alaturka records - siltaş · 2015. 1. 24. · aliŞverİŞ / yılbaşı hediyeleri 8 haberler...
TRANSCRIPT
Aralık 2014 / Yıl: 1 / Sayı: 2 (3 Ayda Bir Yayınlanır)
• Siltaş’tan haberler• Asil ve şık çini sobalar• Mesleki başarı için eskrim • Kış içecekleri
Yılbaşı sofrasına öneriler
Siltaş’ın deneyimli yöneticisi: Betigül Karabulut
Taş plakların tadı
AlaturkaRecords
Şile Belediye Başkanı:Can Tabakoğlu
Aralık 2014 • Yıl: 1 • Sayı 2(3 Ayda Bir Yayınlanır)
Siltaş A.Ş Adınaİmtiyaz Sahibi veYayın Yönetmeni
Mahmut Keçici
Sorumlu Yazı İşleri MüdürüHüseyin Keçici
Yazı İşleriDoğancan Şahin
FotoğraflarBari Baykal
Görsel TasarımErsin Çalışkan
Basım YeriBay Grafik Matbaacılık
Tel. 0212 282 39 31
AdresAlemdağ Caddesi
Yanyol Sokak No: 8/2 D: 18Üsküdar - İstanbul, Türkiye
Tel. 0216 521 16 [email protected]
Yeni seneyi karşılarken...Yepyeni bir sayıda daha sizleri derin bir muhabbetle selamlıyorum…
İnsan içinde bulunduğu alemi, kendisine bahşedilen duygular ile anlar. Biz de elimizden geldiğince gönül gözümüzü açacak keyifli konuları sayfalarımıza taşıdık. Müziğin üzerimizdeki olağanüstü etkisinden yola çıkarak, geçmişin özlenen nağmelerini günümüze taşıyan müstesna bir grupla, Alaturka Records’la sizi tanıştırmak istiyoruz… “Klasik her zaman güzeldir!” diyenler için antika çini sobalar, profesyonel
yaşamda da son derece faydası olan eskrim sporu hakkında ilgi çekici bilgiler, kış günleri için şifalı içecekler, kapıda bekleyen yılbaşı akşamı için ailenizle paylaşacağınız sofraya lezzet katacak öneriler de diğer konularımız arasında…Bunların yanı sıra İstanbul’un gözbebeği Şile’de keyifli bir geziye çıkarken, Şile Belediye Başkanı Can Tabakoğlu ile gerçekleştirdiğimiz keyifli söyleşiyle, bu güzel beldeye dair yepyeni projeler hakkında fikir sahibi olacaksınız… Şirketimizin yöneticilerinden Betigül Karabulut da hem sektörel analizleri
hem de yaşama dair samimi sohbetiyle sayfalarımıza konuk oldu…Bu arada geçtiğimiz günlerde (4 Aralık) kutlanan Madencilik Haftası sebebiyle tekrar sektörel sorunlara dikkat çekerken, bu alanda tatsız hadiseler duymayacağımız ve ülkemizin madeni zenginliğinin en verimli şekilde değerlendirileceği, bizi aydınlık yarınlara taşıyacak yeni bir seneye adım atmayı temenni ediyoruz…
Huzurunuzun ve ağız tadınızın daim olması dileğiyle…
Mahmut KeçiciSiltaş Yönetim Kurulu Başkanı
MEKAN / Maria’s Restaurant
10 - 11
SİLTAŞ / Röportaj
4 - 6
GEZİ / Mavi ve Yeşilin Buluştuğu Yer: Şile
15 - 17
DEKORASYON
30
SANAT / Alaturka Records
24 - 25
SİLTAŞ’IN DEĞERLERİ
7
SPOR /Eskrim
26 - 27
RÖPORTAJ/ Dört Mevsim Yaşayan Bir Kent Hayal Ediyoruz
18 - 21
ANTİKA / Çini Sobalar
22 - 23
YEMEK / Yılbaşı Sofrası
12 - 14
SAĞLIK Şifalı İçeceklerle Sağlıklı Bir Kış
28 - 29
ALIŞVERİŞ / Yılbaşı Hediyeleri
8
HABERLERSiltaş’tan Haberler
9
Siltaş’la yolunuz nasıl ve ne zaman kesişti?
Keçici ailesi ile ilk tanışmamız 2003 yılın-
da Koçbank A.Ş. Ümraniye ube Müdürlüğü
yaptığım dönemde gerçekleşti. 2005 yılında
emekli olduktan sonra ailenin üçüncü kuşağı
ile birlikte çalışmaya başladım. İş yaşamımda
ikinci dönem aktif çalışma hayatına yine aynı
ailenin Olimineral End Ham San A.Ş. adlı şir-
keti ile devam ettim. 2013 yılında Siltaş Silis
Kumları San. A.Ş’nin yönetimine geçilmesi
nedeni ile finans bölümünden sorumlu genel
müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi
olarak hizmet vermeye devam etmekteyim.
Kadınların iş hayatındaki yeri hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Kadınların iş hayatındaki yeri gibi bir ayrımın
yapılmasından yana değilim. Önemli olan bi-
rey olarak iş hayatını sevmek ve katma değer
sağlamak için kendimize hedefler koymak.
Farklı açıdan baktığımda çalışma hayatı bir
kadın için en az bir erkek kadar önemli ve
gerekli. Erkeklerin zekice kesin, yüzeysel
çözümlerinin yanında, kadınların ayrıntılı,
yorumsal ve pratik çözümleri ile iş hayatın-
da bizlere de ihtiyaç bulunuyor. Hatta size
içinde bulunduğum madencilik sektöründe
bir kadın olarak nasıl gelişim sağladığımı özet-
lemek isterim:
Öncelikle başarı için gerekli olan sektörel
bilgi donanımına ihtiyaç duydum. Bu da
çalışma hayatına sıfırdan başlamak gibiydi.
Bankacılık kariyerimden faydalanarak yola
çıktım. Kendimin lideri oldum, bakış açımı
değiştirdim. Motivasyon ve kontrol kaynak-
larını kendi içimde aradım. Doğru kanalları
kullanarak stratejik hedefler belirledim. Çok
çalıştım. Bazen çalışmak ve öğrenmek bizi
öyle meşgul ederki dinlenmeye zaman ayır-
mayı unuturuz. Tabii ki fiziksel ve zihinsel
stresten uzak zamanlar yaratıp tatil için vakit
ayrmak da önemli. Başarı bir süreçtir. Başa-
rı için başkalarından daha iyi olmaya değil,
kendimi aşarak öğrenmeye çalıştım. Normal
hayatımızda olduğu gibi, sektörümüzü yaşa-
yarak öğrendim .Günün ve hayatın değişen
koşullarına uyum sağlayarak , sorarak öğren-
meye çalıştım, uyguladım ve sonunda yaşaya-
rak madenci oldum veya madenciliğe adım
attım diye düşünüyorum.
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 4
Röportaj
Siltaş Silis Kumları San ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Finans Bölümü’nden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Betigül Karabulut, madencilik sektörünün başarılı kadın yöneticilerinden biri olarak bize hem sektörü değerlendirdi hem de işten artan zamanlardaki hayatına dair samimi bilgiler paylaştı…
Betigül Karabulut ile Kuzguncuk’da müdavi-mi olduğu Sitare Cafe’de, çok sevdiği Türk
kahvesini yudumlarken, hem profesyonel hem de özel hayata dair keyifli bir sohbet
gerçekleştirdik…
“DündenDaha Olmalıyız!”
HIZLI
Madencilik sektörünün genel yapısını de-
ğerlendirir misiniz?
Dünya ticareti 2014 yılında zayıf bir büyüme
göstermesine rağmen, sektörümüzde büyü-
me ilerleyerek devam ediyor. Maden ihracatı
Çin’in hızlı ekonomik gelişimi nedeni ile ham-
madde talebinin artmasından kaynaklanıyor.
Madencilik , ulusal ve uluslararası alanda yatı-
rım ve finans piyasası içinde önemli bir sek-
tör. Ancak madenlerin işletilmesi için alınan
saha ruhsatlarının izinleri konusunda sıkıntılı
süreçler yaşanmakta ve bu da duraksamala-
ra neden olmaktadır. Bu konuda daha hızlı
ve etkin sonuç alınmalıdır. Çünkü yatırım ve
üretim süreci için önem arzetmektedir. Ma-
denciliğin milli gelire katkısının büyük olduğu
unutulmamalıdır.
Ülkemizde madenciliğin 9 bin yıllık geçmişi
vardır. Antik çağlarda var olan madencilik için
Cumhuriyet döneminde arama çalışmalarına
başlanmış. Gelişim göstererek bugünlere ge-
len sektörde, modern teknolojilerin kullanımı
sağlanarak üretimler gerçekleştirilmektedir.
İnsanlık tarihinde, uygarlık yolunda yiyecek
temininden sonra gelen ilk endüstriyel bu-
luştur, uygulamadır.
Türk madenciliğinde bazı zorluklar olsa da,
bizim piyasamız yabancı ülke yatırımcıları ta-
rafından ilgi ile izlenmektedir. Özellikle yur-
tiçi ve yurtdışındaki fuarlara yabancı katılım-
cıların çok olması, Türkiye’deki madencilik
sektörünün dünyada da ilgi çektiğini göster-
mektedir. Sektörümüzün varlığı, kalkınmada
süreklilik sağlanması açısından önemli bir
yerdedir.
Silis kumun sektördeki yerine değinir misi-
niz?
Bankacılık yaptığım dönemde silis kumu
hakkında sadece denizdeki kum kadar bilgi
sahibiydim. Ancak sektörde çalışmaya baş-
ladığımdan beri silis kumunun özel ve ticari
hayatımızda ne kadar önem arzettiğini ve
olmazsa olmazlar arasında bulunduğunu an-
ladım.
Silis kumunun sektördeki yeri çok önemlidir.
Aklınıza gelen her materyalin hammaddesi
silis kumudur. Örnekleme yapmak istersek;
kimyasal ürünlerin üretimi için kullanılan
hammadde olarak, otomotiv aksam – par-
çaların kalıplama işlemlerinde, demir-çe-
lik- inşaat sektöründe, her türlü eşyanın
yapımında, seramikte, futbol sahalarında ,
tüm yapı kimyasallarında, mutfaklarımızda
kullandığımız tabak, bardak, tencere vb
gibi tüm araç ve gereçlerde değerlendirilen
önemli bir hammaddedir. Özellikle Şile böl-
gesindeki silis kumu rezervleri hem ülke-
miz hem de yabancı firmalar tarafından ilgi
görmektedir. Madencilik ürünleri olmadan
temel toplumsal ihtiyaçların karşılanması
mümkün değildir.
