yetkİn dÜŞÜnceisamveri.org/pdfdrg/d04295/2018_3/2018_3_pirimoglua.pdf · yetkİn dÜŞÜnce...
Post on 28-Oct-2019
6 Views
Preview:
TRANSCRIPT
YETKİN DÜŞÜNCE Hakikatin kaynağına yo l culuk
Sayı : 3 / Yıl: 1 /Temmuz-Ağustos-Eylül/ 2018
İmtiyaz Sahibi İlirnyurdu Yayıncılık ve Eğitim Hiz. Ltd. Şti. adına Latif Kınataş
Genel Yayın Yönetm eni Mustafa Tekin
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Muharnrnet Çelik
Satış~ Pazarlama-Abone ve Dağıtım Yasin Demir yasin@yetkindusunce.com
Kapak Tasarım Ömer Faruk Yıldız
Mizanpaj İsmail Kaleci
Yönetim Yeri Adresi: İlimyurdu Yayıncılık ve Eğitim Hiz. Ltd. Şti. Molla Gürani Malı. Akkoyunlu Sk. No: 36 Fındıkzade, Fatih 1 jSTANBUL Tel: +90 212 533 05 35 Faks: +90 212 631 53 69 Email: info@yetkindusunce.com Web: www.yetkindusunce.com
Basım Yeri: Enes Basın Yayın ve Matbaacılık Ltd.Şti .
Litros Yolu, Fatih Sanayi Sitesi No: 12/210 Topkapı 1 İSTANBUL Tel: +90 212 501 47 63
Abonelik (Yıllık 4 Sayı) Bireysel: 100 TL Kurumsal: 150 TL Fiyatı: 18 TL
I SSN: 2602-4365 Yayım Türü: Yerel Süreli - (3Aylık)
Yayın Kurulu Adnan Demircan
Fatih Yaman Kadir Canatan Latif Kı na taş
Muhammet Çelik Mustafa Tekin Nuri Yılmaz
Danışma Kurulu Ahmet el-Katip Ali Köse Ayşe Yaşar Ümütlfr Celal Türer Celaleddin Çelik Davut D ursun Dursun Çiçek Hasan Onat Hüseyin Karaman İhsan Toker İlhami Güler İsmail Taş Lütfü Sunar M. Mahfuz Söylemez M. Ali Büyükkara M. Muhtar Şankıti Mehmet Azimli Mustafa Çevik Mustafa Öztürk
, Osman Gürnan Ö. Mahir Alper Sönmez Kutlu Şaban Ali Düzgün Şinasi Gündüz Ümit Aktaş · Vejdi Bilgin Yıldız Ramazanoğlu
Her hakkı mahfuzdur. YETKiN DüŞÜJI(CE'deki yazı1aruı izin alınmad:ın veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır. Yayınl:ınan yazılardan, yazarlar sorumludur.
Dinde Islah Tartışmalarında
Böylece sizler insanlara birer Jahit(ve örnek}olasınız ve
Peygamber de size birJahit (ve örnek) olsun diye sizi orta
bir ümmet yaptık. Bakara 143
Müslüman toplumlarda ise
hukukun. kökeni vahiy, uygulana gelen
fıkh_ın kaynağı ise Kitap, sünnet, icma
ve kıyası fukaha olarak belirlenmiştir.
Dolayısıyla Batılı
ve Muslüman toplumların
hukuklarının
farklı olması kadar doğal bir durum
düşünülemeyecektir.
Zaten olması gerekende bu
olmalıdır.
. Işkaller ve Sualler
Abbas Pirimoğlu Avukat/Yeni Söz Gazetesi Yazarı
M üslümanlann yaşadığı coğ
rafyanın son yüz yıldır
tartışılan belli başlı konularnun en
öncelikli olanı hiç kuşkusuz ki dinde
yenileniD;e/tecdit konusudur. Tar
tışma, boyutları itibariyle sığ lakin
oldukça çetin yaşanmış; dine hasım
olan kadrolar iktidarı ele geçirince,
devletin gücünü kullanmak suretiyle
Müslüman toplumların yaşayışların
da önemli değişimlere neden olmuş
tur. Bu durum tabiatıyla muhalif
kadrolarında mevcudiyetine zemin
hazırlamıştır. Konunun siyasi boyu
tunda bunlar yaşanırken itikadi bağ
larnda da kimileri birilerini dinde
reformcu olmakla, dinden çıkınakla
suçlarken, kimileri de muarızlarını
bağnazlıkla, yobazlıkla, çağın dışın
da kalınakla suçlamıştır.
03 - Yım<iN DÜŞÜNCE J 167
----Dinde Islah Tartışmalarında İş kaller ve Sualler ----
Hiçbir vakıa sebepsiz olmadığı gibi bu tartışma da elbette se
bepten hali değildir. Dinde yenilik tartışmalarının . altında yatan
temel sebep Batı ile Müslümanların arasında oluşan maddi ve tek
nolojik uçurum olmuştur. 19.YY. da dünya egemenliğinin tama
men Batının eline geçmesi Müslümanlar üzerinde son derece etkili
travmalara sebebiyet vermiş; dahası Batı karşısında yaşanan mağ
lubiyetin tartışmasızlığı, duçar olunan zayıflığın kesinliği, Müs
lümanlar da psikolojik ezikliğe ve aşağılık duygusuna yol açmış,
dolayısıyla serinkanlı düşünmek imkanı da pek kalmamıştır. Zaten
pek çok Müslüman toplumun Batı'nın sömürgesi olması yanında
ideolojik saldırılarına da maruz kalması neticesinde, sorulması ge
reken temel soru sorulmadan, Batının neden galebe çaldığı üze
rinde yeterince düşünülmeden, yüzeysel tartışmalara dayanılarak
alelacele pansurnan tedbirlere müracaat edilmiştir.
Sorulması gereken, üzerinde adam akıllı düşünülmesi gere
ken soru zannımızca şu olmalıydı: Bir zamanlar bizler her alanda
önünde iken ne oldu da Batı birden bire güçlendi ve galebe çaldı?
Biz kuvvetli iken neden zayıf düştük? Neden sanayi devrimi Ba
tı' da ve özellikle 19. YY. da ortaya çıktı da dünyanın başka bir
yerinde yaşanmadı? Müs~ümanlar neden güçlü iken zayıf düştüler,
bu gidişte ihmal edilen ve yanlış giden ne idi?
Bu soruların 'üzerinde çok ciddi durulduğunu, gerekli ihtima
rnın gösterildiğini, sebep-sonuç ilişkisi üzerinde yeterince kafa
yorulduğunu düşünmüyorum. Bilakis verilen kararlarda duygusal
lığın belirleyici olduğunu düşünüyorum. Batı karşısında duyulan
hayranlık yahut nefret ... Şayet yukarıdaki sorunun, yani "Batı ne
den endüstri devrimini yaptı da biz yapamadık.?" suatinin üzerinde
yeterince durulmuş ve sağlıklı bir cevaba ulaşmış olsa idik arka
sından sorulacak soru "bu ahvalde bizim yapmamız gereken nedir?"
şeklinde olacaktı. Böylece "Müslümanlar Batının yaptığını yapma
lı mı yoksa yapmamalı mı?" şeklinde son derece hayati bir soru
belirecek ve alternatif yollar aranmasına ihtiyaç hissedilecekti. Bu
vaziyette Batı ile olalı ilişkilerimiz bugüne göre çok daha sağlıklı
168 1 YETKiN DÜŞÜNCE- 03
- ---------Abbas Pirimoğlu - ---------
olacak dahası losanlık için çok daha hayırlı nerieelerin doğmasına
belki de sebebiyet verilecekti.
Dinde tecdit/ıslah/yenilenme elzem mi değil mi? Elzem ise ne
resinde ve ne şekilde olacak? Bunlar erbabının tartışacağı konu.
