alevi rapor 1

8
Aleviler cemaatin hedefinde! Ocak 2011: Fethullah Gülen cemaatine ait Feza Gazetecilik tarafından İngilizce olarak çıkarılan “Turkish Review” adlı derginin ocak ayındaki ikinci sayısında Doç. Dr. Gökhan Bacık’ın “Türkiye’nin laikleri arasında bölünme” başlıklı bir makalesi yayımlandı. Makale İngilizce olarak yayınlandı ve ABD’de etkili çevrelere duyuruldu. Çıkarken… Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) bu sayıdan başlamak üzere “aleviRAPOR” başlığıyla hak ihlalleri raporu yayınlamaya ve nefret suçlarını deşifre etmeye başlıyor… Ülkemizde, egemen anlayış dışında kalan bütün inançlara, kültürlere ve kimliklere geçmişten bu yana sürekli olarak hak ihlalleri yaşanıyor, son seçim kampanya sürecinde açıkça gördüğümüz gibi nefret suçu işleniyor. Türkiye’de hakları en çok ihlal edilenlerin başında ise Aleviler geliyor. aleviRAPOR, bundan böyle yasalar önünde fiili olarak yok sayılan, hem inanç anlamında, hem de günlük yaşamda, eşit olması gereken yurttaşlık hakları sürekli ihlal edilen Alevilerle ilgili hak ihlallerini gündeme taşıyacak. aleviRAPOR, Türkiye’de Türkçe olarak yayınlanacak ve bütün Türkiye’de düzenli olarak siyasi partiler, sendikalar, STK’lar ve Valilikler bünyesindeki insan hakları komisyonları ile basına ve bütün büyükelçiliklere dağıtılacak. aleviRAPOR, Türkçe’nin yanı sıra, özellikle Avrupa ve Amerika’da bulunan insan hakları kurumlarına, Avrupa Parlamentosu’nun milletvekillerine, Birleşmiş Milletler temsilcilerine ve ilgili kurumlara dağıtılmak için Almanca, İngilizce ve Fransızca’ya da çevrilerek dağıtılacaktır. Alevilere karşı eşitsizlik ve ayrımcılık temelinde yapılan hak ihlallerini, nefret suçlarını kaynak göstererek lütfen bize gönderiniz… Hakkınızın ihlal edilmesine, inancınıza ve kimliğinize hakaret edilmesine asla izin vermeyiniz! Çünkü, bizim nihai amacımız, “hak ihlalleri” konusunda yazı yazacak hiç bir konunun kalmamasıdır! Umarız böyle olur ve “hak ihlalleri raporları” da yalnızca arşivlerde birer doküman olarak kalır! Bu makale, Aleviler hakkında kara bir propaganda niteliğini taşıması ve yurtdışında Aleviler aleyhinde bir kamuoyu oluşturmayı amaçlaması bakımından dikkat çekicidir. Makalede, Aleviler, Türkiye’deki baskıcı rejimin taşıyıcı ve yaşatıcı gücü olarak ilan ediliyor. Devletin Milli Güvenlik Siyaset Belgelerinde tehdit listesinde yeralanların başında Alevilik ve Aleviler gelmesine rağmen, Alevilerin yargıyı ve orduyu ele geçirdikleri, Türkiye’de “mezhepçi bir laikliğin” olduğu ve bu laikliğin de Aleviler sayesinde devam ettiği gibi çok açık bir yalan yazılıyor. Makalenin bazı bölümleri şöyle: “Ortadoğudaki diğer devletler gibi, Türkiye’deki Kemalist rejimin de özenle planlanmış, mezhepsel bir gündemi vardı. Buna uygun olarak, Alevi cemaatinin eğitimli üyeleri askeriyede ve yargıyı da iceren yüksek bürokraside önemli noktalara getirildiler.“ Alevi Bektaşi Federasyonu HAK İHLALLERİ RAPORU Temmuz 2011 Sayı:1

Upload: alevi-haber

Post on 02-Mar-2016

239 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) tarafından her ay yayımlanan “aleviRAPOR” başlıklı hak ihlalleri raporunun 1. Sayısı - Temmuz 2011

TRANSCRIPT

Aleviler cemaatin hedefinde!

Ocak 2011: Fethullah Gülen cemaatine ait Feza Gazetecilik tarafından İngilizce olarak çıkarılan “Turkish Review” adlı derginin ocak ayındaki ikinci sayısında Doç. Dr. Gökhan Bacık’ın “Türkiye’nin laikleri arasında bölünme” başlıklı bir makalesi yayımlandı. Makale İngilizce olarak yayınlandı ve ABD’de etkili çevrelere duyuruldu.

