albert einstein - dünyamiza bakış

113

Upload: burak-soyhan

Post on 16-Mar-2016

272 views

Category:

Documents


29 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış
Page 2: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALAN YAYINCILIK: 80 DÜŞÜNCE DİZİSÎ: 13

DÜNYAMIZA BAKIŞ Seçme Denemeler

ALBERT EÎNSTEİN

Alan Yayınlarında Birinci Baskı: Mart 1987 İkinci Baskı: Eylül 1990

Baskı: Cantekin MatbaasıKapak Düzeni: Pano Grafik

ALAN YAYINCILIK Çatalçeşme Sok. Torun Han No:40 KaL3

Cağaoğiu/ÎST. Tel: 511 26 00

Albert Einstein

DÜNYAMIZA BAKIŞ S e ç m e Denemeler

Çevirenler: S. Eyüboğlu/A.Erhat/V.Günyol

C.Çapan/I.ÖZTÜRK/Y.Anday

alan yayıncılık

Kitap Düzenleme: Kaptan

Page 3: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALAN YAYINCILIK: 80 DÜŞÜNCE DİZİSÎ: 13

DÜNYAMIZA BAKIŞ Seçme Denemeler

ALBERT EÎNSTEİN

Alan Yayınlarında Birinci Baskı: Mart 1987 İkinci Baskı: Eylül 1990

Baskı: Cantekin Matbaa-Kapak Düzeni: Pano Grafik

Alan Yayncılık

ALAN YAYINCILIK Çatalçeşme Sok. Torun Han No:40 KaL3

Cağaoğiu/ÎST. Tel: 511 26 00

Albert Einstein

DÜNYAMIZA

S e ç m e D e n e m e l e r

Çevirenler:

S.Eyüboğlu/A.Erhat/V.GünyolC.Çapan/I.ÖZTÜRK/Y.Anday

alan yayıncılık

BAKIŞ

Page 4: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

İnsan kendi hayatında en anlamlı olan şeyi pek farketmez, buna da pek şaşmamak. Balık bütün hayatınca için­de yaşadığı suyu bilir mi?

Acı tatlı şeyler dıştan, zorluksa iç­ten, kendi çabalarımızdan gelir. Ben ço­ğu zaman tabiatım beni neye zorlam ışsa onu yapmışımdır. Bundan ötürü bu ka­dar sevgi ve saygı görmek mahcup edi­yor insanı. Bana kin okları atanlar da oldu ama, bu oklar dokunmadı bana. Çünkü, biç ilişkim olmayan bir başka dünyadan geliyordu bunlar.

Genç yaşta insana acı gelen ama olgun çağda tadına doyum olmaz bir yanlızlık içinde yaşıyorum.

İ Ç İ N D E K İ L E R

Dünyayı Nasıl görüyorum 6 Hayatın Anlamı 12 Bir İnsanın Gerçek Değeri 12 Zenginlik Üstüne 12 Bilim ve Din 13 Din Duygusu ve Araştırma 19 Tanrı Kavramının Sömürülmesi 20 Bilim ve Uygarlık 21 Bilim ve Toplum 26 Bilim ve Ahlâk 30 Bilimsel Gerçek Üstüne 31 Kişi ve Toplum 32 Niçin Sosyalizm 36 Bireysel ve Toplumsal Sorumluluk 48 İnsan Haklan 49 Zenci Sorunu 52 İnsanlık Sorunları ve Çözüm Yollan 56 Eğitim Üstüne 57 Eğitimin Önemi 65 öğretim Özgürlüğü 67 Bağımsız Düşünce ve Eğitim 70 Düşünce Özgürlüğü 72 Aydınlara Bildiri 73 Freud'a Mektup 79 Savaşın Nedenleri 82 Sivil Savunma ve Banşseverlik 84 Barış. İçin 86 Bilim Adamı ve Savaş 87 Dr. Einstein'ın Yanlış Düşünceleri 90 Sovyet Bilginlerine Cevap 101 Kırallar Gidince 111 Amerikan Sömürgeciliği 111 Ödenmesi Gereken Eski Borç 112

Page 5: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

İnsan kendi hayatında en anlamlı olan şeyi pek farketmez, buna da pek şaşmamak. Balık bütün hayatınca için­de yaşadığı suyu bilir mi?

Acı tatlı şeyler dıştan, zorluksa iç­ten, kendi çabalarımızdan gelir. Ben ço­ğu zaman tabiatım beni neye zorlam ışsa onu yapmışımdır. Bundan ötürü bu ka­dar sevgi ve saygı görmek mahcup edi­yor insanı. Bana kin okları atanlar da oldu ama, bu oklar dokunmadı bana. Çünkü, biç ilişkim olmayan bir başka dünyadan geliyordu bunlar.

Genç yaşta insana acı gelen ama olgun çağda tadına doyum olmaz bir yankzhk içinde yaşıyorum.

İ Ç İ N D E K İ L E R

Dünyayı Nasıl görüyorum 6 Hayatın Anlamı 12 Bir İnsanın Gerçek Değeri 12 Zenginlik Üstüne 12 Bilim ve Din 13 Din Duygusu ve Araştırma 19 Tanrı Kavramının Sömürülmesi 20 Bilim ve Uygarlık 21 Bilim ve Toplum 26 Bilim ve Ahlâk 30 Bilimsel Gerçek Üstüne 31 Kişi ve Toplum 32 Niçin Sosyalizm 36 Bireysel ve Toplumsal Sorumluluk 48 İnsan Haklan 49 Zenci Sorunu 52 İnsanlık Sorunları ve Çözüm Yollan 56 Eğitim Üstüne 57 Eğitimin Önemi 65 öğretim Özgürlüğü 67 Bağımsız Düşünce ve Eğitim 70 Düşünce Özgürlüğü 72 Aydınlara Bildiri 73 Freud'a Mektup 79 Savaşın Nedenleri 82 Sivil Savunma ve Banşseverlik 84 Barış. İçin 86 Bilim Adamı ve Savaş 87 Dr. Einstein'ın Yanlış Düşünceleri 90 Sovyet Bilginlerine Cevap 101 Kırallar Gidince 111 Amerikan Sömürgeciliği 111 Ödenmesi Gereken Eski Borç 112

5

Page 6: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Dünyayı Nasıl Görüyorum

Biz dünyalıların ne garip bir durumu var! Burada kısa bir süre için bulunuyoruz. Niçin geldiğimizi bilmiyoruz, sezer gibi olu­yoruz zaman zaman. Ama, çok derinlere git­meden, günlük yaşam bakımından başkaları için var olduğumuzu biliyoruz; önce, bütün mutluluğumuzu gülümsemelerine ve rahat­larına bağladığımız kimseler için, sonra da, yakından tanımadığımız ama kaderlerine sevgiyle bağlı olduğumuz bütün insanlar için. İç Ve dış hayatımın, ölü ve diri bütün in­sanların emeğine bağlı olduğunu, aldığım ve hâlâ almakta olduğum şeyleri aynı ölçüde var gücümle vermeğe çalışmam gerektiğini her gün durmadan düşünüyorum. Azla yetinmek gereğini duyuyorum ve çok kez başkalarına gereğinden fazla iş yüklediğimi düşünüp üzü­lüyorum. Bana öyle geliyor ki, toplumun sı­nıfları arasındaki ayrılıklar haksız ve yersiz-

6

DÜNYAYA BAKIŞ

dir; bu ayrılıklar, aslında, zorbalığa dayan­maktadır. Ayrıca şuna da inanıyorum ki, sa­de ve kendi halinde bir yaşayış, beden ve ka­fa bakımından herkes için daha iyidir.

insanın filozofik anlamdaki özgürlüğü­ne hiç de inanmıyorum. Her birimizin davra­nışları, yalnız dış baskıların değil, içten gelen bir takım zorunlukların da etkisindedir. Scho-penhauer in «Bir insan istediğini yapar ama, istediğini istiyemez» sözü tâ gençliğimde içi­me işlemiş ve gerek kendi hayatımdaki gerek başkalarının hayatındaki sıkıntılar karşısında sürekli bir avunma, tükenmez bir sabır ve hoşgörü kaynağı olmuştur. Bu düşünce, in­sanın kolayca elini kolunu bağlayan sorum­luluk duygusunu yumuşatır, gerek kendi­mizi gerek başkalarını gereğinden çok ciddi­ye almamızı önler; humur'a (gülen düşün­ceye) yer veren bir hayat görüşüne götürür bizi.

insan hayatının, genel olarak, yaradılı­şın anlamını ya da amacını araştırmak, nes­nel bakımdan saçma gelir bana öteden beri. Bununla birlikte, herkesin davranış ve yar­gılarını yöneten bir takım ülküler vardır. Bu bakımdan, rahatlık ve mutluluğa, hiç bir za­man birer amaç gözüyle bakmadım. Böyle bir ahlaksal temel domuz sürülerine yaraşır daha çok. Yolumu aydınlatan, bana durma­dan yaşama sevinci ve cesareti veren ülküler,

7

Page 7: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Dünyayı Nasıl Görüyorum

Biz dünyalıların ne garip bir durumu var! Burada kısa bir süre için bulunuyoruz. Niçin geldiğimizi bilmiyoruz, sezer gibi olu­yoruz zaman zaman. Ama, çok derinlere git­meden, günlük yaşam bakımından başkaları için var olduğumuzu biliyoruz; önce, bütün mutluluğumuzu gülümsemelerine ve rahat­larına bağladığımız kimseler için, sonra da, yakından tanımadığımız ama kaderlerine sevgiyle bağlı olduğumuz bütün insanlar için. İç Ve dış hayatımın, ölü ve diri bütün in­sanların emeğine bağlı olduğunu, aldığım ve hâlâ almakta olduğum şeyleri aynı ölçüde var gücümle vermeğe çalışmam gerektiğini her gün durmadan düşünüyorum. Azla yetinmek gereğini duyuyorum ve çok kez başkalarına gereğinden fazla iş yüklediğimi düşünüp üzü­lüyorum. Bana öyle geliyor ki, toplumun sı­nıfları arasındaki ayrılıklar haksız ve yersiz-

6

DÜNYAYA BAKIŞ

dir; bu ayrılıklar, aslında, zorbalığa dayan­maktadır. Ayrıca şuna da inanıyorum ki, sa­de ve kendi halinde bir yaşayış, beden ve ka­fa bakımından herkes için daha iyidir.

insanın filozofik anlamdaki özgürlüğü­ne hiç de inanmıyorum. Her birimizin davra­nışları, yalnız dış baskıların değil, içten gelen bir takım zorunlukların da etkisindedir. Scho-penhauer in «Bir insan istediğini yapar ama, istediğini istiyemez» sözü tâ gençliğimde içi­me işlemiş ve gerek kendi hayatımdaki gerek başkalarının hayatındaki sıkıntılar karşısında sürekli bir avunma, tükenmez bir sabır ve hoşgörü kaynağı olmuştur. Bu düşünce, in­sanın kolayca elini kolunu bağlayan sorum­luluk duygusunu yumuşatır, gerek kendi­mizi gerek başkalarını gereğinden çok ciddi­ye almamızı önler; humur'a (gülen düşün­ceye) yer veren bir hayat görüşüne götürür bizi.

insan hayatının, genel olarak, yaradılı­şın anlamını ya da amacını araştırmak, nes­nel bakımdan saçma gelir bana öteden beri. Bununla birlikte, herkesin davranış ve yar­gılarını yöneten bir takım ülküler vardır. Bu bakımdan, rahatlık ve mutluluğa, hiç bir za­man birer amaç gözüyle bakmadım. Böyle bir ahlaksal temel domuz sürülerine yaraşır daha çok. Yolumu aydınlatan, bana durma­dan yaşama sevinci ve cesareti veren ülküler,

7

Page 8: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

İYİLİK, GÜZELLİK ve D O Ğ R U L U K ol­muştur. Aynı inançları paylaştığım insanlar­la birlik olduğumu duymasam, sanat alanın­da ve bilim araştırmalarında hiç bir zaman ulaşılamıyacak bir amaca yönelmesem, hayat bana bomboş gelebilirdi. Nice insanların her gün ardına düştükleri mal mülk edinme, kolay başarı kazanma, süslü püslü yaşama, tâ çocukluğumdan beri tiksinti uyandırmış­tır bende.

Bende coşkun bir toplumsl adalet ve sorumluluk duygusu vardır ama, neden­se insanlara ve insan topluluklarına doğru­dan doğruya bağlanma isteği hemen hiç yoktur. Ben tek başına düşünen bir insanım, dar anlamıyla hiç bir zaman bütün yüreğim­le ne devlete bağlı kalmışımdır, ne ana yur­da, ne dostlar çevresine, ne de aileye. Bütün bu bağlara karşı hiç eksilmeyen bir yabancı­lık ve yalnızlık duygusu beslemişimdir. Bu duygum yaşlandıkça daha da artmıştır, in­san vahlanarak da olsa, başkalarıyla anlaş­ma ve uzlaşmanın bir sınırı olduğunu açıkça görür. Bunu gören, gerçi, iç temizliğini, kaygısızlığını azçok yitirir. Ama, buna kar­şılık, başkalarının düşüncelerinden, alışkan­lıklarından ve yargılarından geniş ölçüde bağımsız kalarak kendi dengesini hiç de sağ­lam olmayan bir temel üstüne kurmaya kalkmaz.

8

DÜNYAYA BAKIŞ

Benim politik ülküm demokratik ülkü­dür. Herkes saygı görmeli ama, hiç kimseye tapılmamalıdır. Bana karşı insanların gere­ğinden çok saygı ve hayranlık göstermesi ta­lihin bir cilvesidir. Bunda benim kabahatim olmadığı gibi, hak etmiş de değilim bunu. Bu aşırı saygı, benim cılız gücüm ve ardı arası gelmez didinmelerimle bulduğum bir kaç dü­şünceyi anlamakta zorluk çekmelerinden ge­lebilir. Çok iyi biliyorum ki, her hangi bir ör­gütü gerçekleştirmek için, bir tek kişinin dü­şünmesi, buyurması ve toptan sorumluluk yüklenmesi gerekir. Ama yönetilenler baskı altında olmamalıdır. Yöneticilerini seçebil-melidirler. Zorbalığa dayanan otokratik bir düzen, bence, kısa zamanda bozulur. Çünkü, zorbalık ruhça aşağılık insanları çeker ve dâhi zorbaların yerine haydutların geçmesi şaşmaz bir yasadır bence. Bu yüzden, bugün İtalya'da ve Rusya'da gördüğüm böylesi dü­zenlerin karşısındayım var gücümle. Bugün­kü Avrupada demokrasi yolunun gözden düşmesinin nedenini, demokrasinin temel dü­şüncesinde değil, hükümet başındakilerin ko­lay değişkenliğinde ve oy mekanizmasının kişileri tek tek hesaba^ katmayan niteliğinde­dir. Ama bence Kuzey Amerika Birleşik Devletleri bu bakımdan doğru yolu bulmuş­lardır. Uzunca bir süre için seçilmiş sorumlu bir başkanları vardır, ve bu başkan sorumlu-

9

Page 9: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

İYİLİK, GÜZELLİK ve D O Ğ R U L U K ol­muştur. Aynı inançları paylaştığım insanlar­la birlik olduğumu duymasam, sanat alanın­da ve bilim araştırmalarında hiç bir zaman ulaşılamıyacak bir amaca yönelmesem, hayat bana bomboş gelebilirdi. Nice insanların her gün ardına düştükleri mal mülk edinme, kolay başarı kazanma, süslü püslü yaşama, tâ çocukluğumdan beri tiksinti uyandırmış­tır bende.

Bende coşkun bir toplumsl adalet ve sorumluluk duygusu vardır ama, neden­se insanlara ve insan topluluklarına doğru­dan doğruya bağlanma isteği hemen hiç yoktur. Ben tek başına düşünen bir insanım, dar anlamıyla hiç bir zaman bütün yüreğim­le ne devlete bağlı kalmışımdır, ne ana yur­da, ne dostlar çevresine, ne de aileye. Bütün bu bağlara karşı hiç eksilmeyen bir yabancı­lık ve yalnızlık duygusu beslemişimdir. Bu duygum yaşlandıkça daha da artmıştır, in­san vahlanarak da olsa, başkalarıyla anlaş­ma ve uzlaşmanın bir sınırı olduğunu açıkça görür. Bunu gören, gerçi, iç temizliğini, kaygısızlığını azçok yitirir. Ama, buna kar­şılık, başkalarının düşüncelerinden, alışkan­lıklarından ve yargılarından geniş ölçüde bağımsız kalarak kendi dengesini hiç de sağ­lam olmayan bir temel üstüne kurmaya kalkmaz.

8

DÜNYAYA BAKIŞ

Benim politik ülküm demokratik ülkü­dür. Herkes saygı görmeli ama, hiç kimseye tapılmamalıdır. Bana karşı insanların gere­ğinden çok saygı ve hayranlık göstermesi ta­lihin bir cilvesidir. Bunda benim kabahatim olmadığı gibi, hak etmiş de değilim bunu. Bu aşırı saygı, benim cılız gücüm ve ardı arası gelmez didinmelerimle bulduğum bir kaç dü­şünceyi anlamakta zorluk çekmelerinden ge­lebilir. Çok iyi biliyorum ki, her hangi bir ör­gütü gerçekleştirmek için, bir tek kişinin dü­şünmesi, buyurması ve toptan sorumluluk yüklenmesi gerekir. Ama yönetilenler baskı altında olmamalıdır. Yöneticilerini seçebil-melidirler. Zorbalığa dayanan otokratik bir düzen, bence, kısa zamanda bozulur. Çünkü, zorbalık ruhça aşağılık insanları çeker ve dâhi zorbaların yerine haydutların geçmesi şaşmaz bir yasadır bence. Bu yüzden, bugün İtalya'da ve Rusya'da gördüğüm böylesi dü­zenlerin karşısındayım var gücümle. Bugün­kü Avrupada demokrasi yolunun gözden düşmesinin nedenini, demokrasinin temel dü­şüncesinde değil, hükümet başındakilerin ko­lay değişkenliğinde ve oy mekanizmasının kişileri tek tek hesaba^ katmayan niteliğinde­dir. Ama bence Kuzey Amerika Birleşik Devletleri bu bakımdan doğru yolu bulmuş­lardır. Uzunca bir süre için seçilmiş sorumlu bir başkanları vardır, ve bu başkan sorumlu-

9

Page 10: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

luğunu etkin olarak taşımasına yetecek güç­ten yoksun değildir. Buna karşılık, bizim po­litik sistemimizde insan tekinin hastalık ya da yoksulluk hallerinde gördüğü geniş ilgiyi değerli buluyorum. İnsanlığın çarklarında, bana gerçekten önemli görünen devlet değil, yaratıcı ve duygun insanteki kişiliğidir. Soy­lu ve yüce olanı yaratan odur. Çoğunluksa düşüncede budalalığa, duygularda şaşkınlığa düşebilir.

Bu konu beni sürü haline gelen insan topluluklarının en kötüsünden, hiç sevmedi­ğim ordudan söz açmaya götürüyor. ( 1 ) Bir mızıkanın ardından sıra sıra yürümekten zevk alan kimseyi adam yerine koymam. On­da bir beyin olmasa da olur. Yalnız murdar ilikle bu iş pekâlâ başarılabilir, insan uygarlı­ğının bu yüz karasını bir an önce yok etmek gerekir. Ismarlama kahramanlık, budalaca oldu bittiler, sözde yurtseverlik palavraları tiksindirir beni. Savaş ne kadar iğrenç, ne ka­dar aşağılık geliyor bana! Böyle yürekler acı­sı bir işe girmektense, dilim dilim kesilmeye razıyım. Buna rağmen, insanlara o kadar gü­venim var ki, bence bu umacı çoktan yeryü­zünden kalkmış olurdu, eğer okul ve basın

(1) Bu satırlar Hitler ordusunun dünyayı ka­sıp kavurduğu ve 6.000 yahudiyi zehirli gazlarla öl­dürdüğü günlerde yazılmıştır.

10

DÜNYAYA BAKIŞ

yoluyla dünyanın çıkarcı iş çevreleri ve poli­tikacıları halkların sağduyusunu sistemli ola­rak yanıltmasalardı.

Duyabileceğimiz İn güzel şey, hayatın esrarlı yanıdır. Sanatın ve gerçek bilimin be­şiğinde bu ana duygu vardır. Onu bilmeyen, dünya karşısında şaşkınlık ve hayranlık duy­mayan kimse, ne de olsa, ölü ve gözü kapalı gibidir. Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gel­mek, korku ile de karışarak dinleri yaratmış­tır. Ulaşamayacağımız bir şeylerin var oldu­ğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anla­yabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek, bu bilgi ve bu gerçek dindarlığın tâ kendisidir, işte bu an­lamda, ve yalnız bu anlamda, derinden din­dar olan insanlara katılıyorum. Kendi yarat­tıklarını cezalandıran ya da ödüllendiren, biz insanlarınkine benzer istekleri olan bir Tan­rıyı benim aklım almaz. Bedeni ile öldükten sonra yaşayabilecek bir insan da düşüne­mem. Zayıf yürekliler, korku ya da gülünç bir bencillikle bu.çeşit düşünceleri beslesinler istedikleri kadar. Hayatın sonsuzluğundaki sır ve gerçeğin akılları aşan kuruluşuna bakış, bir de tabiatta kendini gösteren aklın, ne ka­dar küçük olursa olsun, bir parçacığını kav­ramak için göstereceğimiz o içten çaba yeti­yor bana.

(Çeviri : S. E. - V. G.)

11

Page 11: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

luğunu etkin olarak taşımasına yetecek güç­ten yoksun değildir. Buna karşılık, bizim po­litik sistemimizde insan tekinin hastalık ya da yoksulluk hallerinde gördüğü geniş ilgiyi değerli buluyorum. İnsanlığın çarklarında, bana gerçekten önemli görünen devlet değil, yaratıcı ve duygun insanteki kişiliğidir. Soy­lu ve yüce olanı yaratan odur. Çoğunluksa düşüncede budalalığa, duygularda şaşkınlığa düşebilir.

Bu konu beni sürü haline gelen insan topluluklarının en kötüsünden, hiç sevmedi­ğim ordudan söz açmaya götürüyor. ( 1 ) Bir mızıkanın ardından sıra sıra yürümekten zevk alan kimseyi adam yerine koymam. On­da bir beyin olmasa da olur. Yalnız murdar ilikle bu iş pekâlâ başarılabilir, insan uygarlı­ğının bu yüz karasını bir an önce yok etmek gerekir. Ismarlama kahramanlık, budalaca oldu bittiler, sözde yurtseverlik palavraları tiksindirir beni. Savaş ne kadar iğrenç, ne ka­dar aşağılık geliyor bana! Böyle yürekler acı­sı bir işe girmektense, dilim dilim kesilmeye razıyım. Buna rağmen, insanlara o kadar gü­venim var ki, bence bu umacı çoktan yeryü­zünden kalkmış olurdu, eğer okul ve basın

(1) Bu satırlar Hitler ordusunun dünyayı ka­sıp kavurduğu ve 6.000 yahudiyi zehirli gazlarla öl­dürdüğü günlerde yazılmıştır.

10

DÜNYAYA BAKIŞ

yoluyla dünyanın çıkarcı iş çevreleri ve poli­tikacıları halkların sağduyusunu sistemli ola­rak yanıltmasalardı.

Duyabileceğimiz İn güzel şey, hayatın esrarlı yanıdır. Sanatın ve gerçek bilimin be­şiğinde bu ana duygu vardır. Onu bilmeyen, dünya karşısında şaşkınlık ve hayranlık duy­mayan kimse, ne de olsa, ölü ve gözü kapalı gibidir. Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gel­mek, korku ile de karışarak dinleri yaratmış­tır. Ulaşamayacağımız bir şeylerin var oldu­ğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anla­yabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek, bu bilgi ve bu gerçek dindarlığın tâ kendisidir, işte bu an­lamda, ve yalnız bu anlamda, derinden din­dar olan insanlara katılıyorum. Kendi yarat­tıklarını cezalandıran ya da ödüllendiren, biz insanlarınkine benzer istekleri olan bir Tan­rıyı benim aklım almaz. Bedeni ile öldükten sonra yaşayabilecek bir insan da düşüne­mem. Zayıf yürekliler, korku ya da gülünç bir bencillikle bu.çeşit düşünceleri beslesinler istedikleri kadar. Hayatın sonsuzluğundaki sır ve gerçeğin akılları aşan kuruluşuna bakış, bir de tabiatta kendini gösteren aklın, ne ka­dar küçük olursa olsun, bir parçacığını kav­ramak için göstereceğimiz o içten çaba yeti­yor bana.

(Çeviri : S. E. - V. G.)

11

Page 12: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Hayatın Anlamı

Hayatımızın ve, genel olarak, b ü t ü n canlı varlıkların hayatının anlamı nedir? Bu soruya karşılık vermesini bilmek dindar ol­mayı gerektirir. Diyedeksin ki, böyle bir so­ruyu sormanın bir anlamı var mı? Ben de şu­nu söyleceğim sana: Kendi hayatına ve baş-kalarınınkine anlamsız gözüyle bakan insan, yalnız mutsuz olmakla kalmaz, kolay kolay yaşmasını bile beceremez.

o

BİR İNSANIN GERÇEK DEÛERİ

Bir insanın gerçek değeri, her şeyden ön­ce, kendinden kurtulmayı, ne ölçüde ve ne yolda başardığına bakılarak anlaşılır.

o

ZENGİNLİK ÜSTÜNE

Şuna var gücümle inanıyorum ki, dün­yanın bütün zenginlikleri ilerlemeyi gerçek­ten isteyen bir insanın elinde de olsa, insan­lığı ileriye götüremez. Yalnız büyük ve temiz insanlardan örnek almak bizi soylu düşünce­lere ve soylu işlere götürebilir. Para bencil­liği çeker, ve ister istemez, kötüye kullanıl­masına yol açar.

Carnegie'nin para çuvallarıyla yüklü bir Musa, bir İsa, bir Gandhi düşünebilir misi­niz?

(Çeviri : S. E. - V. G.)

12

Bilim ve Din

İnsanların yaptıkları ve tasarladıkları herşey duydukları ihtiyaçları gidermeğe ve acılarını dindirmeye yarar. Düşünce akımla­rını ve gelişmelerini anlamak istersek, bunu her zaman göz.önünde tutmalıyız. Çünkü, her insan çabası ve yaratışı, görünür­de ne kadar yüce olursa olsun, duygu­ların ve özlemlerin etkisi altındadır. Öy­leyse, insanları dinsel düşüncelere, en geniş anlamıyla inanca götüren duygular ve ihti­yaçlar neler olmuştur? Bunun üzerinde dü­şündüğümüz zaman, dinsel düşüncenin ve hayatın beşiğinde türlü türlü duygular bu-

13

Page 13: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Hayatın Anlamı

Hayatımızın ve, genel olarak, b ü t ü n canlı varlıkların hayatının anlamı nedir? Bu soruya karşılık vermesini bilmek dindar ol­mayı gerektirir. Diyedeksin ki, böyle bir so­ruyu sormanın bir anlamı var mı? Ben de şu­nu söyleceğim sana: Kendi hayatına ve baş-kalarınınkine anlamsız gözüyle bakan insan, yalnız mutsuz olmakla kalmaz, kolay kolay yaşmasını bile beceremez.

o

BİR İNSANIN GERÇEK DEÛERİ

Bir insanın gerçek değeri, her şeyden ön­ce, kendinden kurtulmayı, ne ölçüde ve ne yolda başardığına bakılarak anlaşılır.

o

ZENGİNLİK ÜSTÜNE

Şuna var gücümle inanıyorum ki, dün­yanın bütün zenginlikleri ilerlemeyi gerçek­ten isteyen bir insanın elinde de olsa, insan­lığı ileriye götüremez. Yalnız büyük ve temiz insanlardan örnek almak bizi soylu düşünce­lere ve soylu işlere götürebilir. Para bencil­liği çeker, ve ister istemez, kötüye kullanıl­masına yol açar.

Carnegie'nin para çuvallarıyla yüklü bir Musa, bir İsa, bir Gandhi düşünebilir misi­niz?

(Çeviri : S. E. - V. G.)

12

Bilim ve Din

İnsanların yaptıkları ve tasarladıkları herşey duydukları ihtiyaçları gidermeğe ve acılarını dindirmeye yarar. Düşünce akımla­rını ve gelişmelerini anlamak istersek, bunu her zaman göz.önünde tutmalıyız. Çünkü, her insan çabası ve yaratışı, görünür­de ne kadar yüce olursa olsun, duygu­ların ve özlemlerin etkisi altındadır. Öy­leyse, insanları dinsel düşüncelere, en geniş anlamıyla inanca götüren duygular ve ihti­yaçlar neler olmuştur? Bunun üzerinde dü­şündüğümüz zaman, dinsel düşüncenin ve hayatın beşiğinde türlü türlü duygular bu-

13

Page 14: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT ElNSTEİN

luruz. ilkel insanda dinsel düşünceleri yara­tan korkudur her şeyden önce: Açlık korku­su, vahşi hayvan, hastalık, ölüm korkusu. Varlığın o döneminde,* olayların nedenleri arasındaki ilişkileri anlamaya gücü yetmeyen insan kafası az çok bize benzer varlıklar uy­durmuş ve korkulan olaylarj onların istekle­rine ve eylemlerine bağlamıştır. Bu varlıkla­rı bizden yana davrandırmak ve öfkelerini dindirmek için insanlar bir takım işler yap­mayı, kurbanlar vermeği düşünmüşler ve bunlar çağdan çağa aktarılarak bir inanç ol­muştur. Buna korku dini diyorum. Bu dini kimse yaratmamış, özel bir din adamları bö­lüğünün kurulmasıyla dondurulmuştur. Bu bölük kendine, korkulan varlıklarla halk ara­sında bir aracı süsü vermiş ve «yönetici güc* durumunu bunun üzerine kurmuştur.

Çoğu zaman, önder, hükümdar ya da ayrıcalıklı bir sınıf, yeryüzündeki egemenli­ğini güçlendirmek için, ona dinsel görevler eklemiştir, ya da politik gücü elinde tutan sı­nıfla papaz sınıfı arasında bir çıkar ortaklığı kurulmuştur.

ikinci dinsel kuruluş kaynağı toplumsal duygulardır. Baba ve ana, büyük toplulukla­rın başındaki yöneticiler ölümlü ve yan*labi-lir insanlardır. Yönetilme, sevilme ve korun­ma özlemi, koruyan, karar veren, ödül ve ceza veren bir kader-Tann kavramının oluş-

14

DÜNYAYA BAKIŞ

masına yol açmıştır. Bu, insanın düşünce uf­kuna göre, kabilenin hayatını, insanlığın ha­yatını, hattâ, genel olarak, hayatı seven, bes­leyen, insanı yıkımlarında ve yatıştırılmaz özlemlerinde avutan ve öbür dünyaya gö­çenlerin ruhunu koruyan bir Tanrıdır. Top­lumsal ve ahlaksal Tanrı kavramı budur işte.

Yahudi halkının kutsal kitaplarında, korku dininin ahlaksal dine dönüştüğü görü­lebilir; bu dönüşüm incil'de daha da ileri git­miştir. Bütün uygar halkların dinleri, özellik­le, doğu halklannkiler, toptan ahlaksal din­lerdir. Korku dininin ahlaksal dine dönüşümü, halkların hayatında önemli bir ilerlemedir, ilkel halkların dinlerinin salt korku dini, uy­gar ülkelerinkiyse salt ahlaksal din olduğu yolundaki ön-yargıdan sakınmak gerekir. Hepsi de daha çok iki tipin karışımıdır. Bu karışımda, toplumsal hayatın yüksek basa" inaklarında ahlaksal din ağır basmaktadır.

Bu tiplerin ortak özelliği Tanrı kavramı­nın insan biçiminde olmasıdır. Yalnız özel­likle zengin kişiler ve topluluklar, genel ola­rak, bu dinsel hayat basamağının üstüne çı­karlar. Ama, saf halinde, pek sık raslanma-makla birlikte, hepsinde üçüncü bir dinsel hayat basamağı vardır: Buna kozmik din duygusu demek isterim. Bunu hiç bilmiyene anlatmak zordur, hele insana benzer hiç bir Tanrı düşüncesi ile bağdaştırılmazsa.

15-

Page 15: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT ElNSTEİN

luruz. ilkel insanda dinsel düşünceleri yara­tan korkudur her şeyden önce: Açlık korku­su, vahşi hayvan, hastalık, ölüm korkusu. Varlığın o döneminde,* olayların nedenleri arasındaki ilişkileri anlamaya gücü yetmeyen insan kafası az çok bize benzer varlıklar uy­durmuş ve korkulan olaylarj onların istekle­rine ve eylemlerine bağlamıştır. Bu varlıkla­rı bizden yana davrandırmak ve öfkelerini dindirmek için insanlar bir takım işler yap­mayı, kurbanlar vermeği düşünmüşler ve bunlar çağdan çağa aktarılarak bir inanç ol­muştur. Buna korku dini diyorum. Bu dini kimse yaratmamış, özel bir din adamları bö­lüğünün kurulmasıyla dondurulmuştur. Bu bölük kendine, korkulan varlıklarla halk ara­sında bir aracı süsü vermiş ve «yönetici güc* durumunu bunun üzerine kurmuştur.

Çoğu zaman, önder, hükümdar ya da ayrıcalıklı bir sınıf, yeryüzündeki egemenli­ğini güçlendirmek için, ona dinsel görevler eklemiştir, ya da politik gücü elinde tutan sı­nıfla papaz sınıfı arasında bir çıkar ortaklığı kurulmuştur.

ikinci dinsel kuruluş kaynağı toplumsal duygulardır. Baba ve ana, büyük toplulukla­rın başındaki yöneticiler ölümlü ve yan*labi-lir insanlardır. Yönetilme, sevilme ve korun­ma özlemi, koruyan, karar veren, ödül ve ceza veren bir kader-Tann kavramının oluş-

14

DÜNYAYA BAKIŞ

masına yol açmıştır. Bu, insanın düşünce uf­kuna göre, kabilenin hayatını, insanlığın ha­yatını, hattâ, genel olarak, hayatı seven, bes­leyen, insanı yıkımlarında ve yatıştırılmaz özlemlerinde avutan ve öbür dünyaya gö­çenlerin ruhunu koruyan bir Tanrıdır. Top­lumsal ve ahlaksal Tanrı kavramı budur işte.

Yahudi halkının kutsal kitaplarında, korku dininin ahlaksal dine dönüştüğü görü­lebilir; bu dönüşüm incil'de daha da ileri git­miştir. Bütün uygar halkların dinleri, özellik­le, doğu halklannkiler, toptan ahlaksal din­lerdir. Korku dininin ahlaksal dine dönüşümü, halkların hayatında önemli bir ilerlemedir, ilkel halkların dinlerinin salt korku dini, uy­gar ülkelerinkiyse salt ahlaksal din olduğu yolundaki ön-yargıdan sakınmak gerekir. Hepsi de daha çok iki tipin karışımıdır. Bu karışımda, toplumsal hayatın yüksek basa" inaklarında ahlaksal din ağır basmaktadır.

Bu tiplerin ortak özelliği Tanrı kavramı­nın insan biçiminde olmasıdır. Yalnız özel­likle zengin kişiler ve topluluklar, genel ola­rak, bu dinsel hayat basamağının üstüne çı­karlar. Ama, saf halinde, pek sık raslanma-makla birlikte, hepsinde üçüncü bir dinsel hayat basamağı vardır: Buna kozmik din duygusu demek isterim. Bunu hiç bilmiyene anlatmak zordur, hele insana benzer hiç bir Tanrı düşüncesi ile bağdaştırılmazsa.

15-

Page 16: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

A L B E R T E İ N S T E İ N

İnsanoğlu, insan isteklerinin ve amaçla­rının boşluğunu, tabiatta ve düşünce dünya­sında kendini gösteren o aklı durduran düze­nin yüceliğini görür. Hayat ona bir çeşit zin­dan gibi gelir ve anlam dolu bir bütün olarak hayatı toptan kavramak ister. Kozmik din duygusunun ilk izleri, dönüşümün ilk basa­mağında, örneğin Davud'un bazı mezamirin­de ve bazı peygamberlerde bulunmaktadır. Kozmik din duygusu budizmde ve hele Scho-penhauer'in eşsiz yazılarında ağır basar. Bü­tün çağların dinsel dehaları, dogmalar ve in­san biçiminde bir Tanrı tanımayan kozmik din duygusu ile kendilerini göstermişler­dir. Onun için, başlıca öğretisi kozmik din duygusuna dayanan hiç bir kilise olamaz. Böylece, bütün çağların sapkın denilen insan­ları arasında bu yüce din duygusuyla yüklü olan ve çok kez çağdaşlarmca dinsiz, kimi za­man da ermiş sayılan insanlar vardır. Demok-ritos, Assisi'li Francesso ve Spinoza bu ba­kımdan birbirlerine yakındırlar.

Hiç bir belli Tanrı düşüncesine ve hiç bir Tanrıbilime götürmeyen kozmik din duy­gusu insandan insana nasıl geçebilir? Bence bu duyguyu, ona yatkın olanlarda uyandır­mak ve diri tutmak, sanatla bilimin en önem­li görevidir.

Böylece, dinle bilim arasında alışılage­lenden başka bir ilişki düşüncesine geliyoruz.

16

DÜNYAYA B A K I Ş

Tarihsel açıdan insan bilimle dini anlaşmaz iki kutup gibi görebilir ve bunun nedenini anlamak da zor değildir. Nedensel yasanın bütün olayları yönettiği gerçeğine ermiş bi­risi, kozmik oluşumun ilerlemesinde araya giren bir varlık düşüncesini kabul edemez. Tabii, nedensellik varsayımını ciddiye alıyor­sa. Korku dini gibi toplumsal ve ahlaksal di­nin de yeri yoktur onun düşücesinde. Ödül ve ceza veren bir Tanrıya aklı yatmaz. Şun­dan ötürü ki, insan sıkı bir takım dış ve iç ya­saların etkisindedir, onun için de, cansız bir nesne nasıl devinimlerinden sorumlu değilse, o da Tanrıya karşı sorumlu değildir. Bu yüz­den, ahlâkı baltalıyor diye bilime çatmışlar­dır, tabii haksız olarak. İnsanın ahlaksal dav­ranışı, başkalarının acısını paylaşmasına, eği­time ve toplumsal ilişkilere etkin olarak bağ­lanmalıdır. Bu davranışın dinsel bir temele hiç de ihtiyacı yoktur, insanların yalnız ölüm­den sonraki ceza korkusu ve ödül umudu ile kendilerini tutabileceklerini düşünmek insan­lık için hiç de övünülecek bir şey değildir.

îşte bu nedenlerden ötürü kiliselerin ni­çin bütün çağlarda bilimle savaştığını ve bi­limden yana olanlara işkence ettiğini anlamak kolaydır. Ama, ben ayrıca kozmik din duy­gusunun bilimsel araştırmada en güçlü ve en soylu itme gücü olduğuna inanıyorum. Yal­nız büyük çabaların ve hele fedakârlığın (ki

17

Page 17: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

A L B E R T E İ N S T E İ N

İnsanoğlu, insan isteklerinin ve amaçla­rının boşluğunu, tabiatta ve düşünce dünya­sında kendini gösteren o aklı durduran düze­nin yüceliğini görür. Hayat ona bir çeşit zin­dan gibi gelir ve anlam dolu bir bütün olarak hayatı toptan kavramak ister. Kozmik din duygusunun ilk izleri, dönüşümün ilk basa­mağında, örneğin Davud'un bazı mezamirin­de ve bazı peygamberlerde bulunmaktadır. Kozmik din duygusu budizmde ve hele Scho-penhauer'in eşsiz yazılarında ağır basar. Bü­tün çağların dinsel dehaları, dogmalar ve in­san biçiminde bir Tanrı tanımayan kozmik din duygusu ile kendilerini göstermişler­dir. Onun için, başlıca öğretisi kozmik din duygusuna dayanan hiç bir kilise olamaz. Böylece, bütün çağların sapkın denilen insan­ları arasında bu yüce din duygusuyla yüklü olan ve çok kez çağdaşlarmca dinsiz, kimi za­man da ermiş sayılan insanlar vardır. Demok-ritos, Assisi'li Francesso ve Spinoza bu ba­kımdan birbirlerine yakındırlar.

Hiç bir belli Tanrı düşüncesine ve hiç bir Tanrıbilime götürmeyen kozmik din duy­gusu insandan insana nasıl geçebilir? Bence bu duyguyu, ona yatkın olanlarda uyandır­mak ve diri tutmak, sanatla bilimin en önem­li görevidir.

Böylece, dinle bilim arasında alışılage­lenden başka bir ilişki düşüncesine geliyoruz.

16

DÜNYAYA B A K I Ş

Tarihsel açıdan insan bilimle dini anlaşmaz iki kutup gibi görebilir ve bunun nedenini anlamak da zor değildir. Nedensel yasanın bütün olayları yönettiği gerçeğine ermiş bi­risi, kozmik oluşumun ilerlemesinde araya giren bir varlık düşüncesini kabul edemez. Tabii, nedensellik varsayımını ciddiye alıyor­sa. Korku dini gibi toplumsal ve ahlaksal di­nin de yeri yoktur onun düşücesinde. Ödül ve ceza veren bir Tanrıya aklı yatmaz. Şun­dan ötürü ki, insan sıkı bir takım dış ve iç ya­saların etkisindedir, onun için de, cansız bir nesne nasıl devinimlerinden sorumlu değilse, o da Tanrıya karşı sorumlu değildir. Bu yüz­den, ahlâkı baltalıyor diye bilime çatmışlar­dır, tabii haksız olarak. İnsanın ahlaksal dav­ranışı, başkalarının acısını paylaşmasına, eği­time ve toplumsal ilişkilere etkin olarak bağ­lanmalıdır. Bu davranışın dinsel bir temele hiç de ihtiyacı yoktur, insanların yalnız ölüm­den sonraki ceza korkusu ve ödül umudu ile kendilerini tutabileceklerini düşünmek insan­lık için hiç de övünülecek bir şey değildir.

îşte bu nedenlerden ötürü kiliselerin ni­çin bütün çağlarda bilimle savaştığını ve bi­limden yana olanlara işkence ettiğini anlamak kolaydır. Ama, ben ayrıca kozmik din duy­gusunun bilimsel araştırmada en güçlü ve en soylu itme gücü olduğuna inanıyorum. Yal­nız büyük çabaların ve hele fedakârlığın (ki

17

Page 18: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

A L B E R T E İ N S T E İ N

onlarsız yeni yollar açan bilimsel yaratma gerçekleşemez), yalnız bunların değerini bi­lenler gündelik kaygıları aşan bir çalışmayı doğuran duygu gücüne önem verebilirler. Keplerle Ne^ton'un uzun yıllar tek başlarına çalışarak, gök mekaniğinin işleyişini aydın-latabilmeleri için, dünyanın kuruluşundaki akılsallığa derin bir inançları olması, ve bu akim dünyadaki yansısını olsun yakalamak yolunda ne ateşli bir istekleri olması gerekir­di! Bilimsel araştırmayı yalnız pratik sonuç­larıyla bilen kimse kolayca aldanabilir ve çev­relerindeki şüpheci kimselere inat düşünce­lerini dünyanın dört bir yanında ve dört bir çağındaki yoldaşlarına ulaştıran bu insanların dünya görüşünü kavrayamaz. Ancak haya­tını böylesi yüksek amaçlara adayan kimse, bu büyük insanları coşturan ve onları, sayısız başarısızlıklara rağmen, amaçlarına bağlı tu­tan gücün ne olduğunu anlayabilir. Bu türlü güçleri kozmik din duygusu cömertçe verir insana. Bir çağdaşımız, haklı olarak şöyle de­miştir: «En ciddi bilginler, içlerinde derin­den derine bir dinsel duygu taşıyanlardır.»

(Çev ir i : S. E. - V. G.)

18

Din Duygusu ve Araştırma

Bilimin derinlerine inerseniz, kendince bir dinselliği olmayan bir bilim kafasına zor raslarsmız. Ama bu din duygusu, basit insa-nmkinden apayrıdır. Böyleieri için Tanrı, iyilik beklenen ve cezasından korkulan, ne kadar saygın olursa olsun, kişisel ilişkiler ku­rulan bir varlıktır; çocuğun babasıyla olan ilişkisine benzer yücelmiş bir duygu.

