bazi kÜrtler ve emrİvakİ sİyasetİnİ empoze etme …...yürütülen bu proje, henüz nihai...
Post on 15-Aug-2020
4 Views
Preview:
TRANSCRIPT
BAZI KÜRTLER VE EMRİVAKİ SİYASETİNİ EMPOZE ETME VEHİMLERİ
31 Mayıs ayı 2017
Haramoon Çağdaş Araştırma Merkezi, Genel olarak Arap bölgesi özel olarak da Suriye ile ilgili araştırmalar ve bilimsel çalışmalar üreten, Medya, kültür ve araştırma alanlarında faaliyet gösteren ve kar amacı gütmeyen bağımsız bir kuruluştur. İnsan Haklarıyla ilgili diyalog ve saygı değerlerinin yaygınlaştırılması, demokratik bilincin yayılması, Sivil toplumun performansının geliştirilmesi ve Kültürel gelişim gibi konularla da ilgilenmektedir. Bununla Birlikte, Suriye Toplumuna hizmet veren bazı kuruluşlara da Suriye ulusal kimliği altında Siyasi ve medya alanlarında danışmanlık ve eğitim hizmetleri sunmaktadır.
Haramoon Çağdaş Araştırma Merkezi, hedefini geçekleştirmek için (Politika Çalışmaları Birimi, Sosyal Araştırmalar Birimi, Kitap İnceleme Birimi, Hukuki Araştırmalar Programı, Çeviri Birimi) gibi bir dizi Uzman birimden oluşmaktadır. Ayrıca (Siyasi Girişim Programı, Hizmet ve Medya Kampanyası Programı, Kamuoyu Oluşturma Programı, Kültür ve Diyalog Destek Programı, Belgelendirme ve Gözetim Programı ve Suriye’nin Geleceği Programı) gibi çeşitli programlar ile de desteklenmektedir. Suriye durumu ve bölgeni ihtiyaçları kapsamında merkezimiz yeni programlar açabilir. Söz konusu programları gerçekleştirmek için dersler, seminerler, konferanslar ve eğitim kursları gibi birçok organizasyonlar tertip etmektedir.
1
İÇİNDEKİLER
Giriş ............................................................................................................................................................... 2
1- Kürt Meselesi - Tarihsel bakış . .......................................................................................................... 2
2- Suriye'de Kürt meselesi ve Siyasi Temsilcisi . ................................................................................. 4
3- Projenin karşısında savaşlar, engeller, ve andikaplar... Ancak ? ................................................. 6
4- Kürt meselesi ulusal, ve çözümü Suriye ulusal kapsamında olur . .......................................... 10
sonuç .......................................................................................................................................................... 12
2
Giriş
Türkiye Kürdistan işçi Partisi (PKK)'nın Suriye kanadı Demokratik Birlik Partisi (PYD),
Suriye kuzeyinde Kürt bölgesi kurmaya çabalamaktadır, Suriye'lilerin trajedisi üzerine
yürütülen bu proje, henüz nihai şeklini almış değil, emrivaki olarak gerçekleştirmeye çalıştığı
bu amacında, bazı kürt güçleri, ve bazı Arap aşiretlerini yanında bulmaktadır, ve amacına
ulaşmak için Suriye sahasında bulunan aktörlerin çokluğundan yararlanan Parti, aktörlerin
(ABD, Rusya, İran) çoğuyla işbirliğine giriyor, ve tabii olarak bunların başında Suriye rejimi
gelmektedir .
Bütün aktörlere saha hizmetlerini sunarken, Pragmatik bir poltika izleyen Parti, Suriye
coğrafyasında dönen uluslararsı oyuna yatırım yapmaktadır, ve amaçlarına ulaşma
temennisindedir, ancak çok aktörün bulunduğu bu oyunda, zayıf olan taraf olduğu için, iki
defa oyun kurbanı olması muhakkaktır, hem aktörlerin anlaşması durumunda, hem de
taraflar arası çatışmalar artınca .
PYD, projesine zorla alet ettiği Kürtleri nereye sürüklemektedir? Suriye'de sorunların
çetrefilleştiği ve kritik bir noktaya geldiği bu dönemde, projesinin gerçekçi vizyonu nedir ?
1- Kürt Meselesi - Tarihsel bakış .
