılığını kamçılar. Ve bu ‘yaratıcılığa’ toplum olarak çok, pek çok ihtiyacımız var.

Yeri gelmişken belirtmeliyim; bir kitabın ‘bir dünya’ olduğuna inananlardanım.

Dolayısıyla bana gönderilen kitapları uy-gun zamanlarda kısacık da olsa bu köşede sizlere tanıtıyorum. Nitekim şu an yapaca-ğım gibi...

Sevgili Cazim Gürbüz’ün bir solukta okunacak olan “Atatürk Ekonomisi ve Beş Destan Adam” adlı kitabının ikinci baskısı Asya Şafak Yayınları’ndan çıktı.

Yine aynı yayınevinin sunduğu bir ki-tap daha var. Adı: “Cumhuriyet Dev-rimi Dosyası”. Bu eser, Halit Erdem Oksaçan’ın gerçekten titiz bir çalışması. Eser, bilimsel bir anlatım düzeninde sağlam kaynaklarla bezeli. Bu kitaba ‘Cumhuriyet devrimi’nin özünü kavrama ‘yöntemi’ de diyebiliriz. Ve bu kitap, Cumhuriyetimizin kuruluşundaki o görkemli amacın doğur-duğu heyecanlı atılımların, başarılanların, başarılamayanların gerçekçi bir dökümünü de veriyor.

Kitabın sonundaki ‘Ekler’ bölümü -şu Anayasa fırtınası günlerinde- kesinlikle okunmalı... Cazim Gürbüz ve Halit Er-dem Oksaçan’ın eserlerine yayınevinin (0.212) 513 79 00 numaralı telefonundan ulaşabilirsiniz.

Avesta, M.Ö. binli yıllarda İran coğraf-yasında yaşamış din kurucusu Zerdüşt’ün öğretilerinin yer aldığı bir kitap. Günümüz-deki temel doğru ve yanlışlara benzerlik açısından ilginç bilgiler içeriyor. Kora Yayınları’ndan çıkan Avesta’yı orijinal metinlerden Eshat Ayata çevirip hazırla-mış.

Meraklısına yayınevinin telefonu: (0.212) 513 79 00

Ustasına has Trabzon Ekmeği ve Kepek Ekmeği Tüm Gimat'larda

Vakfıkebirli Aykan Usta'nın YeriYerköy Shell Mevkii

Page 3: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER

GündemP e r ş e m b e 3 0 H a z i r a n 2 0 1 1

vakItİmsak 03 : 12Güneş 05 : 08Öğle 12 : 51İkindi 16 : 47 Akşam 20 : 22Yatsı 22 : 08

para borsaEURO 2,355

DOLAR 1,639

iMKB 62.808

C.ALTINI 530,81

BAŞYAZI

Av.Ruhi Bacanlı

24’üncü Yasama Dönemi’ni, Türk siyasî hayatında bir ilkin yaşandığı dönem olarak hep hatırlayacağız.

TBMM’nin ilk toplantısı tek gündemle dün (önceki gün) toplandı. Seçimi kaza-narak mazbatalarını alan milletvekillerinin yemin etmeleri gerekiyordu.

Beklenen olmadı. Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı.TBMM’de AKP tam kadro hazır.MHP de tam kadro Meclis’te.CHP de tam kadro Meclis’te.BDP Meclis’te; hatta Ankara’da yok.AKP listesinden milletvekili seçilenlerin

tamamı, adları okundukça kürsüye gelerek yemin etti.

MHP listesinden milletvekili seçilenler de Meclis’te hazırdı. Adları okundukça kürsüye gelerek yeminlerini ettiler.

Ancak CHP listelerinden milletvekili se-çilmiş olanlar Meclis salonunda hazır olduk-ları hâlde, Meclis Başkanlığı’nın yemin için kürsü dâvetine icabet etmedi.

Alkışlamakla yetindiler.BDP’nin desteklediği bağımsız vekil-

ler ise Meclis’te yoktu. Sâdece Meclis’te değil Ankara’da da yoktular. Onlar Diyarbakır’da toplandı. Bundan sonra grup toplantılarını da Diyarbakır’da yapma kararı aldıklarını deklare ettiler.

KCK Dâvası’ndan tutuklu olmalarına rağmen bağımsız olarak milletvekili seçi-lenlerin tahliyeleri için yaptıkları mücadele anlaşılabilir. Ancak Hatip Dicle’nin duru-munun düzeltilmesinin şart koşulmasını anlamak mümkün değil.

Her şeyden önce milletvekili seçilme şartı kendisinde yok. YSK tarafından mil-letvekilliği ve mazbatası iptal edilmiş du-rumda.

YSK kararları kesin. Yerine AKP liste-sinden Bayan Oya Eronat seçildi. Yemin ederek görevine başladı.

Hatip Dicle’nin yasal düzenleme ile 24’üncü Dönem milletvekili olması hu-kuken mümkün değil.

CHP, MHP’nin Meclis’e girerek yemin etmesine kızgın.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun “biz arkadaş-larımızı satmayız” sözünün muhatabı MHP.

MHP’nin bu suçlamaya, “millî iradeye saygı ve demokrasi anlayışı” söylemi ile cevap vermesi şahsen beni tatmin etmediği gibi inandırıcı da gelmedi.

Aklıma şu soru geliyor:“Sâhip çıkmayacaktınız da Balyoz

Dâvası’ndan tutuklu Sayın Engin Alan’ı neden listeye aldınız?”

Hem de İstanbul birinci sıradan.MHP’nin bu konuda ne yapacağını önü-

müzdeki günleri bekleyerek göreceğiz her-halde…

24’üncü Dönem

BU GECE

SÜRMELİEczanesi

NÖBETÇİAdres: Medrese M.Ankara C.Ümran Apt.Altı No:11/A

Tel: 0 (354) 217 35 56

ÜÇ ÇAMLAR Doğal Kaynak Suyu

0354 212 13 92KIZILAYLAR'DA

Gelişime destek olacağızYÖK kararıyla Bozok Üniversitesi Fen Edebi-

yat Fakültesi Dekanlığına atanan Prof. Dr. Şeref Okuducu, görevine başladı.

FEF’E YENİ DEKANZiyarette Rektör Prof. Dr. Tamer Uçar,

üniversitenin en köklü fakültelerinden biri olan Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı görevine atanan Prof. Dr. Okuducu'ya yeni görevinin hayırlı olması dileklerinde bulunarak başarı diledi. Prof. Dr Şeref Okuducu'yu, Bozok Üniversitesi’nde görmekten büyük bir memnuniyet duyduğunu dile getiren Rektör Uçar, “Akademik hayatındaki bilgi ve tecrübelerini üniversitemiz bünyesinde paylaşacağına, hem üniversitemizin hem de fakül-temizin gelişmesinde önemli bir rol oynayacağına inanıyorum” dedi.

‘BOZOK ÖNEMLİ YOL ALDI’Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

Dekanlık görevine atanan Prof. Dr. Şeref Oku-ducu ise Bozok Üniversitesi’nin yeni kurulan bir üniversite olmasına rağmen önemli başarı-lara imza attığını bildiğini belirterek, “Akade-mik hayatımın bundan sonraki sürecini Bozok Üniversitesi'nde sürdürecek olmaktan mutluyum. Mesleki hayatımda edindiğim bilgi, birikim ve

tecrübelerimi Bozok Üniversitesi çatısı altında ve bilimin ışığında devam ettireceğim. Aldığım görevin sorumluluğunu biliyorum. Hedefim üni-versitemizin ve fakültemizin gelişmesine katkıda bulunmaktır” ifadelerini kullandı.

1968 Kahramanmaraş doğumlu olan Prof. Dr. Şeref Okuducu, 1992 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fizik Bölümü'nden mezun oldu. Yüksek Lisans ve Doktora çalışma-

larını Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü'nde tamamlayan Prof. Dr. Okudu-cu uzun yıllar öğretmen olarak görev yaptıktan sonra Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Gaziosmanpaşa Üniversitesinde öğretim üyeliği yaptığı yıllarda Fizik Bölüm Başkan Yardımcısı ve Fen Bilimleri Enstitü Müdür Yardımcılığı görevlerini de yürüttü.

FEF Dekanlığına atanan Prof. Dr. Şeref Okuducu görevine başladı

Yükseköğretim Genel Kurulu'nun 23 Haziran 2011 tarihli kararı ile Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı görevine atanan Prof. Dr. Şeref Okuducu, Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Uçar'ı makamında ziyaret etti. Aldık-ları sorumluluğun farkında olduklarını belirten Prof. Dr. Okuducu, “Aldığım görevin sorumluluğunu biliyorum. Hedefim üniversitemizin ve fakültemizin gelişmesine katkıda bulunmaktır” ifadelerini kullandı.

Yozgat'ta 18 yaşında-ki genç, av tüfeği ile

kendini vurdu. Ağır yaralanan gencin Kayseri'deki tedavisi sürüyor.

Edinilen bilgiye göre Yozgat'ın Yenifakılı ilçesi Fehimli köyünde oturan 18 yaşındaki C.U., av tüfeğinin ateş almasıyla karın bölge-sinden ağır yaralandı. Olay yerine gelen ambulansla Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan C.U. acil ameliyata alındı.

Olaydan haberi olmayan baba A.U., hastaneye gelip oğlunun kendisini vurduğu-nu öğrenince sinir krizleri geçirdi. Kalbine yakın bir noktadan yaralanan C.U.'nun hayati tehlikesinin bulunduğu öğrenilirken, jandarma olayın kaza mı intihar mı olduğunu araştırıyor.

Sorgun'da göletlerdeki su seviyesi bugüne kadar olan en yüksek doluluk oranına ulaştı. Göletler-

deki su seviyesinin artması nedeniyle, gölet çevre-sinde bulunan bazı ekili alanlar su altında kalırken, üreticiler de yağışların bu durumda olmasından duydukları memnuniyeti dile getirdiler.

Özellikle Gelingüllü Barajı'ndaki su seviyesinin çok yükselmesi nedeniyle geçtiğimiz yıl barajdaki suyun bir kısmı sel baskınlarına karşı taliye edilmişti.

Üreticiler, gerek yağışların iyi olması, gerekse gölet ve barajlarda çok su olması nedeniyle bu yıl iyi ürün alacaklarını söylerken, diğer yandan aşırı yağışların olmasının ve havaların beklenen sıcaklığa ulaşmamasının nohutlardaki verimliliği düşüreceğini belirtiyorlar.

Av tüfeğiyle kendini vurdu

Göletler suya doydu

GiMAT'larda

SAĞLIĞINIZ İÇİN KATKISIZ, ODUN ATEŞİNDE PİŞEN

TABAN EKMEĞiELEMAN İLÂNI

ANALİZ GRUP GAYRİMENKUL

DEĞERLENDİRME VE DANIŞMANLIK A.Ş.

900 TL. MAAŞ +SİGORTA

ile çalıştırılmak üzere 30 yaşını aşmamış

genç, takım ruhuna sahip, dinamik çalışma arkadaşları aranıyor.

İrtibat : 0 533 650 62 47 0 354 217 90 82www.analizgd.com.tr

Page 4: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER4 Haber30 Haziran 2011

Perşembe

Hükümet, kamuoyunda tatlandırıcı ola-rak bilinen, nişasta bazlı şeker (NBŞ)

kotasını yüzde 50 oranında artırdı. 31 Ocak 2011 tarihinde Bakanlar Kurulu’nda alınan kota artırım kararı, çiftçinin tep-kisini çekmemek için olsa gerek seçim sonrasına bırakılarak, dünkü resmi gazete-de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Böylelikle ülkemizde NBŞ üretim kotasının oranı yüzde 22,5’e yükseldi. NBŞ insan sağlığı için oluşturduğu tehlike nedeniyle pek çok ülkede yasaklanırken, Amerika’da da yüz-de 10 olan kota, yüzde 2’ye düşürülmüştü!

Pancar üreticilerine Hükümet’ten kötü haber geldi…

Pancar üreticileri kota diye kıvranırken, Bakanlar Kurulu’nun NBŞ kotasını yüzde 50 oranında artırılmasına ilişkin kararı Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayınla-narak yürürlüğe girdi. Resmi Gazete’de ya-yınlanan kararda; ‘2010- 2011 pazarlama yılında nişasta kökenli şekerler için Şeker Kurulu tarafından 244 bin 400 ton ola-rak belirlenen kotanın yüzde 50 oranında artırılması, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın 11.01.2011 tarihli ve 44 sayılı yazısı üzerine, 4634 sayılı Şeker Kanunu’nun 3. Maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 231.01.2011 tarihinde kararlaştırılmıştır’ denildi. Bakanlar Kurulu’nun NBŞ kota artırımı kararını 31 Ocak 2011 tarihinde almasına rağmen, resmi gazetede dün itibariyle yayınlatılarak yürürlüğe girmesi iktidarın 12 Haziran’da yapılan seçimler öncesinde pancar üreticilerinin tepkisini çekmemek adına böyle bir yol izlediği şek-linde yorumlandı. Üç tehlikeli beyaz olarak bilinen ‘un, şeker ve tuz’un insan sağlı-ğına etkisi tartışılırken, daha az maliyetle elde edilen ve gazozdan çikolataya pek çok üründe kullanılan nişasta bazlı şeker (NBŞ), bazı AB ülkelerinde yasaklandı. Türkiye, dünyanın en büyük 4. şeker pan-carı üreticisiyken, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan “mısır şurubu” üretmek için sadece 2010’da 500 bin ton mısır ithal etti. Ancak içeriğinde fruktoz olan mısır şurubu ile yapılan gıdalar, doktorlara göre kronik hastalıkları salgına dönüştürüyor.

Pancarda kota arttıÇiçek’e yeşil ışık

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardım-cısı Cemil Çiçek, 4 Temmuz'da yapılacak Meclis Başkanlığı seçimine ilişkin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu ziyaret etti. Kılıçdaroğlu'nun TBMM'deki makamında yapılan ve 25 dakika süren konuşmada renk vermese de CHP Genel Başkanının da Çiçek’in Meclis başkanlığı için yeşil ışık yaktığı ifade edildi.

CHP BAŞKANI İLE GÖRÜŞTÜMeclis Başkanlığı seçimi için CHP

Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu ziyaret eden Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, "Muhalefetin tavsiyesi, telkini ve düşüncelerini almak için geldik" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıç-daroğlu ile Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in görüşmesi yaklaşık 25 dakika sürdü. Başbakan Yardımcısı Çiçek, görüşmenin ardından gazetecilerin so-rularını yanıtladı. Pazartesi günü Meclis Başkanlığı seçimi yapılacağını anımsatan Çiçek, "Muhalefetin tavsiyesi, telkini ve düşüncelerini almak için geldik. Gündem Meclis Başkanlığı seçimiydi" dedi.

