alman İmpartorluğu‘nda türk öğrenciler · anlatıyor. aynı olay türk kültür ataşesi...

7
1 Saadet İkesus Altan > Ağırlıklı konular > Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti‘nin kurulmasıyla eğitim sisteminde de değişiklik düşünüyordu. Seçilmiş ögrencileri Avrupa ülkelerine gönderdi. Egitimlerinden sonra onlar Türkiye’ye geri döndüler ve yeni bilgileri yaydılar. İlk ögrenciler 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı‘dan Almanya‘ya gelmişti. Türk-Alman Anlaşma‘sının sonucu olarak sayıları Birinci Dünya Savaşı‘ndan önce ve savaş esnasında arttı. Hatta 1925’te Berlin’de Türk Ögrenci Derneği kurulmuştu. 1931’de Ögrenci Derneği, Lützowufer 5’te bulunan Türk ticaret odasının binasına taşındı. Nasyonal Sosyalist döneminde, Türk hükümeti, Üniversite Ögrencilerinin çoğunu Almaya’ya gönderdi. Yurt dışında eğitim gören ögrenciler devlet bursu alıyordu: 1937’de 234 ögrenci yurt dışındaydı, bunlardan 133’ü yaklaşık yüzde 60’ı, Alman İmparatorluğu‘ndaydı. İki sene sonra bu pay yüzde 80 olmuştu. Bunlardan birisi Saadet Ikesus’tu. Saadet 1935’te yeni kurulmuş Ankara Konservatuarı‘na başvurmuştu. Aralarında Paul Hindemith’in de bulunduğu bir komite, Saadet’i Almanya’da egitim görmesi için seçti. Hindemith’in çalışması gittikçe Nasyonal Sosyalistler tarafından engelleniyordu. Eserlerinin bir bölümü “Bolşevik Kültürü” olarak tanımlanıyor ve oyun programlarından çıkarılıyordu. Hindemith, 1935’te Türkiye’de çalışması için teklif aldı ve Berlin Yüksel Müzik Okulu‘ndan izin alarak ayrıldı. 1936’da Eserlerinin gösterimi resmen yasaklandı. Ekonomik olarak Türk ögrenciler bir hayli iyi durumdaydı: Uygun döviz kurundan dolayı Türk lirası çok değerliydi. Alman ögrencileri 100 ila 150 Mark‘la geçinirken, Türk öğrenciler 650 Mark alıyordu. Bu nedenle Türk öğrencilerin çoğu Kurfürstendamm etrafındaki pahalı restoranlara gidebiliyor, tenis oynuyor ve seyahat edebiliyordu. Almanya‘da olan Türklerin çoğunluğu Berlin’de yaşıyordu. Berlin‘deki Türk grubu birçok Nazi büyükleri tarafından el üstünde tutuluyordu. Mektuplarda, “Goebbels gibi Nazi büyükleri, Türk Büyükelçiliği ve Türk Kulübü‘nde (…) buluşan Türk Topluluğu (…) toplantılarının tabii misafirleriymiş gibi [bahsediliyor]”, yazıyor Ingeborg Böer “Berlin’de Türkler” isimli kitabında. Saadet İkesus Altan Ağırlıklı konular Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler Osmanlı ve Avrupa Müziği Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler www.annefrank.de/mensch/tr 1941’de Türk-Alman Dostluk Anlaşması‘nın imzalanması. Ayrıcalıklı Konum

Upload: others

Post on 02-Nov-2019

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler · anlatıyor. Aynı olay Türk Kültür Ataşesi Cevat Bey’in başına gelince, Hitler ile iyi ilişkisi olan Türk Büyükelçisi

1Saadet İkesus Altan > Ağırlıklı konular > Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler

Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti‘nin kurulmasıyla eğitim sisteminde de değişiklik düşünüyordu. Seçilmiş ögrencileri Avrupa ülkelerine gönderdi. Egitimlerinden sonra onlar Türkiye’ye geri döndüler ve yeni bilgileri yaydılar.

İlk ögrenciler 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı‘dan Almanya‘ya gelmişti. Türk-Alman Anlaşma‘sının sonucu olarak sayıları Birinci Dünya Savaşı‘ndan önce ve savaş esnasında arttı. Hatta 1925’te Berlin’de Türk Ögrenci Derneği kurulmuştu. 1931’de Ögrenci Derneği, Lützowufer 5’te bulunan Türk ticaret odasının binasına taşındı.

