sağlık hizmetleri ders notları - yrd. doç. dr. kadri kulualpesaglikonline.com/e-saglik...
Post on 23-Jan-2020
7 Views
Preview:
TRANSCRIPT
STERİLİZASYON DERSİ1. HAFTA DERS NOTLARI
Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP
HASTANE ENFEKSİYONU NEDİR?
11.08.2005 tarihli Resmî Gazete de
yayımlanarak yürürlüğe giren Yataklı
Tedavi Kurumları Enfeksiyon Kontrol
Yönetmeliğinde hastane enfeksiyonu,
“Yataklı tedavi kurumlarında, sağlık
hizmetleri ile ilişkili olarak gelişen
tüm enfeksiyonlar” şeklinde
tanımlanmıştır.
Ancak tıp literatüründe ve uygulamada
ise yaygın olarak; ‘’Değişik
nedenlerle hastaneye yatan bir
hastada, hastaneye başvurduğunda
kuluçka döneminde olmayan ve
hastaneye yattıktan 48-
72 saat içinde gelişen veya taburcu
olduktan sonra 10 gün içinde ortaya
çıkan enfeksiyonlar’’ olarak
tanımlanmaktadır.
Bir enfeksiyonun hastane enfeksiyonu olup olmadığına;
1) Klinik gözlem, 2) Laboratuvar sonuçları,
3) Hasta kayıtlarının değerlendirilmesi ve diğer destekleyici
bulgular dikkate alınarak karar verilmektedir.
Hastane enfeksiyonları, hastanede kalış süresini, tedavi
maliyetini ve işgücü kaybını artırmakta, hastaları
olduğu kadar sağlık çalışanlarını da tehdit etmektedir.
İleri vakalarda ise, özellikle bağışıklık sistemi zayıf
olan hastalarda (yeni doğan, prematüre bebekler, kanser ve
AIDS hastaları, yaşlı hastalar, vb.) ölümlere de
yol açabilmektedir.
Kuş gribi, domuz gribi, at gribi, Kırım-Kongo hastalığı derken, şimdi de bütün antibiyotiklere dirençli bir bakterinin Dünya’ya korku saldığı haberi basın ve yayın organlarında sıkça yer almaya başladı.
New Delhi metallo-betalactamase-1 (NDM-1) olarak adlandırılan bu şey nedir, virüs mü, bakteri mi yoksa başka bir şey mi bu konuda da bir kafa karışıklığı hakim. Daha da önemlisi Hindistan’da ortaya çıktığı daha sonra Pakistan ve Afganistan’da görülmeye başlandığı ifade edilen bu şey artık ABD, Kanada, Avustralya’ya ilave olarak İngiltere, Belçika ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde de görülmeye başlamış bulunuyor.
İngiltere’de 50 hastada NDM-1 tespit edildiği, Belçika’da ise bir hastanın NDM-1’e sahip bir bakterinin yol açtığı enfeksiyon sonucu hayatını kaybettiği bildirilmektedir. NDM-1 nedir ve bundan sonra neler olacak?
NDM-1 içerisine girdiği bakterinin, antibiyotiklere karşı direnç kazanmasına yol açan ve aynı ortamda bulundukları sırada bir bakteriden diğerine geçebilen, yani bulaşıcı özelliğe sahip bir plazmittir (bir tür genetik materyal). Bu plazmit en çok “Escherichia coli” ve “Klebsiella” gibi hastane ortamında bulunan ve hastane enfeksiyonuna yol açtığı bilinen bakterilere yerleşmektedir.
NDM-1 bilinen ilk plazmit değildir. Bundan önce de benzer şekilde antibiyotik direncine yol açan plazmitler bilinmektedir. Ancak bu yeni plazmite sahip olan bakteriler şu anda etkin olarak kullandığımız antibiyotiklerin hemen hemen hepsine dirençli hale gelmektedirler. Bu nedenle böyle bir bakteri ile meydana gelen bir enfeksiyonun tedavisi çok zor bazen de imkansız olmaktadır. Bu yüzden de şu anda dünya yine çok önemli bir tehdit altındadır.
