klasik koşullanma (classical conditioning)

Post on 16-Apr-2017

1.426 Views

Category:

Education

4 Downloads

Preview:

Click to see full reader

TRANSCRIPT

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ

KLASİK KOŞULLANMA-PAVLOV

2

ÖğrenmeÖğrenme ve Öğretme Kuramları

Davranışçılık (Behaviorism)Klasik Koşullanma (Pavlovian/ Classical

Conditioning)Edimsel Koşullanma (Instrumental Conditioning)

Bilişselcilik (Cognitivism) Oluşturmacılık /Yapılandırmacılık (Constructivism)

SUNU AKIŞI

3

Klasik Koşullanma (Pavlovian/ Classical Conditioning)Koşullanma Deneyi

Koşulsuz UyarıcıKoşulsuz TepkiNötr UyarıcıKoşullu UyarıcıKoşullu Tepki

Koşullanma İlkeleriBitişiklikHabercilik

PekiştirmeSönmeKendiliğinden Geri GelmeGenelleme ve Ayırt EtmeBirden Fazla Uyarıcıya KoşullamaGölgelemeEngellemeÖğrenilmiş Çaresizlik

Klasik Koşullanmanın Eğitim Ortamında Kullanılması

4

Öğrenme, eğitim ve psikoloji gibi birçok disiplinin yüzyıllardır üzerinde çalıştığı bir kavramdır.

İnsanlar sadece öğrenmek istedikleri için değil ayrıca nasıl öğrendiklerini bilme meraklarını gidermek içinde bu konu üzerinde çalışmışlardır.

Bu çalışmaların sonucunda da öğrenme ile ilgili birçok teori ortaya çıkmıştır.

5

• Washburne’e göre öğrenme, hedeflere deneyim yoluyla ulaşmadaki artıştır (1936, s.603).

• Dışarıdan ya da içeriden gelen etkilerle davranışlarda meydana gelen değişim (Shuell,1993, s.295).

 • Bilgi, yeti, ya da uygulamaya bağlı davranışlarda nispeten kalıcı değişimlerle sonuçlanan süreç (Klausmeier, 1985, s. 57).

• Anlayışlar, davranışlar, algılar ve motivasyonda ya da hepsinin birleşiminde meydana gelen değişim (Bigge, 1964, s. 1).

Öğrenme

6

• Öğrenme, yaşantı sonucunda organizmadaki davranış değişikliğinin edinilmesi ve bunun korunmasıdır (Pierce & Cherey, 2004, s.1).

• Organizmanın geçici durumlara (yorgunluk, ilaç kullanımı vb.) verdiği tepkiler dışında karşılaşılan durumlara davranış değişikliği yoluyla tepki vermeyi öğrenmesidir (Hilgard, 1983, s.3).

• Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana gelen değişme (Senemoğlu, 2011, s.86).

• Öğrenme, başarılı ya da başarısız olarak ifade edilebilecek tecrübelerden kaynaklanan davranışlarda gözlenebilen kalıcı değişimlerdir (Elden, 2003, s.2).

7

Öğrenmedeki amaçlardan biri çevreye uyum sağlamaktır.

Organizmanın yaşamını sürdürmesi, büyük ölçüde çevresindeki değişliklere başarılı olarak uyum sağlama yeteneğine bağlıdır.

Etkin uyum sağlama ise öğrenmeyle mümkündür (Senemoğlu, 2011, s. 86).

8

Yaşantı: Bireylerin çevreleriyle belli bir süre etkileşimleri sonucunda kendilerinde kalan iz.

Davranış: Organizmanın gösterdiği her türlü etkinliktir.

Doğuştan getirilen (İçgüdüsel, refleksif)

• Gözbebeğinin şiddetli ışıkta küçülmesi)

Geçici

• Alkol, ilaç, hastalık ile oluşan davranışlar.

Sonradan (Öğrenme ürünü)

• İstendik (Ders çalışma, piyano çalma vb.)

• İstenmedik (kopya çekme)

9

17. yy. dan beri düzenli olarak bir önceki kurama meydan okuyan çeşitli kuramlar ortaya çıkmıştır. Bu farklı kuramların hepsi insanların nasıl öğrendiklerini açıklamaya çalışmışlardır.