Lakin Batıyı güçlü yapan "iksir" fark edilmediği müddetçe yapılan
her yeniliğ~n semeresi muradımıza ermemize klfayet etmeyecek;
romantik gerekçelerle verilen cevaplar sonucunda "Batı" daha da
yüceltilmiş olacak dolayısıyla zihinler Batılı ideolojiler taxafından
iğdiş edilmeye her dem açık hale getirilecektir. Nitekim bugüne
kadar olan bitende bundan başka bir şey değildir.
Savrulma da cabası: Selefilik, Vehhabilik, tasavvuf düşmanlı
ğı, hadis inkarı, Kur';ın Müslümanlığı, laiklik, mezhepçilik, en
tegrizm·. Kelimenin tam anlamıyla bir savrulma. Müşküllerimize hiçbir faide sağlamadığı sabit iken cahilce ve körü körüne bir inatla
yürütille gelen didişme ve çekişme.
Islah Alanları
Mustafa Öztürk çağdaş İslam düşüncesinin baskın karakterinin
ıslah ve tecdit kavramlarında ifadesini bulduğunu belirttikten son
ra bu konudaki çabanın daha ziyade eğitim, hukuk ve siyaset alan
larında yoğunlaştığına değinir.1 Bu alanlar üzerinde bir miktar da
olsa durmarun gerekli olduğu kanaatindeyim.
Eğitim konusunda yetersizliğimiz, geleneğin ihtiyaçlara cevap
vermediği, insan yetiştirme alanında kifayetsiz kaldığı hususları
doğru olabilir .. Ancak, yeniliklere ihtiyaç hissedilmesi başka bir
şeydir, yapılan yeniliklerio amacının sağlıklı olarak tespiti başka
bir şey. Batıdan ithal edilen zihinsel bagajlarla malul bir ·"yenilik"
bizzat toplumun kendi eliyle gelecek nesilleri kendisine yabancı
hale getirmesinden başka bir neticeyi doğurmayacaktır. Bu ise za
ten mevcut olan geri kalmışlık ve aşağılık duygusu gibi zaaflanmı
zın daha da derinleşmesine vesile olacaktır.
1 Öztilık,Mustafa. Ça~ İslam Düşüncesi ve Kur'anolık. Sf. 31.Ankara Okulu.2014.Ankara.
03 • YETKiN DÜŞÜNCE 1 169
- - --Dinde Islah Tartışmalarında İşkaller ve Sualler - ---
Hukuk konusundaki yenilik çabaları da yine aynı şekilde isteni
leni vermekten son derece uzaktır. Yenilik anlayışı ~i toplumları
Tür~ye' de uygulandığı şekliyle Batıdan tercüme edilen yasalara,
kimi toplumları da asırlar öncesinin fıkhını aynen muhafaza ve
tatbik etmek ş~klinde tepkisel bir garabete duçar edecektir. Kendi
liğinin ve zamanının şuurunda olmamanın iki acı tezahürü. Oysa
"hukuk" sistemleri köken itibariyle farklı postulatlara dayandığı
kadar o toplumların tarihi gelişme çizgileri ile de yakından ilişki
lilerdir. Değişmesi ve gelişmesi de bu bağlamda ise sağlıklı adde
dilir. Mesela Batı toplumlannda "hukuk" kökenini insandan(akıl,
tutku, istek, nefsani zafiyet), gelişimi itibariyle kaynağını da sınıf
çatışması üzerinden edinir. Hatta Michael E.Tıgar Batılı hukukun
Burjuvanın iktidarını sağladığını ve bu sınıfın kendisine düşman
olan hukuk sistemlerine karşı savaşımının neticesinde üstün geldi
ğini belirttikten sonra Kapitalist sisteme geçiş ile hukuk arasındaki
kesişmenin tarihinin Ü84 yılındaki Fransa' daki taeider isyanına kadar indiğine değinir.2 Bunun içindir ki iddiasının aksine Batı
hukuku evrensel değil yerel bir sistemdir. Lakin hukuk resepsi
yonunun modern dünyada yaygın bir şekilde yaşanıyor olmasının
nedeni dünya üzerinde ki ilişkilerde hakim güç olan Batının çı
karlarının, kapitalist anlayış üzerine yaygınlaşmış olan hukuk ile
sağlanabileceği gerçeğinden başka bir şey değildir. Türk hukuk re
sepsiyonu hakkında 29 Kasım 1924 tarihli bir Alman raporunda
şu cümleleri sarf etmekten imtina edilmemiştir: "Türk Devleti'nin
artık dünyevi ve İslam Devletlerine karşı daha önceki görevlerinden
koparak, İspanya, Hollanda, İsveç gibi hür bir hale geldiği, Türklerin
ülkelerini her türlü müdahaleden uzak tutmak istedikleri, bu hürriye
tin çok kurbana mal olduçu, artık geçr:ıişe bakmak istemedikleri, Avru
pa'nın yaJiı hasta adamının kaybalarak yerini genç, yaşam enerjisi ile
dolu Anadolu'ya bıraktığım, !Jatı medeniyetine dayanarak ülkelerini
yeniden kuracak/arı" belirtildikten sonra devamla " Türkiye'nin Av
rupa'nın politika gündeminden inmediği, çok önemli bir etki alanı
2 Tıgar Michael E.- Levy Madeleinc R. Levy. Kapitıı.lizmin Yükselişi ve Hukuk. Sf.21. Tercüme Onur Karahano~an. 2016. Ep os Yay. Ankara.
170 1 YETKiN Düşfu;CE- 03
----------Abbas Pirimoğlu ----------
· ~e tehlikeli bir bölge olduğu; bunun, jeopolitik durumundan ileri gel
diği, krediye ihtiyacı olduğu ve Avrupa'nın da ellerinin dolu olduğu"
eklenmiştiı-3. ifadeler ne kadar açık değil mi? H ür Türkiye, elleri
dolu Avrupa. Hoş Mahmut Esat Bozkurt "hür" lük konusunda da
fikirlerini söylerken Montesquieu sosyolojisinden bahisle oldukça
tavizkar ifadeler serdetmiştir. 4
"Batının gelişmişliği ile Müslümanların endüstri devrimini yapamamalan konusunda hukuk ne kadar etkindir? Etkinse bile elzem olan değiştirmek mi yoksa doğal seyri içerisinde farkın muhafaza edilmesi midir? Acaba bu hususta ki kanaatlerimiz duçar Ôlduğumuz ezikliğin neticesi bir bilinç yanılsaması olmuş olamaz mı? Ahlci.m ayetlerini tekrar yorwnlajrıp modem hukuka benzer yaptık diyelim, sorunl.arımızı çözebilecek miyiz? Eğer böyle olmuş olsaydı Türkiye gelişmiş bir ülke olmuş olması gerekmez miydi?"
Müslüman toplumlarda ise hukukun kökeni vahiy, uygulana ge
len fıkhın kaynağı ise Kitap, sünnet, icma ve kıyası fukaha olarak
belirlenmiştir. Dolayısıyla Batılı ve Müslüman toplumların hukuk
larının farklı olması kadar doğal bir qurum düşünülemeyecektir.
Zaten olması gerekende bu olmalıdır. Kökenitibariyle farklı yerle
re dayanan; Batıda sınıf çatışmaları gelişimine yön verirken, Müs
lümanların tarihi gelişme çizgisinin Batının sömürü ve talanına
set çekmek olduğu gözetilecek olursa iki cenahın hukukunun aynı
olmasını düşünmek elbette mümkün değildİ!· Yeter ki birisi diğe
rine benzerneye çalışmasın .
3 Bozkurt, Gülnihal. Batı Hukukunun iurkiye'de Benimsenmesi. Osmanlı Devletinden Türkiye Cumhuriyeti'ne Recepsiyon Süreci. (1839-1939). Sf:187-188.TürkTarih Kurumu 2010. Ankara.