NDM-1 Hindistan ve Pakistan’a ucuza estetik ameliyat veya organ nakli yaptırmak için giden hastalar tarafından diğer ülkelere de yayılmış bulunuyor. Bu hastalar, hastanede yattıkları ve ameliyat oldukları sırada NDM-1 taşıyan hastane bakterileri ile enfekte olmakta ve daha sonra bu dirençli bakterileri kendi ülkelerine taşımaktadırlar.
Ameliyat olan hastalarda cerrahi yara enfeksiyonları başta olmak üzere; idrar yolu enfeksiyonu ve solunum cihazına bağlı yoğun bakım hastalarında, solunum sistemi enfeksiyonu gibi enfeksiyonlara yol açabilen bu bakteriden korunabilmek için bireysel önlemlerden çok sağlık kuruluşlarının hastane enfeksiyonlarını önlemeye yönelik kurumsal önlemler alması gerekiyor.
Bu bakteriler genellikle hastanede yatan, ameliyat olmuş hastalar, yoğun bakımda bulunan hastalar veya bağışıklığı (vücut direnci) zayıflatan, kanser kemoterapisi veya şua tedavisi gibi tedaviler uygulanan hastalar için yüksek risk oluşturmaktadır. Bu risk hastanede yatış süresi uzadıkça artmaktadır.
NDM-1 taşıyan ve mevcut antibiyotiklerin tamamına direnç kazanmış olan bakterilere etkili yeni antibiyotikler keşfedilmediği müddetçe bu bakterilerle başa çıkmak mümkün olmayacak, dirençli bakteriler bundan önceki örneklerde olduğu gibi giderek bütün dünyaya yayılacaktır.
HASTANE ENFEKSİYONUNUN OLUŞUMUNA NEDEN OLAN
ETKENLERKonak (hasta) kaynaklı• Hastanın yaşı (uç yaşlar)• Altta yatan hastalığın olup olmaması (kronik böbrek yetmezliği, kanser, diyabet)• Beslenme durumu• Almakta olduğu ilaçlar
Biyolojik Çevre (mikroorganizmalar) kaynaklı• Endojen kaynaklı (vücudumuzda normalde bulunan mikroorganizmalar, bunlar hastanın bağışıklık sisteminde sorun olduğunda enfeksiyon yapabilirler)• Ekzojen kaynaklı (hastanede yatmakta olan kişinin bulunduğu çevreden, sağlık personeli ile kullanılan araç ve gereçlerden bulaşan mikroorganizmalar).• Uzun süreli hastanede yatış, antibiyotik kullanımı, hastaya çeşitli girişimler yapılması hem endojen hem de eksojen kaynaklı enfeksiyonların oluşmasında rol oynamaktadır.
Fiziksel ve Sosyal Çevre kaynaklı
• Hastaya uygulanan tıbbi araç – gereçler (tanı ve tedavi amacıyla
yapılan girişimlerde deri ya da mukoza bütünlüğü bozulmakta ve
mikroorganizmaların vücuda girişi kolaylaşmaktadır)
• Hasta ile ilgilenen sağlık personeli
• Hasta çevresindeki eşyalar
• Hasta ziyaretleri
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılan bir çalışmada hastane enfeksiyonu nedeniyle hastaların yaklaşık 20 gün daha fazla yattığı, hasta başına maliyetin 1582 dolar arttığı tespit edilmiştir.
A.B.D.’de yılda 2 milyondan fazla insanın hastane enfeksiyonuna yakalandığı ve bunun yaklaşık 5 milyar dolardan fazla bir maliyet getirdiği tespit edilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ise hastanede yatarak tedavi gören yaklaşık her 10 hastadan birinde hastane enfeksiyonu görülmektedir. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü, gelişmekte olan ülkelerde bu sorunun daha büyük boyutlarda olduğunu vurgulamaktadır.
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE HASTANE
ENFEKSİYONLARININ ÇOK OLMASININ SEBEPLERİ
1. Hemşire başına düşen yatak sayısının fazlalığı
2. Eğitim eksikliği,
3. Eğitim yeterli olsa bile el antiseptiklerinin yeterli olmayışı,
4. El antiseptiklerinin pahalılığı,
5. İleri teknolojik sterilizasyon yöntemlerinin pahalılığından dolayı kullanılabilirliğinin azalması.