KURAMLAR

Davranışçılık (Behaviorism)

Bilişselcilik (Cognitivism)

Oluşturmacılık / Yapısalcılık

(Constructivism)

10

• Davranışçılık 20. yy. ın ilk yarısında öğrenme konusunda önemli bir yer tutmuştur. 1950 ve 1960 lı yıllarda birçok yeni teoriler ortaya çıkmasına rağmen etkisini sürdürmüştür.

• Davranışçılık gözlenebilen ve ölçülebilen davranışı esas alan öğrenme ve psikoloji yaklaşımını esas alır.

• Hayvanlar ve insanların öğrenmelerini konu edinen Davranışçılık sadece açıkça gözlenebilen davranışları inceler ve zihinsel süreçlere fazla önem vermez.

Davranışçılık (Behaviorism)

11

• Davranışçı kuramcılar öğrenmeyi organizmadaki nispeten kalıcı değişiklik olarak tanımlarlar.

• Bu kuramda öğrenen çevresine uyum sağlayan pasif bir alıcıdır.

• Davranışçılık kuramının anahtar isimleri şu şekilde sıralanabilir: John B. Watson, Ivan P. Pavlov, B. F. Skinner, ve Edward L. Thorndike.

12

Bu kurama göre:Psikoloji bir davranış bilimidir. Düşünce bilimi değildir.Davranış, zihinsel ya da içsel psikolojik süreçlere gönderme yapmadan açıklanabilir. Davranışın kaynakları içten (zihinden) değil dıştan (çevreden) gelir. Zihin boş bir levhadır (black box). Bir uyarıcıya verilen tepki,

zihinde meydana gelen düşünce süreçlerinin olayı etkileme olasılığı tamamen göz ardı edilerek

sayısal olarak gözlemlenebilir.

13

Önemli öğrenme kuramlarından biri olan Klasik Koşullanma Ivan Pavlov (1849-1936) tarafından tesadüfen bulunmuştur. Rus Fizyolojist Pavlov sindirim ile ilgili bir araştırma yaparken bu kuramın temellerini atmıştır.

Klasik Koşullanma (Pavlovian/ Classical Conditioning)

14

1) Et: Koşulsuz, doğal uyarıcıdır.Koşulsuz Uyarıcı (Unconditioned Stimulus, UCS): Organizma için doğal olan ve tepkiyi otomatik olarak meydana getiren uyarıcıdır.

2) Salya: Koşulsuz yani doğal tepkidir.Koşulsuz tepki (Unconditioned Response, UCR): Koşulsuz uyarıcının organizmada meydana getirdiği doğal ve otomatik tepkidir.

15

3) Ses (etle birlikte verilmeden önce): Nötr uyarıcıdır.

Nötr Uyarıcı (Neutral Stimuli, NS): Organizmayı koşullanma sürecinin başlangıcında tepki vermeye götürmeyen uyarıcıdır (Bigge & Shermis, 1999, s.80).Nötr uyarıcı, koşulsuz uyarıcı ile eşleştiğinde koşullu uyarıcı olur.

16

4) Ses (etle birlikte verildikten sonra): Bir süre et ile birlikte verilip ete gösterilen tepkinin sese de gösterilmesi sağlandıktan sonra, koşullu uyarıcı haline gelir.

Koşullu - Şartlı Uyarıcı (Conditioned Stimulus, CS): Başlangıçta nötr uyarıcıyken koşulsuz uyarıcı ile birlikte verilerek, koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkiyi paylaşması sağlandıktan sonra tek başına verildiğinde organizmada doğal ve otomatik tepkiyi oluşturan uyarıcıya denir.

17

5) Salya (sesten sonra salgılanan): Köpeğe tek başına ses verildiğinde, meydana gelen salya salgılama tepkisi koşullu tepkidir. Koşullu - Şartlı Tepki (Conditioned Response, CR): Sadece koşullu uyarıcının meydana getirdiği doğal ve otomatik öğrenilmiş tepkidir.

Koşulsuz tepki ve koşullu tepki her zaman aynıdır.

18

Klasik koşullanmanın gerçekleşmesi için gereken dört temel basamak şu şekilde özetlenebilir:

1. Et SalyaKoşulsuz-doğal uyarıcı Koşulsuz-doğal tepki

 2. Zil Tepki yokNötr uyarıcı

 bitişiklik3.Ses Et SalyaKoşullu uyarıcı Koşulsuz Uyarıcı Koşulsuz Tepki

 4. Ses SalyaKoşullu Uyarıcı Koşullu Tepki

19

Klasik koşullanma sürecinde dört temel aşama şu şekilde özetlenebilir.

