3.1.6. İletişim kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim kavramı İletişim kavramının pek...

23
3.1.6. İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: İletişim, “duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, telefon, telgraf, televizyon ve radyo gibi araçlardan yararlanılarak yürütülen bilgi alış-verişi, bildirişim, haberleşme” 1 demektir. İletişim, “düşüncenin sözel olarak değiş tokuşu, iki kişinin birbirini anlaması, insanın karşısındakine kendini anlatması, iletiyi alanın belleğinin, iletiyi gönderenin beklentisine uygun yanıt verecek biçimde uyarılması, iletiler aracılığıyla kurulan toplumsal etkileşim, kaynağın karşı tarafı etkilemeyi amaçlayan davranışı” 2 anlamlarına gelmektedir. İletişim, “belli bir amaç uğruna, bir yöne doğru gerçekleştirilen eylemi, daha sonra o yönden geriye, yani ters yöne doğru iki tane bildirim ile aktarma faaliyetidir.” 3 Bu tanımlar ışığında gerçek bir iletişimden söz etmek için, kaynağın iletiyi alıcıya ulaştırdığında, alıcıdan bir geribildirim alması zorunludur. Aksi takdirde bu etkinlik, iletişim olarak adlandırılamaz. Bu bağlamda, emir verme, uyarma, yargılama, öğüt verme gibi faaliyetler birer iletişim etkinliği değil, en fazla birer bilgi iletimidir. Çünkü bu faaliyetler tek taraflı olmasa da iletilere/mesajlara karşı verilen geribildirimler dikkate alınmamaktadır. Dahası, söz konusu faaliyetleri, birer iletişim hatası olarak da değerlendirmek mümkündür. Zira bahsi geçen faaliyetler şekil olarak iletişim formundadır, ancak iletişimde karşılıklı bir bilgi değiş-tokuşundan söz edildiği için bilgi iletiminin tek taraflılığı iletişimi ortaya çıkarmak adına yeterli değildir. 4 İletişim, kendine has araştırma sahası, yöntem ve ilkeleri olan bir bilim alanıdır. 5 İletişim, çocuğun ana rahminde oluştuğu andan itibaren başlayıp ölünceye kadar devam eden bir süreçtir. Bu süreç, insanın bizzat kendisini veya diğer insanları olumlu ya da olumsuz istikamette etkiler. Hatta sözü edilen süreç, bireyin duygu, düşünce, inanç, tutum ve davranışlarının oluşum, gelişim ve değişimini belirleyici düzeyde etkileyen bir süreçtir. 6 Aslında bir iletişim faaliyetini doğru biçimde tanımlamak için, iletişim modelleri içerisinde Lasswell formülü olarak da bilinen, “Kim diyor? Ne diyor? Hangi kanalı kullanıyor? Kime diyor? Ne gibi etki oluşturuyor?” sorularına cevap aramak gerekmektedir. 7 Bu tanımlama yöntemi, bir yandan çeşitli eleştirilere maruz kalsa da diğer taraftan iletişim sürecini izah etmenin en sağlıklı ve anlaşılması en kolay formülü olarak kabul edilmektedir. 8 Bilindiği üzere insan sosyal bir varlıktır. O, tek başına tüm ihtiyaçlarını giderebilecek, sağlıklı ve huzurlu bir hayat sürdürebilecek bir kudrete sahip değildir. Bu yüzden insan, beşikten mezara kadar bir iletişim sürecinin içerisindedir. Zira o, hayatının değişik zaman dilimlerinde mutlaka başkalarına ihtiyaç duyar. İnsanın bu muhtaçlığı göz önüne 1 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 1173. 2 Remziye Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, Din Hizmetlerinde Rehberlik ve İletişim, ed. Recai Doğan ve Remziye Ege, Grafiker Yay., Ankara 2015, ss. 60-61. 3 Demet Gürüz ve Ayşen Temel Eğinli, Kişilerarası İletişim, Nobel Yay., Ankara 2008, ss. 6-8, akt. Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s. 59. 4 Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, ss. 59-60. 5 Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s. 61. 6 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 15. 7 Denis Mc Quail ve Sven Windahl, İletişim Modelleri, trc. Mehmet Küçükkurt, İmaj Yay., Ankara 1993, s. 15, akt. Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s. 60. 8 Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s. 60.

Upload: others

Post on 14-Aug-2020

13 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

3.1.6. İletişim Kavramı

İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: İletişim,

“duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması,

telefon, telgraf, televizyon ve radyo gibi araçlardan yararlanılarak yürütülen bilgi alış-verişi,

bildirişim, haberleşme”1 demektir. İletişim, “düşüncenin sözel olarak değiş tokuşu, iki kişinin

birbirini anlaması, insanın karşısındakine kendini anlatması, iletiyi alanın belleğinin, iletiyi

gönderenin beklentisine uygun yanıt verecek biçimde uyarılması, iletiler aracılığıyla kurulan

toplumsal etkileşim, kaynağın karşı tarafı etkilemeyi amaçlayan davranışı”2 anlamlarına

gelmektedir. İletişim, “belli bir amaç uğruna, bir yöne doğru gerçekleştirilen eylemi, daha

sonra o yönden geriye, yani ters yöne doğru iki tane bildirim ile aktarma faaliyetidir.”3 Bu

tanımlar ışığında gerçek bir iletişimden söz etmek için, kaynağın iletiyi alıcıya

ulaştırdığında, alıcıdan bir geribildirim alması zorunludur. Aksi takdirde bu etkinlik,

iletişim olarak adlandırılamaz. Bu bağlamda, emir verme, uyarma, yargılama, öğüt verme

gibi faaliyetler birer iletişim etkinliği değil, en fazla birer bilgi iletimidir. Çünkü bu

faaliyetler tek taraflı olmasa da iletilere/mesajlara karşı verilen geribildirimler dikkate

alınmamaktadır. Dahası, söz konusu faaliyetleri, birer iletişim hatası olarak da

değerlendirmek mümkündür. Zira bahsi geçen faaliyetler şekil olarak iletişim formundadır,

ancak iletişimde karşılıklı bir bilgi değiş-tokuşundan söz edildiği için bilgi iletiminin tek

taraflılığı iletişimi ortaya çıkarmak adına yeterli değildir.4

İletişim, kendine has araştırma sahası, yöntem ve ilkeleri olan bir bilim alanıdır.5

İletişim, çocuğun ana rahminde oluştuğu andan itibaren başlayıp ölünceye kadar devam

eden bir süreçtir. Bu süreç, insanın bizzat kendisini veya diğer insanları olumlu ya da

olumsuz istikamette etkiler. Hatta sözü edilen süreç, bireyin duygu, düşünce, inanç, tutum

ve davranışlarının oluşum, gelişim ve değişimini belirleyici düzeyde etkileyen bir süreçtir.6

Aslında bir iletişim faaliyetini doğru biçimde tanımlamak için, iletişim modelleri

içerisinde Lasswell formülü olarak da bilinen, “Kim diyor? Ne diyor? Hangi kanalı

kullanıyor? Kime diyor? Ne gibi etki oluşturuyor?” sorularına cevap aramak gerekmektedir.7

Bu tanımlama yöntemi, bir yandan çeşitli eleştirilere maruz kalsa da diğer taraftan iletişim

sürecini izah etmenin en sağlıklı ve anlaşılması en kolay formülü olarak kabul edilmektedir.8

Bilindiği üzere insan sosyal bir varlıktır. O, tek başına tüm ihtiyaçlarını giderebilecek,

sağlıklı ve huzurlu bir hayat sürdürebilecek bir kudrete sahip değildir. Bu yüzden insan,

beşikten mezara kadar bir iletişim sürecinin içerisindedir. Zira o, hayatının değişik zaman

dilimlerinde mutlaka başkalarına ihtiyaç duyar. İnsanın bu muhtaçlığı göz önüne

1 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 1173. 2 Remziye Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, Din Hizmetlerinde Rehberlik ve İletişim, ed. Recai Doğan ve Remziye Ege,

Grafiker Yay., Ankara 2015, ss. 60-61. 3 Demet Gürüz ve Ayşen Temel Eğinli, Kişilerarası İletişim, Nobel Yay., Ankara 2008, ss. 6-8, akt. Ege, “Din Hizmetlerinde

İletişim”, s. 59. 4 Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, ss. 59-60. 5 Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s. 61. 6 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 15. 7 Denis Mc Quail ve Sven Windahl, İletişim Modelleri, trc. Mehmet Küçükkurt, İmaj Yay., Ankara 1993, s. 15, akt. Ege, “Din

Hizmetlerinde İletişim”, s. 60. 8 Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s. 60.

Page 2: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

alındığında, iletişimsiz bir hayatın söz konusu olmadığı rahatlıkla anlaşılır. Dolayısıyla

bireyin huzurlu bir dünya hayatı yaşaması için, sadece iletişimden söz etmek yeterli değildir;

sağlıklı ve etkili bir iletişimden bahsetmek gerekir.

3.1.7. İletişim Unsurları

İletişim, içerisinde birçok unsuru barındıran bir süreçtir. Bu unsurların iletişim

sürecindeki etkinlikleri de zaman ve mekâna/ortama bağlı olarak farklılıklar arz edebilir. Bu

bağlamda iletişim unsurları şunlardır:

3.1.7.1. Kaynak/Gönderici

Sözlükteki pek çok anlamından birisi de “bir şeyin çıktığı yer, menşe”9 olan kaynak,

iletişim literatürü açısından, “iletişim kanallarını kullanarak mesajı alıcıya aktaran kişi veya

kişiler” demektir. Bu çerçevede, ana-baba, öğretmen, imam-hatip, müftü, vaiz, yazar,

arkadaş vs. hepsi birer kaynaktır.10 Kaynak, alıcıya vermek istediği mesajını yazılı veya sözlü

olarak ya da jest, mimik, beden dili, ima, resim, çizgi, şekil ve simge ile aktarabilir.

Başarılı bir iletişim için kaynağın dikkat etmesi gereken hususlar vardır. Bu hususlar

şunlardır:

- Kaynak, iletişim kanallarını kullanarak insanlara mesaj verdiği alanda yetkin olmak

zorundadır.

- Kaynak, alıcılara karşı objektif davranır. Bu çerçevede muhatapları arasında

ekonomik, etnik, siyasi, ideolojik açıdan herhangi bir ayrım yapmaz.

- Kaynak, iletişim kurduğu kişilere kendisini sevdirir veya kabul ettirir.

- Kaynak, iletişim kurduğu kişilerin, kendisine ve söylediklerine değer verip

vermediklerini ölçer.

- Kaynak, tutum ve davranışlarıyla iyi örnek olmalıdır.

- Kaynak, insanların gelip kendisine rahatlıkla soru sorup soramadıklarını, onunla

iletişime geçip geçemediklerini kontrol eder.

- Kaynak, her türlü geri bildirim karşısında duygu ve düşüncelerine hâkim olur.11

İşte kaynak, zikredilen bu hususlara riayet ederse, başarılı, kaliteli ve etkili bir iletişim

gerçekleşir.

3.1.7.2. İleti/Mesaj

Sözlükte, “bir devlet büyüğünün, bir sorumlunun belirli bir olay veya durum

nedeniyle ilgililere gönderdiği bildiri, yazı veya söz ile aktarılmak amaçlanan duygu ve

düşünce ya da gönderilen bilgi”12 anlamlarına gelen ileti/mesaj, iletişim dili bakımından,

“iletişim kanalları kullanılarak kaynaktan alıcıya aktarılan bilgi, duygu, düşünce, inanç ya da

tutumlar”13 demektir. Bu kapsamda, izleyici veya dinleyicilerin hazır bulunduğu herhangi

9 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 1367. 10 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 18. 11 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 20. 12 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, ss. 1661, 1173. 13 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 19.

Page 3: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

bir ortamda sözlü veya yazılı olarak gerçekleştirilen her türlü sunum ve anlatının muhtevası

birer mesajdır.