Osmanlı imparatorluğunun dağılmasıyla sonuçlanan birinci dünya savaşı arifesinde, Kürt
meselesi, Arap meselesinden daha şanslı br durumda değildi, nitekim savaşı kazanan Fransa
ve Britanya, Saykes-Pikot anlaşması çerçevesinde hasta adamın mirasını devletlere böldükten
sonra paylaşmış, ve Kürtleri özel bir devletten mahrum bırakmıştı .
1923 Lozan antlaşması, Fırat doğusunda bir Kürt varlığından söz eden 1920 Sevr
antlaşmasını rafa kaldırmış, ve beraberinde Kürtlerin Araplar gibi ulusal varlık hakkından
bahseden tartışmalara perde çekmiştir. Kürtlerin ulusal mazlumiyetlerinden Araplar sorumlu
değildi, nitekim bu açıdan bakınca Araplar'da Kürtler gibi Emperyalist politikaların kurbanı
olmuştu, ve aynı durum Arap dünyasında yaşayan diğer uluslar içinde geçerliydi, Sudan
güneyi, ve batı Arap dünyasında Berberler gibi .
3
Kürt tilkisi olarak tanınan Celal TALABANİ, birkeresinde önemli su kaynaklarını kontrol
eden Türkiye etkisine işaret etmek için ''Petrol Kürt Devletinin kurulmasını yüzyıl geciktirdi,
ve Su savaşları yüzyıl daha geciktirecektir'' demişti, tabi bu açıklama Su meselesini ikincil bir
pozisyona getiren bölgesel geostratejik değişimlerin öncesinde yapılmıştı . Arapların
müsebbibi olmadığı bir Kürt mazlumiyeti eskiden beri vardır, ancak Emperyalist dönem
sonrası Arap dünyasında iktidarı ele geçiren ve milliyetçi rüzgardan etkilenen milliyetçi elitler
ve askeri istibdat yönetimleri Kürt acılarını daha fazla derinleştirmiştir. Arap Milliyetçileri,
iddaa ettikleri Medeniyet projelerinin olgunlaşması yolunda bu etnik farklılıklardan
yararlanacakları yerde, farklı bir yol izleyerek bu çeşitliliği projelerinin karşısında bir andikap
haline getirdiler,bunun örneği Irak ve Sudan'da yaşanan kontrol savaşları, ve Suriye, Cezair ve
Fas'ta izlenen hak ihlalleri, taciz, ve yoksullaştırma politikalarıdır . Onlarca yıldır devam eden
iç savaşlar, hala çözüm üreten modern ulusal bir devlet veya vatandaşlık hak ve görevlerini
özümseyen bir anlayış bulamadı, ve bunun aksine 'Miiliyetçi zihniyet' sorunları görmezden
gelme yolunu seçerek daha fazla derinleşmesine yol açmıştır, ve genellikle etnik guruplar dış
güçlerin maşası olarak yaftalanmıştır .
''Güneyliler kardeşlerimizdir, haklarımız ve görevlerimiz aynıdır, ancak hata yaparlarsa
onları öldürürüz'' , Sudan'lı İslamcı politikacı Hasan TÜRABİ'ye ait olan bu sözler, Arapların
konuya bakışlarını açıklamaktadır, ancak bu görüşü benimseyen Arap ülkeleri yıkım ve
Ülkenin kaybolmasından başka bir sonuç elde edemedi. Nitekim Sudan'ın Güneylilere karşı
sürdürdüğü, ve 1952 den 2005 yılına kadar devam eden savaş, Sudan'ın üçte birini oluşturan
ve en verimli toprak bölgesi sayılan güneyin, ülkeden kopmasıyla sonuçlandı, bu acı süreç
yaşanırken, Rejim kendisini hiç sorgulamadı, ve sorumlu yerine koymadı .
Bir diğer önemli mesle Irak Kürtleri meslesidir, belkide daha trajik olan bu mesle, onlarca
yıl devam etmiş, ve aynı gerekçeler ve çözüm metodları tekrarlanarak, binlerce insanın
ölümüne neden olmuş, ve nihayetinde 2003 yılında ABD'nin Irak savaşı, ve kırılgan bir federal
Irak bazlı oluşan Bremer anayasası çerçevesinde bağımsızlık benzeri bir yapıyla
sonuçlanmıştır .
Bütün bunlar, Kürtleri ülkede ikinci etnik gurup olarak tanıyan 1921 Irak anayasasına
rağmen yaşanıyordu, ve daha önemlisi, 1975 yılında varılan özerk yönetim antlaşmasıdır,
Saddam Hüseyin'in Irak içinde ve dışındaki Arap Milliyetçilerinin eleştirilerinden kurtulmak
4
için iptal ettiği bu antlaşma, tüm sonraki sorunların yaşanmasını önleyebilecek, Irak'ın önünde
altın bir fırsat idi .
