ahmed bin mahmud ii - turuz...ahmed bin mahmud'un (selÇuk-name ii) kervan kİtapÇilik basin...

208

Upload: others

Post on 24-Aug-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman
Page 2: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman
Page 3: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Ahmed bin Mahmud SELÇUK-NAME

II

Page 4: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

TERCÜMAN GAZETE Sİ'nin bir kültür hizmeti olarak yayınladığı

1001 TEMEL ESER'in 102. kitabı

Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II)

KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş.

Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır.

Page 5: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Tercüman1001 TEMEL ESER

102

Ahmed bin Mahm&d

Selçuk - Nâme IIHazırlayan

ERDOĞAN MERÇİL

İSTANBUL1977

Page 6: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman
Page 7: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

7007 Temel Eser i iftiharla sunuyoruz

Tarihimize m ânâ, millî benliğimize güç ka­tan kütüphaneler dolusu birbirinden seçme eser­lere sahip bulunuyoruz. Edebiyat, tarih, sosyo­loji, felsefe, folklor gibi millî ruhu geliş tiren,ona yön veren konularda "Gerçek eserler" elimizin altındadır. Ne var ki, elimizin altındaki bu eserlerden çoğunlukla istifade edemeyiz. Çünkü devirler değişmelere yol açm ış, dil değişmiş, yazı değişmiştir.

Page 8: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Gözden ve gönülden uzak kalmış unutul­maya yüz tutm uş -Ama değerinden hiçbir şey kaybetmemiş, çoğunluğu daha da önem kazan­mış- binlerce cilt eser, bir süre daha el atılmazsa, tarihin derinliklerinde kaybolup gideceklerdir. Çünkü onları derleyip - toparlayacak ve günümüzün türkçesi ile baskıya hazırlayacak değerdeki kalemler, gün geçtikçe azalmaktadır.

Bin yıllık tarihimizin içinden süzülüp gelen ve bizi biz yapan, kültürümüzde "K öşetaşı" vazifesi gören bu eserleri, tozlu raflardan kurta­rıp, nesillere ulaştırmayı plânladık.

Sevinçle karşılayıp, ümitle alkışladığımız "1000 Temel Eser" serisi, Millî Eğitim Bakanlı­ğınca durdurulunca, bugüne kadar yayınlanan 66 esere yüzlerce ek yapmayı düşündük ve "Tercüman 1001 Temel Eser" dizisini yayınla­maya karar verdik. "1000 Temel Eser" serisini hazırlayan çok değerli bilginler heyetini, yeni üyelerle genişlettik. Ayrıca 200 ilim adamımız­dan yardım vaadi aldık. Tercüman'ın yayın hayatındaki geniş imkânlarını 1001 Temel Eser için daha da güçlendirdik. Artık karşınıza gu­rurla, cesaretle çıkmamız, eserlerimizi gözlere ve gönüllere sergilememiz zamanı gelmiş bulu­nuyor. Millî değer ve m ânâda her kitap ve her yazar bu serimizde yerini bulacak, hiç bir art düşünce ile değerli değersiz, değersiz de değerli gibi ortaya konmayacaktır. Çünkü esas gaye bin yıllık tarihimizin temelim, mayasını gözler

Page 9: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

önüne sermek, onları lâyık oldukları yere o turt­maktır.

Bu bakımdan 1001 Temel Eser'den maddî hiç bir kâr beklemiyoruz. Kârımız sadece gu­rur, iftihar, hizmet zevki olacaktır.

KEMAL ILICAK

Tercüman Gazetesi Sahibi

Page 10: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman
Page 11: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

NİZÂMÜ'L-MÜLK'ÜN DURUMU,KATL OLUN­MASI VE SEBEBİ: Nizâmü'l Mülk'ün adı Haşan ve ba- l>asınmki, ise Ali idi ve çok gayretliydi. Beyhak nâhi- yesinden sanat erbâbı bir kişinin oğlu idi. Gençliğinde fakir durumda idi (1) ve hadis ve fıkıh ile meşguldu. Belh'in emiri Ebu Ali b .Şâdân 'ın hizmetini görür, her zaman onun zulm ve eziyetini çekerdi. O sırada Çağrı Bey Dâvud b.Mikâil'in devleti zamânıydı. Sonra Ha­şan, Ali b .Şâdân 'ın yanından kaçıp, Çağrı Bey'in ya­nma vardı. Çağrı Bey, Hasan'm kendi hizmetine geldi­ğini anlayınca, elinden tutup, oğlu Alp Arslan'a tes­lim etti ve "Yâ Muhammed, bu Hasan-ı Tusi'dir. Rey ve tedbirde örnektir, buna önünce saygı göster. Bunu baba yerine tut, rey ve tedbirin gözet. Bııııa muhalefet etme, bunun tedbirine muhalif yola gitme" dedi.Sonra Haşan, Alp Arslan'ın hizmetinde kaldı, pâdişâh olunca­ya kadar yanında bulundu. Devlet Alp Arslan'ın idare­sine geçtiğinde Haşan on yıl ona hizmet edip(2), vezir­lik yaptı. Alp Arslan bu dünyadan gittiği zaman, evlâdı ülke ve hükümdârlıkda birbirleri ile anlaşmazlığa dü­şüp, aralarında uyuşma olmadı. (3) Nihâyet Hasanin iyi tedbiri ile Melikşâh atası yerine sultan oldu. Haşan, Melikşâh'a o şekilde vezirlik etti ve halka belli bir dere­cede saygı gösterdi ki, bütün emirler ve devlet ileri ge­lenleri ona hizmetinden dolayı şükr ettiler. Hattâ bir gün Haşan, Emirü'l-Müminin Muktedi'nin huzuruna git­ti. Muktedi, "Otur yâ Haşan" diyerek, ona saygı gös­terip, yüceltdi. "Yâ Haşan, Emirü'l-Müminin senden râzı olduğundan, Allah da senden râzı olsun" diyerek, orada bulunanlara medh edip, çok övdü. Ülke işlerine ihtimâm ile bakdığı, dünya olgun bir düzen ve hüküııı- dârlık ve devlet tanı bir intizâm üzerine olduğu için "Nizâmü'l-Mülk" diye ad vermişlerdi. Nizânıü'l-Mülk'- ün meclisi bilginler ve sâlihler ile şenlenmiş ve onların sözleri ile nurlanmıştı. Bilginler ve sâlihlerin onu hü-

- 9 -

Page 12: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

kümdârlık ve mühim işlerden alıkoyması çok vâki olur­du. Bir gün kâtiblerden birisi, "Bu grupa çok açılıp, bunlara iyilikle muamele yoluna gidersiniz. Bunların si­zin üzerinize girmesi, sizi halkın işlerinden uzak tutar. Bunlardan gizlenip, istediğinize kapıyı açsanız. Emr eyleseniz, meclisinize sıkıntı vermeyip, bir tarafa o tur­salar. Her birisinin dileğini yerine getirdikten sonra durmasalar" dedi. Nizâmü'l-Mülk bu sözü işitip, "Yazık sana, bu grup islâmm direkleri ve bunlar dünya ve âhi- retin hammâlıdır. Herkes olgunluğu bunlar ile bulur. Eğer gelip. her birisi başnnın üzerine otursa, kendi­mi büyük ve bunu da çirkin ve çok görmem" dedi. Nizâmü'l-Mülk'ün meclisine ne vakit bilginlerden Ebu'l- Kâsım Kuşeyri (4) ve Ebu'l-Me'âli b.Cuveyni (5) gel­seler, bunlara ayağa kalkıp, yanma alır, ondan sonra sohbet edip, konuşurdu. Ancak Ebu Ali Fârmezi (6) geldiği vakit kalkar, ona yerini verir, kendisi geçer kar­şısına otururdu. Sonra Kuşeyri ile İbn Cuveyni bu du­rumdan usanıp, Nizâmü'l-Mülk'e haber gönderdiler ve "Biz, Ebu Ali'den üstün ve saygıya değer iken, ona ar- tuk (fazla) hürmet etmesinin sebebi nedir?” diye sordu­lar. Nizâmü'l-Mülk, "Kuşeyri ve İbn Cuveyni ve onlann emsâli kimseler bana gelseler, bende olmayan vasıflar ile beni öğüp medhimde mübalağa ve beni azdırıp teş­vik ederler. Fârmezi geldiği vakit, bana va'z ve nasihat edip, ayıbımı ve zulmümi anıp, beni yaptığım işlerden dolayı bozar. Sonra onun sözünden kırılıp, işlerimden yasaklanmış olurum. Onun için ona fazla saygı göste­rip, güzel karşılarım" dedi.

Nizâmü'l-Mülk sufilere çok sevgi gösterir, ikrâm ve hürmet ederdi. H attâ kendisine mensub olan sufiler- den bir sufiye her defa geldikçe para verirdi. Bütün ver­diği seksenbin dinara ulaşmıştı. Bir gün Temimi, Ni- zaıııü'l—Mülk'e, "Sufîleri bu derece güzel karşılamam­sa ve saygı göstermenize sebeb nedir?" dedi. Nizâmü'l-

- 10-

Page 13: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Mülk, "Sufllere bu karşılamayı yapmama ve saygı gös­termeme sebeb; geçmişte ben bir emirin yanında idim, gece ve gündüz onun hizmetini görürdüm. Bana bir sufi gelip, sana faydah olan kimseye hizmet et, yarın köpeklerin parçalayacağı kimseye hizmet edip, ne ya­parsın? boş yere hizmetini kayıb edersin, dedi. Bu su- finin sözünün mânâsını ve murâdını anlayamadım. O hizmet ettiğim emir devamlı şarab içmeye ve sonra akılsızlığından sarhoş olmağa ahşıkdı. O emirin yavuz, yırtıcı köpekleri vardı, gece ve gündüz çadırını korur ve garib bir şekilde diş vururlardı. Yabancı kimse görse­ler yırtıp yaralarlar ve taşradan geleni paralarlar idi. Te­sadüf o gece emire sarhoşluk üstün gelip, geceleyin ça­dırından dışarı çıkar, köpekler onu tanımayıp, parça parça ettiler. O sufinin ermiş ve kerâmet sâîıibi oldu­ğunu anladım. O zamandan beri sufllere sevgi gösterip, arar ve bu grupun olgunlarını sorarım, onun gibi bir kimseye bir daha kavuşayım ve yüzünü göreyim derim!' dedi. Nizâmü'l-Mülk ezân okunduğu vakit, ezâm din­lerdi. Namaz vakitlerine riâyet eder ve ezânı işittiği gi­bi, her nesneden vazgeçerdi. Pazartesi ve Perşembe gün­leri daima oruçlu idi. Çok sadaka verir, hayır ve ihsân ile devâmlı meşgul olurdu. Yumuşak huylu, ağırbaşlı ve Müslümânlarin işlerinde zorluklara karşı sabırlı idi ve her şehirde medreseler yaptırır, dâima hayır ve ba­ğış yoluna giderdi ve evkâf tayin etmişti. Her ne kadar, Isfahân ve diğer şehirlerde vakıfları ma'mur idiyse de, Bağdâd'daki medresesine daha fazla sarf edip, onun vakfı hepsinden çok idi. O medreseye üstün kitablar koymuş, "Okuyucu ve nahiv bilginlerine vakıf olsun" demişti. Her yıl Bağdâd'da fakirlere yirmibin dinar ve beş mud (7) buğday dağıtırdı. Yaptırdığı medrese ler, yollardaki rıbatlar, köprüler ve binaların kapısın; M elikşâhin adını yazmış ve taşların üzerine pâdişâ hm ismini kazdırmıştı. Nizâmü'l-Mülk bıı kadar binâ

- 11 -

Page 14: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

lar .yaptırmasına, fakirlere ve bilginlere bu denli bağış- da bulunmasına rağmen, düşmanları onu Sultân'a gam­mazlayıp, kötülük ile andılar. "Müsrif ve yok edicidir, malları yok yere harcıyorI' dediler. Melikşâh bu gam- mazlayanlarm sözünü doğru sanıp, Nizâmü'l-Mülk'e "Niçin malları gereksiz yere harcıyorsun?" diyerek, azarladı. Nizâmü'l-Mülk "Ey dünyânın pâdişâhı, senin için bir bölük asker hazırladım ki, gündüz senin önünde dıırup, senden düşmanı uzaklaştırırlar. Bir bölük asker de gece için hazırladım, sen uyurken ayak üzerine ve saf durup senin için duâ ederler. Eğer dilersen, bu bi- nâlara harcadığım servet kadarını sana vereyim, kapı­lardan adını yok edeyim ye kendi adımı yazdırayım. Bu suretle kıyâmete değin hayır ile anılayım" dedi. Melik­şâh bu sözleri işittiği zamân, "Vallâhi ben adımın hay- râtdan (sevab için kurulan müessese) yok edilmesini is­temem, ancak kıyâmete dek hayır ile anılıp, kalmasını isterim'.' dedi.

Bir zamândâ Melikşâh Ceyhun'u geçip, Mâverâün- nehr'e giderken, gemicilerin onbin dinâr kirasını An­takya Amiline havale etti. Gemiciler gidip kirâyı An­takya Aınili'nden aldı. Sultân'm kullarının elbise parası olan onbin dinarı Bizans Imparatoru'ndan alsın diye emretti. Mâverâünnehr'den o parayı almağa adam Kos- tantiniyye (İstanbul)'ye gitti. Nizâmü'l-Mülk'e "Yanın­da para var iken, dün gemicilerin kirasını Antakya’dan, bugün elbiselerin parasını İstanbul'dan emretmenin se­bebi nedir?" diye sordular. "Murâdını hizmetinde olduğum Sultân'm heybetini göstermek ve büyüklüğü­nü yaymaktır. Hiç bir sultân bu dereceye ulaşamadı ve bir kişiye bunun gibi saltanat olmadı. Melikşâh'ın bu büyüklüğü illerde meşhur ve tarihlerde zikr edilsin" dedi. Nizâmü'l-Mülk'ün nice bin kulu vardı ve serveti lıesablananıayacak kadar çoktu. Ancak kendisi Allâh'a ibâdet için istekli idi, "Bir köy ile mescid yeter" der­

12

Page 15: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

di. "Dünyâdan el çeksem, o mescidde ibâdetle meşgul olsam'.' deıdi. Bundan sonra, "Bir parça yer olsa onun ile kanâat etsem ve bir dağda bir mescidde ibâdet edip, el çekme yoluna gitsem'.' der oldu. Daha sonra da, "Günde bir pide ile yetinip, bir mescidde otursam, gece ve gündüz Allâh'a secde etsem'.' der olmuştu.

Nizâmü'l-Mülk'den hikâye olundu, "Bir gece rüyam­da Şeytân ' gördüm, Allâh seni yok iken yarattı. Sonra sana secde emretti, sen inâd edip, secde etmedin, isyân ettin. Ben Hasaıı im , Allâh bana secde emretti, ben Al­lâh'a günde nice secde ederim, itâat yoluna giderim, dedim. Şeytân, Allâh'a yakın olmayan bir kimsenin bütün iyilikleri ve yaptığı herşey günâh olur',' dedi.

Temimi'ye göre;Nizâmüi—Mülk Hind,Bizans veTürk devletlerinin her birine vergi tayin etmişti.O vergiler her yıl o ülkelerden gönderilirdi. Balasagun, Çin ve İstan­bul'un teşkil ettiği hududlar ortasında olan ülkelere vergi kararlaşmıştı. O alman vergiler, askere, Sultânin gulâmlanna ve saray halkının elbiselerine sarf olunur­du. Bu denli ülkelere hiikm etmek, hiç bir zamân bir halifeye, bir vezire ve bir sultâna nasib olmamıştı.

Nizâmü'l-Mülk'ün öldürülmesinin sebebini bir kaç şe­kilde hikâye etmişlerdi. Bir sebeb bu idi: Nizâ- müi-Mülk'ün ömrü uzun olup, yirmidokuz yıl Alp Arslan'a ve Melikşâh'a vezirlik yapıp, tâlih ve saadet üzerine oldu. Sayısız mal ve hazine sâhibi idi. Melik­şâh kapısında düşmanları çoğaldı, Nizâmü'l-Mülk'ün üzerine bir fedâi gönderip, işini bitirdiler. Bir sebeb de bu idi: Melikşâh kendi kullarından birini Merv'e emir ve halkın işleri üzerine tayin etmişti. Nizâmü'l- Mülk'ün oğlu (Şemsü'l-Mülk Osman) Merv'de sâkin ve o ülkeyi yurt edinmişti. Bu Melikşâh'ın kulu hak­sızlık ve zulüm ile meşgul oldu. Nizâmü'l-Mülk'ün oğ­lu, halkın feryâdıııdan üşenip (rahatı kaçmak, usan­mak) bu kulu zindâna attı. Sultân tarafından, niçin

- 13 -

Page 16: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

böyle yaptın, diye suâl sorulduğunda, sebebini bil­dirip, zindândan gönderdi. O kul Sultân'a vardığı za­mân, mâcerâyı hikâye ve kendisini suçsuz çıkarıp, Ni- zâmü'l-Mülk'ün oğlundan şikâyet etti. Melikşâh bu ku­lunun şikâyetini dinlediği zamân, sözünü doğru samp, kızdı. Nizâmü'l-Mülk'e haber gönderip, acı şekilde hi- tâb ve türlü paylamalarda bulundu ve "Saltanatda be­nim ile ortaklığın mı vardır? Niçin haddinden tecâvüz edersin ve edebsizlik yoluna gidersin? Oğullarının her birisi bir ülkeye vâli ve hâkim oldular. Saltanat hürme­tine ve devletin şerefine bozukluk getirmeğe başladı­lar. Şimdi haddini bil, dairenden tecâvüz etme, benim kaldığım yerde ve dilemediğim yerde olma. Vezirlik divitini önünden kaldırıp, senin hüküm ve hükümetini halkın üzerinden gidermemi mi istersin?"dedi.Tâcü'l- Mülk'ü gönderdi. Tâcü'l-Mülk, Nizâmü'l-Mülk'e bu söz­leri, Sultân'm dediğinden daha fazlasını söyledi. Ni- zâmü'l-Mülk'ü çok kederlendirdi ve "Sultân'a deyin ki, Allâh devletini dâim ve saltanatını bâki eylesin. Şim­diye dek ülkede Sultân ile ortaklığımı bilmezdim. Sul­tân böyle buyurunca, öğrendim. Benim Sultân'm hiz­metinde kusurum olmamış ve yapmadığım hizmet kal­mamıştır. Sultân bu dereceye benim tedbirim ile ulaş­mıştır. Sultân'a bu şekli ile devlet, benim yardımım ile elvermiştir. Babası öldüğü vakti bilmez mi? Halkı etrâ- fma nasıl topladım, amcası ve kardeşlerini bu yol ile nasıl önledim? Bütün düşmanların fesâdını üzerinden uzaklaştırdım. Ona bütün ülkeleri zahmetsizce feth edip, dünya hükümdârlarım ortadan kaldırdım. Bü,tün hükümdârlar âlemini ona tâbi kılıp, devletine bir en­gel bırakmadım. Sultân'm saltanatı benim vezirliğim ile bâki ve devleti benim ile devâmhdır. Eğer benim ve­zirlik divitimi hükümsüz bırakırsa, onun da hüküm- dârhk tâcım başından götürürler," dedi. Sultân'a Ni­zâmü'l-Mülk'ün sözlerini haber verdikleri zamân, korku

- 14 -

Page 17: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ve öfke arasında şaşırdı. Çünkü Nizâmü'l-Mülk'ün yir- mibinden fazla kulu vardı ve bütün asker ona tâbi ve dost idi. Sonra Tâcü'l-Mülk ile öldürülmesi için tedbir aldı.

Bir sebeb de bu idi: Melikşâh, Halife (el-Muktedi)'yi giderip, emr ve yasak etmede kendisine muvâfık ve her hususda emrine uygun olsun diye, kendi tarafından Bağdâd'a bir halife tayin etmek istedi. Nizâmü'l-Mülk, Melikşâh in bu fikrini işidip, "Bu akılsızca bir görüşdür ve bu işde çok kabâhat vardır. Akıl ve şeriat bakımın­dan izin yokdur, bu işden çekinmek gerekdir" dedi. Melikşâh, Tacü'l-Mülk ile konuştu. O bu görüşü uygun görüp, Sultân i bu işe isteklendirdi. Sultân "Ya Nizâ- mü'l-Mülk'ü ne yapalım? Bu hususda bize usanç ve işi­mize düzensizlik verir" dedi. Tâcü'l-Mülk de, "Öldür kurtul, muhâlefetinden râhat ol" dedi. Sultân da râzı oldu.

Bir sebeb olarak bunu söylemişlerdi: M elikşâhin Hâtunu (Terken Hâtûn), Melikşâh'dan oğlu Mah- mud'u veliahd edinip, kendisinden sonra yerine sultân tayin etmesini istedi. Sonra Melikşâh da bu hususu Ni- zâmü'l-Mülk'e danışdı. Nizâmü'l-Mülk ma'kul görme­yip muhalefet etdi ve "Büyük evlâdın var iken, bir av­rat ile bir küçük oğlanı Müslümânlar'ın üzerine sultân edersin, yarın Allâh'a ne yüz ile kavuşursun',' dedi. (Terken) Hâtûn bu sözü işidip incindi, Melikşâh ve Tâ- cü'l-Mülk ile Nizâmü'l-Mülk'ün öldürülmesi hususunda anlaştılar.

Nizâmü'l-Mülk'ün öldürülmesi bu şekil üzerine oldu: Sultân Ramazan in birinci günü (5 Ekim 1092) Halife'- yi Bağdâd'dan gidermek niyeti üzerine Isfahân'dan yo­la çıkdı. Nizâmü'l-Mülk, Sultân in ardınca gelirdi, işlere ilgisizlik duyuyor, Sultân in niyetini biliyordu. Nilıâ- vend köylerinden bir köye (7 a) ulaştı, Ömer b.Hat- tâb zamânmda (634-644) o mevzide Kafirler ile savaş-

- 15 -

Page 18: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

.nıştı.Oraya konakladığı zaman, "Hu imibarek bir ıııev- zidir, burada Peyganıber'in esbabındım ne kadar şelıid vardır. Ne mutlu burada şehid olup, âlıiretini hazırla­mış kimselerle olan kişiye'.' dedi. Ni/.ânıü'l-Mülk böy­le dedikden sonra gelip yerine oturdu. Emirler karşısın­da durdu, Perşenbe günü idi ve oruçlu idi. Çünkü önce­den o günün oruçuna alışıkdı. Allâh korkusuyla gü­nâh işlemekden çekinenlerden bir kişi gelip, Nizâmü'l- Mülk'e, "Peygamber'i bu gece rüyamda gördüm. Sen bir mahaffenin içinde imişsin, geldi seni alıp gitdi ve gözümden yok oldui' dedi. Nizâmü'l-Mülk "Peygam­ber'in gelip beni alması, benim dileğim'.' deyip memnun oldu Divân yemeği yendiği zamân, devlet ile­ri gelenleri dağıldılar, her birisi çadırlarına gittiler. Ni­zâmü'l-Mülk'ün ayağında nikris (ayak parmaklarında, mafsallarda ve topuklarda meydana gelen ağrılı hasta­lık) vardı, bu sebeble ayakları kendisine yarduncı ve yü­rümesine destek değildi. Sonra Hâtûnlar onu çadırına iletmek için getirdiler ve çadırının yanına yatırdılar. Sufî kılığında bir Deylemli (İran'ın kuzeyinde bugünkü Gilân eyâletinin bir kısmını teşkil eden dağlık arazide yaşayan kimse) gulâmın (7 b) elinde bir kâse ile gel­diğini gördüler. Nizâmü'l-Mülk'e duâ ve medh etdi. Fa­kirlik ve hâlinin kötülüğünü bildirip, para dilendi. Nizâ- mü'l-Mülk de bir nesne vermek için yanma davet etdi. O yanma geldiği zamân, Nizâmü'l-Mülk'ün yakınında durdu. Elini uzatdı, bıçağı ile Nizâmü'l-Mülk'ü kalbi üzerinden vurdu, Nizâmü'l-Mülk'ü çadırına götürdüler, dünyâdan âhirete göç etdi. O Deylemli gulâm firâr ederken, ayağı çadır ipine dolaşıp düşdü, Nizâmü'l- Mülk'ün kulları başına üşdü, keskin kılıçlar ile parça parça etdiler. Nizâmü'l-Mülk Ramazân'ın onuncu, Cu­ma gecesi (14 Ekim 1092), şehidlik mertebesine eriş- di. Bütün ömrü yetmişaltı yıl, on ay ve bir kaç gün ol­muş idi. Ondan sonra şehidliğe erişip, gömüldü. Alp

- 16 -

Page 19: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Arslan ile Melikşâh'a yirmidokuz yıl vezirlik yapıp, devletde oldu.

Nizâmü'l-Mülk'ün ölümü haberi Bağdâd'a Rama- zân'm onsekizinci, Pazar günü (22 Ekim 1092) geldi. Amidü'd-Devle (8) ve diğerleri yas ve mâtem tutup, sızlanıp bağrıştılar. Halife (el-M uktedi)'ye de Nizâ- nıü'l-Mülk'ün ölümünden çok hüzün ve sıkıntı geldi. Çünkü Halife'yi Sultân'm yanında saygı ile anar ve hak­kında iyi şeyler söylerdi. Lüzumundan fazla önem ve­rip, Sultân'm Halife'nin üzerine yürümesini önlerdi. Sultân'm Halife'ye tayin ettiği iktâdan başka bağışlar­da da bulunurdu. Nizâmü'l-Mülk isnâd-ı hadis etmiş ve râviler (râvi: rivâyet eden, söyleyen, hikâye eden, anla­tan) yoluna gitmiştir. Râviler ve inanılır kimseler grıı- bundandır. Merv, Nisâbur, Rey, Isfaiıân ve Bağdad'da medresesinde ve Mehdi Câmi'inde hadis rivâyet ve ha­disle uğraşanlarla sohbet etmişdir. Kendisi, "Ben Pey­gamberimize âit kutsal sözlerin rivâyetinde lâyık ve us­ta olmadığımı biliyorum. Ancak onların yolunu takib etmek istiyorum" dedi. Nizâmü'l-Mülk'den Ebu'1-Fazl Ürmevi ve Ebu'l-Kâsım Ekberi hadis rivâyet ve hikâye ettiler. Şâirlerden çok kimse Nizâmü'l-Mülk hakkında mersiye söylemişdir. Ancak İbn Mikâil b. Atıyye'nin ki, hepsinden daha güzel olmuşdur.

Bazı devlet büyüklerinin toplamış olduklan bir kitab gördüm. O kitabda güzel ahlâkını, iyi inançını, yaratılı­şının cömertliğini, adaletini, şefkatini ve sabrını tarif etmişler aşırı derecede övgü ve lüzumsuz tafsilat yolu­na gitmişlerdi. O kitabda zikr olunmuş ki, bir gün elin­de boyanmış ve cilalanmış deriden yapılmış bir kırba (su kabı, saka tulumu) bulunan bir fakir Nizâmü'l- Mülk'ün kapısına geldi. Nizâmü'l-Mülk Divân'dan gel­diği zamân, önüne varıp, "Sen cömertlerden ve sâlih- ler ile fakirlerin dostu imişsin. Eğer öyle ise benim şu kırbamı dinâr (altın para) ile doldur, beni memnun

- 17 -

Page 20: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

edip, güldür!' dedi. Nizâmü'l-Mülk bunu çok sanıp, "Bir—iki kese sikke yeter, fakir olan bu kadar altım ııe yapar?" dedi. O fakire ne kadar söyledilerse, o kırba dolusu altından eksiğine râzı olmadı. "Kurbanı dolu­sundan eksiğini almam ve kabul kılmam'.' dedi. Son­ra Nizâmü'l-Mülk emr eyledi,o kabı altm ile doldurdu- lar.O fakirin o kırbayı alıp gitmeğe kudreti ve yerinden kımıldatmağa kabiliyeti olmadı. Sonra Nizâmü'l-Mülk kullarma kırbayı alıp, fakirin evine götürmelerini eııır etti. İş bu dereceye vardıktan sonra, o fakir bağırıp, "Cömertlik, ancak bu kadar olur, Allâh'a iyilik et ki, kabul kılsın.Benim maksadım seni iıııtihân idi. Yoksa fakir olan altını ne yapsın?" dedi, kırbayı başaşağa et- di, altını döktü ve kırbasını alıp çıkıp gitdi. Nizâmü'l- Mülk, "O fakiri görün ve bulun" dedi. Yokladılar aslâ iz bulunmadı.

Nizâmü'l-Mülk bütün binâlarının üzerine Elnı Sn'd Sufi durmuşdur ve bütün binâlann işiııi o görmüşdür. Nizâmü'l-Mülk, Ebu Hanife'nin kabri üzerine türbe ve yanında bir medrese yaptırmış ve onları da Ebu Sa'd Sufi binâ etmişdi. Şerif Beyyâz da Ebu Hanife'nin tür­besinin kapısı üzerine beyitler yazmış ve mermerin üze­rine kazımış idi. Askere ulufe ve timâr tayin etmek Ni- zâmü'l-Mülk'den kalmış ve medreseler binâ eylemek önce ondan olmuşdur.

Nizâmü'l-Mülk'ün emirlerden dostlan vardı, her biri­si gece-gündüz ona arkadaş ve dost idi. Memleket işle­rinin tedbirinde onlara danışır ve onların görüşünü gözedirdi. Onlardan birisi, Sâhib-i Divân-ı İnşâ olan ve Sultân tarafından beğenilen Kemâl ed-Din Ebu'r-Rızâ Fazlullâh b. Muhammed (9) idi. Sultân'dan hiç ayrıl­maz ve Sultân onsuz bir yere gitmezdi. Bir gün tesâdüf bir engel olup, Sultân ile görüşmedi. Sultân mektub gönderip, "Siz bizi görmemek ile incinmezsiniz. Çünkü siz bizden başkalan ile dost olursunuz, bizden başka

18 -

Page 21: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

eğlence bulursunuz. Ancak biz sizsiz eğlenenleyiz. Biz sizin gibi dost ve sohbet eden bulamayız'.' dedi. Nizâ- mü'l-Mülk'ün bir dostu da Divân-ı İşrâf-ı Memâlik sâhi- bi olan ve Sultân'm yakınlarından Hâce Şerefü'l- Mülk idi. Bu Hâce Şerefli'1-Mülk'ün yılın adedince üç- yüzaltmış kıymetli elbisesi vardı. Çok kıymetli bu el­biselerin her birisi, dört mevsimin günlerinden bir gü­ne münâsib ve uygundu. Bir gün giydiğini diğer gün ar­kasına almaz ve iki gün bir elbise ile olmazdı. Eğer bir kimseye bir hil'at bağışlasa, yine yerine daha güzelini koyardı. Ömrü bu hâl üzerine giderdi.

Nizâmü'l-Mülk'ün kendisini öven şâirleri vardı. Her birisi kendisine şiir ve kasideler söyleyip, överlerdi. O şâirlerden birisi, şiirde son derece mâhir ve sihir dâire­sine iletmeğe kudretli olan Ebu Tâlib Ali b. Haşan Alevi idi. Nizâmü'l-Mülk'ü şaşılacak beyit ve şiirler ile tarif etmiş ve kendi olgunluğunu göstermişti. Nizâ- mü'l-Mülk'ün şâirlerinden birisi de Ebu'1-Fazl Muzaffer Ahmed-i Tabib idi. Hamâse'ye (10) karşı gelmiş, her beytinin karşılığında beyt söylemişdir. Nizâmü'l-Mülk'­ün Isfahân'da güzel kitablar ile dolu bir kütübhânesi vardı. Muzaffer'in Hamâse'ye naziresi olan kitab da orada saklanmakta idi. Nizâmü'l-Mülk'ün yakınların­dan birisi de Ebu Abdullah Keyâ idi. O Nizâmü'l- Mülk'ün dostu ve arkadaşı olup, kitablanna hazine- dâr (kitablan muhafaza eden kimse) idi. O Keyâ'mn Şah-ı Merzübân admda bir oğlu vardı. O da Nizâmü'l- Mülk'ün şâiri idi. Nizâmü'-Mülk'ün şâirlerinden birisi de kend isine dost ve Ebu Nasr Zevzeni demek ile meş­hur kimse idi. Nizâmü'l-Mülk'ün bir şâiri de Es'ad b. Ali Zeruni idi. Nizâmü'l-Mülk'ün bir kaç oğlu vardı.(11) Her birisi halifeye ve hükümdârlara vezir olmuş, doğruluk ve akıl ile şöhret bulmuştu. Onlardan birisi(12) (Selçuklu Sultânı) Muhammed Tapar b.Melik- şâh 'a ve Halife Müsterşid'e vezirlik yapmıştı. Fahrü'l-

- 19 -

Page 22: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Mülk denilen Ali adındaki oğlu (Suriye Solluklu Sul­tanı) Tutıış'a vezir idi. Lakabı Müeyyedii'l-Miilk olan bir oğlu daUbeydullâlı'dır ki,(Selçuklu Sıılt;mı)Berky;ı- rıık'un veziri ve işlerinde yol göstereni idi. Sonra Berk- yaruk, Müeyyedü'l—Mülk'ü azledip, Fahrii'l Miilk'ü ve­zirliğe kabul etti. Bir müddet yanında o makbul oldu.

Celâlü'd—Devle Melikşâh'ın ölümü:Melikşâhın kün­yesi Ebu'l—Feth ve lakabı Celâlü'd—Devle idi. Kendisi çok heybet sahibi idi, çok iyilikler yapar, bağış yolu­na giderdi.*Doğruluk ve insâfda bambaşka idi. Mazlu­mun hakkını,zâlimden alırdı. Ülkesinde 2.000.000 dinâr iltizâm olunmuş mülk vardı. Yüzü ve ahlâkı gü­zeldi, çok cömertti. Çok ata biner, ava ve gezmeye gi­derdi. Dâima hareket hâlinde idi, bir yerde kalmazdı. Hâl ve tavırları güzel ve nitelikleri beğenilmişti. Fa­kirlere mâllar bağışlar, susuz yerlere sular getirip, ne­hirler kazdırırdı. Bağdâd kapısında bir câıııi yaptırıp, Ebu Hanife'nin türbesi karşısında bir medrese inşâ et­tirmişti. Ebu Hanife mezhebinde ve ehl-i sünnet yolun­da idi.

Melikşâh avlanmayı çok severdi. Hattâ gazâllerin boynuzlarından Maverâünnehir ve Kufe'de minâreler yaptırmıştı. Bir gün, "Kendi nefsim için avladığım hay­vanları sayın, haddini bilelim, ona göre sadaka verelim. Çünkü etini yemediğim hayvanın kamnı ve ruhunu boş yere yok etmekten dehşet duyar ve Allâh'dan korka­rını" dedi. Sonra hesâb edip gördüler ki, bin av olmuş, Melikşâh bunun için onbin dinâr sadaka verdi.

Türk ve Çin ülkelerinin sonundan Yenıen'in ucuna dek olan yerlerde Melikşâh adına hutbe okunur ve onun adına sikke basılırdı. Kendisinden önce gelen sul­tânların mâlik olmadığı bir çok ülkeleri idâresi altına almıştı. Her kuluna bir vilâyet ve ülke vermişdi. Bir kulunu Bizans'a gönderdi. O kul Bizans İmparatoru'nu yılda 337.000 dinâra cizyeye kesdi. Bizans İmparatoru

- 20 -

Page 23: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

her yıl o cizyeyi Melikşâh'ın hâzinesine gönderirdi. Me­likşâh Suriye'ye gitdi ve Suriye Meliki'ni öldürüp, Şam'ı aldı ve Suriye'nin çoğunu kendi ülkesine katdı. Orada adâleti tesis etti ( 13),İstanbul üzerine varıp, mu- hâsara etti, BizanslIlar çâresiz kalıp, sulh yoluna gitdi- ler. Her yıl 1.000.000 dinar göndermek üzere onlarla barış yaptı. Bizans İmparatoru her yıl o kadar malı Me- likşâh'm hâzinesine gönderirdi (14). Konya, Aksaray ve Kayseri'yi aldı, kendi ülkesinden kıldı. Oralarda olan ülkelerin hepsinin üzerine hâkim oldu. Melik Rüknü'd- Din Süleymân b.Kutalmış b. İsrail b.Selçuk'u kendi ta­rafından o ülkelerin üzerine hâkim eyledi. Antakya'yı da aldı ve Süleyman b. Kutalmış'a teslim etti (15).Me­likşâh kardeşi Tutuş ile Şam'a varıp, Mısır ve Mağrib'i almak niteyinde iken ecel geldi ve o isteğine erişeme- den dünyadan gitdi. Haleb Beyi Aksungur ve Urfa Beyi Bozan'a (Tutuş'a itaat etmelerini emretti). Sa'dü'd- Devle Gevherâyin'i sayısız asker ve büyük bir ordu ile Yemen'e gönderdi. O Yemen'e vardığı zamân, zafer ka­zanıp, Yemen vilâyetinin çoğunun fethi kolaylıkla ol­du. Gevherâyin ömrü yetmiş yaşında iken Yemen'de öldü (16). Sonra Gevherâyin'in yerine Yarınkıış'u Ye­men üzerine hâkim eyledi. Melikşâh Harkâvat (17) ül­kesine geldi ve orasını da aldı. Taraz Emiri Sürlıâb da Sultân'a itaat etti. Sultân Rey'de hazırlık yaparak Mâ- verâünnehr'e yürüdü, Semerkand'ın üzerine gitdi. Se- merkand'ı muhâsara ve Beyi'ni (18) esir etti. Semer- kand hükümdârmı tahkir etdi, tahtına gelinceye kadar gâşiye omuzunda, önünce yürütdü. Bütün o ülkeyi ken­di idaresi altına aldı. Kâfir olan Türk Pâdişâhı Ya­kub (19) gelip, Sultân'm emrine boyun eğdi. Melikşâh Arrân ülkesi üzerine de yürüdü ve vardığı gibi oraa da sâhib oldu. Şirvânşâh da muhalefet ve inadı bırakıp Sultân'm emrine boyun eğdi (20). Her yıl Şirvân'dan70.000 dinâr gönderecekdi.

- 21 -

Page 24: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Sultân Melikşâh gâyet iyi ok utar, kendisi savaşa gir­mekten çekinmezdi. Melikşâh'ııı ııiyeti dâima doğru­luk ve bağış üzerine idi, her zamân lıılf ve cömertlik ateşi ile yanardı. Onun zamânmda yollarda ziyâna uğ­rayan kimse yokdu. Yollar çok emindi, kervanların yo­luna hırsızlar çıkmaz, kimseye zarar ve ziyân olmazdı, bir kişi Kâşgar'dan Yemen'e mâl ve eşyâ ile yalnız gi­der, hiç hırsızdan iz görmezdi. Bir kimsenin yoluna hır­sız geldi diye, onun zamânmda kimse haber vermezdi. Bütün emirler, bilginler, fakihler, sâlihler, şâirler, edib- ler, zenginler ve fakirleri bağışlara boğmuştu. Cesur, eli açık ve merhametli idi. Islâmdan önceden o zamâna gelinceye kadar, bu vasıfda şâh ve bunun gibi yaratı- hşda sultân gelmemişti. Bağdâd’da Bayram namâzmda tekbirleri Ebu Hanife mezhebi üzerine okutturan ve na- mâz kıldıran önce o olmuştur. Ebu Hanife mezhebi üzerine Bağdâd'a Bayram namazını önce o kılmıştır. Ülkesinin uzunluğu Kâşgar'dan Kudüs'e, genişliği İs­tanbul'dan Hind Denizi'ne ulaşan hiç bir sultân ol­mamıştır. Bütün Mâverâünnehr, Bâb-ı Ebvâb (21), Hayâtıla ülkesi (22), Diyârbekir, Cezire, Haleb, Suri- >e ve Anadolu bile onundu. Kâşgar'dan Kudüs'e ka­dar, onun adına hutbe okundu ve sikke basıldı. Ni- zâmü'l-Mülk'den nakledilmiştir ki; Bizans, Lân (23), Hazer,Zâbic (24), Sind, Hind, Çin, Suriye, Yemen, Fars, Ahvâz ve diğer ülkelerin elçilerinin geldiği ve hepsinin biraraya toplandığı çok gün olurdu. Mekke yolunda havuzlar yaptırdı ve Mekke ve Medine'ye su akıtdı, çok mâl verdi. Yollarda rıbâtlar ve hanlar yap­tırdı. Şilâ (25) ve İshâki (26) nehirlerini birleştirip, Nehrevân'a akıtdı. Mekke ve Medine'de ve komşu ola­rak yaşayanların işleri için tedbirler alıp, her birisine erzâk dağıttırdı. Ceyhun'dan Suriye'ye kadar bütün ül­kede zinâyı, çeşitli kötülükleri, ahlaksızlık ve şarab içmeyi ortadan kaldırdı. Kadınlar, zayıflar, mazlum­

- 22 -

Page 25: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

lar ve garibleri önüne getirir, işlerini kendisi görür ve bitirip gönderirdi.

Melikşâh, kardeşi Tekiş ile savaşa gittiği zamân, Tus'a varınca, Ali b.Musâ er-Rızâ'nın (27) türbesini zi- yâret etti. Nizâmü'l-Mülk de oıumla türbeye girip, na- mâz kıldı ve duâ etti. Âİeviler'e mal bağışladı. Me­likşâh türbeden çıkdıktan sonra Nizâmü'l-Mülk’e "Yâ Haşan nasıl yalvarıp, ne şekilde duâ etdin?" dedi. Ni- zâmüi-Mülk, "Allâh'ın seni muzaffer ve üstün kılması, kardeşini ise mağlub etmesi için duâ etdim'.' dedi. Me­likşâh, "Yâ İlâhi, eğer kardeşim Müslümânlar için iyi ise onu gâlib, beni mağlub eyle, Eğer ben faydalı isem, onu mağlub, beni gâlib eyle dedim" dedi.

Melikşâh'm şaşırtıcı olayları ve garib hikâyeleri var­dır. Onlardan birisi şudur: Bir gün ava gider iken, te- sâdüf bir köylü ile karşılaştı ve onun ağlayıp sızladı­ğını, feryâd ettiğini gördü. Sonra Sultân durup, o köy­lüye, "niçin ağlarsın?" diye sordu. Köylü de Sultan i emirlerden birisi sanıp, "Yâ hayl—başı askere satacak bir yük karpuzum vardı. Satıp parasından faydalana­caktım. Askerden üç gulâm gelip, elimden zorla para­sız aldılar. Bana zulm ve haksızlık ettiler" dedi. Sul­tân "Asker içinde bir kızıl çadır vardır. Ben gelince­ye kadar onun yanında dur, sakın oradan ayrılma. Be­nim dediğime uygunsuz iş yapma, sana nafaka olacak nesneyi vereyim ve işini göreyim!' dedi. Sonra o köylü askerin içine girdi, Sultânin dediği kızıl çadırı gördü. Kimseye söz söylemeyip, varıp çadıra yakın yerde dur­du. Sultân avdan geldikten sonra, Şarâbdâr'a "Gön­lüm çok karpuz arzu etti. Askere sorsan, ola ki, bulur parasını verip, alıp gelirsin'.' dedi. Şarâbdâr gitdi, "Sul­tân karpuz arzu etmiş'.'diye askeri teftiş etti. O köy­lünün karpuzunu alanlarda karpuzu buldu, karpuz ile Sultân'ın yanma döndü. Sultân "Bu karpuzu ne­reden buldun ve nasıl bir kimseden aldın?" dedi. Şa-

23 -

Page 26: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

râbdâr "Falan Hâcib'in çadırında buldum, ondan al­dım" dedi. Sultân o Hâcib'in getirilmesini eııır etti, hu­zura getirdiler. Sultân o Hâcib'e "Bu karpuzları nere­den buldun, nasıl bir kimseden aldın?" dedi. Hâcib "Benim oğlanlarım getirdi, bana onların elinden ulaş­tı." dedi. Sultân "Oğlanları, karpuzları kimden aldıkla­rını sormak için, bu saatde huzura getirmek gerekir." dedi. Hâcib çadırına geldi, oğlanların olayı duyup, öl­dürülmek korkusuyla firâr ettiklerini gördü. Hâcib yi­ne Sultân'a gelip, "Sultân'm öfkesinden korkup kaç­mışlar. Her ne denli aratdımsa da bulmağa imkân ol­madı" dedi. Sonra Sultân eıtır eyledi, o köylü otağa girdi ve Sultân'm huzuruna geldi. Sultân "Bu karpuz­lar senin midir, tanıyabilir misin?" dedi. Köylü, "Bun­lar benim karpuzlarımdır tanırım!' dedi. Sultân o kar­puzları alan gulâmlann efendisi için "Bu Hâcib benim babamın memlukudur. Bunu sana bağışladım, senin ol­sun. Bu da etdiğini bulsun. Eğer alıp gitmezsen, senin boynunu vururum, bir an fırsat vermem, öldürürüm. Kulları kaçtığı için, bunun sana kul olması gerekiri' de­di. Sonra köylü, Hâcib'in elini tutarak, dışarı çıkdı. Hâcib bin belâ ile kendi nefsini o köylüden üçyüz dinâ- ra satın aldı. Sonra köylü yine Sultân'm huzuruna gir­di, üçyüz altına Hâcib'in nefsini satm aldığını haber verdi. Sultân "Râzı oldun mu? teselli buldun mu?" dedi. Köylü, "Râzı oldum" dedi. Sultân da "Şimdi paranı al da git, duâ eyle'.' dedi.

Hikâyelerden birisi de şudur: Bir gün Sultân bir top­luluk ile dik bir yokuşta gider iken, bir grup tüccâra rast geldi. O tâcirlerin yanında ii/.eriııde ağır yükler ve eşyalar bulunan katırlar vardı. Sultân'm kulları, "O ka­tırları dağdan tarafa sürüp, Sultân'ın yolundan ayırın!' dediler. Sultân bırakmadı, "Benim dağa çıkmağa imkânım var. Ancak o kalırların ü/.eıinde ağır yükler bulunduğundan dağa çıkmasında tehlike vardır. Muh­

24

Page 27: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

temelen bir zarar olabilir',' dedi. Kendisi kullan ile da­ğa yöneldi, kervân geçip gitdi. Sultân ondan sonra inip, yola devâm etti.

Bir hikâye de şu idi: Bir gün Melikşâh yolda gider iken, yolda yaya giden bir kadın gördü. Kadın zayıflık- dan tükenmişti. Sultân o kadına, "Nereye gidersin? Hangi tarafa sefer edersin?" dedi. Kadın "Niyetim hac­ca gitmek, Ka'be'yi ve Medine'yi ziyaret etmekdir" de­di. Sultân, "Bu yol uzun bir yoldur, yürümeğe nasıl tâ- kat bulursun ve kendini Ka'be'ye nasıl ulaştırırsın?"de­di. Kadın, "Ne hâl ise, kendimi Bağdâd'a attıktan son­ra, orada bağış sâhibi olanlara durumumu açıklarım, beni götürecek bir kimse bulurum. Onun ile bu yolda gidip, hac ederim;' dedi. Sonra Sultân kesesinde ne ka­dar dinâr var ise, çıkarıp o kadına verdi ve "Şu dinâr- lan harçlık eyle ve bizim için o kutsal yerde hayır ile duâ etV dedi.

Bir diğer hikâye de şu idi: Bir Türkmen, bir Türk­men'in eteğine yapışıp, Sultânin huzuruna getirdi ve "Ey Şâh-ı Cihân şu Türkmen'i kızımla yaramazlık eder iken buldum, alıp huzuruna geldim. Bu benim nâ- musumu parçaladı. Emr eyle ben de bunu öldürüp, pis vücudunu dünyâdan kaldırayım'.' dedi. Sultân, "Öl­dürme, bu bozukluğu düzelt, kızı ona nikâh eyle. Ne kadar ağırlık gerekse, biz hizaneden verelim, ikisini bir biri ile evlendirelim" dedi. O Türkmen, "Böyle ya­pınca kalbimin yarası gitmez, öldürmeyince gönlüm kanâat etmez" dedi. Sultân kılıcını eline alıp, kının­dan çıkardı. O Türkmen'i yanına çağırdı, kılıçı eline verdi. Sultan kılıçın kınını elinde tutup, Türkmen'e "Bu kılıçı bu kının içine sok'.' dedi. Türkmen kılıçı kına koymak istedikçe, Sultân kını döndürdü, koy­mağa imkân olmadı. Sultân, "Niçin kılıçı kınına ko­yamazsın?" dedi. Türkmen, "Ben koyayım dedikçe, siz kını döndürür, bırakmazsınız. Öyle olunca, koymak

- 25 -

Page 28: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

mümkün olmaz'.' dedi. Sultân, "tştc senin kı/.ııun da durumu böyledir. Eğer o râzı olmasa, /.iııâ edebilmek mümkün değildi'.' dedi. Sonra Türkmen, Sııltân'ın bu işine hayrân oldu ve "Emir Sultânındır" dedi. Sonra ikisini biribirine nikâhlayıp, başlık parasını hâzineden verdiler. O ikisi murâdlanna erdiler.

Bir hikâye de şöyle idi: Bir gün bir vâiz (ibâdet yer­lerinde dini öğütlerde bulunan) Melikşâh'ın huzuru­na gitdi. Bu vâiz Melikşâh'a bir hikâye anlattı. Buna göre; Bir gün eski İran Şâhlan'ndan birisi askerinden ayrılarak* bir bostamn yanına geldi ve su istedi. Küçük bir kız çocuğu bir kâse ile şeker kamışı suyu getirdi. Sultân elinden alıp içti, gâyet hoşuna gitdi, o kıza "Bunu nereden buldun, nereden aldın?" diye sordu. Kız, "Bizim şeker kamışımız vardır, ondan sıkarız'.' dedi. Sultân kızdan bir daha istedi. Kız bostan içine getirmeğe gitdi. Kız gidince, Sultân kalbinden, bosta- m bunların elinden alarak yerine bir karşılık vermeği, düşündü. Sultân bunu düşündüğü zamân, kız onun Sul­tân olduğunu bilmeyip, bostamn içine ulaştı. Şeker kamışım ne kadar sıkdı ise de, bir nesne elde edeme­di. O bulduğu şerbeti bulamadı.Ağlayarak dışarı geldi. Sultân'ı kuyunun önünde buldu. Sultân kıza "Nedir bu bağırıp çağırma?" dedi. Kız, "Sultânımızın bize karşı niyeti değişmiş ve iyilikten kötülüğe dönüşmüş" dedi. Sultân, "Neden bildin ve nasıl anladın?" dedi. Kız, "Önce kamışı sıkardım, ne kadar istesem çıkar­dı. Şimdi ne kadar sıkdımsa, bir damla su bile damla­madı'/ dedi. Sultân kızın yüreğinin temizliğini anladı ve düşündüğü fikre peşimân oldu. O niyetinden vazgeç­ti ve kıza "Git bu kerre yine sık, inşallâh şerbet çok olur, öncekinden fazla gelir'.' dedi. Sonra kız gidip, ön­ceki gibi şeker kamışından şerbet akıdıp, Sultân'a ge­tirdi. Bu olay ve bu hikâyeden anlaşıldı ki, Sultân'm halkın iyiliğini istemesi gerekmiş. Melikşâh vâizden bu

- 26 -

Page 29: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

hikâyeyi işittiği zamân, vâize hitâb ederek, "Bu hi­kâyeyi anlatırsın, ancak niçin şu hikâyeyi de rivâyet etmezsin?" dedi. Melikşâh'ın anlattığı hikâye şöyle idi: Bir gün Kisrâ (28) yalnız başına bir bostanın kapı­sına ulaştı, atını sürerek içeri girdi, bostancıya "Şu bağdan bana bir salkım üzüm alıver, susuzlukdan öl­düm’.' dedi. Bostancı, "Veremem, çünkü daha aşşâr gelmedi bu bağdan sultân için öşr alınmadı"dedi. Ay­rıca Melikşâh, "Sultân in halkı himâyet etmesi lâzım ise, halkın da sultânın hukukuna saygılı olması gerekli­dir'.' dedi. Orada hazır bulunanlar vâize cevâb için he­men Melikşâh'dan bu hikâyeyi işittikleri zamân, aklı­nın kuvvetini ve anlayışım delil ile anladılar.

Bir zamân 100.000 asker ile Ceyhun'dan Antakya'­ya geçtiği ve o kadar mesâfeye sefer yaptığı halde, bir kimsenin bir kimseden bir avuç samanı parasız aldığım, zulüm ve adâletsizliğini kimse görmedi ve işitmedi. Üç kerre Bağdâd'a girdi, bir kimse bir kimsenin evine gir­medi. Gece-gündüz çarşılar bir karar, herkes alış ve- rişde idi. Satıcılar askerin arasında gece gündüz gezer, tavuk, yumurta ve ekmek satardı ve kadınlar çadırlar arasında gezer, hiç kimse başını kaldırıp bakmazdı. Bir kimsenin bir kimseye taarruz etmesi mümkün değildi, kimsenin kimseye zulüm etmeğe kuvveti yokdu. Me­likşâh, 2.000.000 zamânları halkdan düşürüp, almadı. Nâibler mektublar yazıp, "Ey zamânın ve dünyanın sultânı bu akçeleri kaldırmakla işler görülmez oldu." dediler. Sultan mektubun üzerine yazdı ve "Bilin ki. mal Allâh'm malı, kullar Allâh'm kulları ve ülkeler Allâh'ın ülkesi, ben ise arada vâsıta ve ancak bir bağım. Sizin ile bundan başka sözüm yokdur. Bir daha bu hu­susda bana müracaat ederseniz, boynunuzu vururum, bilmiş olasınız'.' dedi.

Irak'dan iki kişi gelip Sultânin*önüne durdular ve üzengisine yüz sürdüler "Biz Vâsıt in aşağısında otur­

- 2 7 -

Page 30: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

maktayız. O ülke Humartegin'in (29) lım.ıııılıı. Hak­kından artuk (fazla) bizden 1.600 dinar aldı. Ilize zu­lüm kıldı ve haksızlık etti. Ey zamanın ve dıınyamıı sul­tânı,-senin doğruluğun halk içinde duyulımışlıır ve cö­mertliğin herkesçe bilinmektedir. Bizim hakkımızı düş­manımızdan alasın diye sana geldik. Eğer Allâlı'ın se­nin üzerine gerekli kıldığı gibi, bizim hakkımızı alıverir- sen, Allâh senden râzı olsun. Eğer almazsan, Allâh se­nin ile bizim aramızda kâdı olsun'.' dediler. Sultân bun­ların sözlerini ve dileklerini tamâmen dinleyince, canı­na tesir edip, hemen orada atından yere indi. Bu iki ki­şiye "Gglin benim iki tarafımdan, ikiniz iki yenime ya­pışın, Haşan (Nizâmü'l—Mülk)'ün çadırından yaııayü- nıvün, beni çekip sürüyün." dedi. Bu iki kişi korkup, gayret etmediler, Sultân'm yenine yapışıp, yedemedi- le (Yedmek: çekmek, yedekte götürmek). Sultân "El­bette yapın, gelin beni yenlerimden yedin',' dedi. Sul­tân'ın ısrârından sonra, onlar da gayrete geldi ve Sul­tân 'ın iki yenine yapışıp, yetdiler. Nizâmü'l-Mülk'ün çadırına doğru gitdiler. Nizâmü'l-Mülk'e haber ulaştı ki, Sultân yaya olarak senin çadırına doğru geliyor, iki kişi iki yenine yapışıp çekerler, durum nedir ve haber ne nesnedir? bilmeyiz',' dediler. Hemen Nizâmü'l-Mülk yalın ayak kalkıp, seğirdip çadırdan dışarı çıktı. Sul- tân 'ı gördüğü zamân, önünde yüzünü yere sürdü ve "Ey ulu Sultân bu ne hâldir? ve utanılacak durumdur. Bu hâli ne gerektirdi?" dedi. Sultân ağlayıp, "Bu hâl kı- yâm et gününün oluşu ve halkın bize yapışıp da Al- lâh'ın huzuruna çekmelerinin işâretidir. Ey Haşan, halk beniın eteğime yapışıp götürdükleri zamân duru­mun ne olur? Niçin Müslümanların hizmetini yapmaz­sın ve halka hürmet etmezsin? Halk hususunda ben sana itim ât ediyorum, iyilik ve kötülükleri senden bi­lirim. Allâh benden suâl sorduğu zamân, ben de duru­mu senden sorarım.İkimizinde j>azâlxla iştiraki ve halka

2N

Page 31: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

zulüm olduğundan dolayı ölmesi nıuhakkakdır" dedi. Sonra Humartegiıı'in tinıârım elinden alarak azlet­tiler ve o malı o kişilere geri vererek mıırâdlarını yeri­ne getirdiler. Onlar da Sultân'a duâ edip, övdükten sonra gittiler.

Bir diğer olay şu idi: Sultân Rey'de iken gâyet gü­zel bir şarkıcı getirterek dinledi. Sultân bu şarkıcıya meyi edip, onunla görüşmek ve birlikte yaşamak iste­di. O şarkıcı bundan çekinerek, "Ey dünyanın Sultâ­nı ve zamânın Hâkâni, bunun gibi güzel yüzü ateş ile işkence ettirip, Cehennem'de harâb etmek mi ister­sin? Harâmın helâl olmasına imkân var. Hemen bir söz ile, Allâh'm emri yerini bulur" dedi. Sultân "Doğru dersin'' diyerek onunla evlendi.

Melikşah'ın ölüm sebebi hakkında ihtilâf vardır. Ba­zıları,'"Ramazan Bayramı namazım kıldıktan sonra, ava çıkdığını, yediği av etinden hazımsızlığa uğradığı­nı, bunun üzerine kan aldırdığını ve sıtmaya tutularak öldüğünü" söylediler. Bazıları ise, "Vücudundaki bozuk madde sebebiyle ansızdan ateş nöbetine tutularak, iki- üç gün içinde öldü" dediler. Bir kısmı da "Hurdik is­minde bir gulâm bir hilâli (hilâl: diş, kulak karıştıra­cak âlet) zehirledi. Sultân da onun ile karıştırınca, bir kaç gün hastalanarak öldü," dediler. Sultân h.485. yılı şevvâl ayının ortasında Cuma gecesi (18 Kasım 1092) öldü. Merv'de babasının mezarı yanında gömül­dü. Nizâmü'l-Mülk'ün ölümü ile Sukâıı'ın vefâtı arasın­da 33 gün vardı. Melikşâh in bütün ömrü 37 yıl, beş ay olup, ondan sonra göçtü ülkeyi ve hükümdârlığı bıra­kıp gitti. Bütün saltanat müddeti 19 yıl, 6 ay idi. Ölü­sünü gizlediler, gece saraydan iki kişi alıp gitti. Yakın­larından bir kişi bile nam âzını kılmadı, kimse öldüğü­nü bilmedi, ansızın yok oldu. Onun için atların kuyru­ğu kesilmedi ve gözyaşı dökülmedi. Kimse feryâd et­medi ve âh-vâh demedi. Dört oğlu kaldı; Ebııi-Muzaffer

- 29 -

Page 32: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Rükne'd-Din Berkyaruk,Giyâse'd-Diıı Muhammed (Ta­par), Ebu'l-Hâris Sencer ve Mahmud. Hepsinin küçüğü Mahmud idi, atası yerine ve Melikşâh'ın ülkesine sultân oldu.

SULTAN MAHMUD B. MELİKŞÂH'IN SALTANA­TI: Sultan Melikşâh dünyadan göçtüğü zamân, yanın­da küçük oğlu Mahmud'dan başka oğlu bulunmadığın­dan tahta o oturdu. Bütün asker ona biat edip, emrine itâat ettiler. Çünkü Mahmud'un annesi Terken Hâtûn, Melikşâh'ın sağlığında, Melikşâh'ın işlerine ve hâzine­sine hâkimdi. Sultân'm askerine dâim â lütf ve iyilik ederdi. Bütün asker can u gönülden ona bağlı idi. Ter­ken Hâtûn, Türk aslından ve Afrâsyâb neslinden idi. Sultân Melikşâh öldüğü zamân yanında 1.000.000 di- nâr vardı, bütün hepsini askere dağıttı. Sultân'm yüzü­ğünü Kıvâmü'd-Devle (30) ile Isfahân'a gönderdi. Kale­yi teslim ettiler ve Sultân'm emri sanıp, itâat yoluna gittiler. Terken Hâtûn, Mahmud'un saltanatını tasdik etmek için Halife (Muktedi)'ye haber gönderdi. O sıra­da Mahmud Hân beş yaşında ve on aylık bir çocuktu. Halife ikrâm ve hürmet ederek, Amidü'd-Devle b. Cu- heyr ile değerli hil'atler gönderdi ve Sultân'm ölümün­den dolayı Mahmud'a baş sağlığı diledi. Mahmud adı­na sikke bastırıp, Bağdâd'da minberler üzerinde onun ismine hutbe okuttu. Melikşâh, Nizâmü'l-Mülk öldürül­dükten sonra, vezirlik hil'atini Tâcü'l-Mülk Ebu'l-Ga- ııâim Merzübân b.Husrev için hazırlayarak, Nizâmü'l- Mülk'ün yerine oturtacakdı. Sultân ölünce, Terken Hâ­tûn o hü'atleri Tacü'l-Miük'e giydirip, oğlu Mahmud'a vezir yaptı. Bundan sonra Terken Hâtûn yanında oğlu Mahmud, Tacü'l-Mülk ve askerler olduğu hâlde, Şev- vâl'in üçüncü günü (26 Kasım 1092) oğlu Mahmud'u tahta geçirmek için Isfahân'a gittiler.

Diğer taraftan Vezir Nizâmü'l-Mülk'ün kulları ve He- medân'da geri kalan askerler,Sultân'm ölümünü ve Ter

- 3 0 -

Page 33: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ken H âtun'un askere hazine üleştirdiğini, askerin de Mahmud'u sultân yaptığını işittiler. Onlar da Rükne’d- Din Ebui-Muzaffer Berkyarukiı alarak Rey'e geldi­ler, orada ne kadar asker var ise, hepsi bir yere gelip ittifâk ettiler. Terken Hâtûn oğlu Mahmud ile Isfa- hân 'a girdiği zamân, Berkyaruk'un topluluğunu haber aldı. Sonra Hâtûn askere 300.000 dinâr dağıttı, Tacü'l-Mülk'ü o askere kumandan yaptı, cebe-haneyi açarak sayısız silah verdi ve Berkyaruk'un üzerine gönderdi. Tesâdüf bu esnâda h. 487. yılının Muharrem ayının 15. Cumartesi günü (4 Şubat 1094) Halife Muktedı birdnbire öldü. Üç gün sonra Halife Must;ı/- hir Billâh'a biat olunup, bütün halk ona itâat ettiler. Berkyaruk'un yamnda olan Beyler Rey'den Mustazhir Billâh'a mektup gönderdiler, sonra Mustazhir'den "Berkyaruk'un Sultân ve atası yerine hân olmasını" bildiren bir mektup aldılar.

Bu taraftan Tacü'l-Mülk, H âtun'un gönderdiği asker ile Rey'e geldi, Zilhicce'nin 10. günü (11 Ocak 1093) Berkyaruk askeri ile karşılaştı, iki taraf askeri birbiri­ni gördüğü zamân hamle edip, kılıç ve balta vurdular. Bir müddet savaşdıktan sonra, Tacü'l-Mülk'ün askeri Berkyaruk'un tarafına geçti. Böyle olunca, Tâcü'l- Mülk'ün durmağa gücü kalmadı, mağlub oldu. Kaçma­ğa çalıştı ise de, Nizâmü'l-Mülk'ün kullan yolunu kes­tiler, önce burnunu ve kulağını kesip, askerin içinde gezdirdiler, sonra parça parça ettiler. Çünkü Nizâmü'l- Mülk'ün ölümüne onun sebeb olduğuna inanmışlardı. Bundan sonra Terken Hâtûn ile Bekyaruk'un arasını düzeltip, sulh yoluna gittiler. Fars ve Isfahân Mah- mud'un, geri kalan ülkeler Berkyaruk'un olmak ve Berkyaruk'u sultân tanımak suretiyle, sulh yaptılar. Bunlar bu durumda iken, Berkyaruk'un amcası Tâ- cü'd-Devle Tutuş, "Kardeşim yerine ben hân ve tahta ben sultân olurum, memleket benimdir" diyerek sal-

- 3 1 -

Page 34: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

tanatda hak iddia etti ve savaş için Berkyaruk'un üze­rine yürüdü. Sonra Berkyaruk Tutuş'dan korkarak, kar­deşi Mahmud'dan yardım istemek için süratle Isfa- hân'a geldi. Mahmud Berkyaruk'u karşılayak, saygı gösterdi. Sarâya geldiği zamân, tahtı Berkyaruk'a tek­lif etti. Berkyaruk'da geçip o tahta oturdu. Birkaç gün sonra Mahmud öldü. Ölümüne hummâ (ateşli hastalık, sıtma) ve bir rivâyete göre de, Berkyaruk'un gözüne mil çektirmesi sebeb oldu,dediler, Mahmud'un annesi Terken Hâtûn da öldüğü zamân (31), Berkyaruk başlı- başına sultan oldu.

SULTAN BERKYARUK B. MELİKŞÂH’IN SALTANATI: Berkyaruk Sultân olduğu zamân, bu ta­raftan Tutuş Hân Nusabbin'e geldi.O kalenin Emiri ka­leden çıkıp, Tutuş'a ve emrine uydu. Ancak orada olan asker muhâlefet ettiler. Sonra Tutuş kaleyi savaş ile al­dı, askerleri bütün halkı kılıçtan geçirdiler. Câmilere ve mescidlere sığınanlar bile kurtulamadılar. Kızlara ve kadınlara tecâvüz ederek zulüm yoluna gittiler.Kâfir- lerin bile helâl görmediği işleri Müslümânlar'a işledi ler (32). Nusaybin'i feth ettikten sonra, Tutuş,Musul' da bulunan Ibrâhim b.Kureyş üzerine yüriidü. Savaş sonunda İbrâhim b. Kureyş ve Beni Ulkayl'in bütün ileri gelenleri öldürüldü. Büyük bir savaş oldu, iki taraf­tan 12.000 kadar insan kılıca geldi. Bu savaş Aıııid (Di- yarbekir) kapısında oldu. Arab kadınlarının çoğu rezil olmak korkusundan hançer ile kendilerini öldürdüler. Sonra Tutuş Amid, Meyyâfârikin, Cezire, Musul ve Sincâr'ı alârak, o yerlerin hepsine sultân oldu.

