6. aile hekimliği araştırma günleri bildiri...

26
Özetler 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri - Bölüm: I Aşağıda özetleri yer alan bildiriler 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri (AHAG) kapsamında, 6-9 Kasım 2014 tarihlerinde, Ankara’da sunulmuştur. Abstracts presented at the Sixth Family Medicine Resarch Days in 6-9 November 2014, Ankara, Turkey Türk Aile Hek Derg 2015; 19 (3): 134-171 © TAHUD 2015 Özetler | Abstracts doi:10.15511/tahd.15.02134 SB - 01 Marmara Üniversitesi EAH sağlık personeli dı- şındaki kadın çalışanların meme ve rahim ağzı kanseri hakkındaki bilgi ve tutumlarının değer- lendirilmesi: Bir eğitim müdahale çalışması Esra DURSUN 1 , Ahsen Aşikar TOLA 1 , Refia Sultan KAT - MER 1 , Yasir EMANET 1 , Serap ÇİFÇİLİ 2 1 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2 Marmara Üniversitesi Aile Hekimliği AD. Giriş ve Amaç: Dünya’da ve ülkemizde meme kanseri kadın- larda en sık görülen kanser olup 2008 yılı insidansı yüzbinde 41’dir. Serviks kanseri ise en sık görülen 10. kanserdir ve 2013 yılı insidansı 100000’de 3,9’dir. Bu iki kanserin de erken tanısının sağlanabileceği etkili tarama yöntemleri mevcuttur ve gerek ulusal gerekse uluslararası tarama kılavuzlarında önerilme- ktedir ancak tarama uygulamalarının başarısı hedef popülasyo- nun bilinçlendirilmesi ile mümkündür. Bu alanda yapılan eğitim çalışmalarının etkili olduğu görülmüştür. Bu çalışmada hastane- mizde çalışan sağlık dışı personele meme ve serviks kanseri ve bunların erken tanı yöntemleri hakkında verilecek eğitimin bu iki kanserden korunmak konusundaki bilgi ve davranışları üzerinde etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Marmara Üniversitesi Hastanesinde çalışan sağlık per- soneli olmayan üreme çağındaki kadınlar duyurular aracılığı ile eğitime çağrılmıştır. Etkileşimli, yetişkin eğitim ilkelerine uy- gun, maket ve bilgilendirici kartlar ile desteklenmiş, yaklaşık bir saatlik tek seanstan oluşan bir eğitim uygulanmıştır. Eğitim ön- cesinde meme ve rahim ağzı kanseriyle ilgili bilgi ve tutumlarını değerlendirmek amacıyla katılımcılara gözlem altında anket formları uygulanmıştır. Aynı hastanede çalışan ancak eğitime katılmamış kadınlar kontrol grubu olarak alınmıştır. Eğitimden yaklaşık bir ay sonra her iki gruptaki katılımcılar telefon ile arana- rak eğitim sonrası bilgi ve tutumlarını ölçmek amacıyla seçilmiş sorular sorulmuştur. Elde edilen veriler SPSS v.20 programında analiz edilmiştir. Bulgular: Olgu grubunun yaş ortalaması 36.8 (±8,00), kontrol grubunun ise 31.9 (±7.8), (p:0.004) dur. Eğitim öncesinde elle meme muayenesi yapmış olmak açısından her iki grup arasına bir fark yoktu.. Eğitim sonrasındaki verilere göre ise olgu grubu- nun%92.9 (n:39) kendi kendine meme muayenesi yapmış olduğunu belirtirken kontrol grubunda bu oran %47.5(n:19)’tir(p<0.001). Eğitim sonrasında olgu grubunun %38.1’i (16) son bir ay içinde Pap smear yaptırmıştır. Kontrol grubunda ise hiçbir katılımcı bu süre içinde bu testi yaptırmamıştır. Eğitim sonrasında olgu grubu- nun %61.9(n:26)’sı elle meme muayenesi yöntemini başkalarına öğretirken, kontrol grubunun %2.4(n:1)’ü bildiklerini başkalarına anlatmıştır(p<0.01). Sonuç: Çalışmamızda uygulamalı eğitimin katılımcıların bilgi ve tutumlarında olumlu bir gelişmeye neden olduğu gözlenmiştir. Tartışma soruları: 1. Eğitimin kalıcılığını sağlamak için ne tür uygulamalarda bu- lunulabilir? SB - 02 Spontan düşüklere etki eden sosyokültürel faktör- ler: Olgu kontrol tipinde bir alan araştırması Binali ÇATAK 1 , Can ÖNER 2 , Sevinç SÜTLÜ 3 , Ahmet KILINÇ 3 1 Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD. 2 İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD. 3 Burdur Halk Sağlığı Müdürlüğü, Giriş ve Amaç: Spontan düşükler gebelik sırasında sık kar- şılaşılan problemlerdendir. Yapılan tahminlere göre klinik olarak fark edilmiş gebeliklerin yaklaşık %15’i erken gebelik dönemler- inde spontan düşüklerle sonlanmaktadır. Spontan düşüklerin Sözlü Bildiriler (SB-01 — SB-62) 134 Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

Upload: lylien

Post on 02-Mar-2019

226 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Özetler

6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri - Bölüm: I

Aşağıda özetleri yer alan bildiriler 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri (AHAG) kapsamında, 6-9 Kasım 2014 tarihlerinde, Ankara’da sunulmuştur.

Abstracts presented at the Sixth Family Medicine Resarch Days in 6-9 November 2014, Ankara, Turkey

Türk Aile Hek Derg 2015; 19 (3): 134-171 © TAHUD 2015

Özetler | Abstracts doi:10.15511/tahd.15.02134

SB - 01Marmara Üniversitesi EAH sağlık personeli dı- şındaki kadın çalışanların meme ve rahim ağzı kanseri hakkındaki bilgi ve tutumlarının değer-lendirilmesi: Bir eğitim müdahale çalışmasıEsra DURSUN1, Ahsen Aşikar TOLA1, Refia Sultan KAT-MER1, Yasir EMANET1, Serap ÇİFÇİLİ2

1 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2 Marmara Üniversitesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Dünya’da ve ülkemizde meme kanseri kadın-larda en sık görülen kanser olup 2008 yılı insidansı yüzbinde 41’dir. Serviks kanseri ise en sık görülen 10. kanserdir ve 2013 yılı insidansı 100000’de 3,9’dir. Bu iki kanserin de erken tanısının sağlanabileceği etkili tarama yöntemleri mevcuttur ve gerek ulusal gerekse uluslararası tarama kılavuzlarında önerilme-ktedir ancak tarama uygulamalarının başarısı hedef popülasyo-nun bilinçlendirilmesi ile mümkündür. Bu alanda yapılan eğitim çalışmalarının etkili olduğu görülmüştür. Bu çalışmada hastane-mizde çalışan sağlık dışı personele meme ve serviks kanseri ve bunların erken tanı yöntemleri hakkında verilecek eğitimin bu iki kanserden korunmak konusundaki bilgi ve davranışları üzerinde etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Marmara Üniversitesi Hastanesinde çalışan sağlık per-soneli olmayan üreme çağındaki kadınlar duyurular aracılığı ile eğitime çağrılmıştır. Etkileşimli, yetişkin eğitim ilkelerine uy-gun, maket ve bilgilendirici kartlar ile desteklenmiş, yaklaşık bir saatlik tek seanstan oluşan bir eğitim uygulanmıştır. Eğitim ön-cesinde meme ve rahim ağzı kanseriyle ilgili bilgi ve tutumlarını değerlendirmek amacıyla katılımcılara gözlem altında anket formları uygulanmıştır. Aynı hastanede çalışan ancak eğitime katılmamış kadınlar kontrol grubu olarak alınmıştır. Eğitimden yaklaşık bir ay sonra her iki gruptaki katılımcılar telefon ile arana-rak eğitim sonrası bilgi ve tutumlarını ölçmek amacıyla seçilmiş

sorular sorulmuştur. Elde edilen veriler SPSS v.20 programında analiz edilmiştir.

Bulgular: Olgu grubunun yaş ortalaması 36.8 (±8,00), kontrol grubunun ise 31.9 (±7.8), (p:0.004) dur. Eğitim öncesinde elle meme muayenesi yapmış olmak açısından her iki grup arasına bir fark yoktu.. Eğitim sonrasındaki verilere göre ise olgu grubu-nun%92.9 (n:39) kendi kendine meme muayenesi yapmış olduğunu belirtirken kontrol grubunda bu oran %47.5(n:19)’tir(p<0.001). Eğitim sonrasında olgu grubunun %38.1’i (16) son bir ay içinde Pap smear yaptırmıştır. Kontrol grubunda ise hiçbir katılımcı bu süre içinde bu testi yaptırmamıştır. Eğitim sonrasında olgu grubu-nun %61.9(n:26)’sı elle meme muayenesi yöntemini başkalarına öğretirken, kontrol grubunun %2.4(n:1)’ü bildiklerini başkalarına anlatmıştır(p<0.01).

Sonuç: Çalışmamızda uygulamalı eğitimin katılımcıların bilgi ve tutumlarında olumlu bir gelişmeye neden olduğu gözlenmiştir.

Tartışma soruları:1. Eğitimin kalıcılığını sağlamak için ne tür uygulamalarda bu-lunulabilir?

SB - 02Spontan düşüklere etki eden sosyokültürel faktör-ler: Olgu kontrol tipinde bir alan araştırmasıBinali ÇATAK1, Can ÖNER2, Sevinç SÜTLÜ3, Ahmet KILINÇ3

1 Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD. 2 İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.3 Burdur Halk Sağlığı Müdürlüğü,

Giriş ve Amaç: Spontan düşükler gebelik sırasında sık kar-şılaşılan problemlerdendir. Yapılan tahminlere göre klinik olarak fark edilmiş gebeliklerin yaklaşık %15’i erken gebelik dönemler-inde spontan düşüklerle sonlanmaktadır. Spontan düşüklerin

Sözlü Bildiriler(SB-01 — SB-62)

134Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

etiyolojisi ile ilgili yapılan çalışmalar maternal ve fetal tıbbi nedenler üzerine yoğunlaşmış olmakla beraber sosyokültürel ve ekonomik faktörlerin spontan düşükler üzerine etkileri olduğu gösteren çalışmalarda yapılmıştır. Toplum temelli olarak yürütül-en bu çalışmada hekim tarafından tanı konmuş gebeliklerin kendiliğinden düşükle sonuçlanmasına etki eden sosyal ve kül-türel faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Araştırma olgu kontrol tipinde yapılmıştır. Olgu grubu 1 Ocak- 31 Aralık 2011 tarihleri arasında hekim tarafından ge-belik tanısı konmuş ve gebelik izlemine alınmış, ancak 22 ge-belik haftasından önce kendiliğinden düşük yapmış 257 kadın oluşturmuştur. Kontrol grubu ise 22 hafta ve üzerindeki gebel-er oluşturmuştur. Her bir olguya karşılık iki kontrol alınmıştır. Araştırmanın verileri araştırmacılar tarafından hazırlanan veri toplama formu ile toplanmıştır. Araştırmanın bağımlı değişkeni spontan düşük, bağımsız değişkenleri kadının sosyodemografik, sosyoekonomik, sağlık özellikleri ve sağlık hizmet kullanımı ile ilgili faktörlerdir. Veriler SPSS 10,5 paket programında analiz edilmiştir. Analizlerde ki-kare ve Backward LR lojistik regresyon analizleri kullanılmıştır.

Bulgular: Yapılan çoklu analizlerde spontan düşükler 6 yıl ve daha fazla eğitim alan kadınlara göre 5 yıl ve daha az eğitimli kadınlarda 2,3 (CI: 1,7–3,3) kat, ilk 14 hafta içinde DÖB alan kadınlara göre, 14 hafta içinde DÖB almayan kadınlarda 2,1 (CI: 1,3-3,4) kat, çalışmayan kadınlara göre çalışan kadınlarda 2,2 (CI: 1,4-3,5) kat, fiziksel şiddet görmeyen kadınlara göre fiziksel şiddet gören kadınlarda 2,0 (CI: 1,2–3,2) kat daha fazla görül-mektedir.

Sonuç: Sonuç olarak 5 yıl ve daha az eğitim düzeyi, erken dönem-de DÖB almamak, kadının çalışması ve gebeliği sırasında fizik-sel şiddet görmesi spontan düşük açısından risk faktörü olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda gerek birinci basamak ve gerekse ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında gebelere yönelik sağlık hizmeti verilirken belirlenen risk faktörlerine sahip gebeler daha sık ve daha nitelikli izlenmelidir.

SB - 03

Ostomi açılan hastaların cinsel fonksiyonlarının yeterliliği ve benlik saygılarının değerlendirilmesiOnur ÖZTÜRK1, B. Murat YALÇIN2, Mustafa ÜNAL2, Kadir YILDIRIM3, Nuraydın ÖZLEM3

1 Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Birimi 2 Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tip Fakültesi Aile Hekimliği AD. 3 Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği

Giriş ve Amaç: İki insanın armoni eşliğinde beraberliklerini içeren; sosyal kurallar, değer yargıları ve tabularla belirlenmiş, biyolojik, psikolojik, sosyal yönleri olan, özel bir yaşantı olarak tanımlanan cinsellik, genel sağlığın ayrılmaz parçalarından birini oluşturmakta ve hem kadın hem erkek için önemli bir yasam alanı olarak değerlendirilmektedir. Bu kavram; yaş, eğitim düzeyi, gelir durumu, emosyonel durum, sosyal statü, sosyoekonomik durum ve sağlık durumu gibi birçok faktörden etkilenmektedir. Sağlık sorunu yaşayan bireylerin cinsellik alanında çok sayıda problem yaşadığı bildirilmektedir. Kronik hastalıkların birçoğunun bireyin beden imajını, benlik saygısını ve öz bakım gücünü etkileme-kte ve cinsel fonksiyon bozukluğuna neden olmaktadır. Cinsel fonksiyon bozukluğu, cinsel uyarıya karşı oluşan arzu, uyarılma, orgazm fazlarından biri veya birkaçının oluşmaması ve cinsel ilişki sırasında ağrı olması ile kişide belirgin sıkıntı ve kişilerarası ilişkilerde zorluk oluşması şeklinde tanımlanmaktadır. Endikas-yon ne olursa olsun, ostomi açılması bireyin fizyolojik, sosyal ve

psikolojik açıdan çeşitli sorunlar yaşamasına yol açar. Szczep-kowski (2002) yaptığı bir çalışmada psikolojik sorunlar arasında; beden algısının değişmesi, benlik saygısının azalması, cinsel işlevlerde bozulma, eş uyumunda sorunların ortaya çıkması ve başta depresyon olmak üzere çeşitli psikiyatrik bozuklukların yer aldığını göstermiştir. Bu araştırmada Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi (SEAH) Genel Cerrahi Kliniği’nce ostomi açılan hastaların cinsel fonksiyonlarının yeterliliği ve benlik saygılarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Çalışmada SEAH Genel Cerrahi Kliniği’nde daha önce ostomi açılmış hastalardan ulaşılabilinenler çalışma gru-bu olarak değerlendirilecek, kontrol grubunda ise eşit sayıda gönüllü sağlıklı erişkin ele alınacaktır. Olgulara konuyla ilgili olarak hazırlanan bir demografik değerlendirme formu, bir cin-sel fonksiyon ölçeği (Ereksiyon işlevi uluslararası soru formu veya Kadın cinsel fonksiyon indeksi) ve bir benlik saygısı anketi (Rosenberg benlik saygısı envanteri) yüz yüze görüşme yönte-mi ile uygulanacaktır. Anket verileri SPSS 15. 0 istatistik paket programı kullanılarak analiz edilecektir.

Bulgular: Çalışmada cinsel fonksiyon ölçek skorları, benlik saygısı anketi ve ostomi durumuyla kıyaslanacaktır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma soruları:1. Ostomili hastalarda cinsel fonksiyonların yeterliliğinin ve ben-lik saygısının araştırılmasında anketlere ek olarak hangi sorular sorulabilir?2. Bu çalışma neticesinde çalışmanın amacıyla ilintili olarak hangi konular açıklığa kavuşmayabilir?

SB - 04Diyafragma evantrasyonu ve torasik ektopik böb-rek birlikteliğiOnur ÖZTÜRK1, Yasin YILDIZ2, Banu Gülcan ÖKSÜZ2, Mahir İĞDE2, Murat İLERİ3

1 Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Birimi, 2 Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Has-talıkları Kliniği, 3 Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği,

Giriş ve Amaç: Diyafragma, inspirasyonun en önemli kasidır. Diyafragma evantrasyonu bütün diyafragmanın veya bir kısmının normal dışı nedenlerle yükselmesi olarak tanımlanır. Toraks yerleşimli böbrek ise çok nadir görülür ve genelde tesadüfen fark edilir. Çalışmamızda diyafragma evantrasyonu ve torasik ektopik böbrek birlikteliği mevcut olguyu sunuyoruz.

Yöntem: Çalışmada Ekim 2013’te çocuk acil servisine getirilen olgudan bahsedilmektedir.

Bulgular: Üç ay 21 günlük erkek hasta, 1 gündür devam eden hızlı nefes alıp vermesi, solunum sıkıntısı ve soluklaşması üzer-ine çocuk acil servise getirildi. Fizik incelemesinde genel durumu kötü, kalp atım hızı 156 vuru/dk, solunum sayısı 46/dk ve oksijen satürasyonu oda havasında %85 olarak tespit edildi. Çekilmeleri mevcuttu, her iki hemitoraks solunuma eşit katılmıyordu. Labo-ratuvar tetkiklerinde hemoglobin 11. 1 gr /dl, beyaz küre 15390/mm3, trombosit 609000/mm3, Serum elektrolitleri, böbrek fonksiyonları, transaminazları ve kan şekeri normal sınırlarda idi. Kan gazı tetkikinde ph: 7. 19, po2: 40. 4 mmHg, o2 sat: % 60. 8, PCO2 : 79. 3 mmHg, BE: 0. 3 mmol/L, HCO3: 29. 8 idi. PA akciğer grafisinde sol hemitoraksı hilus düzeyine kadar dol-

135

Özetler

duran barsak haustrasyonu imajı veren, diyafragma konturunun seçilemediği, kalp ve mediastende sağa deplasmana neden olan, sol üst kadran ve sol hemitoraksta devamlılık gösteren intesti-nal segment haustrasyonu izlendi. Radyoopak madde verilerek yapılan incelemede batın sol kadranda lokalize opak madde ile dolu intestinal segmentlerin sol hemitoraksı doldurarak medias-ten ve kalpte sağa deplasman yarattığı izlendi. Hasta diyafragma evantrasyonu tanısıyla pediatrik cerrahiye yönlendirildi. Ope-rasyon esnasında sol böbreğin retroperitoneal ve retroplevral olarak yerleştiği görüldü. Hastanın postoperatif üriner ultrasono-grafisinde sol böbrek dalağın superiorunda toraksta yerleşimli idi. Böbrek sintigrafisinde ise normal sınırlarda sağ böbrek, toraks içinde yerleşimli sol böbrek görüldü.

Sonuç: Bebeklik döneminde nefes darlığı ve takipnesi olan hastalarda diyafragma evantrasyonu ön tanısı da akla gelmelidir. Gerekli görülen vakalarda cerrahi müdahale tek seçenek olabilir. Çeşitli grafilerde mediastinal kitle tespit edilen evantrasyonlu hastalarda toraks yerleşimli böbrek bulunabileceği bilinmelidir.

Tartışma soruları:1. Mevcut olgunun ileriki süreçlerde büyüme gelişmesinin de- ğerlendirilmesi gerektiğinde hangi kriterlerden yararlanılma-lıdır?

SB - 05

Kronik hastalığı olan gebelerde obstrüktif uyku ap-nesi semptomlarının değerlendirilmesiYusuf AKYÜZ1, Mevlüt KARADUMAN1, Oktay SARI1, Ümit AYDOĞAN1, Yaşar Kemal AKPAK2, Uğur KESKİN3,1 GATA Eğitim Hastanesi Aile Hekimliği 2 Ankara Mevki Asker Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Servis Şefliği, 3 GATA Eğitim Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum,

Giriş ve Amaç: Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OUAS), erkeklerde %4 ve kadınlarda %2 sıklığında görüldüğü bildirilen, ancak büyük oranda tanı almadıkları tahmin edilen bir hastalıktır. OUAS, erken tanı konularak tedavi edilmediğinde gebede ve fetüste olumsuz sonuçlara yol açabilmektedir. Ancak, gebelerde gerçek OUAS sıklığı bilinmemekte olup OUAS ile kronik hastalık birlikteliğinin gebelerdeki etkilerini araştıran çalışma sayısı azdır. Bu çalışmada kronik hastalığı olan gebelerde obstrüktif uyku ap-nesi semptomlarının değerlendirilmesini amaçladık.

Yöntem: Araştırmamız 2013-2014 yılları arasında Gülhane As- keri Tıp Akademisi (GATA) ve Askeri Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilim Dalı polikliniğine başvuran kronik hastalığı olan gebeler (hasta grubu) ve sağlıklı gönüllü gebeler (kontrol grubu) üzerinde yapıldı. Çalışmaya kronik hastalığı olan 97 gebe ile 160 sağlıklı gebe dahil edildi. Katılımcılara sosyo-de-mografik özellikleri ve gebelik özelliklerini sorgulayan bir form ile OUAS riskini değerlendirmek için Epworth ölçeği ve Berlin anketi uygulandı.

Bulgular: Sağlıklı gebelerin %10-12,5’inin, kronik hastalığı olanların %34-45,4’ünün, tüm gebelerin %20,6-23,3’ünün OUAS açısından yüksek riske sahip olduğu, kronik hastalığı olan gebelerin sağlıklı gebelere göre istatistiksel olarak anlamlı düzey-de yüksek OUAS riskine sahip oldukları saptandı. Özellikle hi-pertansiyonu ve diyabeti olan gebelerde, OUAS riskinin anlamlı olarak yüksek olduğu tespit edildi.

Sonuç: Gebelikle ilişkili istenmeyen sonuçlara yol açabileceği bilinen OUAS, başta kronik hastalığı olanlar olmak üzere tüm ge-

belerde sorgulanmalıdır. OUAS olduğu tespit edilen gebeler ante-natal takiplerinde diyabet ve hipertansiyon açısından daha dikkatli takip edilmelidirler. Berlin anketi veya Epworth ölçeği gibi kolay, geçerlilik ve güvenilirliği kanıtlanmış anketlerle, birinci basamak sağlık hizmeti veren kurumlarda OUAS açısından riskli olan ge-beler tespit edilerek polisomnografi için uyku laboratuvarına yön-lendirilmeli ve erken tanıları sağlanmalıdır.

SB - 06

Çukurova Üniversitesi doktora öğrencilerinin sağlıklı davranış biçimlerinin değerlendirilmesiEmine KÜPELİ1, Nafiz BOZDEMİR1,1 Çukurova Üniversitesi, Tıp Fak.,

Giriş ve Amaç: Bireylerin yaşam biçimleri hem yaşam kalites-ini hem de yaşam süresini etkilemektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tahminlerine göre gelişmiş ülkelerdeki ölümlerin %70-80’inin, gelişmekte olan ülkelerdeki ölümlerin %40-50’sinin nedeni, yaşam biçimine bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklardır. Bu durum hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesinde en önemli etken olan yaşam şekillerinin geliştirilmesine yönelik uygulamaların önemini ortaya çıkarmaktadır. Ülkemizde koroner kalp hastalıkları ve hipertansiyon ölüm nedenleri arasında birinci sıradadır. Bu ölümlerin önlenmesinde sağlıklı yaşam biçiminin önemi büyüktür. Ülkemizde genellikle hastalık ortaya çıktıktan sonra sekonder korunma olarak beslenme ve egzersize yönelik davranış değişikliği görülmektedir. Buradan hareketle, sağlıklı yaşam biçimi davranışlarıyla hastalık ortaya çıkmadan, sağlığı korumak (primer korunma), sağlıklı bir toplumun oluşmasında önemli bir adımdır. Bunun için, toplumda, algılanan risk deği-şikliği olmadan mevcut sağlıklı durumun korunması ve sürdürül-mesi için sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının öneminin fark edilmesi gerekir.

