akıllı yıldızlar eğitici eğitimi sunumu

Post on 01-Jul-2015

396 Views

Category:

Education

2 Downloads

Preview:

Click to see full reader

TRANSCRIPT

Eğitici EğitimiDoç.Dr.Ayşe Uyduranoğlu

Doç.Dr.Gresi Sanje

Dünya'da ve Türkiye'de Enerji Kaynakları

Enerji bir cisim ya da sistemin iş yapabilme kapasitesidir ve ısı, ışık vb. anlamda ortaya çıkan güç anlamına gelmektedir.

Enerji, insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için vazgeçilemez bir kaynaktır.

Ateşin keşfi ile insanoğlunun yaşamı değişmiş, enerji kaynakları ile yadsınamaz bir ilişki kurulmuş ve bu ilişki Endüstri Devrimi ile yeniden şekillenmiştir.

Daha önceleri ülkelerin ekonomisinde insan ve hayvan gücüne bağlı tarımsal aktiviteler önemli bir yere sahipken, Sanayi Devrimi ile enerji kaynaklarına olan talep artmıştır.

Sanayi Devrimi makineleşmeyi -yani enerji ile çalışan makine ile üretimi ve yaşamayı- beraberinde getirmiştir.

Sanayi Devrimi'nin en önemli gelişmelerinden biri 1763'te James Watt tarafından buharlı makinenin bulunmasıdır. Bu icattan sonra buhar ile çalışan gemiler, lokomotifler vb. makineler tasarlanarak, bu makineler günlük hayat içinde kullanılmaya başlanmıştır.Sanayi Devrimi'nden günümüze enerjiye olan talep hızlı bir şekilde artmıştır. Günümüzde enerji, üretim sürecinde önemli bir girdi olup, bir ülkenin temel sosyo-ekonomik göstergeleri içinde dikkate değer bir yere sahiptir.

Enerji Kaynakları

Enerji kaynaklarını iki ana grupta toplamak mümkündür:

• Yenilenemez enerji kaynakları (fosil enerji kaynakları)• Yenilenebilir enerji kaynakları

Yenilenebilir Enerji Kaynakları Yenilenemez Enerji Kaynakları

Güneş enerjisi Petrol (Fosil yakıtlar)

Hidroelektrik enerji Kömür

Biokütle enerji Doğal gaz

Rüzgar enerjisi Nükleer enerji

Jeotermal enerji

Yenilenemez Enerji Kaynakları (Fosil Enerji Kaynakları)

Konvansiyonel enerji kaynakları (Mineral yakıt olarak da bilinir):• Kömür: Ormanların fosilleşmesinden, bataklıklardaki bitkilerden ve bitkisel

atıklardan oluşur. Fosillerin üzerinde biriken çökelti tabakaları zamanla sıkışarak kömüre dönüşür.

• Petrol: Hayvan atıklarından ve bitkilerden oluşur. Karaların hemen altında ya da deniz altındaki yataklarda bulunur. Petrolün oluşumu denizlerde başlar. Ölmüş planktonların kalıntıları denizin dip tabakalarında birikerek gömülür , jeotermal etkiyle ısınır ve petrol oluşur.

• Doğalgaz: Petrol çok yüksek sıcaklıklarda piştiğinde doğalgaza dönüşür.

Her bir konvansiyonel enerji kaynağı, farklı miktarlarda hidrokarbon içermektedir.

Kullanıldıklarında, başta karbon olmak üzere, hem insan sağlığı hem de çevre için zararlı gazlar havaya salınmaktadır.

Fosil yakıtların kullanılmasıyla havaya salınan gazların bir kısmı atmosferde doğal olarak bulunmaktadır. Dolayısıyla bu tür yakıtların kullanılmasıyla ortaya çıkan gazlar atmosfer dengesinde değişiklik yaratmaktadır.

Karbon havada oksijen ile birleşerek karbondioksit gazını oluşturmaktadır ve bu gazın atmosferde kalma süresi 100 ile 1000 yıl arasındadır.

Kömür, karbondioksit gazının atmosfere salımından en fazla sorumlu olan konvansiyonel enerji türüdür. Doğalgaz ve petrol ise fosil yakıtlar içinde daha az karbon salımına neden olmaktadır.

Konvansiyonel enerji kaynaklarının üç temel özelliği mevcuttur:

1. Kaynakları sınırlıdır2. Kaynaklar dünya genelinde eşit olmayan şekilde dağılmıştır3. Konvansiyonel enerji kullanımı ve bu enerjinin dönüşümü çevre kirliliğine

yol açmaktadır

1. Kaynakları sınırlıdırKonvansiyonel enerji kaynak rezervleri sonsuz değildir

1. Kaynakları sınırlıdır

Yakın bir gelecekte konvansiyonel enerji kaynak rezervlerinin biteceği öngörülmektedir. Bunun en büyük nedeni enerjiye olan talebin, doğanın kendini yenileme kapasitesinin çok üstünde seyretmesidir.

Tablo 1’de konvansiyonel kaynak rezervlerinin kaç yıl dayanacağını gösteren veriler yer almaktadır. Dünyanın enerjiyi daha tasarruflu kullanmaması halinde yakın bir gelecekte enerji krizlerinin yaşanacağı ve üretim maliyetlerinin giderek artacağı öngörülmektedir.

*Mtep: Milyon ton eşdeğer petrol

Kaynaklar Dünya Rezervi (2011)

Dünya Rezervlerinin Kullanılabilme Süreleri (Yıl)

Dünya Fosil Yakıt Değerleri (2011) Üretim (Mtep*)

Tüketim (Mtep*)

Tüketim Payı

Petrol (milyar ton) 225.4 54 3995.6 4059.1 38 Doğal gaz (trilyon m3)

208.4 64 2954.8 2905.6 27.2

Kömür (milyar ton) Taş kömürü 404.76

112 3955,5 3724.3 34,8 Linyit 456.18

TOPLAM 10905.9 10689 100 *Mtep: Milyon tona eşdeğer petrol Kaynak: Koç, E. ve Şenel, M. 2013, Dünyada ve Türkiye’de Enerji Durumu Genel Değerlendirme, Mühendis ve Makina, 54, 639, 32-44.

Tablo 1: Fosil Kaynaklı Yakıtların Dünyadaki Durumu

2. Dengesiz Dağılım

Enerji kaynaklarının dünya üzerindeki dağılımı eşit değildir.Örneğin; İran, Azerbaycan ve Rusya gibi ülkeler doğalgaz bakımından zengin ülkeler iken, Suudi Arabistan ve Irak petrol bakımından zengin ülkelerdir.

2. Dengesiz Dağılım

Kaynakların kısıtlı olması ve dengesiz dağılımı, ülkemiz açısından enerji güvenliği sorununu gündeme getirmektedir.

Ülkemiz, daha sonra inceleyeceğimiz gibi, enerji kaynakları bakımından zengin bir ülke değildir.

Her geçen gün artan enerji talebi, enerji ithalatını da arttırarak ülkemiz ekonomisi üzerinde ciddi bir baskı oluşturmaktadır. Bu nedenle Türkiye’de enerji tasarrufu çok önemli bir konudur.

3. Çevre Kirliliği

Enerji kullanımının ve dönüşümünün çevre kirliliğine yol açması üçüncü özelliktir.

3. Çevre Kirliliği

Günlük hayatta gerek üretim gerekse tüketim aktiviteleri için kullandığımız enerji daha sonra detaylı olarak inceleyeceğimiz küresel iklim değişikliğinin en temel nedenidir.

Enerjinin vazgeçilemez bir kaynak oluşu ile iklim değişikliğinde kilit rol oynaması arasında oluşan ikilem, enerjinin tasarruflu kullanılmasını gerekli kılmaktadır.

Yenilenebilir Enerji Kaynakları

Sürekli devam eden doğal süreçlerde var olan enerji akışından elde edilen enerjidir.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının en önemli özelliği, enerji kaynağından alınan enerjiye eşit miktarda ve hızlı bir şekilde kendini yenileyebilmesidir.

Ayrıca atıkların işlenmesi sonucu elde edilen yakıtlar, küresel iklim değişikliğini olumlu yönde etkilemektedir.

Başlıca Yenilenebilir Enerji Kaynakları

1. Güneş enerjisi; güneşin verdiği ısı ve ışık kullanılarak enerji üretilir. Örneğin, gün içindeki ısının kullanılarak sıcak su elde edilmesi.

