a.de saint-exupery - günlük notlar.pdf

79
A. de Saint-Exupéry Günlük Notlar /¿A £ lïî'C cè S C ï ¿>C C 4 <2- 06? TÜRKÇESI : CEYDA ESKİN YankıYayınları

Upload: murat-tutuk

Post on 12-Apr-2016

39 views

Category:

Documents


17 download

TRANSCRIPT

Page 1: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

A. de Saint-ExupéryGünlük Notlar

/¿A£ l ï î 'C c è S C ï ¿>C C 4 <2- 0 6 ?

TÜRKÇESI : CEYDA ESKİN

YankıYayınları

Page 2: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Saint E\ıi|iery'nin ölümünden sonra basılan «Günlük Notlar» mdan seçmeler yapıp hasırla­dık bıı kitabı.

Yankı Yayınları

Page 3: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

DE SAINT - EXUPERY

T ü rk cesi:

CEYDA ESKİN

YANKI YAYINLARI

Page 4: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Dizgi : Gül Matbaası Baskı : Karde* Matbaası İ s t a n b u l — 1 9 7 5

Page 5: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

TÖRE VE SİYASET ÜZERİNE

Page 6: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf
Page 7: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— s —

Demokrasi; istatistik olasılıklar, antropi’nin (*) artm ası, otoritenin, kuvvetin dağılma sınırına dek kesim­lere ayrılması yönünde ilerler. Ve insanın görünürde kur­tarılmasını sağlar. Ama yalnızca görünürde. Bireyin kur­tarılmasından başka bir şey değildir bu yol. Çünkü onda îıısaıı yitiverir.

Demokratik girişimler akılcılığa dayanır. Çünkü can­sız olanla ilgili bilimlerde antropinin bu ilerleyişi kaçı­nılmazdır. Ama yaşamla ilgili olanlarda değil.

Zaman zaman dilin önceden ona evet demediği, öz­gür kılmadığı, gerçekleşmesine yetki vermediği bir dev­rime tanık oluruz. (Savaştan daha Kabul olunmaz ne vardır ussal bakımdan? Dünyayı ondan arıtm ak için Kabul Olunmaz ı gereği gibi bulup açığa çıkarmanın ye­ter olduğuna inandığı vakit, Alain bunu iyice anlamış bulunuyordu.) Bununla beraber, arasıra, antropinin ge­lişmesine karşı dikilen bir adam çıkıverir ortaya. Ve ya­şama karşı, istatistiğe karşı molekülleri yeniden kura’’, insanı yeniden silfihlaııdırır ve potansiyelleri yeniden dengeler.

insanlık hamurundan pek az şey alınmışsa; gerçek dram başlar işte.

Yapısının gücü gereği yaşamı engellenenin, içinde yaşanması gereken koşulları geri çevirip, insan kişiliğini yadsımak zoruııluğunda kalması aynı biçimde dram atik­tir.

(*) Antropi, maddenin giderek artan bir düzensizlik duru­m uyla açığa vurulan enerjisel değer yitiriminin (değişim inin) ve bu değer yitirirnini dile getiren matematiksel fonksiyonun bilim sel adıdır. (Çev. notu).

Page 8: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 9 —

Yaşamın anlamını değiştiren şu oyunla başlamalı işer «Burada ele verilmez. Burada dayanışılır. Burada susu­lur.» Ve bu evin havası baştan aşağı değişikliğe uğrayı- verecektir. Ona umut bağlamakta hiç bir ütopya yoktur.

Bovuna bir seçi yapıyorsunuz. Bense yadsıyorum onu. Çünkü ilerleme fırsatlarını yok ediyorsunuz (sizden daha nıarksçı olmayan sol da sizin durumunuzda). Aynı za­manda soylu ve bayağı olma olanağını yadsıyorsunuz bu komünist şefe. Ya da daha doğrusu onda tu tarlı davran­mayan iki kişi ayırdedeceksiniz bana. Ama eğitimsel bir görüş biçimidir bu. Çünkü gerçekte aynı davranışta ve aynı anda, ama değişik bakış açılarına göredir bu kişi­lerin soylu ya da bayağı oluşu. Ve bu ikilemleri kabul edersem, belki de haksız bir seçiden sıyrılmış olacağım.

İnsanı yanlarından yalnız biri üzerinden yargılama konusundaki bu yabansı alışkanlıkları yok mu...

Kalem tartışması, ekşimiş ilişkileri daha da ek­şitmekten başka bir işe yaramaz, çünkü herkes kendi soy­luluğuna inanır. Çoğumuz algılamaya değgin yolların çe­şitliliği sezgisine sahip değilizdir. (Oysa pek yalın bir sezgi ürünüdür bu).

Ben, kahvehanelerde kağıt oynayıp, ister oyun üze­rine, ister başka konularda öfke, hoşnutsuzluk, dinsel

Page 9: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 10 —

eğilim ve benzeri duygularım dile getirenleri, onları an­larım.

Öylesine temelsiz imgeleri dışarı yansıtan kinleri ne tiksinç...

Onlarla aynı partiden olduğum halde, beni başka bir partiden sandıkları vakit uğradığım kiıı ve haksızlıklar­dan ötürüdür onların dostluğunu istemeyişim. Her zaman kara çalmaya hazır, ne denli de aşağılıktırlar. Bir temiz sopa haklar onları.

Alışılagelmiş bayağılıkla başlayıp «ekimlerle bağbo- zumlarını» içeren Marseillııise ile aşka gelen şaşılacak radyo yayımı

Oysa Marseillaise her şeyden önce tüm şeflere karşı ayak takımının kinini içerir. O rtaklaşa bir coşkunlukla ki bizde söz konusu değildir artık bu. Ayrıca Ülkemde birilerine veriştirildi mi, kimden söz edildiği bilinmez ço­ğu kez. Seçim söylevinde olduğu gibi. Bu ülke kötürüm- leşmiştir, ancak tek bir kalıtı yeniden gözden geçirerek düzeltmekten başka bir şey gelmez elinden.

Cumhurbaşkanı alığın biri: yetersizlik böyle tanrı­laştırılır ancak. Bununla beraber, gurur duymakta oııun yanma konuk kabul edilen kimse. Her zamankinden daha bir yoğunlukla değersiz kılmakta insanı görev. Oy ver­menin verimli erdemine inanıldığı gibi inanılmakta görev­lere.

Rivière, «elverişli durumlardan yararlanma» konu­

Page 10: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

sundaki Alman yönelimine bıyık altından güledursun: hiç bir şeye yönelmediğimiz vakit hangi elverişli durum lar­dan yararlanabiliriz ki? Gelgit, görünüşte elverişli du­rumlardan oluşur. Evet. Ama ay çekimi olmasaydı, elve­rişli durum lar neye yarardı ki? Hangi yönetim düzeni olursa olsun, hiç bir şey, hiç bir şeye yönelmedi mi; hiç bir şey yayılıp oturmaz, hiç bir şey gelişim göstermez, hiç bir şey kurulmaz. E tik hayata eğilimden yoksunuz.

İnsanlar mı? İstediğiniz kadar: gözleyiniz, hava pos­tası makina uzmanlarım. Yöneldiğimizde daha bir usta- yızdır elverişli durumlardan yararlanm akta, ortaya çıkan yolları kullanmakta. Ama ne önemi vardır kavşak mer­kezlerinde yerleşmiş bulunmanın ,eğer hiç ilerleme isteği duyulmuyorsa ?

İnsandan, evet dediği yasaların değerini değil, yara­tıcı gücünü sorarım.

Yapı çürüklüğü: «Düşünceler» ve «programlar» in­sandan daha değerli tutulm akta. (Falan çukulatayı eski­dikçe ağardığı için satınalan ve başlıklarının bilimselliği nedeniyle önce Paris-Soir okuyan kimsece yapılan seçi. hangi düşünce ve değerlendirmeye dayanır!)

Her şeyden önce yu rttaş ... evet... ama yurttaş ne anlama gelir? Ya o, evrenselliği yürekten dileyen kimse ise?

— 11 —

Düşüncelerle değil, ama insan tipiyle tanımlamalı.

Page 11: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 12 —

Başkan konusunda önemli yanılgı: gücüne dayana­rak isteyen kimse... kendisine gerekseme duyulan kim­se... Hayır. Başkan her şeyden önce başkalarına gerek­seme duyan kimsedir. Eğer- hiç başkan yoksa, size de ge­rek yok artık demektir, anarşistler!

Kurumların değeri insanların değerince - toplumun değeri, ona anlamım veren binlerce özel girişimin değerin­ce - ve bir ulusun isteminin değeri bireysel istemlerin de­ğerince olduğunu bütünüyle unuttunuz.

Bir taşı gözleyiniz: her molekül aşağı doğru çekime katılır - ama kendi yeteneğince. Ve böyleee taş durumunu sürdürür. Alıkonulmadığı her kez kendi yönünü tu ta r he­men.

Kendimize bir başkan aram ak; kendi kendimizi ara­maktır. Bir başkan, sonsuzca başkalarına gerekseme du­yan kimsedir. Ve bize gerekseme duyulmasını istemek­teyiz. Burada hiç kimse bizi gereksememekte. H izm et­lerimizi sunmak için türlü merasimlere katlanmaktayız. Bir başkan, kabulüne sunduğumuz yardımı bizden rica ederek isteyen, bizi kendine çeken kimsedir.

Kendilerinden çok şey istendiği vakit nasıl sevindik­lerini gözleyiniz insanların, Merıııoz.

Page 12: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Yücelik ilkin - ve her zaman - kendi dışında yer alan bir erekten doğar (Hava postası): insan kendi içine ka­patılır kapatılmaz yoksullaşır. Kendine hizmet eden olur.

İlkin bireysel yaşamı hiçlemeyi öğütleyen sosyalizm, dışardaki herhangi bir şeye karşı özveriyi öğütleyen fa­şizmden daha az coşturur insanı. (Ve bu herhangi bir şeyin adı ne olursa olsun.) Simgenin miti simgenin kendi­sinden daha önemlidir. Sözgelimi, vatan kavramı hiç te boş değildir, dinsel resimlerdeki Tanrı da öyledir. Faşiz­min çekiciliğini yadsımak yararsız; tarihsel bir belirti­dir o.

Karşılıksız özveri yoluyladır ki insanlar birbirine ula­şır. «Karşılıksız» sözcüğüyle veren yanımızın bekleme­yen oluşunu dile getirmek isterim. Armağanları, sunulan kam ve yaşamı kabul eden put tüm insanlar oluverir.

Ve küçük Fransız demokrat kentsoylusu korkunç bir yalnızlık içindedir.

Page 13: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 14 —

Yığının seçkin topluluk karşısında önceliği mi? Asla. Maddenin, yaşam standardının, ruh karşısında önceliği mi? Asla. Mantığın belirli bir insancıl usa aykırılığa ön­celiği mi? Asla. Kiliseleri yakan ve soylular sınıfının onu­runa saldıran kimselerin sosyalist öğretisinde zincirlenme mi? Asla. Hem hangi aydın Fransız komünisti bu görüş açılarını savunma atılganlığını gösterebilir ki?

Çünkü İspanya, sanat zenginliklerini yakarak ve m a­nastırların kapalı evrenini boşaltarak, bir an için bile olsa uygarlık karşısında alıklığa öncelik tanım ıştır ister iste­mez. Ve hiç bir sitemde bulunmayacağım yığınlara, ama pisliğin yayılmasına göz yumanlar, onlar anlasın isterim kusurlarını. Çiinkü o pislik, uygarlıkta kesinti oluştur­mak için olağanüstü bir biçimde sızıp yayılabiliyorsa; öğ­retim adına olanlar örneğince, daha az ilgi çeken girişim­ler yoluyla, onarımı olanaksız gerilikleri gerçekleştirmek için neler yapmaz ki?

Dinin yerini tutmak (Dinin yerine başka bir şey koy­mak) anlamsız bir söz değildir.

Ayııı kavram lar zenginliğini sürüklemek için ne ön­gördünüz? Siyasal eğitiminiz her şeyden önce ödevlerden değil, ama istek ve kinden oluşmuş. Raslantı sonucu mülk­leri elinde bulundurup, tinsel yeteneklere de sahip olan­lara karşı da (sınıf kavramının ayırıcı gücünün kötülüğü sonucu) kinlisiniz. Kolay anlaşılır bir kavramın keskin çizgisi ayırmalı onları birbirinden.

Zavallı Vautel, demokrasisinde yalnız sağduyulu ve

Page 14: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 15 —

töresel insanla yetinmekle özgür insanın yıkımına çalış­maktadır. Uygarlıkların, dinlerin ve benzeri kurumlanıl yetiştirmeye yöneldikleri insanı ve bu insanın nitelikleri­nin hiç birini kavramaksızın. (Haktan yanalığı, evren­selliği kapsamak üzere). Ne Mozart’a olan sevgi, ne her­hangi bir sevgi ve ne de Tanrı ve insana olan sevgi yalnız sağduyuyla yaşanamaz. Vautel, insanda bu tinsel ü s ty a­pıyı gördüğü her zaman, peşine düşer onun. Ve daha adı­nı koyamadığı bu yanı ile onu gerçek insan sayar ve in­sanı bir sindirim kanalıyla bir üretim aygıtı sanır. Her türlü uygarlık dışında bir olasılıkla lahanayı severim ya da sevmem. Kraliçeyken ya da bir buluşma evindeyken gelmiş olmasına göre çekiciliği değişiveren kadın konu­sunda bile şimdiden başarısızlığa uğram aktadır bu görüş biçimi. Ve işte özellikle bu çekicilik ayrımlarıdır onun gözünden kaçan.

Nereye yöneltiyorsunuz beni, siz ki tinsel olanın üst­yapısının önemini hiç sezmediğinize göre insanın beslene­rek ve üreyerek varlığını sürdürdüğüne inanmaktasınız? Tasarılarınız değil (beğeniyorum onları), bilgisizliğiniz- dir beni ürküten. Siz de içmekteydiniz sizi insan yapan bir kaynaktan. Ama sizi insan yapanın o kaynak olduğunu bilmediğiniz için (çok daha az önemli kazançlardan ötü­rü) kurutm ak üzeresiniz onu.