1. Organizmanın (koşulsuz) uyarana (doğal) bir tepki vermesi.

2. Koşulsuz (doğal) uyarıcı ile koşulsuz (doğal) tepki arasında (doğal) bir bağ olması (öğrenilmemiştir).

20

3. Nötr (ilişkisiz) bir uyaran koşulsuz uyaranla eşleşerek klasik koşullanma yoluyla öğrenmenin en önemli bölümünün gerçekleşmesi

4. Koşullu uyarıcı ile koşullu tepki arasındaki bağın yapay (öğrenilmiş) bir bağ olması.

Bu süreçte pasif olan organizma koşullu uyarana tepki vermeyi öğrenir ve pekiştireç davranıştan önce verilir.

Davranış aralıklarla ya da sürekli pekiştirilir.

21

Pavlov’un klasik koşullanma deneyi gelişmiş zihinsel süreçleri kapsayan işlevsel özellikleri ortaya koymaktadır.

Bu sinirsel mekanizmalar hayvanın zorunlu olarak çevresine uyum sağlarken gösterdiği davranışları içermektedir.

Ayrıca Pavlov’un koşullanma deneyinde sürecin kontrolü tamamen deneyi yapan kişidedir. Hayvanın davranışını dikkate almaksızın deneyin başlama zamanını ve ne kadar süreceğini belirleme deneyi yapanın elindedir. Kontrol ettiği uyarıcılar arasındaki ilişkileri de deneyi yapan kişi ayarlar.

22

Pavlov’un katkısı sadece şartlı tepkiyi buluşu ya da teoriyi ortaya koyması değil, aynı zamanda keşfettiği deneysel bağlantıları da ilkeleştirmesidir.

Böylece meslektaşları ve rakiplerine birçok başarılı deney yapabilmeleri için sağlam bir altyapı ve terminoloji oluşturarak koşullama ilkelerini ortaya koymuştur.Bu ilkeler şu şekilde sıralanabilir:

Klasik Koşullama İlkeleri

23

Koşullu ve koşulsuz uyarıcıların art arda verilmesi durumu.

Koşullama sürecinde, koşullu ve koşulsuz uyarıcının ne kadar ara ile verilmesine (bitişiklik) ek olarak, koşullu uyarıcının geldiğini ya da sonlandığını haber verici nitelikte sunulması da gereklidir.

Koşullama sürecinde, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların verilme zamanının birbirine yakın olması önem taşımaktadır.

Bitişiklik (Contiguity)

24

Holyoak, Koh ve Nisbett’e göre ise Klasik Koşullanmada öğrenmenin gerçekleşmesi için koşullu uyarıcın koşulsuz uyarıcının hemen peşinden verilmesi gerekmemektedir.

Öğrenme koşullu uyarıcının dakikalar hatta saatler sonra verilmesi ile de gerçekleşebilir.

Ör: Fareler daha önce yemedikleri bir şey yiyip saatler sonra hastalansalar bile bu durumu yedikleri şeye bağlayacaklar ve bu tek deneyim güçlü ve unutamayacakları bir tiksinme yaratacaktır.

25

Organizmanın belli bir uyarıcıdan sonra yeni bir uyarıcının geleceğine ya da önceki uyarıcının geride kaldığına ilişkin beklenti oluşturmasıdır.

Şartlı uyarıcı (zil), doğal uyarıcının (etin) geleceğini haber verici bir nitelik taşıdığı zaman, öğrenme daha kolay ve çabuk gerçekleşmektedir.

Bu nedenle şartlı uyarıcıdan (zil) sonra her seferinde doğal uyarıcının (etin) verilmesi gereklidir.

Habercilik - Uyaran Sıralaması (Contingency)

26

Habercilik iki türlüdür: a) Olumlu Habercilik - İleriye Koşullanma (Positive Contingency - Forward Conditioning) : Koşullu uyarıcının kendisinden sonra gelen koşulsuz uyarıcının habercisi niteliği taşımasıdır. Örneğin; zil sesi (koşullu uyarıcı), etin (koşulsuz uyarıcı) geleceğinin habercisidir.

Olumlu haberci niteliği taşıyan uyarıcı bir olayın başlayacağını da haber verir nitelikte olabilir. Örneğin; hakemin maçın başında çaldığı düdük maçın başlayacağının habercisidir.