2. Rüzgar enerjisi; rüzgar türbinleri vasıtası ile doğrudan elektrik üretir.

Başlıca Yenilenebilir Enerji Kaynakları

3. Hidrogüç; suyun gücünden faydalanılarak elektrik üretir (Hidroelektrik santralleri).

4. Biyokütle; organik atıkların (tezek gibi) yanı sıra bitkisel yağ atıklarının işlenmesi sonucu elde edilen yakıtlardır.

Başlıca Yenilenebilir Enerji Kaynakları5. Jeotermal; yeraltı termal suları, buharı ve gazları kullanılarak elde edilen

enerji.6. Dalgaların gel-git kuvvetinin oluşturduğu enerjiden elektrik üretilir.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının en büyük özellikleri, elektrik üretimi esnasında karbon ve diğer gazların salımına neden olmamaları, böylece üretim aşamasında da çevre dostu kalmalarıdır.

Enerji Dönüşülebilirliği

Hem konvansiyonel enerji kaynakları hem de yenilenebilir enerji kaynakları sınıflandırılırken dönüşülebilirlikleri göz önüne alınır.

Birincil Enerji Kullanımı

Herhangi bir enerji dönüşümünden geçmemiş enerji kullanımıdır. Enerji kaynakları doğal ve elektriğe dönüştürülmemiş halleri ile kullanılıyorlarsa, bu durum birincil enerji kullanımı olarak adlandırılır.

Birincil Enerji KullanımıKömür, doğalgaz gibi fosil yakıtların elektriğe dönüştürülmeden direkt olarak konutların ısıtılması; petrolden benzin, motorin gibi petrol türevinin elde edilmesi işlemleri birincil enerji kullanımıdır.Bu kaynakların elektrik üretimi için talep edilmeleri de birincil enerji kullanımı olarak adlandırılır. Hidrolik enerji, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir kaynakların da elektrik üretimi için talep edilmeleri birincil enerji kullanımı kapsamına girer.

İkincil Enerji Kullanımı• İkincil enerji kullanımı, enerji

kaynağının başka bir enerjiye dönüştürülerek kullanılmasıdır.

• En tipik örnek, hem konvansiyonel enerji kaynaklarından hem de yenilenebilir kaynaklardan üretilmiş olan elektriğin kullanımıdır.

• Ayrıca petrolün işlenip, motorin ve benzin haline getirilerek, taşıtlar tarafından kullanılması da ikincil enerji kullanımı olarak tanımlanabilir.

Kaynaklar Dünya Rezervi (2011)

Dünya Rezervlerinin Kullanılabilme Süreleri (Yıl)

Dünya Fosil Yakıt Değerleri (2011) Üretim (Mtep*)

Tüketim (Mtep*)

Tüketim Payı

Petrol (milyar ton) 225.4 54 3995.6 4059.1 38 Doğal gaz (trilyon m3)

208.4 64 2954.8 2905.6 27.2

Kömür (milyar ton) Taş kömürü 404.76

112 3955,5 3724.3 34,8 Linyit 456.18

TOPLAM 10905.9 10689 100 *Mtep: Milyon tona eşdeğer petrol Kaynak: Koç, E. ve Şenel, M. 2013, Dünyada ve Türkiye’de Enerji Durumu Genel Değerlendirme, Mühendis ve Makina, 54, 639, 32-44.

Enerjiye olan talep dünya genelinde her geçen gün artmaktadır. Bu artışa yol açan faktörler aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

1. Sanayideki gelişmeler2. Hızlı nüfus artışı3. Şehirleşme4. Enerji kaynaklarının verimli kullanılamaması5. Enerji tasarrufu konusunda toplumda bilinç oluşturulamaması6. Günlük hayatta kullanılan elektrikli cihazların her geçen gün çeşitlenmesi

ve kullanımının yaygınlaşması

Ülke Kişi Başına Elektrik

Tüketimi (kWh/kişi)

Kişi Başına Enerji

Tüketimi (tep/kişi)

Enerji Yoğunluğu

(tep/bin dolar)

Kişi Başına CO2

Emisyonu

(ton/kişi)

İzlanda 53072 17.42 0.52 10.52

Norveç 25376 8.77 0.14 9.14

Kuveyt 20965 11.92 0.26 32.87

Katar 18395 15.7 0.17 39.95

Kanada 17620 9.58 0.22 18.1

İsveç 16656 5.34 0.14 5.8

ABD 13926 7.28 0.17 19.31

BAE 13837 11.05 0.19 28.73

Finlandiya 13653 5.14 0.20 9.8

Türkiye 3058 1.59 0.11 4.33

Dünya 3155 1.87 0.19 4.88

Kaynak: Koç, E. ve Şenel, M. 2013, Dünyada ve Türkiye’de Enerji Durumu Genel Değerlendirme,

Mühendis ve Makina, 54, 639, 32-44.

Tabloda görüldüğü üzere, Türkiye hem kişi başına düşen elektrik tüketiminde hem de kişi başına düşen enerji tüketiminde dünya ortalamasının altında yer almaktadır. Ancak artan nüfus ve gelişmişlik düzeyiyle orantılı olarak kullanım miktarlarının artması beklenmektedir.

Ülkemiz 2011 yılı itibari ile enerji tüketiminde 23. ülke konumundadır. Maalesef enerji tüketimimizin büyük kısmı ithal edilen petrol ve doğalgazdan karşılanmaktadır.

• İthal edilen gazlar arasında doğalgaz %33 ile ilk sırada yer alırken, onu %27 ile petrol takip etmektedir.

• Kömür, linyit ve hidrolik ithalatı payları ise %15, %14 ve %4 olarak gerçekleşmiştir.

• Artan nüfus, sanayileşme ve şehirleşme sonucu Türkiye, 1990 yılında enerji tüketiminin %48.1’ini kendi kaynakları ile karşılayabilirken, 2011 yılında bu oran %28.2’e düşmüştür.

Özellikle konut ve işyerlerinde doğalgazın ısınma amaçlı kullanılmaya başlaması ve elektrik üretimindeki payının yükselmesi ile 1987 yılından bu yana Türkiye’nin doğalgaz tüketimi 87.75 kat artmıştır.

Türkiye’nin enerji faturası gayri safi milli hasılaya (GSMH) oranla gittikçe büyümektedir. Enerji kaynaklarının artan fiyatı, bu büyümede önemli rol oynamaktadır.

Petrolün 1995’te 17 Dolar olan varil fiyatı 2011 yılı sonu itibariyle 111 Dolara çıkmıştır. Toplam ithalatın %21’ini enerji kaynakları ithalatı oluşturmaktadır.

Enerji gereksinimimizin çoğunluğunun ithalat aracılığı ile karşılanması ülke ekonomisi üzerinde hem yük oluşturmakta hem de dışa bağımlılığımız nedeni ile enerji güvenliği sorununa yol açmaktadır.

Türkiye’de 2012 yılı itibariyle elektrik üretiminde kullanılan farklı enerji kaynaklarının payı tabloda yer almaktadır:

Konvansiyonel enerji kaynakları açısından zengin olmayan ülkemiz, yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengindir. Özelikle güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi potansiyelimizin kullanılması, elektrik üretiminde önemli bir kazanç sağlayabilecektir.

Elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını arttırmak hem dışa bağımlılığımızı azaltarak ülke ekonomisine katkıda bulunacak hem de bir sonraki bölümde bahsedilen iklim değişikliği sorunu ile mücadelede önemli bir rol oynayacaktır.

Aşağıdaki tablo Türkiye’de 2020 yılında enerjinin kullanım alanını mercek altına almaktadır. Buna göre, konut ve ulaştırmada kullanılan enerjinin, toplam enerjinin neredeyse %50’sine denk geleceği öngörülmektedir.

Elektrik talebi artışımızın yıllık %6.7 ile %7.5 arasında gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu talep karşısında hem enerji tasarruf hem de yenilenebilir enerji yatırımı önemli bir seçenek olarak durmaktadır.

Enerji tasarrufunun, bütün sektörlerde birey bazında alınabilecek önlemler ile sağlanabilmesi mümkündür.

KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ NEDİR?

Dünya var olduğundan beri iklimlerin çeşitli dönemler içerisinde değişim geçirdiği bilimsel olarak bilinmektedir.

Bahsi geçen iklim değişiklikleri, yüz yıllarla ifade edilen bir zaman diliminde gerçekleşmekte ve meteorolojik şartları belirlemektedir.

20. yüzyıla kadar meteorolojik şartları belirleyen iklim değişikliklerinin doğal faaliyetlerden kaynaklandığı bilinmektedir.