4 Bu konudaAdliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt Alıkam-ı Şahsiye ve Vecibat Komisyonunun çalışması haklanda görüşlerini belirtirken şu cümklede meramıru dile getirmiştir: "Komisyonlar şu kanaatte idiler. Her milletin kanunu kendi ibtiyaçl.anna göre yapılır. Bizim kanunlar da bize göre yapılmalıdır, bu yanlıştıt" ... "Bugünkü sosyoloji dünkü Mootesquieu sosyolojisi değildiı: Milletler kendi kendilerine yaşamıyodar; işbölümü medeni milletleri siyasi istiklallerine rağmen bir aile haline geıinnişıir. Şu balde modem sosyoloji her memleketi ayn ayn değil, insanlığı la1l halinde mütalaa eder.T"urkMilleti medini dünyarun birüymdir.Ve en önemlllerinden birisidir. Bu balamdan ba@ı kalacağı hak sistemi, medeni dünyaıun bak sistemi olacıktıı: Zaren medeni milletler ailesine ginneııin tek yolu ve çaresi de budur" .... "Montesquieu Sosyolojisi'nin hala hüküm silrdü~ü fiırz eders~k bile, yani milletierin infuad halinde yaşadığını kabul eısek bile Tıirl~ün milli ihtiyaçlanru Islami esaslardan müUıcm olan Maliki, Hanbeli, Şafii, Hanefi Kurallarla nasıl ifade edebillidik?"Bozla.ırt, Gülnihai Age.Sf.189
03 - YETKiN Düşüı-;ce 1 171
- ---Dinde Islah Tartışmalarında İşkaller ve Sualler----
Lakin endüstri devrimi karşısında ezik duruma düşen Müslüman
toplumlar, gerek tarihi gelişme çizgilerinin ve gerekse hukuklarının
da kıymetini bilememişlerdir. Fıkhı doğal seyri içerisinde bırakına
yıp iki zorlama ile müdahalede bulunmuşlardır. Birincisi geçmişin
fıkhını olduğu gibi uygulamak. Oysa toplumların değişmesi ile hu
kuk kaidelerinin değişeceği izahtan vareste olan bir husustur. Di
ğeri ise değişikliği alıkarn ayetlerine kadar ilerletmek. Bunun için
tarihselsellik ve Hermenötik gibi disiplinlerin kapısı çalınmıştu.
''Siyaset alanındaki değişmelere karşı diyeceklerimiz "hukuk" alanındaki demeye çalıştıklarımızdan farklı mahiyette olmayacaktır. Modernleşrnek adına Müslüman toplumlar İslam'ın "ümmet" anlayışını terk ederek ulus-devletler kurmak suretiyle Batı tarafından daha sıkı kuşatılmalarına i.mkan sağladılar. Parçalandıkça aralarındaki ihtila.fları körüklediler ve bir o kadar da Batıdan silah almak suretiyle birbirlerine karşı "kutsal" sınırlarını korumaya çalıştılar.,9
İşte ben tam bu noktada önemli olduğunu sandığım şu soruyu
sormak istiyorum; üstelik alternatifter arasında hiçbir hüküm ve de
ğer yargısında bulunmadan: Alıkamın değiştirilmesi ümmetin han
gi sorununu çözecektir? Yahut ümmetin sorunlarının kaynağının
alıkarn ayetleri olduğu kanısına hangi delillerle ulaşılmıştır? Daha
müşahhas hale getirerek soralım: Çok eşlilik yahut hırsızın elifllı?.
kesilmesi ile sorunlarımız arasında nasıl bir illiyet bağı kurulmak
tadır? Batının gelişmişliği ile Müslümanların endüstri devrimini
yapamamaları konusunda hukuk ne kad;ı.r etkindir? Etkinse bile
elzem olan değiştirmek mi yoksa .doğal seyri içerisinde farkın mu-'
hafaza edilmesi midir? Acaba bu hususta ki kanaatlerimiz duçar ol-
duğumuz ezikliğin neticesi b_ir bilinç yanılsaması olmuş olamaz mı?
Alıkarn ayetlerini tekrar yorumlayıp modern hukuka benzer y-aptık
diyelim, sorunlarımızı çözebilecek miyiz? Eğer böyle olmuş olsaydı
Türkiye gelişmiş bir ülke olmuş olması gerekmez miydi?
Siyaset alanındaki· değişmelere karşı diyeceklerimiz "hukuk" ala-
172 1 YETKiN DüŞÜNCE· 03
-------- --Abbas Pirimoğlu - -------- -
-~daki demeye çalıştıklarırnızdan farklı mahiyette olmayacaktır.
Modernleşrnek adına Müslüman toplumlar İslam'ın "ümmet" anlayışı
nı terk ederek ulus-devletler kurmak suretiyle Batı tarafından daha sıkı
kuşatılmalarına imkan sağladılar. Parçalandıkça aralarındaki ihtilafla
rı körüklediler ve bir o kadar da Batıdan silah almak suretiyle birbirle
rine karşı "kutsal" sınırlarını korumaya çalıştılar. Böylece zenginlikle
rinin, yer altı kaynaklarının sömürülmesi karşısında ellerine tutuştu
rulan kağıt parçalarını (dolarlan) da vererek silah almak suretiyle daha
da trajikomik duruma düştüler. Türk modernleşmesi nedeniyle Hilafet
müessesesi kaldırıldığı için sorunlarını çözecek akıldan mahrum kal
dıkları gibi İslam coğrafyasında her kafadan bir ses çıkmasına mani
olacak otoriten de mahrum kaldılar.
Endüstri Devrimi Masum Değildir
Hiçbir toplum sorunsuz değildir. Hayat devam ettikçe sorunlarda
olacaktır. Önemli olan sorunsuzluk değil sorunlarına sahici çözümler
üretebilme kabiliyeri sergilemektir. Daha açık bir ifadeyle toplumlar
ancak sorunlarına karşı ürettikleri özgün çözüm yollarıyla var olabi
lirler. Bunun içinde evvelemirde şart olan husus sorunların sebepleri
nin sahici olarak tespitine çaba harcamaktır. Bu konulara kafa yoran
ve maalesef hak ettiği değer kendisinden esirgenen merhum Baykan
Sezer Prens Sabahattin'in kitabına vermiş olduğu isme dikkat çeker:
"Türkiye nasıl kurtarılabilir?" . Görüldüğü gibi dikkatierin yoğunlaş
tığı nokta Türk toplumunun sorunlarını araştırmak değildir; peşinen
kabulden anlaşılacağı gibi Türkiye ancak kendi dışında çaba ve çözüm
yollarıyla kurtarılabilecektir.5
Merhum Sezer sosyolojisini kurarken kendisine daima sorular sorar.
Hatta sorularını önce "sosyoloji" disiplinine yöneiterek işe adeta sosyo
lojinin sosyolojisini yapmakla başlar. Zira ona göre sosyolojinin kendisi
de bir sosyolojik olaydır ve sosyolojirıin konulanndan birisini oluştunı.rh
S Sezer, Baykan.B:ıtı Dünya Egemenliği ve Endüstri Devrimi. Sf:S. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınlan Ankara 1997.
6 Sezer, Baykan. Sosyolojinin Ana Başlıklan. Sf.7 Sümer Kitapevi.İstanbul. Tarihsiz.
O) - YETKiN DÜŞÜNCE 1 173
- ---Dinde Islah Tartışmalarında İşkaller ve Sualler----
Bu doğrultuda "sosyoloji neden Batıda ve 19. YY çıktı?" sualine cevap arar.
Ona göre 19.YY'ın en bariz özelliği Batının dünya ege~enliğini ele ge
çirmiş olmasıdır. Ancak bununla birlikte Batı kendi içinde bazı sorun
larla karşılaşmıştır. Sosyal sınıflar arasındaki çatışmalar yanında ulusçu
luk vasıtasıyla .güç merkezlerine bölünen Batı, sorunlarını çözmek için
sosyoloji bilimini oluşturur. Amaç iç çelişkileri neticesi ortaya çıkan so:..
runlannın yine kendisi tarafından çözülmesidir.' Aynı Batı eline geçir
diği güç ile Batı-dışı toplurnlara da yön vermeye çalışmıştır. Çünkü Batı
kendi dışındaki toplumların kaderini çizdiği müddetçe kendi kaderini -
de belirleyeceğinin farkına varmıştır. Bunun için denetimi altına aldığı
halk kitlelerinin mobilize edilmesinden istifade etmeyi düşünmektedir.
