alice yasasieder. bu matematik (c+v) (c-v) matemati˜idir. bu matemati˜i alice yasas1n1n bütün...

48
ALICE YASASI Yazan Han Erim Basım tarihi: Ekim 2009 ISBN: 978-605-89079-0-4 1. Baskı. İletişim: E-mail: [email protected] website: www.aliceinphysics.com Adres:Fulyabayırı Sokak Altınışık Aprt. No:2/25 Şişli 34360 İstanbul Basım Yeri: Şahin Ozalit Büro ve Büro Gereçleri Ltd.Şti. Atakan sokak No:2 Mecidiyeköy / İstanbul Bu kitap dijital olarak basılmıştır. Ekim 2009 Alice Yasası 2001-2009 ゥ Han Erim. Tüm hakları saklıdır. Copyright Notu: Bu yayının hiç bir bölümü yazarın izni olmaksızın basılı yada dijital yollarla olarak çoğaltılamaz. Bu kitabın her türlü yayın hakkı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince Han Erim’e aittir.

Upload: others

Post on 06-Jul-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

ALICE YASASIYazan Han Erim

Basım tarihi: Ekim 2009ISBN: 978-605-89079-0-4

1. Baskı.

İletişim:E-mail: [email protected]

website: www.aliceinphysics.com

Adres:Fulyabayırı Sokak Altınışık Aprt.No:2/25 Şişli 34360

İstanbul

Basım Yeri: Şahin Ozalit Büro ve Büro Gereçleri Ltd.Şti.Atakan sokak No:2 Mecidiyeköy / İstanbul

Bu kitap dijital olarak basılmıştır. Ekim 2009

Alice Yasası 2001-2009 © Han Erim. Tüm hakları saklıdır.Copyright Notu: Bu yayının hiç bir bölümü yazarın izni olmaksızın basılı yada dijital yollarla olarakçoğaltılamaz. Bu kitabın her türlü yayın hakkı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince Han Erim’eaittir.

2

İÇİNDEKİLER

1. ÖN SUNUM2. ALICE YASASININ HİKAYESİ

o Girişo Her şeyin başlangıcı, büyük ano GPS geçirdiğim zor zamanlaro Alice Yasası’nın başlangıcıo Alice Yasası doğuyoro Alice Yasası genişliyor

3. ALAN KAVRAMIo Alan kavramıo Cismin her parçası ayrı bir cisimdir

4. ALICE YASASI VE ÖZEL GÖRELELİKo Özel relativitenin başlangıcıo Alice Yasası’nın varlık ispatıo Alice Yasası’nın ilk sonuçları ve büyük rahatlamao Evrensel saat, evrensel cetvelo Aynı anda kavramıo Zaman uzamasıo Hayalet ve pınaro Uzay deformasyonuo Özel Relativite üzerine

5. ALICE YASASI VE GENEL RELATIVITEo Eşitlik prensibio Kuvvetler prensibio Potansiyel enerjio E=mc²o Genel Relativite üzerine

6. FIRST PAPER7. FİZİĞİN İÇİNDEKİ YANLIŞLAR8. TEŞEKKÜR9. KAYNAKÇA

3

ÖN SUNUM Han Erim

Bu güne kadar Alice Yasası adını verdiğim fizik çalışmalarımı internet üzerindeyayınlıyordum. Çalışmalarımın daha kalıcı olmasını arzu etmem sebebiyle onları bir kitaptatoplamaya karar verdim.

Alice Yasası fiziğin çok farklı bir penceresidir. Bu pencereden uzun zamandırbakıyorum. Oradan bakarken gördüklerimi anlamaya çalışıyor ve anlayabildiklerimiyazıyorum. Alice Yasasını kendi kendime çalışarak zaman içerisinde öğrendim. Öğrendikçede onda başka şeyler gördüm ve keşfettim. Yeni şeyler öğrendikçe de, geçmişçalışmalarımdaki bazı eksiklikleri, bazı yanlışları fark ediyorum, geri dönüp tekrar bakıyor,onları yeniden yazıyor ve kaldığım yerden daha ileri gidiyorum. Bu kitapta size onunhakkındaki düşüncelerimi en son haliyle size aktarmış olacağım. Bundan dolayı da aslındaçok memnunum.

Size merakta bırakmadan, Alice Yasası’nın yani baktığım bu pencerenin ne olduğunusöylemekle başlamak isterim. Alice Yasası ile Relativite Teorisi tam olarak aynı şeylerdir. Herikisinin aynı şey olduğunu ben yıllar içerisinde anlayabildim. Ancak her ikisinin arasındaönemli bir fark vardır. Alice Yasası, Relativite teorisinin gerçek halidir. Mevcut teoriye pek çokyenilik getirmiş ve onun içindeki hataları büyük oranda düzeltmiştir.

Alice Yasası doğru mudur diye bana sorarsanız? Size cevabım şöyle olacaktır:Öncelikle bu kadar ağır bir soru yöneltmeye hakkınız yoktur. Fizikte “mutlak doğru” diye birşeyden bahsetmek güzel bir yaklaşım değildir. Alice Yasası doğruya çok daha yakındırdersem size en doğru cevabı vermiş olurum. Alice Yasası doğruya çok yakındır. Hatta fizikteyüzlerce yıllık bir sıçrama yapacak kadar yakındır. Elbette ki Alice Yasasının içerisindeanlattıklarımda bazı hatalar olabilir. Konu fizik olduktan sonra hata yapmaya kimin hakkıyoktur ki. Ancak birtakım hatalar varsa bile bunlar Alice Yasasının yaptığı büyük atılımagölge düşürmez çünkü Alice Yasasının içinde bariz olarak görünen o kadar çok doğru vardırki. Hem zaten, bu kitabı okumaya başladığınıza göre, Alice Yasasının doğruluğu konusundasiz kendiniz karar vereceksiniz. Ve doğrusunu isterseniz, bu kararı kendi başınızaverebilmeniz benim sizde görmeyi istediğim bir şeydir.

Alice Yasası ile Relativite teorisinin aynı şey olduğunu söylemiştim. Şimdi sizeRelativite teorisinin ne olduğunu söylersem, Alice Yasasının ne olduğunu da açıklamışolurum. İsterseniz bu sorunun cevabını Albert Einstein nasıl vermiş bir bakalım, ki o buteorinin kurucusudur.

"The theory of relativity is that physical theory which is based on a consistent physicalinterpretation of the concepts of motion, space and time.”

Albert Einstein relativite teorisi’ni işte bu sınırlar içinde düşünmüştü. Ancak relativiteteorisinin anlamı gerçekte bu değildir. Relativite teorisi bir enerjiler yasası bütünlüğüdür. Bubütünlük içinde kütle vardır, hareket vardır, ısı vardır, zaman vardır, kuvvet vardır, aklınızagelebilecek her türlü fiziksel nicelik vardır, her şey onun içindedir. Ancak relativite teorisindedaha çok enerjiler dominant durumdadır. Bir gözlüğünüz olduğunu hayal ediniz. Onutaktığınızda, cisimleri değil de cisimleri meydana getiren maddenin içerisindeki enerjileri,onların birbiri ile ilişkisini, onların dünyasını size gösteriyor olsun. İşte relativite o gözlüklebaktığımızda göreceğimiz şeydir. Relativite bir bakıma fizik yasalarının motorudur, onunkalbidir.

Relativite teorisi son derece önemli bir teoridir çünkü relativite yasaları fizikte birincilöncelikli yasalardır. Fizik branşlarını bir şemsiyenin kolları gibi düşünürseniz, relativiteyasaları bu şemsiyenin tepe noktasında yer alırlar ve diğer fizik yasalarının oluşmasında

4

belirleyici rol oynarlar. Bir fizik yasasını bilebilirsiniz ama onun nedenini, onun niçin varolduğunu bilmezsiniz. “Bu yasa niçin vardır?” sorusunun cevabı çoğunlukla relativiteyasalarının içinde gizlidir. Bu nedenle de relativite teorisini anlamak, diğer fizik yasalarınınnedenlerini anlamayı kolaylaştırır. Albert Einstein bize onun yerini işaret etmiş ve göstermişti.Alice Yasası ise bu olağanüstü dünyaya atılan ilk gerçek adımdır.

Relativite teorisi ilk olarak Albert Einstein’ın Özel Relativite kuramı ile başlamış vedaha sonra geliştirdiği Genel Relativite kuramı bu teoriye eklenmiştir. Relativite teorisibugüne kadar herkes için zor anlaşılabilen, zor yorumlanabilen bir teori olmuştur. Zoranlaşılmasının nedeni, zor olmasından değil de, içinde çok sayıda hata barındırmasındandolayı olmuştur. Onu anlayanlar da(!) onun mevcut yanlışları içerisinde kaybolupgittiklerinden relativite teorisi hiç bir zaman ve hiç kimse tarafından anlaşılamamıştır. Çokşaşıracaksınız ama ne yazık ki buna Albert Einstein’ın kendisi de dahildir. Bu teori, insanlarınhayal dünyalarında yarattıkları bir kurgu olarak içindeki yanlışlarla bu güne kadar gelmiştir.Bu kadar ağır konuştuğum için şaşırdınız mı? Şaşırmayınız, bunları söylemeye mecburum.Ancak öte yandan, bu teori hiç bir zaman görmemezlikten gelinecek bir teori de olmamıştır.Çünkü fizikte öyle kavramlar, öyle sonuçlar vardır ki, relativite teorisinin dışında bunlarıaçıklayabilecek başka hiç bir tutarlı açıklama getirilememiştir. Bu nedenle de fizikçilerarasında bu teori varlığını bugüne kadar sürdürmüştür.

Alice Yasası bu teoriye önemli miktarda katkı yaparak onu basitleştirir ve anlaşılabilirhale getirir. Bunun yanı sıra relativite teorisi üzerinde önemli düzenlemeler ve düzeltmeler degerçekleştirir. Özel Relativite teorisi Alice Yasasında yenibaştan yazılmıştır. Genel Relativiteteorisinde ise mevcut teorik altyapı birebir korunarak üzerine yeni prensipler eklenmiştir.Alice Yasasındaki teorik basitlik, onun matematiğine de yansımış ve relativite teorisininmatematiği de basitleşmiştir.

Alice Yasasının yaptığı bir başka önemli iş daha vardır, ki oda relativite teorisini, birteori olmaktan çıkartıp onun bir fizik yasaları gurubu olduğunu göstermesidir. Alice Yasası buyasalar grubuna atılan ilk büyük adımdır.

5

ALICE YASASININ HİKAYESİ

Giriş:

Ben bir fizikçi veya matematikçi değilim. Otuz beş yaşından sonra tamamen birtesadüf eseri olarak kendimi fiziğin içinde ve Alice Yasasını yazarken buldum. Burada sizeAlice Yasasını anlatırken, ona nasıl ulaştığımın hikayesini anlatarak başlamak istiyorum.

Amatör bir şekilde bilgisayarımda bir matematik algoritması yazmaya çalışıyordum.Amacım bir tür data sıkıştırma programı yazmaktı. Bu sıkıştırma algoritmasında sayıtabanlarını ve sayı sistemlerini kullanıyordum. Çalışmalarımın ileri bir aşamasında,kullandığım matematiğin beni çok ilginç bir noktaya getirdiğini tesadüfen fark ettim. Elimdekimatematik, sanki Klasik Mekaniğin kütle çekim yasası ile bire bir uyumlu gibi görünüyordu.Sanki rakam dizilimleri Newton’un kütle çekim yasası (F = G.m1.m2/d2) denklemininsonuçlarını andırıyordu.

Bu matematik beni o kadar cezp etmişti ki kütle çekim yasasının bu matematikle ifadeedilip edilmeyeceğini anlamak için çalışmaya karar verdim. Çeşitli çalışmalar yaptım, meselaG evrensel çekim sabitinin bu algoritmanın oluşturduğu sayılardan elde edilip edilemeyeceğigibi uğraşlar içine girdim. Bu tür hesaplamalar aslında gerçekten çok zordu çünkü küçük evbilgisayarım verdiğim binlerce sayıyı hesaplamakta yetersiz kalıyordu. Hesaplama süreleribazen günler sürüyordu. Buna rağmen bu matematik üzerinde uzun bir zaman çalıştım.Sonuç olarak çalışmaya başlarken hedeflediğim data sıkıştırma programını elimdekibilgisayarla yapamayacağımı da anladım ama çabalarım da boşa gitmedi. Bu matematikbana bugüne güne kadar hiç kimsenin fark etmediği bir pencere açmıştı. Büyük bir meraklabu pencereden bakmaya başladım ve bu pencere beni zaman içerisinde Alice Yasasınaulaştırdı.

Konuyu dağıtmamak için, kullandığım algoritmanın ve matematiğin detaylarınaburada girmek istemiyorum. Bir özet olarak şu kadarını söylemek isterim: Rasgele bir kütledeğeri seçiyor ve sayı tabanlarını kullanarak bu kütleye ait olası çekim kuvveti (çekim alanı)değerlerini hesaplıyordum. Algoritma her kütle değeri için sadece o kütleye özel farklı birmatematiksel model oluşturuyordu. Sürekli olarak rasgele bir kütle değerleri seçip, bukütlenin uzayda oluşturabileceği varsayımsal çekim kuvveti değerlerini hesaplamak, farkındaolmadan beni yavaş yavaş ALAN KAVRAMI düşüncesi ile tanıştırdı. Alan Kavramı ise AliceYasasına giden yoldu, burası benim penceremdi. İşte böylece, kendimi giderek garipleşen biryol üzerinde buldum. Düşüncelerim ister istemez beni bu yol üzerinde yürümeye çağırıyordu.Bu çağrı zaman içerisinde benim için karşı konulamaz bir şey oldu ve ben de bu yol üzerindeyavaş yavaş ilerlemeye başladım.

Eğer benim gibi, her kütle değeri için uzayda o kütleye ait çekim kuvveti değerlerinihesaplarsanız, (ki üzerinde çalıştığım matematik her kütle için farklı matematiksel değerleroluşturuyordu), her cisim için belirli sayılardan oluşan bir uzay tarif etmiş olursunuz. Ortayaçıkan özel uzaylara fizik ile uyum sağlama amacı ile ALAN adını verdim. Elbette ki alankavramı bu aşamada benim düşüncelerimde sadece bir matematiksel modeldi, birvarsayımdı ve ta ki benim için o muazzam ana kadar da her zaman bir model olarak kaldı.

Buraya kadar anlattığım kısım, aslında bir fikir jimnastiğinin ötesine elbette ki gitmiyor.Hayal edebilirsiniz, hayal dünyanızda her şeyi düşünebilirsiniz. Bende işte böyle şeylerdüşünüyordum. Bu aşamada ünlü bir Fizikçi olan Richard Feynman’a buradan teşekküretmek isterim. Onun yazdığı “Fizik Yasaları Üzerine” adlı kitabının Türkçe çevirisiniokumuştum. İki sözü aklımdan hiç bir zaman çıkmamıştır. “Gerçek bir fizik yasası basitolmalıdır. Eğer basit değilse doğru değildir.” ve “Üzerinde çalıştığınız bir fizik yasasının doğruolduğunu mutlaka hissedersiniz.” Bende geldiğim noktada sanki olağandışı bir şeylerolduğunu hissediyordum. Kullandığım matematik beni rahat bırakmıyor ve aklımı sürekli

6

meşgul ediyordu. Günlerden bir gün aklıma şöyle bir soru geldi: Acaba bu matematik Newtonfiziği ile uyumlu olduğu gibi, Einstein fiziği ile de uyumlu olabilir miydi? Eğer bu konuda da biruyum söz konusu ise bu matematik gerçekten çok kıymetli olabilirdi. İşte fiziğe gerçekanlamda adım atmam bu noktadan sonra olmuştur.

İlk olarak Einstein fiziğini anlamalıydım ve Albert Einstein’ın eserlerini okumayabaşladım. Einstein’ın fiziğinde zaman uzaması, boy kısalması, uzay büzülmesi gibi ilginç vedeğişik kavramlar olduğunu biliyordum. Belki elimdeki matematikle bu tür kavramlaraulaşabilirdim. Onun düşüncelerini ve teorisini anlamaya çalışmalıydım ve onun ÖzelRelativite teorisini öğrenmeye başladım.

Onun teorisini sahip olduğum ALAN kavramı içinde yorumlamaya çalışıyordum.Hemen belirteyim ki, size aktardığım şekildeki bir alan modeli ilginç bir matematiği işareteder. Bu matematik (c+v) (c-v) matematiğidir. Bu matematiği Alice Yasasının bütünversiyonlarında anlattım. Okuduysanız yabancılık çekmeyeceksiniz. İlerideki bölümlerdedetaylı olarak tekrar anlatacağım.

Bir müddet çalıştıktan sonra (c+v) (c-v) matematiğinin Einstein fiziği ile hiç bir şekildeuyuşmadığını ümitsizce gördüm. Bu durum benim için gerçekten üzüntü vericiydi. Dahası,(c+v) (c-v) matematiği, Albert Einstein fiziğindeki zaman uzaması, boy küçülmesi, uzaybüzülmesi gibi kavramların varlığına da izin vermiyordu. Üstelik her şeyin ötesinde bumatematiğe göre düşündüğünüzde ışığın hızı bütün referans sistemlerine göre sabit yani c(ışık hızı) olamazdı. Eğer benim gibi kendi halinde ve fizikçi olmayan bir insan iseniz, fiziğeneredeyse kırk yaşında başlamışsanız, yüksek matematik bilmiyorsanız, böyle bir durumkarşısında kendi kendinizden korkar hale gelirsiniz, yaptığınız çalışmalardan şüpheedersiniz. Hatta kendi akıl sağlığınızdan bile şüphelenirsiniz. Kendimden, çalışmalarımdan,düşüncelerimden korkmaya başlamıştım. Önümde fiziğin o güne kadar yetiştirdiği en büyükalim duruyordu. Gerçekten çok zor bir durumdaydım ve her şeyi bırakıp kaçmak istiyordum.Ama bir türlü kaçamadım, matematik beni ele geçirmişti.

7

Her şeyin Başlangıcı, Büyük An:

Bir şeyler yapmalıydım. Farklı bir şeyler. Bir gün bilgisayarımda bir grafik üzerinde(c+v) (c-v) matematiği ile çalışmaya başladım. Bu grafik “First Paper” adını verdiğimçalışmamda yayınladığım grafiktir. Grafiği bitirdiğim zaman Albert Einstein’ın nerede hatayaptığını anlamıştım. Şaşırmıştım. Her şey o anda buz kesmişti. O anda onun için ne kadarçok üzüldüğümü size anlatamam. Albert Einstein benim o anda gördüğüm şeyi hiç bir zamangörememişti. (Bu grafiği kitabın sonuna eklediğim “First Paper” bölümünde görebilirsiniz.)

Artık, tuhaf bir durumla karşı karşıya idim. Albert Einstein’ın nerede yanlış yaptığınıbiliyordum. Ama bu durum benim düşüncelerimin doğru olduğunu da göstermiyordu. Kendidüşüncelerimi destekleyen sonuçlar olup olmadığını araştırmalıydım. Yapabileceğim tek şeyiyapmaya karar verdim yani (c+v) (c-v) matematiği konusunda internette yayın olupolmadığını araştırmaya başladım. Çok ilginçtir ki daha ilk denememde, şimdi merhum olanKanadalı fizikçi Paul Marmet’in kendi web sitesinde yayınladığı GPS (Global PositioningSystem) hakkındaki bir çalışmasına ulaştım. Bu çalışmada GPS de (c+v) (c-v) matematiğininvarlığı açıkça ifade ediliyordu. Kendisini buradan rahmetle ve minnetle anarım. O anda nekadar heyecanlandığımı ve sevindiğimi tahmin edebilirsiniz. Her ne kadar onun yayınındakiteorik görüşlerini anlamamışsam da, ki o zamanlar İngilizce bilgim hemen hemen hiç yoktu,bu çalışması bana büyük bir motivasyon kazandırmıştır. Böylelikle araştırmam gereken hedefbelli olmuştu: GPS deki deneysel verilere ulaşmalıydım.