Sera gazına neden olan birçok doğal faaliyet mevcuttur. Dağların yükselmesi veya yanardağ faaliyetleri gibi büyük doğal hareketler sonucunda sera gazı doğal olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca su buharı ve karbondioksit gibi sera gazları da doğal hayat döngüsü içinde atmosfere düzenli şekilde salınmaktadır.

Ayrıca sürekli salınan sera gazlarının yanı sıra dünyanın yörüngesinin ve ekseninin eğikliğinin de iklim değişikliğine neden olduğu günümüz bilim adamları tarafından kabul edilmektedir.

Bu doğal olaylara ilave olarak, insan aktivitelerine bağlı sera gazları da atmosfere salınmaktadır. İnsan faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan sera gazları giderek artış göstermekte ve bu gazlar atmosferde birikmektedir.

Biriken sera gazları sonucunda, günümüzde, dünya sıcaklığının düzenli olarak arttığı ölçümlenmekte;bu durum küresel iklim değişikliği olarak adlandırılan bilimsel bir olaya neden olmaktadır.

Bilim adamları, küresel iklim değişikliğine temel neden olarak insan faaliyetlerini göstermektedir.

Geçmiş dönemlere ilişkin ortalama sıcaklık ve iklim özellikleri aşağıdaki başlıklar aracılığıyla belirlenmektedir:

• Eski kayıtlar• Ağaç yaşları (Dendrokronoloji)• Çiçektozu (Polen) bilimi• Oksijen izotopları oranı• Tortullar• Mercanlar• Buz

Günümüzde küresel iklim değişikliği çalışmaları meteorolojik süreçlerden farklı bir şekilde yapılmaktadır.

Belli ölçüm noktalarından, belirli tarih ve saat aralıkları içinde sıcaklık değerlerinin 30 ile 40 yıllık ortalamaları alınarak, o dönem için gerçekleşen ortalama sıcaklık değerleri elde edilir.

İstasyonlar 5°boylam ve 5°enlemlik kafesler içine dağıtılmıştır. Her istasyon için aylık sıcaklık farklılıkları hesaplanarak, en yüksek ve en düşük sıcaklık arasındaki değerler ile son olarak ölçülen aylık ortalama sıcaklık değeri karşılaştırılır.

Elde edilen ortalama sıcaklık farklılıkları kafes içinde yer alan tüm istasyonlar için hesaplanır.

Yeryüzünün veya büyük bir bölgenin ortalama sıcaklık farklılıkları kafeslerin yüzölçümü ile değerlendirilmesi istenen bölgenin yüzölçümü oranlanarak hesaplanır.

Sera Etkisi

Anlatıldığı üzere enerji gereksinimin çoğunluğu petrol, kömür ve doğalgaz gibi fosil yakıtlardan karşılanmakta ve bu yakıtların kullanılması sonucunda da atmosfere sera gazı adı verilen çeşitli gazlar salınmaktadır.

Bu gazlara sera gazı adı verilmesinin nedenidünya üzerinde sera etkisi yaratmalarıdır. Aslında bu gazlar atmosferde doğal olarak bulunmaktadır.

Sera EtkisiAtmosferin ısıyı tutma ve ışığı geçirme özelliği vardır. Eğer bu gazlar atmosferde var olmasaydı dünya yaşanamayacak kadar soğuk (ortalama -18 0C) bir gezegen olurdu.

Bu gazların görevi, güneşten gelen kızılötesi ışınların bir kısmını yeryüzünde tutarak dünyanın ısınmasını (ortalama sıcaklığın 15 0C olması) ve doğal yaşam için uygun bir gezegen olmasını sağlamaktır. Sera gazlarının bu doğal işlevi “sera etkisi” olarak adlandırılmaktadır.

Sera EtkisiBaşlıca sera gazları arasında su buharı, karbondioksit, metan, kloroflorokarbon, azot ve karbonmonoksit gazları bulunmaktadır.

Her gazın ısıyı saklama süresi farklıdır, tıpkı farklı yorgan tiplerinin ısıtma ve ısıyı saklama kapasitelerinin farklı olması gibi .

Örneğin, su buharı bir sera gazı olmakla beraber en fazla birkaç gün içinde yoğunlaşıp yağmura dönüştüğü için çok fazla ısı tutmaz ve sera etkisi anlamında önemsiz bir gazdır. (Uçakların saldığı su buharı daha kalıcı olduğundan buna bir istisna oluşturur) Karbondioksit ise atmosferde en çok bulunan ve en uzun süre kalan sera gazıdır.

Metan gazı karbondioksite oranla daha az atmosfere salınmakla beraber ısıyı daha fazla tutan bir gazdır. Sera etkisinin yaklaşık %20’sinden sorumludur ve atmosferde kalma süresi 12 yıl kadardır.

Azotoksit salımı doğal olarak okyanuslar ve orman zemini tarafından, yapay olarak ise bitki örtüsü yangınları ve tarımsal gübrelerin toprakta çözülmeleri sonucu ortaya çıkmaktadır. Atmosferde kalış süresi yüzyıldan fazladır.

Karbonmonoksitin çoğu araba egzozlarından çıkmaktadır. Az gelişmiş ülkelerde ise ağaç ve diğer bitkisel maddelerin yakılmasıyla ortaya çıkar. Atmosferde kalma süreleri 45 ile 1700 yıl arasında değişir ve ısıyı muhafaza etme potansiyeli oldukça yüksektir.

Küresel İklim Değişikliği

Atmosferdeki sera gazlarının doğal oranı, birinci bölümde bahsedildiği üzere 1750'li yıllarda başlayan Endüstri Devrimi sonrasında fosil yakıtların kullanılmaya başlanması ile artmıştır.

Endüstri Devrimi'nden bu yana atmosferdeki karbondioksit oranı %40'lık bir artış göstererek 280 ppm'den 394 ppm'e ulaşmıştır.

Dünya Meteoroloji Örgütü tarafından yayımlanan raporda, fosil yakıtların kullanımıyla ortaya çıkan gazların küresel ısınmaya etkisinin %80 olduğu belirtilmiştir.

Küresel iklim değişikliği tehdidi bilindiği kadarıyla ilk olarak 1979 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü tarafından düzenlenen Birinci Dünya İklim Konferansı’nda dile getirilmiştir.

Çevre sorunu uluslararası bir sorundur. Çünkü:

• Çevre sorunu siyasi irade ve ekonomik gelişme gibi olguları tanımamakta,

• Sorun bir ülkeden diğerine kolaylıkla yayılmakta,• Mücadele, kapsamlı araştırmaların işbirliğiyle yürütülmesini ve birlikte

çaba sarf etmeyi gerektirmektedir.

Sorun uluslararası bir sorun olduğu için uluslararası işbirliğini gerekli kılmaktadır.

Sonuç olarak dünya ülkeleri çevre konusunda ellerindeki imkanları dayanışma içinde kullanma ihtiyacı hissetmiştir.

Uluslararası düzeyde, küresel iklim değişikliği tehdidine karşı temelde alınabilecek en etkili önlem, insan kaynaklı sera gazları salımını kontrol altına alarak azaltmaktır.

Uluslararası platformda karbondioksit sera gazları salımı içinde sahip olduğu %50 pay ile en çok tartışılan sera gazı olmuştur.

1988 yılında Toronto’da düzenlenen konferansta da hükümetlerden ve endüstriden, karbondioksit salımını 2005 yılına kadar 1988 seviyesinin %20 altına çekmeleri istenmiştir.

Bu konferansın ardından yapılan en dikkate değer zirve, Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde 1992 Rio de Janerio’da yapılan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi olmuştur.

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 2. maddesi, sözleşmenin amacını “Atmosferde sera etkisine neden olan gaz salımını, iklim sistemi üzerindeki tüm tehlikeli insan kaynaklı düzensizliği önleyecek seviyede tutmak” olarak belirtmiştir.

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi gereği ortaya çıkan önemli yapılanma Taraflar Konferansı’dır ve her yıl düzenli olarak toplanarak, gelişmeleri değerlendirmektedir.

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nden sonra en önemli adım sayısal hedefler içeren ve 3. Taraflar Konferansı’nda kabul edilen Kyoto Protokolü’dür.

1997'de imzalanan protokol, 2005'te yürürlüğe girebilmiştir.