Ancak Suriye, Libya ve Yemen'de yaşanan Arap baharı, ve beraberinde yaşanan olaylar, bu
'Milliyetçi' yönetimlerin, etnik aidiyyetlerine bakmaksızın, tüm toplumsal gurupları ezmeye
hazır olduklarını ortaya çıkardı, ve dolayısyla, iddaa ettikleri ''Arap Milliyetçiliği Kimliği'' asılsız
bir iddaadan öteye gitmiyordu .
2- Suriye'de Kürt meselesi ve Siyasi Temsilcisi .
Suriye'de Kürt sorununun ilk belirtileri Suriye-Mısır birliği döneminde, toprak reformu
yasasının onaylanmasıyla görülmeye başlandı, Haseke vilayetinde toprakların yeniden
dağıtımını öngören yasa, vilayet dışından vatandaşlara toprak verilmesini içeriyor, ve Kürt
bölgelerinde bir Arap Kuşağı oluşturmayı amaçlıyordu, daha sonra Başbakan
yardımcısı(Baasçı) Celal EL SEYYİD ve Haseke valisi olan kardeşi Mahmut Sait EL SEYYİD'in
zorlamasıyla 1962 yılında ''Şaibeli'' istisnai nüfus sayımı yapıldı, ve Haseke'de yaşayan
Kürtlerin büyük bir kısmı ülkeye yasal olmayan yollardan girdiklerini gerekçesiyle Suriye
vatandaşlığı hakkından mahrum bırakıldı .
1963 yılında Baas Partisi'nin iktidara gelmesiyle, mevcut politikalar daha vahim boyutlara
vardı, Kürtler aleyhinde ayrmıcılık ve dışlama uygulamaları arttı, ve bahsi geçen gayrı milli ve
mantıksız nüfus sayımı 2011 yılında Suriye devrimi başlayana kadar geçerli kaldı, nitekim bu
sayım Suriye'de Kürt meslesinin temelini oluşturmaktadır .
Baas Partisi, Kürt'lerin Irak'ta olduğu gibi otoriteye karşı silah kaldırmamasına rağmen -
daha az sayısı ve etkisi olan azınlıklarla yaptığı gibi- Kürt sorunu çözümünde de güvenlik
boyutuna odaklandı, halbuki Suriye Kürtleri mücadelelerini , 9 Mart 1963 yılında ilan edilen
sıkıyönetim ve örfi hükümler kanunu şartlarının elverdiği kadarıyla siyasal ve barışçıl yollarla
vermişlerdi .
Suriye'de Kürt siyasi partileri geç dönemlerde kuruldu, bireysel şekilde siyasi faaliyetlere
katılan bazı Kürtler, çalışmalarını başta Suriye Kominist Partisi olmak üzere, mevcut Suriye
siyasi partileri üzerinden gerçekleştirdi, Suriye'de Kürt siyasal tarihi 1957 'de Irak Kürdistan
5
demokrasi partisinin (Kurucusu Molla Mustafa BARAZANİ) uzantısı sayılan Kürdistan
Demokrasi Partisi (El Parti) kuruluşuyla başladı . Ancak Parti kuruluşuna çok yıllar geçmeden,
hem güvenlik birimlerinin müdahaleleri hem de Kürt aktivistlerde ideolojik eylimlerin
farklılaşmasıyla nedeniyle kopmalar yaşandı, ve sonuç olarak Kürt Siyasi hareketinde parti
sayısı 17 veya daha fazlasına çıktı .
12 Mart 2004 tarihinde otuz Kürt vatandaşının katledildiği, yüzlerce vatandaşın
tutuklandığı Kürt ayaklanmasına kadar, Kürt ve Arap Partileri arasında herhangi bir ilişki
kurulamamıştı, bunun sebebi güvenlik birimlerinin koymuş olduğu kırmızı çizgiler, ve Arap
partilerinin bu çizgileri çiğneme korkularıydı, buna ilaveten bazı Arap partilerinin Kürt
taleplerine kuşkuyla bakması, ve bu talepleri ayrılıkçı bulmasaydı. Ancak bu tarihten sonra,
Suriye Siyasi Hareketi tarafları arasında iletişim başladı, seminerler ve dialoglar gerçekleşti,
Suriye'yi istibdad döneminin doğurduğu uzun süreli siyasi ataletten kurtarıp, demokratik ve
sivil devlet kurmayı amaçlayan bir ulusal demokrasi projesini olgunlaştırmak için ittifaklar
kuruldu, ancak bu umut veren süreç çok sürmeden, Suriye Devriminin başlamasıyla net bir
şekilde bilinmeyen sebeplerden ötürü sona erdi .