Çıkarken…

Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) bu sayıdan başlamak üzere “aleviRAPOR” başlığıyla hak ihlalleri raporu yayınlamaya ve nefret suçlarını deşifre etmeye başlıyor…

Ülkemizde, egemen anlayış dışında kalan bütün inançlara, kültürlere ve kimliklere geçmişten bu yana sürekli olarak hak ihlalleri yaşanıyor, son seçim kampanya sürecinde açıkça gördüğümüz gibi nefret suçu işleniyor.

Türkiye’de hakları en çok ihlal edilenlerin başında ise Aleviler geliyor.

aleviRAPOR, bundan böyle yasalar önünde fiili olarak yok sayılan, hem inanç anlamında, hem de günlük yaşamda, eşit olması gereken yurttaşlık hakları sürekli ihlal edilen Alevilerle ilgili hak ihlallerini gündeme taşıyacak.

aleviRAPOR, Türkiye’de Türkçe olarak yayınlanacak ve bütün Türkiye’de düzenli olarak siyasi partiler, sendikalar, STK’lar ve Valilikler bünyesindeki insan hakları komisyonları ile basına ve bütün büyükelçiliklere dağıtılacak.

aleviRAPOR, Türkçe’nin yanı sıra, özellikle Avrupa ve Amerika’da bulunan insan hakları kurumlarına, Avrupa Parlamentosu’nun milletvekillerine, Birleşmiş Milletler temsilcilerine ve ilgili kurumlara dağıtılmak için Almanca, İngilizce ve Fransızca’ya da çevrilerek dağıtılacaktır.

Alevilere karşı eşitsizlik ve ayrımcılık temelinde yapılan hak ihlallerini, nefret suçlarını kaynak göstererek lütfen bize gönderiniz…

Hakkınızın ihlal edilmesine, inancınıza ve kimliğinize hakaret edilmesine asla izin vermeyiniz! Çünkü, bizim nihai amacımız, “hak ihlalleri” konusunda yazı yazacak hiç bir konunun kalmamasıdır! Umarız böyle olur ve “hak ihlalleri raporları” da yalnızca arşivlerde birer doküman olarak kalır!

Bu makale, Aleviler hakkında kara bir propaganda niteliğini taşıması ve yurtdışında Aleviler aleyhinde bir kamuoyu oluşturmayı amaçlaması bakımından dikkat çekicidir. Makalede, Aleviler, Türkiye’deki baskıcı rejimin taşıyıcı ve yaşatıcı gücü olarak ilan ediliyor. Devletin Milli Güvenlik Siyaset Belgelerinde tehdit listesinde yeralanların başında Alevilik ve Aleviler gelmesine rağmen, Alevilerin yargıyı ve orduyu ele

geçirdikleri, Türkiye’de “mezhepçi bir laikliğin” olduğu ve bu laikliğin de Aleviler sayesinde devam ettiği gibi çok açık bir yalan yazılıyor. Makalenin bazı bölümleri şöyle: “Ortadoğudaki diğer devletler gibi, Türkiye’deki Kemalist rejimin de özenle planlanmış, mezhepsel bir gündemi vardı. Buna uygun olarak, Alevi cemaatinin eğitimli üyeleri askeriyede ve yargıyı da iceren yüksek bürokraside önemli noktalara getirildiler.“

A l e v i B e k t a ş i Fe d e ra s y o n u H A K İ H L A L L E R İ R A P O R U Te m m u z 2 0 1 1 S a y ı : 1

(…) “Nasıl oldu da çoğu Sünni olan avam Kemalistler, Alevi bir elitin Sünni kitleleri yönetmesine izin veren böyle bir mezhepçi kontratı meşrulaştırdılar? Gerçek şu ki bu kontrat ortak çıkarların ve ihtiyacın sonucu doğmuştur. Her ne kadar Sünni olsalar da, büyük çoğunluğu muhafazakar olan bir toplumda avam Kemalistler nüfus olarak küçük bir azınıktılar. Daha da önemlisi, Sünni laikler Alevi azınlığın mezhepçi asabiyesinden [dayanışma duygusu, Ç.N.] faydalanmıştır (Bu terimi Ibn Khaldun kullanmaktadır). Büyük Sünni/muhafazakar kitlelerle rekabetleri, Aleviler için bir ölüm kalım mücadelesiydi. Bu yüzden tüm laik-Kemalist blokun yorulmaz motoru olarak çalıştılar. Alevi asabiyesi olmasa, kim muhafazakar bir toplumda laikliği destekleyebilirdi ki?”

Cemevi derneğine kapatma davası açıldı…

24 Mart 2011: Tüzüğünde “Cemevi ibadethanedir” maddesine yer verdiği için Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği’nin kapatılması amacıyla açılan davada mütalaasını sunan Savcı Ali Özdemir, Aleviliğin bir din, cemevinin de ibadethane olmadığını belirterek, “Bu davada kamu yararı yoktur. Kamuoyunu kaosa sürükleme çabası görülmektedir” dedi. Ankara Valiliği

İl Dernekler Müdürlüğü’nün ihbar yazısı üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkında açılan kapatma davasının görülmesine Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edildi. Duruşmaya derneğin Genel Başkanı Cemal Mutluer ile avukatları Fevzi Gümüş ve Kazım Genç katıldı.