Daha iyisine sahip olmadıkça geleneksel yapılarıma bağlı kalırım. Ve işte budur gerçekten, olumlunun tutucu­luğu. Onu da bilmemektesiniz, siz ki, çıkar’m insanları yönelttiğine inanıyorsunuz; daima geçerli ve gördüğümüz gibi de yanlış bile sayılamayacak bir formül. Geçerli ama katkısız.

Pek doğaldır türüm ü, insanlık imgemi sürdürmemin

Page 15: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 16 —

çıkarım a oluşu! Bu yaşayaduruş içgüdüsüne çıkar adı verilebüirse de, hiç olmazsa insanlığın da çıkarı sayılır belki.

Daha elverişli bir eşya, daha iyi bir araba, daha te­miz bir hava sunuyorsunuz bana... Ama onlarda hangi insan barınacak?

î(: & r

Page 16: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Yabansı bir biçimde bağlı kılııımışızdır nesnelere, bu, gördüğümüz eğitim gereği böyle olmuştur kuşkusuz. Bu konuda barbarız bizler. Bu konuda birçok barbar -belli­sizce sezmekteyiz bunu- uygarlaşmış gibi görünür bize.

Bu konuda dinsel gerileme, tinsel dünyamızı yoksul­laştıran bir yıkımdır.

Normal eğitime ,bir de olağanüstü tanıtm a yayınını oluşturan eğitim ekleniverir. Kâr üzerine kurulu bir sa­nayi -eğitim yoluyle- insanlar için «chewing-gum» değil, «ehewing-gum>:-lar için insanlar yaratm aya yönelir. Böy- lece otomobil için otomobil değerini yaratm a zorunluğun- daıı, imgeler ve karoser karşılaştırmalarıyla yalnız bar­larda canlandırılan 1926’lann alık küçük jigolosu doğ­muştur. Böylece filimden evrenin en hayranlığa değer in- sansal ham urunda değersiz ve alıkların alığı ünlü sinema

Page 17: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 18 —

yıldızları doğmuştur. Bu düşüncesiz hayvanlar ki, can­larının sıkıldığını bile sanmanı, daha doğmamışlardır çünkü. ('*)

Bir dinin, tohumlarıyle ateşe vereceği alan.

İnsanla nesne, insanla insan arasında iğrenç ilişkiler yanyana.

Ancak erek kendisini aşar aşmaz, yücelir bu ilişki­ler de.

Sertillanges bilgiciliği: Tanrı’ya İnanın Kaynakları’ıı- da, Peder Sertillanges insanları inananlar ve inanmayan­lar diye ayırır. İnananlar alayına karşı dikilmiş inanma­yanlar ordusu imgesi doğuverir bundan hemen. Ve bir di­ne aykırı bayağı ambarcı sövgüsüyle bir budalaca biyo­lojik manyak savı aynı ordunun generalleri, Lam ark’ı ya da Poincare’yi değerden düşürür. Savaş için elverişli, ama evrende düzen yaratm ak için etkisiz bu kategorilerin sal. önerimi bile daha şimdiden i başarısızlığa uğrattı soru­nu) yanlış bir yorum getirdi soruna. Gerçekte yalnız ina­nan insanlar ve inanmayan insanlar vardır; fakat etkili b ir sınır ayırmaz bu iki grubu, sınırın her iki yanında bu iki gruptan insanlar yer almaktadır.

Peder Sertillanges, bizi söverek nasıl kendinize çeiî- mek istiyorsunuz? İlk hamlede azarlanan çocuklarmışız- casıııa davranarak, nasıl inandırmak istiyorsunuz bizi?

(*) Kale, XXVI. bölüm, sayfa 105: -Bak, dedi babam, esne- yem iyor bile artık. İnsanlardan bekleyişin acısına dek her şey­den vazgeçm iştir o.»

Page 18: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 19 —

Kurumunuzun doruğundan kurumlulukla suçlam aklası­nız bizi saygınlığımızı meydana getirenden ötürü. Kurulu­luluk ve ahlâksızlıkla. Bilgilerimizin koşullarının ortaçağ­dan bu yana değiştiğini bilmiyor musunuz kuzum?

Bilimsel girişimde kendisine değerli görünen bir kura­mı kurtarm ak ereğiyle onu olguların ve tarihin sıkı bir eleştirisine sunmayı kabul etmeyen kimseyi korkak say­dığımızı bilmiyor musunuz kuzum? Namuslu olmasını bi­liriz, acı çeksek bile. Efsanevî olanı gerçek olandan ve belgeyi varsayımdan her zaman ayııdetmeyi yol yöntem olarak kabul etmişizdir biz. P asteur’ün hasılalarını bi­zimle beraber yadsıdınız. Ve hemen yaşamımızın yalnız rahatlıklarını değil, ama anlamını da ilgilendiren, tüm eylemlerimizi ve içten devinimlerimizi biçimleyecek şey­ler düzeninde. Hâlâ hakikate hizmet etmeye ve m asallar­la büyülenmiş kalmaya aynı zamanda istekli, kilisenizin eşiğinde sıkıntı içinde duraksadığımızda, gürlüyorsunuz bize.

Kanıtlarınız mı, nemize gerek onlar? Hıristiyanlıkça kurulmuş -ve biliyoruz ki- hıristiyanlık için varız. Biliyo­ruz ki Taıırı’yı gereksinmelerimizde, görünüşte kendili­ğinden oluşmuş ahlâkımızda, kendi üzerimizde, evrenin üzerinde bulacağız. Ve sizin düşüncenizi çözümlerken, eğer görme yeteneği taşıyorsak, onu yöneten kavramları bulacağımızı pekâlâ biliriz. Ve hakikat diyoruz buna. Evet, ama kendi dışımızda değil, içimizde hakikat. Tanrı bir hakikati dile getirir; ama belki de bizce yaratılm ış bir hakikati.

Kaygılarımızda- yatıştırılması gereken, Peder Sertil- langes. Onlar kötülüğe eğilimlerimizin değil, soyluluğu­muzun kendisinin yemişidir. Tinsel baskı hiç tedirgin et-

Page 19: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 20 —

nıez bizi, olanca istemimizle çağırırız onu, güçlü varlıklar yoğurmak için katı yasalar gerektiğini iyi biliriz. Bir Tanrı icat edilmesi, katı yasalara boyun eğmemiz bakı­mından bize yardımcı olurdu. Adanmış ödüllerden ötürü değil o denli -çünkü birincisi, bizim için tek değeri olanı yücelmektir- ama seviyle vermek için, kendisinden yok­sun bulunduğumuz ]>ut’u zorunlu sungularımızla ulula­mak için. Pek erken, daha sığınmaya gerek duyulan çağ­da Tanrı’dan yoksun bırakılmış yapayalnız küçük oğlan çocukları olarak yaşam için savaşmak zorunluğuyla karşı karşıyayız.

Olağanüstü olana bunca önem verdiğinize göre, onu bize tek başına ileten tanıklıklara niçin hiç önem verme­diğinizi bize açıklamanız gerekirdi. Yazarları bilinmeyen ve aralarından hiç biri İsa’nın sağlığında yaşamış bulun­mayan belgelere dayanarak dirilişe inanmak niçin zorun­lu olsun.

Mademki bu gerçekliğin kendisi kilisenizin kilit taşı­dır; başka her yerde, düşünceye saygı duyan bir insana yaraşm az saydığımız ve basımlarınızda açığa vurulduğun­da sizi de bizim kadar öfkelendiren «savı kanıtsama»nın niçin Kilisenizde ansızın alçak gönüllükle uysallıktan var­lık kazanmış bir yükselişe dönüştüğünü açıklamanız gere­kirdi. «İncillerin seçiminin doğruluğu kesindir; çünkü onu yöneten din bilginleri kurulları yanılmaz idiler». Yanıl­maz idiler. İncillerin Tanrısı adma buyurucu olmaların­dan ötürü. Ve o Tanrı da bu seçimin doğruluğunun kesin­liği ölçüsünde tam tlanm ıştır ancak.

Yra tanrısal düzendeki bir belgeyi en azından insan güçsüzlükleriyle lekeleyen çelişmelere ne dersiniz? Ya kö­tü nivetle ve Isa’yı peygamberlerin geleceğini bildirdikleri

Page 20: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 21 —

kimseyle, sonradan uygun düşürmeye çalışan metiıı ak ta­rımlarına ne dersiniz?

Ya kilisenin birbirini izleyen tavır değiştirmelerine ne dersiniz? Nasıl yanıtlayacağınızı iyi bilirim. Çelişik olumlamalar alacak ve onların ortaklaşa ölçülerini araya­caksınız. Buna «doğma» deyip, soracaksınız bana: «Bu olumlamaların bu evrenin düzeninde birbirlerine uygun düşmeleri hayranlığa değer değil midir?» diye. Bu işlemi önceden olanaklı bilen dalga uzunluklarım tanıtlam ak ereğiyle evreni usavurmalarla düzenleyen zırva kimse­lerce her gün başarılı kılındığını gören bense kaygılı kal­m akta haklıyım.

Hiç kimseyi iııandıramıyacağımı çok iyi biliyorum; çünkü gerçek ya da yanılgı diye bir şey söz konusu değil­dir hiç.

Şu andan başlayarak bilimsel alandaki göreceliğin tinsel alanı kapsayacak biçimde genişletilmesi çok önemli­dir belki. Ve her şeyden önce insan zihninin girişimleri­nin özünden ayrımlı olmaları için hiç bir neden göremi­yorum.

Bilimsel kuramım bir anlatma yolundan başka bir şey değildir. Eğer doğa apaçıklıklarını bir okuma kitabı örneğince iyice kanıtlanmış bir biçimde gözümün önüne serseydi; Bâbil’de gözlemin bövlesi gizemlerin üstesinden gelmemiş olması pek yabansı olurdu.

Sınıra dayanınca: Evreni yaratan Tanrı mıdır öy­leyse? deyip susmalı mıyız.

Tanıklık yoluyla kanıttan, görgü tanıklarınca tanıt­lamadan, bize oııca söz ettikten sonra bu tanıklığın kesin bilimlerle tarihsel eleştiri ışığında yetersizliği ortaya ç.ı-

Page 21: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 22 —

kıverdiğinde, şaşırdığımızı ve uzaklaştığımızı gören kato- liğin yakınması niye? Bizler değiliz bu kaygan alan üs­tünde dinimizi kuran.

Dinsel çatışkılar: Tarihsel eleştiriye bunca değer verdiğim günümüzde ona ilişmemeye gönlüm yatmalı. Söz­lü geleneği yadsıdığım günümüzde boyun eğmeliyim ona. Hıristiyanlığın belirli bir iyeliğin tutucu savunma öğesi bulunduğu günümüzde İncille uzlaştırmalıyım onu. Bu evrenin çözümlenmesinin beni doğaüstü’nden bezdirdiği günümüzde çözümlemenin sözkonusu olmadığı bir çağdan olan kimseye inan beslemeliyim. Bilimin onca istemli ge­rileme durumuna yeğinlikle saldırdığı günümüzde, inanç­larımda hiç bir tedirginlik duymaksızın yaşamalıyım on­ları birbiri ardı sıra. Nedeıı sözcüğünün anlamı konusunda kuşku duyulan günümüzde İlk Neden’in anlamını olduğu gibi korumalıyım. Erekçiliğin etkisizliğini açığa vurmuş bulunduğu günümüzde erekçi kalmam gerek.

Evet, ama ötedenberi iletilmiş kavramların değeri vardır valnızca. O kavram lardan yoksun, ne olabilirdim ki? Onİardır işte kayra adını verebileceğim, insanın to-hıımlasması diyebileceğim.

Ama Hıristiyanlık Rcma evreninde hiç bir şeye karşı çıkmamaktaydı. Bu gün o. düşüncemin kendilerine bağlı kalma hakkına sahip olduğum bölümleriyle çatışmaya girmektedir. Dinsel değerlere bağlı kalma hakkına da sahibim. Ama evrene uzlaşıra getirememekle. Roma evre­

Page 22: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 23 —

nine sundukları o apaçık bütünü artık gösteremediklerin­den ötürü yerinmek te hakkımdır.

Bağlantılı bir anlatma yoluna sahip değilim artık.

?/•

Tanrı’nın var olmayışının ne önemi bulunabilir be­nim için: Tanrı insanı tanrısallıkla zenginleştirir.

Tanrı. Oyunun kuralı bireyin özgür alanında yer al­maz kamçılayıcı bir biçimde: ama onun dışında, bir başka deyimle Tanrı’dan yoksun alanda. Yani her şeyde ve hiç bir şeyde. Aynı zamanda erişilmez ve saltık olanın yetkin simgesel dayanağıdır tanrı.

Yaşamın anlamı sorununu erekçi olmaksızın ele al­mak güçtür elbette. Dinsel açıklamanın yararını yitirdiy- sem. değerlerini bir başka alana aktarmalıyım hiç olmaz­sa; çünkü gerekli ve verimlidir onlar. Eğer insan yaşamı kendisini bir ereğe yönelten hiç bir anlam taşımıyorsa, elden geldiğince iyi yaşamaya indirgenir kişioğlunun di­leği -ama kendinde hiç bir şey hazırlamaksızın, yıllarım birer birer tüketen acımasız briç oyuncusuyla yetmemem; besin yedekliğiyle örtünüp kapanmış bu böcekte hiç in- sansal olmayan bir yan vardır. İnsanoğlu başka yerde aramalı, çaba göstermeli, çıkış yolu bulmalıdır; Perpig- nan’da birlikte yemek yediğim ve göreviyle ilgili denklem­lerle «poker d’as» dışında hiç bir şey bilmeyen X’in kü­çük mühendisinde bir şeyler eksik kalmıştır.