SORUN YOKGazetecilerin soruları üzerine Çiçek,

"İsim noktasında konuşulmadı" dedi. Yemin krizinin gündeme gelip gelmediği-nin sorulması üzerine ise Çiçek, "Sadece

bu çerçevede konuşuldu" demekle yetindi. AK Parti heyeti, saat 13.00'de de MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal ile görüşecek.

Görüşme talebinin Çiçek ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek'ten geldiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Meclis Başkanlığı seçimi için bize gelecekleri-ni ifade ettiler. Biz de kabul ettik'' diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, Çiçek'in isminin Meclis Başkanlığı için öne çıktığının belirtilmesi üzerine ''Öne çıkıyorsa sorun yok zaten'' dedi.

Kılıçdaroğlu ‘ismi öne çıkıyorsa sorun yok zaten’ dedi

Ergenekon Tertibi’nin üzeriden dört yıl geçti.

Tertibi yapanların temel amacı; Ordu-nun PKK üzerindeki askeri ve siyasi etkinliğini azaltmak ve sonlandırmaktı.

Çünkü Amerika Türk Ordusunu 1996 yılından beri, kendi amaçları doğrultusunda yeterince kullanamıyordu. Irak diyor, ol-muyor, İran diyor olmuyordu.

AKP’nin bir Amerikan projesi olma nedeni de zaten buydu. Amerika bankaları vasıtası ile ulusal pazarlarımızı kullanmak için önceki dönemlerde çok uğraşmış az başarmıştı.

Bu projenin adı; Büyük Ortadoğu Projesi’ydi, eşbaşkanı da RTE oldu.

Bu yaşadıklarımız, normal bir Cumhuri-yet döneminde yaşadıklarımız değildi.

Muhalefet partileri bu durumu, dört yıl süre ile “yargı çözer” diyerek geçirdiler.

AKP de yargı çözer diyordu.Düzen içinde kalınarak elde edilebile-

cek çözümler kalmış gibi, sanki karşı taraf düzden içinde çözüm üretiyor, düzen içinde yargılama yapıyor ve yargı da çözüyormuş gibi...

Bir, “yargı çözer” dönemi yaşadık.Yargı çöktü.Yargının çözemeyeceğini birçok insan

anladı. Biraz da CHP anladı.MHP hala anlayamadı. Ya da kasetlerin

arkası gelir korkusuyla, AKP’ye gene olağa-nüstü bir destek sundu.

Yargı çözer dönemi bitti.Şimdi, Meclis çözer dönemi başladı.Meclis çözer demek, AKP çözer de-

mektir.Yani düzen içi hamlelerle, Meclis çözer

sanacağımız bir dönem geçecektir.Meclis çözmeyecektir. Meclis

AKP’dir. Çözecek olsa, bu durumları zaten yaratmazdı.

Çözmek onun varlığı ile çelişen bir du-rumdur.

Çünkü karşı tarafın Ergenekon hamlesi düzen dışı bir hamleydi, buna düzen içinde kalınarak verilecek bir cevap yoktu.

Onun için dört yıl süre ile “yargı çözer” yalanı işlendi.

Yargı çözer demek AKP’nin siyasetine destek verme anlamına geliyordu.

Şimdi CPH ilk defa, düzen içi çözüm arayışının dışına çıktı. Yemin eylemini, ür-kerek, korkarak da olsa uyguladı.

Çok etkili oldu. Çünkü kanun nizam ta-nımaz bir yönetime, ilk kez onun anlayaca-ğı bir dil ile cevap verilmiş oldu.

Bu eylemi DTP’lilerin eylemi ile aynı yere koymak, AKP’ye hizmet etme an-lamına gelir.

Meclis, ya da AKP Yeni Anayasa, APO’nun affı ve demokratik özerklik ile Ergenekon’u takas etmeye çalışıyor.

Böylece de, Ergenekon Tertibi’nin ne amaçla tertiplendiği de, kendi ağızlarından söylenmiş oluyor.

Yargı Çöktü, Sıra...

BülentEsinoğlu

[email protected]

ELEMAN İLÂNIKARSUYAPI LTD. ŞTİ.

• Yazılı ve sözlü iletişim kurallarına hakim,

• Güler yüzlü, diksiyonu düzgün, dış görünümüne özen gösteren,

• MS Office uygulamalarına hakim,• Sekreter olarak çalıştırılmak üzere

BAYAN personel alınacaktır.

• Ön Muhasebe elemanı olarak daha önce en az 3 yıl çalışmış,

• En az MYO, tercihen Üniversite (Lisans) mezunu

• MS Office uygulamalarını iyi derecede kullanabilen,

• Sorumluluk almaya istekli, raporlama yeteneğine sahip,

analitik düşünebilen, • Askerliğini tamamlamış BAY

personel alınacaktır.

Ayrıca KARSUYAPI Yozgat Sınav Dershanesinde çalıştırılacak Matematik, Fizik, Kimya, Etüt

Öğretmenleri alınacaktır. Not: Dolgun ücret verilecektir.

Müracaatlar şahsen yapılacaktır.Adres: Medrese Mah. Çıkmaz

Sokak Alpak Sungur Apt. Kat:1/1 YOZGAT

Tel: 0354 217 64 96

Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında, Yozgat’tan bin 160 çiftçi başvuruda bulundu.Desteklemelerden yararlanmak için başvuruda bulunan ve isimleri çıkan çiftçilerin müracaatları da devam ediyor. Çiftçilerin en geç yarına kadar İl ve İlçe Tarım Müdürlüklerine müracaat etmeleri gerektiği bildirildi.

Yozgat’ta Kırsal Kalkınma Yatırım-larının Desteklenmesi Programından yararlanmak isteyen çiftçilerin en yoğun talebinin, el traktörü, çayır biçme ma-

kinesi, hububat harman makinesi, biçer bağlar ve balyalama makinelerine olduğu bildirildi.

Yozgat İl Tarım Müdürlüğü yetkili-leri, tarımda makinalaşmanın, üretimde modernizasyona geçiş için önemli bir aşama olduğunu kaydetti.Yetkililer, “Gü-nümüzde giderek gelişen teknoloji ve her gün değişen üretim teknikleri, arık tarım ve hayvancılık için makina ekipman ihti-yacını gündeme getirdi. Üretimde makina ve teknik ekipman kullanan çiftçilerimiz, hem işgücü, hem de verimden kazanmak-

la birlikte, günümüz şartlarında rekabet imkanını da yakalamış oldu. Bu bakımdan verimli bir tarımsal üretimin yanında kazanç için de, modernizasyon çok önem-li. Yozgat’ta bu bağlamda makine ve ekipman desteklerinden faydalanabilmek için başvuruda bulunan çiftçilerin sayısı giderek artıyor. Bu da memnuniyet verici bir durum. Tarım İl Müdürlüğü olarak, çiftçilerimizin bu desteklerden çok daha azami oranda faydalanabilmeleri için elimizden geleni yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz” dedi.

Çiftçiye ekipman desteği

Page 5: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER Haber 530 Haziran 2011

Perşembe

H. Prof. Dr.Nurullah

Aydın

Seçim yapıldı ama tartışmalar devam ediyor. Demokrasilerde ayrıcalıklı kişi, sınıf, zümre yoktur. Kanun önünde herkes eşittir. Suç isnadında olanlar kamu görevinde bulunamazlar, Toplumu yönetecek olanların temiz bir geçmişi, saygın kişiliği olmalıdır.

Bakın; Economist dergisinin Dünyada Demokrasi İndeksi başlıklı yaptığı araştırmaya göre 167 ülke, yönetildikleri siyasi rejim dikkate alınarak dört gruba ayrılmış:

1) Tam demokrasiler... 2) Kusurlu demokrasiler... 3) Hibrit- Karma rejimler... 4) Otoriter rejimler... Türkiye, demokrasi sıralamasında iki

yıl öncesine göre iki basamak gerileyerek 167 ülke arasında 89’uncu olabilmiş. 89’uncu sıraya inen ileri demokrasimiz, Nikaragua’ya denk

Sadece Avrupa ülkelerinin değil, aynı zamanda birçok az gelişmiş ülkenin gerisinde kalmış.

Nikaragua, Tanzanya, Filistin, Uganda, Sierra Leone, Pakistan, Haiti gibi ülkelerle birlikte, Karma rejimler grubunda yer bulabilmiş!

Türkiye üçüncü kategoride. Yani; Hibrit- karma rejim yani Demokrasiyle yönetiliyormuş gibi görünen baskıcı rejim.

Gerçek demokrasi sınıflandırmada; bölünme özgürlükleri yok, devletin kurumlarını altüst etmek yok. Gerçek bir demokraside yürütme, yasamaya hiçbir şekilde müdahale etmez.Yargı kararlarından dolayı lehe ise övülen, aleyhe ise yerilen duruma sokulmaz. Demokratik ülkelerde protesto hakkına, yaşama hakkı kadar önem verilir. Başka şeyler var.

Bunlar neler mi? - Halkın yönetime katılımını inceliyor... - Kadın-erkek eşitliğine bakıyor... - Basın ve ifade özgürlüğünün olup

olmadığına, - Siyasi partiler arasındaki fırsat

eşitliğine, - Demokrasi kültürünün yerleşip

yerleşmediğine, - Sivil toplum örgütlerinin gücüne

bakıyor. Türkiye nerede? Bazılarının

ileri demokrasi diye yutturdukları düzenlemelerle Dünya ülkeleri arasında Türkiye’nin konumu ortadadır.

Koca bir kandırmaca değil mi? Dünya öyle algılıyor, algılayacak Yani; Türkiye, demokrat görünümlü suçlu iddiasına muhatap milletvekillerince oluşan bir rejimle yönetiliyor...

Bu tablo, ülkeyi bölmek ya da din devletine götürmek isteyenlerle, onları demokrat sanıp ölümüne destek veren işbirlikçi, dönek, münafık, din simsarları ve liboşların eseridir!

Türkiye; Demokrasiyi tramvay olarak gören, ben gömleği çıkardım, gerekirse papaz elbisesi giyerim, ben ülkemin pazarlamacısıyım diyenlerin tercih edildiği bir ülkedir.

Demokrasi varsa sokaktaki adamın oyu belirleyici unsurdur. Patronun bir oyu vardır ama garsonların temizlikçilerin on oyu vardır.

Abdülhamit’in idaresi; 1908’de, Hürriyet var diye yıkılmıştı. 1950’de tek parti rejimi Yeter- söz milletindir sloganıyla yıkılmıştı. Ve bundan sonra Demokrasi var sözü egemenlerin yığınları yönetmesinin adı oldu.

Hürriyet, insan hakları gibi demokrasi de yozlaştırılmaya, suistimal edilmeye uygun kavramlardır. Oy’la gelenler demokrasi tramvayını, amaçlarına varmak üzere bırakıp otokrasiye bir nevi kişisel monarşiye veya plütokrasiye servet sahiplerine dayanan tek kişi yönetimine dönüştürebiliyorlar.

Toplumun suç işleme özgürlüğü yok ama toplumu yönetenlerin ve milletvekillerinin suç işleme özgürlüğü var diyen bir rejimin demokratik rejim olduğundan bahsedilemez.

Bazıları; demokrasiyi, özgürlükleri ve halkı kendi amaçları için kullanıyorlar.

Aydınlar; halkı bilinçlendirmelidir. Halkın sağduyusunun sesi yükseltilmelidir.

Günün Sözü: Mikrop gibi sinsince hareket edende dikkat et.

İlk Çıkış Tarihi: 11 Mayıs 1987Kurucusu: Rasim KAYHAN

İM Gazetecilik Matbaacılık ve İletişim AraçlarıSan. ve Tic. Ltd. Şti. adına Sahibi

Av. Ruhi BACANLIGenel Yayın Yönetmeni : İnan SOYERSorumlu Yazı İşleri Müdürü : Bilal YEŞİLKAYA Editör : Gökhan DOĞAN

YOZGAT HABER KADROSUÖzlem ÇELİKKAYA, Kadir GÖRGÜLÜ

Salihe SOYER, Salih ARSLAN, Zeynep ERASLAN,H. İbrahim YALÇINSOY, Özlem DOĞAN, Recep ÖZKAN

Yozgat Haber, Basın Meslek İlkelerine uymaya söz verir.

İdare Yeri: Adnan Menderes Bulvarı Ümran Apt. Kat: 1 No: 1 YOZGAT

Tel: (0354) 217 09 04 - 217 00 91 Fax: 212 87 48Baskı: Yozgat Haber Baskı Tesisleri

Yeni Sanayi Sitesi 8-A Blok No: 7 YOZGATTel: (0354) 212 57 17 - 217 54 80

İLAN TARİFESİResmi İlan (Sütun/Cm): 7,45TLTüzük İlanı (Sütun/Cm): 7,45TL

Kongre İlanı(Sütun/Cm):7,45TLZayi İlanı: 5 TL

www.yozgathaber.com.tr

HABERYOZGAT GÜNLÜK SiYASi GAZETE

Türkiye Demokrasisi Nedir?

Yozgat Belediyesi Evlendirme Memuru Ömer Duyar, ilde 2011 yılının ilk yarısı

itibariyle 270 çiftin nikâh akitlerini gerçek-leştirdiklerini söyledi.

Yozgat Belediyesi Evlendirme Memuru Ömer Duyar, Yozgat’ta evlenecek çiftle-rin düğünlerini yaklaşan Ramazan ayına sarkmaması için acele ettiklerini ifade etti. Duyar, "Ramazan ayının ağustos ayına denk gelmesinden dolayı vatandaşlarımız düğünlerinin ramazandan önce yapılması için müracaatlarda bulunuyor. Şuan itibariy-le önümüzdeki iki haftalık süreç içerisinde ilimizde 70 yakın çiftimiz nikâh işlemlerinin yapılması için randevu talebinde bulundu" dedi.Bu yıl en fazla düğün yoğunluğunun temmuz ve eylül ayı içerisinde yaşanacağını ifade eden Duyar, "Ramazan ayı dolayısıyla en fazla yoğunluğu temmuz ayında yaşa-yacağız. Çünkü şu ana kadar temmuz ayı için randevu talebinde bulunan çiftlerimizin sayısı yaklaşık 70 civarında. Ramazan ayı sonrası tekrar düğünlerde bir artış olacağı-nı düşünüyoruz. Geçen yıl bu aylarda 240 çiftin nikâh akitlerini gerçekleştirmiştik. Bu yıl biraz daha fazla çiftimizin nikâhlarını kıydık” diye konuştu.