Suriye Devrimi faaliyetlerine bulunduğu tüm bölgelerde katılan Kürt halkının tam aksine,
Kürt Partileri tedirginliğe düştü ve manevra politikası izledi, ve fiili olarak kendilerini Devrim
sürecinin dışında tuttular, bu eylimin nedeni güvenlik baskıları veya dışardaki dostlarından
aldıkları tavsiyeler olabileceği gibi, Devrimde sorumluluk almadan, sonuçlarından
faydalanma stratejisi izlemiş olabilirler . Bu bağlamda kendilerine ''Kürt Ulusal Meclisi'' adını
verdikleri bir siyasi oluşum kurarak, Suriye denkleminde Rejim ve Muhalefetin yanında
üçüncü bir taraf olma iradelerini ortaya koyup, istek çıtalarını oldukça yüksek tuttular,
Öcalan'ın Tesliminden ve Türkiye-Suriye kordinasyonundan sonra güvenlik birimlerinin göz
yummasıyla varlığını devam ettiren Demokratik Birlik Partisi (PYD)'yi de içine almıştı, ancak
PYD sonraki süreçte Meclisi elegeçirmeye çalıştı, ve daha sonra Meclisten ayrılarak, kuzeyde
kontrolüne aldığı bölgelerde özel idaresini kurduktan sonra, Meclis partilerine baskı uyguladı,
ve çoğu lider kadrolarını Erbil'e gitmeye zorladı, başta Rejim olmak üzere, birçok müttefiğin
desteğini alarak emrivaki empoze etmek istedi.
Sonraki süreçlerde bazı Kürt partilerinin Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal
Koalisyonuna girmesine, ve Ocak 2015 te Riyad konferansında oluşan ''Yüksek Müzakere
6
Komitesinde'' temsil olmalasına rağmen, Kürt Siyasi Hareketinin Devrimle ilgili genel tutumu,
bir ulusal mesele olması bakımından, Kürt Meselesine zarar vermiştir .
3- Projenin karşısında savaşlar, engeller, ve andikaplar...
Ancak ?
Demokratik Birlik Partisi (PYD) silah gücünü kullanarak, Suriye Kürtleri'nin Davalarını
çaldı, ve kendisini geçicide olsa onların temsilcisi olarak sundu, zorunlu askerlik ve hapislere
başvurduğundan, bir milyon Kürt vatandaşın kaçmasına sebep oldu, bunun yanında kontrol
ettiği bölgelerden Arapları kovdu, farklı devletlerden Kürt gönüllüler getirdi, korkutarak,
maddi teşvikleri kullanarak veya Rejimin gönderdiği Arap Aşiretlerine mensup insanları
saflarına kattı, Suriye savaşına dahil olan devletlere kayıtsız şartsız hizmetler sundu, bunu
yaparken, Kürt insanını Suriye kuzayinde kurmayı amaçladığı Kürt oluşumu projesine kurban
etti, ve bu oluşumun Türkiye'de gerçekleştirmeyi amaçladığı asıl projesine hazırlık olmasını
hedefledi .
Ancak burada sorulması gereken soru şudur : Bölgede oluşan geostratejik tablonun ve
komplike ortamın ışığında, bu kumar mahiyetinde politikanın başarıya varma şansı nedir ?
Soruya mantıklı bir cevap bulmak belkide çok zordur, zira projenin önünde duran hiç
küçümsenmeyecek derecede objektif zorluklar vardır, bu zorluklar sadece uluslararası ve
bölgesel güçlerin nüfuz çatışmalarının varacağı son seviye ile alakalı kalmayıp, çatışan yerel
güçlerin iradeleriyle de alakalıdır, ki diğer Kürt taraflar bunların bir parçasıdır.
Suriye'de bulunan tarafların tutumlarını takip ederek, ve amaçlarındaki benzerlik ve
farklılıkları gözönünde bulundurarak, son tahlilde olayların hangi boyuta varacağıyla ilgili
bazı ipuçlarına varılabilir, ve PYD'nin izlediği pragmatik politikanın sonuç verme olasılıklarını
öngörme fırsatı sağlar, ancak elde ettiğimiz sonuçlar sadece işaretler düzeyindedir .