Yöntem: Araştırma kesitsel tipte tanımlayıcı bir araştırmadır. Araştırma evrenimizi 2014-2015 eğitim yılında Çukurova üni-versitesinde bulunan Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü doktora öğrencileri ve Çukurova Üniver-sitesi Balcalı Hastanesinde çalışan tıpta uzmanlık eğitimi alan araştırma görevlileri oluşturacaktır. Haziran 2014 tarihinde; Fen bilimleri enstitüsünde 918, Sosyal bilimler enstitüsünde 385, Sağlık bilimleri enstitüsünde 111 doktora öğrencisi olduğu tespit edildi. Çukurova üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesinde çalışan araştırma görevlileri sayısı 252 olarak belirlendi. Lisans üstü eğitim alan öğrenciler toplamda 1666 kişi idi. Örneklem büyüklüğü epi info 7 istatistik programı aracılığı ile belirlendi. Bu evrenden küme örneklem yöntemi ile 882 doktora öğrencisi belirlenerek araştırma grubunu oluşturacaktır. Katılımcılara 2 bölümden oluşan bir anket uygulanacaktır. Birinci bölümde de-mografik bilgiler, ikinci bölümde “Sağlıklı yaşam biçimi dav-ranışları ölçeği II” doldurulacaktır Toplanan veriler SPSS istatis-tik programı aracılığı ile tanımlayıcı ve analitik veri analizleri yapılacaktır.

Bulgular: Sağlık eğitimi alan araştırma görevlileri ile sağlık eğitimi almayan doktora öğrencilerinin sağlıklı yaşam biçimi davranışları değerlendirilecektir.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma soruları:1. Anket uygulaması nasıl olmalı?(yüz-yüze,mail vb.), 2. Çalışmada örneklem seçimi uygun mudur? Yeterli örneklem sayısı ne olmalı? 3. Bulguların değerlendirilmesi ve istatiksel analiz için ek öneri var mı?

136Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

137

SB - 07 Lise çağındaki öğrencilerde kadınlık algısı ve şiddet eğilimleriTuğba ONAT1, Candan K. ÇOPURLAR1, Dilek GÜLDAL1,1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Kadına yönelik şiddet; fiziksel, psikolojik, cin-sel, sosyal, siyasal, vb pek çok şekilde kadına karşı uygulanan şiddettir. Geçmişten gelen evrensel bir sorun olup aynı zamanda bir insan hakları ihlalidir. (Kadına Yönelik Şiddet Algısı Kitabı, 2013) Kadınlar için temel bir sorun olan şiddetin; nedenlerinin ortaya konması ve bu nedenlere yönelik çözümler üretilmesi gerekmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2005 yılında yaptığı global çalışmanın sonucunda kadınların %35’inin şiddet gördüğü belirlenmiştir (WHO, Violence Against Women, 2013). Kadına şiddetin cinayet veya intihar gibi fatal sonuçları olabilir. Uygula-nan fiziksel şiddet sonucunda bireylerin yaralanması ile sonuçlana-bilir. Buna ek olarak, cinsel şiddetin sonucunda gebelik, gebelikle ilişkili düşükler, jinekolojik problemler ve HIV gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklar görülebilir. Kadına şiddetin sorumlularının büyük çoğunluğunun erkekler olduğu görülmüştür. Aile içi şiddete başvurduğunu söyleyen erkeklerin %40,2’sinin eşine, %40,7’sinin çocuklarına uyguladığı belirlenmiştir. Bu erkeklerle görüşme yapılarak nedeni sorulduğunda en çok alınan yanıt “ter-biye amaçlı” uyguladıkları yönündedir ve yine aynı araştırmada erkeklerin %18.1’inin “Erkek evin reisidir, gerektiğinde şiddet uygulayabilir.” şeklinde düşündüğü öğrenilmiştir(Kadına Yöne-lik Şiddet Algısı-Kadın ve Erkek Bakış Açılarıyla, Dolunay ŞENOL, Sıtkı YILDIZ. Mutlu Çocuklar Derneği Yayınları, An-kara: 2013). Araştırmada bireylerin sosyodemografik özellikler-ini inceleyen bir anket, Kadına yönelik tutum ölçeği ve Şiddete eğilim ölçeği kullanılması planlanmaktadır.

Yöntem: Kesitsel tanımlayıcı çalışma planlanmıştır. İzmir ili içer-isindeki lise isim listesi alınıp rastgele küme örneklem yöntemi ile 16 okul seçilip bu okullarda lise dört dönem öğrencilerine yine rast gele seçilen bir sınıfa anketler uygulanacaktır. Araştırmada 3 ayrı anket çalışması yapılması planlanmaktadır. Bunlardan birin-cisi; bireylerin sosyodemografik özelliklerini inceleyen bir an-ket, ikincisi bireylerin kadına yönelik tutumlarını ölçen bir ölçek (Attitudes toward women scale), bir diğeri ise bireylerin şiddete eğilim düzeylerini ölçüldüğü bir ölçektir(Şiddete eğilim ölçeği).

Bulgular: Kadına yönelik şiddet, toplum içinde görülen şiddet türlerinin en önemlilerinden biridir. Çalışmalarda kadına psikolo-jik, cinsel, fiziksel ve sosyal birçok yönden şiddet uygulandığı görülmüştür. Şiddetin neden çalışmaları yanında sonuçları üz-erinde de durulmuş ve cinayet, intihar, ölüm gibi çok ciddi sonuçlara neden olduğu görülmüştür.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır

Tartışma soruları:1. Lise öğrencilerinin kadına yönelik tutumu nedir?2. Şiddete eğilim düzeylerinin ölçülmesi sonucu davranış deği-şikliği oluşturabilecek müdahaleler yapılabilir mi?

SB - 08Sigara bırakma sonrası ağızda kronik aft izlenen bir olguOnur ÖZTÜRK1, Gülşah ÖZTÜRK2, Mustafa ÜNAL2, B. Murat YALÇIN2

1 Samsun Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Birimi,

2 Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Ana-bilim Dalı,

Giriş ve Amaç: Sigara bırakımı sonrası medikal takibin önemi-nin vurgulanması amaçlanmıştır.

Yöntem: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile He- kimliği Sigara Bıraktırma Polikliniğine Nisan 2012’de değer-lendirilmiştir.

Bulgular: 35 yaşında erkek hasta,evli,güvenlik görevlisi olarak çalışmakta. İlk görüşmede 18 yıldır sigara içen hastanın (paket/yıl 19,5) Fagerstrom Nikotin Bağımlılık Testinden aldığı skor 9 puan olarak değerlendirildi. Hasta daha önce iki kez sigara kendiliğinden bırakma girişiminde bulunduğunu (ilk bırakma süresi 9, ikincisi 6 ay sürmüş) iki girişiminin de ağızda aft oluşması nedeniyle sonlandırdığını belirtti. Hastanın fizik bakısında ta= 125/85 mmHg, nabız=80/dak., Boy=167 cm, kilo=79 kg, BKİ=28,3 kg/m2, bel çevresi=102 cm olarak saptandı. Hastanın diş sayısı eksikti, ağız mukozası ve oral kavitede başka bir patolo-jiye rastlanmadı. Diğer sistem bakıları doğaldı. Hastanın yapılan kan tetkikleri (Vit b12 ve Vit b6 dâhil) normaldi. Hastaya motivasyonel görüşme ile bazı yaşam tarzı değişikliği önerilerinde bulunuldu. Bupropion, ilk üç gün için 1x1 ve son-rasında 2x1 dozdan başlandı. Beraberinde hastaya Dodex gar-gara 2x1 iki ay süre ile önerildi. Hasta polikliniğimize geldik-ten yaklaşık 14 gün sonra sigarayı bıraktı. İkinci ayda Dodex’i kullanmayı bıraktı ve ilk üç ay takipte yapılan rutin fizik bakı ve sorgularda herhangi bir oral problem saptanmadı. Sigaranın bırakılmasından sonraki altıncı ayda şiddetli ağız ağrısı ile tekrar başvuran hastanın dili üzerinde ve alt damağında yaklaşık 1 cm çaplı hiperemik ve eksüdalı multiple lezyonlar izlendi. Hastanın kan tetkikleri (Zn+, Vit b12 ve Vit b6 dâhil) bu kez de normal olarak izlendi. Hastaya Dodex kürü başlandı ve iki hafta sonra lezyonlarda azalma izlendi. Aftlar üç hafta içinde ortadan kalktı. Hastaya yaptırılan peterji testi negatif izlendi. Hasta sonrasında polikliniğe iki yıl içinde 4 kez daha ağızda ağrı ve aft şikâyeti ile başvurdu. Hastaya bu şikâyetleri için Zn+, Dodex kürü ver-ildi ve ortalama iki haftada lezyonlarda azalma izlendi. Son başvurusunda oral lezyonlar nedeniyle artık yemek yiyemediğini belirten hastaya yemek öncesi Anestol pomad, Dodex gargara ve Nikotin sakızı (3x1 2 mg) başlandı.

Sonuç: Hasta takiptedir ve sigara içmemektedir.

Tartışma soruları:1. Sigarayı bırakma sonucu gelişebilecek şikayetler açısından aile hekimi tek başına yeterli midir, disiplinler arası konsültasyona gerek var mıdır?

SB - 09

Yüksek HDL düzeyleri diyabet gelişimi için bir risk faktörü olabilir mi?Onur ÖZTÜRK1, Bahadır YAZICIOĞLU2, Gülşah EL-BÜKEN3, M. Derya DEMİRAĞ4, Mustafa OĞULLUK5,1 Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Birimi, 2 Ondokuz Mayis Üniversitesi Tip Fakültesi Aile Hekimliği AD., 3 Namik Kemal Üniversitesi Tip Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı, 4 Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği,5 Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği,

Giriş ve Amaç: Yıllardır bir çok hastalıkta HDL düzeyi yük-sekliğinin iyi olduğu, hatta ne kadar yüksek olursa o kadar iyi olacağı ile ilgili yaygın bir görüş vardır. Bu görüşle ilintili olarak HDL yükseltici ilaçlar sıkça kullanılmakta, sıkça HDL yükseltici

Özetler

138Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

medikal önerilerde bulunulmaktadır. Son yıllarda yapılan bazı çalışmalarda görülmektedir ki HDL yüksekliği de tıpkı LDL yüksekliği gibi olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Onat ve ark. (2009, TEKHARF çalışması) insanda aterojenite ve enflamasyo-na karşı en fazla koruyucu işleve sahip HDL parçacıklarının Türk yetişkinlerde önemli kusurlar içerdiğine ilişkin kanıtlar elde etmişler, bu durumun her iki cinste diyabete yol açabildiğini, bu-nun yanı sıra metabolik sendroma da sebep olabildiğini ortaya koymuşlardır. Yine, Kontush ve ark (2008) yüksek HDL düzey-lerinde görülebilecek yapısı değişmiş yüksek apolipoprotein A-I oranının tip 2 diyabete yol açabileceğini belirtmişlerdir. Biz bu çalışmada yüksek HDL düzeyleri ile diyabet arasında bir ilişki olup olmadığını saptamayı amaçladık.

Yöntem: Çalışmanın Aralık 14- Mart 15 tarihleri arası Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılması planlanmaktadır. İç hastalıkları polikliniklerine müracaat etmiş ve tetkik inceleme-leri esnasında HDL değerleri incelenmiş hastalar çalışmaya dahil edilecektir. Olgular dosya no, cinsiyet, yaş, boy, kilogram, VKİ, kan basıncı, bel ve kalça çevresi, HDL, LDL, trigliserit, glikoz, diyabet- bozulmuş açlık glikozu varlığı, ailede diyabet öyküsü, mevcut diğer tanıları, statin kullanımı, mevcut ilaç kullanımı, alkol, sigara, spor açısından sorgulanacaktır. HDL düzeyi > 60 mg/dl olanlar çalışma grubunu, <60mg/dl olanlar ise kontrol grubunu oluşturacaktır. Çalışma maksatlı hastadan herhangi bir yeni tetkik istenmeyecektir. Verilerin analizinde SPSS 15.0 paket programı kullanılacaktır.

Bulgular: Çalışmada laboratuvar tetkikleri, demografik ve an-tropometrik özellikler ile kıyaslanacaktır. Ayrıca, çalışma ve kon-trol grubu da kendi arasında kıyaslanacaktır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma soruları: Yüksek HDL düzeyinin diyabetle ilişkisini irdelemede bakılacak parametreler yeterli midir?

SB - 10Kardiyak riski yüksek hastalarda depresyon sıklı-ğının araştırılmasıFatih Ahmet KIZILKAYA1, Tamer EDİRNE1

1 Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.,

Giriş ve Amaç: Yurtdışı kaynaklı yapılan birçok çalışma(ör: Barefoot and Schroll1996, Pratt et al 1996, Ford et al 1998, Ses-so et al 1998, Pennix et al 1998, Fuce et al 2003…) Kardiyo-vasküler hastalıklar için depresyonun bağımsız bir risk faktörü olduğu belirlenmiştir. Framingham risk skoru halen tüm dünyada geçerliliği olan birinci basamakta oldukça kullanışlı bir kardiyak risk hesaplama aracıdır. Bu skala ile kişinin gelecek 10 yılki kardi-yak riski hesaplanmaktadır. Depresyon; tüm dünyada giderek ar-tan oranıyla WHOya göre 2020 de Koroner Arter Hastalığı ile beraber en fazla disabiliteye neden olacağı bildirilmektedir. Bu-nunla birlikte depresyon, birinci basamak sağlık uygulamasında tanı konup tedavi edilmesi mümkün olan bir hastalıktır.

Yöntem: Çalışmada polikliniğe herhangi bir sebeple gelen 18 yaş üstü hastalara Framingham Risk skalası ile 10 yıllık kardi-yak risk skoru hesaplanacaktır. Bu çerçevede sorulacak sorular ve hastadan istenecek tetkikler; a. Yaş b. Cinsiyet c. Total kolesterol d. HDL kolesterol e. Sigara içiciliği(evet/hayır) f. Sistolik Kan Basıncı g. HT nedeniyle tedavi alıp almadığı Bu skala ile Kardi-yak risk oranı saptandıktan sonra her hastaya depresyon taraması için 2 sorudan oluşan PHQ-2 anketi uygulanacak, şayet (+) olarak değerlendirilirse 9 sorudan oluşan ve depresyon için di-agnostik araç kabul edilen PHQ-9 anketi uygulanacaktır. Böylece

Framingham Kardiyak Risk skoru yüksek olan hastalarda ne sıklıkta depresyon olduğu araştırılacaktır.

Bulgular: Henüz fikir aşamasında olan, etik kurul hazırlığı yapılan bir çalışmadır

Sonuç: Henüz fikir aşamasında olan bir çalışmadır

SB - 11

Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’ne Baş-vuran erişkinlerde D vitamini-KMD ilişkisinin de-ğerlendirmesiCeren TÜRKCAN ÇERÇİ1, Ali ümit GEÇKİL1, M. Gök-han EMİNSOY1, Altuğ KUT1, Fisun SÖZEN1

1 Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Ankara Hastanesi

Giriş ve Amaç: Bu çalışmanın amacı Üniversite Hastanesi po-likliniklerine başvuran erişkinlere çekilen Kemik Mineral Dan-sitometrisi ile ölçülen D vitamini düzeyleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesidir.

Yöntem: Araştırma kesitsel bir çalışma olup; 1 Eylül -31 Aralık 2013 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Tıp Fakül-tesi Ankara Hastanesi’ne başvuran erişkin hastanın katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Hastaların D vitamin düzeyleri ile KMD’deki L2-L4 ve Femur Boyun T skorları karşılaştırılmıştır. Sonuçlar SPSS paket programı ile analiz edilmiştir.

Bulgular: Çalışmaya 59 kişi katılmış olup; %10,2’i erkek (n=6), %89,8’i ise kadındı. (n=53) (Şekil 1) Katılımcıların ortalama yaşı 56,76±14,3 idi. Katılımcılar 18-65 yaş aralığı arasındaydı. Katılımcıların ortalama D vitamin düzeyi 20,09±8,04 µg/L idi.D vitamini düzeyleri ayrıca gruplara ayrılarak incelendiğinde (1.grup <10 µg/L, 2.grup 10-20 µg/L, 3.grup 21-29 µg/L ve 4.grup ≥30 µg/L) hastaların çoğu (%49,2) 21-29 µg/L olan grupta yer alıyordu (Tablo 1). Ortalama T skorları ise L2-L4’te -1,5±1,2 iken Femur Boyun bölgesinde ölçülen değer -1,56±0,75 idi.

Sonuç: L2-L4’teki ve Femur Boyun bölgesinde ölçülen değerlerin T skorları ile D vitamini düzeyleri arasında ilişki bulunamamıştır (Sırasıyla p=0,76 ve p=0,09; p<0,05). Bu durumun nedeni T skorlarının D vitamin düzeyleri haricinde genel metabolik durum, mevcut kullanılan ilaçlar, eşlik eden hastalıklar gibi birçok etkene bağlı olarak değişmesiyle açıklanabilir. Bu nedenle bu etkenleri de dışlayacak şekilde çalışmanın daha büyük bir hasta popülasyo-nuna genişletilmesi önerilmektedir.

Tartışma soruları:1. Uzun dönemli D vitamini eksikliğinde kemik metabolizmasını değerlendirmede KMD dışında hangi başka etkin görüntüleme yöntemleri kullanılabilir?, 2. Kemik metabolizmasında görüntülemede saptanacak boyutta patolojilerin meydana gelebilmesi için ne kadar uzun süreli ve hangi düzeyin altında D vitamini eksikliği olması gerekmektedir?

SB - 12

Gebelerde sigara içme durumu ve sigara bırakmada sağlık çalışanlarının rolünün araştırılması-ara so-nuçlarPınar KÖKSAL1, Tevfik Tanju YILMAZER1, Haluk MER-GEN1, Kurtuluş ÖNGEL2

1 İzmir Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği, 2 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Aile Hekimliği Kliniği

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

139

Giriş ve Amaç: Hamilelik surecinde sigara kullanmak annede ve doğacak bebekte ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Çalışmamızdaki birincil amacımız sigara içmekte olan 15-49 yaş arasındaki kadınlarda gebelik süresince sigara içme davranışlarını etkileyen faktörleri ortaya koymak; ikincil olarak da sağlık çalışanlarının, sigara içen gebeleri sigaranın fetüse ve anneye zararları konusunda, bilgilendirme ve yönlendirme derece ve durumlarını değerlendirmektir.

Yöntem: Çalışmanın evrenini 15-49 yaş arasındaki gebel-er oluşturmuştur. Çalışmanın örnekleminin Evreni Bilinen Örneklem formülüne göre en az 329 kişi olması gerektiği belirlenmiştir. Bu çalışmada CDC (Center for Disease Control) nin uyguladığı; gebelikte risk değerlendirmesini ölçen PRAMS (Pregnancy Risk Assessment Measuring System) anketinin tütün kullanımı ile ilgili bölümü kullanılmıştır. Anket, CDC’nin yazılı olarak izni alındıktan sonra, aynı araştırmacı tarafından yüz yüze konuşma yöntemiyle 635 gebeye 1-31 Temmuz 2014 tarihleri arasında yapılmıştır.

Bulgular: Çalışmaya dahil olan 635 gebeden 122’si (%19.2) gebelikte içmeye devam ettiğini belirtmiştir. Sigara içenlerin %81.1’ine gebelik kontrolleri sırasında sağlık çalışanı tarafından sigara içip içmediği sorulmuş, nasıl bırakacağı konusunda ise yalnızca %13.5’ine yönlendirmede bulunulmuştur. Sigaranın bebeğe verebileceği zararlar konusunda bilgilendirilen kesim ise %39.2 bulunmuştur. Yaş, eğitim düzeyi, iş, ek hastalık, çocuk sayısı ve ekonomik gelir seviyesinin gebelikte sigara kullanımı ve sigara bırakma üzerinde çok önemli bir rol oynamadığı görüldü.Gebelik dolayısıyla sigarayı bırakan 66 kişinin %74.2’sinin be-raber yaşadığı kişilerden sigara içen olup, %43.9’unun yanında ve evde sigara içilmekte. Bu durum da çalışmamızın devamı olacak olan gebelik sonrası, postpartum annelerin tekrar sigaraya başlama ihtimalini artırabilecek durumlardandır.

Sonuç: Hastayı uzun dönemde sürekli takip edebilme fırsatı olan birinci basamak sağlık çalışanları sadece gebelere değil gebe-lik yaşındaki tüm bayanlara sigaranın zararları konusunda bilgi vermeli ve bırakmak isteyenlere bırakma yöntemleri konusunda destek olmalıdır. Gebelikte sigarayı bırakmayı başaran bayanlara postpartum dönemde de sigaradan uzak kalmaları konusunda yardım edilmelidir.

Tartışma soruları:1. Gebelerde sigarayı bıraktırmada sağlık çalışanlarının rolü, sigara bırakmada gebeliğin fırsat olarak kullanılması, gebelik sonrası kadınlar neden yeniden sigaraya başlar

SB - 13

Birinci ve üçüncü basamaktan hizmet alan diyabet-li bireylerin kronik bakım hizmetleri ile ilgili mem-nuniyetlerinin karşılaştırılmasıSeda ÖZKAN BAŞER1, Sevgi ÖZCAN1,1 Çanakkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği,

Giriş ve Amaç: Kronik Bakım Modeli’nin özelliklerinden bi-ri sağlık bakım ekibi ile hasta arasında verimli bir etkileşimin olmasıdır. Modele göre bilgi, beceri, güven ilişkisi ile motive edilmiş hasta ile hastalık konusunda gerekli olan uzmanlık, deney-im, bilgi ve kaynaklara sahip sağlık bakım ekibi birlikte hareket eder. Böylece en uygun tedavi ve izlem planlanarak bakım sonuçlarında ve kalitesinde iyileşme; sonuçta hasta memnuniyeti beklenir. Bu çalışmanın amacı, birinci ve üçüncü basamaktan hizmet alan diya-betli bireylerin kronik bakım hizmetleri ile ilgili memnuniyetlerini değerlendirerek aradaki farklılıkları saptamaktır.

Yöntem: Araştırmanın örneklemini ÇÜTF endokrinoloji po-likliniğine başvuran diyabet hastaları ve Adana il merkezinde çalışan aile hekimliği uzmanları tarafından takip edilen diya-bet hastaları oluşturacaktır. Araştırma öncesi gerekli izinler alı-nacaktır. Katılımcılara sosyodemografik bilgi formu ve kronik bakım modeline dayalı olarak 2005 yılında Glasgow ve arkadaşları tarafından geliştirilen Kronik Hastalık Bakımını Değerlendirme Ölçeği (Patient Assessment of Chronic Illness Care, PACIC) uy- gulanacaktır. Ölçek, kronik hastaların aldıkları bakımı kendilerin-in değerlendirmesine olanak veren; sunulan bakımı hekim, hem- şire ve diğer sağlık personeli boyutlarıyla ve ekip yaklaşımı doğrultusunda ele alan; aynı zamanda sağlık ekibinin kronik ba- kım modelini uygulamalarına entegre etmelerinde; sunulan ba-kımın düzenli, objektif ve tarafsız raporlandırılmasında; hasta-ların bakış açılarını tanılamada yardımcı olan, hasta merkezli bir araçtır. Ölçek 20 madde ve beş alt ölçekten oluşmaktadır. Türkçe geçerlik güvenirliği 2011 yılında İncirkuş ve Nahcivan tarafından yapılmıştır. Anketler katılımcılarla yüz yüze görüşme yöntemiyle uygulanacaktır.

Bulgular: Çalışmada ölçeğin beş alt boyutuna verilen puan-lar değerlendirilerek hangi boyutlarda sorun yaşandığı be-lirlenecek, birinci ve üçüncü basamaktan elde edilen veriler karşılaştırılacaktır. Ayrıca ölçek sonuçlarının katılımcıların so-syodemografik özellikleriyle ilişkisi incelenecektir.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma soruları:1. Örneklem kaç kişiden oluşmalıdır?, 2. Dahil etme hariç bırakma kriterlerimiz neler olmalı?, 3. Klinik parametrelerden hangilerini kullanalım? Biz mi ölçelim, dosyasındaki son ölçümleri mi kullanalım?

SB - 14Sağlıklı yaşam biçimi davranışları kan basıncı kon-trolünde ne kadar etkili?Kemal MUSTAN1, Aslıhan ÇİFLİK BOLLUK1, Vildan MEVSİM1

1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Hipertansiyon (HT), vücutta çeşitli sistemlerde neden olduğu komplikasyonlar sonucunda yüksek morbidite ve mortaliteye neden olan ‘kronik’ bir hastalıktır. Dünyada her dört yetişkinden biri HT hastasıdır. Türkiye’de ise bu oran son araştırmalarda % 31,3 (TURDEP-II) ile % 31,8 (PatenT) arasında değişmektedir. HT tedavisinde medikasyon ve yaşam tarzı değişikliği aynı etkinlikte yürütülmesi gereken tedavilerdir. HT hastalarının yaşam tarzı değişikliği sağlayabilmeleri ve sürdüre-bilmeleri hastalığın kontrolü için önemlidir. Birinci basamakta HT hastalarının yaşam tarzı değişikliğinin durumu ve uyumun kan basıncına etkisi konusunda uluslararası literatürde sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu araştırmanın amacı, İzmir il-inde bulunan Aile Sağlığı Merkezlerine (ASM) başvuran HT tanılı hastalarda sağlıklı yaşam davranışlarının durumu ve kan basıncı üzerine etkisini saptamaktır.