Page 23: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 24 —

Mutlu sanabilir kendisini, öylece yeğleyebilir kendi­sini; gerçekten insanca bir etkinliğe eslik eden (bir ere« olmaktan çıktığından, zenginlik duygusundan başka bir şey olmayan) gerçek mutluluktan yoksundur, açık deni­zin tadını hiç bilmez o.

Kutsal cuma günleri: Özveri günleri... Ben daha önce evrenseli, seviyi, özveriyi severim. Özveri yaşam bakımından ilgilendirir beni sadece.

Tanrı kavramı (ama ödül değil) ne denli de kolay­laştırm akta bu özveriyi.

Ve ödülden söz edilmesin bana. Kardeş kardeşi kur­tarm ak için zindana gittiğinde, din olmaksızın da onun bu eyleme girişeceği açıkça kavranabilir. Açığa vurul­muş sevisinin ödülü yeterlidir onun için. Ama bu sevimli kardeş başarısızlığa uğrayabilir. O zaman Tanrı nasıl da kolaylaştırm akta bu girişimi! Bu karanlık devinimi nasıl da aydınlık ve istenilir kılmakta! (Ama bu sevi bile tanrısal olanın simgesinden başka bir şey değildi.)

Hoşlantısından vazgeçmesini çocuktan istemek için bir destek bulmaya gerek vardır. Eğer istemini eritmek­ten söz edilirse, kurumun tohumları atılmış olur ona. Yok­sula bağıştan söz edilirse, bu, sendika üyesince yapılan bir ödentiden başka bir anlam taşımaz belki de. Fakat özveri için özveri... Bir oluşturma anlamı taşım aktadır elbette ki, ama Tanrı kavramı olmaksızın hangi yoldan onunla tohumlanmalı çocuk?

Otoriteyi T an n ’dan başka bir kaynaktan türetm e güçlüğünden yılgıya düşmüş bulunuyorum. Tohum yu­kardan ekilir.

Neye lâyık oldukları hakkmdaki yargınız değildir önemli olan. Ne olmalarını istediğinizi bilmektir. Büyük yanılgı buradaydı.

Page 24: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 25 —

Yalnız insan töresinin karşılaştığı güçlük. Eğer o yal­nız ise başvuracağı kaynak da yoktur. Tanrı’nm ya da yargılayan bir yakınının görevi....

Öyle olunca, liyakat ve ödül kavramının tehlikeliliği çıkıvermekte ortaya.

Çocukluk çağı, başa yenen darbeler, din. özveri, bu küçük hayvandan, sertlikle, bir insan çıkarmaya yönelik onca eylem. Bir André Breton oluşturmak için, hiç bir şey André Breton’un kendilerine öfke duyduğu ailesinden daha etkili değildir.

Yalnız özverinin değeri vardır, ama seri üretim nes­nesine değil, s tandart kamyon için özveride bulunulamaz. Bir porselen fincan için, ya da giderek bir zenci maskesi için yapılabilir o ancak, belki de insanın bedenini ateşle saran gerçeküstü bir nesne için.

O ekmeğe duyulan açlık.. Melekler ekmeğine. Coş- kulandırıcı olaıı hiç te gerçeğin kendisi değildir belki, ama Mit’in aşırı etkililiğiyle ezgili bir coşkunluk alır be­ni.

İnsanın içinde ışık mı ?Evet, hem de pek belirgin. V'j X’in jigololariyle geçirdiği can sıkıcı, anlamsız geceler, dönüşün giriş olanağı verdiği o evrenin değerini karşıla­yamaz hiç.

Hep ayııı m it... Vazgeç, el çek, acılara salm, savaş, susuzluğun çöllerini aş, pınarları geri çevir. Ve kendin­deki ben’in açılıp gelişmesine ulaştıracağım seni.

Page 25: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 26 —

Bu bildiriye karşı gelen sen, ne yaptığını nasıl önce­den bilebilirsin? Kendinden çıkabilecek olanı bilmemekte­sin. Kendini hem sürekli, hem temel, hem de dayanaklı saym aktasın: yalnızca algılamakta olduğun duyguların senin için olanaklı bulunduğunu sanm aktasın; kendinde taşıdığın insanın t dinlendiğine inanmaktasın, ama bu mis­tik birleşim sende nasıl bir ateşten kuşun, katlanmış ka­nallarını açıverir, bilmemektesin. Bu im paratorluk dün­yası yasaklanm ıştır sana.

İnsanın günün birinde her şeyden vazgeçebilmesi ve sonra yine ten isteklerine dönebilmesi nereden gelmekte­dir? İnsanın apaçık ikiliği. Ve yine o durumda nasıl ya­ratm amış olabilirdi şeytanı?

Yeniden kazandırın bize, der insanlar her şeyden ön­ce, yeniden kazandırın bize ölümsüzlüğü. Öylesine yılgıya düşmekteyiz ki, elindeliğin... bir oyundan başka bir şey olmayan o dansın açığa çıkarılışından... Yeniden kazan­dırın inançlarımızı bize: aile şenlikleritıinki, yıldöniimle- rinki, heyecanla dikmiş olduğum ve oğlumca yetiştirile­cek zeytin ağacımnki olsun isterse; kapsadığımızı ve ken­dimizden öte sürüp gideni kazandırın bize yeniden. Ölüm­lü bir bedeni değerli taşlara dönüştürme özgürlüğünü ta ­nıyın bize...

Sende sevmiş okluklarımdan hiç biri özdeksel anlaın taşımamakta. Dudakların, evet, arııa biçimler evreninden olan gülümseyişi oluşturdukça. Bedeninin kitlesini değil.

Page 26: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 27 —

ama onun uyumunu. Fiziksel ya da kimyasal olanla ta ­nımlanabilir hiç bir şeyi, ama katkısız matematiğe ve değersiz geometriye vurulabileni. Tinsel olmayan bir an­lam taşıyan hiç bir şeyi.

İnsanoğlunun tanrısallığı. Müzikhol dansözlerinin su­nulmasında yığılı tüm göz kamaştırıcı parlaklıklar: o a l­tın, o bedenler, o gülümseyişler, o göğüsler, o bitki bollu­ğu, o çağlayanlar ve o aynalar... ..................

...Sonra, ortaya çıkıverip her şeyi ezen çirkin yüzüP o w ell’in.

* ❖

Tanrıca insanlara verilmiş ve onların bu denli kötü kullandıkları tanrısal anlatm a yolu. Bir ışık ham urundan yoğurulmuş o küçük kızı kurtarm ak isterdim, ama belir­sizce ışık veren bir çamurdan ne yapılabilir ki?

Birey tarafından hor görülüyor, toplum tarafından hor görülüyor — N e ! — sizin tarafınızdan da mı hor görülüyor Tanrım. .

İnsanlar. Onların oldukları değil ama olabilecekleri uğrunda vermeli canını.

S.ye yanıt. «Hiç inanmadınız mı ?Öyleyse, ne yitir­diğinizi bilmiyorsunuz. Çünkü tohumlanma sisteme gir­me koşuluyla kendini gösterir ancak. Bundan ötürü bir bir anlamı vardır eleştirmeci düşünüşten el çekmenin:

Page 27: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 28 —

deneyiniz ilkiıı, salt değer verilebilecek nasıl bir insanın sizde doğacağım görmek için.»

İnsanı kurmak için yaratılır imparatorluk.

André Gide denemiş olmaksızın yargılamakta. Oysa bir kavram sal sistem kurduğu insanla değer kazanır an­cak, beriki öylesine içseldir ki ayrımına varılmaz çoğun. Bir esenlik duygusu, bir belirsiz paganizm adına, X’in geceleri adına.

Dinin gerekliliği. Amerika, bir dinsel devimin sürük­leyeceği bir kavram ca tohumlanma gereksinimindedir. Kavrayışı sağlamanın ve kanı değiştirtmenin ne olduğu­nu anladım.

Bu açıdan bakılınca: tüm bu tohumları artık kabul etmeyen insan üzerinde hangi oluş gerçekleştirilebilir ye­niden Rusya’da...

«Diıı adamı kötüdür» der Gide; bu olumlama tümüyle anlamdan yoksundur. «Ortaçağın insan tipi kötüdür...» denmeliydi; (ve ben severdim onu dinsel haftasıyle, kır­sal yollarıyle), ya da yine: «Bu insan tipi çelişik bir renge bürünmüştür» demek gerekirdi.

Dans payı aranmalı yaşamda, h a tta kent yaşamında bile. Rambouillet avlanmaları, donatmalar, dinsel tören­lerin usul ve sırasına göre takvim yılı, kutsal kitaba iliş­kin anılar uyarınca Saiııt-lazare’da trenlerin deviniminin, değişikliğe uğratılması.

Page 28: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Görülmez yurt, tek y u r t: kırsal yolların çizdiği bu yüzü F ransa’nın... Devrimler, bir başka yüz yaratacak mısınız bana?

Görülebilir kent var: görülemez kent var. Kırsal yol­ların tinsel değerlere saygılarıyle çizdikleri bıı yüz var. İnsan yaşamının tasarılarına olanak veren o köy yaşantı­sından yoksunuz. Çünkü bizler kentte yalın eğlenceler yaşamaktayız; ve sevi zencilerde olduğundan daha az ilgilidir çocukla.

Her birimizin tüm iyiliğini alıp, bir İlâhi oluşturaca­ğım ondan.

% #

Sevil kenti sokaklarında gezdirilen Meryem Ana. Moskova sokaklarında gezdirilen Stalin: estetik ayrımı, der Levy... Bundan başka...

Dinlerin yüceliği, etkililiği, ulaşılacak tinsel insan imgesini kurduktan sonra devrimsel sorunlarını ortaya koymalarındadır. Bu insan bir kez yaratıldı mı, diledi- ğince düzene koyuversin kendi dünyasını.

Marksçı devrimler, bu düzenlemenin yarattığı insanı hesaba katm adan düzenlemeye koyulurlar evreni. (N es­nenin tanrısallığı).

Ben hiç te ulu bulmam bunu : Samanyolu, Samanyolu-

— 29 —

Page 29: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 30 —

nun büyük suskunluğu, milyonlarca yıl sonra «emekçi sı­nıfın tarihsel görevine» ulaşmak için. Bir başka aşama sırası sözkonusu burada pekâlâ.

«Emekçi sınıfın tarihsel görevi», ne anlama gelmek­tedir? Bu erekçiliği hiç doğru bulmuyorum.

İnsan adına saldırılmakta bazı ilkelere, ama insan kendisini biçimlendiren ilkelerden ötürü böyi°dir. Ve yi­ne her kurtuluş yıkıcıdır.

Kurduğu insan adına hıristiyanlığı yıkmak (anar­şistin kamusal kıyıcılık savaşı) ve kurduğu insanı kur­tarm ak istediler: ama işte o insandır ilk önce yıkmış ol­dukları.

% & &

Page 30: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Sol yanlısıdır; halk yığınlarını sevdiği için. Öteki; onları sevmediği için. Sol yanlısıdır; namuslu ve değerli işçi yere tükürme hakkına sahip olduğu için - ya da bir mendil taşıma hakkına sahip olduğu için.

Sol yanlışıyım; halk yığınlarını sevmediğim için. On­ları severek sol yanlısı olsaydım (bir başka deyişle bu durumda onları yeğleyerek, çünkü ayrıcalıklıların zararı­na onlara hizmet etmek söz konusudur) onları böylelikle daha soylu oluşturan yaşam koşullarıyle (yoksulluk, öz­veri, haksızlık) savaşm aktan sakınırdım, bilmediğim bir insan konusunda tasarım da bulunmayı (tokluk, bencil ra ­hatlık. kentsoylu sindirim:) kesin olarak reddettiğim için; tanıdığım ya da dilediğim insanın ululanmasını tasarlaya­bilirim ancak. (Mutluluk zaten tüketilen nesnelerden ileri gelmez. Ve aldatılması kolaydır (budaladır) o kimse ki dostluğu nesneyle olan verimsiz ilişkiyle değişir. Eğer

Page 31: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 32 —

bodrumunuz ya da çatı katınız, ey anarşistler, böylesi bir insanlık bitki örtüsü üretiyor ve böylesi bir zekâ ve yürek coşkunluğunu elverişli kılıyorsa, keşişin hücresini kurta­rır gibi kurtaralım bodrumla çatı arasını; aydınlık güzel yapılara, sıkıntısız yaşama ve haktan yanalığa karşı.

Ama tinsel uygarlık düzleminden başka düzlemler de vardır; ve belirli bir yaşam standardının düşünsel ya­şama hizmet ettiğini düşünmeye de hakkım vardır (Des­cartes, şöyle der: «Hiç geçim kaygısına düşmemiş bulun­ma mutluluğundan yararlandım ...»).

Marx, insan konusunda Pascal’dan daha az bilgi sa­hibiydi. Sol yanlılar, sağ yanlılar. Pascal karınca yuvası­nın işleyişi konusunda daha az "bilgi sahibiydi, ama karın­ca yuvası insanı hiç te ilgilendirmez.

Pascal’m insanı (sağ); Descartes’m insanı (sol). Bi­rincinin gerçek öyküsünü yazmaya kalıyor iş. Kavramlar öyküsünü.

Gezilerinizden, her zamankinden daha kendini dağı­ta rak dönen sizler. büyük antikonformistler (yerleşmiş töre düşm anları): D escartes...

* * *

Eğer (her sermaye temsilcisinin bir toplum tabakası rolü oynadığı) kapitalist yapı insana olumlu yönde kat­kıda bulunuyorsa, onun apaçıkça ağır basmasında ve eği­

Page 32: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 33

tim görevini sürdürmesinde hiç bir sakınca görmüyorum, insanın çıkarı kendisininkine karşı geldiğinde dokunucu bir anlama bürünür o ancak. O zaman basın vc parla­mentonun parayla elde edilirliği öfkemi uyandırır. Ama ikincil sorunlardır bunlar. Eğer sermayenin çıkarı, ulusun - yani insanın - çıkarı olmaktan çıkmışsa, o za­man yerini bir başka yapıya bıraksın.