Suriye rejimi PYD'nin izlediği politikadan çok yararlandı, belkide PYD rejime olan vefa
borcunu bu şekilde ödemiş oldu, zira Suriye rejimi Türkiye Devletine karşı kullanmak için bu
partiye gerek Suriye topraklarında, gerekse Lübnan'da çok destekler verdi, ancak Türkiye'nin
7
1998 de yaptığı ciddi tehditler sonucu, Abdullah ÖCALANI'ı Türkiye'ye vermek zorunda
kalmıştı .
Devrimin ilk aylarında kaba güç kullanarak Kürt aktivistlerin Devrime katılmalarını
engelleyen Demokratik Birlik Partisi (PYD), Kürt Partilerinin kararlarını etkilemeye çalışmış ve
sulandırmayı denemiştir ve son olarak onları tamamen pasif bir hale getirmiştir, bunun
yanında ''Suriye Özgür Ordusu'' ÖSO'ya karşı savaşmış, ve Rejimin ikmal hatlarını
korumuştur, ve bazı bölgelerden Rejim lehine çekilmiştir, Rejime karşı bazı savaşları ise -
Haseke örneğinde olduğu gibi- taktiksel çatışmalar olmuş ve yerel düzeyde kalmıştır . Buna
karşılık Rejim PYD'ye para ve silah destekleri sağladı, ve onu petrol kaynaklarını ve verimli
arazilerini koruyucu olarak gördü, bu gerçeği her iki tarafta doğrulamasına rağmen, Rejim
siyasi alanda Partinin uzun vadeli emellerine aleni vaatler vermedi, zira Rejimin stratejisi şu
düşünceye dayanıyor : ''Eğer savaşı biz kazanırsak, bu partiyi hizaya getirmek kolay olacak,
ama kaybedersek bütün taraflar kaybetsin'' , buna karşın PYD Rejimin düşmesine hiç
üzülmeyecektir, ve kazanırsa hayallerinden vazgeçerek kendisi hayatta bırakmasını
isteyecektir .
İran'a gelince, Partiyle olan ilişkilerini, partide gerçek karar sahibi olan Kandil yönetimi
üzerinden götürüyor, Türkiye ile olan herhangi bir Kürt oluşumunu engelleme fikir birliğine
rağmen, ve her iki ülkenin Irak'a komşu ülkeler gurubunda yer almasına rağmen, partiye olan
desteğini Irak Kürdistan Bölgesi kuzeyinden ulaştırıyor, ancak Türkiye'nin EL Bab şehrine
girmesiyle birlikte, ''daeş'' ve ''PYD'' güçlerinin Rejim ve müttefikleri lehine çekildikleri
bölgelerde İran milisleriyle karşı karşıya kalmış ve bu durum gerginliğe yol açmıştır, gerginliğin
hangi boyuta varacağı bilinmiyor, çünkü Suriye İran'ın projeleri için çok önemlidir, ve PYD'nin
gerginliklerden nasıl istifade edeceği bilinmiyor .
Bilinen bir gerçektir ki, bahsi geçen Parti ve referans aldığı taraflar, Türkiye'nin en azgın
düşmanlarındandır, zira bu Parti Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden amaçlara sahip,
ve Türkiye'nin kendisiyle ilgili kırmızı çizgileri, sınır ötesi savaşı dahi içermektedir, ki böyle bir
müdahale, olası bölgesel savaşları tetikleyebilir, dolayısıyla Türkiye'nin bölgesel güçlerle olan
ilişkilerinde Parti masada bulunuyor.
Türkiye'nin Partiyle ilgili kesin tutumunu gözönünde bulundurarak, neden ABD güçlerinin
Menbiç'e, Rusya'nın Menbiç'in doğu ve güneyine ve son günlerde Afrin'e girdiklerini
8
anlayabiliriz, zira bu iki Ülke tampon bölgeler oluşturarak çatışma çıkmasını engellemeye
çalışıyor .