Nasyonal Sosyalist döneminde, Türk hükümeti, Üniversite Ögrencilerinin çoğunu Almaya’ya gönderdi. Yurt dışında eğitim gören ögrenciler devlet bursu alıyordu: 1937’de 234 ögrenci yurt dışındaydı, bunlardan 133’ü yaklaşık yüzde 60’ı, Alman İmparatorluğu‘ndaydı. İki sene sonra bu pay yüzde 80 olmuştu.

Bunlardan birisi Saadet Ikesus’tu. Saadet 1935’te yeni kurulmuş Ankara Konservatuarı‘na başvurmuştu. Aralarında Paul Hindemith’in de bulunduğu bir komite, Saadet’i Almanya’da egitim görmesi için seçti. Hindemith’in çalışması gittikçe Nasyonal Sosyalistler tarafından engelleniyordu. Eserlerinin bir bölümü “Bolşevik Kültürü” olarak tanımlanıyor ve oyun programlarından çıkarılıyordu. Hindemith, 1935’te Türkiye’de çalışması için teklif aldı ve Berlin Yüksel Müzik Okulu‘ndan izin alarak ayrıldı. 1936’da Eserlerinin gösterimi resmen yasaklandı.

Ekonomik olarak Türk ögrenciler bir hayli iyi durumdaydı: Uygun döviz kurundan dolayı Türk lirası çok değerliydi. Alman ögrencileri 100 ila 150 Mark‘la geçinirken, Türk öğrenciler 650 Mark alıyordu. Bu nedenle Türk öğrencilerin çoğu Kurfürstendamm etrafındaki pahalı restoranlara gidebiliyor, tenis oynuyor ve seyahat edebiliyordu.

Almanya‘da olan Türklerin çoğunluğu Berlin’de yaşıyordu. Berlin‘deki Türk grubu birçok Nazi büyükleri tarafından el üstünde tutuluyordu. Mektuplarda, “Goebbels gibi Nazi büyükleri, Türk Büyükelçiliği ve Türk Kulübü‘nde (…) buluşan Türk Topluluğu (…) toplantılarının tabii misafirleriymiş gibi [bahsediliyor]”, yazıyor Ingeborg Böer “Berlin’de Türkler” isimli kitabında.

Saadet İkesus Altan

Ağırlıklı konularAlman İmpartorluğu‘nda Türk öğrencilerOsmanlı ve Avrupa Müziği

Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler

www.annefrank.de/mensch/tr

1941’de Türk-Alman Dostluk Anlaşması‘nın imzalanması.

Ayrıcalıklı Konum

Page 2: Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler · anlatıyor. Aynı olay Türk Kültür Ataşesi Cevat Bey’in başına gelince, Hitler ile iyi ilişkisi olan Türk Büyükelçisi

2Saadet İkesus Altan > Ağırlıklı konular > Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler

Türk öğrencilerin Alman çoğulcu toplumu içerisindeki durumu çelişkiliydi. Bazıları, Almanlar tarafından, Yahudi oldukları zannedildiğinden antisemit saldırıların kurbanı oluyordu. Örneğin o zamanlarda Almanya’da eğitim gören Şefik Okday, iki öğrencinin Nazi Paramiliter Askeri Orgütü (SA) timi tarafından çok şiddetli dövüldüğünü ve haftalarca yüzlerindeki çürüklerle dolaştığını anlatıyor. Aynı olay Türk Kültür Ataşesi Cevat Bey’in başına gelince, Hitler ile iyi ilişkisi olan Türk Büyükelçisi Kemaleddin Sami Paşa, Hitler‘e şahsi protestoda bulunmuştu.

Türk basını çeşitli haberlerde Göttingen’de Türk ögrencilerin Naziler tarafından dövüldüğünü yazmıştı. Olayda ögrenciler Yahudi olmadıklarını, Türk olduklarını anlatmaya çalışmışlardı.

