haşmet babaoĞlu ali bulaÇ...

Post on 01-Nov-2019

8 Views

Category:

Documents

0 Downloads

Preview:

Click to see full reader

TRANSCRIPT

2010 yılı LisansYerleştirme Sınavları(LYS) sonucuna göre,üniversitelerde bu yıllisans programlarında327.869 ve ön lisansprogramlarında ise 233.134 öğrenci eğitimgörmeye başlayacak. Farklı bir şekilde ifadeetmek gerekirse, toplam 561.003 öğrenciüniversitedeki yaşamlarına ilk adımı atacak.Burada kilit nokta, 2 yıllık ya da 4 yıllık sürezarfında yapacaklarının sonsuza (∞) kadarkariyer ve hayatlarını etkileyecek olması...

Belirtilen zaman periyodunu çok iyi kullan-mak ve etkin zaman yönetimini gerçekleştirmekhem üniversitede, hem de gelecekte başarılı ol-mak için ön koşullardan biri.

Bu durumda, bir üniversite öğrencisi olarakzaman nasıl efektif kullanılabilir ve 2 ya da 4yıllık eğitim sürecinde neler yapmak gerekiyorsoruları gündeme geldiğinden, bunlar üzerindedaha spesifik bir şekilde düşünmek faydalıolacaktır. Öncelikle, bir üniversite öğrencisiolarak denge unsurunu sağlamak ve çok yönlüolmak önemlidir. Artık hem günümüzün işdünyası, hem de akademik hayatta tek yönlükişilerin modası çoktan geçmiş olup, bukarakterdeki mezunlara yer yoktur.

Dolayısıyla derslerinde başarılı ve yükseknot ortalamasına sahip, sosyal faaliyetlerdeetkin ve üniversiteye katkıda bulunan, en az biryabancı dile çok iyi hâkim ve bunu girdiğiulusal-uluslararası sınavlarla belgelemiş, eğitimve sertifika programlarına katılmış, eğitimhayatı esnasında staj yapmış ve iş hayatınakısmen de olsa aşinalığı bulunan öğrenciler çokdaha değerli. İlk bakışta zor gibi gözükse de,dikkatli bir planlamayla 2-4 yılda belirtilendonanımlar belirli bir oranda veya tamamenedinilebilir. Öğrencilik süresince sosyal oluparkadaşlıklar edinirken, limitleri zorlayıp farkyaratmak, kalabalıktan sıyrılmak da şarttır.Unutmamak da gerekir ki “Hayat aslındabir denge sanatıdır”.

Yıllar ve gelecek daima sürprizlerledoludur, tüm olasılıkları hesaplamak gerekir.Bazı öğrenciler “Her dersten 50 alayım, banayeter” der. Ancak ne kadar aksini belirtseler dehiç kimse onların gelecekte yüksek lisans vedoktora yapmak istemeyeceğini, akademik ka-riyer ve burs peşinde koşmayacağını garantiedemez. Fikirler ve düşünceler yıllar itibarıyladeğişebilmektedir. Lisans not ortalaması yalnız-ca 1 puan az olduğu için istediklerineulaşamayan birçok mezun vardır. En az bir ya-bancı dile çok iyi hâkim olmak ve bunu çeşitliulusal ve uluslararası sınavlarla belgelemek ise,öğrencilerin güvenilirliğini önemli ölçüdeartırır. Staj yapmak ise büyük avantajdır.

Sonuçta, başarı fedakârlık ister ve bu yoldabelirli fedakârlıklarda bulunmak da doğaldır.Önemli olan usta bir satranç şampiyonununyaptığı gibi taş feda ederek de olsa mücadeleyikazanmak, mat etmektir. Böylesi, öğrencilikyılları ve üniversiteden arta kalanların yalnızcaindirimli taşıma kartı, ucuz sinema biletleri veokey turnuvaları olmasından çok daha iyidir.

Anayasa’nın normatifliği mi hukuk mu?TÜRKİYE’de son zamanların en

büyük siyasi tartışma konusu vegünümüzdeki alevlenen siyasiretoriklerin en uç noktalara kadargenişlemesinin nedenlerindenbirisi olan Anayasa değişikliğikonusu, tartışılmayan vetartışılması felsefi olarak beklenenbir durumdan ortaya çıkmışgörünmektedir.

Burada, ülkemizdeki hukuknosyonunun Osmanlı’dangünümüze ele alınış şeklindenkaynaklanan ve tartışmanın içinealınmakta bugüne kadar hiçdüşünülmediğini tespitedebileceğimiz bir durum vardır:Anayasa‘nın “hukuk normu”üzerine kurulu olmasının getirdiği“ilkesel felsefenin”, pragmatik birbakışa nazaran, günümüzkoşullarındaki eskimişliği.