Siltaş’ın gelecek hedefleri nedir?
Konusunda lider olan şirketimiz emin adım-
lar ile büyümeye kararlı bir şekilde yurt içi
ve yurt dışı arge çalışmalarına önem vererek,
doğaya saygılı , çevre ve insan sağlığını ön
planda tutarak , çevrenin korunmasını görev
sayarak , çevresel faktörlerin iyileştirmesini
sağlayarak konusunda ilerlemeye devam et-
mektedir.
Yurt içindeki etkinliğini devam ettirirken, yurt
dışında da yeni projeler ile bağlantı kurma-
yı, yurt içindeki bilgi ve tecrübesini kullana-
rak farklı madenleri üretime geçirmeyi ve bu
potansiyeli yurt dışına taşımayı hedeflemek-
tedir.
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 5
Siltaş’ta kullanılan motivasyon yöntemleri-
ni anlatır mısınız?
Genel yapısı ile çalışanlarımıza rehberlik yap-
maktayız. Birlikte hareket ederken, yenilik-
lere önderlik sergiliyoruz. Düşüncelere sınır
koymuyoruz. Örneğin herkes satış yapabilme
kabiliyetine haizdir. Tüm çalışanlarımızın şir-
ketimizin ortak amacı hakkında düşünmesini
sağlarken, hergün yorulmadan, bıkıp usanma-
dan o amacın gerçekleştirilmesi için çalışma
ortamları hazırlıyoruz. Bunun yanı sıra;
Şirket içi işbirliğini geliştirip, rekabeti azaltmış
oluyoruz.
• Takım ruhu oluşturuyoruz
• Ekip kimliğini geliştiriyoruz
• Şirket içi-dışı iletişim sağlıyoruz
• Zaman yönetimine, değişimlere adapte ol-
maya önem veriyoruz
• İhtiyaç analizi yapıyoruz
• Doğru kişiye doğru eğitmi vererek, kendi-
si için en uygun iş kolunda çalışması adına
onu yönlendiriyoruz.
• Özellikle ‘’BİZ’’ kavramını oluşturuyoruz.
• Temel değerlerimizi çalışanlarımız ile birlik-
te oluşturup, doğrunun ne anlama geldiğini
tartışan ortamlar yaratıyoruz...
Peki sizin ilgi alanlarınızdan söz eder misi-
niz?
Fırsat buldukça ailem ve arkadaşlarım ile va-
kit geçirmeye çaba gösteririm. Sabah erken
kalkar, yaz- kış yüzer, haftada üç gün spor ya-
parım. Her kadında olduğu gibi bende de alış-
veriş tutkusu var. Modayı takip etmem ancak
bana yakışanı tercih ederim. Bunu özellikle
stresli olduğum zamanlarda gerçekleştiririm.
Yurt içi ve yurt dışı seyahat etmeyi severim.
Özellikle Londra vazgeçilmezimdir. Seyahat
ettiğim ülke kültürlerini yansıtacak objeler sa-
tın alır, biriktiririm. Fırsat buldukça kitap oku-
rum. Sinema ve tiyatroyu da ihmal etmem.
Arada bir kendimi ödüllendirmek için güzel
bir akşam yemeği ısmarlarım kendime…
İlgi alanlarınızın ve işinizin birbirini besledi-
ğini düşünüyor musunuz?
İlgi alanlarım, işimi sevdiğim ve başarıya ulaş-
tığım sürece birbirini besliyor. Bana enerji
sağlıyor. Bir nevi şarj oluyorum diyebilirim.
Bunların hepsi çalışmayı ve işi sevmek , hu-
zurlu bir ortamla ilgili.
Son okuduğunuz kitap nedir?
Dorothy Koomson’un Gül Yaprağı Kumsalı
kitabını bitirdim.
En son aldığınız albüm hangisi?
Alaturca Records albümünü aldım.
Yarınlara mesajınız nedir?
Dünden daha hızlı olmalıyız. Bir Afrika ata-
sözü ile devam edersek; bir ceylan her sabah
uyandığında kafasındaki tek düşünce, en hızlı
koşan aslandan daha hızlı koşabilmektir. Yok-
sa aslana yem olacaktır. Bir aslan uyandığında
ise her sabah kafasındaki düşünce, en yavaş
koşan ceylandan daha hızlı koşabilmektir
yoksa açlıktan ölecektir.
İster aslan olun, ister ceylan hiç önemli değil!
Yeter ki güneş doğduğunda koşuyor olmanız
gerektiğini, hem de bir önceki günden daha
hızlı koşuyor olmanız gerektiğini bilin yeter!..
Eğer aslansanız ve en yavaş koşan ceylanı
bir önceki gün yakalayamamışsanız, üstelik
bugün bir ceylanı avlamak niyetindeyseniz,
bilmelisiniz ki en yavaş ceylan sizden daha
hızlıdır. Eğer ceylansanız ve henüz aslana yem
olmamışsanız, hızınızı düne göre artırmalısı-
nız çünkü sıra size gelmiş demektir.
İş hayatında ve özel yaşam koşusunda devam
edebilmenin tek koşulu, dünden daha hızlı
olabilmektir. Hergün bu sorgulamayı yapma-
lıyız. “Dünden daha hızlı mıyım?”
Dünya durmuyor, Türkiye değişiyor. Bilgi ve
iletişim teknolojileri hergeçen gün daha da
yetkinleşerek hayatımıza giriyor. Buna seyirci
olmamalıyız. Kullanıcı hatta üretici olmalı, bu
teknolojiyi işimize uyarlamalıyız. Geleceğin
raf ömrü yoktur. Küresel boyutta hıza sahip
olmalıyız..
Şimdiden konuşulmaya başlayan ancak Türkiye’de sadece haber olan Madencilik konusunda girişimcilere uzayda yatırım yap-malarını, bu konuda ilgi göstermelerini ve araştırmada bulunmalarını öneririm.
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 6 Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 7
Bu sayıda da, Siltaş ailesi içerisinde yer alan birbirinden değerli çalışma arkadaşlarımızı tanıtmaya de-vam ediyoruz…
ALPER DUIRA
1982 yılında İstanbul’un Fatih ilçesinde doğan
Dura, ilköğrenimini Pilot Cengiz Topel İlkoku-
lu’nda, ortaokulu Güngören Ortaokulu’nda,
liseyi Kemalhasoğlu Lisesi’nde gerçekleştirdi
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Maden
Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. He-
men ardında da askerlik görevini Hatay’da
tamamlayarak, 2006 yılında Siltaş’da “maden
mühendisi” olarak göreve başladı. Bugün Siltaş
ruhsatlı sahalarının maden faaliyetleri kapsa-
mındaki çalışmalarında resmi kamu kurum ve
kuruluşlarıyla olan uygulamalarını takip eden
Dura, maden sahalarının ruhsatlandırılması ve
projelerini hazırlama işlemini yürütüyor. Ayrı-
ca Siltaş’ın Enerji Bakanlığı Maden İşleri Genel
Müdürlüğü onayı ile yetkili olduğu sahalarda
teknik nezaretçilik görevini üstleniyor.
İBRAHİM İNCEKARA
1965 yılında Giresun Eynesil ilçesinde doğan
İncekara, ilk –orta ve lise tahsilini bu ilçede
tamamladıktan sonra 1983 yılında Karadeniz
Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bö-
lümü’ne giriş yaptı. 1987 yılında mezun olma-
sının ardından askerlik görevini Amasya da
tamamlayarak, 1990 yılı Haziran ayında Siltaş
Silis Kumları A.Ş’de Karakiraz Fabrika Müdü-
rü olarak göreve başladı. Bu görevden sonra
şirkete ait kömür ve kil sahalarında şantiye
mühendisliği işini üstlendi. Maden sahalarının
üretim ve projelerinin hazırlanmasında, 1997
yılında şirkete ait kuvars kumu sahalarından
hammadde planlama, üretim ve projelerinde,
diğer maden sahalarının etüt ve planlanmala-
rında çalıştı. 2010 yılında Siltaş A.Ş’den ayrıla-
rak Ento Madencilik İnşaat Ltd. Şti’de göreve
başladı. Bu şirkete ait kuvars kumu işletmesi-
nin fizibilitesini, Rusya Abhazya’da bulunan
kömür sahasının 2011 ve 2012 yılları arasındaki
üretim ve planlamalarını yaptı. Aynı zamanda
tünel, baraj ve metro gibi inşaat sektörlerinin
planlamalarda yer aldı. 2013 yılı Eylül ayında
yeniden Siltaş A.Ş.’ye döndü. Maden sahaları-
nın planlanması ve üretimlerinden sorumlu
Jeoloji Mühendisi olarak Siltaş’ta görevini sür-
dürüyor…
Siltaş’ın Değerleri
Siltaş yöneticileri ve çalışanları, 24 Kasım 2014 günü Şile Otoyolu Kömürlük mevkiinde bulu-nan “İstanbul Sanayi Odası Hatıra Ormanı” için ağaç dikiminde bulundu. Böylece şirket, fidan-ların bizlerle beraber gelişip büyümesi ve daha yaşanabilir bir dünya yaratabilmek için adım
atarken, aynı zamanda Şile’nin yeşil çehresine katkıda bulunmuş oldu…
Siltaş, çevreye duyarlı bir firma olarak bu tarz çalışmaları değerli bir görev sayıyor. Bu arada yeraltı kaynaklarının verimli kullanılarak ekono-
miye kazandırılması istendiğinde, aynı yerlere yeni fidanlar dikilmek sureti ile çalışma yapılan bölgenin ve doğanın da tekrar ormanlara kavuş-turabileceğini göstermek istiyor.