3.1.7.3. Kanal

Sözlükte, “telefon, telgraf, radyo, televizyon vb. araçlarla iletişimi sağlayan yol, hat”14

olarak tanımlanan kanal, iletişim açısından, “bilgi, duygu, düşünce, inanç veya tutum gibi

mesajları kaynaktan alıcıya ulaştıran araç”15 demektir. Bu doğrultuda, radyo, televizyon,

telefon, telgraf, kitap, gazete, dergi, mikrofon gibi farklı duyu organlarına hitap eden

araçların her birisi birer kanaldır.

3.1.7.4. Alıcı

Sözlükte, “kendisine bir şey gönderilen kimse”16 anlamına gelen alıcı, iletişim dili

açısından, “kaynak tarafından iletişim kanalları kullanılarak aktarılan bilgi, duygu, düşünce,

inanç veya tutum gibi mesajların iletildiği kişi veya kişiler”17 demektir. Bu bağlamda, radyo

dinleyicisi, televizyon izleyicisi, kendisiyle telefon edilerek konuşulan kişi, kendisine telgraf

çekilen birey, kitap, gazete ve dergi okuyucusu, mikrofonda hitap edilen topluluk gibi kişi ya

da kişi topluluklarının her birisi birer alıcıdır.

3.1.7.5. Geri Bildirim

Sözlükte, “gönderilen bilgi veya talimatın alıcıda yaptığı etkiye ilişkin edinilen bilgi,

yapılan bir davranış veya düzenlemenin sonucu hakkında insanın çevreden edindiği bilgi,

dönüt”18 manalarına gelen geri bildirim, iletişim edebiyatı bakımından, “kaynak tarafından

iletişim kanalları kullanılarak alıcıya aktarılan bilgi, duygu, düşünce, inanç veya tutum gibi

mesajlar karşısında, mesajın iletildiği kişi veya kişilerden kaynağa yansıyan olumlu ya da

olumsuz, sözlü ya da yazılı tepkiler”19 demektir.

Geri bildirim, etkili bir iletişim için vazgeçilmez öneme sahiptir. Bu bağlamda kaynak,

geri bildirimlerden hareketle mesajını hangi düzeyde etkili bir biçimde alıcıya aktardığını

veya hangi oranda sağlıklı bir iletişim gerçekleştirdiğini ölçebilir. Özellikle yüz yüze

iletişimde bunu ölçmek daha da belirgin hale gelir. Zira iletişim anında alıcıdan gelen sözlü

veya sözsüz (alıcının yüz ifadeleri, dinleme şekli, jest ve mimikleri vs.) tepkiler, sözü edilen

iletişimin başarı düzeyini ortaya koyar.

3.1.7.6. Ortam

Sözlükte, “canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddi şartların bütünü, bir

kimsenin veya bir insan topluluğunun yaşayışını etkileyen ruhsal, toplumsal ve kültürel

etkilerin tamamı, nesnel ve toplumsal yönlerle bazen kişinin iç dünyasını da kapsayan yakın

çevre”20 anlamlarına gelen ortam, iletişim açısından, “kaynak tarafından alıcıya aktarılan

mesajın iletildiği sosyal, fiziksel ve zamansal durum” demektir. Bu bağlamda, her mesaj

14 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 1294. 15 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 19. 16 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 92. 17 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 19. 18 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 934. 19 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 20. 20 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 1817.

Page 4: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

mutlaka bir ortamda iletilir. Dolayısıyla ev, okul, câmii, hastane, sokak, düğün ve konferans

salonu, internet vs. hepsi birer ortamdır.

Ortam, iletişimi etkileyen bir unsurdur. Bu çerçevede, kaynak tarafından mesajın

aktarıldığı mekânın büyüklüğü, küçüklüğü, sıcaklığı, soğukluğu, aydınlığı, karanlığı;

alıcıların eğitim düzeyleri, mesaja olan ilgi ve alakaları; mesajın ne zaman veya hangi saatte

iletildiği ve konuşmanın kimlerin yanında yapıldığı gibi konular, farklı düzeylerde de olsa

iletişimi etkiler.21 Dolayısıyla sağlıklı bir iletişim için, sağlıklı bir ortamın varlığı önem arz

etmektedir.

3.1.7.7. Engeller

Sözlükte, “bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz,

mânia, handikap”22 anlamlarına gelen engel, iletişim edebiyatı açısından, “kaynak tarafından

iletişim kanalları kullanılarak alıcıya aktarılan mesajın doğru biçimde anlaşılmasını önleyen

her şey”23 demektir.

Engeller, iletişim unsurlarının ayrı ayrı her biri ile alakalı olabilir. Bu bağlamda;

kaynakla ilgili engeller: Mesajı anlaşılır biçimde iletememe, iyi anlatamama, beden dilini ve

ses tonunu iyi kullanamamadır. Alıcı ile ilgili engeller: Fiziksel ve zihinsel yorgunluk,

kaynağa yönelik ön yargılar, zihni meşgul eden çeşitli sorunlardır. Mikrofonun ses

düzeninin bozuk olması, telefonla konuşurken bir anda şarjın bitmesi nedeniyle konuşmanın

yarıda kalması, televizyon izlerken elektriğin kesilmesi, kitap okurken kitabın üzerine sıvı

madde dökülmesi ve okunamaz hale gelmesi gibi iletişim kanalında meydana gelen anlık

veya süregelen problemler de kanalla alakalı iletişim engelleridir. Ortamla ilgili engeller ise,

fiziki mekânın uygun olmaması ve mesajın yanlış değerlendirilebileceği sosyal bir ortamın

varlığıdır.24 Bu nedenle, sağlıklı bir iletişim için, sözü edilen engellerin giderilmesi ve

ortadan kaldırılması gerekmektedir.

3.1.8. İletişim Çeşitleri

3.1.8.1. İnsanın Kendisiyle İletişimi

İnsanın kendisiyle iletişiminde, bireyin içe dönük olarak düşünmesi, tutum ve

davranışlarını değerlendirmesi, geleceğe dair planlarını gözden geçirmesi, diğer insanların

kendisiyle ilgili tutum ve davranışlarını yorumlaması, vicdan muhasebesi yapması ve öz

eleştiride bulunması söz konusudur. Bu durumda kaynak da alıcı da insanın bizzat

kendisidir.25

İnsanın yapıp ettiklerinin doğruluğunu ya da yanlışlığını ölçen ve böylece adeta onu

yargılayan güç vicdandır. Vicdan, “kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya

iten, kişinin kendi ahlâk değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını

sağlayan güç”26 şeklinde tanımlanmaktadır.

21 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 21. 22 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 934. 23 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 21. 24 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, ss. 91-96. 25 Üstün Dökmen, İletişim Çatışmaları ve Empati, Remzi Kitabevi, İstanbul 2012, ss. 37-63; Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s.

61; Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 23. 26 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 2485.

Page 5: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

İnsan sürekli kendisiyle iletişim halinde olduğundan, vicdan muhasebesi yapan birey,

tutum ve davranışlarını iyi ya da kötü olarak değerlendirir. İşte bu noktada insanın yapıp

ettiklerini iyi ve kötü açısından değerlendiren iç kontrol gücü olarak vicdan devreye girer.

Ancak bu gücün hassasiyeti, bireyin tutum ve davranışlarına bağlıdır. Bu bağlamda vicdanı

tarafından denetlenen birey, şayet inançlı, ahlâklı, adil, iyiliği emreden, kötülükten sakınan

ve sakındıran ve güzel işler yapan birisi ise, o kişinin vicdanı da aynı şekilde hassaslaşır.

Aksine bu kişi, inançsız, ahlâksız, adaletsiz ve sürekli kötü işler yapan bir kimse ise, onun

vicdanı da hassasiyetini kaybeder, zayıflar, körelir ve böylece kendisini yargılayamaz hale

gelir.27

Hemen ifade edelim ki, hiç kimse mükemmel değildir ve herkesin kontrol ve terbiyeye

ihtiyacı vardır.28 Bu kapsamda, kişinin kendisiyle iletişimini zinde tutması ve vicdan

muhasebesi yapması son derece önemlidir. Zira insanda var olan nefs, onu sürekli kötü işler

yapmaya teşvik eder.29 Ayrıca şeytan, insanla iletişimini nefs aracılığıyla kurar. Bu

istikamette hesaba çekilmeyen, terbiye edilmeyen nefs, âdeta şeytanın bir askeri gibi insanın

iç benliğine yerleşir ve onun tüm hayatına hükmeden bir düşmana dönüşür. Bu noktada

hem nefsin terbiye edilmesi hem de vicdan muhasebesi yapılması, şeytanın telkinlerinden

korunmanın en sağlıklı yoludur. Zira nefs terbiyesi, bireyin aşırı istek ve arzularını doyasıya

tatmin etmek yerine, bunların tedrici ve makul bir biçimde azaltılmasına katkı sağlar.

Böylece terbiye edilmiş bir nefs ve hesaba çeken bir vicdan sahibi olan kişi, hem kendisiyle

hem de içinde yaşadığı toplumla barışık bir insan haline gelir.30 Bu yüzden her bireyin,

sürekli kendisini kontrol etmeye, tutum ve davranışlarını değerlendirmeye ihtiyacı vardır.

Hz. Peygamber’in (s), “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz. Allah’ın

huzurunda vereceğiniz o büyük hesaba şimdiden kendinizi hazırlayınız. Kendini daha

dünyada iken hesaba çekenlerin, ahiretteki hesapları kolay geçecektir.”31 uyarısı, kişinin

kendisiyle iletişimi çerçevesinde, vicdan ve nefs muhasebesinin önemini vurgulaması

bakımından anlamlıdır.

3.1.8.2. İnsanın Diğer İnsanlarla İletişimi

İnsanın diğer insanlarla iletişimi, sözlü, sözsüz, yazılı ve kitlesel olmak üzere dört farklı

şekilde gerçekleşir.

3.1.8.2.1. Sözlü İletişim

Sözlü iletişim, ses ve kelimelerle konuşma yoluyla kurulan iletişimdir.32 Sözlü iletişim,

iletişimin ilk sırada yer alanıdır. Zira insan, konuşarak anlaşan bir varlıktır. Bu bağlamda o,

daha dünyaya gözlerini açar açmaz bazı sesler çıkarır. Yetişkinler açısından tuhaf karşılanan

bu sesler, aslında bebeğin sözlü iletişime çoktan başladığını göstermektedir. Bebek bu

iletişimde kaynaktır. Alıcı ise, bebeğin o sırada en yakınında bulunan annesidir. Burada

bebek iletişim kanallarını başarılı bir şekilde kullanır ve verdiği mesaj gayet nettir. Alıcı

27 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, ss. 23-24. 28 Sharon S. Brehm ve Saul M. Kassin, Social Psychology, Houghton Mifflin Company, Boston 1996, s. 81. 29 Yûsuf 12/53. 30 Necip Fazıl Kısakürek, İdeolojya Örgüsü, Büyük Doğu Yay., İstanbul 1991, ss. 359-379. 31 Tirmizî, “Kıyâmet”, 25. 32 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 2157.

Page 6: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

tarafından doğru biçimde anlaşılan söz konusu mesajın gereği yapılır. İstek ve ihtiyaçları

tedarik edilince, artık tuhaf sesler çıkarmaktan vazgeçen bebek, gayet verimli bir geri

bildirim aldığının da farkındadır.

Sözlü iletişim, insani bir ihtiyaçtır. Bu çerçevede insan, konuşmaya, duygu ve

düşüncelerini, sevinç ve kederlerini, istek ve arzularını paylaşmaya ihtiyaç duyar ve bu

ihtiyacını temin etmek için başka insanları arar. İnsan için konuşma ve iletişim kurma o denli

önemlidir ki, daha ilk insanda kendini hissettirmiştir. Bu nedenle Yüce Allah (cc), Hz.

Âdem’in (s) yaratılışını müteakiben ona eşyanın isimlerini öğretmiş33 ve böylece beşerin

konuşma faaliyetini başlatmıştır.