27

b) Olumsuz Habercilik - Geriye Koşullanma (negative contingency - backward conditioning): Koşullu uyarıcının, koşulsuz uyarıcının verilmeyeceğine yani geride kaldığına ilişkin haberci niteliği taşımasıdır. Elektrik şoku (koşulsuz uyarıcı) ve zilin (koşullu uyarıcı) kullanıldığı bir çalışmada önce elektrik şokunun sonra da zilin verilmesi bu duruma örnek teşkil edebilir.

Olumsuz haberci niteliği taşıyan uyarıcı bir olayın biteceğini de haber verir nitelikte olabilir. Örneğin; hakemin maçın sonunda çaldığı düdük maçın biteceğinin habercisidir.

28

Koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkidir. Koşulsuz uyarıcı pekiştireç rolü görmektedir. Birincil pekiştireç: Koşulsuz tepkiyi (salya) meydana getiren koşulsuz uyarıcı (et). İkincil pekiştireç: Koşullu tepkiyi (salya) meydana getiren koşullu uyarıcı (ses).

Pekiştirme (Reinforcement)

Klasik koşullamada pekiştireç tepkiye bağlı olarak verilmez. Tepkinin meydana gelmesinden önce sunulur ve tepkiyi doğuran uyarıcıdır.

Araçsal ve edimsel koşullamada pekiştireç tepkiye bağlı olarak verilmektedir.

29

Doğal uyarıcının (etin) çekilmesi ya da pekiştirmenin yapılmaması halinde şartlı uyarıcıya (zile) verilen şartlı tepki (salya) ortadan kalkar.Yani, davranışta sönme olur.

Doğal uyarıcının ya da pekiştirecin ortamdan kaldırılması ile önce sönmesi istenilen davranışın sıklığında bir artış olduğunu göstermektedir. Buna sönme patlaması denir.

Daha sonra pekiştirecin verilmemeye devam edilmesi yani bu konuda ısrar edilmesi durumunda davranışın zamanla söndüğü görülmektedir. Bu sürece de deneysel sönme adı verilir.

Sönme - Deneysel Çözülme (Extinction)

30

Davranış çok pekiştirilmişse sönme uzun sürer

Daha önce çok sık pekiştirilen ya da sürekli pekiştirme tarifesi kullanılarak kazanılan davranışın şiddetinde bir süre sonra azalma görülebilir. Buna alışma etkisi denir.

Örneğin; zile koşullanan bir köpeğin koşullanmanın başlangıcında zile verdiği salya tepkisi daha kuvvetli iken, daha sonra bu tepki zayıflamaya, azalmaya başlaması.

31

Tam tersi olarak tepkide artma durumuna ise duyarlılaşma etkisi denir. Duyarlılaşmada, koşullanılan uyarıcıya başlangıçta daha az tepki verirken, pekiştirecin hoşa gitmesi sonucunda, koşullanılan uyarıcıya daha fazla tepki verilir.

Örneğin; köpek koşullanmanın başında zile daha az tepki verilirken birkaç tekrardan sonra pekiştireç hoşuna gittiği için daha fazla tepki verir yani daha fazla salya salgılar.

32

Sönmeyi takip eden bir süreçten sonra koşullu tepkinin yeniden ortaya çıkmasıdır.

Koşullu uyaran ya da çağrıştıran bir uyaran yeniden ortaya çıktığında koşullu tepki ortaya çıkabilir. Fakat bu tepki az ve kısa sürelidir.

Sönme, tepkinin tamamen bellekten silinmesi değildir. Organizmada sönmüş bir tepkinin koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcının tekrar eşleştirilmesine gerek olmaksızın yeniden ortaya çıkması gerçekleşebilir.

Kendiliğinden Geri Gelme (Spontaneous Recovery)

33

Örneğin bir çocuk,

Şampuanla yıkanınca (gözleri yandığında): ağlar.

Gözleri yakmayan bir şampuanla yıkanınca: ağlamaz(sönme)

(Bir süre sonra) şampuan: ağlar.(kendiliğinden geri gelme)

34

Şekil 2: Sönme ve Kendiliğinden Geri Gelmenin Seyri Sol taraftaki azalan çubuklar,

koşullu uyarıcının (et tozunun görüntüsü) pekiştirilmeden tekrar edildiğinden, koşullu salyanın da azaldığını göstermektedir. Sağdaki çubuk ise 20 dakikalık bir beklemeden sonra kendiliğinden geri gelmenin gerçekleştiğine işaret etmektedir. Bu çok güçlü bir tepki değildir.