Her sokağa kütüphane

Köşe Yazarımız Yılmaz okuma alışkanlığının arttırılması için ilginç bir teklif sundu

Nikâh sayısı artıyor

Süper Lotoda 9 haftalık devrin ardından Milli Piyango yetkililerince bu hafta

22 milyon liraya ulaşacağı belirtilen büyük ikramiye, günlük faiziyle bile talihlileri zengin edecek. Maddi durumu iyi olan, olmayan herkesin ilgisini çeken büyük ikramiyeyi kazanmak için bugün yapılacak çekiliş öncesinde loto bayilerinde inanılmaz bir yoğunluk yaşanmaya başladı.

Alacakları ikramiye ile hayatlarını değiş-tirmeyi hayal eden, kazanamasa da şansını denemek isteyen birçok kişinin birden fazla kupon oynaması da dikkatlerden kaçmıyor.

Her hafta oldukça yüksek ikramiyeler nedeniyle son parasını şans oyunlarına yatıran vatandaşın mevcut ilgisi bayilerde zaman zaman yığılmalara varan görüntüleri ortaya çıkartıyor. Süper Loto’da ikramiye tutarının 22 milyona ulaşması oyun oyna-yanların sayısının artmasına zemin hazırla-yacak gibi gözüküyor.

Süper Loto çıldırtacak

İnternetin yayılmasının ardından kitap okuma alışkanlığının azalma-

sına paralel olarak Gazetemiz yazarı M. Uluğtekin Yılmaz bugünkü köşe yazısında ilginç bir teklifte bulundu. Üç yıl önce kurulan ‘Apartman kitaplığı’nın apartman sakinleri yanında, çevresine de hizmet verdiğine dikkat çeken Uluğ-tekin, “Büyük kentlerde her sokakta bir kitaplık (kütüphane) olabilir mi?” sorusunu gündeme getirdi. Uluğtekin’in bu teklifinin önümüzdeki günlerde ilgi görmesi bekleniyor.

Gazetemiz yazarı M. Uluğtekin Yıl-maz bugünkü köşe yazısında ilginç bir teklifte bulundu.

İnternetin yayılmasının ardından kitap okuma alışkanlığının azalması, bu konuda yeni fikirlerin de gündeme gelmesine zemin hazırladı. Gazetemiz yazarı M. Uluğtekin Yılmaz da kitap okuma alışkanlığının yaygınlaştırılması için ilginç teklifini okurlarıyla bugün yazdığı köşe yazısında paylaştı. Büyük kentlerde her sokakta bir kitaplık, y da kütüphane olup olamayacağına ilişkin bir soru yönelterek köşe yazısına baş-layan Uluğtekin, yaşadığı sokaktaki bir apartmanda üç yıl önce kurulan ‘Apart-man kitaplığı’nın apartman sakinlerinin yanısıra çevreye de hizmet verdiğine dikkat çekti.

EN SAĞLAM BİLGİ KAYNAĞI KİTAPTIRApartman kitaplığının tüm ülkeye

yayılacak bir buluş olduğuna değinen ve nasıl kurulduğunu, nasıl yönetileceğini anlatan Uluğtekin, “Dilerim; ülkemdeki kentlerin her sokağında bir ‘Apartman kitaplığı’ bulunur! Hiç kimse, ‘internet çıktı; kitabın değeri kalmadı’ diyemez. En sağlam bilgi kaynağı kitaptır; der-gidir; gazetedir. Kitap, kişinin hayalle-rini -özellikle roman, öykü- duygusal zekâsını besler; dolayısıyla yaratıcılığını kamçılar. Ve bu ‘yaratıcılığa’ toplum olarak çok, pek çok ihtiyacımız var” dedi.

Mevlüt UluğtekinYılmaz

Yazısı 2'de

Ot yangını korkuttu Boğazlıyan'da bir bah-

çede çıkan ot yangını korkuttu. Edinilen bilgiye göre, Boğazlıyan Aşağı Mahallede boş bir alan içeri-sinde bulunan otlar yanmaya başladı. Çevredeki komşula-rın itfaiyeye haber vermeleri üzerine olay yerine gelen

ekipler yangını çevrede bulunan evlere sıçramadan söndürdü.

İtfaiye ekipleri, yangı-nın otlar içerisinde bulunan cam parçalarının güneşten ısınması sonucu meydana geldiği tahmin ettiklerini belirttiler.

Page 6: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER6 Haber30 Haziran 2011

Perşembe

sarıkaya

boğazlıyan

akdağmadeni çekereksaraykent şefaatli

aydıncık

yenifakılı

çandırçayıralan

kadışehri

sorgun

İlçelerden kısa kısa...yerköy

Hasat sırasında oluşabile-cek dane kayıplarının asgariye indirilmesi konusunda Tarım İl Müdürlüğü'nce yapılacak çalışma-lara her zaman yardımcı olacakla-rını açıklayan Açıkgöz, “Oluşacak her kayıp gerek ilimiz tarımına gerekse milli ekonomimize büyük kayıplar vermektedir. Bu husus-ta başka Biçerdöver operatörleri olmak üzere çiftçilerimize büyük görevler düşmektedir. Operatörle-rimizin dikkatleri yanında kontrol elemanlarının uyarılarına önem

vermeleri çiftçilerimizin de kontrol elemanlarına yardımcı olmalarını bekliyoruz. Verilecek cezaların pra-tikte kimseye yararı yoktur” dedi.

Çiftçileri anız yakmamaları konusunda da uyaran Açıkgöz, “Ortalama bir dönümde 150-300 kilogram arasında sap oluşmakta olup bunun 30-60 kilogram arası toplansa dahi tarlada kalmaktadır. Tarlaya atılan saplar çoğu yerde balya ve saman olarak kullanıl-makta hayvan beslemede ve kağıt sanayinde değerlendirilmektedir.

Esas sorun toplanamayan saplardan oluşmaktadır. Gerek biçerdöverden atılan gerekse tarlada kalan saplar anız olarak adlandırılmaktadır. Çiftçilerimiz genellikle iyi tohum yatağı hazırlayabilmek için sapları yakmaktadırlar. Kısa vadede bu durum olumlu gibi görünse de uzun vadede çok zararlıdır. İlimiz toprakları organik madde açısından bir hayli fakirdir. En ileri teknik anızların toprağa karıştırılarak sapların bir an önce çürümesini sağlamaktır” şeklinde konuştu.

Yozgat Haber Gazetesi'ni

www.yozgathaber.com.tradresinden ziyaret edebilir, haber ve köşe yazılarına yorum yazabilirsiniz...

İrtibat: 217 09 04

Yüksek rekolte bekleniyor

Namaz kılmak İslam’ın beş şartı arasın-da bulunan; kuran, sünnet, kıyas ve icma-i ümmet esaslarına göre şüphesiz yerine getirilmesi gereken bir ibadet olmasına rağmen Müslüman olduğunu iddia eden çok kimse var ki hala namazlarını eda etmezler.

Neye dayanırlar, kimden bu ruhsatı alırlar bilinmez ama bu ve benzeri İslam’ın esaslarını teşkil eden ibadetleri yerine ge-tirmeyenler, ahiret yurdunda ne kadar zarar göreceklerini anlayacaklar ancak iş işten geçecektir.

Namaz kılmayanların durumu bu, ancak bir de namaz kıldığı halde namazın zevkin-den sevabından kim ne kadar istifade edi-yor, bu da her ferde göre değişmektedir.

Her yapılan işin ciddiye alınmasıyla, ku-rallara uyulmasıyla, yerinde zamanında ve ruhuna uygun yapılıp yapılmamasıyla ilişki-si olduğu gibi namaz ibadetinin de belli kuralları vardır.

Namazın içinde ve dışında olmak üze-re olmazsa olmazları yani farzları vardır. Vacipleri, sünnetleri, müstehapları vardır. Bunların yanında Yüce Allah’la gönül irtibatı kurmak gerekmektedir. Bu gönül huzuruna huşu denmektedir.

Yüce Allah Kur’an’da namazla ilgili ola-rak; “Namazı kıl! Muhakkak ki namaz, (insanları) fenalıklardan ve kötülük-lerden alıkoyar” buyurmuştur. (Ankebut 45/29)

Ama namaz kılanların birçoğu da kıldık-ları namazdan istenilen lezzeti alamadıkla-rını sürekli dile getirirler…

Lezzet alamama, kimilerini bazen farz olan bu ibadeti terk etmeye kadar götüre-bilmektedir...

Namaz kılan insanın kıldığı namazdan lezzet almasına… Bu sayede alçakgönül-lülükle; Hakk’a boyun eğerek, korku ve sevgiden meydana gelen edepli duruşa; “huşu” denir.

“Huzûr ve huşû’ ile kılınan iki rekat namaz, gâfil (Allah’ı unutmuş) bir kalb ile akşamdan sabaha kadar kılınan na-mazdan hayırlıdır.” (Abdullah ibni Abbâs)

Cenab-ı Hak Mü’minün süresin de” Mu-hakkak müminler felah buldu ki onlar namazlarında huşuludurlar. Onlar ki, faydasız işe, boş lafa bakmazlar. Onlar ki, zekâtlarını vermek için çalışırlar” (Muminun süresi Ayet 1-4) buyurarak, na-mazlarını huşu ile kılan müminlerin felah bulacağını beyan etmektedir. Namazda huşu bizzat ayeti kerime ile haber verildiği-ne göre; çok önemli bir mevzudur.

Namazda huşunun zıddı gaflettir. Gaflet-le namaz kılanlar, kur’an da tehdit edilmiş-lerdir.

“Yazıklar olsun O namaz kılanlara ki Onlar kıldıkları namazdan gafildirler” (Maun suresi)

Kılınan namazın gafletten kurtarılması; yalnız Allah için kılındığının şuuruna eriş-mekle mümkündür. “ve zikrim için na-maz kıl” (Taha: 14) ayeti bunu işaret eder. Yani kılınan namaz Allah’ı hatırlatıyorsa istenilen namazdır. İşte o namaz, sahibini gafletten kurtarır; huşuya yönlendirir ve kabulünü sağlar.

Nitekim Peygamber Efendimiz(sav): “Kul namaza durduğu zaman, ancak Hz. Allah’ın huzurundadır. Sağa-sola iltifat ederse, Hz. Allah; “ Kime iltifat ediyorsun? Benden hayırlısına mı? Bana dön ey âdemoğlu! Çünkü ben ilti-fat ettiğin şeyden daha hayırlıyım” bu-yurur. (Ruhül Beyan cilt 6 sahife 67)

Sadece namazın değil yapılması gere-ken bütün ibadetlerin gerçek lezzetinden ve sevabından istifade etmek isteyenlere bakınız Hz. İmam Hüseyin ne diyor; “Ba-zıları cennet beklentisi ile Allah’a iba-det ederler; bu tüccarların ibadetidir. Bazıları cehennem korkusu ile Allah’a ibadet ederler, bu kölelerin ibadetidir. Bazı kimseler de, nimete şükretmek maksadıyla ibadet ederler, bu da öz-gür insanların ibadetidir. İbadetlerin en faziletlisi de budur.” (İmam Hüseyin sayfa 63)

Yüce Allah cümlemize özgür insanın iba-detini nasip eylesin. Âmin…

Özgür İnsanın İbadeti ve Namaz

Uğur Kepekçi

Page 7: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER Haber 730 Haziran 2011

Perşembe

İrade AvallaştırılmışsaTBMM, Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı

ve o’nun devrim ve ilkeleri doğrultusunda topluca Türk vatandaşlarının ulusal gurur, ulusal sevinç ve kederlerinde, nimet ve külfetleri ortaklaştıran ve ulus hayatının her türlü tecellisinde huzurlu bir hayatı teminen yasama görevinin yürütüldüğü platformdur.

Ne ki, Diyarbakır’dan BDP desteğiyle Bağımsız Milletvekili seçilen Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesi ve CHP, MHP ve BDP’den vekil seçilen fakat tutuklu 8 ismin tahliye taleplerinin mahkemelerce reddedilmesiyle TBMM 24.dönemi BDP destekli milletvekillerinin Meclisi, CHP’lilerin ise yemini boykot etmesiyle görülmemiş bir krizdedir!

Dibacesi belli Anayasa’dan varolan Yasama Meclisini boykot; Türkiye’nin varoluş esaslarında amansız kavgayı ve vecibelerin terkedilmeye yazdığını göstermektedir.

Ulusal İradeye karşı boykotun etrafında müsebbibine kesilmek istenen, “Ulusal İradeye Karşı Geliyorsun” cezası için herkesin kendine bir ulusal irade arayışı esasen o büyük iradenin ayrışmış olduğuna işaret ediyor-ki; kriz bu noktadan çıkıyor!

İki örnek, ulusal iradenin ayrışmasını gösteriyor; ilkinde Orhan Veli, “Vatan İçin” başlıklı, “Neler yapmadık şu vatan için!/Kimimiz öldük; /Kimimiz nutuk söyledik” şiiri, 1940’lardan günümüze projektör tutuyor.

İkincisi bir kaç gün önce Van’da şehit düşen Astsubay Erkan Durukan toprağa verilirken eşi Emine’nin, “Seni vatana helal etmiyorum” diyen çığlığı!

Şiirle başlayıp çığlığa uzanan bir zaman dilimi topyekün Türk vatandaşları ulusal iradesinin düştüğü dehşeti gösteriyor...

Bugün siyasi partilerin bireysel aidiyet kalitesinden uluslaşmaya varan süreçte ulusal iradeyi nasıl anladıkları ve uygulamaları işbu dehşeti gözler önünü seriyor!

Cari Anayasa; Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve o’nun devrim ve

ilkeleri doğrultusunda ulusal iradenin mutlak üstünlüğünü esas almaktadır.

Rağmen dokuz yıldır AKP iktidarı ulusal iradenin tanımını bütün varlıkları külli hakimiyetinde tutan, adalet ve kudretiyle mutlak hakim olan Allah katından başlatıyor!

Hakimiyet Allah’ın olduğuna göre kutsanan ya da dibacesiyle belirlenen bir devlet olamaz ve siyaseten ulusal irade bu hakimiyeti bir ferdin, sınıfın tabii ve ilahi hakkı olmaksızın kullanır düşüncesini uyguluyor-üstelik, uygulamada “beyaz gömlek giymenin” koyu inadındadırlar!