Sağlıklı bir sözlü iletişim için kaynak ile alıcının yüz yüze gelmesi ve bu şekilde bir

iletişim kurmaları önemlidir.34 Zira sözlü iletişimde insan duygu, düşünce ve kanaatlerini

alıcıya iletmek için dil, kelime ve sözcükleri kullanmasının yanı sıra bazı hareket ve yüz

ifadelerinden de faydalanır. Bu nedenle başarılı bir sözlü iletişimde, söz ve beden dili

oldukça etkili olan iki araçtır. Ayrıca çocukların okuma yazma öğreninceye kadar duygu,

düşünce, tutum ve davranışlarını sözlü anlatımla ve taklide dayalı olarak ifade ettikleri de

bilinen bir gerçektir.35

Etkili bir sözlü iletişimde, mesaj alıcıya açık ve net bir şekilde iletilir, dolaylı ve imalı

anlatımdan kaçınılır, alıcının seviyesine göre hitap edilir, olumlu, yapıcı ve güzel bir dil

kullanılır, ses tonuna, söyleyiş tarzına ve vurgulara dikkat edilir, ek anlam üretmekten

sakınılır, konuşma jest ve mimiklerle desteklenir ve konuşmanın oluşturabileceği etki hesaba

katılır.36 Kaliteli ve etkili bir iletişim için kaynağın bu hususlara dikkat etmesi gerekir.

3.1.8.2.2. Sözsüz İletişim

Sözsüz iletişim, beden diliyle kurulan iletişimdir. Bu kapsamda bireyin duygu, düşünce

ve inançları dış görünümüne, beden diline, hareket ve davranışlarına yansır. Hatta insan

bazen, sözle aktaramadığı duygu ve düşüncelerini beden diliyle daha rahat ifade edebilir.

Zira kişi farkında olmasa bile, onun yüz ifadesinin, bakışlarının, jest ve mimiklerinin, giyim

kuşamının, oturup kalkmasının ve el-kol hareketlerinin muhatapları üzerinde etkisi vardır.

Bütün bunlar beden dilini, dolayısıyla sözsüz iletişimi meydana getirir.37

Sözsüz iletişimin sözlü iletişimden farkı, duyguların sözsüz mesajlar ve beden diliyle

daha etkili bir şekilde anlatılabilmesidir. Bu iletişimde birey, söyleyemediği veya söylemek

istemediği bir şeyi, sözsüz mesajla alıcıya rahatlıkla iletebilir. Yine insan, iletişim kurmakta

zorlandığı veya ne yapacağını bilmediği durumlarda sözsüz iletişim sayesinde problemi

çözebilir. Bununla birlikte sözsüz iletişim, belirsizlik düzeyi yüksek bir iletişimdir ve farklı

anlamalara sebebiyet verebilir.38

Sözsüz iletişimin özellikleri şunlardır:

- Kişiler üzerinde doğrudan etkilidir.

33 Bakara, 2/30. 34 Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s. 62. 35 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, ss. 23-24. 36 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, ss. 25-28; Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s. 63. 37 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, ss. 28-35. 38 Doğan Cüceloğlu, İnsan İnsana, Altın Kitaplar Yay., İstanbul 1987, ss. 145-150; Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s. 63.

Page 7: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

- Duyguları daha kolay ve daha rahat ifade eder.

- Doğru kullanıldığında anlamı pekiştirebilir.

- Bazen birden fazla anlam içerebilir.

- Yanlış kullanıldığında grup içi iletişimi bölebilir.39

Sözlü ve sözsüz iletişimde beden dilinin önemi, yadsınamaz bir gerçektir. Bu

bağlamda yapılan bir araştırma sonucuna göre, “normal düzeydeki bir iletişimde,

sözcüklerin önemi % 10, ses tonunun önemi % 30, beden dilinin önemi ise, % 60 olarak

belirlenmiştir.”40 Bu sonuçlar, bedenin iletişime bir bütün olarak katıldığını ve her türlü

iletişim, hitâbet, eğitim-öğretim ve duygu etkileşiminde beden dilinin mutlaka dikkate

alınması gerektiğini vurgulaması bakımından dikkat çekicidir.

3.1.8.2.3. Yazılı İletişim

Kaynağın, mesajını alıcıya mektup, kitap, mesaj, telgraf, elektronik mesaj, gazete ve

dergi gibi yazılı bir metinle aktardığı iletişim biçimidir. Bu çerçevede Kur’ân-ı Kerîm, yazıya

geçirilmiş bir kitap olması hasebiyle, Yüce Allah’ın (cc) insanlarla gerçekleştirdiği iletişimin

hem mesajı hem de iletişim kanalıdır, diyebiliriz. Bu iletişimde kaynak Yüce Allah, alıcılar

ise tüm insanlık ailesidir. Çünkü Kur’ân’ı insanlara tebliğ eden Hz. Peygamber (s), bütün

insanlara elçi olarak gönderilmiştir.41 Mesaja insanların sağlıklı bir geri bildirimde bulunup

bulunmadıkları ise, mahşerdeki sorgulamada ortaya çıkacaktır.42

Yazılı iletişimin başlangıcı mağara resimlerine kadar uzanır. Daha sonraları, özellikle

yazının gelişmesi ve matbaanın icadı ile birlikte, yazılı iletişim hem çeşitlenmiş hem de

etkileyici bir boyuta ulaşmıştır. Bugün yazılı iletişim adına gelinen noktada ise, başta

internet, elektronik mesaj, kitap, gazete ve dergi kanalıyla olmak üzere farklı inanç, duygu,

düşünce, hadise, yorum ve kanaatler milyonlarca insana ulaşmaktadır.43

Yazılı iletişim, kaynağa, sözlü ve sözsüz iletişime göre zaman ve mekân açısından daha

bir rahatlık sağlar. Çünkü kaynak, sözü edilen iletişim çeşitlerinde olduğu gibi alıcı(lar) ile

aynı ortamı paylaşmamaktadır. Dolayısıyla kaynak, duygu, düşünce ve kanaatlerini istediği

her yerde yazıya geçirebilir, onları tekrar tekrar kontrol edebilir, gerekli görürse

yazdıklarının tamamını veya bir kısmını değiştirebilir ve hangi yazılı iletişim türünde

yayınlayarak alıcılarla buluşturmak istiyorsa bunu gerçekleştirebilir. Bu kapsamda, ilk

çağlarda veya yüzlerce yıl önce kaleme alındığı halde bugünün insanları ile yazılı iletişime

geçen ve onları etkileyen birçok kitabın varlığı bilinmektedir.44 Bu bağlamda, başta Kur’ân-ı

Kerîm olmak üzere İslâm dini ile ilgili literatürü örnek vermek mümkündür.

3.1.8.2.4. Kitle İletişimi

Kitle iletişimi, “dağınık insan topluluklarının örgütlenmiş bir kaynaktan iletilen

haberlere veya uyarılara aynı anda maruz kalması, birtakım kaynaklardan elde edilen bilgi

39 Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s. 63. 40 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 35. 41 Ahzâb 33/45; Sebe’ 34/28; Fetih 48/8; v.dğr. 42 Kehf 18/49; Tâhâ 20/124; ‘Ankebût 29/45; Yâsîn 36/69-70; Zuhruf 43/43-44; Kamer 54/53; v.dğr. 43 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 35. 44 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, ss. 35-36.

Page 8: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

ve haberlerin değişik araçlarla geniş halk topluluklarına yaygın olarak duyurulması şeklinde

gerçekleşen iletişimdir.”45 Kitle iletişimi, “üretilmiş birtakım bilgilerin, geniş insan

toplulukları arasında dolaşması ve yorumlanması süreci”46 şeklinde de tanımlanmaktadır.

Bugün yaygın olarak kullanılan kitle iletişim araçları radyo, televizyon, internet, sosyal

paylaşım siteleri, kitap, gazete ve dergidir. Kitap hariç, söz konusu araçların hepsini

karşılamak üzere medya kavramı kullanılmaktadır.47

Kitle iletişim araçlarının öne çıkan bazı ayırt edici özellikleri vardır. Bu özellikler

şunlardır:48

- Kitle iletişim araçları, çeşitli konulardaki bilgi, haber ve kanaatleri çok hızlı bir şekilde

geniş kitlelere ulaştırır.

- Bu araçlar, insanları tek yönlü ve edilgen olarak etkisi altına alır. Bu kapsamda

medya, insanın karşısına bir dünya ve dünyaya ait görüntüler çıkarmaktadır. Bunlar bireyi

farkında olmadan yavaş yavaş etkilemekte ve ona belli anlayışlar kazandırmaktadır.

- Kitle iletişim araçları, bir taraftan insana yeni bilgiler kazandırırken, diğer taraftan

onun sahip olduğu mevcut bilgilerde, tutum ve davranışlarında belirgin değişiklikler

meydana getirir.

- Söz konusu araçlar, insanın ihtiyaç duyduğu bilgiyi bizzat araştırıp kaynağından

öğrenme yerine, ona kısa yoldan ve çoğu kez de doğrulamadan ulaşma alışkanlığı

kazandırır.

- Kitle iletişim araçları, etkin mekanizmalarıyla toplumu harekete geçirme

potansiyeline sahip olduklarından bazı demokratik ülkelerde yasama, yürütme ve yargıdan

sonra dördüncü kuvvet olarak kabul edilmektedir. Hatta bazı ülkelerde zaman zaman birinci

kuvvet olduğu da gözlemlenmektedir.

- Kitle iletişim araçlarının takipçileri arasında daha ziyade eleştirel bir zekâ

potansiyeline sahip olmayan çocuklar ile henüz eğitim çağında bulunan gençler vardır. İşte

bu çocuk ve gençler, medya karşısındaki en hassas kitledir. Dolayısıyla medya, çocuk ve

gençlerin duygu, düşünce, tutum ve davranışlarında çok ciddi bir etkileme ve eğer önlem

alınmazsa, tahrip etme gücüne sahiptir. Zira özellikle televizyon ve internet, bu genç ve

zinde beyinlerin istek ve arzularına, duygu, düşünce, heyecan ve hayallerine hitap ederek

onları etkisi altına almakta ve neredeyse bütün programlarda bu istikamette bir kurgu ön

plana çıkarılmaktadır.

- Özellikle Batı dünyasında kitle iletişim araçları vasıtasıyla Müslümanların aleyhine

bazı çalışmalar yapılmaktadır. Bu bağlamda birtakım uluslararası medyada yanlış bir İslâm

algısı oluşturacak yayınlar icra edilmekte, barış, kardeşlik, esenlik ve huzur dini olan İslâm,

terörizmle iç içe gösterilmeye çalışılmakta ve Müslümanlar da adeta terörist gibi takdim

edilmektedir. Söz konusu medyada İslâm’a dair aktarılanlar, Yüce Allah’ın (cc) mükemmel

dininin ilke ve esaslarıyla ilgili değil, daha ziyade terör, şiddet ve gösteri haberleri

şeklindedir.

45 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 1451. 46 Dökmen, İletişim Çatışmaları ve Empati, ss. 37-63; Ege, “Din Hizmetlerinde İletişim”, s. 61. 47 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 36. 48 Dökmen, İletişim Çatışmaları ve Empati, ss. 37-63; Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, ss. 36-38.

Page 9: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

- Kitle iletişim araçları, insanların daha fazla maddeye, paraya, lükse ve dünya

hayatına düşkün hale gelmesinde önemli rol oynamaktadır. Zira medyada gösterilen film,

dizi ve diğer programlardaki hayat standartları gerçekten çok yüksektir. Bu durum,

izleyicileri aynı standardı yakalama çabasına sevk etmekte ve böylece maddeye ve dünyaya

olan ilgiyi artırmaktadır.