2014 yılı ağaçlandırma kampanyası doğrultu-sunda, Çevre Kuruluşları Dayanışma Derneği (ÇEKÜD) de bu girişime destekte bulundu…
Rengi ve enerjisiyle taptaze bir yıla başlarken sevdiklerinize hediye seçmekte zorlanıyorsanız, sizin için
derlediğimiz birbirinden şık ve kullanışlı ürün seçenekleri işinizi kolaylaştırabilir…Hediye Çorabı9.90 TLevim.net
Ferrari T-Shirt134.99 TLIntersport
Kürk Yelek279.90 TL
Gusto
Yastık59 TLKatzze Yastık
34.89 TLevim.net
Bavul990 TL
Victorinox
Saat890 TL
Nacar
Kupa22 TL
Starbucks
Liz Pouf1500 TL
Çakı245 TLVictorinox
Picea Pungens Bonsai590 TL
Cem Botanik
Eskitilmiş Ahşap Fener37 TLCemBotanik
Eskitilmiş Ahşaptan Kuş Yuvası45 TLGardenCenter
Atkı49.90 TL
Kiğılı
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 8
Yılbaşı Hediyeleri
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 9
SİLTAŞ’tan Haberler
Dünyada çok önemli bir noktaya gelen dö-
küm sektörünün buluşma noktası ANKIROS
ANNOFER TURCAST 2014, bu yıl 11-13 Eylül
2014 tarihinde Tüyap Fuar ve Kongre Merke-
zi’nde gerçekleşti. İki senede bir düzenlenen
ve sektör için büyük değeri bulunan fuara Sil-
taş da daha önceki dönemlerde olduğu gibi
katılımda bulunarak, kendine ait standında
teknik bilgi birikimini ve ürünlerini sergiledi…
Özellikle fuara yurtdışından katılan firmaların
silis kumuna ilgisi büyüktü. Siltaş çalışanları
da standı ziyaret eden katılımcılarla yakından
ilgilenirken, hem şirket adına hem de ülkeye
önemli yatırımlar olarak dönecek bağlantılar
kurdular…
Döküm sektörü fuarda buluştu
Siltaş’tan yeşil adımlar
Maria’ylaEge Mutfağı’nıkeşfedin!
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 10
Mekan
Pastel tonlarda dekore edilen sıcacık bir mekanda Ege Mutfağı’nın eşsiz lezzetlerini tadarken, unutulmaz Rum yemeklerini de keşfetmek, bu arada keyifli bir bahçede dostlarla sohbetin tadına varmak isterseniz, Etiler Maria’s Restaurant’a uğrayabilirsiniz…
Telefon: (0 212) 352 26 26
Adres: Akat Mah. Yeşim Sok. No: 7, Etiler
Etiler Maria’s Restaurant’ın başında ünlü şef
Maria Ekmekçioğlu ile oğlu Pascal Afthonidis
var. Maria aslında İstanbullu bir Rum. Çocuk-
ken ailesi İstanbul’dan Yunanistan’a göç eden
Maria, uzun yıllar sonra mesleki sebeplerle
tekrar doğduğu şehre, İstanbul’a gelip, haya-
tını burada geçirmeye karar vermiş. Aslında
iyi ki de gelmiş diyebiliriz. Çünkü böylece
pek çok lezzetsever onun mutfağından çıkan
seçme tatları deneme fırsatı bulabiliyor. Eski
Rum yemeklerini yaşatmaya çalışırken, deniz
mahsülleri, otlarla Ege Mutfağ’ndan da ilham
alan Maria, tablo gibi sunumlarla konuklarını
ağırlıyor.
Etiler Maria’s, hem bahçesi hem de rengarenk,
sıcacık dekorasyonu ile dikkat çekiyor. İçeride-
ki renkler ve cıvıl cıvıl aksesuarlar, buraya bir
kadın eli değdiğinin de kanıtı gibi. Öyle ki san-
ki çok sevdiğiniz bir arkadaşınıza ziyarete gel-
miş hissi duymanız kaçınılmaz! Civarda çalı-
şanlar için öğlenleri ev yemekleri yapan Maria,
akşamları ise Ege Mutfağı mönüsüyle mutfak-
ta harikalar yaratıyor. “Topraktan çıkan otlar-
la denizin verdiği güzellikleri birleştiriyoruz”
diyen Maria, alternatif tarifleriyle balığı her-
kese sevdiriyor. Özellikle bir pilav çeşidi olan
“Midye salma”nın pek çok hayranı var. “Balık
çorbası”, hem besleyici hem leziz… “Mürdüm
erikli kuzu incik”, “Kabak çiçeği dolması” tat-
larıyla dilden dile dolaşıyor. Izgara ahtapot ve
kalamar da bir o kadar başarılı. Özellikle “Çi-
kolata tutkusu” tatlısı ise, çikolata düşkünleri
için gerçek bir hazine, son derece tatminkar…
Kahvaltısını kaçırmayın!
Kahvaltılar da artık Maria’nın imzası olmuş
gibi. Envai çeşit lezzetin olduğu kahvaltılarda,
alaçatı otlu böreği, taptaze yöresel lezzetler
kadar ev yapımı ceviz, incir, soğan ve turunç
reçeli de ön plana çıkıyor. Bu arada yine res-
toranın ön kısmında yer alan pastane bölü-
münde tadına doyum olmayan tatlılar, pasta-
lar yapılıyor. Selanik tatlısı, sakızlı muhallebili
revani, bahçenin rüyası, damağını şımartmak
isteyenler için önerebileceğimiz tatlar. Yani ille
de yemek için değil, şöyle nefis bir tatlı yiyip,
yanında mis kokulu kahvenizi yudumlamak
için de mekan sizi bekliyor…
Haftanın her günü farklı programların olduğu
restoranda bir gece şömine başında dostları-
nızla keyif yapabilir ya da buziki ve gitar eşli-
ğinde Türkçe-Rumca şarkılara eşlik edebilir-
siniz. Özelikle sonbahar keyfini açık havada
yaşamak isteyenler içinse bahçede geçirilen
saatler hem ambiyans hem de lezzet açısın-
dan unutulmaz olabilir…
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 11
Hindi dolması
6-8 kişilik1 adet hindi3 çorba kaşığı zeytinyağı2 adet soğan1 su bardağı pirinçYarım kahve fincanı dolmalık fıstık20 adet bademYarı kahve fincanı kuru üzüm10 adet kestane2 çorba kaşığı tereyağıÇay kaşığının ucu ile tarçın ve toz-şeker100 gram rokfor peyniri2 su bardağı portakal suyu2 adet portakalYarım çay kaşığı öğütülmüş karabi-ber1 tatlı kaşığı öğütülmüş tuz
Hindiyi geniş bir tencereye alın. Üzerini dört parmak geçecek kadar su ekleyip, 20 dakika haşlayın. Hin-diyi sudan alıp, 2 çorba zeytinyağını her tarafına sürün. Ayrı bir yerde yemeklik doğranmış
soğanı zeytinyağında soteleyin. Pi-rinç, dolmalık fıstık, badem ve kuru üzüm ilave edip sotelemeye devam edin. Hindiyi haşladığınız sudan bir buçuk su bardağı alıp, pilava ilave edin. Kabukları ayıklanmış kestane-yi ekleyin. Tarçın ve tozşeker ilave edin. Tuz ve karabiberini ayarlayıp demlenmeye bırakın.
Pilavı hindinin içine doldurup, fırın tepsisine yerleştirin. Rokfor peyni-rini hindinin üzerine tereyağı sürer gibi sürün. Üzerine portakal suyu ve hindinin haşlama sulundan 2 su bardağı gezdirin. Dilimlenmiş por-takalları kürdan yardımıyla hindiye sabitleyin. Önce yağlı kağıt, sonra streç filmle kaplayıp önceden ısı-tılmış 180 derece fırında bir buçuk saat pişirin.
Üzerindeki yağlı kağıt ve streç filmi çıkarıp 180 dedece fırında 30 daki-ka daha pişirin. Hindinin etrafına arta kalan pilavı yerleştirin. Sıcak olarak servis yapın.
Bombay fasulye pilaki
4 kişilik500 gram Bombay fasulye1 adet büyük boy soğan10 adet arpacık soğan2 adet havuç1 adet kereviz kökü ve yapraklarıYarım su bardağı zeytinyağı4 diş sarımsakYarım çay kaşığı salça1kahve fincanı sebze suyu4 adet kesmeşekerÇay kaşığının ucu ile tarçınYeteri kadar tuz
Fasulyeyi bir gece önceden ılık tuzlu suda dinlendirin. Ertesi gün suyunu sü-
zün. Üzerini bir parmak geçecek kadar su ekleyip haşlayın. Ayrı bir yerde kıyıl-mış soğanı, arpacık soğanları ve halka doğranmış havuç ve kereviz kökünü ya-rım su bardağı zeytinyağında soteleyin. Sarımsak ve salça ekleyip sotelemeye devam edin. Bu karışımı ve sebze suyu-nu fasulyeye ekleyip karıştırın. Kesme şeker ve tarçın ekleyip, tuzunu ayarlayın. Kısık ateşte pişmeye bırakın. Kıyılmış kereviz yapraklarını da ekleyip karıştırın. Ocaktan alıp, üzerine kalan zeytinyağını gezdirin. Ilık olarak servis yapın.
Maria’nın notu: Fasulyelerin ezilmemesi için karıştırma işlemini kaşıkla yapmak yerine, tencereyi sallayarak da gerçek-leştirebilirsiniz.
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 12
Yepyeni bir yıla adım atarken,sevdiklerinizle birlikte evde keyifli bir gece geçirmeyi hayal ediyorsanız,Maria Ekmekçioğlu’nun leziz veşık tarif önerilerindenfaydalanabilirsiniz…
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 13
Çarliston biber mezesi
4 kişilik4 adet iri boy biberYarım kg beyaz peynir4 adet kurutulmuş domates3 dal dereotu2 dal naneYarım kahve fincanı zeytinyağıYarım çorba kaşığı elma sirkesiÇay kaşığının ucu ile öğütülmüş karabiber ve pulbiberYarım çay kaşığı öğütülmüş tuz
Biberlerin çekirdek yataklarını çı-karıp, kapaklarını daha sonra kul-lanmak üzere kenara alın.
Derin bir kapta, peyniri ezin. Ka-bukları soyulup, küp doğranmış domates, kıyılmış dereotu, nane, zeytinyağı, elma sirkesi, karabiber, pulbiber ve tuz ilave edip karıştı-rın. Karışımı biberlerin içlerine pay edin. Fırın kabına zeytinyağı gezdi-rip, biberleri yerleştirin. Kapaklarını kapatıp, açılmaması için kürdan yardımıyla tutturun. Önceden ısı-tılmış 180 derece fırında, ortalama 10-15 dakika pişirin. Ilık veya soğuk olarak servis yapın.