O dibaceyi iradeye konulmuş ipotek sayıyor ve vesayet altında olduğunu kabul ettikleri yargıyı, orduyu, her kurum ve kuruluşu değiştirerek anlayışlarına benzetiyorlar.

Ülkenin her yerinde hemdertlerinin zekat ve sadakalarıyla aş ve iş temin ettiklerini oluşturdukları yapay iradeye devşiriyor, TBMM’de yapılan boykotun müsebbiblerini de durmaksızın bu iradeye şikayet ediyorlar!

Bu tanım ve uygulamalarının ulusal birliği zedelediğini ardından diğer aidiyetlere kapı açtığını umursamıyorlar...

Nitekim BDP geleneksel aşiret düzeninin dışında özgür Kürt kadını ve yoksul Kürt halkının birlikteliğiyle bölgenin feodal yapısı üzerinde yaratılan fiili çözücü etkinin giderek Türkiye’nin merkezcil yapısını dağıtmaya dayalı lâik ve aydınlanmacı sosyalist temelli örgütsel yapısının ulusal iradesinden bahsediyor!

Meclisi boykot eden BDP desteğinde bağımsız milletvekilleri sanki TBMM’ye alternatif görüntüde Diyarbakır’da meclis topluyor!

Yeni CHP söylemiyle zihniyetinin nerelere çekildiği üzerinde ağır şüphelere rağmen CHP için mevcut anayasal ulusal irade tanımının bir vacip olması gerekmektedir.

Çünkü Türkiye ulusal iradesinin yıllara tabi çözülmesinin tam ortasında Anayasa ve yasaların kendisine verdiği görevleri savsaklayan, dönüştürülmesinde ortaklık eden -işte, perişan hali ortada TSK’ya rağmen; ulus müşterekliğinde ulusal iradenin yeniden oluşturulmasında CHP’nin kitlesinin gücünden başka dayanak bulunmuyor...

Bu çerçevede TBMM’de yeniden çalışmalara katılım için boykotun kaldırılmasına yönelik yeni bir yasanın sadece milletvekili seçilmesine rağmen haklarında mahkumiyet kararı bulunmayan vekilleri kapsaması gerekiyor.

Aksi halde Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal üzerinden yaratılan gerginlikle Ceza Yasası’nda, “tutukluluk süresinin iki yıla düşürülmesi” değişikliğinin KCK tutuklularına yaraması ve ayrılıkçı Kürt Hareketinin Türkiye Devletine şartı “KCK tutukluları salıverilsin şartı”na boyun eğildiği, PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın işaret ettiği üzere Baykal’ın sahneden çekilmesi ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun getirilmesiyle Kürt Sorununun çözümünde CHP’ye misyon yüklendiği anlaşılır.

Bu şartın yerine getirilmesi ardından sıra; yeniCHP ’nin seçim bildirgesinde ve meydanlardaki söylemi “Hakikatleri Araştırma ve Anayasa Komisyonu” kurulmasına gelir -ki, bu Türkiye’nin tel tel çözüldüğünü gösterir; CHP’nin AKP’lileşmişliğini ve Türkiye geleceğinin karanlığına işaret eder, maazallah!

Mehmet Akif, “Budur cihanda en beğendiğim meslek; sözün odun olsun hakikât olsun tek” diyor.

YENİ PROJELERİMİZLE HİZMETİNİZDEYİZ

Karar Verdik Yozgat’ı

EV’lendiriyoruz

Sinema Sok. Çelikkayalar Apt. 1/1 YOZGATTel: 217 62 02 GSM: 0542 530 36 35

3+1 Süper Lüks Full+ Full Yapılı Dairelerimizin Satışı Başlamıştır.

Dairelerimiz Sınırlı Sayıdadır.

Geç Kalmayın Pişman Olursunuz!

EvrenKURBAN

Hepimiz her zaman konuşuruz, “Yozgat için ne yapabiliriz?” diye…

Yıllar yılı Yozgat’ın hizmetten uzak, her dönem daha da kötüye gittiğinden de dem vururuz.

Ama her şey konuştuğumuzla kalır ve maalesef “Bir arpa boy yol alamayız/gidemeyiz”…

Konuşuruz, olgunlaştırırız ama maalesef projeye döküp birlikteliği bir türlü sağlayamayız.

Tabi bazı istisnalar var ki hepimize örnek oluyor.

2006 yılının Kasım ayıydı sanırım.Birkaç gönüllü insan, Yozgat için

yapılması gereken ama sözde kalan bir projeye imza atmanın mutluluğunu yaşıyordu.

Yozgat o gün belki de milat olarak gördüğüm bir yatırıma kavuşmuştu.

Malumunuz Yozgat için milat olarak gördüğüm bu büyük yatırım Özel Yozgat Şifa Hastanesi’nin kurulmasıydı.

Yozgat gerçek manada tabiri yerindeyse, bacasız bir fabrikaya “merhaba” demişti.

Günler günleri, aylar ayları ve yıllar yıları kovalıyor Şifa Hastanesi büyüyor Yozgat kazanıyor…

Malumunuz Şifa Hastanesi 5. yılını tamamlıyor.

Yaklaşık 5 yıllık süreçte Şifa Hastanesi gücüne güç katarken diğer yandan da Yozgat’a verdiği güç ise azımsanmayacak derecede.

Yozgat’ın şifası oldu Şifa Hastanesi. Öncelikli olarak sağlık alanında ki

katkılarından bahsetmek isterim Şifa Hastanesi’nin.

5 yıl önce Yozgat Devlet Hastanesi’ne mahkûm olan Yozgat bugün Şifa Hastanesi alternatifiyle sağlıkta en iyiyi bulma imkânı yakaladı.

Özellikle Şifa Hastanesi’nin kurulmasıyla birlikte tatlı rekabet kalitenin artmasının direkt olarak etkiledi.

Bugün Yozgat Devlet Hastanesi’ni tercih eden hastalar dahi Şifa Hastanesi’ne minnet borçlu olduğunun farkında.

Kısacası sağlıkta kalite Özel Yozgat Şifa Hastanesi ile geldi desek abartmış olmayız sanırım.

Evet, sadece sağlık yönünde mi katkı sağlıyor hastane.

Tabiî ki de hayır. Az önce dediğim gibi adeta bacasız bir

fabrika Şifa Hastanesi.Yaklaşık 300 kişinin istihdam edildiği

Yozgat’ta ki en büyük merkez kurulduğu günden beri.

300 çarpı 4 dersek yaklaşık bin kişinin direkt olarak ekmek kapısı.

Tabi bununla bitmiyor. Yozgat’ta kan ağlayan dolmuşçu

esnafının bir kısmı hasta taşımasıyla can buldu.

Yine bitmedi, hastane çevresine kurulan birkaç seyyar esnaf ekmeğini buradan çıkartıyor.

Yine bitmedi, çevresinde konuşlanan eczaneler, optikler ve restoranlar hastanenin nimetlerinden faydalanıyor.

Şifa Hastanesi Yozgatlının hastanesi…

Bu hastaneye sahip çıkmakta yine Yozgatlının kendisine düşer.

Bu tür yatırımlar çoğalacak ki Yozgat kazanacak.

Hizmete, yapılanlara destek olalım kurum büyüsün Yozgat büyüsün.

Elimizdekinin değeri kaybedilince anlaşılır.

O yüzden sahip çık kaybetme hep kazan.

Kısacası Yozgat ile büyüyen Şifa Hastanesi aynı zamanda Yozgat’ı büyütüyor, büyütmeye devam ediyor.

Örnek olsun, bu tür yatırımlar artsın. Kalın sağlıcakla…

Şifa Hastanesi, Yozgat’ın Şifa Kaynağı

Tarıma köklü değişim geliyor

Tarım ve Köy işleri Bakanlığı tarımda üretim kaybına neden olan tarla sınırlarına neşter

vuruyor. Türkiye`de kan davalarına neden olan tarla sı-

nırları, Tarım ve Köy işleri Bakanlığı tarafından, tarımda verimin ve üretimin önündeki engeller-den biri olarak görülüyor. Bakanlık, hazırladığı projeyle tarla sınırlarını kaldırarak tarımda üretimi, verimi artırmayı ve arazi kazanmağa çalışıyor.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, yaptığı açıklamada, Türkiye`de çok parçalı yapı arzeden tarı msal arazilerde, sınırları kaldırarak ölçek büyüklüğünü artırmayı ve arazi kazanmayı amaçlayan `Hudut-suz, Ürün Köy Projesi`ne ilişkin bilgi verdi.

Türkiye`de Miras Kanunu`yla tarım arazi-lerinin nesilden nesile bölünerek küçüldüğünü ve ölçek büyüklüğünü kaybetmenin yanı sıra atomize olarak (küçük parçalara bölünerek) tarım dışına itildiğini anlatan Mirmahmutoğulları, bu durumun sürdürülebilir olmadığını kaydetti. Tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesinin tarımın önündeki en büyük sorun olduğunu belirten Mirmahmutoğulları, tarım arazilerinin bölünmeye devam ettiğini, bu bölünmenin önüne geç erek tarımsal arazileri birleştirici projeler uygulanması gerektiğini söyledi.

1995 yılından bu yana 2 milyon hektar arazi-nin atomize olarak tarım dışına çıktığını bildiren Mirmahmutoğulları, tarım arazilerinin daha fazla küçülmesini önlemek ve Miras Kanunu`nu değiştirmek için çeşitli çalışmalar yürüttüklerini belirtti.

Toplulaştırma çalışmalarına da değinen Mir-mahmutoğulları , 1961-2002 yılları arasında 445 bin hektar alanda, 2002-2011 yılları arasında 2,4 milyon hektarlık alanda toplulaştırma çalışması yapıldığını belirtti. Toplulaştırma tamamlanın-caya kadar tarım arazilerinin bölünmeye devam edeceğini ve işletme başına ortalama 59 dekar olan tarım arazisinin daha da küçüleceğini be-lirten Mirmahmuoğulları, `toplulaştırma çalış-ması ülke genelinde tamamlansa, Miras Kanunu değişse bile tarımdaki bu sorunu çözemeyecek-lerini, ortalama 59 dekarlık tarım işletmeleriyle Türkiye`nin ne kendi gıda ihtiyacını karşılaya-bileceğini ne de ihracatçı bir ülke olabileceğini` söyledi.

Ahmet Kılıçaslan

Aytar

Park trafiği aksatıyor

Yozgat'ta İmam Hatip Lisesi Caddesi başta olmak üzere birçok cadde ve

sokağa araçların çift yönlü olarak park edilmesi trafik akışını engelliyor. Çift yönlü park yapılmasından dolayı araçlar yan yana geçemezken, çift yönlü parkların kaldırıl-masını isteyen mahalle halkı, “Böyle bir park şekli olmaz. Neredeyse yolda araçlara geçecek yer kalmıyor” dediler.

Yozgat'ta İmam Hatip Lisesi Caddesi başta olmak üzere birçok cadde ve sokağa araçların çift yönlü olarak park edilmesi

trafik akışını engelliyor. HER YERDE ARAÇ VARTarım İl Müdürlüğü’nde işlerini yap-

mak için gelen çiftçilerin fazla olmasında dolayı büyük bir trafik yoğunluğu yaşayan İmam Hatip Lisesi caddesinde araçların çift yönlü park yapılması trafikteki sıkışıklığı artırıyor. Çift yönlü park yapılmasından do-layı araçlar yan yana geçemezken, mahalle halkı çift yönlü parkların kaldırılmasını istiyor.

ÇÖZÜM BEKLİYORUZMurat Kaya isimli vatandaş, kendisinin

evine gidip gelirken bu yolu kullandığını belirterek, Çift yönlü yapılan parklardan dolayı iki araç yan yana geçemiyor. Aracın biri caddenin bir ucunda diğeri öbür ucunda bekliyor. Eğer sürücüler birbirlerini gör-mezse trafik sıkışıyor, sürücüler caddeden geri geri çıkmak zorunda kalıyor. Sürücüler arasında zaman zaman tartışmalar çıkıyor. Bu caddeye park konusunda bir çözüm bulunmasını istiyoruz” dedi.

Page 8: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER30 Haziran 2011

Perşembe8 Haber

Dünkü yazımızdaki niteliklere sahip, kaliteli devlet ve siyaset adamlarınız yoksa ülkeniz, fırtınalı denizde dümeni kırılmış gemi gibi rüzgarların sürüklediği yönlere savrulur gider. En acı olanı da, “Dümenin terbiye edemediği gemiyi, kayalar terbiye eder” gerçeğidir. İçinde bulunduğumuz ve birçok elin devamlı karıştırdığı coğrafyada en önemli sorun yönetim sorunudur. Siz kendinizi yönetemiyorsanız, veya sizi yönetecek ehil kişileri seçemiyorsanız, sizi yönetmeye hevesli olanların ekmeğine yağ-bal sürmüş olursunuz..

İki örnek verelim mi ?.. -1979 yılında, CIA’nin başarılı bir operasyonu ile

Irak’ın başına Saddam Hüseyin getirildi.-ABD, İran Devrimi sonrası, Mollaların

güçlenmesini önlemek için Irak’ı Eylül 1980’de İran’ın üzerine sürdü ve savaş açtırdı!...

-İki ülke 8 yıl savaştılar. Bu savaşta ABD, Kuzey Irak’taki Kürtleri kullandı. Talabani ve Barzani Irak vatandaşı olmalarına rağmen, sınırı açıp kuzeyden İran askerlerini Irak’a soktular!

-Saddam bu ihanete, Kürt Köylerine zehirli gaz atarak cevap verdi. ABD bu katliamı sadece seyretti. 500 bin kadar Irak vatandaşı Kürt, Türkiye’ye sığındı. Türkiye şimdi kendisine silah sıkan teröristleri besleyen bu kişilere her türlü insani desteği verdi.

-Saddam, ABD’nin verdiği onayla 1990 yılında Kuveyt’e girdi. ABD Saddam’a tuzak kurmuştu. Hem onay verdi, hem de “Sen Kuveyt’e nasıl saldırırsın” deyip, kendi 1. Irak Harekatını gerçekleştirdi. (Baba Bush)

-Irak’ın kuzeyi uçuşa kapatıldı. Barzani ve Talabani yine ABD’nin adamı oldular. ABD, 5 bin kadar Kürdü Amerika’ya götürdü ve Ortadoğu’nun tümünde kullanmak üzere eğitti.