- Günümüz kitle iletişim araçları, gençlerin cinsel duygularını tahrik ederek onların

ruhî ve manevi gelişimini olumsuz etkilemektedir.49

Aktarılan bu veriler ve sürekli gelişen ve değişen teknolojik yenilikler ışığında kitle

iletişim araçları, bireysel ve toplumsal hayat açısından faydalı alanlara yönlendirilebilirse,

gerçekten önemli bir nimettir. Ancak bu gerçekleştirilemezse, medyanın zararı yararını

geçebilir; insanlık ailesini felakete sürükleyebilir. Bu çerçevede özellikle televizyon

kanallarında, çocuk ve gençlerin ilgiyle izleyebilecekleri, onların dini bilgi ve duygularını

geliştirici yayın ve programları çoğaltmak ve bu doğrultudaki çalışmaları teşvik etmek

gerekmektedir. Zira bu yayın ve programların çoğaltılmasının, geleceğin teminatı olan çocuk

ve gençlerin milli ve manevi değerlerle yetişmesinde önemli katkılar sağlayacağı açıktır.

3.1.8.3. İnsanın Tabiat/Doğa İle İletişimi

İnsan, tabiatla sürekli iletişim halindedir. Bu çerçevede o, yaşam koşullarını sağlayan

havaya muhtaçtır. İnsan, hayatta kalma adına vazgeçilmez mineraller içeren suya muhtaçtır.

O, topraktan yaratılmıştır ve toprağa olan ihtiyacı dünya hayatında da devam etmektedir.

İnsanın toprakla iletişimi kapsamında şunu belirtmek gerekir ki, en başında insan, tabiatın

bir bölümü olan toprak parçası üzerinde evini inşa etmekte ve orada yaşamaktadır. Sağlıklı

yaşaması için çok önemli olan meyve ve sebzeleri toprağın bereketinden elde eder.

Hayvanlarını ve diğer canlıları beslemek için toprak ürünlerinden istifade eder. İnsan ateşe

de muhtaçtır. Çünkü o, hem ısınma hem de yiyeceklerini pişirme ihtiyacını ateşle

gidermektedir.

Tabiat, insana emanettir. İnsan da hayatını devam ettirme adına muhtaç olduğu tabiatı

sevmek, ona sahip çıkmak ve saygı duymakla mükelleftir. Ancak, insanların yapıp ettikleri

yüzünden tabiatın tahrip olduğu da bir gerçektir. Bu nedenle sürekli iletişim ve etkileşim

halinde olunan tabiatın doğal dokusunu koruma ve sonraki nesillere daha yaşanılabilir bir

dünya bırakma adına bugünün insanlarının yapması gerekenler vardır. Bunların başında,

tabiatı sevmek, hava, su ve toprağı kirletmemek, her köşesinde farklı şekilde tezahür eden

doğal güzellikleri korumak ve dünyevi ihtiraslar uğruna onları tahrip etmemek gelmektedir.

3.1.8.4. İnsanın Diğer Canlılarla İletişimi

İnsan, çevresindeki canlılarla dolaylı ya da doğrudan iletişim kurmayı arzu eder ve

ister şehirde yaşasın isterse köyde, o mutlaka hayvanlar ve diğer canlılarla bir şekilde

iletişim kurar. Zira bizatihi kendisi de sözü edilen canlıların yaşadığı çevrenin içerisinde

hayatını devam ettirmektedir. Bu bağlamda bazı hayvanlar, bir kısım insanların doğrudan,

diğerlerinin de dolaylı olarak iletişim kurmak zorunda kaldıkları canlılardır. Örneğin, et ve

süt ürünleri gibi bazı mamulleri insan, mutlaka hayvanlardan temin etmek zorundadır. Yine

49 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, ss. 36-38.

Page 10: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

bazı hayvanların gücü, insanoğlunun dünya hayatını kolaylaştıran bir etkendir. Söz konusu

ihtiyaçları giderme adına insanların bazıları hayvancılıkla meşgul olurken, bazıları da

hayvancılık yapan insanlardan satın alarak bu ihtiyaçlarını giderirler.

Köyde ya da kentte, insanların hayvanlara karşı tutum ve davranışları, onlarla

kurdukları veya kurmadıkları iletişim genelde üç çeşittir:

- Hayvanlara sevgi, şefkat ve merhamet duygusuyla yaklaşmak. Bu yaklaşım, hayvanların da

Yüce Allah’ın yarattığı bir varlık olduğunu,50 onların ve kâinattaki hiçbir şeyin boşuna

yaratılmadığını,51 yaratılan tüm canlıların ekolojik sistem içinde mutlaka bir fonksiyonunun

olduğunu52 bilmeyi gerektirir.

- Hayvanlara ilgisiz davranmak. Bu tutum, kişideki sevgi ve fedakarlık yoksunluğu ile ne

ailede ne de okulda hayvan sevgisi konusunda teşvik edici herhangi bir eğitim almadığının

göstergesidir.

- Hayvanlardan nefret etmek. Bu yaklaşım da kişinin daha evvel hayvanlara dair

başından geçen bir durumla ilgilidir.53

İnsanların hayvanlarla iyi ilişkiler geliştirmesi adına ana-baba ve eğitimcilerin yapması

gerekenler vardır. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür:

- Çocuklara hayvan sevgisini aşılamak. Çünkü hiçbir hayvan, kendisine gösterilen

sevgiye ilgisiz kalmaz. Bir şekilde geri bildirimde bulunur.

- Okullarda hayvan sevgisi eğitimini uygulamalı olarak vermek.

- Hayvanlara iyi davranarak çocuklara güzel örnek olmak.

- Çocukların hayvanları incittiklerine veya kötü muamelede bulunduklarına şahit

olunduğunda, onları uygun bir lisanla uyarmak ve kendilerine öğüt vermek.

- Mümkünse çocukları hayvanat bahçesine götürmek ve hayvanlardaki fıtrî güzelliği

ve insanlarla ne denli iletişime açık olduklarını bizzat göstermek.54

İnsan, bitkilerle de sürekli iletişim halindedir. Bu çerçevede, ister köyde yaşasın isterse

şehirde, bazı insanların, yaşadıkları evin bir bölümünü canlı çiçeklerle süsledikleri, onları

önemsedikleri, onların düzenli bakımlarını yaptıkları, onlarla dertleştikleri ve böylece

bitkilerle iletişim halinde oldukları bilinen bir gerçektir. Yine özellikle şehirlerde hayatlarının

önemli bir kısmını beton yığınlarının arasında geçirmek zorunda kalan çoğu insan, yeşille

bezenmiş çimenlerin üzerinde huzur bulmakta, genellikle bahar ve yaz aylarında piknik

maksatlı olarak kendilerini doğanın huzurlu ortamına bırakmaktadırlar. İnsanoğlu ayrıca,

meyve ve sebze ihtiyacını karşılamak ve bazen de bunların satışından gelir elde etmek için

bitkilere özel bir itina göstermekte, onları korumakta ve bakımlarını düzenli olarak

yapmaktadır. Bitkilere gösterilen bu ilgi, sevginin canlılarla iletişimde ve onların diri

kalmasında ne denli önemli olduğunu göstermesi bakımından anlamlıdır.

50 Yâsîn 36/71-73. 51 Sâd 38/27. 52 Bakara 2/164. 53 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 39. 54 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 39.

Page 11: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

3.1.8.5. İnsanın Yüce Allah İle İletişimi

İnsan, Yüce Allah (cc) ile iletişim kurmaya muhtaçtır.55 Zira fıtrat üzere yaratılmıştır.56

Onun fıtratı ise, Yüce Allah’a ve O’nun dosdoğru dinine inanmaya,57 O’nunla iletişim

kurmaya ve kendisinden güçlü kuvvetli bir otoriteye sığınmaya ve bağlanmaya eğilimlidir.

İnsan bu eğilimini, zihinsel gelişim ve diğer bazı faktörlerin etkisiyle, ya yaratılışta kendisine

lütfedilen tevhîd inancı istikametinde Yüce Allah’a olan imanını koruyarak devam ettirir ya

da yapıp ettiklerinden, eylem ve davranışlarından sorumlu olmaya başladığı buluğ çağının

ardından arızî olarak gerçekleşen ve Yüce Allah’ın yerine koyduğu başka varlıklara inanarak

sürdürür.58

İnsanın Yüce Allah ile olan iletişimi iki türlüdür:

3.1.8.5.1. Kaynağın Yüce Allah, Alıcının İnsan Olduğu İletişim

Bu iletişimde, Yüce Allah’tan (cc) insana doğru gerçekleşen bir iletişim söz konusudur.

Bu iletişim türünde Yüce Allah, ya doğrudan doğruya insanla konuşmuştur59 ya da insanlara

ulaştırmak istediği mesajını vahiy meleği Cebrail ile insanlar arasından seçtiği

peygamberlere/elçilere iletmiştir. Elçiler de sözü edilen mesajları insanlara tebliğ

etmişlerdir.60 Hz. Âdem’den (s) Hz. Muhammed’e (s) kadar bütün peygamberler tarafından

tebliğ edilen tüm ilâhî mesajlar, Kur’ân-ı Kerîm’in koruduğu gibi orijinalliğini

koruyamamışlardır. Ancak son ilâhî mesaj olan Kur’ân, hem sözlü olarak Yüce Allah’tan

Cebrail kanalıyla Hz. Peygamber’e (s) ulaştırılmış hem de vahiy kâtipleri tarafından

kaydedilerek yazıya geçirilmiş ve korunmuştur.

Bu iletişimde Yüce Allah, tüm elçilerini, kendilerini görevlendirmiş olduğu milletlerin

dili üzere göndermiştir.61 İlâhî mesajın bu özelliği, onun hem doğru biçimde iletilmesini hem

de anlaşılmasını sağlamıştır.

İletişim unsurları açısından peygamberler, Yüce Allah’tan Cebrail kanalıyla aldıkları

mesajı insanlara tebliğ ettikleri için, bir yönüyle alıcı, diğer yönüyle kaynak

konumundadırlar. Bu doğrultuda iletişim, Yüce Allah (kaynak), Cebrail (mesajı peygambere

getiren aracı), peygamber (hem alıcı hem de kaynak/verici), insanlar (alıcı) şeklinde

gerçekleşir.62 Bu iletişime, ilâhî mesajı onaylayan ve gereğini yerine getiren Müslümanlar

açısından bakıldığında, etkili ve verimli bir iletişim olduğu gayet açıktır.

3.1.8.5.2. Kaynağın İnsan, Alıcının Yüce Allah Olduğu İletişim

Burada, insandan Yüce Allah’a (cc) doğru duâ ve ibadetler kanalıyla gerçekleşen bir

iletişim vardır. Bu bağlamda, sözlükte “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek,63

yakarış64” manalarına gelen duâ, terim olarak “Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf

55 Fâtır 35/15; Muhammed 47/38; v.dğr. 56 Buhârî, “Tefsîru’l-Kur’ân (Rûm)”, 2. 57 Rûm 30/30. 58 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 40. 59 Bakara 2/33-35; Meryem 19/52. 60 Âl-i ‘Imrân 3/20; Mâide 5/67, 92, 99; Ra‘d 13/40; Nahl 16/82; Kasas 28/56; ‘Ankebût 29/18; Yâsin 36/17; v.dğr. 61 Yûsuf 12/2; Ra‘d 13/37; İbrâhîm 14/4; Tâhâ 20/113; Zümer 39/28; Fussılet 41/3; v.dğr. 62 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, s. 42. 63 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, c. V, ss. 266-270. 64 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 720.

Page 12: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

etmesi, sevgi ve saygı duyguları içinde O’nun lütuf ve yardımını dilemesi,65 ruhun Allah’a

yükselişi veya hayat harikasını ve mucizesini yaratan bir varlığa karşı gösterilen sevgi ve

kulluk etme fiili,66 Yüce Allah’a yalvarma ve yakarış için söylenen dinî metin67” biçimlerinde

tanımlanmaktadır. Bu anlamlar ışığında duâ, “ibadetin özü,68 hayatın anlamının

düşünülmesi,69 ilâhî davete icabetin ifadesi70 ve insanın yaratılışından kaynaklanan ruhî bir

ihtiyaçtır.71”

Sözlükte, “bir dinin buyruklarını yerine getirme”72 anlamına gelen ibadet ise, terim

olarak “mü’min kimsenin, Kur’ân’ın rehberliğinde, Hz. Peygamber’in (s) örnekliğinde Yüce

Allah’ın (cc) rızasını kazanmak için yapmış olduğu her şey”73 demektir.