Öfkelendirici olan: ülkenin, uygarlıkların kalıtını (ki dilemeye değer olabiliri temsil eden belirli bir yüzünün (belirli bir etkinlikler yapısının ya da bağlantısının - bu­lunacak sözcük) korunması, bu etkinliklerin ürünlerinden tek başlarına yararlanan ayrıcalıklıların (zaten tek baş­larına da değil) korunmasıyle raslaşır görünmesidir; ama uygarlık nesnenin yaratılmasındadır, yazgısında değil.

Page 33: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Komünist kesim belki de sosyalist kesimden daha, fazla taşım aktadır yücelik düşüncesini. İnana gerekse­me dııyan insanın ona yönelmesi bunun içindir işte.

Mademki Rusya’da kültür ve iktidara katılmayı hiç. b ir şey engellememekte, halk ya da yığın, geri kalanı gibi, en az gelişmiş, en az kültürlü, en az incelmiş - ve özellikle ayıklarıma araya girdiği için bu niteliklere erişmeye en az. yatkın - insaıısal kategori olarak tanımlanır orada.

öyleyse, halkın istemi, yığının istem ve iktidarı, öz- değin ruha bir kabul edilemez üstünlüğünden başka ne anlama gelir?

Yalnız... burada halk belki de var olan en üstün de­ğer olarak tanımlanmakta.

Halk, evet, belki de.. Ama yığın! Bourget’deki o ağzı bozuk kadını hiç bir zaman unutamayacağım.

Page 34: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 35 —

«Halk istemini sonuna dek izlemek»... Utanç verici yanılgı buradadır. Halk için hemen hemen aşağılatıcı. olan istemlerinin gerçekleştirilmesini değil, yetiştirilme­yi, kavramayı yeğ tu ta r o.

Aranıp taranacak yolları seçenler, laboratuvar işçi­leri değildir.

Elbette ki yetkili kişiler bütünün öğesi olduklarınca yığının da öğesidirler, Ve çıkarları da. yığın insanlar an­lamına geldiği ölçüde, yığının çıkardandır. Ama yönerge­lerini astlarından mı, üstlerinden mi almayı yeğlerler? An­lak ve bilgi tarafından mı, çoğunluk tarafından mı yönel­tilmeyi veğlerler? Tek sorun budur işte.

«İyi tiran»; bir m it’ten başka bir şey değildir. Çünkü onu zorunlu oiarak iyi yaratacak bir ayıklanma biçimini bize öngördürebilecek hiç bir belirti bulunmamaktadır. Ve bizi hoşnut edebilen tek yoldur bu: ancak bir toplulu­ğun üstün öğeleri öngörüp hazırlayabileceği için başka­larının mutluluğunu, belirli bir haktan yanalığı, vb... Bir * İyi tiran» Mitinin var oluşundan ötürüdür, Sovyetler Birliğinde rençperlerle seyislerin bilginleri katletmemesi.

Zira onlar tümüyle hazırdırlar öldürmeye. Hiç bir şeye sahip olmayan ya da elinde pek az şeyi bulunan kimse saltık olarak anıktır yağmacılığa. Eğer ona; «Seni, içinde bulunduğun sınıfa yerleştiren kendi budalalığın­dır» denirse, kendi payına düşmeyen bir zekâya karşı ye­ni bir kin nedeni daha yaratılmış olur onda. Ne adına hayranlık besleyebilirdi ki?

Page 35: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 3 6 -

lyi tiranın boyunduruğu altında hayranlık duymak­

tadır o.

Saygınlık sorunu. Hiç saygınlık görmeyen insan öldü riir. Bu. özgül olarak insaıısaldır.

Gide’iıı halk yığınlarınca karşılanışında güzellik ol­duğunca can sıkıcılık da vardır. Eğitim görmemiş insan­ların bu, son olanaklarına dek çekinceye koyma, kullan­ma ve yararlanm a gereksinimleri.

Birev yönetimivle yığın yönetimi arasında bir yeğle­me olanağı varsa./, yığın yönetiminin - ki kuçuk taşra kenti bunun örneğini sunmakta bana- yone m e n ezicisi ve en haksızı olduğu kanısındayım.

Eğer birey yığını baskı altında tutmamalıysa, yığın da bireyi ezmemelidir.

Her şey, Tual tarafından olduğunca, duygusal savun­maya değgin bir seçinısel düzlemde tartışılm aktadır, «hayranlığa değer halk»... Bense, acı çekenlerle paylaşan­ların genellikle mutlu bencillerden daha aşırıca iyilikse­ver olmaları dışında bir anlam veremiyorum buna. Oysa devrimimin ereği halkı mutlu olmaya yöneltmek olduğun­dan soylu kişıve, bilgine ve insanlık düzeyine yükselt­miş olacağım halka, en ilkel bir toplumu, bir başka deyiş­

Page 36: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 37 —

le, bu rezilce zevk ve eğlence düşkünleriyle yoksullar top- lumunu ne de olsa yeğleyemem.

Çünkü, ne aradığını iyi biliyorum Malraux’nun; do­kunaklılık. Ve unutm akta gençlik yıllarının sonuçsuz gi­rişimlerini; yücelik duygularından, kendisine tek solunu­ma elverişli görünen bu iklimden başkasına değer verme­mek için .düzmeciliğe karşı savaşmakta. Kentsoylu ben­cilliğe karşı savaş. Basmakalıphğa karşı savaş. Yoksul­luğa karşı cömertçe öfkelenme. Kilit taşını Tanrı’da yi- tirmişliğinden kendini tanım lam akta güçlük çeken yeral­tı gömütlükleri Hıristiyanlığının onda tüm olarak sürük­lediği her şey. Çünkü bu çelişmeyi Kilise ya da İncil pey­gamberleriyle kurtarm ak, toplumunu kurarken erekleriy­le çelişken sonuçlar hazırlayan bir anarşist devimle kur­tarm aktan daha kolaydı kuşkusuz. _

Her şey, anarşinin bir dönüşüm durumundan başka bir şey olmadığını ortaya koymakta. W.nin S.nin oğluna beslediği bu kin. Ama, eğer sorunlarını çözümlemiş ve adalete erişmişse, dilemeye değer insan görünecek olan W. değil midir? Onun sevdiği; acımasının, haksızlığa kar­şı savaşın, en güçsüze olan sevisinin uygulanma alanı bulmasıdır. Bir kan dökücülük, haksızlık ve güçsüzleri sömüren b ir dünya gerektir ona.

:!< sfc sfc

Erek araçları haklı kılar. Evet, ama araçlar erekle çelişkiye düşmediğinde. İnsana (ya da insanda güzel ola­

Page 37: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 38 —

na) savgıvı sağlamak amacıyle bir sol devrimi gerçekleş­tirm ek mi, peki; ama kara çalma, saygınlığı kırma ve insana ya da insanda güzel olana saygısızlığı dile getiren şaııtai voluvle değil.

Eşitlik üzerine düşünceler. Doğal düzende yeri yok­tu r onun. En güçlü ve en zeki hayvan egemenliğini sür­dürür. En güçlü insan da, en zeki insan da sürdürür üs­tünlüğünü. H ıristiyanlıktan (her insan Tanrının imgesi­dir). ondan bir süre sonra filozoflardan varlık kazanan eşitlik yeniden bulgulanmış bir gerçek değil, bir kavram­dır Geçmiş bir uygarlıkça içerilmiş olmayıp, sonradan ge­lenin çıkış noktası, insanın bir çeşit tinsel arm ağanla to­humlanmasıdır o. (En çok bir nedenden ötürü doğruduı . Çoğunluk bireyden daha güçlüdür. Bu fiziksel bir olgudur, ama kör gücün tanrılaştırılm ası nedenine dayanmaz bu kavramın tinsel bir tohum niteliğini taşıması; tersine kör gücü ılımlaştırmasmdan ötürüdür.

Her şeyden önce şuna dikkat edelim ki, eğeı o, biıe yin yığınlar üzerindeki gücünü (büyük sanayici) dunlaş­tırm ak ereğiyle araya giriyorsa, yığınlar özgürlüğüne ka­vuşur kavuşmaz elden geldiğince çabuk onların birey üzerindeki kör gücünü ılımlaştırmalıdır.Yığınlar Bethelot- yıı giyotine gönderirken, eşitlikten söz edilemez.

Anarşist Garcia Olivera’nın düşüncesi kabul edilemez: «Hiç bir neden yotur. der o, büyük bir ressamın dok iş­çisinden daha iyi koşullar içinde yaşamını sürdürmesi

Page 38: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 39 —

için; eğer o. daha iyi resim çiziyorsa, daha iyi bir gözün kalıtçısı olduğundandır bu. Hiç bir değerlilik göstermez o, bu konuda » Din tasarlanm adan, ııasıl değerlilik ta­sarlanabilir? Ressam daha iyi resim çizer, bu bir olgudur. Hayvansal bir toplulukta aslan hayvanların en güçlüsü- dür. Ve egemenliğini sürdürür; Bu da bir olgudur. Bizim toplulumuzda güç ya da beceriklilikten başka kriterler girer araya; zira, tinsel bir im paratorlukta yaşam akta­yız ve ozan da bir sermaye sayılır. Ama ozan yığının hiz­metinde; niçin? Ve niçin yığın ozanın hizmetinde değil? İnsansal tonlumun ılımlı olması ve öbür ozanların da do­ğabilmesi için ozanın gücünün dunlaştırılması gerekti­ğinden. Ama bir ozanın hiç bir değerliliği olmadığı için değil.

Bu bakış açısı, faşizmin bakış açısı olabilir. Ama fa­şizm kapalı bir ekonomi üzerine uygarlığını kurar. Sen­tezini gerçekleştirmeyi hiç bilmemiştir o. Bireyin saygın­lığını ve haklarını savunmak amacıyle Ford’un budalalı­ğım savunmuştur.

İnsansal saygınlık... Uşakla derebeyi arasındaki o aşılmaz uçurumla karıştırm aktalar onu... Soyut bir an­lama büründüğünde, hizmet etmek onur kırıcı olmaktan çıkar... -çıkar ama vine de insanlığa sığmaz.

Î-: #

Page 39: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Kimilerine saygıya evet demek, öbürlerinin -yayılma güçlerinin içinde- ölümüne evet demek anlamına gelir. (Tarladaki yabancı otlar melezleşmez, başkasının yerine gelir. Zaten melezleşme iyi otu soysuzlaştırır.)

Ne de olsa birinden biri ölüyor. İtalyan halkını mı, Habeşistan halkım mı. hangisini kurtarm ak gerek geze­genimiz üzerinde ?

«Sömürgeleştirmen mi, sömürgeleştirmemen mi?»: Bu değil sorun; ama, «sömürgeleştirildiğine göre (beyaz ırkın yayılması... tinsel görev...) .. meli mi...»

Ve burada yarar kavramı girer araya. Çünkü yarar, bu tinsel görevle çehşm ektedir...

Aritmetik, uygulama alanı bulmaz bu konuda. Yüz bin kişinin acı çekmesi, bir tek insanın acısından daha korkunç değildir. Onur savıyla çoğalmaz. Yanıbaşımızda ağlayan çocuğun acısını, boğulan yüz bin Çinli’ninkinden daha derinden duyan bizler. iyi biliriz bu gerçeği.

Page 40: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Hak duygusu insanına bağlıdır: eşitliğinki - kurtçuk­ları hoşnut eder o ancak.

Adil olmak değildir söz konusu olan; ama insanı ya­ratm ak.

Adalete aykırılık hal ve koşullarda bulunmaz.

Haksızlık; o forsalar gözeticisidir ki, kendisinden bel­ki 011 kat daha soylu tutuklusuııu hor görür. Onuruna sa­taşılmış Marie-Antoinette’tir o.

İncitmek, bir başka deyişle haksız olunmak istendi­ğinde iyi bilinir ki; hasının soyluluğuna varlık veren nok­ta yerilecektir özellikle.

Ben. Gareia Olivera’nın görüş biçimiyle ilgilenmem, hiç. «Daha iyi bir görüme sahibolaıı kimsenin madenciden daha iyi yaşaması adalete uygun mudur?» Adaleti nasıl tanımlayacağımı bilemiyorum. Tek sorun şudur: «Yaratı­mı ve tinsel yaşamı en çok hangi yapı elverişli kılacak­tır?» Görevleri değişeceğim o halde, diyeceğim ki, ada­let...

Adalet ya da bir söze bağlılık üzerine kurulu onur ko­nusunda da aynı gözlem geçerlidir. Onursuzluk; hep de­ğişmektedir. Yaşam aktır o. Ölüler için değeri vardır onu­run. bugün katkısız onur yanlılarının hepsi onurları uya­rınca yaşamaya çalışmakta ve birbirlerine de kin besle­mekte; demek ki onur açığa vurulamaz olmuştur artık.

:{< :jc

— 41 —

Page 41: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Tüm kurşuna dizme tasarılanyle tedirgin etmekteler beni. Kurşuna dizmek yararsızdır; çünkü dinler inan de- ğiştirtmelidir. Eğe,” inansızları kurşuna dizersem, neyle kurarım H ır i s t iy a n l ığ ı? Sonra, bir insanın değerliliği öyle­sine gösterdiği evrimdedir ki... Onun ne olduğunu başka türlü bilmem ben.

Brasillach’ın *, radyo söylevimi onca az yükleyen lirik dil ya da dokunaklılığa değgin düşük dozdan ötürü - bir beğeni kusuruymuşçasına - beni suçlayan makalesi­ni okuduğumda, gelecek bozgunu seziverdim. Zira gerek bu lirik dil, gerekse bu dokunaklılık bir Nazi’ce açığa vu-

(*) Saint Exupery'nin m etinlerini lirik atılımlarından ötürü her zaman eleştirmiştir.

Brasillac, Saint Exupery'nin G iraudouxnun isteği üzerine «Dröle de guerre» günlerinde (Yabansı savaş anlam ına gelen ve cephede hüküm süren yatışıklık nedeniyle 1939 - 1945 savaşına, ilk evresinde verilen ad> radyodan yaptığı ilk çağrıyı da k ı­namıştı.