Yöntem:Çalışma kesitsel analitik desende planlanmıştır. ASM’ye başvuran 338 HT tanılı hasta çalışmaya dahil edilecektir. Bu araştırmada veri toplamak için sosyo-demografik özellikleri sor-gulayan sorular ve Walker ve ark. tarafından geliştirilen Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları (SYBD)-II ölçeğini içeren bir anket kullanılacaktır. Verilerin değerlendirilmesinde; t-test, ki-kare ve lojistik regresyon analizi kullanılacaktır. Anlamlılık düzeyi (p değeri) 0.05 olarak alınacaktır.

Özetler

140Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

Bulgular: Bağımlı değişken olarak tansiyon arteryel ölçümü, bağımsız değişken olarak sosyo-demografik özellikler ve HT tanılı hastaların sağlıklı yaşam biçimi davranışı ölçek puanı değerlendirilecektir.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma soruları:1. Örneklem seçimi konusundaki önerileriniz nelerdir?, 2. Sağlıklı yaşam tarzı ölçümü konusundaki önerileriniz nelerdir?, 3. Araştırmanın birinci basamakta uygulama zorlukları nasıl aşı-labilir?

SB - 15

65 Yaş üstü bireylerde erişkin bağışıklamasında aile hekiminin verdiği danışmanlığın etkisiAyşen MERT BENGİ1, Vildan MEVSİM2, M. Neslişah TAN3, Ediz YILDIRIM2

1 Kemalpaşa Armutlu 6 Nolu ASM, 17. AHB. İzmir, 2 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç:Çocukluk döneminde olduğu gibi, erişkin yaş grubunda da aşılama ile bağışıklama, aile hekimlerinin önemli görevlerinden birisidir. Amerikan Mikrobiyoloji Akademisi’nin 2012’de yayınladığı Erişkin Aşıları Raporu’na göre ABD de her yıl 40 bin erişkin, aşı ile önlenebilecek hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Erişkinlerin, yaş gruplarında değişmek üzere belirli aşılarla bağışıklılarının sağlanması zorunludur. Bu çalışmanın amacı; aile hekiminin, hizmet verdiği 65 yaş ve üstü hasta grubuna erişkin aşıları konusunda danışmanlık vermesinin, erişkin aşı oranlarını nasıl etkilediğini saptamaktır.

Yöntem: Araştırma bir müdahale çalışması olarak planlanmış olup, Ocak 2015-Ocak 2016 tarihleri arasında, İzmir Kemalpaşa Armutlu 6 Nolu ASM 17. AHB’ye kayıtlı olup, hizmet alan 65 yaş ve üstü yaklaşık 350 bireye ulaşılması hedeflenmektedir. Ayrıca bir örneklem seçilmeyip tüm evrene ulaşılması hedef-lenmektedir. Araştırma bir yıl süreyle devam edecektir. Aile hekimi tarafından 65 yaş ve üstü hizmet almaya gelen her bi-reyin, hazırlanan veri toplama formu doğrultusunda, sosyode-mografik bilgileri, erişkin aşı bilgileri ve tutumları, bağışıklama durumları, özgeçmişleri sorgulanacaktır. Her birey için uygun olan ve yapılması gereken aşılar belirlendikten sonra her bi-rey bu aşılar konusunda bilgilendirilecek ve kendisi için uy-gun aşılar yazılmış olan aşı bilgilendirme kartı verilerek uy-gun tarihlerde aşıya davet edilecektir. Araştırma sonunda, bir yıl süresince çalışmaya katılan 65 yaş ve üstü bireylerin aşı olma durumları izlenecek ve araştırmanın bitiminde tüm veriler değerlendirilecektir. Veriler SPSS 15.0 istatistik paket programı kullanılarak değerlendirilecektir. p<0,05 anlamlı kabul edile-cektir. İstatistik analizlerde tanımlayıcı analizler, bağımlı gru-plarda Wilcoxon işaretli sıra testi uygulanacaktır.

H0: Aile hekiminin 65 yaş ve üzeri erişkinlerde erişkin bağışıklaması konusunda yaptığı müdahale bağışıklamayı art-tırmaz. H1: Aile hekiminin 65 yaş ve üzeri erişkinlerde erişkin bağışıklaması konusunda yaptığı müdahale bağışıklamayı arttırır.

Bulgular: Araştırmada bağımlı değişken olarak kişilerin aşı yaptırma durumları, bağımsız değişkenler olarak sosyodemo-grafik değişkenler, aşı uygulaması tercihleri, aşı uygulanmasının önündeki engeller değerlendirilecektir.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma soruları:1. Araştırmada veri toplama süresi uygun mudur?,

2. Böyle bir çalışma başka nasıl dizayn edilebilir?, 3. Böyle bir çalışmanın multisentrik yapılması ve planlanması için önerileriniz ne olur?

SB - 16Erkeklerde postpartum depresyon görülmesi ve et-kileyen faktörlerÇiğdem ALKAN1, Candan KENDİR ÇOPURLAR2, As-lıhan ÇİFLİK BOLLUK2, Vildan MEVSİM1

1 Dokuz Eylül Üniversitesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Postpartum Depresyon (PPD), anne ve çocuğun sağlığını ciddi şekilde etkileyen ve dikkate alınması gereken bir hastalıktır. Yapılan çalışmalarda PPD’nin babalarda da görülebildiği bildirilmekte ve sanıldığının aksine oldukça çok sık görülmekte çoğu zaman da tanımlanamamaktadır. Uluslararası yapılan bazı çalışmalarda özellikle ilk 3-6. ay arasında 10 babadan birinde bazı çalışmalarda her 4 babadan birinde PPD depresyon görüldüğü belirtilmiştir. Yine yapılan araştırmalarda bunun genç babalarda daha sık olduğu, yeni sorumlulukların yüklenmesi, maddi kaygılar, iş koşulları ve stresi, ailede depr-esyon öyküsünün varlığı gibi durumlar tetikleyici bir unsur olarak kaydedilmiştir. Yurt dışında erkeklerde PPD depresyonla baş etmeye yönelik birçok sosyal yardımlaşma grupları mevcut-ken, kişinin baş edemediği durumlarda aile hekimi ile işbirliği içerisinde olması, aile hekiminden destek alabileceği, aile heki-minin olumlu yönlendirmeleri ile bu sürecin kontrolü, ciddi boy-utlarda ise ilgili merkezlerle temas sağlanarak PPD depresyonun olumsuz etkilerinin azaltılabileceği vurgulanmıştır. Ülkemizde babalarda görülen PPD konusunda çalışmalar çok az sayıdadır. Bu çalışmanın amacı erkeklerde PPD depresyonu görülme duru-munu ve etkileyen faktörleri saptamaktır.

Yöntem: Bu araştırma kesitsel analitik desen de planlanmıştır. Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi sağlıklı çocuk polikliniğine 01.11.2014-01.03.2015 tarihleri arasında başvuran anne ve ba-balar araştırmaya dahil edilecektir. Veri toplama aracı olarak sosyodemografik veriler, çocuğa ait bilgileri ve depresyon risk faktörlerini sorgulayan soruları içeren anket formu ile Edinburg Postpartum Depresyon Ölçeği kullanılacaktır. Araştırmaya 6 aya kadar bebeği olan anne ve babalar dahil edilecektir. Veriler SPSS 15.0 istatistik programı kullanılarak tanımlayıcı anali-zler, khi kare, t testi, korelasyon ve lojistik regresyon analizleri yapılacaktır

Bulgular: Bağımlı değişken olarak Edinburg Postpartum Depr-esyon Ölçeği puan ortalaması, bağımsız değişken olarak sosyode-mografik veriler, depresyon risk faktörleri kullanılacaktır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır

Tartışma Soruları: 1. Araştırma başka hangi ortamlarda uygulanabilir? 22. Dahil edilme ve hariç bırakma kriterleri neler olabilir?

SB - 17 Ankara ilinde itfaiye çalışanlarının genel sağlık du-rumları ve sigara içme alışkanlıklarıGizem ÇOLAKOĞLU BİLGİN1, Tijen ŞENGEZER1, Adem ÖZKARA1, Gamze BAL ERBAŞ1, Ümmü Gülsüm YILDIZ1, Bilgen ESMER1

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

141

1 Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

Giriş ve Amaç: Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hasta-nesi’ne Başvuran İtfaiyecilerin Sağlık Durumları ve Sigara İçme Davranışları’ isimli tez çalışmasının, Ankara ilinde it-faiye çalışanlarının sağlık durumlarının araştırılıp, sağlığın ge- liştirilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmanın önemi: İtfaiye çalışan-larının görevleri, yangınlara müdahale etmek, her türlü kaza, patlama, mahsur kalma vb durumlarda teknik kurtarma gerek-tiren olaylara müdahale etmek, su üstü ve su altında arama-kurtarma çalışmalarını yapmak, su baskınlarına müdahale et- mek, doğal afetler ve olağanüstü durumlarda kurtarma çalışma-larına katılmak olduğundan, bu görevler çalışanlar için önemli ayrıcalıklar gerektirmektedir. Bu da itfaiyecinin sosyo kültürel durumu, fiziksel üstünlükleri, beden ve ruh sağlığı ile ilgilidir. Tüm bunlar itfaiye hizmetlerinin etkinliğinin ve kalitesinin art-tırılmasında önem arz etmektedir.

Yöntem: Araştırma gözlemsel tanımlayıcı tiptedir. Sıhhiye Semt Polikliniği Aile Hekimliği Polikliniğine rutin sağlık taraması için başvuran 881 itfaiye çalışanının tamamı çalışmaya dahil edilmiştir. Stajyerler ve öğretmenler çalışma dışında bırakılmıştır. Sıhhiye Semt Polikliniği Aile Hekimliği Polikliniğine rutin sağlık taraması için başvuran 881 itfaiye çalışanının Mart-Nisan-Mayıs 2014 tarihleri arasında anamnezleri alınmış olup, mesleki geçmişleri, bilinen kronik hastalıkları, ameliyat ve kaza geçirme durumları, sigara kullanımı sorgulanmış, fizik muayeneleri, tan-siyon ölçümleri, kan, EKG, PA Akciğer grafisi, Solunum Fonksi-yon Testi tetkikleri, KBB, Göz konsültasyonları yapılmıştır.

Çalışma Mart, Nisan ve Mayıs 2014 ayları içinde taramadan geçirilmiş itfaiye çalışanlarının sonuçlarından retrospektif olarak gerçekleştirilecektir. Çalışma kapsamında Ankara Numune Has-tanesine başvuran itfaiyecilerin tamamı hedef kütlesi olarak alınmıştır.N=800 olarak değerlendirilip, evrendeki tüm birey-ler örneklemi oluşturmaktadır. Evrende tam sayım yapılacaktır. Çeşitli nedenlerden dolayı cevap vermeyen bireyler kapsam dışında değerlendirilecektir. Bu çalışmada elde edilecek veriler Lisanslı SPSS 20.0 paket programı ile değerlendirilecektir. Ver-ilerin ölçme düzeyine göre değişkenler arasındaki ilişkilere ko-relasyon analizi veya ki-kare bağımlılık testleri kullanılacaktır. Anlamlılık seviyesi olarak 0,05 kullanılacak olup, p<0,05 olması durumunda anlamlı farklılığın olduğu, p>0,05 olması durumunda anlamlı farklılığın olmadığı belirtilecektir.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları: 1. Bulguların değerlendirilmesi ve istatistiksel analizler için ek öneriniz var mıdır?

SB - 18

Sağlıkta şiddet karşısında hekim duruşu-1; asistan cephesiRabia Adeviye AKTAŞ1, Aysun BİÇER1,1 Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi,

Giriş ve Amaç: Sağlık çalışanına yönelik şiddet tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gündem oluşturan, sorun teşkil eden, tartışılan ancak bir türlü çözülemeyen bir olgudur. Dünya sağlık örgütü 2002 tarihinde yayınladığı sağlık sektöründe şiddeti işaret eden çerçeve kılavuzda sağlıkta şiddetin son yıllarda bir momentum kazandığı ve hem gelişmiş hem de gelişmekte olan

ülkelerde öncelikli gündem konuları arasında yer aldığına dik-kat çekmektedir.

Yöntem: Çalışmamız bir nitel araştırmadır ve veri eldesi, gö-rüşme tekniği ile sağlanmıştır. Görüşme grupları cumhuriyet üniversitesi tıp fakültesi aile hekimliği asistanları, acil servis asistanları, sahada çalışan aile hekimleri ve acil servis hekimleri olarak planlanmıştır. Birebir görüşmeler standartlaştırılmış açık uçlu görüşme formunda düzenlenmiştir. Odak grup görüşmesinde ise deneklerin birebir görüşmelerdeki ifadelerinde belirttikleri ancak görüşmeci tarafından çelişkili olduğu düşünülen iki konu başlığı gündeme getirilmiş ve deneklerin görüşleri sohbet orta-mında değerlendirmeye alınmıştır. Verilen ifadeler deneklerin izni alınarak ses kayıt cihazına kaydedilmiştir.

Şu an itibariyle çalışmanın aile hekimliği asistanları birebir ve odak grup görüşmeleri etabı tamamlanmıştır. Buna göre,çalışmaya dahil edilen toplam 12 aile hekimliği asistanının tamamı sağlık çalışanına şiddette artış olduğu görüşünde hemfikirdi. Asistanların tamamı, bu durumun başlıca nedenleri arasında, yanlış politik söylemler neticesinde hekimlik mesleğinin itibar kaybetmes-ini dile getirdiler. Deneklerin yüzde yetmiş beşi hasta hakları hakkında hiç bir şey bilmediğini ifade etti. Yine deneklerin yüzde seksen beşi sağlık çalışanı olarak ne gibi haklara sahip olduğu konusunda bilgisi olmadığını belirtti. Deneklerin tamamı meslek hayatları boyunca en az bir kez mağdur ya da tanık olarak sağlık çalışanına yönelik bir şiddet olayıyla karşılaştıklarını söylediler. Ancak deneklerin yalnız bir tanesi konu ile ilgili yasal şikayet sürecinde yer aldığını belirtti.

Bulgular: Elde edilen sonuçlara göre hekimler sağlıkta şiddet ol-gusunun günden güne büyüdüğü ve kontrol edilemez hale geldiği görüşündeler. Yasal düzenlemelerin ve yaptırımların bu konuda yetersiz olduğunu düşünüyorlar ancak kendileri de bu konudaki yasal düzenlemeler, haklar ve cezalar konusunda yeterli bilgiye sahip değiller. Yasal hak arayışı sürecinde bulunma konusunda istekli de değiller.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Sağlıkta şiddetin “nasıl”ının değil “niçin”inin sorgulandığı bir araştırma için kullandığımız yöntem uygun mudur?2. Çalışmayı hekim dışı sağlık sektörü çalışanlarını da kap-sayacak şekilde genişletmeyi düşündüğümüzde (hemşire, hasta bakıcı, tıbbi dokumantasyon ve sekreterya çalışanı, sağlık kuru-mu işletmecisi, idareci v.s) ilave etmemizi önereceğiniz görüşme soruları var mıdır?3. Sağlıkta şiddetin nedenini sorgularken şiddeti uygulayan hasta ve hasta yakınları cephesini de benzer ölçekli bir çalışmaya dahil etmenin ne gibi artıları ya da eksileri olur?

SB - 19

Kendi evi ve huzurevinde yaşayan yaşlılarda den- ge ve yürüme skorları ile düşme riskinin karşılaş-tırılması

Enes GÜMÜŞ1, İsmail ARSLAN1, Oğuz TEKİN1, İzzet FİDANCI1, Şükrü Ümit EREN1, Salih DİLBER1, Kamile ŞAHİN1

1 Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

Giriş ve Amaç: Bu çalışmada 65 yaş üstü bireylerde Tinetti yü-rüme ve denge testi kullanılarak kişilerin düşme ve femur kırığı riski yönünden değerlendirilmesi amaçlandı.

Özetler

142Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

Yöntem: Araştırmaya 17 Mart 2014 - 05 Eylül 2014 tarihle-ri arasında S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği polikliniğine başvuran ve huzurevlerinde yaşamakta olan 65 yaş üstü hastalardan çalışmaya katılmayı kabul eden-lerin yazılı onamı alındıktan sonra Tinetti denge ve yürüme testi uygulanarak yürütüldü. Veriler SPSS 16.0 istatistik programı ile analiz edildi. Faktör skorlarının genel ortalaması ile ölçeğin total skoru hesaplandı. Faktörlerin birbiri üzerine etkileri Fak-töryel Anova testi ile analiz edildi. Çalışma grubunun yaş gruplarına göre dağılımı gibi özellikler deskriptif tipte anali-zlerle (sayı, yüzde, ortalama v.s) ortaya kondu. İkili bağımsız grup karşılaştırmaları Mann-Whitney-U gruplar testi ile yapıldı.

Bulgular: Yaşlı bireylerin Tinetti test skorlarını incelediğimizde Geriatrik depresyon skalası skorları, katılımcıların yaşlarının ileri olmasının, daha önce düşme hikayesi olup olmamasının yanı sıra, yaşlıların ikamet ettikleri mekan olarak huzur evinde kalmalarının da skorlara etki ettiğini gözledik. Geri-atrik depresyon skalası skorunun yüksek olmasının kişinin Tinetti denge ve toplam skoru üzerine etkili olduğu görüldü. Yaşanılan mekan olarak huzurevinde ikamet etmenin de Tinetti denge(Huzurevi:10.22, Kendi evi:12.67) ve toplam skor (Hu-zurevi:19.32, Kendi evi:22.63) üzerine etkisi saptandı. Daha önceki düşme hikâyesinin ve ileri yaşın Tinetti denge, yürüme ve toplam skoru üzerine etkili olduğu saptandı.

Sonuç: Ülkemizdeki yaşlı nüfusun yıllar geçtikçe artış gösterme-si ‘yaşlılarda düşme’ konusuna birinci basamak hekimleri olarak özel önem göstermemizi gerektirmektedir. Tinetti yürüme ve denge testi birinci basamakta kolaylıkla uygulanabilecek ve riski yüksek olarak saptanan hastaların risk faktörleri üzerine eğilmemiz açısından bize yol gösterecek bir test olarak tespit edilmiştir. Çalışmamızda yaşlılıkta düşme ile ilgili bulmuş olduğumuz risk faktörlerinin de yapılabilecek risk değerlendirmesinde yol gös-terici olabileceğini düşünmekteyiz.

Tartışma Soruları:1. Yaşlılarda düşmeyi etkileyen faktörler nelerdir? Huzurevler-inin yaşlılar için güven durumu nedir?

SB - 20

Tıp öğrencileri LGBT bireylerin sağlık gereksi-nimlerini karşılamakta kendilerini nasıl değerlen-diriyorlar?

Ülkü BULUT1, Selin BOZDAĞ2, Demet ÇELİKKAYA3, Dilek GÜLDAL1

1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği, 1 Kocaeli Devlet Hastanesi, 1 Tepecik EAH

Giriş ve Amaç: LGBT (ya da GLBT), ’lezbiyen’, ‘gey’, ‘bisek-süel’ ve ‘transgender’ kelimelerinin baş harfleridir. İngiltere’de yapılan çalışmalarda veri toplama sırasında cinselliğin bir değişken olarak kabul edilmemesi nedeniyle LGBT birey-lerin sağlığı konusunda tam bir fikir oluşturacak düzeyde veri bulunmamaktadır. Yapılmış çalışmalar belli sağlık sorunları konusunda bir fark yokken, LGBT bireylerin genellikle daha sağlıksız olduğunu, önemli hastalıklar, kanser, uzun dönem sağlık konusunda bilgi sahibi olmadıklarını göstermektedir. Bu-nunla birlikte mental sağlık durumu açısından depresyon, ank-siyete ve özkıyım düşüncesinin LGBT bireylerde genel popül-asyona göre 2-3 kat fazla olduğu görülmüştür. Çalışmalarda

LGBT hastalar ile sağlık profesyonelleri arasında homofobi, heteroseksüel olunduğuna dair varsayımlar, bilgi eksikliği, yanlış anlaşılma, aşırı odaklanma gibi nedenlerle engeller olduğu gösterilmiştir. Kurumsal engeller arasında da heteroseksüel olunduğuna dair varsayım, uygunsuz sevkler, hasta bilgisinin gizliliğine dikkat edilmemesi, bakımın sürekli olmaması, LGBT özgün sağlık hizmetinin olmaması, ilgili psiko-seksüel eğitimin eksikliği gibi nedenler sayılabilir. LGBT bireylerin sağlık gerek-sinimleri ile ilgili bilgilerin temeli şüphesiz tıp eğitimi sırasında atılmalıdır. Tıp fakültesi öğrencilerinin LGBT hastalarla ilgili bilgi ve tutumlarının araştırıldığı bir çalışmada homoseksüel-likle ilgili bilgi ve tutumlarının; öğrencilerin ırk, politik görüş, dini inanışları ve LGBT bir arkadaşa sahip olma durumuna göre değişiklik gösterdiği yayınlanmıştır.

Yöntem: Çalışmamız tıp fakültesi son sınıf öğrencilerinin LGBT bireylerin sağlık ihtiyaçları ile ilgili bilgi, tutum ve davranışlarını belirleyebilmek amacıyla AAFP rehberinden ve literatürden faydalanılarak hazırlanan anket aracılığı ile veri toplayacağımız kesitsel-analitik bir çalışmadır. Kişilerin yaş, cinsiyet, ailede LGBT birey bulunup bulunmaması dışında herhangi bir kişisel bilgisi alınmayacaktır. Çalışmamızda kullanılacak olan anket formu üniversiteye ait web sitesinde yer alan anketler bölümüne gerekli izinler sonrası yüklenecek ve tüm son sınıf öğrencilere ulaşılmaya çalışılacaktır.

Bulgular: Çalışma öneri aşamasındadır

Sonuç: Çalışma öneri aşamasındadır

Tartışma Soruları:1. Anket uygulama yöntemi olarak internet uygun/yeterli midir? birebir uygulama gerekmekte midir? ,2. Bilgi-duygu durumları ile ilgili ankete eklemek istediğiniz soru var mıdır?

SB - 21

Helikobakter pilori pozitif hastalarda tekrarlayan aftöz ülserasyonların görülme sıklığı ve etyolojisi

Ayşe NESLİN AKKOCA1, Zeynep Tuğba ÖZDEMİR2, Serdar YANIK3, Seçil GÜNHER ARICA4, Hülya YAL-ÇIN5, Gül SOYLU ÖZLER6

1 Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Aile Hekimliği AD, Hatay, 2 Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları A. D, Yozgat, 3 İskenderun Devlet Hastanesi, Patoloji Kliniği, Hatay, 4 İstanbul Okmeydanı E. A. H. ,Aile Hekimliği Kliniği, İstanbul, 5 Mustafa Kemal Üniversitesi, Nükleer Tıp A.D, Hatay,6 Mustafa Kemal Üniversitesi, KBB A.D, Hatay,

Giriş ve Amaç: Tekrarlayanaftözülserasyonlar(TAÜ) oral muko-zada ağrılı ve rekürrenülserasyonlarla karakterize bir hastalıktır. Etiyopatogenezi tam olarak bilinmeyen bir hastalık olupson za-manlarda helikobakterpilorinin rolü(HP) ve birlikteliği üzerinde durulmaktadır. Araştırmamızda HP pozitif hastalarda TAÜ sıklığı ve etyolojik faktörler araştırılmıştır.

Yöntem: Nükleer Tıp A.D. başvuran Helikobakterpilori pozitif bulunan 64 hastanın sosyodemografik özellikleri ve TAÜ etyolo-jisini gösteren anket formu hastalara uygulandı.