Melih Gökçek’ten Aleviler’e “nikâh” aşağılaması…

5 Nisan 2011: AKP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, “Aleviler’in nikâhını kıymak kötü mü” diye düşündürten bir söze imza attı. Gökçek Twitter’da “İskender Çolak’ın CHP’li ve alevi olduğunu bildiğim halde nikahını kıydım” dedi. Twitter’daki yazışmalar gazetelerde, internet haber sitelerinde ayrıntılı şekilde yeraldı.

CHP üzerinden Alevi suçlaması…

6 Nisan 2011: Milliyetçi- köktendinci yayınlarıyla dikkat çeken Yeni Akit gazetesinde CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün bir açıklaması yeraldı. Bu açıklamada, önseçimlerde listeye giremeyen Şahin Mengü, CHP’nin bir mezhep partisi haline geldiğini iddia etti ve “Parti, mezhep partisi haline getirildi. Manisa’da birinci sıradaki aday dışında 9 tane Alevi aday var. Manisa’da 60-70 bin Alevi seçmen var, 850-900 bin Sünni seçmen var. CHP mezhep partisi değildir” dedi. CHP’nin mezhep partisi olamayacağını belirten Mengü, “Parti içerisinde mücadeleye devam edeceğim” diye konuştu. Mengü’nün bu açıklaması, parti içinde ve kamuoyunda Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğinin ön plana çıkarılacağının işaretlerinden biriydi. Nitekim sonraki sürecin mezhep siyasetine kaydığı görüldü.

‘Kutlu Doğum Haftası’ MEB genelgesinde!

7 Nisan 2011: Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilk ve orta öğretim kurumlarında kutlanmasını istediği haftalara “Kutlu Doğum Haftası” da eklendi. Bakan Nimet Çubukçu’nun 7 Nisan 2011 tarih B.08.TTK.0.72.02.00 sayılı genelgesinde bu yıl uygulanmaya başlanan “Değerler Eğitimi” hatırlatıldıktan sonra, günler ve haftalar listesine dahil edilen yeni “hafta”dan şöyle söz edildi: “Öğrencilerimize, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in temel insani özelliklerinden olan ‘merhamet duygusu’nun güzelliğini yaşatmanın yollarını kazandırmalıyız. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca kutlanan ‘Kutlu Doğum Haftası’nda bu yıl merhamet temasının öne çıkarılması kararlaştırılmıştır. Haftanın önemi dikkate alınarak sevgi, saygı ve merhamet duygusunu ön plana çıkaran ve ekte yer alan etkinliklere örgün ve yaygın eğitim kurumlarında yer verilmesi için gereğini rica ederim.”

Genelgede sözü edilen etkinlikler şöyle ifade edildi: “...Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in eğitim anlayışını konu alan konferans ve seminerlerin düzenlenmesi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in evimizde misafir olduğu düşünülerek buna göre etkinlik çalışmaları yaptırılabilir.”

“Kutlu Doğum Haftası”, çok yakın dönemde icat edilmiş bir “hafta”dır. İslam âleminin hicri takvim çerçevesinde “Mevlid Kandili” olarak kutladığı bir gün, bu tarihte Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfı tarafından miladi takvime aktarıldı.Söz konusu “hafta” için önce 20-26 Nisan ve 16-22 Nisan tarihleri tespit edilmişken, sonunda bugün için de geçerli olan 14-

20 Nisan tarihlerinde karar kılındı. Resmi okullarda, adı ne olursa olsun herhangi bir din ya da inancın moral ahlakının genelgelerle dayatılması laikliğe aykırı bir durum oluşturmaktadır ve dolayısıyla Alevi öğrenciler açısından da bir hak ihlalidir.

Ayrımcılık mahkeme kararıyla belgelendi!