Page 42: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 43 —

rulmus bulunsaydı, ne ona -ne de bana gülünç görünür­dü. Bizdeyse, köklü bir inancadan yoksundur. Nasıl öle­bilirdim, «Yaşasın Fransa» diye bağırarak? Yüksekten atıp tu tan ve çağdışı görünürdüm. Ama beriki ölebilir. «Heil Hitler» diye bağırarak.

Önsel görüş açılarına ya da seçme işlemlere varlık vermekteyseler de bağlantısız ve tanıtlananıaz kavram laıa değgin yetkin örnekler. B.de M.: «Subay olununca, veri­len buyruk yerine getirilir ve susulur.» Ve ^.ye öfkele­nir.-...: «Kişi onuru kurtarm a sözü verdi mi. donanması­nı bile batırır.» Ve öfkelenir.

Saflık, berikini kendi adaletinin gerekleri uyarınca mahkûm etmekte değildir. Ama öfkelenmekte. Çocuksu bir oyun söz konusudur burada Bu havlamalardan hoş­lanmam. En güçlüsü ol; haklı olursun, der onlar. Hepsi bu kadar.

Eğer her ikisi de tum turaklı üsluba sahipse, Brasıl- lac konusunda yukarda açıkladığım nedenden ötürüdür bu: liriklikleri inancadan yoksundur: yeterince âdil bir inanca, çelişkin dilek yönelişlerini uzlaştırabilirdi, çün­kü burada her biri, belirli bir onur payından vazgeç­meyi kabul etmektedir. Her biri de sağgörüsünün bağ­lanmasına rıza gösterip ; «Bilmek istemiyorum...» de­mekte ve M. de apaçık olan bu geri çevirme, C. için de doğrudur. Avnı biçimde, Katolik de İncillerin eleştiri­sini-bilmemek istemektedir. Bu iki gözü bağlı kişiden korkunç körebeler düellosu varlık kazanır. Ve hangi amaca vönelirler, söyler misiniz lütfen?

Page 43: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 44 —

Adalet, bir uygarlıkta belirli bir insan tipini sür­düren kuralların tümüdür.

Adaletsizlikle hoş göremediğim nokta, şu ya da bu ayine bağlı kalınm adık değildir. Bir eylemin kendisine göre haksız sayılacağı bir ayin bulunur her zaman. Ada­letsizlikte bana dokunan; bu anlatm a yolıı dramıdır. İnsancıl bildirişimler dramı.

Falan adamın, komşusunun ayağına bastı diye, o davranışa indirgenmesindedir haksızlık; belki de ince­likle, çekingenlikle yoğrulmuş bulunduğu halde... Filan­ca ruh soyluluğu nedeniyle bir kez «Yaşasın Cumhuriyet» yazm ıştır iyine soyluluk nedeniyle tersini de yazmış ola­bilirdi) ve hasımları için bu sözcükten başka bir anlam taşımaz. Adaletsizlik, insanı cebirsel simgelere indirge­yerek değerleri yok eden «Zincire vurulmuş kaz»dır da. Pogrom'dur (*)• Eşler arası dramdır o, çoğun.

Bir insanı tutsaklıkta tutm ak (yaşlı hizmetkârın küçük dramına, yukardan da olsa, eğinildiği, kendisine anlayış gösterildiği derebeylik konutu) ortodoks ve sap­kın mezhepli diye bu insansal bölünmelerden yüz kat ha­fif bir haksızlık savılır.

Yeniden kazandırın bize, insanın Evrenselliğini.V.’nin, tanrıbilimsel düşünüş girişimlerini m askara­

lığa döken bu makalesinden hoşlanmıyorum - ne de Ser- tillanges’ın inansızların budalalığı konusundaki sayfala­

(*) Yahudi'lere karşı girişilen devim i dile getiren rusça sözcük. (Çev. notu).

Page 44: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 45 —

rından. Bu kalem tartışm ası doğal olarak verimsizdir, denebilir. Saltık bir yasa uyarınca yönetmeliyim kendimi: Her zaman hasmın düşüncesinin en yüksek kesitini hu düşünce sadece açığa vurulmuş bulunmayıp (bir de­li de açığa vurabilir), anlaşılmışsa; bunun az çok kusurlu da olsa, evrensel bir şeyin, valin b ir şeyin, öyle olunca gerçeğe uygun bir şeyin imgesini içermekliğinden ileri geldiği olgusunu hesaba katarak— dile getirmek.

& îfc

Breton, gizi görünürde bilmecelerle karıştırm akta.

Eğer bir gizim varsa, saklarım onu. Eğer hayret uyandırmak istiyorsam, eğer kurumluysam, eger içsel yaşam ve gurur yoksunluğundan ötürü çevremde y a ra t­tığım etkilere göre kendimi değerlendiriyorsam, o zaman zahmetli bir küçük bilmece uydurur ve onu açıklayıp bö­bürlenirim.

İnsanda kendinin hoşnut kılınmasından daha gizemli hiç bir şey yoktur. Kendi rolüne, önemliliğine, başarıları­na duyduğu o gönül yakınlığı. Kendisine saygılar sunu­lan budala kimdir? Sadece dış olaylarla beslenebileceği halde, niçin tüm dikkati içsel olaylarca çelinmekte?

Mistik mi, elbette, ama ikilem: Ölmek için ölmek mi. insanlar için ölmek mi istiyorsunuz? Yaşamınız bir an­

Page 45: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 46 —

lam taşımaksızın yaşamak istemiyorsunuz; kuşkusuz, ama briçin anlamı yeterli midir sizin için? Sizce ulusal b ir mistiğin varlığından bile söz edilemez, çünkü ulusa göz dağı verdirtiyorsunuz. Ona en büyük güçle karşı gelecek olanı (Hitler, Mussolini) korumaktasınız oyununuz ge­reği. •

Bu bilinçsiz, partilerden yana olma isteğinden sakı­nınız... soysuzlaşma oldukları için. Kendi ölüm nedeni olacak H ıtler’i bu sıfatla korum aktadır Fransız yurtse­veri.

İ ta ly a - im paratorluk. İnsanı belki yücelten bu oyu­nu kabul edebilirdim, eğer o iperitle oynanmasaydı.

Dinsel tohumlanma olmaksızın, biç bir güç ve şan­ta j payı taşımayan insansal ilişkiler nasıl kurulabilirdi? Yüzyılda bir olsa da. Hıristiyanlığın süregelen yemişi Milletler Meclisi bile?

:Şs Şs i 'f i

Kendisine uğraş edindiğini besler kişioğlu. Dolaylı girişim diye bir şey yoktur. Erekle araç arasındaki ay­rım, sadece iş işten geçtikten sonra geçerli bir eğitimsel ayrımdır. Tarihten bir zaman dilimi ele aldığımda; son durumdan önce gelene araç derim. Ama bir başka bi­çimde dilimleyebilirdim tarihi; ereğim de tasarlanmış bulunabilirdi onun içinde.

Page 46: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Evrenin önce tasarlanması gerekliliğine inanırız.

Diyebilirim ki; insanın oluşumu, rolü, anlamı konu­sunda benim düşündüğümü düşünen bir Italyan Katoli­ğ'iyle bağımızı ayıran yalnızca ses farklarımızdır. Biı yer­yüzü bölüııümünce belirlenen kimseden daha yakındır o bana. Yurt, tinsel bir ortak kalıttır.

iki yüzlülük; çoğu kez kendini tanımlamayı bile bi­lemeyen bir utanmadan başka bir şey değildiı.

Bir yurtseverlikte bazı uygarlık değerlerinin korun­masını pek doğal bulurum. Sözü geçen değerler dış ülke­lerce olduğundan daha çok iç evrimce tehlikeye düşürül­müş bulunduklarında; onları kurtarm ak ereğiyle dış ül­kelerle bağlaşılması tümüyle tutarlıdır. Yaygın olmakla birlikte tanımlanması güç bir bencillik üzerine dayail yurtseverlik bir anlamsızlıktır.

Eğer komünist, falanca X. ..'in emeğinin karşılığı sermayece ödenmekteyse; o hem kapitalist uygarlıktan yararlanm akta, hem de ihanet etmektedir ona. Eğer emeğinin karşılığı Sovyetlerce ödenmekteyse, satın alın­mıştır O. Böyle düşünür konformistler (törelere körü körüne bağlı kalanlar). Onun yaşama hakkına sahip ol­madığı sonucu çıkarılabilir mi bundan?

Eğer beratlar, berat işletmesinden daha az gelir sağ­lıyorsa; zekânın tüccarlarca sömürülmesi anlamına ge-

— 47 —

Page 47: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

leeek yerde, yönetimin türetim i ödüllendirdiği ve en az- rak dehanın yöneticinin dehası olduğu anlamına gelmez mi bu durum?

İnsan ne denli daha fazla kendisiyse, o denli daha yücedir. Uğraşısına karşı tutku duyup, ağaç kesicilerinin İlâhilerini okuyan oduncunun, iğrenmeyle (*), iskam­bil oyununu kendine boş vakit uğraşı ve yaşam anlamı edinen oduncudan daha yüce oluşu bir doğruyu dile ge­tirir. Bununla birlikte Fransız biyoloji bilginini Ameri­kalı iş adamına yeğlerim. İnsansal aşama sırasında bence niçin daha yüksek bir katta bulunduğunu ilkin taııımla- maksızın. Ama meslek tutkusu girmez araya. Çünkü iş adamı, satranç oyuncusu örneğince, bilanço stratejile­rince tümüyle tutkulandırılmış ve coşturulmuş olabilir. Gözlemlediğimde bilmezlik edemiyeceğim; biyoloji bilgi­ninde çok daha zengin bir özdeğin tutkulandırılmışlığıdır. Ve Mozart dinlemesinden ötürü sitem etmeyeceğim ona, tam tersine. Her şey birleşir, tüm ilişkiler bilgiye hizmet eder (belki de kırsal yaşantının hizmeti dokunmuştur Newton’a I, ve Mozart da biyolojiye yardım edebilir.' E l­den geldiğince kendi olunmalıdır; ama kendi önsel bir bi­çimde sınırlandırılmış değildir. Eğer gökbilimci oduncu­luğa koyulursa, yıldızların görünümü karşısında coşkuya kapılmasını anlar ve bu iki insansal durum arasında hiç bir ayrım yapmam (Oduncununkiyle gökbilimcininki). Oduncu —yalınca— daha engin görünür bana. Daha in­san. Böylece, eğer o, dua etmek ya da sevmek, ya da şa­rabı ta tm ak gibi ağaç kesimini hiç etkilemeyen yaşantı-

— 48 —

Cs ) Sözcük okunamadı.

Page 48: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

lan tanıyorsa; daha bir zengin insandır, kesim sırasında onun ağaçların kesimi hizmetine sunduğu. Bir beyefendi olmuştur artık o.

Faşist görüş biçimi: Niçin oduncuya gökbilimi öğre­tiyorsunuz? Gerçekte berikinin ona gereksinimi yoktur, ama bir başka insan varlık kazanacaktır.

Yeryüzünde ulusçuluk sorunu iki düzlem üzerinde tanımlanabilir.

Bu kimselerce yeniden gözden geçirilen tutumsal (eko­nomik) sistem her şeyden önce, her ülkenin —tanım gere­ği— dışardan aldığından daha fazla çalışma saati dışarı satm asını öngörmektedir ki bu da apaçıkça olanaksızdır. Bu temel çatışkıdan değişik çelişmeler ve sistem kesil­meleri çıkar ortaya. Hoş karşılanmayacak gümrüksel yö­netmelik düzenlemelerine eğilim, ulusal duyguları çileden çıkarır. Gerçekleştirilen bu sınırlamalar sonucu; iki ay­rımlı ulus kavramı yeryüzü kabuğu üzerinde karşı karşı­ya getirilmiş olur.

Fransa, İngiltere ve A.B.D. gibi, kendileri için bir ülke: şimdiden tamamlanmış bir yurtluk sayılan ve bes­lediği nüfusun kendi doğal zenginliklerine uygulanması gerekliliğini gösteren uluslarda: Bu nüfus yüzölçümüne değil, ama tarımsal, ha tta sanayiye değgin olanaklara bağlı olmalıdır ki. bu son durum gerçekleştiğinde ürün­lerini değişebilecektir de. Bir ülke, nüfusuna fazla sun­

— 49 —

Page 49: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 50 —

ması sıfatıyle zengin - az sunması sıfatıvle yoksul diye nitelendirilir. Kendiliğinde zengin ya da yoksul bir ülke kavramı hiç bir anlam taşımaz. Kendiliğinde güçlü ya da güçsüz oluşundan söz edilebilir mi ? Elbette ki evet.

İtalya, Almanya ya da Japonya gibi henüz İngiliz ül­ke kavramına hiç katılmamış bulunan misvoıılu ülkeler; yüklendikleri nüfus, tarım sal potansiyellerle tarım sal de­ğişimler toplamını aştığı için yoksuldurlar. Buna karşı, bu insan aşkınlığını kısmaya vönelmeyip, çocuk öğütler­ler. Bir im paratorluk kurmak, bir uygarlık yaymak, so­nuç olarak savaşmak için çocuklara gerek duyulduğun­dan. Hiç bir dinsel kökene dayanmaz bu davranış; zira İngiltere Almanya’dan daha dindar bir ülkedir. Bu dav­ranış, kökenini bir misyon kavramından alır: «Panger- m ancıhkr5) , Bir Sarı ırk Doğusu. Roma İmparatorluğu». Sömürgeleştirecekleri ülkelere yerleştirmek ereğiyle ço­cuk sayılarını artıran bövlesi uluslar elbette ki daha son­ra yeni ülkelere sahip olma gereksinimindedirler. Öyle olunca, ülküsel birlik hiç bir vakit tamamlanmışlığa eriş- meyecektir. Çünkü A -f- a ülkelerinde aynı misyon kav­ramı tohum layacaktır insanları. Pek yakında A - f a - f b... ye gerek duyacaklardır. Bir başka deyişle, hâsılı tüm yer­yüzü yuvarlığına. Bir yanılgıya düşmüşlük nedeniyle değildir haksızlıkları bu kez de. Bu konuda yaşam yasa­larını izlediklerini ve evreni ayıklanmaya bağımlı kıldık­larını ileri sürebilirler. Salt yücelik düşüncesinin insana —ve evrenselliğe olan bu vönsemeye— enginlik verdiği­ni ileri sürebilirler. Yalnızca kendisi olmaya indirgenmiş; aşlığı ve kulübesiyle yetinen: kendisine düşen düşünce

D ) Alman ırkı birliğini savunan siyasal sistem. (Çev. notu).