Bulgular: C-14 üre nefes testi ile HP infeksiyonu olduğu tespit edilen 64 hastada; Sosyodemografik özellikler: yaş ortalaması

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

143

54,1±19,3;cinsiyet K35(%54,7),E29(%45,3). Sigara içen oranı %65,6bulundu. TAÜ görülme sıklığı; Son bir yılda ağız içinde %43,8 1-3 adet, %35,93 den çok sayıda aft geçirdiği görüldü. TAÜ özelliklerine göre: yerleşim yeri; dil% 35,9 dudak yanak dil birlikte görüldüğü %28,1, bademcik ve diş etinde hiç görülmediği bulundu. Aftların tipi: minör aft(yılda 1) %42, majör aft(yılda birden fazla) %51,6, herpetiform %6,4 olduğu bulundu. Sebep olduğu şikayetler: ağrı, yutma, yeme güçlüğü birlikteliği %40,6, bunlara ek olarak iştahsızlık ve konuşmada zorluk birlikteliği %46,9 bulundu. Tad almada değişiklik ba-zen %35,9, çoğunlukla %28,1 bulundu. Sebep olduğu ağrının derece ortalaması (on üzerinden puanlama) 7,39±1,54 bulundu. Son bir yıl içindeki aft sayısı ile ağrı derecesi arasındaki ilişki anlamlı bulundu. Aftın türüne göre ağrı derecesinin değiştiği minör ve majör aftlarla herpetiform aftlar arasında hastaların ağrı derecesinin herpetiform aftta daha yüksek tanımladığı görüldü. (p<0,05) TAÜ aile öyküsü olan %32,8 bulundu. TAÜ ve GÖR (gastroözafajiyelreflü) birlikteliği; %68,7 bulundu. Ses kısıklığı veya sesde çatallaşma olan %51,6 tespit edildi. TAÜ sigara ile olan ilişkisi: sigara içenler, içmeyenler ve tekrar başlayanlar arasında aftın türü farklılık göstermiyordu. Major ve herpetiform aftı olanların çoğunluğu sigara içiyordu. Fakat istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05).

Sonuç: Helicobacterpylori pozitif olan hastalarda TAÜ görül-me sıklığının ve reflüsü olan kişilerde TAÜ görülme oranının yüksek olması HP nin TAÜ etyolojisinde etken olabileceğini düşündürmektedir.

SB - 22İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim A- raştırma Hastanesi’nde çalışan hekimlerin mesleki memnuniyet düzeylerinin ve mesleki memnuniyet düzeyini etkileyen faktörlerin belirlenmesi

Yasemin Ceren DEMİREL1, Burak DEMİREL1, Zeynep AY1, Gökçenur UTLU1, Süleyman ALBAŞ1, Hüseyin CAN1

1 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği,

Giriş ve Amaç: Toplumda sağlık hizmeti sağlamada karar verici konumda bulunan doktorların çalışma memnuniyetlerinin hek-imin verdiği sağlık hizmeti, iletişim içerisinde olduğu hasta ve diğer çalışanlar üzerinde de etkisi bulunmaktadır. Çalışmamızda doktorların mesleki memnuniyet düzeylerini ve memnuniyetler-ini etkileyen faktörleri belirleyerek, hangi faktörlerin memnuni-yeti ne düzeyde etkilediği ve varsa değiştirilebilir faktörlerin tespit edilmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Araştırma kesitsel nitelikte olup, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesinde görev yap-makta olan asistan ve uzman hekimler üzerinde yapılacaktır. Has-tane verileri üzerinden çalışan hekim sayısı belirlenip, evrenin tamamına ulaşılması ve çalışmanın altı aylık sürede (01.12.2014-01.06.2015) bitirilmesi hedeflenmektedir. Çalışmaya katılım gönüllülük esasına dayalı olup, anketlerin yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanması planlanmaktadır. Çalışmada memnuni-yeti etkileyen faktörler üç ana grupta incelenecektir: 1. Doktorun kendisiyle ilgili faktörler (yaş, eğitim durumu, medeni hali, çocuk sahibi olup olmadığı, sağlık durumu, ne zamandır bu mesleği yaptığı, meslek seçimini nasıl yaptığı vb.), 2. İşin kendisiyle il-gili faktörler (alınan sorumluluk, iş yükü, nöbet sayısı, ekono-mik gelir, işteki çalışma pozisyonu, ödül/terfi koşulları vb.), 3.

Çevresel faktörler (diğer çalışanlarla iletişim, çalışma alanının fiziki koşulları, çalıştığı il/ilçe vb.) Uygulanacak veri formları; Araştırmacı tarafından uygun literatür taranarak hazırlanan so-syodemografik veri formu, Minnesota İş Doyumu Ölçeği, Beck Anksiyete Envanteri olarak planlanmıştır. Araştırma için has-tanemizin Girişimsel Olmayan Araştırmalar Etik Kurulundan onay alınacaktır. Elde edilen veriler SPSS programı ile analiz edilecektir.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Anket içeriği ve kullanılan ölçekler konusundaki görüşleriniz nelerdir?2. Hedef çalışma grubu ve istatistiksel analizler için ek öneriler-iniz var mıdır?

SB - 23

Hastalar ilaç kullanımına nasıl karar veriyor?

Aslıhan ÇİFLİK BOLLUK1, Kemal MUSTAN1, Kübra CAN1, Vildan MEVSİM1,1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD,

Giriş ve Amaç: Günümüzde uygulanmakta olan tedavi se-çeneklerinin önemli bir kısmını ilaçlar oluşturmaktadır. Gün geç-tikçe ilaç sayısı ve çeşitliliği artmıştır. Bununla birlikte ilaçlara ulaşım da kolaylaşmış ve gereksiz ilaç kullanımı, yanlış ilaç kullanımı, ilaç etkileşimleri, ilaç israfı gibi sorunlara yol açmıştır. Türkiye’de akılcı ilaç kullanımı konusunda pek çok çalışma ve uygulama yapılmasına rağmen halen istenen düzeyde değildir. Akılcı ilaç kullanımı konusunda yapılan araştırmalar hekimlerin ilaç yazımları ve hastaların retrospektif olarak ilaç kullanımı ko-nusunda neler yaptıkları açısından değerlendirmektedir. Bizim çalışmamızda araştırma eczanelerde uygulanarak hastanın direkt ilaç temini için geldiği anda ve aldığı ilaç üzerinden yapılacağı için daha güvenilir sonuçlar ortaya çıkacağı görüşündeyiz. Bu çalışmanın amacı, herhangi bir nedenle ilaç ihtiyacı olup eczan-eye başvuran kişilerin ilaç kullanımına nasıl karar verdikleri ve kullanacağı ilaç ile ilgili bilgi düzeyini ölçmektir.

Yöntem: Bu araştırma kesitsel analitik araştırma olarak plan-lanmıştır. Araştırmaya İzmir ilinde Narlıdere ve Balçova ilçeler-inde seçilen 10 eczaneye, belli bir tarih aralığında, 18 yaş üzeri ilaç almak için başvuran hastalar dahil edilecektir. Araştırmaya dahil edilen hastalara yüz yüze görüşme yöntemiyle, hazırlanan veri kayıt formu doğrultusunda, sosyodemografik verileri, has-tanın almak için geldiği ilaçlar ve bu ilaçlar hakkında bilgi tutum ve davranışı sorgulayan soruları sorulacaktır. Veriler SPSS 15.0 paket programında değerlendirilecek ve istatistiksel analizler o-larak tanımlayıcı analizler, ki-kare, t testi ve lojistik regresyon analizi yapılacaktır.

Bulgular: Bağımlı değişkenler olarak hastaların kullandıkları ilaç hakkındaki bilgi tutum ve davranışı, bağımsız değişkenler olarak sosyodemografik değişkenler, kullandığı ilaçlar değer-lendirilecektir.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Bu araştırma farklı bir yöntem ile yapılabilir mi?, 2. Örneklem seçimi konusunda neler önerilebilir?

Özetler

144Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

SB - 24

Türkiye’deki aile hekimliği asistanları ve genç a- ile hekimliği uzmanlarının iletişim platformu Fa-milya’nın üye profili

Demet MERDER COŞKUN1, Merve PEKER2, Halil Vol-kan TEKAYAK3, Candan KENDİR ÇOPURLAR4, Irmak TOKERİ5

1 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Aile Hekimliği AD, 2 Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Aile Hekimliği AD, 3 Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Aile Hekimliği AD, 4 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Aile Hekimliği AD, 5 Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği,

Giriş ve Amaç: Familya, TAHUD (Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği) İstanbul Şubesi üyesi aile hekimliği asis-tanlarının iletişim ihtiyacı sonucu 2009 yılında kurulmuştur. Ülke genelinde çalışan aile hekimliği asistanları ve genç aile hekimliği uzmanlarını da bünyesine katarak ulusal bir iletişim platformu olmayı başarmıştır. Familya, aile hekimliği disiplinini daha iyi tanıtmayı, asistanlar ve uzmanlar arası dayanışmayı arttırmayı, üyelerinin mesleki, sosyal ve kültürel gelişimini sağlamayı amaçlamaktadır. Türkiye’deki genç aile hekimlerini temsil eden Familya’nın incelenmesi, aile hekimliği uzmanlık dalını seçen hekimler hakkında da bilgi sağlar. Bu çalışmamızın amacı Fam-ilya üyelerinin özelliklerini incelemektir.

Yöntem: Çalışmamız tanımlayıcı tipte bir araştırmadır. Famil- ya’ya üye olan tüm hekimler çalışmamızın evrenini oluştur-maktadır. Ekim 2013-Ekim 2014 tarihleri arasında Familya Başvuru veya Bilgi Güncelleme Formunu dolduran üyeler çalışmamıza dahil edildi. Formlardan elde edilen veriler SPSS 16 ile analiz edildi. Üyelerin sosyo-demografik verileri, hekimlik süreleri, asistanlık ve uzmanlık süreleri, mezun oldukları fakül-teler, uzmanlık eğitimi aldıkları kurumlar ve çalışmakta oldukları iller değerlendirildi.

Bulgular: 853 Familya üyesinin %62.4’ü (n:532) son bir yılda form doldurmuştu. Üyelerin %64.9’u (n:344) kadındı. Üyeler-in ortalama hekimlik süresi 6.4±3.8 yıl, asistanların ortalama asistanlık süresi 1.7±0.8 yıl, uzmanların ortalama uzmanlık süre-si 2.9+1.9 yıldı. Üyelerin mezun oldukları tıp fakültelerine göre dağılımı incelendiğinde en çok üyenin %7.9 (n:41) oranında Ege Üniversitesi’den ve üyelerin %72.8 (n:386 )’inin aile hekimliği anabilim dalı bulunan bir fakülteden mezun olduğu görüldü. Üyelerin uzmanlık eğitimi aldıkları kurumlara göre dağılımları incelendiğinde en çok üyenin %11.9 (n:63 ) oranında İzmir Tep-ecik Eğitim Araştırma Hastanesi’nde eğitim aldıkları, ayrıca üyelerin %56.8(n:301 )’inin uzmanlık eğitimi için üniversite hastanelerini tercih ettikleri görüldü. Üyelerin çalıştıkları illere göre üye dağılımına bakıldığında en çok asistan üye bulunan il İstanbul(%27.9), en çok uzman üye bulunan il İzmir (%10.3)’di.

Sonuç: Çalışmamızda Familya üyelerin çoğunluğunun aile he-kimliği anabilim dalı bulunan tıp fakültelerinden mezun olduğu görüldü. Bu durum, aile hekimliği uzmanlık eğitimini tercih etmede etkili bir faktör olabilir. Familya’nın farklı açılardan incelendiği başka çalışmalara da ihtiyaç vardır.

Tartışma Soruları:1. Asistan ve genç uzmanlardan oluşan bir iletişim plat-formunun olması aile hekimliği uzmanlık dalını böyle bir

yapılanması olmayan diğer branşlara göre avantajlı duruma getirir mi, Uzmanlık dalı olarak aile hekimliğinin seçilmes-inde mezun olunan fakültedeki aile hekimliği anabilim dalının rolü nedir, Familya grubuna dahil olmanın üyelere sağladığı avantajlar nelerdir

SB - 25

Çocuklarında kronik hastalık olan kişilerin ebe-veynliğe bakış açılarının değerlendirilmesi

Kamile ŞAHİN1, İsmail ARSLAN1, Oğuz TEKİN1, Enes GÜMÜŞ1, Elif CİRİT1

1 Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş ve Amaç: Yapılan bu çalışmanın amacı, biyopsikoso-syal yaklaşım çerçevesinde, çocuklarında kronik hastalık olan kişilerde ebeveynliğe bakışı değerlendirmektir.

Yöntem: 05/04/2013 ile 29/04/2014 tarihleri arasında S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi ‘Aile Hekimliği’ ve ‘Çocuk Hastalıkları’ polikliniklerine başvuran, çocuklarında kronik hastalık olan ve olmayan kişilere demografik veriler ve ‘Ebeveynliğe Bakış Ölçeği’ ile ilgili toplam 48 soru içeren anket uygulandı. Uygun şekilde doldurulan 194 anket değerlendirmeye alındı. ‘Hedef ve İdealler’ faktörü üzerine ‘Eğitim Yılı’nın etkili olduğu görüldü. Bu iki faktör arasında pozitif korelasyon olduğu belirlendi. ‘Çocukla İlgili Görüşler’ faktörü üzerine ‘Çocuk-larda Kronik Hastalık Olması’ durumunun etkili olduğu görüldü. Çocuğunda kronik hastalığı olan ebeveynlerin skorlarının, ol-mayan ebeveynlerden daha yüksek olduğu belirlendi. ‘Fiziksel Yeterlilik (FY)’ faktörü üzerine cinsiyet, yaş ve gelir düzeyinin etkili olduğu görüldü. Erkeklerin FY skorlarının, kadınların FY skorlarından daha yüksek olduğu tespit edildi. Yaş artışının, FY faktör skorunu negatif yönde etkilemekte olduğu görüldü. Ge-lir artışının, FY faktör skorunu pozitif yönde etkilemekte olduğu görüldü. ‘Evliliğe Bakış’ faktörünü etkileyebilecek faktörler bir arada analiz edildiğinde ‘Cinsiyet’in etkili olduğu görüldü. Erkeklerin skorlarının, kadınların skorlarından daha yüksek olduğu tespit edildi. ‘Ekonomik Durum’ faktörünü ‘Gelir Düzeyi’nin pozi- tif yönde etkilediği bulundu. ‘Sosyal Tutum’ faktörünü ‘Toplam Eğitim Süresi’nin pozitif yönde etkilediği görüldü.

Bulgular: Bu çalışma ile kronik hastalıklı çocuğu olan kişilerin ebeveynliğe bakışları ortaya konulmaktadır. Ebeveynliğe bakış için ortaya konulan olumlu ve olumsuz faktörler, bu konuda dikkate alınması gereken unsurlardır. Bu unsurlar arasında özellikle bu çalışmanın temel konusunu teşkil eden ‘Çocuk-larda Kronik Hastalık Olup Olmaması’ faktörü ve bu faktörün ebeveynlik tutumlarına etkisi, bu alanda çalışanlara ışık tuta-bilecek mahiyettedir. Çalışmanın ve bu çalışmada kullanılan ‘Ebeveynlik Bakış Ölçeği’nin ileride bu konuda yapılacak olan çalışmalara yol göstereceği düşünülmektedir.

Sonuç: Öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları: 1. Aile de kronik hastalığı olan birinin olmasının aile üzerinde oluşturduğu etkiler nelerdir?

SB - 26Bir üniversite hastanesinde yer alan aile hekimliği

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

145

poliklinik hizmeti hastalar tarafından nasıl algı-lanıyor?

Mehmet AKMAN1, Sıla YILMAZ1, Serap ÇİFÇİLİ1, Ne-sim TÜGEN1, Sibel SAKARYA2

1 Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi, 2 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.

Giriş ve Amaç: Tüm Türkiye’de 2010 yılı sonu itibarıyla aile hekimliği uygulamasına geçilmiştir. Bununla birlikte 90’lı yıllardan itibaren 3. Basamakta aile hekimliği poliklinik hizmeti verilmektedir. Bu araştırmada; Marmara Üniversitesi aile hekimliği polikliniği özelinde hastaların 3. Basamakta var olan aile hekimliği polikliniklerini algılayışları, tercih nedenleri ve yaşadıkları deneyimlerin incelenmesi planlanmıştır.

Yöntem: Son altı ay içinde kliniğimize ve son 6 ay içerisinde kayıtlı olduğu Aile Sağlığı Merkezi (ASM)’ne en az bir zi-yaret gerçekleştirmiş hastalardan seçilmiş 6-8 kişilik odak grupların oluşturulması ve cinsiyet açısından karma olmamaları planlanmıştır. Odak gruplara çalışmaya katılmak için onam vermiş hastalar alınmıştır. Odak grup oturumlarında bir görüşmeci ve bir gözlemci bulunmuş, oturumda ses kaydı yapılmıştır. Otu-rumlar 40-50 dakika olarak planlanmıştır. Ses kayıtlarının birebir transkriptleri dökülmüştür ve tematik analizleri yapılmıştır. Odak grup görüşmeleri yeni bir tema ortaya çıkmayana dek devam edilmiştir.

Bulgular: Katılımcılara göre “aile hekimi”; kendilerine yakın gördükleri, tüm şikayetlerini anlayan, gereğinde yönlendiren ve tüm aile bireylerine bakan aynı zamanda iyi bir iletişim kurdukları hekimdir. Hastaların MÜTF Aile Hekimliği’ni tercih etme sebe-pleri arasında tetkik yaptırmak, diğer polikliniklerden randevu alamamış olmak, tavsiye nedeniyle gelmek ve ilaç yazdırmak ön plana çıkmaktadır. Katılımcıların ASM ile MÜTF Aile Hekimliği Polikliniği ‘ni yaşadıkları sağlık hizmet deneyimi açısından karşılaştırdıkları transkript bölümleri incelendiğinde öne çıkan üç başlık görülmüştür: 1-Sağlık personelinin niteliği : MÜTF aile hekimliği polikliniğinde hizmet sunumunun hocalar deneti-minde yapılması nedeniyle buradaki hizmet sunucuları daha nite-likli bulmaktadırlar. 2-Kurumsal Özellikler: Hastaneye daha çok büyük sağlık sorunları için ve tetkik imkanı genişliğinden dolayı tercih ettiklerini ;ASM ‘yi ise sağlık ocağı olarak gördüklerini ve küçük sağlık sorunlarında başvurduklarını belirtmişlerdir . “Hastane” daha fazla güven duyulmasını sağlamaktadır. 3-Sağlık Hizmet Sunumu : MÜTF Aile Hekimliği Polikliniği’nde ASM ye göre yeterli düzeyde bir muayene ,daha iyi bir iletişim ve yön-lendirme olduğunu belirtirken aynı hekimden hizmet almaya dayalı sürekliliğin ASM ‘lerde daha iyi olduğu belirtilmiştir.

Sonuç: Üniversite hastanesi içerisinde yer alan aile hekimliği polikliniğinin hem 1. Basamaktan 2 basamağa hem de hastane içerisinde yan dal poliklinikleri arasında sağlık hizmetinin kor-dinasyonu için önemli işlevler üstlendiği hastalar tarafından belirtilmiştir. Ayrıca hastaların gözünde ASM algısının sağlık ocağı kavramından, aile hekimliği anabilim dalı polikliniğine yönelik algının da eğitim ve araştırma hastanesi kavramından etkilendiği görülmüştür.

SB - 27Bir çeşit mobbing: İşyerinde cinsel taciz

İzzet Akın TÜTÜNCÜLER1, Özden GÖKDEMİR YA-ZAR1, Muhteber ÇOLAK1, Dilek GÜLDAL1,

1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: İş yerinde yıldırma (mobbing), en genel tanımı ile birinin veya birkaç kişinin, bir veya daha fazla kişi tarafından, ortalama altı ay boyunca, düzenli olarak, duygusal yönden yaralayıcı davranışlara maruz bırakılmasıdır. Yıldırma, hedef seçilen kişiye düşmanca ve ahlak dışı uygulanır. Bunun sonu-cunda kişi, örgüt içinde savunmasız kalır ve yardım alamaz. Bir iş yerinde yıldırmadan söz edebilmek için, buna maruz ka-lan kişinin karşılaştığı olumsuz davranışlardan kendini koruy-amayacak duruma gelmesi gerekir. İş yerinde yıldırma genellikle daha düşük pozisyonda çalışana uygulanır. Öte yandan, aynı düzeyde çalışanlar arasında da yaşanır. Ancak böyle durumlarda mağdur, kendini savunamayacak biçimde daha düşük pozisyona itilir. Alan yazında az yer almakla birlikte, astları tarafından yıldırılmaya çalışılan üstler de bulunmaktadır. Türkiye’de yapılan çalışmalar da (sağlık, eğitim ve güvenlik sektörlerinde) 944 kişinin %55’inin son bir yıl içinde işyerinde psikolojik taciz davranışları ile karşılaştığı; %47’sinin ise bu davranışlara tanık olduğu be-lirlendi. Bir başka araştırmada; alt pozisyonda çalışan tacizciler-in “işe ilişkin kararları sorgulama”, “soru ve talepleri yanıtsız bırakma” ve “mağdur yokmuş gibi davranma” gibi davranışları; eşdeğer pozisyondaki tacizcilerin, “yapılan işi eleştirme, hataları tekrar tekrar gündeme getirme”, “siyasi ve dini görüşler nedeni-yle sözlü/sözsüz saldırı yöneltme”, “kutlamalara çağırmama”, “e-posta ya da ofise aşağılayıcı resim veya yazılar gönderme” gibi davranışları daha sık yönelttikleri görüldü). Birçok çalışmada psikolojik tacizden söz edilmiş olsa da cinsel ayrımcılığa dayanan aşağılama/aşağılanmadan söz edilmemektedir. Kaldı ki cinsel taciz çoğu zaman gizli olarak gerçekleşmektedir. Açıktan ifade edilmeyen bu taciz çoğu zaman tacize uğrayan tarafından da tanımlanamamaktadır. Amacımız gizli cinsel taciz açısndan has-tanede çalışan kadınların durumunu belirlemektir.

Yöntem: Tanımlayıcı-kesitsel desende planlanan araştırmanın sosyodemografik verileri içeren anketin yanı sıra araştırmacının oluşturduğu ‘’gizli cinsel tacizi’’içeren sorulardan da oluş-maktadır. Hastanemizde 1717 kadın çalışmaktadır. Tabakalı örneklem üzerinden en az temizlik elemanları için 134, sekreter hemşire için 159, doktor için 138 olmak üzere toplam 431 kişi çalışmaya alınacaktır. Bu kişilere personel dairesinden edinilen listelerle rastgele erişilecektir.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları: 1. Sizce bu araştırma için nasıl bir ölçek kullanılmalı?, Anketteki mahremiyeti korumak için yüzyüze ya da internet aracılıklı uygu-lama önerilmektedir. Bu konuda önerileriniz nelerdir?, 2. Anket sorularına ilişkin görüşleriniz nelerdir?

SB - 28Birinci basamak sağlık hizmetleri uygulamasında periyodik sağlık muayenesi (PSM) hakkında bi-rinci basamak klinisyenlerinin bilgi, tutum ve dav-ranışları

Sinem AYDEMİR1, Fisun SÖZEN1, Altuğ KUT1, M. Gökhan EMİNSOY1,

1 Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi,

Giriş ve Amaç: Periyodik sağlık muayenesi (PSM), sağlıklı bi-

Özetler

146Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

reylerin görüşme, fizik muayene, laboratuvar tetkikleri gibi bir dizi işlem kullanılarak belirli aralıklarla değerlendirilmelerinden oluşur. PSM’nin amacı asemptomatik kişilerin risk faktörlerini ve tedavi edilebilir hastalıklarının erken belirtilerini tanımlayarak morbidite ve mortalitelerini azaltmaktır. Tıp ve Aile Hekimliği eğitimi süresince PSM’nin önemi defalarca tekrarlanmış, pratik uygulamalara entegre edilmiştir. Bu çalışmanın amacı; birinci basamak sağlık hizmeti sunucuları olan Aile Hekimleri’nin PSM konusundaki bilgi, tutum ve davranışını değerlendirmektir.

Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu çalışmada Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinden, her bir bölgeyi eşit oranda temsil edecek şekilde seçilmiş illerden, tabakalı örnekleme yöntemine uygun olarak tespit edilecek birinci basamak hekimleri örneklem grubu olarak alınacaktır. PSM ile ilgili her biri 4-5 soru içeren, hekimler-in bilgi, tutum, davranış ve demografik özelliklerini ölçen anket tasarlanacaktır. Bu anketin, örneklem sonucu saptanan hekimlere telefon ve/veya mail aracılığıyla uygulanması planlanmaktadır.