GPS de Geçirdiğim Zor Zamanlar:

Uzun bir zaman, GPS de uydudan gönderilen bir sinyalin dünyaya nasıl vardığınıanlamaya çalıştım ancak fizikçilerin GPS dokümanlarında kullandıkları matematik ve fizik dilibenim için çok farklı ve çok ağır idi. Yüksek matematik bilmiyordum ve genellikle kullandıklarıterminolojiden, hesaplamalardan, formüllerden hiç bir şey anlamıyordum. Üstelik, net birşekilde (c+v) (c-v) matematiğinin varlığını ifade eden bir yayına da rastlamamıştım. Oradanburadan taraya taraya sonuçta (c+v) (c-v) konusunda bir çay bardağını bile doldurmayan birkaç çalışma bulabildim. Elimde olan veriler tatmin edici olmaktan oldukça uzak ve sayıcagerçekten çok azdı. Eriştiğim, bulabildiğim sınırlı sayıdaki yayının sahipleri de (c+v) (c-v)matematiğini benim gibi düşünmüyorlardı. Düşünceleri çok farklı idi. Fizikçilerin benimdüşündüğüm gibi bir Alan modeline sahip olmadıklarını anlamıştım. Ben onlardan çok farklıbir yerdeydim, onlardan aykırı kalıyordum ve yalnızdım.

GPS konusundaki araştırmalarım sebebiyle fizik camiası ile de ilk kez tanışmıştım.Onların bazılarıyla yazışmaya çalıştım. Profesörler, doçentler vs. Onların kariyerlerikarşısında ve kullandıkları matematik karşısında ezildiğimi görüyordum. Gerçek olan şuyduki hiç bir zaman dikkate alınmıyordum. İngilizce bilgimin kısıtlı olması onlar karşısında işimidaha da zorlaştırıyordu. Sonuç olarak fizikçilerle kurmaya çalıştığım bütün diyaloggirişimlerim başarısız oldu. Bu durum karşısında kendi içime çekilmeye ve bu faydasızuğraşa son vermeyi uygun gördüm. Özetlersem, bütün bu dönem boyunca (c+v) (c-v)konusunda tezimi açıkça destekleyen hiç bir deneysel veri bulamadım. Ancak diğer yandanda çok değerli, çok net bir sonuca ulaşmıştım. GPS de uydudan dünyaya doğru gönderilenbir sinyalin hızı bütün yönlerde farklıydı ve bu sonuç benim düşüncelerimdeki Alan kavramıile tamamen uyumlu görünüyordu. Dahası GPS de çalışan fizikçiler de sinyalin davranışıkonusunda net bir fikir birliğine sahip değillerdi.

8

Alice Yasasının Başlangıcı:

Uzun bir bekleme ve düşünme safhasına girmiştim. Bu dönemde (c+v) (c-v)matematiğini daha iyi anlamaya ve onun işaret ettiği özellikleri keşfetmeye çalışıyordum.Şurası açıktı ki, eğer (c+v) (c-v) matematiğini anlamak istiyorsam onu bana kendimdenbaşka hiç kimse öğretmeyecekti. Nedendir bilmem, başlangıçtan beri hayal gücüm benialanları ve (c+v) (c-v) matematiğini “Alice Harikalar Diyarında” (Alice In Wonderland)masalının kahramanları olan Alice ve Humpty Dumpty ile birlikte düşünmeye sevk etmiştir.Alice ve Humpty Dumpty düşünme dünyamdaki Alanlar içinde oraya buraya gidiyor, kah bircisim, kah bir foton oluyorlardı. Onlar düşünme maratonlarımın birer parçası olmuşlardı. AliceYasasının adı buradan gelmektedir.

İnanmanızı yürekten isterim ki, bütün bu olan bitenler sırasında beni hiç bir zamanyalnız bırakmayan tek bir kişi vardı. Kim biliyor musunuz? Albert Einstein. Onu sürekliokumaya devam ediyor ve onun düşünme sistemini anlamaya çalışıyordum. Bu en güçdönemimde o bana gerçekten çok büyük destek olmuştur. Onu gerçek anlamda tanıdığımıdüşünüyorum. Albert Einstein’in eserlerini tarafsız bir gözle incelerseniz onun hiç bir zamanyenilik peşinde koşmadığını, yeni bir şey keşfetme çabası içinde olmadığını görürsünüz. Ofizikte birbiri ile uzlaşmaz gözüken kavramların aslında bir biri ile tam bir uyum içinde olmasıgerektiğine inanan ve birbirine zıt görünen kavramların aynı bütünün birer parçası olduğunudüşünen bir insandı. Bu inanç ve düşünce doğrultusunda enerjisini ve düşüncelerini fiziktevar olan uzlaşmazlıkları birleştirme, bir araya getirme amacıyla kullanmıştır. Gerek ÖzelRelativite teorisi ve gerekse Genel Relativite teorisi onun bu birleştirme çabasının ürünleridir.Albert Einstein deneysel verilere de büyük önem vermiş ve teorilerini oluştururken daimadeney sonuçlarıyla olan uyumu göz önünde tutmuştur. Fiziğin geçmişine duyduğu saygı vegüveni onda hissedersiniz. Fakat fizikte var olabilecek yanlışlar konusunda da o hiç birzaman bağnaz olmamıştır. O, Klasik Mekaniğin dar dünyasını yerle bir ederken çok basit birprensip uygulamıştır. Onun prensibi şudur: “Fizikte daima mevcut doğrular alınmalı veyanlışlar atılmalıdır. Ancak bu şekilde yola devam etmek mümkündür.” Ve o Newton fiziğindeyanlış olduğuna inandığı kavramları dışlarken hiç tereddüt etmemiştir. Bütün bunlara ilaveolarak onun bir başka özelliği daha vardır ki, bu özellik onu bütün meslektaşlarından ayrıkılmıştır. Bu özelliktir ki, onun diğer özellikleriyle birleşince onu dünyanın en ünlü fizikçisi yaniAlbert Einstein yapmıştır. Bu nadide özellik onun matematiğe duyduğu güven ve saygıdır.Matematiğe ve onun gösterdiklerine o güvenirdi. Albert Einstein elinde var olanların ışığında,yalnızca matematiğe güvenerek çok karanlık ve dibi görünmeyen bir çukura yalnız başınainmiştir.

Albert Einstein bana ne yapmam gerektiğini gösteriyordu. Onun Newton fiziğineyaptıklarını ben niçin Einstein Fiziğine yapmayacaktım ki. Einstein fiziğindeki doğruları alır,yanlışlarını atabilirdim. Eğer (c+v) (c-v) matematiğinin doğru olduğuna inanıyorsam, sahipolduğum Alan kavramının doğru olduğuna inanıyorsam bu şekilde davranmalıydım. ÜstelikGPS de tezimi destekler nitelikte sonuçlar da vardı. O halde ilk önce, Einstein fiziğindekidoğrular neydi, bunları bulmalıydım. Aman Allah'ım. Neler oluyordu böyle. Bir fizik devinisorgulamaya başlamıştım.

Albert Einstein’a ait ve modern fiziğinin temelini teşkil ettiğine inandığım ve aynızamanda Özel Relativite teorisine yol açan çok meşhur iki fizik postülası vardı. RelativitePrensibi ve Evrensel Işık Hızı. Bu postülaların fizik için çok önemli olduğunu o zamanlar tamolarak anlamasam da kuvvetle hissedebiliyordum. İşin aslını ararsanız, ilk bakışta (c+v) (c-v)matematiği ile onun Evrensel Işık Hızı postülasının taban tabana zıt olduğu düşünürsünüz.Bu sebeple bu postülanın yanlış olduğunu düşünmedim diyemem. Hatta bu postülayı ortadankaldırmak için büyük çabalar da sarf ettim. Ancak bu postüla her defasında düşüncelerimdegeri gelerek beni yenmiştir. Üzerinde ne kadar çok çalışırsam, ondan kurtulma şansımınolmadığını çok daha açık bir şekilde görüyordum. İtiraf ediyorum ki, bu postülalar olmadan(c+v) (c-v) matematiğinin teorik olarak anlatılabilmesine hiç bir şekilde olanak yoktur. Şöyle

9

ki, (c+v) (c-v) dediğiniz zaman öncelikle c (ışık hızı) nın ne olduğunu söylemeniz, tarifetmeniz gerekir. Bunu Albert Einstein zaten Evrensel Işık Hızı postülasında kusursuz birşekilde yapmıştı. Bu postüla olmadan benim alan modeli tezimi ortaya koyabilmeme olanakyoktu. Diğer postüla olan Relativite Prensibi ise fiziğin geçmişine duyulan saygı, güven,sadakatti. Bu postüla teorik fiziği tutarlı kılan, mantıksal çıkarımlara ulaşmayı sağlayan çokama çok görkemli bir postüla idi. Bunları kabullenmeden hiç bir şey yapamazdım, hiçbir yerevaramazdım. Bu postülaları kabul etmem (c+v) (c-v) matematiği için hayati öneme sahipti.Alice Yasasının var olabilmesi buna bağlıydı. Hatta şöyle de diyebilirim: Albert Einstein bu ikipostülayı tanımlayabilmişse, bunun nedeni doğada (c+v) (c-v) matematiğinin var olmasısebebiyledir. Artık rahatlamıştım, yapmam gereken ilk iş böylece belli olmuştu. Bu ikipostülaya tereddütsüz sahip çıkacaktım. Einstein’ın bu iki postülası, bundan sonra AliceYasasında onun yeni matematiğinde yaşayacaktı. Özel Relativite teorisi için Einstein’indüşündüğü matematik ise (c+v) (c-v) matematiği ile uyumsuzdu ve kuralı uygulamalıydım.Doğruları almalı ve yanlışları atmalıydım. Böylelikle düşüncelerimdeki Alan Kavramı ve sahipolduğu (c+v) (c-v) matematiği Einstein fiziği ile ilk kaynaşmasını gerçekleştirmiş oldu.Oldukça sancılı ve acı verici bir kaynaşma olmuştu ama bu bağ bir daha hiç bir zamankopmayacaktı.

Alice Yasası Doğuyor:

Öncelikle, (c+v) (c-v) matematiği konusunda bir fizik ispatına ihtiyacım vardı. Yeni birheyecanla ve istekle çalışmaya başladım ve ispata kısa bir müddet içinde ulaştım.Doğrusunu isterseniz bu çok zor da olmadı. Çünkü elimde zaten hazır olan grafiğikelimelendirmem bu iş için yetmişti. Üstelik, Albert Einstein’ın iki postülası yaptığım ispatıbirer pırlanta gibi süslemişti. Artık hem matematiksel kanıtım, hem de teorik açıklamam, hemde tezimi doğrular nitelikte deneysel verilere sahiptim. Alice Yasası doğmuştu.

İspat içeren çalışmamı internette İngilizce (tercüme ettirerek) ve Türkçe olarakyayınladım (First Paper) . Çalışmam (c+v) (c-v) matematik ispatını içeriyor, Einstein’ın ÖzelRelativite teorisine ait matematiğin yanlış olduğunu gösteriyor ve Özel Relativite teorisinin(c+v) (c-v) matematiği ile temsil edilebileceğini anlatıyordu. İlave olarak, Albert Einstein’inyukarıda bahsettiğim iki fizik postulasına daha en başından sahip çıkıyordu. Çalışmalarımıbundan sonra Alice Yasası bayrağı adı altında yayınlamaya karar verdim. Ben o zamanlarda(c+v) (c-v) matematiğinin o güne kadar bilinmeyen bir fizik yasasını temsil ettiğineinanıyordum. Alice Yasasına ait bu yeni matematiğin fizikçiler tarafından bilinmediği ve onlariçin tamamen yeni olduğu doğruydu, ama onun yeni bir fizik yasası olduğunu düşünmemyanlıştı. Alice Yasasının relativite teorisinin kendisi olduğunu yıllar sonra anlayabilecektim.

Artık Alice Yasası’nın tarifini şu şekilde yapıyorum: Relativite Teorisi’nin halk dilindekiadı ALICE YASASI, bilim dilindeki adı Relativite Teorisidir. Fizik bilimine dışarıdan gelen veAlice Yasasını yazan bir insan olarak ona bu adı uygun gördüğümü huzurunuzda ifadeediyorum. Aslında farkında olmadan bu şekilde ayrı bir ad kullanmış olmamın bir bakımdanfaydalı olduğunu görüyorum. Çünkü Alice Yasası Relativite teorisindeki yeniliği ve değişimitemsil etmektedir.

First Paper benim için çok ama çok önemli bir çalışma olmuştur. Çünkü ışığındavranışı ile ilgili olarak (c+v) (c-v) ispatını içermesi sayesindedir ki, Alice Yasasıdüşüncelerimde kendisini daima koruyabilmiş ve daima bana yol göstermiştir. AlbertEinstein’ın Özel Relativite konusunda yanlış bir yorumda bulunduğunu artık biliyordum. Busebeple bir fizikçinin fizik profesörü bile olsa, “bayım siz yanlış yoldasınız”, “teoriniz yanlıştır”demesi veya beni deli yerine koyup bana gülümsemesi artık benim cesaretimi kıramazdı,yolumdan geri çeviremezdi. Kendime olan güvenim yavaş ama sürekli olarak artıyordu.Evvelce korkarak baktığım fizik olaylarına korkmadan bakabilmeyi öğreniyordum. Daha öncekarşılarında ezildiğim fizikçilerin kariyerlerinin de ancak bir yere kadar geçerli olabileceğini

10

anladım. Artık benim için onlar yanlış yola sapmış, Albert Einstein’ın teorisini temsil edeninsanlardı. Yanlış yolda olduklarının farkında değillerdi.

Yayınladığım çalışmayı erişebildiğim oranda fizikçilere okutmaya çalıştım. Ama buçabalarım hiç bir sonuç vermedi. Okumuyorlardı ve belki de okuyor ancak anlamıyorlardı.Doğrusu fizikçilerin bu davranışına şaşırmıştım. Çalışmam daha en başından beriokunmayan, ilgi görmeyen bir çalışma olmuş bir köşede kaderine terk edilmişti. Matematikispata sahip olan böyle bir çalışma nasıl olur da ilgi görmez ve anlaşılmazdı? Bu sorununcevabını o zamanlar hiç anlayamamıştım.

Hiç düşünmediğim bir durumdu bu. Mevcut yöntemin işe yaramadığı, yaramayacağıortaya çıkmıştı. Alice Yasasını nasıl tanıtabilirim, onun okunmasını nasıl sağlayabilirim diyedüşünmeye başladım. O günlerde tesadüfen bilgisayar animasyonları üzerine çalışan birarkadaşım beni bir seminere davet etti. Seminerde animasyon yapmaya yarayan Flashadında güzel bir program ile tanıştım. Çalışmalarımı animasyon haline getirebilirsem AliceYasasının daha kolay anlaşılabileceğini düşündüm ve Flash programını öğrenmeye kararverdim. (c+v) (c-v) çalışmamı animasyon haline getirdim ve bir yıl kadar sonra AliceYasasının ilk animasyon çalışmasını yayınladım. (Yıl 1999-2000 Alice Yasası versiyon 3.0 veardından Alice Yasası versiyon 3.1). Çalışmanın animasyonları oldukça acemiceydi fakatsonuçta düşüncelerimi ona aktarabilmiştim. Hatta Zaman ve Boyut adlarında (The Time, TheDimension) iki güzel ispat eklemeyi de başardım. Yaptığım programı birkaç downloadsitesine koydum. Evet, program ilgi görüyor ve download ediliyordu. Programı indirenlerinçoğunluğunun fizikçiler olmadığını biliyordum ama bu o kadar da önemli değildi, sonuçtainsanlar Alice Yasası ile bir şekilde tanışıyorlardı. Download edenlerin büyük bir çoğunluğuda çocuklardı. Düşünebiliyor musunuz; Alice Yasasını henüz fizikçiler bilmezken çocuklarokumaya başlamıştı bile. Elbette onların benim veya Alice Yasası hakkında nedüşündüklerini bilmiyordum. Fakat benim için önemli olan onun okunması ve giderekyayılmasıydı. Okuyucularım çocuklar bile olsa böylesi çok daha iyi idi. İlginin var olduğugörmek beni animasyon çalışmalarına daha büyük bir ağırlık vermemi teşvik etti. O küçükmeraklı ve bilgiye aç sevimli internet canavarlarına buradan çok teşekkür ediyorum. Sizlerbana her zaman cesaret verdiniz. Benim bu zor zamanlarımda bana ve Alice Yasasına çokyardım ettiniz.

Alice Yasası Genişliyor

Bu arada Alice Yasası üzerinde çalıştıkça inanılmaz bir şekilde gelişiyordu. ÖzelRelativiteyi daha iyi anlamaya başlamıştım. Acaba Alice Yasasının sınırları nereye kadaruzanıyordu? Acaba Alice Yasasını, Albert Einstein’ın ünlü E=mc² eşitliği ile birleştirmekmümkün olabilir miydi? İşte artık bu tür şeyler düşünüyor ve bunları anlamaya çalışıyordum.Elimde yalnızca (c+v) (c-v) matematiği vardı ve E=mc² eşitliğini yalnızca bu matematiğedayanarak elde edemeyeceğimi kısa bir zaman içinde anlamıştım. Einstein’ı Genel Relativitekuramına ulaştıran ve onun tarafından kaleme alınan Eşitlik Prensibi (Principle ofEquivalence) üzerinde çalışmaya başladım. Onun bu çalışması gerçekten çok güzel birçalışmaydı. Bu prensibi Alice Yasasının içine tereddütsüz bir şekilde aldım. Bu şekildedavranmakla ne kadar isabetli davrandığımı şimdi çok daha iyi anlıyorum. Alice Yasası benfarkında olmadan yalnız Özel Relativite teorisini değil Genel Relativite teorisini de içinealacak şekilde genişlemişti. Bu prensipten yararlanarak Fiziğin Köprüsü (Bridge of Physics)adını verdiğim bir bölüm hazırladım. Bu bölüm ile Alice Yasası E=mc² eşitliğine ilk kez ulaştı.Bu çalışmam, bütün eksiklerine ve hatta bazı yanlışlarına rağmen E=mc² eşitliğinin neanlama geldiğini bana anlatabilmiştir. Bridge of Physics çalışmasını yayınladığım sıralardadüşüncelerimin özellikle Genel Relativite konusunda hiç de berrak olmadığını belirtmeliyim.Bridge of Physics ile bir şekilde Genel Relativiteye adım attığımı görüyordum ama GenelRelativitenin ne anlama geldiğinin cevabını veremiyordum. Alice Yasası ile E=mc² eşitliğineikinci kez ve daha doğru bir şekilde ulaşmam ve Genel Relativitenin ne olduğunu anlamamiçin bir kaç yıl daha çalışmam gerekecekti.