Türkiye hem ABD hem de Rusya için önemlidir, ancak her iki taraf Türkiye'yi kendi
amaçlarına hizmet edecek şekilde konumlandırmak istiyor, ve tarafların amaçları Türkiye'ye
ters düşmektedir . Nitekim Ruslar, özellikle Halep aşamasından sonra, sahada çatışan bütün
taraflarla iletişimde olduğu yönünde izlenim bırakmaya çalışıyor, ve bu şekilde kendisini
Suriye meselesinde trajediyi bitirmek isteyen, ve ipleri elinde bulunduran objektif bir
arabulucu olarak sunuyor .
Ancak Rusların gerçek amacı, ABD ile anlaşmaya varmak, ve ABD'nin Rus rol ve çıkarlarını
tanımasını sağlamaktır, ABD'nin hala bu konuda fikir beyan etmemesi, ve yeni yönetimin
stratejisinin netleşmemesi sebebiyle, Rusya imkan bulduğu her bölgede emrivaki durumu
yaratmak amacıyla kendisini konumlandırıyor, ve Kürt tarafıyla olan ortaklık çabası bu amaca
hizmet ediyor, buradan yola çıkarak, son dönemde Afrin'e girmesini, ve yeni bir emrivaki
olarak, askeri üs kurma çabasının nedenini anlayabiliriz . Afrin'e giren Rus birliklerinin
komutanı Andryh VALKOF'un dediklerini aktarmak gerekiyor : ''Rusya'nın bölgde
bulunmasının ana amacı ateşkesin murakabe etmektir, ve herkesin, Suriye Hükumetini ve
askeri güçlerini desteklediğimizi anlamasını istiyoruz, ve burada bulunmamız, sınır
bölgesinde güven ve huzuru sağlamak amaçlıdır'' .
Rusya'nın bu davranışları PYD'yi rahatlattığı kesindir, zira onu Türkiye ile şu an girmek
istemediği çatışmadan koruyor, buna ilaveten, Rusya'nın hazırladığı ve kabullendirmeye
çalıştığı yeni anayasa taslağı projesiyle, Rejim ve Muhalefete özerk yönetimi empoze etme
gücüne sahip olduğuna inanıyor. Bu bağlamda, Duma dış ilişkiler komitesi başkanı Lionid
SALONSKİ'nin şu sözlerine yer vermek anlamlı olacaktır : '' Suriye'de azınlıklara özerk
yönetimler kurmadan barış sağlanamayacaktır '' , tabi bu sözlerle birinci derecede Kürt'lere
işaret ediyordu .
Amerika Birleşik Devletleri'ne gelince, terörle mücadele için kurulan uluslararası
koalisyonun lideri olrak, geçen yönetim döneminde, PYD'ye ve ona bağlı askeri teşkilatlara
''Suriye Demokratik Güçleri'' yoğun para ve askeri destek taahüdünde bulunmuş, ve daeş'e
karşı girmiş olduğu çatışmalarda kendisine lojistik destek sağlamıştır, nitekim onu Daeş'e karşı
savaşta en güvenilir yerel güç olarak değerlendiriyor, ancak bu değerlendirme siyasi projesini
9
benimsediği anlamına gelmemekle birlikte, desteğin Daeş'e karşı savaşın Suriye ve Irak'ta
bitene kadar devam edeceği bekleniyor, ve belkide daha sonraki süreçlerde, Suriye sahasında
terör vasfını vereceği diğer askeri teşkilat ve örgütlere karşıda kullanacaktır,
ABD, Rakka savaşında olduğu gibi, PYD ile anlaşmayı Türkiye'ye yeğelemiştir, zira PYD
direktiflerine kayıtsız şartsız uymaktadır, ve aynı zamanda Türkiye'nin Suriye denkleminde
önemli bir konum elde etmesini istememektedir .
Amerika'nin asla tehlikeye atmak istemediği Türkiye ile olan ilişkilerinin önünde ciddi
sınavlar vardır, Suriye ve bölgede nüfuz paylaşımı ve dağıtımı bu sınavların başında
gelmektedir, yeni yönetim, eskisinin aksine olarak, bölgede askeri varlığını arttırıyor, Suriye
kuzeyinde sayısı dörde çıkan yeni askeri üsler kuruyor, ve askeri güçleri Tabka'dan başlayan
Rakka savaşı çatışmalarına daha etkin şekilde katılarak, ''Suriye Demokratik Güçlerine'' destek
veriyor .
Rakka sonrası Oyun kuralları değişecek,özellikle İran'nın Suriye'de üstlendiği rolü kısıtlama
konusunda ABD varlığı ve etkisi artacaktır, Rusya ile olan ilişkilerin hangi boyuta varacağı,
Suriye'de bulunan bu iki askeri gücün anlaşma yoksa çatışmayımı tercih edeceği henüz
bilinmemektedir .