10 Nisan 2011: Uşak Üniversitesi’ne inşaat teknisyeni olarak atanan Derya Togacar, “Alevi ve Tuncelili” olduğu için psikolojik baskı ve manevi işkence gördüğü, alanı dışında işlerde çalıştırıldığı ve sicil notlarının kasıtlı olarak düşük verildiği iddiaları ile ilgili Uşak Üniversitesi aleyhine açtığı davaları kazandı. Alevi Haber Ajansı adlı internet sitesinde 10 Nisan 2011 tarihli haberde Manisa İdare Mahkemesi’nin kararlarına atıfta bulunularak yapılan habere göre, Uşak Üniversitesi’nde görev yapmakta olan Tuncelili memur Derya Togacar’ın uğradığı haksızlıkların siciline yansıması sonucu açmış olduğu sicil iptal davaları lehine sonuçlandı. Ayrıca; Uşak Üniversitesi Rektörü’nün Derya Togacar ve diğer personele yönelik yapmış olduğu ayrımcılıkla ilgili Yükseköğretim Denetleme Kurulu tarafından yapılan soruşturma sonucunda Rektör Adnan Şişman hakkında subut bulunan suçlarından dolayı Disiplin Yönetmeliğinin 9/i maddesi uyarınca (Görevin Yerine Getirilmesinde Dil, Irk, Cinsiyet, Siyasi Düşünce, Felsefi İnanç, Din ve Mezhep Ayırımı Yapmak, Kişilerin Yarar veya Zararını Hedef Tutan Davranışlarda Bulunmak) “1 YIL SÜRE İLE KADEME İLERLEMESİNİN DURDURULMASI CEZASI” ile cezalandırılması teklif edilmiş sonucunda da Yönetmeliğin 5.maddesi kapsamında değerlendirilerek, “UYARMA CEZASI” ile cezalandırılmıştır.

Tunceli üzerinden Aleviler hedef gösterildi…

24 Nisan 2011: Erdoğan, İstanbul’da Beykoz’da mini miting yaptı. Partisinin “Türkiyelileştiğini” vurgularken, “Bakın biz 81 vilayetten 80’inden milletvekili çıkarıyoruz. Bir tek vekil çıkartmadığımız il Tunceli, o da malum sebeplerden dolayı” dedi.

Alevi olan üniversite öğrencisine saldırı…

25 Nisan 2011: 25 Nisan 2011’de ANF’de yeralan habere göre, Uşak Üniversitesi’nde okuyan Hüseyin Arık, Kutlu Doğum Haftası etkinliğine katılmadığı için bir grup tarafından linç edilmek istendi. Her yıl Nisan ayında Uşak Müftülüğü tarafından organize edilen Kutlu Doğum Haftası, Uşak Belediyesi’nin şehir merkezine açılan çadırda kutlandı. Çadır yakınından geçen Hüseyin Arık ise bir grup faşist tarafından kutlama çadırına çağırıldı. Alevi olduğunu ve çadıra gitmek istemediğini söyleyen Arık’a, ülkücüler “Komünist” diyerek saldırdı. Kendisine saldıran ülkücüleri okuldan tanıdığını söyleyen Hüseyin Arık şöyle dedi: “Beni okuldan tanıyan ülkücüler, bana doğru gelerek ‘burada peygamberimizin, doğum gününü kutluyoruz. Sen neden

gelmiyorsun. Hadi düş önümüze gidelim’ dediler. Ben de Alevi olduğumu söyleyince, bağırarak ‘defol komünist, Rusya’ya git’ diyerek saldırmaya hazırlandılar. Ben de hızla olay yerinden uzaklaştım. Ülkücüler ardımdan ‘bu adam kafir peygamberimize hakaret etti. Komünist Uşak’tan defol’ diye bağırdılar.’’ Bindiği halk otobüsündeki kişilerin de kendisine hakaret ettiğini anlatan Arık, ‘’Ülkücülerin bağırmaları üzerine bindiğim otobüste de tepkilerle karşılaştım.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini hedefe koydu…

29 Nisan 2011: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 29 Nisan 2011’de muhafazakar kimliğe sahip Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği’nin İstanbul’da yapılan toplantısına katıldı ve konuşmasında sözü anamuhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ve onun Aleviliğine getirdi. Erdoğan, şöyle dedi: “Kendisine bir kez daha Hacı Bektaş-ı Veli’nin sözünü hatırlatmak istiyorum. Malum Kılıçdaroğlu da Alevi kültürünün mensubu ama Hacı Bektaş-ı Veli’yi iyi anlamamış, iyi öğrenmemiş. Bir Alevi olarak önce onu iyi anlaması, iyi öğrenmesi lazım.

Hacı Bektaş-ı Veli ‘Eline, diline, beline hakim ol’ diyor. Eline, diline, beline; bu kelimelerin ilk harflerini Arapça yan yana getirdiğinizde ‘edep’ sözcüğünün ortaya çıktığını görürsünüz. Burada affedersiniz beline hakim olamayanları gördük ve bir kasetle başkan oldu.” Erdoğan, aynı içerikteki konuşmayı 29 Nisan 2011’de İstanbul’da Sultanbeyli’deki açılış konuşmasında da tekrarladı.