-Saddam ile işi biten ABD, “Demokrasi” getirmek için Irak’a girdi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı Amerikan Askerlerinin sağlık içinde ülkelerine dönmeleri için duacı olduğunu söyledi. 1 Milyona yakın Irak’lı Müslüman katledildi. Irak’ın tarihi ve kültürel değerleri talan edildi. Irak’ın millileştirildiği petrolleri ABD Şirketleri tarafından paylaşıldı.

-Saddam’la işleri bitmişti. Saddam öldürüldü. Getirdikleri gibi götürdüler…

-1942 yıllarıydı. Osmanlı’dan kopartılan petrol zengini ülkede(Trablusgarp-Libya) sömürgecilerin paylaşım savaşı sürüyordu. İtalyanlar, direnişin önderi Ömer Muhtar’ı asmışlardı. Almanlar-İngilizler tankları ve toplarıyla Libya çöllerindeydiler. Yıllarca bu ülkenin petrolünü kullandılar.

-1969 Eylül ayında,CIA’nin yardımıyla Kral İdris’i kansız bir darbe ile deviren Kaddafi, İhtilal Komitesi Başkanı oldu. ABD ve tüm dünya bu duruma sessiz kaldı.

-2003 yılından itibaren Kaddafi dış dünya ile ilişki kurmaya başladı. Kaddafi’den nefret eden ülke liderleri, saraylarının bahçelerine Kaddafi’nin çadırını

kurmasına izin verdiler.(Petrol uğruna)-Libya’nın zenginliğinin tamamına göz koyan

ülkeler, başta Fransa olmak üzere Libya’yı bombalamaya başladılar.

- “NATO’ nun Libya’da ne işi var, izin vermeyiz” diyen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bir hafta sonra, Libya’yı bombalamak için gelen NATO gemilerine koruma görevi üstlendi.

-Libya yüz gündür bombalanıyor. Bugüne kadar 5 bin hava saldırısı düzenlendi. Ülkenin alt yapısı tamamen yok oldu. Kaddafi’den sonra, hem Libya’nın petrolünü paylaşacaklar, hem de ülkeyi yeniden kurup, kendi inşaat şirketlerini zengin edecekler. Tıpkı Irak’ta, Afganistan’da olduğu gibi. Tıpkı Suriye’de olacağı gibi…

-Kaddafi ile işleri bitmişti. Getirdikleri gibi götürdüler…

Kendini yönetemeyenlerin, kendisini yönetecek ehil kişileri seçemeyenlerin veya başkalarının desteğiyle bir makama gelenlerin, posaları çıkarıldıktan sonra nasıl paçavra gibi kenara atıldıklarına örnek vermeye çalıştım. Türkiye’nin çevresinde olanlardan çok iyi ders çıkarması gerek. Çıkardığımız söylenebilir mi? Bence maalesef hayır…

Son seçimde, her iki Türk seçmeninden birinin oyunu alan ve milletvekillikleri gasp edilen kişiler için; “Nereden buldunuz bunları, başka aday mı bulamadınız” diyen Başbakan Erdoğan’ın seçilme hikayesini hatırlamakta yarar var. Önümüzdeki günlerde olacaklara ışık tutmak adına…

-İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı R.T.Erdoğan, 12.12.1997 tarihinde Siirt’te yaptığı konuşma ve okuduğu şiir yüzünden, TCK nun 312. Maddesine göre “Halkı din-ırk farklılığını kullanarak kin ve düşmanlığı tahrik etmek” suçundan 10 ay hapse mahkum olur. Yargıtay cezayı onaylar.

- 5 Kasım 1998 tarihinde Danıştay, Erdoğan’ın Belediye Başkanlığını düşürür.

-4 ay hapis yatan ve bu sürede 30 bin ziyaretçi kabul eden Erdoğan 24.7. 1999 da hapisten çıkar.

-Tayyip Erdoğan; 17-21 Nisan 1995, 17-22 Kasım 1996, 20-23 Kasım 1996, 26 Mart 1998, 16.7.2000 tarihinde Amerika ziyaretlerini yapar.

-AKP’yi kurmadan 1 ay önce 4 Temmuz 2001 de ABD Bağımsızlık günü için ABD’ye gider. Bu ziyarette, karanlıklar prensi denen Richard Perle, CIA

Ortadoğu sorumlusu Graham Fuller ve Yahudi Üst Kuruluşlarıyla kamuoyuna açıklanmayan görüşmeler yapar.

-14 Ağustos 2001 de AKP kurulur ve R.T.Erdoğan Genel Başkan olur.

-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Anayasa Mahkemesine başvurur ve Erdoğan’ın TCK 312 maddesini ihlalden kesinleşmiş cezası bulunduğunu bildirerek AKP Genel Başkanı olamayacağını bildirir.

-Anayasa Mahkemesi, 9 Ocak 2002 de AKP ihtar verir ve RTE’ yi Genel Başkan yapamayacaklarını bildirir.

-R.T. Erdoğan Şubat 2002 de tekrar ABD’ye gider ve Türk kamuoyuna açıklanmayan görüşmeler yapar. (Bir ülkenin devlet ve siyaset adamları, gizli görüşme yapamaz, görüştükleri konuları kendi milletlerine açıklamak ve resmi kayıtlara geçirmek zorundadırlar)

-3 Kasım 2002 de AKP, Yurt dışı desteği de arkasına alarak tek başına iktidar olur…

-58. Abdullah Gül Hükümeti R.T.Erdoğan’ın Siyasi yasağının kaldırılması için kanun teklifi verir. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve R.T.Erdoğan İstanbul’da gizli bir toplantı yaparlar, bu toplantı da kamuoyuna açıklanmaz, CHP bu değişikliğe destek verir. Cumhurbaşkanı’nın vetosuna rağmen, kanun iki kez görüşülerek kabul edilir.

-Siirt Milletvekili Fadıl Akgündüz(Yurtdışındaki Türkleri dolandıran kişi) istifa ettirilir. YSK, her nasılsa Siirt’te ki seçimlerde yolsuzluk tespit edip seçimi iptal eder!.. 1.sıradaki milletvekili adayı Mervan Gül, adaylıktan çekilir. R.T. Erdoğan aday olur. Bölgede çok güçlü olan şimdiki BDP, nedense aday göstermez(Bu işin aslını en iyi Barzani ve Öcalan bilmektedir) ve RTE oyların %85 ini alıp milletvekili seçilir.

-58. Hükümet istifa eder, ve 59. R.T.Erdoğan Hükümeti kurulur. İlk tebrik eden doğal olarak ABD Başkanıdır.

-Aynı günlerde, R.T Erdoğan’ı yetiştiren, besleyen ona hayat veren hocası rahmetli Erbakan, gazetecilere şunları söylemektedir; “AKP’yi Dış güçler işbaşına getirdiler. Bu çocuklar Haim Nahum doktrininin taşeronu olmayı kabul etmişlerdir.” (Haim Nahum Doktrini; Türkleri savaşla yıkamazsınız. Türkleri yıkmak için; 1)Türk insanını aç bırakmalısınız. 2)Türk insanını işsiz bırakmalısınız. 3)Türk insanını borca esir etmelisiniz. 4) Türk insanını diniden yani gerçek islamdan uzaklaştırmalısınız. Bu 4 şartı yerine getirirseniz, Türkleri kolayca yutarsınız…)

Yazıyı iki tanımla bitirelim;-Kendini yönetebilecek düzeydeki fikren ve

bedenen özgür kişilere “Yurttaş” denir. Bir devletin hükmü altında bulunan ve özgür olmayan kişilere “Tebaa” denir.

KPSS sınav yerleri belirlendi

Lisans düzeyinde, sadece A grubu ve öğretmenlik kadroları için yapılacak Kamu Personel Seçme Sınavı'na (KPSS) girecek adayların sınava nerede girecekleri belirlendi.

ÖSYM'den yapılan açıklamada, 9-10 Temmuz 2011 tarihlerinde yapılacak 2011-KPSS A Grubu ve Öğretmenlik Sınavı'na başvuran adayların, sınava girecekleri bina/salonlara atanma işlemle-rinin tamamlandığı bildirildi. Özel kimlik belgesi olarak nüfus cüzdanını veya pasa-portunu sınav günü yanında bulundurma-yan aday, gerekçesi ne olursa olsun sınava alınmayacak; sınava alınsa bile sınavı geçersiz sayılacak.

Adaylar sınava girecekleri yer bilgisini gösteren ''Sınava Giriş Belgelerini'' T.C Kimlik Numarası ve şifreleri ile bugünden itibaren ÖSYM'nin ''http://ais.osym.gov.tr'' internet adresinden sınava girecekleri her oturum için ayrı ayrı edinebilecekler. ''Sı-nava Giriş Belgeleri'' adayların adreslerine ayrıca gönderilmeyecek.

Adayların sınava girecekleri binaları sınav gününden önce görmeleri gerekiyor.

Sınava girişte, fotoğraflı ve onaylı özel kimlik belgesi olarak sadece ''nüfus cüzdanı'' veya ''pasaport'' kabul edilecek. Nüfus cüzdanının fotoğraflı ve TC Kimlik Numarası'nın yazılı olması şartı gerekiyor.

Özel kimlik belgesi olarak nüfus cüzdanını veya pasaportunu sınav günü yanında bulundurmayan aday, gerekçesi ne olursa olsun sınava alınmayacak; sına-va alınsa bile sınavı geçersiz sayılacak.

DÜMENSİZ GEMİ

Rifat SERDAROĞLU

Türk-İş'in yayımladığı haziran ayı açlık ve yoksulluk raporuna göre, Türkiye'nin gün-

demini geçen aylarda ağırlıklı olarak oluşturan milletvekili genel seçimlerinin 12 Haziran 2011 günü gerçekleştiği ve toplumun önemli bir kesimini oluşturan çalışanlarla birlikte halkın demokratik tercihini yaptığı, seçimin ardından ise ''geçim şartları'nın'' gündelik yaşantının yine ayrılmaz bir parçası olmaya devam ettiği belirtildi.

Raporda, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılma-sı gereken gıda harcaması tutarının 878 lira 18 kuruş olduğu belirtilirken, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarının ise 2 bin 860 lira 53 kuruş olduğu ifade edildi.

Çalışanların, ağırlıklı olarak tükettikleri mal ve hizmetlerdeki fiyat artışı nedeniyle, yılbaşına göre bugün 33 lira 83 kuruş daha fazla harcama yapmak durumunda kaldığı kay-dedilen raporda, mutfak harcamasına altı ayın sonunda gelen ek yükün ise 10 lira 38 kuruş olarak belirlendiği bildirildi.

2011 yılının başında işveren-hükümet kesimi tarafından aylık net 629 lira 95 kuruş olarak belirlenen asgari ücretin 1 Temmuz'dan itibaren yılın ikinci altı aylık dönemi için aylık net 658 lira 95 kuruş olacağının hatırlatıldığı raporda, milyonlarca asgari ücretlinin günde 22 lira ile kendisinin ve ailesinin geçimini insan onuruna yaraşır düzeyde sürdürmesinin mümkün olmadığı öne sürüldü.

Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Başhekim Yardımcısı Dr. Devrim Keseroğlu, ağız bakımında en önemli görevin kişiye düş-tüğünü söyledi. Ağız ve diş sağlığı için in-sanların yılda 2 defa doktora görünmesinin şart olduğunu belirten Keseroğlu, “Çünkü hastamız hissedemeyeceği çürükleri gerek klinik, gerek radyolojik muayene ile diş hekimleri daha net olarak görüp tespit edebilir” dedi.

Sağlık için çok önemli olsa da genel olarak ihmal ettiğimiz diş bakımına özen gösterilmesi büyük önem taşıyor.

Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Başhekim Yardımcısı Dr. Devrim Keseroğlu, ağız ve diş sağlığı bo-zulan kişilerin yiyecekleri yeterin-ce öğütemediğini ve konuşurken seslerinin çıkarmakta zorlanacağını söyledi. Dr. Keseroğlu, “Özellikle insanların en çok şikayetlerinden birisi de ağız kokusudur. Ağız kokusu, diş çürükle-rinden, diş eti iltihabı, mide probleminden, sigara kullanımından, eskimiş protezlerden dolayı meydana gelebilir. Bunun dışında sinüzite bağlı kokular gelebilir. Bademcik iltihabından, dil kökündeki mantar en-feksiyonlarından dolayı da ağız kokuları olabilir” dedi.

Ağız kokularında ön-celikle diş çürüklerinden şüphe edilmesi gerektiğini vurgulayan Keseroğlu, “Diş çürüğü var ve diş

çürüklerine yönelik tedaviler yapıldıktan sonra hala kokular geliyorsa diğer sebepleri araştırmak gerekir. Kötü ağız kokusunu yok etmek için yeterli su tüketmemiz, düzenli diş fırçalamamız, diş ipi kullanma-mız, dilimizi fırçalamamız, sigara kullanı-yorsak, sigaradan vazgeçmemiz gerekiyor. Baharatlı yiyeceklerden uzak durmalıyız. Diş dostu sakız ve şekerlerden tüketirsek

ağız kokularından kurtulabiliriz” şeklinde konuştu.

Her insanın yılda en az iki defa diş he-kimine gitmesi gerektiğini ifade eden Ke-seroğlu, “Çünkü hastamız hissedemeyeceği çürükleri gerek klinik, gerek radyolojik muayene ile diş hekimleri daha net olarak görüp tespit edebilir. Diş çürükleri iki diş arasında başlayıp, sadece sızlamalar, soğuk ve sıcak içeceklerde rahatsız edebilir. Daha sonra dişte çürümeler ve çökmeler başlıyor. Eğer hastalarımız yılda iki defa diş hekimi-ne gelirse bu çürümeler daha erken tespit edilip tedavisi yapılabilir” diye konuştu.

Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 878 TL

Dişinizi aksatmayın!

Pütürge ilçesinde görev yapan Cumhuriyet Başsavcısı Erkan Ünlü'nün tayinin çıkması

nedeniyle veda yemeği verildi. Son HSYK kararnamesi ile Yozgat'ın Akdağmeni ilçesine tayini çıkan Pütürge Cumhuriyet Başsavcısı Er-kan Ünlü için eşinin çalıştığı Pütürge İlçe Nüfus Müdürlüğü personeli tarafından veda yemeği verildi. Savcı Ünlü, "Pütürgeli vatandaşlarla tanışmaktan ve çalışmaktan mutlu olarak ayrılı-yorum" dedi.