Öte yandan birçok eski ögrenci anılarında, Almanların onlara Türk oldukları için ayrıcalıklı davranıldıgından bahsediyordu. Örneğin 1937 ila 1942 arası Dresden‘de kimya okuyan, Adnan Şener, Almanların Türklere karşı davranışının çok iyi olduğunu anlatıyor. Adnan bunun nedenini Alman ve Osmanlı İmparatorluğu‘nun Birinci Dünya Savaşı sırasındaki ittifakından dolayı olduğunu düşünüyor.

Almanya’daki Türk öğrenciler, sadece Yahudi oldukları düşünüldüğünden dolayı saldırıya uğradıklarında, Yahudilere karşı zulmün şahidi olmuyordu. Birçok Türk öğrenci alt kiracı olarak Yahudilerle yaşıyordu. Bunun nedeni antisemit yasalardı. Bu yasalar, Yahudilere, Yahudi olmayan kişilere ev kiralamayı yasaklıyordu.

Türk ögrencilerin bazıları anılarında antisemit davranışlardan bahsediyordu. Mesela doçent ve profesörlerin “Yahudi soyundan” oldukları için işten atıldıklarına dair bilgiler var. Kasım 1938’deki program gecesine şahit olanların yazıları da var.

Yabancılar daha güvenli durumda olduğundan, kiracılar, bazı öğrenciden yardım istemişti. 1940’a kadar Berlin ve Leipzig’de okuyan Sedat Alp, Yahudi kadın kiracısının, kendisiyle evlenmesini istedigini anlatıyor. Kadın bu evlilikleTürk vatandaşlığının koruması altına gireceğini ümit ediyordu. Ama Sedat Alp isteğini redetmişti.

Saadet Ikesus’un Yahudi kadın kiracısı kendisinden, koruma amaçlı kapıya takması için Türk kartvizitini istemişti. Hatta Saadet, kiracisinin kutu içine yerleştirdigi mücevherleri, kendi dolabına koydu. Böylece Nazi baskınında mücevherler koruma altında olacaktı.

Türk öğrenciler, Polonya saldırısından sonra ve İkinci Dünya Savaşı‘nın başlangıcında geri çağrıldı. Ama bu geçici bir önlemdi. Türkiye‘nin savaşta yer almayacağı belli olduktan sonra, öğrenciler tekrar Almanya’ya gönderildi. Savaş yıllarında Türk öğrenci sayısı arttı. Türk hükümetinin gönderdiği burslu ögrencilerin yanı sıra, başka öğrencilerin de kendi başlarına geldikleri zannediliyor. 1944 sonu yüzlerce Türk öğrencisi Almanya‘daydı. Dresden’e yapılan hava saldırısında bazıları hayatını kaybetti.

Irkçı Dışlanma ve Önemsenme Arasında

Yahudilere Yönelik Zulmün Şahitleri

Savas Esnasında

Page 3: Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler · anlatıyor. Aynı olay Türk Kültür Ataşesi Cevat Bey’in başına gelince, Hitler ile iyi ilişkisi olan Türk Büyükelçisi

3Saadet İkesus Altan > Ağırlıklı konular > Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler

Ağustos 1944’te Türkiye, Almanya ile diplomatik ilişkilerini kopardı. Almanya‘da yaşayan Türklerin birçoğu ülkeyi terk etti. Kalan Türklerin bir bölümü kamplarda ve pansiyonlarda gözaltına alındı. Türkiye’deki Almanlar ise üç Anadolu kentinde gözaltındaydı. Almanya’daki Türk öğrencilerin durumlarına dair net bilgi yok. Edebiyatta ve dosyalarda birkaç ögrenciye doktora tezlerini veya bitirme tezlerini tamamlamaları icin izin verildigine dair bilgiler var.

Şubat 1945’te Türkiye, Almanya‘ya savaş ilan etti. Savaş ilanı, Türkiye’nin Birleşmiş Milletleri Kurma Toplantısı‘na katılabilmesi için ön koşuldu.

En geç şimdi Almanya’da kalan Türk öğrenciler gözaltına alınıp Mart 1945’te İsveç’e götürüldü. Uzlaşma, İsviçre Büyükelçiliği aracılığıyla yürütüldü. Elçilik hem Türkiye’nin, hem de Almanya’nın diplomatik temsilciliğini üstlenmişti. İsveç’te yaklaşık 125 öğrenci diğer Türk vatandaşlarıyla beraber “Drottningholm” gemisine bindirildi. Bu gemi onları Nisan 1945’te İstanbul‘a getirdi. Drottningholm, değis-tokuş edilen sivillerin taşınması için kullanılıyordu.