6. Hastanedeki alt yapı noksanlıklarına karşılık ileri teknoloji isteyen en güç ve karmaşık operasyonların yapılabilmesi.
7. Geniş spektrumlu antibiyotiklerin herkes tarafından rahatça kullanılabilmesi gibi alışkanlıklar
8. Klinik ile mikrobiyoloji laboratuvarı arasında iletişim kopukluğu: Klinisyenlerin laboratuvardan yeterli destek veya zamanında doğru sonuç alamadıkları gerekçesiyle kültür örneği almaktan vazgeçmeleri.
9. Dezenfeksiyon ve sterilizasyona gereken önemin verilmemesi.
Bu tedavisi güç (bazen olanaksız!) hastane enfeksiyonlarını önlemek için alınması gereken bir dizi önlemin en başında el yıkama gelmektedir.
CDC (Centers for Disease Control)’nin bir çalışmasına göre hastane infeksiyonlarının %30 unun temel sterilizasyon ve dezenfeksiyon kurallarının uygulandığı zaman önlenebileceği, cerrahi infeksiyonlarda önleme oranının %19-41 olduğu gösterilmiştir .
STERİLİZASYON NEDİR?
Herhangi bir cismin veya maddenin, birlikte bulunduğu
tüm mikroorganizmaların her türlü canlı şekillerinden,
tamamen temizlenmesi işlemidir.
Sterilizasyon kesin bir ifadedir.
Bir nesne veya ortam ya sterildir ya da değildir, az steril
veya çok steril gibi bir ifadeler yanlıştır.
Bu işlem ile bakteriler ,virüsler ve mantarlar elimine edilir.
Steril edilen malzemede hiçbir canlı mikroorganizma
kalmamalıdır.
Kabul edilebilir “sterilite güvence düzeyini” sağlayacak ölçüde ortamın mikroorganizmalardan arındırılmasıdır.
Başka bir deyişle; Sterilizasyondan sonra ortamda canlı mikroorganizma bulunma ihtimalidir.
Günümüzde kabul edilebilir sterilite güvenilirlik düzeyi;
ortamdaki bakteri sporlarını 1/1.000.000 azaltan sterilite
güvenilirlik düzeyidir.
Bu tanım sterilizasyon işleminin pratikte ölçülebilir,
kontrol edilebilir olmasını sağlamıştır.
DEZENFEKSİYON NEDİR?
Mikrobiyal kontaminasyonun kabul edilebilir güvenlik sınırlarına çekildiği, bakteriyel sporların büyük bir kısmının etkilenmediği, gerçek anlamda yalnızca patojen mikroorganizmaları bulundukları cansız ortamdan uzaklaştırma işlemidir.
Ortamdaki mikroorganizmaların azaltılmasından sterilizasyona kadar geniş bir anlamı kapsar.
Başka bir tanımlamada; Bir cisim veya maddenin hastalandırıcı nitelikteki mikroorganizmalardan arındırılması işlemidir
Tam bir dezenfeksiyon için ortamdaki hastalık yapıcı bakteri, mantar protozoon gibi çeşitli mikroorganizmanın vejetatif şekillerinin ve sporlarının ölmesi virusların da inaktive olması gereklidir.
DEZENFEKSİYONDA KRİTİK NOKTALAR1) Yüksek Düzeyde Dezenfeksiyon:
Bakteri sporları hariç tüm bakterilerin öldürülmesi.
2) Orta düzeyde Dezenfeksiyon:
Mikobakteriler ve virüslerin çoğu öldürülmektedir.
3) Düşük Düzeyde Dezenfeksiyon:
Bazı bakteri ve virüslerin öldürülmesi
!!!Dezenfeksiyonda bu gibi düzey derecelendirilmesi yapılması normal kabul edilirken,
Sterilizasyon için böyle bir durum söz konusu değildir.
DEZENFEKSİYON YÖNTEMLERİ NELERDİR?
Genel olarak Kimyasal, Fiziksel, Mekanik ve Radyasyon yöntemleriyle dezenfeksiyon yapılır.