11

Okuyucularımın Alice Yasasına daha kolay ulaşabilmelerini sağlamak amacıyla birweb sitesi kurmaya karar verdim. aliceinphysics.com web sitesini Kasım 2001 tarihindeaçtım. Artık okuyucu kitlemin büyük bir çoğunluğunun fizikçiler değil de, fiziği merak edenherkes olacağını biliyordum. Bu amaçla, hazırlamaya başladığım Alice Yasası versiyon 4programını onlar için daha eğlenceli ve sevilir bir hale getirmeye çalıştım, içine oyunlarekledim. Alice in Wonderland masalı’nın içindeki resimler benim için inanılmaz bir hazineydi,Jhon Tenniel’in illüstrasyonlarını program içinde kullanmaya karar verdim. Animasyonçalışmalarım da önemli ölçüde güzelleşmişti. Programa Fiziğin Köprüsü (Bridge of Physics)bölümünü ve Fizikçilerin Alice Yasasına karşı gösterdikleri duyarsızlığı eleştiren “Alice &Sam” adlı eleştirel bir hikayeyi ekleyerek yayınladım. Bu program gerçekten çok büyük bir ilgigördü ve yirmi binin üzerinde download edildi.

Flash programlama becerimin zamanla artması Özel Relativiteyi daha iyi anlamamaçok yardımcı oluyordu. Çeşitli hızları simüle edip olasılıkları görebiliyordum, analizleryapabiliyordum. Bu sayede Özel Relativitenin nasıl olduğunu, nasıl etkilergözlemleyebileceğimizi giderek daha detaylı bir şekilde anlayabiliyordum.

Alice Yasasının yeni bir versiyonunu, Alice Yasası versiyon 5’i hazırlamaya kararverdim. Alice Yasasında Genel Relativite hala çok eksikti. Daha önce üzerinde çalıştığımBridge of Physics’te ulaştığım bilgileri, Principle of Equivalence prensibi ışığı altındageliştirerek, benim için en önemli çalışmalarımdan biri olan Potansiyel Enerji bölümünüyazdım. Bu çalışma Genel Relativite konusunda benim için her şeyin önünü açmıştır.Duvarlar yıkılmış, sisler kalkmıştı. Genel Relativite için Alice Yasası tutulamaz bir şekilde ileridoğru atılıyordu. Yaşadığım bu dönem benim için inanılmaz bir dönemdir. O güne kadar hiçkimsenin görmediği hiç kimsenin bilmediği yepyeni bir yerdeydim. Her taraftan muazzammiktarda bilgi yağmur gibi yağıyordu. Nereye baksam yeni bir şey görüyor onu anlamayaçalışıyordum. Yepyeni bölümler ardı ardına geldi. E=mc² , Kuvvetler Prensibi ve GenelRelativite. Bana başından beri yol gösteren alanlar konusunda da okuyucularıma bir şeylersöylemeliydim. Alan ve İmkansız bölümlerini yazdım. Versiyon 4’ün bazı bölümlerini deekleyerek, Alice Yasası versiyon 5 programını 2005 yılında yayınladım. Alice Yasası artıkpek çok kimse tarafından bilinir hale gelmişti. Versiyon 5 bugüne kadar otuz binden fazladownload edilip okunmuştur.

Peki bütün bu olup bitenler karşısında, fizikçilerin cephesinde neler oluyor diyesoracaksınız. Özellikle versiyon 5 ten sonra pek çok fizikçi Alice Yasasından haberdar oldu.Şaşırtıcıdır ama pek çoğu ona hiç önem vermedi ve onu okumadı. Okuyan fizikçilerin büyükbir çoğunluğu da Alice Yasasını anlayamadı. Belki içlerinden anlayanlar da olmuştur bunubilmiyorum. Ama benimle yazışmadıkları için benim onlardan haberim olmadı. Çok azsayıdaki fizikçiden (çoğu lise fizik hocalarıdır) teşekkür ve olumlu eleştiri aldığımıbelirtmeliyim. Ama onlarda bana yazdıkları mesajlarda Alice Yasasını anladıklarını veyakabul ettiklerini belirten bir ibare kullanmadılar. Gelen teşekkürler mesajları çoğunluklaokuyucularımdan gelmiştir. Bu çok ilginç ve üzerinde durulması gereken bir sonuçtu. Şimdisize bundan bahsetmek istiyorum.

Fizik eğitimi almayan insanların Alice Yasasını daha kolay anlayabildiğini gördüm.Bunun nedenini ise çok sonra anlayabildim. Bu insanların düşünceleri içerisinde Einsteinfiziğine ait matematik yoktu. Dolayısıyla düşüncelerini sınırlayan engeller olmadığı için AliceYasasını kolaylıkla anlıyorlardı. Fizikçiler için ise Alice Yasası bir bilinmezlikti, neredeysebildikleri bütün prensiplere başkaldırıyordu ve aldıkları fizik eğitimine tümüyle aykırıydı. Şöyleki, eğer Alice Yasasını Einstein’in teorisi ile düşünmeye çalışırsanız işin içindençıkamazsınız. Fizikçilerin davranışı da ister istemez bu şekilde oluyordu. Dolayısıyla AliceYasası onlar tarafından daha en başından garip, anlaşılmaz ve yanlış bir çalışma olarakalgılanıyordu. Yaşlı olan fizikçilere gelince onların bir program indirme sitesinden AliceYasası fizik programını indirmek, okumak gibi bir zahmet içinde olmalarını beklemek fazla

12

iyimserlikti. Alice Yasası onlara neredeyse hiç ulaşmıyordu. Zaten okusalar bile diğerleri gibisanırım onlar da anlamayacaktılar.

Sonuçta bu satırları yazdığım güne kadar geçen süre zarfında Alice Yasasını okuyupanlayan bir fizikçi oldu mu gerçekten bilmiyorum. Fizikçilerin Alice Yasası ile kaynaşması birgün er veya geç nasıl olsa gerçekleşecektir. Bundan hiçbir zaman kuşkuya düşmedim. Benşu anda yalnızca bu buluşma zamanını olabildiğince kısaltmaya çalışıyorum. Alice Yasasınınfizikçilere doğru yerde, doğru zamanda ve doğru bir şekilde ulaşması gerekiyor. Bunun içindeonun daha fazla yaygınlaşması ve okunması gerekiyor. Bu kitabı yazmaktaki esas amacımda zaten bu. Alice Yasasını onlarla daha yumuşak ve daha güzel bir şekilde buluşturabilmek.Elbette ki benimde Alice Yasası hakkındaki düşüncelerim zaman içinde olgunlaştı. Onunhakkındaki düşüncelerim, yorumlarım şu anda çok daha berrak. Onu şu anda çok daha kolayanlatabiliyorum.

Öte yandan, Alice Yasası’nın fizikçiler tarafından anlaşılmasıyla birlikte, fizikçiler içinçok zor bir durum kendiliğinden oluşacaktır. Bunun nedeni Alice Yasasının Özel RelativiteTeorisinin bütün mantığını ve matematiğini değiştirmiş olmasıdır. Fizikçilerin aşağı yukarı yüzyıldan beri Einstein matematiğini kullanarak yayınlar yaptıklarını ve bütün bu bilimselyayınların Alice Yasasının gelişi ile değişmesi gerektiğini düşünürseniz gelen büyükdepremin ne kadar korkunç ve yıkıcı olduğunu kolaylıkla görebiliriz. Hemen hemen bütünfizik branşları içerisinde Einstein’ın Özel Relativite teorisine ait matematik kendisine yerbulmuştur. Ne yazık ki bu kaçınılmaz sonuçtan kendilerini koruyabilmelerine hiç bir şekildeolanak yoktur.

Fizikçilerin içinde bulunduğu durum bence biraz komik de kaçıyor. Düşünebiliyormusunuz, fizikçi olmayan pek çok insan Alice Yasasını okumuşken, Özel Relativiteyi, GenelRelativiteyi öğrenmişken onlar hala bilmiyorlar. Alice Yasasına uzak kalmakla kendilerinivuracak depremi geciktiriyorlar ve hala Einstein matematiğine dayanan yayınlar üreterekmeydana gelecek hasarı büyütüyorlar. İçtenlikle söylüyorum ki, bugüne kadar ben onlar içinelimden gelen her şeyi yaptım. Hala da yapıyorum. Yayınlar hazırladım, programlar yaptım,web sitesi açtım ve onu anlamaları sağlamak için her şeyi ama her şeyi içine koydum. Hattaeleştirel bir masal bile yazdım, merak edip belki bakarlar diye web siteme tavşan bilekoydum, “Tavşanı takip et” dedim etmediler. Gidip baksınlar tavşan hala orada duruyor.Okumadılar, ilgilenmediler, anlamadılar. Başlarına ne ceza gelse aslında hak ediyorlar,çünkü bu yıkımın sorumlusu yalnızca kendileridir. Neden mi? Bakın, GPS’nin deneyselsonuçlarında kesin olan bir şey vardır ki, o da şudur: Dünya merkezli bir gözlemçerçevesinden baktığımızda bir uydudan dünyaya doğru gönderilen bir sinyalin hızı her yöniçin farklıdır. Fizikçilerin eline bu sonuç her gün her saniye ulaşmasına rağmen ki buradamilyarlarca veriden bahsediyoruz, onlar hala Albert Einstein’ın matematiğine sığınıyorlarsakabahat yalnızca kendilerindedir. Çalan alarm zillerini kendi elleriyle kapatmışlarsa sorumluolan kendileridir. Fizikçilerin bir çoğunun Albert Einsten’i hiç anlamadığını görmek, onun neanlatmak istediğini, teorisinin özünü bilmediğini görmek insanı şaşırtıyor.

Albert Einstein kendi zamanına ait deneysel verilere göre düşünmek zorunda olan birinsandı; ki yüz yıl evvelden bahsediyoruz. Bu dönemde çok önemli bir fizik deneyi yapılmıştır“Michelson–Morley Deneyi”. Bu deneyin sonuçlarına göre yıldızlardan dünyaya doğru gelenışığın hızı, dünyanın dönüş hızından veya yörünge hızından bağımsız olarak her doğrultudasabittir yani c (ışık hızı) dir. Büyük bir ihtimalle Albert Einstein’ın elinde başka başka deneysonuçları da vardı. İşte Albert Einstein bu deney sonuçlarına dayanarak bir muhakemeyapmış ve şu sonuca ulaşmıştır: “Tabiat bana, hareket halinde olsun veya olmasın bütünreferans sistemlerine göre ışığın hızının c (sabit) olduğunu söylemektedir. O halde,öyle bir matematiğe ihtiyacım var ki, ışığın hızını hangi referans sisteminden ölçersekölçelim bize c eşitliğini versin.”. Bu karar aşamasından sonra Albert Einstein düşüncelerinive enerjisini bu matematiği bulmak için kullanmış ve sonuçta da bu çözümü verenmatematiği elde etmiştir. Bu noktadan sonra olanlar çok daha ilginçtir. Bu matematik Albert

13

Einstein’ı zorunlu olarak zaman uzaması, boy kısalması, uzay büzülmesi gibi bazı mantıksalsonuçlara götürmüştür. Einstein da elindeki matematiğin kendisine gösterdiği bu kavramlarıbir sonuç olarak kabul etmiştir. Fizikçilerin anlamak zorunda oldukları şey de işte budur. Boykısalması, uzay büzülmesi, zaman uzaması gibi kavramlar onun temel hipotezinin gösterdiğialt sonuçlardır, onun uzantılardır ve bu alt kavramlar ancak ve ancak Albert Einstein’in temelhipotezi doğru ise yaşayabilirler. Çünkü bu kavramlar, temel hipotezin çözümünü verenmatematiğin gösterdiği alt sonuçlardır. Temel hipotez olmadan onlar hiçbir şekilde kendibaşlarına varlıklarını sürdüremezler.

Albert Einstein, kendisine yön veren temel hipotezinde bir hata görmediği için ve ogünün deneysel sonuçları temel hipotezini desteklediği için, bulduğu matematiğin sonuçlarınıda, ne kadar çılgınca görünürse görünsün kabul etmiştir. Albert Einstein’i çok büyük bir fizikçiyapan da işte budur. Matematiğe duyduğu bağlılık ve güvendir. Günümüzde fizikçiler AlbertEinstein’in matematiğinden sanki çok normal bir şeymiş gibi bahsetmekte, onunmatematiğine ait bu kavramları günlük bir olayın parçası gibi rahatça kullanmaktadırlar. Buaslında doğal, ancak kendinizi bir de Albert Einstein’in kendi dönemi içinde düşünün. Zamanuzaması, boy kısalması, uzay büzülmesi gibi kavramlar, o günün fizikçileri için tamamıylayeni ve akıl sınırlarını uç noktalara kadar zorlayan kavramlardır. O günün bilinen fizikkurallarına göre çılgınlığın da ötesinde şeylerdir. Matematik size işte bunu alacaksın diyor vegösterdiği şey o güne kadar bildiğiniz her şeye karşı. Albert Einstein onu uzanıp almasınıbilmiştir.

Günümüzde fizikçiler Albert Einstein’in temel hipotezinin ne olduğunu ne yazık kiunutmuşlardır. Alice Yasasını anlamalarındaki zorluk da unuttukları bu nedendenkaynaklanmaktadır. Alice Yasası daha en baştan Albert Einstein’in temel hipotezine saldırırve daha en başında onu yok ederek ilerler. Alice Yasası için, Albert Einstein’in temel hipotezianlamsızdır. Dolayısıyla, Alice Yasası için Einstein’ın temel hipotezine ait alt kavramlar daanlamsızdır. Nasıl anlamlı olabilir ki? Onlar temel hipotez ile birlikte çoktan ölmüş gitmişlerdir.Alice Yasasını Einstein fiziğine ait matematikle, onun kavramlarıyla düşünürseniz onu elbetteki anlayamazsınız. Alice Yasası içinde onun temel hipotezi, onun matematiği ve ona aitkavramlar yoktur.

“Efendim, biz zaman uzamasını deneylerimizde görüyoruz. Kütle değişiminigörüyoruz. Bu sonuçları destekleyen elimizde milyonlarca deneysel veri var. Bu sebepleEinstein fiziğinden en ufak bir şüphemiz bile yok.” Böyle konuşan bir fizikçi için ne diyebilirimki. Kafasını bir mengenenin içine sokmuş, sıktıkça sıkıyor. Sıkınız bakalım, nereye kadarsıkabileceksiniz. Hem, bu kavramların Alice Yasasında olup olmadığını neredenbiliyorsunuz?

Bu kadar konuştuktan sonra, Einstein fiziği içindeki zaman uzaması, boy kısalması,uzay büzülmesi gibi olağanüstü uçuk kavramların Alice Yasasının içinde var olmadığınısanacaksınız. Size kahkahalarla gülerim. Çılgınlık konusunda Einstein fiziği ve Alice fiziğibirbiri ile yarışır. Hatta hangisinin daha uçuk olduğu konusunda karar vermek için yazı turaatmak zorunda bile kalabilirsiniz. Eğer fiziği ve özellikle relativite teorisini öğrenmeye niyetinizvarsa çılgınlığa kendinizi hazırlayacaksınız.

Ama bakın, bence fiziğe bu şekilde yaklaşmak doğru değildir. Fizikte doğru olandüşünme şekli, hangi temel hipotezin geçerli olduğuna karar vermek ve karar verdiğiniztemel hipotezin size göstereceği matematik doğrultusunda korkmadan ilerlemektir. İlerlerkeno güne kadar hiç görmediğiniz pek çok yeni şey görürsünüz. Gördükleriniz size mantıklı dagelebilir çılgınca da. Eğer göreceklerinize korkarak bakarsanız yenilirsiniz veilerleyemezsiniz. İlerlerken uymanız gereken bir kural da şudur, ilerlediğiniz yolda bunu vebunu kabul ediyorum, şunu ve şunu reddediyorum demeye hakkınız yoktur. Çünkü eğeronlar aynı temel hipotezin gösterdiği sonuçlar ise hepsini kabul etmelisiniz, çünkü hepsi aynimatematiğin sonuçları, aynı temel hipotezin gerçekleridir. Bir müddet sonra gördüğünüzşeyler ne kadar çılgınca olursa olsun onlara alışırsınız ve daha da sonra bütün o

14

çılgınlıklardan normal şeyler gibi bahsetmeye başlarsınız. Birkaç örnek vererek sizirahatlatayım. Elektron, elektrik, foton ve yer çekimi, boy kısalması. Sizce bunların her birigerçek birer çılgınlık değil midir?

Size bir tavsiyem de olacak, eğer bir gün kendi başınıza böyle bir yola çıkmaya kararverirseniz temel hipotezinizi doğru inşa etmeye veya düşünmenizin sonuç aşamasındaortaya çıkan temel hipotezin ne olduğunu anlamaya çok özen gösterin. Yoksa gerçekten çokama çok kötü sonuçlara yol açabilir. Şaka bir yana, baştan bir hipotez inşa edip buna göreçıkarımlarda bulunmak fizikte elbette bir yöntem olabilir. Ama ne Albert Einstein ne de ben buşekilde bir başlangıç noktası seçmiş değiliz. Albert Einstein “Hızların Toplamı Kuralı”naışığın neden uymadığını araştırıyordu. Ben ise Alan kavramı üzerinde matematiksel birmodel üzerinde çalışıyordum. Her ikimizde kendi yaşadığımız dönem içerisindeki deneyselverilerden yararlandık, onlardan güç aldık. Sonuçta farklı düşüncelere, farklı temelhipotezlere ve bunun sonucunda da farklı matematiklere ulaştık.

Albert Einstein’i iyi anlamanızı arzu ederim, çünkü eğer onu içinde yaşadığı dönemiçinde düşünmezseniz ona haksızlık yaparsınız. O çalışmalarını kalem ve daktiloyla yazdı,ben bilgisayarla yazdım. Elektronik devrimi Albert Einstein’dan sonra olmuştur. Benimgördüğüm GPS verilerini o hiç bir zaman görmemiştir. Hassas lazer cihazları, hassas saatlerondan sonra yapılmıştır. Herkes elinde olanla yetinmek ve onunla düşünmek zorundadır. Oda öyle yapmıştır. Bugün Alice Yasası, onun önerdiği Özel Relativite matematiğinin yanlışolduğunu göstermiştir. Ama onun çok fazla doğrusu da vardır. Alice Yasasının onun bütündoğrularına sahip çıktığını lütfen görelim.

Artık Alice Yasasının anlatımına girebiliriz diye düşünüyorum. Alice Yasasınıanlatırken sahip olduğum Alan kavramını detaylı olarak anlatmaya gerek görmemiştim.Çünkü Alan Kavramı sonuçta bir teoridir. Ancak 2009 yılının başlarında bu bilgiyi de websiteme koyarak onu okuyucularımla paylaştım. Internet gerçekten çok güzel bir olanak amagaliba kitabın yerini de tam olarak tutmuyor. Tozlu raflarda kalsa bile kitap daha kalıcı bireser. İnternete koyduğum yazılarımda okuyucularımı fazla uzun yazılarla sıkmak istemediğimiçin detaya girmemeye özen gösteriyorum. Ama burada detaylara biraz gireceğim. İkinciolarak yapacağım şey ise yanlışları devam ettirmemek. Bununla ne kastediyorum? AliceYasası üzerinde çalıştığım sürece fizikte bazı çok önemli kavramların son derece yanlışkullanıldığını gördüm. Bu durum gerçekten çok asap bozucuydu ve Alice Yasasını anlatmamısürekli olarak aksatıyordu. Doğru bir tezi yanlış kavramlar kullanarak açıklamayı hiçdenediniz mi. İşte başımdaki dert tam olarak buydu ve bu hiç bir zaman sona ermedi. Buradasize Alice Yasasını anlatırken bu yanlış kullanılan kavramları size göstereceğim.