Oysa, bilgin bütün olup bitenlerin ne­densel bilincine varmıştır. Onun gözünde ge­lecek geçmişten ne daha az zorunludur, ne de daha belirli. Ahlâk onun için Tanrı ile de­ğil, temamen insanla ilgili bir iştir: Onun din duygusu, tabiat yasalarının düzeni karşı­sında şaşkın bir hayranlıktır. Çünkü, tabiat­ta öylesine yüksek bir akıl kendini göster­mektedir ki, insanın en ince düşünceleri ve buluşları, bu aklın yanında sönük bir bölge gibi kalır. Bu duygu, bencil isteklerinin köle­liğinden kurtulabildiği ölçüde, hayatının ve çabalarının ana yolu olur. Bu duygu, bütün çağlarda yaratıcı din adamlarının içini doldu­ran duygunun benzeridir.

(Çevir i : S. E. - V. G.)

19

Page 19: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

A L B E R T E İ N S T E İ N

onlarsız yeni yollar açan bilimsel yaratma gerçekleşemez), yalnız bunların değerini bi­lenler gündelik kaygıları aşan bir çalışmayı doğuran duygu gücüne önem verebilirler. Keplerle Ne^ton'un uzun yıllar tek başlarına çalışarak, gök mekaniğinin işleyişini aydın-latabilmeleri için, dünyanın kuruluşundaki akılsallığa derin bir inançları olması, ve bu akim dünyadaki yansısını olsun yakalamak yolunda ne ateşli bir istekleri olması gerekir­di! Bilimsel araştırmayı yalnız pratik sonuç­larıyla bilen kimse kolayca aldanabilir ve çev­relerindeki şüpheci kimselere inat düşünce­lerini dünyanın dört bir yanında ve dört bir çağındaki yoldaşlarına ulaştıran bu insanların dünya görüşünü kavrayamaz. Ancak haya­tını böylesi yüksek amaçlara adayan kimse, bu büyük insanları coşturan ve onları, sayısız başarısızlıklara rağmen, amaçlarına bağlı tu­tan gücün ne olduğunu anlayabilir. Bu türlü güçleri kozmik din duygusu cömertçe verir insana. Bir çağdaşımız, haklı olarak şöyle de­miştir: «En ciddi bilginler, içlerinde derin­den derine bir dinsel duygu taşıyanlardır.»

(Çev ir i : S. E. - V. G.)

18

Din Duygusu ve Araştırma

Bilimin derinlerine inerseniz, kendince bir dinselliği olmayan bir bilim kafasına zor raslarsmız. Ama bu din duygusu, basit insa-nmkinden apayrıdır. Böyleieri için Tanrı, iyilik beklenen ve cezasından korkulan, ne kadar saygın olursa olsun, kişisel ilişkiler ku­rulan bir varlıktır; çocuğun babasıyla olan ilişkisine benzer yücelmiş bir duygu.

Oysa, bilgin bütün olup bitenlerin ne­densel bilincine varmıştır. Onun gözünde ge­lecek geçmişten ne daha az zorunludur, ne de daha belirli. Ahlâk onun için Tanrı ile de­ğil, temamen insanla ilgili bir iştir: Onun din duygusu, tabiat yasalarının düzeni karşı­sında şaşkın bir hayranlıktır. Çünkü, tabiat­ta öylesine yüksek bir akıl kendini göster­mektedir ki, insanın en ince düşünceleri ve buluşları, bu aklın yanında sönük bir bölge gibi kalır. Bu duygu, bencil isteklerinin köle­liğinden kurtulabildiği ölçüde, hayatının ve çabalarının ana yolu olur. Bu duygu, bütün çağlarda yaratıcı din adamlarının içini doldu­ran duygunun benzeridir.

(Çevir i : S. E. - V. G.)

19

Page 20: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Tanrı Kavramının

Sömürülmesi

Daha iyi bir dünyanın kurulmasına ça­lışılırken Tanrı kavramından yararlanılması gerektiğine inanmıyorum. Bunun, çağdaş bir aydının davranışları ile bağdaşabileceğini sanmıyorum. Ayrıca, tarih de gösteriyor ki, her topluluk ya Tanrının kendilerinden yana olduğuna inanıyor, ya da böyle olduğuna karşısındakileri inandırmağa çalışıyor.

Bu da, sağduyuya dayanan bir anlayış ve davranışı güçleştiren bir durum. Daha ahlâklı ve aydınca bîr tutumun gelişmesi yolunda gi­rişilecek sabırlı ve açık sözlü eğitim çalışma­ları, kanımca, daha mutlu bir yaşama düze­nine giden tek yoldur.

(Çevir i : C. Ç a p a n )

20

Bilim ve Uygarlık

Yaşadığımız bu ekonomik * sıkıntı ça­ğında ulusları ayakta tutan mânevi güçlerin ne olduğu açıkça belirmektedir. Umarız ki, geleceğin tarihçisi, Avrupanın politik ve ekonomik bakımdan birleştiği bir gün, çağ­daş olayları yargıladığı zaman, günümüzde bu kıtanın özgürlük ve onurunun Batı dev­letleri tarafından kurtarılmış olduğunu, bu güç zamanlarda kin, nefret ve zorbalığa kay­madan sıkıntıya karşı koyan Batı Avrupa'nın kişi özgürlüğünü başarıyla savunup, bilgi ve buluşların ilerlemesine yol açtığını görecek ve söyliyecektir. Çünkü kendi varlığına say­gısı olan bir insan için hayat bu özgürlük ol­madan yaşanmaya değmez.

Beni yıllarca kendi yurttaşı sayan bir ulusun tutum ve davranışını yargılamak bana düşmez hem; yalnız eyleme değer verilen günümüzde yargılamaya girişmek boş bir ça­ba olsa gerek.

Bugün bizi ilgilendiren sorunlar şunlar­dır: İnsanlığı ve bize miras kalan mânevi var­lıkları nasıl kurtaracağız? Avrupa'yı yeni bir yıkımdan nasıl koruyacağız?

Hiç şüphe yok ki, dünyayı saran eko-

21

Page 21: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Tanrı Kavramının

Sömürülmesi

Daha iyi bir dünyanın kurulmasınlışılırken Tanrı kavramındangerektiğine inanmıyorum. Bununaydının davranışları ile bağdaşabileceğinsanmıyorum. Ayrıca, tarih deher topluluk ya Tanrının kendilerindeolduğuna inanıyor, ya da böylkarşısındakileri inandırmağa çalışıyor

Bu da, sağduyuya dayanadavranışı güçleştiren bir durumve aydınca bîr tutumun gelişmesrişilecek sabırlı ve açık sözlü eğitiları, kanımca, daha mutlu birnine giden tek yoldur.

(Çevir

20

Bilim ve Uygarlık

Yaşadığımız bu ekonomik * sıkıntı ça­ğında ulusları ayakta tutan mânevi güçlerin ne olduğu açıkça belirmektedir. Umarız ki, geleceğin tarihçisi, Avrupanın politik ve ekonomik bakımdan birleştiği bir gün, çağ­daş olayları yargıladığı zaman, günümüzde bu kıtanın özgürlük ve onurunun Batı dev­letleri tarafından kurtarılmış olduğunu, bu güç zamanlarda kin, nefret ve zorbalığa kay­madan sıkıntıya karşı koyan Batı Avrupa'nın kişi özgürlüğünü başarıyla savunup, bilgi ve buluşların ilerlemesine yol açtığını görecek ve söyliyecektir. Çünkü kendi varlığına say­gısı olan bir insan için hayat bu özgürlük ol­madan yaşanmaya değmez.

Beni yıllarca kendi yurttaşı sayan bir ulusun tutum ve davranışını yargılamak bana düşmez hem; yalnız eyleme değer verilen günümüzde yargılamaya girişmek boş bir ça­ba olsa gerek.

Bugün bizi ilgilendiren sorunlar şunlar­dır: İnsanlığı ve bize miras kalan mânevi var­lıkları nasıl kurtaracağız? Avrupa'yı yeni bir yıkımdan nasıl koruyacağız?

Hiç şüphe yok ki, dünyayı saran eko-

21

Page 22: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

A L B E R T E Î N S T E İ N

nomik buhran ve buhran yüzünden halkların yoksul düşmesi, birçok nimetlerden yoksun kalmaları, tanığı olduğumuz tehlikeli karışık­lıklara yol açmıştır. Bu gibi dönemlerde hoş­nutsuzluk kin ve öfke doğurur; öfke insan-arı zorbaca eylemlere ve devrimlere sürük­

ler, kimi zaman da savaşa götürür. Sıkıntı­dan, çaresizlikten yeni yeni dertler doğar. Bu­gün devlet adamları, tıpkı yirmi yıl önce ol­duğu gibi, korkunç sorumluluklar yüklenmiş bulunuyorlar. Gönül ister ki bunlar bir an­laşmaya varsınlar ve Avrupa'da uluslararası alış verişleri birlik ve aydınlık temelleri üze­rine kurabilsinler, böylece her devlet savaşın başarısızlıkla sonuçlanacak bir serüven ol­duğunu kesinlikle anlasın. Ne var ki, devlet adamlarının çabası ancak halkların sağlam, sarsılmaz istemine dayandığı zaman başarılı sonuç verebilir.

Bizi ilgilendiren konu yalnız barışı kur­manın ve korumanın teknik çareleri değil, aynı zamanda kafaları eğitmenin, aydınlat­manın yoludur. Düşünce özgürlüğümüzü, ki­şisel özgürlüğümüzü tehlikeye sokan güçlere karşı koymak istiyorsak, önce yitireceğimiz değerlerin ne olduğunu iyice tasarlamamız ve atalarımızın bunca zor savaşlarla elde et­tikleri bu özgürlüğe neler borçlu olduğumu­zu açıkça bilmemiz gerekir.

Bu özgürlük olmasaydı, ne Shakespeare,

22

DÜNYAYA B A K I Ş

ne Goethe, ne Newton, ne Faraday, ne Pas-teur, ne de Lister yetişirdi. O olmasa, ne halk için konforlu evler olurdu, ne demiryolları, ne telsiz telgraf, ne salgınlara karşı korunma çareleri, ne ucuz okuma kitapları, ne kültür, ne de herkese açık sanatlar. Hayatın belli baş­lı gereksinmelerini karşılıyacak gereçleri meydana getirmek için insanın çabasını ko­laylaştıracak makineler olmaz, çoğu insanlar eski Asya* zorbalarının zamanındaki köle ha­yatını yaşardı.

Buluşlar, keşifler yalnız özgür insanlara vergidir, yalnız onlar yaratabilir biz modern insanların hayatım yaşanmaya değer hale getiren düşünce eserlerini.

Belki bir gün gelecek, çağımızın ekono­mik güçlüklerinden sıyrılıp da çalışmada «arz ve talep», sunu ve istek, üretim ve tüketim arasındaki dengeyi kurabilecek ve bu dengeyi yasalarla yürütebileceğiz. Ama bu sorunu da özgür insanlar olarak çözümlemeliyiz, onu bahane ederek bizi köleliğe sürüklemelerine izin vermemeliyiz; çünkü kölelik olumlu, sağlıklı her türlü gelişmeyi köstekliyen bir bataktır.

Bu sözlerimle ilgili olarak, geçenlerde aklıma gelen bir düşünceyi dile getirmek is­terim: Şehirden uzak, yalnız yaşıyor ve ra­hat, düzenli bir hayatın yaratıcı düşünceyi geliştirmeye ne kadar elverişli olduğunu gö-

23

Page 23: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

A L B E R T E Î N S T E İ N

nomik buhran ve buhran yüzünden halkların yoksul düşmesi, birçok nimetlerden yoksun kalmaları, tanığı olduğumuz tehlikeli karışık­lıklara yol açmıştır. Bu gibi dönemlerde hoş­nutsuzluk kin ve öfke doğurur; öfke insan-arı zorbaca eylemlere ve devrimlere sürük­

ler, kimi zaman da savaşa götürür. Sıkıntı­dan, çaresizlikten yeni yeni dertler doğar. Bu­gün devlet adamları, tıpkı yirmi yıl önce ol­duğu gibi, korkunç sorumluluklar yüklenmiş bulunuyorlar. Gönül ister ki bunlar bir an­laşmaya varsınlar ve Avrupa'da uluslararası alış verişleri birlik ve aydınlık temelleri üze­rine kurabilsinler, böylece her devlet savaşın başarısızlıkla sonuçlanacak bir serüven ol­duğunu kesinlikle anlasın. Ne var ki, devlet adamlarının çabası ancak halkların sağlam, sarsılmaz istemine dayandığı zaman başarılı sonuç verebilir.

Bizi ilgilendiren konu yalnız barışı kur­manın ve korumanın teknik çareleri değil, aynı zamanda kafaları eğitmenin, aydınlat­manın yoludur. Düşünce özgürlüğümüzü, ki­şisel özgürlüğümüzü tehlikeye sokan güçlere karşı koymak istiyorsak, önce yitireceğimiz değerlerin ne olduğunu iyice tasarlamamız ve atalarımızın bunca zor savaşlarla elde et­tikleri bu özgürlüğe neler borçlu olduğumu­zu açıkça bilmemiz gerekir.

Bu özgürlük olmasaydı, ne Shakespeare,

22

DÜNYAYA B A K I Ş

ne Goethe, ne Newton, ne Faraday, ne Pas-teur, ne de Lister yetişirdi. O olmasa, ne halk için konforlu evler olurdu, ne demiryolları, ne telsiz telgraf, ne salgınlara karşı korunma çareleri, ne ucuz okuma kitapları, ne kültür, ne de herkese açık sanatlar. Hayatın belli baş­lı gereksinmelerini karşılıyacak gereçleri meydana getirmek için insanın çabasını ko­laylaştıracak makineler olmaz, çoğu insanlar eski Asya* zorbalarının zamanındaki köle ha­yatını yaşardı.

Buluşlar, keşifler yalnız özgür insanlara vergidir, yalnız onlar yaratabilir biz modern insanların hayatım yaşanmaya değer hale getiren düşünce eserlerini.

Belki bir gün gelecek, çağımızın ekono­mik güçlüklerinden sıyrılıp da çalışmada «arz ve talep», sunu ve istek, üretim ve tüketim arasındaki dengeyi kurabilecek ve bu dengeyi yasalarla yürütebileceğiz. Ama bu sorunu da özgür insanlar olarak çözümlemeliyiz, onu bahane ederek bizi köleliğe sürüklemelerine izin vermemeliyiz; çünkü kölelik olumlu, sağlıklı her türlü gelişmeyi köstekliyen bir bataktır.

Bu sözlerimle ilgili olarak, geçenlerde aklıma gelen bir düşünceyi dile getirmek is­terim: Şehirden uzak, yalnız yaşıyor ve ra­hat, düzenli bir hayatın yaratıcı düşünceyi geliştirmeye ne kadar elverişli olduğunu gö-

23

Page 24: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

A L B E R T E İ N S T E İ N

rüyordum. Toplumumuzda yalnızlığı gerek­tiren ve beden ya da akıldan yana büyük bir çaba gerektirmeyen bazı görevler vardır: ör­neğin deniz feneri ve yüzen fener bekçiliği. Bu görevleri bilim, özellikle, bazı matema­tik ya da felsefe sorunlarını derinliğine ince­lemeyi amaç edinen gençlere vermek müm­kün değil mi? Pek az genç hayatının asıl verimli çağında bilimsel sorunların üstüne eğilmek fırsatını bulur. Bir genç belli bir süre için bir burs bulabilse bile, en kısa zamanda sonuç elde etmek zorundadır. Bu durum salt bilime ulaşmak için hiç de elverişli değildir. Ekmeğini kazanmak için gelişigüzel pratik bir görev alan genç bilim adamı bu bakımdan daha elverişli koşullar içindedir - yeter ki asıl çalışmasına ayırabilecek zaman ve enerjiyi bulabilsin. Bu dediğim gerçekleştirilirse, bel­ki yaratıcı kafalara şimdi olduğundan daha geniş ölçüde gelişmek olanağı verilmiş olur. Ekonomik yoksulluğun ve politik karışıklı­ğın ağır bastığı çağımızda bu çeşit düşünce­lerin üstünde durmaya değer.

Tehlikeli, yoksul bir çağda yaşadığımız­dan yakınmak mıyız? Sanmam. İnsan bütün öbür canlılar gibi yaradılıştan gevşektir. Onu uyaran, dürtükliyen olmazsa, hemen hiç dü­şünmez, törelerine ve alışkanlıklarına uya­rak bir otomat gibi yaşar. Genç değilim, ço­cukluk, gençlik aşamalarını geçirdim ve ben

DÜNYAYA B A K I Ş

de delikanlının yalnız kendi hayatının ıvır zı-vırlannı düşündüğü, arkadaşları gibi konu­şup, tıpkı onlar gibi davrandığı çağları yaşa­dım. Bu yapmacık maskenin altında neler saklandığını pek fark edemez insan, çünkü alışkanlığın, biçimselliğin etkisiyle insanın gerçek kişiliği pamuğa sarılmış gibidir.

Bugünümüz ne kadar başka! Fırtınalı zamanımızda çakan şimşeklerin ışığında in­sanları ve olayları olanca çıplaklığıyla görebi­liyoruz. Her millet, her insan amaçlarını, tut­kularını, güc ve güçsüzlüklerini açığa vur­maktadır. Koşulların hızla değişmesinde gö­reneğin hiç yeri kalmamıştır: Alışkanlıklar kurumuş buğday taneleri gibi havaya savrul­maktadır.

İnsanlar çaresizlik içinde, iflâs etmiş ekonomik gelenekler ve kurulması gereken uluslararası politik ilişkiler üzerinde düşün­meye başlıyorlar. Uluslar tehlikeler ve karı­şıklıklar arasından yeni gelişmeler yoluna girmektedirler. Çağımızın bu karışıklıkları bize daha iyi bir dünya hazırlasa bari!

Zamanımızın bu yargısı bir yana, öde­vimiz ulu ve dayanıklı varlıklarımız arasında hayata değer veren ne^varsa onları korumak ve çocuklarımıza atalarımızdan aldığımız kül­tür mirasını daha arı ve daha zengin olarak aktarmaktır.

(Çevir i : A. E r h a t )

25-

24

Page 25: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

A L B E R T E İ N S T E İ N

rüyordum. Toplumumuzda yalnızlığı gerek­tiren ve beden ya da akıldan yana büyük bir çaba gerektirmeyen bazı görevler vardır: ör­neğin deniz feneri ve yüzen fener bekçiliği. Bu görevleri bilim, özellikle, bazı matema­tik ya da felsefe sorunlarını derinliğine ince­lemeyi amaç edinen gençlere vermek müm­kün değil mi? Pek az genç hayatının asıl verimli çağında bilimsel sorunların üstüne eğilmek fırsatını bulur. Bir genç belli bir süre için bir burs bulabilse bile, en kısa zamanda sonuç elde etmek zorundadır. Bu durum salt bilime ulaşmak için hiç de elverişli değildir. Ekmeğini kazanmak için gelişigüzel pratik bir görev alan genç bilim adamı bu bakımdan daha elverişli koşullar içindedir - yeter ki asıl çalışmasına ayırabilecek zaman ve enerjiyi bulabilsin. Bu dediğim gerçekleştirilirse, bel­ki yaratıcı kafalara şimdi olduğundan daha geniş ölçüde gelişmek olanağı verilmiş olur. Ekonomik yoksulluğun ve politik karışıklı­ğın ağır bastığı çağımızda bu çeşit düşünce­lerin üstünde durmaya değer.

Tehlikeli, yoksul bir çağda yaşadığımız­dan yakınmak mıyız? Sanmam. İnsan bütün öbür canlılar gibi yaradılıştan gevşektir. Onu uyaran, dürtükliyen olmazsa, hemen hiç dü­şünmez, törelerine ve alışkanlıklarına uya­rak bir otomat gibi yaşar. Genç değilim, ço­cukluk, gençlik aşamalarını geçirdim ve ben

DÜNYAYA B A K I Ş

de delikanlının yalnız kendi hayatının ıvır zı-vırlannı düşündüğü, arkadaşları gibi konu­şup, tıpkı onlar gibi davrandığı çağları yaşa­dım. Bu yapmacık maskenin altında neler saklandığını pek fark edemez insan, çünkü alışkanlığın, biçimselliğin etkisiyle insanın gerçek kişiliği pamuğa sarılmış gibidir.

Bugünümüz ne kadar başka! Fırtınalı zamanımızda çakan şimşeklerin ışığında in­sanları ve olayları olanca çıplaklığıyla görebi­liyoruz. Her millet, her insan amaçlarını, tut­kularını, güc ve güçsüzlüklerini açığa vur­maktadır. Koşulların hızla değişmesinde gö­reneğin hiç yeri kalmamıştır: Alışkanlıklar kurumuş buğday taneleri gibi havaya savrul­maktadır.

İnsanlar çaresizlik içinde, iflâs etmiş ekonomik gelenekler ve kurulması gereken uluslararası politik ilişkiler üzerinde düşün­meye başlıyorlar. Uluslar tehlikeler ve karı­şıklıklar arasından yeni gelişmeler yoluna girmektedirler. Çağımızın bu karışıklıkları bize daha iyi bir dünya hazırlasa bari!

Zamanımızın bu yargısı bir yana, öde­vimiz ulu ve dayanıklı varlıklarımız arasında hayata değer veren ne^varsa onları korumak ve çocuklarımıza atalarımızdan aldığımız kül­tür mirasını daha arı ve daha zengin olarak aktarmaktır.

(Çevir i : A. E r h a t )

25-24

Page 26: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Bilim ve Toplum

Bilim, insan işleri üzerinde iki yoldan etki yapar. Birincisi, hepimizin bildiği bir yoldur: Bilim insan hayatını baştan başa de­ğiştiren, dolaysız, daha çok dolaylı olarak bir takım olanaklar yaratır, ikinci yol eğitici bir nitelik taşır - insan düşüncesini etkiler. Bu­nun etkisi üstünkörü bir bakışla görülmezse de, daha az derin değildir.

Bilimin en gözle görünen pratik etkisi, hayatı hem zenginleştiren, hem karmaşık hale sokan bir takım buluşlara yol açmasıdır; bunlar, buhar makinası, demiryolu, elektrik gücü ve ışığı, telgraf, radyo, otomobil, uçak, dinamit vb. gibi buluşlardır. Bunlara bir de biyoloji ve tıp alanında insan hayatını ko­ruma amacıyla yapılan buluşları, özel­likte acıları dindirme yollarını ve yiyecekleri koruyup saklamaya yarayan teknik icatları eklemek gerekir.

Ama, bütün bu buluşların insana sağla­dığı en büyük iyilik, eskiden, .basit yaşayışı sürdürmek için pek gerekli olan o son derece yıpratıcı beden çalışmasından insanı kurtar­mış olmasıdır bence. Bugün köleliğin genel olarak ortadan kalktığını ileri sürebiliyorsak, bunu bilimin pratik sonuçlarına borçluyuz.

26

DÜNYAYA B A K I Ş

ö t e yandan, teknoloji, ya da uygulamalı bilim, insanlığı son derece ciddi bir takım sorunlarla karşı karşıya getirmiştir, insanlı­ğın yaşaması, bu sorunların yararlı bir yol­dan çözümlenmesine bağlıdır. Yapılacak şey, yeni bir takım toplumsal kurumlar ve gele­nekler yaratmaktır. Öyle kurumlar ki, onlar olmadıkça, yeni âletler, ister istemez insan­lığın başına belâların en büyüğünü açabilir.

Örgütlenmemiş bir ekonomide, meka­nik üretim araçları şu sonucu doğurmuştur: insanlığın hatırı sayılır bir bölüğü mal üreti­mi bakımından artık gerekli olmaktan çıkmış ve böylece ekonomik oluşumun dışında kal­mıştır. Bunun sonucu olarak da, ilk ağızda, satın alma gücünde bir azalma olmuş ve aşırı yarışma yüzünden iş gücünün değeri düş­müştür ki, bu da, git gide daralan aralıklarla, mal üretiminin ciddi olarak felce uğramasına yol açmıştır. Öte yandan, üretim araçları, bunları ellerinde tutanlara, politik kurumla­rın geleneksel güvenekleriyle önlenemiyecek ölçüde bir güc sağlamaktadır, insanlık bu yeni koşullara uymak için yeni bir savaşa girişmiştir. Bizim kuşağın insanları, görev­lerine yaraşır bir güc gösterebilirse, bu savaş gerçek bir kurtuluşa götürebilir.

Teknolojiye gelince, o da mesafeleri kı­saltmış ve son derece etkin bir takım yeni

27

Page 27: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Bilim ve Toplum

Bilim, insan işleri üzerinde iki yoldan etki yapar. Birincisi, hepimizin bildiği bir yoldur: Bilim insan hayatını baştan başa de­ğiştiren, dolaysız, daha çok dolaylı olarak bir takım olanaklar yaratır, ikinci yol eğitici bir nitelik taşır - insan düşüncesini etkiler. Bu­nun etkisi üstünkörü bir bakışla görülmezse de, daha az derin değildir.

Bilimin en gözle görünen pratik etkisi, hayatı hem zenginleştiren, hem karmaşık hale sokan bir takım buluşlara yol açmasıdır; bunlar, buhar makinası, demiryolu, elektrik gücü ve ışığı, telgraf, radyo, otomobil, uçak, dinamit vb. gibi buluşlardır. Bunlara bir de biyoloji ve tıp alanında insan hayatını ko­ruma amacıyla yapılan buluşları, özel­likte acıları dindirme yollarını ve yiyecekleri koruyup saklamaya yarayan teknik icatları eklemek gerekir.

Ama, bütün bu buluşların insana sağla­dığı en büyük iyilik, eskiden, .basit yaşayışı sürdürmek için pek gerekli olan o son derece yıpratıcı beden çalışmasından insanı kurtar­mış olmasıdır bence. Bugün köleliğin genel olarak ortadan kalktığını ileri sürebiliyorsak, bunu bilimin pratik sonuçlarına borçluyuz.

26

DÜNYAYA B A K I Ş

ö t e yandan, teknoloji, ya da uygulamalı bilim, insanlığı son derece ciddi bir takım sorunlarla karşı karşıya getirmiştir, insanlı­ğın yaşaması, bu sorunların yararlı bir yol­dan çözümlenmesine bağlıdır. Yapılacak şey, yeni bir takım toplumsal kurumlar ve gele­nekler yaratmaktır. Öyle kurumlar ki, onlar olmadıkça, yeni âletler, ister istemez insan­lığın başına belâların en büyüğünü açabilir.

Örgütlenmemiş bir ekonomide, meka­nik üretim araçları şu sonucu doğurmuştur: insanlığın hatırı sayılır bir bölüğü mal üreti­mi bakımından artık gerekli olmaktan çıkmış ve böylece ekonomik oluşumun dışında kal­mıştır. Bunun sonucu olarak da, ilk ağızda, satın alma gücünde bir azalma olmuş ve aşırı yarışma yüzünden iş gücünün değeri düş­müştür ki, bu da, git gide daralan aralıklarla, mal üretiminin ciddi olarak felce uğramasına yol açmıştır. Öte yandan, üretim araçları, bunları ellerinde tutanlara, politik kurumla­rın geleneksel güvenekleriyle önlenemiyecek ölçüde bir güc sağlamaktadır, insanlık bu yeni koşullara uymak için yeni bir savaşa girişmiştir. Bizim kuşağın insanları, görev­lerine yaraşır bir güc gösterebilirse, bu savaş gerçek bir kurtuluşa götürebilir.

Teknolojiye gelince, o da mesafeleri kı­saltmış ve son derece etkin bir takım yeni

27

Page 28: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

A L B E R T E İ N S T E İ N

28

DÜNYAYA B A K I Ş

insanın gözündeki bölük pörçük görünüşü perilere cinlere olan inancı beslemekle kalır. Onun için, ilkel insan, bugün bile, tabiatüstü ve sorumsuz bir takım güçlerin hayatına ka­rışabileceği korkusu içinde yaşayıp durmak­tadır.

Bilimin en büyük zaferi, insanın kendi­ne ve tabiata karşı duyduğu güvensizliği, in­san aklı üstündeki etkisiyle yenmek olacak­tır. Eski Yunanlılar ilkel matematikle birlik­te, ilk defa olarak, sonuçlarından hiç kimse nin kaçmamıyacağı bir düşünce sistemi kur­muşlardı. Ondan sonra Rönesans bilginleri, sistemli deneyle matematik yöntemi birleş­tirmeyi düşündüler. Bu birleşme, tabiat yasa­larını, deneyle doğrulayarak, öylesine kesin bir biçimde dile getirebiliyordu ki, tabiat bi­liminde artık düşünce ayrılıklarına yer kal­mıyordu. O günden bu yana, her kuşak akıl ve bilgi mirasını arttırmıştır ve bütün yapıyı tehlikeye sokabilecek en ufak bir buhran korkusu kalmamıştır.

Büyük halk yığınları bilimsel araştırma­nın ayrıntılarını ancak kendi dar anlayışı öl­çüsünde izleyebilir. Ama, hiç değilse, büyük ve önemli bir yarar olduğunu da görür: Bu yarar da, insan düşüncesinin güvenilmeğe değer ve tabiat yasasinın evrensel olduğunu düşünmektir.

(Çevir i : V. Günyo l )

29

yıkma araçları yaratmıştır. Bu araçlar, dav­ranışlarında alabildiğine serbest olmak iste­yen ulusların elinde, insanlığın hayatını ya da güvenliğini tehlikeye koyabilmektedir. Bu durum, bütün dünya için bir tek yürütme ve yargı gücünü gerekli kılar. Ne var ki, mil­lî gelenekler böylesi bir merkezî gücün ku­rulmasına umutsuzca karşı koymaktadırlar. Burada da, kendimizi yene bir savaşın, sonu­cu hepimizin kaderini belirliyecek bir savaşın ortasında bulunuyoruz.

Ulaştırma araçları, basılı sözü çoğaltma yolları ve radyo modern silâhlarla birleşince bedenle ruhu merkezi bir gücün buyruğu al­tına koymaya yüz tutmaktadırlar ki, bu da insanlık için üçüncü bir tehlike doğurmakta­dır. Çağımızın zorbalıkları ve onların yıkıcı etkileri, bu ilerlemeyi insanın yararına kul­lanmakta ne denli geri kaldığımızı açıkça göstermektedir. Burada da durum ve koşul­lar, uluslararası bir çözüm yolu ve bu çözüm için de - henüz yoksun bulunduğumuz - psi­kolojik bir temel gerektirmektedir.

Şimdi, bilimin insan düşüncesi üzerine yaptığı etkilere gelelim. Bilim - öncesi çağlar­da, yalnız düşünce ile, bütün insanlığın zo­runlu ve kesin diye kabul edebileceği sonuç­lar elde edilemezdi. Tabiattaki bütün olayla­rın katı yasalara bağlı olduğu düşüncesi de kabul edilemezdi. Tabiat yasasının, ilkel bir

Page 29: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

A L B E R T E İ N S T E İ N

28

DÜNYAYA B A K I Ş

insanın gözündeki bölük pörçük görünüşü perilere cinlere olan inancı beslemekle kalır. Onun için, ilkel insan, bugün bile, tabiatüstü ve sorumsuz bir takım güçlerin hayatına ka­rışabileceği korkusu içinde yaşayıp durmak­tadır.

Bilimin en büyük zaferi, insanın kendi­ne ve tabiata karşı duyduğu güvensizliği, in­san aklı üstündeki etkisiyle yenmek olacak­tır. Eski Yunanlılar ilkel matematikle birlik­te, ilk defa olarak, sonuçlarından hiç kimse nin kaçmamıyacağı bir düşünce sistemi kur­muşlardı. Ondan sonra Rönesans bilginleri, sistemli deneyle matematik yöntemi birleş­tirmeyi düşündüler. Bu birleşme, tabiat yasa­larını, deneyle doğrulayarak, öylesine kesin bir biçimde dile getirebiliyordu ki, tabiat bi­liminde artık düşünce ayrılıklarına yer kal­mıyordu. O günden bu yana, her kuşak akıl ve bilgi mirasını arttırmıştır ve bütün yapıyı tehlikeye sokabilecek en ufak bir buhran korkusu kalmamıştır.

Büyük halk yığınları bilimsel araştırma­nın ayrıntılarını ancak kendi dar anlayışı öl­çüsünde izleyebilir. Ama, hiç değilse, büyük ve önemli bir yarar olduğunu da görür: Bu yarar da, insan düşüncesinin güvenilmeğe değer ve tabiat yasasinın evrensel olduğunu düşünmektir.

(Çevir i : V. Günyo l )

29

yıkma araçları yaratmıştır. Bu araçlar, dav­ranışlarında alabildiğine serbest olmak iste­yen ulusların elinde, insanlığın hayatını ya da güvenliğini tehlikeye koyabilmektedir. Bu durum, bütün dünya için bir tek yürütme ve yargı gücünü gerekli kılar. Ne var ki, mil­lî gelenekler böylesi bir merkezî gücün ku­rulmasına umutsuzca karşı koymaktadırlar. Burada da, kendimizi yene bir savaşın, sonu­cu hepimizin kaderini belirliyecek bir savaşın ortasında bulunuyoruz.

Ulaştırma araçları, basılı sözü çoğaltma yolları ve radyo modern silâhlarla birleşince bedenle ruhu merkezi bir gücün buyruğu al­tına koymaya yüz tutmaktadırlar ki, bu da insanlık için üçüncü bir tehlike doğurmakta­dır. Çağımızın zorbalıkları ve onların yıkıcı etkileri, bu ilerlemeyi insanın yararına kul­lanmakta ne denli geri kaldığımızı açıkça göstermektedir. Burada da durum ve koşul­lar, uluslararası bir çözüm yolu ve bu çözüm için de - henüz yoksun bulunduğumuz - psi­kolojik bir temel gerektirmektedir.

Şimdi, bilimin insan düşüncesi üzerine yaptığı etkilere gelelim. Bilim - öncesi çağlar­da, yalnız düşünce ile, bütün insanlığın zo­runlu ve kesin diye kabul edebileceği sonuç­lar elde edilemezdi. Tabiattaki bütün olayla­rın katı yasalara bağlı olduğu düşüncesi de kabul edilemezdi. Tabiat yasasının, ilkel bir

Page 30: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Bilim ve Ahlâk

Söylediğim bir takım sözlerin hoşunu­za gitmediğini anlıyorum. Ama ben hiçbir zaman insanlık için bir kurtuluş yolu olmadı­ğını söylemedim. Yeryüzündeki koşulların düzelmesi salt bilimsel buluşlardan çok in­san geleneklerinin ve ülkülerinin gerçekleş­mesine bağlıdır. Ahlâklı bir yaşama düzeni­nin gelişmesi bakımından Konfüçyüs'ün, Buddha'nın, İsa'nın ve Gandhi'nin yaptıkları, bilimin, herhangi bir zamanda yapabileceğin­den çok daha önemlidir bence. Sigara içme­nin sağlığınız için çok zararlı olduğuna inanırsınız da, tiryaki olmaktan gene de ala­mazsınız kendinizi, Hayatı zehirleyen pek çok alışkanlıklar için geçerli bir yargı bu üs­telik. Doğruya ve gerçeğe yönelmiş her tür­lü çabaya duyduğum saygı ve hayranlığı ay­rıca belirtmem gerekmiyor sanıyorum. Ne var ki, iyilik ve güzellik değerleri eksikliği­nin de salt düşünsel bir çabayla giderilebilece­ğine inanmıyorum. Bu görüşümü anlıyaca-ğınızı umarım.

(Çev ir i : C. Ç a p a n )

Bilimsel Gerçek

Üstüne

1. «Bilimsel gerçek» sözüne kesin bir anlam vermek kolay değildir. «Gerçek» sözü böylece, kişisel deney için başka, matematik bir önerme için başka, ya da bir tabiat bilimi teorisi için başkadır. «Dinsel» dedikleri gerçe­ği ise doğru dürüst kavrayamıyorum bile.

2. Bilimsel araştırma, deneysel dü­şünce ve bütüncü bir görüşü destekleyerek, kör inançları azaltabilir. Bununla birlikte, bi­raz inceye giden her bilimsel çalışmanın te­melinde dünyanın akla dayandığı ve kavra­nabilir olduğu yolunda dinsel duyguya ben­zer bir inanç vardır şüphesiz.

3. Bu inanç deneyde kendini gösteren yüce bir aklın derin duygusuyla birleşince benim için Tanrı kavramı olur. Herkesin an­layacağı bir deyimle buna «panteizm» denir. (Spinoza)

4. Dünyanın mezhep geleneklerine ancak tarih ve psikoloji açısından bakabili­rim. Onlarla başkaca hiç bir ilişkim yoktur.

(Çev ir i : S. E. - V. G.)

31

30

Page 31: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Bilim ve Ahlâ

Söylediğiza gitmediğinzaman insanlığını söylemedimdüzelmesi salsan geleneklerinimesine bağlıdırnin gelişmesi bakımındaBuddha'nın, İsa'nıbilimin, herhangden çok daha önemlidinin sağlığınızinanırsınız damazsınız kendiniziçok alışkanlıklatelik. Doğruylü çabaya duyduğurıca belirtmemvar ki, iyilik vnin de salt düşünseğine inanmıyorumğınızı umarım

Bilimsel Gerçek

Üstüne

1. «Bilimsel gerçek» sözüne kesin bir anlam vermek kolay değildir. «Gerçek» sözü böylece, kişisel deney için başka, matematik bir önerme için başka, ya da bir tabiat bilimi teorisi için başkadır. «Dinsel» dedikleri gerçe­ği ise doğru dürüst kavrayamıyorum bile.

2. Bilimsel araştırma, deneysel dü­şünce ve bütüncü bir görüşü destekleyerek, kör inançları azaltabilir. Bununla birlikte, bi­raz inceye giden her bilimsel çalışmanın te­melinde dünyanın akla dayandığı ve kavra­nabilir olduğu yolunda dinsel duyguya ben­zer bir inanç vardır şüphesiz.

3. Bu inanç deneyde kendini gösteren yüce bir aklın derin duygusuyla birleşince benim için Tanrı kavramı olur. Herkesin an­layacağı bir deyimle buna «panteizm» denir. (Spinoza)

4. Dünyanın mezhep geleneklerine ancak tarih ve psikoloji açısından bakabili­rim. Onlarla başkaca hiç bir ilişkim yoktur.

(Çev ir i : S. E. - V. G.)

31

30

Page 32: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Kişi ve Toplum

Yaşantılarımıza, çabalarımıza bakarsak, neredeyse bütün davranışlarımızın, istekle­rimizin, başka insanların varlığıyla bağlı ol­duğunu görürüz. Bütün tabiatımızın, top­lumsal hayvanlara benzediğini anlarız. Baş­kalarının yetiştirdiğini yiyip, başkalarının diktiğini giyip, başkalarının yaptığı evlerde oturuyoruz. Bilgimizin ve inançlarımızın bü­yük bir kısmı, bize başkalarının yarattığı bir dil aracılığıyla gene başkaları tarafından ve­rilmiştir. Dil olmasaydı, akıl gücümüz, geliş­miş hayvanlarla kıyaslandığında çok düşük kalırdı; bu yüzden şunu kabul edelim ki, hayvanlara karşı üstünlüğümüzü bir toplum içinde yaşamamıza borçluyuz. Birey doğu­mundan beri tekbaşına bırakılırsa, duyula­rında ve duygularında aklımızın alamayacağı

32

DÜNYAYA BAKIŞ

kadar ilkel ve hayvanımsı kalır. Birey ne ise odur, varlığından gelme büyük bir erdemliği yoktur onun, besbelli. Maddî ve mânevi var­lığı beşikten mezara giden büyük bir insan toplumunun bir parçasıdır o.

Bir insanın topluluktaki başlıca değeri, düşünce, duygu ve davranışlarını, arkadaş­larının çıkarları yolunda yönetmesinin dere­cesine bağlıdır; ona bu alandaki tutumuna göre iyi, ya da kötü denir. Bir insanı tanım­lamamız, ilk bakışta, sanki onun sadece top­lumsal özelliklerine dayanır gibidir. Belki böyle bir davranış yanlış olabilir. Toplumdan aldığımız maddî, mânevi, ahlâki bütün de­ğerlerin, sayısız kuşaklar gerisindeki belli ya­ratıcı kişilerden geçerek bize geldiği pek açık­tır. Ateşin kullanılması, yediğimiz bitkilerin yetiştirilmesi, buhar makinası, hep tek kişi­lerin buluşlarıdır.

Sadece birey düşünebilir ve bu yüzden de toplum için yeni değerler yaratır, üstelik top­lumun uyduğu yeni yeni ahlâk kuralları da getirir. Nasıl toplumun besleyici toprağı olma dan kişilerin gelişmesi düşünülmezse, yaratı­cı, geniş düşünceli, yargılayıcı, onu ortaya çı­karan bireylerin sıkı bh- politika birliğine da­yandığı kadar, kişi olarak onların bağımsız­lıklarına da bağlıdır. Ortaçağ Avrupasını durgunluktan kurtaran italyan Rönesansı sı-

33

Page 33: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Kişi v

Yaşantılarımızaneredeysrimizinduğunlumsakalarınıdiktiğinoturuyoruzyük bidil aracılığıylrilmiştirmiş hayvanlarlkalırdıhayvanlariçindemundarında v

32

DÜNYAYA BAKIŞ

kadar ilkel ve hayvanımsı kalır. Birey ne ise odur, varlığından gelme büyük bir erdemliği yoktur onun, besbelli. Maddî ve mânevi var­lığı beşikten mezara giden büyük bir insan toplumunun bir parçasıdır o.

Bir insanın topluluktaki başlıca değeri, düşünce, duygu ve davranışlarını, arkadaş­larının çıkarları yolunda yönetmesinin dere­cesine bağlıdır; ona bu alandaki tutumuna göre iyi, ya da kötü denir. Bir insanı tanım­lamamız, ilk bakışta, sanki onun sadece top­lumsal özelliklerine dayanır gibidir. Belki böyle bir davranış yanlış olabilir. Toplumdan aldığımız maddî, mânevi, ahlâki bütün de­ğerlerin, sayısız kuşaklar gerisindeki belli ya­ratıcı kişilerden geçerek bize geldiği pek açık­tır. Ateşin kullanılması, yediğimiz bitkilerin yetiştirilmesi, buhar makinası, hep tek kişi­lerin buluşlarıdır.

Sadece birey düşünebilir ve bu yüzden de toplum için yeni değerler yaratır, üstelik top­lumun uyduğu yeni yeni ahlâk kuralları da getirir. Nasıl toplumun besleyici toprağı olma dan kişilerin gelişmesi düşünülmezse, yaratı­cı, geniş düşünceli, yargılayıcı, onu ortaya çı­karan bireylerin sıkı bh- politika birliğine da­yandığı kadar, kişi olarak onların bağımsız­lıklarına da bağlıdır. Ortaçağ Avrupasını durgunluktan kurtaran italyan Rönesansı sı-

33

Page 34: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EÎNSTEÎN

rasmda, özellikle en parlak yemişlerini ve­ren Grek-Avrupa-Amerikan kültürü, bütünü ile bireyin özgürlüğüne ve tek başınalığına dayanır.

Şimtli içinde yaşadığımız çağı düşüne­lim. Toplum ne yolda, birey ne yolda? Uygar ülkelerin nüfusu, eskisi ile ölçülecek olursa, çok artmıştır. Bugün Avrupa'da yüzyıl ön­cesinin üç katı insan yaşamaktadır. Ama bü­yük adamların sayısı ölçülemeyecek kadar azalmıştır. Kitleler, yaratıcı çabalarından ötü­rü, sadece bir kaç kişiyi kişilik saymaktadır. Örgütçülük, özellikle teknik alanda ve bilim alanında, bir dereceye kadar, büyük adamın yerini almıştır.