Aksungur ile Bozan Tutuş'un huzuruna varmışlar ve hükmüne itâat etmişlerdi. Tuüış Miisliimânlar'a kılıç çektiği ve feth ettiği ülkelerde çok fazla zııliim yaptığı için, âdil olan ve zulme râzı olmayan Aksungur bu du­rumu görerek Tutuş'dan yüz döııdiirdii. Sonra Aksun­gur ile Bozan Berkyaruk'un yanma gelerek itâat ettiler.

- 3?

Page 35: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Berkyaruk bunların gelmelerinden memnun oldu. Bun­lar da Tutuş'un çirkin davranışlarım ve işlerini ve aldı­ğı ülkelerindeki durumunu ve saltanata tâlib olduğunu ve Müslümânlar'a zulüm yaptığını hikâye ve "ortadan kaldırılması lâzımdır" diye şikâyetler ettiler. Sonra Berkyaruk yerinden kalkıp, bunlar He Musul'a geldi. Aksungur bir bölük Beni Ukayl'den asker, biraz da Berkyaruk'un askeri ile Haleb’e giderken, Berkyaruk Musul'da kaldı. Sultân Berkyaruk oradan Bağdâd'a yürüdü. Tutuş Han ise Şam 'a giderek asker topladı, Haleb'in üzerine geldi ve etrâfını harâb etti. Aksungur ile Urfa Beyi Bozan, Berkyaruk'a haber gönderip, Tu­tuş'un kötülüklerini bildirerek Berkyaruk'dan yardım istediler. Berkyaruk'un atabeyi Gümüştegin Cândâr'ın işi-gücü fazla şarap içip, kötülük yapmaktı. Ancak Berkyaruk'un yanında hoş karşılanmakta ve o da onun ile gece ve gündüz şarap içmekle meşguldu. Berkya­ruk'un annesi Zübeyde Hâtun'un Gümüştegin Cân- dâr ile uygunsuz durumu vardı. Aksungur'dan haber geldiği zamân, Gümüştegin hiç önem vermeyerek, "Siz gidin bir mikdâr savaşa durun, ben de eğlenmeden size ulaşayım'.' şeklinde bir cevâb gönderdi. Sonra Aksun­gur Haleb kalesinden çıkarak, Bozan ile ikisi Aksaray'a(33) yakın bir yerde karşılaşıp, Tutuş ile büyük bir sa­vaş yaptılar. Askerlerin çoğu öldü, nihayet Aksungur ile Bozan esir oldu. Tutuş, Aksungur'u huzuruna getir­tip. "Eğer ben senin elinde esirin olsam bana ne yapar­dın, benim ile ne yola giderdin?" dedi. Aksungur "İdâııı edip, işini tamamlardım" dedi. Sonra Tutuş da emr etti, Aksiıngur'u öldürdüler ve durumu biitiin as­kere bildirdiler. Tutıış oradan gidip, Haleb'i aldı. Son­ra Fırat'ı geçip, Urfa'ya geldi. Urfa halkı isyâıı ve ınıı- hâlefet ettiler. Bunun üzerine Bozan'ı öldürerek başını lıisâra attılar. Ilisâr halkı bu durumu görerek, lıisârı teslim etti.

- 33 -

Page 36: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Aksungur'un ölümü h. 487. (1094) yılında oldu. Ha­life Muktedi Bağdâd'da ve Mısır Sultânı Mııstansır ve Hayâtıla ülkesi (22), Diyarbekir, Cezire, lhıleb, Suri­ye ve Anadolu bile onundu. Kaşgar'dan Kudüs'e ka- lifeler senesi" ve "Emirler yılı" dediler. Yıldızla uğra­şanlar "O yıl Merih ve Zühal'in Esed burcunda birbirle­rine yaklaşması yüzünden bu kadar emir ve sultân dün­yadan âhirete göç ettiler" dediler. O yıl Muharrem ayında (Ocak-Şubat 1094) akşam ile yatsı arasında büyük bir zelzele oldu. Onun arkasından Muktedi ve Mustansır öldü. İmâde'd-Din, Emir Aksungur ile Bo- zan in öldürülmesi üzerine iki beyit yazarak, Berkya­ruk'u ayıpladı.

Sonra Tâcü'd-Devle Tutuş, Rey kapısından Ku­düs'e varıncaya kadar olan bütün ülkeleri idaresi altı­na aldı. Berkyaruk şarâbdan baş kaldırmayıp, Tutuş'- un ortadan kaldırılması ile meşgul olmadı. O günler­de Berkyaruk'un veziri olan Müeyyedü'l-Mülk Ubeydullâh b. Nizâmü'l-Mülk Tutuş'un bu duru­munu ve onun öcünden ülkenin düzensizliğini gör­dü. Biraz asker toplayarak Tutuş'a karşı yürüdü. Berkyaruk da bu durumu göriip, İsfahan'a vardı ve gücü yettiği kadar asker toplayarak Müeyyedü'l- Mülk'ün ardından gitti. O Tutuş ile karşılaşmadan Emir Bedrü'l—Cemâli Mısır'da o yıl içinde öldüler. O yetişti. Rey'e 12 fersah yakınlıkta olan Daşılu deni­len köyde, Tutuş askeri ile Berkyaruk'un askeri bir- birleriyle karşılaştılar ve şiddetle savaştılar. Netice­de Tutuş'un askerinin yüzü döndü ve çok kötü bir yenilgiye uğradı. Hicretin 488. yılı Safer ayında (Şu­bat—Mart 1095) Tutuş esir oldu ve sonra da öldürüldü.(34). Bu suretle devlet Berkyaruk'a elverdi, atası yerine hân ve Melikşâh in ülkelerine sultân oldu.

Sultân Alp Arslan'm oğlu Melik (Arslan) Argun o sı­rada Hemedân ve Sâve taraflarında oturur, o diyârda beylik sürerdi. Berkyaruk bu savaşlar ve hususlar ile

- 34

Page 37: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

meşgul iken Arslan Argun fırsat bularak Nisâbur': geldi. Hisârın Beyi'nden hisarın teslimini istedi, için dekiler Berkyaruk'a muhâlefeti uygun görmeyerek, hisân vermediler. Arslan Argun oradan giderek Merv'e geldi, biraz savaştıktan sonra Merv'i aldı. Sonra o taraf­ta olan ülkelerin hepsini zabt etti. Melik Argun'un memleketi büyüyüp, genişledi. H attâ Belh ve Tırmiz'e mâlik oldu. Mahmud aradan gidip, Berkyaruk Sultân olunca, Arslan Argun bütün Horasan'ı zabt etti. Sonra Arslan Argun, Berkyaruk'a mektup gönderip, "Ben dedem Melik (Çağrı Bey) Dâvud'un memleketine mâlik oldum. Ben sana ve başkasına tâbi değilim. Elimde olan memleketten fazlasını istemiyorum ve se­nin ülkene taarruzum yoktur, bilmiş olasın. Görüşün ne ise öyle kılasın" dedi. Mektup Berkyaruk'a ulaştı­ğı zamân, Arslan Argun'un murâdını bildi, hile yap­mak istedi ve râzı olmuş gibi görünerek sözünü kabul etti.Sonra Berkyaruk amcası Börii-Bars'ı Horasan'a hân yaptı, Emir Mesud kumandasında biraz asker vererek, Argun'un üzerine gönderdi. Böri-Bars da acele gidip, Horasan hududuna ulaştı ve Arslan Argun'un nerede bulunduğu hususunda haber ahp, Horasan'a girdi. Ars­lan Argun da Böri-Bars'ın geldiğini işidip, askerini bir yere toplayarak hazırlık gördü. Sonra Böri-Bars'ın üze­rine yürüdü. İki taraf askeri birbiri ile karşılaştı ve şid­detle savaştılar.Neticede Böri—Bars, Arslan Argun'u bozguna uğrattı. Arslan Argun kaçıp, Belh'e gitti. Bö­ri-Bars Merv'i ve Horasan'ın çoğunu idaresi altına aldı. Bu taraftan Arslan Argun Türkmenler ve diğer grublar- dan tekrar sayısız asker toplayarak, Merv'in üzerine gel­di, savaşarak zorla Merv'i aldı. Merv'in kalesini yıkarak halkının çoğunu öldürdü. Böri-Bars o zamân Herât'da idi, bu durumu işitip, tekrâr asker toplayarak Arslan Argun'un üzerine gitti. Merv'e ulaştığı zamân birbir­leri ile karşılaşıp, şiddetle savaştılar. Neticede Böri-

- 35 -

Page 38: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Bars ıııağlub ve esir oldu. Böri-Barsi Arslan Argun'un önüne getirdiler.Tırnıiz kalesinde hapis edip,sonra bo­ğup işini bitirdi. Böri-Barsin veziri Nizâmü'l-Mülk'ün oğlu İmâdü'l-Mülk de esir olmuştu. Arslan Argun300.000 dinârını aldıktan sonra onu astırdı. Arslan Ar­gun, Böri-Barsi öldürdükten sonra ülke halkına zulüm ve eziyete başladı. Merv, Serahs ve Kuhendiz-i Nisâ- bur'un kalelerini yıktırdı. Neticede Horasan'da kale bırakmadı. Hicretin 490.yılı Safer ayının 17.Salı günü (3 Şubat 1097) Melik Argun abdest almağa kalkıştı. Kendisinin delikanlı bir gulâmı vardı, yalnız kaldığında hizmetkârı idi. Ancak gâyet âsi ve zorba idi, gelip o gu- lâm abdest alması için Melik Arslan Argun'a ibrik verdi. Melik Argun da o gulâma meyi ederek okşamak istedi ve ona el vurdu. O gulâm da o anda bir hançer çekerek, Melik Argun'un karnına vurdu. Melik Arslan Argun kan revân içinde düşüp, hemen o anda öldü.Oğ- lan bu durumu göriip, benzi korkusundan safrana dön­dü, sür'atle kasırdan aşağa indi.Nöbetçiler gulâmın du­rum ve hareketinden ve benzinden uygunsuz bir hal ol­duğunu bildiler. Oğlanı tutup, yanlarına alarak kasra geldiler, Melik Arslan Argun'un kan deryâsı içinde can­sız yattığını gördüler. O gulâma "Niçin bunun gibi kötülüğü yaptın?" dediler. "Halkı zulümden kurtara­yım, râhat edeyim diye yaptım," dedi. Melik Arslan Ar­gun'un bütün ömrü yimıialtı yıl oldu, o müddetden sonra öldü.

Bu taraftan Sultân Berkyaruk amcası Arslan Ar­gun'un Horasan'ı idaresi altına alarak, Böri-Barsi öl­dürdüğünü işitince Horasan'ı Sencer'e verdi, sayısız as­ker ile Horasan'a gönderdi. Sencer de o tarafa gitmek­te iken, Berkyaruk'a amcası Arslan Argun'un öldürüldü­ğü haberi geldi. Berkyaruk da Sencer'in ardından Hora­san'a yöneldi. Sencer Dâmağân'a geldiği zamân,orada Arslan Argun'un ordusunun onun küçük çocuğunu ye-

36

Page 39: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

.ine emir ilân ettiklerini haber aldı. Sonradan Sencer ile Berkyaruk'un geldiğini öğrenen Arslan Argun'un adamları emir ilân ettikleri, henüz yedi yaşındaki ço­cuğu berâberlerine alarak Merv'den 5000 atlı ile hare­kete geçip, Berkyaruk'u karşıladılar. Arslan Argun'un bütün hâzinesini Berkyaruk’un hizmetine getirdiler. Arslan Argun'un oğluna timar ve ülke istediler. Berk­yaruk da iltimâslannı uygun görüp, Hemedân tarafla­rını bağışladı. Kardeşi Sencer'i Horasan'a hân ve kendi tarafından sultân eyledi.

Sencer Horasan'a geldiği zamân, Habeşi (b. Altun­tak) adındaki bir şahsın Horasan'ın bir kısmı ile Taberistân ve Girdkuh kalesini idaresi altına almış ol­duğunu gördü. Sencer de 20.000 asker ile Belh'den ha­rekete geçerek, Habeşi'nin üzerine gitti. Habeşi'ye ya­kın bir yere ulaştığı zamân, Sencer Bâtmiler'den Ta- bes (35) hakimi Ismâil Kelkeli'nin 5.000 atlı ile Habe­şi'ye yardıma geldiğini ve bu sebeble Habeşi'nin kuv­vet bulduğunu haber aldı. Sencer'in ordusu Habeşi askerinin çokluğundan korku üzerine oldular. Bu sı­rada Berkyaruk Nisâbur'a gelmiş, Sencer'e yakın ol­muştu. Sencer'in askeri Berkyaruk'un geldiğini işidip, yine kuvvet buldular, her birisi bir arslan oldular. Son­ra Sencer, Habeşi'nin üzerine doğru ilerledi. İki asker karşılaştığı zamân, birbirlerine kılıç ve balta vurdu­lar. Sencer'in askeri az olduğundan önce yüzü döndü ve bir mikdâr bozguna uğradı. Sencer bu durumu gör­dü, yanında olan meşhurlar ile atını sürerek tekrâr hü­cum etti. O şekilde saldırıp, savaştı ki, Habeşi ordu­sunun başına dünyayı dar etti. Habeşi'nin ordusunu o surette kılıçtan geçirdiler ki,çok az kimse kurtuldu.Ha­beşi kendisi kaçıp bir köye sığındı. Arkasından yetişe­rek, tutup getirdiler. Kendi nefsi için bedel olarak100.000 altın verdi. Sencer kabul etmeyip, boynunu vurdu. Bundan sonra Sencer bütün Horasan'a ve şehir­

- 3 7 -

Page 40: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

lerine başlı başına hâkim oldu ve gittikçe kııvvct bul­du. Berkyaruk'dan sonra Muhammed Tabar zamanın­da da Horasan'da hakimiyeti devâm etti, hazine ve as­keri çoğaldı.

Bu sırada tesâdüf, Berkyaruk bir hususdan dolayı veziri Miieyyedü'l-Mülk'e incinip, vezirlikten azletti. Müeyyedüi-Mülk kaçıp, Muhammed Tapar'ın hizmeti­ne girdi, Muhammed Tapar’a "Hükümdârlığa ve dev­lete istekli olacak zamândır. Çünkü kardeşin Berkya­ruk şarap içmekle meşgul, ülke kendi hâline bırakıl­mış ve hükümdarlık işleri bozulmuştur!' diyerek tah­rik etti. Muhaınmed Tapar, Müeyyedüi-Mülk'ün tahri­ki sonucu Berkyarukia savaşmak üzere beraberinde az mikdârda asker olduğu hâlde Arrân'dan yola çıktı. Tesâdüf Berkyaruk da o sırada Irâk'da idi, Muham­med'in isyâm haberi işittiği zamân, biraz asker ile Rey'den çıkarak Muhammed Tapar'ın üzerinegiddi.Mu- iıamıııed Tapar ise Berkyaruk'un Rey'den çıktığını işi­tince, bu şehre geldi. Rey'i aldı ve tahta geçip oturdu. Birkaç gün Rey'de durdu. Berkyaruk'un anası Zübey- de H âtun'u getirtip, öldürdü. Çünkü (Gümüştegin) Cân- dâr ile olan mâcerâsmı işitmişdi.Ondan sonra Muham­med oradan gidip, Hemedân'da kardeşi Berkyaruk ile karşılaşarak savaştı. Büyük bir savaş oldu, iki tarçıf askeri birbirinin başına dünyayı dar ettiler. Vezir Müey­yedüi-Mülk de savaş meydanında idi, öldürüldü. Neti­cede Muhammed Tapar fenâ bir şekilde bozguna uğ­rayarak firâr etti (36).

Berkyaruk'un emri ile Horasan'a vâli olan ve o ülke­leri idare eden Sencer, Muhammed Tapar ile son dere­cede sevgi üzerine idi. Berkyaruk'un şarap içliğini, kö­tülük ve yakışıksız işlerini, Muhammed ile olan durumunu ve savaşı işittiği zamân, Berkyaruk ile Mu­hammed'in arasındaki bozukluğu düzel (inek için Hora­san'dan Irâk'a geldi. Muhammed Tabar ile buluştu. Bir­

3 S

Page 41: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

birlerine ikrâm edip, saygı gösterdikten sonra Bağdâd’a gittiler. Bağdâd’a ulaştıkları zamân Halife Mustazhir Billâh ile buluştular. Halife bunlara çok hürmet etti ve bunların her birine birer sancak verip, ağır hil'atler giy­dirdi. Sonra Sencer ile Muhammed Tapar yine Halife'ye vedâ ederek, gittiler. Sencer, Berkyaruk ile Muhammed'in arasını düzelttikden sonra yine Hora­san'a döndü. Bu durum üzerine kısa bir süre geçtik­ten sonra, Berkyaruk ile Muhammed'in arasındaki ba­rış gidip, uyuşmazlık oldu. Sonra Muhammed Tapar Berkyaruk ile savaş için yine asker silâhlandırdı. İki taraf askeri bir yere gelip, savaşa niyet ettiler. Daha he­nüz savaş başlamadan, aralarında sulh oldu, anlaş­mazlık banşa dönüştü. İki taraf askeri savaş olma­dan birbirinden ayrıldılar (37). Bundan sonra arala- nnda olan sulh yine bozuldu, savaş oldu. Yine Muham­med Tapar bozguna uğradı, kaçıp İsfahan'a geldi.Berk­yaruk da ardından gelip, İsfahan'ı muhâsara etti.O mu­hasarada Muhammed Tapar çok şiddet,belâ ve sıkımı çekti. Selçuk neslinden ve Arrân beyi olan Mevdııd o. İsmail, Muhammed Tapar'ın bu belâsını ve hisarda­ki sıkıntısını işitince, merhamet ederek Muhammed Ta- par'a haber gönderdi ve "Eğer bana gelirsen sana gereği gibi yardım ederim',' dedi. Bu haber Muhammed Ta- par'a vâsıl olduğu zamân, kalbine sevinç doldu. He­men bir gece gizlice Isfahân kalesinden çıkarak Arrân tarafına gitti. Muhammed daha henüz Arrân'a varma­dan Melik Mevdud dünyadan âlıirete göçtü. Sonra Mu- lıammed Arrân'a ulaştı ve hisara girdi.Melik Mevdud' ün bütün askeri Muhammed Tapar ile ittifâk ettiler. Bu taraftan Berkyaruk, Muhammed Tapar'ın Arrân'a ulaştığını ve orada hisâra girdiğini öğrendi, ardından Arrân'a doğru sürdü. Muhammed Tapar da Berkya- ruk'u askeri ile karşılayarak Doviıı Kapısı'nda (38) buluşup, h. 496. yılı Cemaziyü'l-âhiri (Mart-Nisan

- 39 -

Page 42: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

1103)'nde birbirleri ile savaştılar. Neticede Muham- med'in askerinin yüzü döndü ve yine bozguna uğradı. Muhammed kaçıp Ani kalesine geldi (39), içine girip kapısını sağlamlaştırarak bir müddet orada kaldı. Ne­ticede tekrâr Berkyaruk ile sulh yapıp, bunun üzeri­ne sözleştiler. Sefidrud denilen nehir ve onun ötesi, Musul ve Suriye'ye Muhammed Tapar; Horasan ve Mâ- verâünnehr'e Sencer; Irâk-ı Arab ve Irâk-ı Acem'e de Berkyaruk hâkim ve sultân olacak, Berkyaruk'dan sonra hükümdârlığa Muhammed Tapar geçecekti. Bu sözleşme ve karârın üzerinden çok zamân geçmeden, Sultan Berkyaruk h. 498. yılının Rebi'ü'l-âhir ayında (Aralık 1104—Ocak 1105) Bürucird'de öldü. Hüküm- dârlık müddeti 12 yıl 4 ay idi. Bütün ömrii 25 yıl ol­du. O müddetden sonra öldü.

Bekyaruk sürekli şarap içerdi, sarhoşluğa alışmış­tı. Hiç ayık olmaz, bir an kendini bilmezdi. Mâverâün- nehr'e gittiği zamân, Semerkand'a girdi. Hâzin Tegin b. Süleymân'ı Semerkand'a hân tayin etti, sonra onu azledip Mahmud Tegin'i, sonra da Hârun Tegin'i o ül­keye hükümdâr yaptı (40). Gazne Sultani (İbrahim) ona itâat ederek emrine uydu. Sultan Berkyaruk'un nice kıymetli veziri vardı. Sonuncu veziri Hatirü'l- Mülk Ebu Mansur Muhammed b. el-Hüseyin idi. Bu şa­hıs çok bön, câhil ve şişmandı. Bu bakımdan onun hakkında beyitler söylenmiştir. Berkyaruk öldüğü za­mân, Melikşâh adında bir oğlu kaldı. Ayaz Ata diye anılan meşhur bir emir Melikşâh in atabeyi idi. Melik- şâh'ın hizmetinde durmakta ve işlerini görmekte idi.

MUHAMMED TAPAR b. M ILİK ŞA H IN SAL­TANATI: Berkyaruk öldükten sonra hicretin 498. yı­lında (1104—1105) saltanata Muhammed Tapar geçti. Atabey Ayaz Ata daha Berkyarııkim ölümünden önce oğlu Melikşâh'ı Muhammed Tapar'dan korumak için şehirlerde gezdirirdi. Berkyaruk ölünce Ayaz Ata, Me-

40

Page 43: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

likşâh'ı alıp, Muhammed'in huzuruna gelerek onun hiz­metine girdi. Sultân Muhammed biraz sonra bir husu­suna incinip, Ayaz Ata'yı öldürdü. Melikşâh’ı da kendi yanında muhâfaza etti. O sırada Isfahan cıvânnda Şâh- diz isimli sağlam bir kalede Bâtmiler oturmakta olup, reisleri Abdü'l-Melik Attaş idi. Sultân Muhammed o kaleyi zabt ederek, içinde bulunan Bâtıniler'e türlü ezi­yetler yaptı. Abdü'l-Melik'i kendi önünde işkencelerle öldürttü. Sultân Muhammed Tapar dürüst ve sert bir kimse olup, Bâtınileri hiç sevmezdi. Kuvvet ve kudret sâhibi emirleri hemen cezalandırırdı. Isfahân civarın­daki Hân-ı Lincân isimli kaleyi de ele geçirerek, için­deki Bâtmiler'in hepsini yok etti.Sultan Muhammed Tapar, hicretin 501. yılının Rebi'ü'l-âhiri'nin sonunda (Aralık 1107) Bağdâd'a gitti ve bir müddet orada kaldı. Bu sırada Numâniyye'nin Seyfü'd-Devle Sada­ka b. Mansur b. Dübeys b. Ali b. Mezyed ismindeki ve halk arasında "Emir-i Arab" olarak şöhret bulmüş be­yi, Sultân'a isyân etmişti. Sultân Muhammed isyânı işitince onun üzerine yürümek istedi. Seyfü'd-Devle, Sultân'm niyetini haber aldığı zaman; Kürd, Türk, Deylem ve Arab askerlerinden topladığı 20.000 kişi ile onu beklemeğe başladı. Sultân Muhammed'in as­keri Hemedân'a gitmiş olduğundan yamnda ancak 1000 kadar kölesi kalmıştı. Seyfü'd-Devle Hille de otu­rur ve Sultân ile savaşmak için beklerdi. Daha sonra kış geldi ve şiddetli soğuklar başlayıp, yerler batak ol­du. Askerin hareketi ve savaşması mümkün değildi. Sul­tân Muhammed, Seyfü'd-Devle Sadaka'ya haber gön­derip, tekrar itâata çağırdı. Seyfü'd-Devle, Sultân'm yanındaki askerin azlığını bildiğinden bu çağrıyı ka­bul etmedi. Askeri de kendisini destekledi. Sultân Mu­hammed onun itâat etmediğini haber alınca, Hille'ye geldi. İki taraf askeri çok bataklık bir yerde savaştılar. Türkler yaya olarak, Sultan Muhammed Tapar'm ya-

- 4 1 -

Page 44: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

nıııda ve onun atını götürmekte idiler. Sonra Seyfü'd- Devle askerinin üzerine ok atmağa başladılar ve birçok kimseyi öldürdüler, az kişi sağ kaldı.Seyfü’d ,D evleiıin askeri mağlub oldu, kendisi de firâr etti, ancak fazla uzaklaşamadı, arkasından atılan bir okla o da öldürüldü (40 a). Bu savaştan çok az kimse kurtuldu. Seyfü'd- Devle, Mezyediyye emirlerinin içinde fâzıl ve âdili idi. Fikrinde dürüst ve sert olup, çok cömertti. Ancak şii zümresindendi, şii mezhebine itikadı çok kuvvetli idi. İbn Hâzim onun ölümüne üzülmüş hakkında mersiye ve kaside söylemiştir.

Sultân Muhammed Tapar hicretin 501. yılı (m. 1107 -1108)'nda veziri Nizâmü'l-Mülk'ün oğlu (41) ile Emir Cavh'yı Alanuıt kalesindeki Bâtmiler üzerine gönderdi. Giden kuvvet orada büyük savaşlar yapıp, Bâtıniler'den bir çoğunu öldürdüler. Hicretin 503. yılı (m. 1109—1110)'nda Gürcüler, Sultân'a isyan edip,Gence'ye yü­rüdüler. Sultân Muhammed Tapar biraz kuvvet gönde- rek onların İslâm ülkesine girmelerine engel oldu. Hali­fe Mustazhır Billâh hicretin 504. yılı (m. 1110-1111)'nda Sultân Muhammed Tapar'ın kız kardeşi (42) ile 100.000 dinâr ağırlık karşılığında evlendi. Ge­lin görülmemiş bir çeyizle İsfahan'dan hareket ederek Şâbaıı ayı (m. Şubat-Mart l l l l ) 'n d a Bağdâd'a girdi. Sultân Muhammed Tapar, hicretin 511. yılında, Zil­hicce ayının 11. günü (m. 5 Nisan 1118) vefât etti. 13 yıl, 9 ay saltanat sürdü. Muhammed (43), Tuğrul, Me- sııd, Süleym ân-şâh ve Selçuk—şâlı adlarında bir kaç oğlu kaldı. Kendisinden sonra Selçuk-şâh hariç hepsi sultân oldular.

Sultân Muhammed’in halka ve saltanata ait işler­de gidişi iyi idi. Adâleti sever, daimâ binâ ve imaret yapardı. Beytül-ıııâl ve sadakati muhafaza edip, daima hayır ve iyilik yoluna giderdi, liıitiin işlerinde dine ve akla müracaat ederdi, lııaııçı I lıl-i sünnet mezhebi

- 42

Page 45: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

üzerine olup, Bâtıni ve Râfıziler'e karşı sonsuz düş­manlığı vardı. Kardeşi Berkyaruk zamanında veziri Müeyyedü'l-Mülk idi ve onunla savaş sırasında öldürül­müştü. Müeyyedü'l-Mülk'ün ahlâkı iyi olduğundan Sultân Muhammed onu severdi ve öldürülmesine üzül­müştü. Yerine oğlu Nasr'ı vezir yaptı. Bu Nasr âlim olup bilhassa felsefede bilgisi fazla idi. Vezirliği za­manında Sultân Muhammed, Berkyaruk ölünceye kadar rahat edemedi. Muhammed sultân olunca vezir­liği Sadü'I-Mülk (44)'e verdi. Sadü'I—Mülk dindar olup çok hayrı vardı ve yerinde tedbirleri sebebi ile uzun /âm ân Muhammed’in vezirliğini yaptı. Ancak Isfahan kadısı Abdullah (45). Sultân Muhammed'e oııun ba­tini akidelerine inandığını ihbar etti. Sultân Muham­med doğruluğunu tahkikden sonra onu astırdı. Yeri­ne sıra ile Ziyaü'l-Mülk b. Nizâm el-Mülk ve Hptırü'1- Mülk Ebu Mansur Muhammed b. Haşan (46) vezir ol­du. Bir müddet sonra Emir-i Hâcib Ömer b. Kara­tegin'i vezir tâyin etti, sonra onu da azletti. Bir kaç kişi daha vezir olduktan sonra Sultân Muhammed.

Bağdat Halifesi'ııden bir vezir istedi. Halife de Rebibü'd-Devle Ebu Mansur'u gönderdi. Rebibü'd-Dev- le, Sultân Muhammed'in vefâtından iki ay önce gel­di ve onun ölümüne kadar Irâk'da kaldı. Sultân Mu­hammed'in ölümünden sonra saltanat Irâk'dan Hora­san'a geçti. Sebebi bu oldu ki, ölünce Melikşâh'ın oğul­larının en büyüğü Sencer idi. Sencer'in elinde bir çok ülke hazine ve asker vardı. Sultân Muhammed ölünce oğlu Mahmud sultan davasında bulundu, Sencer ile yaptığı savaşlarda başarı kazanamadı. Sencer sultân oldu ve Horasan'da oturduğu için saltanat merkezi Irâk'dan oraya nakl edildi.

SENCER’İN SULTAN OLUŞU VE HORASAN’DA OTURMASI, MAHMUD’UN SULTAN SENCER TA­RAFINDAN IRAK’DA SULTANLIĞA TAYİNİ:

- 4 3 -

Page 46: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

auitân Muhammed öldükten sonra yerine oğlu Mıı- gıse'd—Din Mahmut tahta geçti. Onun işlerini Hâcib Ali Bâr ve kâtibi Ebu'l-K âsım Dergüzini görmekte idiler. Bu ikisi Sultân Mahmud'a gurur verip, "Ba­ban ve ecdâdın zamânmdan beri saltanat merkezi Irâk'dır. Lâyığı senin sultân olup, Irâk'da oturman ve amcan Sencer'in senin tarafından Horasan'a hân olmasıdır. Şimdi Horasan'a Sencer'in üzerine yürü­yüp savaşmadan bu iş olmaz" dediler. Sultân Mah­mud onların sözünü kabul etti. Aralarında tedbir alıp, Semerkand Hânı'na (47) mektup gönderip Sultân Mahmud'un amcası Sencer üzerine yürümek istediği­ni, O bu harekete başladığı zamân Hân'ın da Sencer'in arkasından Horasan'a yürümesinin yazılmasını karar­laştırdılar. Ancak Sencer üzerine yürümek kararı asker arasında ihtilâfa sebeb oldu. Emirlerden bir kısmı bıı fikri kabul, bir kısmı muhâlefet ettiler. Sultân Sencer, Mahmud'un tahriklere kapıldığım ve askerin ihtilâf üzerine olduğunu duyunca, ordusunu toplayıp Hora­san'dan Irâk 'a göçdü. Sultân Mahmud da kendisine itâat eden askerlerini bir yerde topladı. Sipehsalâr Ali Bâr ve Atabeg Mengü Pars'da beraberdi, iki ordu, hic­retin 512. yılı (m. 1118-1119)'nda, karşılaştı (48). Sultân Mahmud'un askerlerinden çoğu öldürüldü. Neti­cede Sultân Sencer gâlip geldi, Malınıud firâr etti. Sul­tân Sencer ona, "Ben Irâk'a omın durumunun düzel­mesi için geldim. Kendisine muhâlefet eden beyleri yok edip, yerlerine kendisine uygun beyleri verdik­ten ve bütün işini iyi şekilde yaptık tan sonra yine Ho­rasan'a gideceğim'.' diye iıaber gönderdi. Mahmud'un veziri Nizâme'd-Din (49), Sultân Sencer'in sözlerini ha­ber verdi ve "Amcandır, baban yerindedir, büyük hân ve ulu sultandır. Ona muhâlefet c :ıi/ değildir. Uymak gerektir. Ben gidip senin için komı.^ııp, aranızı düzel­teyim" dedi. Sultân Mnhımıd, Vc/.ir Nizâme'd-Din'i

44

Page 47: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Sultan Sencer'e gönderdi. Nizâme'd-Din Isfahân'- dan kalkıp Rey'e gitti. Rey'e ulaştığı zamân, Sultân Sencer'e onun gelişini haber verdiler. Sencer bütün emirlerine karşılanması için emir verdi. Sultân Sencer Vezir'in hatırına gelmeyen ikramlarda bulundu. Sul­tân Sencer ile Vezir otağda konuştular. Daha sonra Mahmud'a gelmesi için elçi gönderildi. Mahmud, Is- falıân'dan kalkıp Rey'e geldi ve Sultân Sencer ile bu­luşmadan önce Vezir Nizâme'd-Din ile görüştü.Ni- zâme'd-Din ona çeşitli nasihatlarda bulunup, "Sultân Sencer'in huzuruna dâhil olduğun zaman saltanat usul­lerini terket, itâat yoluna git. Saltanat âdetinden üze­rine kırmızı giymek nevbetini terk et, karşısında yer öpüp oturma. Söyleyeceğin şeyi tevâzu ile söyle. Gün­de beş kere nevbet çaldırıııakdan vazgeç. Bir nevbet karalar ve bir nevbet aklar giy, bu dediklerimi tutar­san sana hayırlıdır" dedi. Sultân Mahmud, Sultân Sen­cer ile buluşunca vezirin söylediklerine göre hareket e t­ti. Sultân Sencer ona ağır hil'âtler giydirip, ikrâmlarda bulundu ve Irâk vilâyetine sultân yaptı. Emir Karate- giıı Kassab ve Atabeg Mengü Pars'ın boynunu vurdu. Sultan Sencer, Mahmud'un şefâatı ile Ali Bâr'ı a ffe tti. Ona. kâtib Ebu'l-Kâsım ve Vezir Nizâme'd-Din Sıımuyremi'ye lıil'âtîer verdi. Sultân Sencer, Mâzen- darân, Taberistân, Kumis (50), Dâmağân ve Rey şehir­lerini Horasan'a kendi ülkesine kattı. Bütün Irâk'ı Sul­tân Mahıııud'a; Sâve, Ave (51), Sârık, Sâman (52), Kazvin, Ebher, Zencan, Gilân (53), Deylem ve Tâle- kân'ı onun kardeşi Melik Tuğrul'a, Fars eyâletini ve Is- fahânin bazı yerlerini yine Mahmud'un kardeşi Sel­çuk—şâh'a (54) verdi. Karaca Sâki'yi de ona atabeğ tâ ­yin edip, Horasan'a gitti.

Sultân Sencer işlerinde başarılı ve gazâlarıııda mu­zaffer idi. İki savaşda belâ geçirmiştir. Sultân Sencer memleketlerin çoğuna sahibdi, yeryüzünün çoğunu al­

- 4 5 -

Page 48: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

mıştı. Sencer'in hâkimiyetindeki ülkelere Melikşâh ha­ricinde hiç kimse sultân olamamıştı. Berkiyaruk'ıın Muhammed Tapar ile savaştığı günlerde Sultân Sencer Horasan'da idi. Mâveraünnehr Sultânı Kadir Hân (55)ı beylerinden bazısı tahrik edip, Berkyaruk ile Muham­med birbirinin üzerine asker çekip, düşmandırlar ve Sencer ise daha küçük olup saltanata liyâkati yoktur, fırsat ganimettir. Eğer Sencer'in üzerine varırsanız Ho­rasan'ı almanız muhakkakdır" dediler. Kadir Hân onla­rın sözüne inanıp 100.000 atlı ile Ceyhun'u geçip Hora­san'ın-üzerine yürüdü. İki ordu birbirine yakın konakla­dılar. Bü sırada Kadir Hân av için az mikdarda adamla askerlerinden ayrıldı. Sultân Sencer, Kadir Hân'ın as­kerden ayrıldığım haber alıp, Sipehsalâr Bozkuş'u biraz asker ile o tarafa gönderdi. Bozkuş, Kadir Hân'ı ve yanında olanları esir edip Sultan Sencer'in önüne ge­tirdi. Sencer, Kadir Hân'a serzenişde bulunup, boynu­nu vurdurdu. Kadir Hân'ın askerleri durumu bilince e t­rafa dağıldılar, Sencer de Mâ'verâünnehr'in zaptı ile meşgul oldu.

Muhammed Tapar'ın Irâk'da sultân olduğu zaman, Sencer Horasan'da idi. GazneCde Sultân Mahmud b. Se- büktegin evlâdından İbrahim (56) sultân idi. Onun kardeşi Behrâm (57), Sultân Sencer'e gelip, "Kardeşim A rslan-şâh 'm insâfı yok, atanım bütün memleketini aldı, bana nesne vermedi,zulüm etti"diye şikâyetde bu­lundu ve ondan yardım istedi. Ayrıca "Gazne'yi bana alıverin, vilâyet sizin olsun. Ben sizin tarafınızdan nâib- lik yapayım." dedi. "Sultan Sencer, Belıranı—şâh'ın sö­zünü kabul edip, asker topladı ve Gazııe üzerine yürüdü. Sencer'in Gazne'ye hareketini haber alan Muhammed Tapar, "Sultan Mahmu’d h. Sclniktcgiıı ıılü sultan idi.O hânedân eskidir" diye bu işe asla razı olmadı ve kar­deşinin yanına gitti. Sencer omı istikbâl etti. Muham­med Tapar, Sencer'e nasihat edip, î)iı seferden vazgeçi-

46

Page 49: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

remedi. Sencer "Bir kardeş bir kardeşe zulüm etmiş el­bette giderim, o zulmü ortadan kaldırırım'.' dedi. Sen­cer, Muhammed Tapar’dan ayrılıp yola çıktı. Bir müd­det sonra Gazne’ye geldi. Sultân Arslan-şâh da askeri ile Gazne’den çıkıp, ordugâh kurdu saf ve alay bağla­yıp Sencer'in karşısında durdu. Ordusunun önünde 50 fil bulunmaktaydı. Fillerin üzerinde ok ve kılıçlı yi­ğitler vardı. İki ordu karşılaşınca, Sultân. Sencer'in as­kerinin atları fillerden ürktü ve Gazne ordusuna yanaşa­madılar. Bu sebebden Sencer'in askeri mağlup olmak ve firâr etmek üzere idi. Sicistan Beyi Emir Ebu'1-Fazl atından indi. Fili vurmak için bir hançer hazırlamıştı. Bütün askerin önünde savaşarak, fillerin önünce gelen büyük file yaklaştı ve altına girerek o hazırladığı hançer ile böğrüne vurdu. Büyük fil bir kere bağırarak geri döndü. Diğer filler de ürkerek Gazne ordusunu çiğ­nediler. Gazne ordusu fillerin ayaklan altında kalıp, bo­zuldu. Sağ kalanlar kaleden tarafa kaçtılar. Sultân Sencer'in askerleri arkalanndan yetişti ve kaleden içeri girdi. Bu suretle Sencer, Gazne'yi ve Sultân Mahmud b. Sebüktegin zamânından beri orada bulunan hâzineyi aldı. Ondan sonra Behram—şâh i tahta oturtup, kendisi tarafından o ülkenin hâkimi tâyin eti. Behram-şâh her yıl Gazne gelirinden Sultân Sencer'e 250.000 dinâr gönderecekti. Gazne fethi hicretin 510. yılı (m. 1116— 1117)'nda oldu. Sultân Sencer, hasta olan Muhammed Tapar'a fetih haberini gönderdi. O Gâzne fethinden bir yıl sonra hastalıkdan öldü.

Sultân Sencer bir diğer seferden sonra Semerkand üzerine yürüdü. Oramn hâkimi Türk sultanlarının büyüklerinden Ahmed Hân (58) idi. Askerleri ve hâ­zineleri muazzam idi, diğer askerinden başka her birisi kahramanlıkta meşhur- 12.000 kulu vardı. Türkleriıı kökünü kesmiş (59) ve iki aylık mesafedeki ülkelere gitmiş ve göçebelerle uğraşmıştı. Sultân Sencer,

- 4 7 -

Page 50: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Semerkand'ı muhasara ederek, Ahnıed Han'ı kaleden indirdi. Ancak Ahmed Hân çok ihtiyar ve felçli idi. Kullan bir mahaffenin içine koyup gelirdiler. Sul­tân Sencer'in huzuruna ulaştırdılar. Bir saat malıaffe ile önünde durdu. Sultân, felçli, konuşacak halde ol­mayan ve ağzının salyası akan bir yaşlı insan gördü. Sultân Sencer, eşi Terken Hâtun'un Ahnıed İlân ile akrabalığı olduğu için, onu aff etti (6 )). Limr etli gittiler ve yerine oğlu Nasr Hân (61)'ı Sultân Seııceı kendi tarafından Semerkand hanlığına geçirip, tekrar merkezine döndü.

Gazne Sultân'ı Behrâm-şâh, Gazne'niıı uzaklığı se­bebi ile Sultân Sencer'in sefer yapamayacağını düşü­nüp, ona olan yıllık vergisini göndermedi. Sultan Sen­cer onun anlaşmaya aykırı hareket ettiğini anlayınca, mevsimin kış olmasına ve şiddetli soğuğa bakmadan Gazne'ye yürüdü. Yolda çok zahmet ve sıkıntı çekip, saman gümüşten kıymetli oldu. Bu sıkıntılar ile Sen­cer Gazne'ye vardı. Behrâm-şâh onun geldiğini du­yunca kaçtı. Gazne halkı kaleyi kuvvetlendirip, muhâ­lefet ettiler. Sencer kaleyi zorla aldı ve yağma etti. Sonra halka aıııân vererek, bir müddet Gazııe'de dur­du. Orayı imâr ettirip, kendi tarafından bir bey bıra­karak yine Horasan'a döndü (62).

Sultân Sencer bir çok memleketin sultânı idi. Ni- lıâvend, Irâk, Semerkand, Horasan, Taberistân, Kir­mân, Sicistân, Isfahân, Hemedân, Rey, Azerbaycan, Ermeniyye, Arrân, Bağdâtl, Mıısııl, Diyarbekir, Re- bia. Suriye, Mekke, Medine ve Yemen'de Sultân Sen­cer ismine hutbe okıııuıp, sikke basılırdı. Sultân Sen­cer'in hicretin 536. yılı (m. 1 141-1 142)'nda tâlih yıl­dız./ dönmeğe başladı. Karink denilen Tiirk yöriiklerin- >le;: bir grup çok sayıda sıınısıı ile Semerkand civarına > r ılmışlardı ve gittikçe çoğalmakta idiler.Semerkand ^pehsalârı(63)bunlardan korkarak durumu Sultan Sen­cer'e bildirdi.Bunlar hakkında Sııllan'ı kızdıracak sözler

4N

Page 51: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

söyledi. Sultân Sencer onların Semerkand'dan sürülme­sini emretti. Bunlar da 5.000 deve, 5.000 at, 50.000 koyun verelim. Durumumuzu Sultân Sencer'e bildirin, bizi yerimizde bıraksın'.' dediler. Sultân kabul etmedi. Bunları o ülkeden çıkarıp, hepsini sürdüler. Hitâ, Ho- len ve Yağma'nm Gürhân denilen bir sultânı vardı.Gür- lıân, Çince büyük hân, sultan demektir.Bu kâfir Türk- leri'nin eıı büyüklerinden olan kuvvet ve kudret bakı­mından muazzamı idi. Çin hududuna kadar ülkeler onun elinin altında idi. Karluk yörükleri onun huzuru­na geldiler, Sultân Sencer'e verecekleri hediyeleri Gür­hân'a verip, onu şikâyet ve kendilerini ülkeden sürdü­ğünü hikâye ettiler. Ayrıca "Sencer'in eskisi gibi kuv­vetli olmayıp, hâzinesinin zayıf ve askeri arasında ihti­lâf bulunduğunu ve ona itaat etmediklerini, eğer Sul­tân Sencer'in üzerine asker çekip gidilirse gâlip gelmek ve memleketi elinden almak mulıakkakdır" dediler. Hitâ Sultânı Gürhân bu sözleri işitince. Sultân Sen­cer'e mektup yazıp, Karlıık Türkleri için şefâat ve on­lara merhamet ve şefkat taleb etti. Bu mektup Sul­tân Sencer'e ulaştığı zaman, Gürhân in sözünü ka­bul etmedi. Gürhân in mektubuna yazdırdığı ce- vâbda onu islâma davet edip, ordusunun çokluğunu belirtti. Tehdit edici sözler söyleyip, "Bizim askerimiz­de şunun gibi yiğitler vardır ki, her birisi ok ile kılı ikiye ayırır',' dedi. Sultân Sencer'in veziri Nizâmü'l- Mülk'ün torunu Zâlıir bu mektubun gönderilmesini uy­gun bulmadı, ama Sencer onun sözlerini dinlemeyip gönderdi. Elçi Sultân Sencer'in mektubunu Gür­hân'a götürdü. Gürhan mektupu okuyup mânâsını an­layınca, gazaba geldi ve elçinin sakalının yolunup eline bir iğne verilmesini emr etti. Elçiye sakalının kılım iğne ile yarıp öbür tarafa geçirmesini söyledi. Elçi bu­na muvaffak olamadı. Gürhân, "Sen bir kılı iğne ile yaramayınca, ya senden başkaları okla nasıl yarar?

- 4 9

Page 52: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Bunun gibi yalan sözler neye yarar? Padişah’a ya­lan söylemek ve aslı olmayan sözler konuşmak yakı­şır mı?" dedi. Elçiyi yine Sultân Sencer'e gönderdi. Ondan sonra asker toplamağa başladı. Etrâfdaki memleketlere mektuplar, emrindeki vilâyetlere adam­lar yolladı. Kısa bir zamân içinde deftere yazılan as­kerin 700.000 süvari olduğu görüldü. Sonra Gürhân kibir ve heybet ile Sultân Sencer'in vilâyetleri üzerine yürüdü. Toz-toprak dünyâyı bürüdü.

Bazı tarihçiler dediler ki; Sultân Sencer, Hârezmşâh Atsız b . . Muhammed'in bir oğlunu öldürdü (64), Hârezmşâh ile düşmanlık yoluna gitti, kiârezmşâh da Gürhân'a haber gönderip, Sultân Sencer'in üzerine gel­meğe tahrik etti. Kendisinin oğlunu öldürdüğünü söy­ledi. Gürhân in gelmesine sebeb o idi. Bu taraftan Sul­tan Sencer'e, Hitâ Hânı Gürhân'm büyük bir ordu ile gelip ülkeye girdiği, haberi geldi. Sultân Sencer de can kaygusu ile yanında hâzır olan ancak 70.000 askeri bir yere toplayıp, hazırlık gördükten sonra Gürhân'a karşı gitti. Sultân ile Gürhân Katvân adındaki bir yerde kar­şı karşıya geldiler, çadırlar kurup oturdular. Sabandan iki taraf askeri hazırlıklarını gördüler.lki taraftan da kimsenin gözüne uyku girmedi, huzur ve rahat bulma­dı. İki orduda bin korku ile birbirlerine karşı durdu­lar. O gece geçip sabah olduğu zamân, iki taraftan bey­ler atlara bindiler ve bayraklar açıldı. İki taraftan asker saf olup, birbirini karşı dizildi, davullar vuruldu. İki ordu birbirinin üzerine doğru ilerlediler, önce pehli­vanlar meydana girdiler, bir müddet birer-ikişer savaş­tılar. Gittikçe savaş ateşi yakıcı olup, iki taraf askeri korkuyu bırakarak, bir aradan birbirlerine hıicıım etti­ler. Keskin kılıçlar, ok ve mızraklar meydanda gezindi. Oklar göğüsleri nişan alıp, temrenler (okun ııcıına geçi­rilen kemik veya demir parça) yüreklerde yeı elli. Kı­lıçlar şimşek gibi oynar ve kanlar yeıe yagımır gibi

- 50

Page 53: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

.nerdi. Yiğitler denize girmiş timsah gibi can ile sava­şıp, her birisinin üzerine kan ve beyin sıçramaktan pan­tere dönmüşdü. İki taraf askeri kılıç ve baltayı öyle vurdu ki, kan gövdeyi götürdü.Bir savaş oldu ki. sanki kıyamet gününden örnekdi. O gün o askerler öyle sa­vaştılar ki, birbirlerinin başına dünyâyı dar ettiler. Ne­ticede Sultân Sencer'in askeri az ve aralarında anlaş­mazlık bulunduğu için mağlubiyet alâmetleri belirdi. Sultân Sencer bu durumu görünce, korkudan aklı ba­şından gitti. Sicistan Meliki Ebu'1-Fazl (65) bu durumu görüp, Sultân Sencer'e "Çadırın altına kölelerinizden birini koyun, seni zannetsinler, sen de askerin bir ta­rafından çıkarak başını kurtarasın. Zanıânla fırsat bu­lup, arzusunu yerine getirirsin V dedi. Sultân Sencer bu görüşü kabul etti, çadırın altına kendi yerine bir oğ­lan koydu (66) ve kaçtı. Kâfirler çadırın altında dura­nı Sultân Sencer sanarak, onun arkasından gitmeyip, savaşa devâm ettiler. Sonra gelip Sultân Sencer sanıp,0 gulâını esir ettiler. Sultân Sencer'in hâtunu Arslan Hân kızı Terken Hâtûn, Emir Kamac ve oğlu, Emir Sungur Aziz de esir olanlar arasında idi. Emir Ablak, Emir Kureyş b. Zengi, Ömer b. Üner, Emir Baran­kuş el-Kâri ve Emir Mahmud Kâşâni de öldürüldüler.1 oridü'd—Din Kâtib, Sultân Sencer'i teselli için iki be- vit söylemiştir. Sultân Sencer, Gürhan ile savaşa baş­lamadan önce Seyyid Çelil diye meşhur olan Emir Seyyid Sipâhsâlâr korkusundan Karluk elbisesi giyip Gürhâr 'ın hizmetine girdi. Sultân Sencer bütün aske­ri ile Dcrğâııı vâdisi denilen bir derede kuşatılıp, hic­retin 536. yılının Safer ayının 5. Sah günü (m. 9 Ey- liil 1141) mağlup edildi. Sultân Sencer mağlup ol­duktan sonra Belh'e doğru gitti. Savaşın olduğu Der- ğanı vadisinin her tarafı dağlık ve taşlıkdı. Ancak bir yerinden çıkış noktası vardı. Bu yüzden Sultân Sencer, kaçarken Gürhân'ın önünden geçti. Gürlıân, Sultân

- 51 -

Page 54: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Sencer'in önünü alamadı. Sebebini sorduklarında "Ka çan ile savaşmak câiz değildir. Çünki canından bıkmış­tır, ölünceye kadar savaşır. Öyle.olunca fırsat bulup bi­ze gâlip gelebilir',' dedi. Sultân Sencer kıırtuldukdan sonra Gürhân'a adam gönderip, 500.000 altına Terken H âtuniı, 100.000 altına da Emir Kaıııac ve oğlunu sa­tın aldı. Gürhân, Sicistan Meliki Ebıı'l-Fazli İliç bir şey almadan serbest bıraktı. Gürhan'ın beyleri buna çok şaşırdılar ve "Eğer dileseydiniz bu da kendisi için çok Jinâr gönderirdi.Böyle yapmanızın sebebi nedir?" di­ye sordular. O da "Bunun ülkesi bizim ülkemize yakın­dır ve yiğit ve kindâr oğulları vardır. Eğer biz bunları incitirsek bizim ülkemizi vururlar. Daima düşmanlık edip ikide birde üstümüze yürürleri dedi. Gürhân kendi önünde Seyyid el-îmâm Şerefü'z-Zamân Muhammed el—İlâki Hakim es—Seıııerkandi ve imam Sadr Hüsa- ıııe'd-din Şehid'i şehid etti.

Gürhân, Sultân Sencer'i yendikten sonra bütün Mâ- veraünnehr'i aldı. Gürhân'dan sonra kızı ve müteâki- ben G ürhânin Hatunu ve ardından amcası oğlu sul­tân oldular (67). O ülke hicretin 612. yılı (m. 1215 — 1216)'nda Alâ ed-din Muhammed alıncaya kadar, kâ­firlerin elinde kaldı. Bu G ürhânin heybeti ve büyük­lüğü vardı. Askerine kendi ulufe öder, zulüm ederler diye tinıâr vermeği uygun görmezdi. Yanlarında çok adam toplanırsa isyan ederler düşüncesi ile her beyin yanına yüz kişiden fazla asker vermezdi. Askerin zuliim ve kötülüğünü önler, ama zinaya ıııaııi olmazdı.

Sultân Sencer, Gürhân ile savaşa gidince Hârezm­şâh Alâ ed-din (Atsız b. Muhammed) fırsat bularak Merv'e geldi. Sultân Sencer'den koı kınayıp,savaşarak Merv'i zorla aldı ve büyüklerim oldurdu. Sonra Sultan Sencer'in tahtına oturdu. Bıılıııı hâzinesini ve kıymetli taşların olduğu sandıklan yarmaladı. Oradan Nisâ­bur'a geldi ve onu da aldı. Nisabın lakihleri ve zâ-

52

Page 55: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

nidleri Merv'deki hareketlerini tekrarlamaması için ondan himaye olunmalarını istediler. Hârezmşâh bunu kabul etti. Ancak Sultân Sencer'in mallarını teftiş edip, aldı ve onun nâmına olan hutbeyi kaldırdı. Ken­di adma okutdu. Hatib, Sultan Sencer'in ismini oku- mayıp, Hârezmşâh adını söyleyince halk feryâ- da ve ağlamağa başlayıp,ayağa kalktılar. Bir karı­şıklığın olmasına az kalmıştı ki, yine büyükler mü­dahale ederek halkı yatıştırdılar. Sultân Sencer Hitâ savaşından mağlup olarak Merv'e ulaştığı zamân, Hâ­rezmşâh firâr ederek kendi ülkesine gitti. Sultân Sen­cer o savaşta emirler ve büyüklere verdiği hil'atler- den başka askere 3.000.000 dinâr sarf etmişti. Bu se- bebden hâzineye muhtaç, asker yalıncak (çıplak) ve aç idi. Hârezmşâh'm yaptığı kötülükleri ve hâzinesini ve sandıkları aldığını duyunca ordu toplayıp, Hârezm­şâh'm üzerine yürüdü. Hezâresp (68)'e gelip burayı mu­hasara etti,m ancınıklar kurup j savaşla kaleyi aldı. Hazine sandıklarını kendi mührü ile aynı şekilde bul­du. Sultan Sencer'in devlet, asker ve memleketleri hic­retin 548. yılı (m. 1153—1154)'na kadar fazlalaştı.

SULTAN MAHMUD.'UN SALTANATI:Sultan Muhammed Tapar öldükten sonra yerine Sul­

tân Sencer tarafından oğlu Mahmud Irâk tahtına otur­tuldu. O sırada İmam Mustazhır Billâh da vefat etmiş, halifelik makamına Müsterşid Billâh geçmişti (69),Miis- terşid, Mahmud'u Irâk'da sultân olarak tanımıştı. Bir müddet bu hâl üzerine güven içinde oldular. Sultân Mahmud'un kardeşi Mesud daha küçüktü ve Sencer ona Emir Çavuş'u vezir tâyin etmişti (70). Emir Ça­vuş Bey, Musul'da oturur ve Mesud'un işlerini görür­dü. Sultân Sencer Suriye ve Diyarbekir askerini omın emrine vermişti. Memleketinin sınırı magrib (Batı) ol­duğu için Melik—i Magrib diye meşhurdu. Daha sonra Mes'ud'un atabeyi Çavuş Bey, Sultân Malımud'la an­

Page 56: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

laşamadı ve Mes'ud'u ona karşı harekete geçirmek is­tedi. Bir çok asker topladı ve Sultân Mahmud'un üze­rine yürüdü. Sultân Mahmud, Emir Çavıış'ım asker top­layıp üzerine yürüdüğünü öğrendi ve gelmesini bekledi. İki asker karşı karşıya gelip, saf bağladılar. Gâyct küçük olan Mes'ud ağabeyini .jörünce "ici ici" (ağa­bey) diye Türkçe bağırıp, hemen atını Sultân Mah­mud tarafına sürdü. O kadar âni hareket etti ki, ona ninni olamadılar, gidip Sultân Mahmud'un yanında durdu. Arkasından yetişip, tutamadılar. Mes'ud'un as­keri beysiz kaldı, karşı durmağa güçleri kalmayıp, mağ­lup oldular. Sultân Mahmud'un askeri onun her şeyini yağmaladılar (71).

Sultân Mahmud ile Halife Müsterşid arasında, hicre­tin 520. yılının Zilhicce ayının 10. günü (m. 27 Aralık 1126), Bağdâd'da düşmanlık ve savaş oldu. Sultân Mahmud askerini Dâr—ı Hilâfet üzerine yürüdü, Halife ile savaş ve mücadele etti. Halife de köşkün üstünden savaşdı. Sonunda Müsterşid'in veziri Celâle'd-Din Ebu Ali Haşan araya girip ikisini barıştırdı. Hicretin 521. yılı (m. 1127)'na girilmişti. Henüz Sultân Mahmud Bağdâd'da idi, sulh olduktan sonra Sultân Mahmud ölüm deresinde ağır hastalandı. Bıı hastalığına Halife ile harb etmesinin sebeb olduğunu sandı şaşa kaldı. Hemedân'a gitmek istedi, bir mahaffeye koydular. Sultân Mahmud önce halifelik sarayının önüne götü­rülmesini eııır etti. Çevre yanını asker kuşattı, Müster- şid'e "Yaptığım savaşı bana helâl etsin ve bana dua da bulunsun, benden rızâ üzerine olsunl' diye haber gön­derdi. Halife'deıı râzı olduğu, günâhlarının bağışlandı­ğı ve onun için dua edileceği haberi geldi. Sonra Sul­tân Mahınıid da. memnun oldu. Oradan Hemedân'a gitti ve Hemedân'a ulaştığı zamâıı hastalığı iyileşti.

Aynı yılda Sultân Sencer, Rey'e geldi ve Tuğrul'un atabeği Emir Şirgir'i azledip yerine Karasungıır'u ;ıta-

54

Page 57: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

beg yaptı ve Arrân'ı da onun idaresine verdi. Ayrıca Tuğrul ve Mes'ud ile görüşüp tekrar Horasan'a döndü. . Sultân Sencer zamânmda saltanat merkezi Hora­san'da olduğundan Irâk'da devlet zaiyıflanıış ve hazine hemen hemen boşalmıştı. Şeyh İmâde'd-din Ebu Hâ- nıid Muhammed Isfahâni'nin amcası Azizü'I-İslâm'daıı naklettiği rivâyete göre, Sultân Muhammed Tapar öl­düğü zaman hâzinesinde 20.000.000 dinâr, sayısız al­tın ve gümüş âletler, elbiseler, mücevherat ve çeşitli kumaşlar bulunmakta idi. Sultan Mahmud zamanın­da şerbetçinin aylığını hâzinede ödeyecek kadar para bulunmadığından hazine sandıklarını satıp mevcud pa­raya ilâve yaparak, ancak ödeyebildiler. Bir gün Sul­tân Mahmud, babası Muhammed Tapar'a da hazine- dârlık yapmış olan Sâbur Hadim'deıı bir giiıı gâliye (72) misk kokusu istedi. Sâbur hâzinedeki miskin az­lığından şikâyet edip, "Bir mikdâr vakit verin olanını toplayıp huzurunuza getireyim'.' dedi. Bir müddet sonra 30 ıııiskal kadar misk getirdi. Sultân Mahmud "Babanı zamânmda haziııede ne kadar misk vardı?" diye sordu. Sabur "Isfahân hâzinesinde altın ve gü­müş kablar içinde 180 ratl misk vardı. Her zamân bu ıııikdar eksilmezdi'.' dedi. Sultan Mahmud utandı ve yanındaki beylere "O zamân ile bu zamânın farkına bakın ve gaddar felekden örnek almV dedi. Sultân Mahmud, ara’oça bilgisi bakımından çok âlim ve fâzıl

idi. Arabça şiirler, meseller, tarih ve siyeri mükemmel derecede bilmekte idi. Hicretin 525. yılının Şevval ayı (m. Ağustos—Eylül 1130)'nda vefât etti. Saltanat müddeti 13 yıl, 8 ay, bir kaç gün sürdü. Saltanat tahtı­na geçmeyen Muhammed, Melik-şâh ve Davud adla­rında üç oğlu kaldı.

SULTAN TUĞRUL'UN SALTANATI:Sultân Mahmud vefât edince Vezir Dergüziııi ve ku-

- 55

Page 58: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

nıandanlar Rey'e gidip durumu Sultan Sencer'e haber vermeği de onun seçeceği kimsenin Irâk'da hâkim ol­masını kararlaştırdılar. Rey'e gelip kışı orada geçirdiler ve Sultân Mahmud'un ölüm haberini Sultân Sencer'e gönderdiler.Sultân Sencer bu haberi işitince hicretin 526. yılının Rebiü'l—âhir ayı (m. Şubat—Mart 1132)'nda Horasan'dan sefer ederekRey'e geldi.Irâk ordusu kendi­sini karşıladı ve saygı gösterdi.Onun gelişinin ikinci günü Tuğrul Hân geldi.Sultân Sencer ikrâın edip, onu hü- kümdârlığa tayin etti. Ondan sonra Hemedan'a göçtü ve üç gün orada oturdu. Bu sırada Sultân Tuğrul'un kardeşi'Melik Mes'ud'un asker toplayıp saltanat dâva­sı ile harekete geçtiği ve Fars hâkimi Selçuk-şâh'm ata­beyi Karaca Sâki'nin de ona itâat ettiği haberi geldi. Bu haber geldiği vakit henüz Rey'de bulunan Sultân Tuğrul bilhassa önünde savaşılmaz bir kişi olan Karaca Sâki sebebiyle korkuya kapıldı. Sultân Sencer yardım için Tuğrul Hân'a bir ıniktar asker gönderdi. O asker ulaştığı zamân, Tuğrul memnun oldu. Ancak o gece Tuğrul Han'a şiddetli bir ateş nöbeti geldi ve gittikçe şiddetlenerek onu zayıflattı. Sultân Sencer Hemedân'- dan Nihavend'e geldi. Tuğrul da yanındaki askerler ile ona iltihâk etti. Mes'ud da Karaca Sâki ile gelip, Sul­tân Sencer ve Tuğrul ile karşılaştı. Bir miktâr savaş­tan sonra Tuğrul Hân'ı ınağlup edip, geriye sürdüler. Ancak Sultân Sencer askerinin hücumu karşısında Me­lik Mes'ud taraftarları mağlup ve Karaca Sâki ile arka­daşı Yusuf Çavuş ve Melik Mes'ud'un veziri Tâce'd-Din b. Dârest esir oldular (73). Melik Mes'ud'un durmaya gücü kalmayıp, kaçtı. Sultân Sencer kaçanların ardın­dan takip ettirmedi, gelip çadırlarında konakladılar üç günden sonra bir ayak divânı neticesi Sultân Sencer Karaca Sâki ve Yusuf Çavuş'un boyunları vuruldu Sultân Sencer, Sultân Tuğrul ve diğer beylere hil'at- lar verip vasiyetler etti. Sultân Tuğrul'u Vezir Dergüzi-

- 56 -

Page 59: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ni'ye ısmarlayıp, vedâ ederek Horasan'a döndü.Sultân Tuğrul hicretin 526. yılının Cemâziyü'l-âhiri

(m. Nisan—Mayıs 1132)'nde tâlihi mesud olup, tahta oturdu. Halife Müsterşid'in elçileri ve mektupları ge­lip Bağdâd'a davet etti. Ancak Tuğrul daha önce ona gücenmiş olduğu için daveti kabul etmedi. Emir Men­gü Bars'a Fars ülkesinin idaresini verdi ve oğlu Alp Ars- lan'ı da onunla gönderdi. Bu taraftan Sultân Mhınud'un veliahdı ve oğlu Melik Dâvud, atabeyi Emir Ayaz ve yakın adamlarının tahrikine uyup salta­nat davasına kalkıştı. Ayaz ve adamları önce Tebriz'de toplandılar. Melik Dâvud bunlar ile Hemedân'daki Sul­tân Tuğrul'un üzerine yürüdü. Sultân Tuğrul'da Heıııe- dân'dan çıkarak, iki taraf hicretin 526.yılı Ramazan ayı (Temmuz-Ağustos 1132)'nda karşılaştı. Kısa bir savaşdan sonra Melik Dâvud'un askeri kaçtı. Bu işde Aksungur (74) kabahatli olduğundan Sultân Tuğ­rul ona kin bağladı. Emir Barankuş (Zekevi) ve Safi- ye'd-Din Müstevfi esir oldular. Emir Barankuş 70.000 dinâr ve Kazvin elinden alınmak şartı ile, Safiye'd- Din 200.000 dinâr karşılığında serbest bırakıldı.