15

ALAN KAVRAMI

Özel Relativite konusuna beni Alice Yasasına ulaştıran Alan Kavramını anlatarakbaşlamak istiyorum. Bu şekilde davranmakla sizinde benim gibi o güne kadar farkındaolmadığınız bir şeyi fark edeceğinizi ve Alice Yasasını daha kolay anlayacağınızıdüşünüyorum. Alice Yasasındaki Alan kavramı, fizik yasalarını anlama ve yorumlayabilmekonusunda kişiye güçlü bir görme yeteneği kazandırmaktadır. O kadar ki benim gibi fiziğindışındaki bir insana, dünyanın en büyük fizikçisinin bazı çalışmalarının yanlış olduğunugösterebilmiştir. Bu kavramı fizikçiler kendi çalışmalarında kullandıklarında şüphesiz bendençok daha ileri düzeyde bilgilere ulaşacaklardır.

Evren temel olarak madde ve uzaydan oluşmaktadır. Burada madde derken temelparçacıklardan elektron, proton, kuark gibi temel yapı taşlarından bahsetmiyorum ve maddekavramını daha genel olarak ele alıyorum. Madde uzayda çeşitli miktarlarda ve şekillerde biraraya gelerek galaksileri, yıldızları, gezegenleri oluşturmaktadır. Maddenin bir araya gelerekoluşturduğu topluluklara cisim diyoruz. İnsanlar, bitkiler, eşyalar, gezegenler, yıldızlar, hattamoleküller ve atomlar gibi. Doğada bu cisimleri bir arada tutan bazı kuvvetler vardır.Elektriksel kuvvetler, manyetik kuvvetler, çekirdek kuvvetleri, çekim kuvveti gibi.

Alice Yasasındaki “Alan Kavramı” kendi varlığını açıklamak için Klasik Mekaniğinkütle çekim yasasından yararlanır. Bir cismin uzayda herhangi bir noktaya uygulayabileceğiçekim kuvvetinin miktarını biliyoruz. Şöyle düşünelim: Cismi merkez olarak kabul edelim (netür bir cisim olduğu önemsizdir) ve cismin etrafındaki uzayın çeşitli noktalarına o cisminuygulayabileceği çekim kuvveti değerlerini yazdığımızı varsayalım. Bu taktirde sadece ocisme ait uzayda bir rakam gurubu oluşturmuş oluruz. Burada rakamları yerleştirirken birkural dahilinde, çekim yasasının denklemine uygun bir şekilde yerleştirdik. Her rakamınmerkezdeki cisme göre hangi uzaklıkta olduğu ve hangi değeri taşıyacağı bellidir.Yazabileceğimiz sayının yeri için bir sınırımız yok. Sayıların kurala uyması kaydıylaistediğimiz kadar uzağa, istediğimiz yere ve istediğimiz kadar yazabiliriz. Böylelikle o cismeait özel bir uzay tanımlamış olduk. Cismi sağa sola doğru oynattığımızda cisme ait rakamgurubu cisimle birlikte uzayda yer değiştirecek, hareket edecektir. Çünkü her rakamınmerkezdeki cisme göre konumu değişmemektedir. İşte cisme ait bu özel uzayın AliceYasasındaki adı Alandır. Alan tarifini şu şekilde de yapabiliriz:

ALAN : Bir cisme ait çekim kuvvetinin erişebildiği yerler o cismin alanıdır.

Böylece Alan için oldukça basit ve tutarlı bir tanım elde ettik. Kullandığımız rakamlarcisme ait alanın varlığını görebilmemiz için bize yardımcı olmuştur. Şimdi hemen “Alangerçekten var mıdır?” diye soracaksınız. Sizce kullandığımız matematikte bir yanlışlık varmı? Hayır yok. Yapılan tanımda bir tutarsızlık var mı? Hayır yok. O halde böyle bir sorusormamalısınız. Bunu matematiksel bir gerçeklik olarak görmeli ve ele almalısınız. Çünkü,en azından bir matematik gerçeği olarak o vardır.

Şimdi Alanları kendimiz için daha görünür bir hale getirelim. Elimizde iki madeni paraolsun. Paraların her birini bir kağıda yapıştıralım. Kağıtlar paraların alanlarını temsil etsinler.Paralara ait çekim kuvveti değerlerini hesaplayarak onları kağıtlarının üzerlerine yazalım. Birparayı hareket ettirdiğimizde, ona yapışık olan kağıtta hareket edecek ve üzerindeki sayılarkağıtla beraber yer değiştirecektir. Şimdi her iki kağıdı birbirinin üzerine binecek şekildekoyalım. Bu durumda her iki alan iç içe geçmiş olacaktır. Buradaki alan örneğimiz ikiboyuttadır, çünkü kağıt aslında bir düzlemdir. Biz uzayda alanları kağıt örneğine benzer birşekilde ancak üç boyutlu olarak ve iç içe geçmiş olarak düşüneceğiz. Şimdi alan kavramınıbiraz daha açalım.

16

Cismin her bir parçası ayrı bir cisimdir:

Cisim dediğimiz şey çok belirgin bir şey değildir aslında. O daha küçük cisimlerin biraraya gelmesi ile oluşmuş bir madde topluluğudur. Elimiz, kolumuz, parmağımızvücudumuzun birer parçasıdır ama her biri aynı zamanda ayrı birer cisimdir. Alice Yasası’nınAlan Kavramında da bu böyledir. Bir cismin her bir parçasının ayrı bir cisim olduğunu,dolayısıyla her bir parçanın kendisine ait özel bir alanı olması gerektiğini düşünebiliriz. Bunusöylerken gene çekim yasasından güç alıyorum. Dünya üzerindeki cisimler karşılıklı olarakbirbirlerine çekim kuvveti uyguladıkları gibi, kütlelerini dünyaya vererek dünyanın kütlesinioluştururlar ve dünyanın çekim alanına katkıda bulunurlar. “Cismin her bir parçası ayrı bircisimdir” prensibi de bunu ifade ediyor, Dolayısıyla aynı cisimden kaynaklanan neredeysesonsuz miktarda alanın var olduğunu düşünebiliriz.

Sonuç olarak Alice Yasasındaki Alan Kavramı, Klasik Mekaniğin kütle çekimyasasının bize verdiği bilgi doğrultusunda inşa edilmiştir ve her aşamada onunla tam biruyum içindedir. İlginç olan nokta şudur ki, bu aşamaya kadar sadece matematiksel bir modelveya matematiksel bir gerçeklik olarak düşünebileceğimiz Alan Kavramı’nın Özel Relativitedeve genel olarak fizikte çok önemli işlevler gördüğünü, bir düşünce modelinden öteye büyükbir fiziksel gerçeklik arz ettiğini göreceğiz.

17

ÖZEL RELATİVİTE

Özel Relativite’nin Başlangıcı

1900’lü yılların başında fiziğin önünde çok önemli, bir problem vardı. Işığın, “HızlarınToplamı Kuralı”na uymadığı ve ışığın boşlukta bütün referans sistemlerine göre daima chızıyla yayıldığı düşünülüyor idi. Bu durum karşısında evvelce anlattığım gibi Albert Einstein,ışığın hızı için bütün referans sistemlerince c eşitliğini sağlayacak bir matematiksel çözümyolu önerdi. Bu çözüm yolu üzerinde o zamanlar çok tartışıldı ve sonuçta fizikçiler arasındagenel olarak kabul gördü.

Gene, evvelce anlattığım gibi bu matematiğin mantıksal sonuçları gerçekten çokilginç olmuştur. Çünkü bu sonuçlar, fiziğin içine o güne kadar var olmayan zaman uzaması,boy kısalması, uzay büzülmesi bazı ilginç kavramları sokmuştur. Mesela, bu matematiğinsonuçlarına göre ışık hızına doğru hızlanan bir uzay gemisinin boyu hareket yönünde sıfıradoğru yaklaşmalı ve ışık hızına ulaştığında sıfır olmalıdır. Uzay gemisinin içinde bulunansaatlerin tik-tak’ları saatin çalışma mekanizmasından bağımsız olarak uzay gemisihızlandıkça giderek yavaşlamalıdır. Uzay gemisindeki kişilerin gördükleri uzay sıkışmalıdırgibi. Aslında bu tür kavramlar hayal gücümüzü ve düşüncelerimizi uç noktalarda zorlayankavramlar da olsa, parçacık fiziği üzerinde yapılan çalışmalarda gözlemlenen kütle artışı,temel parçacıkların yaşam süreleri üzerine yapılan gözlemler bu matematiğin sonuçlarınıdestekler yönde olmuş ve bu durum fizikçiler arasında bu matematiğin doğrulanmasışeklinde algılandığı için, bu matematik giderek güçlenmiş bütün fizik branşları içerisinde yeralmıştır. İşte bu matematiğe yönelik olarak önerilen çözümler ve yorumlar Özel Relativiteteorisi kapsamında ele alınmaktadır.

Alice Yasasında Özel Relativite Teorisinin yeni baştan yazıldığını size söylemiştim.Burada Özel Relativite teorisini size anlatırken başlangıç noktası olarak öncelikle ışığındavranış şeklini ele alacağım ve nerede yanlış yapıldığını size göstereceğim. Bu aşamadaÖzel Relativite teorisinin matematiğini düzelterek yeniden yazacağız. Bundan sonra iseişimizin kolaylaşıyor. Ortaya çıkan yeni matematiğin bize gösterdiği yol doğrultusunda ileridoğru yürüyerek Özel Relativitenin sırlarını yeniden keşfedeceğiz. Arkasından GenelRelativiteye geçiş yapacağız. Gördüğünüz gibi yolumuzun bir hayli uzun. Şimdiye kadar hiçel değmemiş keşfedilmemiş pek çok şey barındıran Alice Yasasının dünyasını benimlebirlikte gezerken heyecan duyacağınızı düşünüyorum. Ben tesadüfen keşfettiğim bu dünyayagirmeniz için bu yolculukta size kılavuzluk yapacağım. Hazırsanız yola koyulalım.

Şimdi, sol tarafınızda gördüğünüz tahta rafın üzerindeki şişeyi alın. Şişenin üzerindekitoza aldırmayın. Ne de olsa çok uzun zamandır orada. Sol tarafınızda ki şişeler dedim, sağtarafınız demedim. Yoksa hala göremediniz mi? Şişeyi görmeli, üzerindeki “BENI İÇ” yazısınıokumalı ve şişeden içmelisiniz.

18

Alice Yasasının Varlık İspatı:

REFERANS NOKTASI: Elimizde dikdörtgen şeklinde bir kutu ve kutunun içinde bir gözlemciolsun. Kutunun orta noktasına bir lamba yerleştirelim. Kutuyu uzunlamasınadüşündüğümüzde O lambayı, A ve B noktaları da kutunun her iki uzak duvarını temsil etsin.AO=BO şartı altında, lamba yandığında, lambadan çıkan ışıklar A ve B duvarlarına aynıanda varır. Gözlemci her iki yönde ışıkların hızını ölçerse c (ışık hızı) olarak bulur. Bütündüzgün doğrusal hareketler için geçerli olan bu durum kutunun hızından, hareket yönündenve boyutlarından bağımsızdır. (Figür 1)

Figür 1Yukarıya yazdığım paragraf, her yönüyle emin olduğumuz bir fizik olayını anlatır.

Paragraftaki bilgiler fizikçilerden gelmiştir yani paragraftaki durumun var olduğunu söyleyenkişi ben değilim. REFERANS NOKTASI olarak yukarıdaki paragraftaki bilgileri alıyoruz veÖzel Relativite konusunda ilerde yapacağımız bütün mantıksal çıkarımlarda bu paragraftakibilgilere başvuracağız. Diğer bir deyişle, doğru veya yanlış bir yolda olduğumuzu bize herzaman bu paragraftaki bilgi söyleyecektir.

Alice Yasası programlarının bütün versiyonlarında Özel Relativitenin nasılgerçekleştiğini ve matematiğinin nasıl olması gerektiğini anlattım. Evvelce yapmış olduğumispatı, burada daha basit bir yol içinde bir kez daha yapacağım.

19

İspat ve (c+v) (c-v) Matematiğinin Ortaya Çıkışı:

Kutuyu bir makasla ortadan boylamasına keserek iki eşit parçaya ayıralım. Kutununortasına yerleştirdiğimiz lambayı da ortadan ikiye kestiğimizi varsayalım

. Her iki parçayı birbirine doğru ve paralel olarak hareket ettirelim. (figür 2 – A) Lambanın kesilmiş telleri birbirine değdiği anda bir kıvılcım parlasın. (figür 2 – B) Işık kaynağı bu kıvılcım parlaması olsun. (figür 2 – B)

Bir durum tarifi yaptık. Şimdi, olaya dışardan bakan bir gözlemci olarak neler olduğunabakalım:

Kıvılcım parlaması bize göre X0 noktası üzerinde ve t1 anında gerçekleşmiştir. (figür2 - B)

Bize göre t2 anında ışıklar her iki parçanın ön ve arka duvarlarına varacaktır. Bu andabize göre, birinci parça X0 konumunun solunda, ikinci parça ise X0 konumununsağındadır. (figür 2 - C)

Bu durum çok açık bir şekilde IŞIĞIN HIZININ BÜTÜN REFERANS SİSTEMLERİNEGÖRE c (IŞIK HIZI SABİTİ) OLAMAYACAĞINI İSPAT EDER. t2 anında parçaların önve arka duvarlarına varan ışıkları incelediğimizde, bu ışıklara ait hızların yer referanssistemine göre c olmadığını açıkça görürüz. Çünkü kutunun her iki parçası için ışıktek bir noktadan ve aynı anda yayınlanmıştır ve ışıkların duvarlara varma anında heriki parçanın yer referans sistemine göre konumları farklıdır. (figür 2 - C)

Figür 2

Bu sonuç Albert Einstein’ın Özel Relativite teorisi için düşündüğü temel mantığı, onuntemel hipotezini elbette ki ortadan kaldırır. Yukarıdaki ispat aynı zamanda bize farklı bir

20

matematik de tarif eder. (c+v)(c-v) şeklinde söyleyebileceğim bu matematiğe erişmek hiç dezor değildir: Kutuda bulanan gözlemcinin (hangi tarafta kalırsa kalsın) kıvılcımdan çıkanışığın hızını c olarak ölçeceğini zaten biliyoruz. Bu taktirde matematiksel olarak tek bir çözümvardır, Arabaların yer referans sistemine göre hızına v dersek, yer referans sistemine görearaçların duvarlarına doğru ilerleyen ışıkların hızı (c+v) ve (c-v) olmalıdır (Figür 3).

Figür 3

Fizik işte bazen bu kadar basit, bu kadar öldürücü olabiliyor. Satrançta bu tür biroyunun adı “üç hamlede mat”tır. Ama satrançta bir kural daha vardır. Rakibinizin satrancınkurallarını bilmesi lazımdır aksi taktirde mat edemezsiniz. Yani mat yaparsınız da, rakibinizbunu anlamaz ve hala oynamaya devam eder. Anlayanlardan olmanızı arzu ederim. Buispat çok ama çok önemlidir.

Fizikçilere uzay büzülmesi, boy kısalması ve zaman uzaması gibi kavramlarıkullanarak yapılan ispatın yanlış olduğunu göstermeye çalışmalarını öneririm. Ama bunubaşarama şansınız yoktur. Burada size meydan okurken sözlerime bir şey daha eklemeliyim,yukarıdaki ispat yanlıştır, burada ortaya çıkan matematik yanlıştır diyorsanız, doğrusunuyazmanız gerekir. Çünkü yukarıdaki ispatta ve verdiği matematikte her şey yazılıdır. Parçalarhangi anda nerededir? Işıklar hangi anda parçaların duvarlarına varmıştır? Bu durumdaparçaların yer referans sistemine göre pozisyonları nedir? gibi gerekli olan her şeymatematiksel olarak yazılmalı ve gösterilmelidir. Eğer yazamıyorsanız teslim olmanızıöğütlerim. Bu andan sonra benim işim buradaki ispata teslim olanlarla.

Öfkemi bağışlayın. Bu ispat yapılalı neredeyse on yıl olmuştur. Bazı fizikçilerinhakikaten çok inatçı ve umursamaz olduğunu tecrübelerimle yakından biliyorum. Hattabazıları fiziği bildiklerini bile sanabiliyorlar. Alice Yasasını bilmeyen nasıl fizikçi olabilir ki?Benim bir fizikçi olmamam benim fizikten anlamamamı gerektirmiyor. Yukarıdaki gibi bir ispatyapamayacağım anlamına da gelmiyor. Fizik herkese açık bir bilim dalıdır. Doğru veya yanlışistediğiniz kadar teori geliştirebilirsiniz. Ama yalnızca teori geliştirmek yeterli olmuyor.Teorinin doğru olması da yeterli olmuyor. Teorinin tanıtılması ve anlaşılması gerekiyor. Benenerjimin önemli bir bölümünü Alice Yasasını tanıtmak için harcamak zorunda kaldım. Onutanıtmak için verdiğim vakti ve enerjiyi eğer Alice Yasasını anlamak için kullansaydımşüphesiz şu anda onun hakkında daha çok şey bilirdim. Ama bunun doğru bir davranışolmadığını biliyorum. Onun yalnızca benim tarafından bilinmesi hiç bir şey ifade etmez.

21

Fiziğe dışardan ve tesadüfen giren bir insan olarak, fizikçilerin dünyasını daha farklıbir pencereden gördüm ve burada yeri gelmişken bazı şeyler söylemek istiyorum. Elbettefizik öğrenimi yaparken Albert Einstein, James Clerk Maxwell, Charles-Augustin de Coulomb,Isaac Newton gibi fizik devlerinin eğitim müfredatına girmiş çalışmalarını kontrol etme ihtiyacıduymazsınız. Çünkü fizikte daima genel bir konsensüs vardır. Tek bir kişinin veya bir grubun“bu doğrudur” demesi yeterli değildir. Fizikte bir teorinin, bir görüşün kabulü için çok dahabüyük boyutta ve fizik camiasının neredeyse tümünü kapsayan geniş bir konsensüs gerekir.Fizikteki eğitim sistemi de bu genel konsensüsün kabul ettiği yönde, o güne kadar toplanmışbilginin aktarımı şeklinde olur. Dolayısıyla aldığınız hazır bilginin doğruluğundan şüpheetmezsiniz ve daha başından onu doğru kabul ederek işe başlarsınız. Hatta bazen öğrenmekyerine, çoğu kez ezberlemeyi bile tercih edebiliriz. Buna bile yanlış diyemem, hatta başarıyagiden yolda ezberleme iyi bir yardımcıdır.

Fakat öte yandan, eğer iyi bir fizikçi olmak istiyorsak, neyin teori neyin gerçek olduğukonusundaki ayrımı yapabilecek olgunluğa erişmemiz gerekir. En azından fizikteki anateorilerin nedenlerini çok iyi anlamamız gerekir. Eğer bu ayrımları yapacak kadardüşüncelerimiz netleşmiyorsa, bu hem sizin için hem de o çalışmayı yapan kişi için büyük birkayıptır. Çünkü, önünüze her an doğru bir çalışma gelebilir. Eğer onun doğru olduğu yalnızsizin tarafınızdan değil, fizikçilerin çoğunluğu tarafından anlaşılmaz ise fizik bir adım bile ilerigidemez. Çünkü konsensüs oluşmaz. Halbuki fiziğin ana teorisi daima konsensüse ihtiyaçduyar.