(Hilgard & Bower, 1966, s.52).

35

Birbirine yakın olan uyarıcılara aynı ya da benzer tepkileri gösterme eğilimine genelleme denir.

Organizmanın benzer uyarıcılara aynı tepkiyi göstermesi.

Örneğin; beyaz tüylü her hayvanın tavşana benzetilmesi, köpeğin zil sesine benzer başka uyarıcılara da salya akıtması

Genelleme ve Ayırt Etme (Stimulus Generalization and Discrimination)

36

Organizmanın koşullanma sürecinde kullanılan koşullu uyarıcıyı diğerlerinden ayırt ederek ona tepkide bulunmasına ayırt etme denir.

Organizmanın iki uyarıcı arasındaki birbirine benzemeyen nitelikleri fark etmesi.

Örneğin; köpeğin değişik tonda zil seslerini ayırarak koşullandığı sese tepki vermesi, çocuğun beyaz önlüklü kişiler içerisinde sadece elinde iğne bulunan kişiden korkması.

37

Koşullu uyarıcı (ses) ve koşulsuz uyarıcı (et) birçok kez birlikte verilerek koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkiyi, koşullu uyarıcının da oluşturması sağlanır. Yani tek başına ses verildiğinde de köpek salya salgılar hale gelir.

Bundan sonra ikinci bir koşullu uyarıcı koşullama sürecine sokulabilir. Örneğin; ışık (ikinci koşullu uyarıcı) önce, ses (birinci koşullu uyarıcı) sonra olmak koşuluyla birkaç kez ikisi birlikte verildiğinde, daha sonra tek başına ışığın da salya tepkisi meydana getirdiği gözlenmektedir (second order conditioning).

Birden Fazla Uyarıcıya Koşullama (Higher Order Conditioning)

38

Üçüncü koşullu uyarıcı önce, ikinci koşullu uyarıcı ondan sonra verilmek koşuluyla birlikte birkaç kez verildikten sonra ikinci koşullu uyarıcıya gösterilen tepki üçüncüye de gösterilmektedir (Third order conditioning).

Bu koşullamaya birden fazla uyarıcıya koşullama adı verilmektedir.

Birinci koşullamadan üçüncüye doğru gidildikçe koşullu tepkinin yani salyanın azaldığı ve tepkinin sadece birkaç deneme devam ettiği görülmektedir.

39

Organizmaya iki koşullu uyarıcı birlikte verildiğinde birinin etkisinin (dikkat çekeni) diğerinin etkisini yok etmesidir.

Örneğin; köpeğin koşullanma sürecinde, parlak bir ışık ve hafif bir müzik, yiyecekle eşleştirilmiş sonuçta köpek parlak ışığa salya tepkisini vermiş, hafif müzik sesine ise vermemiştir.

Bu örnekte köpeğin müzik sesine koşullanmamasının nedeni, bu uyarıcıdan değil, dikkatini daha çok çeken parlak ışıktan kaynaklanmaktadır.

Hem köpekten hem de asansörden korkan bir kişinin köpekten korkmanın etkisiyle, asansöre olan korkusunun ortadan kalkması da gölgelemedir.

Gölgeleme (Overshadowing)

40

Bu süreçte önceden oluşturulan bir koşullu uyarıcının daha sonra eşleştirildiği yeni (farklı) bir nötr uyarıcının koşullanmasına engel olması söz konusudur.

Örneğin; bir ışık ile yiyecek eşleştirildiğinde ışık koşullu uyarıcı görevini alır. Daha sonra ikinci bir koşullu uyarıcı olarak ses ile yiyecek eşleştirmeye çalışıldığında ses, koşullu uyarıcı görevini almaz ve koşullu tepkiyi (salya) ortaya çıkarmaz.

Engelleme (Detainment)

41

Örneğin; babası çikolata aldığında sevinen bir çocuk için babasının görüntüsü bir koşullu uyarıcıdır.

Çocuğa daha sonra amcası çikolata almış; fakat çocuk sevinme tepkisini vermemiştir.

Yani amcası çocuk için koşullu uyarıcı görevini yapmamıştır.