Bulgular: Bu çalışmada temel olarak birinci basamakta görev yapan hekimlerin PSM hakkındaki bilgi düzeyleri saptanmaya çalışılacak ve günlük uygulamalardaki PSM tutum ve davranışları belirlenecektir. PSM uygulamasının, hekimin deneyiminden, uzmanlık eğitiminden, kentsel veya kırsal alanda çalışmasından, ailesinde ve/veya kendisinde sürekli hastalık olup olmaması gibi diğer durumlardan etkilenip etkilenmediği, PSM’deki güncelle-meleri hangi yollardan takip edebildiği değerlendirilecektir.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Birinci basamak hekimlerinin PSM hakkındaki bilgi düzey-leri nedir ve hekimler bu bilgilerini tutum ve davranış şekline dönüştürebilmekte midirler?, 2. Sağlık Bakanlığının önerdiği, birinci basamakta uygulanan PSM kapsamındaki uygulamaların işleyişi böyle bir çalışmada ne kadar yansıtılabilir?, 3. Böyle bir örnekleme sonucu saptanan birinci basamak hekim kümesi ile böyle bir çalışmada birinci basamak hekimlerinden elde edilecek sonuçlar Türkiye’deki aile hekimlerinin durumları hakkında güvenilir bilgiler yansıtabilir mi?

SB - 29Baş ağrısı poliklinik hastalarının demografik pro-fili, tanıları ve tedavi süreçlerinin değerlendirilmesi

Nazmiye Mehtap HATUNKIZ1, Seçil ARICA1, A. Özlem ÇOKAR1

1 Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş ve Amaç: Baş ağrısı ,yaygın olarak görülen bir bulgu olup, birinci basamakta hekimlerin en sık karşılaştıkları ve hastaların kendilerinin ve de yakınlarının en çok etkilendiği sağlık sorunlarından birisidir. Baş ağrısı ile başvuran hastaların tanısında esası hastanın hikayesi oluşturmaktadır. Hastalara ye-terli zaman ayırıp, yakınmalarının doğru değerlendirilmesi ile tanı yanlışlıkları ve gereksiz tetkiklerden kaçınmak mümkündür. Çalışmamızın amacı, nöroloji polikliniklerine baş ağrısı şikayeti ile başvuran hastaların demografik özelliklerini, tanı koyma aşa-masındaki süreçleri ve tedavi süreçlerini değerlendirmektir.

Yöntem: Bu araştırma kesitsel tanımlayıcı tipte planlanmaktadır. Araştırmanın evrenini Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji polikliniğine baş ağrısı şikayeti ile başvuran 18-65 yaş

arası bireyler oluşturacaktır.. Çalışma örneklemi olarak Nöroloji polikliniğine belirlenecek zaman diliminde başvuranlar içerisin-den DM, Hipertansiyon ve kronik hastalığı olmayanlar seçilecek-tir. Araştırmada katılımcılara sosyodemografik özellikleri ve tarafımızdan oluşturulacak, baş ağrısı özelliklerine, bugüne ka-dar yapılmış olan tetkiklerine, kullanılmış veya kullanılan medi-kal ya da alternatif tedavi yöntemlerine ve bunların başarısına yönelik anket soruları sorulacaktır. Anket soruları hazırlanırken Uluslararası Baş Ağrısı Topluluğunun kriterleri ile tanı ve tedavi rehberleri kullanılacaktır. Ayrıca hastalara verilen tedavi yöntem-lerinin faydasını değerlendirmek için Görsel ağrı skalası (VAS) kullanılacaktır. Araştırma için Etik Kurul onayı alınacaktır. Çalışma için hazırlanan anket soruları katılımcılara araştırmacı tarafından okunup cevapları araştırmacı tarafından kaydedi-lecektir. Tanımlayıcı istatistikler ile verilerin özelliklerine ve grup sayılarına göre uygun analitik istatiksel analiz yöntemleri kullanılacaktır. Bütün istatiksel hesaplamalar SPSS Statistical 19.0 paket programında yapılacaktır.

Bulgular: Çalışmamızdaki amaç polikliniklere baş ağrısı şikayeti ile başvuran hastaların profillerininin belirlenmesi, bu şekilde ko-ruyucu hekimlik ve kısa sürede etkin tedavinin yapılabilmesini sağlamaktır. Böylece nöroloji polikliniklerine başvuruda ilk sırada yeralan baş ağrısı şikayetinin yol açtığı iş gücü kaybı, tet-kik -tedavi maliyetleri ile sosyal sorunların çözümüne katkıda bulunmaktır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Araştırmanın örmeklemi uygun mudur?,2. Anket içeriği konusundaki görüşleriniz nelerdir? ,3. Anket soruları hazırlanırken kullanılması planlanan kriterler yeterli midir? ,4. Ağrıyı değerlendirmek için Görsel ağrı skalası dışında bir öl-çek kullanılabilir mi?

SB - 30Olgu sunumu : LADA (Latent Autoimmune Dia-betes in Adults) tanısı ve tip 1 diyabet tedavisinde balayı dönemi

Ömer KARAHAN1, Sıla ŞİMŞEK YILMAZ1, Esma ÖZÇELİK1, Mehmet AKMAN1

1 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Tip 1 diyabetin patogenezi ; pankreas β hücreler-inin otoimmun destrüksiyonu ile açıklanmakta olup ; hastalığın seyri sırasında çoğunlukla mutlak insulin eksikliği tablosu or-taya çıkar. Klasik olarak çocukluk çağında ve gençlerde gö-rülürken, bazen erişkin yaşlarda yavaş seyirle de karşımıza çıkabilir.Tip 2 DM tanısı alıp tedaviye başlanmış hastaların bir kısmında (yaklaşık %11) adacık hücresi sitoplazmik antikorları (ICA) ve daha sıklıkla glutamik asit dekarboksilaz (Anti-GAD) otoantikorları pozitif saptanmaktadır. Bu grup hastaların kliniği günümüzde “Yetişkinde Latent Otoimmun Diyabet “olarak (LADA, Latent Autoimmune Diabetes in Adults) isimlendirilmektedir.

Yöntem: Olgunun ayrıntılı anamnezi alınıp genel tıbbi muaye-nesi, periferik kan analizleri yapılmıştır. Tedavi planlamasının ardından hastadan parmak ucu glukoz ölçümü takibi istenmiştir. Hastanın şehir dışında yaşaması nedeniyle kontrolleri e-posta ve telefon vasıtasıyla yapılmıştır.

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

147

Bulgular: 34 yaşında kadın hasta dış merkeze son 4 ayda istem-siz 6 kg kaybı,sık idrara çıkma şikayetleri ile başvurmuş, labo-ratuvar sonuçları HbA1c:14,5, AKŞ:344,TKŞ:530 bulunmuş-tur. DM tanısı ile oral antidiyabetik tedavisi başlandıktan sonra tarafımıza başvurmuştur. Hasta endokrinoloji bölümü ile bir-likte değerlendirilmiş ve OAD’nin yetersiz olacağı düşünülerek subkutan insulin geçilmiştir. Bundan sonraki aşamada hastadan otoantikor bakılması kararı verilmiştir çünkü rehbere göre; ‘‘Di- yabeti akut veya kilo kaybı ile başlayan, zayıf, ailesinde tip 1 di-yabet olan kişiler erişkin yaşta da olsalar tip 1 diyabet bakımın-dan araştırılmalıdır.” Bu doğrultuda hastadan istenilen adacık hüc-resi sitoplazmik antikoru (ICA) ve glutamik asit de-karbok-silaz (Anti-GAD) otoantikoru pozitif çıkmıştır. Ancak vakanın seyri sırasında glukoz regülasyonu sağlanamamış ve hasta tekrarlayan ciddi hipoglisemi (AKŞ:24,33,42 gibi) atakları ile tarafımıza yeniden başvurmuştur. Hastanın kullandığı insulin dozu ve kullanım şeklinin doğruluğundan emin olunup gelişen tabloya tekrar bakıldığında “Tip 1 DM un Balayı Dönemi” ile uyumlu görülmüş, tedavi ekibi ile sık görüşülmesi önerilip in-sülin dozunda azaltmaya gidilmiş ve hipoglisemi ataklarının önüne geçilmiştir.

Sonuç: Bu olguyla DM tanısında klinik olarak arada kalınan vakalarda LADA’nın (Latent Autoimmune Diabetes in Adults) unutulmaması gerekliliği vurgulanmıştır. Ayrıca insulin teda-visi verildikten sonra özellikle Tip 1 DM un balayı dönemi gibi özellikli süreçler hatırlatılarak hipoglisemi ataklarının her daim komplikasyon olarak karşımıza çıkabileceği bu yüzden hasta-lara bu konu ile ilgili yeterli bilgi verilmesi ve tedavi başlangıcı sırasında daha yakın takip edilmesi önerilir.

SB - 31Astım hastalığında vücut kompozisyonu ve VKİ ile solunum fonksiyon testleri arasında ilişki var mıdır?

Didem KAFADAR1,

1 Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

Giriş ve Amaç: Astım ve obezite toplumda önemli bir halk sağ-lığı sorunudur. Epidemiyolojik çalışmalar; obezitenin astımın prevalansını ve insidansını özellikle kadınlarda arttırdığını göstermiştir. Astımlı kadın hastaların vücut kitle indekslerinin (VKİ) erkeklerden fazla olduğu bulunmuştur. Erişkinlerde ab-dominal yağ dokusunun astım kontrolünün kötü olmasıyla korele olduğu bildirilmiştir. Obezlerde artan leptinin astımla arasındaki ilişki araştırılmış, obez olan astım hastalarında lep-tin düzeyi artmış olarak bulunmuştur. Çalışmamızda astımlı hastaların vücut kompozisyonu, VKİ ile solunum fonksiyon testleri (SFT) arasındaki ilişkinin incelenmesi, astımlı hasta-larda obezitenin hangi değerlerde özellikle risk oluşturduğunun değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Sosyodemografik özelliklerinin, alışkanlıklarının so- rulduğu bir anket formu ile hasta bilgilendirme formu hazır-lanacaktır. Etik kurul onayı alınacaktır. Polikliniğe başvuran ve gönüllü katılımcı olmak isteyen hastalara anket uygulanacak, biyoempedans(BIA) cihazı ile VKİ ve vücut kompozisyonları ölçülecek, SFT yapılacak, laboratuar parametreleri kaydedilecek-tir. 100 katılımcı olması hedeflenmiştir. Araştırma gözlemsel analitik bir araştırmadır. Veriler istatistiki yöntemlerle analiz edi-lecek, sosyodemografik özelliklere göre, obezite ve vücut kom-pozisyonuna göre farklılıklar incelenecektir.

Bulgular: Astımlı hastalarda SFT ile belirlenen astımın şiddeti-nin, VKİ ve vücut kompozisyonuyla ilişkili olduğu, VKİ arttıkça hastalığın şiddetinin artacağı hipotezi doğrultusunda cinsiyetler arası, obez olanlarla olmayanlar ve farklı vücut kompozisyonları olanlar arasında SFTdeki farklılıklar değerlendirilecektir.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Hangi komorbiditeleri ve özellikleri olan hastalar çalışmaya alınmamalıdır?

SB - 32Sağlıklı beslenme davranışlarına medyanın et-kisinin incelenmesi

Ahmet TEKİN1, Ülkü BULUT1, İbrahim GÜNEŞ1, Dilek GÜLDAL2

1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Yeterli ve dengeli beslenme bireyin yaşına, cinsiyetine ve bedensel etkinlik durumuna göre enerji ve besin öğelerini yeterli miktarda almasıdır. Her bireyin gereksinimleri birbirinden farklıdır. İnsan vücudu çeşitli protein, vitamin, min-eraller ile karbonhidrat, su ve yağ gibi besin öğelerine ihtiyaç duyar . Sağlıklı bir yaşam için aldığımız ve harcadığımız enerji dengede olmalıdır. Günlük aldığımız enerjinin %55-60’ı karbon-hidratlardan, %10-15’i proteinlerden %25-30’u yağlardan gelme-lidir. Hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi gibi birinci basam-akta karşılaşabileceğimiz birçok hastalığın tedavisi, seyri ve risk faktörleri açısından sağlıklı beslenme önem kazanmaktadır. Son zamanlarda özellikle medya aracılığı ile saygın bilim insanlarının bilinen ve genel kabul gören beslenme alışkanlıklarına aykırı önerileri kafaları karıştırmaktadır. Özellikle kan yağları ile ilgili tedavilerde sadece beslenme düzeni değil ilaç kullanma önerileri de hastalar tarafından sorgulanabilmektedir. Bu çalışmada, son zamanlarda medya kanallarında yer alan beslenme ve diyet öner-ilerine toplumun bakış açısını değerlendirmek ve toplumun bu di-yet beslenme önerilerini ne kadar dikkate aldığını ve uyguladığını öğrenmek hedeflenmiştir.

Yöntem: Çalışma kesitsel tanımlayıcı desende planlanmıştır Örnekleme 18 yaş üzeri 1 - 15 Ocak 2015 tarihleri arasında a-ile hekimliği, dahiliye, kardiyoloji, endokrinoloji polikliniğine başvuran hasta ve hasta yakınları dahil edilecektir Ankette veri to-plamak için diyet beslenme alışkanlıkları ve özellikle medyadan edinilen bilgiler ile diyet beslenme alışkanlıklarında değişiklik olup olmadığı sorgulanacaktır

Bulgular: Bağımsız değişken olarak sosyodemografik özellikler, mevcut kronik hastalıklar kaydedilecektir, bağımlı değişken olarak ise çeşitli beslenme alışkanlıkları hakkındaki düşünceleri ve bunların değişip değişmediği sorgulanacaktır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Örneklem seçimi konusundaki önerileriniz nelerdir?2. Anket soruları, sağlıklı beslenme inanışları ölçümü konusun-daki önerileriniz nelerdir?

SB - 33Diyarbakır ili merkez Sur ilçesi Cemil Özgür İlk-

Özetler

148Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

öğretim Okulu öğrencilerinde HT prevalansı ve ilişkili risk faktörleri

Vasfiye DEMİR1, Tahsin ÇELEPKOLU1, Pakize Gamze ERTEN BUCAKTEPE1

1 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD,

Giriş ve Amaç: Hipertansiyon (HT) erişkin yaştaki mortalite ve morbiditenin en önemli sebebidir. Çocukluk çağında HT preva-lansı % 1-2’dir. Yetişkinlerde tanımlanan primer HT çocuklukta başlar. Her ne kadar çocukluk çağında hipertansiyon prevalansı erişkine göre düşük olsa da, gelişmiş toplumlarda obezite oranın giderek artması nedeni ile büyük çocuk ve ergenlik döneminde prevalans giderek artmaktadır. Çocukluk çağında kilo, bel çevre-si, cinsiyet ve HT arasında ilişki var mı? Yetişkinliklerinde HT riski taşıyan çocuklar belirlenebilir ve erken yaşlarda koruyucu önlemleri başlatabilir mi? Bu çalışmanın amacı; Diyarbakır ili merkez Sur ilçesi Cemil Özgür İlköğretim okulundaki (CÖİ) çocukların HT prevalansı ve ilişkili risk faktörlerini belirlemektir.

Yöntem: Çalışmanın yürütülebilmesi için etik kurul, Milli Eğitim Bakanlığı izni, aile onamı alınması plandı. Çalışma kes-itsel, prospektif ve Diyarbakır ili merkez Sur ilçesi CÖİ‘deki öğrencileri yansıtmak üzere planlandı. Araştırmanın evreni CÖİ tüm öğrencileridir. Araştırmanın örnekleminde ise tüm evrene ulaşılması hedeflendi. Her çocuk için anne babanın yaş, meslek, eğitim durumu, boy, kilo, kronik hastalık öyküsünün, çocuğun bilinen hastalık öyküsü ve beslenme alışkanlığının sorgulandığı sosyodemografik veri formu doldurulması planlandı. Her çocuğun tansiyon, boy, kilo, bel çevresi ölçümü ve vücut kitle indeksi (VKI) hesaplaması yapılması planlandı. Tansiyon ölçümünün standart civalı sfingomanometre, stetoskop ve yaşa uygun manşon ile on dakikalık dinlemeyi takiben on beşer dakikalık aralarla toplam 3 ölçüm yapılması ve değerlendirmede ölçümlerin ortalamasının alınması planlandı. Boy ölçümünün ayakkabısız, kilo ölçümünün ise hafif giysilerle elektronik baskül ile yapılması hedeflendi. Araştırma verilerimizin istatistiksel değerlendirmesinde SPSS 18.0 forwindows istatistik paket programı kullanılması planlandı. İstatistiksel değerlendirmede tanımlayıcı analizlerin HT ile ilişkisini belirlemek için ki-kare testi ve lojistik regresyon; kan basıncı değerleri ve VKI arasındaki ilişki için Pearson korelasyon testinin uygulanması planlandı.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır

Tartışma Soruları:1. Farklı hangi istatistiksel analiz yöntemleri kullanılabilir?, 2. Sosyodemografik veri formunda başka neler sorgulanabilir?

SB - 34Hamilelik beyni: Gerçekten var mı?Makbule Neslişah TAN1, Ayşen MERT BENGİ2, Vildan MEVSİM3,

1 Sağlık Bakanlığı, 2 Kemalpaşa 6 Nolu Armutlu ASM, 3 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD,

Giriş ve Amaç: Pek çok kadın, gebelik döneminde ve anne olduk-tan kısa bir süre sonra yaşadıkları bir takım bilişsel sorunlardan ve özellikle de unutkanlıktan şikayet etmektedir. Bu durum “hamile-

lik beyni” veya “plasenta beyni” olarak adlandırılır. Bazı yazarlar “hamilelik beyninin” bir uydurmaca olduğunu düşünür, peki ama ya gerçekse? Gebelik ve doğum sonrası dönemde yaşanan bilişsel bozuklukların nedenleri ile ilgili üretilen pek çok teori olmasına rağmen halen “hamilelik beyni” nin varlığını destekleyecek yet-erli kanıt yoktur. İleri sürülen bir teoriye göre, hamile kadınların beyninin küçüldüğü ve doğum sonrası orjinal boyutuna geri döndüğüdür. Başka bir teoriye göre gebelik ve gebelik sonrası yaşanan sorunların hormonal dalgalanmalardan kaynaklandığı yönündedir. Bazı uzmanlara göre ise, gebe kadın kendi hayatında olan değişiklikler ile çok meşgul olup bunun dışındaki durum-larla fazla ilgilenmediği için unutkanlık yaşandığıdır. Bilişsel bozukluklar muhtemelen hafif düzeyde olduğu için henüz kesin olarak gösterilememiştir. Bu çalışma ile gebelikte bilişsel fonksi-yonlardaki değişimin gösterilmesi amaçlanmaktadır.

Yöntem: Araştırma İzmir ili seçilmiş Aile Sağlığı Merkezler-ine kayıtlı gebelerde yürütülecektir. Kohort çalışması olarak yapılacak araştırmaya katılmayı kabul eden kişilerle yüz yüze görüşülecek, sosyodemografik özellikler, bilişsel fonksiyonları et-kileyen faktörler ve Montreal Bilişsel Değerlendirme Ölçeği (Mo- CA)’ni içeren anket formu uygulanacaktır. Bilişsel fonksiyonları incelemek için gebelere 3.trimester ve postpartum 6-8. haftada ölçek uygulanacaktır. Veriler istatistik analizleri, tanımlayıcı ana- lizler, khi kare, bağımlı gruplarda t testi kullanılarak değerlen-dirilecektir.

Bulgular: Bağımlı değişken olarak MoCA ölçek puanı, bağımsız değişken olarak ta demografik veriler, bilişsel durumu etkileyen faktörler kullanılacaktır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Araştırma nasıl bir desende planlanmalıdır?,2. Dahil edilme ve hariç bırakma kriterleri neler olmalıdır?

SB - 35Açlığın biyokimyasal etkileri

Pakize Gamze ERTEN BUCAKTEPE1, Hamza ASLAN-HAN1, Veysel KARS1, Tahsin ÇELEPKOLU1, İbrahim KAPLAN2, Vasfiye DEMİR1

1 Dicle Üniversitesi Tıp Fakakültesi Aile Hekimliği AD., 2 Dicle Üniversitesi Tıp Fakakültesi Biyokimya AD.,

Giriş ve Amaç: Günümüzde aşırı yemek yeme, öğün atlama, yemek seçme gibi yeme alışkanlıklarının stresle başa çıkma, toksik maddelerin atılımı, inflamatuar yanıt gibi biyokimyasal süreçleri etkilediği ve pek çok metabolik hastalık riskini arttır-dığı bilinmektedir. Düzenli ve dengeli beslenmenin, aşırı yem-eden kaçınmanın, oruç tutmanın ise metabolizmayı düzenlediği, kronik hastalıkları önlediği tespit edilmiştir. Kalori alımının azaltılmasının veya oruç tutmanın insulin duyarlığını arttırdığı, kalp hızını, kan basıncını, oksidatif hasarı, böbrek hastalıklarını azalttığı; kanser insidansını düşürdüğü ve üreme fonksiyonlarını iyileştirdiği tespit edilmiştir. Ayrıca açlığın kan lipit düzeylerini azaltıp, inflamatuar markerları düşürüp, kardiyoprotektif etki gös-tererek canlı hayatını uzattığı da öne sürülmüştür. Çalışmamızda oruç tutanlarda açlığın kanın biyokimyasal yapısına etkisini incelemeyi planlamaktayız. Açlığın, özellikle de Ramazan oru-cunun ayrıntılı incelenmesinin, gelecekte açlığı, koruyucu veya tedavilerin etkisini arttırıcı bir yöntem, hatta bir tedavi yöntemi

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

149

haline bile getirebileceği kanısındayız.

Yöntem: Çalışmamız bir kohort çalışmasıdır. Çalışmamız kapsamında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD’na başvuracak ve araştırmaya katılmayı kabul edecek 120 hasta veya hasta yakınının alınması planlanmıştır. Katılımcıların yaş, cinsiyet, boy, kilo, hastalık ve ilaç kullanma durumları gibi sosyodemografik özellikleri kaydedilecektir. Katılımcılardan ramazan öncesi, ramazan ve ramazan sonrasında olmak üzere toplam 3 kere kan alınacaktır. Alınan kan örneklerinde Kate-kolaminler (adrenalin, noradrenalin, dopamin), kortizol, 5-hi-droksi indol asetik asit, antioksidan kapasite, yağ asitleri, lipit profili, glikoz, insülin, homosistein, hs-CRP (high sensitive c-reaktif protein) adiponektin, ghrelin, leptin, karnitin, Apolipo-proteinler (Apo-a, Apo-b, Lp-a) çalışılacaktır. İstatistiksel ana-lizler için SPSS 18.0 programı kullanılacaktır. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında Student t testi, Mann Whitney U testi, One Way ANOVA (Bonferroni) testi, nitelik-sel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare (Fisher’s exact) testi, bağımlı gruplar t testi, tekrarlayan ölçümler ANOVA tes-ti, korelasyon testleri ve lojistik regresyon modeli kullanılması planlanmıştır.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Hastalara sosyodemografik özellikleri içinde başka neler sora-biliriz?2. Ramazan öncesi ve sonrası ölçümler bir bakıma kontrolü sağlayacaktır ama yine de oruç tutmayan bir kontrol grubu almak gerekir mi?3. Ramazan sonrası ölçümlerin ne kadar süre sonra alınmasını önerirsiniz?

SB - 36Tıp fakültesi öğrencilerinde anksiyete ve kötü alış-kanlıklara bakış

Mustafa Gökhan USMAN1, Ahmet YILMAZ2,

1 Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD, 2 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Tıp fakültesi; sağlık alanına ilgili, doktor olma ideali olan kişilerin tercih etmesi beklenen bir bölümdür. Ül-kemiz eğitim sisteminin bir sonucu olarak bu bölüme girişlerde maddi sebepler, ailevi baskılar, popularite ve sınav performansı gibi etkenler rol oynamaktadır. Yanlış yerde olma hissi eğitim alma performansını ve anksiyete düzeyini etkilemektedir. Kaygı, kötü alışkanlıklara yatkınlığı artırmaktadır. Sağlık çalışanlarının sigara ve alkol gibi alışkanlıklarının oldukça fazla olduğunu gösteren yayınlar vardır. Bu çalışmada tıp fakültesine başlayan öğrencilerin birinci yıl sonunda buraya gelme sebepleri, anksi-yete düzeyleri ve kötü alışkanlıklar hakkında ki düşüncelerinin sorgulanması amaçlanmıştır.

Yöntem: ADYU Tıp Fakültesine başlayan öğrencilere sosyode-mografik veriler, üniversiteye hazırlık süreci, bölüm tercih se-bepleri, sigara ve alkol kullanımına olan bakışını sorgulayan 20 soruluk bir anket ve anksiyete düzeyinin ölçümü için bir ölçek uygulanacaktır.

Bulgular: Tıp fakültesi öğrencilerinde sigara ve alkol alışkanlı-

ğının fazla olma sebepleri incelenecektir. Üniversite sınavlarına hazırlık süreci, aile faktörü, anksiyete düzeyi ile alışkanlıkların arasında ki ilişki araştırılacaktır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır

Tartışma Soruları:1. Anket sorularının uygunluğu, ekleme çıkarma önerileri 2. Sadece ADYU Tıp fakültesi birinci sınıf öğrencileri yeterli olur mu, başka bölümler veya üniversiteler dahil edilmeli midir?