Anayasa’nın Anayasanormlarından oluşmuş olduğuilkesinden yola çıkan anlayışagöre, Anayasa’nın bilinmesi,normlarının bilinmesindenmeydana gelmiş demektir.Buradan anlaşılacak olan dahukukun ve toplumun neticesinibelirleyen nesnenin bir ilkeolmaktan başka, bir hukuk değilbir norm olarak düşünülmesidir.Ve de maddi varlığın hamilinin

durumuna bakmakbunun bir yoluolacaktır. Norm olarakanlaşılan Anayasanormlarının ilkesininhukuk ile alakasıolduğu kesindir amahukukun tek anlayışıolmadığı da aynıkesinliğe sahip olarakgözükmektedir.

Türkiye’de Anayasa’nın hukukteorisi içinde maddi olarak varolan bir durumun ancaktartışılabilir olması konusunagelirsek, onun maddiliği bir belgeniteliği taşımasında yatmaktadır.Belgenin ise bir araçsallaştırmaolduğunu vurgulamak yanlışolmayacaktır. Anayasa’nın maddivarlığının olması koşulundanormatif olmaya başladığı ise, tamda bu anlamda, Foucault‘nun ça-lışmalarındaki bir noktaya dokun-maktadır. “Cinselliğin Tarihi” adlıçalışmasında Foucault, iktidarınnesnesinin hukuk olmaktan çıkıpbir norm olmaya başladığını ilerisürmekteydi. Batı toplumları ileilgili olarak ele aldığı çalışmasındanormatif bir hukuk sistemininanalizinin kapılarını açmaya vebu sistematiğin soykütüğünüçıkarmaya başlamıştı.

Her ne kadarAnayasa normlarınınbirer “metin” olduğu,metin olmaktan daçok, “anlam” olduğuve yorumlanmaya açıkolarak işlediğivarsayılmış olsa bile,bunu yapan yetkilimerciin AnayasaMahkemesi’nin

görevlileri olduğunuvarsaydığımızda, yorumu yapanınAnayasa Mahkemesi’nin, maddikoşullardaki zaman içinde belirenkendisi olduğunu ileri sürmek de,yine, yanlış olmayacaktır. Ve de,her ne kadar AnayasaMahkemeleri normları koymaktave de değerlendirip yorumlamaktaserbest gibi gözükse bile yine de“normatif bir hukukun” ön planaçıkmış olduğunu söyleyebiliriz;çünkü ilkesel olarak kararlaştırılanve belirli bir siyasi görüşüntemsiliyetindeki teşrinin(legislasyonun) geliştirildiğininmalumu içindeki bakış, bize siyasiolarak, Anayasa Mahkemesi’ninkurallarının ve normlarınınyorumlarında siyasi çizgiyi belirliolarak öngörmekte olduğugerçeğinin maddiliğini desaklayamamaktadır.

Oysa, Anayasa’nın bir içtihad(jurisprüdans) olarak ele alındığıbir hukuki bakışta, Anayasa hukuksistemini belirleyen bir merciolmaktan çok uzak bir şekilde,hamilin maddiliğine bakmaktançok, vaka analizlerinedayanacaktır. Norman kaynaklıAnglosakson hukuk sistemininiçinde geliştirilen ve tarihi olarakher yıl olan vakaların yazıldığımatbaa öncesi hukukun “yearbook”larında olduğu gibi vakalarınraportörlerinin getireceği kanıtlarlaişleyen bir hukuk sisteminintoplumsal örf ve âdetlerle birlikte,inanç ve hukuk ikilisinin birlikteişlediği bir bakışa doğruçevrilmesi, gelecek olan vakalarınbaştan Anayasa normları içinesokularak incelenmesinden çokdaha ilginç bir şekilde, geleceğeaçılan ve geçmiş normları üzerinekurulu olmayan bir hukukanlayışını geçerli kılabilecektir.

Bu durumda ilkesellik üzerinekurulu donuk bir sistem yerine birorganizma gibi işleyen esnek birhukuk düzenlemesinin tartışılması,bugünkü kısır siyasi tartışmalara,herkesin taraflarını alıp, gürültüylekonuştuğu bir siyasi heyecanyerine, belki de, yeni birtartışma ufku açacaktır.