Gölgelemede bir tür genelleme söz konusu iken engellemede bir tür ayırt etme söz konusudur.

42

Organizma ne kadar çaba harcarsa harcasın durumu değiştiremeyeceğini öğrenerek pasif kalmakta ve bu pasifliği de tüm istenmeyen durumlara genellemektedir.

Ör: Köpeklerin, ne yaparlarsa yapsınlar şoktan kurtulmaları mümkün değilse çaresizliği öğrenmeleri ve bunu da tüm istenmeyen durumlara genellemeleri.

Öğrenilmiş Çaresizlik (Learned Helplesness)

43

Modern çağa kadar, filozoflar:Öğrenme konusunda insanlar ve hayvanlar arasında büyük farklılıklar var.

İnsanların düşünme yeteneğine sahip, hayvanlar bu yeteneğe sahip değil.

Klasik Koşullanmanın Eğitim Ortamında Kullanılması

Hayvanlar, insanlar da dâhil, aşama aşama, bir öğretmen ya da eğiticinin yardımıyla öğrenebilirler mi?

44

Rousseau: İnsanlar, doğdukları andan itibaren küçük hayvanlar sayılabilirler ve hayvani doğaya sahipler (Emile, 1762 isimli eserinde).

Darwin: Düşünce sürecinde, insanlar ve hayvanlar arasında fark yoktur.

×

Antagonistler: “İnsanlar ve hayvanlar arası böyle bir benzerlik varsa hayvanlar neden düşünmek yerine içgüdüleriyle hareket ediyorlar?”

Darwin: İnsanların eylemlerinin çoğu, kökeninde içgüdüseldir. Hayvanlarda kendi kapasiteleri ölçüsünde düşünme yeteneğine sahiptirler.

Karşı Görüşler:

45

On dokuzuncu yüzyıl biyolog ve psikologları:hayvan türlerinin davranış özellikleri (öğrenme de dahil) birbirine benzer dir.

Pierre Flourers: Hayvan deneyimleri insan davranışlarına uyarlanabilir.

Tıpkı Pavlov, Torndike ve Watson’un dediği gibi.

Deneylerde hayvanların kullanılması daha ekonomik ve kolay olduğu görüşünü savunmuşlardır.

46

Davranışçılar:Uyarıcı-tepki koşullanmasında, öğrenme, uyarıcı ve tepkiler yoluyla davranışta meydana gelen gözlenebilen değişmedir.

Bu durum bir dizi etki ve tepkinin arasında iletişim olması anlamına gelmektedir.

Bu kuramı uygulayan öğretmenler, öğrencilerin gözlenebilen davranışlarında, belirgin bir şekilde değişiklik yaparak, öğrenmenin gerçekleşeceğini savunurlar.

47

Öğrencilere doğru zamanda doğru uyarıcıyı verilmelidir.

Ayrıca öğretmenler, öğrencilerinden nasıl davranmaları istediklerine karar verirler bu isteklerini onlara açıkça belirtirler.

Daha sonra istenilen davranışların ortaya çıkması için uygun olan uyarıcıları ortama koyarlar.

48

Klasik koşullama sınıftaki pek çok davranışın açıklamasını sağlamaktadır:

Çocuklarda sık görülen okula, öğretmene, derse karşı korku ve kaygı (Ör: ödevini yapmayan öğrencinin azarlanması).

Öğrencilerin olumsuz davranışlarını cezalandırmak yerine görmezden gelerek sönmesini beklemek gerekir.

Sürekli ceza ve korkutma yöntemlerine başvurma öğrencilerin okulla ilgili uyarıcılara olumsuz duygular geliştirmesine neden olabilir.

49

Demokratik bir ortam= kendini güvende hissetme, görüşlerini rahatlıkla açıklamaKoşulsuz uyarıcı koşulsuz tepki

 Demokratik bir ortam + ders= kendini güvende hissetme, görüşlerini rahatlıkla açıklamaKoşulsuz uyarıcı Koşullu Koşulsuz tepki uyarıcı  Ders =kendini güvende hissetme, görüşlerini rahatlıkla açıklamaKoşullu uyarıcı koşulsuz tepki

Klasik koşullanmanın sınıflarda nasıl kullanılabileceği aşağıdaki örnekte açıklanmıştır:

50

Eğitim açısından doğurguları şu şekilde özetlenmiştir:

Okul başlangıçta nötr bir uyarıcıdır. Çocuk okula, ilk gittiği gün, kendisini seven, yumuşak davranan, kendisiyle oynayan bir öğretmenle karşılaştıysa,

bu sevecen öğretmenin yarattığı olumlu etki, öğretmenle birlikte olan okul tarafından da paylaşılacak,

öğretmenin oluşturduğu mutluluk duygusunu okul da meydana getirecektir.