Miting meydanlarında gündem, Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği…

30 Nisan 2011: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Muş’ta yaptığı miting konuşmasında yine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini gündeme getirerek “Biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu Alevilik kültürüyle yetişmiş bir insandır, Alevidir ancak Hacı Bektaş-ı Veli’ye saygılı olması gerekir. Hacı Bektaş-ı Veli ne diyor, ‘Eline diline beline hakim ol’ diyor. ‘Edep yahu’ diyor. Ama bunlarda bu var mı, yok.” dedi.

Nisan - Mayıs 2011: Türkiye’de 12 Haziran 2011’de yapılacak seçimin kampanya dönemi başladı. Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği, miting konuşmalarında sıkça dillendirildi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken onun inançsal kimliğini kamuoyunun gündemine getirdi. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilkti. İlk defa bir Alevi siyasetçinin inançsal kimliği sistematik bir kampanyayla ön plana çıkartılıyordu. Siyaset Alevi- Sünni eksenine oturtuluyor, Sünnilere bilinç altında varolan önyargı kışkırtılarak, Sünni refleksler tetiklenerek “Aleviler iktidara gelebilir” uyarısı yapılıyordu. Erdoğan, 12 Eylül 2010’da yapılan referandum öncesindeki

mitinglerde de “Belli bir mezhebin mensupları beni mahkum ettirdi”, “Dedelerden talimat alma dönemi

geçti” ifadelerini kullanmıştı.

4 Mayıs 2011: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kastamonu’da konuştu. Mitingde Alevi kökenli CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için “Kendisi hani Alevilik kültüründen gelen birisidir ya... Hani Alevilik vardır ya kendisinde... Kendisine Hacı Bektaş-ı Veli’yi hatırlattık” dedi.

5 Mayıs 2011: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Amasya’daki miting konuşmasında Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken şu ifadeleri kullandı: Hani diyor ya Hacı Bektaş-ı Veli; “sevgi muhabbet kaynar yanan ocağımızda, bülbüller şevke gelir gül açar bağımızda. Hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda. Aslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda.”Kendisine Hacı Bektaş-ı Veli’nin malum Alevilik kültüründendir ya, kendisi de Alevidir ya, bundan dolayı Hacı Bektaş-ı Veli’ye belki saygısı vardır diye onun diliyle hitap ettim. Dedim ki bak, Hacı Bektaş-ı Veli ne diyor. Gerçi benim sevdiğim kadar Hacı Bektaş-ı Veli’yi sevemez. Bunlar istismarını yaparlar. Bir zamanlar dedim ki, eğer Alevilik Hazreti Ali’yi Kerremallahu Veche sevmekse, ben Alevilerden daha çok Aleviyim. Eğer buysa, ama bunların yaşamında Hazreti Ali var

mı? Hazreti Ali gibi yaşamak var mı? Yok. Hazreti Ali nerede, bunlar nerede. Bunların ne yaptığı belli

değil. Ne diyor Hacı Bektaş-ı Veli; “eline, diline, beline hakim ol” diyor. Diyor ya Hacı Bektaş-ı Veli, bakın şimdi hepsine birden cevap veriyor Hacı Bektaş-ı Veli, ne diyor; “cahiller ve hak tanımazlara sükut ile karşılık veriniz.”

8 Mayıs 2011: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kahramanmaraş’ta miting yaptı. Bu kentte Aralık 1978’te çok büyük Alevi kıyımı gerçekleştirilmiş resmi rakamlara göre 111, gerçekte ise daha büyük sayıda Alevi çok vahşice katledilmiş, katliamın ardından Aleviler kenti terk etmek durumunda bırakılmışlardı. Erdoğan, işte bu kentte yaptığı miting konuşmasında “Eminim ki siz bunlara Hacı Bektaş-ı Veli’nin ifadesiyle; “eline, beline, diline hakim ol” diyeceksiniz” dedi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğine atıfta bulunarak “Herhalde Alevi olduğuna göre bunu iyi bilir” ifadesini kullandı.

10 Mayıs 2011: Başbakan Erdoğan, Afyon’da miting konuşması yaptı. Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini yine gündeme getirdi ve “bu beyefendi güya Alevilik kültürünü de bilir diyorlar, Alevi’dir diyorlar” ifadelerine yer verdi.

13 Mayıs 2011: Erdoğan, Denizli’deki mitingde de Kılıçdaroğlu için “İşte siz busunuz.

Hacı Bektaş-ı Veli’nin tavsiyesini ilettim. Kendisi Alevi kültüründen ya. Rahatsız olmuş. Hacı Bektaş-ı Veli söylüyor bunu, ne diyor? “Eline, diline, beline hakim ol” dedi.

18 Mayıs 2011: AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın Alevi- Sünni geriliminin yüksek olduğu iller arasında bulunan Malatya mitingindeki konuşmasında Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği yine gündemdeydi. Erdoğan’ın ifadeleri şöyle: “Sayın Kılıçdaroğlu hani sen Aleviydin, hani sen Alevilik kültüründen geliyordun?”