Savcı için veda yemeği

ELEMAN İLÂNIŞirketimiz bünyesinde satış ve pazarlama bölümünde

çalıştırılmak üzere ehliyeti olan bay (Askerliğini yapmış) ve bayan elemanlar alınacaktır.

Ayrıca;Şirketimiz bünyesinde

çalıştırılmak üzere askerliğini yapmış bay teknik servis

elemanı alınacaktır.Müracaatların özgeçmişle birlikte

şahsen yapılması rica olunur.

Müracaat: A. Nohutlu Mah. Hüzni sok. Moda evleri 1/6

(Vali Konağı Arkası) YOZGAT

Tel: 0. 354. 217 5602

Kurslara yoğun ilgiYozgat Müftülüğünce tüm cami-

lerde açılan yaz Kur’an kursları yoğun ilgi görüyor. İl Müftüsü Nuh Korkmaz, Yozgat şehir merkezi ve tüm köylerde yaz Kur’an kurslarının açıldığını belirterek, "Tatilde öğrenci-lerimizin Kur’an kurslarına yoğun ilgi göstermesi bizi mutlu ediyor" dedi. Yaz Kur’an kurslarında çocuklara dini bilgilerin yanı sıra Kur’anı kerim oku-manın öğretildiğini ve çocuklara Kuran Kurslarını sevdirmek için görevlilerin çaba sarfettiğini belirten Korkmaz, "Anne ve babalardan isteğimiz kurslara katılmayan çocukları kurslara yönlen-dirmeleri. Çocuklarımız burada dini bilgiler öğreniyor" dedi.

Dr. Keseroğlu, ‘insanlar yılda iki kez diş doktoruna gitmeli’ dedi

Page 9: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER30 Haziran 2011

Perşembe Haber 9

RGİYİM

İ ÇM E ELAbdurrahman içme

LİSE CADDESİ OBA APT. NO:1 / YOZGAT Gsm : 0.532.626 3145

Takım Elbise

Tek Ceket

Pantolon

Altınyıldız Tk. Elbise

3 Adek Gömlek

Kemer

Kravat

99.00

79.00

39.00

149.00

39.00

10.00

10.00

Kampanya stoklarla sınırlıdır

Özel Yozgat Şifa Hastanesi ekonomiye katkısıyla göz dolduruyor

2006 yılında hizmete giren Özel Yozgat Şifa Hastanesi kurulduğu günden bu yana sağlık hizmetlerinde ilklerin habercisi olma-sının yanı sıra istihdam ve ekonomiye katkısı da gözlerden kaçmıyor. Yaklaşık 300 per-sonelin çalıştığı ve çeşitli esnaf gruplarının da ekmek kapısı haline gelen hastane dolaylı dolaysız yaklaşık 2 bin kişinin geçimine vesile olması ile de farkını farkettiriyor.

Özel Yozgat Şifa Hastanesi istihdama ve ekonomiye katkısıyla, "Gel de destek olma" dedirtiyor.

300 PERSONEL ÇALIŞIYORHizmet anlayışında kaliteyi ön planda

tutan Özel Yozgat Şifa Hastanesi istihda-

ma katkısıyla işsizliğin baş sorun olduğu Yozgat’ta bacasız bir fabrika olarak gözler-den kaçmıyor. Yaklaşık 300 kişinin çalış-tığı hastane Yozgat’ta en büyük istihdam merkezi.

İLÇELERLE BAĞLAR GÜÇLENDİYıllar yılı ilçelerin merkezden uzak bir

görüntü vermesine karşın Özel Yozgat Şifa Hastanesi bir ilke imza atarak ilçelerden mi-nibüslerle günlük olarak hasta taşıması esnaf için büyük canlılık sağlıyor. Boğazlıyan, Yenifakılı, Alaca, Sungurlu, Turhal, Zile ve Boğazkale’den ücretsiz olarak getirilen hastalar sağlık hizmetinin yanı sıra gün

içinde harcamalarıyla ekonominin canlılığını sağlıyor.

ÇEVRE ESNAF HALİNDEN MEMNUNHastane çevresine seyyar olarak kurulan

birçok tezgâh sahibi nafakalarını hastaneye borçlu. Hastane çevresinde simit tezgâhı, yeni doğan bebekler için hediyelik oyuncak tezgâhı, araç içerisinde satılan giyim eşyaları ile geçimini sağlayan birçok satıcı hastane-nin nimetlerinden faydalananların sadece birkaç örneği. Bunun yanı sıra çevrede bulu-nan eczaneler ve restoranlar hastane hare-ketliliğinden nasibini alan önemli merkezler arasında bulunmakta.

Sıcaklık artacak, yağışlar sürecekHava sıcaklığı yarından itibaren batı

bölgelerde, Cuma günü ülke genelinde 2 ila 4 derece artacak.

Meteorolojiden alınan bilgiye göre, yarın Orta ve Doğu Karadeniz, Sinop, Kastamonu, Ardahan ile sabah saatlerinde Yozgat, Sivas ve Kırşehir çevrelerinde aralıklarla sağanak şeklinde yağış geçiş-leri olacak. Yağışların Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Hopa çevrelerinde lokal olarak kuvvetli olması bekleniyor.

Yetkililer sağanak yağışın oluşturabi-leceği olumsuz şartlara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerektiğini bildirdi.

Cuma günü, yerel ve kısa süreli olmak üzere Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Bolu, Karabük, Kastamonu ve gece saatlerinde İstanbul çevrelerinde, Cumartesi günü Marmara`nın doğusu (İstanbul, Kocae-li, Sakarya, Bursa, Yalova, Bilecik) ile öğle saatlerinden sonra İç Anadolu`nun kuzeybatısı (Eskişehir, Ankara, Çankırı, Kırıkkale), Batı Karadeniz, Tekirdağ, Kütahya, Afyon, Çorum, Amasya, Sinop, Rize, Artvin, Kars, Ardahan, Erzurum`un kuzeyi ile Hopa çevrelerinde aralıklarla sağanak ve gök gürültülü sağanak geçişle-rinin görüleceği tahmin ediliyor.

Pazar günü Sinop, İnebolu, Artvin, Kars ve Ardahan çevrelerinde kısa süreli sağanak geçişleri öngörülürken, diğer böl-gelerin parçalı az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

Hava sıcaklığı Perşembe günü batı bölgelerde, Cuma günü ülke genelinde 2 ila 4 derece artacak. Hafta sonunda ise önemli bir değişiklik beklenmiyor.

İstihdamı Şifa sırtlıyor Baştarfı 2'deOnların da isteklerine “evet” dedim. Ben

ve Selçuk İlkokulu öğretmenleri elbirliği yaparak bu kez Göç’ü Aksaray’da da sahne-ledik. Cuma Korkmaz, Sabri Aktürk, Dür-dane Özcan, Ali Başer, Nasullah Özde-mir, Gülenay Etlik, Faik Kızıltan, Bedia Çaycı, Orhan Karaaslan, Emel Dalkılıç, Emel Karakelle isimli öğretmenlerle ben bu eseri tiyatro severlere sunduk.

Her iki okulun oyunlarını istek üzerine birkaç defa oynadık.

Bu çalışmalardan her hangi bir maddi karşılık almadım.

İstanbul’da da bir kuruluşta tiyat-ro müdür muavini olarak Necip Fazıl Kısakürek’in “Ahşap Konak” isimli eserini sahneledik

Bir çok kişiyi ilgilendiren bu çalışmalar-dan sonra bir vatandaşımızla İstanbul’da Beyoğlu’nda karşılaştık. Bana sarılarak, Lokman Ağabey, sağol varol... Senin sayende Yeşilçam’da iş buldum. Ekme-ğimi kazanıyorum, sanatı bize sevdirdin ağabey, dedi. Oldukça sevinmiştim.

Hayata küstürülen, baskı altında tutulan, okunmayan bireyler olarak bir çoğumuz, psikolojik irdelemelerden yoksun, iç dünya-larımızdan habersiz, kalpleri farkedemeyen öğretmenlerle hayata tutunmaya çalıştık. Şu an bize bakanların geçmişimizin bize yük-lediklerini irdelemek akıllarından dahi geç-miyor. Fedakârlıklarımızı, gayretlerimizi, iyi niyetlerimizi, inançlarımızı bir kenara atarak bizi yorumlayanlarla karşı karşıya geliyoruz.

Hırsızlık, haksızlık, hukuksuzluk ve zulüm yaparak önünüze geçenler, hava atanlar, siyaset yapanlar, size balonlaştırarak, şişi-rerek tehlikeli, zararlı diye sundukları kişiler, kendileri yani onlar kadar olumsuz ve dışa bağlı değiller.

Kendinize ait ilaç fabrikalarınız yok. Ye-diklerinizi, içtiklerinizi denetleyecek denetim merkezleriniz yok… Sizi yüceltecek, şahsiyet sahibi yapacak, kişiliğinize katkıda buluna-cak, üst mertebelere yükseltecek, inancınızı güçlü kılacak, birbirinizi sevdirecek bir eği-tim yapılanması, kişiliklerinizi besleyecek mekanizmalar yok artık.

Sürü içinde bir koyunun aniden önü-ne fırlayan bir tavşanın peşinden koşması gibi... Bütün sürü o koyunun peşine takı-lıyor. Tavşan zannediyor ki bu sürü benim peşimden koşuyor… Uçurum falan düşün-meden atıyor kendini aşağılara… Sürü de sanki peşlerinde, geriden gelen bir tehlike varmış gibi hıcımla ilerlemeye devam edi-yor… Tavşanın peşinden atıyorlar kendilerini aşağılara, hepsi telef oluyorlar. Çoban şaş-kınlaşıyor… Koyunların reflekslerini kontrol edemez halde, ağlıyor, çırpınıyor… Sadece olup bitenleri seyrediyor. Sürüsüz kalıyor, mesleğini kaybediyor...

Bugün Üniversite’ye girecek öğren-cilerimiz, evlâtlarımız, çocuklarımız AKP’nin sehvenleriyle, sınav skandal-larıyla tanınmaz hale gelen ÖSYM ile derslerine çalışmaları gereken bir dö-nemde kendilerini savunma, haklarını arama, yolsuzluklarla mücadele etme durumuna düşürüldüler. Onların hakla-rını çalanlar, zamanlarını da çalıyorlar...

Yazıklar olsun!!!!Türkiye’de nasıl öğretmenler öğrencilerini

irdeleyemiyorsa, devlet öğretmenlerini de-netleyemiyor. Devleti yönetenleri yönetecek ya da denetleyecek halk iradesi de sürekli baskı altında tutuluyor. Ezbere, partizan-lığa, yozlaşmaya, imtihanlarda gösterilen sahtekârlıklara kapı açan bir eğitim sistemi de siyasi kurgulanmalar da, bozulmalar da sorgulanamıyor!

Geleceğe acılar, olumsuzluklar taşı-yan zihniyet sağ gösterip sol vurarak bizi adeta sürüleştiriyor, sersemleştiri-yor... Ani refleksler, önümüze fırlayan gündemler bizi uçuruma sürüklüyor.

Yoğunlaştırılan gafletler, hissettirilmeyen ihanetler, irdelenemeyen sinsi faaliyetler çevremizde yığın haline getiriliyor.

Sizi sizden koparan unsurlar yabancı... Size sizden gibi ya da dost görünenler ki-şiliksiz ve tehlikeli... Ajanlar ülkenizde at koşturuyorlar. Bir yozlaştırma ağı içerisinde, ülkenizi, değerlerinizi kaybetmek üzeresiniz.

Başından itibaren anlattığım konular içerisinde siz de kendinizi yorumlayın! Nere-den geldiniz, nereye gidiyorsunuz? Bugüne kadar neler yaptık, bundan sonra ne yapa-cağız?

Hepimiz, siz ister farkedin isterseniz far-ketmeyin kaybettiklerimizi arıyoruz!

Tehlikeli bir döneme giriyoruz. Ülke-mizi, ülkemizin bütünlüğünü, millî bir-liğimizi, başşehrimiz Ankara’yı, İstiklâl Marşımızı, camilerimizi, türbelerimizi, mezarlarımızı, huzurumuzu, dinimize ait değerleri, tarihimizi, tarihi değerle-rimizi kaybetmek üzereyiz...

Siyasi şartlanmışlık, menfaat suskun-lukları adeta gözlerimizin önlerinde yel-pazeleniyor... Türkiye için 9 yılda hiçbir şey yapamayanlar 9 yıldan sonra size bir şeyler yapacaklarını vaat ediyorlar. Bizim zekâmızla oynayanlara, Türkiye’yi kargaşa-lıklar içerisine düşürmek isteyen eşgüdüm başkanlarına, emperyalist ülkelerden icazet alanlara, “Müslüman ülkelere bomba yağdıranlara destek olanlara”, milyonlar-ca Müslümanı katledenlere dua edenlere bir cevabınız olsun!

Kaybettiklerimizi arıyoruz

Kömür yardımı sürecekSosyal Yardımlaşma ve Dayanış-

ma Vakfı ihtiyaç sahibi vatan-daşların kömür dağıtımı yapacak.

Sosyal Yardımlaşma ve Daya-nışma Vakfı Müdürü Ahmet Kork-mazyürek, ihtiyaç sahibi vatandaş-ların, kışlık yakacak ihtiyacının biran önce karşılanması konusunda alınan karar gereğinde kömür talebinde bulunduklarını söyledi. Yozgat merkez ve köylerinde dar gelirli ailelere 7 bin ton kömür dağıtılacağı belirten Korkmazyü-rek, “Kış gelmeden tüm dar gelirli ailelerin kömürünü dağıtılması

karara bağlandı” dedi.Sosyal Yardımlaşma ve Daya-

nışma Vakfı’na müracaat ederek şartları uyanların TOKİ konutları için müracaat ettiğini belirten Korkmazyürek, “Bilindiği gibi TOKİ kuralarımız çekildi. TOKİ tarafından konutların çevre düzen-lemesi çalışmaları devam etmek-tedir. Müracaat eden vatandaşları-mıza konutlarını en kısa zamanda teslim etmeyi hedefliyoruz. Ayrıca bu konutlardan 54 tanesi de özürlü vatandaşlarımıza verilecek” diye konuştu.

Page 10: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER30 Haziran 2011

Perşembe10 Haber

SAVAŞMAYA

HAZIR MISINIZ?