Ancak bu aşamada asla ihmal edilmemesi gereken bir hassasiyet vardır.
Batı kimliğinin üstünlüğünün tartışma dışı bırakılması. Batı nazarında
kimliğinin üstünlüğü ve dünya üzerindeki egemenliği bir inanç konusu
dur. Bu nedenle 19 YY' da büyük ideolojiler ortaya çıkmıştır. 8
Batı bu ideolojileri vasıtasıyla evvela kendi iç çelişkilerinden çıkan
sorunlarını ·Batı-dışı toplurnlara yaymış ve daha soruada çözüm yolla
rını önermiştir. Yani kısacası Batı-dışı toplumlar kendi iç çelişkilerin
den/bünyelerinden doğmayan sorunlarla burun buruna gelmiş sonrada
yine Batı tarafından kendilerine sunulan hazır reçeteler vasıtasıyla so
runları çözmeye çalışmıştır. Batı kendi sorunlarını çözmek için ilidas
ettiği "sosyoloji" vasıtasıyla 'Batı toplumlarını' tüm insarılığın varma
sı gereken bir amaç ve ideal olarak ortaya koyarken diğer toplumlar
için "etnografya" bilimini icat etmiştir. Zira Batı dışı toplumlar, ideal
olan Batı toplumlarının geçmişindeki herhangi bir safhasınqa saplamp
kalmışlardır. ideale doğru ilerlemek için Batının müdahalesine muh
taçtırlar. Ayrıca Batı toplumlarının gelişme çizgisi evrensel olan bir
çizgidir. İşte ilkel toplumların sorunlanmn çözümü için etnografya
yahut sosyal antropoloji tatbik edilirken, uygar tophimların sorunları sosyoloji vasıtasıyla ele alınmaktadır.9
Burada konumuz açısından önemli olan bir diğer husus da sos-
7 Sezer, Baykan. Sosyolojinin Ana Başlıklao. Sf.~ ı. 8 Sezer, Baykan. Sosyolojide YOntem Tanışmalan. Sf:29-30. Sümer Kitapevi. İstanbul. l993. 9 Sezer, Baykan. Sosyolojinlıı Ana Başlıklan. Sf. 18.
174 1 YETKiN DÜŞÜNCE- 03
----,--------Abbas Pirimoğlu ----------
yoloji açısından Batının üstünlüğü belli bir tarihi koşulların ürü
nü olsa dahi bu tarihi koşulların değişmez olduğunun iddiasıdır.
Yani bu üstünlüğün gelecek dönemler içinde geçerliliğini muha
faza edecek olduğuna dair iddiadır. Kısacası bu durumu bir tarih
selliğin tarih dışına çıkması rnutlaklaşması, evrenselleşmesi olarak
okuyabiliriz. Zira Batının üstünlüğü kendi bünyesinden kaynakla
nan Barılı insana has bir husustur. Çalışkan, ahlaklı, zeki, aklını
kullanan, seküler Batılı adam ... Batı-dışı ülkeler için ise tek bir
seçenek bulunmaktadır: Karşılaştıkları sorunlarının çözümünün
Batıya benzemekte saklı olduğunun tartışmasız kabulü.10
Bu bağlamda Baykan Sezer şöyle bir SOf\1 sorar: "Osmanlı çağının
en güçlü devleti olmasına rağmen neden kapitalizme geçmemiştir?"
Devamında dipnotta şöyle bir ikazda bulunur: "Hemen belirtelim. Top
lumsal gelişmeleri beceriksizlikle açıklamak hiç de ciddi olmayan bir yol
dur"11 Yani olay ne Batinin kabiliyeti ve ne de Doğunun beceriksizliği
ile izah edilmesi mümkün olmayan tarihi koşulların sonucudur.
"Burada konumuz açısından önemli olan bir diğer husus da sosyoloji açısından Batının üstünlüğü belli bir tarihi koşulların ürünü olsa dahi bu tarihi koşulların değişmez olduğunun iddiasıdır. Yani bu üstünlüğüngelecek dönemler içinde geçerliliğini muhafaza edecek olduğuna dair iddiadır. Kısacası bu durumu bir tarihselliğin tarih dışına çıkması mutlaklaşması, evrenselleşmesi olarak okuyabiliriz.''
Bu sorunun cevabını Baykan Sezer Doğu-Batı çatışması formü
lü ile çözer. Ona göre "sosyoloji" ancak tarihin katkıları ile müm~
kün olacaktır. "Tarih" ise olayların kronolojik sıralanışı değil belli
bir perspektiften okunınası gereken geçmişimizdir. O tarihin ana
dinamiğinin ancak Doğu-Batı çatışması ile anlaşılabileceği kanaa
tini taşır. Gerek Doğu ve gerekse Batı karşılıklı ilişkiler içerisinde
var olmuşlardır. Batı tarih boyunca Doğulu toplumları yağmala-
10 Sezer,Baykan. Türk Sosyolojisinin Ana Sorunlan. Sf:ll. Sümer Kitapevi. İstanbul.1988. ll Sezer, Baykan. T"ürk Sosyolojisinin Ana Sorunlan Sf.49 . .
03 - YETidN DÜŞÜNCE 1 175
----Dinde Islah Tartışmalarında İşkaller ve Suatler ----
mak ile geçinmiştir. İlk uygarlık kuran, üretime geçen ve şehirler
inşa eden Doğudur. Doğu kendisini Batıya karşı hep. bir asker dev
let vasıtası ile korumuştur. Batı, gücünü kendi bünyesinden değil
Doğu-Batı ilişkileri vasıtasıyla kazanmıştır. Batı ilk kez Yunanlılık
ile uygarlık k~rmuş ise de bu kendi zenginlik üretiminin neticesi
olmamıştır. Doğu ile olan ilişkisi vasıtasıyla olmuştur. Bu ilişki ise
ild yönlüdür: hammadde satımı ve soygun. Korsanlık bir Yunan
icadıdu. Batı, Yunan ile birlikte uygarlıkla ilk kez karşılaşması se
bebiyle kendisini, çevresini tanımak; insanlar arasındaki ilişkiye,
doğaya ve dünyaya bir izahat getirmek ihtiyacı hissetmiş bu neden
le felsefe Yunan' da gelişmiştir. Batı, Roma ile ilk kez dünya haki
miyetine ulaşmış ve bu sebeple Roma' da hukuk gelişmiştir.12 İşte
bu noktada, yani Doğu-Batı çatışması görüşü içerisinde, düşünü
rumüzün "İslam" ve "Osmanlı" ile ilgili yaklaşımından da bahset
mek gerekecektir ki ancak bundan sonra "neden kapitalizm Batıda
çıktı?" sorusunun cevabını verebilelim.