Maria nın notu: Tabağın yanına küp doğranmış peynir ilave ederek de servis yapabilirsiniz.
Narlı rokalıenginar kalpleri
4 kişilik8 adet enginar kalbi1 demet roka1 adet nar10 adet ceviz3 dal naneYarım çay kaşığı öğütülmüş tuz
Sos için:2 çorba kaşığı zeytinyağı1 tatlı kaşığı balzamik sirke
Enginar kalplerini tencereye alın. Üzerini geçecek kadar su ekleyip, 10 dakika haşlayın.
Rokanın kök kısımlarından azıcık kesip, kalanını elinizle parçalayın.
Enginar, roka, tanelenmiş nar, ceviz içi ve elinizle parçaladığınız naneyi harmanlayın. Tuzunu ayarlayın.
Sos için zeytinyağı ve balzamik sir-keyi iyice karıştırın. Salatanın üzeri-ne gezdirip servis yapın.
Çikolata tutkusu
6-8 kişilik4 adet yumurta1 su bardağı tozşeker (120 gram)110 gram tereyağı120 gram bitter çikolata1 paket vanilya ve kabartma tozuYarım su bardağı un (60 gram)15 gram kakao
Sos için: 250 gram bitter çikolata1 kahve fincanı krema (130 gram)1 tatlı kaşığı tereyağıÇay kaşığının ucu ile karabiber
Yumurta ve tozşekeri beyazlaşana kadar iyice çırpın. Ayrı bir yerde te-reyağı ve çikolatayı birlikte benma-ri usulü eritip, yumurtalı karışıma ekleyin. Yavaşça karıştırın. Vanilya, kabartma tozu, elenmiş un ve ka-kao ekleyip karıştırmaya devam edin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 20 dakika pişirin. Sos için çikolata, krema ve tereyağı-nı birlikte eritip karıştırın. Karabiber ilave edip karıştırmaya devam edin. Soğuk tatlının üzerine sosu gezdi-rip servis yapın.
Aşk ve huzur çayı
2 kişilik1’er adet elma, armut ve portakal
Çay için:3 çorba kaşığı siyah çay1 adet kakule kakule1 adet kokulu gül yaprağı (mayıs gülü)1’er adet adet karanfil ve çubuk tar-çın5-6 adet çilek5-6 adet böğürtlen
İncecik dilimlenmiş elma, elma ka-buğu, armut ve portakal kabuğunu yağlı kağıtla kaplanmış fırın tepsisi-ne yerleştirin. Önceden ısıtılmış 40 derece fırında 30-40 dakika ya da güneşte kurutun. Daha sonra bir kavanoza alıp, çay demlerken 1 tatlı kaşığı ilave edin. Çay için büyük bir demliğe 1 tatlı kaşığı kurutulmuş meyve ve kabukları, çay, kakule, gül yaprağı, karanfil ve tarçın ekleyin. Çaydanlığın altını su ile doldurun. Kaynayınca demliğe su ekleyip, 2-3 dakika sonra ocağın altını kapatın. Demliğe çilek ve böğürtlen ekleyip servis yapın.
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 14
İstanbul’un yanıbaşında olmasına rağmen do-
ğal ortamı ile dikkat çeken, huzurlu ve keyifli
bir kaçış alanı sunan Şile, her mevsim bam-
başka güzellikler vaat ediyor. Karadeniz’in
kıyısında yer alan Şile, belki de bu yüzden
yeşil görünümü ile dikkat çekiyor. Haftasonu
İstanbul’dan ziyaretçilerinin akınına uğrayan
Şile’de tarih, doğa ve lezzete varana kadar
farklı beklentileri karşılayacak pekçok alter-
natif var.
Şile’de görülmesi gereken yerlerin başında
Türkiye’nin uluslararası standartlarda en bü-
yük deniz feneri olan Şile Deniz Feneri. Yapı-
mı 1859 yılına dayanan deniz feneri 2004 yı-
lında müzeye çevrilmiş, dolayısıyla da turistik
bir değer kazanmış. Diğer İstanbul fenerlerine
nazaran daha uzun bir menzile sahip. Öyle ki
kendi etrafında dönerek ışık yakan lambanın
aydınlığı 25 mil uzaklıktan görülebiliyor.
Denizi, kumsalı, doğası, tarihi değerleri ve leziz balık sofraları ile Şile yılın her anı keyifli vakit geçirmek, dinlenip huzur bulmak isteyen tatil kaşiflerini bekliyor…
Mavi ve yeşilinbuluştuğu yer:
ŞİLE
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 15
Seyahat
Deniz keyfini de unutmamalı!
Şile’nin İnce kumlu uzun sahili, yazın oldukça
gözde. Üstelik kıvrımlı koylardan oluşan 60
kilometrelik bir sahil şeridine sahip olması da
beldenin popülaritesini artırıyor. Büyük Plaj
ve İskele Yeri Plajı’na talep fazla olsa da, daha
sakin bir yerde denize girmek isteyenler için
küçük koylar olan Ağlayan Kaya, Kumbaba,
Ayazma, İmrenli, Sahilköy, Ağva ve Kurfallı
ideal.
Şile bezi olmadan asla!
Şile’ye gidilir de şile bezi almadan gelinir mi?
Şile çarşısında pekçok şilebezi satan dükkan
var. Üstelik şile bezi ile elbiseden gömleğe,
etekten pantolona pekçok tasarım ortaya çı-
karmışlar. Ev hediyesi arayanlar için de masa
örtüleri, peçeteler, lavanta keseleri ideal. Sev-
diklerinize buradan gönül rahatlığı ile hediye
alabilirsiniz.
Ağva’ya mutlaka uğramalı!
Şile’nin civarındaki köyler ve beldeler de yem-
yeşil sığınaklar olarak ilgi çekiyor. Bunlar ara-
sında yer alan Ağva, özellikle sunduğu huzur
ve keyif imkanlarıyla neredeyse dört mevsim
tatilcilerin gözdesi. Özellikle nehir kenarın-
da oturup kahve yudumlamanın ya da kitap
okumanın gerçek bir rehabilitasyon olduğu
açık…
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 17
Şile de mutlaka ziyaret edilen adreslerden
birisi de Ocaklı Ada Kalesi… Cenevizliler
tarafından inşa edilen kale, Osmanlılar tara-
fından da denizden gelecek saldırılara karşı
gözetleme amacıyla kullanılmış. Bugün ise
estetik bir unsur olarak kentin doğal yapısına
etkileyici bir görünüm katmış.
Hazır Şile’de görülecek yerleri özetlerken,
Şile Feneri’nin 600 m gerisinde, taşlar ara-
sından çıkan bir su kaynağı olan ve gözya-
şına benzediği için şekline uygun bir isimle
anılan Ağlayan Kaya’yı da görmekte fayda
var!
Yine Şile’ye 2 km uzaklıkta bulunan Kumba-
ba Tepesi de özel bir karışıma sahip kumu
sebebiyle Bizanslılar zamanından beri ro-
matizma tedavisi için başvurulan ve “şifalı”
kabul edilen özel bir adres…
Şile deyince ilk akla gelenlerden biri de irili
ufaklı mağaralar. Hem karada hem de deniz-
de yapılanmış mağaralar oldukça ilginç ve
cezbedici bir görüntüye sahip. Aslında tabiat
ananın ne kadar önemli bir sanatçı olduğu-
nun kanıtı gibi…
Şile’de lezzet kültürü
Malum Şile deniz kenarı; dolayısıyla da bu-
rada balık yemeyi ihmal etmemek lazım.
Sahilde çok keyifli balık restoranları var ama
dilerseniz küçük teknelerde balık-ekmek
keyfi de yapabilirsiniz. Bu arada arıcılık da
son yıllarda Şile’de bir hayli gelişti. Özellik-
le pekçok derde deva kestane balı, yörenin
yükselen değeri…
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 16
Bu noktada Şile’nin belirleyici özellikleri
olarak aklımıza ilk neler gelmeli?
Herşeyden önce Şile bir İstanbul ilçesi, bunu
bir deklare etmek lazım. Şile için İstanbul’un
tehditleri kadar fırsatları da var. İstanbul bir
dünya kenti ve jeostratejisi itibarı ile Şile’ye
çok büyük anlamlar kazandırıyor. Şile turizmi-
nin de bu manada fırsatları değerlendirmesi
lazım. Bugün işte yeni havalimanı, 3. Köprü,
varolan Sabiha Gökçen Havalimanı çok de-
ğerli. Kuzey Marmara Otoyolu ile Ankara ve
Körfez Köprüsü ile Bursa, Çanakkale, Ege
bağlantısı Şile’yi ulaşılabilirliği açısından daha
stratejik bir noktaya getirirken, kentleşme ref-
lekslerinin de kontrollü yönetilmesini gerekli
kılıyor.
Kontrollü yönetimi tercih etmenizin sebebi
nedir?
Çünkü ilkeli bir ekonomi ve kentleşme örgüt-
leyemezseniz, var olan güçlü yanlarınızı da
zayıflatırsınız. Dolayısı ile Şile bir turizm ken-
tidir, bu ortadadır. Şile bir doğa kentidir. Ama
turizm ve doğayı entegrasyonda 4 mevsime
yayma mükellefiyetindedir. Şile İstanbul’un
bir kongre lokasyonu olmak zorunda, İstan-
bul’un butik ve doğal eşikleri mensubiyetinde,
butik turizmine alternatif üretmeli. Sağlıkla il-
gili de ciddi sektörel tanımları hakediyor. Hu-
zurevleri, geriatri merkezleri, fizyoterapi mer-
kezleri, ihtisas alanları, belli sağlık merkezleri,
estetik güzellik merkezleri veya sağlıklı yaşam
merkezleri gibi, bu doğal eşik mensubiyetin-
de yapabileceği sektörel atılımlar var.
Bununla beraber bir eğitim misyonumuz var.
Bünyemizde bir üniversitemiz mevcut. Ulaşı-
labilirlikle beraber, birden fazla üniversite, ay-
rıca ortaöğretim ve lise dengi eğitimlerde de
alternatif bir kampüs kenti olmaya aday. Biz
görev süremizin nihayetinde, inşallah plansız
bir alan bırakmayacağız.
Bunun için nasıl çalışmalar yürütüyorsu-
nuz?