Protokol 2008-2012 yılları arasında, gelişmiş ülkelerden, sera gazı salımlarını 1990 seviyesinin %5.2 aşağısına çekmelerini istemiştir.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (iklim ve benzeri konularda uzman olan bilim adamlarından oluşan uluslararası bir yapılanma), dünya sıcaklık artışı 2 0C ile sınırlandırılamaz ise geri dönüşü mümkün olmayan bir sürece girileceğini önemle vurgulamaktadır.

Gezegenin ortalama sıcaklık artışını 2 0C ile sınırlayabilmek için 1990 yılındaki sera gazı salımlarının 2050 yılına kadar yarıya indirilmesi gerekmektedir.

Önlem alınmaması halinde sıcaklık artışının 6 0C’ye kadar artabileceği öngörülmektedir.

Dünya 1˚C daha ısınırsa…

• Klimanjero dağı tüm buzlarını yitirebilir.• Gulf Stream neredeyse biter ve İngiltere ile bazı Avrupa ülkelerinde çok

şiddetli soğuk ve yağışlı kışlar görülebilir.• Avustralya’nın yağmur ormanları, bölgenin nadir bulunan türleri ve tüm

yaşam alanları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.• ABD’de High Plain bölgesi tamamen çölleşebilir ve şiddetli toz fırtınaları

olabilir. Merkez üssü Nebraska olarak Ontario ile Teksas arasındaki tüm eyaletlerde tarımsal kayıplar görülebilir.

• Dünyanın dört bir yanındaki Mercan resifleri büyük ölçüde zarara uğrar.• Ada ülkeleri yükselen deniz sularının altında kalabilir.

Dünya 2˚C derece daha ısınırsa…

• Avustralya’nın kuzey ve güney uç bölgelerinin dışında kalan tüm bölgelerinde su sıkıntısı baş gösterebilir.

• Dünya tarımı kuzeye kayarak Norveç’in hasat mevsimi bugünkü İngiltere’nin hasat mevsimine benzeyebilir.

• Isı ve kuraklık sonucu tropik bölgelerde tarım sona erebilir ve dünyada çok ciddi bir açlık sorunu baş gösterebilir. Bu bölgelerde zaman zaman saatte 320 km’ye ulaşan fırtınalar görülebilir.

• Himalaya buzulları eriyebilir, İndus nehri kuruyabilir. • Amazon’da büyük yangınlar görülebilir.

Geleceği tehlikede olan sadece kutup ayısı değil!

Bilim adamları tarafından iklim değişikliği, yol açacağı sorunlar nedeniyle 21. yüzyılda insanoğlunun karşılaşabileceği en büyük tehlikelerden biri olarak kabul edilmektedir.

İklim değişikliğinin neden olacağı en önemli problemler şu şekilde sıralanmaktadır:

Azalan Biyo-çeşitlilik

Değişen iklim sonucu bitki ve hayvan türlerinin, iklimlere adaptasyonunda sorunlar yaşaması beklenmektedir.

Gelecek tufanda bu kayık yeterli olmayabilir

Seller

İklim değişikliğine bağlı olarak yağış rejiminin değişmesi sellerin artmasına neden olacaktır.

Kuraklık

İklim değişikliğine bağlı olarak yağış rejiminin değişmesinin bir sonucu da kuraklık problemidir.

Yükselen Deniz Suyu SeviyesiBuzullardaki erimeye bağlı olarak deniz seviyesinde artış beklenmektedir. Başta küçük ada ülkeleri olmak üzere kıyılardaki yerleşimler bu durumdan olumsuz etkilenecektir.

Gıda Güvenliğinin Tehdit Altında Olması

Bu sorunlar nedeni ile tarımsal faaliyetlerin zarar görmesi, gıda güvenliği problemini de beraberinde getirecektir.

Milyonlarca Kişinin Göç Etmesi

Ayrıca insanoğlu yeni yerleşim yerleri arayışına girecektir.

Türkiye

Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sözleşmesi’ne 1994 yılında taraf olmuş ve Ulusal Envanter Raporu hazırlama yükümlülüğünü almıştır.

Türkiye tarafından hazırlanan rapora göre, 2011 yılı itibariyle 1990 yılına göre sera gazı salımları % 124 oranında artmıştır.

Türkiye sera gazı salımları hızla artan ülkelerden biridir. Bunun en önemli nedeni gelişmekte olan bir ülke olmasıdır. Diğer nedeni ise enerjinin tasarruflu kullanılmamasıdır.

Türkiye’de Kişi Başına Düşen Sera Gazı Salımları

Sektörlere Göre Toplam Sera Gazı Salımları

Türkiye, sera gazı salımlarının, her tür enerji kullanımı bazında (elektrik üretimi, ısınma, taşıtların kullanılması) ilk sırada bulunmakta ve kullanım giderek artmaktadır.

**Milyon ton CO2 eşdeğeri

1990 1995 2000 2005 2010 2011Enerji 132,88 161,5 213,2 242,34 285,07 301,25Endüstriyel İşlemler

15,44 24,21 24,37 28,78 53,94 56,21

Tarımsal Faaliyetler

30,39 29,23 27,85 26,28 27,13 28,83

Atık 9,72 23,88 32,79 33,58 35,97 36,131990 yılına göre artış yüzdesi

- 26,74 58,26 75,65 113,39 124,17

Kaynak: http://www.tuik.gov.tr

Sektörlere Göre Karbondioksit SalımıElektrik üretimi, sanayi ve ulaştırma karbon dioksit salımında önemli rol oynamaktadır.

**Karbondioksit salımını enerji kullanım amacına göre verilmiştir.

1990 1995 2000 2005 2010 201

Enerji 89,64 89,34 91,84 91,04 83,96 85,52Yakıt Yanması 89,5 89,24 91,78 90,99 83,92 85,48

Çevrim ve Enerji Sektörü 24,03 27,18 34,03 34,09 34,42 35,32Sanayi 26,51 24,12 26,54 25,95 17,41 16,61

Ulaştırma 18,33 18,86 15,5 15,6 13,61 13,83Diğer Sektörler 20,63 19,08 15,7 15,35 19,48 19,72

Kaçak Emisyonlar 0,14 0,11 0,07 0,05 0,04 0,04Endüstriyel İşlemler 10,36 10,66 8,15 8,95 15,02 14,46Atık - 0 0,01 0,01 0,01 0,02Kaynak: http://www.tuik.gov.tr

CO2 Emisyonu

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin iklim modelleri, Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle en çok etkilenecek ülkeler arasında olduğunu, 2030 yılında ülkenin büyük bir bölümünün oldukça kurak ve sıcak bir iklimin etkisine girebileceği vurgulamaktadır.

Türkiye’de kışın 2 0C, yazın ise 2-3 0C artması olasılık dahilindedir.

Ayrıca yağış rejimlerindeki değişmelerin de suyun döngüsünü değiştirmesi kaçınılmazdır.

Suyun döngüsünün değişiminin, hem tarımsal aktiviteleri hem de elektrik üretimi için kullanılan suyun miktarını etkileyerek, ekonomiye büyük zararlar vermesi olasılık dahilindedir.

Su havzalarının olumsuz etkilenmesi ile biyo-çeşitliliğin de zarar görmesi beklenmektedir.

Yağış rejiminin değişmesi demek, sellerin ya da kuraklık sorununun ortaya çıkması demektir. Seller toprak kaybı, kuraklık ise yangın tehlikesini doğurmaktadır.

Çölleşme

Küresel İklim Değişikliğinin Nedenleri

Sera gazına neden olan insan faaliyetleri beş başlık altında toplanmaktadır:

1. Enerji tüketimi2. Atıklar3. Ormanlar4. Hayvancılık5. Endüstriyel tarım

Tüm kaynaklar, sera gazına neden olan faaliyetler konusunda ortak bir görüşü ifade etmekte ve nedenleri 5 temel başlık altında toplamaktadır.

Ancak sera gazına neden olan faaliyetlerin etki oranları ele alındığında, farklı kaynaklar, birbirine yakın olmakla beraber, farklı yüzdeler vermektedir.

Bu farklılık, araştırmaların farklı yıllarda yapılmış olması, ülkeler bazında oranların değişiklik göstermesi ve ana başlıkların farklı şekilde ele alınmasından kaynaklanmaktadır.

Örneğin, bir araştırmada, hayvancılık ve tarımı bir başlık altında toplamış, atıkları ise sanayi ve evsel kullanım içine almıştır. Yapılan başka bir araştırma ise tarım ve hayvancılığı ayrı ayrı, atıkları ise tek başlık altında incelemiştir.