Sosyologa göre İslamiyet doğduktan sonra Doğulu halklar için
yeni bir dünya egemenliği ideolojisi olmuştur. 13 Doğu halkları bir
araya geldikleri gibi Orta Asya Türkleri içinde istikamet Çin ol
maktan çıkmış, yerini Yakın-Doğu almıştırl4 Bir zamanlar İran'ın
yaptığı koruyucu asker devlet rolünü İslam ile birlikte Araplar
oynamaya başlamıştır. ıs Daha sonra ise bu görevi Türkler devral
mış ve Osmanlı devleti Batının salduılarına ve soygununa karşı
asker devlet işlevini yerine getirmiş, Dağuyu korumuştur.16 Batı
soygununa karşı Do~u üretimini savunmayı üstlenen asker dev
letler içerisinde Asur ve İran Dağuyu sadece silahla korumaktan
öteye geçememişken İslamiyet ile' birlikte Doğunun siyasi bi!liği
kurulmuş, soruasında Osmanlı ile Doğu siyasetinde en önemli
12 Baykan,Seur.Ta.rihtc D$ Batı Çatışması Ders Nodarı.1996-1997 SosyolojiYıllığı Ki-tap U. Tarihte Dogu-B:ıo çaoıması içerisinde sf4S-119. Kw.ldma Yay.2005. İstanbul
13 Baykıin,Sczer. Toplum FarkJ.ı1aımalan vı: din olayı. Sf.102. Kitapcvi.İst:ınbul 2011. 14 Baykan,Sezcr. Toplum FarkJ.ı1aımalan ve din olayı Sf.104 lS Baykan, Sezer. Tlirk Sosyolojisinin ana sorunlan. Sf:137 16 Baykan, Sezer. Tlirk Sosyolojisinin ana sorunları. Sf:138
176 1 YETKiN DÜŞÜNCE- 03
---------- Abbas Pirimoğlu ----------
· devrim yaşanmıştırY İslam'ın Doğulu halkları etrafında toplaması
sebebiyle Batı Doğuda laikliği yaymaya çalışacak, hatta sosyalizm
vasıtasıyla bile laiklik Doğuya taşınmaya çalışılacaktır.18 Merhum
Sezer bu gerekçelerle hilafetin ilgasını da devleti modernleştirme
isteklerinden daha çok, Doğu halkları ile olan ilişkilerimizden,
Doğunun savunuculuğu ve önderliğinden vazgeçmemiz anlamı
na geleceğini vurgulamaktadır. 19 Yine aynı gerekçelerle düşünür
kıyafet devrimini yorumlarken "elbet kıyafet devrimi olacaktır, üni
forma deği;tireceğiz. Doğu cephesinde savajırken üniformamız Doğulu
idi Batı cephesine katılınca Batılı asker olduğumuzu göstermek, bunu
kanıtlamak ifin mutlaka sarığı atıp japka giyecektik" 20diyecektir.
Batıda kapitalizme geçiş Doğu-Batı çatışmasının Batı aleyhine al
dığı yön nedeniyledir. Orta çağda dünya hakimiyetini kaybeden Batı
dünya kaynaklarından kopmuştur. Oysa Doğu-Batı ilişkisinde "Doğu"
sorunlarına çözümü kendi özünde ararken "Batı" kendi çelişkilerinde
aramıştır. Diğer bir hususta Doğu için gerekli olan hammaddeyi Batı
karşılarken Doğu da Batının kendi açmazlarından kurtulabilmesi için
gerekli olan zenginliği (sermayeyi) sağlamıştır. Daha açık bir ifadeyle
zenginlik Doğu tarafında üretilirken Batı tarihte büyük soygunlar ger
çekleştirmiş tir. Her iki tarafında dünya egemenliği peşinde koşmasının
farklı amaçları bulunmaktadır. Doğu dünya egemenliği ile bu soyguna
engel olmayı amaçlarken, Batı dünya üzerinde hakimiyet tesis etmek
suretiyle soygunu sürdürmek, meşrulaştırmak amacını gütmektedir. 21
Ortaçağ boyunca bu ilişkilerden mahrum kalan Batı İstanbul'un fet
hinden sonra iyice bunalıma düşmüş ve kendisine yeni bir çıkış yolu
aramaya başlamıştır. Çözümü .de deniz yollarını kullanarak Osmanlı
nın etrafını dolaşarak Doğuya ulaşmakta bulmuştur. Zira Hindistan'a
ulaşmak için kullanılan kara yolunun üzerinde Osmanlı bulunmakta
dır. Bu arada Hindistan'a ulaşırken Amerika ve Avustralya kıtaları-
17 Baykan,Sezer. Tarihte Doğu Batı Çatışması Ders Notlan.1996-1997 Sosyoloji Y ıllı~ Ki-tap 12. Tarihte Doğu-Batı çatışması içerisinde sf 106.
18 Baykan,Seur. Toplum Farklılaşmalan ve din olayı Sf: 155-158. 19 Baykan,Seur. Toplum Farklılaşmalan ve din olayı Sf. 130 .. 20 Baykan, Sezer. T"urk Sosyolojisinin ana sorunlan. Sf.189. 21 Sezer, Baykan.Bao Dünya Egemenliği ve Eodüstxi Devrimi. Sf:74-75.
03 - YETKiN Düşi)NCE 1 177
- - --Dinde Islah Tartışmalarında İşkaller ve Sualler - ---
nı keşfetmiş, Mrika'yı da ihmal etmeyerek kelimenin tam anlamıyla
evrensel bir soyguna imza atmıştır. Keşfedilen ülkeler Batı soygununu
tanımadıklan için direnç gösterememişler, Maya ve İnka uygarlıkları
gibi tarihten silinip gitmişlerdir. 22
Dünyanın zenginliklerini Avrupa'ya gemileele taşıyan Batı bu sefer
yağma ile yetinmeyip bu üstünlüğünü sürekli kılmak tasasına düşmüş
tür. Artık Batı sadece yağma ile yetinmeyip zenginlik üretmek de is
temektedir. İşte Yeniçağ başlangıcında keşfedilen bu yeni ülkeler Batı
için bir devrime sebebiyet vermiştir. Zenginlik.lerin yağması demek olan
Merkantilizın yerini yeni ilişkilere açık liberalizme bı.rakacaktır. Çünkü
geleneksel yapısının . devamı halinde talan ve el konulan zenginlik kay
nakları Batıya sağladığı üstünlüğü sürekli kılmaya kifayet etmeyecektir.
Batı yağmalarını bu sefer sermayeye dönüştürmüş ve adına endüstri dev
rimi denen olaylar dizisini başlatmıştır. Böylece zenginliklerin Batıya
aktarılışını sürekli kılmış olacaktır. Bir zamanlar Doğuya ham madde
ticareti yapan Batı, tarihte ilk kez üretim merkezi olarak ortaya çıkacak
ve kendisi hammadde tedarikine başlayacaktır. Dünya üzerinde üst}inlü
ğünün ve soygunun devamı için başka çaresi bulunmamaktadır. 23
Kısacası Batıda yaşanan endüstri devriminin altında yok edilen
medeniyetler, katledilen kitleler, çalınan zenginlikler, kan, gözyaşı ve
ıstırap bulunmaktadır.
Lekeli Bilinçten Hikmet Sosyolojisine
Değişimin Sosyolojisini Yapmak
Ayşe Zarakol "Yenilgiden Sonra Doğu Batı ile Yaşamayı Nasıl Öğrendi" başlıklı kitabında, Türkiye- Japonya- Rusya'yı, yani Batı tarafından
mağlup edilmiş üç ülkeyi ele alır. Öpsözünde "Batı dediğimiz 1eyin ne ol
duğu hakkında bir 1eyler söylemeliyim" diyçrek konuya girer ve devamında
sosyolojiden Erving Goffman'ın "leke" kuramı ile Norbert Elias'ın "yerlefik
ler-dıfandak.iler" ayrımından istifade ederek izahat getireceğini belirtir. 24
22 seze:ı., Baylwı.Batı Dünya Egemenliği ve Endüsı:ri Devrimi. Sf.76. 23 Sezer, Baykan.Bao Dünya Egemenliği ve Endüsı:ri Devrimi. Sf.76-77 24 Zarakol,Ane. Doğu Batı ile Yaşamayı Nasıl ÖğtendL Sf lSKoç Üniversitesi Yayınla
n.2012.İstanbul.