Melik Mes'ud hicretin 527. yılında (1132—1133) tekrâr saltanat davâsı ile harekete geçti. Melik Mes'ud, Melik Dâvud ve Aksungur iltifâk edip, Azerbaycan'da toplandılar, Sultân Tuğrul ile savaşmak üzere anlaş­tılar. Sultân Tuğrul da askerini toplayıp, bunlar ile kar­şılaşmak için Merağa'ya geldi. Melik Mes'ud, Halife Müsterşid ile buluşmak üzere Bağdâd'a girdi. Halife Müsterşid ikrâmda bulunup,hürmet ve kendisini Darü's- Saltanat'da misafir etti. Ziyafet verdi. O yılın Muhar- remi'nin son Cuması (Aralık 1132)'nda hutbeyi Mes'ud adına okuttu. Halife, Rebi'üi-evvel'in 5. Pazar günü (14 Ocak 1133), Sultân Mes'ud'a hil'atlar giydirip, hediye­ler verdi ve "Bu nimetleri şükür ile karşıla, açık olarak Allâh'dan kork ve günahdan kaçın" dedi. Mes'ud'a

- 57 -

Page 60: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

giydirdiği hil'atler yedi kaftân idi, her birisi bir cins- den ve renkdendi. Yedinci hil'at siyah ve güzeldi. Kıy­metli taşlar ve yakutlar ile süslü bir taç giydirdi. Her bir koluna altından iki bilezik ve boynuna altından bir ger­danlık takdı. Kendi eli ile iki mücevher kılıç kuşattı. Yeğeni Melik Dâvud'u kendisine teslim etti ve Anuşir- vân b. Hâlid'i de vezir yaptı. Melik Mes'ud'un Bağ­dâd 'a gittiğini duyan Sultân Tuğrul o sırada Heme­dân 'a gitmişti. Tuğrul'un atabeyi Karasungur da ya­nında emirler ve bir mikdâr asker olduğu halde Azer­baycan'da idi. Sonra Melik Mes'ud, Azerbaycan'a gir­di ve beylerinden Aksungur'u oranın idaresine ve vali­liğine memur etti. Sonra Erdebil'i kuşattılar (75) ve ül­ke halkına zulüm yoluna gitiler. Erdebil'in halkı kuv­vetli ve çoktu. Ayrıca A tabey. Karasungur da burada oturmakta idi. Karasungur muhasara edenler ile savaş- mayıp, bunların ihtiyatsızlığım ve müsâit bir fırsat gö­zetmekteydi. Tuğrul'un veziri Dergüzini'nin mektubla- rı gelir "Niçin savaşmıyorsun, yoksa Sultân Tuğrul'a muhâlefet mi ediyorsun?" derdi. Emir Karasungur bu haberleri işitince "Allâh bizi bu akılsız fellaha nasıl müptelâ etmişdir. Düşmamn çokluğunu ve bizim niyetimizi bilmeden sultâna isyanımıza hükm eder]' de­mekteydi. Neticede zorunlu olarak vezirin korkusun­dan geceleyin bir mikdâr asker ile Erdebil'den çıktı. Yanında olan beyler ve asker ile 20 fersah kadar gitti­ler. Biraz asker de kalede bırakıldı ve onlara, "Biz çöl­den gelir gibi yapacağız, savaşa başlayınca siz de kale­den çıkıp arkalarından gelin. İki taraftan ortaya ala­lım'.' dediler. Ondan sonra Emir Karasungur kendi ya­nında olan asker ile gelip, Melik Mes'ud'un askerleri ile karşılaşıp savaşa başladılar. Kaleden de asker çıktı. Savaş sonunda askeri fazla olan Melik Mes'ud'a karşı mukavemet gücü kalmayan Karasungur kaçtı. Melik Mes'ud kaçanları Sultan Tuğrul'un bulunduğu Heme-

- 58 -

Page 61: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

dân kapısına kadar kovaladı. Sultân Tuğrul korkusun­dan Hemedân'da oturamadı, oradan çıkarak Ervend kalesine sığındı. Orada bir kaç gün oturdu. Melik Mes'ud savaşmak için arkasından geldi. O sırada Sultân Tuğrul şiddetli bir hastalığa tutularak sıhhati bozulduğundan çabuk harekete gücü kalmadı. Bir şe­hirden bir şehire geçemedi, Mes'ud ardından yetişti ve savaşa girdi. Neticede mağlup olan Sultân Tuğrul zorlukla Isfahân'a kaçabildi. Oradan Rey'e gitmek is­tedi ancak çok zayıflamıştı. Şaşılacak belâ, meşak­kat ve çok''zahm etler çekti. Vezir'ine "Bana bu sefil­lik senin Müslümânlar'a zulmün ve eziyetindendir'.' de­di. Vezir kızdığını görünce, Tuğrul Hân'a "Alamut kalesi halkına, Aksungur ve sizin düşmanlarınız ile sa­vaşmaları ve dünyayı onların başına dar etmeleri için emir verdim." dedi. Sultân Tuğrul, bâtıni olduğunu an­layınca onu astırdı. O sırada ip koptu ve Vezir yere düştü, halk başına üşüştü. Emir Şirgir'in bir kölesi ora­da bulunmaktaydı. Onun yere düştüğünü görünce bir bıçakla vurup öldürdü. Halk da parça parça edip, her uzvunu bir şehre götürdüler. Vezir'in Isfahân'da öldü­rülmesinden sonra Bâtıniler'in Karategin'de Aksun- gur'un çadırını basıp, onu öldürdükleri ve askerini kır­dıkları, geri kalanların kaçarak Melik Mes'ud'u az bir kuvvet ile bıraktıkları haberi geldi. Sultân Tuğrul bu durumu öğrenince asker toplamak için 3.000 atlı ile Rey'e yürüdü. Mes'ud da bunu duyup, 6.000 atlı ile onun peşinden gitti. Sonra yine buluşup savaştılar ve Sultân Tuğrul yine firâr etti. Emir Belek ve Zencân sâhibi Emir Sungur , Mes'ud'dan aıııân istediler. O da aınân verdi, onlar da emrine itâa t ettiler. Bu olay hicretin 527. yılının Receb ayının 8. günü (15 Mayıs 1133) oldu. Sultân Tuğrul oradan Taberistân'a kaçtı. Emir Ispehbed (Ali)'nin yanma geldi. Emir İspehbed Ali, Tuğrul ve adamlarına ikramlarda bulundu. Tıığ

- 59 -

Page 62: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

rul'un yanında Dubeys b. Sadaka da vardı. Emir Is- pehbed bunların ikisine de kıymetli hediyeler verdi. Sultân Tuğrul kışı orada geçirdi ve baharda askerini topladı. Sultân Tuğrul'a tâbi olan beyler; (Aynü'd- Devle) Hârezmşâh ve Fars sahibi olan Alp Arslan'ın atabeyi Emir Mengü Bars yanma geldiler (76). Sultân Tuğrul Hemedân'a giti. O sırada Melik Dâvud Merağa ve Mes'ud da Azerbaycan'da idiler. Sonra Sultân Tuğ­rul'un atabeyi Karasungur, Merâğa'ya Melik Dâvud'un üzerine yürüdü. Kısa bir savaştan sonra Melik Dâvud mağlup oldu, güçlükle kaçtı. Sultân Tuğrul'un bu gâli- biyetden sonra biraz gönlü rahatladı. Tesâdüf o sırada iyileşmek için içtiği bir müshil ilaçı kulunç hastalığına ve hicretin 528. yılının Muharrem aymın ilk günleri (Kasım 1133)'nde ölümüne sebep oldu. Saltanat müd­deti iki yıl bir ay idi.İki oğlu kaldı.Onlardan birisi Ars- hııı-şâh sultan oldu. Alp Arslan ise devlet idaresinde bulunmadı. Sultân Tuğrul'un vezirlerinden bir tanesi Ktvâmü'd-Din Dergüzini olup,onu öldürtdü.Sonra Şe­refe'd-Din Ali b. Rucâ'yı vezir yaptı. Nizâmü'l-Mülk'- den Selçuklu sülalesinin vezirlerinden hiç bir vezir Der- güzini'nin derecesine yükselemedi. Bu vezir, Dergüzin (77) köylerinden Enesâbâd isimli köyden olup, bir fel- lâtıın oğlu idi. Vezirlik zamânmda da babası fakir bir fellâhdı.

SULTAN MES'UD'UN SALTANATI:Sultan Tuğrul'un vefâtmdan sonra Irâk'da tahta

Mes'ud geçti. Muhammed Tapar hicretin 505. yılı (111 —1112)*nde Mesud'u,Eıııir sipehsâlar Mevdud'a ve Musul'u da ona tiıııâr vermişti. Emir Mevdud'un Şam’da öldürülmesinden sonra Sultan Muhammed Ta­par, ona Aksungur'u atabey yaptı, ayrıca Musul ve Ce- zire'yi tiıııâr olarak verdi. Sultân Mes'ud Irâk 'da Sul­

tân olduğu zamân Emir Barankuş Bâzdâr, S u l t â n

- 60 -

Page 63: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Tuğrul zamanından beri emr ve yasak etmede Mes'ud'a itâat etmekte idi. Sultân Tuğrul'un atabeyi Karasun- gur ise Mes'ud'a isyân üzerineydi.Karasungur,Berkya­ruk'un kızı olan Sultân Mes'ud'un eşi Zübeyde Hâ­tûn'a çeşitli hediyeler takdim edip, hizmetinde bulun­du. Zübeyde Hâtûn Sultân Mes'ud'un yanında Kara- sungur'a olan saygı güç geldi, Sultân Mes'ud'a gücen­di, "Bir hâine neden bu kadar saygı gösterir? Yolunda dostluk gösteren ile düşmanlık eden de beraberdir?" dedi. Emirlerin ileri gelenlerinden bir kısmı ona itâat ve Sultân Mes'ud'a karşı isyân ettiler. Sultân Mes'ud- dan ayrılarak Burucird'e gittiler. Sultân Mes'ud bunla­rın ihanetini ve düşmanlığını görünce, kendisine tâbi olan beylere haber gönderip, biraraya topladı. Kara­sungur, Harezmşâh ve Horasan'dan Emir Sâbıke'd-Din (Reşid) gelerek, Sultân Mes'ud'un askerine katıldı­lar. Oradan Sultân Mes'ud bunların üzerlerine gelerek savaştı. Barankuş mağlub olarak firâr etti ve Bağdâd'a gitti. Sultân Mes'ud o savaşta Barankuş ile olan bey­lerden bir çoğunu esir aldı ve o beylerin ulufe ve ti- mârlarını kesti. Barankuş, Bağdâd'da Halife Müster­şid'i "Sana düşmanlığı vardır, maksadı seni halifelik­ten uzaklaştırmaktır" diyerek, Sltân Mes'ud aleyhi­ne kışkırttı.

Bu o dereceye ulaştı ki, halife Müsterşid asker top­layarak, Sultân Mes'ud'un üzerine yürüdü. İki taraf bir­birleri ile karşılaştılar. Kimsenin ölmediği kısa bir sa­vaştan sonra Halife Müsterşid veziri Şerefe 'd-D in ve devlet ileri gelenlerinden birçok kimse esir oldu (78). Ancak yine araya girenler Sultân Mes'ud ile Halife Müs­terşid Billâh in arasını düzelttiler ve sulh yoluna gitti­ler. Bu sulha göre, Halife Müsterşid bir daha asker toplamayacak ve Sultân Mes'ud'a muhâlefet etmeye­cekti. Bu sırada bunlar durur ve yine Bağdâd'a gitmek üzere çadırlarda oturur iken, Sultân Sencer'den E mi r-

-61 -

Page 64: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

iCuran Han (79) elçilik görevi ile geldi. Sultân Mes'ud onun geleceğini haber alınca,bütün kumandanlar ile karşılamağa çıktı. Halife Müsterşid'in çadırı yanında az adam kaldı. Bâtıniler bunu fırsat bilerek çadırı bas- dılar ve hicretin 529. yılının Zilhicce ayının 9. Pazar günü (20 Eylül 1135) Halife Msterşid'i şehid etti­ler. Yirmiden fazla yerinden yaralayıp, burnunu ve ku­lağım kesip çıplak halde bırakarak kaçtılar. Diğer bir rivâyete göre; Zilhicce'nin 17. Perşembe günü (28 Eylül 1135) kati edilmiştir. Bu iş Halife Müsterşid'e Merağa kapısında yapıldı. Mes'ud'un askerleri bütün Bâtınileri yaralayarak öldürdüler. Halife Müsterşid'in hırıstiyan hekimi Ebu'l Berekât b. Melik onun öldü­rülmesi üzerine müslümân oldu. Sultân Mes'ud onun İs­lâmî kabul etmesine sevindi ve ikramlarda bulundu. Barankuş (el-Kâri) oradan Horasan'a kaçtı. Sultan Mes'ud Müsterşid öldürülüp, Barankuş firâr ettikten sonra Bağdâd'dan Hemedân'a gelip, orada Irâk ve Azerbaycan'ı zapt edinceye kadar kaldı. Diğer taraf- dan Bağdâd'da halk Müsterşid'in veliâhdi Râşid Bil­lâh (80)'a biat ettiler. Musul Beyi Atabey İmâde'd- din Zengi b. Aksungur onun hizmetine Bağdâd'a gel­di ve 6 ay Bağdâd'da Halife Râşid'in işlerini gördü. Sultân Mes'ud, Irâk'ı zapt edip, Azerbaycan'a yürü­dü. Merağa'nm üzerine gitti. Buranın hâkimi Aksun­gur (el-Ahmedili) idi, Sultân Mes'ud'un şehri 2 ay mu­hasarası sonunda âmân dileyerek teslim oldu. Sultân Mes'ud, Aksungur'a Merağa, Tebriz ve Ruyin-diz (81) isimli kale ile o diyardaki hâzinesini bırakarak, Heme­dân'a gitti. Oradan Bağdâd'a hareket edip Hulvân'a geldi. Halife Râşid onun Hulvân'a geldiğini işitince, korktu ve Bağdâd’daki hâzinelerini alarak Emir İmâde'd-Din Zengi ile Musul'a gitti. Bunlar Musul'a ulaşınca,Sultân Mes'ud,Bağdâd'a geldi.Emir tmâde'd- Diıı'e mektup ve elçi göndererek, Halife Râşid i

- 6 2 -

Page 65: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

yanma alarak huzuruna gelip itâat etmelerini istedi. Halife Râşid elçinin bu şekilde bir haber getirdiğini duydu. Emir İmâde'd-Din'in kendisini Sultân Mes'ud'a teslim edeceğinden korkup, Sultan Sencer'in yanma gitmek maksadı ile Musul'dan Horasan'a doğru yola çıktı. Melik Davud ve Emir Togan-yürek (82) "Çık kar­şı dur, korkuyu bırak',' dediler. Ancak Râşid'in veziri Alâe'd-Din Ebu'l Kâsım, "Çıkma, gözükmeV diye na­sihat ederdi. Diğer tarafdan Sultân Mes'ud Bağdâd'a gelince, ehl—ı hail ü akd toplanarak Muktefi li—Emril- lâh (83)'a biat ettiler. Mktefi'nin adı Muhammed olup, Muztazhır Billâh'm oğlu idi. O sırada Halife Râ­şid Billâh, Dâmağân'a varmış ve Muktefi'ye biat olun­duğunu ve kendisinden halifeliğin gittiğini duymuştu. Sultân Sencer'e hicretin 531. yılının Ramazan ayının ilk on günü içinde (Mayıs-Haziran 1137) yazdığı bir mektup ile kendisine olan işleri hikâye ve Sultân Mesud’u şikâyet edip "Askerinizle bana yardım edin'.' dedi. Sultân Sencer, "İslâm askeri Ceyhun tarafına se­fer etmiştir. Şimdi o tarafa geçmeğe imkân yoktur. Halife, Allâh'dan yardım istesin. Allâh için savaşan­lar gâlib gelir'.' şeklinde haber gönderdi. Halife Râşid bu haberi alınca Sultân Sencer'den yardım gelmeye­ceğini anlayarak çok kaygılandı, Dâmağân'dan Azer­baycan'a geldi. İl ve ülke vurup, memleketleri almağa ve yağmaya kalkıştı. Isfahân'a gelip savaşla aldı. Bir gün yanındakiler ile bir tarafı almağa sefere giderken, fırsat bekleyen o ülkenin beyleri ve askerleri ansızın Halife Râşid'i basıp, hicretin 532. yılının Ramazan ayı (Mayıs-Haziran 1138)'nda öldürdüler.

Sultân Mes'ud, Muktefi'yi Bağdâd'da Halife yap- tıkdan sonra, Fars ülkesi sahibi Atabey Mengü Bars'm isyân edip, asker topladığı haberini aldı. Sultân Mes'ud, Karasungur'u asker toplamak için Isfahân'a gönderdi.Karasungur Isfahân'a giderken düşmanı Ba-

- 6 3 -

Page 66: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

rankıış Bâzdâr'a rast gelip, onu öldürdü. Oradan ge­çip İsfahan'a gitti. Emir Çavlı Candar ve Zencân sâhi- bi Sungur onunla İsfahan'da birleştiler. Onlar yaz olun­caya kadar orada kaldılar, hazırlık gördüler. Bunlara Mengü Bars'ın Türk ordusu ile Fars'dan Sultân Mes'ud üzerine yürüdüğü haberi geldi. Bunlar da Isfahân'dan Hemedân'a gelip Sultân Mes'ud'la birleştiler. Mengü Bars yapılan savaş neticesi (84) esir oldu ve Sultân Mes'ud'un önünde öldürüldü. Mengü Bars'ın yanında olan beylerinden Huzistan'daki nâibi Boz-Aba cesur ve güç işleri y'apmağa muktedir idi. Yanındakilere "Ba­şımızın kurtulduğu ganimet ve büyük saadetdir. Biz yine düşmanı bulur, bize yapdığım ona yaparız'.' dedi. Ona, Mengü Bars'ın esir olduğunu ve askerin beysiz kal­dığını haber verdiler. Boz-Aba Mengü Bars'a acıyıp onu kurtarmağa veya kendisi de ölmeğe and içti. Sultân Mes'ud düşman yenildi sanıp, konaklamıştı. Bütün as­ker de düşman yok sanıp, ihtiyatsız idi. Boz-Aba da ye­nilen ordudan bir mikdar asker toplayıp, bunların boş bulundukları zamâna kadar bekledi. Boz-Aba'nın yi­ğitleri öyle hücum ettiler ki, Sultân Mes'ud askerinden kimse silâha yapışacak zamân bulamadı. Sultân Mes'ud'un askeri mağlup oldu. Sultân Mes'ud kendi­sini güçlükle kurtardı. Yanındaki beylerden 12 kişi esir oldu. O esir olan beylerin içinden Emir-i Arab Sadaka b. Dübeys, Zencân sâhibi Sungur ve Emir-i Hâcib Ar- gan, Muhammed b. Karasungur ve Emir Anter el-Ca- vâni, Boz-Aba'nın önünde öldürüldüler. Bu olay hicre­tin 530. yılının sonunda (Ağustos 1136) oldu (85). Ondan sonra Boz-Aba, Fars'a giderek Mengü Pars'ın yerine geçti. Bu tarihde Sultan Mes'ud'un Melik Sel­çuk-şâh ile arası düzeldi. Sultân Mes'ud; Malazgird, Hilât (Ahlat) ve Sökmen b. Artuk'un ülkesini Selçuk- şâh 'a verdi. Silâhi (86) demek ile meşhur emiri, Sel- çuk-şâh'ın işlerini düzeltmesi için atabey tayin etti.

- 6 4 -

Page 67: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Silâlıi'ye de Tebriz'i tiıııâr olarak verdi.Sultân Mes'ud'un veziri Kemal ed-din Muhammed,

(97) hicretin 533. yılı (1 138-1 139)'ıııla, onunla Karasuııgur'un arasını, Boz-Aba ile dostluğu var diye­rek bozdu. Karasungur'a bu haber ulaştığı zamân Azer­baycan'da idi. Hemen öfkelenip, 10.000 atlı ile Azer­baycan'dan kalkıp, Hemedân'a gitti. Ahlat'daıı Melik Selçuk-şâh'ı davet edip, "Fars'ı Boz-Aba'nm elinden alıp, seni oraya vali yapacağını',' dedi. Melik Selçıık-şâlı Melik Dâvud ve atabeyi Ayaz ile Hemedân’a doğru git­tiler. Ondan sonra Kaıasungıır, Melik Selçuk-şâh ve kendi ağzından Sııltaıı Mes'ud'a bir mektup göndere­rek, "Bizim isyanımız vezirden korkıımuzdandır. Yok­sa sana düşmanlığımızdan değildir. Eğer veziri öldürür­sen biz senin eııırindeyiz'.' dedi. Sultân Mes'ııd Vezirin öldürülmesine bahâııe bulamadı, ancak vezirlikten azl etti. Bu olay hicretin 533. yılının Şevvali (Haziran1139)'ııde oldu. Ondan sonra Karasungur. Melik Sel­çuk-şâh ve Melik Dâvud ile Sultân Mes'ud'un huzuru­na geldiler. Karasungur, Sultân Mes'ud'a Ebu İzz Kâ- tib'i vezir yapmasını söyledi. O da bunu kabul etti. Sonra Karasungur yanında iki Melik ve biiyük bir ordu ile Nevbendecân’a (88) geldi. Boz-Aba oııun bu kadar kuvvet ile geldiğini haber alınca kaçarak Huzistâıı'la Fars arasındaki bir kaleye kapandı. Melik Selçuk-şâh, Şirâz şehrine geldi ve orada tahta oturdu. Yanında bir miktlar asker bulundurmak istedi. Atabeyi Emir Silâlıi "Ben sana yeterim',' dedi. Karasungur bu sözü beğen­d i . t 'ulardan ayrılıp Hıızistâıı yolu ile Hemedân'a git­ti im lik Dâvud'la beylerden bir kısmım biraz asker ile b. ısk. ı yoldan gönderip, Boz-Aba hangi tarafdan gelir­se (in ine kesmek istedi. Ancak onlar ayrıldıktan son­ra Melik Selçuk-şâh'm yanında az asker kaldığını öğ­renen Boz-Aba fırsatı ganimet bilerek, Selçuk-şâh'm ihtiyatsız zamânıııda bir baskın yaparak askerinin ço­

- 65 -

Page 68: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ğunu öldürdü. Boz-Aba fırsatı ganimet bilerek, Selçuk- şâh 'ın ihtiyatsız zamanında bir baskın yaparak askeri­nin çoğunu öldürdü. Melik Selçuk-şâh'ı esir alıp Ispid- diz kalesine (89) hapis etti (90). Boz-Aba yine memle­ketine gitti. Heybet ve halk içinde büyüklüğü arttı. Bü­tün halk korkar, bir tarafa gitse askerler önünden ür­ker oldu. Karasungur bu durumu haber alınca Boz- Aba'dan çok korktu, Bürucird'e kaçtı ve bir daha memleket ve saltanat işlerine karışmamağa and içti. C sırada büyük bir yer sarsıntısı neticesi Curreh (91) ve köyleri harab oldu.

Çavlı Cândâr, hicretin 534. yılının (11391140)'nda Sultân Mes'ud ile Boz-Aba arasında geçen­leri işitti. Arrân ve Azerbaycan'dan sayısız asker top­layıp Sultân Mes'ud'un huzuruna gitti.

Sultan Sencer, Rey şehrini kendisi için ayırdığı za­man, oraya yakınlarından Cevher isimli bir has kulunu tayin etmişti. Cevher de Abbas adlı bir kulunu kendi yerine Rey'e gönderdi. Sonra Cevher, Bâtmiler tara- fırdan öldürülünce, Abbâs efendisi yerine vâli oldu. Ab- bâs kendi kullan ile tam bir kudret sahibi olup, kendi­sinin at ve silâhı tamam 4.000 gulâmı vardı. Bunlara dışardan da asker biat edip, Abbâs çok kuvvet bul­muştu. Önce efendisinin kanı için Bâtmiler'in öldü­rülmesi ile meşgul oldu. O kadar çok öldürdü ki, baş­larından bir minâre yaptınp, üzerinde ezân okuttu. Bu sırada Abbâs, Sultân Mes'ud'un hizmetine girmişti. O esnâda Sultân Mes'ud bir suçunu gördüğü Hâcib Ta­tar'ı hâciblikten azl edip, yerini Abdurrahman b. To- ğan-yürek'e verdi. Hâs Bey b. Belengeri de Sultân'ın huzuruna gelmiş, yanında kalmıştı. Bu kadar beyler o yıl Sultân Mes'ud'un yanında toplandılar ve onun­la görüşüp, itâatlerini bildirerek memleketlerine dön­düler.

Sultân Mes'ud, Melik Dâvud'a kızım vermiş, Tşb-

- 6 6 -

Page 69: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

riz'de tahta çıkarmıştı. Melik Dâvud, hicretin 538. yılı (1143 — 144)'nda aynı şehirde Bâtmiler tara­fından şehid edildi.

O yıl Rey hâkimi Abbâs ile Boz-Aba birbirine mek­tup ve elçi göndererek, Mes'ud'u sultanlıkdan uzak­laştırıp, yerine Selçuklu ailesinden olmayan birisini geçirmek üzere anlaştılar. Aynca Sultân Mes'ud'a dost­luk göstererek askerleri ile onun huzuruna gitmeği ve âni bir hücumla öldürmeği kararlaştırdılar. Sonra Boz- Aba, Sultân Mes'ud'a mektup göndererek, isyan ettiği­ne pişman olduğunu, bundan böyle Sultân'm hizme­tinde bulunmak istediğini, yazdı. Kendisi de Sultân Mes'ud'un iki kardeşi Muhammed ve Melikşâh'ı yanı­na alarak, bütün askeri ile Şirâz'dan hareket etti. Ab- bas da bütün askeri ve yanında Sultân Mes'ud'un diğer kardeşi Süleymân-şâh olduğu halde Rey'den çıktı. Bu sırada Sultân Cavlı'nm veziri Ebu'l-tzz'i ondan izinsiz azl etmiş, vezirliği başka kimseye vermişti. Cavlı'nın Sultân Mes'ud'a düşman olduğunu anlayan Abbâs ve Boz—Aba ona yazarak kendileri ile birleşmesini istedi­ler. Bu taraftan Sultan Mes'ud, Boz-Aba ile Abbâs'ın niyetinden haberdâr oldu, hemen Hemedân'dan kal­kıp, süratle bir kaç gün içinde Bağdâd'a gitti. Yanın­da emirlerden Hâcib-i Kebir Abdurrahman b. Togan- yürek vardı. Abdurrahman ile Cavlı'nın arasında hâ- tunu tarafından akrabalık vardı. Sultan Mes'ud ile olan beylerden birisi de Has Bey Belengeri idi ve Sultân'm ser-askeri idi. Bunlar ile Sultân Mes'ud Bağdâd'da top­landılar. Diğer taraftan Abbâs ile Boz-Aba, Hemedân'a geldiler, Sultân Mes'udu Hemedân'dan gitmiş buldular, aldıkları tedbirler ve istedikleri olmadı. Bunlar Heme- dân'da iken Emir Nâsır ed-din (92) de bunlara tâbi olup, kötü isteklerine uydu. Ondan sonra hepsi Cavh Cândâr'a mektup yazıp, "Sen bizim büyüğümüzsün, sen gelip bize tâbi olur ve görüşümüze uyarsan bu şeh­

- 6 7 -

Page 70: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

zadelerden hangisini istersen saltanat tahtına geçire­sin. Kumandansın, hiç birimizin sana muhalefeti yok. Hepimiz sana itâat üzeıineyiz" dediler. Çavlı mektubu

> ılıııca, beylerin her birine duâ edip onları övücü bir mektup yazdı. Ondan sonra asker topladı. Melik Dâ- vud'un tarafından atabeyi olan Emir Ayaz ve Aksuıı- gur'un oğlu Emir Şirin de onun yanma geldiler. Çavlı Cândâr bu kadar beyler ve büyük ordu ile Sultân Mes'ud'a, düşmanlarıyla savaşda yardım için Heme­dân'a gitti (93). Ancak şiddetli bir kış askerin kımıl­damasına imkân vermediği için Hemedân'da kışladı. Balıar gelince Çavlı, Sultân Mes'ud'a "Acele baıia yetiş­sin" diye haber gönderdi. Sultân Mes'ud süratle Kara Beli derbendinden geçerek Merağa'ya doğru gitti, kısa sürede Çavlı Cândâr ile bıılıışdıı. Sultân Mes'ud Cavh'ya çok ikramlarda bulundu. Sultânin yanında olan beyler, Cavlı'nm büyüklüğünü kıskandılar, kalb- leriııden düşman oldular. Çavlı Câııdâr'ı bir ziyafete çağırıp öldürmek üzere ittifâk ettiler. Bunlar hile fik­rinde iken, Çavlı duyup, durumu gördü, çadırını Sul­tân Mes'ud'un askerinden uzakda kurdu. Ayrı ko­nar, ayrı göçer, bunlardan çok korkardı. Sultân Mes'ud'a haber gönderip, "Benim sana itâatim şüphe­sizdir. Ama seninle bir yerde olmanı tasavvur edile­mez. Ancak ikimiz birer ata binip, yalnız görüşürüz. Çünkü Beyleri'niıı bana düşmanlığı var. Beni öldür­mek için fırsat ararlar. Eğer hizmetinde kalmamı istersen beni önden gönder.Düşmanlarına neler yapaca­ğımı gör ve o vakit beııim sadâkatimi ve sana itâatiıııi ve sevgimi anla" dedi. Sultân da Cavh'ya haber gönde­rip "Ben de ona sadâkat ve iyi niyet üzerineyim'.' de­di. Cavh'ya bir Berât-ı hümâyin verdi, bütün tayin ve azilleri ve işi neticelendirmeyi elinde bıraktı. "Bütün beyler ona tâbi olsunlar ve emrine itâat etsinler ve hükmünden dışarı çıkmasınlar" dedi. Sonra Çavlı, Sü­

68 -

Page 71: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

leyman-şâiı'a mektup gönderdi. "Kardeşinle düşman ve kardeşine hâin olanlara tâbi olma. Kardeşine dost olan beyler ile birleş!' dedi. Sultân Mes'ud tarafından da hil'atler gönderip, iki kardeşin arasını düzeltti. Bundan sonra Hârezmşâh ve kardeşi ile diğer beyler de Cavlı'nın yanında toplaııdılar.O ser-asker oldu.Diğer tarafdan Boz-Aba ile Abbâs kendilerine tâbi olacakları­nı umdukları beylerin hepsinin, Sultân Mes'ud'a uyduklarını görünce birbirlerinden ayrıldılar. Boz-Aba Fars'a, Abbâs da Rey'e döndü. Sonra Sultân Mes'ud "Arkalarından nereye giderlerse gidelim", dedi. Boz- Aba ve Abbâs'm ardından Sicâs (94) şehrine geldiler. Mes'ud, Cavlı'ya "Sen askerin çoğıı ile Boz—Aba'nın arkasından git. Çünkü onun yanında çok asker vardır, büyüklüğü fazladır. Ben Abbâs'm peşinden Rey'e doğ­ru gideyim'.' dedi. Sultân Mes'ud yolda kardeşi Sü­leymân-şâh'a rastgeldi. Yakalayıp Sercihan kalesi (95)'ııe hapis etti. Bu taraftan Boz-Aba, Cavlı'nın gel­diğini ve niyetini öğrenince,bulunduğu Hemedân'dan, hâzinelerini de bırakarak, kaçtı. Çavlı, Hemedân'a gel­di ve Boz-Aba'nm bütün hâzinesini aldı. Ancak Sultân Mes'ud'un, kardeşi Süleyman-şâh'ı hapis ettiğini işit­tiği zamân, hayretinden aklı başndan gitti ve "Bir ki­şi kendi öz kardeşi ile barışıp, hil'atler giydirip sevgi­ler gösterdikten sonra böyle yaparsa, ben kendi akra­bası ve kavmi değilim. Bana ne yapmaz? Böyle kişinin andına itibâr yok, dostluğu sağlam değildir. Uygun olan bana zararı dokunmadan bundan ayrılayım bana faydalı iş ne ise onu yapayım, "diye düşündü.Boz-Aba- ya mektup gönderip onunla dost olmak istediğini ya/dı. Boz-Aba da onun dostluğuna işaret olarak aldıklarını ve hâzinelerini geri istedi. Cavh malları gönderdi. Boz- Aba, Abbâs ve Çavlı arasında dostluk sağlamlaştı. Çav­lı, Boz-Aba'ya "Sultân Mes'ud'un üzerine yürüyelim, savaşarak hakkından gelelim. Saltanat tahtına Mu-

- 69

Page 72: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

tıammed b. Mahmud b. Muhammed Tapar'ı geçirelenı, Sultân Mes'ud'un yerini ona verelim'.' dedi. Bunlar ile Sultân Mes'ud arasında tam bir düşmanlık oldu Hiciv tin 541. yılının Cemaziyü'l-evvel ayında (Ekinı-Kasın 1146) Sultân Mes'ud ile savaşmayı kararls ş i trdılar. Ancak gaddar feleğin o zam âna kadar ne yapacağım ve kazâ ve kaderin ne göstereceğini bilmezlerdi. Sul­tân Mes'ud'a da haberler göndererek, gelecek yıl onun­la savaşacaklarım ve hazır olmasını söylediler. Kışı Mi- şâhe (96—:re geçineli Çaylı, Emir T a tâ ri Boz-Aba'ya göndererek, kararlaştırılan zamânın geldiğini hatır­latıp hazır olmasını istedi. Emir Abdurrahman b. To- gan-yürek, Emir Tatar'ın Boz-Aba'ya haber vermek için Fars'a gittiğini öğrenince, gideceği yerlere asker koya­rak, hiç geçecek yer bırakmadı. Emir Tatâr hiç bir ta­rafa gidemeyip, şaşırdı kaldı. Çavlı, Boz-Aba ve Ab- bâs'dan hiç haber alamayınca, 20.000 atlı ile, Sultan Mes'ad'la savaşıp yerine başkasını geçirmek için,Fars ta­rafına yürüdü, sonra Zencân'da çadır kurdu. Bahar vak­ti idi, bu zamanda kanın hareketi fazladır deyip, sıhha­tini korumak maksadı ile bir kan alıcı getirtip, kolun­dan kan aldırdı- Sonra ata binip giderken, önüne bir tavşan çıktı. Çavlı Cândâr tavşanı görüp; eline ok ve yay aldı. Bir ok atınca, acı duydu, kolu şişti. Şiş bo­ğazına ve göğsüne, gittikçe artarak memesi altına ka­dar yürüdü. Hicretin 541. yılının Cemaziyü'l-evvel ayın­da {Ekim-Kasım 1146), Sultân Mes'ud ile savaşmak için sözleştikleri ayda öldü, o neşter yarasından can verdi. Muzaffer b. Seyyid (Zencâni) bu hususta bîr ka­side söylemiştir. Cavlı'dan önce yanındaki beylerden Sa'dü'd-Devle (Barankuş)^ Emir Kızıl ve başkaları bi­rer sebeble ölmüşler, Sultân Mes'ud'u öldürme niyet­lerim kendi başlannda bulmuşlardı. Bu kadar beylerin ölmesi üzerine asker dağıldı ve herkes yerlerine jptti. Sultân Mes'ud düşmanlarından kurtuldu.

Emir Tatâr'ın Fars'a gitmesini önlemiş olan Hâcib

- 70 -

Page 73: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Abdurrahman, Çavlı ve diğer beylerin öldüğünü ve askerin dağıldığını işitince, Tatâr'a haber göndererek, "İşte Cavh öldü, asker perişân oldu, Boz-Aba ile Ab- bâs'ı alıp, Sultâna gelesin. Sultân'ınyine aff ve iyilik etmesi muhakkakdır. Sultân'm aff eylemesine ben ke­fil, sen de iyiliğe yol gösterici ol. Kötülük iyiliğe dön­sün." dedi.

Tatâr'a bu haber ulaşınca; beğenerek Boz-Aba'ya gitti ve "Sultân ile barışmak akla uygundur."dedi.Sö­zün kısası ne derse deyip, Boz-Aba ve Abbâs barışma teklifini kabul ettiler. Sultân Mes'ud’la da haberleşti­ler, Sultân da râzı oldu. Boz-Aba ve Abbâs Sultân Mes'ud'un olduğu yere geldiler ve bazı şartlar ileri sür­düler. Sultân hepsini kabul etti. Bu şartlara göre; Boz- Aba'nın kâtibi Tâce'd-Din b. Dârest, Sultân Mes'ud'a vezir olacak, Cavlı'nın hâkim olduğu Arrân, Ermeniye ve Azerbaycan bölgeleri kendilerine verilecek, memle­ket ve askerin işlerini de nöbetleşe bu üç kişi Boz-Aba, Abbâs ve Abdurrahman b. Toğan-yürek idare edecekti. Sonra Sultân Mes'ud ister istemez görünüşte bunların şartlarına râzı oldu. Ondan sonra Boz-Aba Fars bölge­sine, Abdurrahman halkın işlerini görmek için ülkeyi dolaşmağa, Sultân da Abbâs ile Bağdâd'a gittilr. Sul­tân Mes'ud hareket etmeden önce Has Bey'e "Fırsa­tını bulursan Abdurrahman'ı öldür, boynunu vur" de­di. Abdurrahman b. Togan-yürek ve Has Bey gittiler,bir şehirde oturdular. Bir gün Abdurrahman beyleri ve asr kerteri Gürcüler ile savaşmak üzere gönderdi, bütün emirler gittiler. Abdurrahman yalnız kaldı. Has Bey fırsat buldu ve yarımda kumandam Zengi Cândâr var­dı. Has Bey ona söylemiş Abdurrahman'ı öldürmeği kararlaştırmışlardı. Zengi Cândâr hemen Abdurrah­man'm başına vurup yaraladı, "Hey ne yapıyor" de­yince ikinci bir darbe ile başı gövdeden ayrıldı, işi bit­ti. Ondan sonra Has Bey, Arrân ve diğer ülkeleri zapt

- 71 -

Page 74: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ederek Erdebil'e geldi, muhasara etti. Kale hâkimi Ak­sungur amânla kaleyi teslim etti.

Diğer tarafdan gizli olarak Bağdâd'a Abdurrah­man'm öldürüldüğü haber verildi. Sultân Mes'ud müşâ- verede bulunmak için Abbâs'ı saraya çağırdı, enir etti boynunu vurup, öldürdüler. Abbâs'm ölüsünü dışarı at­tılar. Bu olay hicretin 541. yılının Zilkade ayının 5. gü­nü (8 Nisan 1147) oldu. Abbâs'm askerleri durumunu öğrenince kumandanları (Aksungur el) Firuzkuhi ile Sultân Mes'ud'un sarâyına hücum ettiler. Sultân Mes'ud'un askerleri de sarayı korudular. Sonra Sultân Mes'ud, Firuzkuhi'yi çağırdı ve ona Rey emirliğini ver­di. O da kabul edip oradan Rey'e gitti. Sultân bahara kadar Bağdâd'da kışladı. Kış geçip, yaz olduğu zamân, Sultân Mes'ud'a, Boz-Aba'mn Abdurrahman ve Abbâs'm kanını dâva ederek sayısız asker ile Fars'dan ayrıldığı haberi geldi. Sultân Mes'ud da hazırlıklarını yaparak Boz-Aba'dan önce Hemedân'a gitmek üzere asker ile ittifâk etti. Sultân Mes'ud Has Bey'e de ken­disinden önce Hemedân'a gelmesi ve Sultân'm onu ora­da bulması için mektup gönderdi. Bu taraftan Boz-Aba Fars'dan göçüp, yanında Sultan Mahmud'un iki oğlu Muhammed ve Melikşâh olduğu halde Isfahân'a geldi. Geldiği gibi İsfahan'ı aldı. Şehri Sadre'd-din Hocen- di'ye teslim etti. O iki Şehzâde'yi İsfahan'da tahta oturtdu, onlar için beş nevbet çaldırdı. Oradan He­m edân'a gitti ve şehre bir konak mesafedeki Kara­tegin'e geldi. Rey sâlıibi Abbâs'm oğlu da Boz-Aba'nm niyetini bilip, asker.toplamıştı. Boz-Aba, Abbâs'm oğ­lunu Karategin'de buldu. Sultân Mes'ud, bunlardan önce Hemedân'a gelmişti. Bunların geldiğini işitip, bunları şehre sokmamak için savaşa hazırlandı. Has Bey savaşdan önce Sultân Mes'ud'a yetişti. İki düş­man askeri birbiri ile buluştu, bir müddet savaştılar. Boz-Aba kendisi Sultân Mes'ud tarafına hücum etti.

Page 75: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

askerin arasına girdi. Savaşarak askeri birbirine vurdu. Sultân Mes'ud'un askeri mağlup olmak üzere idi. An­cak Boz-Aba'nın atı sürçüp, yüzü üzerine yıkıldı. Boz- Aba'nın üzerine üşüp, sıkıca bağladılar. Sultân Mes'ud'un önüne getirdiler. Sultân ona kötü sözler söy­leyip, azarladı. Boz-Aba ne bir incinme şekli gösterdi ve ne bir cevap verdi. Sonra Has Bey'in işareti ile boynu vuruldu (97). Abbas'ın oğlu da savaş meyda­nında ölüler arasında bulundu. Melik Muhammed ve Melikşâh in o savaşta hâlleri berbat olup kaçtı­lar. Bir müddet sonra Mes'ud, kardeşi oğlu Melik Mu- haınmed'e mektup göndererek, Huzistân'ı ona verdi ve kızını nikâhladı. Bu suretle aradaki düşmanlık dost­luğa dönüştü. Bu kadar ulu beylerin ölümü ile Has Bey'e hüküınetde mâni olacak kimse kalmadı. Has Bey de geçmişteki düşmanlığı sebebiyle, hicretin 543. yılı (1148—1149)'ııda Hâcip Tatâr'ı yakalayarak öldürdü.

Boz-Aba'nın öldürülmesinden sonra dağılan ordu­sundan geride kalan bir kısmı yine bir yerde toplan­dılar. Melik Melikşâh'ı yanlarına alarak Bağdâd'a gel­diler. Bağdâd'ı Halife'nin elinden alarak, Bağdâd ve ci­varına sahip olmak istediler. Bağdâd halkı bunlarla yaptığı kısa bir savaşdan sonra kaçmak zorunda kaldı. Sonra Bağdâd halkı yine gayrete gelerek o grupun üze­rine hücum ettiler ve onlardan 500 kişi öldürerek Bağ­dâd üzerinden geri püskürttüler. Bu grup Bağdâd'd;ın uzak bir yerde konaklayarak Halife Muktefi li-Enıril- lalı'a haber gönderip, 30.000 dinâr verdiği takdirde gideceklerini söylediler. Sonra Muktefi 30.000 din a rın verilerek, o grupun Bağdâd üzerinden uzaklaştırıl­masını emr etti. Bağdâd Sâhib-i Divânı olan Yahyâ b. Hübeyre, Halife'nin o parayı vermesine mâni oldu ve "Bu kadar ınâlı ziyân etmektense, bu para ile asker tutup onları kovmak daha hayırlıdır. Eğer şimdi bu

- 7 3 -

Page 76: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

kadar dinâr verirseniz Bağdâd'ı tim âr edinirler. Sul­tân Mes'ud'un düşmanına mal vermek ona düşmanlık­tır. Hem o asker ile Türkler'e Bağdâd'a yol vermeyiz, Bağdâd'a düşman eli ermez olur'' dedi. Halife, Yahyâ nin sözünü kabul etti. Sonra o para ile çok asker topla­yıp, o grupu Bağdâd üzerinden dağıttılar. Halife, bu görüşünden dolayı, tedbir sâhibidir diye hicretin 543. yılının Rebi'ü'l-evveli'nin 14. Çarşamba gün i (2 Ağus­tos 1148), Yahyâ'ya kendisine vezir tayin etti.

Bu tarafta Sultân Sencer; Sultân Mes'ud ile Boz- Aba, Ab.bâs ve diğer beylerin savaşını ve Irâk'da karı­şıklıklar meydana çıktığını, halkın huzurunun gittiği­ni, Abbâs'm ve kendi tayin ettiği beylerin kiminin azledildiğini ve bütün işlere Has Bey'in hâkim olduğu­nu duydu ve hicretin 543. yılının Şaban ayında (Ara­lık 1148—Ocak 1149), Horasan'dan Rey'e yürüdü. Sul­tân Mes'ud bunu işitince korktu ve Hemedân'dan kal­karak, süratle Bağdâd'a gitti. Sultân Sencer, Hora­san'a dönene kadar Bağdâd'a kapanmaya, eğer lâzım gelirse asker toplayıp, Sultân Sencer ile savaşmağa karar verdi. Sonra Şerefe'd-Din Hâdim, Sultân Mes'ud'a "Bu görüşün hatalıdır, Sultân Sencer ile savaşmağa ne gerek?. Sakın bu işi yapma!, başına ha­yır gelmez, Sultân Sencer ile karşılaşman iyi olmaz. Çünkü amcanın kuvveti ve askerinin çokluğu öyle bir derecededir ki, sen ona mukavemet edemezsin.Doğru görüş; amcana giderek, kardeşinin yaptığı gibi senin de muktedir olduğun hizmeti yapmandıri' dedi. Sultân Mes'ud bu fikri kabul etti, Has Bey ve Vezir de yanında olduğu halde Sultân Sencer'e karşı gitti. Sultân Mes'ud amcası Sultân Sencer ile buluştuğu zamân, mukte­dir olduğu hizmet ikramları yapı.Sultân Sencer de Sultân Mes^ud'un yüzünü görünce, her yaptığı günâhı unuttu, içine sevgi ve gözlerine yaş doldu. Sultân Mes'ud da, Sultân Sencer ile ilişiği olan ve kimi ma'zul

- 74 -

Page 77: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ve kimi savaşlarda ölen beylerin her birisinden şikâ­yet ve kendisine isyân çderek, üzerine geldiklerini hi­kâye etti. Sultân Sencer onun bütün yaptıklarım affe­dip, hil'atler verdi. Sultân Mes'ud, Has Bey için Sul­tân Sencer'e aracılık edip, yine yerinde bıraktı. Sultân Sencer bir nice gün Sultân Mes'ud ile durduktan sonra vedâ ederek, yine Horasan'a gitti.

Sultân Mes'ud oradan Bağdâd'a geldi ve kışı orada geçirip, Hemedân'a gitti ve hicretin 547. yılında (1152) Hemedân'da öldü. Bütün halk yas ve mâtem tu­tup, Hemedân'da Cemâle'd-Din (98)'in binâ ettiği medreseye gömüldü. Sultan Mes'ud'un saltanat müdde­ti 16 yıl oldu. Ahlâkı iyi ve vasıfları herkesçe sevilmiş­ti. Gammazlamaktan ve bir kimse hakkında kötü söz söylemekten çok nefret,fd&rdi, herkese değerince saygı gösterirdi. Kardeşi Sultân Tuğrul'a karşı çıktığı zamân; Karaca Sâki ve Tâce'd-Din b. Dârest veziri idi. Hicretin 527. yılında (1132—1133) kardeşinin hüküm- dârlığı zamanında Bağdâd'a girdiği vakit,vezirliği Anu- şirvân b. Hâlid'e verdi. Ondan sonra İmâde'd-Din Ebu'l-Berekât Dergüzini vezir oldu. Ancak tedbirleri yerinde olmadığı için yine azledildi, yerine Kemâle'd- Din Muhammed b. Hâzin er-Râzi vezir oldu. Vezirle­rin en mükemmeli ve yerinde tedbir alanı idi. Vezir Ke- mâle'd-Din; Karasungur, Melik Dâvud ve Melikşâh, Sultân Mes'ud'u öldürmek için birleştikleri zamâna kadar vezirlikte durdu.Sonra Mecde'd—Din İzzü'l-Mülk (Ebu'l-îzz el-Bürucirdi)vezir oldu.Mecde'd—Din tedbir sahioi ve mal ve mülkü sayısızdı ve 400 köyü vardı. Hic­retin 539. yıhnda (1144-1145) Mecde'd-Din azledildi. Yerini Müeyyede'd-Din Merzubân (b. Abdullâh el-Isfa- hâni)'ye verdi. Müeyyede'd-Din çok şarap içer, bir an ayık olmaz, kendini bilmezdi. (Sultân Mes'ud), Müey­yede'd-Din'i boğdurup öldürttü. Yerini yine Boz-Aba'- nın kâtibi olan Tâce'd-Din b. Dârest'e verdi. Bunun ardından Şem se'd-D in Ebu'l—Necib Assam Dergüzini'

- 75 -

Page 78: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

yi vezir tayin etti. O vezir iken öldü. Sultân Mes'ud za­manında İrak ve Horasan tam bir düzen ve intizâm üzerine idi. Halk rahat ve refah içinde idi.

SULTAN SENCER'İN OĞUZLAR A ESİR OLMASI:

Sultân Mes'ud öldükten sonra Sultân Sencer'in dev­leti sona erdi. Sebebi bu oldu: Türklerden Guz (Oğuz) denilen bir grupun sürüleri çoktu, onun ürünlerini yer­lerdi. Türk ülkesinin sonundan Guz taraflarından gel­mişler ve Mâverâünnehr'de yerleşip, kalmışlardı. Çok kalabalık olup, bir kaç tane beyleri vardı. Bunlara Tuti, Bahtiyar, Çağrı,Dinâr, Arslan ve Mahmud Hân derler­di. Hepsi nıüslümân ve Allâh'ın birliğine inanmıştı Gürhân Mâverâünnehr'i SıffCaıi Sencer'in elinden aklı ğı zamân, Karluk Türkleri Oğuzları oradan sürdüler. Mâverâünnehr'den sürülen Oğuzlar, Horasan'a in ineği arziı ettiler. O tarihde Sultân Sencer'in beylerin den Emir Zengi (99) Toharistan valisi idi.Belh vnlisı Kamac ile Emir Zengi'nin arasında düşmanlık vardı. Hükm ettikleri ülkeler komşu olduğundan birbirlerine karşı düşmanlıkları gittikçe artmakta ve karşılıklı üs­tünlük kurmak istemekte idiler. Sonra Emir Zengi Oğuzlar'dan yardım alabilmek ve düşmanı üzerine, kuv­vet bulmak için onları ülkesine çağırıp yer verdi. Oğuz­lar Emir Zengi'nin ülkesine yerleştiler. Emir Zengi Oğuzlar ile kuvvetlendikten sonra asker toplayıp, Emir Kamac üzerine gitti. Emir Kamac bunu işiterek, el altından Oğuz beylerine çetr ve hil'at gönderip, va'dler- de bulundu. Onlar da Emir Kanıac'a meyi edip, sözü­nü kabul ettiler. İki asker karşılaşınca kısa bir savaştan sonra, Oğuzlar Emir Zengi ve oğlunu tutup, Kamac'm eline verdiler. Diğer askerlerden bir çoğunu öldürdüler. Emir Kamac da Emir Zengi'nin oğlunu öldürüp, etini ona yedirdi. Sonra da Emir Zengi'nin boynunu vurdu.

- 76 -

Page 79: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Bundan sonra Emir Kaıııac kendi ülkesinde Oğuz bey­lerine tinıar ve il verdi. Oğuzlar Emir Kamacin ülkesin­de dururlar, sürülerini meralarda otlatıp, yaşarlardı. Sencer tarafından Gazne Sultânı olan Hüseyin b. Hn- •>an Guri ( 100) Belli 'i almak maksadı ile Kamacin üze­rine geldi. Oğuzlar'dan bir grup Hüseyin ile birleşti. Hü­seyin ile savaşta, Kaıııac hezimete uğradı. Hüseyin Belli'i Kamacin elinden aldı. Sultân Sencer bunu işi­tip, Belh’in üzerine geldi. Hüseyin kısa bir savaştan son­ra kaçtı (101). Ancak yaptığı işler için özür diledi, Sul­tân Sencer de kabul etti. Hüseyin, Sultân Sencer'in hiz­metine vâsıl oldıis Sencer Gazne'yi yine Hüseyin'e ver­di (102), sonra Oğuzlar. Tolıaristan tarafından kaldı­lar. onun meralarında oturdular, namazlarını kılar, ze­kâtlarını verir, kimseyi incitmezler ve kötü yola gitmez­lerdi. Ancak Emir Kaıııac, Hüseyin Guri ile birleştikle­rinden ve kendisine yaptıkları işden dolayı onlara kız­gındı. Bıı sebebdeıı Oğuzlar'ı ülkesinden sürmek iste­di, bunlara haber göndererek, "Memleketimden başka bir yeıe göç edin" dedi. Oğuzlar bunu işitip, sözüne uymadılar, gitmekten vazgeçerek diğer Türkler ile be­raber hepsi bir yerde toplandılar. Emir Kaıııac da 10.000 atlı ile savaş için bunların üzerine yürüdü. Bun­lar da Kanıaciıı gayret ve ısrarını görerek, beyleri ona gelip yalvardılar ve "Her yıl ev başına 200 dirhem gü­müş göndersinler, buradan göç edin diye emir verme­yin" dediler. Emir Kaıııac kabul etmeyip, "Çabuk gidin.” diye onları tehdit etti. Oğuzlar da iııâd edince, savaşa başladılar. Bir gün sahalıdan gece karanlığına ka­tlar süren savaş neticesinde Kamacin askeri mağlup ol­du. Oğuzlar Kaıııac ve oğlu Ebıı Bekr'i esir ettiler. İki­sini de getirip beylerinin önünde öldürdüler.

Soııra Oğuzlar, Belli civarını istilâ ettiler, yağ­mada bulundular, asker ve halkdan bir çoğunu, ule­mâ ve fakilıleri öldürdüler. Çocuk ve kadınları esir alıp

- 77 -

Page 80: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

sürdüler, medrese ve mescidleri harâb ve virân ettiler. Bu haber Sultân Sencer'e ulaştığı zamân, çok üzüldü, sonra 100.000'den fazla asker toplayıp Oğuzlar'm üzerine yürüdü. Oğuz beyleri, Sultân Sencer'in üzerle­rine geldiğini işidip, çok mal hazırlayıp, ona gönder­diler ve yaptıkları işlerden dolayı özür dileyip yine yer­lerinde oturmaları için izin, merhamet ve şefkat dile­diler. Sultân Sencer kabul etmeyip, üzerlerine yürüdü. Ebu Bekr'in oğlu Muhiyü'd—din Kamac, Müeyyed Ay- Aba ve diğer beyler Sultân Sencer ile beraber 548 yılı Muharrem ayı (Nisan 1153)'nda Oğuzlara karşı yü­rüdüler.

Yemine'd-Din Azizi ve Müeyyed Barankuş Herevi, Sultân Sencer'in sözü geçen büyük ümerâsından idiler.

Mengli Tegin denilen bey, Yemine'd-Din'in dostla­rından idi. Bozkuş Hâdim de Müeyyed Borankuş'un emirlerinden ve hâdimlerinden idi. Mengli Tegin ile Bozkuş Hâdim arasında düşmanlık olup, ikisi Nişâ- bur'da savaştılar. Mengli Tegin yenildi. Bu sebebden Emir YemiYıe'd-Din huzursuzdu ve bunu Sultân Sen­cer'den bilerek ona kin bağlamıştı. Tesadüf bu esna­da Yemine'd-Din'e tâbi bey ve askerler, Guzlar ile yapı­lan savaşta ihmâl üzerine oldular ve onların ihmâli he­zimete sebeb oldu.

Sultan Sencer, Oğuzlar ile şiddetle savaştı. Oğuz- lar'm hepsi ölümü tercih ederek, savaşda sabır göster­diler. Neticede sabır ile Sultân Sencer'e karşı zafer buldular. Sultân Sencer yenilerek Belh'e doğru kaç­tı. Oğuzlar arkasından kovalayıp yetiştiler. Tekrâr bir daha savaştılar, Sultân Sencer yine yenilgiye uğrayarak, Merv'e firâr etti. Oğuzlar, yine ardın­dan gittiler. Horasan askeri korkusundan Oğuzlar'a karşı duramadı. Oğuzlar kendilerine, Sultan ve as­kerden karşı duracak kimse bulamayınca Merv'e gir­diler. Şehri tamamen yağma etdiler ve halkının ço­

- 7 8 -

Page 81: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ğunu öldürdüler. Zulüm yoluna gittiler. Bilginler, sâ- lihler, zâhidler fakihlerden kimi buldularsa, öldürdü­ler, boyunlarını vurdular, Merv'de öldürülenler ara­sında bilginlerden Kâdıü'l-Kudât Hüseyin b.Muham- med Ersânidi ve Kâdi Ali b. Mes'ud da vardı. Sultân Sencer Merv’den de kaçtı ise de,Oğuzlar ardından ye­tişerek yakaladılar (103). Nişâbur halkım öldürdüler, mallarını aldılar ve akla gelmeyecek işler yaptılar. Ölü­ler sokaklarda yığıldı, tepeler gibi oldu, halkdan çoğu câmiye sığındı. Oğuzlar arkalarından ytişerek câmi içinde kimseyi sağ bırakmadılar ve bu şekilde Hora­san'ın büyük bir kısmını yağmaladılar ve harabeye çe­virdiler. Hiç bir dayanıklı kale kurtulamadı. Nisâbur'da öldürülen bilginlerden birisi de şâfî fakihi olan Muham­med b. Yahyâ idi. İlminden faydalanmak için doğu ve batıdan ona gelirlerdi. Bir çok kimseler ona mersiye söylemiştir. Ali b. Ebu'l Kâsım Beyhâki ve Ali b. 1b- râhim Kâtib onun için mersiye söylemişlerdir. Hâkâ- ni (104) de şiir söyleyenler arasındadır.

Sultan Sencer hicretin 548 yılı (1153)'nden 551 yılı Ramazam'na kadar (18 Ekim 1156) Oğuzların elinde esir kaldı. Sultân Sencer bunlar ile biner ve bun­lar ileinerdi, yanında muhafızları vardı. Müsaade olma­dan bir yere gidemez ve iş göremezdi.Kendisine "Sul­tân ” diye hitab edip, önünde yer öperler ve "İşimiz sana itâattir biz senin halkınız" derlerdi. Hürmet edip, ikramda bulunurlardı. Ancak elinde hiç bir nesne yok- du, bunların emrinde idi. Oğuzlar, Sultân Sencer'e gâ- lip olunca onun bütün mal ve memleketlerini ele geçir­diler ve bütün işleri üzerine hâkim oldular. Sultân Sen­cer'e seyisine yetmeyecek kadar ulufe tâyin* ettiler.

Sultâıi Sencer hicretin 551 yılı Ramazan ayında (Ekim—Kasın 1156), bir yolunu bularak, Öğı zlar'ın elinden kurtuldu. Sultân Sencer Belh'den çıktı ve Cey­hun'u geçip, Tırrniz kalesine ulaştı. O kale ve civarına

- 79 -

Page 82: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Emir İmâde'd -Din Ahmed b. Alâe:ri- j)fn Ebtı Bekr b. îCûüıâc nakımdi. Sultân Sencer buraya gelince, Nisâ- bıır hâkimi Emir Ay.Aba Müeyyed (105 jde Tırmiz'e geldi. Sultân Sencer, Müeyyed Ay-Aba'yı bir mikdar asker ile bir iş için Sağaııiyan (106)'a gönderdi. Yanın­da emir İm âde'd—Din'iıı dedesi Kamac’ın evlâdından Kay Aba da vardhSııltâıı Sencer ona karşı kingütmekte itli \ e gizlice Ay-Aba'ya"Fırsatmı bulursan İmâde'd-Diıı den korkıııayıp, Kay-Aba'yı öldür!' dedi. Sonra Emir Müeyyed Ay-Aba ile Kay-Aba istenilen yere ulaştılar. Emir Hüeyyed Ay-Aba eğlence ve içki meclesi teıtib- lerdi. Kay-Aba'yı da çağırdı. Aralarında tavla oynarken Emir Müeyyed Ay-Aba'ııın daha önce teııbilıde bulun­duğu köleleri, ansızdan vurarak, Kay-Aba'yı öldürdü­ler. Emir İmâde'd-Diıı'e onun öldürülmesi haberi geldi­ği zamân çok kızdı. Sultân Sencer'in bulunduğu eve gitti, içeri girdi ve ondan korkmadan yakınlarını ve ba­zı beylerini öldürdü. Emir Müeyyed Ay-Aba'ııın adamlarından da birkaç kişi öldürüldü. Daha sonra Emir Müeyyed'iıı geleceğini bilen Emir İmâde'd-Diıı kale kapılarını sağlamlaştırarak oturdu, korkuyu orta­dan götürdü. Emir Müeyyed yine Tırmiz'e ulaştığın­da durumu gördü; soıııa askeriyle harekete geçti ve Emir İmâde'd-Diıı'in üzerine saldırdılar. Sultân lıisâ- rııı içinde kaldı, asker ise dışardan hisânıı çevresini sardı. İmâde'd-Diıı, Sultân Sencer'i askere vermedi, lıi- sâr içinde muhafaza etti. Neticede son hücumdan İmâ- de'd-Diıı üstiin çıktı. Bunun üzerine sulh oldu; İıııâ- de'd-Diıı. Sultân 'i bunlara teslim edecek, bunlar da İmâde'd-Diıı ve kalesine taarruz etmeyip, gideceklerdi. Yine bu sö/. ü/eıine İmâde'd-Diıı, Sultân'ı kaleden çıkararak askere teslim etti. Sultân Sencer hicretin 551 yılının Ramazan ayında (Ekim - Kasım 1156) Merv'e geldi. Her taraftan beyler ve askerler gelip yine etrafın­da toplandı. Sultân kısa zamanda eski kudretini buldu.

Page 83: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

SULTAN SENCER’İN ÖLÜMÜ:Sultân Sencer hicretin 479. yılının Receb ayının

5. günü (16 Ekim 1086) dünyaya geldi. Oğuzlar'daıı kurtulduktan sonra kuluııça tutuldu, ardından ishal ol­du ve hicretin 552. yılının Rebi'ül'l-evvel ayının 14. Pa­zartesi günü (26 Nisan 1157) öldü. Kendisi gömülmek için bir kubbe (türbe) yaptırmış ve o kubbeye "Dâr-ı âlıiret” diye ad vermişti, orada gömüldü. Müstakil sal­tanat süresi 40 yıl kadar olup, bütün devlet müddeti 62 yıl sürdü. 72 yıl, 8 ay, 10 gün yaşadı. Sultân Seıı- ıvr'in mâlları ve hâzineleri çoktu, 1030 ratı ağırlığım ila kıymetli taşları vardı, her birisi bir yadigâr idi. Bıı denli kıymetli taşa sâhib olmak kendisi için çoktur Ancak Sultân Mahıuud b. Sebüktegin'in hâzinesini Sn i tâıı Sencer aldı. Nitekim yukarıda Gazııe'niu fethinde zikredildi. Ayrıca Al-i Büveyh'in ırkını da bunlar orta­dan kaldırdı ve onların hazîneleri de bunlara geçti. Su! tân Sencer Selçuklu ailesinin eıı fâzıl ve âdillerinden ohıp, hepsinin âlimi.akıllısı ve olgunu idi.Bilginlere sev gi ve saygı gösterir ve cömerd davranırdı. Sultân Sen cer'iıı Hâzini (Hazinedarı) Zahire'd-Din'den nakl ve fli kâye olunmuştur ki, birbiri ardına 5 günde 700.000 dinâr bahşiş verdi. Askerlere, emirlere ve büyüklere at ve diğer hü'atteıı başka 1000 kırmızı atlas kaftan he­diye etti.

Sultân Sencer'iıı bilginler ile arasında geçen olay­ların birisi şu şekildedir; Nisâbur'da Şâfiler vc Hane­liler arasında bir ihtilâf, karışıklık ve kavgada, Haııe- filer'deıı 70 kişi öldü. Sultân Sencer bu ıııevziye yakın­dı. Bu tuhaf olayı işitince Hacib-i Kebir (Büyük Hâcib) Mahmud Kâşâııi’yi çağırdı ve ona "Şâfiler'iıı reisi Muhammed b. Yahya'ya git. Sultân sana dedi ki. bu şehir benim midir? Yoksa onun mudur?. Şimdi edeb üzerine durmadığına göre bu şehirden gitV diye söy­lemesini enir etti. Hâcib şehre geldi, Muhammed b.

- 81 -

Page 84: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Yahyâ'yı Nisâbur camiinde buldu. Muhammed'in kay­gısızca okuma ile meşgul olduğunu gördü. Muhammed ise Hâcib'i görüp, iltifât etmedi ve karşılamadı. Hâcib-i Kebir gelip oturdu ve "Es-selâmu aleyküm" diye selâm verdi. O da "Ve alâ ibâd'ullah is-sâlihin" diye cevâb verdi. Hâcib önüne diz çökerek, "Sultân buyurdu ki, bu olan olayları duyduk. Bu olan çekişme ve ihti­lâ f neydi ki, bu kadar bilgin öldürüldü ve sebebsiz ye­re kan aktı? Bu şehirlerde sizler dilediğinizi yaparsınız sizin hükmünüze kimse itirâz etmez. Biz Allâh'dan yetiştiğimiz nimete sizin duânız ile ulaşır ve devlet bu­luruz. Size böyle yapmak, bunun gibi zararlı yola gitmek yakışır mı?" dedi. Hâcib bundan fazla söz söylemedi, Sultân'ın dediklerini nakletmedi. Hâcib döndüğü zaman, Sultân Sencer'i çok pişman ve üz­gün bir şekilde buldu. Sultân Sencer ona "Ne yaptın ve Şeyh Muhammed'e ne söyledin?" dedi. Hâcib de Şeyh Muhammed'e Sultân'ın dediklerini söylemedi­ğini, iyilikle konuştuğunu söyledi. Sultân da "Şimdi böyle dediğine benim başıma yemin eyle, iyilik ile söylediğini bileyim'.' dedi. Hâcib'in yemininden son­ra Sultân memnun oldu ve kalbi rahatladı. "Ne iyi ki­şi imişsin'.' diyerek rütbesini yükseltti ve Nisâbur'u tımarına ilâve olarak verdi.Hâcib bir âlime saygı gös­tererek itibâra kavuştu. Sultân Sencer öldükten son­ra, Selçuklu sülâlesinin devleti sona erdi. Hükümdar­lığın Bağdâd, Mâverâünnehr ve Sultân Sencer'in hükm ettiği vilayette, yani Horasan'da nüfuzları kalmadı. Sul­tan Sencer'in memleketlerine Hârezmşâh (107) hâkim oldu.

SULTAN MUHAMMED B. MAHMUD'UN TAHTA GEÇİŞİ: (108)

Irâk'da Sultân Mes'ud öldüğü zanıan yerine geçecek oğlu yoktu.Sultân Mes'ud'un hükümdarlığı zamâmnda ülkeye, askere ve bütün işlerin üzerine Has Bey b

- 82

Page 85: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Belengeri hâkimdi. Sultân Mes'ud'un ona sevgisi oldu­ğundan bütün işler elinde ve Sultân'm ser-askeri idi. Sultân Mes'ud vefât edince, beyler Has Bey'in etrafın­da toplandılar. O söyledi, onlar dinlediler. Şehzâdele- rin hangisini Sultân yapalım diye ortalıkta nice konuş­malar oldu. Nçticede beyler arasında anlaşmazlık çıktı. Sultan Mahmud'un oğulları Melikşâh ve Muhammed Huzistân'da oturmakta idiler. Sultân Mes'ud ölünce,- Muhammed Hemedân'a, Melikşâh'da Isfahân'a gitti. Has Bey ile Zengi Cândâr, Melikşâh'm sultân olması­nı istemekte idiler. Diğer beyler de "Sultân Mes'ud'un yerine Muhammed'in tahta geçmesi gerektir." dediler. Sonra Muhammed acele edip, Hemedân'a geldi. Bütün asker ve emirler Hemedân'a gelmiş ve orada toplanmış idiler. Muhammed Hemedân'a yaklaştığı zamân, bütün emirler karşılayarak saygı gösterdiler. Has Bey ve Azer­baycan Emiri Zengi Cândâr, Sultân Muhammed'i kar­şılamayı ihmâl ettiler. Sultân Muhammed, Hemedân kapısına gelince, Has Bey ve Emir Zengi Cândâr mecbur olup istikbâl ettiler. Sultân Muhammed bunla­ra diğer beylerden fazla hürmet gösterdi. Has Bey yine Sultân Mes'ud zamânmdaki gibi atabey ve ser-asker ol­du, halkın bütün işlerinin idaresi ile görevlendirildi. Bir müddet bu durumda Hemedân'da kaldılar. Has Bey hergün Sultân Muhammed'in huzuruna gelirdi. Sultân Muhammed de ona hürmet, ikrâm ve ihsanlarda bulun­makta idi. Has Bey de şeklen itâat göstermişti. Nihayet Sultân Muhammed, Has Bey'in Melikşâh'a mektub yazarak hükümdârlığı ona vermek için Hemedân'a da­vet ettiğini haber aldı. Sultân Muhammed bunu tam olarak öğrendiği zamân, bir ziyafet hazırlayıp Has Bey ve Emir Zengi'yi dâvet etti. Önceden kullarına ısmarla­dı, ziyâfet sırasında Has Bey ve Emir Zengi'ye kılıç vu­rup, ikisini öldürdüler, başlarını kesip dışarı attılar. On­ların kullarından kimisini öldürdüler, bir kısmı da kaçıp

- 83 -

Page 86: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

gitti. Bunlardan kalan at, silah, çadır ve mâllar yağ­ma edildi. Sultân Muhammed korkusuz olarak Heıne- dân'da tahta oturdu. Melikşâh, İsfahan'a gelmişken. Emir Has Bey ve Zengi Câııdâr'ın öldürüldüğünü işi­tince yine Huzistâıı'a kaçtı.