Çalışmanın bu bölümünde, sera gazına neden olan faaliyetlerin oranları için “ABD Çevre Koruma Ajansı / United States Environmental Protection Agency” 2004 verileri ele alınmaktadır.

EPA verilerine göre sera gazları %26 enerji, %13 ulaşım, %8 konut, %19 sanayi, %17 orman, %4 atıklar ve %14 tarım ve hayvancılık faaliyetlerinden salınmaktadır.

Enerji Tüketimi

Sera gazına neden olan insan faaliyetlerinin başında enerji tüketimi gelmektedir. Enerji günümüzde hem her türlü sanayi faaliyetinde hem de hanelerde yoğun olarak kullanılmaktadır. Başlıca tüketim alanları elektrik üretimi, ısınma ve ulaşım faaliyetleridir.

Atıklar

• Küresel sera gazı emisyonlarının %3 ile %4’ü atıklardan kaynaklanmaktadır.

• Bu oran 2008 ölçümlerine göre Türkiye’de %8.55 olarak belirlenmiştir.

http://atik.cevreorman.gov.tr/atikyonetimi/AnaSayfa/solmenu/atikistatistikleri.aspx?sflang=trhttp://www.cygm.gov.tr/CYGM/Files/EylemPlan/atikeylemplani.pdf

Çöplerin geri dönüşü var ancak mahvolan doğanın yok!

Atıklar küresel iklim değişikliği sorununun bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır.

Atıklar kısa dönemde insan sağlığını olumsuz yönde etkilemekte, buna ilave olarak uzun dönemde hem toprağın ve suyun kirlenmesine hem de sera gazı salımına neden olmaktadır.

Evsel atıkların %15 ile %20’si ambalaj atıklarından, %50 ile %60’ı organik atıklardan oluşmaktadır.

Türkiye’de atık nedenli sera gazı emisyonlarının %89’u depolama alanlarından, kalanı ise atık su işlemlerinden kaynaklanmaktadır.

Ambalaj atıkları içerisinde plastik, metal, cam, kâğıt, karton ve kompozit yer almaktadır.

Katı atıklar uzun yıllar içerisinde ayrışmaktadır. Örneğin plastik şişe 1000 yılda, alüminyum kutu 10-100 yılda, plastik kaplı süt kutuları 5 yılda, portakal kabuğu 6 ayda, sakız 5 yılda, pil 100 yılda, plastik torba 10-20 yılda, kağıt 2-5 ayda, cam şişe 4 bin yılda ayrışabilmektedir.

Bu ayrışma sırasında atıklar içinde bulunan organik içerikli atıklar depolandıktan sonra metan gazı salınmaktadır. Ayrıca atıklar ayrıştığı oranda toprağa karışmakta ve kurşun, cıva gibi çeşitli zararlı elementler ayrışım sırasında toprağa ve suya karışmaktadır.

Sıvı atıklar su kirliliğinin yanı sıra suyun sıcaklığının artmasına da neden olmaktadır.

Sıcaklığı artan su kısa zamanda buharlaşmakta, hem su buharı salmakta hem su kaynaklarının tükenmesine yol açmaktadır.

Ayrıca ısınan su ve organik atıkların etkisiyle üreyen bakteri ve küfler de su oksijeninin azalmasına neden olmaktadır. Bu durumdan ekosistem de olumsuz olarak etkilenmektedir.

Kirlenen sular temizlenebilmektedir. Ancak bu işlemin maliyeti çok yüksektir.

Türkiye’nin önemli çevre problemleri arasında atıklar yer almaktadır. 2008 TÜİK verilerine göre, Türkiye’de yıllık kişi başı 420 kg atık ortaya çıkmakta ve bunun sonucunda önemli miktarda sera gazı atmosfere salınmaktadır.

Türkiye’deki evsel atık miktarının nüfus artışına ve şehirleşmeye bağlı olarak 2020 yılında %20-25 oranında artması beklenmektedir.

Çevre insanlara gereksinimlerini karşılamaları için doğal kaynak teşkil ederken, insanlar çevreyi bir atık deposu olarak kullanmaktadır.

Atıklar belli bir seviyeye kadar çevre tarafından tolere edilebilmektedir. Ancak bu seviyenin üstüne çıkıldığında çevre kirliliği dediğimiz problemler ortaya çıkmaktadır.

Ormanlar

• Ormansızlaşma küresel iklim değişikliğinin önemli sonuçlarındandır.

• Orman yangınları %22’lik bir oranla atmosfere karbondioksit katan en önemli ikinci faktördür.

• Ağaçlar yakıldığında havaya tonlarca karbon salınmakta ve ağaçlar yok olduğu için atmosferdeki karbondioksiti toplayacak doğal mekanizma da beraberinde yok olmaktadır.

Ağaçsızlık ayrıca toprak kaybına da neden olmaktadır. Türkiye, ağaçsızlık nedeni ile her yıl yaklaşık 600.000 ton toprağı erozyon sonucu kaybetmektedir.

Kağıt üretimi için ormanların yaklaşık dörtte birinin katledildiği tahmin edilmektedir. Öte yandan 1 ton kağıt toplayıp, geri dönüştürmek yaklaşık 17 orta boy ağacın (ortalama 20 yaşında) kesilmesini engellemektedir.

• Geri dönüşüm her alanda olduğu gibi ormanların korunmasında da büyük bir önem taşımaktadır.

• Örneğin 1 ton atık kağıdın, mamul kağıda dönüşmesi sayesinde 4.100 kw/saat enerji tasarrufu sağlanmaktadır. Bu miktar evimizin 6 aylık enerji sarfiyatına eşittir.

• Ayrıca toplanan 1 ton atık kağıdın, mamul kağıda dönüşmesi sayesinde 25 ton su tüketiminden tasarruf edilmektedir. Bu miktar ise evimizin 1 yıllık su ihtiyacını karşılamaktadır

Ormanlar dünyanın akciğerleri olduğundan iklim kriziyle mücadelede çok güçlü bir kaynaktır. Bu nedenle hem korunmalı hem de geri dönüşümü sağlanmalıdır. Bu şekilde tüketim için kesimi en alt düzeye indirilmeye çalışılmalıdır.

Hayvancılık

İnsan aktiviteleri sonucu karbondioksite oranla daha az metan gazı atmosfere salınmakla beraber metan gazının ısıyı tutma kuvveti daha yüksektir.

Metan gazı sera etkisinin %20’sinden sorumludur. Metan gazı salımının önemli nedenlerinden biri ise hayvancılıktır.

İnsan faaliyetleri sonucunda oluşan metanın salımının %37’si ve karbondioksit salımının %9’u hayvancılık sektöründen kaynaklanmaktadır.

Ayrıca endüstriyel hayvancılık sürecinde kullanılan gübre yöntemi de küresel iklim değişikliğinde ayrı bir rol oynamaktadır.

Yiyecek ve Tarım Organizasyonu (FAO) verilerine göre, dünyada 1.4 milyar baş sığır, 1.9 milyar baş koyun ve keçi bulunmakta ve bu besi hayvanlarının mide fermantasyonu metan gazı üretmektedir.

Endüstriyel Tarım

Azotoksit salımı doğal olarak okyanuslar ve orman zemini tarafından gerçekleşmektedir.

Yapay olarak ise bitki örtüsü yangınları ve tarımsal gübrelerin toprakta çözülmeleri sonucu ortaya çıkmaktadır.

Azotoksidin atmosferde kalış süresi yüzyıldan fazladır ve endüstriyel tarımda kullanılan gübreler bu sera gazının üretilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Tarımsal gübrelemenin hava üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri mevcuttur.

Doğal gübrelemenin, fotosentezle serbestlenen oksijen sonucunda oksijen miktarını arttırdığı bilinmektedir. Ancak gübrelemenin atmosfer havasını iyileştirici etkisine karşılık, modern tarımda kullanılan azotlu gübre atmosfere azotoksit gazı salmaktadır.

Ayrıca tarımsal faaliyetlerde fosil yakıt kullanılması, tarımsal atıkların yakılması ve çeltik üretimi de karbondioksit gazı salımına neden olmaktadır.

Diğer yandan toprak kaybının en önemli nedeni modern tarımdır.

Modern tarım, ürünlerde ve toprakta kalıntı oluşumu, toprağın fiziksel yapısının bozulması, organik madde ve organik canlılığının yitirilmesi, besin maddesi dengesinin bozulması, sera gazı salımı ve çoraklaşma gibi önemli çevre sorunlarına yol açmaktadır.