Sanatsal düşünce . alanında belli başlı kimselerin eksikliği özellikle göze çarpmak­tadır. Müzik ve resim kesinlikle bozulmuş ve çok sevilir olmaktan çıkmıştır. Politikadaysa sadece önder "yokluğu ile kalınmamış, ruh özelliği ve yurttaşın doğruluk duyguları bü­yük ölçüde kaybolmuştur. Böyle bir özelliğe dayanan demokratik parlamantcr rejim, bir çok yerlerde sarsılmış, diktatörler doğmuş ve tutunmuşlardır. Çünkü insanların yücelik duygusu ve birej'scl haklar artık yeterince köklü değildi. Koyun sürüsü gibi kitleler, iki hafta içinde gazeteler tarafından öylesine bir heyecan ve telâşa düşürülebilirler ki, bu in­sanlar başta bulunan bu işlerle ilgili bir kaç

DÜNYAYA BAKIŞ

partinin değersiz amaçları uğruna ölmek ve öldürmek için üniformaları geçiriverirler sırt­larına. Zorunlu askerlik görevi bana bugün uygar insanın yoksun bulunduğu birey say­gısının nasıl ortadan kalktığını gösteren en kö tü belirtisi olarak görünüyor. Şüphesiz ki uy­garlığımızın söndüğü üstüne kehanetlerde bulunanlar da vardır. Ben bu karamsarlar­dan değilim; daha iyi günlerin geleceğine inanıyorum. Bu güvenimin nedenlerini kı­saca açıklıyayım :

Bence bugünkü çöküntü, yozlaşma be­lirtileri, gelişen endüstrinin ve makineleşme­nin, bireysel gelişme özgürlüğünde büyük ya­ralar açılmasına varan görülmemiş ölçüde büyük bir varolma savaşı olgusuyla açıklana­bilir. Ama makinenin gelişmesi, toplum ge­reklerini yerine getirebilmek için bireyden gittikçe daha az iş istenmesi demektir. Plân­lı bir işbölümü, gittikçe artan bir ihtiyaç ol­maktadır; bu işbölümü bireyi maddî güvene götürecektir. Bu güven, boş zaman ve bire­yin el attığında bulacağı enerji onu daha ge­liştirecektir. Toplum bu yolla yeniden kaza­nabilir sağlığını. Umarız ki gelecekteki tarih­çiler, günümüz toplumunun bozukluklarım, uygarlığın büyük bir hızla ilerlemesinden ötürü gözü ileride olan bir insanlığın çocuk­luk hastalıkları diye anlatacaklardır.

(Çeviri : Yaşar Anday)

35 34

Page 35: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBER

rasmdaren Grek-Avrupa-Amerikaile bireyidayanır

Şimtllim. Topluülkeleriçok artmıştırcesiniyük adamlarıazalmıştırrü, sadecÖrgütçülükalanındayerini

kimseleritadır. Müziçok sevilisadecözelliğyük ölçüddayanabir çove tutunmuşlardırduygusköklühaftaheyecasanla

DÜNYAYA BAKIŞ

partinin değersiz amaçları uğruna ölmek ve öldürmek için üniformaları geçiriverirler sırt­larına. Zorunlu askerlik görevi bana bugün uygar insanın yoksun bulunduğu birey say­gısının nasıl ortadan kalktığını gösteren en kö tü belirtisi olarak görünüyor. Şüphesiz ki uy­garlığımızın söndüğü üstüne kehanetlerde bulunanlar da vardır. Ben bu karamsarlar­dan değilim; daha iyi günlerin geleceğine inanıyorum. Bu güvenimin nedenlerini kı­saca açıklıyayım :

Bence bugünkü çöküntü, yozlaşma be­lirtileri, gelişen endüstrinin ve makineleşme­nin, bireysel gelişme özgürlüğünde büyük ya­ralar açılmasına varan görülmemiş ölçüde büyük bir varolma savaşı olgusuyla açıklana­bilir. Ama makinenin gelişmesi, toplum ge­reklerini yerine getirebilmek için bireyden gittikçe daha az iş istenmesi demektir. Plân­lı bir işbölümü, gittikçe artan bir ihtiyaç ol­maktadır; bu işbölümü bireyi maddî güvene götürecektir. Bu güven, boş zaman ve bire­yin el attığında bulacağı enerji onu daha ge­liştirecektir. Toplum bu yolla yeniden kaza­nabilir sağlığını. Umarız ki gelecekteki tarih­çiler, günümüz toplumunun bozukluklarım, uygarlığın büyük bir hızla ilerlemesinden ötürü gözü ileride olan bir insanlığın çocuk­luk hastalıkları diye anlatacaklardır.

(Çeviri : Yaşar Anday)

35

Page 36: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Niçin Sosyalizm

Ekonomik ve toplumsal sorunları eni­konu bilmiyen bir kimsenin sosyalizm üstü­ne bir takım düşünceler ileri sürmesi uygun düşer mi? Bir çok bakımlardan düşer bence.

Önce, sorunu bilimsel bilgi açısından alalım ele. Astronomiyle - söz gelimi - eko­nomi bilimi arasında öz bakımından bilimsel yöntem ayrılıkları yokmuş gibi gelebilir in­sana. Denebilir ki, her iki alanda da bilginler belli bir gurup olayı yöneten ve, genel ola­rak, kabule değer bir takım yasalar bulmaya çalışırlar; amaçları olaylar arasındaki ilişkile­ri elden geldiğince anlaşılır hâle getirmektir. Oysa gerçekte, bu bilimler arasında yöntem ayrılıkları vardır. Gözlenen ekonomik olay­ların ayrı ayrı değerlendirilmesi güç sayısız etkenlere bağlı olması, ekonomi alanın­da genel yasalar bulmayı zorlaştırmaktadır. Ayrıca, sözde uygar insanlık tarihinin tâ baş­langıcından bugüne kadar birikmiş olan de­neyler (bilindiği gibi) hiç de ekonomik ol­mayan bir takım nedenlerle, geniş ölçüde, etkilenmiş ve sınırlanmıştır. Örneğin, tarihte büyük devletlerin çoğu varlıklarını fetihlere

36

DÜNYAYA BAKIŞ

borçludurlar. Fatih uluslar, gerek yasalarla, gerek ekonomik yollardan, ele geçirdikleri memleketin ayrıcalıklı sınıfı durumuna gel­mişlerdir. Toprağı tekellerine geçirmişler ve kendi aralarından seçilme bir rahipler sınıfı kurmuşlardır. Eğitimi denetleyen rahipler toplumdaki sınıf ayrılığını sürekli bir kurum haline getirmiş ve bir değerler düzeni yarat­mışlardır. Halk da, büyük ölçüde bilinçsiz olarak toplumsal davranışını bu düzene uy­durmuştur.

A m a tarihsel gelenek daha dün başla­mış sayılır; hiç bir yerde, Thorstein Velben'-in deyimiyle, insanlığın gelişiminde «yağ­macılık dönemi»ni aşmış değiliz henüz. Göz­le görebileceğimiz ekonomik oluşmalar bu aşamanın malıdırlar ve bunlardan çıkarabi­leceğimiz yasaları başka aşamalara uygula­yanlayız. Sosyalizmin gerçek amacı insanlı­ğın «yağma ve çapul» dönemini geride bı­rakmak ve daha ilerilere gitmek olduğuna göre, ekonomi bilimi, bugünkü durumunda, geleceğin sosyalist toplumuna pek az ışık tutabilecektir.

Sonra, sosyalizm törel ve toplumsal bir amaca yönelmiştir. Ama, bilim ne amaçlar yaratabilir, ne de bunları insanlara benimse­tebilir; olsa olsa, bazı amaçlara götüren bir takım araçlar sağlayabilir ancak. Amaçlar, yüksek bir ahlâk ülküsü taşıyan insanların

3X

Page 37: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Niçin Sosyalizm

Ekonomik ve toplumsal sorunları eni­konu bilmiyen bir kimsenin sosyalizm üstü­ne bir takım düşünceler ileri sürmesi uygun düşer mi? Bir çok bakımlardan düşer bence.

Önce, sorunu bilimsel bilgi açısından alalım ele. Astronomiyle - söz gelimi - eko­nomi bilimi arasında öz bakımından bilimsel yöntem ayrılıkları yokmuş gibi gelebilir in­sana. Denebilir ki, her iki alanda da bilginler belli bir gurup olayı yöneten ve, genel ola­rak, kabule değer bir takım yasalar bulmaya çalışırlar; amaçları olaylar arasındaki ilişkile­ri elden geldiğince anlaşılır hâle getirmektir. Oysa gerçekte, bu bilimler arasında yöntem ayrılıkları vardır. Gözlenen ekonomik olay­ların ayrı ayrı değerlendirilmesi güç sayısız etkenlere bağlı olması, ekonomi alanın­da genel yasalar bulmayı zorlaştırmaktadır. Ayrıca, sözde uygar insanlık tarihinin tâ baş­langıcından bugüne kadar birikmiş olan de­neyler (bilindiği gibi) hiç de ekonomik ol­mayan bir takım nedenlerle, geniş ölçüde, etkilenmiş ve sınırlanmıştır. Örneğin, tarihte büyük devletlerin çoğu varlıklarını fetihlere

36

DÜNYAYA BAKIŞ

borçludurlar. Fatih uluslar, gerek yasalarla, gerek ekonomik yollardan, ele geçirdikleri memleketin ayrıcalıklı sınıfı durumuna gel­mişlerdir. Toprağı tekellerine geçirmişler ve kendi aralarından seçilme bir rahipler sınıfı kurmuşlardır. Eğitimi denetleyen rahipler toplumdaki sınıf ayrılığını sürekli bir kurum haline getirmiş ve bir değerler düzeni yarat­mışlardır. Halk da, büyük ölçüde bilinçsiz olarak toplumsal davranışını bu düzene uy­durmuştur.

A m a tarihsel gelenek daha dün başla­mış sayılır; hiç bir yerde, Thorstein Velben'-in deyimiyle, insanlığın gelişiminde «yağ­macılık dönemi»ni aşmış değiliz henüz. Göz­le görebileceğimiz ekonomik oluşmalar bu aşamanın malıdırlar ve bunlardan çıkarabi­leceğimiz yasaları başka aşamalara uygula­yanlayız. Sosyalizmin gerçek amacı insanlı­ğın «yağma ve çapul» dönemini geride bı­rakmak ve daha ilerilere gitmek olduğuna göre, ekonomi bilimi, bugünkü durumunda, geleceğin sosyalist toplumuna pek az ışık tutabilecektir.

Sonra, sosyalizm törel ve toplumsal bir amaca yönelmiştir. Ama, bilim ne amaçlar yaratabilir, ne de bunları insanlara benimse­tebilir; olsa olsa, bazı amaçlara götüren bir takım araçlar sağlayabilir ancak. Amaçlar, yüksek bir ahlâk ülküsü taşıyan insanların

37

Page 38: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

kafasında doğar. Bu amaçlar ölü doğmadık­ları, canlı ve güçlü oldukları zaman, sayısız insanlarca benimsenerek ilerilere götürülür. Toplumun ağır gelişmesini işte bu yarı bilinç­li insanlar sağlar.

Bu nedenlerden ötürü, insanla ilgili so­runlarda, bilim ve bilimsel yöntemi küçüm­semekten kaçınmalıyız, toplum düzenine de­ğinen sorunlar üstünde yalnız uzmanların söz sahibi olduğunu da kabul etmemeliyiz.

Sayısız kimseler: «insan toplumu buh­ran geçiriyor, dengesi adam akıllı bozulmuş» diyeli çok olmuyor. Böyle durumların özel­liği şudur: insanlar bağlı oldukları küçük ya da büyük topluluklara karşı ilgisiz kalırlar, ya da düşmanca tutumlar alırlar. Düşüncemi açıklamak için, başımdan geçen bir olayı an­latmak isterim burada. Çok olmuyor, akıllı ve iyi yaradılışlı bir kimseye yeni bir savaşın tehlikesinden söz ediyordum. Bu işin şakası yoktu bence, yeni bir savaş bütün insanlığın varlığı için ciddi bir tehlikeydi. Yalnız ulus-lar-üstü bir örgüt bu tehlikeyi önliyebilirdi. Bu sözlerim üzerine, misafirim, istifini boz­madan, soğuk kanla: «insan soyunun yokol-masma niçin böyle var gücünüzle karşı ko­yuyorsunuz?» dedi. Bundan yüz yıl önce­sinde olsaydı, hiç kimse böylesine düşünce­siz bir söz etmezdi. Bu söz, kendi iç dünya-

38

DÜNYAYA BAKIŞ

sında bir denge kurmak için boşuna çabala­mış, sonra az çok umut kesmiş bir insanın sözüydü. Bugün bir çok insanın acısını çek­tiği o üzücü yalnızlığın, tek başına kalmışlı­ğın dile gelişiydi bu.

Böyle sorunlar ortaya atmak kolaydır ama, bunlara az buçuk kesinlikle ele olsa, karşılık vermek zordur. Duygularımızla eği­limlerimizin, çoğu zaman, birbirini tutmadı­ğını, açık seçik olmadığını, kolay ve basit for­müllerle dile ğetirilemiyeceğini çok iyi bili­yorsam da, gücüm yettiği kadar karşılık ver­meğe çalışacağım yine de.

İnsan, aynı zamanda hem tek başına, hem de toplumsal bir varlıktır. Tek başına bir varlık olarak, kendini ve kendine yakın olanların varlığını korumaya, onların istekle­rine karşılık vermeye, doğuştan sahibolduğu yetilerini geliştirmeye çalışır. Toplumsal bir varlık olarak da, benzerlerine kendini beğen­dirip sevdirmeye, onların beğenilerini pay­laşmaya, üzüntülerini gidermeye ve yaşama koşullarını iyileştirmeye çalışır. Çoğu zaman birbirine aykırı olan bu değişik eğilimlerin varlığı, başlı başına, bir insanın özelliğini aç'klar ve bunların belli bir biçimde biraya gelişi de insanın kendi iç dengesini ne ölçüde kurabileceğini ve toplumun iyiliğine ne öl­çüde yararlı olabileceğini belirler. Aslında, bu iki eğilimle ilgili göresel gücün soyaçekimle

39

Page 39: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

kafasında doğar. Bu amaçlar ölü doğmadık­ları, canlı ve güçlü oldukları zaman, sayısız insanlarca benimsenerek ilerilere götürülür. Toplumun ağır gelişmesini işte bu yarı bilinç­li insanlar sağlar.

Bu nedenlerden ötürü, insanla ilgili so­runlarda, bilim ve bilimsel yöntemi küçüm­semekten kaçınmalıyız, toplum düzenine de­ğinen sorunlar üstünde yalnız uzmanların söz sahibi olduğunu da kabul etmemeliyiz.

Sayısız kimseler: «insan toplumu buh­ran geçiriyor, dengesi adam akıllı bozulmuş» diyeli çok olmuyor. Böyle durumların özel­liği şudur: insanlar bağlı oldukları küçük ya da büyük topluluklara karşı ilgisiz kalırlar, ya da düşmanca tutumlar alırlar. Düşüncemi açıklamak için, başımdan geçen bir olayı an­latmak isterim burada. Çok olmuyor, akıllı ve iyi yaradılışlı bir kimseye yeni bir savaşın tehlikesinden söz ediyordum. Bu işin şakası yoktu bence, yeni bir savaş bütün insanlığın varlığı için ciddi bir tehlikeydi. Yalnız ulus-lar-üstü bir örgüt bu tehlikeyi önliyebilirdi. Bu sözlerim üzerine, misafirim, istifini boz­madan, soğuk kanla: «insan soyunun yokol-masma niçin böyle var gücünüzle karşı ko­yuyorsunuz?» dedi. Bundan yüz yıl önce­sinde olsaydı, hiç kimse böylesine düşünce­siz bir söz etmezdi. Bu söz, kendi iç dünya-

38

DÜNYAYA BAKIŞ

sında bir denge kurmak için boşuna çabala­mış, sonra az çok umut kesmiş bir insanın sözüydü. Bugün bir çok insanın acısını çek­tiği o üzücü yalnızlığın, tek başına kalmışlı­ğın dile gelişiydi bu.

Böyle sorunlar ortaya atmak kolaydır ama, bunlara az buçuk kesinlikle ele olsa, karşılık vermek zordur. Duygularımızla eği­limlerimizin, çoğu zaman, birbirini tutmadı­ğını, açık seçik olmadığını, kolay ve basit for­müllerle dile ğetirilemiyeceğini çok iyi bili­yorsam da, gücüm yettiği kadar karşılık ver­meğe çalışacağım yine de.

İnsan, aynı zamanda hem tek başına, hem de toplumsal bir varlıktır. Tek başına bir varlık olarak, kendini ve kendine yakın olanların varlığını korumaya, onların istekle­rine karşılık vermeye, doğuştan sahibolduğu yetilerini geliştirmeye çalışır. Toplumsal bir varlık olarak da, benzerlerine kendini beğen­dirip sevdirmeye, onların beğenilerini pay­laşmaya, üzüntülerini gidermeye ve yaşama koşullarını iyileştirmeye çalışır. Çoğu zaman birbirine aykırı olan bu değişik eğilimlerin varlığı, başlı başına, bir insanın özelliğini aç'klar ve bunların belli bir biçimde biraya gelişi de insanın kendi iç dengesini ne ölçüde kurabileceğini ve toplumun iyiliğine ne öl­çüde yararlı olabileceğini belirler. Aslında, bu iki eğilimle ilgili göresel gücün soyaçekimle

39

Page 40: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

belirlenmiş olması hiç de imkânsız de­ğildir. Ama, en sonunda ortaya çıkan kişiliği, kişinin gelişme sırasında rastgele içinde bu­lunduğu ortam, büyüdüğü toplumun gele­nekleri, bir takım davranışlara verdiği değer de geniş ölçüde meydana getirir. Soyut «top­lum» kavramı, insan teki için gerek kendi çağdaşlarıyla, gerek geçmiş kuşakların, do­laylı dolaysız ilişkilerinin bütünü anlamına gelir. İnsan teki, kendiliğinden düşünebilir, duyabilir, savaşabilir ve çalışabilir ama fizik­sel ve duygusal hayatında sıkı sıkıya toplu­ma bağlıdır. Öyle ki, toplum çerçevesi dışın­da ne düşünebilir ne de anlayabiliriz onu. İn­sana yiyecek içeceğini, giyeceğini, oturacağı yeri, çalışma araçlarını, konuştuğu dili, dü­şünce biçimlerini ve, büyük ölçüde, özünü sağlayan «toplum»dur. İnsanın hayatı, şu küçük «toplum» sözcüğünün arkasında saklı olan geçmişteki ve bugünkü milyonlarca in­sanın çabası ve yeteneğiyle yaşanır duruma gelmiştir.

Demek, insanın topluma bağlılığı doğal ve yokedilemez bir şeydir, tıpkı karıncalarla arılarda olduğu gibi. Bununla birlikte, karın­calarla arıların yaşayış yolu en ufak ayrıntı­larına varıncaya kadar soydan gelme bir ta­kım içgüdülerle belirlenmiştir. Oysa, insanlar arasındaki karşılıklı ilişkiler çok değişken ol­dukları kadar, değişmelere de elverişlidirler.

40

DÜNYAYA BAKIŞ

Gerek bellek, gerek yeni yeni bireşimler yap­ma gücü, gerekse sözle anlaşabilme yeteneği, insanoğulları arasında, biyolojik zorunluklara bağlanmayan bir takım gelişmelere yol aç­mıştır. Bu türlü gelişmeler, geleneklerde, ku­rumlarda, örgütlerde, edebiyatta, bilimlerde, mühendisin yaptıklarında ve sanat eserlerin­de gösterir kendini. Bu da, bir insanın bir ba­kıma kendi davranışıyla hayatını nasıl etkile­yebileceğini've bu yolda, bilinçli düşünce ve isteğin nasıl bir rol oynayabileceğini gösterir.

İnsanın, doğuştan soyaçekim yoluyla belirlenmiş biyolojik bir yapısı vardır. Bu ya­pıya, insan türünü niteleyen doğal itilerle bir­likte değişmez gözüyle bakmalıyız. Ayrıca, insan hayatı boyunca, haberleşme ve daha başka bir çok etki yollarıyla toplumdan kül­türel bir yapı elde eder. İşte bu kültürel yapı zamanla değişebilir ve insan tekiyle toplum arasındaki ilişkileri büyük ölçüde belirler. Bugünün insanbilimi, sözde ilkel kültürler üzer.'nde yaptzğı araştırmalarla bize şunu göstermiştir: İnsanoğlunun toplumsal dav­ranışında büyük değişmeler olabilmektedir, çünkü bu davranışlar başlıca kültür örnekle­rine ve toplumda ağır basan örgütlenme tip­lerine bağlı bulunmaktadır. İşte, insanın ya­şama koşullarım iyileştirmeye çalışanlar bu­na dayamalıdırlar umutlarını: İnsanoğlu, bi­yolojik yapısı dolayısıyla, birbirini karşılıklı

41

Page 41: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

belirlenmiş olması hiç de imkânsız de­ğildir. Ama, en sonunda ortaya çıkan kişiliği, kişinin gelişme sırasında rastgele içinde bu­lunduğu ortam, büyüdüğü toplumun gele­nekleri, bir takım davranışlara verdiği değer de geniş ölçüde meydana getirir. Soyut «top­lum» kavramı, insan teki için gerek kendi çağdaşlarıyla, gerek geçmiş kuşakların, do­laylı dolaysız ilişkilerinin bütünü anlamına gelir. İnsan teki, kendiliğinden düşünebilir, duyabilir, savaşabilir ve çalışabilir ama fizik­sel ve duygusal hayatında sıkı sıkıya toplu­ma bağlıdır. Öyle ki, toplum çerçevesi dışın­da ne düşünebilir ne de anlayabiliriz onu. İn­sana yiyecek içeceğini, giyeceğini, oturacağı yeri, çalışma araçlarını, konuştuğu dili, dü­şünce biçimlerini ve, büyük ölçüde, özünü sağlayan «toplum»dur. İnsanın hayatı, şu küçük «toplum» sözcüğünün arkasında saklı olan geçmişteki ve bugünkü milyonlarca in­sanın çabası ve yeteneğiyle yaşanır duruma gelmiştir.

Demek, insanın topluma bağlılığı doğal ve yokedilemez bir şeydir, tıpkı karıncalarla arılarda olduğu gibi. Bununla birlikte, karın­calarla arıların yaşayış yolu en ufak ayrıntı­larına varıncaya kadar soydan gelme bir ta­kım içgüdülerle belirlenmiştir. Oysa, insanlar arasındaki karşılıklı ilişkiler çok değişken ol­dukları kadar, değişmelere de elverişlidirler.

40

DÜNYAYA BAKIŞ

Gerek bellek, gerek yeni yeni bireşimler yap­ma gücü, gerekse sözle anlaşabilme yeteneği, insanoğulları arasında, biyolojik zorunluklara bağlanmayan bir takım gelişmelere yol aç­mıştır. Bu türlü gelişmeler, geleneklerde, ku­rumlarda, örgütlerde, edebiyatta, bilimlerde, mühendisin yaptıklarında ve sanat eserlerin­de gösterir kendini. Bu da, bir insanın bir ba­kıma kendi davranışıyla hayatını nasıl etkile­yebileceğini've bu yolda, bilinçli düşünce ve isteğin nasıl bir rol oynayabileceğini gösterir.

İnsanın, doğuştan soyaçekim yoluyla belirlenmiş biyolojik bir yapısı vardır. Bu ya­pıya, insan türünü niteleyen doğal itilerle bir­likte değişmez gözüyle bakmalıyız. Ayrıca, insan hayatı boyunca, haberleşme ve daha başka bir çok etki yollarıyla toplumdan kül­türel bir yapı elde eder. İşte bu kültürel yapı zamanla değişebilir ve insan tekiyle toplum arasındaki ilişkileri büyük ölçüde belirler. Bugünün insanbilimi, sözde ilkel kültürler üzer.'nde yaptzğı araştırmalarla bize şunu göstermiştir: İnsanoğlunun toplumsal dav­ranışında büyük değişmeler olabilmektedir, çünkü bu davranışlar başlıca kültür örnekle­rine ve toplumda ağır basan örgütlenme tip­lerine bağlı bulunmaktadır. İşte, insanın ya­şama koşullarım iyileştirmeye çalışanlar bu­na dayamalıdırlar umutlarını: İnsanoğlu, bi­yolojik yapısı dolayısıyla, birbirini karşılıklı

41

Page 42: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

olarak yoketmeye, ya da kendi yarattığı in­safsız bir kaderin oyuncağı olmaya mahkûm edilmiş değildir.

İnsan hayatını elden geldiğince iyileştir­mek için, toplumun yapısını ve insanın kültü­rel tutumunu ne yolda değiştirmek gerektiği­ni kendi kendimize soracak olursak, değiştire-miyeceğimiz bir takım koşulların varlığını durmadan hesaba katmak zorundayız. Yuka­rıda da söylediğim gibi, insanm biyolojik özünü, her istenen pratik amaçlar için, değiş­meye uğratamayız. Ayrıca, şu son bir kaç yüzyılın teknik ve demografik gelişmeleri de bir takım koşullar yaratmıştır ki, bunlar da değişmeden sürüp gitmek zorundadırlar. Bir dereceye kadar yoğun ve geçimleri için ge­rekli malları olan topluluklarda, aşırıya varan bir işbölümü ve fazlasıyla merkezleşmiş bir üretim düzeni gereklidir, hem de pek gerekli. Kişilerin ya da azçok küçük toplulukların kendi kendilerine yettiği o insana uzaktan bir masal gibi gelen çağlar, bir daha geri dön-memecesine göçüp gitmiştir artık. Bugün in­sanlık dünya ölçüsünde bir üretim ve tüketim topluluğu olmuştur dersek, aşırıya kaçmış ol­mayız.

Şimdi öyle bir noktaya geldim ki, bence zamanmuz buhranının özünü yapan şeye do­kunmak istiyorum kısaca. Bu, insanteki ile toplum arasındaki ilişki sorunudur. İnsanteki

DÜNYAYA BAKIŞ

topluma olan bağlılığının her zamandan daha çok bilincine varmıştır, ama bu bağlılığı olumlu bir yarar, organik bir bağ, koruyucu bir güç olarak değil, daha çok, doğal hakları­na, hattâ varlığına karşı bir tehlike gibi görü­yor. Ayrıca, toplumsal durumu bakımından, kişinin öz yapısına bağlı bencil eğilimler güç­lenirken, özü bakımında daha güçsüz olan toplumsal eğilimleri gitgide bozulmaktadır. Toplumdaki "durumları ne olursa olsun, bü­tün insanoğulları bu bozulma olayının acısı­nı çekmektedir. Bencilliklerinin ölesi olduk­larından habersiz, kendilerini güvensizlik içinde yapa yalnız duymakta, saf, temiz ve yalın bir hayat sevincinden yoksun bul­maktadırlar. İnsan, kendini topluma adaya­rak, kısa ve tehlikelerle dolu hayatta bir an­lam bulabilir ancak.

Bugünkü durumuyla kapitalist toplum­daki anarşi, bütün kötülüklerin gerçek kay­nağıdır bence. Karşımızda koskoca bir üre­ticiler topluluğu görmekteyiz: Bu toplulu­ğun üyeleri, kollektif çabalarının meyvala-rından birbirini karşılıklı olarak durmadan yoksun bırakmaya çalışmaktadırlar, zor kul­lanarak değil, ne de olsa, yasalar gereğince konmuş kurallara uyarak. Bu bakımdan şu­nu iyice anlamamız gerekir: Üretim araçları, yani tüketim maddelerini elde etmek için ge­rekli olan bütün üretme gücü, ve fazla ola-

43 42

Page 43: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

olarak yoketmeye, ya da kendi yarattığı in­safsız bir kaderin oyuncağı olmaya mahkûm edilmiş değildir.

İnsan hayatını elden geldiğince iyileştir­mek için, toplumun yapısını ve insanın kültü­rel tutumunu ne yolda değiştirmek gerektiği­ni kendi kendimize soracak olursak, değiştire-miyeceğimiz bir takım koşulların varlığını durmadan hesaba katmak zorundayız. Yuka­rıda da söylediğim gibi, insanm biyolojik özünü, her istenen pratik amaçlar için, değiş­meye uğratamayız. Ayrıca, şu son bir kaç yüzyılın teknik ve demografik gelişmeleri de bir takım koşullar yaratmıştır ki, bunlar da değişmeden sürüp gitmek zorundadırlar. Bir dereceye kadar yoğun ve geçimleri için ge­rekli malları olan topluluklarda, aşırıya varan bir işbölümü ve fazlasıyla merkezleşmiş bir üretim düzeni gereklidir, hem de pek gerekli. Kişilerin ya da azçok küçük toplulukların kendi kendilerine yettiği o insana uzaktan bir masal gibi gelen çağlar, bir daha geri dön-memecesine göçüp gitmiştir artık. Bugün in­sanlık dünya ölçüsünde bir üretim ve tüketim topluluğu olmuştur dersek, aşırıya kaçmış ol­mayız.

Şimdi öyle bir noktaya geldim ki, bence zamanmuz buhranının özünü yapan şeye do­kunmak istiyorum kısaca. Bu, insanteki ile toplum arasındaki ilişki sorunudur. İnsanteki

DÜNYAYA BAKIŞ

topluma olan bağlılığının her zamandan daha çok bilincine varmıştır, ama bu bağlılığı olumlu bir yarar, organik bir bağ, koruyucu bir güç olarak değil, daha çok, doğal hakları­na, hattâ varlığına karşı bir tehlike gibi görü­yor. Ayrıca, toplumsal durumu bakımından, kişinin öz yapısına bağlı bencil eğilimler güç­lenirken, özü bakımında daha güçsüz olan toplumsal eğilimleri gitgide bozulmaktadır. Toplumdaki "durumları ne olursa olsun, bü­tün insanoğulları bu bozulma olayının acısı­nı çekmektedir. Bencilliklerinin ölesi olduk­larından habersiz, kendilerini güvensizlik içinde yapa yalnız duymakta, saf, temiz ve yalın bir hayat sevincinden yoksun bul­maktadırlar. İnsan, kendini topluma adaya­rak, kısa ve tehlikelerle dolu hayatta bir an­lam bulabilir ancak.

Bugünkü durumuyla kapitalist toplum­daki anarşi, bütün kötülüklerin gerçek kay­nağıdır bence. Karşımızda koskoca bir üre­ticiler topluluğu görmekteyiz: Bu toplulu­ğun üyeleri, kollektif çabalarının meyvala-rından birbirini karşılıklı olarak durmadan yoksun bırakmaya çalışmaktadırlar, zor kul­lanarak değil, ne de olsa, yasalar gereğince konmuş kurallara uyarak. Bu bakımdan şu­nu iyice anlamamız gerekir: Üretim araçları, yani tüketim maddelerini elde etmek için ge­rekli olan bütün üretme gücü, ve fazla ola-

43 42

Page 44: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

rak da sermaye birikimleri, yasalara uygun yoldan bir takım insanların özel malı olabi­lir, nitekim büyük ölçüde olmaktadır da.

Aşağıda söyliyeceklerim daha kolay an­latılsın diye, ellerinde hiç bir üretim aracı ol­mayanların tümüne birden - kelimenin gün­lük anlamına temam en uymasa da - «emek­çi» diyeceğim. Üretim araçlarını elinde tutan bir kimse, emekçinin iş gücünü satın alabile­cek bir durumdadır. Emekçi, üretim araçla­rını kullanarak, yeni yeni mallar üretir ve bunlar kapitalistin malı olur, Bu oluş mada en önemli nokta, emekçinin ürettiği şeyle aldığı ücret arasındaki orandır. Bura­da her ikisini de gerçek değeri ile ölçmek ge­rekir. İş sözleşmesi «serbest» olduğu ölçüde, emekçinin aldığını, ürettiği malların gerçek değeri belirlemez. Onu belirleyen ihtiyaçla­rının en aşağı çizgisi, bir de, kapitalistin ihti­yaç duyduğu emekçi sayısı ile iş arayan e-mekçi sayısı arasındaki orandır. Şunu da anlamak gerekir ki, teoride bile, emekçinin ücretini, ürettiği malların değeri belirlemez.

Özel sermaye, gerek kapitalistler arasın­daki yarışma yüzünden, gerekse (teknik ge­lişme ve gitgide genişleyen işbölümü dolayı­sıyla) küçük üretim birliklerinin zararına da­ha büyüklerinin doğması ile, daha az elde toplanmaktadır. Bu gelişmelerden ortaya bir kapitalistler oligarşisi çıkmaktadır ki, bunun

44

DÜNYAYA BAKIŞ

korkunç gücünü hiç bir şey dizginliyemiyor, hattâ politik düzeni demokrasi olan bir top­lum bile. Bu böyledir, çünkü, yasama kuru­lunun üyelerini politik partiler seçmektedir. Her istedikleri pratik amaçlar uğruna seçmen topluluğunu yasama kurulundan ayıran kapi­talistler bu partileri etek dolusu paralarla bes­lemekte, ya da başka yollardan etkileri al­tında tutmaktadırlar. Bu yüzden de halkın temsilcileri dar gelirlilerin çıkarını yeterince gözetememektedirler. Ayrıca, bugünkü ko­şullar altında kapitalistler, doğrudan doğru­ya ya da dolaylı olarak, başlıca haberleşme kaynaklarını (basın, radyo, eğitim) denet­lemektedirler. Bu bakımdan yurttaş için nes­nel sonuçlara varmak ve politik haklarını akıllıca kullanmak son derece güç, çoğu hal­lerde de bütün bütün imkânsızdır.

Sermayenin özel sahipliğine dayanan bir ekonominin ağır basan yönü iki önemli ilke ile dile getirilebilir: Önce, üretim araçları (sermaye) Özel kişilerin elindedir ve bu araç­ları ellerinde tutanlar onları canlarının iste­diği yolda ve yerde kullanırlar. Sonra, iş söz­leşmesi serbesttir. Bu anlamda «su katılma­mış» bir kapitalist toplum yoktur elbette. Özellikle şunu unutmamak gerekir ki, emek­çiler uzun ve çetin politik savaşlar sonunda, bazı emekçi gurupları için daha iyi bir «ser­best iş sözleşmesi» biçimi elde etmişlerdir.

45

Page 45: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

rak da sermaye birikimleri, yasalara uygun yoldan bir takım insanların özel malı olabi­lir, nitekim büyük ölçüde olmaktadır da.

Aşağıda söyliyeceklerim daha kolay an­latılsın diye, ellerinde hiç bir üretim aracı ol­mayanların tümüne birden - kelimenin gün­lük anlamına temam en uymasa da - «emek­çi» diyeceğim. Üretim araçlarını elinde tutan bir kimse, emekçinin iş gücünü satın alabile­cek bir durumdadır. Emekçi, üretim araçla­rını kullanarak, yeni yeni mallar üretir ve bunlar kapitalistin malı olur, Bu oluş mada en önemli nokta, emekçinin ürettiği şeyle aldığı ücret arasındaki orandır. Bura­da her ikisini de gerçek değeri ile ölçmek ge­rekir. İş sözleşmesi «serbest» olduğu ölçüde, emekçinin aldığını, ürettiği malların gerçek değeri belirlemez. Onu belirleyen ihtiyaçla­rının en aşağı çizgisi, bir de, kapitalistin ihti­yaç duyduğu emekçi sayısı ile iş arayan e-mekçi sayısı arasındaki orandır. Şunu da anlamak gerekir ki, teoride bile, emekçinin ücretini, ürettiği malların değeri belirlemez.

Özel sermaye, gerek kapitalistler arasın­daki yarışma yüzünden, gerekse (teknik ge­lişme ve gitgide genişleyen işbölümü dolayı­sıyla) küçük üretim birliklerinin zararına da­ha büyüklerinin doğması ile, daha az elde toplanmaktadır. Bu gelişmelerden ortaya bir kapitalistler oligarşisi çıkmaktadır ki, bunun

44

DÜNYAYA BAKIŞ

korkunç gücünü hiç bir şey dizginliyemiyor, hattâ politik düzeni demokrasi olan bir top­lum bile. Bu böyledir, çünkü, yasama kuru­lunun üyelerini politik partiler seçmektedir. Her istedikleri pratik amaçlar uğruna seçmen topluluğunu yasama kurulundan ayıran kapi­talistler bu partileri etek dolusu paralarla bes­lemekte, ya da başka yollardan etkileri al­tında tutmaktadırlar. Bu yüzden de halkın temsilcileri dar gelirlilerin çıkarını yeterince gözetememektedirler. Ayrıca, bugünkü ko­şullar altında kapitalistler, doğrudan doğru­ya ya da dolaylı olarak, başlıca haberleşme kaynaklarını (basın, radyo, eğitim) denet­lemektedirler. Bu bakımdan yurttaş için nes­nel sonuçlara varmak ve politik haklarını akıllıca kullanmak son derece güç, çoğu hal­lerde de bütün bütün imkânsızdır.

Sermayenin özel sahipliğine dayanan bir ekonominin ağır basan yönü iki önemli ilke ile dile getirilebilir: Önce, üretim araçları (sermaye) Özel kişilerin elindedir ve bu araç­ları ellerinde tutanlar onları canlarının iste­diği yolda ve yerde kullanırlar. Sonra, iş söz­leşmesi serbesttir. Bu anlamda «su katılma­mış» bir kapitalist toplum yoktur elbette. Özellikle şunu unutmamak gerekir ki, emek­çiler uzun ve çetin politik savaşlar sonunda, bazı emekçi gurupları için daha iyi bir «ser­best iş sözleşmesi» biçimi elde etmişlerdir.

45

Page 46: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

Ne var ki, bütünü ile alınacak olursa, bugün­kü ekonominin «saf» kapitalizmden pek fark­lı olmadığı görülür.

Üretim faydayı değil, kazancı gözete­rek yapılmaktadır. Çalışma gücü ve isteği olanların her zaman iş bulacaklarını önceden kestirmek kimsenin elinde değildir. Bugün bile bir «işsizler ordusu» ile karşı karş<?yayız. Emekçi sürekli olarak işini yitirme korkusu içindedir, işsizler ve az ücret alan emekçiler büyük tüketici olmadıklarından, tüketim mad delerinin üretimi sınırlanmakta ve bu yüz­den büyük sakıncalar doğmaktadır. Teknik ilerleme herkesin çalışma yükünü azaltacağı­na, işsiz sayısının artmasına yol açmış­tır. Kazanç dürtüsü ile kapitalistler arasında­ki yarışma sermaye birikimi ve kullanımın­daki kararsızlıktan sorumludur. Gittikçe teh­likeli olan ekonomik çöküntülerin kaynağı işte bu kararsızlıktır. Sınır nedir bilmeyen bu yarışma, büyük ölçüde emek kaybına yol aç­makta ve yukarıda değindiğim gibi, insanla­rın toplumsal bilincini budamaktadır.

insanların böylesine budanıp yıpratıl-ması, bence, kapitalizmin getirdiği kötülük­lerin en büyüğüdür. Bütün eğitim sistemi­miz bu kötülüğün acısını çekiyor. Aşırı bir yarışma tutumu aş'lanan öğrenci, ilerideki mesleğine hazırlık olarak, kazanma başarısı­na tapınacak biçimde yetiştirilmektedir.

46

DÜNYAYA BAKıŞ

Bu büyük kötülükleri ortadan kaldır­manın bir tek yolu var bence: O da, top­lumsal amaçlara yönelmiş bir eğitim sistemi­ni içine alan bir ekonomi düzeni kurmaktır. Böyle bir ekonomi düzeninde üretim araçla­rı toplumun malı olacak ve plânlı bir biçim­de kullanılacaktır. Üretimi toplumun ihtiyaç­larına göre ayarlayan plânlı bir ekonomi, ya­pılması gerekli işleri bütün çalışabilenler ara­sında dağıtacak ve her erkeğe, kadın ve ço­cuğa geçim güvenliği sağlayacaktır. Kişinin eğitimi, doğuştan getirdiği yetilerin gelişme­sini kolaylaştırmalı ve onda, bugünkü top­lumda olduğu gibi güc ve başarının yüceltil­mesi yerine, benzerlerine karşı bir sorumlu­luk duygusu yaratmalıdır.

Bununla birlikte, şunu da unutmamak gerekir ki. plânlı bir ekonomi sosyalizm de­mek değildir. Böyle bir ekonomi, kişinin baş­tan başa köleleştirilmesiyle birlikte yürüye­bilir. Sosyalizmin gerçekleşmesi son derere güç bir takını toplumsal ve politik sorunla­rın çözümünü gerektirir: Politik ve ekono­mik gücün aşırı merkezleşmesi karşısında, bürokrasinin kendini beğenmiş, astığı ast'k kestiği kestik bir RÜÇ olmasını nasıl önliyebi-liriz? Kişinin haklarını nasvl koruyabilir ve bürokras;nin gücüne karşı demokratik bir dengeyi nasıl sağlayabiliriz?

(Çrvirl : V. Oflnyol)

47

Page 47: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİ

Ne var kikü ekonominilı olmadığ

Üretirek yapılmaktadırolanlarınkestirmebile bir «işsizleEmekçi sürekliçindedirbüyük tüketicdelerininden büyüilerleme herkesina, işsitır. Kazanki yarışmdaki kararsızlıktalikeli olaişte bu kararsızlıktıryarışma,makta vrın toplumsa

insanlarıması, bencelerin en büyüğüdürmiz bu kötülüğüyarışma tutummesleğinna tapınaca

46

DÜNYAYA BAKıŞ

Bu büyük kötülükleri ortadan kaldır­manın bir tek yolu var bence: O da, top­lumsal amaçlara yönelmiş bir eğitim sistemi­ni içine alan bir ekonomi düzeni kurmaktır. Böyle bir ekonomi düzeninde üretim araçla­rı toplumun malı olacak ve plânlı bir biçim­de kullanılacaktır. Üretimi toplumun ihtiyaç­larına göre ayarlayan plânlı bir ekonomi, ya­pılması gerekli işleri bütün çalışabilenler ara­sında dağıtacak ve her erkeğe, kadın ve ço­cuğa geçim güvenliği sağlayacaktır. Kişinin eğitimi, doğuştan getirdiği yetilerin gelişme­sini kolaylaştırmalı ve onda, bugünkü top­lumda olduğu gibi güc ve başarının yüceltil­mesi yerine, benzerlerine karşı bir sorumlu­luk duygusu yaratmalıdır.

Bununla birlikte, şunu da unutmamak gerekir ki. plânlı bir ekonomi sosyalizm de­mek değildir. Böyle bir ekonomi, kişinin baş­tan başa köleleştirilmesiyle birlikte yürüye­bilir. Sosyalizmin gerçekleşmesi son derere güç bir takını toplumsal ve politik sorunla­rın çözümünü gerektirir: Politik ve ekono­mik gücün aşırı merkezleşmesi karşısında, bürokrasinin kendini beğenmiş, astığı ast'k kestiği kestik bir RÜÇ olmasını nasıl önliyebi-liriz? Kişinin haklarını nasvl koruyabilir ve bürokras;nin gücüne karşı demokratik bir dengeyi nasıl sağlayabiliriz?

(Çrvirl : V. Oflnyol)

47

Page 48: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Bireysel ve Toplumsal Sorumluluk

Burada vicdan ve yasalar arasındaki o eski çatışma ile gene karşı karşıyayız. Nurem-berg duruşmaları sırasında, değişik hükümet­ler, ahlakdışı eylemlerin hükümet buyruğu ile işlenmiş suçlar olduğu gerekçesi ile ba­ğışlanamayacağı kanısındaydılar. Ahlakdışı bir eylemin ne olduğunu kişinin bireysel yar­gısı ve vicdanı belirler. Ahlâk yasalarının her türlü yasadan önce geldiği düşüncesi ise in­sanların doğruluk ve yanlışlık anlayışına da uymaktadır.

Bilinçli olarak savaşmamayı seçen kişi devrimci bir kişidir. Yasalara karşı gelmeğe karar vermekle toplumun ilerlemesi uğrunda çalışmak gibi en önemli bir ülküyü kişisel çıkarlarından üstün tutmuş oluyor demektir. Çok güç durumlarda toplumsal ilerlemeyi sür­dürmenin tek yolu budur. Kuvvetler dengesi yürürlükteki yasaların ve siyasal kurumların işlemesini engelliyorsa, bu tutum daha çok önem kazanır. Amerikan Anayasasını hazır­layanlar bu düşünceyle halkın ayaklanma hakkını tanımışlardır.

Gandhi'nin Hindistan'ın özgürlüğünü kazanması için uyguladığı yöntem zor kul­lanmayan bir devrim yöntemiydi. Uluslarüs-tü bir örgüte dayanarak yeryüzünde barışı gerçekleştirmek ancak Gandhi'nin yönetimi­nin geniş ölçüde uygulanması ile sağlanabi­lir.

(Çeviri : C. Çapan)

insan Hakları

Uzun süren hayatım boyunca bütün gü­cümle elle tutulabilir gerçekliğin yapısını an­lamağa çalıştım. İnsanların daha varlıklı ol­maları yolunda, haksızlığa ve baskıya karşı, ya da geleneksel insan bağlarının düzelmesi için düzenli bir çaba göstermedim. Yaptığım sadece şuydu: Uzun aralıklarla, susmanın bir suçu paylaşmak ya da yüklenmek olacağı toplumsal çıkmazlar ve mutsuzluklar karşı­sında açıkça ne düşündüğümü bildirdim. Böyle durumların son yıllarda gittikçe çoğal­dığı açıkça ortada, ama elbet bunun suçlusu olan da ben değilim.