“Kurtlar Vadisi Pusu” dizisinin Alevileri…

Mayıs 2011: ATV’de yayınlanan Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin Mayıs 2011’de ekrana gelen bölümlerinde Alevilik işlenmeye başlandı. Toplumun milliyetçi- muhafazakar duygularına hitap eden dizide “yurtdışından gelen ateist Aleviler”, “yurtiçindeki ateist Aleviler” ifadesinin sıkça kullanıldığı görülüyor. Ateist Aleviler, Türkiye’nin düşmanları ile işbirliği içinde olan kesim, “Ateist olmayan Aleviler” İslam dinine, peygamberine, kitabına ve bayrağına, milletine bağlı muhafazakar milliyetçi Aleviler şeklinde takdim ediliyor. Dizide “Ateist Aleviler” olarak canlandırılan figürler, “Ateist olmayan Alevileri” tehdit eden, şiddet eğilimleri yüksek grup olarak sunuluyor.

Zorunlu din dersinde çifte standart…

20 Haziran 2011: Mahkeme

kararıyla ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’ dersinden muaf tutulan ilköğretim okulu 5. sınıf öğrencisi Nazlı Şirin El’e zayıf not verilerek sınıfta bırakıldığı iddia edildi. Baba Hüseyin El, basın toplantısında mahkemenin muafiyet kararı ile kızının karnesini gösterdi.

Eğitim Hakları Derneği Eskişehir Şubesi Başkanı Ozan Devrim Yay, basın toplantısında hazır bulunan Hüseyin El’in, 11 yaşındaki kızı Nazlı Şirin El’in ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’ dersinden muaf tutulması için Ankara 1’inci İdare Mahkemesi’nden karar aldırdığını söyledi. El’in, mahkeme kararının gereğinin yapılmasını okul idaresinden talep ettiğini belirten Yay, “Buna rağmen Nazlı Şirin El, mahkeme kararıyla muaf olduğu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden başarısız sayılmıştır” dedi. Nazlı Şirin El’in karnesinde ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’ ders notunun 1 (başarısız), diğer notlarının ‘pekiyi’ olduğunu gösteren Ozan Devrim Yay, “Milli Eğitim Bakanlığı ve Eskişehir Valiliği’ni, diğer tüm yetkilileri uyarıyoruz. Nazlı Şirin’e yapılan hukuk dışı uygulamayı ortadan kaldırmalarını istiyoruz” dedi. Konuya ilişkin haber, ulusal düzeydeki tüm gazetelerde kendine yer buldu.

Katliam sanıklarına zamanaşımı “adaleti”…

21 Haziran 2011: Alevilerin adalet duygusu bir kez daha incindi. Madımak Oteli’nde 2 Temmuz 1993’te gerçekleştirilen katliamın ardından açılan davanın görülmesine devam edildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 21 Haziran 2011 tarihli duruşmasında, esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel, sanık Cafer Erçakmak’ın eyleminin 765 sayılı TCK’nın 146/1. maddesinde yer verilen ‘’anayasal

düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs’’ suçunu oluşturduğunu belirtti. Bu suça ilişkin zaman aşımı süresinin dolmadığını ve bugüne kadar hakkında verilen yokluğunda tutuklama kararının infaz edilmediğini anımsatan Yüksel, diğer sanıklar yönünden yargılamanın daha fazla sürüncemede kalmaması için öncelikle sanık Cafer Erçakmak hakkında verilen yokluğunda tutuklama kararının devamına, ayrıca hakkındaki evrakın ayrılarak başka bir esasa kaydedilmesine karar verilmesini talep etti. Sanıklar Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca, Yılmaz Bağ ve Necmi Karaömeroğlu’nun üzerlerine atılı eylemlerinin ise 765 sayılı TCK’nın 146/3. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenen ‘’Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüse iştirak’’ suçu olduğunu kaydeden Yüksel, bu suça ilişkin olağanüstü zaman aşımı süresinin 765 sayılı TCK’nın 102/3. ve 104/2. maddeleri gereğince 15 yıl olduğunu ifade etti ve 6 sanığın dosyasını ayırıp, zamanaşımından dolayı düşürdü. Oysa, Cafer Erçakmak’ın arandığı dönemde Ziraat Bankası’ndan maaş aldığı, emekli olduğu, diğer sanıklardan bazılarının da AKP’li belediyelerde çalıştıkları ortaya çıkmıştı.

Sivas’ta mitinge katılanlara “Biber Gazı” sıkıldı…

2 Temmuz 2011: 2 Temmuz 1993 Madımak katliamını protesto etmek ve katliamda öldürülen 35 kişiyi anmak için, Madımak Oteli önünde miting yapan binlerce kişinin üzerine polis Biber Gazı sıkarak, bir kişinin yaralanmasına, yüzlerce kişinin de gazdan olumsuz etkilenmesine neden oldu.