Şu anda Şile’ye dair planların yüzde 80’i ta-
mamlandı. Mesela; kıyı Şile’de turizm odaklı
bir planlama yaptık. Daha çok kongre ve ko-
naklama rezervini, altyapısını güçlendirdik.
30.000 yatak rezerv alanı ürettik. Bunun dı-
şında, butik, kıyı turizmine uygun alanlarımız
var. Bu alanlarla yatırımcıyı buluşturabilme
adına altyapı sürecini de zaten geçmişte bı-
raktık. Doğalgaz, su, kanalizasyon, arıtma, de-
niz deşarjı gibi birçok nokta şu anda tamam-
landı. Altyapısı olmayan bir yer Şile’de çok
nadirdir. Bu standartlar yükseltildi. Bununla
beraber servis alanlarını, ulaşım altyapısını da
Şile şu an oldukça güçlendirdi. Tabii bütün bu
eşiklerle beraber, planlanmış saha ile yatırım-
cının buluşması an meselesi.
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 19
Şile’de hem yapısal hem de doğal ve yerel anlamında pekçok değerli malzeme bulunduğunu vurgulayan Tabakoğlu, kuracakları “Yeryüzü Pazarı” konseptiyle Şile’ye gelenlere keyifli ve sağlıklı bir alışveriş imkanı sunacaklarının altını çiziyor.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1970 doğumluyum ve üç dönemdir Şile Be-
lediye Başkanlığı görevini yürütüyorum. Bu-
rada oldukça geçmişe dayalı bir aile yapımız
olduğunu söylemeliyim. Eğitimime gelince;
ilk ve orta öğrenimimi Şile’de tamamladıktan
sonra liseyi İstanbul Kabataş Erkek Lisesinde
okudum. 1992 yılında Teknik Üniversite’de
Mimarlık Fakültesi’ni bitirdim.
Askerlik görevinden sonra da 1994 itibarı ile
Şile’ye geri dönerek belediyecilikte çalışmayı
arzu ettim. Yaklaşık 20 yıldır Belediye’de fark-
lı görevlerde Şile’ye hizmet etmeye devam
ediyorum. Evliyim; eşim diş hekimi ve ikisi kız,
ikisi erkek 4 çocuğumuz var.
Şile için uygulamayı planladığınız projeler
nelerdir?
Dönem itibarı ile de hedefine ulaştırmaya ça-lıştığımız projelerimizin ardından koşuyoruz. Biz kent yöneticisiyiz. Kent için düşünürken, bireysel fantazilerimizin ötesinde bir doktor gibi teşhis ve tedavi ile daha kaliteli yaşam adına hedefler koyuyoruz. Şile’nin niteliği ve kalitesini belli alanlarda güçlendirmek dile-ğindeyiz. Şile doğal eşikleri muhafaza olmuş,
o açıdan kaliteli bir kent. Sosyo kültürel eşik-lerinde de nispeten değerlerini muhafaza ettiği bir yaşam tarzı var. Ama ekonomik ve standartları itibarı ile belirli kültürel altyapının da güçlendirilmesi lazım. İşte ekonomik he-defler Şile’nin aslında kentleşmesinin önün-deki önemli ilkesel kriterleri oluşturuyor. Şile, “dört mevsim yaşamak” gibi bir hedefi dek-lare ediyor. Burası; tabiatın verdiği değerler üzerine inşa ettiği turizm ekonomisi, balıkçı-lık ve kısmen de köylerinde var olan ormancı-lıkla yaşayan bir kent. Ama bu yeni süreçlerde farklı bir ekonomiye doğru evrilmesi gereki-yor. Turizmden vazgeçecek değiliz ama dört mevsim turizm gibi ilkesel bir hedefimiz var.
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 18
Röportaj
İstanbul’un güzel beldesi Şile, 20 yıldır belediyecilik mesleğini icra eden ve “dört mevsim yaşayan, sürdürülebilir ekonomisi, ekolojisi, sosyo-kültürel altyapısı olan bir kent” inşa etme manifestosu ile çalışan Can Tabakoğlu tarafından yönetiliyor. Biz de Şile’yi turizmin gözbebeği yapma adına önemli yatırımlar yapan genç belediye başkanıyla samimi bir söyleşi gerçekleştirdik…
“Dört mevsimyaşayan bir kenthayal ediyoruz!”
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 21
Şile’de madencilik de yapılıyor. Madencilik
taşımacılığına dair ne düşünüyorsunuz?
Mesela limanın bu alanda kullanımı?
Şile Limanı hukuken ve nitelik olarak taşıma-
cılığa kabil değil. Liman bu vasfa haiz olarak
yapılmamış. Bu ilçe bazlı bir hedef değil, Ulaş-
tırma Bakanlığı ile entegre çözülmesi gere-
ken bir konu. Kuzey Marmara Otoyolu aynı
zamanda bir taşımacılık vasfını da üstleniyor.
Taşımacılıkta özellikle maden taşımacılığında
kara yolunun baypas edilmesi yerine deniz
taşımacılığını arzu ettim yıllarca. Çünkü Şile
aynı zamanda bir maden ilçesi. Karayolu
taşımacılığı bizim üzerimizde bir yük ve so-
rumluluk oluşturuyor. Taşımacılığı biraz daha
deplase edebilmek gerekiyor. Bunun için
deniz taşımacılığı uluslararası bir taşımacık
olarak karşılık bulabilir. Ama Türkiye içi ma-
den taşımacılığının deniz yolu ile yapılması
zor. Karadeniz bunun için uygun bir yapı or-
taya koymuyor. Yine de raylı sistem neden
olmasın diyecek kadar da iddialıyım . Maden
taşımacılığında da, karayolu taşımacılığında
da alternatif raylı sistemin güçlendirilmesi ge-
rekiyor fakat bu mahalli idare olarak bizi aşan
bir durum.
Biraz da mesleğinizin dışındaki alanlarda
sizi tanıyalım. Hobilerinizden söz eder msi-
niz?
Türk Sanat Müziği’ni severim, Türk Halk Mü-
ziği’nde seçiciyim. Her bölge, her yöre değil
de, nispeten belli tarzı severim. Popüler mü-
zik kültürüne karşı ilgim yok ama nitelikli bir
müzik çaldığı zaman dinlemekten hoşlanı-
rım. Kitap okumayı severdim diyorum. Eskisi
kadar okuyamıyorum. Günlük gazeteleri de
tabletten takip ediyorum. Ayda bir kitap bi-
tirmeye gayret ediyorum. Çok kitap kurdu
olduğumu söylemem doğru değil. Daha çok
mesleki makaleler, yasalar veya bizi ilgilen-
diren gündem ile ilgili okumaya çalışıyorum.
Spor konusunda kendimi eleştiriyorum. Ya-
pamıyorum ama elbette yapmam lazım. Şile
gibi bir yerde spor yapmamak biraz eleştiriyi
hakediyor ama saatlerinizi disipline etmeniz
gerekiyor. Sabah sporu, akşam sporu Şilede
çok icra edilir. Ama ben o konuda biraz tem-
bellik yapıyorum.
Emlak hareketliliğibelli bir dengede olmalı
Şu ana kadar arazilerini satmak suretiyle gelir kazanan bir köy nüfusu var. Bu doğru bir ekonomi mi?
Değil elbette!
Emlak hareketliliği dünyanın her yerinde var. İstanbul’da da var, Şile’de de olacak. Emlak hareketliliği bir ekonominin dina-mikliğidir. Buna kesinlikle karşı değiliz!
Ama sermaye, gelir iradı sadece emlak hareketliliğinden olan ve bu şekilde yaşamını sürdüren bir nüfus varsa kentte, bu tehlikedir ve tehdittir.
Şile denilince akla gelenler
Şile denilince öncelikle ekolojik değerlerinden bahsedebil-iriz. Yani doğa, orman, yeşil, deniz, kum bir değer. Endemik değerleri var. Bunun dışında yerel ürünler, butik ürünler... Şile bezi veya Şile’de varolan doğal ürünleri de katabilirim. Mesela kestane balı, kocayemiş, mantar. Veya yapısal ürünler Şile Feneri, Şile Kalesi. Tarihi doğal eşiklerden bahsedebiliriz. Bütün bu değerler aslında Şile’yi Şile yapan değerler. Ben diyorum ki, Şile’nin kendine göre bir dokusu, algısı, sesi var. Bu sesi kaybetmemesi lazım. Şimdi dünyada kentleri analiz ederken artık sanatçılar o kentlerin sesini kaydedip, o kentin senfonisini yapıyorlar. Yani Şile’nin senfonisi nedir diye sorsanız, herhalde dalga sesi, martı, güneş, rüzgar ve havanın oluşturduğu bir ses; doğanın sesi diyebiliriz.
Kongre turizmi ile ilgili planlara da değinir
misiniz?
Kongre turizmi benim Şile için koyduğum
hedeflerden birisi. Şile özellikle İstanbul’un 3
aylık yaz mevsiminin dışındaki zamanlarda
da turizm yapmak arzusu ile bütün bu yapı-
lanmalara giriyor. Dolayısı ile kongre turizmi-
nin mevsimi de yaz harici her mevsim. Yazın
nispeten yapılır, dolayısıyla bizim için bu bir
fırsat. Ulaşılabilirlik de bunu tamamlıyor. İs-
tanbul’un kendine özel cezbedici yönleri, ta-
rihi, kültürel geçmişi, mimarisi vs, Boğaz hattı,
jeomorfolojisi Şile’yi de aynı zamanda bu pa-
zarda paydaş kılacak. Dolayısı ile biz niteliği
itibarı ile yaklaşık 1000 ila 5000 arası rezervi
ilk etapta yakalayabilirsek, birkaç sene içeri-
sinde tamamlanması düşünülen köprü ve ha-
vaalanı ile yatırımın aynı süreçte ilerlemesini
sağlarız. Bununla ilgili görüşmelerimiz devam
ediyor, zaten.
Şile Belediyesi’nin biraz da sosyo-kültürel
boyutuna geçelim. Halkla iletişimi hangi
yollardan kurarsınız?
Biz yüzyüze iletişimi kullanan bir belediyeyiz.
Bu bizim oldukça güçlü yanımız. Çünkü Şile
sahip olduğu kültürü yaşatan bir ilçe. Hem-
şeri aidiyeti, kasaba kimliği ve kültürel değer-
lerimizin hali hazırda devam etmesi, kentin
birçok insanını tanıyor olmamıza sevkediyor.