-------:------ Abbas Pirimoğlu ------ - --
İngiltere' de maddi ve sosyal bakımdan benzer iki mahalle üzerinde
araştırma yapılır. Bir mahalle kendisini diğerine göre daha üstün gör
mektedir. İşin ilginç tarafı diğer mahalle sakinleri de bu kanıya katıl
makta ve kendi mahallelerinden utanç duymaktadır. Elias bu durumu
üstün görülen mahallenin daha eskiden kurulmuş olmasıyla açıkla
maktadır. Yerleşikliğin verdiği ortak kültür ve uyum neticesi yeni ma
hallenin sakinleri dışlanmakradır. Bu dışlanmanın makul görülmesi
içinde "leke" yaftalaması yapılmaktadır. Yeni gelenler ise ortak bir cep
he oluşturamadıklan için lekeli olmayı kabul etmektedirler. Bu sosyo
lojik çalışmayı aktardıktan sonra Ayşe Zarakol sözü modern uluslar
arası sisteme getirerek şu tespitlerde bulunmaktadır:
'51slında aynı dinamik, modem uluslar arası sistemin temelinde de var. B_u
sistemin ;ekirdeğini oluşturan Avrupa ülkelerine Elias'ın örneğindeki eski ma
halle, sistem küreseUejtik{e kahlan diğer ülhelere de yeni mahalle bireyleri ola
rak bakabiliriz. Özellikle on dokuzuncu yüzyılda Avrupalı olmayan pek çok öğe
sadece Avrupalı olmadığı i;in lekefendi ve kötü addedildi. İşin daha da vahim
tarafı, bu muameleye tabi tutulan ülkelerdeki e/it/er( ve modem eğitim sistemi
sonucunda bir yere kadar halk da) bu lekeleri içsellejtirdi. 25
Bu satırlardan da anlaşılacağı üzere Batı kendi anlayışını, mede
niyetini, yasasını, toplumsal yapısını yerleşik olarak görmekte, diğer
toplumlan(dışarıdakiler) ise lekeli olarak addetmektedir. Yaftalanarı
ülkelerin elideri ve belli bir halk kesimi bu söylenenleri içselleştirmek
suretiyle katılmakta böylece, kendi toplumuna ve değerlerine enjekte
edilen bu bilinç ile yani lekeli bilinç ile bakrnaktadır.
Elbette mensubu bulunduğu toplumda yaşanan değişmelerde bu
lekeli bilinç vasıtasıyla değerlendirilmekte ve ona göre tavır alınmak
zarureti hissedilmektedir.
Halbuki bir kültür ve uygarlığın so m urlaşmış şekli olan toplumlar
da, bireyler arasında cereyan eden 'sosyal ilişkiler' ile toplumun 'inanç
ve değerleri' arasında bir çelişki, boşluk, uyumsuzluk varsa o toplum
sorunlu bir toplum demektir. Bu bağlamda toplum ya ilişkilere uygun
olarak değerlerini değiştirecektir(yaşadığı gibi inanmak) ya da sosyal
25 Zarakol,Ayşe.Age.Sf:l9
03 - Y.ETKlN DüşiiKcr 1 179
- ---Dinde Islah Tartışmalarında İşkaller ve Sualler ----
ilişkilerdeki değişme ve gelişme sağlanırken, ortaya çıkan sorunlar
çözülürken "toplumsal değerler" dikkate alınacak yani. tarihi gelişme
çizgisinin dışına çılulmayacak, başka toplumların gelişme çizgil~ri
üzerine konuşlanılmayacaktır. (İnandığı gibi yaşamak). Zira toplumlar
üyelerinin ilişkileri dolayısıyla tarihsel bir hareketlilik içerisindeyseler
de evvelinde o toplum tarihi bir gelişimin ürünüdür de. Biçim ve kim
lik işte bu tarihi yolculuk vasıtasıyla kazanılmaktadır. 26
Kısacası ülkemizde zannımca yapılaması gereken ilk iş bir değişim
sosyolojisi disiplininin inşa edilmesi olacaktır. Zira kendisini yerleşik
olarak niteleyen Batı, Batı-dışı ülkelerde oluşturduğu lekeli bilinç vası
tasıyla değişimin yönünü tespit etmek arzusunda ve gayretindedir. Batı
için öncelikli amaç düzenin korunmasıdır. Değişiklikler asla Batının
ayrıcalıklı konumunu sarsınamalı aksine güçlendirmelidir. Bu bağlam-
da toplumsal değişme özellikle "akıl" ve "teknik" ile açıklarımalıdır.
Böylece toplumsal değişmeler, toplumsal ve tarihi ilişki ve çatışmaların
ürünü olmaktan çıkmakta mutlak ve evrensel olayların bir sooucu ola
rak tanıtılmaktadır. 27 Oysa mesela bizim toplumumuz tarih boyunca
Batı ile çatışma ve Doğunun koruyuculuğu ve sözcillüğü vasıtasıyla
kimliğini oluşturmuştur. Bu durum göz ardı edilerek elit kadrolarca
"Türkiye' nin çağdaş uygarlığa nasıl katılabileceği" sorusuna yanıt aran
mıştır. 28 Aslına bakılacak olursa dinde yenilenme çabalarının da altın-
da yatan bundan başka bir kaygı değildir.
Bu meyanda Tür~ye' de değişim sosyolojisine yeni ufuklar açma
potansiyeli taşıması bakımından Mustafa Tekin tarafından kav
ramlaştırılan "hikmet sosyolojisi" ümit bahşetmektedir. Baykan Se
zer tarafından oluşturulan sosyolojik çalışmalar son derece önem
li olmakla birlikte, merhum sosyolojisini kurarken din ve kültürel
öğeleri Marksist bir yaklaşımla üst yapı kurumu olarak ele almış ve
onları gerçek bağlamlarından kopuk vaziyette değerlendirilmiŞtir. 29
26 Sezer,Baykan.De~şirn Sosyolojisi Ders Notl.an.SE305 De~şim Sosyolojisi Sosyoloji Yıl-lığı 21 içerisinde. Editörler Ertan Eğribd-Ufuk Özcan Kitapevi İstanbul. 2011.
27 Sezer,Baykan. De~şim Sosyolojlsi Ders Notlan. Sf:313-314. 28 Sezer,Baykan. De~im Sosyolojisi Ders Notlan. Sf.315. 29 Mesela "kendisine ve göı:iişlerine karşı Mekkeae karşılaştığı muhalefet, Hz. Muhamınedi
düşüncelerini yeni bir içinde &istemleşıirıneye itecektir" cümlesinde görülece~ üzere. Sezer, Baykan. Toplum Farklılaşmalan ve Din Olayı. Sf.109.
180 1 YETI<İNDOŞ(iNCE- 03
---------- Abbas Pirimoğlu - ---------
B~ bakımdan "hikmet sosyolojisi "nin bu açığı kapatmaya namzet
bir girişim olarak bizlere imkan sağladığı inancındayım.
Mustafa Tekin, hikmet temelinde bir sosyoloji inşa etme teşeb
büsünde üç kavram üzerinde durur: Gerçeklik, hakikat ve doğru.
Gerçeklik nesnel varlık dünyasıdır. İşte orada durmakta ve herkes
tarafından müşahede edilmektedir. Zihin ve algıdan bağımsız, nes
neler ve olgular dünyası ile alakalıdır. Toplumsal planda buna teka
bül eden sosyal gerçeklikte böyledir. Hakikat ise eşyanın künhü ile
alakalı olup, özüne mutabakatı işaret eder. Eşyanın özü ise insan
algı, bilgi ve yargılarından bağımsız olarak vardır. Doğru ise ger
çekliğin aslına uygun olarak üretilmesi halidir.30 Demek ki "doğ
ru" insanlar tarafından yakalanması gereken bir hedef olmaktadır.