Anayasa’nınAnayasa

normlarındanoluşmuş olduğu

ilkesindenyola çıkan

anlayışa göre,Anayasa’nın

bilinmesi,normlarının

bilinmesindenmeydana gelmiş

demektir.Buradan

anlaşılacak olanda hukukun ve

toplumunneticesinibelirleyen

nesnenin bir ilkeolmaktan başka,

bir hukuk değilbir norm olarakdüşünülmesidir

DOKTORLARhastaların sırdaşıdır veçoğu zaman hastalarailelerinden sakladıklarıproblemleri onlarlapaylaşmaktadırlar. Buaçıdan gereksinimduyulduğundaarayabileceği doktorarahatlıkla ulaşabilmek, hastayıpsikolojik açıdan rahatlatmakta vehastaya güven verebilmektedir.

Örneğin; bir çalışmamızdarastladığımız düşük plasentanedeniyle kanama sorunu olanbir kadın hasta, hastaneye yatışişlemleri yapılırken “kreta plasenta”nedeniyle getirildiğini duyar, bununne demek olduğunu bilmediğindençok endişelenir. Doktoru ilekarşılaştığında ilk sorusu “evimedönebilecek miyim, ölecek miyim?”olur. Doktorun cevabı ile hastabiraz olsun rahatlar.

Yine jinekoloji çok özel sırlarınve konuların paylaşılması nedeniylenormal hasta muayenesine ayrılansüreden çok daha fazlasının hastalaraayrılmasını zorunlu kılabilmektedir.Doktor, muayene sürecindehastanın eğitim ve sosyo-kültüreldurumunu dikkate alarak bu açıdanuygun terminoloji ve üslubukullanmak zorundadır.

Çalışmamızın Fransa ayağındarastladığımız bir başka kadın dört

çocuğu olmasınarağmen tekrar hamilekalmak istemektedir.Doktoru kendisinimuayene ederken, hemhastasının fizyolojikdurumu hem de sosyo-ekonomik açıdan çoksayıda çocuğun zararlı

olabileceği yönünde açıklamalaryapar. Ancak kendisi ikna edemez;ta ki hastanın vücudunun çeşitliyerlerinde rastladığı morluklarıgörene kadar. Bunların nedeninisorduğunda aldığı “merdivenlerdendüştüm, biliyorsunuz çocuklarımçok küçük, her işe benkoşturuyorum, aksilik işte!” cevabıdoktoru ikna etmez. Doktorunhastasına “sizinle irtibat halinde birsosyal asistanız var mı?” sorusu ilebaşlayan süreç; kadının eşindenşiddet gördüğünü, eşinin işsiz vealkolik olduğunu, ülkenin sağladığıbir sosyal hak olarak “çocuk parası”ile geçinebildikleri için tek çareolarak çocuk yaptıklarınıöğrenmesiyle sona erer.

Bir başka önemli konu, özellikledoktorların kullandığı terminolojinintüm hastalar tarafından anlaşılmadığıve kullanılan jargonun hastatarafından anlaşılmamasına rağmen,utanma, çekinme, korku veya başkanedenlerle hasta tarafından doktorasorulmadığı ve durumun doktor hasta

iletişimine bir engel teşkil ettiğibilinmektedir. Doktorların kendimeslek grubu çalışanları arasındakullandıkları jargonu hastailişkisinde de kullanmaları eğitim,dil veya demografik özelliklerdendolayı iletişimin pozitif seyrineengel olabilmektedir.

Yine çalışmamızın Fransaayağında rastladığımız bir vakakültürlerarasılığın önemine iyi birörnek oluşturmaktadır. Bu gözlemiyaptığımız günlerde ramazan ayınagirilmişti. Daha önceden göçmen vefarklı dinlerden hastaları muayeneetmiş olan doktorumuz, odaya girenve dosyasından yabancı kökenliolduğunu anladığı hamile hastası veona refakat eden kadına “kilolarınıkorumak için oruç tutmaya başlayıpbaşlamadıklarını” sorar. Bu sorukarşısında oldukça şaşıran hastave yakını Bulgar ve Hırıstiyanolduklarını, dolayısıyla oruçtutmadıklarını söyler. Muayeneesnasında doktor, Fransa’da yaşayanama farklı ülkelerden gelen çoksayıda yabancı olduğunu ve ramazannedeniyle sıklıkla oruç tutanMüslüman hamile kadınlara rastladığıiçin bu soruyu sorduğunu söyler veşu açıklamayı yapar: “Duyduğumagöre kocaları bu kadınlara oruçtutmaları yönünde baskı yapıyormuş.Hatta bu göçmenleri takip edenbazı baskı grupları varmış.”

Neyim var doktor?