Biz insanlarımızla daha çok temas içerisinde-
yiz. Yüzyüze, elele temas kuruyoruz. Sokakta,
kahvede, mahallede iletişim kurmayı, iletişi-
min en önemli kanalı olarak kabul ediyoruz.
Oysa kozmopolit metropol ilçelerinde bizim
görüşme aralığımızın yakalaması kabil değil.
Ama bunun dışında sosyal medya bir iletişim
aracı, yerel basın nispeten karşılık bulmaya
başladı. Bununla beraber bizim halk günleri-
miz, toplantılarımız, bölgesel toplantılarımız
oluyor. Yerel aktörlerimiz, muhtarlarımız, sivil
toplum örgütlerimiz ile belli günlerde iletişim
kuruyoruz. Ramazan ve bayramlarımız ciddi
bir iletişim vesilesidir. Şile iftar programlarını
sadece belediye yapmıyor. Biz köylerimizde
Ramazan’da geleneksel iftarlarda buluşuyo-
ruz. Bunun dışında da yöresel aktivitelerimiz
var. Özellikle hıdrellez dediğimiz bahar şen-
likleri bunlar arasında en ilgi çekici olanlardan
biri. Bunun dışında bizim ürettiğimiz yeni ak-
tiviteler var. Tohum takas şenliklerimiz veya
köylerdeki belli programlarımız, hayırlarımız.
Şile doğal ürünler açısından da oldukça
zengin bir bölge değil mi?
Kesinlikle! Şimdi “Yeryüzü Pazarı” diye bir köy
pazarı kuruyoruz. Üstelik sadece Şile’de değil,
Ağva’da da kuruyoruz. Köylerde de üçüncü
ayak olarak köy pazarlarını oluşturacağız.
Özellikle kapı köylerde, ilk girizgahlarda. Bu
ne demektir? Doğal eşiklerini sermaye eden
köy üretkenliğinde organik ya da doğala ya-
kın ürünlerin, İstanbul müşterisine pazar
olma vasfıyla Şile’de buluştuğu bir ekonomi.
Biz İstanbul’a gitme derdinde değiliz, İstanbul
zaten bize geliyor. Ama gelen kitle sadece
denize gelmemeli. İşte ilkbahar ve sonbahar-
da haftasonu, arabasına atlayıp gelen, bir köy
kahvaltısını tüketen, doğayı gören, o sesi işi-
ten; dönerken de, daha bilinçli ve sağlıklı bir
tüketici olma vasfıyla alışveriş yapan nitelikli
müşteriden bahsediyorum. Köy ekmeğini,
domatesini, reçelini, balını, köy yumurtasını
alan, bunu tercih eden…
Bu arada sosyal içerikli bazı çalışmalarınız
da var. Bunlardan söz eder misiniz?
Engelli merkezimiz şu anda hizmet veriyor.
Engelli vatandaşlarımızı hayata dahil ediyo-
ruz, mesela onlara balık ağı dokutuyoruz.
Onları rehabilite etmek birincil, bir meslek
sahibi kılmak ikincil hedefimiz. Aileleri de
rehabilite ediyoruz, sosyal yaşama kazandı-
rıyoruz. Büyükşehir Belediyesi ile bu konuda
çok büyük işbirliği yapıyor ve onlardan ciddi
destek alıyoruz. Kadın toplum merkezimizde
bir tiyatro grubumuz var. Belki de tek tiyatro
grubu olan belediyeyiz İstanbul’da. Oyun-
larımızı sergiliyoruz. Bu arada gümüş, cam,
takı, Şile bezi konularında mesleki eğitimler
veriyoruz. Şile bezinin şu anda özgün üreti-
mini, kendi kadın toplum merkezimizde icra
ediyoruz. El tezgahı, makine tezgahı üretim-
ler. Denizde yıkanan, kumda kurutulan, unlu
bulamaçlı sularda yıkanarak hışırlanan vs. ve
yaratıcı motiflerle Şile bezi bunlar… Bununla
beraber Kültür Merkezi , İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’ne projesini yaptırdığımız,şu anda
inşası süren, Şile’de kışın da sosyo-kültürel ya-
şamı nitelikli kılma adına önemli bir hedef ve
bitmek üzere. Bu sene inşallah açacağız.
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 20
Şile Belediye Başkanı Can Tabakoğlu’nun Şile’de özellikle kongre turizmini geliştirip, Şile’nin her mevsim
ziyaret edilen bir adres olmasını hayal ediyor…
Günümüzde teknoloji her alanda hayatımıza
dahil olurken, ısıtma sistemi de bundan nasi-
bini aldı. Özellikle büyük şehirlerde hemen
hemen her evde kombi ya da merkezi ısıtma
kullanılıyor. Bizler sıcacık evimizde rahatça
otururken, pek çok keyif de tarihin tozlu say-
falarında kayboldu. Mesela soba üzerinde ek-
mek kızartmak, kestane patlatmak, her daim
sıcacık olan çaydan canımız istedikçe barda-
ğa doldurmak, odun çıtırtısını dinlerken tatlı
tatlı uyumak ve dahası…
Bunların yanı sıra bir de artık sadece antika-
cılarda rastladığımız, renkleri, şekilleri, duruş-
ları ile kalbimizi çalan çini sobalar var elbette.
Geçmişte padişahların, paşaların, nazırların
yalılarını, konaklarını ısıtan çini sobalar, şimdi
kimi evde sadece dekoratif bir obje olarak,
sessiz, sakin ve biraz küskün köşesinde duru-
yor. Belki işlevsel olarak artık ondan faydala-
nılmıyor ama eğer bulunduğunuz ortamda
bir çini soba varsa, içeriye adım attığınız an
itibariyle dikkatinizi çekmesi kaçınılmaz!
Günümüzde antika dükkanlarının en çok ilgi gö-ren parçalarından olan çini sobalar, geride bıraktığı-mız tarihin sessiz tanıkları olarak bazı evlerde hala başköşede bütün heybetiyle duruyor.
Göz alıcı renkleri ve farklı süslemeleri ile artık sade-ce “dekoratif” bir obje olsa da, ince bir zevki yansı-tan çini sobaları yeniden hatırlayalım istedik…
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 22
Antika
Çini Sobalargörkemli
Asil, şık,Biz de bu tarih kokan güzel sobaları bir kez
daha hatırlatmak istedik…
Almanya’dan saraya
Çini sobalar, Osmanlı’nın son dönemine doğ-
ru ülkemize Avrupa’dan getirilmeye başlan-
mış. Aslında ilk olarak 18. yüzyılın ortalarında
Almanya’da üretilmeye başlanan çini sobalar
hem son derece sağlam hem de bir o kadar
estetik oldukları için büyük ilgiyle karşılaşmış.
Avrupa’nın ardından Osmanlı’ya da ulaşarak
sarayda, dönemin ünlü konaklarında, köşkle-
rinde, yalılarında kullanılmaya başlanmış. O
dönemde özellikle Fransız yapımı çini sobala-
rın büyük talep gördüğünü belirtmekte fayda
var!
Estetik değeri yüksek
Çini sobaların her ne kadar asli görevi ısıt-
ma olsa da, estetik özelliklerinin neredeyse
fonksiyonunun önüne geçtiğini söyleyebili-
riz. Capcanlı renkleri, üzerindeki türlü zevki
yansıtan süslemeleri ile başlıbaşına şık bir
mobilya görevi gören çini sobalar, konulduğu
ortama ayrı bir şıklık ve asalet katıyor. İşte bu
sebepledir ki günümüzde hala dekoratif de-
ğerini yitirmeksizin evleri süslüyor. Hatta anti-
kacı dükkanlarında en beğenilen ve fiyatı sık-
ça sorulan ürünlerden olmaya devam ediyor.
Fazlaca rengi olsa da mavi ve yeşil tonlarını
taşıyan çini sobalar bir başka parlıyor, dikkat
çekiyor. Bembeyaz bir çini soba ise hala pek
çok kişinin hayallerini süslüyor…
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 23
Alaturka Records son zamanlarda oldukça
ses getiren, önemli bir grup. Grup üyeleri-
nin ortak özellikleri nedir?
En büyük özellikleri yeniliklere açık olmaları.
Hepsi çok değerli, ülkemizi yurtdışında de-
falarca en iyi şekilde temsil etmiş sanatçılar;
gerçek sanatçılar. Buna rağmen kendilerini
bir kenara koyabilmeleri çok önemli.
Bir fikir için toplu hareket edebilmeleri, en
güzeli kendilerinin en değerli malzemelerini
sakınmadan ortaya koyabilmeleri. Bu bizim
camiada pek rastlanan bir durum değildir.
Bizim ortak noktamız cinsiyetimiz, yaşımız,
musikideki branşlarımız değil! Farklı yaş-
lardan hanım- erkek ses ve saz sanatkarları
bambaşka müzik kulvarlarından gelerek, Ala-
turka Records ruhu etrafında birleştiler.
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 24
Sanat
Türk müziğinin değerli şarkılarını, geçmişin tadı damaklarda kalan üslubu ile yorumlayıp, taş plakların hazzını günümüze taşıyan Alaturka Records grubu, geçtiğimiz günlerde İstanbul’da iki önemli konserde geniş bir kitleye hitap etti. Siltaş’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri’yle hazır bulunup, desteklediği lansman konserinin ardından, grubun şefi Uğur Işık’la keyifli bir söyleşiye imza attık…
Taş Plakların Tadını Günümüze Taşıyorlar:
Girizgah albümünüz ile “taşplakların kaldı-ğı yerden” diyorsunuz. Taşplakları bugüne nasıl taşıdınız?
Zaman içinde kaybolmuş üslubu tespit ediyo-ruz. Ardından tarzı analiz ediyoruz ve bugüne uyarlıyoruz. Tabii burada belirtmek gerekir; Türk Müziği hiçbir zaman yok olmamıştı, böy-le bir şey iddia etmiyoruz. Türk Müziği asla yok olmaz, bunun için uğraşılsa da mümkün değil elbette!
Albüm kısa sürede tükendi. 22 Kasım’da ve 18 Aralık’ta Zorlu Center’daki konserlerinize katılım çok yüksekti. Gösterilen ilginin ne-deni nedir?