"Gerçekliği" açıklarken yahut "sosyal gerçekliği" oluştururken,
"hakikat"i unutmamak ve hakikat ile uygunluğuna çaba harcamak
Zira insanın metafizik uzantılı bir varlık olması karşısında onu tek
boyutlu ve dünyevi sınırlar içerisinde açıklamaya çalışan sosyal bi
limler kifayetsiz kalmaktadır. Dünya ile sınırlı ideolojiler nihaye
tinde Tanrısal hakikatten kopuş ile birlikte şehadet aleini ile sınırlı
b/ilim anlayışını ikame ederek, bilimin açıklayamadığı olguların
yok sayılmasına vesile olmuştur. Bu aynı zamanda aşkınlıktan ko
puş dolayısıyla insanın tek boyutlu hale indirgenmesidir. 31
Anlaşılacağı üzere Tekin sosyal gerçeklikte de iki boyutun oldu
ğuna işaret etmektedir. İlki sosyal olayların doğasından hareketle
tümel/külli ilkelere varmak; ikincisi ise toplumu oluşturan insan
ların arzuları, bilinci, algılamaları olan varlıklar olmaları nedeni
ile farklılıklarını anlamaya çalışmaktır. 32 Dolayısıyla "hikmet sos
yolojisi" iki boyutlu bilgi üretmeye taliptir. İlki insanın topluluk
lar meydana getirmesi, değişimi, çöküşü, toplumsal yapı, kurum-
30 Tekin, Must:lfa Hikmet Sosyolojısi. Sf191Mana yayuılan. İsııı.nbul 2017 31 Tekin,Mustafa.Age.Sf.198-199 32 Tekin,Mustah.Age.Sf.201-202. Baykan Sezer'de toplumsal fıırk1ılıklann sebebi sadece
toplumlar arasındaki ilişkiler vasıt:ısıyla ele alınacaktır. Mesela T" urlderin farklılıklaruıın nedenleri Doğu-Batı çatışmasında yani toplumlar arasındaki ilişkiler vasıtasıyla husule gelmiştir. Buradaki izahın tek boyuduluğu hikmet sosyolojisinin kazandırdığı insaniann istek, irade, algı ve tercihleri gibi faktörlerle tamamlayı o m.ahlyet kazanmaktadır.
03 • YETKiN DÜŞÜNCE 1 ıSt
----Dinde Islah Tartışmalarında İşkaller ve Sualler - ---
lar gibi sosyal gerçekliklecin yani evrenselliklerin açıklanmasıdır;
diğeri ise fertlerin dünya ve toplumu okuyuşları, sosyal eylemin
farklı faktörlerden etkilenmesi neticesi şekillenmesi, toplumsal ha
fıza, gelenek ve örf gibi konulardır. Kısacası sosyal bilimler yaygın
anlayışın ak~ine sadece "anlama"nın konusu olmayıp aynı zamanda
"açıklama" nın da konusu olmaktadırlar. 33 Zira sosyal olaylarında
tabii olduklan tümel/ külli/evrensel boyutlan bulunmaktadır.3~
Demek ki insanların toplumsal eylemleri sahibi oldukları ni
hai anlamdan bağımsız olamaz. İnsan kendisine, dünyaya, hayata
ve ölüme dair edindiği anlamlan ve takındığı tavırları ile tercihte
bulunur. Toplumun gidişatı/değişim nihayetinde sünnetullah yani
tarih ve toplum için konulan yasalarla nihayetinde yüz yüze gele
cektir. İşte hikmet sosyolojisi bu durumu ortaya koymakla vazife
lidir. Batılı sosyoloji bugünü tespit ederken geleceği de kendi doğ
rultusunda boyunduruğu altına almaya çabalamaktadır. Bu bir de
ğerin dayatılmasıdır. Hikmet sosyolojisi vasıtasıyla, bir Müslüman
için hakikati temsil eden "İslam" h~klı çıkarılmaya çalışılınasa da
Müslümanların din anlayışları, toplumsal formları üzerinde analiz
yapar5• Dolayısıyla değişim sosyolojisi oluşturulurken hikmet sos
yolojisinin kazanduacağı önemli unsurlar bulunmaktadır.
Bu bağlamda dinde ihya hareketleri yahut günümüz Müslü
manlarının yapması gerekenierin belirlenmesinde ve sıralanmasın
da işlevselliği de göz ardı edilmemelidir.
Dini İlıyada Tarihselcilik Konusu
Kur'an'ı anlamada· tarihsellik konusu açılınca akla gelen ilk isim
şüphesiz Fazlur Rahman' dır. Daha açık bir ifade ile merhumun her
menötik metot olarak önermiş olduğu ikili hareket teorisidir. Buna
göre yorumcu önce Kur'an'ın nazil olduğu döneme gidecek ve o günün
33 Tekin,Mustafa Age. Sf.205-206 34 Sosjal olayiann tibi oldugu bom yasalann olduğuna, toplwnlaon ıaıih içerisinde karşılaşacak
l.an neticelerin bilinmesinde Sünnerullahın yol göstericiliğine ve Kur'an vasıtasıyla ulaşılacak tarihln yasalanna dair Bkz: Kur'an Olaılu. Muhammet Bakır Es-Sadr. Fecr yayınlan
35 Tekin,Mustafa. Agc~Sf:240-243
182 1 YETKiN DÜŞÜNCE - 03
----------.f..bbas Pirimoğlu - ---------
·şartları altında vahiyden ne anlaşılmışsa ona vakıf olacaktır. Yorumcu,
metnin/Kur'an'ın ilk muhataplarının ne anladıklarını anladıktan sorıra
ikinci adımını atmak için ~nümüze dönecektir. Daha açık bir ifade ile
anladığını başka bir tarihselliğe yani günümüz şartlarına taşıyarak de
ğerlendirecektir. Mustafa Öztürk Kur'an'ı anlama ve açıklama aşama
sının, tarihi geçmiş ve yaşanmışlıkla alakalı olduğundan, eldeki bilgi
malzemesinin otantikliği ve güvenilirliği nispetinde nesnel ve objektif
sonuçlar vereceğini ancak ikinci etabın yorumun konusu olduğu için
sübjektifkarakterli olacağını ifade eder. Hatta ikinci aşamayı re'y ve iç
tihada benzeterek yorumdaki farklılığın doğal olduğuna vurgu yapar. 36
Bu iki adımlı hermenötik görüş elbette eleştirilere tabi tutul
muştur. Bunlardan en önemlisi tarihi uçurum aşılıp vahyin inzal
olduğu döneme gidebilmenin ne kadar mümkün olacağı sorusudur?
Buna evet diyebilmek için yorumcunun modern rasyonalizmin "a;
kın özne" si olduğunu peşinen kabul etmek lazımdır. 37 Aşkın özne,
içinde yaşadığı tarihsellikten sıyrılarak her nesneye, nesnel bir me
safeden bakarak, baktığı nesneyi bütün boyutları ile bilebilecek bir
tasarımdır. Tarihte istediği gibi gezebilen ve kendi tarihselliği söz
konusu olmadan gittiği zaman dilimlerinde nesnelliğini tesis ede
bilen bir tarih-üstü öznedir. Bu yorumcu için İslam tarihi emrine
arnade olan stok bir malzeme olarak tasarlanmıştır. 38 Oysa o yo
rumcu da belli bir tarihilik ile maluldür. Vahyi, ilk muhataplarının
anladığı gibi anlayabilmek için zamansal uçurumu aşarken, günü
müzün modern şorunları ve değerleri ile yüklü ve _ belirlenmiş olan
kafa yapısını, burada bırakması mümkün olamayacağına göre ilk
adım ile kurgulamış olduğu geçmiş zaman asla otantik olmayacak
ve zannedildiği gibi ilk muhatapların anladığını anlamasına imkan
sağlamayacaktır. Sağlamayacaktır, çünkü Hz. Peygamber dönemi
kendi yaşam bütünlüğü içerisinde aynı zamanda kendi içine ka
palı işaretler sistemidir. Bu durumda farklı bir tarihsel ortama ait
36 Mustafa, Öztürk. Kur'an ve Tarihsellik Üzerine. Çerçeve Yazı!ar Öenek Konular. Sf. lO-ll. Ankara Okulu.2018.Ankara.
37 Kotan,Şevket. Kur'an ve Tarihselcilik. Sf.201. Beyan yay.2001. İstanbul. 38 Kotan,Şevket. Age. Sf.203.
03 - YETKİN DÜŞÜNCE [ 183
----Dinde Islah Tartışmalarında İşkaller ve Sualler - - - -
bir yerumcunun bu kendi içinde kapalı sisteme nüfuz edebilmesi
mümkün görülmemektedir.39 Aynı müşkülü, Kur'an'ı ilk muhatap
larının anladığı gibi anladı ğı kanaatincieki yerumcunun ikinci adı
mında da, yani anladığını günümüze taşımak suretiyle günümüze
tevil etme a_şamasında da rastlamak kaçınılmazdır. Yerumcunun
ürettiği yorıumu çağının güç ilişkileri ve siyasal bağlaqundan ayrı
düşünemeyiz. Dolayısıyla hakim medeniyerin etkisi altında kalma-
sı kaçınılmazdır. 4° Kısacası yorumcu günümüze göre tevil ederken
farkında olmadan dahi olsa günümüzün Batılı değerlerinin Kur'an
vasıtası ile tasdikine sebebiyet verebilir. Aslında tarihsellik konu
sunun alıkamın değişmesine dair konuların müzakeresi esnasında
dile getirilmesi de bu meyanda son derece anlamlıdır.