Page 50: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 51 —

payını, evrensellikte gözü olmaksızın kabul eden insanın hoşnut bir insan olduğunu geçerli bir biçimde ileri süre­bilirler.

Bir Ateş Haçı (*) yanlısı ya H itler'i ya da Musso- lini’yi koruduğu vakit; bir çıkar payı karışır elbet bu dav­ranışa: yararlarının korunması yolunda iyi örneklerdir bunlar. Ama gördük ki; çıkar pek az şeyi korur. Ve ko­rumasının yarar gözetmeyen bölümüyle, bu ulusçu ken­disiyle çelişkin görünür ilkin. Vc gerçekte, eğer öncelikle gerçekleşmesini dilediği ulusunun yüceliğiyse; komşuları­mızda giderek kabaracak olan bu yayılma türünü engelle­meye yönelmelidir. Yenici İtalya, yenik bir İtalya’dan çok daha güçlüdür Tunus saldırısı için. Onun Roma im ­paratorluğunu kurtarm ak ya da kurmak ereğiyle insanlar oluşturmaya vönelik eğilimini azaltacak olan - bu denli verimli olsa da - Habeşistan yengisi değildir. Böylece, iki soydangeçme düşman çıkıverecektir karşımıza.

Gerçek ulusçu, yalnızca yurduna karşı belirli bir sevi duyan insan değildir. O, her şeyden önce, belirli bir oyun oynayan insandır. Bir başka deyişle, kendisinde be­lirli bir insan tipini kurtarm aya çalışandır O: evrensel olmaya yöneleni. Yaşam için savaşmaya ve ayıklanmaya yöneleni. Bağlılığa (belirli bir biçimi), özveriye yöneleni. Kendi yüceliğini İmparatorlukla simgeleyip, kendisini bu İm paratorlukta duvanı. Belirli bir özsaygıyı kısacası. Ve bir oyun oynamak için iki kişi olunmak gerektir. Eğer komşu bu ovuna inanırsa: o insan da kurtarılm ış olur.

(*) I. — 1927 yılında yarbay La Rocque başkanlığında ku­rulmuş eski savaşçılar örgütü. Önceleri yalnızca savaş haçı sa­hiplerine açık bu aşırı sağcı örgüt giderek yayılıp, 6 Şubat 1934 olaylarında ağır basmıştır. (Çev. notu).

Page 51: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 52 —

Evet, ama b ir insan tipi. Ve işte yine burada ne den­li soylu olsa da bir kavram zaman aşımına uğramış bulun­m aktadır; çünkü insanın yüceliği sanatta, bilimde, k itap­lıklarda da toplanır. Oysa bu misyon kavramı korku ve­rir ona; misyon yolu bundan böyle kırıp geçirici olduğu için. Oyunumun bedelini bir savaşla pek pahalıya öderim günümüzde. Ve peşin olarak, yarattığım ı ileri sürdüğüm insanı öldürürüm. Toplumsal örgüt gelişip, varlığına ye­ni öğeler kattığı için pek ortadadır buradaki çatışkı. Böy- ledir fizikçinin evreni; ölçülerini yetkinleştirdiğinde. B ir­birini çelmeye başlayan verilere sahiptir o artık.

Ve yine burada yapabileceğim tek şey. bir secidir. Bana, haklı ya da haksız olduğumu tanıtlayabilecek hiç bir kanıt yoktur.

* * *

Page 52: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Tek insanca işlem —uzlaştırmak— ama bir yeni kav­ramsal sistem aracılığıyle uzlaşmazlık giderilebilir ancak-.

İspanya —Hepsini aynı çoban pelerini altında birleş­tirmekle yaralarını tım ar etme hevesi güdülmekte. Delik­lerinden dışarı uğratılan tüm bu sıçanlar— C.üvene ka­vuşturulmalı.

Temelinde bir olağanüstü anlayışsızlık, bir uçsıız bu­caksız olgular bilgisizliği yatmakla. Hiç bir faşist «Sons la sehlague des Nazıs» (*)’yi okumamıştır; ııç bir halk cephesi yanlısı <**) N ouvelliste’in Ispanya’daki pek kor­kunç kargaşalıklara değgin makalelerini okumamıştır.

(*) «Nazi’lerin falakası altında-. (Çev. notıı).(*«1 Militan olarak anlaşılm alı. (Çev. notu).

Page 53: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 54 —

İnanılmaz derecede birbirini tanımazlık.

Ateş Haçı, Halk Cephesi. Bir hiç için değil, ama zaten tutarsız oluş biçimleri için dövüşmekteler kısacası.

Onlara —dile getirdiği bir politik görüş yüzünden Mermoz’un anısını kirletmek iğrenç bir şeydir— dedi­ğimde; benden bu düşüncemi açıklamamı isterseniz, size verecek yanıtım bulunmayacaktır. Çünkü akla uygunlu­ğun hiç yeri yoktur burada.

Bu konuda düşünce yürütmeyi reddediyorum. Bir seçi yapıyorum. Diyorum ki; «İnsanın, düşüncelerinin öte­sinde saygı gördüğü bir uygarlık.» İşte benim uygarlı­ğım. Bu aksiyomdan yola çıkıyor ve ona ulaşmıyorum İnsanlarda evrensel olandan taşıdıklarını arıyorum, için­de gezinebileceğim yüce bir im paratorluğa gereksinim duyuyorum çünkü.

Öfkeli bir tutumla söz ediyorlar dışarıya göçten. Bense uek anlamıyorum bu davranışı. Zira, eğer yurdu­mu koruyorsam, o bir uygarlığı, bazı kavram ları, bir di­li, bir belirli insan tipini temsil ettiği içindir. Beni yurdu­mu kayırmaya götüren neden; insanları arasındaki or­tak değerlerdir —şiveleri— değildir herhalde. Provans'lı- larla Breton’lar da Fransızdır.

Page 54: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 55 —

Ama yurdumun bölündüğü varsayılırsa; içeriği bile değişmiş sözcükleri konuşmaktan başka benimle hiç bir ortak yanı kalmayan bir Fransıza oranla; benimle aynı dinle, aynı töreyle, aynı değerlerle yetişmiş bir yabancı­yı kendime daha yakın bulmanı olanaklıdır. XX. Yüzyı­lın bu alık yurtseverliği gerçek değerlere dayanmayan bir takını rıılıımdan başka bir şey değildir artık. Bu da salt giysi rengi üzerine kurulu ve gerçek benzerlikleri önem­semez bir coşku anlamını taşır.

O, sol yanlısıdır; yığınları sevdiği için. Bense, onları sevmediğim için.

İnsanları severim ben.

Page 55: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

ANLAK VE DİL ÖZERİNE

Page 56: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Kişi olarak bir dile sahip olmakla, nasıl bir rah a t­lığa kavuşacaklarını anlatamam insanlara. Belirli bazı kavram lar arasında yer almakla, evrenin kendilerine ne denli aydınlık görünebileceğini anlatam am; yaşamlarını D escartes'taıı önce sürdürm üş bulunanlara.

Kendi niteliği gereği düzensizliğe inanm akta insan­lar; Descartes’taıı önce doğal çelişmelere, doğal karışık­lığa inanabildikleri gibi. Analitik denklemin bir bakış bi­çimi olduğunu bilmemekteler. Saçma nııı yasalarını elde etmeye, terimleri bağdaştırmaya çalışmaktalar; düze­ninde saçmalığın yer almayacağı bir dil bulunabilecek­ken. Aynı olayın aynı zamanda hem saçma hem ussal, hem karışık hem anlaşılır, hem çelişkin hem de bağlantılı olduğunu bilmemekteler.

Toplumsal ve ekonomik bilimlerde insanı belirleyen bu kavram a yeteneksizliğini açıklamak ereğiyle şimdiye

Page 57: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 60 —

dek onca malzeme toplayıp, onca m it oluşturdular ki; bu etkisiz görüş biçiminden güçlükle vazgeçebileceklerdir...

Gerçekten yabansı olurdu, insanın salt diliyle dış ev­reni kavrayıp, bağlantılı kılmasına karşılık, kendini ve kendi öz yaşamına değineni kavrayıp bağlantılı kılama- ması...

Y aratm aktan beni peşinen yılgıya düşüren: ne diye­ceğimi bilmememdir, daha bir kesin olmak için, formüle edilmemiş evrenle bilinç arasında köprümü nasıl kura­cağımı bilmememdir. Bir dil türetmeliyim kendime.

Bazılarından —onları yargılamak üzere— kendileri­ni ya da içine daldıkları yaşantıyı formüle etmeleri isten­mekte. Ve işte belginlikle, düşünmenin en güç yaratıcı işlemi. Yaşamlarını sürdürürken gözleyiniz onları. Beriki­ne bakınız, hastabakıcı ya da anne —ama dinlemeyiniz onu. Evreni kavrayacak kategori olarak, masasında gö­züme ilişen o hafif dergiden yararlanır ve ondan öğren­dikleriyle dünyada vardır o.

Bir ülke hiç de gazetecilerin ileri sürdüğü gibi poli­tikacılarının kurbanı değildir. Evreni kavrama ve olay­ları düzenleme yeteneğine sahip bir kavram sal temelden yoksun bulunuşunun kurbanıdır o. Politikacıların da başkaları gibi bağımlı bulundukları bir dil sorunudur bu. Kavram kurmak politikacılara düşmez. Düşünürlerin işi­dir bu. Ancak onlar yönetir evreni.

Page 58: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Becerikli olunabilir, evet( belki, ama ancak bir dile bağımlı olarak becerikli olunur. Görünüşlere dayanıla­rak , becerikliliğin evreni yönettiği sanılır; gerçek yöne­tici dil olduğu halde.

«Karmaşıklığı kaldırdım», derdi Hitler. Doğrudur bu. Ari kavram karmaşıklığın önüne geçer. Bununla birlik­te, yine de karmaşıklığın önüne sınıf kavramınuıki kadar kötü bir biçimde geçti. Ama, insan dünyaları onunla il­gili olarak kendilerini yetkince düzcnleyinceye değin, o, doğru görünmeyecektir zorunlu olarak insanlara. Emekçi, Marx’tan varlık kazanmıştır.

Hitlerci bağlantının Alman düşü için yeterli olması, bu düşün çok şey gerektirmediğini gösterir sadece. Bir başka deyimle, Almaıı’m bilinç aşamasında pek yüksek bir düzeye ulaşamamış bulunduğunu. Kaldı ki, öğretisinin özellikle bir sentezi andırdığı ölçüde inanç değişimi ger­çekleştirebilmiş olduğunu, Hitler kendisi itiraf etmişti.

Bir dogma üzerine kurulu bulunmayan İtalyan devi­mine gelince, onun başarısının nedenleri daha da açıktır. Anarşi yayılıp dal budak salarken (zira Stalinci anlamda komünistlik söz konusu değildi hiç) bir yaııdaıı da ken­di karşıtını kurm aktaydı: Düzene doğru yönseme. Bir anarşi ordusunun yanı sıra bir düzen ordusu da biçim­lenmekteydi. Ve bir özdeş çatışmanın tek önermesi çözü­mü zorunlu kılar. Çünkü, askerî ve eşit tinsel ve özdek- sel güçteki savaşta; düzen mistiği üzerine Kurulu ordu, düzensizlik ordusuna üstün gelecektir. (Düzen bir y e t­kinlik olduğu için.)

— 61 —

Page 59: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Yoksa faşizm, Stalinci bir komünistliği böylesine ko­layca yengiye uğratm ış olamazdı (İspanya olayı).

Bir toplum iyi kurulmuş olduğu —ve dengelilik du­rumuna eriştiği— vakit, her şey bir devimsizlik içinde bulunduğundan, göze görünmez bir biçimde oluşur. Eğer falanca kuşlar sadece müzikle, renkle varlık kazanıyor­larsa, dengelilik durumunda olduklarından ¿öz ederim Ama onlarla beslenen çakırdoğan kuşunu kaldırıverin; tüm ekininizi kırıp geçirdiklerini görürsünüz. Yatışık de­nizin gücü de böyledir: Su bendini kaldırmaya göreyim...

İnsanın savaştan hoşlanabileceği yargısına varmak­ta güçlük çekeriz; ve ulusun biri savaşa koyulduğunda, bir Hitler çılgınlığı uydururuz. Sözcüklerdir yıkımı mey­dana getirmiş olan. Oysa tam tersine sözcükler başarılı kılmıştı mucizeyi. Süreklilik taşıyan güzel yapıların tan- rısınca yönetilmekteydik. Deniz kütlesini dengeler onlar.

Gerçekte, sözcükler unutulursa, doymazcasına obur ve sıkışık b ir düzende yaşayan insanlık türü, kalabalığı az ve yemyeşil ülkelere doğru iniverir. Bireyler kurban olur orada, am a evrene, ya da bilinçten yoksun yaşayan doğaya vız gelir bireyler. Ne de olsa, sözcüklerden ötü­rüdür, İtalya’nın Tunus’a saldırmayışı, İtalya'nın kor­kaklığı. Kendisine savaşı sevdirmeyen bir tinsel yapı (ya­şama zevki) tarafından yönetilmektedir. Mussolini, bir sözcükler yengisi değildir. Ve zaten Alman saldırısında ilk kanımıza dokunan, bazı tinsel simgelerin hiç hesaba katılmamış bulunmasıdır. Hollanda olayının Almanya olayını dengelememesidir. Kanımıza dokunan bir dil ça­tırtısıdır.