SB - 37Çocuk ve ergenlerde zayıf olma sıklığı ve ilişkili faktörler

Arzu UZUNER1, Demet MERDER ÇOŞKUN1, Fatma DİNDAR1, Hüseyin AKGÜN1, Mücahit EROĞLU1, Fırat ÖZ1, Aziz Kaan TÜRKOĞLU1,1 Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş ve Amaç: Çocukların beslenme durumu hem bireysel gelişimleri ve sağlıkları hem de toplum sağlığı açısından önemli bir göstergedir. Zayıflık çocukluk çağında sosyal, ruhsal ve be-densel sağlık sorunlarına yol açabilir. Araştırmamızda okul ça-ğındaki çocuklarda zayıf olma sıklığı ve ilişkili faktörlerin be-lirlenmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Kesitsel bir prevalans çalışması olan araştırmamız, 5-14 yaş grubunda, 2014 yılı Mart ve Nisan aylarında, Pen-dik ilçesindeki devlet ilk ve orta okullarında 5-14 yaş grubu çocuk ve adolesanlarda, randomizasyonla belirlenen sınıflarda yürütülmüştür. Öğrencilerin velilerine sosyodemografik özellik-leri, öğrencinin yaşam tarzı ve beslenme şeklini sorgulayan bir anket formu gönderilip toplanmıştır. Formu doldurup araştırmaya katılmayı kabul eden velilerin çocuklarının boy-ağırlık-bel ve kol çevresi ölçümleri okullarda yapılmıştır. Zayıflık oranları Dünya Sağlık Örgütü’nün beden kitle indeksi (BKİ, kg/m²) z skorlarına göre saptanmış, ≥-2SD-<-1SD zayıf; <2SD çok zayıf olarak ka-bul edilmiştir.

Bulgular: Beş okulda 2882 öğrencinin veri analizleri tamamlanmıştır. Buna göre cinsiyet dağılımı K/E %49.4/50.6; yaş ortalaması 10.9±2.3’tür. Zayıflık sıklığı kızlarda %6.2 (s=84/1356); çok zayıf olma sıklığı %1.0 (s=13/1356) iken, erkeklerde zayıflık %5.8 (s=80/1378), çok zayıflık %1.2 (s=16 / 1378)’dir. Zayıf ve çok zayıf olma, annenin okur-yazar olmaması (p=0.001); anne ve babanın eğitimde geçirdiği süre; anne ve babanın vücut ağırlığı ile (p=0.010); çocuğun veli-si tarafından hi-peraktif algılanması (p=0.012); yemek seçiyor olması (p=0.041); okulda evden getirdiği dışında bir şeyler yemesi (p<0.001); bisküvi, pasta gibi yiyecekleri tüketmesi ilişkili bulundu. Logis-tik regresyon analizinde zayıf-çok zayıf olma durumu anne ve babanın ağırlığı ile ilişkili bulunmuştur.

Sonuç: Çalışmamızda zayıflık sıklıkları Türkiye Okul Çağı Çocuklarında Büyümenin İzlenmesi” (TOÇBİ) araştırması so- nuçlarıyla benzer; Türkiye Çocukluk Çağı Şişmanlık Araştır-ması’nda (COSI-TUR) bulunan zayıflık oranlarına göre yük-sek bulunmuştur. Bu araştırmada zayıflıkla ilişkili bulunan de- ğiştirilebilir faktörler beslenme alışkanlıkları ve eğitimle il-gili olup, çocukların ve ebeveynlerinin sağlıklı beslenme alış-kanlıklarının geliştirilmesine yönelik müdahaleler planlanabilir.

Özetler

150Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

SB - 38Allerjik hastaların uyması gereken kurallar konulu hasta bilgilendirme formunun okunabilirliğinin de-ğerlendirilmesi: Ön sonuçlar

Burak ÖZÜN1, Erol AKTUNÇ1, Mutlu YÜKSEK1, Çağa-tay BÜYÜKUYSAL1,1 Bülent Ecevit Üniversitesi,

Giriş ve Amaç: Bu çalışmada, “Allerjik hastaların uyması gereken kurallar” konulu basılı hasta eğitim metninin okunabilirliğinin “Çıkartmalı Okunabilirlik İşlemi” aracılığı ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: İlk kez ev tozu allerjisi tanısı alan hastaların yakınları, bu kesitsel çalışmanın evrenini oluşturmaktadır. Çıkartmalı okunabilirlik puanlarının, katılımcının yaşına, cinsiyetine, eğitim durumuna, gelir durumuna, kendi okuma düzeyi konusundaki algısına ve okuma alışkanlığına bağlı olarak değişip değişmediği araştırılmıştır.

Bulgular: Ardışık 208 hasta yakınına ait veriler değerlendiril-miştir. Okuma aracının %94 oranında engelli ya da eğitsel okuma düzeyinde anlaşılabildiği gözlenmiştir. Katılımcının okul eğitimini süresi, gelir düzeyi ve kendi okuma düzeyi ko-nusundaki algısının “Çıkartmalı okunabilirlik puanı”na etki ettiği görülmüştür. Ancak bu üç faktörün etkisi ile oluşan de-ğişim, okunabilirlik düzeylerindeki değişimin sadece %7-8’ini açıklayabilmiştir.

Sonuç: “Çıkartmalı okunabilirlik puanı”na etki etmesi muhtemel farklı değişkenleri dikkate alan yeni çalışmaların yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

SB - 39Birinci basamak sağlık çalışanlarında tükenmiş-lik, iş doyumu, anksiyete ve depresyon düzeylerinin belirlenmesi ve aralarındaki ilişkinin değerlendi-rilmesi

Ahmet YILMAZ1, Mehmet HALİS TANRIVERDİ1, Tah-sin ÇELEPKOLU1, Veysel KARS1, Mustafa GÖKHAN USMAN2, Vasfiye DEMİR1,

1 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD., 2 Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.,

Giriş ve Amaç: Tükenmişlik kronik fiziksel yorgunluk, çare-sizlik ve ümitsizlik duyguları, olumsuz bir benlik kavramının gelişmesi, mesleğe, genel olarak yaşama ve diğer insanlara yöne-lik olumsuz tutumlar ile belirginleşen fiziksel, emosyonel ve zi-hinsel bir tükenme sendromu olarak tanımlanmıştır. Tükenmişlik, bireyin yaşantısının her yönünü etkileyebilen, kişilerarası ve aile ilişkilerinde sorunlar yaşamasına ve genel olarak yaşama karşı olumsuz bir bakış açısı ve tutum geliştirmesine neden ola-bilir Sağlık çalışanları yetersiz kurumsal kaynakların kısıtlılığı içinde hasta isteklerini karşılayabilmek için aşırı yüklenilmiş bir meslek grubudur. Bu çalışmada amacımız birinci basamak sağlık çalışanlarında tükenmişlik ve iş doyumunun belirlenmesi, bu-nun yanı sıra depresyon ve anksiyete düzeylerinin belirlenmesi, tükenmişlik düzeylerinin ön gördürücülerinin ve etkenlerin or-taya konması, tükenmişlik durumlarının çalışanların depresyon

ve anksiyete düzeylerine etkilerinin belirlenmesidir.

Yöntem: Çalışmamız Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulu-nan Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Siirt, Şanlıurfa, Mardin olup toplam yaklaşık 6000 birinci basamak sağlık çalışanından 987’sine ulaşılması ve her çalışana belirle-nen veri formlarının yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanması esasına dayanmaktadır. Araştırmada sosyodemografik bilgilerin öğrenilmesi için geliştirilmiş araştırıcılar tarafından düzenlen-miş formun yanısıra: Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ), İş Doyumu Ölçeği (İDÖ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) uygulanacaktır. Katılmak istemeyen- ler çalışmaya alınmayacaktır. Yüz yüze görüşme yöntemiyle uygulanacak formlardan elde edilen veriler toplandıktan sonra tükenmişlik düzeyi, depresyon, işdoyumu, anksiyete düzeyleri belirlenecek gerekli istatistik işlemleri yapılarak çalışanlarda tükenmişlik düzeyleri ve bu durumun üzerinde etkisi olabilecek diğer faktörlerin düzeyi belirlenecek ve birbirleri üzerinde et-kileri ortaya konacaktır. Araştırma çalışmamız etik kurul onaylı olup Dicle Üniv Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmektedir (24.02.14 tarih,14/TF-50 sayılı karar metni)

Bulgular: Diyarbakır ili için yapılan veri girişleri istatistik değerlendirme sürecindedir.

Sonuç: Bu kapsamda sağlık çalışanlarının olumsuz sonuçlar doğurabilecek, iş verimlerini kötü yönde etkileyebilecek so-nuçların görülmesi durumunda bu olumsuzlukların önlenmesi adına alınması gereken önlem ve uygulamaların belirlenmesi ve önerilerle çözüm yollarının ortaya konması çalışmamızın çıktıları olarak hedeflenmekte olup çalışmamız uygulama ve veri toplama aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Aile Hekimliği çalışanlarının mesleki verimlilikleri mevcut tükenmişlik düzeylerinden ne derecede etkilenmektedir? sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi için sağlık çalışanlarında belirlen-mesi gereken parametreler nelerdir?

SB - 40Fibromyaljili kadınlarda ve eşlerinde yaşam ka-litesi, anksiyete, depresyon ve uyku kalitesinin de-ğerlendirilmesi

Tahsin ÇELEPKOLU1, Mustafa Akif SARIYILDIZ2, P. Gamze ERTEN BUCAKTEPE3, Vasfiye DEMİR4, Abdul-lah Zübeyir DAĞLI2, Ahmet YILMAZ1, Mehmet Halis TANRIVERDİ1,

1 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD, 2 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, 3 Dicle Üniversitesi Tıp FakültesiAile Hekimliği AD, 4 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD,

Giriş ve Amaç: Fibromiyalji toplumda yaygın olarak görülen, etyolojisi tam olarak aydınlatılamamış, iskelet kas sisteminde ağrı ile karakterize bir sendromdur. Bu sendromda ağrının yanısıra yorgunluk, uyku bozukluğu, anksiyete bozukluğu ve depresyon da görülebilir. Yapılan kısıtlı sayıdaki çalışmalarda fibromyal-jili kadınlar ve eşlerinde depresyon kontrol gruplarına göre da-ha yüksek oranda, yaşam kalitesi ise daha düşük bulunmuştur. Seksüel fonksiyonların karşılaştırmasında ise erektil disfonksi-yona fibromyaljili kadınların eşlerinde daha sık rastlanmıştır. Bu çalışmada amacımız; literatürde kısıtlı sayıda çalışmanın

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

151

bulunduğu fibromiyaljili kadınlarda ve eşlerinde kontrol grubu-na göre yaşam kalitesi, anksiyete-depresyon ve uyku kalitesi- ni karşılaştırmaktır.

Yöntem: Araştırmamız vaka-kontrol tipte bir çalışma olup, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği ve FTR po-likliniklerine başvuracak ve fibromiyalji tanısı alan hasta-lar ve eşleri üzerinde onamları alındıktan sonra geçerliliği ve güvenirliği olan Short- form questionnaire 36 (SF-36), Hospi-tal Anxiety and Depression Scale (HAD ölçeği) ve Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI) anketleri uygulanarak yapılacaktır. Katılımcılar kronik bir hastalık ve/veya bir romatizmal hastalık olması durumunda çalışma dışı bırakılacaklardır. Çalışma 18-65 yaş arasında kadın cinsiyetten olacak fibromiyaljili hasta ve sağlıklı eşleri üzerinde yapılacaktır. Aynı anketler 50 sağlıklı kadın ve eşlerinin oluşturacağı kontrol grubuna da uygulanması planlanmıştır. İstatistiksel Analiz’de; araştırma verilerimizin istatistiksel değerlendirmesinde SPSS 18.0 for windows istatis-tik paket programı kullanılacaktır. Verilerin normal dağılıma uyup uymadığına Kolmogrov-Smirnov testi ile bakılması planlandı. Normal dağılım gösteren ve ortalamaları alınabilen veriler için independent samples- t testi, normal dağılım göster-meyenler için nonparametrik Mann Whitney –U testi ; kategorik değişkenlerin karşılaştırmasında Chi-Square testi; parametreler arasındaki ilişkileri belirlemede normal dağılım gösterenlerde Pearson, normal dağılım göstermeyenlerde Spearman rho testi uygulanacaktır.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Fibromyaljili hasta grubunda HAD, SF36, PSQI dışında ölçek kullanılabilir mi? 2. Farklı hangi istatistiksel analiz yöntemleri kullanılabilir

SB - 41Birinci basamakta gözden kaçan EBV olgusu

Sinem BAL1, Mehmet AKMAN1,1Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD,

Giriş ve Amaç: EBV herpesviridae ailesindendir ve insan-lardaki en sık girülen virüslerden birisidir.İnsandan insana oro-farenks salgısıyla ve ençok öpüşme gibi yakın temasla bulaşır.Çocukluk çağında ve erişkin dönemde gözlenebilir. Bu virüsle ilişkin semptomlar genellikle çocukluk döneminde belirtisiz ,erişkin dönemde ise ağır seyreder.Ateş, boğaz ağrısı, yaygın lenf adenit ile seyreden enfeksiyoz mono nükleoz hastalığına neden olur. Ağız yoluyla bulaşır, önce nazofarenks epiteline daha sonra bölge lenfoid dokulardaki B lenfositleri enfekte eder. Türkiyede erişkinlerin % 80 86 sının ebv ye karşı seropozitif olduğu bildirilmektedir.

Yöntem: Hastanın klinik muayenesi yapıldı. Kan tetkikleri istendi.Bulgular: 37 yaşında erkek hasta, ateş, boğaz ağrısı ve döküntü şikayeti ile iki kez aile hekimine başvuran hastaya akut tonsillit tanısı ile ilk başvuruda oral ikinci başvuruda muskuler antibiyo-tik başlanmıştır. Genel durumu bozulan kilo kaybı olan ve boğaz ağrısı artan hasta bu şikayetlerle gittiği kbb hekimi tarafından bir hafta hastane yatışı olmuştur.

Sonuç: EBV ülkemizde özellikle göçlerden sonra yaygın gö-rülen ve aile sağlığı merkezine üst solunum yolu enfeksiyonu ile başvuran sıklıkla karşılaştığımız vakalardır. Tanısı ikinci

ve üçüncü basamakta yapılan laboratuar testleri ile konulsa da tanı testleri uzun vakit almaktadır. Yeterli kaynak aktarılmayan aile sağlığı merkezlerinin çağın gereklerine ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin gereksinimlerine uygun teknolojiden yoksun olması, tanı ve tedavi açısından yetersizlik yaratmaktadır. Birinci basamakta EBV tanısı aklımıza gelmesi ve destek tedavisi düzen-lenmesi hastanın hastane yatışına gerek kalmamasına, iyileşme süresinin kısalmasına ve sağlık harcamalarının azalmasına sebep olacaktır. Ülkemizde akılcı antibiyotik kullanımı birinci basamak sağlık hizmeti sunumunda önemli bir sorundur. Yaygın antibi-yotik kullanımıyla birlikte antibiyotiklerin uygunsuz bir şekilde kullanılması önemli bir sorun teşkil etmektedir. Unutmamalıyız ki antibiyotikler ateş düşürmez, ağrı dindirmez, virüslere bağlı enfeksiyonları tedavi edemez. Bakteriyel enfeksiyonlara karşı en önemli silahımız olan antibiyotiklere direnç gelişiminin far-kındalığına varmamız gerekmektedir

Tartışma Soruları:1. EBV tanısını birinci basamakta koymak mümkün müdür? Aile hekimi tanıyı neden koyamadı? Birinci basamakta bu tanıyı koy-maktaki güçlükler nelerdir?,2. Hastaya antibiyotik başlamak gerekli miydi?,3. EBV birinci basamakta tedavisi mümkün bir hastalık mıdır?

SB - 42Sağlıklı çocuk izleminde ailelerin hekim seçme ka-rarını neler etkiliyor? “Analitik hiyerarşi süreci ile karar verme”

Candan KENDİR ÇOPURLAR1, Çiğdem ALKAN1, As- lıhan ÇİFLİK BOLLUK1, Ediz YILDIRIM1, Emel KU-RUOĞLU KANDEMİR2, Vildan MEVSİM1

1 Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Sağlıklı çocuk izlemi; sağlık problemlerinin saptanmasında ve komplikasyonların önlenmesinde önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde sağlıklı çocuk izlemi; Aile Hekimi veya Pediatrist tarafından yapılabilmektedir. Sağlıklı çocuk izleminin çocuğun yetiştiği ortamda ailesiyle birlikte değerlendirilerek yapılması önerilmektedir. Takipteki asıl amaç; çocuğun mevcut sağlık durumunun devamının sağlanması ve olası sağlık prob-lemlerinin saptanmasıdır. Birinci basamakta verilerin daha dü- zenli olması ve sağlık harcamalarının düşük olması sağlıklı ço-cuk izleminin birinci basamakta yapılması için uygun koşulları oluşturmaktadır. Ancak bazı aileler sağlıklı çocuk izlemi için Aile Hekimleri’ni tercih ederken bazıları Pediatristleri tercih etmektedir. Bu araştırmada, sağlıklı çocuk izleminde, aileler-in hekim seçimindeki kriterleri ve önceliklerini saptamak a- maçlanmıştır.

Yöntem: Bu amaçla, veri toplama formunu oluşturmak için, odak grup görüşmeleri yapılacak ve Aile Hekimi’ni seçim kriterleri belirlenecek. Daha sonra ortaya çıkarılan bu anket Aile Sağlığı Merkezi’ne başvuran 100 bireye uygulanacak ve “Analitik Hiyerarşik Prosesi” (AHP) için seçim kriterlerindeki öncelikler belirlenecek. Bu araştırma sonucunda elde edilecek veri AHP model için temeli oluşturacak. AHP model ile diğer istatiksel ana-lizler bağlanacak ve öncelik kriterleri düzenlenecek.

Bulgular: Bu araştırma ile ailelerin sağlıklı çocuk izleminde hekim seçim kriterleri ortaya konulması amaçlanmıştır ve buna dayanarak birinci basamakta sağlıklı çocuk izlemi için önerilerde bulunulacaktır.

Özetler

152Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Sağlıklı çocuk izleminde, ailelerin doktor seçimindeki kriterl-eri ve öncelikleri nelerdir?

SB - 43Sağlık çalışanlarında sendikalılaşma ve kaygı dü-zeyi ilişkisi

Muhteber ÇOLAK1, Özden GÖKDEMİR YAZAR1, Ergün AKYOL1, Nilgün ÖZÇAKAR1,

1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.,

Giriş ve Amaç: ABD’de içinde olmak üzere birçok ülkede yüzyıldan uzun süredir çalışanlar güvenli ve sağlıklı çalışma ortamı sağlayabilmek için savaş vermektedir. Sendikalar bu konuda ön cephede bulunmaktadır. Sendika; çalışanların, çalışma hayatına ilişkin problemlerini çözmek, ortak çıkarlarını ve haklarını korumak, geliştirmek amacıyla kurdukları örgütlere denilmektedir. Sendikalar ilk olarak sanayi devriminin yaşandığı demokratik batı ülkelerinde 18 inci yüzyılın ilk yarısından son-ra ortaya çıkmaya başlamıştır. Türkiye’de ise ilk 1947 yılında sendikalar kanunu çıkarılmıştır. Bu kanun kamu çalışanlarını kapsamamaktadır. 1961 anayasasıyla kamu çalışanlarına da sen- dikal haklar verilmiştir. 1965 yılında yapılan düzenlemeden son-ra kamu çalışanları sendikaları kurulmuş fakat 12 Mart 1971 muhtırası sonrası kamu sendikaları kapatılmıştır.

1990 yılında anayasadaki boşluklar ve İLO sözleşmelerine da-yanılarak kamu sendikaları kurulmuştur. Sağlık işkolunda şu anda 2014 yılı resmi verilerine göre yirmi tane sendika vardır. Bu sendikalarda sağlık çalışanlarının %73’ü üye durumundadır. Kamu çalışanları sendikalarının grev ve toplu sözleşme hakkı yoktur. Bu durum aslında sağlık çalışanlarının örgütsüz olması sonucunu doğurmaktadır. Güçlü işveren karşısında ortak mü-cadele ihtiyacından doğan sendikal mücadelenin doğasına ters bir yapı ortaya çıkmıştır. Yirmi tane farklı sendika ve %27 sendikasız çalışan olması sağlık çalışanlarının hem kendi hak ve çıkarları konusunda hem de ülkede uygulanan sağlık politikaları konu-sunda etkin olamaması sonucunu doğurmuş olabilir. Yaşanan sorunların çözümüne katkı sunabilmek daha iyi çalışma koşulları ve sağlık çalışanlarının sağlığı açısından çalışanların bu konuya bakış açılarını tanımlamak gerekmektedir. Çalışmanın amacı sağlık çalışanlarında sendikalılaşma oranını belirlemek ve bu du-rum ile kaygı düzeyleri arasında ilişkiyi açıklayabilmektir.

Yöntem: Çalışmada birinci basamakta çalışan ASM sağ-lık çalışanları ile üniversite hastanesinde çalışan sağlık ça-lışanları alınacaktır. Böylece hem farklı görevlerde çalışan sağlık personelinin hem de çalışma ortamının duruma etkisi araştırılacaktır.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Bu araştırmada örneklem nasıl seçilmelidir? 2. Kaygı düzeyini belirlemek için hangi ölçek kullanılmalıdır?3. Bu sorunun çalışma ortamına etkileri nasıl sorulmalı?

SB - 44Rutin klinik uygulamalarda otomatik kan basıncı

ölçümünün kullanılabilirliğinin değerlendirilmesiAyşe Melike ERASLAN1, Sevgi ÖZCAN1,1 Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.,

Giriş ve Amaç: Hipertansiyonun tanı ve takibinin vazgeçilme-zi kan basıncının ölçülmesidir. Günümüzde hipertansiyon has-talarının tanı ve takibinde poliklinikte sıklıkla manüel kan basıncı ölçümü (MKBÖ) kullanılmaktadır. MKBÖ beyaz önlük etkisi, ölçüm yapan sağlık çalışanına ait faktörler gibi neden-lerle hipertansiyon tanısında yetersiz kalmaktadır. Bu durumda evde kan basıncı takibi (EKBT) ve ambulatuar kan basıncı mo-niterizasyonu (AKBM) yöntemlerine başvurulmaktadır. AKBM hipertansiyon tanı ve takibinde altın standart yöntem olmasıyla birlikte birinci basamak günlük klinik uygulamasında kulla-nımı kısıtlıdır. Çalışmalarda poliklinikte otomatik kan basın-cı ölçümünün (OKBÖ) beyaz önlük etkisini ve ölçüm yapan sağlık personeline ait faktörleri bertaraf ettiği için MKBÖ‘ne kıyasla AKBM’na daha yakın sonuçlar verdiği gösterilmiştir. Ancak bu çalışmaların hiçbirinde OKBÖ’nün birinci basa-makta kullanılabilirliği değerlendirilmemiştir. Bu çalışmanın amacı hastaların birinci basamak verileriyle üçüncü basamakta ölçülen OKBÖ ve AK-BM değerlerini kıyaslayarak birinci ba-sam akta OKBÖ’nün hipertansiyon tanı ve takibinde rutinde kullanılabilirliğini değerlendirilmektir.

Yöntem: Çalışmamızda AKBM amacıyla ÇÜTF Kardiyoloji polikliniğine başvuran hastalara AKBM cihazı bağlanmasından önce çalışma hakkında bilgi verilip onamı alınacaktır. Sosyode-mografik ve hastalık bilgi formu doldurulacaktır. Otomatik ci-hazla kan basıncını nasıl ölçeceği anlatılacak ve hasta otomatik cihazla kendi tansiyonunu ölçüp sağlık personeline bildirecek, ardından hasta rutin hizmetini almaya devam edecektir. Bu sırada manüel olarak ölçülen kan basıncı kaydedilecektir. Bir gün sonar hastanın AKBM sonucu alınacaktır. Ayrıca hastanın aile hekimine telefonla ulaşılıp kayıtlarında olan son üç tansi-yon ölçüm değerleri, ölçüm tekniği ve kim tarafından ölçüldüğü sorgulanacaktır.