Sonuç Yahut Sorulmasİ Elzem Sorular
Bu ahvalde Müslümanl.ar için elzem olan hangisidir? Ahkaro ayet
lerini yeni~en yorumlamak mı, yoksa değişim sosyolojisi üzerinde çalı
şarak Müslümanların gidişatı, yaşadığı değişimler üzerinde sosyolojik
tespitlerde bulunmaya çalışmak mı?
Müslümanlar kutsal kitaplarında alıkarn ayetleri olduğu için mi
Batı karşısında güçsüz kaldılar? Bu ayetleri tarihsellik üzerinden yeni
den yorumladığımızda değişen ne olacaktır? Batı ile eşit vaziyette mi
olacağız? Biz bu konuda kendimizi kandırsak bile Batı sırfbu reform
larımız nedeniyle bizi kabul eder mi? Edecek olursa herkes ve her yer
"Batı" olacağı için Batının bir farkı ve ayrıcalığı kalır mı? B~tı, aradaki
farkı korumak için yeni mevzu~ar bulmak zorunda kalmaz mı?
Dahası biz Batılılaşmak zorunda mıyız? Üstelik Batıcı kalacağı
mız ve Batılılaşamayacağımız bk'kaziye-i muhkeme olmuş ikf!n bu
konuda ısrarın kime ne faydası bulunmaktadır. Hatta aradaki farkı
39 Tatar, Burhanettin. Dini Hüküınlerin Kaynağı ve Dini Metinlecin Anlaşılmasİ Konusundaki Çağdaş Yaklaşımlar Çalıştayı.(18-19) Aralık 2009.tebliğcisi İshak Özgel'in Tarihsekilik Düşüncesi Bağlamında Kur'an'ın Tarihsel Yorumu" başlıklı tebliğine dair müzakeresi. Dini Hükümlerin Kaynağı ve Dini M etinierin anlaşılması içerisinde. Editör Cengiz Kallek.Sf:321. İSAM: 2010. İstanbul.
40 Alpyağıl, Recep. Ki.ınjn Tarihi Hangi Hermenötik? Sf:161.Ağaç Yayınlan. İstanbul. 2003.
184 1 YErKİN DÜŞÜNCE- 03
- - --...,....------Abbas Pirimoğlu - ---------
~uhafaza etmeye çalışmak Müslümanlar için gözetilmesi gereken
bir hassasiyet olmaz mı?
İç dünyalarımıza kök salmış olan 'Batının üstünlüğünün kalıcılığı
ve değişmezliği' inancı ne kadar sahicidir? Batı, üstünlüğünü "akıf' ve
"bilim" gibi sadece 'Batılı insana ait ve özel' hasletleri ile yakaladığının
propagandasını yaparken amacı dünya hakimiyetinin altında yatan ta
lan ve sömürüyü gizlerneye çalışmak değil midir? Müslümanların bu
konuda yeni bir bilinç edinmeleri gerekmez mi? !
Belki de en önemlisi Müslümanlar "lekeli" bilinç sahibi olmaktan
kurtulmaya azınetmeleri elzem iken halen daha Batıyı yerleşik-hakim
ve kalıcı medeniyet- kendilerini dışarıdakiler -Batının taklitçisi ve pe
riferisi- ol~rak görmenin zilletinden kurtulmalarılazım değil midir? ·
Keza yine ahkam ayederinin çağdaş yorumuna duyulan ihtiyaç sakın
bu lekeli bilinç'in bir zihin oyunu olmasın? Daha reşit olmayan gençle
rin serbestçe yaşayabildikleri ülkemizde bazı hocalarımızın gözüne bunun
batmayıp da, birçokhikmeteve zarurete bina en ruhsat tanınan çok eşliliğe
kafalarını takmalarını başka bir şey ile izah etmenin i.mkanı var mıdır?
Doğunun ve Batının tarihi gelişme çizgileri doğrultusunda İslam'ın
sömürüye imkan vermemesi nedeniyle Müslümanların endüstri dev
rimi!J.i yapamamalan gerçekten bir eziklik sebebi midir? "Bakın bizde
sizler gibi hırsızın elini kesmiyor, çok karı ile evlenmiyor, hatta karılarımızı
da dövmüyoruz" mesajı yerine İslam'ın "adalet", tevhid ve "yeryüzünde
bozgunculuk çıkarmamak~ gibi ll!esajlarını versek daha isabetli olmaz
mı? Kafamızı günümüz insanlığının muhatap kaldığı, savaş, ırkçılık,
haksızlık, sömürü, baskı ile susturma, eğlence ile kandırılma, insan
lık onurunun ayaklar altına alınması, kadınların cinsel sömürüsü, şirk,
sekülerlik, nükleer silahianma gibi konulara taksak daha hayırlı bir iş
yapılmış olmaz mı? Modern dünyanın müzmin sorunlarına Kur' an' dan
harekede neler söyleyebiliriz gayretinde olmamız gerekmez mi? İnsan
lık üzerinde sahte ilahlık tasiayan müstekbirlere karşı tevhid inancını
yaşayarak ve anlatarak yeni bir medeniyetin öncüsü olmaya çalışmamız
yeryüzünün geleceği için üzerimize yüklenmiş bir görev değil mi?
Her şeyden önce kavmi ve mezhebi farklılıkların paramparça ettiği
03 - YETI<İN DÜŞÜNCE 1 185
- --- Dinde Islah Tartışmalannda İş killer ve Sualler ----
Müslümanlarda "ümmet" şuurunu uyandırarak Batı tarafindan zen
ginliklerinin talan edilmesine, zihin olarak sağlıkları~a kavuşmalarına
ve tekrar ayağa kalkmalanna ehemmiyet verilmesi gerekmez mi? Bu,
alim, hoca aydın her kim olursa olsun Müslümanların önderlerinin
üzerinde has~asiyetle durmaları gereken öncelikleri değil mi?
Hem böylece biz Batıhların yüklediği yapay sorunlardan zihinle
rimizi azade kılıp, insanlığın gündemine dünyanın sahici sorunlarını
getirmiş olmaz mıyız? Böylece Kur'an'ın üzerimize vazife kıldığı "orta
ümmet" görevi layıkıyla yerine getirilmiş olmaz mı?
Son bir husus, tarihi gelişme çizgirnizin hikmet sosyolojisi ile yo
rumlanması neticesinde oluşacak geleceğin dünyasında, bugün bize
sorun gibi görülen konular belki o gün bizlere hiçte sorun görünme
yecektir. Kim bilebilir ki? Zira "anlamak» epistemolojik değil varoluş
sal bir olaydır. Ayrıca göz ardı edilmemesi gereken bir diğer husus da
tarihe temel-külli kaidelerini koyan bir sahibinin olduğu hakikatidir.
··,
ı86 1 YETKiN DüŞÜNCE- 03
top related