Duâ, çok önemli bir ibadettir, kulluk makamının en üst derecesidir. İnsan, ancak duâ

ve ibadet sayesinde Yüce Allah’ın katında değer kazanır. Bu konuda Kur’ân’da, “(Ey

Muhammed!) de ki: ‘Duânız/ibadetiniz olmasa, Rabb’im size ne diye değer versin!...”74

uyarısı yapılmaktadır. Bu âyete göre duâ ve ibadet, Yüce Allah’ın (cc) insana/Müslümana

kıymet atfetmesinin özel gerekçesidir.75 Çünkü O, insana şahdamarından bile,76 hatta kişi ile

kalbi arasına girecek kadar77 yakındır. Bu doğrultuda Yüce Allah (cc) kendisine yönelen

kullarının duâ ve ibadetlerini kabul edeceğini beyan etmektedir.78 Bu konuda Kur’ân’da şu

ifadeler yer almaktadır: “Kullarım sana Beni sorduklarında, söyle onlara: ‘Ben çok yakınım.’

Bana duâ ettiklerinde, duâlarına hemen karşılık veririm. O halde onlar da Bana karşılık

versinler ve Bana tam güvensinler ki, hak yoluna yöneltilsinler.”79 Konu bağlamında Hz.

Peygamber’in (s) şu ifadeleri dikkat çekicidir: “Allah’a duâ eden herkese Allah icabet eder.

Bu icabet, ya dünyada peşin olur ya da ahirete saklanır veyahut duâ ettiği miktarca

günahından hafifletilir. Yeter ki günah talep etmemiş, sıla-i rahmin kopmasını istememiş ve

acele etmemiş olsun.”80 “Allah, duâlarınızı kabul eder. Ancak kabul edilmesi için acele

etmeyin; duâ ettim de kabul edilmedi demeyin!”81 Bütün bunlar duânın, Yüce Allah (cc) ile

kul arasındaki iletişimi sağlayan değerli bir ibadet olduğunu, yapılacak her duânın O’nun

tarafından mutlaka kabul edileceğini ve kabul olunan duâ ve ibadetin de başarılı ve etkin bir

iletişim olduğunu göstermektedir.

65 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, c. V, ss. 266-270. 66 Alexis Carrel, Dua, çev. M. Alper Yücetürk, Yağmur Yay., İstanbul 2001, s. 37. 67 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 720. 68 Tirmizî, “De‘avât”, 1. 69 Jean Greisch, Wittgenstein’da Din Felsefesi, çev. Zeki Özcan, Asa Kitabevi Yay., Bursa 1999, s. 24. 70 Erdal Baykan, Dua Üzerine Din Felsefesi Okumaları, Bilge Adamlar Yay., Van 2009, s. 42. 71 Celal Kırca, Kur’ân-ı Kerîm’de Fen Bilimleri, Marifet Yay., İstanbul 1994, s. 228. 72 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 1137. 73 Isfehânî, Müfradât, ss. 542-543. 74 Furkân 25/77. 75 Furkân 25/77. 76 Kâf 50/16. 77 Enfâl 8/24. 78 Bakara 2/186. 79 Bakara 2/186. 80 Tirmizî, “De‘avât”, 13. 81 Buhârî, “De‘avât”, 22.

Page 13: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

3.1.9. Kur’ân ve Sünnet’te İletişim Esasları

Kur’ân ve Sünnet’te iletişimle ilgili oldukça bereketli bilgiler mevcuttur. Bu istikamette

söz konusu iletişime dair esasları kaynak ve alıcı açısından iki alt başlıkta ele almak

mümkündür.

3.1.9.1. Kaynak Açısından Kur’ân ve Sünnet’te İletişim Esasları

- Kaynak, dosdoğru olmak zorundadır. Bununla ilgili olarak Kur’ân’da, “Emrolunduğun

gibi dosdoğru ol!”82 talimatı yer almaktadır. Bu talimatın ağırlığından dolayı Hz. Peygamber

(s), “Hûd sûresi beni ihtiyarlattı”83 demiştir. Bu nedenle kaynak, niyet, düşünce, söz, tutum

ve davranışta dosdoğru olmakla mükelleftir. Zira doğruluk, önce niyette başlar, sonra

düşünce, söz ve davranışlarda devam eder. Bu konuda Hz. Peygamber (s), “Ameller

niyetlere göredir”84 buyurarak, sözü edilen hakikatin altını özellikle çizmiştir.

- Kaynak, güzel ahlâk sahibi olmak zorundadır. Çünkü Kur’ân’da, her yönüyle insanlara

örnek olan Hz. Peygamber’in (s)85 yüce bir ahlâk üzere olduğu beyan edilmektedir.86 Ayrıca

Hz. Peygamber (s), kendisinin güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini dile

getirmiştir.87 Hz. Aişe de onun ahlâkının Kur’ân olduğunu söylemiştir.88 Bu doğrultuda,

Kur’ân ve Sünnet ekseninde insanlarla iletişim kurmayı kendisine ilke edinen bir bireyin,

güzel ahlâk sahibi olması gerekmektedir.

- Kaynak, bilgili olmak zorundadır. Zira bilgi sahibi olmayan bir insanın, muhataplarına

verebileceği hiçbir şey, sağlayabileceği hiçbir fayda yoktur. Konuyla ilişkili olarak Yüce

Allah (cc), bilenlerle bilmeyenlerin eşit olamayacağını ifade etmektedir.89 Öte yandan burada

zikredilen bilgi, kaynağı Kur’ân ve Sünnet olan doğru bilgidir. Bu nedenle kaynak, sözü

edilen doğru bilgiyi elde etmek için okumak, yazmak ve bilgi üretmekle mükelleftir.

- Kaynak, Yüce Allah’a güvenmek zorundadır. Çünkü O, insanı en güzel biçimde

yaratmış,90 onu şerefli kılmış91, melekleri onun yaratılışında secde ettirmiş92 ve göklerde ve

yerde ne varsa, hepsini kendi lütfundan bir nimet olarak onun hizmetine sunmuştur.93

Dahası, insanoğluna bu kadar önem atfeden Yüce Allah (cc), ona şah damarından daha

yakın; hatta kişi ile kalbi arasına girecek kadar yakındır.94 Bütün bu ayrıcalıklar, insanın hem

iletişim sürecinde hem de hayatının her anında elinden gelen beşeri ve samimi gayreti ortaya

koyduktan sonra Yüce Allah’a dayanmasını, O’na güvenmesini zorunlu kılmaktadır.95 Zira

82 Hûd 11/112. 83 Tirmizî, “Tefsîr”, 57. 84 Buhârî, “Bed’ü’l-Vahy”, 1. 85 Ahzâb 33/21. 86 Kalem 68/4. 87 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. II, s. 381. 88 Müslim, Müsâfirûn, 139. 89 Zümer 39/9. 90 Tîn 95/4. 91 İsrâ 17/70. 92 Bakara 2/34; A‘râf 7/11; Kehf 18/50; Sâd 28/73; v.dğr. 93 Câsiye 45/13. 94 Enfâl 8/24. 95 Âl-i ‘Imrân 3/159; Enfâl 8/2, 49; Ahzâb 33/3, 48; v.dğr.

Page 14: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

Yüce Allah’ın gücü her şeye yeter96 ve O, kendisine dayanıp güvenenleri sever.97 Bu nedenle

her kim Yüce Allah’a dayanıp güvenirse, Allah kendisine yeter.98

- Kaynak, kendisine güvenmek zorundadır. Bu bağlamda, Hz. Süleyman (s) iyi bir örnektir.

O, Sebe’ melikesine göndermiş olduğu mektubunda, söze Bismillâhirrahmânirrahîm ifadesiyle

başlamıştır. Ayrıca mektup, son derece kendinden emin bir anlayışla Yüce Allah’ın (cc)

dinine ve O’na teslimiyete çağıran, muhataba da yalpalama fırsatı tanımayan bir muhtevaya

sahiptir.99 Hâlbuki muhatap yönetici ve halkı Müslüman değildir. Bu duruş, Müslümanın

hem kendisine hem de inandığı değerlere güvenmesi gerektiğini ortaya koyması bakımından

çok anlamlıdır.

- Kaynak, çıkar amaçlı bir iletişim faaliyetinde bulunamaz. Kur’ânî bir bakış açısıyla

meseleye yaklaşılacak olursa o, muhataplarıyla kurduğu iletişimin her türlü karşılığını Yüce

Allah’tan beklemekle mükelleftir. Bu konuda başta Hz. Muhammed (s) olmak üzere pek çok

peygamber en güzel örneklerdir.100

- Kaynak, insanların ve diğer canlıların şerrinden Yüce Allah’a sığınmak zorundadır. Bu

bağlamda Yüce Allah, Hz. Peygamber’in (s) şahsında O’nun dinini insanlara tebliğ etmek

için iletişim kuranları insanların her türlü kötü düşünce ve fillerinden koruyacağını beyan

etmektedir. Ayrıca Kur’ân’da Felak ve Nâs surelerinin ortak adı, “Yüce Allah’a sığınmaya

yönlendiren koruyucu iki sure”101 manasına gelen Mu‘avvizetân’dır. Dolayısıyla iletişim

sürecinde karşılaşılacak muhtemel sıkıntılarda sığınılacak makam bellidir: Yüce Allah.

- Kaynak, ilettiği mesajın doğruluğuna önce kendisi inanacak, sözü ile eylemi uygun olacaktır.

Zira Kur’ân’a göre kaynak, inanılması gereken değerlere iman eden,102 doğruluğuna inandığı

hakikatleri insanlara salık veren103 ve uygulamaları inanç değerlerine ve söylediklerine

uygun olan104 insandır. Aksi takdirde inanmadığı şeyleri başkalarına tavsiye etmek,105

uygulamaları sözlerine uygun olmamak Kur’ân’da hem yasaklanmakta hem de büyük bir

günah olarak tanımlanmaktadır.106 Dahası bilgisine göre yaşamayanlar Kur’ân’da, kitap

yüklü merkeplere benzetilmektedirler.107 Dolayısıyla insan/kaynak, inanmak, inandığını

açıklamak ve inandığı değerler istikametinde yaşamakla mükelleftir. Bu istikamette,

“ayinesi/aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz” sözü son derece manidardır.

- Kaynak, üslubuna dikkat etmek zorundadır. Bu çerçevede Kur’ân, alıcıya sirayet edecek

sözün beliğ (etkili),108 yumuşak,109 kerîm (hoş, gönül alıcı, saygı dolu),110 meysûr (güzel,

96 Bakara 2/284; Âl-i ‘Imrân 3/29; Mâide 5/40; v.dğr. 97 Âl-i ‘Imrân 3/159. 98 Âl-i ‘Imrân 3/173; Talak 65/3. 99 Neml 27/30-31. 100 Şu‘arâ 26/109, 127, 145, 164, 180; Yâsîn 36/21; Kalem 68/46; v.dğr. 101 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, c. XV, s. 345. 102 Bakara 2/285; Nisâ’ 4/136; v.dğr. 103 Âl-i ‘Imrân 3/104; Tevbe 9/71; ‘Asr 103/3; v.dğr. 104 Nisâ 4/122; Burûc 85/11; Tîn 95/6; ‘Asr 103/3; v.dğr. 105 Bakara 2/44. 106 Saff 61/2-3. 107 Cum‘a 62/5. 108 Nisâ’ 4/63. 109 Tâhâ 20/43-44. 110 İsrâ 17/23.

Page 15: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

yatıştırıcı),111 sedîd (dosdoğru)112 ve ma‘rûf (usulüne uygun, kırıcı olmayan, kötü anlamlar

çağrıştırmayan, olumlu)113 olmasını emretmektedir. Zira bu nitelikleri taşıyan bir söz, kişinin

düşünmesine, yapıp ettiklerini tartmasına ve belki de kötülüklerden vazgeçip iyi yola

yönelmesine vesile olur. Aksi takdirde, mesajın sert, yıkıcı ve olumsuz olması, alıcının tepki

gösterip savunmaya geçmesine neden olur. Ayrıca iletişimin temel amacı, alıcıyı

kötülüklerden vazgeçirip iyiye yönlendirmektir. Bu yüzden kaynağın üslubu, yumuşak ve

olumlu olmak zorundadır. Bu doğrultuda, “tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır” atasözü son

derece yol göstericidir.