49 48

Page 49: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Bireysel ve Toplumsal Sorumluluk

Burada vicdan ve yasalar arasındaki o eski çatışma ile gene karşı karşıyayız. Nurem-berg duruşmaları sırasında, değişik hükümet­ler, ahlakdışı eylemlerin hükümet buyruğu ile işlenmiş suçlar olduğu gerekçesi ile ba­ğışlanamayacağı kanısındaydılar. Ahlakdışı bir eylemin ne olduğunu kişinin bireysel yar­gısı ve vicdanı belirler. Ahlâk yasalarının her türlü yasadan önce geldiği düşüncesi ise in­sanların doğruluk ve yanlışlık anlayışına da uymaktadır.

Bilinçli olarak savaşmamayı seçen kişi devrimci bir kişidir. Yasalara karşı gelmeğe karar vermekle toplumun ilerlemesi uğrunda çalışmak gibi en önemli bir ülküyü kişisel çıkarlarından üstün tutmuş oluyor demektir. Çok güç durumlarda toplumsal ilerlemeyi sür­dürmenin tek yolu budur. Kuvvetler dengesi yürürlükteki yasaların ve siyasal kurumların işlemesini engelliyorsa, bu tutum daha çok önem kazanır. Amerikan Anayasasını hazır­layanlar bu düşünceyle halkın ayaklanma hakkını tanımışlardır.

Gandhi'nin Hindistan'ın özgürlüğünü kazanması için uyguladığı yöntem zor kul­lanmayan bir devrim yöntemiydi. Uluslarüs-tü bir örgüte dayanarak yeryüzünde barışı gerçekleştirmek ancak Gandhi'nin yönetimi­nin geniş ölçüde uygulanması ile sağlanabi­lir.

(Çeviri : C. Çapan)

insan Hakları

Uzun süren hayatım boyunca bütün gü­cümle elle tutulabilir gerçekliğin yapısını an­lamağa çalıştım. İnsanların daha varlıklı ol­maları yolunda, haksızlığa ve baskıya karşı, ya da geleneksel insan bağlarının düzelmesi için düzenli bir çaba göstermedim. Yaptığım sadece şuydu: Uzun aralıklarla, susmanın bir suçu paylaşmak ya da yüklenmek olacağı toplumsal çıkmazlar ve mutsuzluklar karşı­sında açıkça ne düşündüğümü bildirdim. Böyle durumların son yıllarda gittikçe çoğal­dığı açıkça ortada, ama elbet bunun suçlusu olan da ben değilim.

49

Page 50: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EÎNSTEİN

Yıldızlarda yazılı değildir insan hakla­rının varlığı ve değeri: Tarih boyunca bir ta­kım uyanık insanlar, insanların birbirlerine karşı en iyi davranış yollarının ne olabilece­ğini düşünmüşler, bunu öğretmişlerdir. Ayrı­ca en uygun toplum yapısının ne olabileceği konusunda bir takım kavramların gelişmesini sağlamışlardır. Tarih yaşantısından, güzelli­ğe ve düzene duyulan özlemden gelen bu ül­kü ve inançlar kuram olarak insanlarca he­men benimsenmiş, ama ilkel itkilerinin bas­kısı altında aynı insanlarca her zaman çiğ­nenmiştir. Tarih insan hakları için açılan sü­rekli savaşlarla doludur, sonunda kesin zafe­re bir türlü ulaşamadığımız savaşlarla. Ama böyle bir savaştan vazgeçmek insanlığın yıkı­mına yol açmak olur.

Bugün, insan hakları deyince, bireyin başka bireylere ya da devlete karşı korunma­sını, çalışma hakkını ve emeğinin karşılığın­da uygun bir kazanç sağlama hakkını, tartış­ma ve öğretim özgürlüğünü, bireyin yurdu­nun yönetimine katılma hakkını anlıyoruz. Bu saydıklarımız, bugün, her ne kadar kâğıt üzerinde hak olarak tanınıyorlarsa da, ashnda sömürülmeğe her zaman olduklarından daha elverişlidir. Bu da yasaların boşluklarını bi­len bir takım kurnaz hukukçuların aracılığı ile sağlanıyor.

Ayrıca, insan hakları içinde, pek sözü

50

DÜNYAYA 3AKIŞ

edilmese bile, büyük önem kazanması kaçı­nılmaz olan bir hak daha var: Bireyin yanlış ya da zararlı saydığı eylemlere katılmama hakkı ve ödevi. Bunun en önemli örneği de askerlik hizmetine katılmayı reddetmektir. Oyie durumlar biliyorum ki, bu yüzden ahlâk anlayışı sağlam bir takım bireylerin devlet makamları ile aralarında anlaşmazlıklar çık­mıştır. Oysa Alman savaş suçlularının Nu-remberg'deki duruşmaları sırasında suçların devlet buyruğu ile işlendiği gerekçesi ile ba-ğışlanamıyacaklan ilkesine inanıbyordu. Vic­dan, yasalardan üstün sayılıyordu.

Günümüzde, daha çok siyasal inançlar ve tartışma özgürlüğü ile araştırma ve öğre­tim üzgürlüğü uğrunda savaşılıyor. Komü­nizm korkusu yurdumuzu öbür ülkelerin gö­zünde gülünç düşüren bir takım siyasal dav­ranışların benimsenmesine yol açtı. Siyasal üstünlük sağlamak için Komünizm korkusu­nu yayan iktidar hırsı ile gözü dönmüş politi­kacılara daha ne kadar göz yumacağız? Kimi zaman düşünüyorum da, insanlar alaycılık duygularını öylesine yitirmişler k ;, Fransız­ların «Alaya almak öldürür,» sözünün bir anlamı kalmadığına inanıyorum nerdeyse.

(Çeviri : C. Çapan)

51

Page 51: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EÎNSTEİN

Yıldızlarda yazılı değildir insan hakla­rının varlığı ve değeri: Tarih boyunca bir ta­kım uyanık insanlar, insanların birbirlerine karşı en iyi davranış yollarının ne olabilece­ğini düşünmüşler, bunu öğretmişlerdir. Ayrı­ca en uygun toplum yapısının ne olabileceği konusunda bir takım kavramların gelişmesini sağlamışlardır. Tarih yaşantısından, güzelli­ğe ve düzene duyulan özlemden gelen bu ül­kü ve inançlar kuram olarak insanlarca he­men benimsenmiş, ama ilkel itkilerinin bas­kısı altında aynı insanlarca her zaman çiğ­nenmiştir. Tarih insan hakları için açılan sü­rekli savaşlarla doludur, sonunda kesin zafe­re bir türlü ulaşamadığımız savaşlarla. Ama böyle bir savaştan vazgeçmek insanlığın yıkı­mına yol açmak olur.

Bugün, insan hakları deyince, bireyin başka bireylere ya da devlete karşı korunma­sını, çalışma hakkını ve emeğinin karşılığın­da uygun bir kazanç sağlama hakkını, tartış­ma ve öğretim özgürlüğünü, bireyin yurdu­nun yönetimine katılma hakkını anlıyoruz. Bu saydıklarımız, bugün, her ne kadar kâğıt üzerinde hak olarak tanınıyorlarsa da, ashnda sömürülmeğe her zaman olduklarından daha elverişlidir. Bu da yasaların boşluklarını bi­len bir takım kurnaz hukukçuların aracılığı ile sağlanıyor.

Ayrıca, insan hakları içinde, pek sözü

50

DÜNYAYA 3AKIŞ

edilmese bile, büyük önem kazanması kaçı­nılmaz olan bir hak daha var: Bireyin yanlış ya da zararlı saydığı eylemlere katılmama hakkı ve ödevi. Bunun en önemli örneği de askerlik hizmetine katılmayı reddetmektir. Oyie durumlar biliyorum ki, bu yüzden ahlâk anlayışı sağlam bir takım bireylerin devlet makamları ile aralarında anlaşmazlıklar çık­mıştır. Oysa Alman savaş suçlularının Nu-remberg'deki duruşmaları sırasında suçların devlet buyruğu ile işlendiği gerekçesi ile ba-ğışlanamıyacaklan ilkesine inanıbyordu. Vic­dan, yasalardan üstün sayılıyordu.

Günümüzde, daha çok siyasal inançlar ve tartışma özgürlüğü ile araştırma ve öğre­tim üzgürlüğü uğrunda savaşılıyor. Komü­nizm korkusu yurdumuzu öbür ülkelerin gö­zünde gülünç düşüren bir takım siyasal dav­ranışların benimsenmesine yol açtı. Siyasal üstünlük sağlamak için Komünizm korkusu­nu yayan iktidar hırsı ile gözü dönmüş politi­kacılara daha ne kadar göz yumacağız? Kimi zaman düşünüyorum da, insanlar alaycılık duygularını öylesine yitirmişler k ;, Fransız­ların «Alaya almak öldürür,» sözünün bir anlamı kalmadığına inanıyorum nerdeyse.

(Çeviri : C. Çapan)

51

Page 52: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Zenci Sorunu

Amerika'da, on yılı aşkın bir süredir aranızda yaşayan bir kimse olarak yazıyo­rum. Şakası olmayan bir sorun üstüne dik­katinizi çekmek niyetindeyim. Bir çok oku­yucular : «Yalnız bizleri ilgilendiren ve memleketimize yeni gelmiş bir adamın do­kunmaması gereken konular üstünde söz söy­lemeye ne hakkı.var?» diye sorabilirler ken­di kendilerine.

Böyle bir görüşün haklı olabileceğini sanmıyorum. Belli bir ülkede büyüyen bir kimse bir çok şeye olağan göğüyle bakar. Oy­sa, bu ülkeye olgun yaşta gelmiş bir kimse özel ve karakteristik olan şeylere keskin bir gözle bakabilir. Bence, bu kimse görüp duy­duklarını serbestçe dile getirmelidir. Çünkü, böyle davranmakla yararlı olabilir belki.

Yeni gelen birisinin bu memlekete çar­çabuk bağlanması halkta rastlanan demokra-

52

D Ü N Y A Y A BAKIŞ

si havasmdandır. Ben burada, bu memleketin -büyük ölçüde hayranlığımızı hakketmesine rağmen- demokrasinin politik yapısından çok, kişiler arasındaki ilişkileri ve bunların birbirlerine karşı tutumlarını düşünüyorum.

Birleşik Amerika da, herkes kendi ki­şisel değerine inanmaktadır. Hiç kimse bir başka kişinin ya da sınıfın karşısında küçül-mez. Büyük zenginlik farkları, hattâ küçük bir azınlığın.üstün gücü bile kişilerin kendi­lerine olan bu gürbüz güvenini ve benzerle­rinin ouruna karşı duyduğu tabii saygıyı sar-samaz.

Bununla beraber, Amerikalıların top­lumsal görüşünde karanlık bir nokta var. Eşitlik duyguları ve insan onuruna olan say­gıları, özel olarak beyaz renkli insanlarla sı­nırlanmıştır. Bu sonuncuların bazılarına kar­şı bir takım ön yargıları bile var. Bir yahudi olarak bunların tamamiyle farkındayım. Ama, bunlar '«beyaz» ların kara renkli ken­di yurttaşlarına, özellikle Zencilere karşı olan tutumları yanında önemsiz kalmaktadır. Kendimi bir Amerikalı saydığım ölçüde bu durum üzüntümü arttırıyor. Düşüncemi ap­açık söyleyerek suç ortaklığı duygusundan kurtulabilirim ancak.

Bir çok temiz yürekli kimseler bana şöy­le cevap veriyorlar: «Bfeim Zencilere karşı olan tutumumuz, bu insanlarla aynı memle-

53

Page 53: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Zenci Sorunu

Amerika'da, on yılı aşkın bir süredir aranızda yaşayan bir kimse olarak yazıyo­rum. Şakası olmayan bir sorun üstüne dik­katinizi çekmek niyetindeyim. Bir çok oku­yucular : «Yalnız bizleri ilgilendiren ve memleketimize yeni gelmiş bir adamın do­kunmaması gereken konular üstünde söz söy­lemeye ne hakkı.var?» diye sorabilirler ken­di kendilerine.

Böyle bir görüşün haklı olabileceğini sanmıyorum. Belli bir ülkede büyüyen bir kimse bir çok şeye olağan göğüyle bakar. Oy­sa, bu ülkeye olgun yaşta gelmiş bir kimse özel ve karakteristik olan şeylere keskin bir gözle bakabilir. Bence, bu kimse görüp duy­duklarını serbestçe dile getirmelidir. Çünkü, böyle davranmakla yararlı olabilir belki.

Yeni gelen birisinin bu memlekete çar­çabuk bağlanması halkta rastlanan demokra-

52

D Ü N Y A Y A BAKIŞ

si havasmdandır. Ben burada, bu memleketin -büyük ölçüde hayranlığımızı hakketmesine rağmen- demokrasinin politik yapısından çok, kişiler arasındaki ilişkileri ve bunların birbirlerine karşı tutumlarını düşünüyorum.

Birleşik Amerika da, herkes kendi ki­şisel değerine inanmaktadır. Hiç kimse bir başka kişinin ya da sınıfın karşısında küçül-mez. Büyük zenginlik farkları, hattâ küçük bir azınlığın.üstün gücü bile kişilerin kendi­lerine olan bu gürbüz güvenini ve benzerle­rinin ouruna karşı duyduğu tabii saygıyı sar-samaz.

Bununla beraber, Amerikalıların top­lumsal görüşünde karanlık bir nokta var. Eşitlik duyguları ve insan onuruna olan say­gıları, özel olarak beyaz renkli insanlarla sı­nırlanmıştır. Bu sonuncuların bazılarına kar­şı bir takım ön yargıları bile var. Bir yahudi olarak bunların tamamiyle farkındayım. Ama, bunlar '«beyaz» ların kara renkli ken­di yurttaşlarına, özellikle Zencilere karşı olan tutumları yanında önemsiz kalmaktadır. Kendimi bir Amerikalı saydığım ölçüde bu durum üzüntümü arttırıyor. Düşüncemi ap­açık söyleyerek suç ortaklığı duygusundan kurtulabilirim ancak.

Bir çok temiz yürekli kimseler bana şöy­le cevap veriyorlar: «Bfeim Zencilere karşı olan tutumumuz, bu insanlarla aynı memle-

53

Page 54: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

kette yan yana yaşıyarak edindiğimiz bir ta­kım kötü deneylerin sonucudur.»

Şuna kesin olarak inanıyorum ki, böy­le düşünen herhangi bir kimse uğursuz ve yanlış bir düşünüşün kurbanı olmaktadır. Atalarınız bu siyah insanları yerlerinden zor­la sürükleyip getirmişler buraya; beyaz in­san zenginlik ve rahat bir hayat peşinde koşarken, onları gözlerinin yaşma bakmadan ezmiş, sömürmüş, köle durumuna düşürmüş­tür. Zencilere karşı bugünün ön yargısı, bu yakışıksız durumu sürdürme isteğinin bir so­nucudur.

Eski Yunanlıların da köleleri vardı. Bun­lar Zenci değil, savaşta esir edilen beyaz in­sanlardı. O zamanlar, ırk ayrımı diye bir şey söz konusu olamazdı. Bununla beraber, Yu­nan filozoflarının en büyüklerinden biri olan Aristoteles, kölelerin aşağı yaratıklar oldu­ğunu, haklı olarak boyunduruk altına alınıp özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarını söy-liyor. Onun da geleneksel ön yargılar ağına düştüğü, olağanüstü zekâsına rağmen, bu ağdan kurtulamad'ğı açıkça meydandadır.

Olup bitenlere karşı tutumumuz, bü­yük ölçüde, daha çocukken çevremizden, bi­linçsiz olarak, kaptığımız düşünceler ve duy­gularla koşullanmıştır. Başka deyimle, soy­dan geçen yetiler ve özellikler yanında bizi biz yapan gelenektir. Bilinçli düşüncemizin,

54

DÜNYAYA BAKIŞ

davranışımız ve inançlarımız üzerindeki et­kisinin, geleneğin güçlü etkisi yanında, ne denli güçsüz olduğunu binde bir fark ede­riz.

Geleneği hor görmek saçma olur el­bet, ama insanlar arasındaki ilişkilerin daha iyi olması isteniyorsa, insan aklının ve bi­lincinin gelişmesiyle birlikte, geleneği kontrol etmeğe başlamamız gerekir. Gelenekte haya­tımıza ve onurumuza zarar veren şeyleri dü­zeltmeye ve" yaşayışımızı ona göre biçimlen­dirmeye çalışmalıyız.

Öyle ş a n t ö r ü m ki, konuyu dürüstçe de­rinleştiren herhangi bir kimse, Zencilere kar­şı beslenen o geleneksel ön yargının ne den­li yakışıksız ve alçaltıcı olduğunu çarçabuk kabul eder.

Ama iyi niyet sahibi insan bu kökleş­miş ön yargıyla savaşmak için ne yapabilir? Sözüyle ve davranışıyla örnek olmak cesare­tini göstermeli ve çocuklarının bu ırk ayrı­mının etkisi altında kalmamalarına dikkat et­melidir.

Bu kökleşmiş hastalığı çarçabuk önle­menin bir yolu olabileceğini sanmayorum. A m a bu amaca ulaşıncaya kadar, dürüst ve iyi niyetli bir insan için, bütün çabasını iyi bir dâvanın hizmetine koymasından daha bü­yük bir mutluluk düşünülemez.

(Çeviri : V. Günyol)

55

Page 55: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

kette yan yana yaşıyarak edindiğimiz bir ta­kım kötü deneylerin sonucudur.»

Şuna kesin olarak inanıyorum ki, böy­le düşünen herhangi bir kimse uğursuz ve yanlış bir düşünüşün kurbanı olmaktadır. Atalarınız bu siyah insanları yerlerinden zor­la sürükleyip getirmişler buraya; beyaz in­san zenginlik ve rahat bir hayat peşinde koşarken, onları gözlerinin yaşma bakmadan ezmiş, sömürmüş, köle durumuna düşürmüş­tür. Zencilere karşı bugünün ön yargısı, bu yakışıksız durumu sürdürme isteğinin bir so­nucudur.

Eski Yunanlıların da köleleri vardı. Bun­lar Zenci değil, savaşta esir edilen beyaz in­sanlardı. O zamanlar, ırk ayrımı diye bir şey söz konusu olamazdı. Bununla beraber, Yu­nan filozoflarının en büyüklerinden biri olan Aristoteles, kölelerin aşağı yaratıklar oldu­ğunu, haklı olarak boyunduruk altına alınıp özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarını söy-liyor. Onun da geleneksel ön yargılar ağına düştüğü, olağanüstü zekâsına rağmen, bu ağdan kurtulamad'ğı açıkça meydandadır.

Olup bitenlere karşı tutumumuz, bü­yük ölçüde, daha çocukken çevremizden, bi­linçsiz olarak, kaptığımız düşünceler ve duy­gularla koşullanmıştır. Başka deyimle, soy­dan geçen yetiler ve özellikler yanında bizi biz yapan gelenektir. Bilinçli düşüncemizin,

54

DÜNYAYA BAKIŞ

davranışımız ve inançlarımız üzerindeki et­kisinin, geleneğin güçlü etkisi yanında, ne denli güçsüz olduğunu binde bir fark ede­riz.

Geleneği hor görmek saçma olur el­bet, ama insanlar arasındaki ilişkilerin daha iyi olması isteniyorsa, insan aklının ve bi­lincinin gelişmesiyle birlikte, geleneği kontrol etmeğe başlamamız gerekir. Gelenekte haya­tımıza ve onurumuza zarar veren şeyleri dü­zeltmeye ve" yaşayışımızı ona göre biçimlen­dirmeye çalışmalıyız.

Öyle ş a n t ö r ü m ki, konuyu dürüstçe de­rinleştiren herhangi bir kimse, Zencilere kar­şı beslenen o geleneksel ön yargının ne den­li yakışıksız ve alçaltıcı olduğunu çarçabuk kabul eder.

Ama iyi niyet sahibi insan bu kökleş­miş ön yargıyla savaşmak için ne yapabilir? Sözüyle ve davranışıyla örnek olmak cesare­tini göstermeli ve çocuklarının bu ırk ayrı­mının etkisi altında kalmamalarına dikkat et­melidir.

Bu kökleşmiş hastalığı çarçabuk önle­menin bir yolu olabileceğini sanmayorum. A m a bu amaca ulaşıncaya kadar, dürüst ve iyi niyetli bir insan için, bütün çabasını iyi bir dâvanın hizmetine koymasından daha bü­yük bir mutluluk düşünülemez.

(Çeviri : V. Günyol)

55

Page 56: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

insanlık Sorunları ve çözüm Yolları

Yeryüzündeki insanları sağduyuyla ve kendi mutluluklarını düşünerek yaşama­ya yöneltmek kolay olsaydı, insanlığın so­runlarına pek çok çözüm yolları bulunabilir­di. Doğum kontrolü örneğini ele alalım: Bu konuda birey kendi çıkarını gözeteceğine gö­re doğum kontrolünün uygulanması hiçbir güçlük çıkarmıyacak, nüfus artışı da bir teh­like olmaktan çıkacaktı. Ama bu gerçekleş­tirilemedi. Aydınların bile, en tehlikeli du­rumlarda da olsa, kendi mutlulukları için sağduyuyla davranmalarını sağlamak kolay olmuyor.

Herhangi bir insanlık sorununun ona doğrudan doğruya saldırmakla çözümlenebi­leceğine inanmıyorum. Ancak zamana daya­nan bir eğitim yolu ve ayrı ayrı pek çok ça­baların katılmasıyla insan koşullarının ağır ağır da olsa iyiye doğru değişeceğini umuyo­rum.

(Çeviri : C. ÇapanV

56

Eğitim Üstüne

Bir kutlama günü genel olarak her şey­den önce bir geriye bakış, özel olarak da kül­tür hayatının gelişmesindeki paylarıyla ün kazanmış kişileri anıştır. Öncülerimize gös­terilen bu dostça saygı ihmal edilmemelidir» çünkü geçmişin en iyi insanlarını anmak, ya­şayanlar arasındaki iyi niyetlilerin daha yü­rekli olmalarını sağlar. Ama bunu gençliğin­den beri bu devlete bağlı ve onun geçmişiyle senli benli olan biri yapmalı, bir Çingene gi­bi başı boş dolaşan ve türlü türlü memleket­lerden görgü toplayan biri değil.

Öyleyse bana düşen yalnız yer ve za­man dışı genel ve evrensel eğitim sorunları üstüne konuşmaktır. Bu konuda yetkili ola­rak da söz alamam: Nice akıllı ve iyi niyetli kişiler tâ eskilerdenberi eğitim üstüne görüş­lerini açıkça ortaya koymuşlardır. Pedagoji alanının bir yabancısı olarak ben ne cesaret­le düşündüklerimi söyliyebillrim ? Düşünce­lerimin kişisel görgü ve inançlarımdan başka

57

Page 57: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

insanlık Sorunları ve çözüm Yolları

Yeryüzündeki insanları sağduyuyla ve kendi mutluluklarını düşünerek yaşama­ya yöneltmek kolay olsaydı, insanlığın so­runlarına pek çok çözüm yolları bulunabilir­di. Doğum kontrolü örneğini ele alalım: Bu konuda birey kendi çıkarını gözeteceğine gö­re doğum kontrolünün uygulanması hiçbir güçlük çıkarmıyacak, nüfus artışı da bir teh­like olmaktan çıkacaktı. Ama bu gerçekleş­tirilemedi. Aydınların bile, en tehlikeli du­rumlarda da olsa, kendi mutlulukları için sağduyuyla davranmalarını sağlamak kolay olmuyor.

Herhangi bir insanlık sorununun ona doğrudan doğruya saldırmakla çözümlenebi­leceğine inanmıyorum. Ancak zamana daya­nan bir eğitim yolu ve ayrı ayrı pek çok ça­baların katılmasıyla insan koşullarının ağır ağır da olsa iyiye doğru değişeceğini umuyo­rum.

(Çeviri : C. ÇapanV

56

Eğitim Üstüne

Bir kutlama günü genel olarak her şey­den önce bir geriye bakış, özel olarak da kül­tür hayatının gelişmesindeki paylarıyla ün kazanmış kişileri anıştır. Öncülerimize gös­terilen bu dostça saygı ihmal edilmemelidir» çünkü geçmişin en iyi insanlarını anmak, ya­şayanlar arasındaki iyi niyetlilerin daha yü­rekli olmalarını sağlar. Ama bunu gençliğin­den beri bu devlete bağlı ve onun geçmişiyle senli benli olan biri yapmalı, bir Çingene gi­bi başı boş dolaşan ve türlü türlü memleket­lerden görgü toplayan biri değil.

Öyleyse bana düşen yalnız yer ve za­man dışı genel ve evrensel eğitim sorunları üstüne konuşmaktır. Bu konuda yetkili ola­rak da söz alamam: Nice akıllı ve iyi niyetli kişiler tâ eskilerdenberi eğitim üstüne görüş­lerini açıkça ortaya koymuşlardır. Pedagoji alanının bir yabancısı olarak ben ne cesaret­le düşündüklerimi söyliyebillrim ? Düşünce­lerimin kişisel görgü ve inançlarımdan başka

57

Page 58: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

58

DÜNYAYA BAKIŞ

ve kişisel a m a c ı o l m a y a n toplum, ge l i şme gü­

c ü o l m a y a n fakir b ir t o p l u m kal ır . T a m ter­

s ine, b a ğ ı m s ı z o la rak iş leyen ve düşünen tek­

ler y e t i ş t i r m e ğ e bakmal ı , a m a b u tekler ha­

yat la r ın ın en y ü c e sorunu olarak t o p l u m a hiz­

m e t i görmelidir ler . A l d a n m ı y o r s a m bu ül­

k ü y ü g e r ç e k l e ş t i r m e y e en fazla y a k l a ş m ı ş

olan İngiliz okul sistemidir.

B u ü lküye u l a ş m a k için n e y a p m a l ı ?

A h l â k dersi m i v e r m e l i ? H i ç değil. S ö z l e r b o ş

seslerdir ve öy le kalırlar, ayr ıca c e h e n n e m de

iyi niyet ler le döşelidir. Kişi l ikleri yapan, du­

yular, söy lenen şeyler değil, ça l ı şma ve iş

görmedir . O n u n için eğit im yol lar ının en

önemlis i her z a m a n öğrenciy i g e r ç e k bir işe

süreni o lmuştur . Bu i ş eği t imi yazı ö ğ r e n e n

ilk okul ç o c u ğ u n a olduğu kadar doktora ada­

yının tez ine de uygulanabi l ir , h a t t â bir şiirin

ezber lenmes ine, bir yazı ödevine, bir m e t n i n

y o r u m l a n ı p çevr i lmes ine, bir m a t e m a t i k

probleminin çözülmes ine, ya da spor alıştır­

malar ına .

A m a yapı lan her işin arkasında, teme­

linde bir itki vardır, ki o da işin gerçekleşme­

siyle desteklenir ve beslenir . B u r a d a öğrenci­

ler aras ında en b ü y ü k ayrı l ıklar o r t a y a çı­

k a r ve bunlar ın okul için eğit im b a k ı m ı n d a n

değeri b : r i n c i derecededir. A y n i işin kayna­

ğında k o r k u ya da zor lama, üs tünlük kazan­

ma tutkuları, k o n u y a b ü y ü k bir ilgi, gerçeği

59

dayanağı yoktur . K o n u gerçekten bi l imsel

bir sorun olsaydı, bu d u r u m u m u düşünerek,

s u s m a m belki daha doğru olurdu.

S ö z k o n u s u yaşayan insanlar o lunca iş

değişiyor. B u r a d a yalnız doğruyu b i lmek yet­

m i y o r ; tersine, bu bilgiyi y i t i r m e m e k için

durmadan y e n i l e m e k gerekiyor. Bu bilgi

çölde her an kumlar al t ında kalabi lecek bir

m e r m e r heyke le benz yor. O n u n hizmetinde­

ki işçiler durmadan çal ışmalı lar ki heykel h e p

gün ışığında kalabilsin.

G e l e n e ğ i n zenginliğini kuşaktan kuşa­

ğa a k t a r m a k t a en öneml i araç ötedenberi

okul o lmuştur . Bu gerçek çağ ımızda eskisin­

den daha da belirlidir. Ç ü n k ü e k o n o m i haya­

tının gel işmesiyle, ge lenek ve eği t imden so­

rumlu olan aile bir hayli zayıf lamışt ır . Bu

yüzden de insan topluluğunun devamı ve

sağlığı eskiden daha ç o k okula bağlı ka lmak­

tadır.

K i m l e r i n e göre okul yet işen kuşağa

m ü m k ü n olduğu kadar fazla bilgi v e r m e k

içindir. B u n i ı doğru b u l m u y o r u m . Bi lg i can­

sız bir şeydir, o y s a okul canl ı varl ıkların hiz­

metindedir . G e n ç l e r d e t o p l u m u n refahını

sağ l ıyacak değerleri ve yetki ler i geliştirme­

lidir. A m a bu insan teksel l iğinin yokedi lmesi

ve teklerin arı lar ve kar ıncalar gibi t o p l u m u n

bir âleti ha l ine getir i lmesi d e m e k değildir.

Ç ü n k ü tekleri kal ıplaşmış, kişisel özgenliği

Page 59: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

58

DÜNYAYA BAKIŞ

ve kişisel a m a c ı o l m a y a n toplum, ge l i şme gü­

c ü o l m a y a n fakir b ir t o p l u m kal ır . T a m ter­

s ine, b a ğ ı m s ı z o la rak iş leyen ve düşünen tek­

ler y e t i ş t i r m e ğ e bakmal ı , a m a b u tekler ha­

yat la r ın ın en y ü c e sorunu olarak t o p l u m a hiz­

m e t i görmelidir ler . A l d a n m ı y o r s a m bu ül­

k ü y ü g e r ç e k l e ş t i r m e y e en fazla y a k l a ş m ı ş

olan İngiliz okul sistemidir.

B u ü lküye u l a ş m a k için n e y a p m a l ı ?

A h l â k dersi m i v e r m e l i ? H i ç değil. S ö z l e r b o ş

seslerdir ve öy le kalırlar, ayr ıca c e h e n n e m de

iyi niyet ler le döşelidir. Kişi l ikleri yapan, du­

yular, söy lenen şeyler değil, ça l ı şma ve iş

görmedir . O n u n için eğit im yol lar ının en

önemlis i her z a m a n öğrenciy i g e r ç e k bir işe

süreni o lmuştur . Bu i ş eği t imi yazı ö ğ r e n e n

ilk okul ç o c u ğ u n a olduğu kadar doktora ada­

yının tez ine de uygulanabi l ir , h a t t â bir şiirin

ezber lenmes ine, bir yazı ödevine, bir m e t n i n

y o r u m l a n ı p çevr i lmes ine, bir m a t e m a t i k

probleminin çözülmes ine, ya da spor alıştır­

malar ına .

A m a yapı lan her işin arkasında, teme­

linde bir itki vardır, ki o da işin gerçekleşme­

siyle desteklenir ve beslenir . B u r a d a öğrenci­

ler aras ında en b ü y ü k ayrı l ıklar o r t a y a çı­

k a r ve bunlar ın okul için eğit im b a k ı m ı n d a n

değeri b : r i n c i derecededir. A y n i işin kayna­

ğında k o r k u ya da zor lama, üs tünlük kazan­

ma tutkuları, k o n u y a b ü y ü k bir ilgi, gerçeği

59

dayanağı yoktur . K o n u gerçekten bi l imsel

bir sorun olsaydı, bu d u r u m u m u düşünerek,

s u s m a m belki daha doğru olurdu.

S ö z k o n u s u yaşayan insanlar o lunca iş

değişiyor. B u r a d a yalnız doğruyu b i lmek yet­

m i y o r ; tersine, bu bilgiyi y i t i r m e m e k için

durmadan y e n i l e m e k gerekiyor. Bu bilgi

çölde her an kumlar al t ında kalabi lecek bir

m e r m e r heyke le benz yor. O n u n hizmetinde­

ki işçiler durmadan çal ışmalı lar ki heykel h e p

gün ışığında kalabilsin.

G e l e n e ğ i n zenginliğini kuşaktan kuşa­

ğa a k t a r m a k t a en öneml i araç ötedenberi

okul o lmuştur . Bu gerçek çağ ımızda eskisin­

den daha da belirlidir. Ç ü n k ü e k o n o m i haya­

tının gel işmesiyle, ge lenek ve eği t imden so­

rumlu olan aile bir hayli zayıf lamışt ır . Bu

yüzden de insan topluluğunun devamı ve

sağlığı eskiden daha ç o k okula bağlı ka lmak­

tadır.

K i m l e r i n e göre okul yet işen kuşağa

m ü m k ü n olduğu kadar fazla bilgi v e r m e k

içindir. B u n i ı doğru b u l m u y o r u m . Bi lg i can­

sız bir şeydir, o y s a okul canl ı varl ıkların hiz­

metindedir . G e n ç l e r d e t o p l u m u n refahını

sağ l ıyacak değerleri ve yetki ler i geliştirme­

lidir. A m a bu insan teksel l iğinin yokedi lmesi

ve teklerin arı lar ve kar ıncalar gibi t o p l u m u n

bir âleti ha l ine getir i lmesi d e m e k değildir.

Ç ü n k ü tekleri kal ıplaşmış, kişisel özgenliği

Page 60: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

olabilir. H a t t â her çocukta görülen a m a ç o k

kez pek e r k e n zayıf layan o kutsal ö ğ r e n m e

merakı da olabilir. Belli bir işi yapan öğrenci

üstüne eğit imin etkisi ç o k değişik olabilir ve

bu değişiklik öğrenciyi sürükleyen zarar kor­

kusu, benci l tutku, keyi f ya da rahat lama is­

tekler ine bağlıdır. Okul yönet iminin ve öğ­

re tmen davranışlarının da öğrencilerin ruhsal

gel işmelerinde etkisi olmadığını kimse ileri

süremez.

B a n a kalırsa, bir okulda, en kötü şey

korku, baskı ve herşeyi herkesten iyi bilir gö­

r ü n m e yol lar ına baş vurmaktır . B ö y l e bir eği­

tim öğrencide sağlam duyguları, içtenliği,

kendine güveni yokeder. B o y u n eğen bir in­

san yetiştirir. Bu çeşit okulların A l m a n y a da

v e R u s y a ' d a tutulmalar ına şaşmamalı . B u

m e m l e k e t i n ( A m e r i k a ) okullar ında bu kötü

yolun tutulmadığını bi l iyorum. İsviçrede ve

her halde demokrat ik bir yönet imi olan h e r

m e m l e k e t t e de bu yola gidi lmemektedir .

Okul lar ı bu en büyük kötülükten k u r t a r m a k

da pek o kadar zor değildir. Şu kadarı y e t e r :

Ö ğ r e t m e n e m ü m k ü n olduğu kadar az zor

k u l l a n m a hakkı vereceksiniz ve öğrencinin

h o c a s ı n a duyacağı saygının tek kaynağı o n u n

insanlık ve düşünce değerleri olacak.

Ö ğ r e n c i y i sürükleyen güçlerin ikincisi

o larak gösterdiğimiz y ü k s e l m e tutkusunun,

daha y u m u ş a k bir deyimle, kendini göster-

60

DÜNYAYA BAKIŞ

m e , seçk in leşme isteğinin insan yaradıl ış ında

sağ lam kökler i vardır. Bu türlü bir itki o lma­

sa insanlar aras ında iş birliği kuru lamaz. İn­

sanın yaptığını başka lar ına b e ğ e n d i r m e isteği

t o p l u m u n bağlayıcı güçlerinin en önemli le­

rinden biridir. A n c a k , bir duygular k a r m a ­

şığı o lan bu isteğin içinde yapıcı ve yıkıcı güç­

ler içi içe girmiştir. B e ğ e n i l m e , g ö r ü l m e isteği

sağlam, temiz bir itkidir, a m a başkas ından,

okul arkadaşından daha yi, d a h a güçlü,

daha akıllı o larak t a n ı n m a k isteği insanı

k o l a y c a aşırı bir benci l iğe düşürebilir,

k i bu da h e m kendis ine h e m de topluluğa za­

rarlı olabilir. O n u n için ö ğ r e t m e n l e r öğren­

cileri daha ç o k çal ı ş t ı rmak için, işin k o l a y ı n a

kaçıp kişisel y ü k s e l m e tutkularını körükle­

m e k t e n de sakınmalıdır lar.

B i r çokları D a r v i n ' i n y a ş a m a savaşı te­

orisini ve o n a bağ lanan a y ı k l a n m a y a daya­

narak yar ı şmacı eğit imi destekl iyorlar. Bazı la­

rı da sözde bil imsel çal ışmalarla, e k o n o m i k

yar ı şma a lanında tekler aras ında yıkıcı bir

savaşın zorunlu olduğunu ispat lamayı dene­

diler. A m a doğru değildir bu görüş ; ç ü n k ü

insan y a ş a m a savaşındaki g ü c ü n ü toplum ha­

linde yaşayan bir canlı varl ık o l m a s ı n a borç­

ludur. B i r kar ınca yuvas ında nası l tek tek ka­

rıncaların bir bir iyle savaşması yaşamalar ı

içirt zorunlu değilse, insan toplumda da tek­

lerin y a ş a m a k için birbiriyle savaşmaları şart

61

Page 61: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

olabilir. H a t t â her çocukta görülen a m a ç o k

kez pek e r k e n zayıf layan o kutsal ö ğ r e n m e

merakı da olabilir. Belli bir işi yapan öğrenci

üstüne eğit imin etkisi ç o k değişik olabilir ve

bu değişiklik öğrenciyi sürükleyen zarar kor­

kusu, benci l tutku, keyi f ya da rahat lama is­

tekler ine bağlıdır. Okul yönet iminin ve öğ­

re tmen davranışlarının da öğrencilerin ruhsal

gel işmelerinde etkisi olmadığını kimse ileri

süremez.

B a n a kalırsa, bir okulda, en kötü şey

korku, baskı ve herşeyi herkesten iyi bilir gö­

r ü n m e yol lar ına baş vurmaktır . B ö y l e bir eği­

tim öğrencide sağlam duyguları, içtenliği,

kendine güveni yokeder. B o y u n eğen bir in­

san yetiştirir. Bu çeşit okulların A l m a n y a da

v e R u s y a ' d a tutulmalar ına şaşmamalı . B u

m e m l e k e t i n ( A m e r i k a ) okullar ında bu kötü

yolun tutulmadığını bi l iyorum. İsviçrede ve

her halde demokrat ik bir yönet imi olan h e r

m e m l e k e t t e de bu yola gidi lmemektedir .

Okul lar ı bu en büyük kötülükten k u r t a r m a k

da pek o kadar zor değildir. Şu kadarı y e t e r :

Ö ğ r e t m e n e m ü m k ü n olduğu kadar az zor

k u l l a n m a hakkı vereceksiniz ve öğrencinin

h o c a s ı n a duyacağı saygının tek kaynağı o n u n

insanlık ve düşünce değerleri olacak.

Ö ğ r e n c i y i sürükleyen güçlerin ikincisi

o larak gösterdiğimiz y ü k s e l m e tutkusunun,

daha y u m u ş a k bir deyimle, kendini göster-

60

DÜNYAYA BAKIŞ

m e , seçk in leşme isteğinin insan yaradıl ış ında

sağ lam kökler i vardır. Bu türlü bir itki o lma­

sa insanlar aras ında iş birliği kuru lamaz. İn­

sanın yaptığını başka lar ına b e ğ e n d i r m e isteği

t o p l u m u n bağlayıcı güçlerinin en önemli le­

rinden biridir. A n c a k , bir duygular k a r m a ­

şığı o lan bu isteğin içinde yapıcı ve yıkıcı güç­

ler içi içe girmiştir. B e ğ e n i l m e , g ö r ü l m e isteği

sağlam, temiz bir itkidir, a m a başkas ından,

okul arkadaşından daha yi, d a h a güçlü,

daha akıllı o larak t a n ı n m a k isteği insanı

k o l a y c a aşırı bir benci l iğe düşürebilir,

k i bu da h e m kendis ine h e m de topluluğa za­

rarlı olabilir. O n u n için ö ğ r e t m e n l e r öğren­

cileri daha ç o k çal ı ş t ı rmak için, işin k o l a y ı n a

kaçıp kişisel y ü k s e l m e tutkularını körükle­

m e k t e n de sakınmalıdır lar.

B i r çokları D a r v i n ' i n y a ş a m a savaşı te­

orisini ve o n a bağ lanan a y ı k l a n m a y a daya­

narak yar ı şmacı eğit imi destekl iyorlar. Bazı la­

rı da sözde bil imsel çal ışmalarla, e k o n o m i k

yar ı şma a lanında tekler aras ında yıkıcı bir

savaşın zorunlu olduğunu ispat lamayı dene­

diler. A m a doğru değildir bu görüş ; ç ü n k ü

insan y a ş a m a savaşındaki g ü c ü n ü toplum ha­

linde yaşayan bir canlı varl ık o l m a s ı n a borç­

ludur. B i r kar ınca yuvas ında nası l tek tek ka­

rıncaların bir bir iyle savaşması yaşamalar ı

içirt zorunlu değilse, insan toplumda da tek­

lerin y a ş a m a k için birbiriyle savaşmaları şart

61

Page 62: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

değildir.

Y a ş a m a n ı n a m a c ı k a b a a n l a m ı y l a başarı

olduğu inancını gençlere a ş ı lmaktan sakın­

mal ıy ız . Ç ü n k ü başarı k a z a n a n bir insan baş­

kalar ından b ü y ü k bir p a y alır ve bu p a y ç o k

k e z on lara gördüğü hizmetin karşıl ığını k a t

k a t aşar. B i r insanın değeri verdiğiyle ölçü­

lür, a labi leceğiyle değil.

O k u l d a ve h a y a t t a ça l ı şmanın en ö n e m ­

li dürtkeni ça l ı şma zevki, yaptığını g ö r m e se­

vinci ve a l ınan s o n u c u n toplum için değerini

bi lmedir. G e n ç l e r d e bu ruh güçlerini uyan­

dırmak ve a r t ı rmak okulun başl ıca işidir.

Y a l n ı z böyles i bir psikoloj i temel ine dayanı­

larak insanlığın en yüce değerler ine u l a ş m a

isteği ve sevinci yarat ı labi l i r : O değerler de

bi lgi ve sanat t ı r . '

Şüphes iz bu dediğim verimli ruh yete­

nekler ini uyandırmak, zor k u l l a n m a k t a n y a

da kişisel tu tkuyu dürtüklemekten daha güç

bir iştir, a m a bu yolun daha güç olması d a h a

değerli o l m a ? m a engel değildir. Ö n e m l i olan

ç o c u ğ u n o y u n eğil imini, doğal olan kendini

g ö s t e r m e isteğini gel iş t i rmek ve o n u toplu­

m u n b ü y ü k i ş a lanlar ına götürmekt i r . B ö y l e

bir eğit imin temeli , sonu başar ıya ve değerin

b i l inmesine varan bir ça l ı şma isteğidr. O k u l

bu t e m e l e dayanıp ça l ı şmayı başar ı r sa y e n i

kuşak lar o n a b ü y ü k bir saygı gösterecekler,

ve o k u l u n verdiği ödevleri b ir çeşit a r m a ğ a n

62

DÜNYAYA BAKIŞ

sayacaklardır . B e n okul z a m a n ı n ı tatil gün­

ler inden daha ç o k seven ç o c u k l a r tanıdım.

B ö y l e s i bir okul ö ğ r e t m e n d e n kendi ala­

nında bir çeşit sanatç ı o lmasını ister. O k u l d a

bu h a v a n ı n esmesi için ne yapılabil ir? B u n u n

evrensel y o l u n u b u l m a k insanın hiç h a s t a

o l m a m a s ı n a çare b u l m a k kadar zordur. A m a

bazı zorunlu koşulları b u l m a k m ü m k ü n d ü r ,

i lk olarak, öğretmenler in böyles i bir o k u l d a

yet i şmiş olmalar ı gerekir, ik inci olarak, öğ­

r e t m e n e öğreteceği şeyleri ve ö ğ r e t m e yolla­

rını s e ç m e k t e b ü y ü k bir özgür lük verilmeli­

dir. Ç ü n k ü z o r l a m a ve dış baskı ö ğ r e t m e n i n

de iş g ö r m e sevincini öldürür.