1-MKBÖ’nün en önemli dezavantajları olan ölçüm yapan sağlık çalışanına bağlı faktörleri ve beyaz önlük etkisini, hastayı AKBM amacıyla bir üst merkeze sevk etmek yerine birinci basamakta OKBÖ ile ekarte edebileceğimizi göstermektir. 2-OKBÖ ile hastaya tüm gün süren bir rahatsızlıktan koruyarak ve hasta uyum problemlerini ortadan kaldırarak AKBM’na yakın / eşdeğer so-nuçlar elde edebileceğimizi göstermektir.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Hasta sayısını nasıl belirleyelim?, 2.Birinci basamakta OKBÖ’nün kullanılabilirliğini değerlen-dirmek için hastanın geçmiş kayıtlarına ulaşmak yeterli mi?

SB - 45Sizi neler çalışmaya yönlendirir?

İlyas GÜMÜŞ1, Özden GÖKDEMİR YAZAR2, Ülkü BU- LUT2, Serkan YAVUZ2, Muhteber ÇOLAK2, Tuba AY-DIN2, Nilgün ÖZÇAKAR2,1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.,

Giriş ve Amaç: Motivasyon kavramının dilimizde güdüleme o- larak tanımlanmaktadır. Bu kavram Latince “movere”, yani “ha-

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

153

reket ettirme, hareketlendirme”, İngilizce ve Fransızca “Moti- ve” sözcüğünün karşılığıdır. Kısacası motivasyon, insanı çalış-maya yönlendirmek, çalışması için bireyi harekete geçirmek ve isteklendirmek anlamlarını da içermektedir. Ülkelerin so-syo-ekonomik olarak kalkınmışlık düzeylerini en iyi gösteren göstergelerden sağlık hizmetleri biri de eğitim hizmetleridir. Sağlık hizmeti veren kurumların amaçlarına ulaşabilmeleri sağlık personelinin etkin ve verimli çalışmasının sonucudur. Sağlık personelinin etkin-verimli çalışmasını sağlayansa motivasyon araçlarıdır. Bu araştırmada sağlık çalışanın motivasyonunu et-kileyen faktörler ile iş ortamında hangi motivasyon faktörünün daha etkili olduğunu bulmak amaçlanmıştır.

Yöntem: Araştırmalar incelendiğinde kırsal da çalışmakla ilgili sağlık personelinin motivasyonunun daha yoğun olduğu görülme-ktedir. Buna karşın devlet kurumlarında çalışan sağlık personelin-in motivasyonunun kırsaldakine göre daha düşük olduğunu gös-teren çalışmalar da bulunmaktadır. Hem sağlık hem da eğitimde bu amaçla yetkin işgücü yetiştiren okullar olmasına karşın sağlık ve eğitimdeki çalışma koşullarının sürekli değişkenliği çalışanların motivasyonunu da etkilemektedir. Yöntem olarak devlet kurumlarında çalışan sağlık personeli ile özel kurumlarda çalışan sağlık personelinin motivasyonunu etkileyen etmenler araştırılırken pozitif kontrol grubu olarak da devlet kurumlarında ve özel kurumlarda çalışan öğretmenlere anket uygulanacaktır.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Bu araştırmada katılımcı sayısı için hangi yöntem kullanılmalı?, 2. Kullanılması planlanan anket nasıl olmalı?, 3. Yükseköğrenim mezunu işsiz sayısı gittikçe artan ülkemizde Ziraat Mühendisleri, İşletme Mühendisleri, vs de gruba tabakalı bir çalışma için gruba eklenmeli mi?

SB - 46Profesyonel olduklarına nasıl karar verelim?Nazan KARAOGLU1,

1 Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Tıp E- ğitimi ve Bilişimi Anabilimdalı,

Giriş ve Amaç: Meslek “özel bir bilgi, eğitim, çalışma standartları ve otonomisi olan sosyal bir sözleşmeye dayalı etik bir çatıyı paylaşan bir grubun yaptığı iş” olarak tanımlanır. Profesyonel-lik kavramı da mesleğin karakteristik özellikleri - özel bir bilgiye sahip olma, göreceli bir otonomi, hizmetin hem bireylere hem topluma adanması ve mesleki bilgi ve becerilerin sürdürülmesi ve genişletilmesi konusunda sorumluluk- üzerine kurulur. Tıpta profesyonellik; tıp mesleğinin toplumla sözleşmesidir ve hasta önceliklerini hekim önceliklerinin üstüne çıkaran özverili bir sağlık hizmeti sunumudur. Ancak profesyonellik kavramı bi-reysel, toplumsal, kültürel ve evrensel pek çok faktörün etkisi altında kalmakta, günbegün değişime uğramaktadır. Sonuçta da profesyonel olanla olmayı ayırt etmede anlayış farklılıkları oluşmakta mesleğe bağlı herhangi birinin profesyonel olmayan davranışı tüm meslek grubuna karşı güvenin sarsılması, mesleğin otonomisinin sınırlandırılmasıyla sonuçlanmaktadır. Literatürde de profesyonel ilkeler, ölçme yöntemleri ve profesyonellik eği-timi hakkında tartışma sürmektedir. Bugün için gelinen nokta profesyonelliğin sadece bir tutum-davranış listesi olmadığı sosy-al, kurumsal, tarihi ve bağlamsal beklentilerle oluşan bir değerler bütünü olduğudur. Profesyonellik elindeki “bilgi üretimi” gücü

ile yapılandırılmış bir eğitimle neyi nasıl görmesi ve düşünmesi gerektiğini öğretebilir ve bu bilginin günlük yaşamda ve bireysel, toplumsal ilişkilerle yeniden şekillendirilip uygulanması sürecine katkıda bulunabilir. Bütün bunlar bizi profesyonellik konusunda nereye götürür? 1- profesyonellik çatısı hekimlik kimliğinin merkezidir2- profesyonelliği oluşturan faktörler statik değil dinamiktir3- profesyonellik sadece bir davranışlar listesi olmayacak kadar kar- maşıktır 4- psikometrik ölçüm yaklaşımları çok doğru olmayacaktır 5- Tıp fakültesine giriş ya da benzer şekilde mezuniyet değer-lendirmeleri ile kimin profesyonel davranacağının belirlenmesi çok belirleyici değildir 6- profesyonellerin davranışlarının çok daha uzak etkileri oldu- ğu profesyonellik eğitiminde mutlaka netleşmelidir. Bu çalışma-da amaç eğitimde, öğrenci değerlendirmede kullanabileceğimiz profesyonelliğin kültürümüze ait davranışlar ve bağlamlarını ta- nımlayan hikayeler-sorular-ifadeler oluşturmaktır. Böylelikle profesyonellik anlamında toplumun ve hekimlerin ortak değerler bütünü ortaya çıkarılmaya çalışacaktır.

Yöntem: Henüz yöntem belirlenmemiştir. Çok merkezli bir ni-tel bir çalışma ile odak veya bireysel görüşmelerle literatür baz alınarak davranış ve olgu tanımlaması yapılabilir.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Kriterlerimiz ne olsun? Kültürel farklılıklarımızı nasıl ayrım-laştıralım? 2. Koşullara ve bireylere göre değişmeyen temel ilkeler neler ola-bilir? 3. Toplumun beklentisini nasıl belirleyelim?

SB - 47İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi “Kanser hastalarında palyatif bakım ve destek servisi”nde yatarak tedavi gören ileri evre kanser hastalarının, tamamlayıcı ve alter-natif tıp tedavileri hakkındaki görüş ve tutumlarıMerve KARASU1, Hüseyin CAN1,1 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi,

Giriş ve Amaç: Kanser hastaları tarafından da sıklıkla kullanılan, tamamlayıcı ve alternatif tıp (TAT) yöntemleri son yüzyılda me- dikal tedavinin yanında oldukça popüler hale gelmiştir. Hastaların TAT yöntemleri ile şifa arayışı içerisine girdikleri, hatta medi-kal tedavilerini bıraktıkları bilinmektedir. Bu çalışmada, kan-serle savaşta, hastalığın ve tedavilerinin yıkıcı etkilerinden ko-runmak ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla uygulanabilen TAT yöntemlerinin, hangilerinin daha sık kullanıldığı, hastalar arasında ne derece rağbet gördüğü, mevcut tıbbi tedavileri ne yönde etkilediği, mevcut sağlık altyapısına entegrasyonu ve has-taların bu uygulamalar hakkındaki memnuniyet derecesi ile ilgili hasta görüşleri araştırılmıştır.

Yöntem: İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde bulunan “Kanser Hastalarında Palyatif Bakım ve Destek Servisi”nde yatarak tedavi gören il-eri evre kanser hastalarından bilinci yerinde, on sekiz yaşını doldurmuş, aktif psikiyatrik hastalığı ve deliryum tablosu ol-mayanlar üzerinde yapılacak olan bu çalışma, kesitsel bir araş-

Özetler

154Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

tırma yöntemi olarak tasarlanmıştır. Çalışma verilerinin yak-laşık altı aylık (01.12.2014-01.06.2015) sürede toplanması planlanmaktadır. Araştırmacılar tarafından uygun literatür ta-raması sonrası oluşturulan anket formu çalışmaya katılmayı kabul eden hastalarla yüz yüze görüşerek uygulanacaktır. Çalışma onayı, hastanemizin “Girişimsel Olmayan Çalışmalar Etik Ku-rulu”ndan alınacaktır. Elde edilen veriler SPSS programı analiz edilecektir.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Anket içeriğinde bulunmasını önerdiğiniz ek hususlar var mı? 2. Tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamalarının etkinliğinin sap-tanması konusundaki önerileriniz nelerdir?

SB - 48Çocuklarda obezite ile benlik algısı ve kaygı duru-mu arasındaki ilişki

Seval YAPRAK1, Özden GÖKDEMİR YAZAR2, Ülkü BULUT2, Dilek GÜLDAL2

1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Benlik saygısı, bireyin psikolojik gelişiminin çok önemli bir sürecidir. Benlik, bireyin çocukluk çağlarından itibaren ayrı bir birey olduğunun farkına varmasıyla başlar ve zamanla birey bedeni ile ilgilenmeye, kendini geliştirmeye ve kendine saygı duymaya devam eder. Benlik saygısı benliğin duygusal yönünü oluşturur. Yüksek benlik saygısı; baş etme mekanizmalarının geliştirilmesi, motivasyonun arttırılması ve pozitif duygu durumu ile ilişkili olduğu belirtilmektedir Benlik saygısının yüksek olması yaşam kalitesini arttırmakta ve aynı zamanda depresyona karşı da önleyici bir faktör olduğu bilinme-ktedir. Düşük benlik saygısı; anksiyete, motivasyon eksikliği, intihar davranışları, yeme bozuklukları, depresyon gibi duy- gusal ve davranışsal bozukluklara neden olabilmektedir. Obe-zlerde yapılan araştırmalar çocukluk döneminde travmatik olayların bu duruma neden olabildiğini göstermiştir. Başka bir çalışmada ise fiziksel veya cinsel kötüye kullanım öyküsü olan çocukların obez olma ihtimali daha fazla bulunmuştur. Bu araştırma ile çocukların vücut ağırlıkları ile benlik saygısı, beden algısı ve travmatik geçmiş yaşantıları arasındaki ilişki-nin incelenmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Araştırmanın İzmir ili ortaöğretim kurumlarında ger-çekleştirilmesi planlandı. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu veri-lerine göre 6-18 yaş çocuklarda fazla kilolu ve obez olanların prevalansı %22,5 olduğu bilinmektedir. Araştırma verilerinin toplanmasında “sosyodemografik veri toplama formu”, “Coop-ersmith Benlik Saygısı Ölçeği” ve ‘’Beck Anksiyete Ölçeği’’ kullanılacaktır. Öğrencilerin, benlik saygısı puanını saptamada, “Coopersmith Benlik Saygısı Ölçeği” Coopersmith (1986) tara-fından geliştirilen, Turan ve Tufan (1987) tarafından Türkçe’ye uyarlanan ve geçerlik güvenirlik çalışması yapılan ölçeğin kullanılması planlandı. 25 maddeden oluşan bu ölçek, kişinin çeşitli alanlarda kendisi hakkındaki tutumunu değerlendirmede kullanılan bir ölçme aracıdır. Ölçek için geçerli olan benlik saygısı kavramı; kişinin kendisi hakkında ve sürekliliği olan bir değerlendirme anlamında kullanıldı. Sosyodemografik Veri To-plama Formu’nda; çocukların yaşı, cinsiyeti, en uzun yaşadığı yer, düzenli sağlık bakımı alıp almadıkları, beslenme biçimi-

alışkanlıkları ile obezitenin günlük yaşamına etkileri ve yaşadığı güçlükleri içeren sorulardan oluşması planlanmaktadır.

Bulgular: Öneri aşamasındadır.

Sonuç: Öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Diyabet tanısı olanları, kronik bir hastalık olup benlik saygısını etkileyebileceğinden kafa karıştırıcı etken olmaması açısından dışlanmalı mı?, 2. Başka bir ölçek kullanılmalı mı?

SB - 49İzmir merkez ilçelerde 65 yaş üstü bireylerde erişkin aşılama durumuErgün AKYOL1, Vildan MEVSİM2

1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Erişkin bağışıklama son yıllarda önemi git-tikçe artan, güncel bir konudur. Birinci basamak sağlık hiz-meti veren hekimlerin çocukların bağışıklamasında olduğu gi- bi erişkin bağışıklamasının sağlanmasında önemli etki ve so-rumlulukları vardır. Gittikçe yaşlanan toplumumuz için, 65 yaş üzeri bağışıklama hem bireysel sağlık hem de toplumsal sağlık ve ekonomik yük açısından önemlidir. Tüm dünyada çocuk ba-ğışıklamasında başarılar sağlandıkça aşıyla korunabilir has-talıkların görülmesi ileri yaşlara kaymaktadır. Bu hastalıklar 65 yaş üzeri bireylerde ölümlere yol açmaktadır. Ülkemizde ya- pılan yayınlar sınırlı sayıda olsa da ABD’de bulunan Hastalık-ları Önleme ve Kontrol Merkezi (CDC), 1991’de yılda 40.000’e yaklaşan pnömokokkal hastalığa bağlı ölümlerin %60’ının, 18.000 civarında olan influenza kaynaklı ölümlerin %70’inin, 4.000 civarında olan hepatit B nedenli ölümlerin %90’ının, erişkin immunizasyonu ile önlenebileceğini bildirmektedir. Ne yazık ki geriatrik yaş grubu aşılama programları için tüm aşıların uygulanmasında ülkemizde devlet desteği bulunmamaktadır ve bu eksiklik, yaşlı nüfus morbidite ve mortalitesi açısından bir sorun olmaktadır. Bu çalışmanın amacı İzmir merkez ilçelerde Aile Sağlığı Merkezleri’ne başvuran 65 yaş üzeri bireylerin erişkin bağışıklama durumlarını saptamaktır.

Yöntem: Araştırma tanımlayıcı kesitsel desende planlanmıştır. Araştırma evreni İzmir İli Merkez İlçeleri Aile Sağlığı Merkezi’ne (ASM) başvuran 65 yaş üstü bireylerden oluşmaktadır. Veri to-plama aracı olarak hastaların sosyodemografik özelliklerini ve erişkin aşılarından uygulanan aşıların bilgilerinin toplandığı veri toplama formu kullanılacak olup, katılımcılara yüz yüze görüşme yöntemiyle uygulayacaktır. Veriler SPSS 15.0 istatistik programı kullanılarak değerlendirilecektir. Verilere tanımlayıcı analizler yapılacaktır.

Bulgular: Değişkenler olarak sosyodemografik özellikler ve erişkin bağışıklama durumu değerlendirilecektir.

Sonuç: Araştırma Öneri Aşamasındadır

Tartışma Soruları:1. Araştırma örneklemi farklı nasıl oluşturulabilir?, 2. Araştırma multisentrik ve ülke genelinde yürütülebilir mi?

SB - 50Kanser hastalarında nefes ve rahatlama egzersiz-

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

155

lerinin ağrı semptomu üzerine etkisi

Halime Seda KÜÇÜKERDEM1, Gökçenur UTLU1, Hü-seyin CAN1,

1İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği,

Giriş ve Amaç: Kanser hastalarında ağrı en sık karşılaşılan semp-tomlar arasındadır. Gerek medikal gerekse de alternatif tedavi yöntemleri kullanılarak ağrı kontrolü sağlanmaya çalışılmaktadır. Çalışmadaki amacımız; medikal tedaviye ek olarak uygulanacak nefes ve rahatlama egzersizlerinin hastanın ağrı semptomu üzer-ine etkisini belirlemektir.

Yöntem: Kesitsel bir araştırma olarak tasarlanan çalışmanın evrenini İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kanser Hastalarında Palyatif Bakım ve Destek Servisinde yatarak tedavi gören kanser hastalarından bilinci yerinde, on sekiz yaşını doldurmuş, ek hastalığı ol- mayan (aktif psikiyatrik hastalık, diyabet, hipertansiyon, de-liryum vb...), akciğer kanseri dışında kanser tanısı olan kişiler oluşturacaktır. Çalışmaya katılmayı kabul eden kişilerle yüz yüze görüşülerek kişilerin sosyodemografik bilgilerinin bu- lunduğu bir anket uygulanacaktır. Bu araştırmada veri toplama aracı olarak hastalara uyguladığımız anket formu ve Görsel Analog Skala (Visual Analogue Scale; VAS) kullanılacaktır. Nefes egzersizi ve rahatlama yöntemi olarak Nöro-Linguis-tik Programlama (NLP) teknikleri kullanılacaktır. Tekniğin uygulanmasından önce VAS değeri belirlenecek, her gün has-taya nefes ve rahatlama egzersizleri uygulanacaktır. Taburculuk öncesi VAS değeri tekrar ölçülüp, nefes ve rahatlama egzersi-zlerinin kanser hastalarının ağrı semptomu üzerine olan etkisi belirlenmeye çalışılacaktır. Çalışma için Hastanemiz Girişim-sel Olmayan Çalışmalar Etik Kurulundan onay alınacaktır. Verilerin altı aylık (01.12.2014-01.06.2015) sürede toplanması planlanmaktadır. Elde edilen veriler SPSS programı kullanıla-rak analiz edilecektir.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır

Tartışma Soruları:1. Anket içeriği ve kullanılan yöntemler konusunda ek öneriler-iniz nelerdir?

SB - 51Aile hekimliği uzmanlarının çalıştıkları birimlere göre iş doyum düzeylerinin karşılaştırılması

Gökçenur UTLU1, Süleyman ALBAŞ1, Zeynep AY1, Ser-can TURAN1, Hüseyin CAN1,

1İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği,

Giriş ve Amaç: Esas hizmet alanı birinci basamak olan aile hekimliği uzmanları pratikte ikinci ve üçüncü basamakta da kendisine yer bulmaktadır. Her ne kadar gelen hasta profili ve sonuç beklentileri farklı olsa da, tüm basamaklardaki artan bu ihtiyacı çok daha efektif karşılayabilmek adına, iyi yetişmiş aile hekimliği uzmanlarına ihtiyaç vardır. Verilen sağlık hizmeti ka-litesinin doktorların mesleki tatmin oranlarıyla doğru orantılı olduğu yapılan birçok çalışmayla gösterilmiştir. Bu çalışmada;

aile hekimliği uzmanlarının (AHU) çalıştıkları birimlere göre iş doyumlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır.

Yöntem: Bu araştırma kesitsel tipte ve tanımlayıcı vasıfta olup, iki grup üzerinden 6 aylık (01.12.2014 - 01.06.2015) sürede yapılacaktır. İlk grup İzmir ili içerisinde birinci basamakta, ik-inci grup ise ikinci ve üçüncü basamakta çalışmakta olan Aile Hekimliği uzmanlarından oluşacaktır. Örneklem için İzmir İl Halk Sağlığı ve İzmir İl Sağlık Müdürlüklerinden hekim sa-yıları alınıp evrenin tamamına ulaşılması hedeflenmektedir. Ça-lışmamızda kullanılacak ölçüm yöntemleri; sosyodemografik ö- zellikleri içeren bir anket formu ve iş doyum düzeyini belirle-mek için “Minnesota İş Doyumu Ölçeği” dir. Anket ve ölçekler kişilerin onayı alındıktan sonra yüz yüze görüşme tekniğiyle uygulanacaktır. Araştırma için İKÇÜ Girişimsel Olmayan Araş-tırmalar Etik Kurulu’ndan onay alınacaktır. Elde edilen verile-rin analizi SPSS 16.0 demo yazılım programı kullanılarak ya-pılacaktır.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

SB - 52Diyabetik hastaların diyabetik ayak ve ayak bakımı ile ilgili bilgi, tutum ve davranışlarıFeyza YÜCEL1, Didem SUNAY1

1Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

Giriş ve Amaç: Yüksek oranda morbidite ve mortaliteyle seyreden ayak ülserleri, diyabetik hastalarda en önemli hospi-talizasyon nedenlerden biri olup travma harici ampütasyonların da %50’sinin sebebidir. Hastanın yaşam kalitesinde bozulmanın yanı sıra yüksek tedavi maliyeti ile topluma ekonomik yük getirmektedir. Diyabetik hastaların eğitimi ile ayak bakımının sağlanması, diyabetik ayak için risk faktörlerinin belirlenerek gerekli tedbirlerin alınması ile ayak ülserlerinin önemli ölçü-de azalabileceği tahmin edilmektedir. Bu çalışmada amacı-mız hizmet verdiğimiz diyabetik hasta popülasyonunun diya-betik ayak ve ayak bakımı konusundaki bilgi düzeylerini ve tutumlarını değerlendirerek eksikleri ve hataları belirlemek ve sonuçlara göre eğitim planlamaktır.

Yöntem: Kesitsel olarak planlanan çalışmaya Keçiören Eği-tim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Polikliniklerine diyabet tanısıyla başvuran hastalar dahil edilecektir. Hastala-rın sosyodemografik özellikleri, klinik öyküleri ve diyabe- tik ayakla ilgili bilgi, tutum ve davranışlarını değerlendirmek için araştırmacılar tarafından hazırlanan 59 soruluk anket for-mu kullanılacaktır. Hastaların boy, vücut ağırlığı, bel çevresi ve kan basıncı ölçümleri ve ayak muayeneleri glisemik durum değerlendirmesi için açlık, tokluk kan şekeri ve HbA1c tet-kikleri yapılacaktır.

Bulgular: Hastaların diyabetik ayak, ayak bakımı ile ilgili bilgi, tutum ve davranışları ve etkileyen faktörler değerlendirilecektir.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Anket içeriği ile ilgili görüşleriniz nelerdir? 2. Ek soru önerir misiniz?

SB - 53

Özetler

156Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi kanser hastalarında palyatif bakım ve destek servisinde yatarak tedavi gören kanser hastalarının ağrı düzeyleri ile yaşam kalite-si arasındaki ilişki

Süleyman ALBAŞ1, Cevdet GÜZELSAĞALTICI1, Yase-min Ceren DEMİREL1, Zeynep AY1, Gökçenur UTLU1, Hüseyin CAN1,

1 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği,

Giriş ve Amaç: Amerikan Klinik Onkoloji Birliği (Ameri-can Society of Clinical Oncology; ASCO) kanser palyatif bakımının tanımını “Hastalar ve aileleri için acı ve sıkıntı ve-rici olup onların hayat kalitesini etkileyen çeşitli hususlara yönelik iyileştirmelerin (terapilerin) kanser bakımına entegre edilmesidir” şeklinde yapmaktadır. Tıp alanında yaşam kalitesi hastalığa ve hastalığın tedavisine bağlı olarak kişinin fiziksel, duygusal ve sosyal iyilik halinin etkilenmesidir. Kanser, hem hastalığın kendisi hem de uygulanan tedavi yöntemlerinin etki- siyle, hastaların yaşam kalitesinin önemli derecede etkilen-diği bir sağlık problemidir. Bu çalışmada amacımız kanser hastalarının en önde gelen problemlerinden biri olan ağrının yaşam kalitesi ile olan ilişkisini irdelemektir.

Yöntem: Kesitsel bir araştırma olarak tasarlanan çalışmanın evrenini İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kanser Hastalarında Palyatif Bakım ve Destek Servisinde Yatarak Tedavi Gören kanser hastalarından bilinci yerinde, on sekiz yaşını doldurmuş, ek hastalığı olma-yan (aktif psikiyatrik hastalık, diyabet, hipertansiyon, deliryum vb…) kişiler oluşturacaktır. Çalışmaya katılmayı kabul eden kişilerle yüz yüze görüşülerek kişilerin sosyodemografik bil-gilerin bulunduğu bir anket uygulanacaktır. Bu araştırmada veri toplama aracı olarak hastalara uyguladığımız anket formu, Görsel Analog Skala (Visual Analogue Scale; VAS) ve kanserli hastalarda yaşam kalitesi ölçeği olan Avrupa Kanser Araştırma ve Tedavi Organizasyonu Yaşam Kalitesi Anketi (European Organization for Research and Treatment of Cancer Core QoL Questionnaire; EORTC QLQ-C30) kullanılacaktır. Çalışma için Hastanemiz Girişimsel Olmayan Çalışmalar Etik Kurulundan onay alınacaktır. Verilerin altı aylık (01.12.2014-01.06.2015) sürede toplanması planlanmaktadır. Elde edilen veriler SPSS programı kullanılarak analiz edilecektir.