- Kaynak, alıcı ile tartışırken kızgın ve kırıcı davranmaktan kaçınır. Tartışma, başta aile

olmak üzere her ortamda yaşanır. Aile içerisinde genellikle ana-babalar, çocuklarını daha iyi

bir geleceğe hazırlamak için, onlardaki bazı eksiklikleri gidermek isterler. Ancak bu isteği

gerçekleştirirken, en etkili yöntemin, iyi bir örneklik olduğu hakikati göz önünde

bulundurularak, iletişim üslubuna çok dikkat etmek gerekir. Bu doğrultuda, sürekli olarak

çocukla tartışmaya girip onun olumsuz davranışlarını dile getirmek yerine, olumlu tutum ve

davranışlarını taltif etmek de gerekir. Ayrıca çocuğun beğenilmeyen bazı hâl ve hareketleri

için, gönül okşayıcı, nasihat edici ve öğüt verici bir üslup takınmak hem iletişimin başarısını

artırır hem de daha olumlu sonuçlar almaya katkı sağlar. Bu konuda, Hz. Lukmân (s),

günümüz ana-babaları için çok iyi bir örnektir.114

Hz. İbrâhîm’in (s), putperest muhataplarının yöneticisi olan kişi ile yaptığı tartışma,

kaynağa yol göstermesi açısından manidardır. Zira Yüce Allah (cc) kendisine hükümdarlık

verdiği için şımaran ve büyüklük taslayan bu kişi, Hz. İbrâhîm’in (s), “Benim Rabbim hem

yaşatır hem de öldürür” cümlesine karşılık, “Ben de hem yaşatır hem de öldürürüm”

cevabını vermiştir. Aynı kişi, Hz. İbrâhîm (s), “O halde Allah güneşi doğudan getiriyor, sen

de batıdan getir bakalım” deyince, donmuş kalmış ve hiçbir şey söyleyememiştir.115 İşte bu

yaklaşım, muhatabın temelsiz savlarını çürüterek alıcıya mesajı etkili bir biçimde

ulaştırmanın güzel bir yöntemidir.

- Kaynak, kaba davranmaktan sakınır. Bu çerçevede Yüce Allah (cc), Hz. Peygamber’in (s)

elçilik görevindeki başarısının temel şartı olarak, onun insanlara yumuşak davranmasını

göstermiştir.116 Zira kaba davranışlar, bireyleri kaynaktan uzaklaştırır. Ayrıca menfaat

sebebiyle ilgi gösterenler hariç, hiç kimse böylesi insanlarla bir arada bulunmayı arzu etmez.

-Kaynak, alıcı üzerinde baskı kurmaktan ve zor kullanmaktan kaçınır. Bu konuda Yüce Allah

(cc), “Dinde zorlama yoktur!”117 temel düsturuyla kaynağa bir yöntem sunmaktadır.

Kuşkusuz insanlara iyiliği emredip kötülükten sakındırmak her insanın görevidir.118 Hatta

bu görev, kıyamete kadar sürekli olarak icra edilecek bir görevdir.119 Çünkü öğüt ve uyarı,

inananlara fayda sağlar, onların Yüce Allah’ın dosdoğru yoluna tabi olmalarına katkıda

111 İsrâ 17/28. 112 Nisâ’ 4/9; Ahzâb 33/70. 113 Bakara 2/235; Nisâ’ 4/5, 8; Ahzâb 33/32. 114 Lukmân 31/12-19. 115 Bakara 2/258. 116 Âl-i ‘Imrân 3/159. 117 Bakara 2/256. 118 Âl-i ‘Imrân 3/104, 110; Tevbe 9/71; v.dğr. 119 Âl-i ‘Imrân 3/104.

Page 16: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

bulunur.120 Ancak hiçbir kimse, başkası üzerinde bir zorba değildir.121 Bu nedenle bireyin

iletişimde kullandığı dil, muhatap üzerinde baskı kuran değil, hikmet ve güzel öğüdü esas

alan, muhatabı düşünmeye ve özgür iradesiyle karar vermeye yönlendiren bir dil olmak

zorundadır.

- Kaynak, empati yapmak zorundadır. Empati, “duygudaşlık, kendisini başkasının yerine

koymak”122 demektir. Bu çerçevede kaynak, alıcıya mesajını ulaştırırken, kendisini alıcının

yerine koyarak ona hitap etmekle mükelleftir. Zira her insan topraktan yaratılmıştır;123

herkesin atası birdir.124 Bu nedenle kimsenin kimseye üstünlüğü söz konusu değildir.

Üstünlük ancak takvâ ile125 yani “Yüce Allah’a itaat ederek, O’nun vereceği cezalardan

kendini koruma, yaptığı ya da yapmadığı şeylerden dolayı karşılaşacağı cezadan Yüce

Allah’a itaat ederek sakınma”,126 Yüce Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olma ve

O’nun âyetlerine duyarlılık gösterme ile mümkündür. Ayrıca inananlar kardeştir.127

Dolayısıyla mü’min, kardeşini hafife ve alaya almaz, onu küçük düşürücü söz ve eylemden

kaçınır, ona zulmetmez, lakap takmaz, onun hakkında sû-i zanda bulunmaz, dedikodu ve

gıybetini yapmaz, gizli hallerini araştırmaz.128 Zaten empati yaptığında, bu sayılan tutum ve

davranışların ne denli çirkin ve ahlâk dışı olduğunu hemen idrak eder.

- Kaynak, cesaretlidir. Kur’ân-ı Kerîm’e göre, Yüce Allah’a (cc) samimiyetle inanan bir

kulun cesaretinin kaynağı, sarsılmaz imanıdır. Bu konuda Kur’ân’da, “Allah, kuluna yetmez

mi? Seni O’ndan başkasıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için

bir yol gösterici yoktur.”129 “Hayır, hayır! Onlar, ahiretten korkmuyorlar.”130 ifadeleri yer

almaktadır. Bu âyetlerde, korkunun mü’minin gündeminde olamayacağı, Yüce Allah’ın her

zaman inanan kulunun yâr ve yardımcısı olduğu vurgulamakta ve ahiretteki yargılamadan

korkmayanlar da eleştirilmektedir. Bu yüzden, inanan insanın, her türlü korku ve endişeyi

bırakarak Allah’a yönelmesi ve doğru bildiklerini de uygun bir üslupla her zemin ve

mekânda cesaretle insanlara söylemesi icap eder. Zira Yüce Allah (cc), her daim mü’min

kulunun yanındadır.

- Kaynak, sabırlı olmak zorundadır. Kaynak açısından iletişim süreci, her türlü sürprize

açık bir süreçtir. Bu doğrultuda, iletişim esnasında kaynağın arzu etmediği, düşünmediği ve

beklemediği bazı tepkiler, bazı olumsuzluklar yaşanabilir. Bu durumda kaynak sabretmek,

tepkiyi olgunlukla karşılamak ve gereken cevabı yine olgunluk içerisinde vermek

durumundadır. Aksi takdirde kaynak, hem ruhen yıpranır hem de iletişimde bulunduğu

kişilerle ilişkileri bozulur. Öte yandan Kur’ân’da da belirtildiği üzere sabır, hakikaten büyük

gayret ve özveri gerektiren ve zor gerçekleştirilebilecek olan bir davranış ve ibadettir.131 Bu

120 Zâriyât 51/55. 121 Kâf 50/45; Ğâşiye 88/22. 122 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 796. 123 Âl-i ‘Imrân 3/59; Hûd 11/61; Tâhâ 20/55; Rûm 30/20; v.dğr. 124 Nisâ’ 4/1. 125 Hucurât 49/13. 126 Cürcânî, et-Ta‘rîfât, s. 69; Hatice Şahin, Kur’ân’da ‘Takvâ’ Kavramı, Etüt Yay., Samsun 2011, s. 30. 127 Hucurât 49/10. 128 Hucurât 49/121-12. 129 Zümer 39/36. 130 Müddessir 74/53. 131 Ra‘d 13/22; Lukmân 31/17.

Page 17: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

zorluğundan dolayıdır ki, Hz. Lukmân’ın (s), evladına kolaydan zora doğru sıralanan

öğütleri arasında sabır da yer almaktadır. Zira insan her zaman iyi niyetli bireylerle

karşılaşmaz. Zaman zaman kötü niyetli, zalim ve despot kişilerle de muhatap olmak

zorunda kalır. Ayrıca kötülük, bela ve sıkıntı, hareket eden bir canlı gibi gelip insana isabet

eder; bu isabetin arkasında Yüce Allah’ı (cc) aramak doğru değildir. Bazen insanın yapıp

ettikleri132 bazen de kötü niyetli kişilerin sadist düşünce ve eylemleri bir bela olarak insanın

başına gelir. Özellikle İslâmî değerlerin öneminden söz eden, iyiliği emredip kötülükten

vazgeçirmeye çalışan insanların başına bu türden sıkıntılar gelmesi muhtemeldir.

Kaynak/kişi, bu duruma hazırlıklı ve sabırlı olmak zorundadır.133 Ayrıca musibetler

karşısında sabredenler, Yüce Allah’ın (cc) sevdiği ve değer atfettiği insanlardır.134 Bu yüzden

ana-baba ve eğitimciler, evlat ve öğrencilerini sağlam irade, sıkıntılara katlanma, musibetlere

sabretme, azim ve kararlılık konularında iyi yetiştirmekle mükelleftir. Bu çerçevede, önemli

ve ibadet değeri olan, insana sıkıntının gelmesi değil, mü’minin sıkıntıya sabretmesi ve

katlanmasıdır.

- Kaynak, alıcılar arasında sosyal ve ekonomik statü farkı gözetemez. İnsanlar arasında sosyal,

siyasi, ekonomik ve fiziksel açıdan bazı farkların olması son derece doğaldır. Ancak bu

farklılıklar ister doğuştan ikram edilmiş olsun, isterse sonradan elde edilsin, sahibine Yüce

Allah’ın (cc) katında ayrıcalıklı bir konum kazandırmamaktadır. Zira O’nun katında en

kıymetli olanlar, takvâ sahipleri,135 yani O’na karşı sorumluklarının bilincinde olanlar ve

O’nun âyetlerine karşı duyarlı davrananlardır. Fakat günümüzde insanlar arası iletişimde

durum, pek de bu duyarlılığa uygun değildir. Çünkü insanlar, daha ziyade sosyal, siyasi ve

ekonomik bakımdan güçlü olan kişilerle muhatap olmak ve onun yanında bulunmak arzusu

içerisindedirler. Hatta bazı kişiler, teknolojik imkânların genişlemesiyle, bu insanlarla

çektirdikleri fotoğrafları sosyal medyada paylaşmak suretiyle kendilerine güya ayrıcalıklı bir

konum atfetme gayretindedirler. Bunlar doğru şeyler değildir. Duyarlı birey, zengin, sosyal

ve siyasi açıdan güç sahibi insanlara gösterdiği ilgi ve alakanın daha fazlasını, sözü edilen

imkânlara sahip olamayan mazlum ve fakir insanlara da göstermekle mükelleftir. Bu konuda

Kur’ân’da en dikkat çekici örnek, İslâm hakkında kendisine soru soran Mekke müşriklerine

ilâhî hakikatleri anlatırken, bir konuda danışmak isteyen âmâ sahabi Abdullah b. Ümmü

Mektum’a içinde bulunulan ortamdan dolayı yeterli ilgiyi gösteremeyen Hz. Peygamber’in

(s) Yüce Allah (cc) tarafından uyarılmasıdır.136 Hz. Peygamber’in (s), sürekli din

kardeşlerinin, mazlum ve mağdurların yanında olduğu bilinen bir hakikattir. Dolayısıyla bu

hadisede başka bir mesaj vardır. Kanaatimizce bu mesaj, Hz. Peygamber’in (s) şahsında

bütün insanlara, inançsız ve statü sahibi çok sayıda kişiden, inançlı az sayıda insanın daha

kıymetli olduğunun hatırlatılmasıdır. İşte böylece Kur’ân, insanlar arası iletişim ve ilişkilerde

sosyal, ekonomik, siyasi ve fiziksel vasıfların belirleyici olmaması gerektiğini günümüz

insanlarına öğretmektedir.