Değis-tokuş edilen insanlar arasında 130 Türk Yahudisi vardı. Bunlar Bergen-Belsen ve Ravensbrück toplama kamplarından kurtarılmıştı.

İsviçre‘li diplomat Philippe Aubert de la Rüe‘de değiş-tokuşa eşlik etmişti. O, birkaç Türk öğrencinin, Ravensbrück’teki toplama kampından kurtarılan Türk-Yahudi kadınlarına “pis Yahudi”diye küfür ettiklerinden bahsediyor. Hatta Yahudilerin yemek salonundan kovulmasını istediklerini, ama bunu kaptanın öfkeyle redettigini söylüyor. Anlaşılan, bu öğrenciler, Almanya’da Nazi ideolijisi enfeksiyonuna yakalanmışlardı.

İlişkilerin Koparılması − Gözaltı ve Değiş-Tokuş

Saadet Ikesus Altan’ın 1930’lu yıllarda sahne portresi

Page 4: Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler · anlatıyor. Aynı olay Türk Kültür Ataşesi Cevat Bey’in başına gelince, Hitler ile iyi ilişkisi olan Türk Büyükelçisi

4Saadet İkesus Altan > Ağırlıklı konular > Osmanlı ve Avrupa Müziği

Her kültüre dil, edebiyat ve kıyafetin yanısıra belli bir müzik aittir. Osmanlı İmparatorluğu‘nun müziği çok çeşitliydi. Bunun nedenleri İmparatorluğun çok büyük olması ve birçok milletin burada yaşamasıydı. Sadece Anadolu’da Türkler, Kürtler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Süryaniler, Yezidiler, Bulgarlar, Lazlar, Romanlar ve daha fazlası yaşıyordu. Bundan dolayı her şehirde ve her bölgede müzik biraz farklı çınlayabiliyordu. Değişik halk türküleri ve biçimleri her yerde farklı bir şekilde karışıyordu. Bu özellikle halk türküleri icin geçerliydi.

Klasik müzik, İmparatorluğun çeşitli milletleri – Türkler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler − tarafından çalınıyordu. Yalnız bu müzik, sadece İstanbul ve daha nadir Bursa ve Selanik (Thessaloniki) gibi büyük Osmanlı kentlerinde vardı.

Osmanlı İmparatorluğu‘nun klasik müziği, benzersiz ve inceden inceye hazırlanmış müzikti. Bugün artık “Türk Batı Müziği” olarak tanımlanıyor. Müzik Türk, Fars, Arap, Bizans ve diğer kültürlerin karışımıdır.

Avrupa klasik müziği ile Osmanlı müziği arasında fark nedir? Bu, birbirine bağlı iki temel bakış açısıyla anlatılabilir. Bunlar aşağı yukarı halk müziği için de geçerlidir.

Avrupa müziği genelde çok seslidir. Osmanlı müziği ise dünyada olan çoğu müzik gibi tek seslidir. Tek sesli burada monoton demek değildir ve çok sesli sadece birkaç enstrümanın ve seslerin beraber duyulması değildir. Avrupalı bir koro ve orkestra birçok gruba ayrılıyor. Bunlar, çeşitli melodileri değişik tonlarda, aynı anda söylüyor veya çalıyor. Melodilerin herbirinin sade ve tek başına fazla anlamı yok. Osmanlı müziğinde tek bir melodi duyuluyor, bu melodi tüm ses bölgesini, derinden yükseğe kullanıyor.

Fark büyük ölçüde ses sistemindedir. Ses sistemi duyma ve çalma tecrübelerini bir matematik modele dökmektir. Böylece açıklık ve tekdüzelik oluşturulmak isteniyor. Bu, müzisyenlerin beraber çalabilmeleri için önemli. Çünkü, aynı tında olan seslerdeki ufacık farklar rahatsız edebilir. Enstrüman yapımcıları, seslerin nerde olması gerektiğini bilir. Ses sistemleri her büyük kültürde arastırma ve tartışma konusu olmuştur. Bildiğimiz kadarıyla Avrupa ile Şark ses sisteminin temeli, Pythagoras’a dayanıyor.