Page 60: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 63 —

Eğer insanlardan gelen ölümü kabul ettiren bir dil f Hitler) t üretebilirsem, doğaya karşı sayılmam. Doğa kabul eder onu. İnsan türünün eğilimlerinde bulur kök­lerini benim dilim.

Page 61: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

önce budalaların karşısına çıkardığım paradoks eğ­lendiricidir kuşkusuz.

— Bir taşın niçin düştüğünü bilir misiniz?— Evet, yere doğru çekildiği için.— Çekilmek nedir?— Bir şeye yönsemek, bir şeye doğru yönelmektir.— İniş doğrultusu söz konusu olduğunda, bir şeye

doğru yönelmek ne anlama gelir?— Düşmek.— Bir taş düştüğü için mi düşer öyleyse?Ve siz kendinizden hoşnut musunuz?Nevvton’un ya da Einsteiıı’m düşünsel ilerleyiş yolu­

nu çıkarırım budalaların karşısına. Ve bundan; kavra­mak, genel bir fenomene ulaşmaktır, sonucunu çıkarırım. Belki, ama —belirli b ir açıda— ne Newton, ne de Einstein budaladan daha iyi kavradıklarını ileri süremezler. Ger­

Page 62: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 65 —

çekte açığa çıkardıkları yapılardır sadece, ama hiç bir hakikate ulaşamamaktadırlar. Budala da açığa çıkara- bilmişti bu yapıları - hem de başlıcalarmı. Rengi ne olur­sa olsun. Ve... ııe olursa olsun. O da bağlamaktaydı bu taşın düşüşünü daha genel bir fenomene.

Yaratıcı işlem, yapı tipi değiştirme olanağına daya­nır ki, bu da yaratıcının söz düzleminde sözcüklerin, kav­ramsal düzlemde kavramların aldatmasının kurbanı ol­mamasını gerektirir. Yalnız bağıntılar gerçektir. Ama her karmaşık örgüye değişik açılardan bakılabilir.

Kırmızı bilgisini soğuk bilgisinden ayırdetmiş bulu­nan ilkel insan, Newton ve Einstein’kıııkine benzer bir katkısız yaratıcı işlem gerçekleştirmiştir. Bir görüş açı­sı olgusundan başka bir şey olmayan bu ikiye ayırmavı kurarak dış evreni yalm laştırm ıştır o. Kurulduğu andan başlayarak bir gerçeği dile getirir ancak bu ikiye ayırma.

Ruh çözümü: Sözgelimi hoşuma gideni ya da bende hoşnutsuzluk doğuranı doğrudan doğruya bilmeme ola­nak yoktur; hoşuma giden ya da bende hoşnutsuzluk do­ğuran, bir imge olmayıp, bir yapıdır. Bir yapı, hiç bir vakit bir yapıdan başka bir biçimde düşünülemeyen (onur gibi) bir sözcük örneğince belirticidir. Berikini açı­ğa çıkardığımua (ve formül biçiminde dile getirdiğimde), yapı olarak parçalarım onu belki. Ama, ne olursa olsun bir bilinç işlemi eklerim ona: oysa daha önce hasını gör­mezliğimden (formüle etmeyi bilmezliğimden ı nasıl a ra ­ya gireceğimi bilmemekteydim.

Page 63: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Bir yapıyı parçalam ak’tan söz ettiğimde, bir keyfe bağlı andırımın kullanımına doğru kayıveririm; ama böylesine komşu bir andırımın bir gerçek payı gizlemesi her zaman için olasıdır. (Ve bu da ard arda bağlanış ne­deniyle belki) .

Kavramsal hakikat düzeninde bir nevroz iyileşmesi amaç alındığında, libido iblisten daha verimli bir kavram ­dır. Belirli bir tinsel iyileşme düzeninde iblis libido’dan yeğdir. Hakikatin kesitleri, sentezleridir sözcükler. Be­lirli nosyonları kendi aralarında bağdaştırırlar. Belirli bir düzen yaratırlar. Ve libido da iblisten daha fazla saltık anlam taşımaz. Temel kavram buradadır.

Dil her şeyi sürüklemekten ya da her şeyi içermek­ten uzaktır; adı konmamış ve sayıya vurulmazlığı kuş­ku götürmez yapılar bulunduğu için.

Bu açıdan bakılınca, ruhçözümü hiç kavranılma­maklığından zorlayıcı bu bütünlerden birinin bilinç yo- luyle salgınıdır.

Bir yapıyı parçalamak olmamalı amaç: işimiz onun adını koymak...

Ruhçözümü: Başlıca konusu, olup bitenlerin anlamı­nın araştırılmasıdır. Bir düşün anlamı nedir? Ve bu pe­

— 66 —

Page 64: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 67 —

kâlâ da doğru gibi görünür. Bir davranışın anlamı nedir? Ya da bir ozanca imgenin? Ruhçözümü (belki de bunun pek bilincine varmış olmaksızın) bir ortak ölçü düşünü beslemektedir. (Birey —duygular ve davranışlar ola­rak— son derece yalındır; kompleks diye adlandırdığımız kıskançlık ve eliaçıklık karışımını dile getirmeye elverişli sıfatlara sahip olmayan dil karmaşık bir duruma sok­m aktadır onu sadece). Öyle olunca, görünen simgeler ar­dında bu ortak ölçüyü bulmaya çalışırım.

Hem bilinçdışı'mn hem de cinsel’in itilimleri kura­mını ele alıyorum şimdi. (Eğer birey tekse, öbürlerinde olduğunca cinsel düzlemde de bir simgesel yankılanmaya ulaşırım). Ama bir nedenin neliğiııi bilmemekteyim.

Ortamın psişizm üzerine etki yapmaması olanak dı­şıdır. Daha erken bir ayrılmaya bağıntılı olarak yazgıla­rın birbirinden ayrımlılık göstermesinden uğranılan iti- limleriıı daha önce kayda geçmiş olup, raslantıya dayan­madıkları sonucu çıkarılamaz saltık olarak. Zira, aynı alan söz konusu değildir artık.

Yapışık ikizler olayında, koşut itilimin aynı elverişli durumdan ileri gelmemesi pek olasıdır.

insan. Her şey öznel ve psişizmle bağıntılıdır. Acı bununla birlikte görece olup, yaşanm akta olanı izleye­cek aıım imgelenmesini gerekli kılar. Yumruk darbesi kurşun, beklenmedik elektrik boşalması acı vermez. Ama, onların anında geleceğe izdüşümü, koruma içgüdüsüdür acı veren. Böylece, boğuşmanın yeğinliği acı duymaz kı­lar.

Page 65: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Bazı psişik davranışlar da korum a yeteneğine sahip­tir. Onursuzluğa karşı dikilen «joyeux»« *) nün direnişini özdeksel zorlamayla kırma yolu pek umut verici değildir. Çünkü, ilkin yitirecek hiç bir şeyi olmadığından, zindan onun için dinlenme anlamına gelir. Çünkü, kininde bir acı duyumsuzlaştırıcısı bulur o - onu açığa vurmak ere­ğiyle kendisini sakatlam ayı bile göze alabildiğine göre. Bununla birlikte, psişik yoldan kendisine ulaşılıp, kıskıv­rak bağlanabilir: böylece,... üzerine üstünlük sağlamanın önemi çıkıverir ortaya. Herhangi bir psişik, kaba yanılgı­ya düşüldüğünde, tüm otorite yitiverir. Gizemli oyunun herhangi bir kuralında yanılgı bulunduğunda, işi mas­karalığa dönüştürmek demeye gelir bu. A rtık hiç bir ceza yıkılan düzeni yeniden kuram ayacaktır. Çünkü bun­dan böyle, her ceza bir otorite anlatımı olarak değil, ama bir güçsüzlüğün açıklanması, bir acınacak öç güdümü olarak kabul edilecektir. Başkan, inanlının erdemi karşı­sında acınacak bir acı verenden başka bir şey olmaya­caktır artık.

Ruhçözümüne her şeyden önce edeceğim sitem; her zaman kendisinden yararlanm am akla birlikte, berabe­rinde sürüklediği o gizli tutulan, biliııçli’ye karşı çıkan bilinçaltı nosyonudur. Ona göre, düşüncenin işlemleri bi­linçaltında da aşağı yukarı özdeş biçimde, ama bir baş­kasınca. ipucu vermeyen gizemliliği içinde gerçekleştiri- lircesine oluşurlar. Biiinçaltımm kendince dile getirdiği

— 68 —

(«O Askeri argo dilinde Afrika- taburları denen Fransız bir­liklerinin erlerine verilen ve «neşeli» anlam ına gelen ad.

CÇev. notu).

Page 66: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 69 —

herhangi bir şeyi ayıklar ve onu simgeye dönüştürürüm.Elbette ki abartm aktayım . Bir ruhçözümcii karşı

gelirdi bana. Ama ben düşünüyorum ki, bilinçaltı hiç bir biçimde bilinç’e karşı çıkamaz. Bilinçaltı bireye varlık veren yapılar bütünüdür. Bilinç bu yapılara söz katego­rilerini ekler. Duygularımı ve düşündüklerimi simgeler­le açığa vuruşum pek doğal bir biçimde olur. En büyük anlatını eğilimi yasası olarak yapıma en uygun düşen, onu eksiksiz biçimde anlatabilen simgeyi seçerim. Bul­macanın sözcüğünü, gerçek nedenini unutabilirim; ama tek gerçek olan yapıyı değil. Bu yapıyı, tarihsel gerçegi dışındaki imgelerle anlattığımda, ortaya çıkan itilim gö­rünümü bundan ileri gelir. Çocukluk çağımın tüm öteki olaylarını unutabilirim: her şeyi unuturum , beni etkile­miş olanın dışındaki her şeyi. Eğer beni etkilemiş olanı anımsıyorsam, anımın bir yapıdan başkasını ışığa çıkar­maması pek olasıdır. Hiç bir şeyi geri çevirmediğimde tümüyle bir olguyu anımsamayı başaramıyorum; bilinç yolııyle yüksekten uçma davranışı bende, yapıdan gelen­den daha az iz bıraktığı için.

Bir yapı, bir içsel zorunluluğu ifade eder - onunla ge- reçlenmiştir. Tüm simgelerde bu zorunluluk bulunacak­tır. Simge, bir yapıyı görünür kılan giysidir.

Ruhçözümü: Duyduğunu formüle etmek ister insan Onu formüle etmediğinde, davranışlar türetir.

Page 67: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

Makinecilik yoluvle evrim, belirli bir yamyle, insan­lık için bir yıkımdır: insanı kavram uygarlığından uzak­laştırır.

Her zaman insan tipini kendisine kavramsal bir uy­garlık oluşturma olanağını bulamayacağı çabuklukla değiştirir. Aslında aşamasız makinecilik ve teknik, yara­tılması olanaklı insan tipini karınca sürüsüne değil, uy­garlığa ulaştıracaktır.

Günümüzün insanı, mağara insanına göre biyolojiye ilişkin değil, kavramsal bir gelişimdir. Eğitim, öğretim­den önce gelir: insanı kurar o.

Öğretim ve eğilim sorunu. Bir üçgenin açılarının top­lamını ve buna benzer şeyleri bilmek insan olmak mıdır?

Page 68: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

insan olmak, verimli kavram lar gömüsüyle tohumlan­mış olmaktır: işte insansal ilişkileri belirleyen yeryüzü kabuğundaki bu oluştur en önemli oluş. İşte bunun için Mermoz dostlukları politik dostluklardan önce gelir. Duy­gusal devimleri belirlerler, tüm psişik yaşantıyı belki de. Mağara insaniyle Ingiliz centilmeni arasındaki aynını ku­rarlar.

Gerçekte uygulanan; hiç güç sarfetmeden öğretmek. Öğrenciye, kendisine bir üslup, bir ruh biçimleyecek yolu göstereceğimiz yerde, onu sıradanlığa hazırlayan bilgi yüküyle dolduruyor ve bunları da çağdaş marifetlermiş gibi ortaya koyuyoruz.

Tek eğitim yönü: üslup vermedir. Öğretin.de önem­li olan, elde edilmiş bilgiler yükü değil, kavrama yetisi vermedir.

Tinsel sorunların bir öğesi olan bu temel sorun bir yana bırakılmakta günümüzde. Oysa üslup ruhun ken­disidir. Ve ruh da. kendisine bir üslup dövüp işlemekle yaratılabilir ancak. (Köylünün bir üslubu vardır). Gü­nümüzde öğretilmekte, ama eğitilmemekte. Artık acıyı bile çekmesini bilemeyen insan bir bulamaça dönüşmek­tedir («Bilince varmak, bir iislup edinmektir» de dene­bilir. 1

Üslupta girişim vardır ve işte o’dur eylem olan.

Page 69: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 72 —

Bulgu diye bir şey yoktur belki. Bulgu açıklamayı, bağlamayı, düzene koymayı (tümdengelim düzenlemeye ve kavram lara göre bir belirli düzenlemeye doğru yöne­lir) dile getirir yalınca belki de. Ruhçözümünde; hiç bir şey bilinmez, zihinsel çağrışımlar çevrimi ortaya çıkarıl­mıştır sadece. Bir sürekli akım varlığı formüle edilmiş­tir sadece, ama akımın yönelişi bir gizem olarak kalmak­tadır; bilimde dayanak, yöndür, işte o’dur yaratıcı eylem. Görünüme anlamın katılmasıdır o.

Bir bulgu bir kavramın yeğlenmesi olup, bir yön­tem ve bir düşünme yolunun gelişimi sonucu bulunmaklı­ğı nedeniyle hiç bir vakit <apaçık» değildir. O. varlığını verimliliğiyle haklı kılar ancak. (Yönteme karşı gelir.)

Çağdaş bilimin giderek artan karmaşıklığına ters düştüğüm zamanlar bilimin gitgide güçleştiğini sezmek­teyim.

Oysa doğanın irdelenmesine girişildiği çağlarda, bu­günkünden daha da güçtü bilim. O sıralarda konuşulan dile göre daha da çelişik ve karışıktı.