O sırada Arrân'm emiri meşhur Şeıııse'd-Din İl- Deııiz idi. O bölgenin hazine ve gelirini zabt etmiş, bu sebeble çok mâlları, hâzineleri ve T.'irkmenler'den or­dusu vardı. Sultân Muhammed ve Melikşâh arasındaki ihtilâf zamânında ve Has Bey ile Zeıvii Câııdâr'ın yaşa­dığı şifada, Şemse'd Diıı ildeniz Nahcııvân'da oturur dıı. İş bir tarafın lehine sonuçlanıncaya kadar durdu, o kendisinde bulunan mâl ve hâzineyi muhafaza etmeği düşünmüştü. Hükümdarlık Muhammed-de kararlaşıp, beyler ona itâa t edince. Şemse'd-Din İldeniz de mektub gönderip, emrine uygunluk gösterdi ve "Eğer Sultân beni hizmetine dâvet ederse geleyim ve İslâm dini düşmanlarından birisine karşı gönderirse karşı du­rayım ve her ne eııır ederse göreyim." dedi. Sultân Muhammed cevâb yazıp, "Şimdi senin gelmene lü­zum yok. Yerinde dur, müslümânlarııı işini gör." dedi Sultân Mes'ud zamânıda Rey vâlisi İnanç isminde niı bey idi. Sultân Muhammed yine İnanç’ı Rey'de bırak­tı. Nihayet bütün Irâk memleketlerinin beyleri Sul­tân Muhammed’e itâat ettiler. Musul, Diyarbekir, Ah- lât ve diğer yerlerde onun adına hutbe okundu ve sikke basıldı.

HALİFE MUKTEFİ Lİ EMRİLLAH'IN SELÇUK­LULARI BACDAD'DAN SÜRMESİ VE SULTAN MUHAMMED’İN BAGDAD ÜZERİNE GELMESİ VI ŞEHRİ ELE GEÇİRMEKTEN ÜMİDİNİ KESMESİ: Sultân Mes'ud Muktefi li-Emrillâlı'ı Bağdâd'da halife tayin ettiği zamân,halkı ona biat ettirdi.Halk halifeli­ğe Mııktefi'yi kabul ve itâal ettiler. Sultân Mes' ııd. Mııktefi'deıı Türk köleler satın almaması ve kııllanma-

84

Page 87: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ması hususunda söz alınıştı. Halife Muktefî de bu sö­zünde durmuştu. Çünkü Selçuklu ailesi Türkler'den ol­duğu için Türk evlâdının kul olmasından Selçuklu emirleri utanç ve onları kullandıklarından büyüklük hissi duymakta idiler. Sultân Mes'ud Bağdâd'a kendi tarafından, aklı az ve dinle ilgisi çok olmayan hadim­ler zümresinden, Mes'ud Bilâli ismindeki bir kulunu ııâib tayin etmişti. Sultân, Mes'ud yine merkezine git­mişti. O gulâm aklının ve dinle ilgisinin azlığından, iyi­likten çok kötülük yapardı, işleri siyâsi kaidelere ııy- ıııayıp, Bağdâd'da kötü tasarruflarda bulunur ve şer'e muhalif yola giderdi. Yaptığı işler sebebiyle, Halife Muktefi ile aralarında anlaşmazlık vardı. Muktefi bun­ları engellemek ister, onun bu çabası boşuna olıırdıı. MesVd Bilâli, Muktefi'yi incitmek ister ve her zamân muhâlefet yoluna giderdi. Halife Muktefi de durma­dan Sultân Mes'ud'a mektublar gönderip,Mes'ud Bilâ- li'den şikâyet ve yaptığı ve şeriata uymayan işleri hi­kâye ederdi. Sultân Mes'ud bazen önler, Mes'ud Bilâ- li'ye haber gönderir, bazen tınmayı-erir ihmâl ederdi. Ihından dolayı Halife Muktefi li-Emrillâh sıkıntıda idi ve kalbinde Selçuklular'a korku ve düşmanlık uyanmış­tı. Ancak Sultân Mes'ud'dan korktuğu için göstermez, ve muhâlefet yoluna gitmezdi. Sultân Mes'ud veSencer öldükten sonra, Halife Muktefi fırsat buldu ve Arap olmayanları Bağdâd'a sokmamağa çalıştı.

Halife Muktefi'nin Ermeni ve Rum'dan kendi kulla­rı vardı, her birine âdet üzerine sancak verip,memleketlerinden bir tarafa hâkim eyledi. Mes'ud Bi­lâli'yi taraftarları ile döğüp, Bağdâd'daıı sürdü. Sonra Mes'ud Bilâli etraftan biraz asker toplayarak Bağdâd'a hücum etti. Vezir Avııe'd-Din Yahyâ b. Hiibeyre karşı çıktı, Mes'ud Bilâli yenilerek kaçtı. Bundan sonra Mes'ıul Bilâli asker toplayıp, Hille'yi zaot etmek isle di, ancak Yahyâ b. Hübeyre karşısında tekıâr yenildive kaçarak bir müddet Lilıf < 109)'de oturdu. Durumu

- 85 -

Page 88: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Sultân Muhammed'e bildirip, "B ağdadi yine almağa gayret gerektir" dedi. Sultân Muhammed kendi emirle­rinin büyüklerinden Emir Salâr Cür b. ez-Zuheyri'yi, Bağdâd halkı ite savaşta, Mes'ud Bilâli'ye yardım için gönderdi. Emir Salâr, Mes'ud Bilâli ile birleşti ve HiUe'- yi almak istediler. Yanlarında asker çoktu. Vezir Yah­ya b. Hübeyre de Bağdâd'da olan beyler ile ittifâk ede­rek, savaşa hazırlık yaptılar. Bü tarafta Mes'ud Bilâli, Emir Salâr'm gelişini kendisi için iyi görmedi, "Eğer Bağd âd ’ı alırsak, Emir Salâr büyük emirdir, Bağdâd'a0 em ir olur." diye kıskandı, hile yoluna gitti. Sonra1 mir Salâr’a bir ziyafet tertibledi. Mes'ud Bilâli bütün askeri ve Hille'in batı tarafına, Emir Salâr da doğu ta­rafına ordugâh kurmuşlardı. Fırat suyu ikisinin ortasın­dan akmakta idi. Mes'ud Bilâli bir gemi ile karş?/İsrafa geçip, Emir Salâr'ı ziyafete davet etti: O da kalkıp, Fı­rat suyunun yanma indi. Mes'ud Bilâli ile gemiye bin­di, suyun ortasına gelince Mes'ud Bilâli kullarına karşı Emir Salâr'ın elini ve ayağını sıkıca bağlattı ve suya indirdi. Emir Salâr hemen boğuldu, kullan ve askeri suyun kenarından bakarlar yardım edemeyip dururlar, dizlerini ve göğüslerini vururlardı. Salâr boğulduğu za­mân, askeri dağılıp gittiler. Mes'ud Bilâli de oradan Hemedân'a kaçtı. Sultân Muhammed'e Emir Salâr'- dan şikâyet etti, "Entir Salâr'ın sana hıyâneti ve Muk- tefi'ye itaati vardı. Onunla beni ele vermek için anlaş­ması vardı, onun için böyle yaptım'.' dedi. Sultân Mu­ham m edi inandırabilmeli için yenlin etti. O da Mes'ud Bilâli'nin sözüne itimâd edip, kini giderdi.

Mes'ud Bilâli, dâima Sultân M uhammedi tahrik ederdi. "Bağdâd'ın alınması gayet kolaydır. Bağdâd'a yüfümek istediğin zamân, Bağdâd askerinde sana kar­şı durur kimse yoktur. Onlar savaş görmüş değillerdir. Benim onlar karşısında yenilgime, yanımdaki askerin azlığı sebeb olmuştur. Eğer Sultânin yakınlarından

- 86 -

Page 89: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

1000 atlı olsa, onların savaşacak gücü yoktur, dünya başlarına dar olur',' derdi. Sultân Muhammed, Mes'ud Bilâli'den bu çeşit sözleri işidir, ancak hiç iltifât e t­mez, telkin ettiği yola gitmezdi. İşe yolundan vâsıl ol­mak ve eve kapısından girmek dilerdi.Bağdâd Halifesi nin rızâsı ile şehre savaşsız girmek isterdi. Sonra Sul­tân Muhammed, Halife Muktefl'ye mektub ve habeı gönderdi. O mektubun mânâsı bu idi: Benim Bağdâd'a girmem sırasında size muhâlif iş yaptıracağımı düşün­meyin. Beni geçen sultânlar ve sâbık hânlar gibi san­mayın.Ben Halife'ye itâat ve hükmüne uygunluk üze- rineyim. Benim, siz ne derseniz inadım yoktur.Halife' nin emrine tecâvüz etmem ve onun gitmedediğiyola git­mem. Eğer Halife benden râzı olursa, zannederim ki Allâh katında makbul olurum, benden nefret ederse, Allâh katında reddolunmıış sayarım. Şimdi Halife ba­na izin versin, Bağdâd'a varayım, huzuruna ulaşayım." dedi. Halife'yi inandırmak için bu dediği husus üzerine mektubun içine nice yeminler etti. Halife Muktefı'den Sultân Muhammed'e râzı olacak cevâb ve Bağdad'a gir­mesine izin gelmedi. Sultân Muhammed bu hâl üzerine durdu. Mes'ud Bilâli işin uzadığını ve Sultân Muham­med'in Bağdâd üzerine harekette ağır davrandığını gördü. Mes'ud Bilâli, Sultân Muhammed'den izinsiz oradan Tekrit hisârına gitti. Sultân Tuğrul'un o kalede bulunan henüz küçük yaştaki oğlu Arslan-şâh'ı Tek­rit hisarından alarak Lihf'e geldi. Sultân Mes'ud'un beylerinden Alpkuş adındaki bir emir orada idi ve ya­n ın d a çok asker vardı. Onun ile biraz durdu. Bağdâd hususunda Sultân Muhammed'e dediği sözleri ona da diyerek, neticede sözüne uydurdu. Sonra yanlarmda olan askerden başka, Türkmenler'den de biraz asker topladılar. Kalabalık ordu ile Bağdâd'a doğru yürüdü­ler. Bunlar gelmekte iken, bu tarafta Muktefi'ye, Mes'ud Bilâli'nin Alpkuş ile sayısız asker toplayarak

- 87 -

Page 90: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

geldiğini ve vilâyetin sınırına girdiğini haber verdiler Halife Muktefi'nin can başına sıçrayıp, etrâfdaki bey lere mektublar gönderdi. Her birine, acele edip, düş­man gelmeden önce ulaşmaları için adamlar gitti. Ilille'niıı beyi Muhelhil bir çok Kürd askeri ile geldi llalife'niıı hizmetine ulaştı. Sultân'm emirlerinden Emir Kuveııdân, Basra ve İrâk ordusu ile Mengü Baıs (cl—Müsterşidi), Vâsıt ve oraya tâbi yerlerin emirleri ve orduları ile Emir Kutluğu Pars ve Garraf ve Batâyılı (11) ordusu ile Emir Bedr b. Muzaffer (b.Hammâd) da ueldiler. .Sözün kısası; Bağdâd'da kimsenin duymadığı ve görmediği büyük bir ordu toplandı. Sonra Halife Mııktefı bu kadar asker ile Bağdâd'da dışarı çıktı.

Bu taraftan Mes’ud Bilâli, Arslan-şâh ve Alpkuş be­raberlerinde 30.000 silahlı asker olduğu halde gelip, bunlara karşı çadır kurdular ve korkmadan oturdu­lar. Ertesi sabah kalkıp, iki ordu birbirine karşı durdu­lar, saflar tertiblediler. Halife Muktefi'nin sağ tarafın­la Emir Kuveııdân, Ibn Selıııet (el—Kummi) ve Bedr

liammâd bulunuyordu. Sol tarafta Kutluğ Pars ve ' ı/ı şöhretli beyler durdu. Halife Muktefi kendi kul

İm . yakınları ve Basra Beyi Mengü Baris ile merkezde durdu. Bu Mengü Bars, Müsterşid öldürüldüğü vakit Su­riye'ye gitmiş ve orada yiğitliği ile şöhret kazanmış­tı. Mengü Bars'm bulunduğu orduyla hiçjbir asker sa- vaşaıııazdı. Frengistan (111 >'a korku salmış ve nice Freng beylerini esir almıştı. Her birisi Mengü Bars'dan çok korkmakta idi. Suriye'de iken Şam Beyi Muine’d- Din (Üner)'in kızını almış ve ona güveyi (daıııad) ol­muştu. Muktefi Irâk'ı zabt edince, Mengü Bars'ı Su­riye'den getirmiş ve ona Basra'nın beyliğini vermişti. Asker tertibleıneyi gâyet iyi bilir ve çok iyi savaşırdı Sonra iki asker birbiri ile savaşa başladılar. Emir Men­gü liars sallar arasında gezer, alaylar düzenlerdi. "Alayı bozup yerinizden ayrılmayın, hepiniz biraradan hü­

- 88 -

Page 91: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

cum edin. Size izin verildiği zaman hepiniz top olup düşmanın üzerine gidin',' diye tenbih ederdi. Sonra Mes'ud Bilâli'nin bulunduğu Alpkuş'un sol kanadı, Mulıelhil'in olduğu Halife'nin sağ tarafına hücum ede­rek yenilgiye uğrattılar ve geriye sürdüler. Bunlar savaş yerinden Bağdâd'a kadar kaçtılar. Halife Muktefi'nin sağ tarafı Alpkuş'un sol kanadına hücum ederek o ta­raftaki Türkmen beylerini yerinden ayırdılar ve dağıta­rak geriye sürdüler. Kimini öldürüp, kimini esir ettiler. Mengü Bars, Halife Muktefi'nin önünden gitmedi, katı­rının önünü terk etmedi. Bu durumda Alpkuş'un mer­kezi Halife'nin merkezine hücum ettiler. Hattâ Alp­kuş'un askerinden bir topluluk, Muktefi'nin önüne ulaştılar. Bu durumu gören Halife'nin merkezindeki askerler dağıldılar. Alpkuş'un askeri kaçanların eşya­larını yağma etti, her birisi bir tarafa gitti. Alpkuş'un merkezi boş kaldı. Hemen Mengü Bars bu durumu gö­rerek fırsat buldu, Vezir Yalıyâ b. Hübeyre ile Alpkuş'­un üzerine sürdü, gereği gibi kılıç vurdu. Alpkuş bun­ların önüne duramayarak kaçtı. Bağdâd askeri ardlan- na düşüp, yetiştiler ve imkân vermeyerek öldürdüler. Alpkuş'un askerinin çoğu öldürüldü, kimisi ise esir edil­di. Alpkuş askerinden o yağmada bulunanlar, arkadaş­larının yenildiğini görünce, aldıkları eşya ve malları ve kendilerinde olan ağırlıkları döküp, kaçtılar. Her biri­si baş kurtarmak için dere ve geçitler geçtiler. Kimisi yakasını kurtardı, kimisi esir oldu. Halife'nin askeri sağ ve ganimet alarak döndüler. Çok mala ve ganimet eşya­sına sâhib oldular. Halife Muktefi gâlib ve muzaffer olarak yine Bağdâd'a döndü. Irâk Mes'ud Bilâli'nin ve Türkmenlerinin elinden ve kötülüklerinden kurtul­du. Bu olay hicretin 550. yılında (1155) oldu.

Alpkuş hezimete uğradıktan ve kaçıp kurtulduk­tun sonra, Arslan—şâlı'ı alarak Azerbaycan'a Şemse'd Din İldeııiz'in yanına geldi. Arslan—şâh in annesi Emir

- 89 -

Page 92: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Şemse'd-Din'in zevcesi idi.Emir Şemse'd-Din o H atu­nu almış, nikâh kılmışdı ve ondan iki oğlu daha vardı. Her birisi şöhretli bir emirdi.Biri Muhammed Atabey Pehlivan ve dfiğeriOsman Muzaffere'd—Din Kızıl Ars- lan'dır. Şemse'd-Din Udeniz'in bir de kızı vardı, onu Merağa Beyi ile nikâhlandırmış, onun ile akrabalık kur­ma yoluna gitmişti. Arslan—şâh sultân oluncaya kadar Şeıııse’d-Diri İldeniz'in yanına kaldı.

Sultân Muhammed, hicretin 552. yılında (1157), kendisi asker hazırlayarak Bağdâd'ı almağa niyet etti. Bütün Irâk ve Azerbaycan ordusu ile gitti. Ancak Şem- se'd-Din ildeniz Gürcüler üzerine gittiğinden gelmemiş­ti . Emir İnanç da Oğuzlar'dan korkusundan Rey'de oturmuş, bu seferden geri kalmıştı. Bu taraftan Halife Muktefi, Sultân Muhammed'in geleceğini işiterek, et- râfdaki ülkelere mektublar gönderdi. Kısa sürede her taraftan Halife Muktefi'ye tâbi olan beyler ve hükm e t­tiği ülkelerde olan askerlerin hepsi Bağdad'a geldi. Bağ­dâd hisârı asker ile doldu, bütün askeri hisâra koyarak hazırlık gördü. Sultân Muhammed Bağdâd'a ulaştığı zaman Bâb üş—Şemâsiye tarafında konakladı.Bir müd­det savaşmadan durdu, Halife Muktefi'ye haberler gön­derir, "Ben Halife'ye itâat ederim ve Abbâsi halife­lerinin halifeliğine inanmaktayım. Maksadım onlara düşmanlık ve isyân değildir. İsteğim Halife ile buluşup biraz görüşmektir. Benden râzı olduktan sonra dönüp, gideyim. Etrafda olan beyler Halife'nin benden râzı ol­duğunu ve bana sevgi gösterdiğini bilsinler. Halife'nin benden râzı olduğunun nişanı ve delili, Halife'nin adı ardından minberler üzerinde benim de adımın, babaları­mın adı gibi anılmasıdır. Böyle olunca, ben de Bağdâd'- dan gideceğim, kendi tarafımdan bir vâli ve nâib tayin etmeyeceğim. Halife’nin râzı olmadığı yola gitmeyece­ğim. Bağdâd'da bütün işler ve hükümet Halife'nin elin­de olsun'.' derdi. Bu yolda durmadan mektub gönde-

- 90 -

Page 93: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

lir ve Muktefi'ye sevgi ve dostluk haberlerini verirdi. Savaş olmadan Bağdâd’ı alıp, dileğine kavuşmaya gay­ret ederdi. Ancak gönderdiği haberlerin hiç birisine Sultân Muhammed'i memnun edecek haber gelmez ve Muktefi, Sultân Muhammed'in sözlerine uymazdı. "Sultân durmasın, Hemedân'a gitsin. Biz Sultân in işi için tedbir alarak, kendisini memnun edecek cevâb ve isteğine uygun haber gönderelim * şeklinde haberler gelirdi. Sultân bu söz ile kanâat etmez ve kalkıp Bağ­dâd üzerinden gitmezdi. Hergün Bağdâd'dan beyler çı­kar, Sultân in askerine karşı durup, savaşırlardı. Bazı günlerde iki taraftan biraz insan ölür veya yaralanırdı. Sultân Muhammed Bağdâd üzerinde savaşmadan bu şekilde iki ay kadar oturdu. Emirlerine danışır ve sa­vaş işini konuşurdu, Halife ve Bağdâd halkı Üe savaş mağa râzı değildi. Emir Zeyne'd—Din Ali Küçük deııi len Musul Beyi!ne süratli bir peyk ile mektub gönder­di ve hizmetine davet etti. O da Sultân i n emrine uya­rak, Türkler ve Kürdler'den oluşan kalabalık bir ordu ve sayısız silâh ile geldi, Bağdâdin batı tarafından ko­nakladı. Halife'nin veziri Yahyâ b. Hübeyre, Sultânin beylerine gizlice mektublar gönderip, hediyeler verir "Bunlar Halife'nin size vereceği hediyelerin en azıdır Hepsinin gönderilmesine imkân olmadığından bu kada gönderildi',' derdi. Mektublarında ise "Bilmiş oiun ki Halife'ye iyilik Allâh'ı hoşnut eder. Halife'ye iyilik ey lemek her müslümânın üzerine farzdır. Halife'ye tâbi olmak gereklidir. Nass-ı Kur'ân'da vâsıl olan ve Peygamberin hadisleri ona şahiddir ki, ona inâd, düş­manlık ve isyân Ali âh'm gazabına lâyık olur. Bu husus­ta hak ne ise açık ve meşhurdur ve ona uymak gerektir, bâtıl köhne ve redolunmuştur, ondan çekinmek lâzım­dır. Siz Sultân in yakın adamlan ve dosttansınız, gerek­li olan; Sultân'a her zamân iyi olup, ona nasihat ve hak yoluna davet etmektir. Halife'ye isyânını açıkça

Page 94: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

gösterdi. Halifelik merkezi olan Bağdâd,Peygamber'in yakın akrabalarından imamlar ile Abbâsi sülâlesinin oturduğu yerdir. Üzerine gelip kılıç çekmek ve zulüm etmek diler. Böyle yapmak imân ve islânıa lâyık olana uygun mudur?.Bu kadar ülkeye salıib ve elinde servet ve hazineler çok iken, böyle yapmak ancak bedbahtlık işâretidir. Sultân'ın başına toplanıp, nasihat verseniz, bazı mantıklı ve meşru sözler ile uydursanız. Bu defa kalkıp, Bağdâd üzerinden gitse. Biz de Halife ile iyi bir tedbir alırdık. Sultân da murâdma kavuşurdu. Böyle yapmakla Halife’ye iyilikte ve büyük hizmette bulunurdunuz. Bunun karşılığında Halife'nin nice hediye ve bağışlarını görürdünüz. Ancak Sultân Bağ- ılâd'ı alıp arzusuna ulaşırsa size ihtiyacı kalmaz ve ilti- kıt etmez. Halife de size gücenir, bağış ve hediyeleri­ni keser. Bu hususda etraflıca düşünün. Din ve dünya­mıza hangisi faydalı,ise, ona tâbi olun", derdi. Yahyâ I). Hübeyre Sııltân'ın emirlerine bu akla uygun haber­ler ve herbirine durmadan hediyeler gönderdi. Sonra Sııltân'ın beyleri bu bahşişlerinden utanır oldular ve Yahyâ b. Hübeyre'nin sözleri canlarına tesir ederek, <> yaptığı öğüte uydular. Sultân her kerresinde bir iş­leği olması için bir işe yapışsa, bir yol ile Sultân'ı o işe bırakmazlar ve suret—i lıakdan görünü, ne eylerler­se eyleyip önlerlerdi. Dileği olmasın, Bağdâd'ı alma­sın derlerdi.

Emir Zeyrie'd-Din Ali Küçük Bağdâd'm batı tara­fında konakladığı zamân, çadır ve ordugâh kurdu. Sultan da bâzı yakınları ile bulunduğu taraftan, Emir Zeyne'd-Din'in tarafına geçti. Bağdâd'm iki tarafın­dan savaşa başladılar. Hergün sabahdan akşama kadar savaşırlardı. Allâh yardımıyle Halife'nin askerini ko­rurdu. Bunlar bu hâl üzerine savaşırlarken. Beni Esed’- den beyler, kumandanları Ali b. Dübeys'in olduğu bir­çok asker ve beşyiizden fazla gemi ile Sııltân'ın hizmeti­

- 92 -

Page 95: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ne geldiler. Gemilerden çıkıp, Bağdâd'ın bir tarafına konakladılar. Ali b. Diibeys'in amcası oğullarından Ha­şan Mutrib diye meşhur bir emir vardı. O yıldızlarla uğraşanların sözlerine itinâ ve itibârı ile meşhurdu. Bağdâd'a geldiğinde yine yanında bir müneccim var­dı. Ona hayli itibâr ecler, her nereye adım atsa onun ile atar ve her işde onun dediğini yapardı. Birgün münec­cim, Haşan Mutrib'e ''Eğer sen yarın savaşırsan Bağdadi alırsın ve Bağdâd halkına çok işler yaparsın. Eğer isteğin Bağdâd halkı ile savaş ise yarını öldürme, M>nıa teessüf yoluna gitme" dedi. Sonra müneccimin sözüne uyan Hasaıı Mutrib askeri ile ittifak ederek, sa­baha kadar bütün hazırlığını gördü. Bağdâd askeri bun­ların kımıldamasından, yarın savaşacaklarını duyarak, ertesi güne kadar hâzır ve bunların hareketlerine ne­zâret ettiler. Vezir Avııe'd-Din (Yahyâ) o gece sabaha kadar yatmadı ve gemiler hazırlayarak Dicle kenarın­dan gitmedi. Sabah olduğu zamân Haşan Mutrib ken­di askeri ve biraz da Sultân'ın askeri ile Dicle kenarına mı indiler ve gemilere bindiler. Sonra gemileri ilerlete­rek, Bağdâd askerinin üzerine ulaştılar. Bağdâd askeri düşmanın Dicle'nin ortasından geldiğini görünce, ne kadar gemileri varsa sürdüler ve Dicle'nin ortasında kar­şılaştılar. Gemileri birbiren rampa ettiler ve içinde olan askerler birbirine kılıç ve balta vurdular. İki taraftan çok adam öldü, nehir leş ve baş ile doldu ve semâ kan buharından görünmez oldu. Kanlar Dicle'ye aktığın­dan, Dicle sanki kandan bir denizdi. Neticede o gün güneşin doğuşundan batışına kadar şiddetli bir savaş oldu. O savaşta Hille halkından ve Sultân'm askerinden çok kimse öldürüldü, nlıayet nıağlub oldular. Hille hal­kından bazı kimseler ve Hasaıı Mutrib'in kendisi esir oldular. Gemiler birbirinden ayrıldı ve Bağdâd halkı Haşan Mutrib'in gemilerinin çoğunu aldı. O alman gemilerde bulunan asker .kurtulmak için kendilerini

- 93 -

Page 96: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Dicle'ye attılar, kimisi kurtuldu ve kimisi boğuldu. Ha­şan Mutrib'i Halife'nin önüne getirdiler, emr eyledi, askerine karşı bir gemi direğine astılar, vücudunu dün­yadan kaldırdılar. O müneccimin bütün sözü yalan ol­du.

Bu hâdiseden sonra Bağdâd halkı ile Sultân askeri­nin arasında bir nice gün savaş durdu. Meğer o sırada Irâk'ın Emir Bedre'd-Din Muzaffer b. Hammâd denilen bir hâm vardı. Garraf ve Batayih ile oraya bağlı yerler onun idaresinde idi. Halife Muktefi, Emir Bedre'd-Din için her yıl bir mikdâr asker ve biraz mal tayin etm iş­ti, Halife'ye gönderirdi. Ancak her zamân, "Bana bu kadar mal çokdur, memleketiminin ona thammülü yok- dur'.' diye şikâyet eder, Halife'ye mektublar göndere­rek bir mikdâr azaltılmasını rica edip, yalvarırdı. Hali­fe azaltmak istedikçe, Vezir Avne'd-Din (Yahyâ) en­geller ye şimdi vergi eksiltecek zamân değil diyerek sa­vardı. Bedr b. Muzaffer de bu hususda gücenmiş ve Halife'ye karşı keder üzerine idi: Ancak gö&termeyip, sabr eder ye fırsat gözlerdi. Bedr b. Muzaffer, Sultân Muhammed'in Bağdâd'a geldiğini işittiği zamân, he­men Sultân Muhammed'e mektub gönderdi; Mektu­bunda "Eğer benim her yıl verdiğim malı azaltırsanız, size tâbi olurum. Askerim ile hizmetinize gelip, size kâdir oldukça yardım ederim" dedi. Mektub Sul­tân Muhammed'e ulaştığı zamân, onun dediklerinin hepsini kabul etti. Sonra Bedr'e mektub göndererek iyi şeyler söyledi ve onun memleketine yakın yerler­den biraz daha verip, beyliğine ilave etti ve bu husus­da bir tevki yazıp, Emir Bedre'd-Din'e gönderdi ve ye­minler ederek inandırdı. Sonra Emir Bedre'd-Din de ülkesinden birçok asker topladı. Ayrıca Irâk'da gemi­ler hazırladı ve kendi ülkesindeki her şehre gemiler gön­dererek, "Gemiler çabuk hâzır olsun" diye tenbih edip, bir zamân tayin etti. Belirtilen zamânı&a bütün

- 9 4 -

Page 97: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

beyler ve asker Vâsıt'a gelip hazır ve Emir Bedr'i bekle­diler. Emir Bedr de kendi askeri ile bu yere geldiler. Hepsi Bağdâd'a yöneldiler. Bu tarafta bu haber Halife'­ye ulaştığı zamân çok üzüldü. Sonra Emir Bedr'e mek- tub ve haber göndererek "Ne için böyle yaparsın, is­yan ve nıuhâlefet yoluna gidersin. Senden alınan malı azaltıp, senin ülkene ilâve edeyim, râzı olduğun yola gideyim. Senden isteğim, ne bize gelesin, ne de bizim düşmanımıza yardım edesin" dedi. Emir Bedr de haber gönderip, "Benden bir daha size tâbi olmak yoktur. Vezir Avne'd-Din Hubeyre'yi benim elime ver­meyince sizin ile dost olmak mümkün değildir. Eğer benim ile dost olmak dilerseniz, Vezir Avne'd-Din'i elime veresin, nihayet ben de onun hakkından gele­yim ve zararını halkın üzerinden gidereyim" dedi. Bedr'den bunun gibi mantıksız cevâb gelip, Halife'ye ulaştı. Ondan çâre olmayınca Halife, Sultân in beyle­rine adam gönderip, her birisine hediyeler ve paralar ulaştırdı ve teşekkürler edip, "Bu gâilenin giderilmesi sizin için çok kolaydır. Sultân'a diyesiniz ki, bu Bedr. Halife'nin hizmeinde terbiye bulmuş ve onun iyiliği ile yetişmiştir ve Arab'dandır. Halife ile aynı cinsiyet­tendir. Yaptığı hile olsa gerektir. Gemiler ile Bağdâd'a girip ona yardım eder, onun gelmesi ile düşman çoğa­lır. Bu hususta tedbir; ona Sarsar nehrinden gelmesi için haber göndermektir. Öyle olunca bizim yanımıza gelir, Halife ile ittifâkı varsa da iş kolay olur1' diye hi­le öğrettiler. Sultân in emirleri de Sultân'ın yanına toplandılar, bu m ânâyı Sultân'a bildirdiler. Sultân'ı sözlerine uydurup, Bedrin Dicle'den gelmesine mâni oldular. "Sarsar nehrinden geliniz" diye mektub ve el­çi gönderdiler. Elçi, Emir Bedr'e Derzicân'da (111 a) ulaştı.Bedr mektubun manâsım anlayınca,çok huzursuz oldu.Dercizân'da oturup,Sultân'a tekrar haber gönder­di. "Eğer ben Sarsar nehrinden gelirsem, o gemiler

- 95 -

Page 98: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ile Bağdâd'a girmek için güçlü olamam. Onların düş­manlarına zafer ve fırsat bulamam. Sultanin hizmetine geldiğimin eseri görünmez. O gemiler ile savaş olma­yıp. hepsi battal kalır." dedi. Yine Bedr'e "Elbette S a r ­s a r nehrinden gelesin, bize oradan vâsıl olasın."diye ha- ı>er geldi. Emir Bedr'e tekrâr bu haber gelince, bu sözü bunlardan duyduğuna şaşakaldı, çok cam sıkıl- ci. Nihayet mecbur olup, o gemiler ile Sarsar nehrin­den gitti. Bağdâd'a geldiği zqmân, o gemiler ile sava­şamadı, hepsi battal oldu.

Halife tarafından Emir Şemse'd-Din İldeniz'e haber gönderdiler ve "Azerbaycan'dan harekete geçerek Sul­tân'ın memleketleri üzerine yürüyesin ve öıuıne gele ııi vurasın. Biz de sana gereği gibi yardım edelim. Me­lik Arslan-şâh'ı Sultân Muhammed yerine Sultân yapa­lım',' dediler. Emir İnanç'a da mektub gönderdiler "Eğer bize tâbi olup, Sultân in memleketleri üzerine yürürsen ve önüne geleni vurursan, sana Irâk'dan iste­diğin yeri verelim ve senin her hususunu kayıralım', de­diler. Bu haber .Şemse'd-Din İldeniz'e ulaştığı zamân, memnun olup Sultânin memleketleri üzerine yöneldi, Irâk'ı almağa niyet etti. İnanç da Sultân'ın ülkesini al­mak için Hemedân üzerine gitti. Bu taraftan Sultân'm askeri ve beyleri, Bağdâd üzerinde uzun müddet ka­lındığından ve bir çare bulunmadığından, her birisi ülkesine çekilmeye başladı. Askerin huzuru kalmayıp, kalbleri ıztırâb ile doldu. Bu durumda iken, Emir Şemse'd—Din ile İnanç in Sultân'ın memleketlerine yürüdükleri haberi Sultân'a geldi, çok üzüldü.Sultân da bu durumları o hain ve alaca (hilekâr) beylere söy­ledi, her birisi ile nıüşâvere etti. Hepsi gitmeği ve Şem­se'd-Din ile İnanç'ı savmayı öne sürdüler. "Onları sav­dıktan sonra tekrar gelip, B ağdadi alırsınız',' dediler. Sonra Sultân emr etti, Bağdadin iki tarafından asker kalkıp, göç ettiler ve Hemedân'a doğru gittiler. Eşya

- 9 6 -

Page 99: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ve ağırlıkları ile goç edemeyip, bıraktılar. Bütün hep­sini Bağdâd halkı aldılar, çok doyumluk kıldılar, (ga­nimet aldılar). Bu olaydan sonra Selçuklular'ın Bağ- dâd'dan ümitleri kesildi, kendileri bir daha varıp Bağ- dâd'ı almanın gayr-i mümkün olduğunu anladılar. Sultân Muhammed Hemedân'a geldi. Azerbaycan'a Şemse'd-Din üstüne gitmeğe karar verdi. Sultân Mu­hammed Tapar'm "Melik Müstecir" denilen, oğlu Sü- leymân-şâh, Sultân Muhammed ile Halife arasındaki düşmanlığı görerek,-Muhammed'in elinden ülkelerini almak niyetiyle Halife'nin huzuruna gitti, Halife'nin yamnda saygl gördü, bütün Bağdâd askeri onun yanın­da toplandı. Sonra Melik Müstecir Bağdâd askeri ile harekete geçip, Sultân Muhammed niyetiyle Azerbay­can'a doğru yürüdü. Sultan Muhammed'n memle­ketlerini vurmak naksadı ile harekete geçmiş bulu­nan Atabey Şems< 'd-Din de Azerbaycan ve Arrân or­dusu ile gelerek, Süleymân-şah ile birleşti. Bu taraf­tan Sultân Muhaırmed b. Mahmud da bunlann toplu­luklarını haber aldı ve Halife nin işareti ile kendi ülke­lerini yağmalamağa kalkışan Fmır İnanç ile barıştı, onu davet ederek bütün askeri ile hizmetine getirdi, yine Rey vilâyetim ona verdi. Onun ile Azerbaycan'­dan kalkarak Nahcuvan'a yakın geldi, Aras isimli yer­de Süleymân-şâh askeri ile Sultân Muhammed askeri birbiriyle karşılaştı ve savaşa başladılar. Öyle bir sa­vaş oldu ki, onun gibisini dünya görmüş ve kimse haber vermiş değildi. Kılıçlar parçalandı, oklar kırıldı, ölüler­den tepeler oldu, meydân leş ve baş ile- doldu. Kan o şekilde akdi ki, vâdi kan ırmağı olup aktı. Kanın buharı ve meydânın tozu havaya yağıp, gökyüzünü ka­ra bulutlar kapladı. Kılıçlar şimşek gibi oynayıp, ışık­larından dünya aydmlamrdı. Oklar yağmur gibi dökü­lür ve gürzler yıldırım gibi iner ve başlan ufalardı. Peh- livânların gök gürlemesi gibi sesleri ile meydân yeri gür­

- 9 7 -

Page 100: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

lerdi. Atların ayağından yer o şekilde titrerdi ki, sanki zelzele saatmdan örnek verirdi. O kadar savaş oldu ki, meydâmn ortasındaki ölülerden, diriler yürüyecek yer bulamadı ve esir boynuna vurmaktan zincir kalmadı. Sultân Muhammed sabır ile dayandığından isteğini elde etti ve zaferi kazandı. Şemse'd-Din İldeniz bir- mikdâr yaralı asker ile başını alıp kaçtı. Süleyman-şâh ila birkaç yarar adamı ile askerin bir tarafından çıkıp ölümden kurtuldu. Sultân Muhammed ve askeri o savaşta sayısız ganimet, mal ve eşya elde ettiler. Sul­tân bk müddet Nahcuvân'da istirâhat etti, Nahcuvân' da iken Gürcüler'in elçisi gelerek Sultân Muhammed ile sulh yapmak istedi. Sultân Muhammed de isteğince mal tayin etti, o malı teslim edip, oradan barış ile dönüp gittiler.

Atabey Şemse'd-Din İldeniz Sultân Muhammed ile savaşdıktan sonra, yaptığı işe pişman oldu. Sonra Sul­tân Muhammed'e yaptığı işden özür dileyerek, suçu için tövbe etti. Elçi ve mektub gönderip, "Ben senin babalarının kulu ve o hânedânm kölesiyim. Ancak bu küstahlığa sebeb şu îd i; senin muzaffer bayraklarından önce, amcan Süleymâtt-şâh bana geldi. Benden yardım istedi. Ben de onu zor durumda bırakıp, kaçmaktan atandım. Sonra halk, Sultân Mes'ud'un kardeşi Süley- m ân-şâhin durumu böyle berbat oldu. Şemse'd-Din, Sultân Mes'ud'un kuluydu, onun iyiliği ile yetişmiş ve onun yanında büyümüşdü. Kölelik hakkına saygı göste­rip, ona yardım etmedi derler. Şimdi yaptığım işden tamamen utandım, içim pişmanlık ile doldu. Şimdi, Sultân'a tâbi olmakdan ve emrine itâattan başka nes­nem olmadığı bilinsin. Eğer Sultân günâhımı affe­derse, lu tf ve iyilik yoluna giderse, düşmanlığımı gör­dü, dostluğumu da görsün. Bu kulu yolunda baş ve can versin" dedi. Şemse'd-Din İldeniz'in mektubu okunup, tamam olduğu zamân, Sultân Muhammed affedici ve

- 98 -

Page 101: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

sevici idi, özrünü kabul ve affetti. Sonra Sultân Mu­hammed, Şemse'd-Din lldeniz'e mektub göndererek, yeminler ve sözler aldı. Öyle yeminler verdi ki, hiç o yeminlere muhâlefete ve bundan sonra kendisine düş­manlık yapmağa imkân yoktu. Sultân Muhammed'in mektubu Şemse'd-Din'e ulaştığı zamân, bütün o ye­minlerin hepsini etti, Sultân Muhammed ne yola dedi ise gitti. Sultân Muhammed yine Emir Şemse'd-Din'e Arrân'ı, Merağa sâhibi Arslan b. Aksungur (el-Ahme- dili)'ye Azerbaycan'ı verdi. Sonra Sultân Muhammed kuvvetlenmiş ve gâlib olarak Nahcuvan'dan Hemedân'a geldi, bir müddet orada kaldı. Niyeti, yine Bağdâd üze­rine, varıp, Bağdâd'ı alarak, Halife'yi oradan ayırmaktı. Süleym ân-şâh kaçıp gittiği zaman, adamlarından sağ kalanları yanma topladı, Halife'nin huzuruna giderken, Musul Beyi Zeyne'd-Din Karabeli Derkendi'nde arkuru çıktı (önüne çıktı), Süleymân-şâh'ın yolunu aldı, tu ­tup Musul kalesinde muhafaza ederek, Sultân Muham­med'e bir mektub gönderdi. Sultân Muhammed, Sü­leymân-şâh 'ın tutulduğunu öğrenince, haber gönder­di ve "Hapis etmesin, ancak kaleden dışarı çıkıp git­mesin. Nerede isterse orada otursun. Saygı gösterip, ik- râmda bulunsun',' dedi. Sultân Muhammed Bağdâd'ı almak için yazm gelmesini bekliyordu. Bu fikir üzeri­ne iken hasta oldu, hastalığı gittikçe fazlalaştı. Sultân Muhammed hicretin 553. yılında (1158) öldü. Bütün hükümdârlık müddeti dokuz yıl oldu. Sultân Muham­med âdil, merhametli ve şefkat sahibi idi. Halife, Sul­tân Muhammed'in ölümünü işitince, "Allâh Muham­med'e rahmet etsin, akıllı bir düşmandı',' dedi. Sultân Muhammed'in kendisinden sonra yerine sultân olacak çocuğu kalmadı.

Irâk emirleri ve asker, kimse olmadığından çâresiz kalarak, Musul'a geldiler, Emir Zeyne'd-Din'den Süley­m ân-şâh’ı. aldılar. Emir Zeyne'd-Din, Süleymân-şâh'ı

- 9 9 -

Page 102: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

bunlara teslim ettikten sonra, önünce gâşiye omuzunda yürüdü, sayısız mal, silâh, at, katır, çadır ve kullar verdi ve Musul Beyleri'nden nice kimseleri yanlarına katarak, Musul kâlesi vâlisi Sârimü'd-Din'i o askere kumandan yaptılar ve Hemedân'a gittiler. Hemedân'a ulaştıkları zamân, bütün beyler Süleymân-şâh'ı istikbâl ederek, saygı gösterdiler. Sonra Süleymân-şâh Hemedân'da tahta’oturup, Sultân oldu (111 b). Biraz müddet Heme­dân'da bu hâl üzerine kaldı. Bu Süleymân-şâh şarap içer ve eğlence ile meşgul olur, maskaralar toplayarak onlar ile görüşürdü. Emir ve askerlere iltifatı yok, hü- kümdârlık işlerinde kusuru çoktu. O sebebden beyler ve askerler kapısına gelmez ve ona hürmet etmez ol­muşlardı. O beylerin içinde çok kuvvetli ve kudretli görüş sâhibi bir emir vardı, Emir Şerefe'd-Din Gürd- Bâzu Hâdim derlerdi, büyücü ve hilebâzdı. Emir Şere­fe'd-Din Gürd-Bâzu, Süleymân-şâh ile anlaşamadı ve ona sevgi ve dostluk gösteremedi. Sebebi bu idi; birgün Süleymân-şâh'a nasihat edip, sefahat ve kötülükden uzaklaştıracak sözler söyledi. Süleymân-şâh maska­ralara emr eyledi, Emir Şerefe'd-Din'i alaya aldılar, maskaralıklar yapıp, eteğini başına bürüyerek edeb- sizlik yoluna gittiler. Emir Şerefe'd-Din de bu husus- dan çok huzursuz oldu, Süleymân-şâh'dan nefret etti, hükümdârhktan gidermek için tedbir aldı. Bu Emir Şe­refe'd—Din ile Emir Şemse'd-Din tideniz arasında dostluk vardı ve ikisi de Sultân Mes'ud'un kuluydu. Emir Şerefe'd-Din, Emir Şemse'd-Din'e Azerbaycan'a mektub gönderip, "Arslan-şâh'ı yanına alarak, Heme­dân 'a gelesin. Süleymân-şâh'ı hükümdârhkdan giderip, yerini Arslan-şâh'a veririz',' dedi ve bunun gibi nice sözler söyledi, inandıracak yeminler etti. Süleymân-şâh Muhammed ile savaşdıktan sonra, Şemse'd-Din Sultân Muhammed ile barışmış, Süleymân-şâh'da Musul ka­lesinde hapis olmuştu. O zamândan beri Süleymân-şâh

- 100 -

Page 103: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ile Şemse’d-Diıı arasındaki sevgi ve dostluk gidip, Sü- leym ân-şâhin kalbi Şemse'd-Din İldeniz'e karşı kin ve düşmanlık ile dolmuştu. Sultân olduğundan, Şemse'd- Din huzursuzdu. Emir Şerefe'd-Din'in bu şekilde bir mektubu gelince, memnun olup, hemen hazırlık gördü. Arslan-şâh'a at, silâh ve ihtiyacı olduğu kadar mal vererek, kendini atabey ve oğlu (Nusrete'd-Din) PeTılî- vân'ı emir-i hüccâb ve oğlu Muzaffere'd-Din Kızıl Ars- lan'ı emir-i silâh, idaresi altında olan beylerden her biri­sini ise Sultâna ait memuriyetlerden birisine tayin etti. Sultân Arslan-şâh ile Azerbaycan'dan harekete geçe­rek, Hemedân'a doğru yürüdü. Hemedân'a yaklaştığı zamân, bu taraftan Hemedân’da olan beyler Şemse'd- Din'in Arslan-şâh ile bu şehre yöneldiğini öğrendiler. Emir Şemse'd-Din'in kendiliğinden gelmediğini, Heme­dân tarafında olan beylerden tahrik olmayınca bu işi yapmadığım bildiler. Emir Şemse'd-Din'in Hemedân'a yöneldiği duyulunca, Emir Şerefe'd-Din, Süleymân- şâh'dan ayrıldıktan sonra, emirlerin büyükleri hepsi yanına gelerek toplandı. Geri kalan beyler bu duru­mun neye varacağını bildiler, hepsi Süleymân-şâhin yanından ayrıldılar. Emir (İbnû'l) Bâzdâr kendi ülke­sine, Emir İnanç Rey'e, Emir Satmaz (b.Kaymaz el-Ha- râmi) Kum'a ve Emir Akkuş Erdebil'e gittiler. Sonra Sultân Süleymân-şâh kendi yakınlan ve kulları ile He- m edân'da kaldı. Süleymân-şâh bu duruma gelince, Emir Şerefe'd-Din Gürd-Bâzu Hâdim müşâvere etmek sureti ile gece Süleymân-şâhin huzuruna girdi. Süley- m ân-şâh'ı tutup bir yay kirişi ile boğarak öldürdü (112). Sabah Süleymân-şâh'm ölüsü bulundu, beyler arasında bu haber duyuldu. O zamana değin Emir Şemse'd-Din de Hemedân hududuna gelmiş, şehre yakın olmuştu. Emir Şerefe'd-Din Gürd-Bâzu Hâdim, Irâk ve Arrân beylerinin hepsi, askerler ve Şemse'd- Din İldeniz, Arslan-şâh'ı karşılayarak, önünde yaya

- 101 -

Page 104: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

olarak yürüdüler ve Hemedân'a girdiler. Arslan-şâh'm tâlilıi mes'ud olup, saadet ile tahta oturdu. Emir Şem­se'd-Din İldeniz'in gönlünün dileği oldu.

SULTAN ARSLAN-ŞAH b. TUĞRUL'UN SALTANATI:

Arslan-şâh hükümdârlık tahtına oturduktan sonra, devleti kuvvetli oldu. Bütün beyler divânda toplanıp, emrine itâat ettiler. O gün Emir Şemse'd-Din İldeniz, Irâk ve Arrân beylerine ağır hil'atler giydirerek, atlar ve katırlar verip, her birine görevine göre ikrâm etti. O gün Arslan-şâh hükümdârlığı elde ederken, Emir Şem­se'd-Din İldeniz'e atabeylik bildirilmişti. Bu hâl üzerine bunlar Hemedân'da kaldılar. Ancak oeylerin ayrıldığı­nı görerek memleketlerine gitmiş olan İnanç, İbııü'l- Bâzdâr, Satmaz b. Kaymaz Harâmi ve Akkuş, Süley- m ân—şâh'ı bu yol ile öldürdüklerini işittikleri zamân, bir yere geldiler. Birbirleri ile Atabey Şemse'd-Din'e ve Arslan-şâlı'a itâat etmemek için sözleştiler ve yemin ettiler. Şirâz'da Atabey Sungur'un (113) yanında bu­lunan, Arslân-şâh'm kardeşi, Melik Muhammed'i sul­tân yapmaya karar verdiler, toplanıp Şirâz'a Atabey Sungur'a gittiler. Bunlar gelince Atabey Sungur da Me­lik Muhammed'in hazırlığım tamamlayarak, kendi as­kerinden de yanına 1000 ath kattı. Bunlar acele ile iler­leyerek Isfahân'a ulaştılar. Para dökerek, hazırhk yap­tılar ve 20.000'den fazla asker topladılar. Atabey Sun­gur da Şirâz askeri ile bunların ardından gelerek, Is- fahân'da bunlara vâsıl oldu. Melik Muhammed'in ya­nında çok asker toplandı, Isfahân'dan harekete geçe­rek Hemedân'a doğru gittiler. Bu taraftan Atabey Şemse'd-Din de bunların topluluklarım işiterek, hâzır ve.gelmelerini beklemekte idi. Sonra iki taraf askeri hicretin 555 yılında (1160) (114) Karategin çayırlı­ğında karşılaşarak savaşa başladılar. Yerler atlarm

- 102 -

Page 105: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ayaklan altında toz-toprak olup, havaya çıktı ve kan- saçan kılıçlardan kanlar yere yağmur gibi yağdı. Ceng değirmeni iki grupun üzerinde döndü ve o gürültüde nice başlar öğiittii. Kan, değirmen oluğundan akar gibi aktı. Meydân leş ve baş ile doldu. İnanç'm sol tarafı Şemse'd-Din İldeniz'in sağ kanadına saldırdı, yenil­giye uğratarak geriye sürdü.İnançin sağ tarafı İldeniz'iıı sol kanadına hücum etti, onlarda karâr edemeyerek kaçtılar. İnanç kendisi merkezden yürüyerek, İldeniz'in üzerine gitti ve İldeniz'in kendisine saldırdı. İldeniz, İnanç'ın hamlesini savarak, onun suratına dokundu, İnanç geriye döndü. İldeniz'in oğlu Pehlivan bu duru­mu görerek atasını ahkoydu, kendisi İnanç'a karşı süre­rek, atına vurdu ve düşürdü. Meğer Pehlivan, İnançin güveyiği idi, İnanç'a "Eğer seni vurmak dileseydim; vu­rur, imkân vermez öldürürdüm. Ancak sana hürmet ol­sun, durma başını al git, kendini kurtarV dedi. İlde­niz'in sağ ve sol kanadları, İldeniz'in yerinden ayrıl­madığını ve inançin attan yıkılıp,kaçtığını gördüler. Hemen yine geriye döndüler, İnançin askerini araya alıp, öldürdüler. Bir kısmı da yaralı ve perişan bir şekilde firâr ettiler. Atabey ildeniz kaçanların ardı­na düşüp, kovaladı. Bir kısmı öldürüldü ve bir kısmı da esir edildi. Atı kuvvetli olup, eşya ve mallarını bı­rakıp kaçan kimseler kurtuldu. İldeniz ile askeri sayı­sız mal ve eşyaya sâhib oldular. Oradan bütün beyler ve asker hâili hâlince ganimet ve mal alarak, ülkelerine git­tiler. Şemse'd-Din İldeniz de sağ ve ganimet alarak He- medân'a geldi. Hemedân'da şenlik yaparak donattılar, yediler içtiler. O savaşta yenilerek firar eden İnanç yi­ne Rey'de oturmuştu. İldeniz Hemedân'da biraz dur­duktan sonra İnançin üzerine gitmek, onu yakalayarak boy nunu vurmak, yâhud Rey'i elinden almak istedi. İnanç onun bu niyetini öğrenince, Rey'den çıkarak Bistâm'a gitti. Oradan Harezmşâh İl-Arslan'a mektub

- 103 -

Page 106: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

yazarak, Süleymân-şâh'a ettikleri zulümü hikâye ve kendisine yapılan zorlamayı şikâyet etti, "Ben sizin kullarınızdan bir kul ve devlet kapınızda bir köleyim. Eğer bana bir mikdâr asker göndererek yardım ederse­niz; fırsat bizim olup, Irâk ülkesini zabt edersek, Irâk bütünüyle ülkelerinizden olur. Nihâyet beni yerinizde nâib lalarsınız" dedi. İnanç'm mektub ve elçisi Ha- rezm şâh'a ulaştığı zamân, kabul ederek güzel bir ce- vâb verdi. Dihistân Beyi'ne, "inanç geldiği gibi.ona Di- histân gelirinden 30.000 dinâr ver, yenilip gelmiş in­sandır, ekşiğini ve gereğini gör. İnanç işi bitene kadar Dihistân'da dursun" diye emr etti. İnanç'a Harezm­şâh ’ın mektubu geldiği zamân, Bistâm'dan kalkarak Dihistân'a gitti, bir müddet orada durdu.

Bu taraftan Şemse'd-Din İldeniz, İnanç gidince, Ars- lan-şâh'dan Rey'i kendisi için isteyerek aldı, oğlu Peh- livân'ı oraya vâli yaptı. İnanç ile olan Irâk Beyleri, Atabey İldeniz'e mektublar göndererek âmân diledi­ler ve suçlarını bağışlanmasını ricâ ettiler. Emir Şere- fe'd-Din Gürd-Bâzu Hâdim 'den şikâyet ederek "Bize timârlanmızı zabt ettirmez. Bu işi onun öcünden yap­tık'.' diyerek özür dilediler ve günâhlarına tövbe ettiler. Sultân'a ve Atabey'e bunların m ektublan vâsıl olduğu zamân, özürlerini kabul ederek, bu beylere mektub ya­zıp, yemin edip, söz vererek inandırdılar.Sonra o beyler de Hemedân'a Sultân'in huzuruna geldiler ve Sultân'm hizmetinde kaldılar. Atabey İldeniz de bir mikdâr Irâk 'da durduktan sonra Azerbaycan'a gitti. Sultân Irâk'da kaldı, Irâk ordusu, Sultân ile Save'de durdu. Atabey İldeniz ise A rrân'da idi ve ülkenin işlerini ora­dan götürdü. Durmadan Gürcü kâfirleri ile elçileri bir­birine gider-gelirdi. Aralarında zaman zaman barış ve vakit vakit de çekişme vardı.

Bu taraftan Harezmşâh II—Arslan askerinin çoğunu İnanç'a gönderdi ve atların Cürcân'da beklenmesini,

- 104 -

Page 107: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ondan sonra Irâk 'a, Arslan-şâh ve Atabey Şemse'd-Din üzerine, gitmelerini emr etti. Karluk emirlerinden Şem- sü'l-Mülk b. Hüseyin (Ayaz Bey) denilen şöhretli bir bey vardı, Harezmşâh'm güveyisi idi. Babası Semer- kand'a sâhib olmuş, orada öldürülmüştü. Şemsü'l-Mülk kaçıp Harezmşâh'a gelmişti. Harezmşâh'm yanında Şemsü'l-Mülk çok muhterem ve değerli ve onun ser-as- keri idi. Irâk 'a gönderilen askere de Şemsü'l-Mülk'ü ku­mandan yaptı. "Irâk 'a almağa çok gayret gösterin ve mümkün olan ihtimâmı yapın" diye ısmarladı. Emirle­rin büyüklerinden Şikâr (115) Han adındaki bir emiri de gönderdi. Atlar tam beslendikten sonra gittiler, sü­ratle ilerleyerek kısa süre içinde Irâk hududuna erdiler. Atabey İldeniz'e, işte inanç, Harezmşâh'm kalabalık ordusu ile geldi, Irâk hududuna ulaştı, diye haber gel­di. Atabey de bunlarla buluşmak için askerleri bir yere getirip, süratle yürüdü, toz cihânı bürüdü. Ancak İnançin askeri Rey'e, Atabey askerinden önce geldi, Oradan ilerleyerek Sâve'ye vâsıl oldu, Irâk ordusu ile A rslan-şâh orada idi. Daha önce zikr olunduğu üzere Irâk emirleri inanç ile ittifak ederek, Atabey ile savaş­mışlardı. O sebebden Atabey ile aralarında uyuşmaz­lık olup, onlar da özür dilemişler, Sultân ve Atabey özürlerini kabul ettiğinden uyuşmazhk barışa dön- ımişdü. Harezm'den inanç ordu getirince,Sultân bu işi Irâk ordusunun ittifâkı ile oldu sanarak,Atabey il­deniz gelmeden iki taraf askeri karşılaşırsa Irâk ordu­sunun hıyânetinden şüphelendi. Sultân, Atabey'in oğlu Pehlivân ile inanç 'm ordusuna karşı durmayarak bir tarafa çekildiler, Atabey'i beklediler. Irâk ordusu, Sultân'ı yerinde durur sanıp, İnanç ile gelen Harezm­şâh ordusuyla karşılaşıp, şiddetle savaştılar. Sonradan S u ltân in olmadığını ve çekildiğini gördüler, ağırlık ve eşyalarını bırakarak, Sultân'dan yana gittiler. Ha- rezm askeri ve İnanç o ağırlık ve eşyalardan, her ne

- 105 -

Page 108: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

varsa, yağmaladılar. Ondan sonra Sultân Arslan-şâh'i kaçtı sanarak, ardınca gittiler. Irâk ordusu Sultân'a vâsıl olduğu zamân, Sultân da bağlılıklarını anladı. Beş gün sonra Atabey ildeniz de geldi ve Harezm or­dusu ile karşılaştılar, kısa zamanda savaş olmadan Ha- rezmliler kaçtılar, inanç Rey'e gelerek kaleye (116) ka­pandı. Harezmşâh'ııı ordusu ^'Çık kaçalım." dediler­se de, sözlerine uymadı ve onlar ile yol arkadaşlığı yap­madı. Onlar Atabey Ildeniz'in ardlarmdan geldiğini gö­rünce kaç.tılar. inanç ise o kaleyi sağlamlaştırarak otur­du. Sonra Atabey ildeniz onları biraz kovaladıktan son­ra gelip, Rey kalesindeki inanç'ı muhâsara etti, her ta­rafım kuşattı, inanç için kale feth olduğu (akdirde kurtulma ihtimâli kalmadı, inanç kalede hapis olmanın sıkıntısı içinde kaldı, her güıni snııki bir yıldı. Atabey askeri hergün hisâr askeri ile savaşır ve dünyayı başları­na dar ederlerdi. Nihayet inanç Atabey'e sulh yapmak için, haber gönderdi. İnanç 'in yanında itibâr sâhibi olan Sade'd-Din Eşel denilen bir veziri vardı. Atabey inanç'a haber göndererek "Benim onun ile sııllı yap­mam ihtimâli yoktur. Ancak Sade'd-Din Eşel bana ge­lirse.ontın eli ile sulh olur."dedi.inanç sulha çok istek­li ve çâresiz kaldığından, mecburi Sade'd-Din'i gön­derdi. Sade'd-Din Eşel kaleden çıkarak, Şemse'd-Din İldeniz'iıı çadırına ve huzuruna geldi. Atabey, Sade'd- Din'i meclisinde bulundurup, yalnız kaldılar, ikisin­den başka çadırda kim varsa gitti. Sonra Atabey Şem­se'd-Din İnanç'a olan kinini meydana çıkarıp, ortaya otuz cüz Kur'ân getirip, o cüzlerinin başından sonuna her birine, sadakalar ve yalın ayak hac etmeğe yemin etti, "Madem ki, ben hayattayım inanç ile sulh yap­mak mümkün olmaz, benim onun ile biraraya gelmem ihtimâli yoktur, inanç 'in ‘işinin düzelip, Rey'de otura­cağını umarsın. O fikir kalbinden geçmesin. Sen de iki nesnenin ortasında seçmeye bağlısın, her hangisini is-

- 106 -

Page 109: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

tersen kararlaştır. Eğer İnanç kurtulursa, onunla belâ ve sıkıntı ile gurbete gidip, zahmet, meşakkat ve belâ­nın esiri ol. Eğer dilersen benim ile bir olarak onu öl­dürmek için tedbir alalım. Oğlum Pehlivân ile bulun, Rey, Isfahan ve Azerbaycan ülkeleri üzerine hâkim ol. Sana kaba yeminler vereyim ki, benim ile olasın. Bu sözü sakla, sana üç güne kadar zamân var, düşün taşın . sana faydalı olan yol ne ise ona git'.' diyerek Sade'd- Din'e öğüt verip, bu sırrı kimseye açıklamayacağı hu­susunda sağlam yemin ettirdi. Sade'd-Din de "Düşü­neyim, yine huzurunuza geleyim'.' diyerek yanından kalkıp gittj. Yalnız başına düşündü "İnanç şimdi bir kalede mahbus ve her taraftan asker kuşatmış, kur­tulmaktan ümidini kesmiş, eğer kurtulursa asker ile gidemez, yalnız ise değersiz ve hakir, kalede durursa sonunda yenilmiş olur. Hasını bu kadar kuvvetli ve kudretli, o ise bu dâirede perişan, İnanç'm işi tamam oldıı. Akıllılık odur ki, bana faydalı ne ise onu yapa­yım. Atabey İldeniz'in dediği sözler üzerine olayım ve kaleye girip, İnançin öldürülmesi için tedbir alayım. Kendime faydhlı yola gideyim',' dedi. Böyle düşündük­ten sonra, A tabeyin çadırına geldi. A tabeyin o dedi­ği sözleri üzerine tekrar yemin etti. Ayrıca "İnanç'm yakınlarından her kim bu hususta bana yardrnı ederse, ben ne şekilde dersem saygı gösterilecek'.' dedi. Atabey de bu hususta and içerek râzı oldu. İki taraftan uyuş­ma olunca, Sade'd-Din kaleye girerek İnanç ile bulu­şup, "Senin ile onun arasında sulh olması mümkün de­ğildir. Çünkü o, senin kaleden inerek Sultânin huzu­runa gelmeni ve kendileri ile buluşarak yemin etmeni ister. Bundan başka uzlaşmaya râzı değil. Şimdi ya kaleden aşağı inip, buluşmayı seç, ya da bu kalede du­rum bir sonuç verene kadar kal'.' dedi. Bu sözü dedik­ten sonra, İnançin yanından çıkarak, odasına geldi, İnanç'm öldürülmesi için tedbir aldı. İnanç'm, hiç bir

- 107 -

Page 110: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

beyin hizmetinde bulunmaz, Türklerden şöhretli kul­lan vardı, Bu kullar hergün Sade'd-Din’in hizmetine ge­lirlerdi. Bu kullann harçlıkları ve diğer bütün ihtiyaçla­rım Sade'd-Din karşılardı. Onlardan bir topluluk, Sade'd-Din'in evinde yemekte hâzır bulunduktan sonra giderken, Sade'd-Din çok itimâd ettiği üç kulu alıkoy­du. Bunlara sırn açıklayarak, bütün mâcerâyı, Atabey ile olan yeminleri ve va'dleri anlattı, "İnanç'in durumu düzelmekten uzak, şimdi işi tamam oldu. Eğer bunun yanında duracak olursak, biz de bunun gibi ölürüz, yâ- hud sıkıntı içinde kalırız. Şimdi görüş budur ki, bunü öldürerek teşekküre hak kazamr ve yine eski dostumuz­dan devlet buluruz'.' dedi. Sonra bu üç kul da Sade'd- Din’in sözlerine tâbi oldular ve inanç'ı öldürebilmek için uygun bir zamân beklediler, inanç korkusundan her gece hisârın bir burcunda yatardı. Bir gece yine İnanç âdetince bir burca çıkıp yattı, bir. m ikdâr şarâb da içmiş aklı başından gitmişti. Tesâdüf bu üç kul o gece nöbetçi idiler, ikisi kapıyı bekleyip, birisi İnanç'm üzerine gelip, İnanç'm kendi bıçağı ile inanç'ı boğaz­ladı (117). Örtüsü ile ölüsünü sanp gizledi, iki yoldaşına haber verdi. Üçü hisâr duvarından gece vakti ip ile ine­rek Atabey'in çadırına ulaştılar. Kendilerini bildirip, durumu haber verdiler. Atabey, bunların içeri bırakıl­masını, emretti. İçeri girince, Atabey'e ettiği yemini ve Sade'd-Din'in dediği sözleri söylediler. Atabey İl­deniz "Eğer sizin sözünüz doğru ise, biz yeminimiz üze­rine kararlıyız'.' dedi. Bunlar da "Bu sözümüzün doğru­luğu meydana çıkıncaya kadar oturalım V diyerek dur­dular. Bir sâat geçmeden, kaleden feryâd ve ağlama gö­ründü. Sade'd-Din Eşel o gece kaleden çıkıp, geldi. Ata­bey'e durumu ve İnanç'ı nasıl öldürdüklerini açıkladı. Atabey İldeniz de Sade'd-Din'e değerli hil'atler ve yük­sek rütbeler verdi. Rey'i oğlu Pehlivân'a verip, Sade'd- Din'i de o ülkenin işlerinin idaresiyle görevlendirdi. O

- 108 -

Page 111: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

üç kulu Sade'd-Din'in hizmetinde önemli işlere tayin etti. Sade'd-Din ölünceye kadar huzur ve refâh içinde oldu. Bu Sade'd-Din, İnançin veziri iken çok zâlim idi ve işi gücü zulüm etmekti. Pehlivân'ın hizmetine gir­dikten sonra çok âdil, şefkat, insâf ve merhamet sâhi- bi bir kimse oldu. Uzun müddet yaşadı ve doğru-yol­dan ayrılmadı.

Bütün Iı â, Azerbaycan ve Arrân Atabey İldeniz'in oldu, çok kuvvet ve kudret buldu. Atabey, Bağdâd'a Halife'ye çeşitli yalvarma ve yakarmalar ile mektub- lar ve haberler gönderir "Biz bu devlet ve büyüklüğü Abbâsi Devletinin kulu olmak ile bulduk ve kul itâati- ni üzerimize farz biliriz, ona muhâlefet ve isyândan çekiniriz. Düşmanlara karşı kazandığımız her başarı, Abbâsi devletine olan bağlılığımızdandır. Allâh bu devleti sâbit, ve kıyamet gününe kadar dâim eylesin" derdi. Atabey İldeniz, Inanç'mUşini bitirdikten sonra Rey'den göç ederek İsfahan’a gitti ve orada ikâm et et­ti. O esnâda Atabey Sungur öldü ve yerine kardeşi Emir Zengi o diyarların üzerine vâli oldu (118). Daha önce zikredilmişti; bu Atabey Sungur, İnanç ile itti- fâk ederek, Irâk emirleri ile Sultân Muhammed b. Tuğ­rul'u alıp, Atabey İldeniz ve Arslan-şâh'm üzerine gele­rek uğraşmışlardı. O zam ândan beri Atabey İldeniz'in kalbinde bu keder saldı idi, gönlünden intikam almak isterdi. Atabey Sungur öldüğü zamân, Atabey onun ölümüne memnun olup, şiir söylemiştir.