Cafemizde Hamburger, Pizza, Sandviç, Köfte ,Tost, Patates Cipsi Sıcak - Soğuk İçecekler

* Bilardo * Langırt * Paintball

Atatürk Yolu 100.Yıl Sanayi Sitesi Karşısı LUKOİL Petrol içi No:1 YOZGAT

Tel: 0 354 212 88 75 GSM: 0554 895 00 95

CAFEDeğişimin Yeni Adresi!

Paintball Nedir?Son 20 yıldır dünyada yaygın bir şekilde oynanan, ülkemize sadece 10 yıl önce girmiş

olan “Paintball”; bir “takım ve strateji” oyunudur.Paintball’da her oyuncunun yüzünde, kırılmaz camlı özel bir maskesi ve elinde ise

özel, gazlı işaretleyicileri vardır. Bu işaretleyiciler boyayan kapsüller atar. Kapsüller görünüm olarak misketten farklı degildir, üstleri jelatin kaplı olan bu malzeme, doğa dostudur ve çevreyi kirletmeden kendiliğinden yokolur.

Yaz mevsimine girdiğimiz bu günlerde, sıcağın bedendeki

etkisini dengelemek ve sağlı-ğımızı korumak için yapılması gerekenleri uzmanlar şöyle sıralıyor;

Yaz aylarında bol su tüketin.(günde 2-5-3 litre)Bol su tü-ketme hem vücudunuzu forma sokmada hem de vücudunuzdan toksinleri atmanızda yardımcı olacaktır. Ayrıca vücut aşırı sıcaklarda terleme ile birlikte su, sodyum, potasyum gibi birçok öğeyi kaybettiği için su tüketimi ayrı bir önem kazanmaktadır.

Yaz aylarında bol bol meyve ve sebze tüketin. Meyveleri kabuklarıyla birlikte tüketmeye özen gösterin. Örneğin, Salata-lık; Olağan üstü bir sebze olan salatalık, güçlü nemlendirme özelliği sayesinde, genç bir

görünüm kazanmanızı sağlar, iltihaplanma önleyici özelliği ta-şır. Mideye girdiği anda yüksek su ve mineral denge içeriği, onu en iyi idrar söktürücü yapıyor. Zengin bir silika kaynağı olan salatalık; sağlıklı cilt, kemik ve bağ dokusu için gerekli mine-

ralleri içerir. Bunun yanı sıra silika, kalp damar hastalığını ve osteoporozu önlemede büyük rol oynar. Salatalıkla hem bu sıcak havalarda serinleyin, hem de sağlığınızı koruyun. Kıyafet seçimi önemli! Yazın açık renk ve pamuklu giysiler giymeye çalışın. Olabildikçe bol kıyafet-ler seçin. Çünkü hava dolaşımını sağlayan bol kıyafetler terle-meme ve serinleme açısından avantaj sağlar. Ayrıca öğle saat-leri gibi günün sıcak saatlerinde kalp hastaları mümkün olduğu kadar dışarı çıkmamalılar. Bronz görünmek adına bedeninizi kavurmayın. Güneşin dik olduğu saatlerde güneş altında mayo ile kalınmamalıdır. Bu saatler, gün ortasının 2 saat öncesi ve sonrası olarak kabul edilir, fakat bölge-lere göre değişebilir.

Yazı sağlıklı geçirmek için...

Türkiye’nin en büyük şirketleri arasına girmeyi başardı. Aytaç da listede...

Yibitaş devler arasındaYozgat’ta uzun yıllar vergi rekortmenliğini kimse-

ye bırakmayan, ülkenin ekonomisine önemli katkılar sağlayan Yozgat İşçi Birliği İnşaat Malzemeleri Ticaret ve Sanayi A.Ş., Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin belirlendiği 'Fortune 500 Türkiye' 2010 yıl sonu listesine de girmeyi başardı. Tüpraş, 26 milyar 218 milyon TL net satış gelirleri ile Türkiye’nin en büyük şirketi olurken, Yibitaş Holding listeye 276’ıncı, Aytaç ise 329’uncu sıradan girerek, kötü giden ekonomimize moral verdiler.

Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin belirlendiği 'Fortune 500 Türkiye' 2010 yıl sonu listesi açıklandı.

TÜPRAŞ İLK SIRADAFortune 500'ün 2010 listesinde Tüpraş, 26 milyar 218

milyon TL net satış gelirleri ile Türkiye`nin en büyük şirketi oldu. Yimpaş Holding’in en büyük şirketlerinden biri olan ve sektöre girdiği günden bu tarafa kârını sürek-li yükselten Aytaç’ın 329’uncu sırada yer aldığı listede Yibitaş önceki yıllara göre biraz irtifa kaybetse de yine de Yozgat adına listeye giren en başarılı şirket olarak dikkat çekti. Daha önce en büyük şirketler arasında sürekli yer alan Kayseri Şeker Fabrikası ise geçtiğimiz yıl yaşanılan olaylar ve kayyum atanmasının ardından listede yer bulamadı.

Tüpraş'ı izleyen Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş., net satışlardan elde ettiği 18 milyar 58 milyon TL gelirle ikinciliğe oturdu. Listede BOTAŞ, 17 milyar TL gelirle üçüncü, Petrol Ofisi 16 milyar 140 milyon TL gelirle dördüncü oldu. Böylece Fortune 500’ün ilk dört şirketi 2010 yılında zirvedeki yerlerini korumayı başardı. Fortune 500 listesinde EÜAŞ Elektirk Üretim 12 milyar 412 milyon TL gelirle beşinci, Türk Telekomünikasyon 10 milyar 852 milyon TL gelirle altıncı, Opet Petrol-

cülük 10 milyar 567 milyon TL ile yedinci, Shell & Turcas Petrol 9 milyar 395 milyon gelirle sekizinci, Turkcell İletişim Hizmetleri 9 milyar gelirle dokuzuncu, Türkiye Elektrik İletim A.Ş. 8 milyar 484 milyon TL gelirle onuncu sırada yer aldı. Fortune 500 şirketlerinin net satışları 2010 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 28 oranında artarak 452,8 milyar TL'ye yükseldi.

ŞİRKETLER KRİZİ AŞTIKüresel krizin izlerini silen şirketler, 117 bin 232

kişiyi işe aldılar. Küresel kriz nedeniyle Türkiye eko-nomisinde yaşanan daralma, geçen yıl yerini büyümeye

bıraktı. Bu verilerdeki olumlu gidiş 2010 yılına, büyük umutlarla girilmesini beraberinde getirdi.

ÇALIŞAN SAYISI ARTTIAnalize göre, 2009 yılında küresel krizden daha

az yarayla çıkmak için alınan tedbirlerin faturası bir anlamıyla çalışanlara çıkarken, Fortune 500 şirketlerinde çalışan 43 bin 333 kişi işini kaybetmişti. Kapasite oran-larındaki hızlı artış ve yeni yatırımların devreye girmesi sonucu şirketler yeni istihdam yaratmaya başlarken, Fortune 500 şirketlerinin 2010 yılında çalışan sayısının 117 bin 232 kişi artarak 843 bin 823’e çıktığı görüldü.

Konut satanların peşine dü-şen Maliye, evin değerini

gizleyeni affetmedi. Banka kre-disi ile tapu değeri tutmayana 3 bin liralık fatura kesildi...

Daha az harç ödemek için tapuda evin değerini düşük gösterenler yandı! Konut sektörüne ilişkin inceleme ve denetimlerini artıran Maliye Bakanlığı, hem tapu harcı kontrolü hem de değer artış ka-zancını banka hareketlerinden izlemeye aldı. Mükelleflerin ev alım-satımlarında tapu harç-larını gerçek rakam üzerinden ödeyip ödemediğine bakan Maliye, fark tespit ettiği alıcı ve satıcılara yüzde 1.65`lik harç ve gecikme faizi ile yüklü

bir fatura çıkardı.Tapu harçlarını gerçek

değerden göstermeyenler bin 500 ila 3 bin lira para cezasına çarptırıldı.

Mevcut uygulamaya göre 100 bin lira değerinde konut alan mükellefin 650 liralık tapu harcı ödemesi gerekiyor. Bu rakamı tapuda ödemek iste-meyenler, denetimler sonucu Maliye`ye daha yüksek ödeme yapmak zorunda kalıyor.

Binlerce kişiye mektuplu davet Tapu harcı ve değer artış kazancına ilişkin incelemelerini sürdüren Maliye, mükellefle-ri mektup göndererek Vergi Dairesi`ne davet ediyor; rakam-lardaki farkı soruyor.

Konut sektörüne inceleme

T.C. YOZGAT1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ

Dosya No: 2010/4153 EsasTAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI

1- Taşınmazın Tapu Kaydı, Hali Hazır Durumu, İmar DurumuYozgat ili, Merkez ilçesi, Kuyumcu Köyü, Baltaözü Mevkii, Cilt No:5, Sayfa No:465, 479 ada, 1.313,00 m2

yüzölçümlü, tarla vasıflı taşınmaz. Satışa konu taşınmaz Kuyumcu Köyü Baltaözü mevkiinde olup arazilerin tapuda tarla vasfında Olduğu ve uzun zamandır tarımsal faaliyet yapılmadığı, boş arazi olarak durduğu, Batı tarafının Yozgat-Ankara asfaltına sınır olan 479 numaralı parsel ve buna diğer parseller ardışık olarak birbirlerine sınır olup doğuya doğru uzandığı, kullanım olarak bir bütünlük arz ettiği, değerlerinin de birbirlerine bağlı olarak değerlendiği, az meyilli, kumlu-tınlı topraklar olup sığ ve şiddetli erozyonlu olup toprak kullanım kabiliyeti bakımından 4 sınıf marjinal kuru tarım arazilerdir. Taşınmaz Merkez Kuyumcu köyü 479, 480, 481, 483 numaralı parseller şehir imar planı ve mücavir alan sınırları dışındadır

Muhammen Bedeli : 19.695.00 TLSatış Saati : 10:00 - 10:10 Arası2 - Taşınmazın Tapu Kaydı, Hali Hazır Durumu, İmar DurumuYozgat ili, Merkez ilçesi, Kuyumcu Köyü, Baltaözü Mevkii, Cilt No:5, Sayfa No:466, 480 ada, 3.100,00 rn2

yüzölçürnlü, tarla vasıflı taşınmaz. Satışa konu taşınmaz Kuyumcu Köyü Baltaözü mevkiinde olup arazilerin tapuda tarla vasfında Olduğu ve uzun zamandır tarımsal faaliyet yapılmadığı, boş arazi olarak durduğu, Batı tarafının Yozgat-Ankara asfaltına sınır olan 479 numaralı parsel ve buna diğer parseller ardışık olarak birbirlerine sınır olup doğuya doğru uzandığı, kullanım olarak bir bütünlük arz ettiği, değerlerinin de birbirlerine bağlı olarak değerlendiği, az meyilli, kumlu-tınlı topraklar olup sığ ve şiddetli erozyonlu olup toprak kullanım kabiliyeti bakımından 4 sınıf marjinal kuru tarım arazilerdir Taşınmaz Merkez Kuyumcu köyü 479, 480, 481 ,483 numaralı parseller şehir imar planı ve mücavir alan sınırları dışındadır

Muhammen Bedeli : 46.50,00 TLSatış Saati : 10:15 - 10:25 Arası3 - Taşınmazın Tapu Kaydı, Hali Hazır Durumu, İmar Durumu:Yozgat ili, Merkez ilçesi, Kuyumcu Köyü, Baltaözü Mevkii Cilt No:5, Sayfa No:467, 481 ada, 1.744,00 m2 yüzölçümlü,

tarla vasıflı taşınmaz. Satışa konu taşınmaz Kuyumcu Köyü Baltaözü mevkiinde olup arazilerin tapuda tarla vasfında olduğu ve uzun zamandır tarımsal faaliyet yapılmadığı, boş arazi olarak durduğu, Batı tarafının Yozgat-Ankara asfaltına sınır olan 479 numaralı parsel ve buna diğer parseller ardışık olarak birbirlerine sınır olup doğuya doğru uzandığı, kullanım olarak bir bütünlük arz ettiği, değerlerinin de birbirlerine bağlı olarak değerlendiği, az meyilli, kumlu-tınlı topraklar olup sığ ve şiddetli erozyonlu olup toprak kullanım kabiliyeti bakımından 4 sınıf marjinal kuru tarım arazilerdir Taşınmaz Merkez Kuyumcu köyü 479, 480, 481 ,483 numaralı parseller şehir imar planı ve mücavir alan sınırları dışındadır

Muhammen Bedeli : 26.160,00 TLSatış Saati : 10:30 - 10:40 Arası4 -Taşınmazın Tapu Kaydı, Hali Hazır Durumu, İmar DurumuYozgat ili, Merkez ilçesi, Kuyucu Köyü, Baltaözü Mevkii, Cilt No:5, Sayfa No:469, 483 ada, 2.228,00 m2 yüzölçümlü,

tarla vasıflı taşınmaz. Satışa konu taşınmaz Kuyumcu Köyü Baltaözü mevkii de olup arazilerin tapuda tarla vasfında olduğu ve uzun zamandır tarımsal faaliyet yapılmadığı, boş arazi olarak durduğu, Batı taranın Yozgat-Ankara asfaltına sınır olan 479 numaralı parsel ve buna diğer parseller ardışık olarak birbirlerine sınır olup doğuya doru uzandığı, kullanım olarak bir bütünlük arz ettiği, değerlerinin de birbirlerine bağlı olarak değerlendiği, az meyilli, kumlu-tınlı topraklar olup Sığ ve şiddetli erozyonlu olup toprak kullanım kabiliyeti bakımından 4 sınıf marjinal kuru tarım arazilerdir. Taşınmaz Merkez Kuyumcu köyü 479, 480, 481 ,483 numaralı parseller şehir imar planı ve mücavir alan sınırları dışındadır -

Muhammen Bedeli : 33.420,00 TLSatış Saati: 10:45 - 10:55 ArasıSatış Şartları1-Birinci açık artırma 06.09.2011 günü yukarıda belirtilen saatler arasında Yozgat Adliyesi İcra Müdürlüğü önünde

adresinde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin%60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış ve paylaştırma giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedele alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartiyle 16.09.2011 günü Yozgat Adliyesi İcra Müdürlüğü önünde adresinde yukarıda belirtilen saatler arasında ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacakları toplamını, satış ve paylaştırma giderlerini geçmesi ve artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40 ‘mı bulması lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir.