51

Ayrıca öğretmenin yarattığı bu mutluluk duygusu öğretmenle ilişkili diğer uyarıcılara da genellenebilir.

Örneğin; ders çalışmaya, kitap okumaya, diğer öğretmenlere vb.

Aynı örneği; çocuklara sıkıcı çalışmalar yaptıran, onları cezalandıran, döven, somurtkan bir öğretmenle sürdürülürse; bu sefer de öğretmenin meydana getirdiği olumsuz duygular, korku, nefret vb. okula ve öğretmenle ilişkili her tür uyarıcıya genellenebilir.

Çocuk okuldan, okumaktan, diğer öğretmenlerden nefret edebilir, korkabilir.

52

Çocuğun normal olarak yapması gereken etkinlikleri ceza aracı olarak kullanmak;

(örneğin; "arkadaşıyla konuştuğu için elli tane aynı cümleyi yazmasını istemek", "çocuğa söz dinlemediği için iğneciye götüreceğini söylemek")

cezanın meydana getirdiği olumsuz duyguların, bu olaylara da genellenmesine neden olur.

53

Öğrencilerin duyuşsal ve duygusal özelliklerinin olumlu hale getirilebilmesi için, öğretmenler,

çocukların özelliklerini ve özel ihtiyaçlarını tanımalı, onlara karşı duyarlı olmalıdırlar.

Çocuklara herhangi bir şeyi sevme, ilgi duyma, olumlu tutum geliştirme, mutlu olma gibi özellikler,

onların daha önce sevdikleri, hoşlandıkları durumlarla, nesnelerle, olaylarla ilişkilendirilerek kazandırılabilir.

54

Pavlov'un klasik koşullama ilkeleri, (ne yazık ki) eğitimden çok, beyin yıkama durumlarında davranış değiştirmek ve reklamcılıkta ürün satışlarını artırmak üzere daha etkili olarak kullanılmaktadır.

Satın alma yeri reklam uygulamalarında ya da kitle iletişim araçlarında yayınlanan reklamlardaki ürünlerin ve markalarla ilişkilendirilen çeşitli uyarıcıların, söz konusu markaları ya da ürün kategorilerini çağrıştırması bu bağlamda açıklanmaktadır (Elden, 2003, s.12).

55

Örnek 1:Alışveriş merkezlerinde yılbaşı gibi belli dönemlerde çalınan müzikler, satış yerlerinde yılbaşını hatırlatan süslemelerle yapılan düzenlemeler (koşulsuz uyaran):

tüketicilerin yeni yıl coşkusunu hissetmesi ve hediye alma eylemine özendirilmesini sağlamak içindir (koşulsuz tepki).

Örnek 2:marketlerde yiyecek yerlerinde gelen güzel kokular da tüketicileri yiyecek satın almaya yönlendirilebilir.

56

Birçok davranış uyarıcılarla birlikte öğrenilmektedir.

Örneğin belirli bir uyarıcı, bir kolonya ya da bir parfüm, bir şarkı, yılın özel bir günü insanlarda yoğun duygular uyandırabilir.

Bu duygu kokunun ya da şarkının kendisi değil onların uyardığı yani hatırlattığı (eski bir kız/erkek arkadaş, sevilen birinin ölümü, ilk tanışma günü vb.) olaylardır.

İnsanlar bu tür bağlantıları her zaman yaparlar fakat sonuçlarının, üzerlerindeki etkilerini fark edemezler.

Aslında bu tür durumlarda onlar tam da klasik yolla koşullanmışlardır.

Sonuç

57

Kökenleri ne kadar eskiye dayanırsa dayansın klasik koşullanma halen hayatın her alanında kendini göstermektedir.

Özellikle öğrenme ve öğretme ortamlarında öğrenmenin gerçekleşebilmesi için işe koşulan en önemli araçlardan biri olma özelliğini korumaktadır.

58

TEŞEKKÜRLER.

top related