Halife Muktefi Li-Emrillâh hicretin 555. yılının Re- bi'ü'l-evvel ayında (Mart-Nisan 1160) vefât etti. Hilâ­fet müddeti 24 yıl, 3 ay, 16 gün oldu. Bütün ömrü 66 yıldan 28 gün eksikti. Muktefi li-Emrillâh öldüğü zamân yerine oğlu Müstencid Billâh (119) halife oldu. Bütün halk itâat ve biat ettiler.

ARSLAN-ŞAH'İN EMİR ZENCİ Yİ İSFAHAN'A DAVETİ: Atabey Sungur öldüğü zaman, yerine karde­

- 109 -

Page 112: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

şi Emir Zengi bey oldu. Atabey Sungur ile Atabey İlde­niz arasında düşmanlık olduğu sebebden; Atabey İlde­niz Sultân Arslan-şâh’ı tahrik ederek, geldiği zamân bir bahâne ile ya azl etmek veya öldürmek için, Emir Zengi'yi dâvet ettirdi.Davet haberi Emir Zengi'ye ulaş­tığı zamân korku üstün geldi ve korkudan kendinden geçti. Çünkü mâcerâyı ve Atabey Şemse'd-Din'in Ata­bey Sungur'a olan kinini bilmekte idi. Sonra cevâb gönderip, "Ben Sultân'm kulu ve kapısında kölesiyim, emrine muhâlefetim yok, hükmüne tamam itâat üzeri- neyim. Eğer kardeşimden bir alçaklık olduysa, Allâh Sultân'm intikamım aldı, ömrü sona erip, ettiğini bul­du. Kardeşimden ötürü Sultân'ın bana kini ve Ata­bey'in kötü niyeti olmasından korkarım. Eğer öyle ise, bana olan kinlerini gidersinler, düşmanlıklarını dostlu­ğa değiştirsinler. Bana âmân versinler, korkumu emni­yete döndürsünler. Acıma, şefkat, iyilik etsinler. Ben de hizmetlerine varayım, ayağımn toprağma tozuna yü­zümü süreyim'.' dedi. Elçiye türlü türlü hediyeler, her cinsden elbiseler, köleler, Arab atlan, katırlar, hizmet­kârlar ve cariyeler gönderdi. Elçiye, kendisini inandır- malan için bu hususda eline bir âmân mektubu veril­mesini ısmarladı. Zengi'nin elçisi Sultân'ın ve Ata­bey'in hizmetine ulaştığı zamân, mektubu ve hediye­leri verdi. Sultân ve atabey iyi bir surette kabul edip. "Her ne derse yanımızda geçerlidir." dediler.İsteği üze­rine âmân mektubu yazarak elçinin eline verdiler, tam bir ikram ile gönderdiler. Emir Zengi, elçi geldiği za­mân, isteğinin olduğunu öğrendi. Sonra yine bir çok hediyeler düzüp, yola girdi ve Isfahân'da bulunan Sul­tân 'm hizmetine ulaştı. Atabey emr etti, bütün asker­ler ve beyler silâh ve eşyalanm kuşanıp Emir Zengi'yi karşılamak ve saygı göstermek için bölük bölük gelece­ği yolda durdular. Emir Zengi her bölüğü gördükçe Sul­tân 'ı onların arasında sanır, atından inmeğe hazırlanır-

- 110 -

Page 113: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

dı. Sultânin olduğu yere ulaştığı zamân gördüğü bol­luk ve süsden dehşete düştü. Sonra atından inip, Ata- bey'e karşı yürüdü. Atabey de Emir Zengi'yi gördü ve hürmet edip, atım bir parça ondan yana sürdü. Emir Zengi de A tabeyin atının ayağına yüz sürdü. A tabeyin emriyle hâcibler yetişerek kaldırdılar. Emir Zengi Ata­beyin ayağını öperek ağladı "Sizin yemin ve sözünüze itimâd ettim'.' dedi. Atabey de "Memnun ol, işin dile­diğin gibidir',' dedi. Atabey, Emir Zengi'nin Sultân'a götürülmesini emretti. Sultân in çadırım her taraftan emir ve sipâhi araya almış, Sultân in otağı askerler içinde kalmışdı. Beyler yaya olarak Emir Zengi'nin önüne düşüp, o halkanın içine girdiler. Emir Zengi'ye dehşet üstün gelir, adımda bir yer öper, yüzünü yere sürerdi. Emir Zengi Sultân'a yaklaştığı zamân, Sul­tân yerinden kalkarak, Emir Zengi'ye bir-iki adım kar­şı geldi. Sonra Emir Zengi ilerleyerek, Sultânin ayağı­nı öptü ve oradân dönerçk atma bindi. Önünde çavuş­lar ile gelip, çadırına indi. Sultân, Emir Zengi'ye her çeşitten sayısız yiyecek ve içecek şeyler gönderdi. Ondan sonra Emir Zengi'yi meclisine çağırarak, be­raberce şarap içip, ziyâfet verdi ve ağır hil'atlar giydirdi. Emir Zengi'ye altın ve gümüş oyan (gem, dizgin, yu­lar) ve eyerler ile at ve katırlar ve bir mücevherli bir kı­lıç bağışladı. Emir Zengi Sultân'ın meclisinden çadırı­na bu denli şereflendirilme ile gitti. Sıiltân, Irâk bey­lerine; her birisi Emir Zengi'ye başka Pbaşka ziyafet­ler vererek kudretleri olduğu kadar ikramda bulun­malarını, emretti. Sonra her biri ziyâfet verdi. O bey­lerden birisi de Emir İzze'd-Din Satmaz b. Kaymaz Ha­rami idi, 150.000 dinâr hare ederek ziyâfet tertibledi. Ziyafetten sonra da 70.000 dinâr verdi. Emir Zengi, İsfahan'dan Hemedân'a gidinceye kadar Sultân'm hiz­metinde kaldı. Sultân Hemedân'a- giderken, Emir Zen­gi'ye tekrâr hil'at giydirerek, Fars vilâyetini ve bağh

- 111 -

Page 114: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

bölgeleri ona verdi, "Halka adâlet ve insâf yoluna git, zulmü terk et'.' dedi. Emir Zengi Sultanin hizmetin­den ayrılarak Fars'a gitti.

Sultân ile Atabey İldeniz Hemedân'a yöneldiler ve kısa bir müddet orada oturdular. Sultân'a bir feryâd- cı "Gürcü Kâfirleri gelip Dovin'i yağmaladılar, mal ve eşyadan ne buldularsa aldılar. Sayısız asker toplamış­lar ve diğer İslâm ülkelerine de hücum niyetleri varl' diyerek haber getirdi. Atabey bunu işiterek Azerbay­can'a geldi, Gürcüler'e sefer etmek niyetiyle asker top­ladı. Bu esnâda tesâdüf Erdebil ve Bürucird'in Beyi Emir Nasıre'd-Din Akkuş öldü. Atabey İldeniz Erde­bil'i kendi oğlu Pehlivân'a, A kkuşiın oğlu Muham­med'e de Erdebil yerine Hemedân'ı verdi. Atabey Gür­cüler üzerine gitmek niyetinde iken, Gürcü (Kıralı III. Giorgi'den) elçi ve haberci geldi ve Azerbaycan'da A tabeyi buldu. Giorgi "Biz Gence ile Beylekân'dan her yıl şu mikdâr harâc alırdık. O hârâc yıllardan beri toplanıp, hâzinemize vâsıl olmaz. O harâc kaç yıllık oldu ise, hepsini gönderesin. Eğer göndermez isen, iş­te geliyoruz. Er isen kaçmayıp, karşı durasın" diyordu. Atabey Gürcü Kıralı'nm mektubunun mânâsını anladı­ğı zamân, cevâb yazdırıp "Beniıı gelmekten murâdını seııiıı hükümdarlık merkezin olan Tiflis'i almak ve sana ve ülkene dünyâda olmayan işleri apmaktır. İşte ben geliyorum. Iıuner odur ki, karşı durasın, var kuvveti pazıya veresin. Sana 11e işler yaptığımı göresin. Ben se­nin üzerine öyle bir asker ile geliyorum ki, o askeri hiç­bir nesne ile gidermek ve bir hile ile önlemek kâbil de­ğildir. Ancak gürz, kılıç, mızrak ve ok ile olabilir* de­di. Atabey Gürcü elçisine cevâb verdikten sonra, Ars- lan-şâh'a gelmesi için bir peyk gönderip, Gürcülerin mektubunu, kavgasını ve mektuba verdiği cevâbı bil­dirdi. "Doğru görüş, hemen asker toplayarak, gelme­nizdir" dedi. O sırada Irâk ask :rleri çok iyi ve son

- 112 —

Page 115: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

derecede beğenilmekte, kudret ve kuvvet üzerine idi. Sultân Mes'ud zamâm gibi, belki de daha iyi olmuş, son derece olgunluğa ulaşmıştı. Arslan-şâh Gürcüler'i yok etmek için Irâk'dan öyle bir asker ile harekete geçti ki, gözler bakmaz kamaşır, yürekler korkar ve görenler korkudan ürkerdi. O askerde şunun gibi er­ler vardı ki, her birisi bin kişiye bedeldi. Her birisi tec­rübe anasının memesinden süt emip, zamanın içinde terbiye bulmuş ve harp ocağında pişip yetişmişti. Hiç­bir zamânda Irâk 'da böyle seçme ve silâhlı bahadırlar­dan ordu toplandığı görülmüş değildi. Sonra Sultân bu kadar asker ile ilerleyerek Atabey ile Nahcuvân'da bir­leşti. Oradan Gence'ye geldiler, bir müddet orada kal­dılar. Gürcü kıralı, Sultân'ın bu kuvvet ve kudret ile geldiğini haber alınca, süratle elçi göndererek yalvardı ve "Ben o istediğim harâcdan Vazgeçtim.Bundan son­ra her ne derseniz,emrinize itâat üzerineyim."dedi. Me­ğer o sırada Ermenşâhlar'dan Sökmen b.İbrahim! 1 20) de sayısız ordu,ve silâh ile Sultân'm hizmetine gelmişti. Sultân ona ikrâmlarda bulunarak ağırladı. O e s m ı d a Atabey İldeniz’e Gürcüler'den elçi geldi. Atabe\ d e el­çinin geliş haberini Sultân'a bildirdi. Sultân d;ı d i v â n toplayarak bütün beyleri bir yere getirdi. Gım u l e r ' i n elçisine ne cevâb verelim diye fikir sordu.-He; <m Ata­bey îldeniz'in yüzüne bakarak "Rey şenindir, tükenin durumunu sen iyi bilirşin" dediler. Beyler böyle d e d i k ­leri zamân, Atabey'de gönlündekileri bunlara bildirdi. Atabey îldeniz'in Gürcüler ile sulh yapmak fikrimle olduğunu anladılar. Irâk beyleri ayağa kalkarak. Snl tân'ın önüne geldiler ve yüz sürdüler, "Biz bu katlar asker toplayıp, silâh ve gereç hazırlayarak para harca­dık. Kâfirler ile savaşmadan, onlara belâ yetiştirme­den, ve onların Müslümânlar üzerindeki isteğini kes­meden, Kâfirler'in kalbine korku bırakmadan nasıl döneriz',' dedi. Ermenşâh (Sökmen) da "Doğru cevâb

- 113 -

Page 116: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ve görüş budur. Çünkü Gürcüler Müslümânlar'ın üze­rine karanlık bir gece gibi çökmüştür. Geçende gelip, Dovin'i harâb ederek yağmalamış ve müslümânları esir etmiştir. Eğer bu kadar para hare edip, bu kadar asker toplanmış iken onlar ile savaşmadan dağıhrsak, Kâfir- ler'in Müslümânlar üzerindeki istekleri artar. Sultân Irâk 'a döndüğü zamân, Kâfir topluluğu ile ilerleyip, Islâm ülkesine girmesi ihtimâli vardır. Asker dağılmış ve yoluna karşı durur kimse olmadığından Islâm hal­kına zarar ulaşır, Islâm ülkelerini yağmalarlar, yine bu kadar para hare olup ve asker toplanıncaya kadar Kâ- fîrler'in ayağı altında kalır. Gerekli olan, bu kadar gel­miş ve asker toplanmış iken, Allâh'a sığınıp Kâfirler ile ile savaşmaktır” dedi. Atabey ildeniz bu sözleri işittiği zamân, biitüıı beylerin dileğinin Kâfir’le buluşmak ol­duğunu anladı, kalkıp beylerin her birisinin boynuna sarıldı, "Kâfirler ile ve Allâh'm düşmanları ile savaşa gayretli olduğunuzu anladım. Şimdi silâhlanın, sizin ile cihâda gidelim ve nefsimizi Tanrı yolunda fedâ ede­lim." dedi. Sonra Gürcü Kırah'nın elisiııe uygun ce­vâb verdiler, savaşdan vazgeçmiş gibi göründüler. He­men elçinin ardınca gittiler, Kâfir'den yana yürüdüler. Gürcü Kıralı bunların kendi ülkesine geldiğini anladı. O da asker toplayarak, sayısız kâfir askeri ile karşı çık­tı. Sanki demirden deniz gibi aktı. At ve asker sesi e t­rafa dehşet verirdi, iki taraf askeri kin ile gelerek, bir­birlerine yakın oldular. Atabey Şem se'd-D in İslâm as­kerini üç kısma ayırdı. Bir kısmını savaşmak için Kâ- firler'in karşısına koydu. Bir kısmına "At ata, er ere karşı ve savaş tam olgunlaşıncaya kadar durun. O sıra­da siz de hücum ederek, kılıç vurun. Bu suretle Müş­rikler (Allah'a şerik,ortak koşan) kendileri ile savaşan askerden başka, tekrâr dinç askerin savaşa girdiğini bil­sin ve zayıflasınlar',' dedi. Kendisi de üçüncü kısımda, her birisi çok kerre savaşa girmiş ve darbe yemiş

- 114 -

Page 117: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

kulları ve yakınları ile beraber kaldı. Bunlar Atabey’i ve Sultân'ı kuşatarak durdular, meydân yerine göz ur­dular (baktılar). Gürcü Kıralı da ordusunu tertibleye- rek, İslâm askerinin karşısında durdu. İki taraf da aske­rini tertibledikten sonra savaşa başladılar. Birbirine karışıp, kılıç vurdular ve ok attılar. Bir müddet böyle devam etti, kanlar akıp çok kişi can verdi. Savaş tam kızıştığı zamân.o birinci kısmı güçsüz kaldı. Atabey Irâk Beyleri'nin bulunduğu ikinci kısma emr etti,bunlar bir aradan tekbir getirerek sel gibi Kâfîrler'in üzerine ak­tılar, Kâfirleri kıhç ışıkları ile yaktılar. Müslümân- lar'm arasına karışıp öyle savaştılar ki, dünyayı Kâfir­lerin başına dar ettiler. Hemen Atabey ildeniz de yanında olan kendi kulları ile K âfirlerin üzerine yürü­dü. toz-toprak dünyayı bürüdü. Öyle zamân oldu ki, sanki kıyamet gününden bir örnekti. Sabahdan öğle vaktine kadar büyük bir savaş oldu, neticede Kâfirler mağlub oldu. Gürcü Kıralı, Müslümân ordusunun bölük bölük durmadan geldiğini ve gittikçe fazlalaştığını, ardlarım ve önlerini kılıç aldığını gördü, durmağa gücü kalmadı, birkaç yarar adamı ile başını kurtarmak sev- dâsına düştü. Askerin bir tarafını yararak memleketle­rine gittiler. Geri kalan askerin erkenden kaçabileni kurtuldu, kaçamıyanlardan kimisi öldürüldü ve kimisi esir oldu. Kâfirlerden 12.000 kişi kıhca geldi, savaş yüzünden öldü. Sonra İslâm askerleri K âfirlerin sayısız mal ve eşyalarını yağma ettiler. Islâm askerlerinin elle­ri ganimetler ile doldu, inci gibi köleler, cennet kızları gibi câri/eler onların eline geçti, koyunları ve koltukla­rı mal ile doldu. Gürcü Kıralı’mn yemek yediği altından çanak, büyük tepsi, tabak ve sahanlar ile atlara su ver­dikleri gümüşten kovaların hepsi Müslümânlarin eline geçti. Hâzinesinde sayısız kıymetli taşlar, akik ve mercan incisi bulundu. Bu savaş hicretin 556. yılında (1161) oldu (121). Savaş bittikten sonra Müslümânlar

- 115 -

Page 118: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

birkaç gün dinlendiler ve Gürcü ülkesine girdiler. Her şehre ve'köye ulaşarak, zarar-ziyân verdiler ve yağma­ladılar. Büyükleri öldürüp, ç ocu klan İslâm ülkesine sür­düler. Bu yol ile Gürcü ülkesinde varabildikleri yere kadar yakıp, yağma ve harâb ettiler. Asker tabir olun­maz şekilde ganimete kavuştu. Sonra Sultân ve Atabey İldeniz Gence 'ye geldiler, birkaç gün orada kaldılar. Atabey Gence'yi muhâfaza etmek için, orada güveni­lir bir emir ve biraz asker bıraktı.Ermenşâh (Sökmen) da oradan memleketine döndü.Atabey ile Sultân,Nah- t tıvâııla gittiler, biraz orada kaldılar. Sonra Herne- daıı'a yöneldiler. Sağ ve ganimete kavuşmuş olarak He­medân'a geldikleri zamân, şehir halkı karşılamağa çı­karak, Sultân'a saygı gösterdiler, donanma yapıp, şeh­ri süslediler.

Hicretin 562. yılında (1166-1167) Nisâbur Meliki Müeyyed Ay-Aba'dan Atabey İldeniz’e bir mektub ve elçi geldi, "Harezmşâh İl-Arslan'm Nisâbur’a gelmeğe niyeti var. Bana yardım edin. Eğer Nisâbur'u alırsa, bu­nun ile kanâat etmez, Irâk 'ı almağa kasd eder, sizin üzerinize gider, bu ülkeyi feth etmekle kuvvet bulur. Siz erkenden bu belânın ve güçlüğün önüne geçin',' di­yordu. Ay Aba'nın bu mektubu geldiği zamân, Atabey Hemedân'da idi, göçüp Rey'e geldi. Harezmşâh'a mek­tub ve elçi gönderdi ve "Müeyyed Ay-Aba Sultân'm memlükü; Horasan ve senin memleketin, Sultân'm ve babalarının ülkesidir. Sen Nisâbur'a saldırıp, bu kötülü­ğü edersen, sayısız asker ile senin üzerine yürüyeceğim muhakkakdır. Sen benim ile savaşırsan ne duruma düşeceğini ve dünyanın başına dar olacağını da kendin biliyorsun. Şimdi düşünüp, kendine faydah yola gide- sin'i dedi. Atabey İldeniz'in mektubu Harezmşâh'ın huzuruna ulaştığı zamân, Harezmşâh daha beter kin- lendi ve öfkelendi, Nisâbur'a gitmek kasdı bir iken bin oldu. Hemen hazırlık görerek, hicretin 562. yılında

- 116 -

Page 119: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

(1166-1167) Nisâbur'a gitti. Tamâm iki ay Nisâbur'un üzerinde savaştı, almağa imkân bulamadı. Atabey İlde­niz de Harezmşâh'm Nisâbur'a geldiğini öğrendi, o da Harezmşâh ile savaşmak niyeti üzerine Bistâm'a yü­rüdü. İl—Arslan bunu işiterek Nisâbur'u bırakıp gitti, Cürcân'a ulaştı. Sonra Nisâbiır Meliki Ay—Aba,Atabey gittikten sonra ll-Arslan yine gelerek,bizi yağmalar di­ye korkup, Kâdi Fahre’d-Din Kufî'yi ll-Arslan'a gön­derdi ve "Bu kadar mal hare ettiler, yine bir nesne elde edemeden gittiler. Biz bu durumdan utandık. Şimdi biz onlara ve emirlerine itâat üzerine olduğumuzu bil­sinler. Bundan sonra bu ülkede sikke onların adına ba­sılsın ve hutbe onların ismine ve bizim hareketimiz, on­ların emr ve yasak etmesi üzerine olsun" dedi. Bu haber ll-Arslan'a gelince, Ay-Aba'dan utanarak râzı oldu. İki taraftan bu husus üzerine anlaşma olunca, ll-Arslan Kâ- di'ye değerli hil'atler giydirerek, ikı*âm ile gönderdi. Yanma bir elçi de katarak, Ay-Aba'ya birçok hediye­ler, altın ve gümüş eyerli at ve katırlar ile diğer nefis eşyalardan yolladı. Atabey İldeniz bu sulhu işittiği za­mân, Ay-Aba'ya incinerek yardıma gelmiş iken vazgeç­ti, Bistâm'dan dönerek Rey'e gitti.

İldeniz oradan Azerbaycan'a ulaştı, Musul Beyi'ne mektub ve haber göndererek, Musul'da sikke ve hutbe­nin Arslan-şâh adına olmasını, o ülkeden Selçuklu Sul­tanlarına gönderilenlerin bunun da hâzinesine ulaştı­rılmasını istedi. Musul Beyi Atabey'in mektubu vâsıl olunca, bütün dediğini kabul etti. Neticede Musul'da ve diğer ülkelerde, Diyârbekir ve Cezire'de sikke ve hutbe Arslan-şâh adına oldu. O ülkelerden Arslan-şâh'a hediyeler, Arab atlan ve Rum katırlan, her cinsten el­biseler ve kumaşlar geldi. Musul Beyi Atabey Kutbe'd- Din Mevdud b. Zengi ile Atabey Şemse'd-Din İldeniz arasında sevgi ve dostluk kuvvetlendi, Sultân Ars­lan-şâh hizmetinde birliğe ulaştılar. Fars sâhibi (Zen-

- 117 -

Page 120: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

gi), Sultân Mes'ud'a verdiği (vergiyi) her yıl Sultân Arslan-şâh'a gönderirdi.

SULTAN ARSLAN—ŞAH IN EMİR CEMALE'D- DİN'İ GÖNDEREREK, KİRMAN T KİRMAN MELİ­Kİ'NİN ORTANCA OĞLUNA VERMESİ: Hicretin 563. yılında (1167-1168) Kirmân Meliki öldü (122). Üç oğlu vardı (123), birbirlerine düşman oldular. Her birisi hân ve atası yerine sultân olmak diledi. Ortan­ca oğlu (124) ihtilâf sırasında kaçarak, Hemedân'a Sultân* Arslan-şâh'm hizmetine geldi, kardeşlerinden şikâyet etti, atasının tahtını kardeşlerinden alması için Sultân'dan yardım bekledi. Sultân ve Atabey de yardımı kabul ederek, saygı gösterdiler, yetecek mikdârda asker verdiler. Hemedân'm vâlisi Emir Ce- m âle’d-Din Muhammed Akkuş’u kumandan yaptı­lar. Hicretin 564. yılında (1168-1169) (125), İleme­dim'daıı hareket ettiler, kısa sürede Guvâşir (126)’e ul.ısîîlar. Guvâşir Kirman Melik'nin merkezi idi, bun­lar gelince Kirmân Şahı (Behrâm-şâh) firar ederek Ni- sâbıır'a gitti. Emir Cemâle'd-Din şehri aldı, Kirmân Meliki'nin oğluna (Arslan-şâh)'a teslim etti. (127). ı \ısl;m-şâh)'hâzineye girdi, kardeşinin alıp gittiklerin­den başka her ne buldu ise,getirip Cemâle'd-Din'e verdi,

Hâzinede mâl çoktu, kardeşim firâr edince almış." iliş erek, özür diledi. Şehre salgın (Keyfi vergi) salarak, topladıklarını Emir Cemâle'd-Din ile gelen askere du­rumlarına göre verdi, "Bu memleket Sultân hazretleri- nindir, ben onun ııâibi, kulu ve devlet kapısında bir kölesiyim. Bu ülkeden elden edilen servetin, askere har­canandan, fazlasını her yıl Sultân'a göndereyim" dedi. Sonra Emir Cemâle'd-Din Kirmân'dan dönerek, Irâk'a geldi.

(IRAK'DAKI OLAYLAR, ATABEY İLDENİZ İN

- 118 -

Page 121: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

VE SULTAN ARSLAN-ŞAH'IN ÖLÜMÜ:) O yılın sonunda Heınedân'a ulaştı. Sultân emr etti, bütün bey­ler ve askerler Emir Cemâle'd-Din'i karşılayarak, say­gı ile şehre ve Sultânin hizmetine getirdiler. Sultân Yrslan-şâlı ile buluştuğu zamân, Sultân ikrâııı ederek

değerli iıil'atlergiydirdi. Çarşıları ve bütün şehri dona­tıp, eğlence sesleri gök yüzüne çıktı. Emir Cemâle’d- Diıı Sultânin yanında hürmet gördü. Atabey de çok saygı gösterip, onu yüceltti. Hicretin 567. yılının Re- ceb ayının 9. günü (8 Mart 1172) (128) Harezmşâh İl-Arslan öldü. Tarih yazarlarının söylediğine göre, bü­tün Irâk ve Azerbaycan Sultân Arslan-şâh ile Şemse'd- Din İldeniz'in hükmünde idi. Ancak Arslan-şâh ülkesin­de görünüşte, Atabey ise hakiki mânâda hüknr ediyor­du. Atabey Şemse'd-Din İldeniz bütün memleketin ala­nı vereni idi, bütün hükümleri o yürütür, bütün işleri o görürdü. Her istediğini eyler ve hâzineleri dilediği yere sarf eder ve askeri her nereye dilerse alır giderdi. Sultân ona karşı gelmeğe ve önlemeğe güçlü değildi. Sultân Arslan-şâh zamân zamân A tabeyin böyle alıp verdiğine darılır ve bu malları müstakil tasarruf ettiği­ne huzursuz olurdu. Atabey'in hâtunu, Arslan-şâh'm :m:ısı idi. Arslan-şâh anasına söyler ve şikâyet eyler­di. Anası Arslan-şâh'a nasihat eyler ve "Bu kişi seni ile­ri çekti getirdi, luikümdârlığı alıp sana verdi. Selçuk- lular'dan ne kadar kimseler var ki, senden büyük, hapis­lerde ve kurtulmaktan ümitsiz yatarlar. Hiçbirisinin harekete imkanı ve yerinden kımıldama ihtimâli yok. Sen ise hükümdarlık, tahtında ve tam kudrettesin. Bu kişi kendisi ve iki oğlu sana hizmetteler, senin yolun­da kaç kerre savaşlar yaptı. Kendini nice tehlikeli iş­lere attı ve en güzel mallarını senin yoluna sarf e tti.- Kullarını senin düşmanların ile yaptığı savaşlarda kay­betti. Seni hükümdârlık tahtına oturtuncaya kadar ne zahmetler, belâ ve zorluklar çekti. Senin düşmanlarına

- 119 -

Page 122: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

karşı durur, sana muhalefet edenlerin boynunu vurur­du. Bütün belâları o görür, sen rahat ve refâh içinde oturursun. Birisine mal verir, birisine vermezse, hep­si senin devletinin ve hükümdârlığının iyiliği içindir. Şimdi oğul, onun işine tasalanma, ondan ötürü gam çekme'.' diyerek, daima anası bu çeşit nasihat ile ıztı- râbım giderirdi. Hicretin 566. yılının Rebi'ü'l-evveli'nin sekizinci Cumartesi günü (19 Kasım 1170), Halife Müs- tencid Billâh öldü. Aynı yılın Rebi'ü'l-âhiri’nin onuncu günü (21 Aralık 1170),halifeliğe oğlu Müstezi bi-Nurul- lalı (129) geçti ve Ona biat olundu.

Atabey Şemse'd-Din İldeniz hicretin 570. yüında (1174-1175), Nahcuvân'da öldü. O zamân Sultân He­m edân'da ve Muhammed Pehlivân da yanında idi. Ba­basının öldüğünü işittiği zamân, Sultân'ın babası se­bebiyle kaygısı olduğunu bilirdi, Sultân'm haberi yok iken kaçarak, Azerbaycan'a gitti. Azerbaycan'a ulaştı­ğı zamân, babasının makâmında oturup, hazine ve mal­lan zabt etti ve askerleri yanma topladı, herbirinin gön­lünü yaptı. Bu taraftan Sultân, Atabey İldeniz'in öl­düğünü ve Muhammed Pehlivân'm babası yerine geçe­rek hâzineleri zabt ettiğini ve beylerin ona yöneldi­ğini duydu s Sonra hazırlık görerek, Azerbaycan'a git­meğe ve orasını Muhammed Pehlivân'm elinden kur­tarmağa niyet etti. Beylerin çok gayreti ve ihtimâmı ile, Irâk 'da hiç misli görülmeyen sayıda asker toplan­dı. Beyler Sultân'a "Azerbaycan'ı Pehlivân'm elinden, aldıktan sonra dönüp, Hemedân'a gelesin, oradan Bağ­dâd'a yürüyesin. Musul sahibi Kutbe'd-Din Mevdud se­nin kulundur, her hususda sana itâati sağlamdır, gelir vardım eder. Böylece Bağdâd feth olup, senin için ha­lifelik mihberi üzerinde hutbe okunursa, sana kimse iti­raz edemez ve hükmüne mâni olmaz. Bütün ülkede sul­tân ve bütün memleketlerde hân olursun, "dediler.Son­ra bu niyet ile Sultân Arslan-şâh sayısız asker ile göçe­

- 120-

Page 123: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

rek, Zencân'a geldi. Tesadüf Zencân'da Sultân şiddet­li bir hastalığa tutuldu. Öyle ki, harekete ve kımılda­mağa tâkat kalmadı. lyişelip, tekrar yola devam etmek niyetiyle Zencân'da kaldı. Hastalık gittikçe fazlalaştı, neticede ecelin yetiştiğini gördü, "Beni Hemedân'a gö­türün'* dedi. Asker döndü, Sultân çok zayıfladı, yolda bir konak yerinde konakladı. Hemedân'a varmadan orada vefât etti, dünyâdan gitti, ölüsünü Hemedân'a götürdüler. Babası Rüknejd-Din. Tuğrul'un gömüldüğü türbeye gömdüler. Hicretin 570. yıhnda (1174-1175) Atabey Şemse'd-Din ildeniz ölümünden iki ay sonra, öldü (130).

Arslan-şâh'm oğlu Melik Tuğrul Nahcuvân'da Mu­hammed Pehlivân ile idi. Pehlivân, Sultân Arslan- şâh'm öldüğünü işitince, Melik Tuğrul'u hükümdârlık tahtına geçirdi, Nahcuvân'dan Irâk 'a gitti. Pehlivân Muhammed de, Sultân (Arslan-şâh) zamanındaki gibi atabey liğe tayin olundu, babası İldeniz'in kudretine ka­vuştu. Diğer taraftan Arslan-şâh'm, Huzistân'da bulu- nan,büyük kardeşi Melik Muhammed ölüm haberini işit­tiği zaman.atabeyi ve Huzistân hakimi Şerefe'd-Din (Emirânb.Şumla)'ya "Askerleri topla,Irak'a gidelim,sal­tanatı talebedelim."dedi. Şerefe'd-Din "Atabey Pehlivân' m yamnda asker çoktur.Ben hu kadar bin kılıç ve oka karşı koyup, Pehlivân ftf savaş edecek güçte değilim. O gün görünmesin. Babanı onunla Karmasin'de yaptığı savaşta yenildi, kendisi olduriildü. Şimdi bütün Azer­baycan, Irâk ve Arrân askerleri onunladır, 50.000'den fazla at ve askere sâhibdir. Ben onun ile nasıl savaşa­yım. Ancak sen yalnız İsfahan'a git, belki orada Sul­tân Arslan-şâh askerinden sana uyar kimse bulunur. Eğer öyle olursa, ben de ardından gideyim, sana yar­dım edeyim'.' dedi. Melik Muhammed bu sözü işittiği zaman yalnız kendi adamları ile Isfahân'a gitti. Beyar- lerden biraz kimse Isfahân'da ona itâat etti ve Emir Kafşud b. Kaymaz el-Harâmi Hemedân'dan gelerek tâ

- 121 -

Page 124: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

bi oldu. Isfahân'da Melik Muhammed'in yaranda 1000 kadar adam toplandı. Bu haber Hemedân'da bulunan Atabey Pehlivân'a geldiği zaman, kendi yakın adam­ları ve köleleri ile beş günde Isfahân'a ulaştı. Melik Muhammed'e atılmış ok gibi erdi, yanında olanları öldürdü. Melik Muhammed erkenden kaçarak Hu- zistân'a gitti. Emir Şerefe'd-Din Emirân, Atabey Peh- livân'dan korkarak, Melik Muhammed'in Huzistân’a girmesini önledi. Melik Muhammed Huzistân'a gire­meyince, oradan Vâsıt'a gitti. Vâsıt Meliki onun şeh­re girmesine izin verdi. Pehlivân ardından gelerek, Vâ- sıt'm karşısında, doğu tarafında konakladı, Vâsıt Me­liki bu durumu gördü, üç gün oturduktan sonra Melik Muhammed'e "Ziyâfet üç gün olur, üç günde nihâyet bulur. Bundan sonra başımızdan korkarız, nereden gel­diniz ise oraya gidin. Bizi korkudan kurtarın'.’ dedi. Sonra Melik Muhammed "Ben Halife'ye giderim, nıü- bârek eşiğine yüz sürerim" dedi. Vâsıt Meliki, "Ben sa­na mâni değilim, gönlün ne dilerse onu yap, her nere­ye gitmek istersen git." Melik Muhammed Vâsıt'dan çıkarak süratle ilerleyerek Bağdâd'a yaklaştı. Halife’ye mektub ve haber göndererek,Bağdâd'a girmek için izin ve kendisine yardım isteyip,çok yalvarıp yakardı.Hali- te'den Bağdâd'a girmesine izin verilmedi,ayrıca Bağ­dâd'dan asker çıktı. Halife bunlara "Tutun!’ diye emr etti. Melik Muhammed durumu öğrenince, Bağdâd askerinin önünden kaçarak yine Huzistân'a gitti. Hu- zistân Emiri (Şerefe'd-Din Emirân) şehre bırakmadı. O da Ş irâz'da bulunan Atabey Zengi'nin yanına gitti. O kabul ettiğinden birkaç gün Şirâz'da Atabey Zen­gi'nin yanında durdu. Sonra Atabey Pehlivân, Zengi'- e mektub gönderip, "Eğer Melik Muhammed'i tutup, Sultân Tuğrul'un hizmetine göndermezsen sayısız as­ker ile üzerine yürümem muhakkakdır. Eğer bana kar­şı durursan, ölümüne karşı durursun. Eğer kaçıp gi­

- 122 -

Page 125: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

dersen ülkenin mahvolduğu gündür',' dedi. Atabey Zeıı- gi’ye bu mektub gelince, Melik Muhammed'i tutarak Pehlivân ve Sultân Tuğrul'un huzuruna gönderdi. Peh­livân da Melik Muhammed'i Sercihân kalesinde hapis etti. Bütün ülke Pehlivân'a kaldı. Sultân Tuğrul'u tah­ta oturtup, kendisi beylik kıldı.

Hicretin 575. yılının Zilkade ayının 10. günü (7 Ni­san 1180), Halife Müstezi bi-Nurullâh öldü. Bütün hali­felik müddeti 11 yıl, 6 gün oldu. Yerine oğlu Nâsir li-Dinillâh Ebu'l-Abbas (131) halife olup, biat olundu.

SULTAN TUĞRUL'UN SALTANATI: Arslan-şâh öldüğü zaman oğlıı, Tuğrul çocuk olduğundan halkın gözünde itibarı yoktu, iltifât olunmazdı. Ancak Atabey Pehlivan’ııı askerler ve etrâfdaki beyler arasında büyük heybet ve haşmeti vardı.Bütün beyler ve asker ondan korkardı. Sonra Pehlivân Azerbaycan'a ve Arrân'a git­ti ve Gürcü ülkesine girdi. Kimsenin ona karşı durup, savaşacak kudreti olmadı. Bütün herkes emrine itâat ve hükmüne tâbi oldular. Sonra dönüp, Irâk 'a geldi. Kardeşi Kızıl-Arslan Azerbaycan ve Arrân'da yerine nâib oldu. Etrâfdaki beylere mektub gönderdi, hutbe Sultân Tuğrul adma okundu ve sikke de onun ismine basıldı. Bütün herkes emrine itâat ederek, sözüne uydu­lar. Nihayet Musul ve tâbi yerlerde, Ermeniyye, Ah­lat, Fars ve Hüzistân'da hutbe ve sikke onun adma oldu. Bu zikr olan ülkelerin hepsine Rükne'd-Din Tuğ­rul sultân oldu. Pehlivân Harezmşâh'a (132) da mek­tub göndererek aradaki anlaşmazhğı giderdi, iki taraf- da hoşnutluk üzerine idiler. Bağdâd'a Halife'ye mektublar göndererek bağlılığını bildirirdi. Halife'den de devamlı hil'atlar ve hediyeler gelirdi. Pehlivân ha­yatta olduğu müddetçe, her zamân durum bu şekil üzerine idi. Halife'nin yanında Sultân Tuğrul hürmetle anılırdı. Sultân Tuğrul güzel görünüşlü, iyi

- 123 -

Page 126: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ahlâklı, heybet sâhibi ve temiz inançlı idi. Güzel şiir yazardı. Akıl ve anlayışta eşsizdi.

Pehlivân'm, Azerbaycan'da Türk ordusuna ser-dâr olan, kardeşi Kızıl-Arslan in çocuğu olmadığından, (Pehlivân'm oğlu) Ebu Bekr'i oğul yerine görürdü. Ebu Bekr, Kızıl—Arslan ile durur ona arkadaşlık ederdi.Ata­bey Pehlivân hayatta iken, Ebu Bekri Azerbaycan ve Arrân'a vâli tayin etmiş ve ancak Kızıl-Arslan'm hi­mayesinde bırakmıştı. (Diğer oğullarına da ülke ida­resinde görevler verdi. Buna göre;) Rey, Isfahân ve Irâk'ın geri kalan kısımlarını İnanç Mahmud ile Emir Emirân Ömer'e vermiş ve Özbek'i Hemedân'a tayin etmiş, onu da bu yol ile kayırmıştı. Bunlara "Eğer ben ölecek olursam, hepiniz amcanız Kızıl-Arslan'm hükmünde olasınız. Aslâ muhalefet etmeyiniz'^ diye emr etti. Ayrıca bunlara "Sultan Tuğrul'un hizmetini görmelerini ve onun buyurduğu yola gitmelerini,* ona karşı gönüllerinde düşmanlık olmamasını, hiçbirisinin ona muhalefet etmemesini'.' vasiyyet etti. Diğer bir va- siyyeti de "Halife'nin itâatından çıkmaktan korkun, başınıza bir düşmanlık geldiği vakit ona gidin." şek­linde idi. Atabey Pehlivân öldüğü zaman (133), Mü- zafere'd-Din Kızıl-Arslan Azerbaycan ve Arrân ordu­su ile Hemedân'a gitti. Sultan Rükne'd-Din Tuğrul ora­da dururdu. İnanç Mahmud ve Emir Emirân Ömer de Sultân in yanında olup, hizmetini görürlerdi. Mahmud ile Ömer'in anneleri (Emir İnançin kızı İnanç Hâtûn) Rey'de otururdu. Kızıl-Arslan asker ile Hemedân'a yaklaştığı zamân, Sultan Tuğrul bütün askere, onun bir günlük yoldan karşılanmasını ve çok saygı gösterilmesi­ni, emr etti. Sonra bütün ümerâ Atabey Pehlivân i na­sıl- karşılarlarsa, Kızıl-Arslan'ı da o âdet üzerine karşı­ladılar. Kızıl-Arslan şehre gireceği sırada, Sultân in kendisi de Hemedân'dan dışarı çıktı. Atabey Kızıl- Arslan atından indi, Sultân in karşısında durdu, yüzünü

- 124 -

Page 127: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

yere sürdü. Sultân'da Kızıl-Arslan'ı at üzerinden kucak­layarak, gönlünü hoş etti. Sonra Kızıl -Irslan atma bin­di ve kumandanlar ve şöhretli emirler de hepsi bindi­ler. Oradan Hemedân kapısına gelince, Kızıl-Arslan yi­ne atından inerek, Sultân'm önünce gâşiyesini götürdü. Beyler ve asker hepsi yaya, her birinin elinde yalın kı­lıç bu yol ile Sultân'ın sarayına ulaştılar. Sultân'ı sa­rayında bırakarak, her birisi yerli yerine gittiler. Ertesi günü Kızıl-Arslan, Sultân'a türlü türlü hediyeler verdi. Bir aya yakın, bu usul üzerine Sultân'a günden güne ar­tan hediyeler verdi. Bütün bu hediyelerin kıymeti150.000 dinâr, belki de daha fazla idi ve ayrıca para olarak 100.000 altın verdi ve beylerin her birine hil ’at- ler giydirdi. Bütün beyler ile bir oldu, babasının ve kar­deşinin mertebesini buldu.

Tarih yazarları dediler ki; Pehlivân’m hâtunu olan İnanç kızı Hâtûn, bütün beylerin Kızıl Arslan'a tâbi olduğunu gördü. Ayrıca Pehlivân'm câriyedeh olan oğ­lu Ebu Bekr'in Kızıl-Arslan yamnda itibârının fazla olduğunu ve Kızıl-Arslan'm ona, Hâtun'un oğulların­dan daha çok değer verdiğini anladı. Bu duruma gönlü râzı olmadı. Atabey Pehlivân'ın Hemedân'da bulunan Ay-Aba ve Rus adındaki meşhur kullarına mektub ya­zarak "Bir câriyenin oğlunun makbul ve benim oğulla­rımın gözden uzak olması sizlere hoş gelir mi? Şimdi yanımda size ve askerinize yıllarca yetecek ve artacak kadar hazine ve mâl vardır. Şimdi sizden ricâm, gelip benim oğullarımı ata bindirip, bütün hazırlıkları gö­rün. Efendiniz Atabey Pehlivân'm da askeri yanınıza gelerek, sizinle birleşsin, Kızıl-Arslan'ı atabeylikden giderip, o makamdan ayırın',' dedi. Ay-Aba ile Rus'a Hâtun'un bu mektubu ulaştığı zamân, hemen ikisi de bir ân durmayıp, yola girdiler, acele ilerlediler. Üçüncü günü Rey'e ulaştılar. Hâtun'un iki oğlu, Hâtun'un ya­nında idiler. Sonra Hâtûn, çıkıp, bunlar ile buluştu.

Page 128: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Pehlivân'm kullarından orada bulunanlar, gelip tâbi oldular, sayıları çoğaldı. Atabey Muzaffere'd-Din Kızıl- Arslan bunların topluluğunu işitince, arkalarından Rey'e geldi. Kızıl-Arslan gelince, Ay-Aba ile Rus karşı duramayıp kaçtılar ve Dâmağân'a gittiler. Kızıl-Ars- lan birkaç gün Rey'in dışında oturdu, Hâtûn ile iki oğ­lunu kaleden indirerek huzuruna getirtti.

Sultân Tuğrul da Kızıl-Arslan ile Rey'e gelniiş ve ka­le alınıncaya kadar birkaç gün kalmışdı. Sonra Kızıl- Ârslan'm bazı tavırlarına incinip, Kızıl-Arslan'dan ayrı­larak Dâmağân'a Ay-Aba ile Rus'un yanma gitti ve onlar ile Kızıl-Arslan'ı yerinden ayırarak, atabeyliği İnanç Mahmud'a vermek üzere, sulh ve ittifâk etti (134). Sultân Tuğrul bu ittifâki yaptıktan sonra, Dâ- mağân çevresinde bulunan Bâtmiler'in üzerine hü­cum etti. Önlan yağmaladı, askerin eline çok mal ve ganimet geçti.

Bu taraftan Kızıl-Arslan, Sultân Tuğrul gittikten sonra Rey'de birkaç gün kaldı. Ondan sonra Hâtûn, Mahmud ve Ömer oradan Sâve'ye geldiler. Hâtûn, Kızıl-Arslan'dan Sercihân kalesine gitmek için izin is­tedi. O da izin verdi. Hâtûn, Kızıl-Arslan'dan ayrıla­rak Sercihân kalesine gitti. İnanç Mahmud da Sultân Tuğrul'un Ay-Aba ve Rus ile ittifâkm ı işiterek, Kızıl- Arslan'ın yanından kaçıp, Sultân'm yanma geldi. Kı­zıl-Arslan da Rey'den Hemedân'a göç etti ve bir müd­det orada oturdu. Kızıl-Ârslanin Rey'den Hemedân'a gelişi Sultân Tuğrul'a ulaştığı zaman, Sultân Tuğrul yine Rey'e döndü, bir müddet orada kaldı. Ebher Beyi Bahâe'd-Din Şerefü'd-Devle, Zencân Beyleri Kaf- şud oğullan ve Merâğa Beyi de kendisine katıldılar. Rey'de çok beyler ve sayısız asker toplandı. Kızıl-Ars- lan bu topluluğu işitince, acele ile Hemedân'dan ka­çarak, Azerbaycan'a gitti ve Bağdâd Halifesi (Nâsır)'a elçi ve mektub gönderip "Ben onlann babadan oğula

- 126 -

Page 129: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

kullan ve devlet kapısında kölesiyim. Şimdi durum şuna vardı ki, askerler Rükne'd-Din Tuğrul ile beni gidermek üzere ittifâk ettiler. Eğer bunların kötülük­leri önlenmez ve sed çekilmezse, büyük felâket olur. Dünya savaş ve öldürme içinde kalır. Beni gidermekten maksadları, Bağdâd'ı ele geçirerek Halife üzerine hüküm ve hükümet kılmaktır. Eğer Halife bir mikdâr asker ile bu kuluna yardım ederse, düşmanın kuvveti kırılır, dünyâ rahatlık bulur, bütün Irâk Halife'nin olur'.' dedi. Kızıl-Arslan'ın mektubu Halife'ye ulaştı­ğı zamân, iyi bir şekilde kabul ederek, hâzineden600.000 dinâr çıkardı. Kızıl-Arslan'a gitmek üzere bir ordu hazırlayarak Celâle'd-Din b. Yunus'u o askere ku­mandan tayin ederek gönderdi. Hicretin 583. yılında (1187-1188) Bağdâd'tan çıkarak, Kızıl-Arslan ile söz­leştikleri şekilde buluşmak üzere, Hemedân'a yönel­diler. Ancak Kızıl-Arslan söz zam ânında bunlarla bu­luşamadı. Vezir Celâle'd-Din, "Kızıl-Arslan'ı bekleye­cek ne var? Biz Tuğrul'a cevâb verip, askerini dağıtma­ğa ve sancağını ters döndürmeğe yeteriz. Yürüyün He­medân'ı alalım, Kızıl-Arslan'ı orada sultân kılalım'»' de­di. Sonra Kırmânşâh'dan Hemedân'a gittiler, Dây- merg'e ulaştılar. Sultân Tuğrul bütün Irâk Beyleri ve askeri, İnanç Mahmud ve Atabey Pehlivân'm askeri ile Hemedân'dan çıkarak yürüdü, toz cihânı bürüdü. Son­ra her iki taraf askeri birbiriyle buluşup, Öyle bir sa­vaş oldu ki, yer atların ayaklan altında toz-toprak olup, havaya yükseldi. Dünya tozdan ve kan buharın­dan karanlık ile doldu, kanlar yere yağmur gibi yağdı. Vezir Celâle'd:Dm'in sol kanadında Emir Mahmud b. Bercem ile Türkmen ve Kürd askerleri vardı. Emir Mah­mud onlara kumandan idi. Sultân Tuğrul onların üze­rine ilerledi, çok kılıç vurup, öldürdü. Emir Mahmud yenildi, askerinin yüzü döndü, hiç birisi sebât edeme­yip, Karmasin'e kadar kaçtılar. Vezir Celâle'd-Din mer­

- 127 -

Page 130: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

kezde durdu, kendisinin yakın adamları ve kullan ile Sultân Tuğrul'un askerine kılıç vurdu, ikindiye kadar savaştılar, hepsi ölüp gittiler. Vezir Celâle'd-Din yalnız kalınca, Sultân Tuğrul, Halife'ye hürmet kasd ederek Celâle'd-Din'e saygı gösterdi. Celâle'd-Din ile kendisi konuştu ve "Kimsen kalmadı, kendi canına kıyma. Var kullann ile Bağdâd'a git',' dedi. Beyler'e Vezir Celâle'd- Din'in çadırına götürülmesini emr etti. Halife'ye hürmet için saygı gösterdiler. Sonra Celâle'd-Din sağ kalnn askerleri ile Bağdâd'a gitti (135).

Halife Nâsir li-Dinillâh askerinin hezimete uğra­masından utanç duydu, çok para hare ederek, hazırlık yaptı ve tekrar asker toplayarak Emir Mücâhide'd-Din Hâlisü'l-Hâsi kumandan tayin etti. O yılın soıumd.ı (1188) Bağdâd'dan yine bu şekilde asker çıkarak He­medân'a doğru gitti. Bunlar Hemedân'a yaklaştığı /a mân, Sultân Tuğrul'un askeri dağılmış, her biri yerine gitmişti. Sultân gelen askerin çokluğunu ve kumanda­nın kuvvetli ve şiddetini öğrenince, karşı durmayarak Isfahân tarafına gitti. Bağdâd askeri Hemedân'a ulaştı. Zahmetsiz ve bir mâni olmadan şehre girdi, bir müddet orada dinlendiler. Kızıl-Arslan da Hemedân'a gelerek, Bağdâd askeri ile buluştu. Kızıl-Arslan'a saygı ve ik- râından sonra, Halife'nin selâmını söylediler ve "Ha­life seni bu vilayetlere naib ve ser-asker yaptı" dediler.

Isfahân'dan Azerbaycan'a gitmiş olan Sultân Tuğ­rul'un yanma askeri ile (Îzze'd-Din) Haşan b. Kıfçak geldi. Sultân Tuğrul'un da Türkmenler'den askeri ço­ğaldı, 50.000 kadar askeri oldu. Onlar illeri ve vila­yetleri vurup, yağmaya başladılar. Sonra Uşnu (136), Urmiye, Hoy ve Selmâs'ı (137) yağmaladılar. Kızıl- Arslan da Hemedân'dan döndü ve kardeşinin oğlu İnanç Mahmud ile aralanndaki dargınlık gidip, banş üzerine oldular, inanç Hâtûn da gelip Kızıl-Arslan ile buluştu. Kızıl-Arslan Hâtûn ile Hemedân'da evlendi,

Page 131: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Hâtûn orada kaldı. Sultan Tuğrul Türkmen askerleri ile ülkeyi harabeye çevirmişti. Kızıl-Arslan Hemedân'- dan harekete geçti, öncü olarak kardeşinin oğlu Ebu Bekr bulunuyordu. Irak beylerinden Emir Bâr, Nure'd-

Din Kara ve Rey Emiri Sirâce'd-Din Kaymaz da bu orduda idiler. Hemen bunlar Sultân Tuğrul Türkmen askerleri ile saf tertip etmeden yetiştiler ve ikiye bölüp aralarına girdiler, çoğunu öldürdüler. Türkmenler'in mallarım yağmaladılar, nelerini buldular ise aldılar. Kızıl-Arslan askerinin eline çok mal girdi. İzze'd-Din Haşan (b.Kıfçak) ile Sultan Tuğrul yenilerek, kaçtılar. Haşan b.Kıfçak'ın kalesi olan Kerhâni'ye (138) gittiler, oradan Hâlife'ye mektup göndererek, yalvarıp yakardı­lar, "Sultan Tuğrul'un Celâle'd-Din ile yaptığı savaştan ötürü olan suçunu affedin. O çaresiz kaldığından bunu yaptı. Esirgeyin, acıma ve şefkat yoluna gidin. Hali­fe'ye itâatı sağlam ve muhakkaktır. " dediler. Sul­tân Tuğrul, itim ât ve itâatine inansm diye, oğlu (Alp Arslan’ı) Halife'ye rehin gönderdi. Ayrıca "Eğer Halife bir vilâyete nâib olarak lâyık görürse tayin etsin. Halife her ne emr ederse, emrine itâa t ederim." diyor­du. Elçi Bağdâd'a ulaştığı zamân (139) karşılayıp Bağdâd'a girmesine izin verdiler ve sözünü kabul ettiler. Sultan Tuğrul'un oğlu (Alp Arslan'm) bir elinde yalın kılıç ve bir elinde kefen gelip, Halife'nin karşısında durdu, ayağına yüz sürdü. Bir yer tayin et­tiler, orada durdu ve saygı gördü. Sultân Tuğrul'a, sa­na haber gelinceye ve Halife işini görünceye kadar ye­rinde durasın şeklinde bir mektup yazdılar. Sultân Tuğrul, Haşan b. Kıfçak'm kalesinde durup, onun kızı­nı nikâhlamak istedi. O da kızını nikâhladı. Sultan Tuğrul bir müddet orada kaldı ve o kızdan çocuğu ol­du. Sonra bunlar Azerbaycan'a geldi.

Kızıl-Arslan bunların Azerbaycan'a geldiğini işittiği

- 129-

Page 132: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

zamân, asker toplayarak üzerlerine yürüdü. Sultân Tuğ­rul, Kızıl-Arslan'ın geldiğini duyunca, Hemedân'a gitti. Orada Kızıl-Arslan'm çok askerî vardı. O sebepten He­medân'a giremedi. Sultân Tuğrul oradan dönünce, Kı- zıl-Arslan onun arkasından yetişti. Sultân Tuğrul da kendisini Kızıl-Arslan'a teslime mecbur oldu. Sultan Tuğrul, akrabalığa bakarak Kızıl-Arslan'm merhamet ve suçunu affedeceğini, kardeşi Pehlivan gibi atabey olacağını ve düşmanlığı giderip, dostluk göstereceğini umardı. Kızıl-Arslan öyle yapmadı, Sultan Tuğrul'u tu­tup bağladı (140) ye Azerbeycan'da Tebriz'e yakın bir kalede'(141) hapsetti. O hapsettiği kalenin sahibi Kızıl- Arslan'ın yakınlarından ve ona tamâm itâat üzerine bir bey idi. Sultan Tuğrul hapis olunca; karışıklık ortadan kalktı, dünyâ uyudu râhat'oldu.

Kızıl-Arslan engel ve rahmetten kurtuldum, pâdişâh oldum, sandı. Kendi adına beş nevbet çaldırıp, sevindi. Devletinin bâki kalacağına inandı, kazâ ve kaderden gâfil ve saltanat berbât olacağından cahildi. Sonra Ata­bey Kızıl-Arslan bu hâl üzerinde Hemedân'da kaldı, Sultân Tuğrul'un bütün ülkelerini istilâ etti, inanç Hâ- tun'a iltifât etmez ve onunla konuşup görüşmezdi. Genç köleler ile yaşayıp, içer ve sarhoş olurdu. Ayık az bulunurdu, çoğu zaman da kendinden geçerdi. İnanç Hâtûn onun bu hareketlerini çekemedi, kölele­rinden birini tahrik etti. O köle sarhoş yatar iken vurup öldürdü (142).

Emir Ebu Bekr, Kızıl-Arslan'ın öldürüldüğünü öğren­diği zamân, gece atma binerek Azerbeycan'a yöneldi. Nahcuvân'a ulaştı. Ebu Bekr, Atabey Pehlivân'm zev­cesi Zâhide H âtun'un elinde terbiye bulmuştu. Zâhide Hâtûn, Ebu Bekr'i kendi oğlu yerine saymıştı. Ebu Bekr geldiğini Zâhide H âtun'a haber verdi. Zâhide Ebu Bekr'i Nahcuvân'a aldı, şehrin Beyi'ni huzuruna çağır­dı ve ona "İşte şehrin ve ülkenin Sultân 'ı budur" dedi.

- 130-

Page 133: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Alınca kalesinin Beyi'ni de getirtti ve onunla da aynen böyle konuştu. Ebu Bekr o kaleleri zaptettikten sonra, hepsi Gence'ye gitti. Gence'ye ulaştığı zamân, şehrin Beyi itâat ederek, şehri verdi.Bu yol üzerine şehirden şehire gezerek, ulaştığı yerleri zaptetti. Bütüıı Azerbey- can'ı ve Arrân’ı aldı. Bütün asker onun etrafından top­landı, babası ve dedesinin yolunu tu ttu , halkı koruyup şefkat etti.

Diğer taraftan Sultan Tuğrul iki yıl o kalede* hapis ve kurtulmaktan ümidini kesmiş olarak kaldı. O kalenin yanında Türkmenler'den Mahmud b. Anasıoğlu denilen bir emir vardı. Geçmişte, Atabey Pehlivân ile sevgi ve dostluk üzerine idi. Emir Mahmud, Sultân Tuğrul’un bu belâya yakalanmasından ve esir olmasından huzur­suz ve daima üzgündü. Sonra Emir Mahmud hile yoluna giderek, ne eylerse eyleyip o kalenin Beyi ile, Sultan Tuğrul'u kurtarmak için, ittifak etti. Sultan Tuğrul'u hapisten koyuverdiler.Bunlar; Emir Mahmud'un emir-i bâr, kalenin Beyi'nin ise emir-i hâcib olarak, Sultân’m hizmetini görmesi üzere anlaştılar.Şultân Tuğrul kale­den kurtulduktan sonra Tebriz’e geldi. Ancak Tebriz'e sokmadılar, 500 kadar kimse Tebriz'in çevresini dola­şıp, muhafaza ettiler. Ebu Bekr, Sultan Tuğrul'un kur­tulduğunu ve Tebriz üzerine yürüdüğünü işitince, acele ardından gitti. Sultan Tuğrul yenilerek firâr etti. Irak'a gidip, Zencân'a ulaştı. Türkmenler'den Kafşud oğulları Zencân'ın beyleri idiler, askerleri ile Sultân Tuğrul'u karşılayarak saygı gösterdiler, hepsi emrine itâat etti­ler.

Bu tarafta Kutluğ İnanç Mahmud, kardeşi Emir Emiran Ömer ve anaları İnanç Hâtûn Rey'de idiler. Onlar da Sultan Tuğrul'un kurtularak, tekrar hüküm­darlığı ele geçirmek istediğini haber aldılar. Irak ordu­su ve beyleri yanlarında idi. Sultan Tuğrul, Kafşud oğulları ve Türkmen askerleri ile Hemedân'a gider iken,

- 131-

Page 134: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Kazvin'e geldi. Nure'd-Din Kara orada idi. Birçok asker ile gelerek, Sultân'a iltihak etti. Sonra İnanç Mahmud5.000 asker (143) ile Kazvin'in dışında Sultan Tuğrul ile karşılaştı. Sultan Tuğrul'un yanında ancak 3.000 as­ker vardı, askerini güzel tertip ederek, bir müddet sa­vaştılar. Neticede İnanç Mahmud ile askeri yenildi (144). Kendisi kaçarak Azerbeycan'a gitti. O savaşta Sultân Tuğrul'un eline sayısız mal ve eşya geçti. O sıra­da İnanç Hâtûn Sercihân kalesinde idi, Sultan Tuğrul'a mektup göndererek "Atası yerine şâh ve tahtına sultan oldu. Bilmiş olsun ki, ben ona sevgi ve düşmanlarına düşmanlık üzerineyim. Beni alsın evlensin, benim ya­nımda çok hazine vardır. Eğer beni alırsa, hepsini yolu­na saçayım'.' dedi. İnanç H âtun 'un bu mektubu Sultan Tuğrul'a ulaştığı zamân, sözünü kabul ederek İzze'd- Din Ferec Hâdim'i gönderdi. Elçi nice gün H âtun'un yanmda durdu, çeyiz hazırlıklarım gördü. Oradan Hâ­tûn, İzze'd-Din Ferec Hâdim ile Hemedân'a yöneldi. Hemedân'a yaklaştığı zamân, bütün beyler ve asker karşılayarak şehre girdiler. Beyler huzurunda nikâh ol­du, (145). Bundan kısa bir müddet sonra İnanç Hâtûn öldü.

H âtun'un oğlu İnanç Mahmud, Sultan ile görüşmek ve aralarındaki anlaşmazlığı gidermek üzere hazırlık ya­pıyordu. H âtun'un ölümünü işitince, Su ltân in hile ya­parak, annesini kasten öldürmüş olduğuna inandı. Son­ra korkarak Sultan'la buluşmadı, Harezmşah (Tekiş b. İl-Arslan)'ın yanma gitti. Bir müddet onunla durdu, on­lardan ayrılıp, Azerbeycan'a vardı, Tebriz'e yaklaştı. Babasının kullarından bir topluluk ile kardeşi Emir Emirân Ömer de o seferde kendisi ile idi. Tebriz'e vâsıl oldular ve şehre girmek için izin istediler. Kimse engel- lemeyip, kabul ettiler. Tebriz halkı da yardım edince, İnanç Mahmud'un askeri çoğaldı. Nahcuvân'da bulu­nan Emir Ebu Bekr'in üzerine gittiler. Onun ile sabah-

- 132-

Page 135: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

tan öğleye kadar büyük bir savaş yaptılar. Neticede fır­sat Ebu Bekr'in oldu, bunları çok kötü bir şekilde hezi­mete uğrattı, ardlanna düşüp, öldürdü. Birazını esir al­dı. İnanç Mahmud kaçarak Irak'a, Emir Emirân Ömer ise Şirvân'a gitti. Şirvânşâh (146), Emir Emirân Ömer'i karşılayarak, hürmet etti ve ikrâmda bulundu. Sonra Ömer, Şirvânşâh'e durumu hikâye ve kardeşi Ebu Bekr'den şikâyet etti. Şirvânşâh, Ömer'e atlar silahlar ve mâllar bağışladı. Kızını Ömer ile nikâhladı. O sırada Gürcüler'in bir kadın pâdişâhı vardı (147). Şirvânşâh ile dostluk üzerine idi. Şirvânşâh harâc verip,ona tâbi idi.Sonra Ömer mahiyyetinde olanlar ile ona gittiler, Gürcü Melikesi'nin vilâyetine ulaştılar. Gürcü Melikesi (Tamara) bunların geldiğini işitince, beylerine emretti. Bunlara akçe, altın, elbise ve her ne­ye ihtiyaçları varsa verdiler, her birisi ziyafetler tertip­lediler ve niye geldiklerini sordular. Emir Emirân Ömer, "Düşmana yenildikten sonra kaçıp, kardeşim Ebu Bekr'in yanma geldik. Bize saygı göstermedi ve düşmandan sakınıp, himâye etmedi. Akrabalık hakkım gözetmedi. Bizimle düşmana gidecek yerde, düşmanla birlik, oldu. Bize dünyada olmaz işler kıldı, iş te bu hâle geldik, ülkemizden ayrılarak gurbette kaldık. Size, bize yardım etmeniz için geldik. Düşmana kılıç vuracağız, eğer bulunduğu memleketten sürüp çıkarırsak, ülke­mizden istediklerinizi alın, sizin olsun." dedi. Gürcü Melikesi ve diğer beyler, bunların bu sözlerim kabul ederek, hazırlık ve asker toplamakla meşgul oldular. Şirvânşâh’a da mektup göndererek "Asker topla ve ha­zır ol, bizleri karşıla" dediler. Ömer'e tâbi olan Arran askerlerinden ve Türkmenler'den de bir topluluk geldi­ler, bunlarla birleştiler. Soma büyük bir ordu ile Ebu Bekr'in üzerine yürüdüler. Atların ayaklan altında yer­lerden kalkan tozlar bulut gibi havaya çıkar. Zırhlar

- 133-

Page 136: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

tozdan bulut içinde şimşek gibi parlardı. Beylekân'a yaklaştıkları zaman, Emir Ebu Bekr de karşı çıktı, iki taraf askeri birbirine girdiler, kılıç ve balta vurdular. Ömer'in ordusu Ebu Bekr'in üzerine topluca hücum ederek, geriye sürdüler. Ebu Bekr'in askeri dağıldı, he­zimete uğradı. Ebu Bekr kaçmak istedi, imkân bulama­yıp biraz daha savaştı. Nihayet kurtulmanın mümkün olmadığını gördü, ölüler arasına düşüp, yattı. Ömer'in kölelerinden birisi üzerine geldi, onun diri olduğunu anladı, öldürmek isteyince; kendisinin Emir Ebu Bekr olduğunu bildirdi, "Beni sakın öldürme, seni çok göze­tirim'.' dedi. Sonra köle atından inerek, Emir Ebu Bekr'i kendi atma bindirdi ve köle yedeğe bindi. Görenler esir almış, gidiyor sandı. Bu yol ile Beyle­kân 'a gittiler, orada durup, etrafâ adamlar gönderdiler. Kaçanlan bir yerde toplayarak, oradan Nahcuvân'a git­tiler.

Bu tarafta Emir Emirân Ömer, Gürcü ve Müslüman askerleri ile Gence'ye ulaştılar, Gence Beyi'ne haber gönderdiler.Kaleden,"Eğer sen yalnız gelsen,kaleyi sanateslim ederdik. Fakat senin yanında bu kadar kâfir as­keri var. Kaleyi almalarından, ülkemizi istilâ etmesin­den ve bizim kadın ve çocuklarımızı esir etmelerinden korkarız. Bu kale boğazdır, bunu alırlarsa diğer İslâm ülkelerine giderler. İslâm'ın esaslarını bozarlar ve nuru­nu karanlık ile örterler." diye cevâp verdiler.Ömer "Ka­leyi bana verin, gireyim. Kâfirleri sizin üzerinizden ayı­rayım',' dedi. Sonra kale halkı bu söze ve Ömer'in yal­nız kaleye girmesine râzı oldular. Gürcü Melikesi ve beyleri, kale halkı ile Ömer'in ittifâkım ve yalnız kale­ye girmesi üzerine anlaştıklarını işittiler, aralarında ko­nuştular. Ömer "Ben yalnız olmayınca, kaleye girmek için izinleri, bizde ise kaleyi fethe kudret yok. Ben içe­ri gireyim, her yıl askerin masrafından fazlasını haraç

- 134-

Page 137: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

olarak vereyim ."dedi. Gürcüler "Şim di kaleye bizim beylerimizden bazısının girmesi ve seni tahta oturtması şartıyla kabul ederiz'.' dediler. Sonra bu yol üzerine şehrin içine girdiler. Gürcüler'den üç bey ile saraya ulaştılar, Ömer'i tahta oturtup, sözleşip yemin ettirdi­ler. Ondan sonra kaleden çıkan Gürcü Beyleri, Melike'- niıı yanına gittiler ve sözleşmeyi haber verdiler. Emir Emiran ıhı kaleden çıkarak, tekrâr Melike ile buluştu. Gürcü askeri Gence'nin üzerinden çekip gitti. Gürcü as­keri gittikten sonra Emir Emirân Ömer 22 gün yaşadı, ondan sonra öldü.