Osmanlı ve Avrupalı ses sistemi temelde birbirlerine benzemesine rağmen, zamanla farklı yönlere doğru ilerlemiştir. Avrupa‘da sesler zamanla azaldı, bugünkü Türkiye’de çoğaldı. Bu tek seslilik ile çok sesliliğin farkında yatıyor. Eğer sadece bir melodi tınlarsa, ses perdesinde ince değişiklerle

Osmanlı ve Avrupa Müziği

Tek Sesli ve Cok Sesli

Ses sistemi

Bir arpın açıklamalı 19. yüzyıla ait Türk minyatürü

Page 5: Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler · anlatıyor. Aynı olay Türk Kültür Ataşesi Cevat Bey’in başına gelince, Hitler ile iyi ilişkisi olan Türk Büyükelçisi

5Saadet İkesus Altan > Ağırlıklı konular > Osmanlı ve Avrupa Müziği

daha fazla anlatılabiliyor. Özellikle bu alanda klasik Osmanlı müziği büyük başarılara imza attı. Bu da Osmanlı müziğini diger Şark kültürlerinden, Arap ve Fars, ayırıyordu. Avrupa müziğinin özelliği de farklı seslerin aynı anda, sürekli değişik kombinasyonlarda çalınmasıdır. Bu kombinasyonlara akor deniliyor. Böylece bir sürü ses bir şeye yaramıyor, çünkü beraber çalındığında uyumsuz oluyor.

Birisi birşeyler öğrenmek için niçin uzaklara gider? Büyük ihtimalle o kişi, orada özel şeyler ögrenilebileceğini düşünür. Kendi ülkesinde öğrenemeyeceği bir şeyi. Bugün de insanlar örneğin Londra’ya ekonomi okumak için veya Hindistan’a belli bir dansı öğrenmek için çok uzaklardan gelir. Yeni kurulmus Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1930 ile 1940‘larda Avrupa‘ya gönderilen, Saadet Ikesus ile diğer Türk şarkıcı ve müzisyenler için başka faktörler de rol oynuyordu. Onlara bilim adamları, hukukçu, general ve diğerleri gibi bir misyon verilmişti. Bu kişiler Türkiye‘yi gelişmiş olan Avrupa ülkelerinin seviyesine yükseltecekti. Milliyetçi hareketin amacı bağımsız ülke kurmanın yanında, bu devletin toplumunu “modernleştirmekti”. Bu hareketin başında Mustafa Kemal Atatürk vardı, üyelerine Kemalist deniliyordu.

Birçok şey temelden değiştirildi: Arap harfleri yerine Latin harfleri kullanıldı. Arapça ve Farsça kelimeler mümkün olduğu kadarıyla Türk ve Fransız kelimeleriyle değiştirildi. Takvim, İslami hicret takviminden Hristiyan-Gregoriyen takvimine çevrildi. Bazı kıyafetler yasak edildi, diğerlerinin kullanılması için talimat verildi. Bu müzik için de geçerliydi, özellikle Batı müziği desteklendi. Klasik Osmanlı müziği artık geçmişe ait olacaktı.

Kemalistler için klasik Osmanlı müziği geri kalmıslığın sembolüydü. Onlar hem Osmanlı sarayının, hem de mevlevilerin dini müziğinin ortan kaybolmasını istiyordu. Dervişler arasında mevleviler en tanınmıştır. Atatürk 1934’te radyoda dahi klasik Osmanlı müziğinin çalınmasını yasaklamıştı. Ama genel protesto sonucu, yasak üç hafta sonra geri alınmıştı.

Bahsettigimiz gibi Kemalistler, yeni bir Cumhuriyet için yeni bir kültür yaratmak istiyorlardı. Osmanlı öğeleri ortadan kaldırılıp, yerini “hakiki Türk” ve modern Avrupa öğeleri karışımı bir kültür alacaktı. Onun için, Halk müziğini ve Avrupalı orkestraların oluşumunu, bunun yanında opera ve tiyatroları da destekliyorlardı. Amaç Anadolu Halk müziğine dayanan Türk klasik müziği yaratmaktı, fakat Batı müziği model alınacaktı. Bunun icin Türk müzisyenler Avrupa’ya gönderildi.