2-Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde Türk Lirası peşin para veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tapu alım harcı, damga vergisi ile K.D.V. alıcıya aittir. Birikmiş vergiler ve tellaliye ücreti satış bedelinden ödenir.

3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaktır.

4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiç bir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir.

5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir.

6-Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur

İş bu ilan tebligat yapılamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur.(*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir.(İİK m.126) (İ-110)

Page 11: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER

AYTAÇ'LA İÇİNİZ RAHAT OLSUNAytaç kurulduğundan beri T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın verdiği Helal Kesim Fetvası'ndan sonra şimdi de

GİMDES'den aldığı HELAL SERTİFİKASI'nın bilgisin halkımızla paylaşmaktan gurur duyar. Aytaç'ta gerek büyükbaş, gerek küçük baş ve gerekse kanatlı hayvanlar beslemeyle ve tek tek elle kesilir, temiz ve helal olarak sofranıza ulaşır.

Çiftlik Tavukçuluk

Aytaç Piliç Yozgat Bölge Bayii

Merkez Meydan Yeri No: 42 Yozgat Tel : 0 354 217 53 97Şube Meydan Yeri No: 18 Yozgat Tel : 0 354 217 80 60

Çiftlik Tavukçuluk

Afiyet Olsun

30 Haziran 2011

Perşembe

Yimpaş Yozgatspor altya-pısında yetişen ve birçok kez Milli takım formasını giyen Davut Babur’un geçtiğimiz sezon Tavşanlı Linyitspor’da gösterdiği üstün performans birçok takımın da ilgini çekti. Birçok Bank Asya Ligi takımından ciddi teklifler alan ve ligin bitimiyle birlikte transfer görüşmelerine başlayan Davut, Kayseri’nin köklü ve bu sezon bir üst ligi hedefleyen takımı Kayseri Erciyesspor’la söz kesti.

Üç sezon öncesinde süper lige veda eden ancak her sezon yine çıkabilmek için büyük mücadele eden Kayseri Erciyesspor’da başa-rılı olacağını ifade eden Davut, “İyi ve hedefli bir takımla anlaş-tığım için sevinçliyim. Tavşanlı Linyit’te iyi bir çıkış yaptığıma inanıyorum ve bunun da mey-velerini topladım. Benim buraya gelmeme vesile olanlara teşekkür ediyorum. Burada sadece kendimi değil, Yozgat’ı da en iyi şekilde temsil etmeye çalışacağım” dedi.

REKLÂM vermek ve ABONE olmak için 217 09 04'ü tuşlamanız yeterli

Akdağmadeni ilçesinde şehir stadına yapılması planlanan sentetik çim sahanın yapım çalış-

malarına başlandı. Çalışmaları yerinde inceleyen Belediye Başkanı Suphi Daştan, eski çim sahanın kullanım ömrünü tamamlamasıyla, geçen yıl programa aldıkları sentetik çim sahanın yapım çalışmalarının başladığını, şu anda sahada zemin tefsiye işleminin yapıldığını söyledi.

İlçenin yeni bir sahaya ihtiyacı olduğu dile ge-tiren Daştan, ''Valimiz, kaymakamımız, siyasile-rimiz, belediyemiz, il, ilçe spor müdürlüğümüzle bir bütün olarak bu çalışmayı programa koyarak, Akdağmadeni'ne yakışır çok güzel bir saha programlandı. Saha FİFA standartlarına uygun yapılacak. Sahaya ilave olarak da pist yapılacak, sahanın çevresindeki tel örgüler ve kale direkleri yenilenecek. Eski tribün yerine, 500 kişilik içeri-sinde protokol yeri de olan kapalı tribün yapıla-cak'' diye konuştu.

Sentetik çim yapımından sorumlu Ergin Kılıç ise, sahanın zemininde kullanılacak sentetik çimin, Avrupa'nın ünlü futbol kulüpleri olan Barselona ve Real Madrid gibi takımların alt yapı sahalarında kullanılan sentetik çimin bire bir aynısı olacağını söyledi.

İl Özel İdaresispor Futbol branşında Yaz Spor Okulu açacak11

Yıl içerisinde yaptığı birçok örnek çalışma ile takdir toplayan İl Özel İdaresispor Kulübü yaz döneminde de gelece-ğin yıldızlarını yetiştirmek için geçtiğimiz yıl olduğu gibi Yaz Spor Okulu açacak. Boş zamanlarını iyi değerlendirme-leri, kötü alışkanlıklardan uzak durmaları amaçlanan miniklere okullarda eğitim dönemi start alana kadar futbolun teknik ve taktik incelikleri antrenörler gözetiminde verilerek, geleceğin yıldızları olmalarının yolu açılacak.

Yıldızlar yetişecek Sp rEXTRA

İl Özel İdaresispor Kulübü yaz döneminde de geleceğin yıldızlarını yetiştirmek için

geçtiğimiz yıl olduğu gibi Yaz Spor Okulu açacak. Boş zamanlarını iyi değerlendir-meleri, kötü alışkanlıklardan uzak durma-ları amaçlanan miniklere okullarda eğitim dönemi start alana kadar futbolun teknik ve taktik incelikleri antrenörler gözetiminde verilerek, geleceğin yıldızları olmalarının yolu açılacak.

İl Özel İdaresispor Kulübünün Yozgat sporuna genç yıldızlar kazandırmak, gençleri spora kanalize etmek amacıyla başlattığı

proje kapsamında Yaz Futbol Okulu açılışı büyük ihtimalle Pazartesi günü yapılacak.

SPORDAN DAHA ÖTESİYozgat Dış Sahada futbolun incelikleri-

nin öğretileceği Yaz Futbol Okulu hakkında Kulüp Genel Kaptanı Fikret Karaarslan bil-giler verdi. Amaçlarının sadece spor yapmak ya da öğretmek olmadığını belirten Karaars-lan, “Biz burada sadece spor yapmak değil, çocuklarımızın spor ahlakı ile yetişmeleri, daha bilinçli spor yapmaları, ayrıca çocuk-ların yaş gruplarına göre beslenme alışkan-lıklarından, oyun kurallarına kadar birçok

konuda rehberlik yapacağız" dedi.GELECEĞİMİZ ÇOCUKLARFutbol Okulunda çocuklarımızın okul

eğitimine katkıda bulunmayı amaçlaya-caklarını belirten Karaarslan, “Bu yüzden bizler için onların zihinsel gelişimleri en az bedensel gelişimleri kadar önemlidir. Bu amaçla eğitim programımız onların teknik becerilerini taktik zekası ile bütünleştirmeyi hedefler” şeklinde konuştu.

BAŞARIYI TETİKLİYORÇocukların eğitim başarılarını yükselt-

melerine yönelik de telkinlerde bulunup,

başarılı olmaları için moral, motivasyon desteğinde bulunacaklarının da altını çizen Karaarslan, ''Yaz tatili süresince devam ede-cek olan yaz futbol okulunda yetenekleriyle ön plana çıkan sporcularımızı amatör spor kulüplerimizin altyapılarına kazandıracağız'' dedi.

Yaz Spor Okullarında yeteneği keşfedi-len çocukların takip edileceğini ve ailerinin izin vermesi durumunda futbol eğitimi almalarına yardımcı olacaklarını belirten Karaarslan, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi büyük bir ilgi beklediklerini kaydetti.

Akdağmadeni’yesentetik çim saha

Bitmesini İstemeyeceğiniz Anlar...

Özel günlerin, Özel mekanı

* Jakuzili Suit Odada Konaklama * İkiniz için Odanıza Kahvaltı Servisi* Sağlık kulübü kullanımı * Geç Çıkış İmkanı* Günlük Gazete Servisi * Odanıza Meyve ve kuruyemiş ikramı*Özel Balayı Dekorasyonu* Açık büfe akşam yemeği dahil

Temmuz ayı sonuna kadar sadece 160 TL

Adnan Menderes Bulvarı Şeyh Osman Mah. No:85 YOZGAT

Tel: 0 (354) 212 26 26 - Fax: 0 (354) 212 20 26 www.grandeserotel.com

BALAYI KAMPANYASI

Sorgun Belediyespor Kulübü Taekwondo Takımı sporcularından Ömer Faruk Akgül, Minikler Türkiye Taekwondo Şampiyonası’nda ikinci oldu. 20-25 Haziran 2011 tarihleri arasında Tekirdağ’da yapılan Minikler Türkiye Taekwondo Şampiyonası’nda Yozgat'ı temsil eden Ömer Faruk Akgül, kilosunda altı rakibini yenerek Türkiye ikincisi oldu. Şampiyonaya

61 ilden bin 800 sporcu katıldığını be-lirten Sorgun Belediyespor Taekwon-do Antrenörü Ahmet Turan Dinçer, şampiyonada Sorgun Belediyespor’u temsil eden 40 kiloda Ömer Faruk Akgül'ün çok güzel maçlar yaptığını belirterek, "Sporcumuz karşılaşma-larda altı rakibini eleyerek Türkiye ikincisi oldu. Kilosunda toplam 112 sporcu yarıştı." dedi.

Davut Erciyesspor’da

Gelecek vaadediyor

Page 12: 30 haziran11 kaybettiklerimizi ariyoruz

YOZGATHABER

Perşembe 30 Haziran 2011 www.yozgathaber.com.tr GÜNLÜK SİYASİ GAZETE

Migrene sülüklü çare

Yaz Spor Okullarında öğrencilerin kötü alışkanlıklardan uzak durmaları hedefleniyor

YOZGAT

ABER Alo Tüp212 13 92

KIZILAYLAR SPOTElektrikli Küçük Ev AletleriArzum-Felix-Arnika-Fantom-Naturel-Simbo-Kumtel-Regal-Braun-Çetintaş

Masaüstü TV - Buzdolabı - Çamaşır Makinası - Bulaşık Makinası - Kettle Saç Kurutma Makinası - Elektrikli Süpürge Mikser - Elektrikli Soba

ve daha birçok ürün ile hizmetinizdeyiz...

Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ve Yozgat Belediyesi tarafından ortaklaşa organize edilen Yaz Spor Okulları düzenlenen törenle açıldı.

YAZ SPOR OKULLAR AÇILDIGençlerin yaz tatillerini en iyi şekilde geçirebilme-

leri ve spora kanalize edilmeleri için tertip edilen Yaz Spor Okulları’nın resmi açılışı Yimpaş Mağaza önünden Cumhuriyet Alanı’na yapılan yürüyüşle başladı. Toplam 9 branşta yüzlerce öğrencinin eğitim göreceği Yaz Spor Okullarının açılışı öncesi yapılan yürüyüş boyunca taşı-

dıkları pankartlarla halkı spor yapmaya davet eden genç sporculara antrenörleri gözetim yaptı.

BEDENEN VE ZİHNEN EĞİTİLECEKLERCumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen törene Belediye

Başkanı Yusuf Başer, Gençlik ve Spor İl Müdürü Ferhat Erdem, AKP il Başkanı Fahri Açıkgöz, öğrenci velileri, eğitmenler ve öğrenciler katıldı. Törende bir konuşma ya-pan Gençlik ve Spor il Müdürü Ferhat Erdem, “Çocukların ve gençlerin serbest zamanlarını en iyi şekilde değerlen-dirmelerini sağlamak amacıyla her yıl açılan yaz spor

okullarının bu yıl da açıldığını belirterek, “Çocuklarımız burada bedenen ve zihnen eğitilecek.

Spor kelime anlamıyla, sistem, organizasyon, planlama ve rekor demektir. Çocuklarımız yaz okullarında zaman-larını en iyi şekilde değerlendireceklerine inanıyor, tüm çocuklarımıza sağlıklı ve başarılı günler diliyorum” dedi.

‘SAĞLIKLI TOPLUM SAĞLIKLI GENÇLİKLE OLUR’Daha sonra konuşan Belediye Başkanı Yusuf Başer,

belediyelerin görevlerinin sadece yol yapmak, şehre su vermek ve çöp toplamak olmadığını aynı zamanda sosyal,

kültürel ve sportif faaliyetlerde düzenlediğini belirterek, “Sağlıklı toplumun oluşması, sağlıklı bireylerin varlığı ile mümkündür.

Toplumun ihtiyaç duyduğu sportif faaliyetlerin ger-çekleştirilmesi çocukların ve gençlerin sportif faaliyetlere yönlendirilmesi çok büyük önem taşımaktadır. Sportif faaliyetlerde başarılı olan çocuklarımızın eğitim hayatında da başarılı oluğu gözlenmektedir.

İnşallah bu çocuklarımız seçtikleri spor dallarında başarılı olacaktır. Spor okullarının hayırlı uğurlu olmasını diliyorum” diye konuştu.

Uzmanlar, şeker hastalığına bağlı retina hasarından

dolayı bir yıldır göremeyen bir hastasının sülük tedavisini de içeren doğal yöntemlerle görmeye başladığını anlattı.

Tekerlekli sandalye kullanan, başkasının yardı-mı olmaksızın yürümekte zorlanan, dizlerini kıramayan bir romatizma hastasının da poliklinikte uyguladıkları teda-viyle kendi kendine yürüyebilir hale geldiğini belirten uzman-lar, dört yıldır yoğun öksürük şikayeti bulunan bir hastasının öksürüğünün de yine doğal yöntemlerle kesildiğini dile getirdi.

Çok farklı şikayetlerle gelip iyileşen çok sayıda hastası olduğunu kaydeden uzmanlar, poliklinikte uygula-dıkları sülük tedavisi hakkında şu bilgileri verdi: ''Sülüğü ilaç yapan, ortasındaki kanalda bi-riktirdiği salyadır. Biriktirdiği salyanın içinde yüzün üzerinde biyo-aktif madde var. Yapıştığı yere o salyayı bırakır. Bu sal-yanın içindeki bütün biyo-aktif maddeler kan yoluyla vücuda yayılır.

Kimisi pıhtıları eritir, kimisi damarları tamir eder, kimisi hücre içindeki toksik maddeleri alır, kimisi doku içine birikmiş ağrılı kimyasal-ları alır, kimisi sinirleri uyarır."

Gençlerin yaz tatillerini en iyi şekilde geçirmeleri, kötü alışkanlıklardan uzak durmaları, bunun yanında spora kanalize olmalarının hedeflendiği Yaz Spor Okulları'nın açılışı yapıldı. Hentbol, Basketbol, Voleybol, Masa Tenisi, Halk Oyunları, güreş, Yüzme ve satranç branşlarında öğrencilerin yeteneklerini geliştirme imkanı bulacakları okullarda eğitim, okullar açılana kadar sürecek.

Spordan daha öte