Gence halkı Ebu Bekr'e haber gönderip getirdiler, hi­sarı ona verdiler. O da Gence'yi oğlu Emir'e teslim ede­rek, kendi Nahcuvân'e gitti. Genç köleler, içki ve eğ­lenceyle meşgul oldu. Bu taraftan Gürcü Melikesi (Ta- mara), Ömer'in ö'düğünü, Ebu Bekr'in Gence'yi zapt edip oğlu Emir'e verdiğini işittiği zaman, Gence üzeri­ne yürüdü, etrafın: yağmaladı. Emir Kâfirler gâfil iken, kaleden çıkarak hücum etti, birçok kişi öldürerek yine kaleye girdi. Gürcüler kleyi onun elinden almaya güç­leri olmadığını anlayınca, Nahcuvân'a ilerlediler. Emir Ebu Bekr, Gürcüler'in geldiğini işitince, Nahcuvân'dan firâr ederek, Tebriz'e gitti. Gürcüler Nahcuvân üzerine geldikleri zamân, Zâhide Hâtûn bir miktar mal vererek sulh yaptı. Gürcüler oradan ayrılarak köyleri vurup, ha- râb ve virân ettiler. Elleri ganimet ile doldu, çok esirle­ri oldu. İslâm ülkelerinden at, katır, sığır, koyun ne buldularsa alıp götürdüler. Kalelerin çoğunu istilâ etti­ler, kendileri tarafından hâkim ve vâli koydular. Nah- cuvân'ı ve Beylekân'ı haraca kestiler. Gürcüler bu halde gezip, İslâm ülkelerini alıp yağmalarken Emir Ebu Bekr de sefâhat ve şarab içmekle meşguldü. Gürcüler ile uğ­raşmayı, hâciblerine ve beylerine ısmarlamış "Gürcü- ler’in durumundan bana bahsetmeyin ve Islâm ülkeleri­ne yaptıkları işleri söylemeyin" derdi. Gürcüler kendi­

- 135-

Page 138: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

lerine bir engel ve karşı koyan olmadığım görünce, bü­tün Arrân ülkesini zabt etti. Gence'den başka bir köy ve şehir kalmadı. Oradan Erdebil'e geldiler, zorla onu da alarak, yağma, harâb ve virân ettiler.

Bu tarafta Kutluğ İnanç Mâhmud'u yendikten son­ra, annesi ile evlenmiş olan Sultân Rükne'd-Din Tuğrul b.Arslan—şâh bütün Irak'ı istilâ etti.Bu sırada Harezm­şâh Alâe'd-Din Tekiş b.ll—Arslan Rey'i almış, kendine mal etmişti. Sultân Tuğrul bütün Irak'ı zabt ettikten sonra, Harezmliler'in elinden Rey'i almaya gitti, oraya ulaşıp, konakladığı gün şehri aldı, kaleyi muhâsara etti (148). Harezmliler'den kalede kim varsa âmân diledi- ler.Bu da âmân ve söz verdi. Harezmliler kaleden çıkıp gittikleri gibi, sözünde durmadı, arkalarından yetişti, kaçamıyanlan öldürdü ve mallarını aldı. Ondan sonra tsfahân'ı istilâ etti ve Isfahân'a İzze'd-Din Ferec Hâ- dim'i vâli yaptı. Bu hâl üzerine Sultân Tuğrul Irak'da hâkim oldu, emrine bir engel ve hükmünü savan bir kimse yoktu.

Yukarıda zikr olunmuştu ki, İnanç Mahmud kardeşi pbu Bekr ile savaşıp yenildikten sonra, kaçıp Zencân'a gelmiş, orada da duramayıp Simnân'a firâr etmişti. Meğer Tuğrul'un hapis olup, halk beysiz kaldığı za­man, Irâk Beyleri, Harezmşâh Alâe'd-Din Tekiş'e git­mişler ona sığınmışlardı. Gayeleri onu Irâk 'a götunip, Tuğrul'un yerine sultân yapmaktı. Harezmşâh da ye­rinden kalkmış, bunlara uyarak, Irâk 'a yönelmişti. Irak ordusu, Harezm ordusunun öncüsü idi, Simnân'a gel­mişler, Harezmşâh'ı beklemek üzere orada durmuşlar­dı. İnanç Mahmud da o esnada Simnân'a geldi, Ha­rezmşâh ordusuna ulaştı, Alâe'd-Din Tekiş Dâmağân'a gelinceye kadar Simnân'da durdu. Dâmağân'a geldiğini işiterek huzuruna vardı, tahtına yüzünü sürdü, hâlini bildirdi, kendisine yapılan işleri söyledi. Harezmşâh da ona iyi va'dlerde bulundu, iyi sözler söyledi. Yiyecek

- 136-

Page 139: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ve içecekler göndererek, saygı gösterdi. Kendisine ve adamlarına ağır hil1 atlar giydirdi. Harezmşâh'm görüşü, Rey'in üzerine sefer yaparak, orayı Sultân Tuğrul'un elinden almaktı. Sultân Tuğrul da bunu işiterek, asker­lerini topladı ve Rey'e yöneldiler. tzze'd-Din Ferec Hâ- dinı İsfahan'da, Kafşud oğullan Zencân'da kalarak, Sultân ile gelmediler, askerlerim toplamadılar. Sonra Harezmşâh, Sultân Tuğrul'un yanında az asker oldu­ğunu işitince,acele etti ve süratle Hâr'a( 149) yürüdü.Ri- vâyet eden der ki,Rey'de mevâli nâibi olan itibâr sahibi bir kimse vardı.Emine'd-Din Muhammed Zencâni diye anılır ve Rey'de meşhur şahıstı. O hikâye eder; Ha­rezmşâh Hâr'a ulaştığı zaman, orada iki gün durdu. Harezmşâh'm hâcib-i kebiri olan Şihâbe'd-Din Mes'ud b. Hüseyin gizlice Sultân Tuğrul'a mektup ve haber göndererek ''Gerçi ben Sultân Alâe'd-Din'in kuluyum, onun nimetiyle beslendim ve hizmetinde yetiştim. An­cak benim öyle olmam, size nasihat etmemi engelle­mez. Çünkü siz sultân oğlu sultân ve hân oğlu hânsı­nız. Hiç bir sipahi yoktur ki, başına sipâhi tacını alsın, sizin hânedâmnızm onun üzerinde hakkı olmasın. Sizin atalarınız senin gibi bütün dünyaya hükmeden sultân­lardı. Bütün ülkelerde saltanatlan umumi idi. Bütün halk onlara hizmet ederlerdi. Şimdi benim size nasiha­tim, Rey'in üzerinden gidip, Sâve'ye varmanız ve orada durmanızdır.Sonra Harezmşâh'a sulh için haber gönde­riniz. Biz sizin aranıza girerek, sulhu tamamlar, Alâe'd- Din'i sözünüze boyun eğdiririz. Alâe'd-Din'in nihâyet sizden istediği Rey'dir, onu vererek sulh yapmak sizin hakkınızda iyidir. Çürikü Rey'e önceden Harezmliler hakimdi. Şimdi o elinden gitti, yine gayret eder. Eğer siz Rey'den vazgeçerseniz, oğlunu Rey'de bırakıp, sizin ile barışarak, döner gider. Yine oğlu sizin elinizin altın­da olur, ne emr ve yasak ederseniz onu yapar. Eğer bu dediğime râzı olarak giderseniz, Müslümânlar'm kanlan

- 137-

Page 140: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

boş yere akmaz, sevâb işlersiniz." dedi.Hâcib-i Kebir Şihâbe'd-Din'in mektubu Sultân Tuğrul'a ulaştığı z.a- mân, okuyarak mânâsını anladı. Sonra divân toplaya­rak, beylerin büyüklerini getirtip, Hacib-i kebir'in mek­tubunu ellerine verdi. Mânâsı anlaşılınca, Kazvin sâhibi Emir Nure'd-Din Kara, "Hâcib'in dediği fikir doğru­dur. Bizim için yapılması gerekli olan, Rey'den vazge­çerek, Sâve'ye gitmektir. Isfahân'dan ve Zencân'dan bizim ordumuz gelinceye kadar orada dururuz. Sonra HârezmŞıâhin Sâve ile Müşküye (150) arasında yolunu alırız. O dar yerlerde hakkından geliriz. Eğer zafer bu­lursak buluruz, eğer bulamazsak dönüp Isfahân'a gire­riz. Oradan Hemedân'a varırız. O ise memleketim terk etmez, şehir ve şehir bizim arkamızdan gelmez, mecbu­ri sulha râzı olur. O zâman Müslümânlar'a yarar hizmet ne ise beyler araya girer, görür" dedi. Sultan Tuğrul, Emir Nure'd-Din'in bu sözlerini işitip, "Bu sözler hep makul ve doğru görüşlerdir. Ancak gönlüm halkın bu husustaki, Sultân Tuğrul Harezmşâh'm önünden kaç­mış, diye söyleşmesini hiç kabul etmez. Hem Rey hal­kı bana sevgi ve dostluk gösterdi. Diğer şehirler halkın­dan fazla bana istikbâl ve hürmet etti. Şimdi onları bı­rakıp g itm e y e ,Harezmli'lerin gelmt sine ve orada hükü­met etmelerine zulüm yoluna gitmelerine gönlüm râzı olmaz. Ben bu işi yapamam" dedi. Ondan sonra Rey'- den çıktı yanında hâzır olan asker ile Horasan Kapısı'n- da durdu, Harezmşâh'ı bekledi.

Sultân Alâe'd-Din şehre yaklaşınca (151), Sultân Tuğrul da iki fersah kadar karşı gitti. O gelen İnanç Mahmud ile Irâk ordusu idi. Bunları gördüğü zaman Şehnâme beyitlerinden beyitler okuyup "Bre hâin­ler!" diyerek hemen savaşa girdi. Sultân Tuğrul bu be­yitleri okuyarak savaşa girdiği zâman, yanında 60 kulu vardı. Her tarafa kılıç vurdu, öyle bir savaştı ki, askeri birbirine kattı. Hemen oradan İnanç Mahmud'un üzeri­

- 138-

Page 141: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ne gitmek için, atım merkeze doğru sürdü. Ansızın bir ok ile gözünü vurup, çıkardılar. O yaradan aklı başın­dan gitti, kendine hâkim olamayarak attan yıkılıp, yere düştü. Düşman ordusunun içinde idi, bir kişinin yanma varabilmek ihtimâli olmadı. Ne kadar gayret ettilerse, kimse kurtarmaya imkân bulamadı. Sonra Kutluğ inanç Mahmud atından indi, Sultân Tuğrul'un üzerine geldi. Sult n Tuğrul, Mahmud'a "Sana yararlı olan, be­ni öldürmeyip bırakman, buradan götürüp, Harezm- şâh'a ulaştırmandır" dedi, inanç Mahmud sözünü ka­bul etmeyerek, başını kesti, alıp Harezmşâh'a götürdü. Sultân Alâe'd-Din, Tuğrul'u öldürdüklerine incindi, "iyi yapmamışsın, ulu nesildi, sultân oğlu sultândı. Eğer diri getirseydin, ben sevinirdim ve sen de yanımda sevilirdin" diyerek çok hayıflandı ve kederlendi. "An­cak ne yapalım eceli gelmiş, onu eceli bu hâle getirdi" dedi.

Bazı tarih kitaplarında şöyle zikredilmiştir: Sultân Tuğrul Harezmliler'den Rey'i aldığı ve şehre girdiği za­mân, şarâb içmekle meşgul oldu. Rey'i aldığına ve Ha- rezmliler'i yenilgice uğrattığına mağrur olup, iki beyit yazdı. Tuğrul gurur ile devamlı şarâb içip, sarhoştu. Harezmşâh'm kendisinin geleceğinden gâfil olup, asker toplamayı ihmâl etti. Vezir'i ona nasihat ederek iki be­yit söyledi. Harezmşâh geldiği zamân, Sultân Tuğrul gurur ve ordusu ile Harezmşâh'a karşı durdu. Kısa süre­de savaş olmadan, Sultân Tuğrul sarhoşlukla kendi atı­nın başına bir gürz vurdu, at yüzünün üstüne yıkıldı ve Sultân da düşüp, altüst oldu. Kutluğ İnanç üzerine gel­di. Tuğrul "Sultânım bana kıyma" dedi. İnanç "Ölüm vaktinde ululuk taslama.Bu savaş ve gavgadan nıaksad senin öldürülmendir',' diyerek göğsüne bir harbe (kısa mızrak, süngü) vurdu, başını gövdesinden ayırdı.

Hikâye olundu ki; Sultân Tuğrul b. Arslan-Şâh, Alâe'd-Din Tekiş ile savaşa hazırlanırken, beyler "Eğer

- 139-

Page 142: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

galip olursak, bizim düşmanımızdan kurtuluruz. Ancak yenilecek olursak, kaçtıktan sonra birbirimizi nerede buluruz? Birbirimiz ile nerede toplanırız?" dediler. Sul­tân Tuğrul "Siz nerede toplanırsanız toplanın. Benim belirtilen yerim atların ayaklarının altı oluyor. Beni öl­dürülmüş olarak orada bulun'! dedi. Murâdı ölümü se­çelim, firâr etmeyelim demekti. Düşündüğü başma gel­di, dediği oldu. Sonra Sultân Alâe'd-Din Tekiş, Sultân Tuğrul'un başmı Bağdâd'a Halife'ye gönderdi. Bir mektup yazarak durum ne oldu ise bildirdi. Gövdesini Ebu Tâlib Tuğrul b. Mikâil b. Selçuk'un türbesinde gömdürdü. O zaman şâirler Sultân Tuğrul'a acıyıp, üzüldüler ve beyitler söylediler.

Alp Arslan b. Çağrı Bey Mikâil b. Selçuk evlâdının hükümdârlığı Sultân Tuğrul'da sona erdi. Sultân Tuğ- vaktinde ululuk taslama. Bu savaş ve kavgadan maksad (4 Mart 1194) oldu (152),Sultân Tuğrul Irâk 'da Sel­çuklu Sultânlan'nın sonuncusu idi. Devletleri onunla nihâyet buldu. Saltanat o nesilden gitti, Harezmliler'e geçti. Selçuklu emirlerinden ve Atabeylerden onlara muhâlefet edenlerin her birisi bir belâya tutuldu. Sel­çuklu sülâlesinin devlet bağları bozuldu ve saltanatları tamamen soldu. Bir zamân onlar da bu fâni dünya bi­zimdir diyip, dünya harmanında esip savururken .rüz­gâr küllerini göğe savurdu,orak devletlerini rüzgâra ver­di. Şöyle oldu ki, sanki dünyaya gelmediler ve nice zâ- man, devlet ve saltanatta olmadılar. Dünyada iyilik ve kötülükleri ve yaptıkları eserleri kaldı. Dünyadan vaz­geçtiler, âhirete gittiler. Her kim ne yaptı ise cezâsmı görecek, bütün işler ve sözlerinin hesâbmı verecektir.

SELÇUKLU SULTANLARININ DURUMLARI­NIN KISA OLARAK ZİKRİ:

Hicretin 426. yılında (1034—1035) Selçuklu Emirle- ri'nden (Musâ) Yabgu, Çağrı Bey, Dâvud ve Tuğrul Bey Muhammed, Nur-ı Buhara'dan göçtüler. Horasan tarama geçtiler. Bunlar Mikâil b.Selçuk'un evlâdı idi-

- 140-

Page 143: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

lor. Bunlardan biri de Kutalmış b. İsrail b Selçuk idi. Horasan'a geldiklerinde Nesâ hududuna indiler. Türk- ıııenler bunlara karıştı, hizmet ve yardım etti..Hicretin 428. yılının Rebi'ü'I-evveli'nin ilk Cuma'smda (24 Ara­lık 1036), Sultân Mes'ud b. Mahmud b. Sebüktegin bunların üzerine ser-askerini göndererek savaştı. Ser-as- keri yenildi ve bunlara karşı duramayıp, yüzü döndü, lliir olay da Dandânakân'da oldu. Selçukluları mülk ve luikümdârlığa bu olay ulaştırdı, Selçuklular Devleti'ne bu olay sebep oldu. Bu olay hicretin 431. yılının Ra­mazan ayının 8. Perşembe günü (23 Mayıs 1040) vuku'- Inıldu. Hicretin 455. yılının Ramazan ayının 8. günü (4 Eylül 1063) Sultân-ı Mu'azzam Rükne 'd-Din ebu Tâlib Tuğrul b. Mikâil b. Selçuk öldü. Onun kendisin­den sonra evlâdı kalmadığından, yerine kardeşinin oğ­lu Sultân-ı Mu'azzam Adudü'd-Devle Alp Arslan geçti. Hicretin 465. yılının Rebi'ü'I-evveli'nin sonunda Cu­martesi günü (14 Kasım 1072), Alp Arslan Semer- kand'ın dışında öldürüldü. Yerine oğlu Sultân-ı M uaz­zam Celâlü'd-Devle Melikşâh sultân oldu ve hicretin 487. yılının Cemâzi'ü'l-evveli'nin 29.Salı günü (16 Hazi­ran 1094) öldü (153).Berkyaruk,Muhammed Tapar ve Sencer adında üç oğlu kaldı (154). Bunlar, Irâkeyn, Horasan, Azerbaycan, Fars, Kirmân, Mâzenderân, Di- v;ırbekir ve Suriye’de birbiri ardınca hükümet ettiler, devlet ve saltanat sürdüler. Sultân Muhammed ölünce, onun evlâdı birbiri ardınca bey oldular ve beyliğe Sul- I:m-ı Mu'azzam Mu'izze'd-Din Ebu'l-Hâris Sencer elin­den sahip oldular. Beyliği Sultân Muhammed'in evlâ­dına o verir, azl ve tayin ve diğer hükümdârlık işlerini o görürdü. Sultan Sencer de, Horasan, Harezm, Gazne ve Mâverâünnehr'de sultân ve bütün o memleketlerin hânı idi. Hicretin 552. yılının Rebi'ü'I-evveli'nin 25. Salı gü­nü (7 Mayıs 1157), Sultân Sencer Merv'de öldü. Sultân Sencer ölünce, Selçuklular'ın Horasan'da hükümleri so­

- 141-

Page 144: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

na erdi. Sadece Irak'da kaldı, ancak orada da görünüşte idi. Manâda başkaları hâkim, bütün işlerin üzerinde atabeyler duruyordu. Çünkü atabeyler hükmeder, bü­tün işleri görürdü. Selçuklular hemen şöyle sultan adı­na otururdu. Hicretin 590. yılında (1194), Sultân Tuğ­rul Rey'de öldürülünceye kadar durum böyle oldu, Sel­çuklular bu hâl üzerine kaldılar. Selçuklular Horasan'a geçtikleri tarihten Sultân Tuğrul öldürülünceye kadar 164 yıl oldu. Bunlar Horasan'a hâkim olup, Sultân (Mes'ud) b. Mahmud b. Sebüktegin'in yenildiği tarih­ten, Sultan Tuğrul’un öldürülmesine kadar 161 yıl, 4 ay ve 23 gün oldu. Hülefây-ı Râşidin'den sonra gelen sultânların çoğu bir ayıp ile ayıplanmıştılar. Beni Ümeyye'nin kimisi zındıklık ve kimisi mutezile ile va­sıflanmış, kimisi hâricilik ile meşhurdu. Beni Abbâs'ın bazısı mu'tezileye, Beni Leys ve Al-i Büveyh râfıziliye düşkündü. Sebükteginliler ve Harezmliler'de de hor gör­me cevheri vardı, soylu değillerdi. Diğer Sultânlar da her biri bir ayıp ile ayıplanmıştı. Ancak Selçuklular Afrasyâb neslinden ve bunun gibi ayıplardan uzak, saf tabiatlı, sünni ve iyi inançlı, hayır ve şefkat sahi­bi ve cömert idiler. Selçuklu sultânları zamanında onların vücudu ile ülke m â'm ur ve erdemli vücudları ile halk memnun idi. Müslümânlar adâlet ve emniyet üzerine idi. Sultan Sencer'in ölümü ile Horasan harâb ve virân, Sultân Rükne'd-Din Tuğrul b. Arslan-şâh'm öldürülmesi ile Irak yağma oldu. Kendileri gitti, âdille­rin doğruluk ve iyiliği, zâlimlerin zulmü söylenir.

SELÇUKLU MEMLÜKLERİ'NİN DURUMLARI NİN KISACA ZİKRİ:

Selçuklular'dan önce geçen emir,sultan ve halifeler­den hiç kimsenin kulları ve kullarının oğulları, Selçuk- luları'nm kullan ve oğulları kadar yükselmemişti. Bun­lardan birisi Sultân Melikşâh'ın kulu olan Aksungur idi, o Haleb ve etrafına emir ve vali idi. Aksungur'un oğlu Atabey Zengi Suriye, Diyâr-ı Rebi'a ve Mudar ve

- 1 4 2 -

Page 145: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Musul'a vâli oldu. Selçuklular'm kullarından birisi de Aksungur Ahmedili idi. Kendisi ve oğullara Merâga'ya bey olmuşlar ve ölünceye kadar devlet üzerinde kalmış­lardı. Onlardan birisi de Müeyyed (Ay-Aba) idi, kendisi ve oğulları Horasan'da hân idiler. Birisi de Anuştegin idi, kendisi ve oğulları Harezm'e ve sonra birçok ülkeye hâkim oldular. Birisi de Atabey Zahire'd-Din Tuğtegin idi, Şam ve etrafına hakimdi. Sökmen ve evlâdı ise Er- meniyye'ye vâli olup, o ülkeyi istilâ etmişti. Birisi de Sultân Giyâse'd-Din Mes'ud'un kulu olan Atabey İlde­niz idi, Irak ve Azerbeycan'a hâkimdi, sonra Sultan Arslan-şah'a atabey oldu. Bağdat'tan başka bütün memleketler ona tâbi idi, emrine karşı koyan kimse yoktu. İldeniz öldüğü zaman, yerine oğlu Pehlivân, sonra Pehlivân'm kardeşi Kızıl Arslan atabey oldu. Sul­tan Tuğrul, Harezmşâh (Alâe'd-Din Tekiş) ile savaşta öldürülünce, memleketler Pehlivanoğullarının elinde kaldı. Nihayet Sultân Celâle’d-Din (155) zamanına ka­dar Pehlivânoğulları'ndan Özbek kaldı. Bu Özbek Gen­ce ve o yörelerde olan memleketlerde sultân idi. Özbek ölünce, İldeniz evlâdının da devleti sona erdi.

MELİK KEVURD EVLADININ DURUMLARININ KISACA ZİKRİ:

Çağrı Bey'in oğlu Melik Kavurd hicretin 433.yılında (1041-1042) Kirmân'a vâli ve 32 yıl o ülkeye hâkim oldu. Hicretin 455. yılında (1063), Deylemliler elinden Şirâz'ı alarak oraya da hâkim oldu.Sonra kardeşi Alp Arslan’a muhâlefet etti, fakat yine barışıp başeğdi. Hicretin 465. yılında (1072-1073), Melikşâh ile savaştı ve esir oldu. Bir kısım tarihçilere göre zehirle, bazıları^ na göre de iple boğularak öldürüldü. Melikşâh Kirmân'ı Kavurd'un oğlu Sultan-şâh'a vererek, babası yerine o ülkenin ve Müslümânlar'm işi üzerine geçirdi. Sultân- şâh 12 yıl Kirmân'da hân oldu ve hicretin 466* yılında (1073-1074) öldü. Sultân-şâh'dan sonra oğlu Turan < -şâh) 13 yıl Kirmân'a han oldu ve hicretin 489. yılın­

- 143-

Page 146: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

da (1096) öldü. Turan-şâh ardından oğlu Iran (-şâh) hân oldu ve S yıl o ülkede hüküm sürdü. Ancak kötü iti- kâd üzerine olması sebebiyle Kirmân'a zulüm eyledi. Sonra hicretin 494. yıhnda (1100-1101) Kirmân halkı ayaklanarak işini bitirdiler. İrân-şâh'ıri amcasının oğlu Arslan-şâh b. Kirmân-şâh b.Kavurd’,ondan korkusun­dan gizlenmişti. Onu getirip sultan yaparak, gönlünü se­vindirdiler. Arslan-şâh da 42 yıl pâdişâhlık yaparak adâlet ile hüküm sürdü, hicretin 536. yıhnda (1141- 1142) öldü. Yerine oğlu (Muhammed) hükümdar oldu, 14 yıl pâdişâhlıktan sonra hicretin 550. yılında dünya­dan göçtü. Yerine oğlu Tuğrul-şâh saltanata geçti, o da12 yıl pâdişâhlıktan sonra hicretin 562. yılında (1166- 1167) öldü. Tuğrul-şâh'm; Arslan-şâh, Behrâm-şâh ve Turan-şâh adlarında üç Oğlu kaldı (156). Her birisi Kir- m âo'ın bir tarafım aldı, hükümdârlık sebebiyle 20 yıl birbiri ile savaştılar. O harblerde Kirmân'm çoğu harâb ve yağma oldu, onlar da öldükten sonra, Behrâm-şâh'- ın oğlu Muhammed-şâh tahta geçti. Ona Mübârek-şâh ve bazı akrabası muhâlefet ettiler. O da Arslan-şâh b. Tuğrul'a ilticâ etti. O da asker gönderip, onları uzak­laştırdı, Muhammed-şâh'ı hükümdarlığa geçirdi. Mübâ­rek-şâh yenilerek kaçtı. Muhammed-şâh Kirmân'da bir yıl pâdişâh oldu. Ondan sonra Sultan Sencer Oğuzlar'- ın elinde esir , olduğu zaman, hicretin 583. yılında (1187—1188) Oğuz Beylerinden Melik Dinâr geldi. Kirmân'ı Muhammed-şâh'm elinden aldı. Kirman salta­natı Melik Kavurd evlâdından gitti, devletleri Muhanı- med-şâh'da son buldu.

KUT ALMIŞ B. İSRAİL'İN EVLADININ KISACA DURUMLARI VE SALTANATI BEYANI:

Selçuk'un oğlu İsrail'in oğlu olan Kutalmış salta­nat da'vası ve devlete hâkim olmak isteği ile Alp Arslan'la savaşmış, fakat murâdına kavuşamadan ölmüştü. Alp Arslan, Kutalmış'ın oğlu Süleymân (-şâh).ı ve diğer maiyyetini öldürerek dünyâyı fitne ve

- 1 4 4 -

Page 147: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

kötülükten temizlemek istedi. Nizâmü'l-Mülk önleye­rek, Suriye'ye gönderdi ve o diyârda Süleyman-şâh'a bazı ülkelerin beyliğini verdi. Alp Arslan öldüğü ve Me­likşâh Sultân olduğu sırada, Antakya'nın bir Kâfir Beyi (157) vardı. Melikşâh’a tâbi ve haraç vermekte idi. Tesadüf o esnada o bey İslâmî kabul etti ve hâtunıı ile Ka'be'ye yöneldi. Süleyman-şâh fırsatı ganimet bile­rek, boş bulduğu Antakya'ya gelip zabt etti (158). Melikşâh'ın beylerinden Şerefü'd-Devle Ali Haleb'e hâ­kim ve Antakya'nın harâcmı tahsil ile görevli idi. Süley- man-şâh'dan o islâme gelen Kâfir Beyi'nin verdiği ha­racı istedi. "O ne verir ise, yine siz de onu verin" dedi. Süleymân-şâh "Antakya'nın Beyi îslâma geldi, Müslü­man haraç vermez. Bu senin söylediğin sözü, müslümân olan uygun görmez'.' dedi. Şerefü'd-Devle'ye bu cevâp gelince, hemen asker çekerek, Süleyman'ın üzerine gel­di, savaştı. Askeri yenilgiye uğrayan Şerefü'd-Devle'nin kendisi de öldü (159). Süleyman-şâh ilerleyerek Haleb- in üzerine geldi, Haleb'i de aldı (160). Ondan sonra Melikşâh'a mektup göndererek, geçen durumu bildirdi. Daha henüz Süleyman-şâh'ın mektubu Sultân 'a vâsıl olmadan ve Sultân'dan haber gelmeden, Melikşâh'ın kardeşi Tâcü'd-Devle Tutuş, Şerefü'd-Devle'nin öldü­rüldüğünü işittiği zamân, Süleyman-şâh'm üzerine as­ker çekip geldi, onu öldürmeğe kasdetti. Süleyman- şâh 'ı aldatarak Tutuş'a ilettiler. Bu Tutuş acıma ve şefkatten uzak, şiddet sahibi idi. Süleyman-şâh Tu- tuş'un huzuruna geldiği zaman, Tutuş'un kendisine öf­kesini bildiğinden, işkence şiddetinden korkarak, ora­da hemen göğsünü hançer ile parçalayarak kendisini öldürdü (160 a). Bu tarafta, Süleyman-şâh'm mektubu Melikşâh'a ulaştığı zaman, özrünü kabul etti.Sultân, Antakya ve Haleb'i Süleyman-şâh'ın idaresine verdi.

- 145-

Page 148: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Süleyman-şâh'm elçisi, Sultân'm menşuru (fermân) ile gelir iken, yolda Süleyman-şâh'ın öldüğünü işitti, dönüp yine Sultân'a giderek durumu bildirdi. Sultân, Süleyman-şâh'a olan işe çok üzüldü ve kardeşi Tutuş'a gücendi. Yine Antakya ve Haleb'i Süleym an-şâh'm oğ­lu Dâvud'a bağışlayarak, o ülkeye hân etti (162).

O sırada Danişmendiye denilen bir topluluk vardı, Zünnun Danişmend denilen bir kimse onlara ser-dâr idi. Tokat, Amasya, Niksar, Sivas ve Kayseri ve nice şehir onun idaresinde idi. Sonra Kayser; Danişmendli- ler'in hükm ettikleri Tokat, Amasya ve Kayseri'yi al­mak, buraları İslâm ülkesi iken, Kâfir diyarı yapmak is­tedi. Danişmendliler de Melik Davud ve yanlarına ya­kın olan İslâm Beyleri'nden Kayser'i ülkelerinden uzak­laştırmak için yardım istediler. Melik Davud diğer İs­lâm Beyleri'ni de yanma alarak, Kayser ile savaştı ve onu hezimete uğrattı (162). Kayser'in idaresinde olan Konya'yı elinden aldı (163). Hicretin 484. yılında (1087—1088) talihi mesud olup, Melik Dâvud Konya- da Kayser'in tahtına oturdu ve 20 yıl pâdişahlık yaptı, hicretin 500. yılında (1107) öldü (164).Sonra kardeşi Kılıç Arslan b. Süleyman b Kutalmış pâdişâh oldu, 40 yıl saltanatda vedevlo! te kaldı.Onun zamanında adalet ile ülke mamur ve halk memnun oldu. O sırada Musul' un Çökürmüş isminde bir emiri vardı. Hicretin 500. yı­lında (1107), Emir Cavh 1000 atlı ile Musul'un üzerine yürüdü. Çökürmüş de 2000 atlı ile çıkıp, Musul'a yakm bir yerde Emir Cavh ile karşılaştı. Emir Çavlı çok meş­hur ve iktidâr sahibi idi, kendisi Çökürmüş'ün merke­zine hücum etti. Çökürmüş'ün askeri Çavlı'ya karşı du­ramayarak kaçtılar. Çökürmüş çok yaşlı ve inmeli idi, nereye gitse mahaffe ile gider,mahaffesini birçok kim­se götürürdü. O sebepten firâr edemediğinden, Çavlı'- ran askeri gelip tuttular ve Cavlı'nm huzuruna götürdü­ler. Emir Cavh, Çökürmüş'ün sağlam bir şekilde muhâ-

- 146-

Page 149: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

tazasını emretti. Çökürmüşün esir olduğu haberi Musul'a geldiği zamân, halk Çökürmüş'ün oğlu Emir Zengi'yi tahta geçirdiler, beyliği ona verdiler. Mu­sul kalesini silâh ile donatıp, her tarafım sağlamlaştırdı­lar. Bu tarafta Çavlı, Musul Kalesi'nin üzerine gelerek savaştı. Hergün Çökürmüş’ü bir katıra bindirirler ve hi- sârın karşısına getirerek, bağırırlar "Hisârı verin, Beyi'- nizi kurtannV derlerdi. Sözünü kimse dinlemezdi. Çö- kürmüş kendisi de "Hisâr\ verin beni kurtarın'.' derdi. Sözünü dinlemezler ve emrine uymazlardı. Çökürmüş’ü her gece bir kapıya koyarlar, kalenin feth olmasını ümid ederlerdi. Bir müddet böyle yaptılar, neticede bir gün Çökürmüş'ün ölüsünü buldular. Musul halkı bu du­rumu gördü, Konya Sultânı Kılıç Arslan'a Cavh'yı gide­rerek Musul'u alması için, mektub gönderdiler. Kılıç Arslan da Musul'a yakın geldi, Emir Zengi onu karşı­layarak hürmet ve şehri teslim etti. Kılıç Arslan Mu­sul'da tahta oturup, şehri zabt etti. O sırada sultân, Muhammed Tapar idi. Kılıç Arslan Sultan Muham- med'in hutbesini keserek, kendi adına okuttu. Ondan sonra Cavlı'nm ardından gitti. Çavlı, Kılıç Arslan'ın kendi üzerine geldiğini işitince, Kılıç Arslan'ın beyleri­ne mektuplar ve haberler göndererek iyi va'dlerde bu­lundu, "Eğer bize uyarsanız çok fazla kuvvet ve kudret bulursunuz. Muhâlefet ederseniz, kendinize zarar eder­siniz, sonra pişmanlık yoluna gidersiniz',' diyerek, bu­nun gibi sözlerle onları kendi tarafına çekti. Kılıç Ars­lan, Cavlı'nm üzerine yürürken, Çavlı Rahbe'de idi. Hâ- bur nehri yanında iki taraf askeri birbirine girdi, kılıç vurdu. Kılıç Arslan'ın beyleri hiyânet üzerine bulundu­ğundan, kısa zamanda savaş olmadan Kılıç Arslan'ın askeri hezimete uğrayarak firâr ettiler. Kılıç Arslan kendisi kaçıp, atı ile H âbur'a girdi, Cavlı'nm askeri de ardından yetişti. Kılıç Arslan su içinde durur, ok ile yanma kimseyi yanaştırmaz vururdu. Tesadüf atının

- 147-

Page 150: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

ayağı suyun bir derin yerine rast gelip, battı. Su Kılıç Arslan'ın başında aştı gitti. Hicretin 539. yılında (1144-1145) boğularak öldü (165)»Birkaç gün sonra ölüsü bulunup, Şemsâniyye'de gömüldü. Bazı tarih yazarları dediler ki, Kıhç Arslan'ı kendi beyleri tutup, Hâbur nehri'nde boğdular, hıyânet yoluna gittiler. Meyyâfârıkin'de gömdüler. Sonra Çavlı askeri ile gelip Musul'u aldı ve mâlik oldu.

Bu tarafta Kıhç Arslan'ın ölümü haberi Konya'ya ulaştığı zaman, oğlu Mes'ud bu şehirde tahta oturdu. Melik Mfes'ud Danişmendliler ile sulh yoluna gitti ve 39 yıl hükümdârlıktan sonra hicretin 558. yıhnda (1162- 1163) öldü (166).

Oğlu İzze'd-Din Kılıç Arslnan yerine tahta geçti,20 yıl hükümdârlık yapıp, hükümet sürdü (167). On oğlu vardı (168), her birisi kendisine yardımcı idiler. İsim­leri, Rükne'd-Din Süleyman, Nâsire'd-Din Berkyaruk, Kutbe'd-Din Melikşâh, Nure'd-Din Mahmud, Muizze'd- Din Kayser-şâh, Gıyâse'd-Din Keyhüsrev, (Muhiye'd- Din Behrâm-şâh, Mugise'd-Din Tuğrul, Argun-şâh ve Sencer-şâh) idi. Sultân İzze'd-Din Kılıç Arslan bunlar ile kuvvetlendi. O sırada Danişmendliler zayıflamış, as­ker ve hâzineleri az kalmıştı. İzze'd-Din Kılıç Arslan onların memleketlerini ellerinden almak isteyerek, ordu topladı. Sivas ve Kayseri'yi aldı. Aksaray şehrini İzze'd-Din Kılıç Arslan kendisi yaptırıp,o tarafları ma­mur etti.Sonra Zünnun Danişmend (169).Suriye Meliki Atabey Nure'd-Din tarafına mektup göndererek, Kılıç Arslan'dan şikayet ve kendisine yardım talep etti. Ata­bey Nure'd-Din de Zünnun'un isteğini kabul edip, kendi beylerinden Abdü'l-Mesih adında bir beyi biraz asker ve mektupla gönderdi. Bunlar gelip, Kılıç Arslan'ı hezimete uğrattılar (170)^ Sivas ve Kayseri'yi yine aldılar. Atabey Nure'd-Din hayatta oldukça, Abdül-Me- rih orada durdu, memleket işlerini Zünnun ile beraber

- 148-

Page 151: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

gördü. Çok zamân geçmeden, Atabey Nure'd-Din ve Zünnun öldüler. İzze'd-Din Kılıç Arslan Danişmendli- ler'in hükm ettiği memleketlerin hepsini aldı, Zünnun'- un oğlu İsmail'i öldürdü (17Ö). Kılıç Arslan o memle­ketleri aldığı zaman ülkesi genişledi. Hükm ettiği vila­yetleri bölerek, oğullarına bağışladı. Her birine bir memleket ve her birine bir vilayet tayin etti. Bütün oğullarından en küçüğü olan Giyâse'd-Din Keyhüsrev'i kendisinden sonra hükümdarlığa veliahd kıldı. Kılıç Arslan ülkeyi bölüştürdükten sonra, oğulları yanmda itibârı kalmadı. Oğullarının her birini gezdi, hiçbirisi kabul ve ikrâm etmediler. Saygı göstermediler. Nihayet Giyâse'd-Din Keyhüsrev'e gitti, onun yanında hürmet ve ikrâm bulup, onun askeri ile varıp, Konya'yı aldı. Bir müddet Giyâse'd-Din ile Konya'da oturdu, sonra hicretin 568. yılında (1172—1173) öldü (171).Giyâ- se'd-Din Konya'da atası yerine sultân oldu. Bu Küıç Arslan güzel siyâset sahibi idi, adâlet ve iyiliğe rağbet ederdi, büyük heybet ve haşmeti vardı, Rum ülkelerine çok gazâlar yapmış ve Kâfirler'den birçok şehirler al­mıştı.

Giyâse'd-Din Keyhüsrev tahta geçtiği zaman, bunun büyük kardeşi Rükne'd-Din Süleyman onunla uzlaşa­madı. Rükne'd-Din, kardeşlerinden Giyâse'd-Din'e itâat etmeyenleri öldürdü ve babasının onlara verdiği memleketleri aldı. Kendisine uyan ve Giyâse'd-Din'e muhalefet eden kardeşlerini ise babasının verdiği mem­lekette b raktı. Sonra birçok asker toplayarak, Konya- nın üzerine geldi ve savaştı. Konya halkı Giyâse'd-Din'- den râzı olduklarından, sulh olmadı. İki taraf çok sa­vaştılar, sonunda sulh yoluna gittiler (172). SülhTşu şarta göre oldu; Rükne'd-Din sultân ve Giyâse'd-Din Keyhüsrev'e âmân olacak sonra Maraş yanında olan El- bistân'a gidip, orada oturacaktı. Keyhüsrev (Konya'­dan) çıkıp, Elbistan'a göçtü. Rükne'd-Din tahta geçti,

- 149-

Page 152: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Dİr zaman bu hâl üzerine oldular. Ancak Giyâse'd-Din Keyhüsrev daima Süleyman'dan korkardı, Irâk'a kaçmak istedi, kaçamadı. Çünkü o sırada- Selçuk'lu Sultânları' mn devletleri sona erdi. Saltanat Harezmli- ler'in eline geçti. Sonra İstanbul'a firâr etti. Bizans İm­paratoru (173) da kabul edip, onun yanında oturdu. Sultân Süleyman'ın Anadolu'da durumu kuvvetlendi. Hilâfet merkezi olan Bağdâd'dan ona "Sultânül-Kâ- hir" diye lakab verildi, sonra Erzurum'u da aldı, bir kardeşine verdi (174).Sultan Süleyman oradan Gürcis­tan'a gitti, Kâfirler ile savaştı. Tesâdüf sancak götüren kimsenin atının durduğu yer yarılmış, çukur olmuştu. Ansızın atının ayağı o çukura düştü. Askerler sancağın yıkıldığını görünce her birisi şaştı, hezimete uğrayıp fi­râr ettiler ( 175).Süleyman bir daha Gürcüler üzerine gi­derek intikâm almak istedi, fakat fırsat bulamadı, za­man müsâit olmadı. Hicretin 602. yılında (1205-1206) öldü (176). Yirmidört yıl hükmü dünyadan geçti.

Yerine küçük yaştaki oğlu İzze'd-Din Kılıç Arslan tahta oturdu. Birbuçuk yıl atası yerine sultân oldu. Neticede beyler, İzze'd-Din Kılıç Arslan'ın küçüklüğü sebebiyle, halkın gözünde itibârsız olduğunu, hüküm­darın emrine ve memleket nizâmına bozukluk geldiğini gördüler. Sonra Atabey Yarınkuş, İstanbul'a Giyâse'd- Din Keyhüsrev'e adam gönderip, onu getirdiler ve salta­natı verdiler. İzze'd-Din'in karşı koyacak gücü olmadı- dığındaıı Konya'dan çıkıp kaçtı. Giyâse'd-Din Keyhüs­rev tahta geçti, İzze'd-Din'in ardından asker göndere­rek yakalattı ve kalede hapsetti. İzze'd-Din o kalede öldü.

Giyâse'd-Din Keyhüsrev 6 yıl hükümet sürüp, salta­natta kaldı. Karaman ülkesinden kendi idaresi altında olmıyan birçok şehir ve kalelere sahip oldu. Laskaris adında bir kâfir ile savaşa gitti. O kâfir ile savaşırken, hicretin 609. yılında (1212-1213) şehid oldu (178)

- 150-

Page 153: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Oğlu İzze'd-Din Keykâvus yerine sultân oldu. Biı yıl pâdişahlık yaptı, bir yıldan sonra verem hastalığın­dan öldü (179).

Kardeşi Alâe'd-Din Keykubâd Fırat kenarında Min- şâr (Masara) kalesinde hapisti. Izze'd-Din'in oğlu kal­madığından onu zindândan çıkararak sultân yaptılar. Alâe'd-Din 26 yıl (180) Anadolu ülkesinde pâdişahlık yaptı. Hükümdarlığa uygun ve o hanedanının pâdişâh­larının meşhurlarındandı. Kardeşi Rükne'd-Din Süley­man kendisine muhâlefet ederek, nice kerre savaştı. Nihayet esir olup, Hoşyâr kalesinde hapsedildi ve o kalede öldü. Hicretin 627. yılında (1230), Sultan Alâ- e'd-Din ile Celâle'd-Din Harezmşâh arasında savaşlar oldu, Harezmşâh yenildi, Sultân Alâe'd-Din galip gel­di. O savaşların sebebi şu idi: O sırada Ahlat, Melik Eş­refin elinde idi ve kardeşi Takiye'd-Din Abbâs, Ahlat ve ona tâbi yerlere hâkimdi. Sonra Celâle'd-Din Ha­rezmşâh Ahlat'ın üzerine geldi, şiddetle muhâsara etti. Orada kışladı ve Ahlat'ın üzerine göl tarafından 20 mancınık kurup, savaştı. Kalede o derecede kıtlık oldu ki, köpek eti yediler ve Suriye ratlı (181) ile bir ratl domuz bir Mısır diııânna oldu. Neticede mec­bur kalarak kaleyi teslim ettiler, itâat yoluna gittiler. Celâle'd-Din, Melik E şrefin kardeşi Takiye'd-Din \bbâs'ı esir ederek,Bağdâd Halifesi Mustansır'a hediye

gönderdi. Mustansır da Takiye'd-Din'e saygı göstererek yerine döndürdü. Melik Eşref bu hususta çok acı çekti ve Alâe'd-Din Keykubâd'a haber göndererek, Harezm- şâlı üzerine yardım istedi.Sultân Alâe'd-Din de bütün askeri ile kalkıp, Melik Eşref ile birleşti ve Ahlat üzeri­ne geldiler. Harezmşâh da 40.000 kadar asker ile karşı çıktı. Cuma günü yapılan şiddetli savaşta, Harezmşâh mağlup oldu. Askerlerinden çoğu çldürüldü, bir o ka­dar da esir alındı. Harezmşâh askerinden 1500 kişi korkularından kendilerini korkunç bir vâdiye atarak,

- 151-

Page 154: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

öldüler. Harezmşâh kendisi bir gün bir gece at boynun­da güçlükle kurtuldu. Acem ülkesinden Hoy'a ulaşarak kurtuldu.

Bu olaydan sonra Harezmşâh, Cengiz Han'ın kendi eşyenihreh Conlagoh (Noyan)'ı büyük Bir ordu ile

Harezmşâh'm ardından gönderdiğini "Elbette yakala­madan dönmiyesin'.' dediğini haber aldı. Harezmşâh bunu işitince korkusundan titreyerek, şaşakaldı. Melik Eşref ile Sultân Alâe'd-Din'e haber gönderip, "Fitne ve fesâd baştan aştı'.' diye yardım istedi. "Ben Tatar ile sizin aranızda İskender şeddiyim. Beni alınca, siz ona karşı duramayıp, sizin de memleketinizi elinizden alıp, öldürmesi muhakkaktır!,' dedi. Melik Eşref ve Sultân Alâe'd-Din önem vermediler ve yardım etmediler. Hic­retin 630. yılında (1232-1233) , Sultan Alâe'd-Din Keykubâd Kaan'a elçi gönderip itâat gösterdi. Moğol Kaan'ı elçiye "Biz Alâe'd-Din'in sağlam görüş ve doğru fikir üzerine olduğunu işittik. Eğer kendisi bizim huzu­rumuza gelirse, bizden kabul ve büyük ikrâmlar bulur, yine memleketinde hüküm sürer" dedi. Sultân Alâe'd- Din'in elçisi Kaan'ın bu sözleri ile gelince, işitenler Kaan'ın büyüklüğüne şaşakaldılar. "Nasıl Sultân Alâe'd-Din'i ayağına davet eyleye ve bü çeşit sözler söyleye?" dediler. Sultân Alâe'd-Din bir gün beylerine davet ve büyük bir ziyâfet verdi. Bütün emir ve büyük­ler geldiler, reisler ve askerler hâzır oldular. Sultân Alâe'd-Din kendisinin saltanatına, kudret ve devletine ve askerinin çokluğuna mağrur olup, ferâh ve sevinçli iken, ansızın yüreğinde ve içinde bir ağrı ve hemen kanlı ishal oldu. O gelen kan çok fazla miktarda idi, çok ağrısı vardı. Neticede kuvvetten düştü ve hicretin 634. yılında (1237) öldü. Bütün hükümdarlık günleri ve devlet müddeti 18 yıl oldu. Bu Sultân Alâe'd-Din sert ve akıllı, fikir ve görüşünde, kullarına ve beylerine davranışında şiddet sahibi idi. Kılıç Arslan'ın evlâdı

- 152-

Page 155: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

birbiri ile çekişip savaştığından, Selçuklu Devleti'ne usanç ve memleket nizâmına ihtilâl gelmişti. Sultân Alâe'd-Din pâdişâh olunca; yine Selçuklu Devle ti' ni yeniledi ve hükümdârlık usullerini düzeltti. Halkın kal­bine heybet saldı ve bütün beyler ona tâbi oldu. Ülkesi genişledi ve dünya halkı ona itâa t kıldı. Ona "Sultân-ı âlem" derler, bütün hükümdârlar yanında hâzır olup, hizmetini ederlerdi.

Sultân Alâe'd-Din dünyadan göçtükten sonra, oğlu Giyâse'd-Din Keyhüsrev tahta geçti. Hicretin 638. yı­lında (1240—1241) Amasya'da bir Türkmen meydana çıktı. Peygamberlik daveti kıldı, hile ile yanıcı şekilde nesneler gösterip, çok kimseyi cehâletten azdırdı, başı­na hayli adam topladı. Sufi ve şeyh görünüşlü Ishak admda bir kimse vardı, kendisine kötülük ve rezillikde arkadaş idi. OnuSümeysât'a (182) gönderdi,gidip Ba­ba'nm davetini açıkladı. Çok kimse tâbi oldu ve Türk- menler'den çok azgınlar toplandı. Yayadan başka6.000 atlı bunlara katıldı. "Lâ ilâhe illallah Baba Resul Allah” demeyen ve kendilerine muhâlefet edenlerle sa­vaştılar. Hısn-ı Mansur, Malatya ve o tarafta olan şehir­lere giderek, harb ettiler. O şehirleri davet edip, her bi­rinde nice gün durdular. Müslüman ve Hıristiyanlardan kendilerine tabi olmaymlardan çok kimse öldürdüler. Bu yol üzerine gezerek, Amasya'ya ulaştılar. Sonra Sul­tân Giyâse'd-Din bunların üzerine bir grup asker ter­tip etti. Sultân Gıyâse'd-Din'in yanında bir bölük Freng askeri de vardı. Onlar ile kendisi savaştı, toplu­luklarını bozguna uğratıp, öldürdüler. Baba ile Ishak esir edildi. İkisini de Sultan Gıyâse'd-Din'in huzuruna getirdiler, boyunlarını vurdular (183),dini ve halkı kö­tülüklerinden korudular.

Hicretin 640. yılında (1242-1243); Moğol Kaam, Emir Baycu (Noyan) admda bir beyi kalabalık bir ordu ile Anadolu'ya gönderdi. Bu taraftan Sultan Giyâse'd-

- 1 5 3 -

Page 156: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Din de Rum, Freng, Gürcü, Ermeni ve Arab'dan yer- gök götürmez asker toplayarak Tatarlar’ın üzerine yürü­dü. Erzincan taraflarında iki ordu birbiri ile karşılaştı ve hemen savaşa başladılar (184),Giyâse'd-Din'in aske­rinin kalbine Tatar'dan dehşet ve korku düşüp, hiç bi­risinin savaşa gücü kalmadığından, henüz savaş ateşi kızmadan soğuyup firâr ettiler. Sultân Giyâse'd-Din bu durumu görüp, Allâh'm hikmetine hayrân ve şaşa­kaldı. Nihayet bütün otağ ve çadırları bırakıp, "Selâ­met der kenar" diyerek firâr etti. Sonra Kayseri'den hâtûnlarım ve evlâdını alarak Ankara hisarı sarb oldu- ğundaa oraya gitti, içine kapandı. Tatar bunların bu kadar muhtelif grublardan çokluk asker ile savaş olma­dan kaçtıklarım gördükleri zamân, hile sanıp, tuzak vardır diye yerlerinden ayrılmayarak alaylarım bozma­dılar, o gün emin oldular. Ertesi günü bunların hezimet­lerini öğrenince Anadolu'ya dağıldılar, her bir bölüğü bir şehrin üzerine yürüdüler.Önce gelip,Sivas'ı anıân ile aldılar, halkını öldürmediler. Mal ve eşyaları yağmala­dılar, savaş aletlerinden bulduklarını yaktılar ve surları­nı yıktılar. Ondan sonra Kayseri'ye geldiler. Bir nice gün savaştıktan sonra zorla aldılar. Halkını öldürdüler, çocukları esir edip, sürdüler. Devlet ileri gelenlerine ve zenginlere mallarını göstersinler, diye işkence ettiler. Olan eşya ve malları yağmaladıktan sonra, surunu ha- rab ve virân ettiler. Erzincan'ı da savaşla aldılar, ona da Kayseri'ye yaptıklarım kıldılar, oradan geri döndüler. Diğer Anadolu şehirlerine girmediler. Sultân Giyâse'd- Din Tatar'a mukavemette aczini anladı, her yıl bir mik- tâ r mal, atlar ve eşyalar vermek üzerine sulh yaptı. Anadolu Sultanı Tatar'ın idaresinde ve Tatar Anadolu'­ya mâlik oldu. Bundan sonra Sultân Giyâse'd-Din Tar­sus'u feth için büyük bir ordu gönderdi. Bu ordu Tar­sus'u muhasara edip, kale halkım tazyike ve savaşa baş­ladılar. Tesadüf o esnada hicretin 644. yılında (1246)

- 154-

Page 157: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Giyâse'd-Din Keyhüsrev öldü. Sultân'm ölüm haberi o askere erişince, hisârın fethinden vazgeçerek, yine ül­kelerine döndüler. Bu Sultân Giyase'd-Din kötü huyla­ra sahipti, eğlence ve şaraba ve şehvete düşkündü. Gür­cü kıralı'nm kızı ile evlenmişti. Onunla çok kaynaşıp, son derecede sevgi göstermişti. Hatta o derecede sev­mekte idi ki, onun resmini akçe ve dinarlar üzerine tas­vir ettirmek ve ona halk arasında itibâr kazandırmak diledi. Sonra yakınları akla uygun görmeyerek bunu terk ettiler. Dirhem ve dinarlar üzerine bir arslan ve onun üzerine de güneşin resminin yapılmasını ve bunun o kızın talihine işaret sayılmasını ve bıı suretle Sultâıı'- m isteğinin yerine getirilmesini kararlaştırdılar.

Giyâse'd-Din dünyadan göçtüğü zamân yerine oğlu Rükne'd-Din Süleyman geçti (185). Onun veziri ve işle­rinde yol göstereni (Muine'd-Din) Pervâne Kâşi idi. Sonra Moğol Kaanı (Mengü "Möngke"), Rükne'd-Din'i hizmetine davet etti. Rükne'd-Din "Düşmanlarım var­dır, o tarafa sefer edersem, memleketin elden gitmesi muhakkaktır" diyerek özür diledi, Kaan'ın hizmetine kardeşi Alâe'd-Din Keykubâd'ı gönderdi. Alâe'd-Din Kaan'ın huzuruna ulaştığı zamân, Kaan ona çok hür­met etti. Alâe'd-Din bu saygı ve hürmet ile Kaan’ın hu­zurundan dönüp geldiği ve Anadolu hududuna ulaştığı zamân, Rükne'd-Din, Alâe'd-Din benim üzerime yükse­lir, diyerek Kaan'dan korkmadan ona zehir verip, öldürdü. Rükne'd-Din'in kardeşi (İzze'd-Din) Keykâvus bunu görünce, o da yersiz korkuya kapılarak, kaçıp Moğol ordusuna gitti, Berke Han ordusu Keykâvus'u Kaan'a ulaştırdılar. Keykâvus, Kaan'ın huzurunda Rük- ne'd-Din'den şikâyet ve kardeşine yaptığı işi hikâye etti. Kaan Keykâvus'u hoş görüp, Rükne'd-Din yerine onu Sultân yaptı. Keykâvus, Kaan'dan dönüp Anado­lu'ya gelir iken, öldü. Gidip-gelmesi 18 yıl oldu. Hicre­tin 664. yılında (1265-1266), kardeşini zehirlediği içi ıı

- 1 5 5 -

Page 158: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Abaka Han emri ile Rükne'd-Din öldürüldü. Yerine oğ­lu (Giyâse'd-Din) Keyhüsrev hükümdar oldu. Ancak Keyhüsrev çok küçük yaşta olduğundan bütün işler Vezir Hâce Muine'd-Din (Süleyman) Pervane Kâşi'nin (187) elinde idi. O Moğol Divâm'nda itibâr buldu. Keyhüsrev'in annesi ile evlendi. Keyhüsrev 18 yıl devlet ve saltanatta idi. Moğol Sultanlarından Ahmed Han'ın düşmanı olan Şehzâde Kongurtay (Noyan) ile Keyhüs­rev arasında yakınlık vardı. Ahmed Han da Keyhüsrev'i getirtip, AzerbeyCan'da öldürttü (188).

Sonra İzze'd-Din Keykâvus'un Kırım'da oturan oğlu Giyâse'd-Din Mes'ud'u, Argun Hân'ın fermânı ile, Ana­dolu'dasultân yaptılar. Anadolu'nun durumu onun za­manında ıztırâb ve karışıklık üzerine oldu. Osman'ın dedesi (Er) tuğrul-şâh evlâdı ve askerleri ile gelip, An­takya, Alâiye ve Lazkiye'yi alarak, çok iş yaptı. Eşref- oğlu Beyşehir'e han ve o taraflara sultân idi. Beyşe­hir'de beyden murâd Eşrefoğlu'dur. O da Akşehir'i, Selçuklular'ın ve Moğollar'm tasarrufundan, kendi ida­resi altma aldı. Sonra Moğol şehzâdeleri Geyhatu ve

Hülâgü'yu Anadolu’ya gönderdiler ve vezirliği Hâce Fahre'd-Din Muhammed Müstevfi'ye verdiler. O da iyi tedbirler ile o hıyanet sahiplerinin kimisini öldürüp, ki­misini itâat ettirdi.Sonra Argun Hân'ın Sa'dü'd-Devle- denilen bir yahudi veziri vardı, onun işareti ile Hace Fahre'd-Din'i şehid ettiler (189). Anadolu'nun vezirliği sâhiblik ile meşhur Fahre'd-Din Ahmet Lâkuşi'ye ve­rildi. O da elden ele düşerek harab olmuş ve mahsul vermeyen Divan'a ait emlâki münâsib kimselere sattı. Bayındır hale getirdikten sonra üzerlerine timâr etti.Bu tedbir ile Divân'a ait emlâkin tamamını bayındır hale getirdi ve mahsullerini çoğalttı. Hicretin 697. yı­lında (1298) Giyâse'd-Din Mes'ud öldü (190). Yerine kardeşinin oğlu Keykubâd b. Feramürz, Gazan Hân fermanı ile tahta geçti. Bu (III. Alâe'd-Din) Keykubâd

- 1 5 6 -

Page 159: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

b. Ferâmürz'dür. Bunun zamanında Sultân Osman Kâ­firler elinden çok memleket aldı ve günden güne kuvvet bııldu. Keykubâd, Anadolu ülkesine GazanHân yarlığı ile sultân olmasına rağmen ona itâatten çıkarak, muhâlefet yoluna gitti. Gazan Han asker gönderip Key­kubâd'ı tu ttu ve işini tamam etti (191). Anadolu salta­natı Selçuklular elinden gitti. Kıyılarda ve uçlarda on­ların emirlerinden bazı kimseler kaldı. Aydın, Menteşe, Saruhan ve Hamid gibi, her birisi müstakil beyler oldu­lar. Sonra Osmanlı Devleti meydana çıktı, o beylerin hepsi yok olup, Osmanlı sülâlesine intikâl etti.

Tarihlere baktım ve bakanlarca da bilinmektedir ki, bunların zamânında olan nizâm ve intizam, adâlet ve doğruluk, uğur ve bereket ve Peygamber şeriatına ria­yet ve halkı himaye, geçmiş pâdişâhlar zamanında ol­mamıştır ve bunlar gibi temiz kalb ve inançlı şâhlar gelmemiştir. Allâh devlet ve saltanatlarım dâim ve kıyâmete kadar devâm ettirsin.

Page 160: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman
Page 161: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

- BİBLİYOGRAFYA VE KISALTMALAR -

Abbâs İkbal,

Ahbâr:

Aret, R. R.,

A teş, A.,

Barkan, Ö.L.,

Barthold, W., Barthold, V.,

Vezâret der Ahd-ı Selâtin-i Buzurg-ı Selcukî, Tahran, hş. 1338.

Sadr-ed-Din Ebi'l-Hasan Ali b.Abi'l-Fevâris Nâsır b. Ali el-Hüsey’nî, Ahbâr üd-Devlet is- Selcukıyye (nşr. Muhanınıed İkbâl, Lahor 1933 — trk. trc. N. Lügal), Ankara 1943.

Batman, mad. İA.

Hâkâni, mad. İA.

Timâr, mad. İA.

Çegâniyân, mad. İL.Kara-Hıtaylar, mad. İA.

Demirkent, I., Sümeysât mad. İA.Devellioğlu, F., Osmanlıca-Tiirkçe Ansiklopedik lügat, Ankara

1970.Gâşiye, mad. İA.

Halil Edhem(Eldem), Düvel-i İslâmiye, İstanbul 1927.Hamâse, mad. İA.

Hinz, W, Islamische Masse und Gewichle, Leiden 1955,Handbuch der Orientalistik Ergânzungs band 1.

Huart, Cl., Gilân, mad. İA.Huart, Cl., Kisrâ, mad. İA.Hua>-t, Cl., Kumis, mad. İA.

-159-

Page 162: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Huart, Cl., Tabes, mad. İA.İA.: İslâm Ansiklopedisi

Kafesoğlu, Melikşâh: İ. Kafesoğlu, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953

Kafesoğlu, İ., Harezmşahlar Devlet Tarihi (485-617/1092— 1221), Ankara 1956.

Kafesoğlu, İ., Kür-Boğa, mad. İA.Kafesoğlu, İ., Nizâm-ül-Mülk, mad. İA.Kafesoğlu, İ., Selçuklular, mad. İA.

Köprülü, M.F., Hâcib, mad. İA.Köprülü, M.F., Ata, mad. İA.Köprülü, M.F., Hil'at, mad. İA.

Köymen, İkinci İmparatorluk Devri: M. A. Köymen, Büyük Sel­çuklu İmparatorluğu Tarihi (İkinci İmparator­luk Devri) II, Ankara 1954.

Köymen, M.A., Selçuklu Devri Türk Tarihi, Ankara 1963.Köymen, M.A., Tuğrul II., mad. İA.

Kramers, J.H., Kirman, mad. İA.

Merçfl, Selçuk-şâh: E. Merçü, Fars Meliki Selçuk-şâh'ın Hayatı ve Paralan, Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı 4-5, İstanbul 1974.

Merçil, Salgurlular: E. Merçil, Fars Atabeyleri Solgurlular, T.T.K.Y. Ankara 1975.

Merçil, E., Emir Savtegin, Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayı 6, İstanbul 1975.

Minorsky, V., Selmes, mad. İA.Minorsky, V., Tus, mad. İA.

Page 163: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Mirza Bala, Gürcistan, mad. İA.

Nüzhetü'l-Kulub: Hamdullah b. Ebi B ekrb. Muhammed b. Nesr Müstevfi Kozvini, Nüzhetü'l-Kulub (nşr. De- blr-i Siyâki), Tahran hş. 1336.

Pakalın, M.Z., Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,1—11, İstanbul 1946.

Pritsak, O., Kara-HanJılar, mad. İA.

Sevim, Suriye Selçukluları: A. Sevim, Suriye Selçukluları I (Fe­tihten Tutuş'un ölümüne kadar). Ankara 1965

Strange, The Lands: G. Le Strange, The Lands o f the Eastren Caliphate, Cambridge 1930. 2

Streck, M., Batiha, mad. İÂ.Streck, M., Kaîe-i Sefid, mad. İA.

Sümer, F., Kızıl-Arslan, mad. İA.Sümer, F., Mes'ud b. Muhammed Topar, mad. İA.Sümer, F., Pehlivan, mad. İA.

Tarih-i Güzide: Hamdullah b. Ebi Bekr b. Nasr Müstevfi Kazvi-ni, Tarih-i Güzide (nşr. Abdü'l-Hüseyin Neva'i) Tahran hş. 1336-1339.

Turan, Selçuklular Tarihi: O. Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk- İslâm Medeniyeti, Ankara 1965.

Turan, Türkiye: O.Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1971.

- 161-

Page 164: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Turan, O., Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul1973.

Turan, O., Keyhüsrev I. mad. İA.Turan, O., Keyhüsrev II., mad. İA.Turan, O., Süleyman-şâh I. (B. Kutalmış), mad. İA.

Uzunçarşılı, İ.H., Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal, T.T.K.Y.Ankara 1970. 2

Yâkut: Şıhâbe'd-Din Ebi Abdullah Y âkut b. Abdul-lâh el-Hemevi, Mu'cemü'l-Büldân, Beyrut 1955-57.

Yınanç, M.H., Arslan-şâh, mad. İA.Ymanç, M.H., Danişmendlüer, mad. İA.

Zettersteen, K.V., Sadaka, mad. İA.

- 162-

Page 165: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

-A Ç I K L A M A L A R -

1. Nizâmii'l-Miilk'ün babası N ûkân d ihkâm A li b. îshâk olup, servet sahibi idi, bk. 1. Kafesoğlu, Nizâmü'l-Mülk, mad. lA .

2. Nizâmü'l-M ülk 7 Aralık 1063'de A lp Arslân'a vezir oldu. Su l­tan A lp Arslan 24 Kasım 1072'de öldüğünde, Nizamü'l-Mülk'- ün h izm eti dokuz y ıl oluyor, bk. Kafesoğlu, aynı eser.

3. Su ltân A lp Arslan öldüğü zaman oğlu M elikşâh tahta geçti. A ncak amcası Kirman hâkim i M elik Kavurd hükümdarlığı ele geçirmek için isyan etti. Neticede Kavurd öldürülerek (1073) M elikşâh Selçuk lu tahtında rakibsiz kaldı, fazla bilgi için bk.'1. Kafesoğlu, Sultan M elikşâh Devrinde Büyük Selçuklu İm ­paratorluğu, İstanbul 1953, s. 20-23.

4. Z eyn ü ’l-lslâm Ebu'l-Kâsım K uşeyri 986-1072 tarihleri arasın­da yaşamış, devrinin m eşhur din adamlarındandır, fazla bilgi için bk. Kafesoğlu, aynı eser, S. 1 72-1 73.

•>. Büyük şâ fii fatihlerinden ve devrinin m eşhur şahsiyetlerinden olan Imamü'l-Haremeyn Z iyâ üd-Din Ebu'l-M e'âli Cüveyni 1025-1085 tarihleri arasında yaşamıştır, bk. Kafesoğlu, aynı eser, s. 175-176.

6. Büyük Sûfüerden olan E bu A li Fazl b. M uhammedi'l- Farmezi 1016-1084 yılları arasında yaşamıştır, bk. Kafesoğlu, aynı eser, s. 184.