1) Kimyasal maddeler arasında Klor, Brom, İyot, Ozon, Fenol, Alkol; Sabun ve deterjanlar; Hidrojen peroksit ve çeşitli alkaliler ve asitler vardır. 2) Fiziksel yöntemler arasında, Isı ve ışık bilhassa Ultraviyole ışığıdır.3) Mekanik yöntem olarak ızgara, kum tutucu, çökeltme, biyolojik tasfiye işlemleri.4) Radyasyon yönteminde ise ,Kobolt 60 gibi (radyoizotop ) maddelerden çıkan gama ışınları suların dezenfeksiyonunda kullanılır.
İDEAL BİR DEZENFEKTANIN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
1. Geniş spektrumlu olmalıdır.
2. Hızlı etki gösterebilmelidir.
3. Çevresel faktörlerden etkilenmemelidir.
4. Toksik olmamalıdır.
5. Yüzeye uyum göstermesi gerekmektedir.
6. Uygulanan yüzeyde kalıcı etki gösterebilmelidir.
7. Kokusuz olmalıdır.
8. Suda çözünebilir karakterde olması gerekir.
DEKONTAMİNASYON NEDİR?Nesnelerden veya canlı dokulardan
patojen mikroorganizmaların temizlik, dezenfeksiyon, sterilizasyon ve/veya antiseptik ile uzaklaştırma işlemidir.
TEMİZLİK NEDİR?
Su, enzimatik çözücüler ve
deterjanlar yardımıyla bir nesnedeki
yabancı materyalin
uzaklaştırılmasıdır.
Mikroorganizmaların kuru ortamda
üremesi azaldığından, her
temizlikten sonra mutlaka kurulama
yapılmalıdır.
ANTİSEPSİ NEDİR?
Patojen mikroorganizmaları öldürmek veya çoğalmalarını önlemek için vücut yüzeyine yerel olarak kimyasal maddelerin uygulanmasıdır.
ANTİSEPTİK NEDİR?Mikroorganizmalar uygulandığında üremelerini
önleyerek veya öldürerek onları zararsız hale getiren, özellikle canlı dokulara uygulanabilen maddelerdir.
İDEAL BİR ANTİSEPTİĞİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Mikroorganizmaların üremesini inhibe etmeli.
Kan, cerahat, mukus, serum veya tükürük gibi
ortamlarda etkinliğini korumalı.
Vücut dokularını ve hücrelerini tahriş etmemeli.
Ağız yıkama suları ve gargaralar etkisini çabuk
göstermeli.
Açık yaraya uygulandığında toksik etkili olmamalı.
Vücudun doğal direncini herhangi bir şekilde olumsuz
etkilememelidir.
EL ANTİSEPSİSİ NEDİR?
El yıkama mikroorganizmaların bireyler arası
transferini engelleyen en önemli işlemlerden biridir.
Su, sabun ve antiseptik madde yeterlidir.
Günlük hayatta 30 saniye elleri sabunlamak yeterlidir.
Hasta ile temastan önce ve sonra, hastaya ait vücut
sıvılarıyla kontamine bütün maddelerle temas halinde el
antisepsisine mutlaka uyulmalıdır.
El antiseptiği, sadece ameliyathane, çocuk ve doğum
odaları ile yoğun bakım ünitelerinde değil tüm hastane
birimlerinde kullanıma sunulmalıdır.
CERRAHİ ASEPSİ İLKELERİ1. Steril obje ve alanın kesin sınırları bilinmelidir.2. Steril objenin paketleri vücuttan uzağa doğru açılmalıdır.3. Steril objeler steril malzeme pensi ve ya steril eldiven ile tutulmalıdır.4. Steril ve steril olmayan objeler aynı yerlerde saklanmamalıdır.5. Steril objeler bel seviyesinden yukarda ve görüş alanı içinde tutulmalıdır.6. Steril objeler hava sirkülasyonu olan ortamda tutulmamalıdır.
7. Steril alana doğru konuşmamalı öksürmemeli ve aksırmamalıdır.8. Yüz daima steril alan ve objeye dönük olmalıdır.9. Sterilliğinden şüphe edilen objeler kontamine kabul edilmelidir.
top related