Örneğin Macar Bela Bartόk gibi, Avrupalı müzisyen ve besteciler de davet edildi. O, benzerini Macar Halk müziğiyle başarmıştı. Ama en etkili Almanlar Paul Hindemith ve Eduard Zuckmayer’di. İkisi de Nazilerin altında çalışamadıkları için göçmüştü. Diğer davet edilen Avrupalılar gibi onlar da Atatürk‘ün ve elit tabakanın her şeyi yenileme hırslarını ve isteklerini görünce hayrete düştüler. Hindemith ile Zuckmayer, Türkiye’ye bu büyük projede yardım edebilecekleri için cok sevincli olduklarını söylediler.

Paul Hindemith “Türk müzik hayatını kurmak için öneriler” kataloğunu yazdı, ama Kemalistlerin vizyonlarına ve davranış biçimlerine mesafeliydi.

“Diğerlerinden” Birşeyler Öğrenmek

Kemalistlerin Devrimi

İthal Kültür ve Büyük Amaçlar

Page 6: Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler · anlatıyor. Aynı olay Türk Kültür Ataşesi Cevat Bey’in başına gelince, Hitler ile iyi ilişkisi olan Türk Büyükelçisi

6Saadet İkesus Altan > Ağırlıklı konular > Osmanlı ve Avrupa Müziği

Ona göre inatla Avrupa’ya yönelme müzikte ne gerçekten Avrupai bir şey yaratacaktı, ne de Türklerin ruhlarına hitap edebilecekti. Yine de bu plan için Halk müziğinin, Osmanlı Klasik Müziği‘nden daha uygun olduğunu düşünüyordu. Ona göre Osmanlı Klasik Müzigi doruk noktasını aşmıştı ve çok sesliliğe doğru “gerekli” adımları atmamıştı.

Eduard Zuckmayer ülkenin bütün yeni müzik ögretmenlerini eğitti ve böylece çok tanındı. Hatta Türk gazeteleri onun birçok politikacıdan daha tanınmış olduğunu yazdı. Ayrıca birçok Alman çocuk şarkılarıni Türkçe‘ye çevirdi. Bundan dolayı Türkiye‘deki birçok çocuk şarkıları aslen Alman çocuk şarkılarıdır.

Bugünün bakışıyla, yeni bir Türk müziği yaratma amacının başarısız oldugunu söyleyebiliriz. Klasik Osmanlı Müziği Cumhuriyet’in ilk yıllarında zor durumdaydı. Hatta Ulvi Erguner ve Recep Birgit gibi ünlü müzisyenlerin tamamen ortadan kaybolacağı endişesi vardı. O kadarı olmadi. Bugün “Klasik Türk Müziği” tekrar çok seviliyor ve devlet tarafından destekleniyor. Ama birçok insan bugünkü klasik müziğinin 1920 ile 1970 arası gördüğü siyasi ve sosyal baskı sonucu, karakterini yitirdiginden yakınıyor.

Benzer bir durum Halk Müziği‘nde de görülüyor. Her yerde dinlenilmesine, gücünü ve güzelliğini korumasına ragmen, avrupalılaştırıldığını kabul etmek gerekiyor. Böylece Halk Müziği‘ni Avrupa‘nın ses algısına yaklaştığını söyleyebiliriz. Ama ayni zamanda Halk Müziği‘ni, caz, rock, pop ve hip hop gibi müzik stilleriyle başarılı şekilde harmanlayan müzik grupları da oluştu.

Amaca Ulaşıldı mı?

Ücüncü Sultan Selim’in “Bir Püt Cefa Hoş Dilberdir”

Page 7: Alman İmpartorluğu‘nda Türk öğrenciler · anlatıyor. Aynı olay Türk Kültür Ataşesi Cevat Bey’in başına gelince, Hitler ile iyi ilişkisi olan Türk Büyükelçisi

Sorumluluk bilgileri

Yayimci:Anne Frank ZentrumRosenthaler Str. 39, 10178 BerlinTelefon: 030/2888 656-00Telefaks: 030/2888 656-01E-Posta: [email protected]: www.annefrank.de© Anne Frank Zentrum, 2013

Tam baskı proje web sitesinde mevcuttur: www.annefrank.de/mensch/tr

Bu Federal Alman programi çerçevesinde teşvik edilmiştir; “Demokrasiyi Güçlendirme İnisiyatifi”