132 Nisâ’ 4/79; Şûrâ 42/30. 133 Ebû Ca‘fer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Câmi‘u’l-Beyân ‘an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, Dâru’l-Ma‘rife, Beyrut 1988, c. XI, ss. 73-74;

Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’ân Tefsîri, Bayraklı Yay., İstanbul 2006, c. XV, ss. 141-142; Muhammed Ali

es-Sâbûnî, Safvetü’t-Tefâsîr, Dâru’l-Cîl, Beyrut 1976, c. II, s. 464. 134 Bakara 2/153, 155; Âl-i ‘Imrân 3/146; Hûd 11/11; v.dğr. 135 Hucurât 49/13. 136 ‘Abese 80/1-11.

Page 18: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

- Kaynak, affedici ve hoşgörülü olmak zorundadır. Bilindiği üzere iletişim, insanlar arasında

cereyan etmektedir. İnsan da hata ve yanlış yapabilen bir varlıktır. Bu çerçevede, her hata

yapanın anında cezalandırılması ve ona hatasından dönme fırsatının tanınmaması doğru bir

yaklaşım olmaz. Zira bu yaklaşım, insanlar arası ilişkilerin bozulmasına ve toplumsal

huzursuzlukların baş göstermesine sebep olur. Onun için, hata yapan kişiyi, insanlık

sisteminin içinde tutarak onu düşünmeye, hatasını anlamaya ve yaptığı yanlıştan

vazgeçmeye sevk edecek bir anlayış geliştirmek gerekir. Kur’ân’da Yüce Allah’ın (cc) tevbe

edip hatasından dönenleri sevdiği ve affettiği belirtilmektedir.137 Bu bağlamda O, yapmış

olduğu hatasından pişmanlık duyup tevbe edince Hz. Âdem’i (s) affetmiştir.138 Kur’ân’ın af

ve hoşgörü anlayışı, gerçekten çok üst düzeydedir. Çünkü Kur’ân’da, insanları affedip

onlara hoşgörü ile davrananların Yüce Allah tarafından sevildiği,139 onların da affedileceği140

ve kişileri güzel bir bağışlama ile bağışlamanın önemli bir erdem olduğu, bağışlama

sırasında bile insanın onur ve izzetinin korunması gerektiği141 belirtilmektedir. Bu nedenle,

iletişim esnasında ortaya çıkan olası olumsuzluklarda affedici ve hoşgörülü bir metot

benimsemek, bizzat Yüce Allah’ın bir talimatıdır.

- Kaynak, tecrübelerinden ders çıkarmak zorundadır. Kur’ân’daki pek çok konu, insanların

ibret almalarını ve ders çıkarmalarını sağlamak amacıyla ele alınmaktadır. Örneğin, Kur’ân

kıssaları, insanlık tarihinin başlangıcından Hz. Peygamber’in (s) dünyadan ayrılmasına

kadar geçen sürede yaşanan sosyal, ahlâkî, siyasi ve ekonomik hadiselerin bir özetini

aktararak, sonraki nesillerin yaşanan olaylar üzerinde inceden inceye düşünüp ibret

almalarını ve geçmişten dersler çıkarıp aynı hatalara düşmemelerini sağlamak adına

Kur’ân’da anlatılmaktadır. Hatta bu gaye, Kur’ân’da kıssa aktarmanın en önemli amacı

olarak gösterilmektedir.142 Öte yandan bizatihi Kur’ân, insanların düşünerek okumaları ve

akıl sahiplerinin ibret almaları için indirilmiş mübarek bir kitaptır. Bu istikamette, Kur’ân

âyetleri üzerinde gereği gibi düşünmek, anlatılan kıssalardan ve geçmişte yaşanan

tecrübelerden gerekli ibretleri almak, yaşanmakta olan hadiselerden ve yaşanılan çevreden

dersler çıkarmak Kur’ân’ın akıl sahiplerine emrettiği hususlardandır. Zira hayatın istikamet

üzere olması ve anlamlı hale gelebilmesi, ancak geçmiş-şimdi-gelecek sentezi dâhilinde

üzerinde düşünülmesiyle mümkündür. Ayrıca akıl nimetinin şükrü, ancak onu gereği gibi

kullanmakla ve ta‘akkul, tefekkür, tedebbür ve tezekkür faaliyetlerini yerine getirmekle eda

edilebilir.143 Bu nedenle feraset sahibi insan; akıl, irade ve vicdan melekelerini kullanıp

geçmişten gerekli dersleri çıkararak etrafında olup biten her şeye ibret nazarıyla bakmak

durumundadır. Çünkü bireyin hayatı boyunca karşılaştığı olumlu veya olumsuz her olayda

kendisi için ibretlik bir yön mutlaka söz konusudur. Bu çerçevede, önceki peygamberlerin

kavimleriyle giriştikleri tevhîd mücadelesi sırasında yaşanan hadiseler göstermektedir ki,

137 Bakara 2/54, 222; Mâide 5/39; Tevbe 9/104; v.dğr. 138 Bakara 2/37. 139 Mâide 5/13. 140 Nisâ’ 4/149. 141 Hıcr 15/85. 142 Bakara 2/66, 248; Âl-i ‘Imrân 3/49, 58; A‘râf 7/164; Yûnus 10/92; Hûd 11/103, 120; Yûsuf 12/7, 111; Hıcr 15/75, 77; Nahl 16/11,

13, 65, 67, 69; Enbiyâ 21/84; Hacc 22/46; Mü’minûn 23/30; Furkân 25/37; Şu‘arâ 26/8, 67, 103, 121, 139, 158, 174, 190; Neml

27/52; ‘Ankebût 29/15, 24, 35, 44; Sebe’ 34/9, 19; Sâffât 37/75-78, 119, 129; Sâd 38/43, 49; Zufruf 43/56; Zâriyât 51/37; Kamer

54/15; Hâkka 69/11-12; Nâzi‘ât 79/25-26. 143 Mehmet Sait Şimşek, Kur’ân Kıssalarına Giriş, Yöneliş Yay., İstanbul 1993, s. 79.

Page 19: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

ilâhî mesaja olumlu cevap verenler neticede kazanmakta, olumsuz cevap verenler ise

kaybetmektedirler. Uzun insanlık tarihinde; ateşin Hz. İbrâhîm’i (s) yakmaması,144 Nûh

kavminin helaki,145 Hz. Ya‘kûb’un (s) sabırla Allah’a sığınması,146 firavunun hazin sonu,147

Hz. Eyyûb’un (s) sabrı148 gibi olaylar bu hakikati gözler önüne sermektedir.

Yine Kur’ân’da belirtildiğine göre insan, Yüce Allah’ın (cc) geceyi, gündüzü, güneşi,

ayı ve yıldızı insanların hizmetine sunmuş olmasından,149 ölü toprağın Yüce Allah tarafından

gökten indirilen su ile hayat bulmasından,150 bazı hayvanların süt üretmesinden,151 hurma ve

üzüm meyvelerinden hem içki hem de güzel bir rızık elde edilmesinden,152 arının şifa

kaynağı balı yapmasından153 ve insanların dil ve renklerinin farklı olmasından154 ders

çıkarmakla mükelleftir. Dolayısıyla kaynak, etrafında yaşanmakta olan her bir hadise

üzerinde gereği gibi düşünecek, gerekli dersleri çıkaracak, iletişim kurduğu insanların da

aynı duyarlılığa sahip olmaları adına onlara yol gösterecektir.

3.1.9.2. Alıcı Açısından Kur’ân ve Sünnet’te İletişim Esasları

- Alıcı, önyargılı olmamalıdır. Sözlükte “bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart,

olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin hüküm,

peşin fikir”155 anlamına gelen önyargı, sağlıklı bir iletişimi engelleyen en önemli

etkenlerdendir. Bu bağlamda, Yüce Allah’ın (cc) gönderdiği ilâhî mesajı inkâr edenlerin

önyargılı tutumları Kur’ân’da şu şekilde ifade edilmektedir: “Onlara, ‘Allah’ın dinine uyun’

denildiğinde, ‘Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!’ derler. Peki ama

ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna

uyacaklar)?156 Şeytan onları alevli bir ateşin azabına çağırmış olsa da mı (ona uyacaklar)?157

(İnkâr edenleri imana çağıran Peygamber ile) inkâr edenlerin durumu, bağırıp çağırmaktan

başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar

sağırdırlar (gerçekleri işitmezler), dilsizdirler (gerçekleri konuşmazlar), kördürler (gerçekleri

görmezler). Bundan dolayı da anlamazlar.158 Küfre sapanlara gelince, onları uyarsan da

uyarmasan da onlar için birdir. İnanmazlar. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını

mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap söz

konusudur.159”

İnsan, daha ziyade hakkında az bilgi sahibi olduğu konularda önyargılı hareket eder.

İyi bildiği konularda önyargıya ihtiyaç duymaz. Dolayısıyla önyargıları aşmak oldukça

144 Enbiyâ 21/69. 145 Hûd 11/42-45; ‘Ankebût 29/14; Tahrîm 66/10. 146 Yûsuf 12/18. 147 Yûnus10/92; Zuhruf 43/55-56. 148 Enbiyâ21/83-84; Sâd 38/41-43. 149 Nahl 16/12. 150 Nahl 16/65. 151 Nahl 16/66. 152 Nahl 16/67. 153 Nahl 16/68-69. 154 Rûm 30/22. 155 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 1856. 156 Bakara 2/170. 157 Lukmân 31/21. 158 Bakara 2/171. 159 Bakara 2/6-7.

Page 20: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

zordur. Bu sebeple ancak, bireyin bilgi potansiyelindeki artışa ve önyargılı olunan konularda

yapılacak sağlıklı bir araştırmaya bağlı olarak aşılabilir.

Herhangi bir mesaja karşı önyargılı olan insanın tutum ve davranışlarında bazı

tutarsızlıklar görülebilir. Hatta önyargılı kişi, kaynağa karşı, insanî ve ahlâkî değerleri göz

ardı eden bazı ölçüsüz davranışlarda bile bulunabilir. Bu olumsuzlukları bertaraf etmenin

yolu ise, hangi konuda olursa olsun, önyargılardan kurtulmak, meseleleri sükûnetle

karşılayıp aklıselim ile değerlendirmektir.

- Alıcı, mesajı dinlemeli ve sözün en güzeline tabi olmalıdır. Bu, Kur’ân’ın bir emridir. Bu

çerçevede Yüce Allah (cc), “Kur’ân okunduğunda ona kulak verin ve sesinizi kesin ki, size

merhamet edilsin!”160 buyurmaktadır. Yine Kur’ân’da, Yüce Allah’ın, ilâhî mesajı, sözün en

güzeli olarak indirdiği161 ve akıl sahiplerinin her sözü dinlemekle birlikte onun en güzeline,

yani Kur’ân’a tabi oldukları162 beyan edilmektedir. Bu doğrultuda, herhangi bir söz, nasihat

ya da fikri hiç dinlememek veya sözü edilen söz, fikir ve nasihatten kaçmak doğru değildir.

Zira Kur’ân, öğüt ve uyarıları dinlemeyip onlardan kaçanları aslandan kaçan yaban

eşeklerine benzetmektedir.163 Dolayısıyla bu prensipler, insanlara ilâhî mesajı pürdikkat

dinlemeyi, onu anlayıp evrensel ilkelerine tabi olmayı emretmesinin yanı sıra, bir söz, bir

düşünce veya bir inançla karşılaştığında öncelikle ilgili söz, düşünce ya da inanç ilkelerini iyi

bir şekilde dinlemeyi, anlamaya çalışmayı, şayet doğru ise tabi olmayı, yanlış ise terk etmeyi

salık vermektedir.