Burada fizik camiasının tümüne sesleniyor, açıkça konsensüs istediğimi söylüyorum.Alice Yasası anlaşılmalı ve hak ettiği yere gelmelidir. İşte onun ispatı burada yazılıdır. Onuokumanız, anlamanız gerekiyor. Yalnız anlamanız da değil, anladıktan sonra sesinizi deyükseltmeniz gerekiyor. “Ben buradayım, size söylüyorum ben Alice Yasasında yapılan ispatıanladım ve onu kabul ettim” demeniz gerekiyor. Anlamayanlara onu anlatmanız gerekiyor.Konsensüs işte böyle oluşur. Aliceinphysics.com web sitemde ve Alice Yasasıprogramlarında bu ispatın değişik versiyonları da vardır. Onları da okuyunuz. Sizisorumluluğa, gerçek bir fizikçi olmaya davet ediyorum.

Yoksa onun teorisini hiç anlamadan sadece ezberleyenlerden misiniz? Yoksabranşınızın Relativite Teorisi olmadığı için, bu işten sıyırabileceğinizi mi sanıyorsunuz.Çalışmalarım dediğiniz şeyleri Alice Yasası elinizden bir bir çekip alacaktır ve içindekendisine aykırı en ufak bir şey varsa onları gözünün önünde bir bir yırtacaktır. Biliniz ki,Alice Yasasını bir an önce anlamanız sadece kendiniz için iyidir. Eee canım, okuyup ta eğeranlamayan bir fizikçi için ben ne yapabilirim? Hem bir fizikçisiniz, hem anlamıyorsunuz. Herşey gözünüzün önünde olduğu halde olanı göremiyorsunuz. Acaba Albert Einstein’ın teorisinionun matematiğini nasıl anladınız? Bunu açıklamasını bana değil, kendinize yapmanızgerekiyor. Artık bu konuyu kapatarak Özel Relativite teorisine kaldığımız yerden devamedelim.

Alice Yasasında (c+v) (c-v) ispatını çeşitli şekillerde yaptım. Bu ispatın ilk hali dediğimgibi First Paper’da idi. Alice Yasası versiyon 5’te Eşzamanlılığın Göreleliği (Relativity ofSimultaneously) ve Göreli Işık Hızı (Relative Velocity of Light) bölümleri özellikle bu ispataayrılmış ve ispat çok detaylı olarak anlatılmıştır. Buradaki ispat ise aynı ispatın bu günekadar bulabildiğim en basit ve en kestirme şeklidir. Bu ispat şunu açık olarak gösterir, “ışığınhızı bütün referans sistemlerine göre c değildir”. Bu sebeple de Özel Relativite teorisi AlbertEinstein’ın düşündüğü şekilde değildir. İspat, doğada (c+v) (c-v) şeklinde bir matematiğinvarlığını açıkça gösterir ve Özel Relativite’ye ait matematiğinin (c+v) (c-v) matematiği olmasıgerektiğini söyler.

Dikkat ederseniz ispatı yaparken Alan Kavramını kullanmadım çünkü ispatın böyle birkavrama ihtiyacı yoktur. Benim tesadüfen Alan Kavramına erişmiş olmam, ispattagerçekleşen olayı görebilmemi sağlamış ve beni (c+v) (c-v) matematiğine ve dolayısıyla bu

22

ispata ulaştırmıştır. Eğer uzayı Alan Kavramına sahip olmadan düşünürseniz uzay bütünlükarz eder ve ışığın bu bütünlük içindeki davranışı, yani ışığın, ışık hızı değerini aşarak hareketetmesi size imkansız gözükür. Albert Einstein da geçmişte bu şekilde düşünmüştü. Ama alankavramıyla düşündüğünüz zaman durum farklıdır. Uzayın bir bütün olmadığını, aksine uzayınglobal bir bütünlük olduğunu ve uzayın cisimlere ait uzaylar (alanlar) tarafından paylaşılmış,doldurulmuş olduğunu düşünürsünüz. Alan Kavramında her cisme ait uzayın (alanın) cismeözel olduğunu ve alanların cisimlerin yer değiştirmesi sırasında cisimlerle birlikte yerdeğiştirdiğini düşünürsünüz. İşte böyle düşündüğünüz zaman, ispatta kullandığımız her ikiparçanın kendilerine ait birer alana sahip olduğunu, parçaların ön ve arka duvarlarına doğrugiden ışıkların onlara ait alanlar içinde ilerlediğini düşünürsünüz. Işığın içinde bulunduğualana göre de c hızıyla hareket ettiğini düşündüğümüzde her şey çok net ve olması gerektiğigibidir. Bize (yer referans sistemine) göre parçaların duvarlarına doğru giden ışıkların hızınınc olamayacağı açık bir şekilde hemen görülür. Ve (c+v) (c-v) matematiğinin doğal olarakgerçekleşmesi gerektiğini düşünürsünüz. Yapılan ispat bu düşüncenin doğru olabileceğinigösteren önemli bir kanıttır.

İtiraz sesleri duyar gibiyim:

-Sayın Erim, cisimle beraber hareket eden, uzayı dolduran ve uzunluğu belki de ışık yılımesafelere uzanan ve bugüne kadar varlığından haberimiz bile olmayan garip, görünmez vehissedilmez bir şeyin varlığından bahsediyorsunuz. Doğrusu çılgınlığında ötesinde birçılgınlıktan söz ediyorsunuz.

-Pek çok teori duydum ama bu kadar absürt bir teori duymadım. Dinlemeye bile değmez.Dinlemeyin bu delirmiş adamı.

-Alan dediğiniz şey esirdir. Hah hah. Esirin var olduğunu biliyordum, biliyordum.

-Alan dediğiniz şey ne olabilir ki, neden yapıldığını bile söyleyemiyorsunuz.

-Alanın var olduğu düşünsek bile, cisim hareket ederken alan nasıl hareket edebilir ki,birbirine neyle bağlı bunlar? Cisim derken ne anlayacağız, atom mu, elektron mu. Birelektronun alanından mı bahsedeceğiz. Çok saçma bir tez bu. Hiç bir fizik kuramında böylebir şey duymadım.

- Alanlar uzayda birbiri içinde nasıl hareket ediyorlar. Birbirlerine sürtünmüyorlar ve hayaletgibiler. Esrarengiz hayaletlerden bahsediyorsunuz. Bu fizikte olmayacak bir şey.

Yapabileceğiniz daha pek çok itirazı böyle alt alta yazabilirim. Ama bütün buitirazlarınızın hiç bir önemi yoktur. Albert Einstein’ın önemli bir özelliğini size hatırlatırım.Kendimize onun davranışını örnek almayı teklif ediyorum. Kendimize şu soruyu soralım:Einstein kendi Özel Relativite teorisine ait matematiğini bulduğu zaman, uzay büzülmesi, boykısalması, zaman uzaması gibi kavramlar fizikte var mıydı? Hayır yoktu. Albert Einsteinkarşısına aniden çıkan bu acayip kavramları gördüğü zaman korkup kaçmalı mıydı? Hayır. Ocesaretle gördüklerinin üzerine gitmiştir. Matematiğin kendisine gösterdiği bu yeni kavramlarıanlamaya çalışmıştır. Yalnızca matematiği takip etmiştir.

Dikkatinizi çekerim ki, (c+v) (c-v) matematiği bir teori ile değil, bir ispatla gelmiştir.Ben bu ispatı yaparken alanlardan bahsetmedim. İspatın Alan Kavramı diye bir kavramaihtiyacı yoktur. (c+v) (c-v) matematiği referans noktamızın bize işaret ettiği zorunlu bir sonuçolarak ortaya çıkar. Eğer referans noktamız doğru ise, (c+v) (c-v) matematiği doğada vardır.Eğer referans noktamızın yanlış ise, elbette ki bundan sonrasını konuşmamıza gerek bileyoktur. Açıklıkla ifade edeyim ki, referans noktamızın yanlış olduğu ortaya konabilirseburadaki ispat yanlış olur. Üstelik eğer bu yapılabilirse çok daha büyük bir başka iş dahayapılmış olur. Çünkü bu taktirde yalnız Alice Yasasının değil, Albert Einstein’ın teorisi de

23

üstelik postülalarıyla beraber ortadan kaldırılmış olur. Çünkü Referans Noktamız AliceYasası için olduğu kadar Albert Einstein’ın Özel Relativite teorisi için de doğrudur. Ben kişiselolarak bunun yapılabileceğini hiç zannetmiyorum. Şimdi size sorarım; Bu matematik bize çokacayip şeyler gösteriyor diye korkup kaçacak mısınız?

Tabii olarak (c+v) (c-v) matematiği ortaya çıktıktan sonra, ışığın nasıl bu şekildedavranabildiğini sorusu ortaya kendiliğinden gelir. Burada ilk önce düşünmemiz gereken şey,ışığın aynı kaynaktan çıkan sayısız miktarda fotondan oluştuğudur. Yayınlanan fotonların herbiri farklı bir gidiş doğrultusuna sahip olacaktır. Buraya kadar tamam. Fakat, ispat bize buaşamada olağanüstü bir durum tarif ediyor, çünkü ispat, bir fotonun hızının varacağı hedefegöre c olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla aynı ışık kaynağından yayınlanmalarınarağmen, farklı hedeflere giden fotonlar, farklı hızlara sahip olabilmektedir. Bu gerçekten çokşaşırtıcı bir durumdur ve bugüne kadar fizikte böyle bir durumun var olabileceği hiç dikkatealınmamıştır. Bunun yerine sadece ışığın boşlukta c hızı ile gittiği düşünülmüştür. Fakat budurumun var olduğunu görüyoruz ve karşımızda fotonun hedefindeki cismin hızını nasılbilebildiği gibi bir soru vardır.

Fotonun (bir elektromanyetik dalganın) bu ilginç davranışının bir açıklaması olmalıdır.İşte “Alan Kavramı” bu noktada devreye girmektedir. Ben ışığın bu davranış şekliniaçıklayabilmek için alan kavramını kullandım ve alan konusundaki kendi düşüncelerimisizlere aktardım. Bir alanı matematiksel olarak nasıl düşünebileceğimizi, onu klasikmekaniğin çekim yasası ile birlikte düşündüğümüzde oldukça tutarlı bir görüş eldeedebileceğimizi anlattım. Elbette ki, alan neden yapılmıştır, cisim ile alanın fiziksel ilişkisinasıldır gibi akla gelebilecek pek çok soru cevapsızdır. Bu tür sorulara nasıl cevap verilebilirki? Bu tip sorular, “Elektron nedir?” sorusundan farksızdır. Kanımca önemli olan şudur; eğeralanı Alice Yasası’nda tarif edildiği gibi matematiksel bir gerçeklik olarak düşünürsek onunvar olduğunu rahatlıkla düşünebiliriz. Çünkü o matematiksel olarak zaten vardır. Dahası,benim kullandığım alan kavramı aslında fizikçiler için yeni bir kavram da değildir, kütle çekimyasasında olsun, elektrostatikte olsun, elektromanyetik teoride olsun cisimlere ait alandeğerlerini zaten yüzyıllardır kullanmaktayız. Alanlar Alice Yasası ile yalnızca daha bir öneçıkmış ve daha bir görünür olmuşlardır. Bu durumda hayır alan yoktur demekle ne derecetutarlı olabiliriz? Kaldı ki, burada yapılan ispat bize alanın matematiksel bir gerçeklikten çokdaha fazla gerçek olabileceğini göstermektedir.

Şu andan sonra yapmamız gereken, yarar getirmeyecek tartışmalara girmeden,yalnızca ve yalnızca (c+v) (c-v) matematiğinin bize ne gibi bilgiler getirdiğini anlamayaçalışmaktır. Eriştiğimiz her yeni bilgi, ışığın davranışı ve Özel Relativite konusunda bizi ileritaşıyacaktır. Önemli olan da budur. Ben bu aşamada çok heyecanlanmıştım. Çünkü ispataeriştikten sonra o güne kadar hiç bir insanın görmediği yepyeni bir dünyaya adım atığımınfarkındaydım. Varacağım her sonuç, erişeceğim her bilgi yeniydi, keşfedilmemişti vebilinmiyordu. Sanki Alice Masalı’ndaki tavşan deliğinden içeri düşmüş gibiydim. Oradakeşfedilmeyi bekleyen ne kadar çok bilgi olduğunu bir bilseniz, sizde aynı heyecanıduyarsınız. Alice Yasasını öğrenen, üzerinde layıki ile çalışan herkes orada yeni şeyler görüpkeşfedebilir, Üstelik bunun için mutlaka fizikçi olmak ta gerekmiyor. Ben gene de fizikçilerinbizlere göre çok daha şanslı olduğunu düşünüyorum. Eğer üniversite tahsilimi fizik üzerineyapmış olsaydım, onlara keşfedebilecekleri, yazabilecekleri mümkün olduğunca az şeybırakırdım.

24

Alice Yasası’nın İlk Sonuçları ve Büyük Rahatlama

Öncelikle ne kadar güzel bir noktada olduğumuzu düşünmenizi ve anlamanızı isterim.Çünkü, (c+v) (c-v) matematiğine eriştiğimiz andan itibaren artık Einstein’in Özel Relativiteteorisine ait matematik ve ona ait bütün kavramlar artık geçmişte kalmıştır. Artık hareketeden bir sistemdeki bir cetvelin küçüldüğünü, hareket eden saatlerin yavaşlayabileceğini,uzayın sıkışabileceğini düşünmemize gerek yoktur. Kullandığımız saat ve cetvellereşüpheyle bakmamıza gerek yoktur. Hareket etsin veya etmesin onlar artık her referanssisteminde aynı derecede doğru sonuç vereceklerdir.

Diğer yandan, eğer zaman uzaması, boy sıkışması gibi kavramlar doğada hakikatenvarsa bırakalım bunu bize yeni matematiğimiz göstersin. Eğer bu tür kavramlar karşımızaçıkarlarsa inceler ve onları anlamaya çalışırız. Kaldı ki bunlar varsa bile artık AlbertEinstein’ın söylediği gibi olmayacaklardır, mantıkları ve matematikleri farklı olacaktır. Şuanda yapmamız gereken yalnızca ve yalnızca (c+v) (c-v) matematiğinin bize gösterdiklerinitakip etmek ve anlamaktır.

Eğer bir fizikçi değilseniz, bu andan sonra Alice Yasasını anlamakta fazla bir zorlukçekmeyeceksiniz. Ama bir fizikçi iseniz, bu rahatlamanın sizin için hiç de kolay olmayacağınıbiliyorum. Koca bir fizik tahsili yaptınız, üzerine belki lisans ve doktora tahsilini eklediniz vebelki şu anda bir profesörsünüz ve belki de otuz yıldan sonra bugüne kadar bütünbildiklerinizi bir kenara koymanız gerekiyor. Halbuki Einstein’ın öğretileri ruhunuzunderinliklerine kadar işlemiş durumda, onun mantığı ve matematiği ile düşünmeye isteristemez şartlanmış durumdasınız. Sizi dostça uyarmak isterim, sakın onun düşüncelerinesahip olarak Alice Yasasına bakmaya çalışmayın. Bu öldürücü hataya düşmeyin. AliceYasası sizin için anlaşılmaz olur, görmeniz gerekenler görünmez olur. Bunun yerine ÖzelRelativite ile hiç tanışmadığınızı ve onun hakkında hiç bir şey bilmediğinizi düşünün. Aklınızıyeni gelecek bilgi için boşaltın, hani bilgisayarlarda mevcut bilginin üzerine, başka bilgiyikaydederiz, eskisi yok olup gider. İşte bunu yapmanız gerekiyor. Bu şekilde düşünmek sizirahatlatır mı bilemem ama bunu yapmak zorundasınız. Öte yandan eğer üzülüyorsanız, çoksaçma bir şey yaptığınızı söylemeden edemeyeceğim. Acaba daha önce hiç böyle birşansınız oldu mu? Alice Yasasının içinde keşfedilmeyi bekleyen ne kadar çok şey olduğunubir düşünün. Kaç fizikçi meslek hayatları boyunca böyle bir şans ile karşılaşmış olabilir?Lütfen önce ispat ile ilgili bütün kuşkularınızı gideriniz ve ardından Alice Yasasına girişyapınız.

25

Evrensel Saat, Evrensel Cetvel:

(c+v) (c-v) matematiği bize EVRENSEL SAAT ve EVRENSEL CETVEL kavramlarınıtekrar geri verir ve bütün eylemsiz sistemlerdeki saatlerin eş zamanlı olarak çalışacağını vecetvellerin uzunluğunun değişmeyeceğini söyler. Evrensel Saat ve Evrensel cetvel olarakadlandırdığım şeyler aslında Newton Fiziğidir. Alice Yasası ile bir bakıma Newton fiziği geridönmüştür demek yanlış olmaz. Dolayısıyla istediğimiz herhangi bir saati veya cetvelireferans olarak kabul edebilir, olayları bu saat ve cetvele göre yorumlayabilir ve hangizamanda gerçekleştiğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Hareket halinde olup olmamamız önemlideğildir.

İspata bakalım, ispatta yerdeki gözlemcinin saatini kullandık ve t1 anında yayınlananışıkların, t2 anında her iki aracın ön ve arka duvarlarına varacağına görerek değil muhakemeyolu ile karar verdik. Araçlardaki gözlemciler için de t1 yayınlanma ve t2 varma anları vardır.Her üç gözlemci için t1 ve t2 anlarının birbirine eşit olduğunu ve saat olarak, her üç referanssistemindeki herhangi bir saati kullanabileceğimizi görüyoruz. Saatlerin tik-tak’ları arasındabir fark oluşmayacaktır.

Eylemli sistemlerde ise durum elbette farklı olacaktır. Çünkü bu durumda saat birkuvvetin etkisi altındadır. Bu durumda saatin tik tak aralıklarının nasıl olacağı, saatinmekanizmasının etki eden kuvvetten nasıl etkilendiğine bağlı olur. Bu kısacık örnek bile,Alice Yasasının ne kadar net ve temiz bir mantık yürütmeye izin verdiğini bize göstermeyekafidir sanırım.

26

Aynı Anda Kavramı

(c+v) (c-v) matematiğinin bize hemen gösterdiği şeylerden biri de “Aynı Anda”kavramının ne anlama geldiğidir. Etrafımızda gerçekleşen olayları algılarken çoğunluklagözlerimizden yararlanırız. Bir olayın gerçekleştiğini söyleyebilmemiz için olay yerinden bizeolay bilgisinin ulaşması gerekir. Bilgiyi bize ulaştıran ışıktır. Olay yeri ile aramızda ise daimabir mesafe vardır ve bilginin bize ulaşması için ışığın bu mesafeyi kat etmesi gerekir.

Olay yerine eşit uzaklıkta ancak farklı yönlere giden iki araç düşünelim. Birisi olayyerine doğru ilerlerken diğeri uzaklaşıyor olsun. (figür 4 - A)

Figür 4

Referans noktalarını her iki aracın ortasında duran gözlemciler olarak kabul edelim vearaçların hızına V diyelim. Esasen araçların hangi hızla yol aldığının da bir önemi yoktur amaburada eşit hızda gittiklerini varsayalım. Olay yerinden t0 anında bir ışık sinyali yayınlanmışolsun. .(figür 4 - A)

Araçlara yer referans sisteminden bakarak, (c+v) (c-v) matematiğini uyguladığımızdaşöyle bir sonuç elde ederiz:

Olay yerine doğru yol alan araca giden ışık sinyalinin hızı yer referans sistemine göre(c-v) dir. (figür 4 - B)

Olay yerinden uzaklaşan araca giden ışık sinyalinin hızı yer referans sistemine göre(c+v) dir. (figür 4 - B)

Dolayısıyla her iki gözlemci ışık sinyalini aynı t2 anında fakat farklı uzaypozisyonlarında görecektir. (figür 4 - C)

t0, t1 ve t2 anları araçlarda bulunan her iki gözlemci ve yerdeki gözlemci için eşittir.Yukarıdaki örnekte olay yerinin bir televizyon istasyonu olduğunu ve t0 anında istasyondançıkan sinyalin bir film karesi taşıdığını varsayalım. Bu durumda bakın ne gerçekleşmiştir. Heriki araç t2 anında olay yerine farklı uzaklıkta olmalarına rağmen araçlarında bulunantelevizyonlarda aynı film karesini görüyor olacaklardır.