7. O devirde 1 m ud 2,5 litre, yaklaşık olarak 1,9 kg. idi. bk. W. Hinz, Islamische Masse und Geıvichte, Leiden 1955, s. 47.

7a. B u yerin ismi Suhne'dir, bk. Kafesoğlu, M elikşâh, s.203

7 b. B u şahsın ismi E buTahir-i E yvân i (veya Errâni) ’dir. bk. Ka-

- 163 -

Page 166: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

fesoğlu, M elikşâh, s. 203.

8. Amîdü'd-Devle, A bbasi vezirlerinden Fahrii'd-Devle M uham ­m ed b. M uhamm ed b. Cuheyr (1063-1078)'in oğludur, bk. Kafesoğlu, aynı eser, s. 46.

9. Kemâlii'd-Devle Ebu'r-Rıza Fazlullah M elikşâh devrinin m eş­hur devlet adamlarından olup, Tuğra Divânı reisi idi, fazla bilgi için bk. Kafesoğlu, aynı eser, s. 148, 197-198

10. Hemâse: Y iğitlik. Savaşlarda gösterilen kahramanlığı yücelt­m ek için yazılar şiirler. Bu şiirlerden meydana gelen antoloji­lere kısaca Kitâbü'l-Hamâse adı verilmektedir, bk. Hamâse, mad, İA.

11. Nizamü'l-M ülk'ün 15 tane olan erkek ve kız çocuklarının ad­lan için bk. A bbâs İkbâl, Vezâret der ahd-ı Selâttn-i Buzurg-i Selcukt, Tahran 1338 s., 320'inci sayfadan sonraki soy kütü­ğüne.

12. Nizamü'l-M ülk'ün bu oğlunun ismi Ahm ed'dir. bk. O. Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-îslâm M edeniyeti, Ankara 1965, s. 229.

13. Burada Sultan M elikşah ile T u tuş karıştırılmıştır. Sultan Me- likşah kardeşi T u tuş 'u Suriye 'ye göndermiş ve Tutuş, Suri-- ye hakim i A ts ız 'ı öldürmüştür, bk. A li Sevim , Suriye S e lçu k­luları I (Fetihten T u tuş'un ölümüne kadar), Ankara 1965, s. 59-60.

14. Kaynaklarda Selçuklu-Bizans münasebetleri için birbirini tutm ayan bazı haberler vardır, bu da onlardan birisidir, fazla bilgi için bk. Kafesoğlu, M elikşah, s. 105 n. 10

15. Süleym an-şâh Aralık 1084'de A n ta lya 'y ı kendisi fe thetm iş-tir. Fazla bilgi için bk. Kafesoğlu, Melikşah, s. 83 ve O. T u ­ran, Selçuklular zamanında Türkiye, İstanbul 1971, s. 71-72.

16. Y em en 'de ölen Turşek isimli kumandır, bk. Kafesoğlu, Me lik-şâh, s. 127-128.

I 7 Harkavat kelimesi ile; Türkistan bozkırları ve Göçebeler ü l­kesi kasdedilmiştir, bk. Ahbar, trk. frc. s. 50 not. I T u r a n , Selçuklular Tarihi, s. 154.

164 -

Page 167: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

18. O zaman Sem erkand hâkim i Kara-Hanlılar’dan Yakub b. Süleyman idi. Su ltan 'm geldiğini duyunca şehirden kaçm ış­sa da, sonradan yakalanıp huzura gönderilmiştir. Bk. O. Prit- sak, Kara-Hanlılar, mod. IA.

19. M uhtem elen yukarıda adı geçen Yakub b. Süleyman'dır.

20. Bu sırada Şirvân-şâh Feriburz (1065-1092) idi ve Selçuklu emiri Sevtegin'in bu bölgedeki başarısı karşısında Selçuklu- lar'a yıllık haraç ödem eğe başlamıştı, fazla bilgi için bk. E. Merçil, Em ir Savtegin, Tarih Enstitüsü Dergisi sayı 6, İstan­bul 1975, s. 68 ve 72.

21. Ş irvan eyaletinin en kuzeyinde, Arablar'm D erkend dedik­leri Hazer denizi üzerindeki m eşhur liman, bk. G .Le Stran- ge, The Lands o f the Eastern Caliphate, Combridge 1930 2 s. 180.

22. H aytal ( çoğulu, Hayâtila), İslâm kaynaklarında A k-hun ve­y a Eftalitler'e verilen isimdir, bk. Turan, Selçuklular Tarihi, s. 179.

23. M etinde bu şekilde geçm ektedir. M uhtem elen Erm eniyye'- de D erkend'e yakın Hazar civarında geniş bir bölge bk. Şihâbe'd-D in Ebi A bdullah Y â k u t b. A bdullâh el. Hemevi, M u'cem ü’l-Büldân, B eyru t 1955-1957, IV , s.8

24. M uhtem elen ez-Zâbic olup, Hindistan'la Çin hududunda bir adadır, bk. Yakut, III, s. 124

25. Ş ilâ , K ufe civarında bir nehir, bk. Yakut, III, s. 386.

26. Ishâki, Nehreven civarında bir nehir, bk. Strange, The Lan­da, s. 52.

27. A li er R ızâ b. Musâ (765 ?-818) şiilerin sekizinci imamıdır. O nun türkesi, N ekân arazisinde Sanâbâd köyündedir, bk. V. M inorsky, Tus, mad. İA.

28. Kisrâ; Sâsâm ler'den iki Husrev'in isimlerinin arapça şekli olup, sonradan bütün İran şahlarını ifade eden bir cins ismi olm uştur, bk. Çİ. Huart, Kisre, mad. İA-

- 165

Page 168: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

29. Bu Selçuk lu emirlerinden Humertegen Savâb'dır ve Basra'yı da yılda 100.000 ve 100 a t verm ek suretiyle kendi uhdesine almıştır, bk. Kafesoğlu, M elikşah, s. 197.

30. Gönderilen Kıvâmü'd-Devle adındaki şahıs, Selçuklu kum an­danlarından ve M usul emiri olan Kür-Boğa'dır. bk. İ. Kafesoğ lu, Kür-Boğa, mad. İA.

31. Terken H âtûn hicretin 487. Ramazan ayında (Eylül/Ekim 1094) İsfahân'da ölmüştür, bk. Sevim, Suriye Selçukluları, s. 117.

32. T u tu ş 'u n N useyb in ’i zabtı hicretin 486. yılının Sefer ayında (Mart 1093) olm uştur, bk. Sevim, Suriye Selçukluları, S. 106

33. M etinde bu şekilde geçm ektedir. Savaş, Haleb'e 7 fersah uzaklıkta bir k ö y olan Seb 'in civarında olm uştur, bk. Sevim, aynı eser, s. 114.

34. Suriye M eliki T u tu ş 26 Ş u b a t 1095'de şiddetli bir savaş so­nucu, ordusunun yenilgiye uğramasıyla, Sungurca adlı bir emir tarafından öldürüldü, fazla bilgi için bk. Sevim , aynı eser, s. 121.122.

35. Tabes; Horasan eyâletinde bulunan bir İran şehridir, bk. CI. Huart, Tabes, mad. İA.

36. Bu savaş 7 Nisan 1001'de olm uştur, fazla bilgi için bk. M .A. Köym en, Selçuklu Devri Türk Tarihi, Ankara 1963, S. 84.

37. 1001 yılı sonunda Nihavend civarında karşı karşıya gelen iki kardeş H alife'nin aracılığı ile savaşmadan sulh yaptılar, K ö y­men, aynı eser, s. 90; Turan , Selçuklular Tarihi, S. 167.

38. M etinde bu şekilde geçm ektedir. Aslında savaş H ey önünde olm uştur, bk. K öym en, aynı eser s. 92, Turan, aynı eser, s. 167.

39. M uhamm ed Topar Ahlat'a kaçm ıştır, bk. K öym en, aynı eser s. 92.; Turan, aynı eser, S. 167.

40. Berkyaruk, Batı Kara-Hanlı devletinden sırasıyla, Süleym an

Page 169: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

b. Dâvud, Ebu'l-Kâsım M alımud (1097-1099) ve Cibrâil b. Ömer (ölümü 1102 )'i tahta çıkarmıştır, bk. O. Pritsak, Kara- Hanlılar, mad. t A.

40a. Seyfü'd-Devle sadaka b. Mansur, 1108 M art ayı başında ya ­pılan savaş sonunda 59 yaşında iken öldürülmüştü, bk. K. V. Zetterste'en, Sadaka, mad. İA.

41. Bu şahsın tam adı Z iyâ ü ’l-Mülk A hm ed b. N izâmül- Mülk 'dür bk. Ahbar, 81 (trk. trc., s. 57.)

42. Sultan M uhamm ed Topar'm kız kardeşinin ismi Seyyide idi. bk. Ahbar, aynı yer.

43. M etinde yanlışlıkla M uhamm ed olarak yazılm ıştır, aslında M ahmud olacaktır.

44. Bu vezirin tam ismi, Sadü'l-Mülk Ebu'l-M ehâsm Sad b. M u­ham m ed el-Ani'dir, bk. Ahbâr, 83 (trk. trc, s. 58 ve not. 1)

45. M etinde A bdullah olarak geçen Isfahan kadısının ismi, Ubeydullah el-Hatibîidi, bk. Ahbâr, aynı yer.

46. Vezir Hetirü'l-Mülk'ün babasının ismi Hüseyin'dir, bk Ahbar, aynı yer.

47. Bu sırada Batı Kara-Hanlı devleti H âkânı II. M uhamm ed b. Süleyman'dır, bk. O. Pritsak, Kara-Hanlılar, mad. İA.

48. Bu savaş Sâve'de 2 Cemâziyü'l-evvel 513 (11 A ğustos 1119) de olm uştur, bk. Turan, Selçuklular Tarihi, s. 171; 1. Kafes­oğlu, Selçuklular, mad. İA.

49. Vezir'in tam ismi, N izâm e'd-D in Kemâlül-Mülk es-sumeyre- mi'dir, bk. Ahbâr, 88-89 (trk. trc., s. 62.)

50. Kumis; Irak-ı A cem ile Horasan ve Taberistan arasında bulu­nan bölge, bk. C I. Huart, Kumis, mad. İA.

51. K um 'un batısında, buraya yakın mesafede bir kasaba, bk. Strange, The Lands, s. 211.

Page 170: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

52. Sâman, Irak-ıA cem bölgesinde Harrakâneyn havâlisinde bü­yük bir köy, bk. Hamdullah b. E b i B ekr b. M uham m ed b. Nasr M üstevfi Kazvini, Nüzhetü'l-Kulüb (nşr. Debir-i S iyâki),Tahran hş. 1336, s. 82.

53. Gilân, Hazer denizinin güneyinde ve Elburz dağ silsilesinin güneyinde bir İran vilâyetidir, bk. C l , Huart, Gilân, mad. İA.

54. Selçuk-şâh hayatı hakkında fazla bilgi için bk. E. Merçil, Fars M eliki Selçuk-şâh hayatı ve Paraları, Tarih Enstitüsü Dergisi, sayı 4-5, İstanbul 1974, s. 23-29.

55. Bu Kara-Hanlı H âkân 'ı Cibrâil b. Ömer'dir, 22 M ayıs 1102'- de Sencer tarafından idam edilmiştir, bk. O. Pritsak, Kara- Hanlılar, mad. İA.

56. Bu sırada Gazne Su ltân ı Arslan-şâh b. İH. M es'ud (1155- 1118) idi.

57. M etin bu şekilde geçm ektedir. Aslında Behrâm -şâh (1118- 1152) 'dir.

58. B u Batı Kara-Han'lılar devleti H âkânı M uham m ed b. Süley- mân (ölümü 1132)'dır, bk. D. Pritsak, Kara-Hanlılar, mad. IA

59. Buradaki Türkler müslüman olmayan Türkler'dir. M uham ­med b. Süleym an M emluklardan 12.000 kişilik bir ordu m ey­dana getirm iş ve "k â fir" Tiirkler'e karşı sık sık akınlar yap­mıştır, krş. O. Pritsak, aynı eser.

60. Sultan Sencer bu seferinde M uhamm ed b. Süleym an'ı esir etm iş (1130) ve M erv'e göndermiştir, bk. O. Pritsak, ayn{ eser.

61. M uham m ed b. Süleym an'ın Nasr adında bir oğlu varsa da, m uhtem elen ondan önce (1129?) ölmüştür. Sultan Sencer, el-Hasan 6. A li'y i Sem erkand'a tayin etm iştir, bk. O. Pritsak, aynı eser.

62. Su ltân Sencer'in bu seferi 1135-1136 yıllarmdadır, Beh- ram-şâh'ı a ffe tm iş ve tekrar G azne'ye Su ltân bırakarak geri

- 168 -

Page 171: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

dönmüştür, fazla bilgi için bk. M .A. K öym en, Büyük S e lçu k­lu İmparatorluğu'Tarihi, II, İkinci İmparatorluk Devri, A n ka ­ra 1954, s. 306 v.d

63. M etinde Sem erkand Sipeksaları olarak görünen şahıs, Kara- Hanlı hâkânı M ahmud b. Arslan M uhamm ed idi ve Sultan Sencer'den Karahataylar'a karşı yardım istem işti, bk. K ö y­men, aynı eser, s. 327.

64. Harezmşâh A ts ız 'm oğlunun ismi A tlığ olup, Su ltan Sen- cer'in eline esir düşm üş ve onun em ri ile öldürülmüştür, bk. İ. Kafesoğlu, Harezmşahlar D evleti Tarihi (485-617/ 1092- 1221), Ankara 1956, s. 48.

65. Sicistan (Sistân) M eliki'nin tam ismi Zâce'd-D in Ebul- Fazl Nasr'dır, bk. K öym en, İkinci imparatorluk Devri, s. 331.

66. Bir rivayete göre Sencer'in yerine S istân M eliki tâce'd- Din Ebul-Fazl durm uştu, bk. K öym en, aynı eser, s. 331.

67. Sultan Sencer'i mağlup eden Kara-Hıtayla hükümdarı ve onun halefleri hakkında fazla bilgi bk. W. Barthold, Kara- Hıtaylar, mad. İA.

68. Hezâresb'in yeri iç in bk. 1. kitap, not. 70.

69. Müsterşid Billâh 1118-1135 yıllarında halifelik yapmıştır.

70. Su ltân Sencer, Em ir Çavuş B ey 'i vezir değil, atabey tayin etm iştir, bk. Ahbâr, 96 (trk. trc., s. 68)

71. Bu olay 14 Haziran 1120'de oldu. bk. F. Sümer, Mes'ud, mad. İA.

72. Galiye: M isk ile anberden yapılm ış siyah kokulu bir madde olup, boya olarak kadınlara saçlara ve başlara sürülür, bk. Fe­rit Devellioğlu, Osmanlıcı-Türkçe-Ansiklopedik lügat, Ankara 1970 2, s. 328.

73. Bu olay 25 Mayıs 1132'de oldu, bk. Merçil, Selçuk-şâh, s.26.

- 169

Page 172: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

74. Bu şahıs A tabey A ksungur A hm edili olup, savaştan soııra Melik D âvud'u kaçırmağa m uvaffak o lm uştur, bk. Köym en, İkinci İmparatorluk Devri, s. 207.

75. Burada m etinde bir atlama .var. A hbâr (trk. trc., s. 72) da "m elik M es'ud Azerbeycan'a g ittiğ i vakitte Em ir A ksungur Zencân'a , Aynü'd-D evle H ârezm 'e ve Em ir Belek Erdebil'e gittiler. M elik Mes'ud, D âvud ve A ksungur bu m em leketler­de hüküm sürdüler ve sonra Erdebil'e inip orasını muhasara e ttiler." şeklindedir.

76. Bu beylerden başka, M ehm ed b. Şahm elik, Haydar b. Şirgir ve S a ’düJd-Devle Barankuş da Su ltân Tuğrul'a iltihak etm iş­lerdir, bk. K öym en, İkinci İmparatorluk Devri, s. 240 not. 2.

77. Irak-ı A cem bölgesinde A lem kasabası m ukabilinde bir k ö y ­dür, bk. Nüzhetü'İ-Kuliib, s. 82.

78. Savaş 10 Ramazan 529 (24 Haziran 1135) da olm uştur. Da­ha fazla bilgi için bk. Köym en, İkinci İmparatorluk Devri, s. 255-284.

79. K öym en (aynı eser, s. 279. not. 3), bu kum andanın esas adı­nı Barankuş olarak vermektedir.

80. R âşid Billâh'ın halifelik yılları 1135-1136'dır.

81. Ruyin-diz, Erdebil civarındaki Seblân dağı üzerindedir, Nüz- hetü'l-Kulub, s. 92.

82. B u isim Togan-Yürek, Tugan Yürük ve Toğayürük gibi m uh­te lif şekillerde okunmaktadır.

83. Halife M uhtefi 1136-1160 yılları arasında halifelik yapm ış­tır.

84. Savaş Gurşen frih denilen m evkide oldu, bk. Ahbar, 110 (trk trc., s. 77)

85. Bu olay m etinde belirtildiği iizere h. 530 yılında değil, daha sonra tşaban 532 (Niaan/Mayıs / I38)'de olm uştur, bk. E.

Merçil, Fars A tabeğleri Solgurlular, Ankara 1975, s. 19.

- 170

Page 173: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

86. B u emirin ismi O ğuzoğlu es-Silâhi'dir, bk. Merçil, Selçuk- şâh, s. 29.

87. Sultan M es'ud'un bu vezirinin tam ismi, Kemâle'd-D in M u­ham m ed b. A li el-Hâzin er-Râzi şeklindedir, bk. Ahbâr, s. 111 (trk, trc., s. 77)

8-8. Nevbencân, Fars bölgesinde Şiraz'ın K uzey batısına düşen büyük bir şehirdir, bk. Nüzhetü'l-Kulüb, s. 124.

89. İspid-diz kalesi (veya Kale-i Sefid), İran'ın Fars eyaletinde bir kale olup, Kahra vadisinin doğu kenarında yükselen bir dağ üzerinde inşa edilmiştir, bk. M. Streck, Kale-i Sefid, mad. İA.

90. Boz-Aba, Selçuk-şâh 'ı hicretin 534 yılında (1139-1140) hapsetti. M elik Selçuk-şâh orada öldü, faka t onun ne za­

man öldüğü hususunda bir kayda raslamak müm kün olma­dı. bk. Merçil, Selçuk-şâh, s. 29.

91. Curreh, Şiraz'ın takriben 60 km. güney-batısında bir kasa­badır, Merçil, Solgurlular, s. 80. n. 5.

92. Bu emirin tam ismi, Nâsire'd-Din Kutluğ-aba el-Bâzdâri'- dir, bk. Ahbar, 114 (trk. trc., s. 79)

93. Bu ifâdeden Çavlı Cândâr'm Boz-Aba ve A bbâs taraftarları­nın çağrısını kabul eder gibi görünüp, onları gâfil avlamak is­tediği ve aslında Su ltân M es'ud'a sâdık kaldığı anlaşılmakta­dır.

94. Irâk-ı A cem bölgesindeki Sultâtıiye şehrinin güneyinde ve 5 fersenglik mesafededir, bk. Nüzhetü'l- Kulüb, s. 60 ve 69.

95. Sultaniye'nin doğu tarafında olup, bu şehre 5 ferseng uzak­lıktadır. bk. aynı eser, s. 70.

96. M iyânic (veya M iyâne), Azerbeycan şehirlerindedir, bk. Strange, The hands, s. 170.

97. Savaş ve Boz-Aba'nın ölümü h. 542 (1147) yılında o lm uş­tur, fazla bilgi için bk. F. Sümer, M esud b. M uhamm ed T o­par, mad. İA. ve Merçil, Salgurlular, s. 25-26.

171 -

Page 174: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

98. Bu şahsın tam ismi, Cemâle'd-Din İkb â l el-Cândâr el­l i âdim şeklindedir, bk. Ahbâr, S. 122 (trk. trc., s. 85)

99. Bu emirin tam ismi Zengi b. Halife'dir. K öym en, İkinci İmparatorluk Devri, s. 406 not. 2.

100. M etinde Gazne sultânı olarak gösterilen şahıs, bor hii‘ kûm dan A lâe'd-D in Hüseyin Cihansuz (1149-1161)'dur.

Belki de onun vh. 545 (1150-1151)'de G azne'yi zab t etm e­sinden dolayı m etinde bu şekilde gösterilmiştir.

101. 17. Rebi'ü'l-evvel salı günü (24 Haziran 1152) vuki bulan bu savaş neticesi A lâe'd-D in Hüseyin esir olmuşsa da, Su ltân Sencer daha sonra onu atfetm iştir, bk. K öym en, aynı eser, s. 379 v. dd.

102. Sultan Sencer, A lâe'd-D in H üseyin'e G azne'yi değil, yine Gur ülkesini idaresini vermiştir, bk. K öym en, aynı eser, s.

382.

103. Sultan Sencer Oğuzlar tarafından savaş alanından esir edil­miştir, bk. K öym en, aynı eser, s. 413, not. 2; Kafesoğlu, Selçuklular, mad. İA.

104. H âkâni, Efdale'd-Din İbrahim Bedii b. A li Şirvani (1126? -1199?) İran şairlerinin kaside türünde en büyüklerindendir, fazla bilgi için bk. A . A teş. H âkâni, mad. İA.

105. K öym en (İkinci İmparatorluk Devri, s. 411), M üeyyed A y- A ba 'n ın m eşhur Kam ac'm torunu olduğunu belirtiyor.

106. Sagâniyân (veya Cağâniyân), Amü-Derya (C eyhun)'nın y u ­karı mecrasında bulunan bir ülkedir, bk. W. Barthold, Çağâ- niyân, mad. İA.

107.Bu sırada Harezmşah, İl—Arslan (1156—1172) idi, bk. Ka­fesoğlu, Harezmşâhlar D evleti Tarihi, S. 73 vdd.

108.Irak Selçukluları Sultan R ükne 'd—Din II. M uhamm ed b. M ahmud 1153—1160 yılları arasında saltanat sürmüştür.

109.Lihf, Bağdad karakollarından biridir.

Page 175: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

1 lO .Batâyık; K uzeyde Vasıt ve güneyde Basra arasında Fırat ve D içle'nin aşğı mecrasını işgal eden ç o k geniş bir batak­lık araziye verilen isim, bk. M. Streck, Batika M ad.İA.

111.Frengistan; lügat manası Avrupa'dır, ancak burada Fren­gistan ve Freng beyleri ile o sırada Suriye'de bulunan H aç­lılar kasded’lmiş olmalıdır.

111 a. Derzican, Bağdad'ın aşağısında, Dicle'nin batı tarafında büyük bir köy, bk. Y âku t, II, S. 450.

1 1 1 b . Süleym anşâh 1160 yılında Irak Selçukluları tahtına o tur­muştur.

112.Sultan Süleym an—şâh 1161 yılında öldürülmüştür, bk. T u ­ran Selçuklular Tarihi, S. 185; Kafesoğlu,Selçuklular,M ad.İA

113. Şiraz m erkez olmak üzere Fars bölgesinde Salgurlu Devleti­ni kurm uş olan A tabey Sungur 1148—1161 yılları arasında hiiküm sürmüştür, fazla bilgi için bk. Merçil, Salgurlular, s. 34—40

114.Bu savaş 1160 yılında değil, 1161'de olm uştur, bk. M.II. Yinanç, Arslan Şah b. Tuğrul, med. İa ve Merçil, Salgıırlu- lar, s. 39

115.Kesinlikle bu ismin okunuşu tespit edilemiyor. M uhtem elen Harezmşâh il—Arslan'ın emirlerinden Şem se 'd—Din Ş ik â r Bey olabilir, bk. Kafesoğlu, Harezmsâhlar Devleti Tarihi,S. 76, not. 13

116.Bu Taberek kalesidir, bk. Yınanç, Arslan—Şah b.Tuğrul, med, İA.

117.Em ir İnanç'ın öldürülmesi 1169 yılındadır, bk. Y ınanç,aynı eser; Kafesoğlu, Harezmşâhlar D evleti Tarihi, s.80

' /.v Atabey Sungur 1161 yılında öldii ve yerine kardeşi Zeııgi geçti, bk. M erçil Salgurlular, s. 4 0 ~ 4 l

119.Müstencid Billâh 1160—1170 yılları arasında halifelik yap­mıştır.

120. Bu Erm en—Şahlar (Veya A h la t—Şahlar) hükümdarı II.S ö k­men (1128—1185) dir. Fazla bilgi için bk. O. Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul 1973, S .92 v.

- 173

Page 176: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

121.Bu savaş 1163 yılında olm uştur. Fazla bilgi için bk. Yinanç Arslan—Şah b. Tuğrul mad. İa.; Turan, aynı eser,S.94—95

122.Bu ölen Kirman M eliki M uhiye 'd—Din Tuğrul—şâh idi.

123. Tuğrul—Şah'ın dört oğlu vardı. Bunlar Arslan—Şah (Ölü­mü 1176—1177), Turan—Şah (Öl. 1183—1184), Behrâm — şâh (Öl. 1174—1175) ve Terken—şâh (Öl. 1170—1171) idi, bk. Merçil, Salgurlular, S. 46.

124.Selçuklular'ın Kirman kolundan olup, bu karışıklık sırasın­da kaçan A rsla n -şâ h idi, bk. Yinanç, Arslan—şah b. Tuğrul mad. İA .

125. Bu olay 1172 tarihinde olm uştur, bk. M erçil Salgurlular, s.49.

126.Guvâşir (Veya Berdesir) m uhtem elen bugünkü Kirman şehri olup Kirman eyaletinin kuzeydoğusundadır, bk. S.H.Kramers Kirman, med. IA.

127. Em ir Cemâle'd—Din M uhamm ed b. A k k u ş idaresindeki or­du Guvâşir (Berdesir)in altı ay muhasara etm iş, neticede .lrs- lanşah ve Behrâm —şah Kirman'ı bölüşmek suretiyle m üşte­rek saltanat sürmek hususunda anlaştılar (1172), bk. M ençil, Salgurlular, S. 49

128. II—Arslan'ın ölüm tarihi 19 Receb 567 (19 Mart 1172) idi, bk. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, S. 83.

129. M üstezi bi—Nürullâh'ın halifelik yılları 1170—1180 arasın­da idi.

130.Sultan Arslanşah hicretin 571 yılında (1175—1176) öldü,' fazla bilgi için bk. Merçil, Salgurlular, s. 49, not. 7

ISI . Nasır li-Dinillâh'm halifeliği 1180—1225 yılları arasımla idi.

132. Bu sırada H arezmşâh A lâ e 'd -D in Tekiş (1173—1225)dir. Ayrıca A tabey Pehlivan ile m ektuplaşmaları hususunda bk.

- 174 -

Page 177: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Kafesoğlu, Harezmşahlar D evleti Tarihi, s. 109—110

133.A tabey N usrete’d—Din Ebu Cafer M uham m ed Cihan Peh­livan hicretin 581 yılının son ayında (Şu b a t 1186) ölm üş­tür, bk. F. Sümer, Pehlivan, mad.IA.

134.Sultan 11. Tuğrul'un K ızıl—Arslan'm yanından kaçarak bu iki kumandan ile birleşmesi 1187 yılında olm uştur, bk. M. A. Köym en, Tuğrul II. mad. IA.

135. Sultan II. Tuğrul ile Abbasi Halifesi'nin ordusu arasındaki bu savaş Mayıs 1188'de olm uştur, bk. K öym en, aynı eser.

136. Uşmu, Tebriz'e 30 ferseng mesafede bir yerleşm e m erke­zidir. bk. N üzhetü'l—Kulüb, s. 91 ve 98.

137. Selmas; Iran A zerbeycan'm da bir idari bölge olup, Urmiye gölünün ku zey—batısında bulunmaktadır, bk. V. M inorsky, Selmes, mad. IA.

138.Kerhâni, Azerbeycan'da Zob nehrine yakın bir kale, Ahbar, 179 (Trk. trc., 126).

139.Sultan II. Tuğrul'un elçisinin ve oğlunun Bağdad'a geliş ta­rihi 14 Ş u b a t 1190'dır, bk. K öym en, Tuğrul II. mad.IA.

140. Bu olay Kasım 1190'da olm uştur, bk. K öym en, aynı eser.

141.Sultan II. Tuğrul'un hapsedildiği kaleyi; M. K öym en (Aynı eser), Kehran ve F. Sümer (Kızıl—Arslan, mad. IA .) ise Diz- m âr olarak göstermişlerdir.

142. Kızıl—Arslan'm ölüm tarihi 1191 yılındadır, fazla bilgi için bk. F. Sümer, Kızıl—Arslan, mad. İA.

143. Bu sayı A h b â r (S. 182, trk. trc., s .l28 )'da 15.000 asker ola­rak geçm ektedir.

144.Bu savaş Haziran 1192'de olm uştur, bk. Kafesoğlu,Harezm­şahlar D evleti Tarihi, s. 118; K öym en, Tuğrul II, md.İA.

14 5. B ir evlilik Eylül 1192'de olm uştur, bk. K öym en, aynı eser.

- 175 -

Page 178: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

146. Bu sırada Şirvânşâh E bu ’l—M uzaffer Merıcehr b. Kisrân 1155? — 1205) idi, bk. Halil Edhem, Düvel—i Islâm iye, İstan­bul 1927, s. 245.

147.Bu sırada Gürcü Melikesi, Tamara (1184—1213) idi, bk. Mir­za Baba, Gürcistan, mad. İA.

148. Sultan II. Tuğrul'un Taberek Kalesini kuşatması 1193 ba­harında olm uştur, bk. Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tari­hi, s. 124.

149. Hâr; Tebristan bölgesinin küçük şehirlerinden birisi, bk. M üzhetü'l—Kulub, s. 200

150. M üşküye; R ey ile Sâve yolu üzerinde, R ey 'e iki konak uzaklıkta bir kasaba, bk. Y âku t, V. s. 135.

151. Tekiş büyük bir ordu ile R ey 'e 24 M art 1194'de gelmişti, bk. K öym en, Tuğrul II. mad. İA.

152.Sultan II. Tuğrul 24 M art 1194'de Tekiş ile yaptığ ı savaşta öldürüldü, bk. K öym en, Tuğrul II. mad. İA.

153.Sultan M elikşâh 20 Kasım 10 9 2 'de öldü, bk. Kafesoğlu, M elikşah, s. 208.

154.Sultan M elikşah'ın 4 oğlu kalmıştır, M ahmud burada zikr- edilmemiştir.

155. Harezmşahlar Devleti Sultanı olan Cela'le'd—Din 1220— 1231 yıllarında hüküm sürmüştür.

156. Bu hususta bk. not. 123.

157. Bu kâ fir beyi ermeni Filaretos (Philoretos) idi, bk. T u ­ran, Türkiye, s. 68 —69.

158.A n takya II Şaban 477 (13 Aralık 1084) tarihinde fe tho lun- m uştur, bk. O. Turan, Süleym an—Şah I. (B. Kutalm ış), mad. İA. ve Turan, Türkiye, 72.

159. Savaş ve Ş en fü 'd —Devle Müslim b. K ureyş'in ölüm tarihi 20 Haziran 1085'dir, bk. Kafesoğlu, M elikşâh, s.87; Turan, Türkiye, s. 74

1 76 —

Page 179: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

160. Süleym an—Ş â h hakikatte şehri alamamış, sadece kuşa t­mıştır. bk. Kafesoğlu, Melikşâh, s. 87; O. Turan, Süleym an— Şah I. (B. Kutalm ış) mad. İA.

160 a. Süleym an—Şâh , Tutuş'dan korkm am ış, onunla yaptığı savaşı kaybettik ten sonra intihar etm iştir. (5 Haziran 1086), bk. Kafesoğlu, M elikşâh, s. 88—90; Turan, Türkiye, S. 75—76.

161. Metin bu hususta daşaya düşmüştür. Sultan M elikşâh, Ha- leb valiliğine Kâsımü'l—Devle Aksungur'u, A n ta k y a ’ya Em ir Yagısıyan'ı tayin etm iş, Süleym ân—Ş û h 'ın oğulları ve ailesini de beraberinde İsfahan'a götürmüştür. Süleym an—Ş â h ’ın Dâ- vud isminde bir oğlu varsa da, Sultan M elikşâh 'm 1092 yılın ­daki ölümünden sonra A nadolu 'ya gelmiş, ancak Sultan olma­mıştır, bk. Kafesoğlu, M elikşâh, s.92—93; Turan, Türkiye, s. 76, 955—96; A yn ı müellif, Süleym an—Şah l. (B. Kutalm ış) mad. İA.

162.Selçuknâm e müellifi bu bilgileri Tarih—i Güzide'den naklet­mektedir. Tarih—i Güzide ise Türkiye Selçukluları hakkında verdiği bilgilerle sık sık hataya düşm ektedir. Burada Kayser olarak ifade edilen şahıs ile, ona karşı birleşen Anadolu B ey­leri arasındaki savaş Haçlı Seferlerine bir işaret olsa gerektir. Türkiye Selçuklu Sultanı ise bu sırada M elik Dâvud değil, l. Kılıç Arslan ( 1092—1107) 'dır.

163. Konya 1067'den itibaren Selçuklular tarafından fethedil­miştir. Sultan I. Kılıç Arslan ise, I. Haçlı Seferi sırasında İz­nik 'i kaybettik ten (1097) sonra, K onya'da yerleşerek orayı kendisine başkent yaptı, bk. Turan, Türkiye, s. 20 ,104—105.

164. Burada tekrar M elik Dâvud ile I. Kılıç Arslan karıştırılmış- tır.

165. Daha önce de belirtildiği üzere Sultan I. Kılıç Arslan 1107 yılında ölmüştü, bu hususda fazla bilgi için bk. Turan, Türki­ye, s. 109.

166.Sultan I. M es'ud 40 yıl gibi uzun bir devrede hükümdarlık etm iş ve 1155 yılında ölmüştür, bk. Turan, Türkiye, S. 148 v.dd.

167.Sultan II. K ılıç Arslan 1155—1192 yılları arasında 37 yıl saltanat sürmüştür.

- i 77 -

Page 180: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

168.Sultan II. Kılıç Arslan'ın 12 oğlu ve isimleri için, bk. I.K a­fesoğlu, Selçuklular, mad. İA. Şecere cedveli.

169. Danişmendliler'in Sivas şubesinden olan İm âde 'd—Din Zünnun birincisi 1142, İkincisi de 1168—1174 yıllarında ol­mak üzere iki kez hükümdarlık yapm ıştır, bk. Halil Edhem, Düvel—i İslâmiye, s. 220—222.

1 70.Sultan II. Kılıç Arslan ve N ure’d—Din M ahm ud'un orduları Ceyhan nehri olm ak üzere karşı karşıya geldilerse de, oraya girenler bir savaşı önlediler, bk. M.H. Yinanç, Danişmendli­ler mad. İA .; Turan, Türkiye, s. 204.

170 a.İsmail Danişmendlilerden İbrahim 'in oğlu olup, şiddetli bir kışta aç kalan halkın ayaklanması sonucu, S ivas’da öldü­rüldü. (1173); bk. Turan, Türkiye, S. 204.

171.Daha önce belirtildiği üzere II. Kılıç Arslan 1192'de .öl­müştü.

172. Bu anlaşma 1196 yılında olm uştur, bk. Turan, aynı eser, s. 246.

173.Bu sırada Bizans İmparatoru A lexis II. Angelus (1195— 1 203)'dur.

174. Sultan R ükne 'd—Din Süleym an—Ş â h 1202 yılında Sal- tuklularm elinden Erzurum 'u almış ve kardeşi M elik Mu- gise'd—Din Tuğrul—şah'a vermişti, bk. Turan, aynı eser, s. 253.

175. Gürcüler ile savaş 1202 yılında olm uştur, fazla bilgi için bk. Turan, aynı eser, S. 254—259.

176. Sultan R iikne'd—Din Süleym an—Ş â h 1204 yılında öl­dü, bk. Turan, aynı eser, s. 262

177. Sultan R ükne 'd—Din Süleyman Şûlı 1196-120-1 yılla­rı arasında 8 y ıl hükümdarlık yapmıştır.

178. I. Gıyase'd—Din Keyhüsrev'in ikinci saltanatı 1025—1211 yılları arasında olmuş, İzn ik İmparatoru Laskaris ile yaptığı savaş sırasında şehid düşmüştür, bk. O. Turan, Keyhüsrev I. mad. İA. ve Turan, Türkiye, s. 288—290.

179. İzze 'd —Din K eykâvus 1211—1220—1237 yılları arasında takriben 18 y ıl saltanat sürmüştür.

- 178 -

Page 181: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

180. Su ltân Alâe'd-D in K eykubâd 1220-1237 yılları arasında takriben 18 y ıl saltanat sürmüştür.

181. Bir Şam ratlı dâim i olarak 600 dirhem: 1,850 kg.dır. bk. W. Hinz, Islamische Masse und Gevrichte, s. 30.

182. Süm eysât, bugünkü Samsat olup, Adıyam an vilâyetine bağ­lı bir kaza merkezidir, bk. I. D em irkent, Süm eysât, mad. İA.

183. Su ltân II. Giyâse'd-Din Keyhüsrev zamanında (1237-1246) Devlete isyan eden Babailerin reisi Baba ishak burada iki ayrı şahıs olarak gösteriliyor. Aslında Baba Ishak 1240 yılı son­larındaki bir savaştan önce öldürülmüştü, fazla bilgi için bk. Turan, Türkiye, S. 420-427; A yn ı müellif, Keyhüsrev II, mad. İA.

184. Bu 1243 yılında olan m eşhur Kösedağ Savaşıdır, fazla bilgi için bk. Turan, Türkiye, S. 431 v.dd.

185. Su ltân II. G iyâse'd-D in’in ölümü ile karşımıza Rükne'd-Din Süleyman tekrar çıkmaktadır. H albuki II. G iyâse'd-D in’in ye ­rine II. İzze'd-D in K eykâvus sultân olm uştur, bk. Turan, Tür­kiye, S. 458-459.

186. M etinde Su ltân II. İzze'd-D in K eykâvus (ölümü 1279, K ı­rım'da), II. A lâe'd-D in K eykubâd (ölümü 1254) ve Su ltân Rükne'd-Din IV. Kılıç Arslan (ölümü 1266) arasındaki olay­lar tamamiyle birbirine karıştırılmıştır.

187. M uine'd-Din Süleyman Pervane'nin hayatı hakkında fazla bilgi için bk. N ejat Kaymaz, Pervâne M u'inü'd-Din Süley­man, Ankara. 1970.

188. Su ltân III. Giyâse'd-Din Keyhüsrev (1266-1284), Argun Han tarafından, Kongurtay ile işbirliği yaptığı düşüncesi ile Erzincan'da öldürüldü, bk. Turan, Türkiye, S. 583-584.

189. Hace Vahre'd-Din M üstevfi'nin ölümü 1291 yılında Tebriz'­de olm uştur, bk. Turan, aynı eser, S. 594.

190. Sultan II. M es’ud bu tarihde ölmemiş, yerine yeğeni III. Alâe'd-D in Keykübad Selçuklu tahtına geçirilmiştir. bk.Tu- ran, aynı eser, S. 594.

191. Su ltân Gazan bir m uhakemeden sonra Su ltân III. Alâe'd-D in'i h. 701 (1301 /1302 )’de İsfahan'a göndermiş, Alâe'd- Din ölünceye kadar orada yaşamıştır. Ondan sonra S e lçu k­lu tahtına II. M es'ud tekrar o turm uş ve onun saltanatı tah­minen 1310 yılına kadar sürmüştür. Türkiye Selçuklu Sultan­lığı ise 1318 yılında sona ermiştir, fazla bilgi için bk. Turan, Türkiye, S. 634 ! ■ ' ’ 645.

179 -

Page 182: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman
Page 183: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

İNDEKS& b a k a H a n : 1 1 — 156A b b â s ( R e y V al i s i ) ; 1 1 — 6 6 — 6 7 , 6 9 — 74A b b a s i D e v l e t i : 1 6 5 ; 1 1 — 1 0 9A b d u l l a h ( I s f a h a n K a d ı s ı ) ; 11— 4 3A b d u l l a h — â b â d ; 5 5A b d u ' l — M e s i h ; I ! — 1 4 8A b h â Z ; 76— 78A b d u r r a h m a n ( G a z n e l i S u l t a n M u h a m m e d ' i n o ğ l u ) ; 3 0 A b d u r r a h m a n b. T o ğ a n — y ü r e k ; 11— 6 6 — 6 7 ; 7 0 — 72 A b d ü ’ l— M e l i k A t t a ş ; M— 41A b d ü r r a h i m ( G a z n e l i S u l t a n M u h a m m e d ' i n o ğ l u ) ; 3 0 — 3 2A b d ü r r e ş i d ( G a z n e l i l e r S u l t â n ı ) ; 3 2 — 3 3A c e m ( İ r a n ) ; 9 2 ; M— 1 5 2A f r â s y â b ; 11— 3 0 , 1 4 2A f ş i n ; 8 1 , 8 3 , 8 8 — 9 1 , 1 0 4A h m e d ( G a z n e l i S u l t a n M u h a m m e d ’ in o ğ l u ) ; 3 0 — 3 2A h m e d ( S u l t â n M e l i k ş â h ' m o ğ l u ) ; 1 4 1 , 1 5 8A h m e d b. A b d ü s s a m e d ( G a z n e l i l e r v e z i r i ) ; 2 9A h l â t ; 8 0 , 9 0 , 9 5 , 9 7 ; M— 6 4 — 6 5 , 8 4 , 1 2 3A h m e d b. M a h m u d ; X I , X I I , X I I I , X VA h m e d b. M u h a m m e d B u r s e v i ; XA h m e d H a n ( M o ğ o l S u l t â n ı ) ; I I — 1 5 6A h m e d H a n ( K a r a h a n h H ü k ü m d a r ı ) ; İ t — 4 7 — ^48A h s a r t â n ; 7 6 — 7 8A h t a m a r ; 7 6 — 7 8A h v â z ; 1 3 7 ; 11— 2 2A k a r k u f ; 1 5 3A k s a r a y ; 11— 2 1 , 3 3 , 1 4 8A k s u n f u r ; 1 5 9 — 1 6 0 , 1 6 2 — 1 6 3 ; 11— 2 1 , 3 2 — 3 4 , 6 0 , 1 4 2A k s u n f u r A h m e d i l i ; I I — 5 7 — 5 9 , 6 2 , 7 2 , 1 4 3A k s u n f u r el— F i r u z k u h i ; I I — 72A k ş e h i r ; I I — 1 5 6A l — i B ü v e y h ; 11— 8 1 , 1 4 2A l â e ' d — D i n E b u ' l — K â s ı m ; 11— 5 6 3A l â e ' d — D i n M u h a m m e d ( H a r e z m ş â h ) ; 11— 5 2I. A l â e ' d — D i n K e y k u b â d ; I I — 1 5 5I I I . A l â e ' d — D i n K e y k u b â d b. F e r â m ü r z ; 11— 1 5 6 — 1 5 7A l â e ' d — D i n T e k i ş b. İ l — A r s l a n ( H a r e z m ş â h ) ; t l — 1 3 2 , 1 3 6 — 1 4 0 , 1 4 3A l â i y e ; I I — 1 5 6A l a m u t Kal es i ; 11— 4 2 , 5 9A l â ü ' d — D e v l e E b u C a ' f e r ( I s f a h â n e m i r i ) ; 1 4 — 15A l ı n c a kalesi ; 11— 131A l i ( N i z â m ü ' l — M ü l k ’ün b a b a s ı ) ; I I , 9A l i B â r ( H â c i b ) ; I I — 4 4 - - 4 5A l i b. D ü b e y s ; 11— 9 2 , 9 3A l i b. E b u ' l — K â s ı m B e y h a k i ; 11— 7 9A l i b. H ü s e y i n B a h a r z i ; 5 1 — 53A l i b. İ b r a h i m K â t i b ; 11— 7 9A l i b. M u s â e r — R ı z â ; 11— 2 3A l î b. Ş â d â n ; 4 6 — 4 7 ; 11— 9A l l a v e r d i ; 6 2A l p A r s l a n ; 4 0 — 4 1 , 4 5 ^ 6 , 4 8 — 4 9 , 5 1 — 5 6 , 5 8 - 6 0 , 6 2 — 7 3 , 7 5 — 76

- 181

Page 184: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

7 8 — 8 7 , 9 0 — 9 3 , 9 0 — 1 0 4 , 1 0 6 — 1 1 6 , 1 2 1 ; 11— 9 , 1 3 , 1 6 , 3 4 ,1 4 0 — 1 4 1 , 1 4 3 — 1 4 5

A l p A r s l a n ( S u l t â n I. T u ğ r u l ' u n o ğ l u ) ; 11— 5 7 , 6 0 A l p A r s l a n ( S u l t â n II . T u ğ r u l ' u n o ğ l u ) ; I I — 1 2 9 A l p k u ş ( E m i r ) ; 11— 8 7 — 8 9 A l t u n t a k H â c i b ; 2 7 — 3 1 , 5 5 A l t u n t a k H â c i b ; 2 7 — 3 1 , 55 A m a s y a ; I I — 1 4 6 , 1 5 3 A m i d , b k . D i y a r B e k r .A m i d ü ' d — D e v l e C u h e r y r ; 11— 1 7 — 3 0 A m i d ü ' l — M ü l k A b u Na s r K ü n d ü r i ; 4 9 — 5 4 A n a d o l u ; I X ; 11— 2 2 , 1 5 0 — 1 5 1 , 1 5 3 — 1 5 7 A n a d o l u S e l ç u k l u l a r ı ; X I , X V A n i ; 6 5 ; 1 1 - 4 0 A n k a r a ; l i — 1 5 4A n t a k y a - * 1 0 6 , 1 3 1 , 1 3 8 , 1 5 1 — 1 5 2 , 1 6 1 ; I I — 1 2 , 2 1 , 2 7 , 1 4 5 — 1 4 6 , 156A n u ş i r v â n b. H â l i d ; 11— 5 8 , 7 5A n u ş t e g i n ( H a r e z m ş â h ) ; 11— 1 4 3A r a b ş a h ; XA r a f â t ; 1 2 5A r a ş ( S u y u ) ; 8 0 ; 11— 9 7A r g a n ( E m i r — i H â c i b ) ; 11— 6 4A r g u n H a n ; I I — 1 5 6A r g u n — ş â h ; I I — 1 4 8A r r â n ; 11— 2 1 , 3 8 — 3 9 , 4 8 — 5 5 , 6 6 , 7 1 , 8 4 , 9 7 , 9 9 , 1 0 1 — 1 0 2 , 1 0 4 , 1 0 9 ,

1 2 1 , 1 2 3 — 1 2 4 , 1 3 1 , 1 3 3 , 1 3 6 A r s l a n ( O ğ u z B e y i ) ; 11— 76 A r s l a n A r g u n ; 5 8 — 5 9 , 6 9 , 1 1 5 ; I I — 3 4 — 3 7 A r s l a n B e s â s m ; 3 7 — 3 9 , 4 1 — 4 4 , 1 2 9 A r s l a n ( C a z i b ) ; 6A r s l a n — ş â h ( G a z n e l i l e r S u l t â n ı ) ; 11— 4 6 — 4 7A r s l a n — ş â h ( S e l ç u k l u S u l t â n ı ) ; I I — 6 0 , 8 7 — 9 0 , 1 0 0 — 1 0 2 , 1 0 4 — 1 0 6 ,

1 0 9 — 1 1 0 , 1 1 2 — 1 1 3 , 1 1 7 — 1 2 1 , 1 2 3 , 1 4 3 A r s l a n — ş â h ( K i r m a n h ü k ü m d a r ı ) ; I I — 1 1 8 , 1 4 4II. A r s l a n — ş â h ( K i r m a n H ü k ü m d a r ı ) ; I I — 1 4 4 A r s l a n Y a b g u ( İ s r a i l ) ; 5, 8, 1 1, 2 3 — 2 4 A r s l a n b. A k s u n g u r el— A h m e d i l i ; I I — 9 9 A t a b e y N u r e ' d — D i n ; I I — 1 4 8 — 1 4 9 A t a b e y S u n g u r ; 11— 1 0 2 , 1 0 9 - 1 1 0 A t a b e y V a r ı n k u ş ; I I — 1 5 0 A t â ' i , bk . N e v ’ i— z â d e A t s ı z b. M u h a m m e d ; I I — 5 0 A t s ı z H a r e z m ı , b k . A t s ı z b. V â k A t s ı z b. V â k ; 1 0 8 , 1 3 1 — 1 3 6 A v e ; 11— 4 5A y — A b a ; İ t— 1 2 5 — 1 2 6 A y a s o f y a ; 93 A y a z ; 1 1 5 , 1 2 3 A y a z A t a ; 11— 4 0 — 4 1 A y d ı n ; 11— 1 5 7A y n ü ' d — D e v l e H â r e z m ş â h ; 11— 6 0A y n ü ' z — Z e m â n ; 1 3 8A y t e g ı n S ü l e y m â n i ; 9 0 , 1 5 6 , 1 5 9 — 1 6 0A z e r b a y c a n ; 3 6 ; 11— 4 8 , 5 7 — 5 8 , 6 0 , 6 2 — 6 3 , 6 5 — 6 6 , 7 1 , 8 9 ) 9 0 , 9 6 “ 9 7 ,

182 -

Page 185: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

9 9 — 1 0 1 , 1 0 4 , 1 0 7 , 1 0 9 , 1 1 2 , 1 1 9 — 1 2 1 , 1 2 3 — 1 2 4 , 1 2 6 , 1 2 8 — 1 3 2 , 1 4 1 , 1 4 3 , 156

A z i z ü ' l — İ s l â m ; I I — 5 5 B a a l b e k ; 1 4 2 B â b — i E b v â b ; 11— 2 2 B a b ü ' ş — S e m â s i y e ; I I — 9 0 B a d i E f e n d i ( E d i r n e ) K ü t ü p h a n e s i ; X — X I B a g r a t ; 7 6 , 7 8 — 8 0B a ğ d â d ; 3 7 — 3 9 , 4 1 — 4 4 , 6 2 , 8 7 , 9 2 , 9 5 — 9 6 , 1 0 7 — 1 0 8 , 1 1 4 , 1 3 1 , 1 5 0 ,

1 5 2 — 1 5 4 , 1 5 8 — 1 5 9 , 1 6 1 — 1 6 5 ; I I — 1 0 , 1 5, 1 7, 2 0 , 2 2 , 2 5 , 2 7 , 3 0 , 3 3 — 3 4 , 3 9 , 4 1 - ^ 4 2 , 4 8 , 5 4 , 5 7 — 5 8 , 6 1 — 6 3 , 6 7 , 7 1 — 7 5 , 82, 8 4 — 9 7 , 9 9 , 1 0 9 , 1 2 0 , 1 2 2 — 1 2 3 , 1 2 7 — 1 2 9 , 1 4 0 — 1 4 3

B a ğ d a t l ı İsmai l Paşa; XB a h â e ' d — D i n Ş e r e f ü ' d — D e v l e ( E b h e r B e y i ) ; I I — 1 2 6B a h t i y a r ; M— 76B al as a g u n ; I I — 13Basr a ; 5 7 , 1 3 3 , 1 3 7 , 1 6 5 ; 11— 88B a t â y ı h ; 11— 8 8 , 94B â v e r d ; 16B a y c u N o y a n ; 11— 1 5 3 B e d â y e ; 83B e d r ü ' l — C e m â l i ; I I — 3 4 B e g T o ğ d i ; 1 0 — 11B e h r â m — ş â h ( G a z n e l i l e r s u l t â n ı ) ; 11— 4 6 — 4 8 B e h r â m — ş â h ( K i r m â n h ü k ü m d a r ı ; ; I I — 1 1 8 , 1 4 4B e t h ; 14, 2 3 , 2 7 — 2 9 , 3 7 , 4 6 , 1 2 3 , 1 2 6 — 1 2 8 , 1 3 9 , 1 4 6 ; 11— 9, 3 5 , 3 7 , 5 1,

7 6 — 7 7 , 79 B en i B ü v e y h ; 3 9 B e n i E s e d ; 11— 9 2 B e n i K i l â b ( A r a b kabi l es i ) ; 8 4 B e n i L e y s ; I I — 1 4 2 B e n i ü m e y y e ; I I — 1 4 2 B e n i Z u â b e ; 1 3 7 B e r d e a ; 7 6 , 80 B e r k e H a n ; 11— 1 5 5B e r k y a r u k ; 5 8 ; 11— 2 0 , 3 0 - ^ 0 , 4 3 , 4 6 , 6 1 , 141 B e s â s î r ; 3 7 B e r z e m ; I I I B e y h a k ; I I — 9B e y l e k h â n ; 11— 1 1 2 , 1 3 4 — 1 3 5B e y ş e h i r ; I I — 1 56B e y t u l l â h ( K a b e ) ; 1 2 5B i s t â m ; 11— 1 0 4 , 1 1 7B i z a n s ; 6 0 , 6 5 , 8 1 , 1 0 6 ; 11— 2 0 , 22B i z a n s D e v l e t i , I XB i z a ns l I l ar ; 9 5 , 1 0 0 — 1 0 2 , 1 3 1 , 1 4 2 ; 11— 21 B o d l e i a n ( O x f o r d ) K ü t ü p h a n e s i ; I X , X B o z — A b a ; 1 1 - 6 4 - 6 7 , 6 9 — 74 B o z k u ş ( S i p e h s a l â r ) ; 11— 4 6 B o z k u ş H â d i m - , 11— 7 8 B ö r i — B a r s ; 5 8 , 1 1 5 , 1 2 4 ; 11— 3 5 — 36 B u h â r â ; 5 — 3 7, 4 8 , 1 0 9 — 11, 13 8 B u r s a — X I I IBur sal ı M e h m e d T a h i r ; X I

- 183 -

Page 186: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

B ur sa l I Ş e y h î Ç e l e b i ; X I I IB u s e n e ; 3 7B u ş e n g el — A b a d ı ; 2 4B ü r u c i r d ; 11— 4 0 , 6 1 , 6 6 , 1 1 2B ü s t ; 1 7 , 3 4B ü y ü k S e l ç u k l u l a r ; X V IB ü y ü k S e l ç u k l u İ m p a r a t o r l u ğ u ; I XC a b e r ; 1 5 0C a ' f e r ( H a l i f e M u k t e d i ' n i n o ğ l u ) ; 1 5 8 , 1 6 0 , 1 6 2 C a f e r e k ; 1 4 1 — 1 4 2 C e b e l e kadı sı ; 1 3 8C e l â l e ’d — D i n b. Y u n u s ; 11— 1 2 7 — 1 2 9C e l â l e ' d — D i n E b u A l i H a ş a n ( H a l i f e M ü s t e r ş i d ' i n v e z i r i ) ; 11— 5 4 C e l â l ü ' d — D e v l e ( M e l i k ş â h ' ı n l a k a b ı ) ; 11— 2 0 Cel î t e ; 3 3C e m â l e ' d — D i n ; t l — 7 5C e m â l e d d i n A l i b. Y u s u f Ktftf*; X IC e m ş i d ; 72C e n d ; 5, 6 9C e n g i z H a n ; 11— 1 5 2C e v h e r ; l i — 6 6C e y h u n N e h r i ; 6 — 7, 3 6 — 3 7 , 4 8 , 5 8 , 6 1 , 6 3 / 8 0 , 1 0 9 , - 1 1 0 , 1 1 3 ,

1 3 8 — 1 3 9 , 1 4 9 , 1 5 9 — 1 6 0 ; 11— 1 2 , 2 2 , 2 7 , 4 6 „ 6 3 , 7 9 C e z î r e ; 1 4 9 — 1 5 0 ; I I — 2 7 , 3 2 , 6 0 , 1 1 7 C i b â l — i E r m î n i y e ; 3 6 C i r u f t ; 71C o r m a g o n N o y a n ; I I — 1 5 2 C u r r e h ; 11— 6 6 C Û z c â n â n ; 2 3 — 2 4 C Û z c â n â n B e y i ; 17 C ü r c â n ; 3 7 ; t l — 1 0 4 , 1 1 7 Ç a ğ r t ( O ğ u z B e y i ) ; 11— 76Ç a ğ r ı B e y D â v u d ; 8, 1, 1 6 — 1 7 , 2 0 — 2 9 , 3 1 , 3 6 — 3 7 , 4 0 , 4 5 ) 4 9 , 5 8 ; 11— 9,

3 5 , 1 4 0 , 1 4 3 Ç i n ; 1, 1 5 0 , 1 5 6 ; 11— 1 3 , 2 0 , 2 2 , 4 9 Ç ö k ü r m ü ş ( M u s u l E m i r i ) ; I I — 1 4 6 — 1 4 7 D â m a g â n ; 1 4 9 ; I I — 3 6 , 4 5 , 6 3 , 1 2 6 , 1 3 6 D a n d â n a k â n ; 7, 2 6 ; I I — 1 41 D a n i ş m e n d i y e ; U — 1 4 6 D a n i ş m e n d l i l e r ; İ t— 1 4 6 , 1 4 8 , 1 4 9 D a ş l l U ; 11— 3 4D â v u d ( S e l ç u k l u S u l t â n ı M a h m u d ' u n o ğ l u ) ; M — 5 5 , 5 7 — 5 8 , 6 0 , 6 3 ,

6 5 - 6 8 , 7 4D â v u d ( S u l t a n M e l i k ş â h ' ı n o ğ l u ) ; 1 3 9 — 1 4 1D â v u d ( S ü l e y m a n - ş â h ' ı n o ğ l u ) ; H — 1 4 6D â y — m e r g ; 11— 1 2 7D e r b e n d ; 8 8 , 9 0D e r g â m V a d i s i ; 11— 51D e r g ü z i n ; I I — 6 0D e r g ü z i n i , b k . E b u ' l — K â s ı m D e r g ü z i n i D e r z i c â n ; H — 9 5 D e y l e m ; 11— 4 5D i c l e İ r m a ğ ı ; 1 6 2 ; 11— 9 3 — 9 5 D i h i s t â n ; 1 1 , 1 8 ; 11— 1 0 4

- 184 -

Page 187: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

D i h i s t a n B e y i ; I I — 1 0 4 D i m a ş k ; 8 8 D i n a r ; â â — 7 6 , 1 4 4D i y a r B e k i r ; 1 3 4 ; 11— 2 2 , 3 2 , 4 8 , 5 3 , 8 4 , 1 1 7 , 141D i y â r M u d a r ; 3 6 ; 11— 1 4 2D o k a k ; 1— 3D o v i n ; M— 1 1 2 , 1 1 4D u b e y s b . S a d a k a ; M— 6 0E b h e r ; 1 1 - 4 5E b û A b d u l l a h K e y â ; I I — 1 9E b û A l i b. S m â ; 15E b û A l i F â r m e z İ ; I I — 10E b u B e k r ( K a m a c ' ı n o ğ l u ) ; 11— 7 7 — 7 8E b û B e k r ( A t a b e y P e h t i v a n ' ı n o ğ l u ) ; M— 1 2 4 — 1 2 5 , 1 2 9 — 1 3 1 , 1 3 3 — 1 3 6E b û B e k r NÎ sâ bGV Î ; 50E b û B e k r Ş â m î ; 1 5 3E b û e n — Na s r E s t e r â b â d i ; 1 2 5E b û e r — R ı z â ( A m î d ) ; 1 1 9E b û H a m f e ; 1 5 4 ; 11— 1 8 , 2 0 , 2 2E b û Na s r Z e v z e n i ; 11— 1 9E b û S a ' d S u f i ; 11— 18E b û S a î d ; 9 5E b û S e h l H a m d û m ; 7, 1 4E b Û S e m r e ; 6 3E b û Ş ü c â ( A b b a s i D e v l e t i V e z i r i ) ; 1 5 3 , 1 5 5 , 1 5 8 , 1 6 0 — 1 6 2E b Û T a l i b A l i b. H a ş a n A l e v î ; 11— 19E b û Y a ' I â K a l â n i s î ; 1 0 8E b û ’t— B e r e k â t b. M e l i k ; 11— 6 2E b u ' l — F a z l B e y h a k î ; 4 9E b u ' l — Fa z I M u z a f f e r A h m e d — i T a b i b ; I I — 1 9E b u ' l — F a z l ü r m e v i ; 11— 17E b û ' l — H a ş a n ( Ş e y z e r E m î r i ’n i n o ğ l u ) ; 1 5 2E b û ' t - f z z K â t i b ( S e l ç u k l u V e z i r i ) ; 11— 6 5 , 6 7 , 7 5E b û ' l — K â s ı m D e r g ü z i n i ; 1 1 - ^ 4 4 ^ 4 5 , 5 5 — 5 6 , 5 8 , 6 0E b û ' l — K â s ı m E k b e r i ; 11— 17E b û ' l — K â s ı m K u s e y r i ; I I — 1 0E b û ' l — M e ' â l i b. C u v e y n i ; 11— 10E b u ' L — M e h â s î n ; 1 4 2 , 1 4 4E d i r n e ; I XE d i r n e l i M e h e m m e d M e c d f ; X I V E l b i s t a n ; 11— 1 4 9 E l f î c ; 3 4 — 3 5E m i n e ' d — D i n M u h a m m e d Z e n c â n i ; 11— 1 3 7E m i r ( G e n c e h â k i m i ) ; 11— 1 3 5E m i r A b l a k ; 11— 51E m i r A ğ a c ı ; 5 5E m i r A n t e r el— C a v â n i ; 11— 6 4E m i r A y — A b a M Ü e y y e d ; 11— 8 0E m i r A y B u k a ; 5 5E m i r A y a z ( M e l i k D â v u d ' u n a t a b e y i ) ; I I — 5 7 , 6 5 , 6 8 E m i r b . M ü c â h i d ; 6 3 E m i r B â r ; 11— 1 2 9E m i r B a r a n k u ş B â z d â r ; 11— 6 0 — 6 1 , 6 4 E m i r B e r a n k u ş el— K â r i ; M— 5 1 , 6 2

- 185 -

Page 188: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

E m i r B a r a n k u ş Z e k e v i ; 11— 5 7E m i r B e d r b. M u z a f f e r H a m m â d ; I I , 8 8 , 9 4 — 96E m i r B e l e k ; 11— 59 E m i r B e y A r s l a n ; 59E m ir B o z a n ; 1 4 6 , 1 5 2 , 1 6 2 —1 6 3 ; 11—2 1 —3 2 , 33E m i r B u l d a c i ; 55E m i r Ç a v l ı ; 11— 4 2 , 1 4 6 — 1 4 8E m i r C a v h C a n d a r ; I I — 6 4 , 6 6 — 71E m i r C e m â l e ' d — D i n M u h a m m e d b. A k k u ş ; 11— 1 1 2 , 1 1 8 — 1 1 9 E m i r Ç a v u ş ; I I — 5 3 — 54E m i r E b u ' l — F a z t ( S i c î s t an B e y i ) ; 1 1 — 4 7 , 5 1 — 5 2E m i r E m i r â n r Ö m e r ; 11— 1 2 4 , 1 2 6 , 1 3 1 — 1 3 5E m i r H a ş k â ; 4 8E m i r H e z â r e s b ; 7 5E m i r İ b n ü ' l — B â z d â r ; 11— 1 0 1 — 1 0 2E m i r İ m â d e ' d — D i n A h m e d ( K a m a c ' ı n t o r u n u ) ; 1 1 — 8 0E m i r İ n a n ç ( R e y V a l i s i ) ; I I , 8 4 , 9 0 , 9 6 — 7 , 1 0 1 — 1 0 9E m i r İ s p e h b e d A l i ; 11— 5 9 — 6 0E m i r K a f ş u d b. K a y m a z el— H a r a m i ; M— 1 2 1E m i r K a m a c ; I I — 5 1 — 5 2 , 7 6 — 77, 8 0E m i r K ı z ı l ; 11— 70E m i r K u r a n H a n ; I I — 6 2E m i r K u r e y ş b. Z e n g i ; I I — 51E m i r K u t l u ğ Pars; 11— 8 8E m j r M a h m u d b. B e r c e m ; I I — 1 2 7E m i r M a h m u d K â ş â n i ; 11— 5 1 , 81E m i r M e v d u d ; H — 6 0E m i r M i k â i t î 1 2 8E m i r M ü c â h i d e ' d — D i n H â l i s ü ' l — H â s ; I I — 1 2 8 E m i r N â s ı r e d — d i n ; 11— 6 7E m i r N â s ı r e ’d — D i n A k k u ş ; I I — 1 0 1 — 1 0 2 , 1 1 2E m i r P e h l i v a n ; 55E m i r P o r s u k ; 1 4 6E m i r S â b e k e ' d — D i n R e ş i d ; M— 6 1E m i r S a l a r C ü r b. e z — Z u h e y r i ; 11— 86E m i r S a t m a z b. K a y m a z el— H a r â m i ; İ t— 1 0 1 — 1 0 2 , 111E m i r S e y y i d S i p â h s â l â r ; 11— 51E m i r S u n g u r ( Z e n c â n s a h i b i ) ; I I — 5 9 , 6 4E m i r S u n g u r A z i z ; 11— 51E m i r S u n g u r c a ; 5 5 — 56E m i r Ş e r e f e ' d — D i n E m i r â n b. Ş u m l a ; I I — 1 2 1 — 1 2 2E m i r Ş i r g i r ; 11— 5 4 , 5 9E m i r Ş i r i n ; 11— 6 8E m i r T e m i r — E l H â c i b ; 6 4E m i r T e m i r e k ; 1 1 7 — 1 1 8E m i r T o g a n — Y ü r e k ; M— 6 3E m i r T u ğ t e g i n ; 6 0E m i r Z e n g i ( Ç ö k ü r m ü ş ' ü n o ğ l u ) ; 11— 1 4 7E m i r Z e n g i ( F a r s A t a b e y i ) ; 11— 1 0 9 — 1 1 2 , 1 1 1 7 , 1 2 2 — 1 2 3E m i r Z e n g i — 11— 76E m i r Z e y n e ' d — D i n A l i K ü ç ü k ; I I — 9 1 — 9 2 , 9 9 E m i r — İ ü m e r a ( K u t a l m ı ş ' m k a r d e ş i ) ; 5 5 E m i r Y a b g u , b k . M u s â E n e s â b â d ; 11— 6 0