Bir yeni dil gerekmekteydi .

Dolaşımın, çabuklıığuyle bir görevi gerçekleştirişi olgusu bulgulanmaz, tasarlanır sadece o.

Oysa kan dolaşımı bulgulanabilir. Ama burada «göz­lemlenir» deyimini kullanmak söz konusu değil midir?

Sözgelişi, bir cinsel sorunlar anahtarı ya da, daha yalıncası, dili var mıdır? Bir başka deyimle, bulgu içe­

Page 70: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 73 —

riye doğru yoklama yoluyle mi, evvelce açığa çıkarılmış apaçıklıkların yeni kavram lar uyarınca yeniden kümelen- dirilmesi yoluyle mi gerçekleşir?

Hangi noktaya değin bir bilim sadece bir dil olma niteliğini taşır?

Gözlemlerimin kendileri ne ölçüde kavram lardan ba­ğımsızdırlar?

Gözlemlediğimde ayırdederim. Başka tü rlü ayırdet- meyi düşünmüş olmazdım belki.

Sorun: Gözlem gerçeklerini ortaya çıkarmaya nasıl varılır (yukarda açıklaması yapılm ıştıı) ?

Bildirilerde değişmezlerin varlığından (yani yüzle­rin) söz ederken aslında görebildiğinizden başka dış ev­rene ilişkin hiç bir şey bilmemektesiniz.

Kavramın bende varlık kazanmasını beklemekten baş­ka yapacak hiç bir şeyim yok. Gidip onu arayacak bir baş­ka araca sahip değilim, izlenmesi gerekli yolu göstermez o*ve bu onun yapısı gereğidir. Yeni dilde ansızın gerçek­leşen edimler, bunların sonucu belirlenen daha engin bir genel açıklamadan başka bir şey değildir o.

Kavramlar söz konusu olunca, bir dilden ötekme us­lamlama yoluyle geçemem.

Ülkeye ulaştıran, yelkenleri dolduran esimdir. Oysa esim ne ülkedir 11e de yelken.

Page 71: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 74 —

Mantık insansal bir kavramdır. Bir neden bulduk mu. yetiniriz onunla; başka alanlarda bu oluşun aynı zaman­da başka nedenlere uygun düşmeyeceğine inanmamızı ola­naklı kılacak hiç bir ipucu bulunmadığı halde bile.

Akılcı bir açıklama, akılcı bir eleştiri, akılcı bir ta ­nıtlama, h a tta akılcı bir savunma bile kaleme almam ola­nak dışıdır - gerçek diye bir şey olmadığı için.

Sadece dilimi -evreni kavram aya daha yeterli olarak- önerebilirim. Görünüz, yargılayınız ve seçiniz...

İlk anda beni yadsımalarına karşın, gene de ışık tutan dile inan besler insanlar.

Akılcu olanla akılla dile getirilmeyenlerin arasındaki ilişkiler. Budıır gerçekte sorıııı.

Her kim ki çelişmeden çekinir ve mantıksal kalır, ken­dinde yaşamı öldürür (Her kim ki oluş tedirginliğinin üs­tesinden gelmenin acılı çabasını göstermez, doğurtucu ol­mayı geri çev irir); her kim ki kendini evrene -formüle edilemeyen evrene- bağlayan gizemli oluştan kaygı duyar; her kim ki formülden başka bir şeyin peşine düşmez, yal­nızca formüle edilebilenden yararlanır: daha şimdiden ayrılmıştır yaşamdan o.

Acınacak saçmalık: Hiç anlamayan çocuklar -demek istediğim- yalnız onlar anlar.

Kişi kendini aşar aşmaz ulaştığı evrensel’dir - ve in­sanın yüceliği. Hiç bir soylu davranış bilmem ki akla uy­gun olan üzerine kurulsun.

Page 72: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 75 —

«Konuşmada düzen gerek»: saçma bir deyimdir bu. Bir konuşma yapılır yapılmaz, düzene dönüşüverir. Bu düzen yoluyle başarı kazanmada ustalık bulduklarını sa­nırlar. Ve vaşamdaiı önce düzenden başlarlar işe.

Doğanın yasaları için de böyledir. Düzen her şeydenönce doğanın anlatımıdır.

Hakikat bulunmaz: yaratılır. Hakikat açıklıkla dile getirilendir (ve açıklığınız kavramsal verimlilikten do­ğar).

Gerçek yaratıcılık kavramsaldır. Bundan ötürü hiç bir zaman akılla açıklanamaz. Dile getirdiğiniz hakikat konusundaki düşüncelerini sorunuz insanlara; yetersiz olduğunu göreceksiniz. Sizin hakikatiniz varlıktaki yeri bakımından hakikat değildir henüz. Hakikat olması için onun gücünü yaratm aya yetkili olmanız, hepsine karşı güçlü olmanız gerekir.

Hakikat metinde değil, metinin topografyasında bu­lunur.

Hakikat, kanıtlanmış elan değil, varlığıyle etkili olan­dır. Yaratılarak var edilenler başlangıçta görünmeyen­lerdir. İlkin reddedilir .daha sonra «zorunlu yapılara dönüştüklerinde görünürlüklerini yitirip, «apaçıklık» olu­verirler.

Page 73: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 76 —

îki karşıt erek, aynı zamanda insanda aynı insanı yaratabilip, gerçekleştiklerinde de onu düş kırıklığına uğ­ratabilirler. Her anlamda, tüm evrimler ihanete uğraya­caklardır (ihanet derken, pişmanlık duyulacak bir biçim değişimini değil, yalınca, önceden bilinmeyen, belki de mutlu bir biçim değişimini belirtmek istiyorum. Kelli ko­şullardan hangi insanın varlık kazanacağını zihinsel us­lamlama yoluyle kestirmek olanaksızdır : gelecek tasar- lanamaz).

Çelişmelerden kurtulmak için iki yöntem vardır. Bi­risi, hangisi olursa olsun yalın bir sistem türetip, onun hakikatinin karşıtına yanlış düşünce adını koymaya da­yanır. Tanrıyla şeytanı açıkça tasarlayan bağnazın evre­nidir bu. Stalinci ortodoksun evrenidir bu. Açıkça yönel­tildiğine göre, bu evren aracısız eylemi elverişli kdar ve kolaylaştırır. Ama sapkın mezheplilerin katliamı sürüp gider ve bu sapkın mezhepliler de sayıya vurulamayacak kadar çoktur; önerilen otorite sayılacak değerdeki kitap her şeyden önce bağnazlıkla ve aynı derecede geçerli ne­denlerden ötürü onların bağlı kaldıkları hakikatleri gös­terememiştir çünkü. H er kez daha yüksek bir aşamada­ki sentez yoluyle varılacak her tü rlü ilerleme olanağını yasaklam aktadır özellikle bu evren; çelişmeleri yasak­ladığı için. Bir savın karşısav üzerindeki başarısı sentez demek değildir.

Öteki yöntem, insan usu için hoş görülemez olsa bile çelişmeye yer vermeye dayanır. Özellikle hoş görülemez olduğu için. îki çelişik deneysel hakikati doğruluğa uy-

Page 74: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

„unluk nedeniyle kabul eden insan usu, çelişkiyi hoş gör­mezliğinden ötürü birinden birini gen çevirmeksizin her iki hakikati aynı zamanda gösterecek bir dil bulmaya ça balar; kabul edilmiş bir çelişmeden doğan tedirginlik, ka­rışıklık kuşku, düzensizlik bile kendi doğaları gereği ve­rimli bulunup, bağnazın sevincinden daha yüce sevinçlere hazırlarlar: Bilincin yengisinin kine.

Deneysel hakikat adını gözlemlenen hakikate veririm. F ransa’nın askeri soyludur. Karşısındaki asker de öyledir. Bağlantılı kalmak ereğiyle hasım orduyu sadece bir yağ­macılar, kandırılmışlar ya da budalalar güruhu saymaya zorunluca yöneltilmiş sistemleri reddederim. Yontucuların ya da ozanların - şu ya da bu koşullarda değil - belli koşul­larda doğmaları olgusuna deneysel hakikat derim. Kura­ma var olanı açıklamak düşer, yaşamı açıklamak. Ondan önce var olmak değil. Yontucuları, yontuculara ayrılmış hir burslar sistemiyle yarattıklarını ileri sürenler ilgilen­dirmez beni. Bu, işin kuramsal yanıdır. Deneysel haki­kat, katedraldir sözgelimi. Bana düşer onun anlamını açı­ğa çıkarmak. Zorunlu olan, tüm görünümleri altında ka­tedralin uygarlığı değildir belki. İlkin ve her şeyden önce çözümleme çalışması. Sonra bu çözümlemenin yemişleri­ne yönelik sentez.

Kuşkusuz bugün hiç bir sentez sağlanmış değildir bana.

— 77 —

«Ondan yana değil, ama ona karşı...» demişlerdi bir kez Gerçeküstücüler, o sıralar daha belirsizlik içinde bu­lunan ereğe dayanarak. Oysa benim düşündüğüm tam

Page 75: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

karşıtıdır bunun. Yaratılmalıdır gerçek; bu sentez dışın­da, tüm eski oluşlar yanılgıya dönüşiiverir. Ve yeni kav­ram larla tohumlanmış eski insanlar bağ oluverirler.

Yürek kötülüğü salgını başgösterdiğinde, tiim asker­ler kurşuna mı dizilir? Hayır, değiştiriliverilirler sadecs.

Karşıma sentez embriyonları çıkarıp kolayca şaşırt­maktasınız beni. Yurdumun yıkımlarına dalga yayımcı­larının! *) neden olduğunu bana tanıtlayacak beş ya da altı raslantı olaydan ötürü, kavganıza kararlı olarak kar­şıma çıkarsanız, beş dakika içinde ne ileri sürebilirim size? Haklı olan görüşünüze karşı hiç bir şey. Tüm bir eğitime girişmem ve size kavramınızın pek verimli olmadığım ya da daha verimlileri bulunduğunu göstermem gerekecek. Tartışmanın olanak vermediği uzunca bir işlem söz konu­sudur. Kanıtlarınızdan her biri çürütülemez kalacaktır. Hakikat yerel değildir. Ve bana, kendini öldürmeyi düşü­nen boğulduysa, bu, ırmağa doğru yönelen adımlardan ötürüdür, ya da komünistlik ilerliyorsa bu, Fransız gev­şekliğinden ötürüdür demek hakkına sahip olacaksınız her zaman. Ama ben kendimi yeni bir gerçeğe ermiş bul­muyorum pek; bir yanın ilerleyişinin, nedeni ne olursa ol­sun. ötekinin gevşekliğinden ileri geldiği sanılacağım da­ha önce bilmekteydim çünkü.

(*) Dalga yayım cısı, Saint - Evupery’nin dilinde, kamuoyuna süreklice kendi içinde tutarlı, ama gerçeğe değgin hiç bir güvence taşımayan düşünceler ve sistemler yayan kimse anla­mına gelir.

Page 76: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

79 —

Simgesel hakikatten başkasına ulaşabilmem olanak­sızdır. Ve benim dilimde, kavramlarımdır hakikat olan. Akılcı yoldan kaııdıramam düşmanımı, kanış değiştirte­bilirim ona sadece. Hakikatin değil - hiç bir zaman apa­çıklık içinde bulunmaz o - ama ondan doğabilecek daha üstün insanın ya da daha aydınlık doğanın apaçıklığını belginlikle gösteririm ona.

Düşünceyi eylemden ayırırlar, başkalarının eylemi düşten ayırması örneğince. Çözümlemeci ya da tarihçi çalışması yaparlar; ve böylece de yaşam girişimlerine ka­tılmayı başaram azlar elbette.

Yaşamda, hiç bir zaman gerekli vakte sahip olma.:kişi.

Oluş zamanlarım ayrı ayrı düşündüğümde, nedeni j e

etkiyi ortaya çıkarırım.Yayılan zaman, tarihçinin zamanıdır. Kkleyen za­

man, yaşamın zamanı. Ve hiç bir ortaklaşalık yoktur ikis. arasında, ama her birinden öbürü örneğince yararlana- bilinilmelidir.

N. Konuşması. Burada beni yanılgıya iten terim dü­zenidir; olaylardan önce gelen tarihsel yasalar bulunma­dığı için. Bir ağaç doğar, gelişir, olgunluğa erişil ve ölür. Burada da yine bir oluş söz konusu olduğuna inanabil! rim.

Page 77: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

— 80 —

Tarihi yeniden kurarak nedenler zincirini açığa çı­karabilirim elbette. Ama olaylar arası bu zorunlu bağlar, zihinsel, çağrışımlar düzeninde olduğundan daha açığa ■vurucu değildir.

Page 78: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

iU ' Ot*?*. :

f CufAa e : 'eJ Lc e &

fJL 'î t & ’P fb i* - ß s0 C 4 /> O C O ı

’st* u UİZ<*s/?c.

Page 79: A.de Saint-Exupery - Günlük Notlar.pdf

H er zaman karşı olmak saçmadır. Olup bitenlerden her birinin kesin olarak bilançosu yapılıverse? Solcular, sağcılar, stalinciler, troçkiciler, anarşistler neleri hak bilip istemekte? Önerilen yollar hangi ereğe yönelmekte?

Demokrasi o mutsuz bireyi kurtarır. Gerçek batılı uygarlıksa, T an n ’mn haklarını korur, insanın haklarını değil, İnsanda T ann’nın haklarına ve Tanrı’ya saygı gösterilir, ondaki tanrı imgesine, ama bireye değil.

Stalinci — ya da n az is t— adalet; bir insanı toplum kuralınca yetersiz mi savıyor, onun varlığını kaldırıve- rir ortadan. Gemisini zarara uğratmış kılavuzun yazgısı budur. Batı adaleti; onu, dünyası, gemisinin durumu ya da akşam sofrasında bulunması adına salıverir. İnsanı ne tartm ayı ne de ölçmeyi bilir.

Öbürünün yanılgısı onu ölçebileceğini sanmasın- daydı.