‘‘‘‘‘‘‘‘

Elgiz YILMAZGalatasaray

Üniversitesi İletişimFakültesi Öğretim

Üyesi

� SIRADIŞI LOĞUSATAÇLARI

ARKADAŞIMIN loğusadöneminde kullanmak üzere bir taçyapmamı istemesiyle başladı buserüven :) Dedi ki: “Neşeli olsun,kırmızı olsun,yeni anneyimbelli olsun.”Kulağıma hoşgeldi amaaklıma hiçbirşey gelmediönce. Sonrabaktım zamankaybediyo-rum, uzun biraradan sonraoturdumkeçeleriminbaşına.Aklımda hepkırmızı vardıamabittiğinde kırmızıyı ne kadaraz kullandığımı fark ettim.Yani öyle bilindik loğusa taçlarıgibi olmadı. Çocuksu, doğal, bolrenkli... Biliyorum böyle annelerve anne adayları da var ;)Peki, sizler nasılbuldunuz?

nazoyla.blogspot.com

� BLOG HALLERİ

AÇIKÇA gıcık olan ama inatlatakip eden bir güruh oluyorbloglarda, nedense. Hemsevmiyorlar hem okuyup okuyupyorumluyorlar. Garip bir kalp kırmagayreti. Hatta bazıları yazılanlarınkötü kopyalarını yapıyor. Var böyletıkanık insanlar. Yazdıklarınızıüzerine alınıp, yanıtladıkları falangeliyor kulağınıza. Ya da blogdangerçek hayata taşınmış sohbetlerde,hiç tanımadığınız insanların sizi,blogunuzu, hakkınızda birtakımşeyleri konuşması durumu.Hepsi nahoş haller.

mormermaid.blogspot.com

� GÜVERCİNUÇUVERDİ...

BU sabah işyerinin merdivenleri-ni çıkarken bir güvercin gördüm ke-dinin ağzında kıpırdıyordu. Bağır-dım, kovaladım. Herkes bırak ölü ogüvercin dedi. Bırakmadım. Sonragüvercin kedinin bir anlık dalgınlı-ğıyla uçtu gitti. Şimdi kendimi o ke-dinin ağzında gibi hissediyorum,güvercinin hissettiği sevinciyaşamak istiyorum.

deliningunlugu.blogspot.com

� MODA DA BİR YEREKADAR!

CUMARTE-Sİ günü Nişan-taşı’nda birmağazada gö-rünce anladımki bu sezon şufotoğraftakigibi ceketler moda olmuş. Hemenüstüme geçirdim; insan her günkolay kolay bir koca ayak Yeti,bir Chewbacca olamaz. Amandiyorum bacılar, dur demesinibilmek lazım. Tamam CarrieBradshaw ikonumuz amaherhalde o kendisini BrooklynKöprüsü’nden atsa biz deatmayacağız.

mugeinwonderland.blogspot.com

2, 4, ... ∞

Dr. Cevdet KIZILM.B.A., M.S.,

Ph.D. Kadir HasÜniversitesi

20 SALI 31 Ağustos 2010

Yalnız Türkiye“Bosna Hersek’in barış içinde varolması adına hakikaten içi yanarakbir şeyler yapmaya çalışan bir tekTürkiye var, dedi dostum ŞerifTurgut. Çok haklı.” Ceyda KARAN

Açılış töreni“Herkes heyecan içinde... Dünya BasketbolŞampiyonası açılış törenini çekiştiriyorlar.Feciymiş, rezaletmiş, müsamereymiş...Haksızlar mı? Pek sayılmaz! Haklı taraflarıçok!” Haşmet BABAOĞLU

Bir şartla“Başörtüsü konusunda samimi olmasıhalinde CHP’ye oy verebileceğimisöyledim. Tekrar edeyim: ‘CHP’ye oyveririm.’. Ancak bir şartla. Sorunukökten çözmesi.” Ali BULAÇ

Ali AKAY

Editör: Hande KÖSEOĞLU

Bu sayfada yayınlanmasını istediğinizyorumlarınızı, bir fotoğrafınızla birlikte

editoryal@htgazete.com.tr’ye gönderebilirsiniz.

Mermeryengeçler

DENİZLİ’nin KaklıkBeldesi’ndebir mermerocağında,taşlaşmışyengeçler

bulundu. Mermerblokları keserken

yengeçleri farkettiğini anlatan

Ramazan Zengin,yengeçlerin kaçasırlık olduğunu

bilim insanlarınınbulabileceğini

söyledi. Mermerişçisi daha önce

de taşlaşmışhayvanlar

bulduğunu, onlarıarkadaşlarınahediye ettiğini

anlattı. � CİHAN

top related