27

Böylelikle (c+v) (c-v) matematiğinin aynı anda kavramı üzerinde çok etkili vebelirleyici olduğunu görüyoruz. Buradaki örneği kullanarak “Aynı Anda” tanımı ile ilgili ikitemel kural yazabiliriz. Aslında her iki kural da birbirinin aynısıdır, birisi zamana göre diğerikonuma göre ifade edilmiştir.

Kural 1: Birbirine göre hareket eden cisimler eğer aynı uzay konumunda iseler izledikleriolayın farklı anlarını görürler.

Kural 2: Birbirine göre hareket eden cisimler eğer aynı olay anını görüyorlarsa uzayda farklıkonumundadırlar.

Yukarıda Özel Relativite ile ilgili olarak iki kural tanımladık, ancak (c+v) (c-v)matematiğine neden olan üst seviyede bir kural daha vardır ki burada onu da tanımlamakgerekiyor.

Evrensel Işık Hızı: Işık yayınlandığı kaynağın hızından bağımsız olarak boş uzayda c sabithızıyla yayılır.

Yukarıdaki kuralı (fizik postülasını) ifade eden Albert Einstein’dır. Bu postülada boşuzay olarak geçen kavramın Alice Yasası’nda cisimlere ait özel uzaylar olduğunu ve cisminalanı anlamına geldiğini görüyoruz. Bu postüla Özel Relativite teorisini anlatırken ihtiyaçduyacağımız “ışık hızından ne anlamalıyız?” sorusunun cevabını bize verir. Bu postülayıAlice Yasası için şu şekilde de yazabilirdik;

”Işık yayınlandığı kaynağın hızından bağımsız olarak alan içinde c sabit hızıylayayılır”.

Bu postülayı şöyle mi yazalım, böyle mi yazalım tartışmasına elbette kigirmeyeceğim. Ben Alice Yasasını anlamaya çalışırken Alan kavramını mantıksal sonuçlaraulaşabilmek için her zaman kullandım ve bunun çok yararını gördüm. Size de bunu tavsiyeederim. Böylelikle, Alice Yasası için Albert Einstein’ın “evrensel ışık hızı” postülasının neanlama geldiğini anladığımıza göre, bırakalım bu postüla olduğu gibi orijinal hali ile kalsın.

Şu anda ışığın Alan içindeki davranışına ilişkin bir kural dizisi tanımlayabilecek halegeldik. Bunları yazalım.

Işık, içinde bulunduğu alana göre c sabit hızıyla hareket etmektedir. Işığın alana göre ilerleme hızının daima c olması dolayısıyla, kendi hızı ne olursaolsun alan sahibi cisim kendisine varan ışığın hızını daima c olarak ölçer. Işık alan içine giriş yaptığı noktadan itibaren alan içinde ilerler. Bu nedenledir ki ışığınhızı, ışığı yayınlayan kaynağın hızından bağımızdır. Burada postülayı doğruluyoruz. Bize göre hareket halinde olan bir cisme doğru giden ışığın hızı bize göre C+V veyaC-V olur. Buradaki V değeri gözlemlediğimiz cismin bize göre olan hızıdır. Diğer birdeyişle V değeri referans sistemleri arasındaki hız farkıdır. Cisim eğer hareket halinde ise, cismin alanı içerisinde ilerleyen ışık da alanlaberaber hareket yönünde taşınmaktadır. (*)

(*) Fizikçileri en çok zorlayacak olan işte bu son paragraftır. Bu paragraf AliceYasasının bizi getirip bıraktığı onun muhteşem sonucudur. Bu paragraftaki ifade ettiğimdurumun doğru olduğunu size hemen gösteriyorum: Bu sonuca çok rahat varabiliyoruz.Çünkü eğer ışığın hızı içinde ilerlediği alana göre daima c şeklinde bir sabit olmaz ise budurumda alan merkezindeki cisim kendisine gelen ışığın hızını c olarak ölçemez ve eğercismin hareket halinde olup olmaması cismin alanı içinde ilerleyen ışığın hızında birdeğişikliğe sebep olsaydı gene hiç bir zaman c şeklinde bir sabit elde edilemezdi.

28

Yukarıdaki örneklerde, olayı yer referans sisteminden izledik, tersini de yapabilirdik,yani olayı araçlardan izleyebilirdik. Araçlarda bulunan gözlemcilere göre, yer referanssisteminde ilerleyen ışığın hızının c olamayacağına dikkat edelim. (c+v) (c-v) matematiğiher referans sistemi için büyük bir hassasiyetle korunmaktadır. Bu korunumun esasen,Albert Einstein’ın Relativite Prensibinde ifade edilmiş olduğunu anlayalım.

Relativite Prensibi: Bütün referans sistemleri için, mekanik fiziğin eşitliklerini içindebarındıracak şekilde aynı elektrodinamik ve optik yasaları geçerlidir.

Bu sebepledir ki Alice Yasası Albert Einstein’ın her iki postülasına sahip çıkar. (c+v)(c-v) matematiğinin doğadaki varlığı dolayısıyladır ki Albert Einstein bu postülaları ifadeedebilmiştir. Sonuç olarak; ışığın hızı sabittir ama aynı zamanda ışığın hızının göreli bir yanıda vardır. Böylelikle Alice Yasasının bir konuyu daha netleştirdiğini söyleyebilirim. AlbertEinstein ”hızların toplamı kuralı”na ışığın uymadığını düşünüyordu. Halbuki görüyoruz ki, ışıkhızların toplamı kuralına uymaktadır. Alice Yasası’nın işaret ettiği (c+v) (c-v) matematiği“elektromanyetik dalgalar için hızların toplamı kuralı”ndan başka bir şey değildir.

Elbette bu aşamadan sonra fizikçilere düşen çok önemli görevler vardır. Bu görev(c+v) (c-v) matematiğinin varlığını deneysel olarak bir an önce kanıtlamaktır. Size, buradayapılan (c+v) (c-v) ispatının deneysel doğrulamaya ihtiyaç hissetmediğini söylersem belkişaşırabilir ve hatta kızabilirsiniz, ancak bu söylediğim doğrudur. İspat deneysel doğrulamayaihtiyaç hissetmez. Buna rağmen bu matematiğin deneysel olarak kanıtlanması hem de bukanıtlamanın mümkün olan en kısa zamanda yapılması önemlidir.

Burada yapılan ispat bize sadece ideal matematiğin ne olduğunu bize anlatmaktayani yasanın genel kuralını vermektedir. (c+v) (c-v) matematiği ile yüzde yüz uyumlu birdeneyin yapılma şansı gerçekten olabilir mi? doğrusu bilmiyorum. Kişisel olarak, deneysonuçlarının (c+v) (c-v) matematiğini doğrular yönde olacağını ancak ideal matematikten birmiktar sapma içereceğini düşünüyorum. Elde edilen sapma miktarları ile ilgili tutulacakistatistiklerin de alanlar konusunda bize bilgi vereceğini umuyorum. Deneysel doğrulamalariçin Alice Yasası programlarında bir takım deneyler önerdim. Arzu ederim ki bu deneylerfizikçiler tarafından dikkate alınsın ve yapılsın. Önerdiğim deneylerde dönen referanssistemleri kullandım, dolayısıyla işin içinde kuvvet etkisi de vardır. Eğer (c+v) (c-v)matematiği düzgün doğrusal hareket üzerinde kanıtlanırsa bu çok daha kıymetli olacaktır. Birteklif olarak, burada anlatılan ispat bir deney şekline dönüştürebilirse sanırım çok güzel olur.Bunun yanı sıra, yaratıcı, iyi düşünülmüş, iyi dizayn edilmiş başka deneyler planlamak veonları da yapmak gerekmektedir. Bu deneyler fiziğin geleceğini ve onun genel teorisinişekillendiren, bizi ileri taşıyan deneyler olacaklardır. Bu deneylerle Alice Yasası kendisırlarını açığa vuracak ve onun içinde ilerleyebilmemizi sağlayacaktır.

29

Zaman Uzaması

Eğer hakikaten zaman uzaması gibi kavramlar varsa, bırakalım bunu bize yenimatematik göstersin demiştim. Zaman uzaması Alice Yasasında da vardır. (c+v) (c-v)matematiğinin en ilginç sonuçlarından bir tanesi, birbirine göre hareket eden referanssistemlerinin olayların gerçekleşme hızını farklı algılayacağını göstermesidir. Fakat elbette kiAlice Yasasındaki zaman uzaması ve onun anlamı Einstein matematiğindeki gibi değildir.

Bir açık hava sineması düşünelim. Filmi izleyen üç gözlemci olsun. Birisi perdeyedoğru yaklaşıyor, birisi duruyor ve diğeri perdeden uzaklaşıyor. Film her üç gözlemci içinfarklı hızda oynayacaktır. Perdeye doğru giden gözlemci için film hızlı, duran için normal veuzaklaşan gözlemci için film yavaş oynayacaktır. Şimdi bunun nasıl ve neden gerçekleştiğinigörelim.

Bir fabrikada olduğumuzu ve yürüyen bir banda baktığımızı düşünelim. Bir makinesaniyede bir tane olmak üzere bandın üzerine şişe koymaktadır. Bant üzerinde ilerleyenşişelere bakarsak şişeler arasındaki mesafelerin eşit olduğunu görürüz. Eğer bandın hızıartarsa, bant üzerindeki iki şişe arasındaki mesafe artar, bandın hızı düşerse şişelerarasındaki mesafe azalır. Şimdi, yürüyen bandın hızının değişmediği ancak bir işçinin bandınbulunduğu taşıyıcıyı ittiğini düşünelim. Bu taktirde de benzer bir durum olur. Eğer işçitaşıyıcıyı bandın hareket yönünde itmişse, şişeler arasındaki mesafe artar, tersi yönde iterseşişeler arasındaki mesafe azalır.

(c+v) (c-v) matematiğinde de buna çok benzer bir durum gerçekleşir. Film örneğimizeyeniden dönelim. Sinemalarda saniyede 24 film karesi oynatılır. Önce duran gözlemcimiz içinne olduğuna bakalım. Sinema perdesi eşit aralıklarla ve saniyede 24 film karesi olmak üzereduran gözlemcinin alanına film karelerini birbiri ardına koymaktadır. Film kareleri gözlemcininalanında c hızıyla ilerleyerek gözlemciye varmaktadır. Dolayısıyla, duran gözlemcimizsaniyede 24 film karesi izler.

Şimdi sinema perdesine doğru ilerleyen gözlemci için düşünelim. Sinema perdesi, bugözlemcinin alanına da saniyede 24 film karesi koymaktadır. Ancak bu gözlemcinin alanısinema perdesine doğru gelmektedir. Dolayısıyla bu gözlemcinin alanı üzerine konulan ikifilm karesi arasındaki uzaklık azalmıştır. Film kareleri birbirine yaklaşmıştır. Alan üzerinebırakılan film kareleri alan üzerinde c hızıyla hareket edip gözlemciye varacaktır. Ancak bugözlemci için filmin oynama hızı saniyede 24 film karesi değildir. Misal olarak, saniyede 25film karesi olmuştur. Böylelikle iki etkinin oluştuğunu görüyoruz. Bu gözlemci için filminoynama hızı artmış ve dolayısıyla filmin toplam süresi kısalmıştır.

Benzer şekilde, sinema perdesinden uzaklaşan gözlemcinin alanına da saniyede 24film karesi konulmaktadır. Ancak, dolayısıyla bu gözlemcinin alanı üzerine konulan iki filmkaresinin arasındaki uzaklık artmıştır. Uzaklaşan gözlemci için filmin oynama hızı saniyede24 kare değil, misal olarak saniyede 23 film karesi olmuştur. Bu gözlemci için filmin toplamsüresi uzamış ve filmin oynama hızı uzamıştır.

Işık hızı o kadar büyüktür ki bu etkileri yaşarken hissetmeyiz. Bu etkilerin fark edilirşekilde gözlemlenebilmesi için büyük hızlarda hareket etmek gerekir. Işık hızına yakınhareketlerde ise bu etkiler çok büyük boyutlarda olmaktadır. Burada zaman uzamasının veyakısalmasının gözlemciler için bir algılama olduğunu görüyoruz. Ancak bu etkileri sadece biralgılama olarak görmek yanlış olur.

Alice Yasasının etkileri dikkate alınmadığı taktirde uzay yolculukları kesinlikle ölümcülolacaktır. Bir yıldıza doğru ilerleyen ve ışık hızına yakın bir hızda hareket eden bir roketinanılmaz derecede yoğun ve kendisini yok edebilecek güçte bir ışık enerjisi ilekarşılaşacaktır. Bir misal ile bunu daha açık hale getireyim, Makine örneğinde, işçinin

30

taşıyıcıyı itiş yönünün bandın hareket yönüne ters olduğunu ve itme hızının da bandın hızınaneredeyse eşit olduğunu varsayalım. Bu durumda şişelerin dizilimi bandın üzerindeneredeyse birbirine bitişik vaziyete hatta üst üste gelecektir. Öte yandan, bant harekethalindedir ve bandın üzerine konan şişeler bandın sonuna doğru ilerlemektedir. Şişelerbandın sonuna aynı anda toplu halde varır. Alice Yasası bir yıldıza doğru ışık hızına yakın birhızla ilerleyen uzay gemisinin başına da benzer bir olay geleceğini gösterir. Zamaniçerisinde, uzay gemisinin alanı içinde çok küçük bir sahada sıkışan muazzam miktardakienerji ışık hızıyla gelip gemiyi vuracaktır. Geminin hızını azaltması veya durması üzerinegelen bu ışık topundan kaçabilmesini sağlamaz. Çünkü bu öldürücü ışık topu uzay gemisineait alan üzerinde birikmiştir ve c hızıyla kendisine doğru gelmektedir.

Verdiğim örneklerde olay yerini hep tek konumda ele aldım. Halbuki biz olaylarınçoğunluğunu üç boyutta algılıyoruz. Olay yerinden bize ulaşan bilgi genellikle üç boyuttangelmektedir. Dolayısıyla (c+v) (c-v) matematiği üç boyutta ele alındığında çok daha karmaşıksonuçlara ve algılamalara yol açması tabiidir. Şurasını söylemem gerekiyor ki; Alice Yasasıherkes için yenidir, buna ben de dahilim. Üzerinde çalışmadan, düşünmeden hiç bir bilgikendiliğinden gelmiyor. Yaptığım en son çalışmalarımdan bir tanesi Hayalet ve Pınar etkileriüzerine. Bu konu beni uzun zamandır düşündürmekteydi. Ne zaman ki onları kağıda döküpbilgisayarımda animasyonlarını yaptım, bu etkinlerin ne kadar önemli olduğunu anladım.Hatta hayretle “Vay canına, şuna da bak” diye kendi kendime söylenmiştim. Şimdi sizinle bubilgiyi paylaşmak istiyorum.

31

Hayalet ve Pınar

Gördüğümüz şeyler her zaman gerçeği yansıtmaz. Buna en güzel örnek gökyüzüdür.Görmekte olduğumuz yıldızların gerçek konumlarının bizim gördüğümüz gökyüzünden çokfarklı olduğunu biliyoruz. Çünkü bize ulaşan bu ışıklar milyonlarca, milyarlarca yıl önce yolaçıkmışlardır. Işık bu muazzam mesafeleri kat ederken, bu ışıkların kaynağı olan yıldızlarınbazıları çoktan yok olmuşlardır, diğerleri de yerlerini değiştirmişlerdir. Ama biz onları halavarmış, oradalarmış gibi görürüz. Yani aslında iki şey vardır. Gördüklerimiz ve gerçek olan.

Günlük hayatımızda yaşadığımız çevreyi yorumlarken mesafeler ışığın hızı içingenellikle çok önemsiz kalmakta ve bir olayın gerçekleştiğini gördüğümüzde, olay sanki o anolmuş gibi hissetmekteyiz. Fakat gerçekte olay anı ile bilginin bize ulaşması arasında çokkısa bir süre olsa da mutlaka bir vakit geçmiştir.

Olay yeri ile aramızda daima bir mesafenin bulunması sebebiyle, cismin gerçekkonumu ile cismin gördüğümüz konumu her zaman aynı uzay koordinatlarında olmayabilir.Aşağıdaki figürü inceleyelim. V hızı ile hareket eden bir cismin x0 konumundaki görüntüsü t0anında bize doğru yola çıkmış ise biz bu cismin görüntüsü t1 anında görürüz. t1 anında cisimx1 konumunda olacaktır ancak biz onun görüntüsünü x0 konumunda görürüz. (figür 5)

Figür 5

O halde burada iki kavramdan bahsetmek zorundayız.

Cismin algıladığımız konumu. (Hayalet) Cismi algıladığımız andaki, cismin gerçek konumu. (Pınar)

Ben onlara gördüğünüz gibi Hayalet ve Pınar adlarını verdim. Etrafımızı algılarkengördüklerimiz daima imajlardır yani Hayaletlerdir, gördüklerimiz hiç bir zaman için Pınarlarolmaz. Hayalet ve Pınar konumları arasındaki farklılığın öncelikle hareket hızına ve ikincifaktör olarak da gözlemci ve olay yeri arasındaki mesafeye bağlı olduğunu görüyoruz. Çokyüksek hızlarda gözlemleyeceğimiz Hayalet ve Pınar etkileri doğal olarak göreceli olarakbüyüyecektir. Öte yandan bu etkilerin kaçınılmaz olarak (c+v) (c-v) matematiği ile debirleşmesi gerektiğini düşündüğümüzde ortaya çok ilginç sonuçların çıkacağını kestirmekzor değildir.

Astronomide bu kavramlara verilmiş özel adlar olup olmadığını veya astronomerlerinbu kavramların üzerinde çalışıp çalışmadıklarını bilmiyorum. Özellikle astronomide yapılangözlemlerde Hayalet ve Pınar konumlarının daima göz önünde tutulması gerektiği

32

kanaatindeyim. Çünkü Pınar etkileri hesaba katılmadan gökyüzü konusunda yapılacak hertürlü yorum veya hesap eksik ve tutarsız kalacaktır. En basit misal olarak gözlemlenen sıradışı bir çekim kuvveti anomalisi Pınar etkileri dikkate alınmadan açıklanamaz. Çünkü çekimkuvveti Hayalet tarafından değil daima Pınar tarafından uygulanır. Hareketli bir Pınarın yeriise gözükmediği için ancak hesaplama yolu ile bulunabilir. Fakat doğru bir hesaplamayapabilmek için de karşımızda pek çok güçlük vardır. Uzayda gök cisimlerinin hızları çokfazla olmasa bile mesafeler arasındaki büyüklük muazzamdır ve Pınarın yerini doğru olaraktespit etmemizi büyük oranda güçleştirir. Bir yıldızın bize olan uzaklığını tam olarakbilemiyoruz yalnızca tahmin edebiliyoruz. Bu tahminlerimiz en iyi ihtimalle birkaç yüzyıl veyamilyon ışık yılı yanılma ile olabiliyor. Elbette ki işin işine (c+v) (c-v) matematiği de karışacaktırve bir Pınarın yerini tespit etmek için yapılan hesaplamalarda dikkate alınmak zorundadır.Özetle, gök cisimlerine ait Pınarların konumlarını tespit etmenin gerçekten çok zahmetli veuzun bir çalışma isteyeceğini düşünüyorum.