Ancak, tahminlere göre, Rusya-Türkiye arası anlaşmazlıkların artmazı üzerine, bölgede
eski ittifaklar (Türkiye-ABD) tekrar canlanacaktır. Peki bütün bu gelişmeler Demokratik Birlik
Partisi projesine fayda sağlayacakmıdır ? kısa vadede belkide evet, zira ABD desteğiyle Suriye
kuzeyinde kurmuş olduğu emrivaki yönetimi devam edecektir, özellikle yaklaşan Daeş
hezimetinden sonra ABD bölgede kalmayı tercih ederse, ki ABD'nin bu eylimini Dışişleri
Bakanı Rix TİLLERSON'ın 22 Mart 2017 Daeş'le mücadele için oluşturulan uluslararası
koalisyon toplantısında yaptığı konuşmasında geçen ''Suriye'de geçici istikrarlı bölgeler
kuracağız'' cümlesinden sezmek mümkündür. İstikrarlı bölgeler, yeni yönetimin önceden
bahsettiği güvenli bölgeden farklıdır, çünkü kurulması için askeri varlılık gerekiyor .
dış müdahalelerin ağırlığına ve gücüne rağmen, PYD'nin Kürt projesine karşı son sözü
yerel güçler söyleyecektir, Arap Güçlerinin bu projeyi onaylaması mümkün değil, ancak
devam eden süreçte farklı alanlarda mücadele gösterildiğinden,kimse PYD ile uğraşmak
istemiyor, ve PYD'yi bekleyen asıl tehlike ve tepki, zulm ettiği, göçe zorladığı, ve çoğunun
10
onaylamadığı savaşlara soktuğu Kürt halkı ve Kürt siyasi partilerinden gelecektir, Kürt
davasını bölgesel ve uluslarası güçlerin hizmetine sunduğunu, ve Kürt halkını bu güçlerin
Türkiye etkisini kırma projesine alet etmesiyle suçluyorlar .
Son olarak, Suriye Sınırına yakın Sencar bölgesinde Kürdistan bölgesel yönetimi başkanı
tarafından desteklenen (Peşmerge rojava) güçleriyle, Öcalan taraftarı (Sencar Koruma
Güçleri) arasında yaşanan sınırlı çatışmalar, Kürdistan müdahalesi işaretleri veriyor, nitekim
Rojava güçlerinin Suriye'ye girmesi için Türkiye destekli yoğun çağrılar yapılmaktadır, bu
bağlamda, Afrin bölgesinde Türkiye desteğiyle, bazı Kürt askeri guruplardan oluşan (Kürt
Kurtuluş Ordusu) ilan edildi, bu gücün PYD ile karşı karşıya gelmesi muhtemeldir .
''Özerk Yönetimin'' Kürt ve diğer partilere karşı adaletsiz eylemleri, partilerin bürolarını
kapatıp, kadrolarını yakalaması, Kürt-Kürt savaşının baş göstermesine neden oldu, ki bu
savaşın sıcaklığını arttıracak birden fazla taraf olacaktır .
4- Kürt meselesi ulusal, ve çözümü Suriye ulusal kapsamında
olur .
Özgürlük ve onur Devrimi olması açısıyla, Suriye Devrimi Kürtlere demokrasinin egemen
olduğu bir devlet yapısı içinde siyasal ve kültürel haklarını kazanmaları için tarihi fırsat
sunmuştur, ancak bazı fanatik Kürtler -şimdilik- bu fısratın kaybolmasına neden oldu, zira
uluslararası faktörlere güvenerek, bölünme ve emrivaki yapma hayallerine kapıldılar. Çok ağır
sonuçları olan bu seçenekler, geçici olarak başarı sağlamış olsa bile, diğer Suriyeli aktörlerin
kabul edemeyeceği istikrarsız başarı olarak kalacak, ve gelecekte yeni çatışmalara temel
olacaktır .
Demokratik Birlik yönetimi ve müttefikleri Federal yapı talep ediyor, ve aynı zamanda
kontrol ettiği bölgelerde özerk yapının temellerini sağlamlaştırmaya çalışıyor, ve bunları
yaparken, mevcut geosiyasi haritaların değişmesi gerekeceği için, ve bölge şartlarının
bölünme tezlerini kaldıramayacak durumda olmasından ötürü, Suriye'den ayrılmaktan
sarahaten bahsetmiyor .