Birincisi samimiyet ve albüm içeriğinin bu topraklara ait olması. Biz Anadolu’nun gerçek müziğini yapıyoruz. Dinleyen herkes, kendi-sinden birşey buluyor. İkincisi müziğin öne
çıkması. Bizler asla kendimizi müziğimizin önüne çıkarmıyoruz. Sadece müziği doğru şekilde icra ediyoruz.
Alaturka Records’a başlarken kendimizi, mü-zik geçmişimizi sildik. Kendimizi bir kenara koyduk. Böylece ortaya sadece müzik çıktı; samimiyet halkımıza ulaştı. Solist çok önde olmasına rağmen, süslemelerle, yorumla herşey denetim altında ama bu denetim aynı zamanda kendi içinde müthiş bir özgürlüğe sahip; dünya standartlarındaki bütün müzik-ler gibi...
Alaturka Records’un dinleyici kitlesi hak-kında bilgi verir misiniz?
Jazz dinleyicisinden pop müzik dinleyicisine, klasik batı müziği dinleyicine kadar geniş ke-simlere hitap ediyoruz, onların beğenilerini alıyoruz. Yaş aralığımız oldukça kapsamlı. Bizi
en çok sevindiren ise, çocukların ve gençlerin ilgisini çekiyor olmamız. Bu, müziğimiz için bir hayli önemli. Ama tabii halkın tamamını yakalamak diye bir şey mümkün değil; öyle bir iddiamız da yok!
Yurtdışında Türk Müziği’ne gösterilen ilgi-nin nedeni sizce nedir?
Türk Müziği, Anadolu’nun Batı’ya hitap eden yüzü gibi duruyor. Yurtdışında yıllardır sayısız konser verdik. Müzik dinleyen, dinleme kül-türüne sahip çok büyük kitleler var. Doğru müzikle karşılaştıkları zaman çok iyi geri dö-nüşler alıyoruz.
Türk Müziği adı altında başka türlü müzikler-le karşılaştıklarında, doğru olmadığını hemen farkediyorlar ve uzak durmaya başlıyorlar. Bili-yorsunuz yüzyıllar önce yabancılar “Alaturka” demişler bizim müziğimize. Türk tarzı alatur-ka yüzyıllar önce büyük saygınlık kazanmış, hatta önemli bestekarlar bile bundan esinlen-miş biliyorsunuz. Hala Batı müzik dinleyicisi doğru ve iyi tarz ile karşılaştığında o saygıyı gösteriyor. Ama genel olarak beklentileri, bu toprakların kokusunu almak.
Yurtdışında nerelerde, hangi salonlarda konser verdiniz?
New York Lincoln Center, Viyana Opera Salo-nu, UNESCO Konser Salonu, Tropen Theater, Konsert Gebau, Berlin Flarmoni gibi önemli salonlarda konserler verdik. Türkiye’de de bi-zim için değerli bir sahne olan Zorlu PSM’de 22 Kasım ve 18 Aralık tarihlerinde konserleri-miz oldu.
Bundan sonrası için Alaturka Records’un yolculuğu nasıl olacak?
Alaturka Records ruhunun her kıdem dere-cesinden yeni kalıtımlarla ciddi birikimler oluşturup, bu birikimin hem bugünün insa-nına hem de geleceğe aktarılmasıyla devamlı büyüyeceğine inanıyoruz…
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 25
Alaturka Records gurubunun 22 Kasım 2014 tarihinde Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleşen konserine, Siltaş da yönetici kadrosuyla katılarak sanata destek verdiğini bir kez daha göstermiş oldu.
Siltaş Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Keçici, konser öncesi grubun şefi Uğur Işık’la keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
Kökeni silahın icat olmasına dayanan çok eski
bir savunma sporu olan eskrim, yüzyıllarca
Avrupa’da aristokratlar tarafından ilgi görmüş.
Özellikle soylular arasında “şerefi korumaya”
yönelik olarak gerçekleştirilen düellolarda
da eskrime sıklıkla başvurulmuş. Türklerin
yaşamına futboldan dahi önce giren bir spor
olan eskrim, her ne kadar önceleri tamamen
küçük bir elit kitle tarafından icra edilse de,
günümüzde çok daha yaygın. Özellikle kon-
santrasyon sağlamlığı, hızlı düşünüp karar
verebilme, analitik düşünceyi artırma gibi
özellikleri sayesinde bugün iş dünyasından
pekçok kişi eskrim sporuyla ilgilenip, kariyeri-
ne pozitif etki sağlamaya çalışıyor. İyi bir yöne-
ticide olması gereken özelliklere sahip olma
imkanı vermesi de bu sporun tercih edilirli-
ğini artırıyor. Biz de eskrim sporu hakkında
detaylı bilgi almak için, Kadıköy’deki Eskrim
Okulu’nun kurucusu ve antrenörü Ateş Yay-
lıoğlu’yla keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik…
Mesleki yaşamda öne çıkmanızı sağlayacak özellikler kazanmak istiyorsanız, sizi “aristokratların sporu” olarak da bilinen eskrimle tanıştırmak istiyoruz. Analiz yeteneğinden doğru zamanlamaya kadar pekçok artı özelliği hayatınıza katmanıza olanak sağlayacak olan eskrim hakkında ilgi çekici detaylar sizi bekliyor…
İş dünyasındabaşarının sırrı:
Eskrim
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 26
Spor
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 27
Eskrim sporunun dünyadaki gelişimi nasıl-
dır?
Temel eskrim, Fransa’da gelişip, İtalya’da yay-
gonlaşmış bir spor. Bugün dünya üzerinde
Fransız, İtalyan, Rus, Alman, Macar ekolleri
olmak üzere farklı ekoller sözkonusu. Hatta
diyebiliriz ki, eski Sovyetler Birliği’nin olduğu
tüm coğrafyada, Çin’de, hatta Japonya’da
dahi yaygın bir spor.
Eskrim aynı zamanda aristokrat bir spor
olarak biliniyor. Türklerin eskrimle tanış-
ması nasıl olmuş?
Osmanlı’nın son dönemlerinde bizim toprak-
larımıza gelen İtalyan askerler, yanlarında bu
sporu da getirmişler. Özellikle subaylarları-
mızla yaptıkları karşılaşmalardan bizimkiler
galip çıkınca, bu durum dönemin padişahının
çok hoşuna gitmiş ve Harp Okulu’nda eskrim
sporunun yapılması için icazet vermiş.
İlerleyen zamanlarda BJK (Beşiktaş Jimnastik
Klübü) kurulduğunda dahi burada futboldan
önce sadece üç spor yapılabiliyordu. Bunlar-
dan ikisi boks ve jimnastik, üçüncüsü ise es-
krim. Yani eskrim futboldan önce Türkler’in
yaşamına girmiş bir spor. Fakat bu spor daha
çok askerlerin tekelinde kalıyor, fazla geli-
şemiyor. Malum eskrim aynı zamanda bir
savunma sporu çünkü. Dikkatin hat safhada
olması gerektiği için, özellikle savaş pilotları-
nın eğitiminde kullanılıyor. Ülkemizde Eskrim
Federasyonu kurulduktan sonra, sporun geli-
şimi de başlıyor. Hatta ilk olimpiyat macera-
mızda bile eskrim sporu ile yarışıyoruz.
Eskrim yapmak bize ne gibi artılar katıyor?
Tüm sporlar içerisinde en fazla enerji gerekti-
ren iki spor var. Bunlardan biri Formula1, diğe-
ri de eskrim. Burada, fiziksel aktivitenin yanı
sıra beyinsel olarak harcanan enerjiden de
söz ediyoruz. Bir kere çok dikkatli olmalısınız.
Konsantrasyonunuzun tam olması gerekiyor.
Zaten eskrim bütün dillerde “savunma” anla-
mına geliyor. Esneklik, hızlı karar verebilme
gücü de bu spor sayesinde gelişiyor. Duruş
bozukluğu için doktorlar eskrimi özellikle
öneriyor. Öyle ki sırf bu sebeple konservatu-
arlarda eskrim dersi var. Bu spor aynı zaman-
da kalp dostu diyebiliriz…
Hangi yaş aralığı için bu spor uygundur?
Her yaştan insan eskrim yapabilir. Zaten dile-
diğiniz zaman bu spora başlamak mümkün.
Eskrim aynı zamanda dünyanın en güvenli
sporu. Hatta dünyada 70 yaş üstü düzenle-
nen turnuvaları bile mevcut. Eskrimle insan,
hayat boyu sürecek bir yaşam konforu kaza-
nabilir…
İş dünyasından pekçok insanın da bu spora
ilgi gösterdiğini biliyoruz. Eskrimin iş haya-
tına etkisi nedir?
Eskrim de tıpkı satranç gibi zihinsel ilerleyen
bir spor. Yani bir sonraki hamlenizi mutlaka
kurgulayarak gerçekleştirmelisiniz. Bütün
hamleleri ve karşı hamleleri bilmeniz, rakibi-
nizi atlatmanız gerekiyor. Aynı zamanda ana-
litik düşünmek şart! Hızlı düşünüp, hızlı karar
verebilme; tüm bunlar eskrimin kişiye kattık-
ları. Dolayısıyla iyi bir yöneticinin gerçekte
sahip olması gereken özelliklere eskrim sa-
yesinde ulayabilirsiniz. Tüm bu sebeplerden
dolayı şirket çalışanları ve şirket yöneticileri
eskrimle ilgilenmeyi tercih ediyor.
Ateş Yaylıoğlu kimdir?
Ateş Yaylıoğlu’nun sporcu geçmişi dağcılığa
dayanıyor. İş yaşamında ise üst düzey yöne-
ticilik yapmış. Fakat eskrimle tanıştıktan, bu-
nun eğitimini aldıktan sonra, kendini bu spo-
ra öylesine kaptırıyor ki, kariyerini ve yaşam
kurgusunu eskrime göre düzenliyor. Eskrime
karşı tarifsiz bir sevgi duyması sebebiyle hem
eskrim okulu açıyor hem de eskrim malze-
melerini ülkemize getirip, okulunun altında-
ki mağazasında satışını gerçekleştiriyor.
Eskrim üç branşta yapılıyor
Eskrimde kılıç, epe ve flore olmak üzere üç
branş var. Aslında bu farklılık, sporun icra
edilmesi sırasında kullanılan silahlardan
kaynaklanıyor. Birincisinde, yarı yuvarlak bir
koruyucusu olan kılıçla, rakibin belden yu-
karısına hamleler yapılarak sayı kazanılıyor.