Çözüm: TASARRUF

Sen değiş ki dünya daha fazla değişmesin…

ENERJİNİN TASARRUFLU KULLANILMASINDA ALTIN KURALLAR

Enerjinin -özellikle evlerde kullanılan- tasarruflu kullanılması hem iklim değişikliği ile mücadeleye hem de Türkiye’nin enerji güvenliğine katkıda bulunacaktır.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 6. maddesi eğitim ile kamunun bilinçlendirilmesinin iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir role sahip olduğu belirtmiştir.

Çocuk veya yetişkin her bireyin enerji tasarrufu yapması mümkündür.

Enerji tasarrufunda ilk kural, tüm diğer tasarruflarda olduğu gibi her şeyi ihtiyacımız olan kadar ve özenli kullanmak olmalıdır.

Örneğin, banyoda işimiz bitikten sonra ışığı kapatmak, sahip olduğumuz tüm eşyaları uzun süre kullanmak için yıpratmadan kullanmak hem bütçemize katkıda bulunacak hem de enerji tasarrufu sağlayacaktır.

Aşağıda evlerimizde tasarruf yapabileceğimiz önemli başlıklar yer almaktadır:

Buzdolabı

Buzdolabının kapısı açık olduğunda, buzdolabı soğutma yapamamakta ve dolap içi ısısı düşmekte, ancak buzdolabının yaptığı enerji sarfiyatı devam etmektedir.

O nedenle buzdolabının kapısını sık sık açıpkapamak yerine, buzdolabından nealacağımıza önceden karar vererek, kullanmamız enerji tasarrufu sağlayacaktır.

Televizyon

Televizyon kumandadan kapatıldığı zaman tam olarak kapanmamakta, bekleme durumuna geçmektedir.

Bekleme durumda enerji kullanımı, açık olduğu zamandan daha düşük olmakla beraber devam etmektedir.

O nedenle televizyonları kumanda aletinden değil, üzerindeki düğmeden kapatarak gereksiz enerji kullanımını engellemek mümkündür.

Televizyon açık durumda 144 watt enerji tüketir ve 76.3 g sera gazı salımı yapar. Kumanda düğmesinden kapatıldığı durumda 14.4 watt enerji tüketir ve 7.63 g sera gazı salımı yapar.

Ayrıca televizyon ses yüksekliği ile doğru orantılı enerji kullandığından yeterli ses düzeyinde televizyon seyretmek de yine gereksiz enerji kullanımını engelleyecektir.

Priz

Şarj aletlerini prize takılı bırakmayarak ve işimiz bitince fişten

çekerek tasarruf yapmak mümkündür.

Elektrikli bir cihaz, çalışmadığı halde eğer prize takılı ise enerji tüketmeye devam eder.

Örneğin, bilgisayar 130 watt enerji tüketir ve 68.9 g sera gazı salımı yapar. Kapalı ve prize takılı konumda ise 15 watt enerji tüketir ve 7.95 g sera gazı salımı yapar. Kullanmadığınız zaman bilgisayarlarınızı fişten çekerek bu salıma engel olabilirsiniz.

Isıtma-SoğutmaEvlerimizde ısıtmak ve soğutmak için kullandığımız aletlerimizin kullanımında da dikkatli olmak önemlidir.

Kış aylarında evlerde kısa kollu kıyafetlerle oturmak için evleri yüksek derecede ısıtmak yerine, uzun kollu giysilerle oturarak evimizin derecesini bir veya iki derece azaltmak doğru olacaktır.

Evimizin sıcaklığını 1 derece azalttığımızda bile karbon salımımızı hane başına yıllık 300 kg azaltmış oluruz.

Evin sıcaklığını 1 derece azaltmak hane başına yıllık 300 kg kadar enerji tasarrufu sağlamaktadır.

Evlerimizi soğutmak için kullandığımız klimanın da kontrollü olarak ve sadece gerektiği zaman kullanılması gerekmektedir. Örneğin, ev tipi ortalama büyüklükteki bir klima 700 watt enerji tüketir ve 371 g sera gazı salımı yapar.

Soğutmanın, ısıtmaktan daha fazla enerji tüketildiğini unutmamalıyız.

Saç Kurutma

Saç kurutma aletleri ortalama 1300 Watt enerji harcamakta ve yine ortalama 689 g sera gazı salımı yapmaktadır.

Daha az enerji tüketmek için saçınızı havlu ile iyice kuruladıktan sonra saç kurutma makinesini kullanmanız doğru bir tercih olacaktır.

Saç kurutma makinesini düşük sıcaklıkta kısa süreyle kurutmak da yine enerji tasarrufu sağlayacaktır. Ayrıca saçınızın da zarar görmesini engellemiş olacaksınız.

ElektrikKullanmadığınız elektriği söndürmek ve gereksiz yere ampul ışığı kullanmamak tasarruf için önemli adımlar arasında yer almaktadır.

Özellikle gündüz saatlerinde güneş enerjisinden yararlanmaya çalışmak ve aydınlatma kullanmamak tasarruf sağlayacak ayrıca güneş enerjisinden yararlanmak sağlığınız açısından da faydalı olacaktır.

Çöp ve Atık

Çöp ve atıklar, anlatıldığı üzere sera gazı salımlarında kayda değer bir rol oynamaktadır.

Hem atıkların yok edilmesinde hem de yeniden üretilen her şey için enerji kullanılmaktadır.

O nedenle bir yandan ihtiyacımız olmayan hiçbir şeyi satın almamalı ve çöp yaratmamalı, diğer yandan da oluşan atıklarımızı ayrıştırarak tasarrufa destek vermeliyiz.

Atıkların birikmesini önlemenin iki temel kuralı bulunmaktadır: 1. İhtiyacımız kadar tüketmek ve satın almak, 2. Kullanılmayacak durumda olan atıklarımızı geri dönüşüme kazandırmak.

İhtiyacımız olmayan hiçbir şeyi satın almamalıyız.

Alışveriş yaparken gerçek ihtiyaçlarımızı sorgulamalı ve ihtiyacımız olmayan eşyaları satın almamalıyız.

“Az eşya” kullanarak mutlu bir yaşamı hedeflemeli ve mutluğu eşyalar yerine doğada ailemizle ve arkadaşlarımızla vakit geçirerek elde etmeyi amaçlamalıyız.

PaylaşımPaylaşmak daha fazla atık birikmemesi için atacağımız en önemli adımlar arasında yer alır.

Paylaşımcı olmalı ve kullanmadığımız giysi, oyuncak, kitap ve diğer eşyalarımızı ihtiyacı olan kişilere vererek tasarrufa destek vermeliyiz.

Okuduğunuz kitapları, başkalarının da okumasını sağlamak için kitap paylaşım alanları değerlendirilmesine katkı vermeliyiz.

Tasarruf

Çöpleri azaltmak için eşyalarımızı tekrar kullanmaya çalışmalıyız.

Örneğin, bozuk eşyaları tamir ettirmeyi denemeliyiz. Ayrıca ikinci el ve kullanılmış eşya satın almaktan çekinmemeliyiz.

Geri Dönüşüm

Kullanılmayacak durumda olan çöplerimizi geri dönüşüm farklarına göre ayırarak geri dönüşüme yönlendirmek enerji tasarrufuna önemli bir katkı sağlayacaktır.

Her atığı çöp olarak değerlendirmemeliyiz. Örneğin, elektronik aletlerin yapımında kullanılan maddeler doğa için çok zararlı olduğundan enerji tasarrufu yaparken bu aletlerin geri dönüşüme kazandırılması önem arz etmektedir.

CD, lamba, bilgisayar, televizyon gibi elektronik atıkları çöpe atmak yerine, ömürleri biten aletleri geri dönüşüm merkezlerine yollayabiliriz.

Çevre Kulübü

Okulunuzda bir çevre kulübü kurarakbu merkezlere toplu haldeürünlerin teslim edilmesini sağlayabilirsiniz.

Bu mümkün değilse ömrü biten elektronik atıklarınızı, elektronik ürün satan mağazalara götürerek geri dönüşüm merkezlerine yönlendirilmesine yardımcı olabilirsiniz.

Ayrıca pillerinizi çöpe değil, evde biriktirip, TAP geri dönüşüm kutularına atabilir veya defalarca şarj olabilen pilleri kullanmayı tercih edebilirsiniz.