Madımak Katliamı’nı anma töreninin ardından “Tertip

Komitesi” bir basın açıklaması yaparak şunları belirtti:

“2 Temmuz Madımak Katliamı’nın 18’inci yıl dönümünde; Katledilen insanlarımızı anmak, katilleri bir kez daha lanetlemek ve Madımak Oteli ‘Bilim ve Kültür Merkezi’ değil ‘Madımak Utanç Müzesi’ olsun talepleriyle yapacağımız anma etkinlikleri öncesinde Tertip Komitesi ve dernek yöneticileriyle birlikte gerek Sivas Valiliği ile gerek Emniyet güçleriyle görüşmeler yapılmıştır.

Tertip Komitesi’nce İlimizde daha öncesinden yaptığımız basın açıklamalarında ısrarla belirttiğimiz gibi bu katliamın insanlığın vicdani ve ahlaki değerlerini altüst eden bir vahşet olduğu, devletin geçmişini ve geleceğini aydınlatmak zorunda olduğunu belirttik. Ortak yaşama kültürüne ve kardeşliğe katkı sunmak için ‘Madımak Utanç Müzesi’ olmalıdır dedik.

Yapılan görüşmelerde; tarafımıza yapılan resmi açıklamalarda

anma programına ve yürüyüşe müdahale edilmeyeceği bildirilmesine rağmen; Sivas Valisi Ali Kolat’ın ulusal basını bilgilendirme toplantısında otelin önünde anma yapılmasına izin verilmeyeceği yönünde açıklama yapması kamuoyu önünde anma etkinliğini yasaklama olarak algılanmış ve gerginliğin artmasına neden olmuştur. Valilik tarafından katılımı engellemek veya azaltmak için yapılan bu açıklamaya rağmen onbinler yine Madımak Katliamı’nı unutmadıklarını ve unutmayacaklarını birkez daha yaratılmaya çalışılan korku imparatorluğuna inat kararlılıkla ve kitlesel olarak hayata geçirmiştir.

Valiliğin almış olduğu ‘yasak’ kararıyla Sivas’a giriş çıkışlar polis iznine bağlanmıştır. Şehrin girişlerinde anma için Sivas’a gelenlerin uzun süre bekletilerek şehre girişlerinde zorluk çıkarılması Sivas’ta ‘Olağanüstü Hal Uygulamaları’ havası yaratarak gerginliği iyice arttırmıştır.

Sivas Demokrasi Platformu adına mitingi düzenleyen “Tertip Komitesi”nin bu açıklamasından sonra Valiliğin talimatıyla Sivas Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü “Valilikçe yasaklanan bir alanda miting yapılması” nedeniyle Tertip Komitesi üyeleri için soruşturma başlatıldı. Soruşturma anma etkinliğini düzenleyen Sivas Demokrasi Platformu Başkanı ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Temsilcisi Hidayet Yıldırım’ı, komite üyeleri Hacı Bektaş Veli Derneği Şube Başkanı Cahit Albayrak’ı, Alevi Kültür Derneği yöneticisi Niyazi Erden’i, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Şube Başkanı İbrahim Erdoğan’ı, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) İl Başkanı Muzaffer Deniz’i, Emek Partisi (EMEP) İl Başkanı Cevat Aktaş’ı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl yöneticisi Hüseyin Erol’u kapsıyor.

Hak ihlallerini bize bildirin…

Tanık olduğunuz, yaşadığınız Alevi hak ihlal-

leri başta olmak üzere, herkesi ilgilendiren

hak ihlallerini, nefret ve ayrımcılık suçlarını

lütfen bize bildirin…

[email protected]: 0312-4801555Fax: 0312-4801575

Araştırma İnceleme Dergisi…

ABF, “Hacı Bektaş Veli” Özel Sayısı ile inceleme araştırma dergisi yayınlamaya

başlıyor. Bilgi ve sipariş için...

[email protected] Tel: 0312-4801555

Alevileri ve Aleviliği ilgilendiren bütün haberler ABF sitesinde…

www.alevifederasyonu.org.tr

Aleviysen hizmet yok!