Söyledik ler imi dikkat le izlediyseniz,

be lk i b ir şeye şaşmış ınızdır : G e n ç l i ğ i n nası l

b ir h a v a içinde yet i şmes i gerektiği üzerinde

bir hayli söz et t im, a m a öğret i lecek konular ın

seçimi, ö ğ r e t i m yolu üs tüne h i ç b i r şey söyle­

medim. D a h a ç o k dil mi öğretmeli , y o k s a bi­

l imsel t eknik öğre t ime mi ö n e m vermel i?

B u n a vereceğ im karşı l ık şudur : B e n c e bü­

tün bunlar ikinci derecede önemlidir . B i r deli­

kanl ı kaslarını iş letmiş, c imnast ik le , yürüyüş­

le dayanıkl ı bir beden edinmişse her türlü be­

den işinin hakkından gelebilir. K a f a işleri için

de aynı şeyi söyliyebiliriz. E ğ i t i m i şöyle ta­

n ı m l a y a n h i ç de haks ız değ i lmiş : «Eğ i t im,

okulda öğreni len herşeyi u n u t t u k t a n sonra

ger iye ka lan şeydir.» O n u n için b e n ne filolo-

63

Page 63: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

değildir.

Y a ş a m a n ı n a m a c ı k a b a a n l a m ı y l a başarı

olduğu inancını gençlere a ş ı lmaktan sakın­

mal ıy ız . Ç ü n k ü başarı k a z a n a n bir insan baş­

kalar ından b ü y ü k bir p a y alır ve bu p a y ç o k

k e z on lara gördüğü hizmetin karşıl ığını k a t

k a t aşar. B i r insanın değeri verdiğiyle ölçü­

lür, a labi leceğiyle değil.

O k u l d a ve h a y a t t a ça l ı şmanın en ö n e m ­

li dürtkeni ça l ı şma zevki, yaptığını g ö r m e se­

vinci ve a l ınan s o n u c u n toplum için değerini

bi lmedir. G e n ç l e r d e bu ruh güçlerini uyan­

dırmak ve a r t ı rmak okulun başl ıca işidir.

Y a l n ı z böyles i bir psikoloj i temel ine dayanı­

larak insanlığın en yüce değerler ine u l a ş m a

isteği ve sevinci yarat ı labi l i r : O değerler de

bi lgi ve sanat t ı r . '

Şüphes iz bu dediğim verimli ruh yete­

nekler ini uyandırmak, zor k u l l a n m a k t a n y a

da kişisel tu tkuyu dürtüklemekten daha güç

bir iştir, a m a bu yolun daha güç olması d a h a

değerli o l m a ? m a engel değildir. Ö n e m l i olan

ç o c u ğ u n o y u n eğil imini, doğal olan kendini

g ö s t e r m e isteğini gel iş t i rmek ve o n u toplu­

m u n b ü y ü k i ş a lanlar ına götürmekt i r . B ö y l e

bir eğit imin temeli , sonu başar ıya ve değerin

b i l inmesine varan bir ça l ı şma isteğidr. O k u l

bu t e m e l e dayanıp ça l ı şmayı başar ı r sa y e n i

kuşak lar o n a b ü y ü k bir saygı gösterecekler,

ve o k u l u n verdiği ödevleri b ir çeşit a r m a ğ a n

62

DÜNYAYA BAKIŞ

sayacaklardır . B e n okul z a m a n ı n ı tatil gün­

ler inden daha ç o k seven ç o c u k l a r tanıdım.

B ö y l e s i bir okul ö ğ r e t m e n d e n kendi ala­

nında bir çeşit sanatç ı o lmasını ister. O k u l d a

bu h a v a n ı n esmesi için ne yapılabil ir? B u n u n

evrensel y o l u n u b u l m a k insanın hiç h a s t a

o l m a m a s ı n a çare b u l m a k kadar zordur. A m a

bazı zorunlu koşulları b u l m a k m ü m k ü n d ü r ,

i lk olarak, öğretmenler in böyles i bir o k u l d a

yet i şmiş olmalar ı gerekir, ik inci olarak, öğ­

r e t m e n e öğreteceği şeyleri ve ö ğ r e t m e yolla­

rını s e ç m e k t e b ü y ü k bir özgür lük verilmeli­

dir. Ç ü n k ü z o r l a m a ve dış baskı ö ğ r e t m e n i n

de iş g ö r m e sevincini öldürür.

Söyledik ler imi dikkat le izlediyseniz,

be lk i b ir şeye şaşmış ınızdır : G e n ç l i ğ i n nası l

b ir h a v a içinde yet i şmes i gerektiği üzerinde

bir hayli söz et t im, a m a öğret i lecek konular ın

seçimi, ö ğ r e t i m yolu üs tüne h i ç b i r şey söyle­

medim. D a h a ç o k dil mi öğretmeli , y o k s a bi­

l imsel t eknik öğre t ime mi ö n e m vermel i?

B u n a vereceğ im karşı l ık şudur : B e n c e bü­

tün bunlar ikinci derecede önemlidir . B i r deli­

kanl ı kaslarını iş letmiş, c imnast ik le , yürüyüş­

le dayanıkl ı bir beden edinmişse her türlü be­

den işinin hakkından gelebilir. K a f a işleri için

de aynı şeyi söyliyebiliriz. E ğ i t i m i şöyle ta­

n ı m l a y a n h i ç de haks ız değ i lmiş : «Eğ i t im,

okulda öğreni len herşeyi u n u t t u k t a n sonra

ger iye ka lan şeydir.» O n u n için b e n ne filolo-

63

Page 64: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

j i v e tarih ö ğ r e t m e n i n i tutanlardan y a n a ol­

m a k ist iyorum, ne de tabiat bi l imlerinin daha

ç o k öğret i lmesini i s teyenlerden y a n a .

Ö t e y a n d a n okulun, h a y a t t a h e m e n kul­

lanı lacak özel bilgi ve ustal ıklar ı vermes i ge­

rektiği düşünces ine karşı o l d u ğ u m u da söy­

l e m e k isterim. H a y a t ı n bizden is teyeceği şey­

ler o kadar değişiktir ki b ö y l e s i n e özel bir öğ­

r e t i m yapı lamaz. Kaldı ki insanın bir âlet ye­

r ine k o n m a s ı n ı kabul e d e m i y o r u m . O k u l u n

a m a c ı her z a m a n delikanlıyı okuldan bir uz­

m a n olarak değil, uyumlu bir kişilik olarak

ç ı k a r m a k olmalıdır. B e n c e bu, gençler i belli

b i r mes leğe hazır layan teknik okul lar için de

doğrudur. E n baş ta gözet i lecek ş e y bağımsız

o larak d ü ş ü n m e v e k a r a r v e r m e yeteneğ in i

gel işt irmektir, özel bilgiler k a z a n d ı r m a k de­

ğil. B i r insan k o n u s u n u n t e m e l i lkelerini be­

nimsemiş , kendi baş ına d ü ş ü n m e ğ e ve çalış­

m a y a al ışmışsa, m u t l a k a y o l u n d a ilerler, üs­

tel ik gel i şmelere ve değişmelere, inceden in­

c e y e özel bilgiler edinmiş öğrenci lerden ç o k

d a h a k o l a y a y a k uydurur.

S o n olarak şunu be l i r tmek isterim k i

b u r a d a bir hayl i kesin bir dille söyledikleri­

m i n , öğrenci ve ö ğ r e t m e n o larak kendi gör­

güler ime d a y a n a n k e n d i m c e düşünceler ol­

m a k t a n b a ş k a iddiası yoktur .

(Çeviri : S. Eyuboğlu)

64

Eğitimin Önemi

. . .Eğ i t im s is teminin belli bir düzene gö­

re i ş lemesine karşılık, h a y a t okulu düzensiz

ve karışıktır . . . . Bu da, eği t imin ne güçlü bir

s iyasal a r a ç olduğunu, çat ı şan taraflar için sö­

m ü r ü l m e ğ e elverişli b ir tehlike k a y n a ğ ı oldu­

ğunu a ç ı k ç a or taya koyuyor . Ö ğ r e n c i okul­

dayken, d a h a sonraki yı l larda k o l a y c a kur-

tu lamıyacağ ı k o r k u n ç önyargı lar la bes lenmiş

olabilir. Eğ i t imin d e v l e t ç e uygulanış ı öylesi­

ne yöneti lebi l i r ki, yurttaşların içine itildik­

leri düşünsel tutsakl ıktan k u r t u l m a olanak­

ları t ü m ü y l e ortadan kalkar.

. . . G e r ç e k t e n eğit im görmüş bir insan

yet i ş t i rmek için gerekli o lan b a ş k a b i r şey da­

ha v a r - o da, insanın öbür insanlar karş ıs ında

65

Page 65: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

j i v e tarih ö ğ r e t m e n i n i tutanlardan y a n a ol­

m a k ist iyorum, ne de tabiat bi l imlerinin daha

ç o k öğret i lmesini i s teyenlerden y a n a .

Ö t e y a n d a n okulun, h a y a t t a h e m e n kul­

lanı lacak özel bilgi ve ustal ıklar ı vermes i ge­

rektiği düşünces ine karşı o l d u ğ u m u da söy­

l e m e k isterim. H a y a t ı n bizden is teyeceği şey­

ler o kadar değişiktir ki b ö y l e s i n e özel bir öğ­

r e t i m yapı lamaz. Kaldı ki insanın bir âlet ye­

r ine k o n m a s ı n ı kabul e d e m i y o r u m . O k u l u n

a m a c ı her z a m a n delikanlıyı okuldan bir uz­

m a n olarak değil, uyumlu bir kişilik olarak

ç ı k a r m a k olmalıdır. B e n c e bu, gençler i belli

b i r mes leğe hazır layan teknik okul lar için de

doğrudur. E n baş ta gözet i lecek ş e y bağımsız

o larak d ü ş ü n m e v e k a r a r v e r m e yeteneğ in i

gel işt irmektir, özel bilgiler k a z a n d ı r m a k de­

ğil. B i r insan k o n u s u n u n t e m e l i lkelerini be­

nimsemiş , kendi baş ına d ü ş ü n m e ğ e ve çalış­

m a y a al ışmışsa, m u t l a k a y o l u n d a ilerler, üs­

tel ik gel i şmelere ve değişmelere, inceden in­

c e y e özel bilgiler edinmiş öğrenci lerden ç o k

d a h a k o l a y a y a k uydurur.

S o n olarak şunu be l i r tmek isterim k i

b u r a d a bir hayl i kesin bir dille söyledikleri­

m i n , öğrenci ve ö ğ r e t m e n o larak kendi gör­

güler ime d a y a n a n k e n d i m c e düşünceler ol­

m a k t a n b a ş k a iddiası yoktur .

(Çeviri : S. Eyuboğlu)

64

Eğitimin Önemi

. . .Eğ i t im s is teminin belli bir düzene gö­

re i ş lemesine karşılık, h a y a t okulu düzensiz

ve karışıktır . . . . Bu da, eği t imin ne güçlü bir

s iyasal a r a ç olduğunu, çat ı şan taraflar için sö­

m ü r ü l m e ğ e elverişli b ir tehlike k a y n a ğ ı oldu­

ğunu a ç ı k ç a or taya koyuyor . Ö ğ r e n c i okul­

dayken, d a h a sonraki yı l larda k o l a y c a kur-

tu lamıyacağ ı k o r k u n ç önyargı lar la bes lenmiş

olabilir. Eğ i t imin d e v l e t ç e uygulanış ı öylesi­

ne yöneti lebi l i r ki, yurttaşların içine itildik­

leri düşünsel tutsakl ıktan k u r t u l m a olanak­

ları t ü m ü y l e ortadan kalkar.

. . . G e r ç e k t e n eğit im görmüş bir insan

yet i ş t i rmek için gerekli o lan b a ş k a b i r şey da­

ha v a r - o da, insanın öbür insanlar karş ıs ında

65

Page 66: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

h e r z a m a n duyması gereken bir toplumsal

sorumluluk duygusudur. . . . Kişi l iğin gelişti­

r i lmesi öğrenc iye sadece « K o m ş u n u kendin

gibi sev.» yollu sofuca kal ıplar ö ğ r e t m e k l e

sağ lanamaz. H i ç yanlış yapmadağı ileri sü­

rülen s ö z ü m o n a ö r n e k kişilerle ilgili h ikâyele­

rin p e k az değeri vardır.

. . . G e n e l olarak, sağ lam bi r top lumsa l

t u t u m ö ğ r e n m e k l e değil y a ş a m a k l a elde edi­

lir. Paylaş ı lan bir anlayış ın değeri ise, a n c a k

uygulanırsa o r t a y a çıkar. Ö ğ r e n c i n i n ilgisi,

sadece bencil l iği geliştiren y a r ı ş m a yolu ile

değil, ondaki yarat ıc ı l ıktan tad a l m a duygu­

sunu uyararak desteklenmelidir . A n c a k b u

yol la s ınıf arkadaşları birbir lerine karşı dost­

ça ve yapıcı bir ilgiyle bağlanır lar .

H a l k yönet imini s a v u n m a k için okul lar

ne yapabi l i r? Bel l i bir siyasal öğret inin sözcü­

sü mü olmalı okul lar? B ö y l e o lmamas ı ge­

rekt iğ ine inanıyorum. Okul lar g e n ç insanlara

eleştirsel bir ka fa ve toplum bi l incine varmış

bir tu tum verebil iyorlarsa, gerekeni y a p m ı ş

olurlar. B ö y l e c e yurttaşların sağlıklı, halkçı

b i r top lumda yaşamalar ı için gerekli olan de­

ğerleri k u ş a n m ı ş olur öğrenci ler . . . .

(Çeviri : C. Çapan)

66

Öğretim Özgürlüğü

S o r u — S i z c e ö ğ r e t i m ö z g ü r l ü ğ ü n ü n başl ıca

nitel iği nedir, gerçeğ in araşt ı r ı lmasında bu

ö z g ü r l ü k n e d e n gerekl id i r?

C e v a p — Ö ğ r e t i m özgür lüğünden şunu

a n l ı y o r u m : G e r ç e ğ i araş t ı rma, doğru oldu­

ğ u n a inandığı şeyleri y a y ı m l a m a v e ö ğ r e t m e

hakkı . Bu hak aynı z a m a n d a bir ödev de yük­

ler i n s a n a ; kişi doğru saydığı bir şeyi hiçbir

b iç imde gizlememelidir . Ö ğ r e t i m özgürlüğü­

nün herhangi bir* yo lda kıs ı t lanması bi l imin

yayı lmasını güçleştirir, böyle l ik le de insanın

usa d a y a n a n yargı ve eylemler ini engeller.

S — G ü n ü m ü z d e ö ğ r e t i m özgür lüğünü

ne gibi tehl ikeler le karş ı kar ş ıya görüyorsu­

n u z ?

C G ü n ü m ü z d e Öğretim özgürlüğü için

67

Page 67: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

h e r z a m a n duyması gereken bir toplumsal

sorumluluk duygusudur. . . . Kişi l iğin gelişti­

r i lmesi öğrenc iye sadece « K o m ş u n u kendin

gibi sev.» yollu sofuca kal ıplar ö ğ r e t m e k l e

sağ lanamaz. H i ç yanlış yapmadağı ileri sü­

rülen s ö z ü m o n a ö r n e k kişilerle ilgili h ikâyele­

rin p e k az değeri vardır.

. . . G e n e l olarak, sağ lam bi r top lumsa l

t u t u m ö ğ r e n m e k l e değil y a ş a m a k l a elde edi­

lir. Paylaş ı lan bir anlayış ın değeri ise, a n c a k

uygulanırsa o r t a y a çıkar. Ö ğ r e n c i n i n ilgisi,

sadece bencil l iği geliştiren y a r ı ş m a yolu ile

değil, ondaki yarat ıc ı l ıktan tad a l m a duygu­

sunu uyararak desteklenmelidir . A n c a k b u

yol la s ınıf arkadaşları birbir lerine karşı dost­

ça ve yapıcı bir ilgiyle bağlanır lar .

H a l k yönet imini s a v u n m a k için okul lar

ne yapabi l i r? Bel l i bir siyasal öğret inin sözcü­

sü mü olmalı okul lar? B ö y l e o lmamas ı ge­

rekt iğ ine inanıyorum. Okul lar g e n ç insanlara

eleştirsel bir ka fa ve toplum bi l incine varmış

bir tu tum verebil iyorlarsa, gerekeni y a p m ı ş

olurlar. B ö y l e c e yurttaşların sağlıklı, halkçı

b i r top lumda yaşamalar ı için gerekli olan de­

ğerleri k u ş a n m ı ş olur öğrenci ler . . . .

(Çeviri : C. Çapan)

66

Öğretim Özgürlüğü

S o r u — S i z c e ö ğ r e t i m ö z g ü r l ü ğ ü n ü n başl ıca

nitel iği nedir, gerçeğ in araşt ı r ı lmasında bu

ö z g ü r l ü k n e d e n gerekl id i r?

C e v a p — Ö ğ r e t i m özgür lüğünden şunu

a n l ı y o r u m : G e r ç e ğ i araş t ı rma, doğru oldu­

ğ u n a inandığı şeyleri y a y ı m l a m a v e ö ğ r e t m e

hakkı . Bu hak aynı z a m a n d a bir ödev de yük­

ler i n s a n a ; kişi doğru saydığı bir şeyi hiçbir

b iç imde gizlememelidir . Ö ğ r e t i m özgürlüğü­

nün herhangi bir* yo lda kıs ı t lanması bi l imin

yayı lmasını güçleştirir, böyle l ik le de insanın

usa d a y a n a n yargı ve eylemler ini engeller.

G ü n ü m ü z d e ö ğ r e t i m özgür lüğünü

ne gibi tehl ikeler le karş ı kar ş ıya görüyorsu­

n u z ?

Cevap- G ü n ü m ü z d e Öğretim özgürlüğü için

67

S o r u-

Page 68: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

en b ü y ü k tehlikeyi, b ir dış tehl ikenin varlı­

ğını ileri sürüp öğret im, d ü ş ü n c e alış-verişi,

bas ın ve ö b ü r haber leşme özgürlükler inin kı­

s ı t lanmasında, engel lenmesinde aramalıdır .

B u durum insanların g e ç i m güvenl ikler ini

teh l ikeye s o k a n koşul lar la , yarat ı lmaktadır .

B u n u n s o n u c u olarak da özel hayat lar ında bi­

le düşünceler ini aç ık layamayanlar ın sayısı

günden g ü n e çoğalmaktadır . H a l k yönet imi­

nin, demokrat ik bir yönet imin geleceğini

tehl ikeye düşüren bir durumdur b u .

S — İ n s a n H a k l a r ı Bi ldir imizde aç ık lanan

ge lenekse l özgür lükler in s a v u n u l m a s ı n d a

yurttaş lar ın öze l sorumluluklar ı s izce neler­

d i r ?

C — A n a y a s a n ı n gücü doğrudan doğruya

yurt taş ın anayasay ı s a v u n m a k o n u s u n d a k i

kararl ı l ığ ına bağlıdır. A n c a k her yur t taş ın

hu s a v u n m a d a kendine düşen sorumluluğun

bi l incine varmas ıy la a n a y a s a n ı n sağladığı

h a k l a r güvenl ik a l t ına girebilir. Ö y l e ki, her­

k e s e bir ödev düşmektedi r : H e r k e s kendi­

sinin ve ailesinin karşı laşabi leceği tehlikeler­

den k o r k m a d a n bu ödevi yer ine g e t i r m e k

zorundadır.

S — D e m o k r a t i k b i r t o p l u m d a b i r a y d ı n a

düşen ödevler s izce ne lerd i r?

C — Ö n c e h e r yurttaşın, ülkesindeki ana­

y a s a hak lar ım s a v u n m a konusundaki so­

rumluluğu eşit ölçüdedir. En geniş a n l a m ı

68

DÜNYAYA BAKIŞ

ile « a y d m » ı n ise daha b ü y ü k bir sorumlulu­

ğu vardır, ç ü n k ü bel l i b i r eği t im g ö r m ü ş

o lması y ü z ü n d e n aydının k a m u o y u n u et­

k i lemes i d a h a kolaydır . B u d a bizi zorba b i r

y ö n e t i m e s ü r ü k l e m e k is teyenlerin aydınları

ü r k ü t m e k v e s u s t u r m a k için neden b u kadar

çırpındıklarını aç ık l ıyor . İşte bu yüzden, gü­

n ü m ü z ü n k o ş u l l a n alt ında, aydının t o p l u m a

karş ı bell i bir sorumluluğu olduğunu anla­

m a s ı a y r ı c a "önemlidir. B u n d a n da b i rey in

a n a y a s a d a bel i r lenen haklar ın ı h içe sayan

herhangi bir davranış la işbirliği y a p m a m a k

gerektiği s o n u c u ç ık ıyor . Özel l ik le yurt taş­

ların kişisel hayat lar ı ve s iyasal düşünceler i

ile ilgili soruşturmalar ı h a t ı r l a t m a k istiyo­

r u m bu gibi davranış lar ın s ö z ü n ü ederken.

B ö y l e s i cadı kazanlar ın ın k a y n a t ı l m a s ı n a k i m

yard ım ederse A n a y a s a y ı ç i ğ n e m e s u ç u n u n

maşas ı y a d a yardakças ı o lur b e n c e .

S —- S i y a s a l düşünceler i y ü z ü n d e n z o r b a c a

s o r g u y a ç e k i l e n yurt taş lara yardım e t m e n i n

en iyi y o l u s izce n e d i r ? .

C — Bu gibi z o r b a c a soruşturmalar karşı­

s ında c u r n a l c ı l ı k - e t m e m e k t e direnenlere, y a

da bu soruşturmalar y ü z ü n d e n geç im koşul­

l a n sars ı lanlara yard ım e t m e k insan hakla­

rının savunulmas ı b a k ı m ı n d a n ç o k önemli­

dir. Bu yurt taş lara a v u k a t ve i ş b u l m a k özel­

l ikle gereklidir.

(Çeviri : C. Çapan)

69

Page 69: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

en b ü y ü k tehlikeyi, b ir dış tehl ikenin varlı­

ğını ileri sürüp öğret im, d ü ş ü n c e alış-verişi,

bas ın ve ö b ü r haber leşme özgürlükler inin kı­

s ı t lanmasında, engel lenmesinde aramalıdır .

B u durum insanların g e ç i m güvenl ikler ini

teh l ikeye s o k a n koşul lar la , yarat ı lmaktadır .

B u n u n s o n u c u olarak da özel hayat lar ında bi­

le düşünceler ini aç ık layamayanlar ın sayısı

günden g ü n e çoğalmaktadır . H a l k yönet imi­

nin, demokrat ik bir yönet imin geleceğini

tehl ikeye düşüren bir durumdur b u .

S — İ n s a n H a k l a r ı Bi ldir imizde aç ık lanan

ge lenekse l özgür lükler in s a v u n u l m a s ı n d a

yurttaş lar ın öze l sorumluluklar ı s izce neler­

d i r ?

C — A n a y a s a n ı n gücü doğrudan doğruya

yurt taş ın anayasay ı s a v u n m a k o n u s u n d a k i

kararl ı l ığ ına bağlıdır. A n c a k her yur t taş ın

hu s a v u n m a d a kendine düşen sorumluluğun

bi l incine varmas ıy la a n a y a s a n ı n sağladığı

h a k l a r güvenl ik a l t ına girebilir. Ö y l e ki, her­

k e s e bir ödev düşmektedi r : H e r k e s kendi­

sinin ve ailesinin karşı laşabi leceği tehlikeler­

den k o r k m a d a n bu ödevi yer ine g e t i r m e k

zorundadır.

S — D e m o k r a t i k b i r t o p l u m d a b i r a y d ı n a

düşen ödevler s izce ne lerd i r?

C — Ö n c e h e r yurttaşın, ülkesindeki ana­

y a s a hak lar ım s a v u n m a konusundaki so­

rumluluğu eşit ölçüdedir. En geniş a n l a m ı

68

DÜNYAYA BAKIŞ

ile « a y d m » ı n ise daha b ü y ü k bir sorumlulu­

ğu vardır, ç ü n k ü bel l i b i r eği t im g ö r m ü ş

o lması y ü z ü n d e n aydının k a m u o y u n u et­

k i lemes i d a h a kolaydır . B u d a bizi zorba b i r

y ö n e t i m e s ü r ü k l e m e k is teyenlerin aydınları

ü r k ü t m e k v e s u s t u r m a k için neden b u kadar

çırpındıklarını aç ık l ıyor . İşte bu yüzden, gü­

n ü m ü z ü n k o ş u l l a n alt ında, aydının t o p l u m a

karş ı bell i bir sorumluluğu olduğunu anla­

m a s ı a y r ı c a "önemlidir. B u n d a n da b i rey in

a n a y a s a d a bel i r lenen haklar ın ı h içe sayan

herhangi bir davranış la işbirliği y a p m a m a k

gerektiği s o n u c u ç ık ıyor . Özel l ik le yurt taş­

ların kişisel hayat lar ı ve s iyasal düşünceler i

ile ilgili soruşturmalar ı h a t ı r l a t m a k istiyo­

r u m bu gibi davranış lar ın s ö z ü n ü ederken.

B ö y l e s i cadı kazanlar ın ın k a y n a t ı l m a s ı n a k i m

yard ım ederse A n a y a s a y ı ç i ğ n e m e s u ç u n u n

maşas ı y a d a yardakças ı o lur b e n c e .

S —- S i y a s a l düşünceler i y ü z ü n d e n z o r b a c a

s o r g u y a ç e k i l e n yurt taş lara yardım e t m e n i n

en iyi y o l u s izce n e d i r ? .

C — Bu gibi z o r b a c a soruşturmalar karşı­

s ında c u r n a l c ı l ı k - e t m e m e k t e direnenlere, y a

da bu soruşturmalar y ü z ü n d e n geç im koşul­

l a n sars ı lanlara yard ım e t m e k insan hakla­

rının savunulmas ı b a k ı m ı n d a n ç o k önemli­

dir. Bu yurt taş lara a v u k a t ve i ş b u l m a k özel­

l ikle gereklidir.

(Çeviri : C. Çapan)

69

Page 70: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Bağımsız Düşüce

ve Eğitim

İ n s a n a bir uzmanl ık ö ğ r e t m e k y e t m e z .

B u n u n l a insan, doğrusunu isterseniz, işe ya­

r a r bir m a k i n e olur ama, tam, eksiksiz bir

kiş i l ik k a z a n a m a z . Elde edi lmeğe değer bir şe­

y e c o ş k u n l u k l a y ö n e l m e s i gerekir o n u n . B i r

güzel l ik ve a h l â k ç a iyilik duygusu edinmeli­

dir. Y o k s a , insan u z m a n c a bilgileriyle, den­

geli bir b iç imde gelişmiş bir insandan çok, iyi

eğit i lmiş bir k ö p e ğ e benzer . K o m ş u s u ve top­

luluk karşıs ında bir t u t u m u olabi lmesi için,

70

DÜNYAYA BAKIŞ

insanlar ın dürtülerini, öz lemler ini ve acıları­

nı a n l a m a y a çal ışması gerekir .

Bu değerli şeyler g e n ç kuşakla, a öğret­

menler in i n s a n c a yak laşmalar ıy la aşı lanır,

y o k s a e l k i taplanyla, ya ln ız onlar la değil.

Kül tür , h e r şeyden ö n c e budur ve böy le ko­

runur . « H u m a n i t e s » y i ö n e m l i b ir şey o larak

sal ık verdiğim z a m a n , gözet t iğ im budur,

yoksa, tarih ve felsefe a lanında kuru bir özel

bilgi değil.

G ü n d e l i k yarar b a k ı m ı n d a n y a r ı ş m a v e

vakits iz u z m a n l a ş m a s is temi üzerinde aşırı

derecede d u r m a k insan kafasını körlet ir . O y ­

sa, b ü t ü n kültür hayat ı ve kısacası, bi l imlerin

gel i şmesi bu k a f a y a bağlıdır .

İyi bir eğit im için ayr ıca, bağ ımsız eleş­

tirici düşüncenin de gençlerde gelişt ir i lmesi

önemlidir . O y s a , bu gel i şme gereğinden ç o k

ş e y okutu larak b ü y ü k ölçüde kös tek lenmiş-

tir. G e r e ğ i n d e n ç o k şey o k u t m a k , ister iste­

m e z , düzeyde k a l m a y a ve kül türsüzlüğe gö­

türür. Ö ğ r e t i m ö y l e olmalı ki, sunduğu şey,

değerl i bir n i m e t sayılmalı, güç bir ödev değil.

(Çeviri : S. E. - V. G.)

71

Page 71: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Bağımsız Düşüce

ve Eğitim

İ n s a n a bir uzmanl ık ö ğ r e t m e k y e t m e z .

B u n u n l a insan, doğrusunu isterseniz, işe ya­

r a r bir m a k i n e olur ama, tam, eksiksiz bir

kiş i l ik k a z a n a m a z . Elde edi lmeğe değer bir şe­

y e c o ş k u n l u k l a y ö n e l m e s i gerekir o n u n . B i r

güzel l ik ve a h l â k ç a iyilik duygusu edinmeli­

dir. Y o k s a , insan u z m a n c a bilgileriyle, den­

geli bir b iç imde gelişmiş bir insandan çok, iyi

eğit i lmiş bir k ö p e ğ e benzer . K o m ş u s u ve top­

luluk karşıs ında bir t u t u m u olabi lmesi için,

70

DÜNYAYA BAKIŞ

insanlar ın dürtülerini, öz lemler ini ve acıları­

nı a n l a m a y a çal ışması gerekir .

Bu değerli şeyler g e n ç kuşakla, a öğret­

menler in i n s a n c a yak laşmalar ıy la aşı lanır,

y o k s a e l k i taplanyla, ya ln ız onlar la değil.

Kül tür , h e r şeyden ö n c e budur ve böy le ko­

runur . « H u m a n i t e s » y i ö n e m l i b ir şey o larak

sal ık verdiğim z a m a n , gözet t iğ im budur,

yoksa, tarih ve felsefe a lanında kuru bir özel

bilgi değil.

G ü n d e l i k yarar b a k ı m ı n d a n y a r ı ş m a v e

vakits iz u z m a n l a ş m a s is temi üzerinde aşırı

derecede d u r m a k insan kafasını körlet ir . O y ­

sa, b ü t ü n kültür hayat ı ve kısacası, bi l imlerin

gel i şmesi bu k a f a y a bağlıdır .

İyi bir eğit im için ayr ıca, bağ ımsız eleş­

tirici düşüncenin de gençlerde gelişt ir i lmesi

önemlidir . O y s a , bu gel i şme gereğinden ç o k

ş e y okutu larak b ü y ü k ölçüde kös tek lenmiş-

tir. G e r e ğ i n d e n ç o k şey o k u t m a k , ister iste­

m e z , düzeyde k a l m a y a ve kül türsüzlüğe gö­

türür. Ö ğ r e t i m ö y l e olmalı ki, sunduğu şey,

değerl i bir n i m e t sayılmalı, güç bir ödev değil.

(Çeviri : S. E. - V. G.)

71

Page 72: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Düşünce Ozgurlugu

O l d u k ç a ö n e m l i bir sorunla karşı karşı­

y a b u ülkenin aydınları . G e r i c i pol i t ikacı lar

b i r dış t e h i k e sözünü ileri sürerek her türlü

a y d ı n c a davranışa karşı k a m u o y u n d a bir

kuşku havas ı yaratmışlardır . Bu kadarını ba­

şardıktan s o n r a şimdi de öğret im özgürlüğü­

nü sınırlayıp b o y u n e ğ m i y e n aydınları işle­

r inden e t m e ğ e , onları aç b ı r a k m a y a yel teni-

yorlar .

B ö y l e b i r tehl ikeye karşı aydınlar azın­

lığı ne yapabi l i r? B e n c e t e k yo l G a n d h i ' n i n k i

gibi devr imci bir davranış la karş ımızdaki bu

gibi insanlar la işbirliği y a p m a m a yoludur. S o ­

r u ş t u r m a kurul lar ına çağrı lan h e r aydın, kim­

seyi ele v e r m e m e k için direnmeli, yani, yur­

d u n u n d ü ş ü n c e özgürlüğü uğrunda h a p s e

girmeği, p a r a c a yıkımı, k ı s a c a kişisel güven­

liğinin y o k olmasını göze almalıdır.

Y e t e r sayıda insan bu ö n e m l i adımı at­

m a y ı göze al ırsa b a ş a r ı y a ulaşılabilir. Y o k ­

sa, bu ü lkenin ydınları kendi ler i için u y g u n

görülen köle l ik ten fazlasını h a k e t m i y o r l a r

demekt i r . (Çeviri : C. Çapan)

72

Aydınlara Bildiri

Biz , çeşitli ulusların aydın ve bi lginleri ,

bugün ağır, tarihsel bir sorumluluk t a ş ı m a k

duygusuyla toplanmış bu lunuyoruz . T o p ­

l a n m a m ı z ı sağl ıyan F r a n s ı z ve P o l o n y a l ı

mes lektaş lar ımıza şükran b o r ç l u y u z : Ö n e m ­

li bir a m a ç uğruna topladılar bizi, a m a ç l a r ı

b ü t ü n dünyada barış ve güvenl iğ i k o r u m a k

için bilge kişilerin etkis inden f a y d a l a n m a k ­

tır. Ç o k eski bir sorunla karşı k a r ş ı y a y ı z :

Bu sorunu ilk ele a lanlardan biri P l a t o n ' d u r :

insan sorunlarını ç ö z ü m l e m e k t e kendimiz i

içgüdülerimize ve soydan g e l m e tutkuları­

m ı z a b ı rakmaktansa , akl ımızı u s u m u z u kul­

lanal ım diyordu.

A m a üzücü deneyler bize öğrett i k i akı l­

l ı düşünce sosyal hayat ımız ın sorunlar ını

ç ö z m i y e y e t m i y o r . D e r i n e , öze giden araş­

t ırmalar, b i l imsel çaba lar insanl ık için tra j ik

sonuç lar doğurmuştur k imi z a m a n . Ç ü n k ü ,

buluşlar ıy la bi l im bir y a n d a n insanı ağır ve

7$

Page 73: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Düşünce Ozgurlugu

O l d u k ç a ö n e m l i bir sorunla karşı karşı­

y a b u ülkenin aydınları . G e r i c i pol i t ikacı lar

b i r dış t e h i k e sözünü ileri sürerek her türlü

a y d ı n c a davranışa karşı k a m u o y u n d a bir

kuşku havas ı yaratmışlardır . Bu kadarını ba­

şardıktan s o n r a şimdi de öğret im özgürlüğü­

nü sınırlayıp b o y u n e ğ m i y e n aydınları işle­

r inden e t m e ğ e , onları aç b ı r a k m a y a yel teni-

yorlar .

B ö y l e b i r tehl ikeye karşı aydınlar azın­

lığı ne yapabi l i r? B e n c e t e k yo l G a n d h i ' n i n k i

gibi devr imci bir davranış la karş ımızdaki bu

gibi insanlar la işbirliği y a p m a m a yoludur. S o ­

r u ş t u r m a kurul lar ına çağrı lan h e r aydın, kim­

seyi ele v e r m e m e k için direnmeli, yani, yur­

d u n u n d ü ş ü n c e özgürlüğü uğrunda h a p s e

girmeği, p a r a c a yıkımı, k ı s a c a kişisel güven­

liğinin y o k olmasını göze almalıdır.

Y e t e r sayıda insan bu ö n e m l i adımı at­

m a y ı göze al ırsa b a ş a r ı y a ulaşılabilir. Y o k ­

sa, bu ü lkenin ydınları kendi ler i için u y g u n

görülen köle l ik ten fazlasını h a k e t m i y o r l a r

demekt i r . (Çeviri : C. Çapan)

72

Aydınlara Bildiri

Biz , çeşitli ulusların aydın ve bi lginleri ,

bugün ağır, tarihsel bir sorumluluk t a ş ı m a k

duygusuyla toplanmış bu lunuyoruz . T o p ­

l a n m a m ı z ı sağl ıyan F r a n s ı z ve P o l o n y a l ı

mes lektaş lar ımıza şükran b o r ç l u y u z : Ö n e m ­

li bir a m a ç uğruna topladılar bizi, a m a ç l a r ı

b ü t ü n dünyada barış ve güvenl iğ i k o r u m a k

için bilge kişilerin etkis inden f a y d a l a n m a k ­

tır. Ç o k eski bir sorunla karşı k a r ş ı y a y ı z :

Bu sorunu ilk ele a lanlardan biri P l a t o n ' d u r :

insan sorunlarını ç ö z ü m l e m e k t e kendimiz i

içgüdülerimize ve soydan g e l m e tutkuları­

m ı z a b ı rakmaktansa , akl ımızı u s u m u z u kul­

lanal ım diyordu.

A m a üzücü deneyler bize öğrett i k i akı l­

l ı düşünce sosyal hayat ımız ın sorunlar ını

ç ö z m i y e y e t m i y o r . D e r i n e , öze giden araş­

t ırmalar, b i l imsel çaba lar insanl ık için tra j ik

sonuç lar doğurmuştur k imi z a m a n . Ç ü n k ü ,

buluşlar ıy la bi l im bir y a n d a n insanı ağır ve

7$

Page 74: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

y o r u c u ç a b a l a m a d a n kurtarmış v e o n a daha

rahat, daha varlıklı bir hayat sağlamışsa da,

ö te y a n d a n h a y a t ı n a b ü y ü k bir kuşku sok­

muş, o n u tekniğin kölesi yapmışt ı r - üstel ik

de işin en k ö t ü y ö n ü , insanlığı yığın hal inde

y o k edebi lecek araç lar yaratmışt ı r . G e r ç e k ­

ten tüyler ürpertici bir trajedidir b u .

A m a daha da feci bir gerçek şudur : İn­

s a n l ı k bi l im ve teknolo j i a lanında üstün ba­

şarılar k a z a n a n b i rçok bi lginler yetiştirdiği

halde, bizi y ıpratan çeşitli polit ik kavga lara

ve e k o n o m i k gerginliklere uygun ç ö z ü m yol

l a n b u l a m a d ı k uzun zamanlar . Herhalde,

b i rey ler ve uluslar aras ında bel iren e k o n o m i k

ç ı k a r çat ı şmalar ı dünyanın b u g ü n k ü tehl ikel i

gergin durumu doğurmuştur, insan ulusların

b a r ı ş içinde y a ş a m a s ı n ı sağl ıyacak poli t ik ve

e k e n o m i k düzeni daha k u r a m a m ı ş , savaş ola­

naklar ını ortadan kaldıracak ve yığınla in­

sanı y o k edebi lecek öldürücü araçların kulla­

nı lmas ını b ü s b ü t ü n yasak edecek bir yönte­

m i daha yara tamamış t ı r .

B i z bi l im adamları , b iz ki acı b ir kader­

le y o k edici araç lar ın daha etkil i ve daha kor­

k u n ç l a r ı n ı n yara t ı lmas ına yardım ettik, b iz

Bu bildiri WrocIav'da toplanan Aydınların Ba­rış Kongresi için hazırlanmıştı, ne var ki Kongre­nin tertip komitesi bildirinin özüne takılmış ve bil­diri okuna mayıp, 29 Austos 1948 tarihinde basma gönderilmiştir.

74

DÜNYAYA BAKIŞ

b ü t ü n g ü c ü m ü z ü bu si lâhların insan dışı

a m a ç l a r l a kul lanı lmasını ö n l e m e y i ilk ve t e k

ö d e v bi lmeliyiz. B i z i m için b u n d a n ö n e m l i

ödev olabilir m i ? H a n g i top lum görevi yü­

rekler imize d a h a y a k ı n olabil ir? K o n g r e m i z

bu y ö n d e n hayat ımız la ilgili bir ö n e m taşı­

maktadır . Bi rb i r imize danışmaya, d ü ş ü n c e

alış verişi y a p m a y a geldik. D ü n y a uluslar ım

bi rb i r ine bağ l ıyan d ü ş ü n c e ve bi l im köprü­

lerini kurmal ıy ız . U l u s a l sınırların kurduğu

uğursuz engelleri y ıkmal ıy ız .

D a h a ufak topluluklarda insan toplum

düşmanı güçleri y o k e t m e k t e daha başarıl ı so­

nuç lar elde etmişt i r . B u , örneğin, kent ler

içindeki h a y a t b a k ı m ı n d a n ve bir dereceye

k a d a r tek tük devlet ler içinde kurulan top­

luluklar için bir gerçekt ir . Bu çeşit topluluklar

da ge lenek ve eği t im ölçülü bir etki yara t ım?

ve belli sınırlar içinde yaş ıyan insanların bir­

bir leriyle uyumlu ilişkiler kurmalar ın ı sağla­

mışt ır . Ne var ki çeşitl i devlet ler aras ındaki

al ış verişte anarş iden daha k u r t u l a m a m ı ş bu­

lunuyoruz. S o n yüz yıl larda b u b a k ı m d a n

g e r ç e k bir ilerilik sağladığımızı s a n m ı y o r u m .

Ulus lar arasındaki anlaşmazl ık lar ç o ğ u za­

m a n k a b a kuvvet, y a n i savaş yo luy la çözüm­

lenmektedir . S ınırs ız e g e m e n l i k isteği, ç o ğ u

z a m a n , yani maddi o l a n a k ele geçer geçmez,

saldırıcı ey lemlere yol a ç m a k t a d ' r .

Uluslararası ilişkilerde görülen bu anar-

75

Page 75: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

y o r u c u ç a b a l a m a d a n kurtarmış v e o n a daha

rahat, daha varlıklı bir hayat sağlamışsa da,

ö te y a n d a n h a y a t ı n a b ü y ü k bir kuşku sok­

muş, o n u tekniğin kölesi yapmışt ı r - üstel ik

de işin en k ö t ü y ö n ü , insanlığı yığın hal inde

y o k edebi lecek araç lar yaratmışt ı r . G e r ç e k ­

ten tüyler ürpertici bir trajedidir b u .

A m a daha da feci bir gerçek şudur : İn­

s a n l ı k bi l im ve teknolo j i a lanında üstün ba­

şarılar k a z a n a n b i rçok bi lginler yetiştirdiği

halde, bizi y ıpratan çeşitli polit ik kavga lara

ve e k o n o m i k gerginliklere uygun ç ö z ü m yol

l a n b u l a m a d ı k uzun zamanlar . Herhalde,

b i rey ler ve uluslar aras ında bel iren e k o n o m i k

ç ı k a r çat ı şmalar ı dünyanın b u g ü n k ü tehl ikel i

gergin durumu doğurmuştur, insan ulusların

b a r ı ş içinde y a ş a m a s ı n ı sağl ıyacak poli t ik ve

e k e n o m i k düzeni daha k u r a m a m ı ş , savaş ola­

naklar ını ortadan kaldıracak ve yığınla in­

sanı y o k edebi lecek öldürücü araçların kulla­

nı lmas ını b ü s b ü t ü n yasak edecek bir yönte­

m i daha yara tamamış t ı r .

B i z bi l im adamları , b iz ki acı b ir kader­

le y o k edici araç lar ın daha etkil i ve daha kor­

k u n ç l a r ı n ı n yara t ı lmas ına yardım ettik, b iz

Bu bildiri WrocIav'da toplanan Aydınların Ba­rış Kongresi için hazırlanmıştı, ne var ki Kongre­nin tertip komitesi bildirinin özüne takılmış ve bil­diri okuna mayıp, 29 Austos 1948 tarihinde basma gönderilmiştir.

74

DÜNYAYA BAKIŞ

b ü t ü n g ü c ü m ü z ü bu si lâhların insan dışı

a m a ç l a r l a kul lanı lmasını ö n l e m e y i ilk ve t e k

ö d e v bi lmeliyiz. B i z i m için b u n d a n ö n e m l i

ödev olabilir m i ? H a n g i top lum görevi yü­

rekler imize d a h a y a k ı n olabil ir? K o n g r e m i z

bu y ö n d e n hayat ımız la ilgili bir ö n e m taşı­

maktadır . Bi rb i r imize danışmaya, d ü ş ü n c e

alış verişi y a p m a y a geldik. D ü n y a uluslar ım

bi rb i r ine bağ l ıyan d ü ş ü n c e ve bi l im köprü­

lerini kurmal ıy ız . U l u s a l sınırların kurduğu

uğursuz engelleri y ıkmal ıy ız .