Daha fazla atık birikimine neden olmamak için cam şişelerinizi ve kavanozlarınızı cam kumbaralarına atabilir; çöplerinizi kağıt, plastik, cam ve organik atıklar halinde ayırıp, atabilir; kızartmada kullanılan yağları, bir başka şişede biriktirerek, atık yağların geri dönüşümüne yardımcı olabilirsiniz.

Okulunuzda geri dönüşüm için konteynırlar talep edebilirsiniz.

Mümkün olduğunca geri dönüştürülebilen ambalaj ürünlerini, örneğin plastik ve köpüklü madde içermeyen ürünleri tercih edebilirsiniz.

Ağaçlar

Ağaçlar dünyamızın akciğerleridir ve ormanların dörtte biri kağıt üretimi için kullanılmaktadır.

Kağıt üretimi için bir yandan ağaçlar kesilmekte bir yandan da bunları kağıt haline getirmek için enerji kullanılmaktadır.

O nedenle gereksiz yere kağıt tüketmemeli ve kağıtları geri dönüşüme kazandırmalıyız.

17 çam ağacı = 1 ton kağıt

Su

Su önemli bir kaynaktır ve evlerimize ulaştırılmasında da enerji kullanılmaktadır. Bu durumu göz önünde bulundurarak suyu tasarruflu harcamak gerekmektedir.

Diş fırçalarken musluğu açık bırakmamak, uzun duş yerine kısa duş almak, musluklarınız bozulduğunda tamir etmek su ve enerji tasarrufu için alınabilecek tedbirler arasında yer almaktadır.

Adım Adım

Enerji tasarrufu yapmak için asansör yerine merdiveni tercih edebilir; yakın yerlere yaya olarak veya bisiklet kullanarak ulaşabilirsiniz.

Plastik

Pet şişe, plastik ve kağıt bardak kullanmak yerine sürekli kullanılabilecek mataralar temin edebilirisiniz.

EBEVEYNLER

Yeşil BinaYapılan araştırmalara göre binalar, tüketilen enerjinin ve sera gazı emisyonlarının %30 ile 40’ının sorumlusu olguna işaret etmektedir. Bu nedenle yeşil binalar ile binaların çevresel etkileri azaltılmak istenmektedir.

Doğaya saygılı, ekolojik, konforlu ve enerji tüketimini azaltan yeşil binalara Yeşil Bina denir.

Çevre dostu binalar sadece çevre için değil, insan sağlığı için de olumlu bir ortam oluşturur. Zira bu binalar hava kalitesi, doğal aydınlatma, sıcaklık ve nem kontrolü, atık yönetimi gibi insan sağlığını doğrudan etkileyen unsurlar olarak planlanmakta; son kullanıcıya daha temiz bir ortam bırakılması hedeflenmektedir.

Bazı yurt dışı kaynaklı araştırmalara göre, çevre dostu binalarda çalışan veya yaşayanların diğer binalardakilere göre daha az hastalandıkları ve çalışma performanslarının daha yüksek olduğu görülmüştür.

Yeşil Bina

Doğa ile uyumlu yeşil binaların;• Yapının arazi seçiminden başlayarak su verimliliği, enerji

ve atmosfer, malzeme ve kaynaklar, iç mekân yaşam kalitesi gibi alt başlıklarla bütüncül bir anlayışla tasarlanması ve inşa edilmesi,

• İklim verilerine ve inşa edildiği bölgenin yerel koşullarına uyum sağlaması,

• Enerjiyi verimli kullanması,• Doğal ve yerel malzemelerin kullanması,• Atık azaltımını hedeflemesi • Ekosisteme duyarlı olması gerekmektedir.

Yeşil Binaların Özellikleri• Yeşil bina tuvaletlerinde, harcanan su miktarını “az” ya da “çok” olarak

ayarlayan, iki seçenekli klozet sifonları kullanılır.• Yeşil binalarda, yaz aylarında aşırı ısınmayı önlemek için, çatılarda koyu

renkli kiremit yerine, açık renkli çatı kapama malzemeleri kullanılır.• Yeşil binalardaki camlar, kış aylarında ısı kaybını yarı yarıya azaltır; yaz

aylarında güneşin yakıcı ışınlarını yüzde kırk oranında engeller.• Yeşil binaların girişlerinde, bina içi ısı dengesinin değişmemesi, ısı kaybının

oluşmaması için, uygun derinlikte rüzgarlıklar bulunur.• Yeşil binalarda, yağmur suyu toplama ve bitki sulamasında kullanma,

duşlardaki gri suyu toplama ve klozetlerde geri kullanma sistemleri bulunur.

• Yeşil binaların toplu taşıma noktalarına yakın olması, enerji tasarrufu için önemlidir.

• Yeşil bina bahçelerinde gökyüzünü değil, yeri ve yere yakın alanları aydınlatan düzenekler kullanılarak, geceleri yıldızları görmemizi engelleyen ışık kirliliği önlenir.

• Yeşil binalarda, bisikletler için park yeri bulunur. Kısa mesafeli ulaşımda otomobil yerine bisikleti tercih etmek, küresel ısınma ve çevre kirliliğinin önlenmesine katkıda bulunur.

• Yeşil binalarda aydınlatma armatürleri, hidrofor, pompa, klima, ısıtma sistemi gibi tüm elektrik, mekanik sistem ve ekipmanları enerji verimlidir.

• Yeşil binalarda toplam arsa alanlarının %20’den fazlası yeşil alan olarak planlanır.

• Sert zeminlerde, kentsel alanların ısının artmasına neden olmamak için, güneş ışığını yansıtan açık renkli sert zemin malzemesi kullanılır.

• Doğal su dengesinin korunmasına yardımcı olmak için kullanılan geçirgen kaplama malzemeleri, yağmur sularının yüzeyde birikmesini engelleyerek yeraltına ulaşmasını sağlar.

• Yeşil alanlarda yerel ve az su tüketen birliler kullanılır. Ayrıca yeşil alanlar için verimli sulama sistemleri seçilir.

• Yeşil binalarda uluslararası standartlara göre verimli su armatürleri kullanılır.

• Yeşil binalarda ısı yalıtımı uluslararası standartlara göre gerçekleştirilir.

BakımBulaşık makinesi, çamaşır makinesi, klima ve radyatörlerin her yıl düzenli bakımını yaptırmak oldukça önemlidir.

Bakım yaparak makinelerin gereksiz enerji tüketimi yapmalarını önleyebilir ve daha az fatura ödemesi yapmayı mümkün kılabiliriz.

A Sınıfı Beyaz Eşya

Beyaz eşyalarda A harfi en düşük enerji tüketimini işaret eder. A sınıfı elektrikli aletler ortalama yüzde 45 daha az enerji tüketirler.

Bu nedenle yeni beyaz eşya satın alırken en az enerji tüketenleri tercih etmemiz uzun vadede hem ülke hem de ev ekonomisine olumlu katkı yapacaktır.

A Sınıfı Beyaz Eşya

Beyaz Eşya Yerleşimi

Beyaz eşyaların yerleşimi de önemlidir ve tasarruf etmek için anlamlı bir yoldur.

Beyaz eşyaları yerleştirirken arkada ve yanda en az beşer santimetre boşluk bırakıldığı takdirde makinelerin gereksiz enerji sarfiyatı yapmalarını önlemiş oluruz.

Beyaz Eşya Kullanımı

Beyaz eşyaları kullanırken, bazı detaylara önem vermek hem enerji tasarrufu sağlayacak hem de ev ekonomisine katkı yapacaktır.

Her makinenin kendine özgü doğru kullanma kuralları bulunmaktadır.

Örneğin evlerimizi ısıtan radyatörlerden daha iyi verim almak için radyatörlerin üstünün boş bırakılması doğru olacaktır (ısı üsten ve alttan yayıldığı için). Böylece ısı evin içinde daha iyi ve hızlı yayılacak, ısı verimliliği artmış olacaktır.

FırınFırının kapağının yemek pişerken sık sık açılıp kapanması ve kapağın uzun süre açık kalması gereksiz yere enerji tüketilmesine neden olacaktır.

Ayrıca fırınlarda cam ve seramik kaplar kullanarak da tasarruf etmek mümkündür. Zira cam ve seramik kaplar çabuk ısınıp, ısıyı tutma özelliğine sahiptir. Bu özellikleri sayesinde fırın sıcaklığını 15 0C düşürerek yemek pişirmek de mümkün olacaktır.

Pişirme süresinden birkaç dakika önce fırını kapatmayı da deneyebilirsiniz. Fırınınızı kapatmış olsanız da yemeğiniz pişmeye devam edecektir.