11
Ve aynı zamanda, Suriye siyasi tablosunda meşruiyet kazanmak için Cenevre, Asitana veya
diğer toplantılarda muhalefet gurubu içinde temsil edilmek için israr ediyor, peki bu durumda
hangi federal yapıdan bahsediyorlar? silah baskısı altında, hangi dialog veya anlaşma
gerçekleşebilir ?.
Ruslar bu eylimleri destekliyor, ABD ise itiraz ettiğine dair beyanda bulunmuyor, ancak
bölgesel ülkeler reddediyor, ve yerel taraflara gelince, güven bunalımı yaşandığı için, konuyu
teorik bazda tartışmaya zemin ve ortam hazır değil, ve Suriye'nin etnik zenginliği, etnik unsura
dayanarak federal bir yapının kurulmasını imkansız kılıyor, zira böyle bir projeyi
gerçekleştirmek için kadırılamaz derecede ve geniş çapta etnik temizlik yapılması gerekiyor .
Ve aynı şekilde, Suriye demografik yapısı ve Suriye toplumunun bileşenlerinin birbirine
karışmış olması, coğrafya bazlı bir federal yapıyı mümkün kılmıyor. Ve Parelel olarak, fikir
jimlastiği yaparak, Rusya'nın hazırlamış olduğu anayasa taslağında bahsi geçen etnik ve inanç
guruplarına özerk yönetimler verilmesi düşüncesi uygulandığını düşünürsek, bu durumda
geleceğin Suriye'si Devlet olmaktan çıkarak, özerk yönetimler arasında çıkacak ihtilafları
çözme heyetine dönüşecektir, ve aynı zamanda kalkınma, gelişme, iletişim, ve ekonomi
alanlarında muazzam sıkıntılar yaratacaktır .
Suriye eskiden olduğu gibi, halkın özgürlük ve tercihlerini kontrol eden, bir cunta gurubuna
teslim olmayacaktır, Suriye'lilerin önünde bütün kesimleri kapsayan ulusal bir projenin
etrafında toplanması için önemli bir fırsat vadır, projenin temelinde olması gerken ilkeler :
Demokratik düzen, vatandaşlık, kanun üstünlüğü, fırsatların vatandaşlar arasında eşit şekilde
dağıtıldığı, bölgelere geniş yetkilerin verildiği, kalkınmanın adil ve amaçlı şekilde paylaşıldığı,
herkese siyasi, ekonomik ve kültürel seçimini özgürce yapma fırsatı verildiği, Suriye'lilerin
anlaştığı bir anayasa çerçevesinde olmalıdır.
Aynı zamanda, Suriye'li Arap siyasi aktörler ve elit kesimler, ayrılıkçı ve şovenist kesimlerin
önünü kesmek için, Kürt ve Diğer azınlıklara el uzatması çok yararlı ve önemlidr .
12
sonuç
Demokratik Birlik Partisi ve özerk yönetim projesinde onun yanında olan müttefikleri,
şüphesiz ki Suriye denkleminde hafife alınmayacak kadar güce eriştiler, bu imkana başta ABD
olmak üzere farklı tarafların desteğiyle ulaştılar, aynı zamanda Kürt halkını militarize ettiler,
ve dünyanın her yerinden Kürt ve yabancı gönüllüleri getrildi (Asayiş Güçleri) .
Her ne pahasına olursa olsun dış desteği almak için her türlü tavizi veren, ve Kürt hakının
davasını Kürtlerin aleyhine olacak bir şekilde kullanan, bu maceracı politika Kürtler arasında
savaş çıkmasına neden olacaktır, ki böyle bir gelişme asla suriye halkının lehine değildir, zira
bu savaşın çıkması, Suriye'nin geleceğine zararlı olacak, ve diğer Suriye'lilerde ters yönde bir
eylim oluşmasına neden olacak, ve uzun vadeli çatışmalar başlayarak, Tüm kesimlere zarar
verecek, ve bütün bunlar yaşanırken bu hayallerin sahipleri hayallerinden vazgeçecektir .
Çok tarafla oyun kurmak, erken yorulmana neden olacaktır, çünkü Devlet kurmak bir oyun
değil, ve asla fırsat kollayarak olmaz, zira bu konu Tarih ve Coğrafya gerçeklerine,ve diğer ilgili
tarafların iradelerine bağlıdır, tarafların iradeleri ise çıkarlarına göre değişkendir .
top related