D a h a ufak topluluklarda insan toplum

düşmanı güçleri y o k e t m e k t e daha başarıl ı so­

nuç lar elde etmişt i r . B u , örneğin, kent ler

içindeki h a y a t b a k ı m ı n d a n ve bir dereceye

k a d a r tek tük devlet ler içinde kurulan top­

luluklar için bir gerçekt ir . Bu çeşit topluluklar

da ge lenek ve eği t im ölçülü bir etki yara t ım?

ve belli sınırlar içinde yaş ıyan insanların bir­

bir leriyle uyumlu ilişkiler kurmalar ın ı sağla­

mışt ır . Ne var ki çeşitl i devlet ler aras ındaki

al ış verişte anarş iden daha k u r t u l a m a m ı ş bu­

lunuyoruz. S o n yüz yıl larda b u b a k ı m d a n

g e r ç e k bir ilerilik sağladığımızı s a n m ı y o r u m .

Ulus lar arasındaki anlaşmazl ık lar ç o ğ u za­

m a n k a b a kuvvet, y a n i savaş yo luy la çözüm­

lenmektedir . S ınırs ız e g e m e n l i k isteği, ç o ğ u

z a m a n , yani maddi o l a n a k ele geçer geçmez,

saldırıcı ey lemlere yol a ç m a k t a d ' r .

Uluslararası ilişkilerde görülen bu anar-

75

Page 76: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

76

DÜNYAYA BAKIŞ

rulmuş, devlet güçlü etkis inden yalnız pek

az kimsenin kurtulabildiği m o d e r n bir put

oluvermişt i r .

Ne var k i savaş eğit imi bir hayaldir. Bu

son yıl ların teknik gelişmesi y e p y e n i bir as­

ker i durum yaratmışt ı r . B i r k a ç saniyede yı­

ğınla insanı yok edebi lecek, k o c a m a n ülke­

leri yer le bir edecek k o r k u n ç si lâhlar icat edil­

mişt ir . A m a bil im bu si lâhlara karşı korun­

ma çareler ini daha bulamadığı için, devlet

yurttaş lar ının güvenini sağ lamak için tedbir

a lamamaktadı r .

P e k i , kurtuluş yolu nedir?

H a y a l a l m ı y a c a k bir y ık ım, körü körü­

ne bir yokoluş tehl ikesine karşı insanlığın

tek k o r u n m a çaresi bu silâhları y a p m a k ve

k u l l a n m a k yetkis ini uluslarüstü bir k u r u m a

vermekt i r . Ne var k i g ü n ü m ü z ü n koşulları

a l t ında milletlerin uluslarüstü bir k u r u m a

b ö y l e bir yetki tanımalar ı a n c a k geçmiş te sa­

vaş la sonuçlanan her türlü anlaşmazl ığı ç ö ­

z ü m l e m e k h a k ve görevini vermeler i ile

m ü m k ü n d ü r . B u yetk i y a s a yo luy la uluslar

üstü k u r u m a tanındıktan sonra, ayrı ayrı

devletlerin görevi daha ç o k içişleriyle sınır­

lı ka l ı r ; devlet de uluslararası güvenl ik ba­

k ımından hiçbir tehl ike gös termiyen sorun­

ları ç ö z ü m l e m e k l e yet inir o z a m a n .

Ne yazık kî, insanlığın içinde bulundu­

ğu durumun devr imci çarelere baş vurmayı

77

ş i yüzyı l lar b o y u n c a insanlığın baş ına son­

suz belâlar, tarifsiz y ık ımlar getirmiştir . Ç o k

k e z insanların gel işmesini durdurmuş, karak­

terlerini b o z m u ş , düzenlerini y ıkmışt ı r . K i m i

z a m a n b i r ç o k ülkeleri t e m e l d e n y o k e tmiş­

tir.

Ulus lar ın b o y u n a savaşa h a z ı r l a n m a iste­

ği insanlar ın hayat ında daha b a ş k a etki ler de

yaratmışt ı r . S o n yüzyı l larda devletin yurt­

taşlar üzer indeki egemenl iğ i gün g e ç t i k ç e

pekleşmiş ve bu durum devlet in akıllı adam­

lar taraf ından idare edildiği ülkelerde oldu­

ğu kadar k a b a kuvvet in ağır bastığı zorbalık­

larda da görülmüştür . Y u r t t a ş l a r a r a s ı n d a

normal , bar ışçı ilişkileri k o r u m a k için kurul­

m u ş olan devlet in görevi m o d e r n endüstr ide

m a k i n e l e ş m e n i n yer leşmesi ve yayı lması yü­

zünden gün geçt ikçe ağır laşmış, çapraşıklaş-

mışt ır . Çağdaş devlet yurttaşlarını dışardan

gelebi lecek saldırılara karşı k o r u m a k için

k o r k u n ç ölçüler a lan bir askeri düzen kur­

m a k zorundadır. Dev le t ayr ıca yurttaş lar ını

o labi lecek bir savaş için eğ i tmeği zorunlu

görmektedi r ; bu «eği t im» se ya lnız gençle­

rin d ü ş ü n c e ve duygularını b o z m a k l a ka lma­

m a k t a , ne y a z ı k k i yet i şk inler üzerinde de

k ö t ü etki ler b ı rakmaktadı r . Hiçbi r ü lke bu

b o z u l m a y ı önl iyemez. Saldırı emeller i besle-

m i y e n ülkeler in yurttaşlarını b i le etki ler bu

durum. B ö y l e c e yeni b i r putataparhk k u -

Page 77: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

76

DÜNYAYA BAKIŞ

rulmuş, devlet güçlü etkis inden yalnız pek

az kimsenin kurtulabildiği m o d e r n bir put

oluvermişt i r .

Ne var k i savaş eğit imi bir hayaldir. Bu

son yıl ların teknik gelişmesi y e p y e n i bir as­

ker i durum yaratmışt ı r . B i r k a ç saniyede yı­

ğınla insanı yok edebi lecek, k o c a m a n ülke­

leri yer le bir edecek k o r k u n ç si lâhlar icat edil­

mişt ir . A m a bil im bu si lâhlara karşı korun­

ma çareler ini daha bulamadığı için, devlet

yurttaş lar ının güvenini sağ lamak için tedbir

a lamamaktadı r .

P e k i , kurtuluş yolu nedir?

H a y a l a l m ı y a c a k bir y ık ım, körü körü­

ne bir yokoluş tehl ikesine karşı insanlığın

tek k o r u n m a çaresi bu silâhları y a p m a k ve

k u l l a n m a k yetkis ini uluslarüstü bir k u r u m a

vermekt i r . Ne var k i g ü n ü m ü z ü n koşulları

a l t ında milletlerin uluslarüstü bir k u r u m a

b ö y l e bir yetki tanımalar ı a n c a k geçmiş te sa­

vaş la sonuçlanan her türlü anlaşmazl ığı ç ö ­

z ü m l e m e k h a k ve görevini vermeler i ile

m ü m k ü n d ü r . B u yetk i y a s a yo luy la uluslar

üstü k u r u m a tanındıktan sonra, ayrı ayrı

devletlerin görevi daha ç o k içişleriyle sınır­

lı ka l ı r ; devlet de uluslararası güvenl ik ba­

k ımından hiçbir tehl ike gös termiyen sorun­

ları ç ö z ü m l e m e k l e yet inir o z a m a n .

Ne yazık kî, insanlığın içinde bulundu­

ğu durumun devr imci çarelere baş vurmayı

77

ş i yüzyı l lar b o y u n c a insanlığın baş ına son­

suz belâlar, tarifsiz y ık ımlar getirmiştir . Ç o k

k e z insanların gel işmesini durdurmuş, karak­

terlerini b o z m u ş , düzenlerini y ıkmışt ı r . K i m i

z a m a n b i r ç o k ülkeleri t e m e l d e n y o k e tmiş­

tir.

Ulus lar ın b o y u n a savaşa h a z ı r l a n m a iste­

ği insanlar ın hayat ında daha b a ş k a etki ler de

yaratmışt ı r . S o n yüzyı l larda devletin yurt­

taşlar üzer indeki egemenl iğ i gün g e ç t i k ç e

pekleşmiş ve bu durum devlet in akıllı adam­

lar taraf ından idare edildiği ülkelerde oldu­

ğu kadar k a b a kuvvet in ağır bastığı zorbalık­

larda da görülmüştür . Y u r t t a ş l a r a r a s ı n d a

normal , bar ışçı ilişkileri k o r u m a k için kurul­

m u ş olan devlet in görevi m o d e r n endüstr ide

m a k i n e l e ş m e n i n yer leşmesi ve yayı lması yü­

zünden gün geçt ikçe ağır laşmış, çapraşıklaş-

mışt ır . Çağdaş devlet yurttaşlarını dışardan

gelebi lecek saldırılara karşı k o r u m a k için

k o r k u n ç ölçüler a lan bir askeri düzen kur­

m a k zorundadır. Dev le t ayr ıca yurttaş lar ını

o labi lecek bir savaş için eğ i tmeği zorunlu

görmektedi r ; bu «eği t im» se ya lnız gençle­

rin d ü ş ü n c e ve duygularını b o z m a k l a ka lma­

m a k t a , ne y a z ı k k i yet i şk inler üzerinde de

k ö t ü etki ler b ı rakmaktadı r . Hiçbi r ü lke bu

b o z u l m a y ı önl iyemez. Saldırı emeller i besle-

m i y e n ülkeler in yurttaşlarını b i le etki ler bu

durum. B ö y l e c e yeni b i r putataparhk k u -

Page 78: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

gerektirdiğini hükümet ler in anladığını göste­

ren belirt i ler h e n ü z or taya ç ıkmamış t ı r . D u ­

r u m u m u z geçmişteki hiçbir d u r u m a benze-

t i lemez. B u yüzden geçmiş te yeterl i görün­

m ü ş hiçbir çare v e y ö n t e m e baş v u r a m a y ı z .

D ü ş ü n c e m i z d e devr im a ç m a k , eylemler imiz­

de devr im y a p m a k zorundayız ve d ü n y a ulus­

ları aras ındaki ilişkileri devr imci bir anlayış­

la y e n i b a ş t a n düzenlemek cesaret ini göster­

mel iy iz . D ü n k ü klişeler b u g ü n işimize yara­

m a z ve herhalde yarın büsbütün eskimiş ola­

caklardır . B u n u b ü t ü n dünya insanlar ına an­

l a t m a k aydınların b u g ü n yüklenecekler i en

ö n e m l i top lum görevidir. O n l a r ulusal bas­

kıları ye ter ince a ş m a k cesaret ini ve d ü n y a

ulus lar ına kökleşmiş gelenekler ini k ö k ü n d e n

değiş t i rmek isteğini aşı l ıyabilecek kadar kud­

ret gösterebi lecekler m i ?

B ü y ü k bir ç a b a gerektir . B u g ü n başa­

rı kazanı lmazsa, uluslarüstü k u r u m yar ın ku­

rulacak, a m a b u g ü n k ü dünyadan k a l m a bü­

y ü k bir yıkıntı üs tüne kurulacakt ır . U m a r ı z

ki z a m a n ı m ı z d a görülen uluslararası anarşi­

nin ortadan ka lkmas ı dünyanın yıkı lması pa­

h a s ı n a o lmıyacakt ı r , ç ü n k ü kendi kendimize

hazır lamış o lacağımız bu y ı k ' m ı n n e r e y e va­

racağını kes t ' remeyiz . Ö n ü m ü z d e ç o k az za­

m a n var. B u g ü n işe girişmezsek, yar ın g e ç

ka lmış oluruz.

(Çeviri : A. Erhat>

78

Sigmund Freud'a Mektup

Ç o k sevgili B a y F r e u d ,

G e r ç e ğ i bulma özlemi sizde b a ş k a b ü t ü n

özlemler i nasıl bastırıyor, şaş ı lacak şey. S a ­

vaş ve y o k e t m e güdülerinin insan ruhunda

sevgi v e y a ş a m a gücü ile nasıl içice girmiş ol­

duğunu su götürmez bir aç ık l ık la o r t a y a ko­

yuyorsunuz. Ama, inandırıcı açıklamalar ı­

nızdan bir de şu büyük a m a c a u l a ş m a Özlemi

ç ık ıyor or taya : insanın iç ve dış b ü t ü n savaş­

lardan kurtulması. B u b ü y ü k özlemde, çağ la­

rının ve uluslarının üs tüne ç ıkan, düşünce ve

ah lâk alanında birer y o l göster ici o larak saygı

gören bütün büyük insanlar birleşir. İsa 'dan.

79

Page 79: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

gerektirdiğini hükümet ler in anladığını göste­

ren belirt i ler h e n ü z or taya ç ıkmamış t ı r . D u ­

r u m u m u z geçmişteki hiçbir d u r u m a benze-

t i lemez. B u yüzden geçmiş te yeterl i görün­

m ü ş hiçbir çare v e y ö n t e m e baş v u r a m a y ı z .

D ü ş ü n c e m i z d e devr im a ç m a k , eylemler imiz­

de devr im y a p m a k zorundayız ve d ü n y a ulus­

ları aras ındaki ilişkileri devr imci bir anlayış­

la y e n i b a ş t a n düzenlemek cesaret ini göster­

mel iy iz . D ü n k ü klişeler b u g ü n işimize yara­

m a z ve herhalde yarın büsbütün eskimiş ola­

caklardır . B u n u b ü t ü n dünya insanlar ına an­

l a t m a k aydınların b u g ü n yüklenecekler i en

ö n e m l i top lum görevidir. O n l a r ulusal bas­

kıları ye ter ince a ş m a k cesaret ini ve d ü n y a

ulus lar ına kökleşmiş gelenekler ini k ö k ü n d e n

değiş t i rmek isteğini aşı l ıyabilecek kadar kud­

ret gösterebi lecekler m i ?

B ü y ü k bir ç a b a gerektir . B u g ü n başa­

rı kazanı lmazsa, uluslarüstü k u r u m yar ın ku­

rulacak, a m a b u g ü n k ü dünyadan k a l m a bü­

y ü k bir yıkıntı üs tüne kurulacakt ır . U m a r ı z

ki z a m a n ı m ı z d a görülen uluslararası anarşi­

nin ortadan ka lkmas ı dünyanın yıkı lması pa­

h a s ı n a o lmıyacakt ı r , ç ü n k ü kendi kendimize

hazır lamış o lacağımız bu y ı k ' m ı n n e r e y e va­

racağını kes t ' remeyiz . Ö n ü m ü z d e ç o k az za­

m a n var. B u g ü n işe girişmezsek, yar ın g e ç

ka lmış oluruz.

(Çeviri : A. Erhat>

78

Sigmund Freud'a Mektup

Ç o k sevgili B a y F r e u d ,

G e r ç e ğ i bulma özlemi sizde b a ş k a b ü t ü n

özlemler i nasıl bastırıyor, şaş ı lacak şey. S a ­

vaş ve y o k e t m e güdülerinin insan ruhunda

sevgi v e y a ş a m a gücü ile nasıl içice girmiş ol­

duğunu su götürmez bir aç ık l ık la o r t a y a ko­

yuyorsunuz. Ama, inandırıcı açıklamalar ı­

nızdan bir de şu büyük a m a c a u l a ş m a Özlemi

ç ık ıyor or taya : insanın iç ve dış b ü t ü n savaş­

lardan kurtulması. B u b ü y ü k özlemde, çağ la­

rının ve uluslarının üs tüne ç ıkan, düşünce ve

ah lâk alanında birer y o l göster ici o larak saygı

gören bütün büyük insanlar birleşir. İsa 'dan.

79

Page 80: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

G o e t h e ' d e n K a n t a kadar hepsinde bu kurtu­

luş öz lemi vardır. H e r ne kadar insanlar ara­

sındaki ilişkileri düzenleme istekleri pek ger­

çek leşmiş değilse de, ya lnız bu türlü in­

sanlar ın b ü t ü n d ü n y a c a birer önder sayı lmış

o lmalar ı anlamlı b ir g e r ç e k değil m i ?

Ş u n a inanıyorum ki, çal ı şmalar ıy la yo l

gösterici l ik y a p a n üstün insanlar - dar bir

a landa da olsa - aynı ülküyü b ü y ü k ölçüde

paylaşmaktadır lar . Ne var ki, polit ik gelişim

üzerinde pek etkileri o lmuyor . Ulus lar ın ka­

derini ç izen bu a lan h e m e n h e m e n kaçını l-

m a z c a s m a dizginsiz ve sorumsuz poli t ika

adamlar ına bırakı lmış görünüyor .

Pol i t ik önderler ve yönet imler yerlerini ya

zorbalığa, ya da yığınların o y u n a borçludur­

lar. Uluslar ın düşünce ve a h l â k ç a y ü k s e k bö­

lüklerinin temsilcis i sayı lamazlar. A m a , seç­

k in aydınlar, b u g ü n halkların tarihi üzerinde

doğrudan doğruya hiç bir etkide bu lunamıyor­

lar ; oraya b u r a y a dağılmış bu lunmalar ı gü­

n ü n sorunlarının ç ö z ü m l e n m e s i n e doğrudan

doğruya kat ı lmalar ına engel o luyor. Y a p t ı k ­

ları ve yarat t ık lar ıy la yeti lerini ve iyi niyet le­

rini göstermiş olanların kendil iklerinden bir

a r a y a gelmesi, d ü n y a y a bir değişiklik geti­

r e m e z mi dersiniz? Üyeler i birbirleriyle sü­

rekli düşünce alışverişi içinde b u l u n a c a k o lan

bu uluslararası bir leşme, tutumlar ını bas ında

o r t a y a koyarak, imzalarının sorumluluğunu

DÜNYAYA BAKIŞ

81

yüklenerek, pol i t ik sorunlar ın ç ö z ü m ü üze­

r inde öneml i ve uyar ıc ı bir e tk i sağlayabilir.

B i l i m akademiler inde de ras lanan insan ya­

radılışının eksikl ikler inden doğan sakıncalar

b u r a d a d a görülecekt i r şüphesiz. A m a , y ine

d e ö y l e bir ç a b a y a g i r i şmek yer inde o l m a z

m ı ? D o ğ r u s u b e n , b ö y l e bir işe g ir i şmeyi bü­

y ü k bir ödev say ıyorum. B ö y l e bir y ü k s e k

aydın topluluğu kurulunca, s is temli olarak,

dinsel kurumlar ı da savaşa karşı h a r e k e t e ge­

ç i r m e y e çal ışmalıdır . İyi niyet ler i b u g ü n acı

b ir b o y u n e ğ m e ile fe lce u ğ r a y a n bir k iş iye

i ç t e n d e s t e k olurdu. D ü ş ü n c e ürünleriyle

y ü k s e k bir saygınl ığa ulaşmış olan kişilerin

kurduğu böyles i b ir topluluk, Mil let ler Cemi-

yet i 'n in güçleri için değerli b i r d a y a n a k ola­

bil ir.

B u düşünceler imi, dünyada herkes ten

ç o k size s u n u y o r u m , çünkü, siz is teklere her­

k e s t e n daha az kapıl ırs ınız ve sizin yarg ınız

ciddiliği en ağ ı r b a s a n bir sorumluluk duygu­

s u n a dayanmaktad ı r . (Çeviri : S. E. - V. G.)

80

Page 81: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

G o e t h e ' d e n K a n t a kadar hepsinde bu kurtu­

luş öz lemi vardır. H e r ne kadar insanlar ara­

sındaki ilişkileri düzenleme istekleri pek ger­

çek leşmiş değilse de, ya lnız bu türlü in­

sanlar ın b ü t ü n d ü n y a c a birer önder sayı lmış

o lmalar ı anlamlı b ir g e r ç e k değil m i ?

Ş u n a inanıyorum ki, çal ı şmalar ıy la yo l

gösterici l ik y a p a n üstün insanlar - dar bir

a landa da olsa - aynı ülküyü b ü y ü k ölçüde

paylaşmaktadır lar . Ne var ki, polit ik gelişim

üzerinde pek etkileri o lmuyor . Ulus lar ın ka­

derini ç izen bu a lan h e m e n h e m e n kaçını l-

m a z c a s m a dizginsiz ve sorumsuz poli t ika

adamlar ına bırakı lmış görünüyor .

Pol i t ik önderler ve yönet imler yerlerini ya

zorbalığa, ya da yığınların o y u n a borçludur­

lar. Uluslar ın düşünce ve a h l â k ç a y ü k s e k bö­

lüklerinin temsilcis i sayı lamazlar. A m a , seç­

k in aydınlar, b u g ü n halkların tarihi üzerinde

doğrudan doğruya hiç bir etkide bu lunamıyor­

lar ; oraya b u r a y a dağılmış bu lunmalar ı gü­

n ü n sorunlarının ç ö z ü m l e n m e s i n e doğrudan

doğruya kat ı lmalar ına engel o luyor. Y a p t ı k ­

ları ve yarat t ık lar ıy la yeti lerini ve iyi niyet le­

rini göstermiş olanların kendil iklerinden bir

a r a y a gelmesi, d ü n y a y a bir değişiklik geti­

r e m e z mi dersiniz? Üyeler i birbirleriyle sü­

rekli düşünce alışverişi içinde b u l u n a c a k o lan

bu uluslararası bir leşme, tutumlar ını bas ında

o r t a y a koyarak, imzalarının sorumluluğunu

DÜNYAYA BAKIŞ

81

yüklenerek, pol i t ik sorunlar ın ç ö z ü m ü üze­

r inde öneml i ve uyar ıc ı bir e tk i sağlayabilir.

B i l i m akademiler inde de ras lanan insan ya­

radılışının eksikl ikler inden doğan sakıncalar

b u r a d a d a görülecekt i r şüphesiz. A m a , y ine

d e ö y l e bir ç a b a y a g i r i şmek yer inde o l m a z

m ı ? D o ğ r u s u b e n , b ö y l e bir işe g ir i şmeyi bü­

y ü k bir ödev say ıyorum. B ö y l e bir y ü k s e k

aydın topluluğu kurulunca, s is temli olarak,

dinsel kurumlar ı da savaşa karşı h a r e k e t e ge­

ç i r m e y e çal ışmalıdır . İyi niyet ler i b u g ü n acı

b ir b o y u n e ğ m e ile fe lce u ğ r a y a n bir k iş iye

i ç t e n d e s t e k olurdu. D ü ş ü n c e ürünleriyle

y ü k s e k bir saygınl ığa ulaşmış olan kişilerin

kurduğu böyles i b ir topluluk, Mil let ler Cemi-

yet i 'n in güçleri için değerli b i r d a y a n a k ola­

bil ir.

B u düşünceler imi, dünyada herkes ten

ç o k size s u n u y o r u m , çünkü, siz is teklere her­

k e s t e n daha az kapıl ırs ınız ve sizin yarg ınız

ciddiliği en ağ ı r b a s a n bir sorumluluk duygu­

s u n a dayanmaktad ı r . (Çeviri : S. E. - V. G.)

80

Page 82: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Savaşın Nedenleri

Savaş lar ın insanın kendi ülkesine y a d a

kendi s ınıf ına bir haksızl ık yapıldığı inancın­

dan çıktığını s a n m ı y o r u m . Asl ında, savaşın

nedenler ini insan tabiatının derinliklerinde

a r a m a k gerekir. S a v a ş ı n ilkel insanların d o ğ a l

bir görevi o lduğunu s ö y l e m e k l e gerçeği

abar tmış o lmayız . . . . Savaş lar ı haklı göster­

m e k için ileri sürülen nedenler sadece saldır­

g a n o l m a y a n insanların döğüşme itkilerini

k ı şk ı r tmak içindir. Irmaklar ın z a m a n z a m a n

yataklar ından taşmalar ı nasıl doğaya aykır ı

82

DÜNYAYA BAKIŞ

değilse, savaş eği l imi de insan tabiat ına ay­

kırı o l m a y a n bir ni te l ikt ir ; ve selleri ö n l e m e k

için insan nasıl a r a y a girip birşeyler yapıyor­

sa, savaşları ö n l e m e k için de öyle davranma­

lıdır. Saldırganlıkları ö n l e m e n i n tek yolu

uluslarüstü yasa lar la yönet i len uluslarüstü

bir örgüt o r t a y a k o y m a k t ı r . B u ç ö z ü m yolu

duygulu bir insanın «doğruluk» anlayışı ile

bağdaşmayabi l i r . S a n ı r ı m , insanlar a n c a k

uzun süren d ö n e m l e r s o n u c u n d a gelişen ge­

lenekleri gös tererek kendileri i le ilgili ya­

salara uyarlar. Ne var ki, kabul edi lebi lecek

yasalar z a m a n l a bir değiş ime u ğ r a m a k zorun­

dadır. Ö r n e ğ i n , eski Y u n a n uygarl ığ ında en

soylu kişi ler bile köleliği doğru sayarken,

b iz b u g ü n köleliğin ç o k yanl ış b i r şey oldu­

ğ u n a inanıyoruz. S a n ı r ı m her çağın insanı

kendis i için «doğru» olanı b u l m a ğ a ç a l ı ş m a k

zorundadır . . . .

(Çeviri : C. Çapan)

83

Page 83: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Savaşın Nedenleri

Savaş lar ın insanın kendi ülkesine y a d a

kendi s ınıf ına bir haksızl ık yapıldığı inancın­

dan çıktığını s a n m ı y o r u m . Asl ında, savaşın

nedenler ini insan tabiatının derinliklerinde

a r a m a k gerekir. S a v a ş ı n ilkel insanların d o ğ a l

bir görevi o lduğunu s ö y l e m e k l e gerçeği

abar tmış o lmayız . . . . Savaş lar ı haklı göster­

m e k için ileri sürülen nedenler sadece saldır­

g a n o l m a y a n insanların döğüşme itkilerini

k ı şk ı r tmak içindir. Irmaklar ın z a m a n z a m a n

yataklar ından taşmalar ı nasıl doğaya aykır ı

82

DÜNYAYA BAKIŞ

değilse, savaş eği l imi de insan tabiat ına ay­

kırı o l m a y a n bir ni te l ikt ir ; ve selleri ö n l e m e k

için insan nasıl a r a y a girip birşeyler yapıyor­

sa, savaşları ö n l e m e k için de öyle davranma­

lıdır. Saldırganlıkları ö n l e m e n i n tek yolu

uluslarüstü yasa lar la yönet i len uluslarüstü

bir örgüt o r t a y a k o y m a k t ı r . B u ç ö z ü m yolu

duygulu bir insanın «doğruluk» anlayışı ile

bağdaşmayabi l i r . S a n ı r ı m , insanlar a n c a k

uzun süren d ö n e m l e r s o n u c u n d a gelişen ge­

lenekleri gös tererek kendileri i le ilgili ya­

salara uyarlar. Ne var ki, kabul edi lebi lecek

yasalar z a m a n l a bir değiş ime u ğ r a m a k zorun­

dadır. Ö r n e ğ i n , eski Y u n a n uygarl ığ ında en

soylu kişi ler bile köleliği doğru sayarken,

b iz b u g ü n köleliğin ç o k yanl ış b i r şey oldu­

ğ u n a inanıyoruz. S a n ı r ı m her çağın insanı

kendis i için «doğru» olanı b u l m a ğ a ç a l ı ş m a k

zorundadır . . . .

(Çeviri : C. Çapan)

83

Page 84: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Sivil Savunma ve Barışseverlik

D i n d a r - bar ışsever dedikleri insanlar­

d a n deği l im. Üste l ik , kıl ını b i le kıpırdatma­

d a n kesi l ip b i ç i l m e k t e n s e s a v a ş m a y ı d a h a

doğru b u l u y o r u m . Hit ler A l m a n y a ' s ı n d a da

t u t u l a c a k tek y o l buydu. T e k yanl ı b ir silâh­

s ız lanmayı d a s a v u n m u y o r u m . B e n i m öner­

diğim y o l uluslarüstü bir d e n e t l e m e y e daya­

n a n silâhlı bar ış düşüncesidir .

A m a şunu d a söyl iyeyim ki, A m e r i k a ' ­

n ı n b u g ü n k ü t u t u m u barış iç in R u s y a ' n ı n tu-

84

DÜNYAYA BAKIŞ

t u m u n d a n ç o k daha tehlikeli. B u g ü n savaş

K o r e ' d e sürüp gidiyor, A l a s k a ' d a değil. R u s -

y a n m karşı karş ıya olduğu teh l ike A m e r i k a ' -

n ınkinden ç o k d a h a b ü y ü k , h e r k e s de bi l iyor

b u n u . Amer ika l ı la r ın b ü y ü k b i r tehl ike için­

de olduğu masal ını nas ı l yut tuklar ını anla­

m a k g ü ç gel iyor b a n a . S a n ı r ı m s iyasal yaşan­

t ı lar ının azl ığından gel iyor b u . H ü k ü m e t i n

politikası a ç ı k ç a önley ic i bir savaşa yönelmiş­

ken, b a k ı y o r s u n u z saldıranın S o v y e t l e r Bir-

l iğiymiş gibi göster i lmesinde düzenli bir ç a b a

h a r c a n ı y o r .

istediğiniz yazıyı y a z m a ğ ı d ü ş ü n m ü y o ­

rum. G ü n ü m ü z ü n zehir lenmiş havas ı içinde

insanlar ın sağduyusuna s e s l e n m e k b o ş u n a

olur b e n c e , insanlar n e y e lây ıksa o n u elde

ederler sonunda. (Çeviri : C. Ç.)

85

Page 85: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Sivil Savunma ve Barışseverlik

D i n d a r - bar ışsever dedikleri insanlar­

d a n deği l im. Üste l ik , kıl ını b i le kıpırdatma­

d a n kesi l ip b i ç i l m e k t e n s e s a v a ş m a y ı d a h a

doğru b u l u y o r u m . Hit ler A l m a n y a ' s ı n d a da

t u t u l a c a k tek y o l buydu. T e k yanl ı b ir silâh­

s ız lanmayı d a s a v u n m u y o r u m . B e n i m öner­

diğim y o l uluslarüstü bir d e n e t l e m e y e daya­

n a n silâhlı bar ış düşüncesidir .

A m a şunu d a söyl iyeyim ki, A m e r i k a ' ­

n ı n b u g ü n k ü t u t u m u barış iç in R u s y a ' n ı n tu-

84

DÜNYAYA BAKIŞ

t u m u n d a n ç o k daha tehlikeli. B u g ü n savaş

K o r e ' d e sürüp gidiyor, A l a s k a ' d a değil. R u s -

y a n m karşı karş ıya olduğu teh l ike A m e r i k a ' -

n ınkinden ç o k d a h a b ü y ü k , h e r k e s de bi l iyor

b u n u . Amer ika l ı la r ın b ü y ü k b i r tehl ike için­

de olduğu masal ını nas ı l yut tuklar ını anla­

m a k g ü ç gel iyor b a n a . S a n ı r ı m s iyasal yaşan­

t ı lar ının azl ığından gel iyor b u . H ü k ü m e t i n

politikası a ç ı k ç a önley ic i bir savaşa yönelmiş­

ken, b a k ı y o r s u n u z saldıranın S o v y e t l e r Bir-

l iğiymiş gibi göster i lmesinde düzenli bir ç a b a

h a r c a n ı y o r .

istediğiniz yazıyı y a z m a ğ ı d ü ş ü n m ü y o ­

rum. G ü n ü m ü z ü n zehir lenmiş havas ı içinde

insanlar ın sağduyusuna s e s l e n m e k b o ş u n a

olur b e n c e , insanlar n e y e lây ıksa o n u elde

ederler sonunda. (Çeviri : C. Ç.)

85

Page 86: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Barış için

1920 yılının Eylül ayında, New York'taki Toplumsal ve Bilimsel Bağları Geliştir­me amaçlı Alman Derneğinin uluslar­arası dostluğun gerçek temellerini atma yolunda aydınların ne gibi yararlıklar gösterebileceği sorusuna Einsıtein şu karşılığı veriyor:

K a n ı m c a , uluslararası b ir anlayış ın ve

insanlar aras ında kardeşliğin gerçekleşmesin­

de aydınların en b ü y ü k yararl ığı bi l im ve sa­

n a t a lanlarında sağlanabil ir . İnsanın kişisel,

benc i l ulusal amaçlar ı a ş m a s ı n a yardım eder

yaratıcı l ık. B ü t ü n düşünen insanların paylaş­

tığı sorunlar, ülküler üzerinde durmak, gide­

rek, bütün ulusların bi lginlerinin ve sanatçı­

lar ının bir leşmelerini zorunlu kılar. Ne var ki,

z a m a n zaman, siyasal tutkular yüzünden

h o ş g ö r ü v e bağımsız d ü ş ü n m e ye teneğ inden

y o k s u n aydınlar arasında bir b ö l ü n m e olması

ö n l e n e m e z . Bu yüzden, aydınlar tarihten in­

sanl ığa kalan uygarl ıkların uluslararası nite­

liğini be l i r tmekten hiçbir z a m a n b ı k m a m a k ,

toplumsal yaşayış lar ında söz ve ey lem y o l u

ile siyasal tutkuların kendilerini sömürmele­

r ine hiçbir z a m a n izin vermemelidir ler .

86

Barış için

Einstein hayatı boyunca devlet ve birey ilişkileri üzerinde durmuş, 1931 yılında İtalyan Adalet Bakanı Alfredo Rocco'ya bir mektup yazarak İtalyan bilim adam­larının rejime bağlılık andı içmeğe zor­lanmamaları için Rocco'nun Mussolini ile görüşmesini istemiştir.

Siyasa l inançlar ımız birbir inden ne den­

l i ayrı o l u r s a olsun, bir t e m e l n o k t a d a anlaş­

t ığ ımızı s a n ı y o r u m : A v r u p a düşünüşünün

göz kamaşt ı r ıc ı yapıtları karş ıs ında ikimiz de

h a y r a n l ı k d u y u y o r u z ; üzer ine en ç o k titredi­

ğimiz değerlerin yansıdığını görüyoruz bu

yapıt larda. B ö y l e b i r uygarl ık a n c a k vicdan

ve öğre t im özgür lüğünün e g e m e n olduğu bir

. toplumda, gerçeği a raş t ı rmanın h e r kaygıdan

ö n c e geldiği bir o r t a m d a gelişebilir

Dev le t in çıkar ı için insan özgür lüğü sı­

n ı r l a n m a k mı, s ın ı r lanmak ise n e r e y e kadar

s ın ı r lanmak sorununu sizinle tar t ı şacak de­

ğil im. B u n u n l a birl ikte, gerçeğin araşt ır ı lması

v e b i l imsel a y d ı n l a n m a konular ın ın h e r yö­

n e t i m c e kutsal sayı lması gerekt iğ ine, bi­

l imsel araş t ı rmalar yo lu ile gerçeği t a m

bir içtenl ikle b u l m a ğ a çal ı şanlara saygı gös­

t e r m e n i n bir b ü t ü n olarak t o p l u m u n en yük­

sek ç ıkar lar ına yardım e t m e k o l a c a ğ ı n a kuş­

k u s u z c a inanıyorum. . . . (Çeviri : C. Ç.)

87

Page 87: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Barış için

1920 yılının Eylül ayında, New York'taki Toplumsal ve Bilimsel Bağları Geliştir­me amaçlı Alman Derneğinin uluslar­arası dostluğun gerçek temellerini atma yolunda aydınların ne gibi yararlıklar gösterebileceği sorusuna Einsıtein şu karşılığı veriyor:

K a n ı m c a , uluslararası b ir anlayış ın ve

insanlar aras ında kardeşliğin gerçekleşmesin­

de aydınların en b ü y ü k yararl ığı bi l im ve sa­

n a t a lanlarında sağlanabil ir . İnsanın kişisel,

benc i l ulusal amaçlar ı a ş m a s ı n a yardım eder

yaratıcı l ık. B ü t ü n düşünen insanların paylaş­

tığı sorunlar, ülküler üzerinde durmak, gide­

rek, bütün ulusların bi lginlerinin ve sanatçı­

lar ının bir leşmelerini zorunlu kılar. Ne var ki,

z a m a n zaman, siyasal tutkular yüzünden

h o ş g ö r ü v e bağımsız d ü ş ü n m e ye teneğ inden

y o k s u n aydınlar arasında bir b ö l ü n m e olması

ö n l e n e m e z . Bu yüzden, aydınlar tarihten in­

sanl ığa kalan uygarl ıkların uluslararası nite­

liğini be l i r tmekten hiçbir z a m a n b ı k m a m a k ,

toplumsal yaşayış lar ında söz ve ey lem y o l u

ile siyasal tutkuların kendilerini sömürmele­

r ine hiçbir z a m a n izin vermemelidir ler .

86

Barış için

Einstein hayatı boyunca devlet ve birey ilişkileri üzerinde durmuş, 1931 yılında İtalyan Adalet Bakanı Alfredo Rocco'ya bir mektup yazarak İtalyan bilim adam­larının rejime bağlılık andı içmeğe zor­lanmamaları için Rocco'nun Mussolini ile görüşmesini istemiştir.

Siyasa l inançlar ımız birbir inden ne den­

l i ayrı o l u r s a olsun, bir t e m e l n o k t a d a anlaş­

t ığ ımızı s a n ı y o r u m : A v r u p a düşünüşünün

göz kamaşt ı r ıc ı yapıtları karş ıs ında ikimiz de

h a y r a n l ı k d u y u y o r u z ; üzer ine en ç o k titredi­

ğimiz değerlerin yansıdığını görüyoruz bu

yapıt larda. B ö y l e b i r uygarl ık a n c a k vicdan

ve öğre t im özgür lüğünün e g e m e n olduğu bir

. toplumda, gerçeği a raş t ı rmanın h e r kaygıdan

ö n c e geldiği bir o r t a m d a gelişebilir

Dev le t in çıkar ı için insan özgür lüğü sı­

n ı r l a n m a k mı, s ın ı r lanmak ise n e r e y e kadar

s ın ı r lanmak sorununu sizinle tar t ı şacak de­

ğil im. B u n u n l a birl ikte, gerçeğin araşt ır ı lması

v e b i l imsel a y d ı n l a n m a konular ın ın h e r yö­

n e t i m c e kutsal sayı lması gerekt iğ ine, bi­

l imsel araş t ı rmalar yo lu ile gerçeği t a m

bir içtenl ikle b u l m a ğ a çal ı şanlara saygı gös­

t e r m e n i n bir b ü t ü n olarak t o p l u m u n en yük­

sek ç ıkar lar ına yardım e t m e k o l a c a ğ ı n a kuş­

k u s u z c a inanıyorum. . . . (Çeviri : C. Ç.)

87

Page 88: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Bilim Adamı, Savaş ve Barış

B e n i , bi l imi savaş amaçlar ı uğrunda kö­

tüye kul lanan bi l im adamlar ının bir önderi

s a y m a k l a yanı l ıyorsunuz. Deği l savaş a m a c ı

için, uygulamal ı bi l im a lanında bi le hiç çalış­

madım.

G ü n ü m ü z ü n savaş anlayış ını sizin gibi

ben de suç luyorum. Asl ında, h a y a t ı m boyun­

ca bir barışsever o lmayı seçt im ve Gandhi 'y i

çağımızı en ö n e m l i siyasal önderi saydım.

A d ı m ı n a t o m bombas ı ile iki yoldan

ilintisi var. Ell i yı l kadar ö n c e fizikte kitle ile

erkenin eşitliğini bu lmuştum, bu ilişki gide­

rek a t o m gücünden yarar lanma olanağını ya­

rattı, ikincisi de, a t o m bombas ı konusundaki

araşt ı rmalar ın geliştirilmesi gerektiğini B a ş ­

k a n R o o s e v e l t ' e bildiren bir m e k t u b a i m z a

a t t ım. Nazi y ö n e t i m i n i n a t o m b o m b a s ı n ı

daha ö n c e k u l l a n m a tehlikesinin söz konusu

olması yüzünden b u n u n gerekli l iğine inanı­

yordum.

B ö y l e c e , sizin de göreceğiniz gibi, m e k ­

t u b u m u z bir takım yanlış bilgi lere dayanıyor .

88

DÜNYAYA BAKIŞ

B e n de, sizin gibi, yalnız b i r insanım.

S izden ç o k daha yaşlı, a m a belki daha akıllı

o l m a y a n bir insan. O r t a k yanımız, bas ının,

radyonun bize her k o n u d a y a y m a ğ a çalıştığı

şey lere karşı köklü bir şüpheci l ik - üstel ik bu

araç lar Bir leş ik A m e r i k a Devlet ler inde E s k i

îngi l terede olduklarından ç o k daha k ö t ü .

B i r dünya devleti k u r m a n ı n tehl ikeler i

k o n u s u n d a düşünceler inize kat ı l ıyorum.

A m a , bence,, bu dünyayı sürekli b ir savaş

tehl ikesiyle karşı karş ıya b ı rakan uluslararası

kargaşal ıktan ç o k daha önemsiz . H ü k ü m e t ­

lerin insanları bir çeşit tutsakl ık a l t ında tut­

malar ı için bu kargaşal ığın ç o k daha elveriş­

l i b ir or tam olduğu kanıs ındayım. Bu yüz­

den, a ç ı k ç a bir dünya devletinin kurulması

düşünces ini savunuyorum.

R u s y a ile ilgili haberlerin bize gelenleri

e lbet tek yanl ı ve kötüleyici . G e n e de, b ü t ü n

toplumsal ve iktisadî başar ı lar ına karşı l ık,

R u s y a ' n ı n siyasal düzeni şimdilik bizimkin­

den ç o k daha sert görünüyor . Ne var ki, sa­

vaş sonrası dünyasmda uluslar aras ındaki

kuvvet ler dengesinin geçirdiği değ i ş imler

b e n c e B a t ı n ı n K o m ü n i s t D ü n y a s ı n d a n ç o k

daha saldırgan olması ile sonuçlandı . Sağdu­

yusu olan herkes aşırılığın giderilmesi ve t a ­

rafsız bir yarg ıya v a r m a k için el inden geleni

es i rgememel i .

(Çeviri : C. Ç.)

Page 89: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

DÜNYAYA BAKIŞ

B e n de, sizin gibi, yalnız b i r insanım.

S izden ç o k daha yaşlı, a m a belki daha akıllı

o l m a y a n bir insan. O r t a k yanımız, bas ının,

radyonun bize her k o n u d a y a y m a ğ a çalıştığı

şey lere karşı köklü bir şüpheci l ik - üstel ik bu

araç lar Bir leş ik A m e r i k a Devlet ler inde E s k i

îngi l terede olduklarından ç o k daha k ö t ü .

B i r dünya devleti k u r m a n ı n tehl ikeler i

k o n u s u n d a düşünceler inize kat ı l ıyorum.

A m a , bence,, bu dünyayı sürekli b ir savaş

tehl ikesiyle karşı karş ıya b ı rakan uluslararası

kargaşal ıktan ç o k daha önemsiz . H ü k ü m e t ­

lerin insanları bir çeşit tutsakl ık a l t ında tut­

malar ı için bu kargaşal ığın ç o k daha elveriş­

l i b ir or tam olduğu kanıs ındayım. Bu yüz­

den, a ç ı k ç a bir dünya devletinin kurulması

düşünces ini savunuyorum.

R u s y a ile ilgili haberlerin bize gelenleri

e lbet tek yanl ı ve kötüleyici . G e n e de, b ü t ü n

toplumsal ve iktisadî başar ı lar ına karşı l ık,

R u s y a ' n ı n siyasal düzeni şimdilik bizimkin­

den ç o k daha sert görünüyor . Ne var ki, sa­

vaş sonrası dünyasmda uluslar aras ındaki

kuvvet ler dengesinin geçirdiği değ i ş imler

b e n c e B a t ı n ı n K o m ü n i s t D ü n y a s ı n d a n ç o k

daha saldırgan olması ile sonuçlandı . Sağdu­

yusu olan herkes aşırılığın giderilmesi ve t a ­

rafsız bir yarg ıya v a r m a k için el inden geleni

es i rgememel i .

(Çeviri : C. Ç.)

89

Page 90: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Dr. Einstein'in Yanlış Düşünceleri

Sergpy Vavilov, A. N. Frumkin, A. F. Jof,

N. N. Semyonov adlı Sovyet bilginlerinin

Elnstein'a yazdıkları açık mektup.

Ü n l ü Fiz ikç i A l b e r t E ins te in ya lnız bi­

l imsel buluşlar ıyla tan ınmış değildir. S o n yıl­

la rda siyasal ve toplumsal sorunlara da bü­

y ü k ilgi göstermişt ir . R a d y o l a r d a k o n u ş m a k ­

ta , gazetelerde yazmaktadır . K a m u y a r a r ı n a

çal ışan b i r sürü k u r u m d a ü y e b u l u n m a k t a ­

dır . Nazi barbar lar ını protes to için z a m a n za­

m a n sesini yüksel tmişt i r . S ü r e k l i b i r bar ı ş ın

savunucusudur . Y e n i bir savaş tehl ikes ine v e

A m e r i k a ' d a askerler in bi l imi b ü s b ü t ü n ken­

di buyruklar ı a l t ına a l m a eği l imlerine karş ı

ç ıkmış t ı r .