Gündelik hayatımızda ışığın büyük sürati sebebiyle Hayalet ve Pınar gibi kavramlaraihtiyaç hissetmeyiz. Cismin hayaleti cismin Pınar üzerine yapışmış gibidir. Ancak işin içinehız girdiği zaman ve bu hız çok yüksek ise Hayalet ve Pınarın konumları birbirinden ayrılır.Referans sistemleri arasındaki hıza bağlı olarak, gördüğümüz Hayalet görüntüleri üzerindebazı değişiklikler de olmaktadır.

(c+v) (c-v) matematiğinin neden olduğu etkilerin bazılarından daha öncebahsetmiştim ve konunun kolay anlaşılması için sinema perdesi, televizyon istasyonu gibiörnekler kullandım. Ancak buradaki örneklerimiz sinema perdesi gibi iki boyutlu idi. Birgezegene doğru yol alan bir uzay gemisi için gezegenin görüntüsünü (hayaleti) bir sinemaperdesi gibi düşünebiliriz, ancak buradaki perde derinlikte içermektedir. Yani hayaletioluşturan bilgi paketi çoğunlukla üç boyutludur. Gökyüzüne baktığımızda bu durumu dahaaçık bir şekilde görebiliriz. Farklı zamanlarda, farklı yerlerden ve farklı uzaklıklardan yolaçıkan bilgiler, birleşerek bize tek bir anda büyük bir bilgi paketi olarak varır. Bu bilgi paketinitek ve büyük bir hayalet olarak ta düşünebiliriz. Dolayısıyla bir hayalet için tek bir Pınarolması gerekmez, ana Pınarı oluşturan pek çok küçük Pınardan bahsedebiliriz. Her neysekonuyu dağıtmayalım, bize ulaşan bilgi paketinin üç boyutlu olması uzay deformasyonudiyebileceğimiz bir etkinin oluşmasına sebep olur. Buna uzay büzülmesi de diyebiliriz. Sizesöylemek açıklamak şey bu.

33

Uzay Deformasyonu

Alice Yasasında da uzay büzülmesi diyebileceğimiz bir kavram vardır. Ancak bukavram, bir cismin hızlandıkça küçülmesi anlamına gelmez. (c+v) (c-v) matematiği bu konudabize farklı bir uzay büzülmesi ve ilave olarak bir de uzay genişlemesi tarif eder. Şimdi buolayın nasıl gerçekleştiğini görelim.

Çok sayıda vagonu olan bir tren durmakta olsun ve bir gözlemci trene doğru bakıyorolsun.

Trenin en gerisine x1 noktası dersek, x1, noktasından t1 anında gözlemciye doğru vegözlemciye göre c hızı ile yola çıkan görüntü, t2 anında trenin baş tarafı olan x2 noktasınavardığında x2 noktasından çıkan görüntü ile birleşecek ve oluşan görüntü paketi t3 anındagözlemciye varacaktır. Burada hem tren ve hem de gözlemci birbirine göre durağan olduğuiçin, gözlemci kendisine ulaşan görüntü paketinde treni orijinal boyutları içinde herhangi birdeformasyon olmadan algılayacaktır.

Şimdi gözlemcinin V hızı ile trene doğru yaklaştığı durumu ele alalım. Bu taktirde, x1noktasından t1 anında gözlemciye göre c hızı ile yola çıkan görüntünün trenin baş tarafı olanx2 noktasına varma süresinin bir önceki örneğimize göre uzayacağını görüyoruz. Çünkü budurumda görüntünün hızı trene göre c-v olacaktır. Neden? Size Alan Kavramı iledüşünmenin ne kadar önemli olduğunu söylemiştim. Gözlemciye giden görüntüler,gözlemcinin alanı üzerinde yol almaktadır. Eğer gözlemci trene göre hareketli ise (c+v) (c-v)matematiği oluşacaktır. Gözlemcinin alanı üzerinde giden görüntünün hızı, trene göre budurumda (c-v) olacaktır. Dolayısıyla x1 noktasından çıkan görüntü x2 noktasından çıkangörüntü ile birleşip gözlemciye vardığında görüntü paketi üzerinde bir farklılık oluşacaktır.İşte bu farklılık gözlemci tarafından trenin boyca daha uzun algılanmasına neden olur. Treninboyu uzamıştır, uzay genleşmesi diyebileceğimiz bir olay gerçekleşmiştir.

Gözlemcinin trenden uzaklaştığını düşünelim. Bu taktirde x1 noktasından gözlemciyedoğru ve gözlemciye göre c hızı ile yola çıkan görüntünün trene göre hızı c+v olacaktır. X1noktasından çıkan görüntünün x2 noktasına varma süresi ilk önceki örneğimize görekısalmıştır. Gözlemci bu durumda kendisine gelen görüntü paketinde trenin boyca sıkışmışolduğunu algılayacaktır. Uzay büzülmesi gerçekleşmiştir.

Buradaki örneklerde tren durağan, hareketli olan gözlemcidir. Gözlemcinin durağanve trenin hareketli olması durumunda da gözlemci tarafından olay benzer şekildealgılanacaktır. Önemli olan referans sistemleri arasındaki hızdır.

Uzay Büzülmesi ve genişlemesi konusunda Alice Yasası versiyon 6 da bir dizibilgisayar animasyonları yaptım. Bu animasyonlar tamamıyla (c+v) (c-v) matematiğinin bizegösterdiği bilgiler ışığında hazırlanmıştır.

34

Özel Relativite Üzerine

Alice Yasası ile Özel Relativite’nin ne şekilde olduğunu gördük. Alice Yasasıprogramlarında bu konuda başka bilgilerde bulabilirsiniz. Üzerinde çalışmakta olduğum AliceYasası versiyon 6 bu kitabı yayınladığım sıralarda yetişmiş olur mu bilmiyorum. Buversiyonu tamamıyla Özel Relativite konusuna ayırdım. Onu okumanızı arzu ederim.

Elbette ki Özel Relativite konusunda yapılması gereken daha çok şey var. Bunlarınbaşında da (c+v) (c-v) matematiğinin elektromanyetik teoriye adaptasyonu gelmektedir.Ayrıca fiziğin Albert Einstein’ın Özel Relativite için düşündüğü matematikten temizlenmesigerekiyor. Bu uzun ve zahmetli görev fizikçilere düşmektedir. Bu sebeple fizikçileri çok zorgünlerin beklediğini biliyorum. Bu zorluğun en başında da Alice Yasası hakkında birkonsensüsün oluşturulması zorunluluğu vardır. Şu anda bu bile yok. Umuyorum ki AliceYasasını benim gibi fiziğin dışından gelmiş bir insanın yazması, kendilerine cesaret verir veiçine düştükleri büyük karanlıktan bir an önce çıkarlar.

Alice Yasası’ndan alınması gereken çok ders vardır. Kanımca fizikçilerin yaptığı enbüyük hata GPS de çalan alarm zillerini duymazlıktan gelmeleridir. Emin olunuz ki, bukonuda Albert Einstein’ın hiç bir hatası yoktur. Eğer GPS deki sonuçlar Albert Einstein’ınmatematiğini doğrular yönde olsa idi, ki böyle bir ihtimal elbette ki mümkündü, ben AliceYasasını yayınlamaya cesaret edemezdim çünkü yanlış olduğunu bilirdim. Ve gene eğerGPS sonuçları Albert Einstein’ın elinde olsa idi, o da düşündüğü matematiği hiç bir zamanönermezdi, çünkü yanlış olduğunu görürdü. Fizikçiler, yıllar sonra geriye dönüp baktıklarındabu hataya nasıl düştüklerine kendileri de şaşıracaklardır.

Fizikçi arkadaşlarımıza buradan dostça bir uyarıda bulunmak istiyorum. AlbertEinstein’ın matematiğinin, düzgün doğrusal hareketlere uygulanabileceği, ancak dönenreferans sistemlerine uygulanamayacağı öneren kişiler çıkabilecektir, onları dikkatealmayınız, fizik hiç bir zaman yama kaldırmaz. (c+v) (c-v) matematiği ile Einsteinmatematiğinin aynı sonucu vereceğini önerenlerde çıkacaktır. Bu tür öneri yapanlarla davakit kaybetmeyiniz. Onları derin bir hüsran beklemektedir. Bu uyarıları yapıyorum, çünküonlarla karşılaştım. (c+v) (c-v) matematiği konusunda başka yayınlara da rastlayabilirsinizçünkü vardır. Ancak Alice Yasasında anlatılan (c+v) (c-v) matematiğine ait mantığın farklıolduğuna dikkat ediniz. (c+v) (c-v) matematiğinin hangi koşullar altında oluşabileceği AliceYasasında çok detaylı olarak anlatılmıştır.

Alice Yasasının, şaşırtıcı olduğu kadar, aslında son derece basit olduğunu dagörüyoruz. O kadar ki onun ana teorisini anlatırken detaylı bir matematik kullanmaya ihtiyaçduyulmaz. Ama bu büyük basitlik Alice Yasasının bize sadece gülümseyen yüzüdür. Ona bubüyük basitliği veren doğanın derinlerde bir yerde muazzam ve eşsiz bir mekanizma vardır.Bu olağanüstü mekanizmanın varlığını ilk defa görüyorsunuz. Alice Yasası bu farklı dünyayaatılan ilk adımdır. Sizi oraya götürecek yoldur.

35

GENEL RELATIVITE

Özel Relativite konusunun benim için netleşmeye başlaması ile beraber, GenelRelavite konusuna daha çok vakit ayırmaya başladım. Tabii olarak ilk karar vermem gerekenşey Genel Relativitenin nasıl yorumlanması gerektiği konusuydu. Şunu kastediyorum; AlbertEinstein Genel Relativiteyi doğal olarak kendi matematiği ile düşünmüştü. Onundüşüncelerinde zaman genleşmesi, uzay büzülmesi gibi kavramlar Genel Relativite ile içiçeydi. Bu sebeple o Genel Relativiteyi Kütle-Uzay-Zaman-Hız boyutlarında ele aldı ve onuelindeki matematiğin etkisi altında düşündü. Bunun sonucu olarak ta kütlenin çevresindekiuzayı büktüğünü ve zaman üzerine etkide bulunduğunu düşündü. Genel Relativite teorisindesıkça geçen uzay-zaman ikilisinin kökeni de bu düşünceden kaynaklanmıştır.

Alice Yasası için, Genel Relativitenin Albert Einstein’ın düşündüğü şekildeolamayacağı bariz olarak ortaya çıkmıştı çünkü Özel Relativite için artık farklı bir matematikvardı. Alice Yasası onun gibi düşünmemem gerektiğini bana açık bir şekilde gösteriyordu.Gerçekten de, Alice Yasasındaki Genel Relativite farklıdır. Ancak, Alice Yasası burada daAlbert Einstein’ın düşüncelerinden ve onun prensiplerinden fazlasıyla yararlanmıştır. Hattafarklı bir yol izlemek şöyle dursun, tam olarak onun gösterdiği yolda ilerlemiştir. Bu ilerlemeesnasında yalnızca onun matematiğini kullanmamıştır.

Albert Eintein’i Genel Relativite teorisine götüren çalışması, Eşitlik Prensibi’dir. AliceYasası onun bu prensibi tartışmasız bir şekilde kendi içine almıştır ve Alice YasasındakiGenel Relativite teorisi tamamıyla onun bu prensibi üzerinde yükselmiştir.

36

Eşitlik Prensibi

Alice Yasası ile, daha önce anlattığım gibi E=mc² eşitliğine ulaşmaya çalışmaköncelikli hedefim idi. (c+v) (c-v) matematiğini kullanarak enerji eşitlikleri konusunda bazıçalışmalar yaptım. Ancak bir müddet sonra (c+v) (c-v) matematiğinin enerji eşitlikleriniaçıklamaya yetmediğini gördüm. Bu tıkanmayı aşmak için Albert Einstin’ın Eşitlik Prensibi(Principle of Equivalence) adlı çalışmasını temel almaya ve bu yolda ilerlemeye karar verdim.

Bazı okuyucularımın Albert Einstein’in Eşitlik Prensibi adlı çalışmasından haberiolmayabileceğini düşünerek bu prensibin kısa bir özetini size aktarmak isterim. AlbertEinstein zamanında, fizikçiler tarafından bir cismin çekim kuvvetinden etkilenen kütlesi ile,cismi ittiğimiz zaman itme kuvvetine karşı koyan kütlesinin farklı kavramlar olduğudüşünülüyordu. Albert Einstein her iki kütlenin aynı şey olduğunu göstermiştir. Buçalışmasında açıklamayı yaparken şu şekilde bir örnek kullanmıştır:

Uzayın yerçekimsiz bir yerinde bir kutuiçerisinde bir adam vardır. Kutu uzayda bir ipeasılıdır ve ip bir varlık tarafından ivmeli birşekilde yukarı doğru çekilmektedir. Ancakkutudaki adamın bundan haberi yoktur.Kutunun içinde ayakta durabilmektedir ve busebeple kendisinin bir çekim alanındabulunduğunu düşünmektedir. Adam bir ip ilekutunun tavanına küçük bir cisim asar. Astığıcisme etki eden kuvveti yorumlarken genebunun çekim kuvveti olduğu düşünmektedir.Halbuki olayı dışarıdan izleyen bir diğergözlemci, kutunun yukarıya doğru çekildiğinigörmektedir ve kutunun içinde ipe asılı olancisme etki eden kuvvetin klasik bir itme-çekme kuvveti olduğunu söyler. Her ikigözlemci aynı kuvveti içinde bulunduklarıdurumlar için farklı yorumlamışlardır. Buradanhareketle, Albert Einstein her iki gözlemcininyorumlarının kendilerine göre doğru olmasıgerektiğinden hareketle cisme ait kütlenin tekolduğunu ortaya koyar. Albert Einstein’in buçalışmasını pek çok yerde, aliceinphysics.comweb sitemde veya Alice Yasası versiyon 5’tedetaylı olarak bulabilirsiniz.

Albert Einstein’ın bu çalışmasının en önemli bir diğer sonucu, gök cisimlerininyakınından geçen ışıkların çekim kuvveti sebebiyle yönlerini değiştireceğini göstermesidir.Böyle bir etkinin var olduğunun anlaşılması ve deneysel olarak gözlemlenmesi GenelRelativite teorisinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

37

Kuvvetler Prensibi

Kuvvetler Prensibini Eşitlik Prensibinden yararlanarak ben kaleme aldım. Bu prensipAlbert Einstein’in Eşitlik Prensibi’nin ikiz kardeşidir diyebilirim. Kuvvetler prensibi her hangi birkuvveti, çekim kuvveti veya itme-çekme kuvveti olarak yorumlayabileceğimizi gösterir. EşitlikPrensibi bunu zaten gösteriyordu ancak vurgulaması yeterince kuvvetli değildi. Kuvvetlerprensibi bu vurgulamayı çok güçlü olarak yapar. Bir kuvvetin her iki türlü yorumlanabilmeözelliği fizik olaylarını anlama, muhakeme edebilme ve yeni sonuçlara varabilme açısındanbüyük fayda sağlamaktadır. Bu prensibi kullanarak farkına varamadığımız bazı olaylarınfarkına varabilir, açıklayamadığımız bazı olayları açıklayabiliriz. Prensip çekim kuvvetininnedeni ve işleyiş mekanizması konusunda da bize araştırabileceğimiz yeni kapılar açmaktave özellikle enerji eşitliklerinin nasıl oluştuğunu anlamamızda önemli bir işlev görmektedir.

Kuvvetler Prensibi’nin düşünme sistemimizde ne kadar olağanüstü değişikliklere yolaçabileceğini şimdi beraberce görelim. Bu prensibe dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:Yerküremiz üzerinde dünyanın bize uyguladığı kuvveti, çekim kuvveti olarak (Kuvvetin yönüyukarıdan aşağıya) düşünebileceğimiz gibi, bu kuvveti tersine yorumlayarak dünyanın bizialttan yukarı doğru ittiğini de düşünebiliriz. Bu şekilde yani tersine düşünmemiz durumundada, Klasik Mekaniğe ait kütle çekim yasasının matematiği değişmez. Ancak düşünmemantığımızda önemli değişiklikler gerçekleşir. Şöyle ki; tersine düşündüğümüz zamanöncelikle çekim kuvvetinin yönünün değiştiğini görüyoruz. Artık o yukarıdan aşağı değil,aşağıdan yukarı doğrudur. Üstelik uzaktan etki etme özelliğini de yitirmiştir, çekim kuvvetininetki edebilmesi için artık fiziksel bir temasın olması gerektiğini görüyoruz. Burası artık KlasikMekaniğin sınırları içerisinde değildir, farklı bir yerdir. Aynanın öbür tarafıdır. Burada şunuanlamak gerekiyor ki, nasıl ki Klasik Mekanikte fizik olaylarının bir şekilde açıklaması var ise,bu şekilde yani tersine düşündüğümüzde de fizik olaylarının bir açıklamasının olması gerekir.Bir örnek verelim:

Sürtünmesiz bir ortamda kütleleri farklı iki cismin yere doğru eşit hızla düşeceğinibiliyoruz. Ama bunun nedenini Klasik Mekanikte açıklamak hiç kolay değildir. Halbukikuvvetler prensibini uyguladığımız anda bunun böyle olması gerektiği hiç bir ek açıklamayagerek kalmadan görülür.

Düşen bir cisim çekim kuvveti yönünde hızlanır. Düşen bir cisme Kuvvetler Prensibiniuygulayalım. Yere doğru düşen cismi durağan bir referans sistemi olarak kabul edersek,yerin yukarı yönlü itme kuvveti altındaki diğer cisimler bu referans sistemine göre gittikçehızlanarak hareket edecektir. Bu hızlanmada çekim yasasının matematiği tam olarakkorunacaktır.

Bir demiryolu üzerinde olduğumuzu ve üzerimize doğru 9.81 m/sn² lik bir ivme ilegelen bir lokomotif olduğunu düşünelim. Eğer ezilmek istemiyorsak en az 9.81 m/sn² lik birivme ile ondan kaçmamız gerekir. İvmemiz bundan küçük olursa lokomotif bize çarpacaktır,ivmemiz daha büyük olursa lokomotiften uzaklaşırız. Şimdi kuvvetler prensibini kullanarakyani düşünmemizi tersine çevirerek benzer bir olay düşünelim. Havada sabit duran birhelikopterin yaptığı şey lokomotif örneğinin aynısı değil midir? Helikopter 9.81 m/sn² lik birivme ile üzerine doğru gelen (aşağıdan yukarıya doğru gelen) yerküreden kaçmak içinkendisine sürekli olarak 9.81 m/sn² büyüklüğünde yukarı yönlü bir kuvvet uygulamaktadır.Ancak bu şekilde aradaki mesafeyi koruyabilecektir.