Bulgular: Araştırma öneri aşamasındadır

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır

Tartışma Soruları:1. Anket içeriği ve kullanılan ölçekler konusunda ek önerileriniz nelerdir?

SB - 54Sosyoekonomik düzey değerlendirme ve gruplan-dırma kriterleri

Ali Ümit GEÇKİL1, Altuğ KUT1, Fisun SÖZEN1, M. Gök-han EMİNSOY1

1 Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Birçok çalışmada araştırma gruplarının sınıf-landırılmasında önemli role sahip olan sosyoekonomik düzey belirleme kriterlerini araştırmak ve değerlendirmektir

Yöntem: 1) Son 3 yıl içerisinde yayınlanmış ülke çapında ya- yımlanmış tüm makaler içinde sosyoekonomik düzeyin değer-lendirildiği yazıların belirlenip uygun örnekleme yöntemi kul-lanılarak ayıklanması 2) Ülke çapındaki tıp Fakülteleri bölümlerinden randomize yön-temle seçilecek olan öğretim üyelerine sosyoekonomik düzey be-lirleme konusunda anket çalışmasının uygulanması

Bulgular: Bu bir tez çalışması olarak planlanmakta olup, bu sayede ülkemizde sosyoekonomik düzey gibi önemli bir para-metrenin değerlendirilmesinde daha çok hangi kriterlerin dik-kate alındığı araştırılarak bu konuda bir ölçek oluşturulması planlanmaktadır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır

SB - 55Tıp öğrencilerinde sigara bırakmada sigara bırak-ma polikliniklerine davet ne kadar etkili? Bir mü-dahale çalışması

Ediz YILDIRIM1, Burcu CAN2, Berfin Sezen CANTEPE2, Maide ERGEN2, Kürşad Hüsnü ERKAN2, Nafiye Ebru HACIOĞLU2, Tolgacan KURTULUŞ2, Evrim KARDEL-EN DİZDAR1, Vildan MEVSİM1

1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Üniversite öğrencileri arasında sigara içimi yaygındır. 23 ülkede üniversite öğrencileri üzerinde yürütülen çalışmada sigara içme sıklığı erkek öğrencilerde %14-47, kız-larda %4-46 arasında değişmektedir. Tıp öğrencilerinde si-gara içme prevalansı ülkeden ülkeye büyük farklılık göstermekle birlikte %15,1-36,6 oranlarındadır. Araştırmalarda tıp fakülte-si öğrencilerinin sigara kullanım oranlarının giriş yılından son yıla doğru artış gösterdiği bulunmuştur. Hekimler hastalara sigarayı bırakma konusunda yardımcı olmakta önemli rol oy-narlar. Hastalar arasında sigarayla ilişkili hastalıkların devam eden yüküne tanıklık edecek olan geleceğin hekimleri olarak tıp öğrencileri tütün önleme programlarının birincil hedefini temsil etmektedirler. Bu gerçekler göz önünde tutulduğunda, tıp fakül-telerinin kendi öğrencilerinin sigarayı bırakmalarına yardım etmek için yapacağı tütün kontrol programlarındaki rolleri göz ardı edilemez. Çalışmamızın amacı sigara kullanan tıp fakültesi öğrencilerinde sigara bırakma konusunda eyleme geçmede Siga-ra Bırakma Polikliniği tarafından bilgilendirme ve davet etmenin etkisini saptamaktır.

Yöntem: Bu araştırma “Dönem 2 Özel Çalışma Modülü” ola- rak yürütülecektir. Araştırma müdahale çalışması olarak plan-lanmıştır. Araştırmanın evreni Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem 1-2-3 öğrencileridir. Ayrıca örneklem se-çilmeyip tümüne ulaşmak hedeflenmiştir. Müdahale, Dönem 2 öğrencileri tarafından yapılacaktır. Yapılacak müdahale ve veri toplama konusunda öğrenciler Aile Hekimliği Anabilim Dalı öğretim elemanları tarafından verilen yarım günlük eğitime ka- tılacaklardır. Araştırmacı öğrenciler, katılımcılara birebir ulaşa- rak araştırmaya katılmaya gönüllü olan katılımcıların sosyo- demografik verilerini, tütün ürünleri kullanma durumlarını sor-

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

157

gulayan veri kayıt formunu dolduracaklardır. Sigara kullanan katılımcılara daha sonra “Fagerström Nikotin Bağımlılık Testi” uygulanacaktır. Sigara kullanan katılımcılar bağımlılık düzeyleri konusunda bilgilendirilecek, sigara bırakma konusunda bilgileri içeren ve Sigara Bırakma Polikliniğini tanıtan broşür verilecek; Sigara Bırakma Polikliniğine tedavi için davet edilecektir. 1 yıl süresince Aile Hekimliği Sigara Bırakma Polikliniğine tıp fakül-tesi öğrencilerinin başvurma durumları ve nedenleri saptanacak-tır. Veriler SPSS 15.00 paket programında değerlendirilecek ve istatistiksel analiz olarak tanımlayıcı analizler, khi kare, bağımlı gruplarda t testi kullanılacaktır.

Bulgular: Bağımlı değişken olarak sigara bırakma başvuru yap-ma durumu, bağımsız değişkenler olarak sosyodemografik özel-likler, bağımlılık düzeyi, sigara içme davranışı özellikleri be-lirlenmiştir.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Uyguladığımız araştırma modelinin yaratabileceği kısıtlılıklar nelerdir? 2. Farklı bir araştırma modeli önerilebilir mi?, 3. Tedavi için başvurmayan bağımlılar için izlem sonrasında değerlendirme ve ölçme konusunda neler yapılabilir?

SB - 56Gonartrozlu hastalarda endişe , bedensel duyumları abartma ve yaşam kalitesinin değerlendirilmesi

Elif AVŞAR1, Melek CİHANBEYLERDEN1, Alp VU-RAL2, Didem SUNAY1

1 Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği, 2 Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi,

Giriş ve Amaç: Gonartroz toplumda belli bir yaş üzeri kişilerde sık görülen bir sağlık problemidir ve gerek ortopedi poliklinikler-ine gerekse aile hekimliği ve diğer polikliniklere sık başvuru se-beplerinden birisidir. Kişileri fiziksel ve psikolojik olarak oldukça etkilemekte, sosyal faaliyetlerini kısıtlamaktadır. Çalışmamızda-ki amacımız gonartrozlu hastaların endişe durumunu, yaşam kali-tesini değerlendirmek ve bunları sosyodemografik özelliklerle ilişkilendirmektir.

Yöntem: Kesitsel olarak planlanan çalışmada Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi ortopedi ve aile hekimliği polik-liniklerine başvuran gonartrozlu hastalara Bedensel Duyumları Abartma Ölçeği, Durumluluk Ve Sürekli Kaygı Envanteri(STAI FORM TX1-2 ), Yaşam Kalitesi Ölçeği (SF 36 ) yüzyüze görüşme yöntemi ile uygulanacaktır. Katılımcılara sosyodemografik özel-likleri içeren sorular ve belirtilen ölçekler uygulanacak olup bu özeliklerin gonartrozla ilişkisine bakılacaktır

Bulgular: Katılımcılara sosyodemografik özellikleri içeren soru-lar ve belirtilen ölçekler uygulanacak olup bu özeliklerin gonar-trozla ilişkisine bakılacaktır

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır

Tartışma Soruları:1. Anket içeriği ile ilgili görüşleriniz nelerdir? 2. Ek soru önerir misiniz?

SB - 570-2 yaş grubu çocukların periyodik sağlık mua-yenelerine ilişkin ailelerin bilgi düzeyleri ve farkın-dalıkları

Yağmur Murat CEZAROĞLU1, Filiz AK1, Ayşe Selda TEKİNER1, Ayşe Gülsen CEYHUN PEKER1, Mehmet UNGAN1,

1 Atatürk Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: 0-2 yaş grubu çocuklarda yenidoğan döne-minden itibaren yapılan periyodik sağlık muayeneleri, birinci basamak sağlık gözetiminin temel uygulamalarından birisidir. Sağlam çocuk izlemindeki yapılan ardışık muayeneler sayesinde çocukların büyüme gelişme durumlarının takibi, buna yöne-lik beslenme önerilerinin verilmesi, bağışıklanma durumlarının sağlanması, ulusal tarama programlarının yürütülmesi mümkün olmaktadır. Çalışmamızda AÜTF Aile Hekimliği AD ve Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı AD Sosyal Pediatri BD’na başvuran ailelerin, çocuklarının sağlık izlemleri hakkındaki farkındalık-ları, temel bilgilere ulaşım kaynakları, bu bilgileri edinim ve kullanım durumları değerlendirilecektir. Bu çalışma birinci ba-samakta çocukların sağlıklarının korunması ve iyileştirilmesine yönelik ailelerin katılımını hedeflemektedir.

Yöntem: Anket bilgilendirme formu ve yazılı bir soru formu, araştırmacı aracılığıyla AÜTF Aile Hekimliği AD ve Çocuk Has- talıkları ve Sağlığı AD Sosyal Pediatri BD’na başvuran ailelere elden verilecek, gönüllü olan ailelerin formları çalışmaya alına-caktır. Soru formu hazırlanırken Amerikan Pediatri Akademisi ve Amerikan Aile Hekimleri Akademisi’nin önerileri kaynak olarak alınmıştır. Çalışma tanımlayıcı bir araştırmadır. Hipotez yoktur.

Bulgular: Çalışma sonuçları değerlendirilirken hipotez testi ya-pılmayacak; sonuçların frekans dağılımları, ortalama, standart sapma, minimum ve maksimum gibi tanımlayıcı ölçülerle veri setindeki değişkenler özetlenecektir.

Sonuç: Araştırma projesi etik kurula sunulma aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Anket içeriği konusundaki görüşleriniz nelerdir? Ek soru önerir misiniz?2. Çalışma birinci basamaktaki aile sağlığı merkezlerinde uygu-lanabilir mi ve bu çalışmanın sonuçları söz konusu merkezlerle karşılaştırabilir mi?3. Çalışmanın konusu kapsamındaki 0-2 yaş grubu çocukların periyodik sağlık muayenelerine ilişkin ailelerin bilgi düzeyleri ve farkındalıklarını artırmak amaçlı; yazılı ve görsel medya, kamu spotları, kılavuz, kitapçık vb. hangi hizmetlerden yararlanılabilir?

SB - 58Çocukluk çağı kazaları hakkında ailelerin bilgi dü-zeyleri ve bunların önlenmesi hakkında tutum ve davranışları

Berk GEROĞLU1, Fikret Merter ALANYALI1, Haluk MERGEN1, Kurtuluş ÖNGEL1,1 İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği Kliniği,

Özetler

158Türkiye Aile Hekimliği Dergisi | Turkish Journal of Family Practice | Cilt 19 | Sayı 3 | 2015

Giriş ve Amaç: Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaralan-malar ilk birkaç aydan sonra çocuklarda ve adolesanlarda ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Hastalıklardan ölümler azalırken önlenebilir morbidite ve mortalitenin en önemli nedenlerinden birini oluşturan yaralanmalar ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun önemli bir halk sağlığı sorunu olarak yerini korumaktadır. Kaza/Yaralanma olgusu toplum sağlığının göstergelerinden biridir. Çocukluk çağı kazaları hakkında aile-lerin bilgi düzeylerinin belirlenmesi ve bunların önlenmesi hak-kında tutum ve davranışlarını ortaya koyabilecek bir çalışma planlanmıştır.

Yöntem: 1 Ocak – 31 Aralık 2015 tarihleri arası rastgele belirle-necek toplam 100 gün boyunca İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Hastalıkları Poliklinikleri’ne 1. derece yakını ile başvuran 0-18 yaş arası rasgele belirlenecek 250 çocuğun mevcut 1. derece yakınlarının araştırma kapsamına alınması he-deflenmiştir. Kesitsel tipte bir araştırma olması planlanmaktadır. Çocukluk çağı kazaları hakkında ailelerin bilgi düzeylerini ve bunların önlenmesi hakkında tutum ve davranışlarını ortaya koy-mak amaçlı bir anket formu, çalışmaya katılmayı kabul eden 0-18 yaş arası çocukların 1. derece yakınlarına uygulanacaktır. Topla-nan veriler SPSS 20.0 istatistik programı ile değerlendirilecektir.Bulgular: Ailelerin çocukluk kazaları konusunda bilgi düzey-leri ve bunların önlenmesi hakkındaki tutum ve davranışları çalışma sonucunda belirlenecektir. Ayrıca ailelerin bu kazalar hakkında bilinçlendirilmesi ve sonucunda bu kazaların önlen-mesi amaçlanmıştır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. “Sizce örneklem büyüklüğü uygun mudur?”, 2. “Anket uygulanan kişilerde sorgunlanması gereken boyutlara önerileriniz var mı?”.

SB - 59Birinci basamak sağlık hizmetlerinde psikotrop ilaç tüketimi ve bilişsel psikoterapi yaklaşımıNeylan ORHAN ÖZDEMİR1, Nilgün ÖZÇAKAR2,1Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Son yıllarda ülkemizde antidepresan tüketi-minin artışına ilişkin kaygılar yoğun biçimde dile getirilmek-tedir. Bu kaygılar, farklı bir araştırma bakış açısının sonuçları ile de desteklenmiştir. Bununla birlikte çoklu ilaç kullanımı, ilaçların gereksiz ve aşırı kullanımı, tedavi rehberlerine uygun olmayan reçetelendirme yapılması, uygun olmayan ve ‘kişisel’ tedavilere başvurulması ve yeni ilaçların uygun olmayan seçimi gibi akılcı ilaç kullanımı dışındaki uygulamaların da ülkemiz için ciddi bir sorun oluşturduğu da tartışılmaktadır. Türkiye’de antidepresan tüketimi 2003 yılında 14.238 milyon kutu iken, 2008 yılında 31.302 milyon kutu ile %120 oranında artmıştır. Son dokuz yıldaki artış oranı 2012 yılında tüketilen 36.881 mi-lyon kutu ile %160 olmuştur. Antipsikotiklerde ise, tüketim son 5 yılda % 68,6 oranında artış ile 7.201 milyon kutudan 12.158 milyon kutuya çıkmıştır. Tıbbi yönden psikiyatrik hastalıkların tedavisinde antidepresan kullanımının etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Son yıllarda antidepresan ilaç kullanımındaki hızlı artış, antidepresan kullanımını gerektirecek hastalıkların sıklığındaki artış ile açıklanamamaktadır. Birinci basamakta da öncelikle hafif depresyon olgularında psikoterapi yaklaşımlarının uygulanmasının hem maliyet-etkinlik hem de akılcı ilaç kullanımı açısından toplum yararına olabilirliği üzerinde durulmaktadır.

Özellikle hastayla birebir temas halinde olan birinci basamak hekimleri için bu konu önemini korumaktadır. Birinci basamak hekimlerinin bu tür hastaları nasıl yönlendirdikleri, durumu nasıl yönettikleri araştırılmalıdır. Bu nedenle araştırmamızda birinci basamak sağlık hizmetlerinde çalışan hekimlerin antidepresan yazma durumları ve hafif depresyon tanısı olan hastalarında bi- lişsel psikoterapiye yaklaşım ya da tutumlarını belirlemek amaç- lanmıştır.

Yöntem: Bu amaçla kesitsel-tanımlayıcı çalışma deseninde, araştırmacının hazırladığı, anket birinci basamak hekimlerine uygulanacaktır.

Bulgular: Araştırma başvuru aşamasındadır.

Sonuç: Araştırma başvuru aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde antidepresan reçetelendi-rilmesi ne orandadır?, 2. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde hafif depresyonu olan ol-gularda antidepresan uygulaması yerine psikoterapi yöntemi aile hekimlerince uygulanabilir mi? Neden?

SB - 60Alaturka ve alafranga tuvalet kullanan hekimlerin barsak alışkanlıklarının incelenmesiAslı SAÇLI1, Yasemin Ceren DEMİREL1, Hüseyin CAN1,

1İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Has-tanesi,

Giriş ve Amaç: Barsak fonksiyonu kişiden kişiye farklılık gös-terir. Normal dışkılama sıklığı en az üç günde bir ile en fazla günde 3 kez arsında değişmektedir. Konstipasyon haftada iki veya daha az miktarda dışkılama olarak tanımlanabilir. Konsti-pasyon tedavisinin maliyeti dikkat çekicidir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde maliyet 800 milyon dolar civarındadır. Her sene bu ülkede 2.5 milyon kişi kabızlık için hekime baş-vurmaktadır. Çalışmamızdaki amacımız alaturka ile alafranga tu- valet kullanımının hekimlerin barsak alışkanlıklarına olan etkisi-ni incelemektir.

Yöntem: Çalışma kesitsel bir araştırma olarak planlanmıştır. Araştırmanın evrenini İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görev yapmakta olan hek-imler oluşturmaktadır. Hastane yönetiminden hastanede çalışan hekim sayısı alınarak, uygun örnekleme yöntemi ile hedef kitl-eye ulaşılması planlanmaktadır. Araştırma için hastanemizin Girişimsel Olmayan Çalışmalar Etik Kurulundan izin alınacaktır. Çalışma Aralık 2014 – Haziran 2015 tarihleri arasında yapılacak olup, veri toplama yöntemi olarak yüz yüze görüşme tekniği ile gönüllülük esasına dayalı olarak anket uygulanacaktır. Veri to-plama formu; uygun literatür taraması sonrası oluşturulacak olan anket formu ve Roma II kriterleri’nden oluşacaktır. An-kette başvuranların yaşı, cinsiyeti, medeni durumu, branşı, nö-bet sıklığı, genel beslenme alışkanlığı (haftada kaç gün lifli gıda aldığı…) sorgulanacaktır. Anketler uzman görüşleri alınarak son halini alacaktır. Araştırma sonrası elde edilen veriler SPSS 16.0 demo paket programı kullanılarak incelenecektir.

Bulgular: Çalışma öneri aşamasındadır

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:

Sözlü Bildiriler | 6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri

Öze

tler

159

1. Anket içeriği ve kullanılan ölçekler konusundaki görüşleriniz nelerdir? 2. Uygun örneklem metodu ile ilgili görüşleriniz nelerdir?

SB - 61Ailesinde diyabet olan geç adölesanlar sağlık risk-lerinin ne kadar farkındalar?Zeliha ÖZBAKIR1, Fisun SÖZEN1, Altuğ KUT1,1 Başkent Üniversitesi, Ankara

Giriş ve Amaç: Gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda başlıca nüfus artışı, beklenen yaşam süresinin uzaması ve kentsel yaşamın beraberinde getirdiği obezite ve sedanter yaşam tarzı Diyabet prevalansını hızla yükseltmektedir. Ancak günümüzde diyabet sadece metabolik bir hastalık olmayıp genetik geçiş gösterebilen bir sendrom olduğu görüşü de hakimdir. Diyabetiklerde %25-50 aralığında aile hikayesi pozifliği bildirilmiştir. Bunun yanında gene- tik geçişin olması hastalık başlangıç yaşını düşürmekte olduğu ve hastalık farkındalığı sonucu yatkın kişilerin basit yaşam tarzı değişiklikleri ile tip2 diyabet riskini %58’e varan oranlarda ön-leyebileceği veya geciktirebileceği gösterilmiştir. Bizde bu bilg-iler doğrultusunda çalışmamızda geç adölesanların ailesinde di- yabet olmasına göre sosyodemografik özelliklerini, yaşam ka-litesini, sağlık konulu anksiyetelerini karşılaştırarak genç popül-asyonun bu konudaki bilgi düzeyini ve bunun yaşam biçimlerine yansımasını değerlendirmeyi amaçladık.

Yöntem: Kesitsel olarak planlanan tanımlayıcı bu çalışmaya Başkent Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksekokulunda okuyan öğrenciler dahil edilecektir. Çalışmaya katılmayı kabul eden öğrencilere yüz yüze görüşme tekniği ile sosyodemografik özel-likler, diyabet hakkında bilgi tutum ve davranış sorularını içeren anket formuyla beraber, RAND-36 Sağlık Durum Değerlendirme Anketi ve Sağlık Anksiyetesi ölçeği uygulanacaktır.

Bulgular: Araştırmamız öneri aşamasında olup hipotezimiz geç adölesanlarda ailesinde diabet olanların hastalık farkındalığının daha fazla olduğu ve bu doğrultuda sağlıklı yaşam biçimini hayatlarına daha iyi entegre ettikleridir.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Diabet prevalansının azalmasında alınabilecek önlemler nel-erdir? 2. Ailesinde Diabetes Mellitus olan adölesanların farkındalığını arttırmak için neler yapılabilir? 3. Anketimize ek soru önerir misiniz?

SB - 62Tıp fakültesi 6.sınıf öğrencilerinin erişkin dönem aşıları bilgi düzeyi ve aşılanma durumları

İlyas ERKEN1, Nilgün ÖZÇAKAR1, Kemal MUSTAN1

1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.

Giriş ve Amaç: Koruyucu sağlık hizmetleri kişiye ve çevreye yönelik olmak üzere iki başlık altında toplanabilir. Koruyucu sağlık hizmetleri içinde bağışıklama önemli bir yer tutmaktadır. Aşılama hizmetleri çocukluk dönemi ve erişkin dönemi aşıları olarak iki ayrı grupta incelenir. Hem ülkemiz hem dünya genel-inde erişkinlerin aşılamalarının istenilen düzeyde yapılamama- sı günümüzde aşı ile önlenebilir hastalıklar nedeniyle istenme-yen sonuçlarla karşılaşmalarına neden olmaktadır. Erişkin aşılan- masıyla ilgili hekimlerin güncel bilgiye sahip olmaları ve uy-gulamaları ayrı bir önem taşımaktadır.

Bu konuda çeşitli sağlık kuruluşlarında sağlık çalışanlarının, tıp fakültelerinde öğrencilerin farklı aşı türleri hakkında bilgi ve aşılanma düzeyi araştırılmış, ancak sağlık bakanlığının eriş-kin aşılanmasına dair takviminde yer alan aşıların tamamını içeren bir çalışma literatürde yer almamaktadır. Tıp Fakültesi öğrencileri arasında yapılan bir çalışmada, eğitim düzeyi yük-sek bir grup olarak kabul edilen bu öğrenciler arasında dahi aşı uygulamaları konusunda bilgilerin yetersiz olduğu gözlenmiş, toplum sağlığı açısından daha fazla bilgilendirilme çalışmalarına gereksinim duyulduğu belirtilmiştir. Tıp Fakültesi 4. ve 6. yıl öğrencilerinde gerçekleştirilmiş başka bir kesitsel, tanımlayıcı çalışmada; Tetanoz-Difteri aşısı bilgi düzeyi orta düzeyde bulunmuştur. Bu açıdan tıp fakültesi öğrencilerinin erişkin aşıları ile ilgili bilgi düzeylerini yükseltecek eğitime daha fazla önem verilmesi gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Koruyucu sağlık hizmetleri açısından tıp fakültesi öğrencilerinin mezun olmadan önce diğer yaş grupları gibi erişkin bağışıklaması konusunda da donanımlarının tamamlanması verilecek sağlık hizmetinin kali-tesinin yükseltilmesinde rol oynayacaktır.

Biz çalışmamızda Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi 6. Sınıf öğrencilerinde erişkin aşıları bilgi düzeyleri ve aşılanma durumunu tespit etmeyi amaçladık. Önceki araştırmalarda sa-dece bazı aşılar hakkında bilgi düzeyi ve aşılanma durumu sorgulandığından, planladığımız araştırma hem mesleğe yeni atılacak ve büyük çoğunluğu birinci basamak sağlık hizmeti verecek olan tıp fakültesi öğrencilerinde erişkin aşılanması açı-sından bir duyarlılık yaratacak, hem de aşılanma durumları hak- kında bilgi sahibi olmamızı bu anlamda gelecek sağlık çalışanı ve erişkin aşılama çalışmalarına bir kaynak oluşturacaktır.

Sonuç: Araştırma öneri aşamasındadır.

Tartışma Soruları:1. Son sınıf öğrencileriyle birlikte daha alt sınıflar da araştırmaya dahil edilmeli mi?, 2. Araştırma sonrasında eksik bağışıklamaların tamamlanıp tamamlanmadığı izlenmeli mi?, 3. Araştırmanın devamında bir eğitim etkinliği düzenlemek farkındalığı artırır mı?