Zile’de Minareyi Sağır Mahallesinde yaşayan Alevi vatandaşların dile getirdikleri hizmet ayrımcılığı tüm Alevilerin yaşadığı ayrımcılığın bir özeti gibi… Zile’de Minareyi Sağır Mahallesinde yaşayan Alevi vatandaşlar devletten ve AKP’li belediyeden hizmet alamadıklarını belirterek ayrımcılık yapıldığını belirttiler. Mahalle sakinleri Zile AKP’li belediye Başkanı Lütfi Vidinel’e, ilçe kaymakam Mehmet Eriş’e ve valiliğe birçok kez sorunlarının çözülmesi için dilekçe verdiklerini, dilekçelerine cevap dahi verilmediğini belirterek isyan ettiler. Yaklaşık yedi bin kişinin yaşadığı mahallede kanalizasyon olmadığını, foseptik çukurlarının mahallenin sağlığını tehdit eder hale geldiğini, yol, kaldırım yapılmadığını, girişimlerinin her seferinde sonuçsuz kaldığını belirtiler. Mahalle muhtarı Cafer Baykal’ı da istifaya çağıran mahalle sakinleri göz göre göre ayrımcılık yapıldığını, sırf Alevi oldukları için ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerini belirttiler.

Mahalle sakinlerinden Hatun Baş on yıldır bu mahallede yaşadığını, halen kanalizasyonun

yapılmadığını, fosseptik çukurları açarak lağım atıklarının buralarda depolanmasının mahallede yaşayan insanların sağlığını tehdit ettiğini belirti. Ünal Bozdemir ise AKP’li Zile belediyesinin kendilerinden altyapı için boru parası, atık su parası, çöp parası aldığını ancak bunun karşılığında mahalleye hiçbir hizmet yapılmadığını söyledi. Mustafa Uslu Zile Belediyesine, kaymakamlığa, valiliğe sorunların anlatan dilekçe verdiklerini, BİMER’e yazdıklarını, TBMM’ne dilekçe gönderdiklerini ancak girişimlerinin sonuçsuz

kaldığını ve dilekçelerine cevap dahi verilmediğini belirtti.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve Tokat Şube Başkanı Muharrem Erkan: ‘Bunlar anayasal bir olaydır. Anayasayı ihlal etmektir. Bu ülkenin yargı organları, savcılar el atmalıdır. Bu yörede incelemeler yapılarak gerekli cezai müeyyideler uygulamalıdır. Alevi olmak suç olmamalıdır. Anayasada belirtildiği gibi bu insanlarda bu ülkenin birinci sınıf vatandaşlarıdır. Bu nedenle AKP’li Zile belediye başkanını kınıyorum’ dedi.

Künye

aleviRAPOR Yayımlayan: Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF)Sahibi: ABF adına Genel Başkan Selahattin ÖzelGenel Yayın Yönetmeni: Necdet SaraçKatkıda Bulunanlar: Kelime Ata, Önder Aydın, Ali Yıldırım, Gülağ Öz, Hasan Harmancı, Kemal Bülbül, Mehmet Menekşe, Recai Aksu, Veysel Kaymak, Yüksel Işık

Adres

Sokullu Mehmet Paşa Cad.  İğde Sokak  No: 24, 06450 Dikmen / Ankara

E-Mail: [email protected] Tel: 0312-480 15 55Fax: 0312-480 15 75

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ

Madde 1: Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla

donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.

Madde 2: (1) Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da

toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu

Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir.

(2) Ayrıca, bağımsız, vesayet altında ya da kendi kendini yönetemeyen ya da egemenliği başka

yollardan sınırlanmış bir ülke olsun ya da olmasın, bir kişinin uyruğu olduğu ülke ya da memleketin

siyasal, hukuksal ya da uluslararası statüsüne dayanarak hiçbir ayrım yapılamaz.

Madde 7: Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit korunmaya hakkı

vardır. Herkes, bu Bildirgeye aykırı herhangi bir ayrımcılığa ve ayrımcı kışkırtmalara karşı eşit korunma

hakkına sahiptir.

Madde 9: Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez.

Madde 12: Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine ya da yazışmasına keyfi olarak karışılamaz,

onuruna ve adına saldırılamaz. Herkesin, bu gibi müdahale ya da saldırılara karşı yasa tarafından

korunma hakkı vardır.

Madde 18: Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, din veya inancını

değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını, tek başına veya topluca ve kamuya açık veya özel olarak

öğretme, uygulama, ibadet ve uyma yoluyla açıklama serbestliğini de kapsar.

Madde 20: (1)    Herkes, barış içinde toplanma ve örgütlenme hakkına sahiptir.

(2) Hiç kimse, bir örgüte üye olmaya zorlanamaz.

Madde 21: (1) Herkes, doğrudan ya da serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığıyla ülkesinin yönetimine

katılma hakkına sahiptir.

(2) Herkesin, ülkesinde kamu hizmetlerinden eşit yararlanma hakkı vardır.

(3) Halk iradesi, hükümet otoritesinin temelini oluşturmalıdır; bu irade, genel ve eşit oy hakkı ile gizli

ve serbest oylama yoluyla, belirli aralıklarla yapılan dürüst seçimlerle belirtilir.

* Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarihli ve 217 A (III) sayılı kararıyla benimsenen “İnsan

Hakları Evrensel Beyannamesi”nden alınmıştır…