Klasik Mekanikte havada dengede olan bir cisim için iki kuvvet vardır. Çekim kuvvetive buna eşit ancak zıt yönde uygulanan kaldırma kuvveti. Sabit yükseklikte uçan bir uçağıele alalım. Klasik Mekanikte şu şekilde düşünürüz. Uçak, yerkürenin kendisine uyguladığıçekim kuvvetini dengeleyecek şekilde, kendisine yukarı yönlü bir kuvvet uygulamaktadır vebu sayede irtifasını korumaktadır. Halbuki kuvvetler prensibi bize başka bir şey söyler. Çekimkuvvetini tersine yani yukarı yönlü olarak yorumladığımızda, uçağa etki eden yerküreye ait bir

38

kuvvet yoktur. Çünkü uçak ile yer arasında fiziksel bir temas yoktur. Uçak için yalnızcauçağın kanatlarına uygulanan kaldırma kuvveti vardır. Böylelikle bu prensibin bizi ne kadarfarklı bir mantıkla düşündürebildiğini görüyoruz. Açıklanması gereken pek çok sorununortaya çıktığını da görüyoruz. Kanımca bence bu prensibi gerçekten kıymetli yapan da iştebudur. Klasik Mekaniğe ait çekim kuvveti yasasının bizi getirebileceği yere zaten çoktangeldiğimizi görürüz. Newton’dan bu yana bu noktadan daha ileri gidilememiştir. Halbuki,Kuvvetler prensibi bize bakabileceğimiz, araştırabileceğimiz varsayımlarda bulunabileceğimizpek çok yeni pencere açar. Belki de bir gün bu prensibi kullanarak çekim kuvvetinin gerçeknedenini bile anlayabiliriz.

Şimdi, dünya ve ay arasında hiç bir fiziksel temas yokken, nasıl oluyor da aydünyanın yörüngesinde kalabiliyor, bunu nasıl açıklayabiliriz? diye soracaksınız. Size bununcevabını vermek zorunda değilim elbette. Bu konu üzerine bir takım açıklama çabalarımıAlice Yasası versiyon 5 ta zaten yayınladım. Elbette ki bu orada yazdığım açıklamaçabalarımın doğru olması anlamına gelmiyor. Ancak, şunu söylemek isterim ki, kuvvetlerprensibi dünya ile ay arasında çekim kuvveti olamayabileceğini veya en azından böyle birihtimalin kuvvetle var olabileceğini gösterir. Kanaatimce bu fizikçilerin dikkate alması gerekenbir husustur.

Ben kişisel olarak, Kuvvetler Prensibi’nin özelikle teorik fizikçiler için çok güçlü biryardımcı olduğunu ve bu prensip ile kuvvet kavramının daha tutarlı bir yapıya kavuştuğunudüşünüyorum. Bir tekrar olarak, prensip, herhangi bir kuvvetin çekim kuvveti veya itme–çekme kuvveti gibi düşünülebileceğini ifade eder. Alice Yasasında sadece Klasik Mekaniktekiçekim kuvveti ve itme-çekme kuvveti arasındaki ilişki incelenmiştir. Fizikte renk ve elektrikselyük kuvvetleri gibi ters kare yasasına uyan diğer kuvvetlerinde ilerde bu prensibin içinde yeralacağını düşünüyorum.

Son olarak, bu prensibi dikkate almamanın ne kadar dramatik sonuçlara yolaçabileceğini size basit bir örnekle göstermek isterim. Bir fizikçi olduğunuzu ve hayatınızıçekim kuvvetinden sorumlu olduğu varsayılan “graviton” adlı parçacığı bulmaya adadığınızıdüşünün. Halbuki, Kuvvetler prensibi böyle bir parçacığın var olamayacağı şeklinde kuvvetlibir ihtimal göstermektedir.

Bu prensibin ne kadar olağanüstü işler başardığını bir sonraki “Potansiyel Enerji”bölümünde göreceğiz.

39

Potansiyel Enerji

Bir tren yolunda rayların üzerine küçük cisim koyalım ve bir lokomotifin bu cismeçarptığı durumu ele alalım. Lokomotif çarpışma anında belki azda olsa biraz miktar hızkaybedecektir ama bu onun gidiş doğrultusundaki ilerlemesini durdurmaya yetmeyecektir,hareketini kesintisiz bir şekilde sürdürecektir. Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz, çarpmaanında ray üzerindeki cisim bulunduğu noktayı bir hız değeri ile terk eder. Kuvvetin etkietmesi ile cismin hız kazanması aynı anda gerçekleşir.

Kuvvetin etki etmesi ile cismin hız kazanmasının aynı anda gerçekleştiğini anlamakbenim için çok önemli idi. Çünkü yer üzerinde duran cisimlere Kuvvetler Prensibiniuyguladığımızda, bu cisimler hareket etmeseler dahi kendilerine aşağıdan yukarı doğru etkieden kuvvet sebebiyle, Y ekseni üzerinde ZORUNLU olarak ve YUKARI yönlü bir hızdeğerine sahip olmaları gerektiği sonucu ortaya çıkar.

Y ekseni üzerinde de bir hız değerinin var olması gerektiğini anlamam ve kuvvetkavramı üzerine yoğunlaşmam sonucunda Alice Yasası versiyon 5 teki Potansiyel Enerjibölümü ortaya çıkmıştır. Bu çalışmamı (c+v) (c-v) matematik ispatından sonraki en önemliçalışmam olarak görmekteyim. Bu çalışmamda bu hız vektörünün matematiksel olarak nasılifade edilebileceği konusu anlatılmıştır.

Potansiyel Enerji bölümünü yazmamla birlikte Alice Yasası tutulamaz bir şekilde ileriatıldı. Artık E=mc² eşitliğinin ne anlama geldiğinin cevabı çok açıktı ve Alice Yasası versiyon5 teki E=mc² çalışmasını yazdım.

Alice Yasasındaki Potansiyel Enerji bölümünün fiziğin önünü açan, ona yol gösterençok önemli bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Bu çalışma enerji eşitliklerinin nasıloluştuğunu, yüksek enerjili parçacıkların yaşam sürelerinin hangi faktöre bağlı olduğunu,kütle artışının (ağırlık artışının) nasıl gerçekleştiğini gösteren yolu tarif etmektedir. Bu bölümaynı zamanda ivme ile hız arasındaki ilişkiyi açık bir şekilde gösterir.

Alice Yasası versiyon 5 - Bölüm Potansiyel Enerji

Bu kitabı ağırlıklı olarak Özel Relativiteye ayırmak istemem dolayısıyla, PotansiyelEnerji bölümüne burada çok kısıtlı yer verdim. Bu çalışmayı web sitemden veya Alice Yasasıversiyon 5 ten okuyabilirsiniz.

40

E=mc²

Temel teoride bir yanlışlık yapıldığı zaman, bunun sonuçlarının çok yıkıcı olduğunugördük. Bu yıkıcı etki E=mc² eşitliği içinde geçerli olmuştur. Elbette ki Albert Einstein bueşitliği kendi Özel Relativite matematiği ve onun mantığı içerisinde düşünmüştür. Halbukionun düşündüğü matematiğin yanlış olduğunu evvelce gördük. O halde elbette ki AliceYasasında E=mc² matematiği de değişmeliydi. Bu değişim onun sonuç denkleminde değil,elde edilme mantığında olmuştur. Alice Yasası bir cismin toplam enerjisinin cisme ait kinetikve potansiyel enerjilerinin toplamı olduğunu gösterir. Bu mantık çerçevesinde E=mc²eşitliğinin anlamı da son derece basite indirgenmiş olmaktadır.

E=mc² = ½ mc² (Kinetik enerji) + ½ mc² (Potansiyel enerji)

Bu eşitliğin anlamını düşüncelerinizde canlandırmak isterim. Bir gezegendeolduğumuzu düşünün. Burada bize etki eden çekim kuvveti ivmesinin büyüklüğü g= ½ c²olsun. (Bu büyüklük g=45.000.000.000.000.000 m/sn² dir) İşte böyle bir gezegende isekenerjimiz E=mc² olur. Bu tür bir ivme altında elbette hayatta kalma şansımız yoktur.Bildiğimiz temel madde biçimleri de bu kuvvet altında yaşayamazlar. Bu gerçekten çokkorkunç bir kuvvettir. Yer küremizin bize uyguladığı kuvvet sadece g=9.81 m/sn² dir.

Yer üzerinde bulunan bütün cisimlerin yukarı yönlü bir hız vektörüne sahip olduğunusöylemiştim. İşte o gezegen üzerinde dururken aynı zamanda yukarı yönlü bir hızımız davardır. Bu hızın değeri c olacaktır. Böylelikle kinetik enerjimiz E=½ mc² olur. Toplamenerjimiz bu iki enerjinin toplamı olacaktır.

E=½ mc²+½ mc² =mc²

Bir başka örnek vereyim. Rayların üzerinde bir vagonda gidiyoruz. Arkamızdaki birlokomotif bizi sürekli olarak itiyor. Gittikçe hızlanıyoruz. Ama lokomotif gene bizi itmeyedevam ediyor. Hem de gittikçe daha kuvvetli bir şekilde itiyor. Sonuçta o kadar hızlanıyoruzki hızımız c yani ışık hızı oluyor ama arkamızdaki lokomotif bizi hala itmeye devam ediyor.Üstelik onun itiş gücü g= ½ c² değerine erişmiş durumda. Biz c hızına ulaştığımız için artıkdaha hızlı gidemiyoruz. Çünkü hızımız c sınır değerine erişmiş durumda. Bizi iten kuvvettenkurtulmamıza da olanak yok, çünkü biz istesek te istemesek te lokomotif bizi itmeye devamediyor. İşte bulunduğumuz bu durumda enerjimiz E=mc² olacaktır.

Albert Einstein’in Kütle Enerjidir söylemi yanlış mıdır?Bu soruyu en azından kendi yorumumla kısmen cevaplamak isterim. Aslında kütle

adını verdiğimiz şeyin ne olduğu fizikte net değildir. Fizikteki kütle tanımlarına şöyle birbakarsanız (wikipedia.org bunun için güzel bir kaynaktır) sayısız farklı kütle tanımın olduğunugörürüz. (Bence bu da fiziğin içindeki büyük ayıplardan bir başkasıdır. Bana sorarsanızyalnızca tek bir kütle tanımı geçerli olabilir). Ama en azından bu konuda sanırım şöyledüşünebiliriz: Cisimler bir takım kuvvetlerle bir araya gelebilmektedir. Mesela bir nötronunçekirdeğe yerleşebilmesi için mutlaka enerji soğurması gerekir. Bir nötron çekirdekten dışarıfırladığında da, soğurduğu bu enerji çekirdekten atılmış olur. Bir nötronun veya diğerherhangi bir başka temel bir parçacığın oluşabilmesi için de belirli bir miktarda enerjininsoğrulması gerekir. Dolayısıyla madde dediğimiz şey içinde soğrulmuş olan büyük miktardaenerji vardır. Bu sebeple Kütle Enerjidir söylemi yanlış değildir. Ancak bu söylem AliceYasası gibi E=mc² nin ne anlama geldiğini, hiç bir zaman bu kadar açık olarak söylemez.

41

Genel Relativite Üzerine

Albert Einstein kendi matematiğinin tarif ettiği yolda ilerlediği için relativiteyi farklıdüşünmüş ve algılamıştır Alice Yasası gördüğümüz gibi farklı bir Genel Relativite resmiçizmiştir. Ama temelde her iki teori de aynı prensip üzerinde yükselmiştir.

Alice Yasasının Genel Relativite bölümünde anlattıklarımın teori kapsamındaolabileceğini söylemek isterim. Çünkü burada Özel Relativite de olduğu gibi açık ve net birispat yoktur, yalnızca prensipler vardır. Ben fiziğe ait temel prensiplerin mantıksal olarakifade edilmesi gerektiğini düşünen bir insanım. Bu mantıksal ifadeler elbette ki sonuçta birmatematik işaret edecektir. Ancak yalnızca matematik kullanılarak sağlıklı prensiplereulaşılabileceğini pek sanmıyorum.

Bana göre Einstein’ın Eşitlik Prensibi aslında bir fizik ispatıdır. Tabiî ki onun buprensibini bir teori olarak ta düşünebilir ele alabiliriz. Dolayısıyla fiziğe ne şekilde baktığımızönemlidir. Teori dediğimiz şey kesinlik içermez ama ispat içerir. Ben onun eşitlik prensibinindoğru olduğunu düşündüğüm için, onu bir ispat olarak kabul ettiğim için geriye dönüp bakmaihtiyacı duymadım ve Genel Relativite konusundaki bütün çalışmalarımı bu prensibe emanetettim. Şunu demeye çalışıyorum. Principle of Forces sizce doğru mudur? Potansiyel Enerjibölümü doğru mudur? Bu kararları sizler vereceksiniz. Bu prensiplere nasıl bakacağınız dasize kalmış kararlardır.

Alice Yasasının Genel Relativiteye özgü özel bir matematik tanımlamadığı, aksineKlasik Mekaniğin matematiğini kullandığını görüyoruz. Özel Relativite kısmında gördüğümüz(c+v) (c-v) matematiğinin, Genel Relativite başlığı altında anlattığım buradaki prensiplerledirek bir bağlantısı, müdahalesi yoktur.

General Relativiteyi Albert Eintein’ın düşündüğü gibi Kütle-Uzay-Zaman-Hızboyutlarında düşünmemek gerekir.

Alice Yasasının Özel Relativite de olduğu gibi Genel Relativitede de ileri doğru biradım attığını ve bizi çok değişik yerlere doğru sürüklediği görüyoruz. Bence AliceYasasındaki Genel Relativitenin yaptığı en güzel iş, Klasik Mekanik ile Genel Relativitearasında gözle görülür bir köprü oluşturmasıdır. Buradaki üç prensip yani, Eşitlik Prensibi,Kuvvetler Prensibi ve Potansiyel Enerji beraberce ele alındığı taktirde fiziğin teorikihtiyaçlarını karşılayabilecek bir güç birliği oluşmaktadır.

Burada sizin huzurunuzda Albert Enstein’a özellikle iki şey için teşekkür etmekistiyorum. Bu kitaba başından sonuna bir bakın, acaba onun olmadığı bir yer var mı? AliceYasası ona gerçekten çok şey borçludur. İkinci olarak eğer o sizi önceden alıştırmasaydı,Alice Yasasında anlattığım onca çılgınlığı size hangi cesaretle anlatabilirdim.

42

Şimdi dünyanın bizi alttan yukarı doğru ittiğini bir fizik ispatı yaparak sizegöstereceğim:

Eğer Alice’in elindeki ipe etki eden kuvvet yukarı yönlü olmasaydı, ipe bağlı olantopun duruş yönü düşey doğrultuda ve aşağı doğru olmazdı.

43

FIRST PAPER

Yıllar önce kaleme aldığım bu çalışmayı burada tekrar yayınlamak istedim. Orijinalmetni aliceinphysics.com web sitemde görebilirsiniz. Burada onu daha kısa olarak, yalnızcaözünü ele alıyorum. Problem şu idi:

Yer üzerinde A ve B noktalarında iki ışık kaynağı vardır. Bir araç sabit bir hızla A danB ye doğru gitmektedir. Aracın orta noktasında bir gözlemci vardır. Amacımız, ışıklarıyaktığımızda, araçtaki gözlemcinin her iki lambanın aynı anda yandığını görmesinisağlamaktır. Araç giderken ışıkları öyle bir anda yakmalıyız ki bu isteğimiz gerçekleşsin.

Gözlemcinin her iki lambanın aynı anda yandığını görmesi için, bir ön şartınsağlanması gerektiğini görüyoruz. Bu şart şudur: REFERANS NOKTAMIZA* göre araçtakigözlemcinin her iki ışığın eş zamanlı yandığını görebilmesi için, araca doğru ilerleyenışıkların aracın önüne ve arkasına aynı anda varması gerekir, çünkü ancak bu taktirdegözlemci her iki lambanın aynı anda yandığını görebilecektir. Dolayısıyla bu şartı sağlayandurum, bize ışıkları hangi anda yakmamız gerektiğini söyleyecektir.

Muhakeme yürütürken oluşabilecek bütün tereddütlerimizi gidermek için simetriprensibinden yararlanıyoruz ve aynı olayı karşıt yönlerde giden iki araç ile ele alıyoruz. Yerreferans sistemine göre her iki gözlemci için gerçekleşen olaylar eş zamanlı olacaktır.

(*) Bkz. Alice Yasasının Varlık İspatı.

44

Bu problemin çözümünü, önce Albert Einstein’in matematiği kullanarak düşünelim.Gerekli şartın sağlandığı durumu ele alalım, yani, A ve B den çıkan ışıklar her iki aracın önve arka duvarlarına aynı anda varmış olsun.

Bu andan bir sonraki aşamayı düşünelim. Işıklar araçların orta noktasında durangözlemcilere vardıklarında her iki araç farklı uzay koordinatlarında olacaklardır. Bu anda yerreferans sistemine göre ışıkların nerede olduğu sorusu cevapsızdır. Bu durum AlbertEinstein’in temel hipotezinin yanlış olduğunu gösterir ve Albert Einstein’in matematiğikullanılarak bu tıkanıklığı aşabilecek bir çözüm yolu üretilemez.

45

Problemin çözümünü veren yalnızca tek bir durum vardır. Araçların orta noktalarısimetri ekseni üzerindeyken lambalar yakılmalıdır. Grafik zorunlu olarak, ışığın davranışınınbilinenden farklı olduğunu söyler ve bize farklı bir matematik verir. Bu grafik (c+v) (c-v) ninmatematiksel ispatıdır.

Her iki aracın orta noktaları simetri ekseni üzerine geldiği anda ışıkların yakılmazorunluluğu gerekli ispatı yapar. Yer referans sistemine göre araçlara giden ışıkların hızı(c+v) (c-v) olur.

Bu ispat konusunda detaylı bilgiyi Alice Yasası versiyon 5 te bulabilirsiniz.

46

Fiziğin İçindeki Yanlışlar

Eşitlik Prensibi, Potansiyel Enerji ve Kuvvetler Prensibi beraberce benim için o günekadar karanlıkta kalan pek çok noktayı ortaya çıkarmıştır. Mesela onların sayesinde, fiziktekullanılan bazı kavramların ne kadar yanlış kullanıldığını gördüm. Bu yanlışların bazıları okadar büyüktü ki anlattığımda gerçekten çok şaşkınlığa düşeceksiniz. Ancak bu bölümüyayınlamaktan son anda vazgeçtim. Bunun nedeni, Alice Yasasının etkilerinin zaten çokbüyük olacağından dolayıdır. Bir de bunları ekleyip onları iyice sıkıştırmak istemedim.

47

Teşekkür

Alice Yasasını okuduğunuz için her şeyden önce size teşekkür ederim. AliceYasası’nın içinde gördüklerimi, anladıklarımı sizlere anlattım. Aslında anlatacaklarım dahabitmedi. Alice Yasası ile ilgili anlatmam gereken daha çok şey var. Kısmet olursa onları dasırasıyla kaleme alacağım.

Eğer Alice Yasasını anladıysanız kendi varlığınızı bana haber verin. Haber verin kiAlice Yasası konusunda bir konsensüsün oluşmakta olduğunu, fiziğin ileriye doğru adımatmaya hazırlandığını beraberce görelim. Bana lütfen yazın.

Han Erim

48

Kaynakça

Relativity, The Special and The General Theory, Albert Einstein

On the Electrodynamics of Moving Bodies , Albert Einstein

Liseler İçin Fizik 1 (Physics 1 for high schools)

The GPS and the Constant Velocity of Light, Paul Marmet

Alice in Wonderland, Lewis Carroll, Illustrations: John Tenniel

The Character of Physical Law, Richard Feynman