Fırında gerekli olmadıkça ön ısıtma yapmamak ve aynı anda birden fazla yemek pişirmek yapılacak diğer faydalı kullanım şekilleri arasında yer almaktadır.

OcakOcak üzerinde yiyecekleri düşük sıcaklıkta pişirmek ve pişirme esnasında tencere ve tava kapaklarını kapatmak da ek önlemler arasındadır.

Tencere ve tava kapaklarını kapatarak buharın kaçmasına engel olabilir ve buhar enerjisi sayesinde yüzde 60’a kadar tasarruf sağlayabiliriz.

Makine Kapasiteleri

Çamaşır ve bulaşık makinelerini doldurup tam kapasite çalışmalarını sağlamak doğru bir kullanım şekli olacaktır.

Makine Program Kullanımı

Çamaşır makinelerini ekonomik ve kısa programlarda kullanmak hem zaman hem de enerji tasarrufu sağlar. Örneğin, 35 dakikalık kısa program 185.5 g sera gazı salımı yaparken 120 dakikalık uzun program 636 g. sera gazı salımı yapmaktadır.

Çamaşır makineleri için geçerli kurallar prensipte bulaşık makineler için de geçerlidir. Örneğin, ekonomik devirli düşük sıcaklık programı kullanma kurallarını bulaşık makinelerinizde de uygulayabilirsiniz. Zira bulaşık makinesi 45 dakikalık kısa programda 526.7 g. sera gazı salımı yaparken, 120 dakikalık uzun programda 1404.5 sera gazı salımı yapmaktadır.

Su Sıcaklığı

Çamaşır makinelerini düşük su sıcaklığında kullanmak enerji tasarrufu sağlamanın yanı sıra çamaşırlarınızın da kısa zamanda yıpranmasına engel olacaktır.

Deterjan

Gerektiğinden fazla deterjan kullanmamaya özen göstermek çevre duyarlılığı ve sağlığınızı korumak adına önemlidir.

Fazla kullanılan deterjan bulaşık ve çamaşır üzerinde kalarak size zarar verebilir.

Bulaşık TercihiBulaşıklarınızı elde yıkamak yerine makineyi kullanmak daha tasarruflu ve sağlıklı bir hareket olacaktır.

Elde bulaşık yıkamak daha fazla su tüketimine neden olmaktadır. Ayrıca elde bulaşık yıkarken yüksek ısı kullanmak mümkün olmadığından makinede bulaşık yıkamak hijyen açısından da doğru bir tercih olarak kabul edilmektedir.

Kuru TemizlemeKuru temizleme evde kullanıldığımız çamaşır makinelerinden daha yüksek ısıda ve daha fazla kimyasal katılarak kullanılır. O nedenle kuru temizleme çok gerekli olmadıkça tercih edilmemelidir.

Buzdolabı

Diğer beyaz eşyalarda olduğu gibi buzdolabını da doğru yerleştirmek önemlidir. Çünkü buzdolabını diğer beyaz eşyalara yakın yerleştirmek dolap ısısını düşürmektedir.

O nedenle buzdolabını güneş alacak yerlerden, radyatör ve ısı kaynaklarından uzağa yerleştirerek enerji tüketimini %25’e kadar azaltmak mümkündür.

Buzluk ve soğutma sıcaklıklarını doğru ve mevsime göre ayarlamak tasarruf getirmektedir. Örneğin 4-5 derece soğutma, -20 derece dondurma doğru kabul edilen ısı ölçüleridir. Buzdolabının içine sıcak yemek koymamak da hem yemeklerin bozulmasını engelleyecek hem de enerji tasarrufu sağlayacaktır.

Isıtıcılar

Şofben ve termosifon gibi elektrikli ısıtıcıların da bakımının yapılması ve su sızıntısı varsa acilen onarılması hem güvenlik hem de tasarruf açısından önemlidir.

Termostat ısının maksimum 50 dereceye ayarlamak ve tatile giderken ısıtıcınızı kapatmak size tasarruf sağlayacaktır.

Soğutucular

Son yıllarda giderek daha fazla kullanılan soğutucular, yani klimaların da direkt güneş ışığı almayan bir alana yerleştirilmesi önem taşımaktadır.

Ayrıca mekana uygun düşük kapasiteli modeller tercih etmek de doğru bir tercih olacaktır.

Soğutma işlemi ısıtma işleminden daha fazla enerji tüketmektedir. O nedenle klima kullanımlarında tasarruf açısından dikkatli olmak önem taşımaktadır.

Su Isıtıcısı

Genellikle evlerde elektrikli su ısıtıcısı sürekli prize takılı durumda kullanılmaktadır. Ancak kullanmadığınız zamanlarda fişini prizden çekmek enerji tasarrufu sağlayacaktır.

Diğer tüm elektrikli aletler gibi su ısıtıcısının da bakımının yapılması ve oluşan kireç ile tortuların sık sık temizlenmesi gerekmektedir.

Su ısıtıcısına ne kadar fazla su koyarsak o oranda enerji tüketmektedir. Bu nedenle ihtiyacımız olan miktar kadar su ısıtmak doğru bir davranış olacaktır.

Elektrik Süpürgesi

Kullandığımız bir diğer elektrikli cihaz olan elektrik süpürgesinin bakımı sık sık torbaları boşaltılarak, eskimiş fırçaları yenilenerek, motor, fırça ve boru bölümü temizlenerek gerçekleşmektedir.

Aydınlatma

Evde aydınlatma konusunda da dikkatli olmak enerji tasarrufuna olumlu bir katkı yapmaktadır.

Örneğin, kontrollü aydınlatmalar ve tasarruflu ampuller kullanmak, çok sayıda düşük güçlü lamba yerine yüksek güçlü lamba kullanmak, dekoratif aydınlatmadan kaçınmak enerji tasarrufunda atılacak önemli adımlar arasında yer almaktadır.

Bina Yalıtımı

Binalarda yalıtım konusu enerji tasarrufunun en etkili olacağı alanlardan biridir. Yakın bir gelecekte yasal bir zorunluluk olacaktır.

Konutlarda uygun yalıtım ile ısı kayıplarının en az aşağıdaki oranlarda azaltılabileceği dikkate alınmalıdır:

• Çatı izolasyonu yapıldığı takdirde %20• Dış duvar izolasyonu yapıldığı takdirde %15• Pencere-kapı izolasyonu yapıldığı takdirde %15

UlaşımMümkün olduğunca toplu taşımacılık tercih edilmelidir. Ayrıca kısa süreli bile olsa arabamızı park halinde bıraktığımızda motor tamamen kapatılmalıdır.

İlaç

İlaç atıkları dikkat edeceğimiz atıklar kapsamına girmektedir. Evde kullanmadığınız ilaçlarınızı normal çöpe atmak yerine belediyelerin ilaç toplama merkezlerine vermek anlamlı olacaktır.

Ağaçların katliamına katkı yapmamak için kağıt kullanımı ve geri dönüşümünün yanı sıra kibrit kullanımına da dikkat edilmelidir.

Yine doğal hayatı korumak için doğadan koparılmış, kısa zamanda ölen “çiçek demeti” yerine saksıda çiçek hediye edebilirsiniz.

Enerji tasarrufu yapmak sağlıklı beslenmeye benzer. Sağlımız için nasıl kilomuzu kontrol ediyorsak tasarruf için karbon ayak izimizi

izlemeliyiz.

Karbon azaltmak için karbonhidratta yaptığımız şeyi yapmalıyız;

• Yaşam tarzımıza dikkat etmeli,

• Zararlıları tüketmeyi minimuma indirmeli,

• Sağlıklı bir yaşam biçimini benimsemeliyiz.

Karbon ayak izimizi bulmak için:• Evde ısınma için kullandığımız enerjiyi,• Evde elektrik tüketimi için kullandığımız enerjiyi,• Yıl içinde araç kullanımından kaynaklanan enerjiyi, • Yıl içinde ulaşımda kullandığımız enerjiyi hesaplamamız ve yaşam tarzımızı da bu sonuca eklememiz gerekir.

http://dunyayikurtaranadim.com/karbon-ayakizi-testi/

Bir Akıllı Yıldız, sürdürülebilir yaşam için fark yaratabilir!

*** Sunumda Bulunan Veriler Hakkında Not:Sunumda genel olarak, 2008-2012 dönemi için hazırlanan mevzuatın kapsamlı ve güvenilir verileri baz alınmıştır.

Teşekkürler

top related