E ins te in ' in t u t u m u umulduğu kadar

sağ lam v e açık o l m a m a k l a beraber o n u b u

ça l ı şmalara y ö n e l t e n insanl ığa h i z m e t aşkı

S o v y e t b i lg inler ince v e b ü t ü n S o v y e t halkın­

c a y ü r e k t e n a lkış lanmaktadır . A m a geçen­

lerde ileri sürdüğü bazı düşünceler, b ize sa­

dece yanl ı ş g ö r ü n m e k l e k a l m a m a k t a , Eins­

tein ' in o k a d a r c a n d a n benimsediğ i barış dâ­

v a s ı n a da düpedüz zararlı o lmaktadır .

90

DÜNYAYA BAKIŞ

B a r ı ş uğrunda en etkili şeki lde nasıl ça-

lışılabileğini b i l m e k gibi ç o k ö n e m l i bir so­

runu a y d ı n l a t m a k a m a c i y l e b u n o k t a y a dik­

kat i ç e k m e k ödevimizdir sanıyoruz. B u ba­

k ımdan, doktor Einste in ' in taraftar olduğu­

nu söylediği « d ü n y a devleti» düşünces i bir

iy ice incelenmelidir .

B u düşüncenin her kafada öncüler i ara­

sında, sınırsız bir y a y ı l m a y o l u n d a o n u pa­

r a v a n a olarak kul lanan damgalı emperyal is t­

lerden başka, kapital ist ülkelerde, işin aslını

b i lmeden bu düşüncenin ak la y a t k ı n oluşu­

na kendini kapt ı rmış bir yığın aydın bulun­

maktadır .

S e r b e s t düşüncel i bu barışçı l kişiler, bir

« d ü n y a devleti» nin dünyadaki b ü t ü n kötü­

lük lere karşı etki l i b i r deva, sürekli b ir bar ış

için de g ü v e n e k olduğu inancındadır lar .

B i r «dünya devlet i» ni savunanlar, bel-

Flüorışı alanında uzman bir fizikçi olan Sergey Vavilov, Sovyetler Birliği Bilimler Akademisinin başkanıdır.

Koloitler alanında tanınmış bir kimyacı olan A. N. Frumkin, Moskova Bilimler Akademisi Koloidal Elektrokimya Enstitüsü Müdürüdür.

Su altında kristallerin oluşumu üstüne eseriyle tanınmış olan A. F. Jof, Leningrad Akademisi Fizik­sel Kimya Enstütüsü Müdürüdür.

Kimyasal kinetik alanında otorite sayılan N. N. Semyonov, Moskova Akademisi Fiziksel Kimya Ens­titüsü Müdürüdür.

91

Page 91: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

Dr. Einstein'in Yanlış Düşünceleri

Sergpy Vavilov, A. N. Frumkin, A. F. Jof,

N. N. Semyonov adlı Sovyet bilginlerinin

Elnstein'a yazdıkları açık mektup.

Ü n l ü Fiz ikç i A l b e r t E ins te in ya lnız bi­

l imsel buluşlar ıyla tan ınmış değildir. S o n yıl­

la rda siyasal ve toplumsal sorunlara da bü­

y ü k ilgi göstermişt ir . R a d y o l a r d a k o n u ş m a k ­

ta , gazetelerde yazmaktadır . K a m u y a r a r ı n a

çal ışan b i r sürü k u r u m d a ü y e b u l u n m a k t a ­

dır . Nazi barbar lar ını protes to için z a m a n za­

m a n sesini yüksel tmişt i r . S ü r e k l i b i r bar ı ş ın

savunucusudur . Y e n i bir savaş tehl ikes ine v e

A m e r i k a ' d a askerler in bi l imi b ü s b ü t ü n ken­

di buyruklar ı a l t ına a l m a eği l imlerine karş ı

ç ıkmış t ı r .

E ins te in ' in t u t u m u umulduğu kadar

sağ lam v e açık o l m a m a k l a beraber o n u b u

ça l ı şmalara y ö n e l t e n insanl ığa h i z m e t aşkı

S o v y e t b i lg inler ince v e b ü t ü n S o v y e t halkın­

c a y ü r e k t e n a lkış lanmaktadır . A m a geçen­

lerde ileri sürdüğü bazı düşünceler, b ize sa­

dece yanl ı ş g ö r ü n m e k l e k a l m a m a k t a , Eins­

tein ' in o k a d a r c a n d a n benimsediğ i barış dâ­

v a s ı n a da düpedüz zararlı o lmaktadır .

90

DÜNYAYA BAKIŞ

B a r ı ş uğrunda en etkili şeki lde nasıl ça-

lışılabileğini b i l m e k gibi ç o k ö n e m l i bir so­

runu a y d ı n l a t m a k a m a c i y l e b u n o k t a y a dik­

kat i ç e k m e k ödevimizdir sanıyoruz. B u ba­

k ımdan, doktor Einste in ' in taraftar olduğu­

nu söylediği « d ü n y a devleti» düşünces i bir

iy ice incelenmelidir .

B u düşüncenin her kafada öncüler i ara­

sında, sınırsız bir y a y ı l m a y o l u n d a o n u pa­

r a v a n a olarak kul lanan damgalı emperyal is t­

lerden başka, kapital ist ülkelerde, işin aslını

b i lmeden bu düşüncenin ak la y a t k ı n oluşu­

na kendini kapt ı rmış bir yığın aydın bulun­

maktadır .

S e r b e s t düşüncel i bu barışçı l kişiler, bir

« d ü n y a devleti» nin dünyadaki b ü t ü n kötü­

lük lere karşı etki l i b i r deva, sürekli b ir bar ış

için de g ü v e n e k olduğu inancındadır lar .

B i r «dünya devlet i» ni savunanlar, bel-

Flüorışı alanında uzman bir fizikçi olan Sergey Vavilov, Sovyetler Birliği Bilimler Akademisinin başkanıdır.

Koloitler alanında tanınmış bir kimyacı olan A. N. Frumkin, Moskova Bilimler Akademisi Koloidal Elektrokimya Enstitüsü Müdürüdür.

Su altında kristallerin oluşumu üstüne eseriyle tanınmış olan A. F. Jof, Leningrad Akademisi Fizik­sel Kimya Enstütüsü Müdürüdür.

Kimyasal kinetik alanında otorite sayılan N. N. Semyonov, Moskova Akademisi Fiziksel Kimya Ens­titüsü Müdürüdür.

91

Page 92: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEÎN

l i başlı k a n ı t o larak şunu ileri sürmektedi r le r :

B u a t o m çağında millî e g e m e n l i k tarihsel b i r

kal ınt ıdan b a ş k a bir* şey değildir. B e l ç i k a de­

legesi S p a a k ' ı n Bi r leşmiş Mil let ler G e n e l K u -

rulu 'nda dediği gibi modası geçmiş , h a t t â

«ger ic i» bir düşüncedir. D o ğ r u s u gerçekten

b u kadar uzak bir öneri bu lup ö n e s ü r m e k g ü ç

olsa gerek.

İ l k ö n c e « d ü n y a devleti» ve «süper dev­

le t» düşünceler i h iç de a t o m çağının doğur­

duğu şeyler değildir. A t o m çağından ç o k da­

h a eski düşüncelerdir . S ö z gelimi, Mi l le t le r

C e m i y e t i kurulurken bunlar görüşülüp ko­

nuşulmuştur .

A y r ı c a b u düşünceler z a m a n ı m ı z d a h i ç

de ilerici düşünceler değildir. B u n l a r sanayi­

c i ülkeler in b ü y ü k bir k ı s m ı n a h a k i m bulu­

n a n kapital ist tekellerin millî sınırları içinde

sıkışık durumda bulunduklar ını göstermek­

tedir. B u tekeller, dünyayı iç ine alan b ü y ü k

bir pazara, d ü n y a h a m madde kaynak lar ına ,

sermayeler in i yat ı racak b a ş k a ülkelere muh­

taçtır lar . Po l i t ika ve y ö n e t i m alanlar ındaki

üstünlükler i sayesinde, b ü y ü k devletlerin bu

tekel lere bağlı çıkarlarından fayda lanarak

yeni a lanlar elde e tmek, b a ş k a ülkeleri siya­

sal ve e k o n o m i k b a k ı m d a n b o y u n d u r u k a l­

t ı n a a l m a k v e orada kendi m e m l e k e t i n d e y -

miş gibi serbestçe h a k i m rolü o y n a m a k a m a -

ciy le devlet çarkını kendiler inden y a n a işle-

92

DÜNYAYA BAKIŞ

tebi l ir ler.

G e ç m i ş t e kendi y u r d u m u z u n baş ından

g e ç e n olaylardan bi l iyoruz bunu. Ç a r l ı k dev­

r inde R u s y a , s e r m a y e n i n ç ıkar lar ına k ö l e c e

h i z m e t eden gerici re j imi, u c u z e l e m e ğ i ve

geniş doğal kaynaklar ı ile y a b a n c ı kapitalist­

ler için iştah açıc ı b ir parça idi. Frans ız , in­

giliz, be lç ika ve a l m a n firmaları ülkemizde,

kendi yurt lar ında elde edemiyecekler i b ü y ü k

k a z a n ç l a r sağ layarak yırt ıcı kuş lar gibi bes­

lenmişlerdi. Faizl i ödünç paralar v e r e r e k Çar­

l ık R u s y a s ı n ı kapitalist B a t ı y a bağlamışlar­

dı. Çar l ık h ü k ü m e t i yabancı bankalardan el­

de ettiği paralar la devr imci hareket ler i a m a n -

sızca bast ı rmış, rus b i l im ve kül türünün ge­

l işmesini gecikt i rmiş ve yahudi a leyhtar ı

ak ımlar ı kışkır tmışt ır .

B ü y ü k sosyalist E k i m ihtilâli, yurdu­

m u z u d ü n y a kapital ist tekel ler ine bağl ıyan

siyasal ve e k o n o m i k bağımlı l ık zincirlerini

kırdı. S o v y e t h ü k ü m e t i yurdumuzu, i lk defa,

gerçekten bağımsız ve özgür bir devlet du­

r u m u n a getirdi. Sosya l i s t e k o n o m i m i z i n ,

teknolo j in in, bilim* ve kültürün tar ihte şimdi­

ye dek görü lmemiş bir hızla i lerlemesini sağ­

ladı. Y u r d u m u z u uluslararası bar ı ş ve gü­

venliğin en sağlam kalesi hal ine getirdi. Hal­

k ımız iç savaşta, b ir k ü m e emperyal i s t dev­

letin müdahales ine ve nazi ist i lâcılarına kar­

şı girişilen b ü y ü k savaşlarda yurdun bağım-

93

Page 93: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEÎN

l i başlı k a n ı t o larak şunu ileri sürmektedi r le r :

B u a t o m çağında millî e g e m e n l i k tarihsel b i r

kal ınt ıdan b a ş k a bir* şey değildir. B e l ç i k a de­

legesi S p a a k ' ı n Bi r leşmiş Mil let ler G e n e l K u -

rulu 'nda dediği gibi modası geçmiş , h a t t â

«ger ic i» bir düşüncedir. D o ğ r u s u gerçekten

b u kadar uzak bir öneri bu lup ö n e s ü r m e k g ü ç

olsa gerek.

İ l k ö n c e « d ü n y a devleti» ve «süper dev­

le t» düşünceler i h iç de a t o m çağının doğur­

duğu şeyler değildir. A t o m çağından ç o k da­

h a eski düşüncelerdir . S ö z gelimi, Mi l le t le r

C e m i y e t i kurulurken bunlar görüşülüp ko­

nuşulmuştur .

A y r ı c a b u düşünceler z a m a n ı m ı z d a h i ç

de ilerici düşünceler değildir. B u n l a r sanayi­

c i ülkeler in b ü y ü k bir k ı s m ı n a h a k i m bulu­

n a n kapital ist tekellerin millî sınırları içinde

sıkışık durumda bulunduklar ını göstermek­

tedir. B u tekeller, dünyayı iç ine alan b ü y ü k

bir pazara, d ü n y a h a m madde kaynak lar ına ,

sermayeler in i yat ı racak b a ş k a ülkelere muh­

taçtır lar . Po l i t ika ve y ö n e t i m alanlar ındaki

üstünlükler i sayesinde, b ü y ü k devletlerin bu

tekel lere bağlı çıkarlarından fayda lanarak

yeni a lanlar elde e tmek, b a ş k a ülkeleri siya­

sal ve e k o n o m i k b a k ı m d a n b o y u n d u r u k a l­

t ı n a a l m a k v e orada kendi m e m l e k e t i n d e y -

miş gibi serbestçe h a k i m rolü o y n a m a k a m a -

ciy le devlet çarkını kendiler inden y a n a işle-

92

DÜNYAYA BAKIŞ

tebi l ir ler.

G e ç m i ş t e kendi y u r d u m u z u n baş ından

g e ç e n olaylardan bi l iyoruz bunu. Ç a r l ı k dev­

r inde R u s y a , s e r m a y e n i n ç ıkar lar ına k ö l e c e

h i z m e t eden gerici re j imi, u c u z e l e m e ğ i ve

geniş doğal kaynaklar ı ile y a b a n c ı kapitalist­

ler için iştah açıc ı b ir parça idi. Frans ız , in­

giliz, be lç ika ve a l m a n firmaları ülkemizde,

kendi yurt lar ında elde edemiyecekler i b ü y ü k

k a z a n ç l a r sağ layarak yırt ıcı kuş lar gibi bes­

lenmişlerdi. Faizl i ödünç paralar v e r e r e k Çar­

l ık R u s y a s ı n ı kapitalist B a t ı y a bağlamışlar­

dı. Çar l ık h ü k ü m e t i yabancı bankalardan el­

de ettiği paralar la devr imci hareket ler i a m a n -

sızca bast ı rmış, rus b i l im ve kül türünün ge­

l işmesini gecikt i rmiş ve yahudi a leyhtar ı

ak ımlar ı kışkır tmışt ır .

B ü y ü k sosyalist E k i m ihtilâli, yurdu­

m u z u d ü n y a kapital ist tekel ler ine bağl ıyan

siyasal ve e k o n o m i k bağımlı l ık zincirlerini

kırdı. S o v y e t h ü k ü m e t i yurdumuzu, i lk defa,

gerçekten bağımsız ve özgür bir devlet du­

r u m u n a getirdi. Sosya l i s t e k o n o m i m i z i n ,

teknolo j in in, bilim* ve kültürün tar ihte şimdi­

ye dek görü lmemiş bir hızla i lerlemesini sağ­

ladı. Y u r d u m u z u uluslararası bar ı ş ve gü­

venliğin en sağlam kalesi hal ine getirdi. Hal­

k ımız iç savaşta, b ir k ü m e emperyal i s t dev­

letin müdahales ine ve nazi ist i lâcılarına kar­

şı girişilen b ü y ü k savaşlarda yurdun bağım-

93

Page 94: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

sizliğini savundu.

Ş i m d i y s e « d ü n y a süper devlet i» nin ön­

cüleri bizden, kapital ist tekellerin d ü n y a ege­

menliği için göz kamaşt ı r ıc ı bir b a y r a k t a n

b a ş k a b i r ş e y o l m a y a n bir « d ü n y a devlet i»

için bu bağımsız l ık tan vazgeçmemiz i istivor-

lar.

B i z d e n bu çeşit bir şey i s temek düpe­

düz saçmadır . B ö y l e b i r isteğin s a ç m a oluşu

yalnız S o v y e t l e r Birliği b a k ı m ı n d a n değildir,

ik inc i d ü n y a savaşından sonra b i r ç o k ülke,

emperyal is t baskı ve kölel ik s is teminden ya­

kasını kurtarabildi. Bu ülkelerin hakları, iç

işlerine yabancı lar ın kar ışmasını engel leye­

rek siyasal ve e k o n o m i k bağımsız l ık lar ım

sağ lamlaş t ı rmağa çal ışmaktadır lar . B u n d a n

b a ş k a sömürgelerde ve bağımlı ülkelerde

millî kurtuluş hareket ler inin hızla yayı lma­

sı, art ık daha fazla kö le d u r u m u n d a k a l m a k

i s temeyen yüz mi lyonlarca insanda millî bi­

l incin u y a n m a s ı n ı sağladı.

. i şe yarar b i r sürü s ö m ü r m e a lanlar ım

kaybeden ve daha fazlasını da k a y b e t m e teh­

likesi ile y ü z y ü z e b u l u n a n emperyal i s t ü lke

tekelleri, el lerinden yakalar ını sıyıran millet­

leri, şu c a n sıkıcı millî bağımsız l ıktan yok­

sun b ı r a k m a k ve sömürgeler in gerçekten öz­

gür olmalar ını ö n l e m e k için el lerinden ge­

leni yapmaktadır lar . B u a m a ç l a emperyal ist­

ler askerî, siyasi, e k o n o m i k ve ideoloj ik çe-

94

DÜNYAYA BAKIŞ

şitli savaş y ö n t e m l e r i n e başvurmaktadı r la r .

B u toplumsal düzeni elverişli v e u y g u n

buldukları içindir ki, emperya l izmin ideolog­

ları gerçek milli e g e m e n l i k düşünceler ini

gözden düşürmeğe çal ışmaktadır lar . Başvur­

dukları y ö n t e m l e r d e n biri, onlar ın dediğ ine

göre, kurulduktan sonra emperyal izmi, sa­

vaşları, uluslararası düşmanl ık lar ı ortadan

ka ld ı racak ve evrensel yasanın zaferini sağ-

l ıyacak o lan-bir « d ü n y a devlet i» tasarısını

s a v u n m a k t ı r .

D ü n y a egemenl iğ ini elde e t m e k is teyen

emperyal i s t güçler in s ö m ü r m e v e y u t m a is­

tekleri, b ö y l e c e sahte - ilerici b ir düşüncenin

görünüşler i ardına s a k l a n m a k t a ve kapital ist

ülkelerde bazı aydınları (bi lgin, yazar v . b . )

bu sahte - ilerici düşünce etraf ında toplamak­

tadır.

G e ç e n eylül ayında, Bir leşmiş Mi l le t le r

T e ş k i l a t ı n d a k i de legasyonlara a ç ı k bir mek­

tup y a z a n doktor Einste in, mil l î egemenl iğ i

s ın ı r lamak a m a c ı ile yeni bir tasarı ö n e r m e k ­

tedir.

Einste in ' in d ü ş ü n c e s i n e göre, G e n e l

K u r u l yeniden kurulmalı , ara v e r m e d e n ça­

lışan bir dünya p a r l a m e n t o s u h a l i n e getiri l­

meli v e G ü v e n l i k K o n s e y i ' n d e n d a h a üstün

bir o tor i te ile donatı lmalıdır . E i n s t e i n ( A m e ­

rikan diplomasisini tutanlar ın her al lahın gü­

n ü bel irt t iklerini t e k r a r l ı y a r a k ) G ü v e n l ' k

95

Page 95: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

sizliğini savundu.

Ş i m d i y s e « d ü n y a süper devlet i» nin ön­

cüleri bizden, kapital ist tekellerin d ü n y a ege­

menliği için göz kamaşt ı r ıc ı bir b a y r a k t a n

b a ş k a b i r ş e y o l m a y a n bir « d ü n y a devlet i»

için bu bağımsız l ık tan vazgeçmemiz i istivor-

lar.

B i z d e n bu çeşit bir şey i s temek düpe­

düz saçmadır . B ö y l e b i r isteğin s a ç m a oluşu

yalnız S o v y e t l e r Birliği b a k ı m ı n d a n değildir,

ik inc i d ü n y a savaşından sonra b i r ç o k ülke,

emperyal is t baskı ve kölel ik s is teminden ya­

kasını kurtarabildi. Bu ülkelerin hakları, iç

işlerine yabancı lar ın kar ışmasını engel leye­

rek siyasal ve e k o n o m i k bağımsız l ık lar ım

sağ lamlaş t ı rmağa çal ışmaktadır lar . B u n d a n

b a ş k a sömürgelerde ve bağımlı ülkelerde

millî kurtuluş hareket ler inin hızla yayı lma­

sı, art ık daha fazla kö le d u r u m u n d a k a l m a k

i s temeyen yüz mi lyonlarca insanda millî bi­

l incin u y a n m a s ı n ı sağladı.

. i şe yarar b i r sürü s ö m ü r m e a lanlar ım

kaybeden ve daha fazlasını da k a y b e t m e teh­

likesi ile y ü z y ü z e b u l u n a n emperyal i s t ü lke

tekelleri, el lerinden yakalar ını sıyıran millet­

leri, şu c a n sıkıcı millî bağımsız l ıktan yok­

sun b ı r a k m a k ve sömürgeler in gerçekten öz­

gür olmalar ını ö n l e m e k için el lerinden ge­

leni yapmaktadır lar . B u a m a ç l a emperyal ist­

ler askerî, siyasi, e k o n o m i k ve ideoloj ik çe-

94

DÜNYAYA BAKIŞ

şitli savaş y ö n t e m l e r i n e başvurmaktadı r la r .

B u toplumsal düzeni elverişli v e u y g u n

buldukları içindir ki, emperya l izmin ideolog­

ları gerçek milli e g e m e n l i k düşünceler ini

gözden düşürmeğe çal ışmaktadır lar . Başvur­

dukları y ö n t e m l e r d e n biri, onlar ın dediğ ine

göre, kurulduktan sonra emperyal izmi, sa­

vaşları, uluslararası düşmanl ık lar ı ortadan

ka ld ı racak ve evrensel yasanın zaferini sağ-

l ıyacak o lan-bir « d ü n y a devlet i» tasarısını

s a v u n m a k t ı r .

D ü n y a egemenl iğ ini elde e t m e k is teyen

emperyal i s t güçler in s ö m ü r m e v e y u t m a is­

tekleri, b ö y l e c e sahte - ilerici b ir düşüncenin

görünüşler i ardına s a k l a n m a k t a ve kapital ist

ülkelerde bazı aydınları (bi lgin, yazar v . b . )

bu sahte - ilerici düşünce etraf ında toplamak­

tadır.

G e ç e n eylül ayında, Bir leşmiş Mi l le t le r

T e ş k i l a t ı n d a k i de legasyonlara a ç ı k bir mek­

tup y a z a n doktor Einste in, mil l î egemenl iğ i

s ın ı r lamak a m a c ı ile yeni bir tasarı ö n e r m e k ­

tedir.

Einste in ' in d ü ş ü n c e s i n e göre, G e n e l

K u r u l yeniden kurulmalı , ara v e r m e d e n ça­

lışan bir dünya p a r l a m e n t o s u h a l i n e getiri l­

meli v e G ü v e n l i k K o n s e y i ' n d e n d a h a üstün

bir o tor i te ile donatı lmalıdır . E i n s t e i n ( A m e ­

rikan diplomasisini tutanlar ın her al lahın gü­

n ü bel irt t iklerini t e k r a r l ı y a r a k ) G ü v e n l ' k

95

Page 96: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

K o n s e y i n i n v e t o hakkı yüzünden felce uğ­

radığını ileri sürmektedir . D o k t o r E i n s t e i n ' m

p l â n ı n a göre yeniden kurulan genel kurul

son karar ı a l m a y a yetkil i o l a c a k ve b e ş bü­

yükler in oy birliği ilkesi terkedi lecektir .

E i n s t e i n ' m önerdiğine göre B i r l e ş m i ş

Mil let lere ka t ı lacak delegeler ş imdiki gibi

h ü k ü m e t l e r c e a tanmamal ı , halk o y u ile seçil­

melidirler. İlk bak ı ş ta bu öneri ilerici, h a t t â

k ö k t e n bir değişiklik gibi görünebi l i rse de

b u g ü n k ü durumu hiç bir şekilde düzel temez.

B ö y l e bir « d ü n y a p a r l a m e n t o s u » seçim­

lerimin prat ik o la rak ne olacağını b ir düşü­

nel im. İnsanlığın b ü y ü k bir bö lüğü sömür­

gelerde ve bağıml ı ülkelerde yaşamaktadı r .

B u r a l a r s a bir a v u ç emperyal is t devletin va­

lileri, asker i birlikleri, mal i ve sınai tekelle-

r i n c e yönet i lmektedir . Ö r n e k b u l m a k için

ç o k uzağa g i tmeye lüzum yok. Y u n a n i s t a n -

da İngil iz kasaturalar ının gölgesinde kıralcı

faşist idarecilerin yönet t iğ i re fe randumun gü­

l ü n ç l ü ğ ü n ü hat ı r lamak yeter . A m a genel

seçimlerin biç imsel olarak y e r aldığı ülke­

lerde de durum d a h a iyi o lmayacakt ı r . S e r ­

m a y e n i n h â k i m bulunduğu b u r j u v a demok­

rasilerinde genel s e ç i m e k a t ı l m a ve oy ver­

me özgür lüğünü gülünç bir o y u n ha l ine ge­

t i r m e k için kapitalist ler b i n b i r hile ve kur­

nazl ığa başvurmaktadır lar . Eins te in, A . B .

D. de son yapı lan k o n g r e seçimlerinde, seç-

DÜNYAYA BAKIŞ

menler in ya lnız yüzde otuz d o k u z u n u n san­

dık b a ş ı n a gittiğini hiç şüphesiz bi lmektedir .

G ü n e y eyalet ler inde m i l y o n l a r c a zencinin

o y h a k k ı n d a n y o k s u n o l d u ğ u n u ; y a d a çoğu

z a m a n yapıldığı gibi, l inç ed i lmek yıldırısı

al t ında, sözgel imi aşırı gerici ve zenci düş­

m a n ı olan senatör B i l b o gibi en k o r k u n ç düş­

m a n l a r ı n a oy v e r m e k zorunda kaldıklarını

g e n e hiç şüphesiz bi lmektedir .

G e z g i n bir h a y a t süren, yoksul ırgat ve

g ö ç e b e mi lyonlar ı oylar ından yoksun e t m e k

için hilelere, özel yok lamalara , özel vergile­

re başvurulmaktadır . O yayg ın oy satın alma-

usulünden, m i l y o n e r gazete sahipler ince yö­

neti len ve halk yığınlarını e tk i leme aracı ola­

rak kul lanı lan gerici basmın rolünden söz aç­

m a k is temiyoruz.

B ü t ü n bunlar, Eins te in 'm ileri sürdüğü

biç imde, bir dünya par lamentosu için yapıla­

c a k seçimlerin, kapitalist dünyanın b u g ü n k ü

koşulları al t ında ne kıl ığa gireceğini göster­

mektedir . B ö y l e bir p a r l a m e n t o n u n yapısı

ş imdikinden daha iyi o l m a y a c a k , halk yığın­

larının gerçek duygu ve düşünceler inin, sü­

rekli bir barış için gösterecekler i istek ve

umut lar ın kar ikatürsü bir gölgesi o lacakt ır .

Bil indiği gibi G e n e l Kurulda ve Birleş­

miş Millet lerin öbür komite ler inde Amer i­

kan de legasyonunun eli a l t ında t ıkır ında iş­

leyen bir oy mekanizmas ı vardır. Ç ü n k ü Bir-

97 96

Page 97: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

K o n s e y i n i n v e t o hakkı yüzünden felce uğ­

radığını ileri sürmektedir . D o k t o r E i n s t e i n ' m

p l â n ı n a göre yeniden kurulan genel kurul

son karar ı a l m a y a yetkil i o l a c a k ve b e ş bü­

yükler in oy birliği ilkesi terkedi lecektir .

E i n s t e i n ' m önerdiğine göre B i r l e ş m i ş

Mil let lere ka t ı lacak delegeler ş imdiki gibi

h ü k ü m e t l e r c e a tanmamal ı , halk o y u ile seçil­

melidirler. İlk bak ı ş ta bu öneri ilerici, h a t t â

k ö k t e n bir değişiklik gibi görünebi l i rse de

b u g ü n k ü durumu hiç bir şekilde düzel temez.

B ö y l e bir « d ü n y a p a r l a m e n t o s u » seçim­

lerimin prat ik o la rak ne olacağını b ir düşü­

nel im. İnsanlığın b ü y ü k bir bö lüğü sömür­

gelerde ve bağıml ı ülkelerde yaşamaktadı r .

B u r a l a r s a bir a v u ç emperyal is t devletin va­

lileri, asker i birlikleri, mal i ve sınai tekelle-

r i n c e yönet i lmektedir . Ö r n e k b u l m a k için

ç o k uzağa g i tmeye lüzum yok. Y u n a n i s t a n -

da İngil iz kasaturalar ının gölgesinde kıralcı

faşist idarecilerin yönet t iğ i re fe randumun gü­

l ü n ç l ü ğ ü n ü hat ı r lamak yeter . A m a genel

seçimlerin biç imsel olarak y e r aldığı ülke­

lerde de durum d a h a iyi o lmayacakt ı r . S e r ­

m a y e n i n h â k i m bulunduğu b u r j u v a demok­

rasilerinde genel s e ç i m e k a t ı l m a ve oy ver­

me özgür lüğünü gülünç bir o y u n ha l ine ge­

t i r m e k için kapitalist ler b i n b i r hile ve kur­

nazl ığa başvurmaktadır lar . Eins te in, A . B .

D. de son yapı lan k o n g r e seçimlerinde, seç-

DÜNYAYA BAKIŞ

menler in ya lnız yüzde otuz d o k u z u n u n san­

dık b a ş ı n a gittiğini hiç şüphesiz bi lmektedir .

G ü n e y eyalet ler inde m i l y o n l a r c a zencinin

o y h a k k ı n d a n y o k s u n o l d u ğ u n u ; y a d a çoğu

z a m a n yapıldığı gibi, l inç ed i lmek yıldırısı

al t ında, sözgel imi aşırı gerici ve zenci düş­

m a n ı olan senatör B i l b o gibi en k o r k u n ç düş­

m a n l a r ı n a oy v e r m e k zorunda kaldıklarını

g e n e hiç şüphesiz bi lmektedir .

G e z g i n bir h a y a t süren, yoksul ırgat ve

g ö ç e b e mi lyonlar ı oylar ından yoksun e t m e k

için hilelere, özel yok lamalara , özel vergile­

re başvurulmaktadır . O yayg ın oy satın alma-

usulünden, m i l y o n e r gazete sahipler ince yö­

neti len ve halk yığınlarını e tk i leme aracı ola­

rak kul lanı lan gerici basmın rolünden söz aç­

m a k is temiyoruz.

B ü t ü n bunlar, Eins te in 'm ileri sürdüğü

biç imde, bir dünya par lamentosu için yapıla­

c a k seçimlerin, kapitalist dünyanın b u g ü n k ü

koşulları al t ında ne kıl ığa gireceğini göster­

mektedir . B ö y l e bir p a r l a m e n t o n u n yapısı

ş imdikinden daha iyi o l m a y a c a k , halk yığın­

larının gerçek duygu ve düşünceler inin, sü­

rekli bir barış için gösterecekler i istek ve

umut lar ın kar ikatürsü bir gölgesi o lacakt ır .

Bil indiği gibi G e n e l Kurulda ve Birleş­

miş Millet lerin öbür komite ler inde Amer i­

kan de legasyonunun eli a l t ında t ıkır ında iş­

leyen bir oy mekanizmas ı vardır. Ç ü n k ü Bir-

97 96

Page 98: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

Ieşm'iş Milletler üyelerinin büyük çoğunluğu A. B. D. ne bağlıdırlar ve dış politikalarını Washington'un isteklerine uydurmak zorunda dırlar. Birçok Güney Amerika ülkesi, sözge­limi tarım sistemi tek ürüne bağlı ülkeler, bu ürünlere belli bir fiyat biçen amerikan tekel­lerine boyun eğmek durumundadır. Durum bu olunca, Amerikan, delegasyonunun bas­kısı altında Genel Kurulda . efendilerinin buyruklarına uygun oy veren bir çoğunlu­ğun kendiliğinden meydana gelmesinde şa­şılacak bir şey yoktur.

Bazı hallerde Amerikan d plomasisi, alacağı tedbirlere dışişleri bakanlığınca de­ğil, Birleşmiş Milletler'in bayrağı altında baş­vurmaktadır. Ünlü Balkan Komisyonu ya da, Kore'de seçimleri gözetlemek iç :n kurulan komisyon bunun örnekleridir. Birleşmiş Mil­letleri; Amerika Dışişleri Bakanlığının bir şubesi durumuna sokmak amaciyledir ki amerikan delegasyonu bir «Küçük Kurul» tasarısını kabul ettirmeğe çalışmaktadır. Amaç, beş büyüklerin oy birl'ği ilkesi ile emperyalistlerin tasarılarının gerçekleşme­sine büyük bir engel olan Güvenlik Konseyi­nin yerine bu kurulu işletmektir.

Einste'n'm önerisi de aynı sonuca ula­şacaktır. Böylece sürekli bir barışı ve ulus­lararası işbirliğini kolaylaştırmak şöyle dur­sun, üstelik yabancı sermayenin alışık oldu-

98

DÜNYAYA BAKIŞ

ğu kazançları elde etmesini önleyen rejim­ler kurmuş olan milletlere saldırmak için bir paravana ödevi görecektir. Amerikan emper­yalizminin durmadan yayılmasını kolaylaş­tıracak, bağımsızbkta direnen milletleri bu silâhtan da yoksun bırakacaktır.

Einsten'ın kaderi, ne yazık ki, barışın ve uluslararası iş birliğinin en azılı düşman­larının aşırı isteklerine ve tasarılarına gücül olarak yardım etmek olmuştur. Einstein bu yönde okadar ileri gitmiştir ki, şayet Sovyet­ler Birliği bu çeşit yeni bir örgüte katılmak istemezse, öbür milletlerin, Sovyetlerin lister üye olarak, ister «gözlemci» olarak Örgüte katılabilmesi için bir açık kapı bırakarak on­suz hareket etmekte haklı olacaklarını açık mektubunda önceden belirtmiştir.

Doktor Einstein, gerçekte, amerikan em­peryalizmini açıkça savunanlardan ne denli uzak olursa olsun, bu öneri, aslında onların önerilerinden pek az farklıdır. Kısaca bu öne-riîer'n özü şudur: Birleşmiş Milletler Örgü­tü, A. B. D. nin politikası için bir silâh, yani emperyalist amaç ve tasarıları maskeleyen bir paravana haline getirilemezse bu örgüt­ten vazgeçilmeli, onun yerine, Sovyetler Bir­liği ile halk demokrasileri dışında yeni bir «uluslararası» örgüt kurulmalıdır.

Einstein bu çeşit tasarılarn uluslarara­sı güvenlik ve işbirliğine ne kadar zararlı ol-

99

Page 99: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

Ieşm'iş Milletler üyelerinin büyük çoğunluğu A. B. D. ne bağlıdırlar ve dış politikalarını Washington'un isteklerine uydurmak zorunda dırlar. Birçok Güney Amerika ülkesi, sözge­limi tarım sistemi tek ürüne bağlı ülkeler, bu ürünlere belli bir fiyat biçen amerikan tekel­lerine boyun eğmek durumundadır. Durum bu olunca, Amerikan, delegasyonunun bas­kısı altında Genel Kurulda . efendilerinin buyruklarına uygun oy veren bir çoğunlu­ğun kendiliğinden meydana gelmesinde şa­şılacak bir şey yoktur.

Bazı hallerde Amerikan d plomasisi, alacağı tedbirlere dışişleri bakanlığınca de­ğil, Birleşmiş Milletler'in bayrağı altında baş­vurmaktadır. Ünlü Balkan Komisyonu ya da, Kore'de seçimleri gözetlemek iç :n kurulan komisyon bunun örnekleridir. Birleşmiş Mil­letleri; Amerika Dışişleri Bakanlığının bir şubesi durumuna sokmak amaciyledir ki amerikan delegasyonu bir «Küçük Kurul» tasarısını kabul ettirmeğe çalışmaktadır. Amaç, beş büyüklerin oy birl'ği ilkesi ile emperyalistlerin tasarılarının gerçekleşme­sine büyük bir engel olan Güvenlik Konseyi­nin yerine bu kurulu işletmektir.

Einste'n'm önerisi de aynı sonuca ula­şacaktır. Böylece sürekli bir barışı ve ulus­lararası işbirliğini kolaylaştırmak şöyle dur­sun, üstelik yabancı sermayenin alışık oldu-

98

DÜNYAYA BAKIŞ

ğu kazançları elde etmesini önleyen rejim­ler kurmuş olan milletlere saldırmak için bir paravana ödevi görecektir. Amerikan emper­yalizminin durmadan yayılmasını kolaylaş­tıracak, bağımsızbkta direnen milletleri bu silâhtan da yoksun bırakacaktır.

Einsten'ın kaderi, ne yazık ki, barışın ve uluslararası iş birliğinin en azılı düşman­larının aşırı isteklerine ve tasarılarına gücül olarak yardım etmek olmuştur. Einstein bu yönde okadar ileri gitmiştir ki, şayet Sovyet­ler Birliği bu çeşit yeni bir örgüte katılmak istemezse, öbür milletlerin, Sovyetlerin lister üye olarak, ister «gözlemci» olarak Örgüte katılabilmesi için bir açık kapı bırakarak on­suz hareket etmekte haklı olacaklarını açık mektubunda önceden belirtmiştir.

Doktor Einstein, gerçekte, amerikan em­peryalizmini açıkça savunanlardan ne denli uzak olursa olsun, bu öneri, aslında onların önerilerinden pek az farklıdır. Kısaca bu öne-riîer'n özü şudur: Birleşmiş Milletler Örgü­tü, A. B. D. nin politikası için bir silâh, yani emperyalist amaç ve tasarıları maskeleyen bir paravana haline getirilemezse bu örgüt­ten vazgeçilmeli, onun yerine, Sovyetler Bir­liği ile halk demokrasileri dışında yeni bir «uluslararası» örgüt kurulmalıdır.

Einstein bu çeşit tasarılarn uluslarara­sı güvenlik ve işbirliğine ne kadar zararlı ol-

99

Page 100: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

duğunu a n l a m ı y o r m u ?

B i z E i n s t e i n ' m yanl ı ş ve tehlikeli b ir

y o l a girmiş b u l u n d u ğ u n a inanıyoruz. Eins-

tein çeşitl i siyasal, e k o n o m i k ve toplumsal

s i s temlerin bulunduğu bir dünyada b i r

« d ü n y a devlet i» h a m hayali peşinde koş­

maktadır . E lbe t te , e k o n o m i k ve toplumsal

yapıları ayrı olan devletlerin, bu ayrı l ıklar az

o l m a k şartiyle, siyasal ve e k o n o m i k bakım­

dan işbirliği y a p m a m a l a r ı için hiç bir sebep

y o k t u r . A m a Eins te in sürekli bir bar ış ın v e

g e r ç e k bir uluslararası işbirliğinin a m a n s ı z

d ü ş m a n l a r ı n a serbestçe d a v r a n m a olanağı

veren siyasal bir k u k l a is temektedir . B . Mil­

let ler Ö r g ü t ü n ü n üyesi olan devletlerin tut­

malar ını istediği yol, daha güçlü bir uluslar­

arası güvenl iğe g ö t ü r m e m e k l e ka lmıyacak,

aynı z a m a n d a yeni uluslararası anlaşmazl ık­

la ra da yo l açacakt ı r . S a d e c e ve sadece yeni

uluslararası anlaşmazl ık lar ın daha ç o k savaş

an laşmas ına ve kapitalist tekellerin daha ç o k

k a z a n ç sağ lamas ına yar ıyacakt ı r .

E i n s t e i n a bilgin olarak, k a m u yararını

gözeten bar ış dâvası uğrunda el inden gelen

çabay ı h a r c a y a n bir insan olarak ç o k b ü y ü k

değer verdiğimiz için son derece aç ık ve dip­

lomat ik süslerden uzak bir dille k o n u ş m a y ı

ödev bildik.

(Çeviri : İ. Öztürki

Sovyet Bilginlerine Cevap

R u s mes lekdaş lar ımdan dördü, New T i -

mes 'de y a y ı n l a n a n b i r a ç ı k m e k t u p l a b a n a

iyi dilekli bir saldırıda bulundular . Z a h m e t

etmiş ler . G ö r ü ş l e r i n i t e m i z yürekle ve ya­

lansız dolansız bel i r tmeler i de ayr ıca h o ş u m a

gitti, insan işlerinde anlayış l ı b ir yo l tu tmak,

a n c a k karş ı s ındakinin düşüncelerini, neden­

lerini ve kaygı lar ını a ç ı k seçik a n l a m a y a ça­

l ı şmakla olur. A n c a k o z a m a n insan dünya­

yı gözler iyle görebil ir . B ü t ü n iyi niyet l i ki­

şiler, e l ler inden geldiğince karşıl ıklı o larak

b ö y l e bir anlayış ın ge l i şmesine yard ımcı ol­

malıdırlar. B e n b u anlayış içinde, R u s mes­

lekdaşlar ımdan v e b a ş k a okuyucular ımdan

onların m e k t u b u n a karşıl ık, aşağıdaki ceva­

b ı kabul e tmeler in i i s teyeceğim. B u c e v a p

«gerçeği», ya da tu tu lacak «doğru y o l u » bil­

diği h a y a l i n e k a p ı l m a k s ı z m elverişli b ir ç ö ­

z ü m yolu b u l m a k için b ü y ü k bir kayg ıy la ça­

lışan bir insanın cevabıdır . A ş a ğ ı d a görüşle­

rimi biraz k a t ı c a be l i r t iyorsam b u n u sadece

a ç ı k o l m a k ve k o l a y anlaş ı lmak için yapıyo­

r u m .

M e k t u b u n u z genel l ikle sosyalist o l m a y a n

ülkelere, özel l ikle A m e r i k a Bir leş ik Devlet­

lerine yöne l t i lmiş b i r saldırı gibi sunulması­

na r a ğ m e n , saldırı h a t t ı n ı z m arkas ında, b i r

s a v u n m a t u t u m u v e düşüncesi bulunduğu-

101 100

Page 101: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

duğunu a n l a m ı y o r m u ?

B i z E i n s t e i n ' m yanl ı ş ve tehlikeli b ir

y o l a girmiş b u l u n d u ğ u n a inanıyoruz. Eins-

tein çeşitl i siyasal, e k o n o m i k ve toplumsal

s i s temlerin bulunduğu bir dünyada b i r

« d ü n y a devlet i» h a m hayali peşinde koş­

maktadır . E lbe t te , e k o n o m i k ve toplumsal

yapıları ayrı olan devletlerin, bu ayrı l ıklar az

o l m a k şartiyle, siyasal ve e k o n o m i k bakım­

dan işbirliği y a p m a m a l a r ı için hiç bir sebep

y o k t u r . A m a Eins te in sürekli bir bar ış ın v e

g e r ç e k bir uluslararası işbirliğinin a m a n s ı z

d ü ş m a n l a r ı n a serbestçe d a v r a n m a olanağı

veren siyasal bir k u k l a is temektedir . B . Mil­

let ler Ö r g ü t ü n ü n üyesi olan devletlerin tut­

malar ını istediği yol, daha güçlü bir uluslar­

arası güvenl iğe g ö t ü r m e m e k l e ka lmıyacak,

aynı z a m a n d a yeni uluslararası anlaşmazl ık­

la ra da yo l açacakt ı r . S a d e c e ve sadece yeni

uluslararası anlaşmazl ık lar ın daha ç o k savaş

an laşmas ına ve kapitalist tekellerin daha ç o k

k a z a n ç sağ lamas ına yar ıyacakt ı r .

E i n s t e i n a bilgin olarak, k a m u yararını

gözeten bar ış dâvası uğrunda el inden gelen

çabay ı h a r c a y a n bir insan olarak ç o k b ü y ü k

değer verdiğimiz için son derece aç ık ve dip­

lomat ik süslerden uzak bir dille k o n u ş m a y ı

ödev bildik.