Hem dürtme hem vurma sayı kazandırıyor.
Epe de tamamen düello kuralları geçerli yani
herhangi bir sınırlama mevcut değil. Aynı
anda yapılan vuruşlar iki tarafa da sayı kazan-
dırıyor. Flore ise sadece vucudun hedef alanı
olduğu eskrim biçimi ve silahının ucundaki
yaylı noktanın rakibin gövdesine bastırılma-
sıyla sayı kazanılıyor. Atak üstünlüğü galibiye-
te götüren kriter olarak kabul ediliyor.
Özel giysiler gerekiyor
Eskrim için bazı özel giysiler kullanmanız ge-
rekiyor. Tel kafesten bir maske, koruyucu bir
yelek, sağlam keten ya da branda bezinden
bir ceket ve yumuşak eldivenler giyiliyor. Bu
giysiler, eskrimciyi yaralanmalardan koruyor.
Ihlamur: Göğsü yumuşatıcı ve balgam sök-
türücü özellikleri ile soğuk günlerin vazge-
çilmez içecekleri arasında bulunuyor. Ayrıca
hazmı kolaylaştırıcı etkisi de var. 1 tatlı kaşığı
bal ile içildiğinde mideyi rahatlatır. Bağışık-
lık sisteminin kuvvetlenmesine de yardımcı
olarak soğuk algınlığı ve gribe karşı koruyucu
etki gösterir.
Kuşburnu: Yüksek oranda C vitamini içeren
kuşburnu, kanı sulandırıcı etkisinin yanı sıra
bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesine de
yardımcı olarak soğuk algınlığı ve gribe karşı
koruyucu etki gösterir.
Adaçayı: Adaçayı kuvvetli bir antioksidandır.
Antioksidan özeliği ile bağışıklık sistemini
güçlendirerek hastalıklara yakalanma ihtima-
lini azaltır (vücutta oluşan ve biriken zararlı
maddeleri atarak, hücrelere zarar vermeye-
cek hale getiren sisteme “antoksidan sistem”,
bu sisteminin çalışmasını sağlayan maddele-
re ise “antioksidan maddeler” denmektedir).
Yemek sonrası içildiğinde hazmı kolaylaştırır.
Ancak bileşiminde bulunan bazı aromatik
maddeler yüksek dozlarda alınırsa zehirli ola-
bilir. Bu sebeple dikkatli tüketilmelidir.
Çay: Son yıllarda çayın sağlık üzerine etkile-
rine yönelik araştırmalarda çayda bulunan
polifenoller ve flavonoidlerin, hücrelerle
dokulardaki oksidasyonu engelleyici anti-
oksidan etkileri tespit edilmiştir. Günlük 6
fincana kadar çay tüketiminin 1 hafta içinde
kan antioksidan kapasitesinde artış sağladığı
gözlenmiştir. Ayrıca içerdiği kateşinlerin me-
tabolizmayı hızlandırarak kilo kontrolüne
yardımcı olduğu düşünülmektedir. Ancak
çayın bu faydalarının yanı sıra özellikle demir
emilimini azaltıcı (çay limonlu içilirse bu etki
azalır) ve kalp ritmini bozucu etkilerinden
dolayı günde 3-4 fincandan fazla içilmemesi
önerilmektedir.
Mevsim geçişlerinde soğuk algınlığı, grip en sık rastlanan şikayetlerin başında geliyor. Halsizlik, yorgunluk hissi de cabası! M-Onep Klinikleri Beslenme Uzmanı Banu Eroğuz Demirözü, şifalı içeceklerin gücünden yararlanarak bugünlerde kendimizi daha iyi hissetmenin yollarını anlattı…
ŞİFALIİÇECEKLERLE
SAĞLIKLIBİR KIŞ
Aralık 2014 / Sayı 2 / 28
Sağlık
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 29
Kahve: İçerdiği kafeinin santral sinir siste-
mini uyarıcı etkisi vardır. Kafeinin etkileri
kişiden kişiye farklılık göstermekle beraber
en sık rastlananlar kalpte ritim bozukluğu
ve çarpıntı, hipertansiyon, kansızlık ve mide
rahatsızlıklarının artmasıdır. Uyanık kalmak
ve yorgunluğu azaltmak amacıyla biraz fazla
tüketilmesi alışkanlık yapabilmektedir. Ayrıca
kafein az miktarda kalsiyum kaybına da ne-
den olmaktadır. Bu sebeple kahveyi latte veya
capuccino şeklinde sütlü olarak içmek, kalsi-
yum takviyesine yardımcı olacaktır. Kilo kont-
rolü sağlamak amacıyla tam yağlı süt yerine
düşük yağlı veya yağsız sütler tercih edilebilir.
Kakao: Çok eski dönemlerden itibaren uya-
rıcı etkisi sebebiyle konsantrasyonu artırdığı
bilinen kakaonun başka faydaları da bulun-
maktadır. Nottingham Üniversitesi’nde yapı-
lan bir çalışma, kuvvetli bir antioksidan olan
ve kakao çekirdeğinde bulunan flavanolün,
beyne daha fazla oksijen gitmesini sağladığını
göstermiştir. Ayrıca kakaonun, LDL kolestero-
lün oksidasyonunu önleyerek damar hastalık-
ları riskini azalttığını gösteren çalışmalar da
vardır. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi tara-
fından Panama’da kakaonun doğal biçimini
tüketen Kızılderili kabileleri üzerinde yapılan
incelemelerde, araştırmaları destekleyen bul-
gular tespit edilmiştir. Uzmanlar bu noktada,
kakaonun yüksek oranda yağ ve şekerle alın-
maması gerektiğini vurgulamaktadırlar.
Baharatlı kakao
2 kişilik
Malzemeler
2 su bardağı yağsız süt
1 çorba kaşığı esmer şeker
1 çorba kaşığı bal
1 tatlı kaşığı küçük küçük kesilmiş taze zencefil
1 tatlı kaşığı karanfil (5-6 adet)
1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber
1/4 su bardağı şekersiz kakao
1 tatlı kaşığı vanilya
Hazırlanışı
Büyük bir cezveye süt, şeker, bal, zence-
fil, karanfil ve kırmızıbiberi koyun. Orta
kısıklıktaki ocakta ısıtmaya başlayın ve
kaynamaya başlayınca altını kısın. 3 da-
kika kadar kaynatın ve ocaktan alın. Tel
süzgeçten süzün, kakao ve vanilyayı ilave
ederek köpürünceye kadar karıştırın. Isıtıl-
mış fincanlarda servis yapın.
Aztek kabilelerinden günümüze ulaşan, konsantrasyonu artıran, metabolizmayı hızlandıran ve enerji yakımını çoğaltan kakaolu içecek tarifi Banu Eroğuz Demirözü’nden:
Eğitim ve ofis mobilyası alanında Türkiye’nin
öncü markalarından olan Beşgen, yönetici ofis-
leri için özel olarak tasarlanan Rotto Pride masa
ve Rotto Workstations ile yönetici odalarına
hareket katıyor. Kişilik sahibi ve fonksiyonel olu-
şuyla dikkat çeken Rotto koleksiyonu, enerjik
tasarımıyla monoton iş hayatını renklendiriyor.
Gününün büyük çoğunluğunu ofiste geçiren
yöneticiler için özel olarak tasarlanan Rotto ko-
leksiyonunda, ürünlerin fonksiyonel nitelikleri ile
birlikte bir ofisin ihtiyaç duyduğu tüm detaylar,
dinamik formlarla destekleniyor.
“Ahşaba Değer Katıyoruz” sloganıyla mobilya boyası ve vernik üretiminde faaliyet gösteren Genç,
sahip olduğu “tinting teknolojisi” ile sınırsız renk seçeneği sunuyor. Doğanın tüm renklerini se-
çebilme özgürlüğü tanıyan tinting teknolojisi, mobilyada alışılmışın dışında uygulamalar ile fark
yaratmayı mümkün kılıyor. Bu teknolojisi sayesinde istenilen rengin kodu makinaya girilerek 10
dakika gibi kısa bir sürede hazırlanıyor. Her boyutta üretilen baz boyaya kolaylıkla uygulanabilen
sistem, sahip olduğu renk kodlama özelliği ile elde edilen rengi hafızasında tutarak, yıllar sonra
bile kusursuz bir şekilde yeniden hazırlayabiliyor. Böylece üretimde süreklilik sağlanabiliyor.
Aralık 2014 / Sayı 2 / Sayfa 30
Yönetici odalarına
Üretimde süreklilik
www.beserler.com.tr Dekorasyon
Linens duvar kağıtları her zevke hitap eden zen-
gin ürün çeşitliliği ile evinizin havasını değiştirme
fırsatı sunuyor. Perdeleriniz ve mobilyalarınız ile
rahatlıkla kombinleyebileceğiniz, su bazlı ve anti-
bakteriyel özelliğe sahip duvar kağıtları ile yaşam
alanlarınızı daha renkli hale getirmek mümkün.
Silinebilirlik özelliğine sahip, damask ve floral de-
senlerin ağırlıklı olduğu Domus Parati&Limonta,
geometrik desenler ile estetik çizgilerin buluş-
tuğu Hookedonwalls ve doğal doku görünümlü
romantik ve country tarzı Wall Fashion, Linens’te
bulabileceğiniz diğer duvar kağıtları arasında yer
alıyor.
Aileniz ve de konuk-
larınız için hem Me-
zopotamya toprakla-
rından hem de Babil
tarihinden esinlenerek Faruk Malhan tarafından tasarlanan Babil ailesi üyesi Serdiyar kanepe
ile ‘buluşma’ kavramı bir kez daha anlam kazanıyor. Geçmişten gelen estetik detaylar günümüz
modernizmiyle Babil serisinde ve bu ailenin üyesi Serdiyar kanepede buluşuyor. Babil Serdiyar
kanepenin yüksek sırtı sizi sarıp sarmalayıp, size ve konuklarınıza özel bir konfor yaşatıyor. Ayak
detaylarını, kol kısımlarında tekrarlıyor olması estetik detaylarından sadece biri. Üstelik son de-
rece fonksiyonel…
Duvarlarınızarenkkatın
Hem iştehem evde
www.koleksiyon.com.tr