- Alıcı, aklını kullanmalıdır. Sözlükte, “düşünme, anlama ve kavrama gücü”164 anlamına

gelen akıl, Yüce Allah’ın insana lütfettiği en büyük nimettir. Bu nimet sayesinde insan iyi ile

kötüyü, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt eder. Bu öneminden dolayı İslâm, akla büyük

önem vermektedir. Bu kapsamda Kur’ân, “Akletmez misiniz? Düşünmez misiniz?”165 gibi

ifadelerle aklı kullanmayı emretmekte, aklını kullanmayanları canlıların en kötüsü olarak

tanımlamaktadır.166

- Alıcı, mesaja karşı sorgulayıcı bir tutum takınmalıdır. Bu bağlamda insan, Kur’ân âyetleri

hariç, hangi söz, düşünce veya inanç olursa olsun, onu dinlerken, “mutlaka doğrudur”

yaklaşımıyla ve teslimiyetçi bir anlayışla hareket etmemelidir. Kur’ân âyetleri hakkında

yapılan yorumlar söz konusu olduğunda da alıcı, “acaba müfessir bu yorumlarında isabet

etmiş midir?” diye sorgulamalıdır. Unutmamak gerekir ki, insanlık tarihinin en sorgulayıcı

insanları, Yüce Allah’ın (cc) elçileridir. Zira onlar, ilâhî mesajı tebliğ ettikleri insanlara,

üzerlerinde bulundukları inanç anlayışının yanlışlığını hiç çekinmeden ve korkmadan

söylemişler; bu istikamette, kendilerini Yüce Allah’ın dosdoğru yoluna davet etmişler,

davete olumsuz cevap verenlerle mücadele etmişler, hatta onlarla savaşmışlardır.167

160 A‘râf 7/204. 161 Zümer 39/23. 162 Zümer 39/18. 163 Müddessir 74/49-51. 164 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 62. 165 Bakara 2/44, 73, 76, 242; Âl-i ‘Imrân 3/65, 118; Yâsîn 36/62, 68; v.dğr. 166 Enfâl 8/22. 167 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, ss. 136-137.

Page 21: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

- Alıcı, kibirlenmemelidir. Sözlükte “kendini beğenme, başkalarından üstün tutma,

büyüklenme, bencillik, gurur”168 anlamlarına gelen kibir, “insanın kendini dev aynasında

görmesi169, başkalarına karşı büyüklük iddiasıyla kendini farklı gösterme hırsı170” demektir.

Kibir, İslâm dininde hoş karşılanmayan bir haslettir. Zira Yüce Allah’ın en güzel şekilde

yarattığı bütün insanlar, insan olmaları bakımından birbirlerinden üstün veya aşağı

değildirler. Yani kişi, doğuştan imtiyazlı ya da mahrum değildir. “Elbette Allah katında en

üstününüz, O’na karşı sorumluluk bilinci en güçlü olanınız/O’nun ilâhî mesajına en duyarlı

olanınızdır”171 âyetinde de ifade edildiği üzere farklılık ve üstünlük, ancak Yüce Allah’a karşı

sorumluluğunu yerine getirebilme, kulluk görevlerini daha iyi ifa edebilme ve O’nun

âyetlerine duyarlılık gösterme ile mümkündür. Bu nedenle insanın dünyada elde ettiği

birtakım geçici imkânlar yüzünden öteki karşısında kendisini üstün görüp kibirlenmesi, hem

Yüce Allah (cc) hem de kul nezdinde yerilen bir davranıştır. Bu konuda Kur’ân’da,

“Âyetlerimiz kendisine okunduğunda, sanki kulaklarında bir sağırlık varmış da onu hiç

duymamış gibi büyüklenerek yüz çevirene, acıklı bir azabı müjdele!”172 tehditleri yer

almaktadır. Hz. Peygamber (s) de “Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse

cennete giremeyecektir”173 ifadesiyle, kibrin ne denli büyük bir günah olduğunu

belirtmektedir.

İnsanlık tarihi, kibri yüzünden büyüklük taslayan ve bu yüzden dünya ve ahirette

kaybedenlerle doludur. Bu çerçevede İblîs, Hz. Âdem’in yaratılması üzerine bütün

meleklerin emre amade olup secdeye kapandığı bir platformda Yüce Allah’ın, “Sana

emrettiğim zaman seni emre amade olmaktan alıkoyan neydi?”sorusuna “Ben (Âdem)’den

üstünüm: (Zira) beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın!”174 cevabını vermiş ve

yaratılış hammaddesini öne sürerek üstünlük taslamış ve kibirlenmiştir. Yine Hz. Nûh’un (s)

kavminin ileri gelenleri, “Ne yani, toplumun en düşüklerinin sana tabi olduğunu bile bile

sana inanalım mı?”175 diyerek kaybedenlerden olmuşlardır. Hz. Hûd’un (s) uyarılarına karşı,

“Bizden daha güçlü kim var”176 cevabını veren ‘Âd kavminin durumu da diğerlerinden farklı

değildir. Hz. Mûsâ’nın (s) çağrılarına karşı, “Ey ulusum! Mısır’ın hâkimiyeti bana ait değil

mi? Bütün bu akarsular (ayağımın) altından akmıyor mu? Ne yani, bunu da mı

görmüyorsunuz? Yoksa, ne demek istediğini bile açık seçik anlatamayan şu değersiz

adamdan daha iyi değil miyim? Hem, neden ona altın künyeler bahşedilmemiş ya da

beraberinde saf saf dizili melekler gelmemiş?”177 yanıtını veren firavun da kibrinin kurbanı

olmuştur. Bu dramatik hadiseler, kibirlenenlerin daha baştan kaybetmeye mahkûm

olduklarının göstergesidir. Bu nedenle iletişim esnasında alıcı, kendi sosyal, siyasi ve

168 Akalın v.dğr., Türkçe Sözlük, s. 1439. 169 Toshihiko İzutsu, Kur’ân’da Dinî ve Ahlâkî Kavramlar, çev. Selahattin Ayaz, Pınar Yay., İstanbul 1991, ss. 193-195. 170 Kırca, Kur’ân-ı Kerîm’de Fen Bilimleri, s. 377. 171 Hucurât 49/13. 172 Lukmân 31/7. 173 Müslim, “Îmân”, 39. 174 A‘râf 7/12; Sâd 38/76. 175 Hûd 11/27; Şu‘arâ 26/111. 176 Fussılet 41/15. 177 A‘râf 7/137, 146; Yûnus 10/75; Mü’minûn 23/46; Neml 27/14; Kasas 28/38-39; ‘Ankebût 29/39; Mü’min 40/36-37; Zuhruf

43/51-53.

Page 22: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

ekonomik statüsünü ve bilgi düzeyini bir tarafa bırakarak, kaynağı can kulağıyla dinlemeli,

söylenenleri iyice anlamaya çalışmalı ve muhatabı hafife alma gibi bir hataya düşmemelidir.

Öte yandan kibirli birey, kendisi dışındaki insanlarla tamamen ben merkezli bir

yaklaşım içerisindedir. O, başkalarının bilgilerini önemsemez; kendi bilgisinin kendisine

yettiğinden dem vurur. O, sürekli olarak kendini herkesten üstün kılma, olduğundan daha

büyük, daha kuvvetli gösterme çabasındadır. Onun yürümesinde, konuşmasında ve oturup

kalkmasında hep bir sunilik vardır.178 Bu yüzden bütün faaliyetlerini ve diğer insanlarla

ilişkilerini hep kendi amacına uygun olarak düzenlemek ister.179

- Alıcı, kesin bilgi sahibi olmadan bir kanaatte bulunmamalıdır. Bazen insan, hakkında kesin

bilgi sahibi olmadığı bir konuda, kendi zannına göre davranır ve bu doğrultuda bazı sözler

sarf eder. Bu durum, telafisi imkânsız sonuçlar doğurabilir. Zira sözlükte “sanı” anlamına

gelen zann kelimesi, Kur’ân’da 69 defa geçmekte180 ve çokanlamlı bir kavram olarak, “kesin

bilgi, kesin olarak inanmak, kesin olmayan bilgi, zan, sanı, tahmin, vehim, kanaat, görüş,

zannetmek, tahmin etmek, vehmetmek, derin şüphe içinde olmak, çelişkili düşünceye sahip

olmak”181 manalarında kullanılmaktadır. Söz konusu kelimenin “kesin bilgi, kesin olarak

inanmak” anlamları bağlamında sağlıklı bir beyanda bulunmak mümkün iken, diğer

anlamları doğrultusunda böyle bir imkân yoktur. Bu istikamette Kur’ân, insanı kesin bilgiye

dayanmayan zanla bir yargıda bulunmaktan, bu yolla bir inanç sistemi oluşturmaktan182 ve

başkaları hakkında bir kanaat ortaya koymaktan183 men etmektedir. Hatta Kur’ân, herhangi

bir fasık, bir kişi veya grup hakkında bir haber getirdiğinde, bu haberin doğruluğunun

araştırılmasının zorunlu olduğunu, aksi takdirde kişi veya gruba karşı haksızlık edilmiş

olabileceğini beyan etmektedir. Bu nedenle alıcı, duyduğu her şeyi akıl, kaynak ve sıhhat

süzgecinden geçirmekle ve doğruluğundan emin olduktan sonra üzerine hüküm bina

etmekle mükelleftir.

3.1.10. Hz. Peygamber ve İletişim

Hz. Peygamber (s), risalet görevi süresince insanlarla sürekli iletişim halinde olmuş ve

tek başına başlatmış olduğu tevhîd mücadelesinde binleri, on binleri etrafında toplamayı

başarmıştır. Kuşkusuz onun muhatap olduğu insanların, daha önceki inançlarından

vazgeçip İslâm’ı seçmeleri kolay olmamıştır. Bu çerçevede Hz. Peygamber’in (s) muhatapları

ikna eden iletişim anlayışında öne çıkan temel hususlar şunlardır:

- İletişimde beden dilini çok iyi kullanmak.

- İletişimde samimi ve mütevazı davranmak.

- İletişimde kısa, öz ve etkileyici konuşmak.

- İletişimde güzel sözler sarf etmek, kırıcı ve kaba olmaktan kaçınmak.

- İletişimde mesajın daha iyi anlaşılması için çarpıcı benzetmeler yapmak.

178 Peker, Din Psikolojisi, s. 106. 179 Ebû Hâmid Muhammed Gazzâlî, İhyâ-u ‘Ulûmi’d-Dîn, trc. Ahmet Serdaroğlu, Bedir Yay., İstanbul ty., c. III, s. 262. 180 ‘Abdu’l-Bâkî, el-Mu‘cemu’l-Müfehras, ss. 539-540. 181 Isfehânî, Müfradât, ss. 539-540; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, c. VIII, ss. 271-273; Cürcânî, et-Ta‘rîfât, s. 147. Kur’ân’da zann

kavramı hakkında geniş bilgi için bkz. Mustafa Kara, “Kur’ân’da Zann Kavramı”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

2011/1, c. 10, sayı: 19, ss. 193-220. 182 En ‘âm 6/116, 149; Yûnus 10/36. 183 Hucurât 49/12.

Page 23: 3.1.6. İletişim Kavramı · 2020-02-06 · 3.1.6.İletişim Kavramı İletişim kavramının pek çok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır İletişim, “duygu,

- İletişimde alıcıların özelliklerini dikkate almak.

- İletişimde empati yapmak.

- İletişimde alıcıya değer vermek.

- İletişimde kolaylığı tercih etmek, zorlaştırmamak.

- İletişimde sabırlı olmak.

- İletişimde kızmamak, hoşgörülü davranmak.184

İşte Hz. Peygamber (s), Muhammedü’l-Emîn sıfatının yanı sıra söz konusu iletişim

anlayışıyla insanları ikna etmiş ve bu başarılı dönüşümü gerçekleştirmiştir.

184 Peker, İletişim ve Halkla İlişkiler, ss. 141-158.