(Çeviri : İ. Öztürki

Sovyet Bilginlerine Cevap

R u s mes lekdaş lar ımdan dördü, New T i -

mes 'de y a y ı n l a n a n b i r a ç ı k m e k t u p l a b a n a

iyi dilekli bir saldırıda bulundular . Z a h m e t

etmiş ler . G ö r ü ş l e r i n i t e m i z yürekle ve ya­

lansız dolansız bel i r tmeler i de ayr ıca h o ş u m a

gitti, insan işlerinde anlayış l ı b ir yo l tu tmak,

a n c a k karş ı s ındakinin düşüncelerini, neden­

lerini ve kaygı lar ını a ç ı k seçik a n l a m a y a ça­

l ı şmakla olur. A n c a k o z a m a n insan dünya­

yı gözler iyle görebil ir . B ü t ü n iyi niyet l i ki­

şiler, e l ler inden geldiğince karşıl ıklı o larak

b ö y l e bir anlayış ın ge l i şmesine yard ımcı ol­

malıdırlar. B e n b u anlayış içinde, R u s mes­

lekdaşlar ımdan v e b a ş k a okuyucular ımdan

onların m e k t u b u n a karşıl ık, aşağıdaki ceva­

b ı kabul e tmeler in i i s teyeceğim. B u c e v a p

«gerçeği», ya da tu tu lacak «doğru y o l u » bil­

diği h a y a l i n e k a p ı l m a k s ı z m elverişli b ir ç ö ­

z ü m yolu b u l m a k için b ü y ü k bir kayg ıy la ça­

lışan bir insanın cevabıdır . A ş a ğ ı d a görüşle­

rimi biraz k a t ı c a be l i r t iyorsam b u n u sadece

a ç ı k o l m a k ve k o l a y anlaş ı lmak için yapıyo­

r u m .

M e k t u b u n u z genel l ikle sosyalist o l m a y a n

ülkelere, özel l ikle A m e r i k a Bir leş ik Devlet­

lerine yöne l t i lmiş b i r saldırı gibi sunulması­

na r a ğ m e n , saldırı h a t t ı n ı z m arkas ında, b i r

s a v u n m a t u t u m u v e düşüncesi bulunduğu-

101 100

Page 102: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

nu s a n ı y o r u m . B u y s a , sınırsız bir kendi ka­

b u ğ u n a ç e k i l m e eğ i l iminden b a ş k a bir şey

değildir. R u s y a n ı n son otuz yıl içinde yaban­

cı devlet ler yüzünden çekt ik ler i , sivil ha lk ı

k ü t l e hal inde ö ldürme niyet iy le girişilen al­

m a n istilâları, iç savaş s ı ras ındaki y a b a n c ı

müdahaleler i , bat ı bas ın ında aç ı lan s istemli

k a r a ç a l m a k a m p a n y a v e R u s y â y ı y e n m e k

için bir â let o larak ileri sürülen Hit ler ' in des­

tek lenmes i göz ö n ü n d e bulundurulursa bu ka­

b u ğ u n a ç e k i l m e eğil imini a n l a m a k güç de­

ğildir. Bu eğilim ne kadar anlayış la karşıla­

n a c a k bir şey olursa olsun, R u s y a için de,

öbür mil let ler için de az belâl ı değildir. İlerde

daha fazlasını da söyl iyeceğim,

Saldır ınızın baş l ıca hedefi, b e n i m bir

« d ü n y a devlet i» kurulmas ın ı des tek lemem-

dir. Y a l n ı z , sosyal izmle kapita l izm aras ındaki

ayrı l ık k o n u s u n d a b i rkaç söz söyledikten

sonra bu ö n e m l i sorunu tar t ı şmak is t iyorum

ç ü n k ü bu aykır ı l ık karş ıs ındaki t u t u m u n u z ,

uluslararası sorunlar üs tündeki görüşleriniz­

de ağır basar görünmektedi r . T o p l u m s a l so­

runlar nesnel o larak e le a l ınacak olursa şu

durum görü lür : T e k n i k i ler leme, e k o n o m i k

m e k a n i z m a y ı gi t t ikçe ar tan bir merkez iyet­

çi l iğe ulaşt ırmışt ır . G e n i ş ölçüde sanayi leş­

miş b ü t ü n ülkelerde, e k o n o m i k gücün ol­

dukça k ü ç ü k sayıda insanlar ın el inde top­

lanmış olması, aynı z a m a n d a bu i ler lemeden

102

DÜNYAYA BAKIŞ

doğmaktadır . Kapita l i s t ülkelerde, bu insan­

lar hareket ler inin hesabını k a m u y a v e r m e k

z o r u n d a değildirler. Sosya l i s t ü lkelerdeyse

b ö y l e bir zorunluk vardır. Ç ü n k ü oralarda

bu gibiler, siyasal g ü c ü kul lananlar gibi hal­

ka hizmet le görevli kişilerdir.

Ü l k e n i n yönet imi , hiç değilse bir dere­

c e y e kadar, elverişli bir düzeyde ise, sosya­

list bir e k o n o m i n i n kendi sakıncalar ını belir­

l i bir b iç imde giderek azaltan yararl ı yönle­

ri bu lunduğu yolundaki görüşünüzü pay­

l a ş m a k t a y ı m . H i ç şüphe y o k ki, bütün mil­

letlerin ( b u türlü mil let ler var olduğu ölçü­

d e ) son derece b ü y ü k güç lüklere , r a ğ m e n ,

ilk o larak plânlı bir e k o n o m i y i güçlü bir ça­

bay la u y g u l a m a a l a n ı n a ç ıkarmış olmasın­

dan dolayı R u s y a ' y ı takdir edecekler i g ü n

gelecekt i r . G e n e s a n ı y o r u m k i kapita l izm,

ya da isterseniz serbest teşebbüs s i s temi di­

yel im, işsizliğe engel o l a m ı y a c a k , teknik iler­

leme ar t t ıkça işsizlik de süreğen bir şeki lde

a r t a c a k ve kapita l izm g e n e üret im ile halkın

sat ın a l m a g ü c ü aras ında sağlam bi r denge

k u r a m ı y a c k t ı r .

O t e yandan, b ü t ü n toplumsal ve s iyasal

kötülüklerden kapita l izmi sorumlu t u t m a k

ve sosyal izmin kurulmas ı ile bunlar ın in­

sanlar aras ından t a m a m i y l e s i l ineceğini san­

m a k gibi b ir yanı lg ıya düşmemel iy iz . B ö y l e

bir inancın tehlikesi ö n c e şuradadır : B i r çe-

103

Page 103: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

nu s a n ı y o r u m . B u y s a , sınırsız bir kendi ka­

b u ğ u n a ç e k i l m e eğ i l iminden b a ş k a bir şey

değildir. R u s y a n ı n son otuz yıl içinde yaban­

cı devlet ler yüzünden çekt ik ler i , sivil ha lk ı

k ü t l e hal inde ö ldürme niyet iy le girişilen al­

m a n istilâları, iç savaş s ı ras ındaki y a b a n c ı

müdahaleler i , bat ı bas ın ında aç ı lan s istemli

k a r a ç a l m a k a m p a n y a v e R u s y â y ı y e n m e k

için bir â let o larak ileri sürülen Hit ler ' in des­

tek lenmes i göz ö n ü n d e bulundurulursa bu ka­

b u ğ u n a ç e k i l m e eğil imini a n l a m a k güç de­

ğildir. Bu eğilim ne kadar anlayış la karşıla­

n a c a k bir şey olursa olsun, R u s y a için de,

öbür mil let ler için de az belâl ı değildir. İlerde

daha fazlasını da söyl iyeceğim,

Saldır ınızın baş l ıca hedefi, b e n i m bir

« d ü n y a devlet i» kurulmas ın ı des tek lemem-

dir. Y a l n ı z , sosyal izmle kapita l izm aras ındaki

ayrı l ık k o n u s u n d a b i rkaç söz söyledikten

sonra bu ö n e m l i sorunu tar t ı şmak is t iyorum

ç ü n k ü bu aykır ı l ık karş ıs ındaki t u t u m u n u z ,

uluslararası sorunlar üs tündeki görüşleriniz­

de ağır basar görünmektedi r . T o p l u m s a l so­

runlar nesnel o larak e le a l ınacak olursa şu

durum görü lür : T e k n i k i ler leme, e k o n o m i k

m e k a n i z m a y ı gi t t ikçe ar tan bir merkez iyet­

çi l iğe ulaşt ırmışt ır . G e n i ş ölçüde sanayi leş­

miş b ü t ü n ülkelerde, e k o n o m i k gücün ol­

dukça k ü ç ü k sayıda insanlar ın el inde top­

lanmış olması, aynı z a m a n d a bu i ler lemeden

102

DÜNYAYA BAKIŞ

doğmaktadır . Kapita l i s t ülkelerde, bu insan­

lar hareket ler inin hesabını k a m u y a v e r m e k

z o r u n d a değildirler. Sosya l i s t ü lkelerdeyse

b ö y l e bir zorunluk vardır. Ç ü n k ü oralarda

bu gibiler, siyasal g ü c ü kul lananlar gibi hal­

ka hizmet le görevli kişilerdir.

Ü l k e n i n yönet imi , hiç değilse bir dere­

c e y e kadar, elverişli bir düzeyde ise, sosya­

list bir e k o n o m i n i n kendi sakıncalar ını belir­

l i bir b iç imde giderek azaltan yararl ı yönle­

ri bu lunduğu yolundaki görüşünüzü pay­

l a ş m a k t a y ı m . H i ç şüphe y o k ki, bütün mil­

letlerin ( b u türlü mil let ler var olduğu ölçü­

d e ) son derece b ü y ü k güç lüklere , r a ğ m e n ,

ilk o larak plânlı bir e k o n o m i y i güçlü bir ça­

bay la u y g u l a m a a l a n ı n a ç ıkarmış olmasın­

dan dolayı R u s y a ' y ı takdir edecekler i g ü n

gelecekt i r . G e n e s a n ı y o r u m k i kapita l izm,

ya da isterseniz serbest teşebbüs s i s temi di­

yel im, işsizliğe engel o l a m ı y a c a k , teknik iler­

leme ar t t ıkça işsizlik de süreğen bir şeki lde

a r t a c a k ve kapita l izm g e n e üret im ile halkın

sat ın a l m a g ü c ü aras ında sağlam bi r denge

k u r a m ı y a c k t ı r .

O t e yandan, b ü t ü n toplumsal ve s iyasal

kötülüklerden kapita l izmi sorumlu t u t m a k

ve sosyal izmin kurulmas ı ile bunlar ın in­

sanlar aras ından t a m a m i y l e s i l ineceğini san­

m a k gibi b ir yanı lg ıya düşmemel iy iz . B ö y l e

bir inancın tehlikesi ö n c e şuradadır : B i r çe-

103

Page 104: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

şit kilise y ö n t e m i hal ine gelerek b ü t ü n «mü­

minler» de b a ğ n a z bir hoşgörüsüzlük doğu­

rur. Bu da kendinden o lmayanlar ı hain, aşa­

ğılık ve k ö t ü insanlar o larak g ö r m e s i n e y o l

açar . B i r k e r e bu n o k t a y a varıldı mı « iman­

sızlar» ın ey lem ve inançlarını a n l a m a y a da

i m k â n k a l m a z . B ö y l e s i kat ı inançlar ın insan­

lığa ne kadar yers iz acı lar çektirdiğini, emi­

nim ki, tar ihten bi l iyorsunuzdur.

H e r h ü k ü m e t özü b a k ı m ı n d a n bir kö­

tülük taşır kendinde. Y a n i soysuzlaşarak zor­

ba l ığa k a y m a y a elverişlidir. B u n u n l a beraber,

sayıları ç o k az olan anarşist ler bir yana, her

bir imiz uygar bir top lumun h ü k ü m e t s i z var

o lamıyacağ ın ı da biliriz. S a ğ l a m bir toplum­

da, halk s is temi ile h ü k ü m e t arasında, hükü­

m e t i n soysuzlaşarak zorbal ığa k a y m a s ı n a

engel olan bir çeşit d inamik bir denge vardır.

B u çeşi t b ir soysuz laşma tehlikesi, h ü k ü m e ­

tin ya lnız silâhlı kuvvet ler üzer inde değil,

b ü t ü n eğit im, haber le şme ve h a t t â h e r yurt­

taşın e k o n o m i k varlığı üzerinde yetki l i bu­

lunduğu bir ülkede daha b ü y ü k t ü r e lbette .

B u n u sadece şunun için s ö y l ü y o r u m :

S o s y a l i z m b ü t ü n toplumsal sorunlar ın ç ö ­

z ü m yolu o larak düşünülemez. B e l k i b ö y l e

bir ç ö z ü m e o l a n a k hazır layan bir or tam ola­

rak düşünülebi l ir .

G e n e l t u t u m u n u z içinde b e n i e n ç o k

şaşırtan n o k t a m e k t u b u n u z d a k i şu h a v a d ı r :

104

DÜNYAYA BAKIŞ

E k o n o m i k a landa anarş inin aşırı d ü ş m a n ı

o lduğunuz halde, uluslararası pol i t ika ala­

n ı n d a sınırsız b i r bağ ımsız l ık i s temekle

anarş inin c a n d a n avukat l ığ ını y a p a r görün­

mektes in iz . Dev le t le r in egemenl iğ in i sınır­

l a m a teklifi, size doğal bir h a k k ı n ç i ğ n e n m e ­

si gibi g e l m e k t e ve k ı n a n m a k t a d ı r .

Üste l ik, egemenl iğ i s ın ı r lama düşünce­

sinin arkas ında, A . B . D . n i n savaşa başvur­

maks ız ın dünyanın geri ka lan k ı smını e k o ­

n o m i k b a k ı m d a n ele geçirerek s ö m ü r m e ni­

yet inin saklı b u l u n d u ğ u n u i spat lamağa ç a ­

l ış ıyorsunuz. Bu devletin son savaştan ber i

kendi b a ş ı n a giriştiği hareket ler i kendinize

göre eleşt irerek bu suç lamanız ı doğrulama­

y a uğraş ıyorsunuz. B i r le şmiş Mil let ler G e ­

nel K u r u l u n u A . B . D . ' n ı n dolayısiyle ameri­

kan kapital ist lerinin oynat t ığ ı bas i t bir kuk­

la olarak g ö s t e r m e ğ e . çaba l ıyorsunuz.

B u türlü kanı t lar b e n i m üzer imde bir

çeşit m a s a l etkis i b ı rakmaktadı r . Ç ü n k ü

inandırıcı değildirler. A m a iki m e m l e k e t i n

aydmları aras ındaki derin özgeliği ( a l i e n a -

t i o n ) a ç ı k ç a bel i r tmektedir ler . B u özgel ik,

karşıl ıklı o larak y a p m a c ı k ve üzücü bir şekil­

de birbirinden uzak d u r m a n ı n bir s o n u c u d u r .

D ü ş ü n c e alış veriş ine yer veri lmiş ve bu alış

veriş geliştirilmiş olsaydı, be lk i herkes ten ç o k

aydınlar, iki m e m l e k e t arasında, or tak sorun­

lar k o n u s u n d a bir anlayış havası y a r a t m a ğ a

lO.'i

Page 105: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

şit kilise y ö n t e m i hal ine gelerek b ü t ü n «mü­

minler» de b a ğ n a z bir hoşgörüsüzlük doğu­

rur. Bu da kendinden o lmayanlar ı hain, aşa­

ğılık ve k ö t ü insanlar o larak g ö r m e s i n e y o l

açar . B i r k e r e bu n o k t a y a varıldı mı « iman­

sızlar» ın ey lem ve inançlarını a n l a m a y a da

i m k â n k a l m a z . B ö y l e s i kat ı inançlar ın insan­

lığa ne kadar yers iz acı lar çektirdiğini, emi­

nim ki, tar ihten bi l iyorsunuzdur.

H e r h ü k ü m e t özü b a k ı m ı n d a n bir kö­

tülük taşır kendinde. Y a n i soysuzlaşarak zor­

ba l ığa k a y m a y a elverişlidir. B u n u n l a beraber,

sayıları ç o k az olan anarşist ler bir yana, her

bir imiz uygar bir top lumun h ü k ü m e t s i z var

o lamıyacağ ın ı da biliriz. S a ğ l a m bir toplum­

da, halk s is temi ile h ü k ü m e t arasında, hükü­

m e t i n soysuzlaşarak zorbal ığa k a y m a s ı n a

engel olan bir çeşit d inamik bir denge vardır.

B u çeşi t b ir soysuz laşma tehlikesi, h ü k ü m e ­

tin ya lnız silâhlı kuvvet ler üzer inde değil,

b ü t ü n eğit im, haber le şme ve h a t t â h e r yurt­

taşın e k o n o m i k varlığı üzerinde yetki l i bu­

lunduğu bir ülkede daha b ü y ü k t ü r e lbette .

B u n u sadece şunun için s ö y l ü y o r u m :

S o s y a l i z m b ü t ü n toplumsal sorunlar ın ç ö ­

z ü m yolu o larak düşünülemez. B e l k i b ö y l e

bir ç ö z ü m e o l a n a k hazır layan bir or tam ola­

rak düşünülebi l ir .

G e n e l t u t u m u n u z içinde b e n i e n ç o k

şaşırtan n o k t a m e k t u b u n u z d a k i şu h a v a d ı r :

104

DÜNYAYA BAKIŞ

E k o n o m i k a landa anarş inin aşırı d ü ş m a n ı

o lduğunuz halde, uluslararası pol i t ika ala­

n ı n d a sınırsız b i r bağ ımsız l ık i s temekle

anarş inin c a n d a n avukat l ığ ını y a p a r görün­

mektes in iz . Dev le t le r in egemenl iğ in i sınır­

l a m a teklifi, size doğal bir h a k k ı n ç i ğ n e n m e ­

si gibi g e l m e k t e ve k ı n a n m a k t a d ı r .

Üste l ik, egemenl iğ i s ın ı r lama düşünce­

sinin arkas ında, A . B . D . n i n savaşa başvur­

maks ız ın dünyanın geri ka lan k ı smını e k o ­

n o m i k b a k ı m d a n ele geçirerek s ö m ü r m e ni­

yet inin saklı b u l u n d u ğ u n u i spat lamağa ç a ­

l ış ıyorsunuz. Bu devletin son savaştan ber i

kendi b a ş ı n a giriştiği hareket ler i kendinize

göre eleşt irerek bu suç lamanız ı doğrulama­

y a uğraş ıyorsunuz. B i r le şmiş Mil let ler G e ­

nel K u r u l u n u A . B . D . ' n ı n dolayısiyle ameri­

kan kapital ist lerinin oynat t ığ ı bas i t bir kuk­

la olarak g ö s t e r m e ğ e . çaba l ıyorsunuz.

B u türlü kanı t lar b e n i m üzer imde bir

çeşit m a s a l etkis i b ı rakmaktadı r . Ç ü n k ü

inandırıcı değildirler. A m a iki m e m l e k e t i n

aydmları aras ındaki derin özgeliği ( a l i e n a -

t i o n ) a ç ı k ç a bel i r tmektedir ler . B u özgel ik,

karşıl ıklı o larak y a p m a c ı k ve üzücü bir şekil­

de birbirinden uzak d u r m a n ı n bir s o n u c u d u r .

D ü ş ü n c e alış veriş ine yer veri lmiş ve bu alış

veriş geliştirilmiş olsaydı, be lk i herkes ten ç o k

aydınlar, iki m e m l e k e t arasında, or tak sorun­

lar k o n u s u n d a bir anlayış havası y a r a t m a ğ a

105

Page 106: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

yardım edebilirlerdi. B ö y l e bir hava, s iyasal

iş birl iğinin verimli bir y ö n d e gel işmesi için

önceden gereklidir. M a d e m ki ş imdil ik «açık

m e k t u p » l a k o n u ş m a k gibi şu c a n sıkıcı yo­

la başvuruyoruz, ben de kanı t la r ın ıza karşı

tepkilerimi k ı saca yaz ıvereyim.

E k o n o m i k oligarşinin, k a m u s a l hayatı­

mızın bütün dallarında ç o k güçlü bir etkisi

o lmadığını hiç k imse y a l a n l a m a y ı düşüne­

m e z . Bu etki g e n e de fazla abart ı lmamal ıdır .

F r a n k ü n D e l a n o R o o s e v e l t , ç o k güçlü grup­

ların u m u t s u z c a karşı k o y m a l a r ı n a r a ğ m e n

üç defa b a ş k a n seçildi. H e m de bu, b ü y ü k

ç a p t a karar lar ın a l ınması gereken bir z a m a n ­

da oldu.

A m e r i k a n h ü k ü m e t i n i n savaş sonundan

beri güt tüğü pol i t ikaya gel ince o n u doğrula­

m a y a , ya da a ç ı k l a m a y a kendimi ne istekli,

n e d e yetki l i görüyorum. A m e r i k a n h ü k ü m e ­

tinin a t o m silâhları k o n u s u n d a ileri sürdüğü

öneri ler in h iç değilse uluslarüstü bir güvenl ik

örgütü y a r a t m a k çabası olmadığı da ileri sü­

r ü l e m e z . B u öner i ler kabule değer o l m a s a

bile, hiç değilse uluslararası güvenl ik sorun­

l a r ı n a g e r ç e k b i r ç ö z ü m yolu b u l m a k için ya­

p ı lacak g ö r ü ş m e l e r e bir t e m e l ödevi görebi­

lirdi. A s l ı n d a S o v y e t h ü k ü m e t i n i n k ı s m e n

olumsuz, k ı s m e n savsaklayıcı t u t u m u d u r ki,

A m e r i k a n ı n iyi niyet l i insanlarının, istedikle­

r i halde «savaş kışkır t ıc ı lar ına» karş ı k o y m a k

DÜNYAYA BAKIŞ

içîn polit ik etki lerini ku l lanmalar ın ı o ldukça

güçleşt irmişt ir . A . B . D . n in B i r l e ş m i ş Millet­

ler G e n e l K u r u l u n u e t k i l e n m e s i n e gel ince,

b a n a kal ı rsa b u sadece A . B . D . nin e k o n o m i k

ve asker î gücünden ileri g e l m e m e k t e , aynı

z a m a n d a h e m A . B . D . nin, h e m d e Bi r leşmiş

Mil let lerin güvenl ik s o r u n u n a g e r ç e k bir ç ö ­

z ü m yolu b u l m a k çabas ından ileri ge lmekte­

dir.

V e t o hakkı k o n u s u n d a k i t a r t ı ş m a y a ge­

lince, öy le sanıyorum ki, o n u or tadan kaldır­

m a k , ya da etkisiz hale g e t i r m e k için girişilen

çabalar ın baş l ıca nedenini, A . B . D . n i n a rka

düşünceler inden ç o k ve to hak in in k ö t ü y e

kul lanı lmış o lmas ında aramalıdır .

Ş imdi müsaadeniz le, a m e r i k a n politika­

sının b a ş k a mil let leri e k o n o m i k b a k ı m d a n ele

g e ç i r m e y e ve onları s ö m ü r m e y e çalıştığı yo­

lundaki düşüncenize ge l iyorum. A m a ç ve ni­

yet ler üs tünde kesin bir şey s ö y l e m e k sağlam

bir yol değildir. Bu konudaki göze görünür

etkenler i yak ından inceleyel im. A . B . D . yete­

ri kadar üret im araçlar ına, b ü t ü n ö n e m l i en­

düstri ve besin maddeler ine sahip b u l u n m a k ­

tadır. B ü t ü n öneml i h a m maddelere de sahip­

tir. A m a «serbest teşebbüs» inancı yüzünden,

halkın satın a l m a gücü ile ü lkenin üret im gü­

c ü n ü dengede tu tmayı b a ş a r a m ı y o r . B u yüz­

den işsizliğin k o r k u n ç derecede ar tması gibi

sürekli bir tehl ike vardır.

B u yüzden A . B . D . , dış t icaret ini öneml i

107

106

Page 107: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

yardım edebilirlerdi. B ö y l e bir hava, s iyasal

iş birl iğinin verimli bir y ö n d e gel işmesi için

önceden gereklidir. M a d e m ki ş imdil ik «açık

m e k t u p » l a k o n u ş m a k gibi şu c a n sıkıcı yo­

la başvuruyoruz, ben de kanı t la r ın ıza karşı

tepkilerimi k ı saca yaz ıvereyim.

E k o n o m i k oligarşinin, k a m u s a l hayatı­

mızın bütün dallarında ç o k güçlü bir etkisi

o lmadığını hiç k imse y a l a n l a m a y ı düşüne­

m e z . Bu etki g e n e de fazla abart ı lmamal ıdır .

F r a n k ü n D e l a n o R o o s e v e l t , ç o k güçlü grup­

ların u m u t s u z c a karşı k o y m a l a r ı n a r a ğ m e n

üç defa b a ş k a n seçildi. H e m de bu, b ü y ü k

ç a p t a karar lar ın a l ınması gereken bir z a m a n ­

da oldu.

A m e r i k a n h ü k ü m e t i n i n savaş sonundan

beri güt tüğü pol i t ikaya gel ince o n u doğrula­

m a y a , ya da a ç ı k l a m a y a kendimi ne istekli,

n e d e yetki l i görüyorum. A m e r i k a n h ü k ü m e ­

tinin a t o m silâhları k o n u s u n d a ileri sürdüğü

öneri ler in h iç değilse uluslarüstü bir güvenl ik

örgütü y a r a t m a k çabası olmadığı da ileri sü­

r ü l e m e z . B u öner i ler kabule değer o l m a s a

bile, hiç değilse uluslararası güvenl ik sorun­

l a r ı n a g e r ç e k b i r ç ö z ü m yolu b u l m a k için ya­

p ı lacak g ö r ü ş m e l e r e bir t e m e l ödevi görebi­

lirdi. A s l ı n d a S o v y e t h ü k ü m e t i n i n k ı s m e n

olumsuz, k ı s m e n savsaklayıcı t u t u m u d u r ki,

A m e r i k a n ı n iyi niyet l i insanlarının, istedikle­

r i halde «savaş kışkır t ıc ı lar ına» karş ı k o y m a k

1C6

DÜNYAYA BAKIŞ

içîn polit ik etki lerini ku l lanmalar ın ı o ldukça

güçleşt irmişt ir . A . B . D . n in B i r l e ş m i ş Millet­

ler G e n e l K u r u l u n u e t k i l e n m e s i n e gel ince,

b a n a kal ı rsa b u sadece A . B . D . nin e k o n o m i k

ve asker î gücünden ileri g e l m e m e k t e , aynı

z a m a n d a h e m A . B . D . nin, h e m d e Bi r leşmiş

Mil let lerin güvenl ik s o r u n u n a g e r ç e k bir ç ö ­

z ü m yolu b u l m a k çabas ından ileri ge lmekte­

dir.

V e t o hakkı k o n u s u n d a k i t a r t ı ş m a y a ge­

lince, öy le sanıyorum ki, o n u or tadan kaldır­

m a k , ya da etkisiz hale g e t i r m e k için girişilen

çabalar ın baş l ıca nedenini, A . B . D . n i n a rka

düşünceler inden ç o k ve to hak in in k ö t ü y e

kul lanı lmış o lmas ında aramalıdır .

Ş imdi müsaadeniz le, a m e r i k a n politika­

sının b a ş k a mil let leri e k o n o m i k b a k ı m d a n ele

g e ç i r m e y e ve onları s ö m ü r m e y e çalıştığı yo­

lundaki düşüncenize ge l iyorum. A m a ç ve ni­

yet ler üs tünde kesin bir şey s ö y l e m e k sağlam

bir yol değildir. Bu konudaki göze görünür

etkenler i yak ından inceleyel im. A . B . D . yete­

ri kadar üret im araçlar ına, b ü t ü n ö n e m l i en­

düstri ve besin maddeler ine sahip b u l u n m a k ­

tadır. B ü t ü n öneml i h a m maddelere de sahip­

tir. A m a «serbest teşebbüs» inancı yüzünden,

halkın satın a l m a gücü ile ü lkenin üret im gü­

c ü n ü dengede tu tmayı b a ş a r a m ı y o r . B u yüz­

den işsizliğin k o r k u n ç derecede ar tması gibi

sürekli bir tehl ike vardır.

B u yüzden A . B . D . , dış t icaret ini öneml i

107

Page 108: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

derecede a r t t ı rmak zorundadır. B u n s u z , üre­

tim düzeninin t ü m ü n d e n sürekli ve ver imli

o larak faydalanamaz. E ğ e r ihracat h e m e n

h e m e n aynı değerde i thalât la dengel i bir şe­

kilde karş ı lanmış olsaydı bu koşul lar gene de

zararlı sonuç lar doğurmazdı. Y a b a n c ı millet­

lerin s ö m ü r ü l m e s i a n c a k ithalâtın e m e k de­

ğeri ihracat ınkini b ü y ü k ölçüde aştığı z a m a n

m ü m k ü n olabilirdi. H e r ithal edilen mal, üre­

t im m a k i n a s m ı n bir k ısmını işsizliğe m a h k û m

edeceği halde gene de ithalâtı k ı s m a m a k için

b ü t ü n çaba lar es i rgenmemektedir .

B u n u n içindir ki, yabancı ülkeler A . B . D .

nin ihraç mal lar ını ödeyecek durumda değil­

dirler. Ç ü n k ü b u ö d e m e a n c a k ilerde A . B . D . -

nin fazla i thalât yapmas ı ile gerçekten ödene­

bilir. D ü n y a d a k i alt ının b ü y ü k bir k ı smının

niçin A . B . D . n e geldiğini b u o lay aç ık lamak­

tadır. B u alt ın, bir b a k ı m a a n c a k y a b a n c ı

mal lar ın sat ın a l ınması için kullanılabil ir ki,

biraz ö n c e anlat t ığ ım nedenlerden ötürü bu­

na i m k â n y o k t u r . Hırs ız lara karşı özenle ko­

r u n m a k t a o lan bu altın akıll ı bir y ö n e t i m i n

ve e k o n o m i b i l iminin bir anıt ı o larak hazine­

d e y a t m a k t a d ı r ! D ü n y a n ı n A . B . D . tarafın­

dan sömürüldüğünü ciddîye a lmak, açıkla­

dığım nedenlerden dolayı b e n i m için zordur.

A ç ı k l a d ı ğ ı m durumun gene de ciddî p o ­

litik bir y ö n ü vardır. A . B . D . i , gösterdiğim

nedenler le, üre t iminin bir k ı smını y a b a n c ı

ülkelere g ö n d e r m e k zorundadır. B u ihracat»

DÜNYAYA BAKIŞ

A . B . D . nin b u ülkelere verdiği ö d ü n ç para­

lar la karş ı lanmaktadır . D o ğ r u s u , bu borç lar ın

i lerde nası l ödeneceğini k a v r a m a k güçtür. O

halde bu ödünçler, her istenileni elde e t m e k

için, kuvvet polit ikasının b u y r u ğ u n d a bir si­

lâh gibi kul lanılabi len bağış lar o larak düşü­

nülebil ir . B u g ü n k ü koşulları ve insanoğlu­

nun genel özell ikerini göz ö n ü n d e bulundu­

rarak b u n u n gerçek bir tehl ike olduğunu

a ç ı k ç a kabul e t m e k t e y i m . . .

H e r çeşit buluş lar ımızdan ve her çeşit

maddeden bir silâh y a p m a ve dolayıs iyle in­

sanl ık için bir tehl ike y a r a t m a eği l iminde o lan

uluslararası bir durumla karşı kar ş ıya bulun­

d u ğ u m u z doğru değil midir? Bu soru bizi en

öneml i k o n u y a get irmektedir . B u n u n yanın­

da öteki ler ç o c u k oyuncağ ı kalır. H e p i m i z bi­

l iyoruz ki, kuvvet politikası, er geç, savaşa

varır. S a v a ş ise, b u g ü n k ü koşul lar altında,

tar ihte ş imdiye kadar görü lmemiş bir ölçüde

insanların ve dünya nimet ler inin toptan y o k

o lması demekt ir .

T u t k u l a r ı m ı z ve soydan g e ç m e alışkan­

lıklarımız yüzünden birbirimizi, k o r u n m a y a

değer hiç bir şey b ı r a k m a m a c a s ı n a y o k et­

m e ğ e m a h k û m olduğumuz gerçekten sakınıl­

m a z bir şey midir? Karşı l ıkl ı mektuplar la

tart ışt ığımız bütün aykırı l ıklar ve çekişmeler,

içinde b u l u n d u ğ u m u z tehl ikeye kıyas la

önemsiz şeyler değil m i ? B ü t ü n milletleri

aynı ölçüde tehdit eden bu tehl ikeyi ortadan

10!) 108

Page 109: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

derecede a r t t ı rmak zorundadır. B u n s u z , üre­

tim düzeninin t ü m ü n d e n sürekli ve ver imli

o larak faydalanamaz. E ğ e r ihracat h e m e n

h e m e n aynı değerde i thalât la dengel i bir şe­

kilde karş ı lanmış olsaydı bu koşul lar gene de

zararlı sonuç lar doğurmazdı. Y a b a n c ı millet­

lerin s ö m ü r ü l m e s i a n c a k ithalâtın e m e k de­

ğeri ihracat ınkini b ü y ü k ölçüde aştığı z a m a n

m ü m k ü n olabilirdi. H e r ithal edilen mal, üre­

t im m a k i n a s m ı n bir k ısmını işsizliğe m a h k û m

edeceği halde gene de ithalâtı k ı s m a m a k için

b ü t ü n çaba lar es i rgenmemektedir .

B u n u n içindir ki, yabancı ülkeler A . B . D .

nin ihraç mal lar ını ödeyecek durumda değil­

dirler. Ç ü n k ü b u ö d e m e a n c a k ilerde A . B . D . -

nin fazla i thalât yapmas ı ile gerçekten ödene­

bilir. D ü n y a d a k i alt ının b ü y ü k bir k ı smının

niçin A . B . D . n e geldiğini b u o lay aç ık lamak­

tadır. B u alt ın, bir b a k ı m a a n c a k y a b a n c ı

mal lar ın sat ın a l ınması için kullanılabil ir ki,

biraz ö n c e anlat t ığ ım nedenlerden ötürü bu­

na i m k â n y o k t u r . Hırs ız lara karşı özenle ko­

r u n m a k t a o lan bu altın akıll ı bir y ö n e t i m i n

ve e k o n o m i b i l iminin bir anıt ı o larak hazine­

d e y a t m a k t a d ı r ! D ü n y a n ı n A . B . D . tarafın­

dan sömürüldüğünü ciddîye a lmak, açıkla­

dığım nedenlerden dolayı b e n i m için zordur.

A ç ı k l a d ı ğ ı m durumun gene de ciddî p o ­

litik bir y ö n ü vardır. A . B . D . i , gösterdiğim

nedenler le, üre t iminin bir k ı smını y a b a n c ı

ülkelere g ö n d e r m e k zorundadır. B u ihracat»

DÜNYAYA BAKIŞ

A . B . D . nin b u ülkelere verdiği ö d ü n ç para­

lar la karş ı lanmaktadır . D o ğ r u s u , bu borç lar ın

i lerde nası l ödeneceğini k a v r a m a k güçtür. O

halde bu ödünçler, her istenileni elde e t m e k

için, kuvvet polit ikasının b u y r u ğ u n d a bir si­

lâh gibi kul lanılabi len bağış lar o larak düşü­

nülebil ir . B u g ü n k ü koşulları ve insanoğlu­

nun genel özell ikerini göz ö n ü n d e bulundu­

rarak b u n u n gerçek bir tehl ike olduğunu

a ç ı k ç a kabul e t m e k t e y i m . . .

H e r çeşit buluş lar ımızdan ve her çeşit

maddeden bir silâh y a p m a ve dolayıs iyle in­

sanl ık için bir tehl ike y a r a t m a eği l iminde o lan

uluslararası bir durumla karşı kar ş ıya bulun­

d u ğ u m u z doğru değil midir? Bu soru bizi en

öneml i k o n u y a get irmektedir . B u n u n yanın­

da öteki ler ç o c u k oyuncağ ı kalır. H e p i m i z bi­

l iyoruz ki, kuvvet politikası, er geç, savaşa

varır. S a v a ş ise, b u g ü n k ü koşul lar altında,

tar ihte ş imdiye kadar görü lmemiş bir ölçüde

insanların ve dünya nimet ler inin toptan y o k

o lması demekt ir .

T u t k u l a r ı m ı z ve soydan g e ç m e alışkan­

lıklarımız yüzünden birbirimizi, k o r u n m a y a

değer hiç bir şey b ı r a k m a m a c a s ı n a y o k et­

m e ğ e m a h k û m olduğumuz gerçekten sakınıl­

m a z bir şey midir? Karşı l ıkl ı mektuplar la

tart ışt ığımız bütün aykırı l ıklar ve çekişmeler,

içinde b u l u n d u ğ u m u z tehl ikeye kıyas la

önemsiz şeyler değil m i ? B ü t ü n milletleri

aynı ölçüde tehdit eden bu tehl ikeyi ortadan

109108

Page 110: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

kald ı rmak için e l imizden geleni y a p m a k zo­

runda değil m i y i z ?

E ğ e r sınırsız b ir millî e g e m e n l i k anlayı­

ş ına ve u y g u l a m a s ı n a takılır kalırsak, bu de­

mekt i r k i h e r ülke, a m a ç l a r ı n a u laşmak için

savaşçı a raç lar k u l l a n m a k hakkın ı kendinde

görecekt i r . B u g ü n k ü koşullar a l t ında her mil­

let b u n a u l a ş m a k için haz ı r lanmak zorunda­

dır. Bu demekt i r ki, her millet ötekinden da­

ha üstün o l m a k için bütün g ü c ü n ü kullana­

cakt ır . B u k o r k u n ç y ık ım üs tümüze gelme­

den, bu a m a ç , b ü t ü n kamusa l hayat ımızda

ağır b a s a c a k ve gençliğimizi zehir l iyecektir .

B i r parça s a ğ d u y u m u z v e insanl ık d u y g u m u z

kaldığı sürece b u n a . g ö z y u m m a m a h y ı z .

« D ü n y a devlet i» n i desteklerken b e n i m

k a f a m d a yer a lan tek düşünce budur. A m a

başkaları , aynı a m a ç l a çal ış ırken kafalar ın­

dan neler geçebi leceğini göz önünde bulun-

d u r a m a m . B e n bir dünya devletini savunu­

yorum. Ç ü n k ü insanoğlunun ş imdiye dek

iç ine düşmüş olduğu bu k o r k u n ç tehl ikeyi

ortadan ka ld ı rmanın bundan b a ş k a yolu ol­

madığ ına i n a n ı y o r u m . Y o k o l m a k t a n kurtul­

m a k a m a c ı b ü t ü n öteki lerden ö n c e gelmeli­

dir.

Bu m e k t u b u n tam bir ciddilik ve dü­

rüst lükle yaz ı lmış o lduğuna inanacağınızdan

e m i n i m . U m a r ı m k i o n u aynı anlayış la kar­

şılarsınız. (Çeviri : î. Öztürk)

110

Kırallar Gidince

G e n ç l i k yı l larımda, biz aydınlar, « T a n ­

rının buyruğu ile» sa l tanat süren kıral lar ve

imparator lar ın sonu gel ince, insanl ık için da­

ha mut lu bir çağın baş l ıyacağ ına inanıyor­

duk. B u n l a r ı n b ü y ü k bir kötü lük k a y n a ğ ı

olabi lecekleri a ç ı k ç a ortada. E h , art ık kökle­

rinin kazındığı söylenebil ir, a m a insanlığın

d u r u m u ç o k daha iyi değil. Halk ı kandıran

poli t ika cambazlar ı gidenlerin yerler ini us­

t a c a doldurdular.

A M E R İ K A N S Ö M Ü R G E C İ L İ Ğ İ

B u g ü n insanlığın durumunu göz ö n ü n e

get ir ince, h içbirşey beni son siyasal gelişme­

ler karş ıs ında insan bel leğinin yetersizliği ka­

dar şaş ır tmıyor. D ü n N u r e m b e r g duruşma­

ları, b u g ü n elbirliği ile A l m a n y a y ı yeniden

s i lâhlandırma çabaları . B u n u n nedenler ini

111

Page 111: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

kald ı rmak için e l imizden geleni y a p m a k zo­

runda değil m i y i z ?

E ğ e r sınırsız b ir millî e g e m e n l i k anlayı­

ş ına ve u y g u l a m a s ı n a takılır kalırsak, bu de­

mekt i r k i h e r ülke, a m a ç l a r ı n a u laşmak için

savaşçı a raç lar k u l l a n m a k hakkın ı kendinde

görecekt i r . B u g ü n k ü koşullar a l t ında her mil­

let b u n a u l a ş m a k için haz ı r lanmak zorunda­

dır. Bu demekt i r ki, her millet ötekinden da­

ha üstün o l m a k için bütün g ü c ü n ü kullana­

cakt ır . B u k o r k u n ç y ık ım üs tümüze gelme­

den, bu a m a ç , b ü t ü n kamusa l hayat ımızda

ağır b a s a c a k ve gençliğimizi zehir l iyecektir .

B i r parça s a ğ d u y u m u z v e insanl ık d u y g u m u z

kaldığı sürece b u n a . g ö z y u m m a m a h y ı z .

« D ü n y a devlet i» n i desteklerken b e n i m

k a f a m d a yer a lan tek düşünce budur. A m a

başkaları , aynı a m a ç l a çal ış ırken kafalar ın­

dan neler geçebi leceğini göz önünde bulun-

d u r a m a m . B e n bir dünya devletini savunu­

yorum. Ç ü n k ü insanoğlunun ş imdiye dek

iç ine düşmüş olduğu bu k o r k u n ç tehl ikeyi

ortadan ka ld ı rmanın bundan b a ş k a yolu ol­

madığ ına i n a n ı y o r u m . Y o k o l m a k t a n kurtul­

m a k a m a c ı b ü t ü n öteki lerden ö n c e gelmeli­

dir.

Bu m e k t u b u n tam bir ciddilik ve dü­

rüst lükle yaz ı lmış o lduğuna inanacağınızdan

e m i n i m . U m a r ı m k i o n u aynı anlayış la kar­

şılarsınız. (Çeviri : î. Öztürk)

110

Kırallar Gidince

G e n ç l i k yı l larımda, biz aydınlar, « T a n ­

rının buyruğu ile» sa l tanat süren kıral lar ve

imparator lar ın sonu gel ince, insanl ık için da­

ha mut lu bir çağın baş l ıyacağ ına inanıyor­

duk. B u n l a r ı n b ü y ü k bir kötü lük k a y n a ğ ı

olabi lecekleri a ç ı k ç a ortada. E h , art ık kökle­

rinin kazındığı söylenebil ir, a m a insanlığın

d u r u m u ç o k daha iyi değil. Halk ı kandıran

poli t ika cambazlar ı gidenlerin yerler ini us­

t a c a doldurdular.

A M E R İ K A N S Ö M Ü R G E C İ L İ Ğ İ

B u g ü n insanlığın durumunu göz ö n ü n e

get ir ince, h içbirşey beni son siyasal gelişme­

ler karş ıs ında insan bel leğinin yetersizliği ka­

dar şaş ır tmıyor. D ü n N u r e m b e r g duruşma­

ları, b u g ü n elbirliği ile A l m a n y a y ı yeniden

s i lâhlandırma çabaları . B u n u n nedenler ini

111

Page 112: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

ALBERT EİNSTEİN

kendi k e n d i m e a ç ı k l a m a yol lar ım araştırır­

ken, son yurdum olan A m e r i k a ' n ı n kendi çı­

karı için eski A v r u p a n ı n sömürgeci l iğ inden

daha gizli y e n i bir sömürgeci l ik türü yaratt ığı

düşünces inden kendimi k u r t a r a m ı y o r u m .

A m e r i k a bir takım dış ülkelerde yat ı r ımlar

y a p a r a k o ülkeler üzerinde bir baskı kuruyor,

o ülkelerin sıkı s ıkıya A m e r i k a ' y a bağ lanma­

larını sağl ıyor. Bu t u t u m a karşı olan herkes

de Bir leş ik A m e r i k a Devlet ler inin düşmanı

sayıl ıyor. Avrupa 'nın, ingi l tere 'nin b u g ü n k ü

siyasal tutumlar ını bu genel ç e r ç e v e içinde

a n l a m a ğ a çal ış ıyorum. B u tu tumu önceden

tasar lanmış bir davranış o lmaktan çok, nes­

nel koşul ların doğal sonuçlar ı o larak yorum­

l a m a k için kendimi zor luyorum.

Ö D E N M E S İ G E R E K E N E S K İ B O R Ç

Yı l lar ın ağırlığı ile beli bükülen birine, ne

de olsa, b ir kurtuluş gibi gelecektir ö l ü m ;

yaşlandığım, ö lümü artık ödenmesi gereken

eski b ir b o r ç olarak gördüğüm için derinden

d u y u y o r u m b u n u . A m a gene d e b u ödeşme­

yi gec ik t i rmek için elinden geleni yap ıyor

insan. D o ğ a n ı n biz imle oynadığı oyun böy le

işte. B ö y l e olduğu için kendimize gülebil iyo­

ruz a m a , hepimize b o y u n eğdiren bir tak ım

içgüdülerden de kolay k o l a y kurtulamıyoruz.

(Çeviri : C. Çapan)

112

Page 113: Albert Einstein - Dünyamiza Bakış

EİNSTEİ