186 -

Page 189: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

E r — Basg a n; 8 1 , 8 8 — 9 0 E r c i ş ; 80E r d e b i l j 11— 5 8 , 1 0 1 , 1 1 2 , 1 3 6E r m a n u s , b k . R o m a n o sE r m e n i y y e ; 11— 4 8 , 7 1, 1 2 3 , 1 4 3E r t u ğ r u l — ş â h ; I I — 1 5 6E r v e n d ; 11— 5 9E r z i n c a n ; 11— 1 5 4E r z u r u m ; 11— 1 5 0E s ' a d b. A l i Z e r u n i ; 11— 19E ş r e f o ğ l u ; 11— 156E y v a n — ı K i s r â ; 1 5 4E z c â h ; 1 7F a d l u n ; 7 2 — 76F . B a b i n g e r ; X IF a h r e ' d — D i n A h m e d L â k u ş i ; I I — 156F a h r ü ' d — D e v l e E b u N a s r M u h a m m e d b. C ü h e y r ; 1 2 9F a h r ü ’l— M ü l k A l i ; I I — 1 9 — 2 0F ar s ; 3 7 , 7 2 — 7 3 , 8 0, ’ 1 1 2 , 1 2 1 — 1 2 2 ; 11— 2 2 , 3 1 , 4 5 , 5 7 , 6 4 - 6 5 , 6 9 — 7 2,

1 1 1 — 1 1 2 , 1 1 7 , 1 2 3 , 141 F e r â v e ; I IFer r as E d m e n i ; 1 1 2F e r r u h z â d ( G a z n e l i l e r S u l t â n ı ) ; 3 3 — 3 4 , 4 8 — 4 9 F e t h — â b â d ; 3 2F ı r a t S u y u ; 8 3 — 8 4 , 9 1 — 9 2 , 1 5 2 j 11— 3 3 , 8 6 , 151F i r d e v s ( C e b e l e H â k i m i ) ; 1 3 8 — 1 3 9F ı r ı z — k u h ; 1 4 9F r e n g i s t a n ; 11— 8 8F u d e y l E f e n d i ; X I I IG a r c i s t a n ; 1 2 4G a r r a f ; 11— 8 8 , 9 4G a z a n H â n ; I I — 1 5 7G a z n e ; 7 — 8, 1 0 , 1 2 , 1 4 — 1 5 , 2 2 , 2 7 , 2 9 , 3 2 , - 3 6 , 4 5 — 4 9 , 1 4 6 — 1 4 7 ;

I I — 4 6 — 4 8 , 7 7 , 8 1 , 141 G a z n e l i l e r ; 1 2 3G e n c e ; 7 2 , 8 0 ; 11— 4 2 , 112— 1 1 3 , 1 1 6 , 1 3 1 , 1 3 4 — 1 3 6G e v h e r H â t û n ; 3 5 , 1 2 3G e y h a t u ; 11— 1 5 6G i l â n ; 11— 1 6 , 4 5G i r d — k u h ; 5 6 ; 11— 3 7G ı r i ; 3 1I I I . G i o r g i ( G ü r c ü K r a l ı ) ; 11— 1 1 2 — 1 1 5I. G i y â s e ' d - D i n K e y h ü s r e v ; I I , 1 4 8 — 1 5 0II . G ı y â s e ' d — D i n K e y h ü s r e v ; 11— 1 5 3 — 1 5 5I I I . G ı y â s e ' d — D i n K e y h ü s r e v ; I I — 1 5 6I I . G i y â s e ' d — D i n M e s ' u d ; 11— 1 5 6 G u r ; 3 7 , 1 2 4G u v â ş i r ; 11— 1 1 8 .G u z l a r ( O ğ u z l a r ) ; 9 2 , 1 0 8 , 1 3 1 , 1 3 3 ; 11— 7 6 — 7 9 , 8 1 , 9 0 , 1 4 4G ü m ü ş t e g i n C â n d â r ; 11— 3 3 , 3 8G ü r c i s t a n ; 5 9 — 6 0 , 6 5 , 8 0 ; 11— 1 5 0G ü r g e n ç ; 4 7 , 6 9G ü r c ü M e l i k i ; 5 9 , 6 4 — 6 5G ü r h a n ; 11— 4-9— 5 2 , 76

- 187 -

Page 190: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

H a b e ş i b. A l t u n t o k ; i l , 3 8H â b u r N e h r i ; l i — 1 4 7 — 1 4 8H â c e F a h r e ' d — D i n Mü s t e v f i ; I I — 1 5 6H â c e Şer ef t i ' l — M ü l k ; 11— 1 9H a c ı H a l i f e , b k , K â t i b Ç e l e b iH â c i b P â k — r u b ; 19H â c i b T a t a r ; 11— 6 6 , 7 0 — 7 1 , 73H a d i s e Kal es i ; 4 2H â k â n i ; 11— 7 9H â k i s t e r ; 5 4H a l e b ; ' 8 4 , 8 6 — 8 7 , 9 1 , 1 3 4 , 1 3 6 — 1 3 7 , 1 5 1 , 1 5 9 — 1 6 0 , 1 6 3 ; 11— 2 2 , 3 3 ,

1 4 2 , 1 4 5 — 1 4 6 H a m â ; 1 3 4 , 1 3 6 H a m i d ; 11— 1 5 7 H a n — » L i n c â n ; 11— 4 1 H â r ; 11— 1 3 7H â r e z m ; 1 4 , 3 7 , 4 7 ^ 8 , 5 8 , 1 1 1 ; 11— 141 H a r k â v a t ; 11— 21 H a r r â n ; 8 2 , ' 1 4 9 H a y â t ı l a ; ıı— 2 2H e m e d â n ; 4 0 ^ 4 1 , 8 0 , 8 5 , 9 4 , - 9 5 , 1 0 8 , 1 1 6 — 1 1 7 , 1 5 8 ; 11— 3 0 , 3 4 4 ,

3 7 — 3 8 , 4 1 , 4 8 , 5 4 , 5 6 — 5 9 , 6 2 , 6 4 - 6 5 , 6 7 — 6 9 , 7 2 , 7 4 — 7 5 , Q3, 8 6 , 9 1 , 9 6 — 9 7 , 9 9 — 1 0 4 , 1 1 1 — 1 1 2 r 1 1 6 , 1 1 8 — 1 2 2 , J 2 4 ~ 1 3 2 , 1 3 8

H e r â t ; 1 3 , 1 7 — 1 8 , 2 0 — 2 2 , 2 5 , 3 7 , 1 2 4 ; 11— 3 5H e r â t M u r g â b i ; 1 3 2H â r u n e r — R e ş i d ; 1 2 5H â r u n T e g i n ; 11— 4 0H a ş a n ( K a r a h a n h H ü k ü m d a r ı ) ; 1 3 8H a ş a n , b k . N i z â m ü ' 1 — M ü l kH a ş a n b. H ü s e y i n ( G u r H ü k ü m d a r ı ) ; 15H a ş a n b. M u s â b. S e l ç u k ; 3 7H a ş a n M u t r i b ; 11— 9 3 — 9 4H â s B e y b . B e l e n g e r i ; 11— 6 6 , 7 1 — 7 5 , 8 2 — 84 H â ş i m î ( H a l e b Rei s— i A l e m i ) ; 1 3 6 H â ş i m i y e ; 1 6 5 H a t i c e H â t û n ; 4 3H a t i r ü M— M ü l k E b u M a n s u r M u h a m m e d ; M— 4 0 , 4 3H e z â r e s b ; 4 7 ; I I — 53H â z i n T e g i n b. S ü l e y m â n ; 11— 4 0H . E t h e ; X , X IH ı s n — I M a n s u r ; 11— 1 5 3H i l â t , b k . A h l a tH i l l e ; I I — 4 1 , 8 5 — 8 6 , 8 8 , 9 3H i n d ; 1 4 , 3 0 — 3 1 , 1 2 5 , 1 4 7 ; t l — 2 2H i n d D e n i z i ; I I — 2 2H İ t â ; I ; 11— 4 9H o r a s a n ; I X , 6 — 9 , 1 2 — 1 6 , 1 8 — 2 0 , 3 1 , 3 6 , 4 1 , 4 4 — 4.6, 4 8 ^ 4 9 , 54, 6 9 ,

7 2 , 1 0 9 — 1 1 0 , 1 1 5 , 1 2 1 , 1 2 5 , 1 2 8 , 1 4 9 — 1 5 0 , 1 5 2 ; 11— 3 5 ^ 4 0 , 4 3 — 4 6 , 4 8 , 5 5 — 5 7 , 6 1 — 5 3 , 7 4 — 7 6 , 7 9 , 8 2 , U 6 , 1 4 0 — 1 4 3

H o r a s a n A m î d ? M u h a m m e d ; 5 3 , 5 7 — 6 0 , 6 7 H p ş y a r K a l e s i ; 11— 1 5 1 H o t e n ; 11— 4 9 H o y ; 11— 1 2 8 , 1 5 2

- 188

Page 191: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

H u l v â n ; 6 9 ; 1 1 — 6 2

H u m e r t e g i n ; 11— 2 8 — 2 9H u m u s ; 8 4 , 1 3 5 , 1 6 0H u r d i k ; 11— 29H u z e y f e b. Y e m â n i ; 1 4 9H u z i s t â n ; 1 3 3 ; 1 1 — 6 4 — 6 5 , 7 3 , 8 4 , 1 2 1 — 1 2 3H ü l â g ü ; 11— 156H ü s e y i n b. H a ş a n . G u r i ; 11— 7 7H ü s e y i n b. M ü h e n n â ( M e d i n e E m i r i ) ; 1 3 2 — 1 3 3I r a k ; 3 6 , 3 9 — 4 0 , 5 4 , 9 2 , 9 7 ; 11— 2 7 , 3 8 , 4 3 - ^ 4 5 , 4 6 , 4 8 , 5 3 , 5 5 , 6 0 , 6 2 ,

7 4 , 8 2 , 8 4 , 8 8 — 9 0 , 9 4 , 9 6 , 1 0 1 — 1 0 2 , 1 0 4 — 1 0 6 , 1 0 9 , 1 1 1 — 1 1 6 , 1 1 8 — 1 1 9 , 1 2 0 , 1 2 3 — 1 2 4 , 1 2 7 , 1 3 1 , 1 3 6 , 1 4 0 , 1 4 3 , 1 5 0

I r â k e y n ; I I— 141 İ r a k — t A r a b ; 11— 4 0 I r â k — ı A c e m ; I I — 4 0I s f a h a n ; 1 4 — 1 5 , 3 5 ^ 1 8 , 6 8 , 9 2 , 9 7 , 1 2 2 — 1 2 3 , 1 4 0 , 1 5 0 , 1 5 3 , 1 5 6 ,

1 5 8 — 1 5 9 , 1 6 4 ; ! l — 15, 1 9 , 3 0 — 3 2 , 3 4 , 3 9 , 4 1 — 4 2 , 4 5 — 4 8 , 55, 5 9 , 6 3 — 6 4 , 7 2 , 8 3 , 1 0 2 , 1 0 7 , 1 0 9 — 1 1 1 , 1 2 1 — 1 2 2 , 1 2 4 , 1 2 8 ,1 3 6 — 1 3 8

I s tahr ; 72İ b n A m m â r ( C e l â l ü ' l — M ü l k ) ; 1 3 8 — 1 3 9 , 1 4 2 , 1 6 3İ b n B e h m e n y â r ; 1 4 J — 1 4 2İ b n E b Î H â ş i m ( M e k k e E m i r i ) ; 1 3 2İ b n F a z l a n ? 1 3 7İ b n H â n ; 8 4 , 8 8İ b n H â z i m ( Ş â i r ) ; M— 4 2İ b n M a v s a l â y a ; 1 6 2İ b n M i k â i i b- A t l y y e ; 11— 17İ b n M u h a l l e k â n ; 1 0 7i b n M ü l â ' i b ( H u m u s e m i r i ) ; 1 5 2 , 1 6 0İ b n S e l m e t el— K u m n i ; I I — §8İ b n ü l e m i n M a h m u d K e m a l i n a l ; —İ b r â h i m b. K u r e y ş ; 11— 3 2İ b r â h i m b. S u l t â n M e s ' u d ( G a z n e l i l e r S u l t a n ı ) ; 3 4 — 3 5 , 1 2 2 — 1 2 3 ;

f i— 4 0 , 4 6İ b r a h i m b. Y ı n a l ; 3 7 , 3 9 — 4 1 , 4 3 , 1 2 0İ l — A r s l a n ( H a r e z m ş â h ) ; 11— 1 0 3 — 1 0 4 , 1 1 6 — 1 1 7 , 1 1 9İ l d e n i z ; İ l — 8 4 , 8 9 — 9 0 , 9 6 — 1 1 0 , 1 1 2 — 1 1 7 , 1 1 9 — 1 2 1 , 1 4 3İ m â d e ' d — D i n E b u ' l — B e r e k â t D e r g ü z i n i ; M— 75İ m â d e ' d — d i n Z e n g i b. A k s u n g u r ( A t a b e y ) ; H — 6 2 — 6 3 , 1 4 2İ m â d ü ’l— M ü l k ( N i z â m ü ' l — M ü l k ' ü n o ğ l u ) ; 11— 3 6İ m a m E b u N a s r M u h a m m e d b. A b d ü l m e l i k B u h a r ı ; 9 9İ m a m Ş a d r H ü s â m e ’d — D i n Ş e h j d ; I I — Ş2İ m â m z â d e ( A h m e d b. M a h m u d ' u n l â k â b ı ) ; X I I Ii n a n ç H a t u n ; 11— 1 2 4 — 1 2 5 , 1 2 8 , 1 3 0 — 1 3 2i n a n ç M a h m u d ; 11— 1 2 4 , 1 2 6 — 1 2 8 , 1 3 1 — 1 3 3 , 1 3 6 , 1 3 8 — 1 3 9İ r a n ; 11— 16İ r a n — ş â h ; I I — 1 4 4İsâ P e y g a m b e r ; 7 9 , 93î ş f i z â r ; 3 4İ s h a k ( K a v u r d ' u h o ğ l u ) ; 1 1 8 İ s h a k ( B a b a i l e r ' d e n ) ; 11— 1 5 3 İ s h â k i ( N e h r i ) ; I I — 2 2 İ s k e n d e r ; 11— 1 5 2

Page 192: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

İ smai l ( D a n i ş m e n d l i E m i r i ) ; 1 1 — 1 4 9

İ smai l Bei î g E f e n d i ; Xİ smai l b. H a r e z m ş â h ( A l t u n t a ş ) ; 14İ smai l Ke l kel i; 11— 3 7İ s p l d — d i z kalesi ; 11— 6 6İsr ai l ( S e l ç u k ' u n o ğ l u ) ; I I — 1 4 4İ s t a n b u l ; X I I I , 8 3 , 8 8 — 8 9 , 9 1 — 9 3 — 1 0 8 , 1 4 3 ; 11— 1 2 — 1 3 , 2 1 — 2 2 , 1 5 0 İ z z e ' d — D i n F e r e c H a d i m ; 11— 1 3 2 , 1 3 7 İ z z e ' d — D i n H a ş a n b. K ı f ç a k ; I I — 1 2 8 — 1 2 9I. İ z z e ' d — D i n K e y k â v u s ; I I — 1 5 1II . İ z z e ’d — D i n K e y k â v u s ; I I — 1 5 5 — 1 5 6II . İ z z e ' d — D i n K ı l ı ç A r s l a n ; I I— 1 4 8 — 1 4 9I I I . İ z z e ' d — D i n K ı l ı ç A r s l a n ; 11— 1 5 0 K a d i r H â n ( K a r a h a n l ı H ü k ü m d a r ı ) ; 5 — 6 , 31 K a d i r H â n ( M â v e r a ü n n e h r S u t t â n ı ) ; 11— 4 6 K â d ı A l i b. M e s ' u d ; I I — 79K a d ı F a h r e ' d — D î n KÛ f ? ; J I — 1 1 7 K â d î S î n î ( Gafznel i e l ç i ) ; 11— 12K â d i ü ' l — K u d â t H ü s e y i n b. M u h a m m e d E r s â n i d i ; M— 7 9 K a f ş u t ; 6 9K a f ş u d O ğ u l l a r ı ; I I — 1 2 6 — 1 3 1 , 1 3 7K â i m b i — E m r i l i â h ( A b b a s i H al i f es i ) ; 3 6 — 3 9 , 4 1 — 4 2 , 9 0 , 9 5 , 1 0 8 , 1 2 8 - 1 3 1K â l i c â r ( I s f a h â n h â k i m i ) ; 4 8K a r a A r s l a n b k . K a v u r dK a r a Bel i D e r b e n d i ; 11— 6 8 , 9 9K a r a b a ğ ; 4 5K a r a c a S â k i ; 11— 4 5 , 5 6 , 75 K a r a m a n ; I I — 1 5 0K a r a s u n g u r ( A t a b e y ) ; 11— 5 4 , 5 8 , 6 0 — 6 1 , 6 3 , 6 5 — 6 6 , 75K a r a t e g i n K a s s a b ; 11— 4 5K a r a t e g i n ; M — 5 9 , 7 2 , 7 2 , 1 0 7K a r m a s i n ; 11— 1 2 1 , 1 2 7K a r l u k ( l a r ) ; M— 4 8 — 4 9 , 5 1 , 7 6 , 1 0 5K a r s ; 6 5K a ş g a r ; 1 5 9 ; 11— 2 7K â t i b Ç e l e b i ; X , X I , X I I , X I I IK a t v â n ; 11— 5 0K a v u r d b. Ç a ğ r ı ; 6 8 — 7 2 , 1 1 2 , 1 1 5 — 1 2 1 , 1 2 4 — 1 2 5 , 1 4 2 — 1 4 4K a y — A b a ; I I — 8 0K a y s e r ; I I — 1 4 6K a y s e r i ; 11— 2 1 , 1 4 6 , 1 4 8 , 1 5 4K a z v î n ; M— 4 5 , 5 7 , 1 3 2K e f e r t â b ; 1 3 6K e m â l e d — D i n E b u ’r— R ı z â F a z l u i l â h b. M u h a m m e d ; 11— 1 8 K e m a l e d — d i n M u h a m m e d ( S e l ç u k l u v e z i r i ) ; 11— 6 5 , 7 5 K e r h â n i ; t l , 1 2 9I. K ı l ı ç A r s l a n b. S ü l e y m a n — ş â h ; 11— 1 4 6 — 1 4 8 K ı p ç a k ş â h i ; 4 7 K ı r ı m ; 11— 1 5 6K i r m a n - , 6 8 — 7 2 , 1 1 6 , 1 1 9 , 1 2 1 , 1 2 4 — 1 2 6 , 1 4 2 ; 1 1 - ^ 4 8 , 1 1 8 , 1 4 1 , 1 4 3 — 1 4 4K i r m â n ş â h ; I I — 1 2 7K o n y a ; 11— 2 1 , 1 4 6 , 1 4 9 — 1 5 0K o s t a n t m ı y y e , b k . İ s t a n b u lK ı v â m ü ' d — D e v l e ; 11— 3 0

190

Page 193: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

K i r m a n — ş â h ( K a v u r d ' u n o ğ l u ) ; 1 2 0 K i s r â ; 11— 2 7K o n g u r t a y N o y a n ; 11— 1 5 6K u b â d i y â n ; 4 6K u d ü s ; 1 0 8 , 1 3 1 , 1 3 3 ; 11— 2 2K Û f e ; 1 5 4 , 1 5 6 ; 11— 2 0K u h e n d i z — I N i s â b u r ; M— 3 6K u h i s t â n ; 3 7K u m İ S ; 11— 4 5K u r e y ş b. B e d r â n ; 3 6 , 4 1 , 4 4

K u t a l m ı ş ; 8 t 3 6 1 4 1 , 5 4 — 5 7; 11— 1 4 1 , 1 4 4 K u t b e d d i n G ü l s a n ğ ; 4 8 — 4 9 , 55 K u t b e ' d — D i n M e l i k ş â h ; 11— 1 4 8K u t b e ' d — D i n M e v d u d b . Z e n g i ( M u s u l A t a b e y i ) ; 11— 1 1 7 — 1 2 0 L â n ; 11— 2 2La sk a r i s ( B i z a n s İ m p a r a t o r u ) ; 11— 1 5 0 L a z k i y e ; 11— 1 5 6 L i h f ; 11— 8 5 , 8 7 M a ' a r r e t ü n — N u m â n ; 1 3 5 — 1 3 6 M a ğ r i b ; 1 6 3 ; 11— 21M a h m u d ( M e l i k ş â h ' t n o ğ l u ) ; 1 5 8 ; I I — 1 5 , 3 0 — 3 2M a h m u d H a n ( O ğ u z B e y i ) ; I I — 76M a h m u d b. A n a s ı o ğ l u ( T ü r k m e n E m i r i ) ; I I — 1 3 1M a h m u d b. Z u â b e ; 8 4 — 8 8 , 9 0 , 1 3 1M a h m u d T e g i n ; 11— 4 0M a l a t y a ; II* \ 5 3M a l a z g i r t Sa v a ş ı ; X V I I , 80M a l a z g i r t ; 8 0 , 9 1 , 9 7 ; 11— 6 4M a ' l u l E m t V E f e n d i ; X I I IM a n g ı ş l a k ; 6 9M a r a ş ; 11— 1 4 9M â r i k a t a h ; 3 1M a ' r u f ; 1 5 4M â v e r â — i A k a b e ; 2 0M â v e r a ü n n e h r ; I X , 5— 6 , 1 2 t 5 0 , 1 0 9 — 1 1 0 , 1 1 2 , 1 2 6 , 1 3 8 , 1 5 9 — 1 6 0 ;

I I — 1 2 , 2 0 — 2 2 , 4 0 , 5 2 , 7 5 , 8 2 , 1 4 1 M â z e n d a r â n ; 11— 4 5 , 1 4 1 M e c d e d d i n b . M u h a m m e d ; X I I M e c d u d ( G a z n e l i S u l t a n M e s u d ' u n o ğ l u ) ; 14 M e d i n e ; 1 2 5 , 1 3 2 — 1 3 3 ; 11— 2 2 , 2 5 , 4 8 M e d i n e — i D â r üs— S e l â m ( B a ğ d a d ) ; 4 3 M e h d — i I r a k , b k . G e v h e r H â t û n M e h d i C a m i ; I I — 1 7 M e h m e d S ü r e y y a ; X M . Ş e m s e d d i n G ü n a l t a y ; X I M e k â b i r — i Ş ü h e d â ; 1 5 4 M e k k e ; 1 2 5 — 1 2 6 , 1 3 2 — 1 3 3 ; 11— 2 2 , 4 8 M e l i k E ş r e f ; I I — 1 5 2 M e l i k R a h i m ( B ü v e y h i E m i r i ) ; 3 9 M e l i k ş â h ( B e r k y a r u k ' u n o ğ l u ) ; 11— 4 0 — 4 1M e l i k — ş â h ( S e l ç u k l u S u l t â n ı M a h m u d ' u n o § l u ) ; İ İ — 5 5 , 6 7 , 7 2 — 7 3 , 7 5,

8 3 — 84 M e n b ı ç ; 9 1 , 1 3 1 Me n g l i T e g i n ; I I — 7 8

- 191 -

Page 194: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

M e n g ü ( M o ğ o l K a a n ı ) ; 11— 1 5 5 M e n g ü Par s ( A t a b e y ) ; n — 4 4 - ^ 4 5 M e n g ü Bairs ( F a r s e m i r i ) ; i l — 5 7 , 6 0 , 6 3 — 6 4 M e n g ü Bar s e l — M ü s t e r ş i d i ; I I — 8 8 — 8 9 M e n t e ş e ; 11— 1 5 7M e r e ğ a ; 11— 5 7 , 6 0 , 6 2 , 6 8 , 9 0 , 9 9 , 1 2 6 , 1 4 3 M e r e n d ; 6 0M e r y e m ( D e r b e n d ' i i d a r e e d e n k a d ı n ) ; 8 8 , 9 0M e r v ; 1 7 , 1 9 , - 2 1 , 2 4 — 2 5 , 4 9 , 5 3 , 6 9 , 1 1 4 — 1 1 5 , 1 4 6 , 1 4 9 ; 11— 2 3 — 1 7,

2 9 , 3 5 — 3 7 , 5 2 — 5 3 , 7 8 — 8 0 , 1 4 1 M e r v — i R Û d ; 1 4 5 M e r v — i Ş â h i c â n ; 1 4 5 M e r y e m — n i $ î n ; 6 1 M e s c i d — i H a r a m ; 1 2 5I. M e s ' u d ( T ü r k i y e S e l ç u k l u S u l t â n ı ) ; I I — 1 4 8I I I . M e s ' u d ( G a z n e l i l e r S u l t â n ı ) ; 3 5 , 1 2 3M e s ' u d B i l â l l ? l l — 8 5 — 8 9M e s ' u d b. Y â h i z T ü r k m e n ; 1 4 5 — 1 4 6M e ş h e d — i H ü s e y i n ; 1 5 4M e ş h e d e y n ; 1 5 4 , 1 6 2M e ş h e d — i K Û f e ; 1 6 2M e v d û d ( G a z n e l i l e r S u l t â n ı ) ; 1 4 , 2 7 , 2 9 — 3 1 , 4 5 * ^ 4 8M e v d u d b. İ s m a i l ; I I — 3 9M e y y â f a r ı k t n ; 8 1 ; 11— 3 2 , 1 4 8M ı s ı r ; 3 8 , 9 2 , 1 3 2 — 1 3 3 , 1 3 5 , 1 6 0 , 1 6 3 ; 11— 21M i h â i l ; 8 8 — 8 9M i k â ' i l ( S e l ç u k ' u n o ğ l u ) ; 5 — 8 ; 11— 1 4 0M i l h V â d i s i ; 5 5M i n ş â r ( M a s a r a ) ; M— 151M i y â n e ; 11— 7 0M o l l a A r a b ; X I I IM u g i s e ' d — D i n T u ğ r u l ; 11— 1 4 8H z . M u h a m m e d ; 9 6 , 1 0 8 , 1 3 3M u h a m m e d ( G a z n e l i l e r S u l t a n ı ) ; 3 0 — 3 2 , 3 6M u h a m m e d b. A r s l a n — ş â h ( K i r m a n h ü k ü m d a r ı ) ; 11— 1 4 4M u h a m m e d b. K a r a s u n g u r ; I I — 6 4M u h a m m e d b . M e c d e d d m ; X , X I , X I VM u h a m m e d b . T u ğ r u l ( S u l t a n A r s l a n — ş â h ’ ın k a r d e ş i ) ; 11— 1 0 2 , 1 0 9 ,

1 2 1 — 1 2 3M u h a m m e d b. Y a h y â ; 11— 7 9 , 8 1 — 8 2M u h a m m e d P e h l i v â n ( A t a b e y ) ; M— 9 0 , 1 0 1 , 1 0 3 , — 1 0 5 , 1 0 7 — 1 0 9 , 1 1 2 , .

1 2 0 — 1 2 7 , 1 3 0 — 1 3 1 , 1 4 3 M u h a m m e d — ş â h ( K i r m â n H ü k ü m d a r ı ) ; I I — 1 4 4M u h a m m e d T a p a r ( S e l ç u k l u S u l t â n ı ) ; 1 2 6 ; M— 1 9 , 3 0 , 3 8 — 4 4 , 4 6 — 4 7 ,

5 3 , 5 5 , 6 0 , 9 7 , 1 4 1 , 1 4 7 M u h â r i ş U k a y l ı ; 4 2 M u h e l h i l ( H i l l e e m i r i ) ; 11— 8 9 — 8 9 M u h i t A l e v i ; 1 3 2M u h i y e ' d — D i n B e h r â m — ş â h ; I I — 1 4 8M u h i y ü ' d — d i n K a m a c ; M— 7 8M u i n e ' d — D i n P e r v â n e K â ş i ; I I — 1 5 5 — 1 5 6M u i n e ' d — D i n Ö n e r ; 11— 8 8M u i z z e ' d — D i n K a y s e r — ş â h ; 11— 1 4 8M u k t e d i bi — E m r i l l a h ; 1 2 9 , 1 3 1 - 1 3 2 , 1 3 7 , 1 3 9 ; 1 1 - 9 , 1 5 , 1 7 , 3 0 - 3 2 , 3 4

- 192 -

Page 195: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

M u k t e f i li— E m r i l t â h ; 11— 6 3 , 7 3 , 8 4 — 9 1 , 1 0 9 M u s â Y a b g u ( S e l ç u k ' u n o ğ l u ) ; 5, 1 1 , 2 4 ; 11— 1 4 0 M u s â b. C a f e r ; 1 5 4Mu s t a n s ı r ( F â t i m î H a l i f e s i ) ; 3 8 , 4 2 - ^ 4 3 , 1 3 3 , 1 6 0 ; 11— 3 4 M u s t a z h i r B i l l â h ( H a l i f e ) ; 11— 3 1 , 3 9 , 4 2 , 5 3 , 6 3M u s u l ; 3 6 , 4 1 , 1 4 4 , 1 5 0 — 1 5 1 , 1 5 3 ; 11— 3 2 — 3 3 , 4 0 , 4 8 , 5 3 , 6 0 , 6 2 — 6 3 ,

8 4 , 9 9 — 1 0 0 , 1 1 7 , 1 2 3 , 1 4 3 , 1 4 6 — 1 4 8 M u v a f f a k N i s â b û r î ; 51 M ü ş k ü y e ; I I — 1 3 8 M u z a f f e r b. S e y y i d Z e n c â n i ; I I — 70M u z a f f e r e ' d — D i n K ı z ı l A r s l a n ; 11— 9 0 , 1 0 1 , 1 2 3 — 1 3 0 , 1 4 3M ü b a r e k — ş â h ; I I — 1 4 4M ü e y y e d A y — A b a ; 11— 1 1 6 — 1 1 7 , 1 4 3M ü e y y e d B a r a n k u ş H e r e v i ; 11— 78M ü e y y e d e ' d — D i n M e r z u b â n ; I I — 7 5M ü e y y e d ü ' l — M ü l k ( T e k r î t H â k i m i ) ; 1 5 0M ü e y y e d ü ' l — M ü l k U b e y d u l l â h ; 11— 2 0 , 3 4 , 3 8 , 4 3M . H . Y i n a n ç ; X I , X I I , X I I IMü s l i m b. K u r e y ş ; 1 3 6 — 1 3 7Mü s t e n c i d B i l l â h ( H a l i f e ) ; I I — 1 0 9 , 1 2 0Mü s t e r ş i d ( H a l i f e ) ; 11— 1 9 , 5 3 — 5 4 , 5 7 , 6 1 — 6 2Mü s t e z i b i — N u r u l l â h ; 11— 1 2 0 , 1 2 3N a ğ a r ; 3 0N a h c u v â n ; 11— 8 4 , 9 7 — 9 9 , 1 1 3 , 1 1 6 , 1 2 0 — 1 2 1 , 1 3 0 , 1 3 2 , 1 3 4 — 1 3 5 N a k i b — İ N u k a b â ; 8 5 — 8 7 N â s i r e ' d — D i n B e r k y a r u k ; I I — 1 4 8N â s i r li— D i n i l l â h E b u ' l — A b b â s ( H a l i f e ) ; 1 2 3 , 1 2 6 , 1 2 8Na s r b. M e r v â n ( M e y y â f â r ı k î n e m i r i ) ; 8 1 — 82Na s r b. M ü e y y e d ü ' l — M ü l k ( M u h a m m e d T a p a r ' m v e z i r i ) ; 11— 4 3Na s r H â n ( K a r a h a n h H ü k ü m d a r ı ) ; 11— 4 8N e h r e v â n ; 1 5 8 , 1 6 0 ; 11— 2 2N e m r u d b. K e n ' â n ; 80N e s â ; I I ; 11— 141N e v ' i — z â d e A t â ' i ; X — X I VN e v b e n d e c â n ; I I — 6 5N i h â v e n d ; 11— 1 5 , 4 8 , 56N i k s a r ; 11— 1 4 6N i s â b u r ; 9, 1 1 , 1 3, 1 6 — 1 8 , 2 0 — 2 1 , 2 5 , 3 6 , 5 3 , 5 5 , 5 8 , 1 1 5 — 1 1 6 , 1 3 9 ,

1 4 5 ; 11— 1 7 , 3 5 , 3 7 , 5 2 , 7 8 — 8 2 , 1 1 6 — 1 1 7 N i s â b u r C â m i ; 11— 8 2N i z â m e ' d — D i n S u m u y r e m i ( S e l ç u k l u S u l t a n ı M a h m u d ' u n v e z i r i ) ; H - ^ 4 4 —

1 45Ni z â m ü ' l — Mül k; X V I I , 47, 53, 55— 56, 58, 6 0 — 62 , 7 3 — 75, 79, 83, 86,94,

103, 113, 1 1 5 — 118, 1 2 0 — 123, 128, 128, 131— 1^ 2 , 137, 1 4 1 — 144, 147— 149, 1 5 3 — 159, 1 6 1 — 162, 164; 11— 9— 19, 2 3 , 2 8 — 3 1 , 4 2 , 6 0 , 1 4 5

N u r — ı B u h â r â ; 5; 11— 140 N u r e ' d — Di n Kara; 11— 129, 132, 138 N u r e ’d — D i n M a h m u d ; 11— 1 4 8 N u s a y b i n ; 3 9 ; 11— 3 2 N u ş t e g i n ( G a z n e l i k u m a n d a n ı ; 3 3 — 3 4 N u ş t e g i n M a ' m e r i ; 1 2 7O s m a n ( S u l t a n M e l i k ş â h ' ı n amcası ve E m i r ü ' l — ü m e r â ) ; 1-23, 1 3 2 O s m a n ( G a z n e l i S u l t a n M u h a m m e d ’ in o ğ l u ) ; 3 0

- 193 -

Page 196: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

O s m a n T u r a n ; X IO s m a n l ı D e v l e t i ; X V I ; 11— 1 5 7Ö m e r ( G a z n e l i S u l t a n M u h a m m e d ' i n o ğ l u ) ; 3 0Ö m e r b. H a t t â b ; 11— 15Ö m e r b. K a r a t e g i n ; 11— 4 3Ö m e r b. ü n e r ( E m i r ) ; H — 51Ö z b e k ; 11— 1 2 4 , 1 4 3R â d g â n ; 6 9R â f î k a ; 8 2R a h b e ; 3 8 ; 11— 1 4 7R a h v e ; 9 7R â ş i d B i l l â h ( H a l i f e ) ; 11— 6 2 — 6 3R e b i a ; 1 1 - 4 8 , 1 4 2R e b i b ü ' d — D e v l e E b u M a n s u r ; I I — 4 3Rei s er — Rüesâ E b u ' l — K â s ı m ( H a l i f e K â i m ' i n v e z i r i ) ; 1 2 9 R . B i l ge ; X R e m l e ; 1 0 8R e y ; 3 9 , 5 4 — 5 5 , 5 7 , 9 2 , 9 7 , 1 0 8 , 1 1 6 , 1 2 2 ) 1 2 3 , 1 2 8 , 1 4 5 ; I I — 1 7 , 2 1 , 2 9 ,

3 2 , 3 4 , 3 8 , 4 5 , 4 8 , 5 4 , 5 6 , 6 6 , 6 9 , 7 2 , 7 4 , 8 4 , 9 0 , 9 7 , 1 0 1 , 1 0 3 — 1 0 9 , 1 1 6 — 1 1 7 , 1 2 4 — 1 2 6 , 1 3 1 , 1 3 6 — 1 3 9 , 1 4 2

R o m a n o s ( B i z a n s İ m p a r a t o r u ) ; X V I I , 8 0 , 8 2 , 8 8 — 9 5 , 9 8 — 1 0 0 , 1 0 3 — 1 0 8 R u h a ( U r f a î ; 8 2 R u m ; 6 0 , 6 5R u m Me l i k l e r i ( T ü r k i y e S e l ç u k l u l a r ı ) ; 54 R u s ; 11— 1 2 5 — 1 2 6 R u y i n — d i z ; 11— 6 2 R u z b â d ; 26II . R ü k n e ' d — D i n S ü l e y m a n ; 11-148— 1 5 0R ü k n e ' d — D i n S ü l e y m a n ( I . A l â e ' d — D i n K e y k u b a d ' ı n k a r de ş i ) ; l 1— 151R ü k n e ' d — D i n S ü l e y m a n ; I I — 1 5 5 — 156S a b ı k b. M a h m u d ; 1 3 6 — 1 3 7S a b r â n ; 6 9S â b u r H a d i m ; 11— 5 5S a d a k a b. D ü b e y s ; I I — 6 4S a d e ' d — D i n Eşel ( E m i r İ n a n ç ' ı n v e z i r i ) ; I I — 1 0 6 — 1 0 9 S a d r e ' d — D i n H o c e n d i ; 11— 72 S a d r ü ’d d i n E b u ' l — H a ş a n A l i b. N â s ı r ; X I V , l S a ' D ü ' d — D e v l e ( A r g u n H â n ' ı n v e z i r i ) ; 11— 1 5 6 S a ' d ü ' d — D e v l e B a r a n k u ş ; 11— 70S a d ü ' d — D e v l e G e v h e r â y ı n ; 1 0 3 , 1 1 2 , 1 1 9 — 1 2 0 , 1 6 3 ; 11— 21 S a ' d ü ' l — M ü l k ( M u h a m m e d T a p a r ' ı n v e z i r i ) ; 11— 4 3 S a f i y e ' d — D i n Mü s t e v f i ; 11— 57 S a ğ a n i y a n ; 11— 80 S a l ı b ; 78S a l i m ( b . M a l i k ) ; 1 51 S â m a n ; 11— 4 5 S â m â n ı Sül âl esi ; 1 1 5 S â r e H a t u n ; 31 S â r ı k ; 11— 4 5S â r i m ü ' d — D i n ( M u s u l kalesi k u m a n d a n ı ) ; 11— 1 0 0 Sar sar N e h r i ; I I — 9 5 — 9 6 S a r u h a n ; 11— 1 5 7 S a v â b H â d i m ; 1 6 0S â v e ; 5 4 , 1 4 4 ; 11— 3 4 , 4 5 , 1 0 4 , 1 2 6 , 1 3 7 - 1 3 $

194

Page 197: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

S a v t e g i n ; 5 4 — 5 5 , 7 8 , 1 1 7 , 1 1 9 , 1 2 8 S a y k a l ( B a a i b e k e m i r i ) ; 1 4 2

S e b ü k t e g i n ; 4 9S e b ü k t e g i n H â n e d â n i ; 1 4 , 3 5 ,S e b ü k t e g i n ı l e r ( G a z n e l i l e r ) ; 8, 3 6 ; 11— 1 4 2 S e f i d r u d N e h r i ; 11— 4 0 S e l ç u k ; 1— 3 — 7, 6 9 ; H — 3 9 , 1 4 4 S e l ç u k â i l e s i ; 6 , 8, I I — 8 5 S e l ç u k l u D e v l e t i ; I X ; 11— 1 4 1 , 1 5 3S e l ç u k l u l a r ; 7— 8, 1 0 — 1 1, 1 4 — 1 6, 1 8 — 2 3 , 2 5 — 3 0 , 3 2 — 3 4 — 3 6 , 4 8 , 5 4 ,

5 8 ; 11— 8 4 , 9 7 , 1 1 9 , 1 4 1 — 1 4 3 , 1 5 6 S e l ç u k — ş â h ; 11— 4 2 , 4 5 , 5 6 , 6 4 , 6 6I I . S e l i m ( O s m a n l I P â d i ş â h ı ) ; X I I , X t V S e l m â n — ı F â r i s î ; 1 5 4 S e l m â s ; I I — 1 2 8S e m e r k a n d ; 1 0 9 , 1 1 0 , 1 2 6 — 1 2 8 , 1 3 8 , 1 6 1 ; 11— 2 1 , 4 0 , 4 7 — 4 9 , 1 0 5 , 1 4 1 S e n c e r — ş â h » 11— 1 4 8 Sepi ci — ş e h r ; 6 2Ser ahs ; 2 1 , 2 4 — 2 5 , 1 2 4 , 1 4 5 — 1 4 6 ; 11— 3 6S e r c i ha n Kal es i ; 11— 6 9 , 1 2 3 , 1 2 6 , 1 3 2S e y f ü ' d — D e v l e S a d a k a b. M a n s u r ; 11— 4 1 — 4 2S e y y i d el— İ m â m Ş e r e f i i ' z — Z a m a n M u h a m m e d el— İ l â k i ; I I — 52S e y y i d e ; 4 4Si c â s ; I I — 6 9Si c i s t ân ; 4 0 ; * I— 4 8S İ l â h i ; n — 6 4 — 6 5S i m n â n ; 136S i n c â r ; 1 4 9 ; 11— 3 2S i n d ; I I — 2 2S i r â c e ' d — D i n K a y m a z ( R e y E m i r i ) ; I I — 1 2 9Si vas; 11— 1 4 8 , 1 5 4S o k u l l u M e h m e d Paşa; X I I — X I I IS ö k m e n ; 11— 1 4 3S ö k m e n b. A r t u k ; 11— 6 4S ö k m e n b. İ b r a h i m ( E r m e n ş â h l a r ' d n ) ; 11— 1 1 3 , 116S u l t a n C e l â l e ' d — D i n H a r e z m ş â h ; I I — 1 4 3 , 1 5 1 — 1 5 2S u l t a n M a h m u d ( M u h a m m e d T a p a r ’ ın o ğ l u ) ; H ^ 4 3 - ^ 4 5 , 5 3 , 5 7, 7 2 , 8 3S u l t â n M a h m u d b. S e b ü k t e g i n ; 5 — 7, 1 2 , 3 0 ; I I — 4 6 , — 4 7 , 81S u l t a n M e l i k ş a h ; X V I I , 3 4 — 3 5 , 5 8 , 6 0 — 6 9 , 1 0 9 — 1 1 0 , 1 1 2 — 1 2 8 ,

1 3 1 — 1 3 4 , 1 3 7 — 1 4 0 , 1 4 2 — 1 4 3 , 1 4 7 , 1 5 0 , 1 5 4 , 1 5 6 , 1 5 8 , 1 6 1 , 1 6 3 — 1 6 5 ; 11— 9, 1 1 — 1 5, 1 7 , 2 0 — 2 3 , 2 5 — 2 7 , 2 9 — 3 0 , 3 4 , 4 3 , 1 4 1 — 1 4 3 , 1 4 5

S u l t a n M e s ' u d ( G a z n e l i l e r S u l t â n ı ) ; 7— 1 8 , 2 2 — 3 4 , 3 6 ; 11— 1 4 1 — 1 4 2 S u l t a n M e s ' u d ( M u h a m m e d T a p a r ' ı n o ğ l u ) ; 11— 4 2 , 5 3 — 7 6 , 8 2 — 8 5 , 8 7 , 9 8 ,

1 4 3S u l t a n M u h a m m e d ( S e l ç u k l u S u l t a n ı M a h m u d ' u n o ğ l u ) ; 11— 5 5, 6 7 , 70,

7 2 — 7 3 , 8 3 — 8 4, 8 6 — 8 7 , 9 0 — 9 1 , 9 4 , 9 6 - ^ 1 0 0 S u l t a n O s m a n ; 11— 1 5 6 — 1 5 7S u l t a n S e n c e r ; 3 5 — 3 6 , 5 8 , 1 4 9 ; 11— 3 0 , 3 6 — 4 0 , 4 3 — 5 6, 6 1 , 6 3 , 6 6 ,

7 4 — 8 2 , 1 4 1 — 1 4 2 , 1 4 4 S u l t a n S ü l e y m â n — ş â h ( M u h a m m e d T a p a r ' ı n o ğ l u ) ; 11— 4 2 , 6 7 — 6 8 ,

9 7 — 1 0 2 , 1 0 4 S u l t â n ş â h ; 1 1 8 , 1 2 0 , 1 2 4 — 1 2 6 , 1 4 2 ; 11— 1 4 3S u l t a n T u ğ u r u ( M u h a m m e d T a p a r ' ı n o ğ l u ) ; 1 1 ^ 4 2 , 4 5 , 5 4 — 6 1 , 75, 121

- 195

Page 198: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

S Û r î ( G a z n e l î e m i r i ) ; 1 3 , 1 5 , 1 8S u r i y e ; 3 8 , 1 3 1 , 1 3 3 — 1 3 4 , 1 3 6 , 1 6 1 ; 11— 2 1 — 2 2 , 4 0 , 4 8 , 5 3 , 8 8 ,

1 4 1 — 1 4 2 , 1 4 5 S u b a ş ı ( G a z n e l î Ş e h z a d e ) ; 3 3 S ü l e y m a n P e y g a m b e r ; 7 2 , 7 8S ü l e y m a n — ş â h ( K u t a l m ı ş ' m o ğ l u ) ; 1 4 2 , 1 4 8 , 1 5 1 — 1 5 2 ; I I — 2 1 , 1 4 4 — 1 4 6S ü m e y s â t ; I I — 1 5 3S ü r h â b ( T a r a z E m i r î ) ; I I — 2J.S ü r m â r î ; 6 0 S ü v e y d â ; 8 2 Ş â d î ; 1 0 4Ş â h M el ik C e n d f ; 14 Ş â h — ı M e r z ü b â n ; 11— 19 Ş â h d i z — 11— 41Ş a m :8 6 — 8 8 , 9 0 , 9 2 , 1 0 8 — 1 0 9 , 1 3 3 — 1 3 6 , 1 5 1 , 1 6 3 , ;l 1— 2 1 , 3 3 , 6 0 , 8 8 , 1 4 3 S â v u ş k â n ; 17 Ş e k k î ; 7 6 — 78 Ş e m s a n i y y e ; 11— 1 4 8Ş e m s e ' d — D î n E b u ’l— n e c i b A s s a m D e r g ü z i n i ; I I — 7 5 Ş e m s e ' d — d i n İ l d e n i z , b k . İ l d e n i z Ş e m s ü ' l — M ü l k b. H ü s e y i n A y a z ; I I — 1 0 5 Ş e m s ü ' l — M ü l k O s m a n ; I I — 13Ş e m s ü ' l — M ü l k T e g i n b . T o g a n ( K a r a h a n l ı H ü k ü m d a r ı ) ; 1 0 9 — 1 1 2 , 1 2 6 , 1 3 8Ş e r e f e ' d — d î n ( H a l i f e Mü s t e r ş i d ' i n v e z i r i ) ; 11— 6 1Ş e r e f e ' d — d î n ( H a l i f e Mü s t e r ş i d ' i n v e z i r i ) ; 11— 6 1Ş e r e f e ' d — d i n A l î b. R u c â ; I I — 6 0 , 74Ş e r e f e ' d — D i n G ü r d H â d i m ; 11— 1 0 0 — 1 0 1 , 1 0 4Ş e r e f ü ' d — D e v l e A l i ; i l — 1 4 5Ş e r e f ü ' l — M ü l k E b u S a ' d ; 1 1 5Ş e r i f A h m e d ; 1 3 6 — 1 3 7Ş e r i f B e y y â z ; I I — 18Ş e y z e r E n i m ; 1 5 2Ş . Y a l t k a y a ; XŞ e y h İ m â d e ’d — d i n E b u H â m i d ; 11— 5 5Ş i h â b e ' d — D i n M e s ' u d b. H ü s e y i n ( H a r e z m ş â h ' m h â c i b — i K e b i r » ) ; l l —

1 3 7 — 138Ş i k â r H a n ; I I — 1 0 5 Ş i i â ; 11 —22Ş i r â z ; 1 1 2 ; 11— 6 5 , 6 7 , 1 0 2 , 1 2 2 , 1 4 3 Ş i r v â n ; 11— 1 3 3 Ş i r v â n ş â h ; I I — 2 1 , 1 3 3 Ş ü c â ( G a z n e l i Ş e h z â d e ) ; 3 3 T a b e r e k ; 3 9T a b e r î s t a n ; 1 4 , 3 9 ; 11— 3 7 , 4 5 , 4 8 , 5 9 T a b e s ; 11— 3 7T â c e ' d — D i n b. D â r e s t ( S e l ç u k l u v e z i r i ) ; 11— 5 6 , 7 1 , 7 5 T â c ü ' l — M ü l k E b u ' l — G a n â i m ; 1 4 3 , 1 6 4 ; l l — 1 4 — 1 5 , 3 0 — 31 T â l e k â n ; 11— 4 5T a m a r a ( G ü r c ü K r a l i ç e s i ) ; I I — 1 3 3 — 1 3 5 T a m g a ç O ğ l u , b k . Ş e m s ü ' l — M ü l k T a r s u s ; 1 4 2 ; 11— 1 5 4T e b r i z ; 9 2 ; 11— 5 7 , 6 2 , 6 5 , 1 3 0 — 1 3 2 , 1 3 5 T e g i n â b â d ; 1 4 , 1 7T e k i ş ; 1 1 5 , 1 2 2 — 1 2 3 , 1 2 8 , 1 3 2 , 1 3 8 — 1 3 9 , 1 4 4 — 1 4 9 ; 11— 23

- 196 -

Page 199: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

T e k r i t ; 1 5 0 ; 11— 8 7T e l i — B a ğ d â d ; 81T e m i m i ; 11— 1 0 , 13T e r k e n H a t u n ; t l— 1 5 , 3 0 — 3 2T e r k e n H â t û n ( S u l t a n S e n c e r ' i n e ş i ) ; 11— 4-8, 5 1 , — 5 2 T ı r m i z ; 4 6 , 4 8 , 1 2 6 , 1 2 8 , 1 3 8 — 1 3 9 ; 11— 3 5 — 3 6 , 7 9 — 8 0 T i f l i s ; 7 8 ; 11— 1 1 2T o h a r i s t a n ; 4 6 , 1 2 3 , 1 4 8 ; 11— 7 6 — 7 7 T o k a t ; 11— 1 4 6 T r a b l u s ; 1 6 2 — 1 6 3I I . T u ğ r u l ( S e l ç u k l u S u l t a n ı ) ; ! 1— 1 2 1 — 1 2 4 , 1 2 6 — 1 3 2 , 1 3 6 — 1 4 0 , 1 4 2 — 1 4 3 T u ğ r u l B e y ( M u h a m m e d ( S e l ç u k l u S u l t a n ı ) ; 8 , 1 0 — 1 1 , 1 3 , 2 0 — 2 1 , 2 4 — 2 5 ,

3 6 - 4 5 , 4 9 — 5 2 , 5 4 , 5 7 — 5 8 , 1 1 4 ; 11— 1 4 0 — 141 T u ğ r u l B o z a n ; 3 2 — 3 3 T u ğ r u l — Ş â h ; 11— 1 4 4I . T u r a n — ş â h ( K i r m a n h ü k ü m d a r ı ) ; H — 1 4 3 — 1 4 4I I . T u r a n — ş â h ; 11— 1 4 4 T U Ş ; 2 1 , 1 2 1 ; 11— 23T u s B e y i ( A r s l a n C a z i b ) ; 8 T u t i ; 11— 76

T u t u ş ; 1 1 5 , 1 3 1 — 1 3 6 , 1 4 2 , 1 6 0 , 1 6 2 — 1 6 3 ; M — 2 0 — 2 1 , 3 1 — 3 4 , 1 4 5 — 1 4 6 T ü r k ( l e r ) ; I X , 1, 8, 3 7 , 5 3 , 1 0 8 , 1 1 2 , 1 3 8 , 1 4 0 ; 11— 2 0 , 3 0 , 4 1 , 4 7 , 4 9 , 6 4 ,

7 4 , 7 6 , 7 7 , 8 4 — 8 5 , 91 T ü r k m e n ( l e r ) ; 6 0 , 1 1 6 — 1 1 7 , 1 3 9 , 1 4 3 ; 11— 2 5 — 2 6 , 3 5 , 8 4 , 8 7 , 8 9 , 1 2 7 —

1 2 9 , 1 3 1 , 1 3 3 , 1 4 1 , 1 5 3 U m m â n ; 1 1 6 , 126U r f a ; 8 2 , - 8 3 , 8 7 , 1 0 6 , 1 3 1 , 1 5 2 , 1 6 3 ; 11— 3 3U r m i y e ; 11— 1 2 8U ş n u ; 11— 1 2 8Ü s k ü d a r ; 8 9V a h ş ; 4 6V â s i t ; 11— 2 7 , 8 8 , 9 5 , 1 2 2 V e l v â l e c ; 4 6 , 1 2 4 V e n e c Kal esi ; 1 4 6 Y a b g u ; 1 — 5Y a h y â b. H ü b e y r e ( M u k t e f i ' n i n v e z i r i ) ; 11— 7 3 — 7 4 , 8 5 ) 8 6 , 8 9 , 9 1 — 9 5Y a k u b ( T ü r k P â d i ş â h ı ) ; 11— 21Y a r ı n k u ş ; 11— 21Y â v e k i y y e ; 8 1 , 8 8Y a v u z S u l t a n S e l i m ; X I IY a z ı c ı — z â d e A l i ; X V , X V IY e m e n ; 1 3 1 , 1 6 3 ; 11— 2 0 — 2 2 , 4 8Y e m i n e ' d — D i n A z i z i ; 1 1 — 7 8Y ı l d ı r ı m Mahal l esi ( B u r s a ' d a ) ; X I I IY u s u f ; 16Y u s u f ( B e r z e m h â k i m i ) 1 1 1 — 1 1 2 Y u s u f Ç a v u ş ; 11— 56 Z â b i C ; I I — 2 2 Z â b u l i s t a n ; 7Z â h i d e H â t û n ( A t a b e y P e h l i v â n ' ı n eş i ) ; 11— 1 3 0 Z a h i r ( S u l t a n S e n c e r ' i n v e z i r i ) ; 1 1 ^ 4 9 Z a h i r e ' d — d i n ( H a z i n e d a r ) ; 81 Z a h i r e ' d — D i n T u ğ t e k i n ; I I — 1 4 3 Z e n g i Ç â n â r ; 11— 7 1 , 8 3 — 8 4

197 -

Page 200: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

Z e n c â n ; 11— 4 5 , 7 0 , 1 2 1 , 1 2 6 , 1 3 1 , 1 3 6 — 1 3 8Z e y n i l e r Mahal l es i ( B u r s a ' d a ) ; X I I IZ İ y â ü ' l — M ü l k b. N i z a m ü el— M ü l k ; I I — 4 3Z ü b e y d e H â t û n ( S u l t a n B e r k y o r u k ’u n a n n e s i ) ; I I — 3 3 , 3 8Z ü b e y d e H â t û n ( H â r u n e r — R e ş i d ' i n e ş i ) ; 1 2 5Z ü b e y d e H â t û n ( S u l t â n M e s ’u d ' u n eş i ) ; 11— 6 1Z ü n n u n D a n i ş m e n d ; I I — 1 4 6 , 1 4 8 — 1 4 9

- 198 -

Page 201: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

TARİHİ DEYİMLER

AKAR: Para getiren mülk.AKÇE: Gümüş para; XVI. yüzyıldan itibaren sadece pa­

ra karşılığında kullanılan bir tabir.AMİD: Ortaçağ Türk—İslâm devletlerinde kullanılan

bazı ünvan ve memuriyet isimlerinde rastlanan bir tabir.

AMİL: Vergilerin tahsili ile meşgul olan memur için,ba­zen de vâli mânâsında kullanılan bir tabir.

ARZ DİVANI (VEYA DÎVANÜ’L-A R Z): Ordu men­suplarının defterlerini tutan ve tahsisatlarını dağı­tan divân.

AŞAR: Toprak ürünlerinden alınaiı verginin adı.ATABEY: Sultan tarafından, henüz küçük yaşta olar

şehzadelere vasi ve mürebbi sıfatı ile seçilen bey lere veya büyük derecesine yükselmiş kumandan lara verilen ünvan.

B Âl: Vergi.BATMAN: Türkler ve Türklerle münasebette bulunan

diğer kavimlerde kullanılan ağırlık ölçüsü. Bat­man'm da diğer ölçüler gibi, muhtelif zamanlarda kullanılması kıymet bakımından farklı olmuştur.

BERAT: Bazı görev ve memuriyetlere tayin edilenlere pâdişâhın tuğrası ile verilen mezuniyet veya tayin emirleri hakkında kullanılan bir ıstılah.

BEYTÜ'L—MAL: Devlet Hâzinesi karşılığında kullanı­lan bir ıstılah.

Bİ'AT (BEY'A): Bir halifenin cülusunda (Oturma, tah­ta çıkma) onun eli üzerinde edilen sadakat yemini mânâsında kullanılan bir tabirdir. Bu merasim hü­kümdarın açık eline el konması ile yapılır.

BITRİK: 10.000 kişilik bir birliğin kumandam, kuman­dan, asılzâde.

CİZYE: İslâm devletlerinde Hıristiyan halkdan alman

199 -

Page 202: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

himaye ve emniyet vergisinin adı.ÇAVU Ş : Sarayda muhtelif hizmetlerde bulunan bir sı­

nıf memurlara ve orduda küçük bir askerî rütbeyi ifade eden bir İstılah.

ÇETR: Sultanların savaşa veya alayla bir yere hareket­lerinde başları üzerinde tutulan ve hakimiyet sem­bolü olan şemsiyeye verilen isim.

DÂR—I HİLÂFET: Halifelik merkezini ifâde eden bir tâbirdir.

DİHKAN: Köy ağası, arâzi sâhibi; ayrıca arazi vergisi­nin tahsilini yapan kişi.

DİVAN: Devlet işlerinin idaresi ile alâkalı encümen. Bu­günkü mânâsıyla "Büyük Divân" Bakanlar Kurulu demektir.

DÎVÂN—HÂNE: Eskiden dîvân kurulan dairelere veri­len addır.

DÎVÂN-I İŞ R Â F -I M EM Â Lİ K:/ Devletin m âlî ve ida­ri işlerinin yolunda gidip gitmediğini teftiş vazi­fesiyle görevli olan dîvâna verilen isim.

DÎVÂN—I RESÂİL (VEYA İNŞA): Selçuklu Sultanı­nın diğer devletler ve eyaletlerle olan yazışmala­rını yapan, araziye ve tayinlere ait vesikaları-ve­ren dîvân.

DİVİT: Hokka ve kalem mahfazası görmek üzere kul­lanılan aletin adı.

EFRENÇ: Freng, AvrupalI.EMÎR—İ ÂHUR: Selçuklu Devletinde sultânın hayvan­

larına bakan has—ahırın birinci âmirine verilen ün­van.

EMİR—İ BAR: Şer'î işlerden başka davalara bakan di­vânın reisine verilen ünvan.

EMÎR—İ HÜCCÂB (EM İR-İ HACİB): Baş haciblere verilen ünvan.

EMÎR—İ SİLÂH: Törenlerde sultanın silâhını taşıyan ve silâhhaneyi muhafaza eden silâhdarlann reisi.

200 -

Page 203: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

EVKAF (VAKF'IN ÇOĞULU): Cami, medrese gibi hayratın idaresine ayrılan arazi, bina vesaire.

FAKIH: Asıl mânâsı birşey bilen yahut anlayan kimse; sonradan akaid alimi, şeriat alimi ve furug müte­hassısı mânâsını almıştır.

FER R A Ş: Selçuklu saraylarında her türlü ayak hizme-A tini gören kimseler için kullanılan bir tâbir.

GASlYE: Örten nesne, özellikle eyer takım teçhizatın­dan eyer altına konan keçe; ayrıca hükümdara mahsus gâsiye, hakimiyet sembollerinden birisi olup, gidiş olaylarında hükümdarın önünde taşı­nırdı.

GULAM: Köle, uşak, kul; küçük yaşlarda saray hesabı­na satın alman veya toplanan, sonra askerî ve gö­receği diğer hizmetler için hususi surette yetiştiri­len köleler.a ,

HACIB: Önceleri hükümdar saraylarında, Osmanlı Dev- leti'nin son yıllarına kadar devâm eden tâbir ile, mâbeyinci mânâsında kullanılan ve saray, ordu ve vilâyet teşkilâtında mühim vazifelere tayin edilen kimselere verilen ünvan.A a

HACIB—I BAB: Saray kapılarını muhafaza etmekle gö­revli kişi.

HÂCİB-İ KEBÎR (HÂCİBÜ’L-HÜCCAB): Büyük hâ- ciblere verilen ünvan.

HADİM: Hizmetkâr, Türkçe'de bu kelime ekseriya "Hadım ağası" mânâsında da kullanılır.

HARAÇ: Toprak mülkiyetinden dolayı devletçe ferd- lerden alman vergi. Ayrıca Müslüman olmayan halkdan alman vergiye de harâc denirdi.

HATIB: Camide hutbe okuyan kimse.HAZİNE—DÂR (HÂZİN): Kıymetli eşya ve malların

konulduğu yeri idare ve muhafaza memur olan kimse.

HİL'AT: Hükümdarın taltif etmek istediği bir kimseye

- 201 -

Page 204: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

verdiği kıymetli elbise mânâsında kullanılır. Hil'at bu muayyen kostümden başka, memuriyetin öne­mine göre, külâh, kemer, kılıç, at, bayrak ve para gibi şeyleri de ihtiva ederdi.

HUTBE: Cuma namazlarından evvel, bayram namazla­rından sonra hatibin mnberle halka verdiği dinî öğüt. Hükümdârın hakimiyet sembollerinden biri­si; idaresi altındaki ülkelere câmilerde Cuma na­mazları sırasında adının, ünvan ve lâkablarımnanıl­masıdır.

İLTİZAM:.Devle te âit mülklerden bazılarının tahsili ke­fil gösterilmek ve bedeli belirli taksitlerle öden- mek üzere alınması yerinde kullanılan bir tâbir.

İMARET: Medrese talebesiyle, fakirlere yemek pişirilip yedirilen yerlere verilen isim.

İSNÂD—I HADİS: Hadîs râvileri zinciridir. Hadîsin muhtevâsım sıra ile birbirine nakletmiş kimselerin adlarını ihtivâ eden kısma isnâd adı verilir, habe­rin doğru ve sağlam olduğunu bildiren esas de­mektir.

KANTAR: Büyük bir ağırlık ölçüsü; ağırlık değeri hak­kında rivayetler ise muhtelifdir.

KARAVUL: Öncü, ileri kol, keşif kolu..IAHAFTE: Deve, kadar gibi hayvanların sırtına konu

lan ve iki kişinin oturabildiği kapalı vasıta.MATBAH EMİNİ: Sarayda mutfak işlerine bakan rne-

rından sonra hatibin minberde halka verdiği diniMENŞUR: Tanıtma vesikası, irade, ferman ve bilhassa

iktâ fermam mânâlarında kullanılan tâbir.MEŞ'ALEDAR: Aydınlatma vazifesiyle görevli olan ve

meş'ale tutanlar hakkında kullanılan bir tabir.MİSKAL: Kıymetli madenlerin, mücevherlerin, ilâçla­

rın ve bu gibi maddelerin ağırlığını ölçmeye yara­yan ağırlık ölçüsü.

NAHİV: Gramer ve bilhassa gramerin sentaks kısmı.

Page 205: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

NERİMAN: İran ünlü pehlivanı ve savaşçısı Rüstem'in dedesi olan Sâm'ın babası.

NÖKER: Kul, köle.NAKKARE: Çalgılardan bir çeşit küçük davulun adı.OTAĞ: Sultanlar ile vezirlere mahsus büyük ve süslü

çadırlara verilen addır.ÖŞR (ÖŞÜR): Lügat mânâsı onda bir olup, sosyal

yardım için alınan onda bir nisbetindeki vergi.PEYK: Memleketin her tarafından haber getirip götü­

ren piyade postacı ve haberciler hakkında kulla­nılan bir tâbirdir.

RİBAT: Müstahkem müslümân zaviyesi. Başlangıçta ribât, cihada hazır bulundurmak üzere binek hay­vanlarının toplandığı bir yer olup, sonraları ker­vansaray olarak bir mânâ kazanmış ve X. yüzyı­lın sonlarında ve XI. yüzyılın başlarından itibaren zâviye ve tekke haline getirilmiştir.

RÜSTEM: İran'ın ünlü kahramanı ve savaşçısı.SADAKA (ÇOĞULU, SADAKAT): İnsanın kendi ihti-

yârı veya arzusu ile sevap maksadıyla fakire hibe olarak verdiği mal için kullanılan bir tâbirdir.

SAHİB—İ DİVÂN: Divân reislerine verilen ünvan.SAHİB—İ DİVÂN—I İNŞA: Devletlerle ve eyaletlerle

olan muharebeleri yapan, arazi ve tayinlere âit ve­sikaları veren Tuğra veya İnşâ Divânı'nın reisine verilen ünvan.A >

SALAR: Reis, kumandan, serdâr.SÂM: İran'ın ünlü pehlivanı ve savaşçısı Rüstem'in de­

desi.SİKKE: Devletin damgası ile damgalanmış madeni para.SUFİ: Tasavvuf ehli, tasavvufla uğraşan kimse.SUBAŞI: Türkçede sü ve baş kelimelerinden meydana

gelen ve "Ordu kumandanı—asker başı" mânâsın­da askerî bir ünvan.

A

ŞARABDAR: Sultanın içeceklerini hazırlayan ve her

203 -

Page 206: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman

hafta muayyen günlerdeki yemeklerde hizmetli görevli ve emri altında içeceklerin muhafaza edil­diği bir kileri bulunan saray memuruna verilen ün­van.

ŞER ' (ŞERl'AT): Umumiyetle tâkip edilmesi gereken vâzıh yol, mü'minlerin gitmesi gereken yol, İslâm- da dinî tâbir olarak Islâmın müdevven kanunu A l­lah'ın emirlerinin bütünü manâlarına gelir.

TEVKİ: Hükümdârın kararı, bunun yazılı sureti, tayin berâtı, hükümdâra mahsus alâmet, tuğra, ferman mânâlarında ve mühür eş anlamında kullanılan bir tabir.

TIMAR: Geçimlerini veya hizmetlerine ait masraflarını karşılamak üzere bir kısım asker ve memurlara, muayyen bölgelerden kendi nam ve hesaplarına tahsili selâhiyeti ile birlikte tahsis edilmiş olan

A vergi kaynakları ve araziye verilen isim.ULUFE: Askerlere (Üç ayda bir) verilen maaş yerinde

kullanılan bir tâbirdir.VAKIF: Bir mülkü halkın yararına ve ebedi olarak tah­

sis efhıek yerinde kullanılan bir tâbirdir.Y ABGU: Oğuzlar'm başında bulunan hükümdâra veri­

len ünvân.ZAMAN: Başkasının üzerindeki vâcib bir hakkı iltizâm

etmek; birşeyin mislini veya kıymetini vermek için zarar veya ziyana karşı kefil olma.

204

Page 207: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman
Page 208: Ahmed bin Mahmud II - Turuz...Ahmed bin Mahmud'un (SELÇUK-NAME II) KERVAN KİTAPÇILIK BASIN SANAYİİ VE TİCARET A Ş. Ofset tesislerinde dizilmiş ve basılmıştır. Tercüman