başka bir dünya olduğuna yemin - wordpress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik...

48

Upload: others

Post on 05-Aug-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak
Page 2: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

Başka bir dünya olduğuna yeminedebileceğiniz o açık denizlerin gecesinden

çıkıp gelen hayalet geminin sisli şehircaddelerinde, köy mezarlıklarının tarlalarlakesiştiği boşluklarda, çocuk parklarında ve

kurgusu boşalmış luna-parklarda, sandalyeleriters çevrilmiş meyhanelerde, okuyucuları

çoktan yokolmuş kütüphanelerin ıssızkoridorlarında gezindiğini mutlaka birilerifısıldamıştır kulağınıza. Hatta geceleyin

birdenbire havlayan köpeklerin nedenürktüklerini o zaman hissetmişsinizdir.

Ya da tüm bunlar uyku ile uyanıklık arasındayaşanan türden bir hayal...

Page 3: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

seyir defteri

Karanlık ve kuytu köşelerde yolumuzu gözleyen doğaüstü yaratıklar vebilinmeyen güçlerin gazabı korkuturdu eskiden bizleri. Aradan geçen

binyılların sağladığı üstün gücümüzle tüm bu korku kaynaklarınıkapatıverdik küçük kutulara ve canımız istediğinde gidip görebileceğimiz

modern şatolara.Peki neden hâlâ tir tir titriyoruz sokaktan gelen haberlerin gölgesinde,

yalnızbaşına, soluk soluğa?

Yoksa, dehşet filmlerine malzeme olacak cinsten yaratıklar olarakdüşlediğimiz karanlığın gizlediği tehlikelerin tek kaynağı hemcinslerimiz

mi?

Page 4: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

içindekileryanlış pusula

6KORKUYU YENMEK

ahmet demirhan

Hayat tekse de yaşantı tek olanı sevmez; ama, yine de her biryaşantının sınırı hayattır. Ölümse (en büyük korku) her

ikisinin de son sınırı.

başka bir dünya

7TANYA ABLA BENİ

NİYE KORKUTURDUNUZçiğdem çalkılıç

VAMPİRLERDEN KORUNMA YOLLARI

orhan selim

deligömleği

8

Yetişkinlerin yalnızca çocuklara ve delilere atfettikleri ocesaret ve korkusuzluktur belki de onları korkutmaya

yönelten neden. Evet, korkulacak şeyler vardır dünyadave artık bunları öğretmenin zamanı gelmiştir.

Aslında karşılaşmışsınızdır. Her ne zaman o değerliyüreğiniz saflaşıp içinizdeki kara yapışkan bulutlar dağılsa

ve nesnelere ve insanlara hayranlıkla, sevgiyle, arzuyladokunsanız yanınızda onlardan biri bitiverir.

şeytanminaresiKORKU TÜNELİNDE BİR HAYAT

YAŞAMAKpınar türen

11Belki de çocukluğun sihirli değneği bizi hayaller

dünyasında, korkuyla örülmüş duvarlar içinde nasıloluyorsa garip bir güven hissi içinde yaşatıyordu.

cehennemin kapıları

ÖLÜLER MAHALLESİ

sedef erkman13

Mezarlık, ölmüşlüğün ve artık bu dünyada ayındoğuşunu hiç göremeyecek olmanın verdiği hüzün ve

kederle sessizce devinir olduğu yerde.

çıkmaz sokak

DÜŞLER...İZLER...KAÇINILMAZLIK

halide velioğlu15

Siz, kimsesizliğin bilirkişisi, kaçırıcı ölümünüzünnamazındasınız, cemaatsiz definlerin toprak almayancenazesi siz misiniz? Kelimesiz belli; taşta kaldınız.

kayıp harita

16AKLIN KISA SÜRELİ KAYBI

mehmet açar

Sırların en derin olarımın asla hatırlanamayan rüyalardayattığını ama bu rüyalara giriş yollarının da uyku ile

uyanıklık arasındaki o tuhaf şuur bölgesinde yattığını...

kaptanın esrarı

LANET DEĞİŞİR

babur akyol20

Siz de hiç batmayacağım bildiğiniz hayalet bir gemi ileaçık denizlerin gecesinde dolaşlıysanız, bilirsiniz. Bu

hikâye, lanetli bir hikâyedir.

korkııburnu

ELMALI PASTA

sevgi iyimen

PORSUK AĞACI

sylvia plath

22

24

kutııpyıldızı

Dibi bilirim, diyor. En büyük kökümden, bilirim onu:Seni korkulur.Ben korkmam oradan: ben oraya gittim.

Çırpınamadın bile yırlılırken en savunmasız, en gizliyerlerin. Bacakarandaki ıslaklık, çıldırtıcı bir yavanlıkla

aklı içine, silemedin.... Ellerin çarmıhla.

Page 5: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

üstü çizilmiş kişiler

26ALKIŞLAR KİME

nazlı ökten

BİR KATLİAMIN PERDE ARKASI

cüneyt a. genç

perili kö§k

27

Baba ya da koca olarak karşılarına dikilen mini despot işteşimdi 'olmamış' eksik bir kadın.

Yaşanmış olan bilmiştir ve bir daha hatırlanmasıgerekmez. Şu anda göz önünde olmayan bir şeyin aklagetirilmesi her an geçmiş bir tutarsızlığa ışık tutabilir.

Çağımızda tutarlı olmanın tek yolu geçmişi unutmaktır.

sisdüşleri

29KİM KORKAR BALAYISINDAN

ergıın kocabıyık

Ormanda yürüyüş yaparlar, sevişirler, odan koparırlar,bazı ağaç dallarını kırarlar, çeşidi canlıları ezerler,

öldürürler. Karısı da ertesi gün ölür

med-cezir

31hayalperdesi

33

kara göründü!

37şişedeki mesaj

39

HAYALET KURAMI

d. a. wright

ay tutulması

40

uçan hollandah

43

deja vu

45İMKANSIZ AŞKIN ONUR-PERİSİ

sadık türksavaş

eski dünyanın bu sarsıntılı zamanlarında, Teselya'nınkaranlık ve kuytu ormanlarında;.... Kendi kendinetırmandığı Gerçek Ağacından ruhunu dinleyerek,

gökyüzünün yeryüzünden yanlışını süzgün bakışlarla seyredalan altın saçlı bir ırmak Nyınpha'sı,...

BİR ADAMIN DÖRT AYRI HAYATI

murat gülsoy

Fakat biraz değişik bir günlük. Yaşadığım günlük olaylarıdeğil de henüz yaşamadığım ve yaşayacağım olası günlerinnotlarını içeren bir günlükler dizisi. Birden fazla günlük,

birden fada hayat.

Bir hayaletin 10 -29 J gibi küçük bir enerji ile ışıkhızının 0.7 katı kadar bir hıza ivmelerımesi oldukça

ilginçtir. Bu durumda kütlesi iki katına çıkar ve dalgaboyu yarıya düşer.

Shining bittiğinde ben koltuğumda sus pus olmuşoturuyor, kasetin boş bantlarının televizyon ekranındakicızırtılı dönüşüne sanki hala bir şeyler seyrediyormıış

gibi bakıyordum.

Yüreğim çarpıyor, heyecanım Suat'a da geçsinistiyorum. "Var mısın" diyorum, "bir öykü yaşayalım

seninle bu evde". Gözleri parlıyor "hadi" diyor...

BİR GAMZE-BİR KUŞTÜYÜ YASTIK

gülseren tuğcu

LATİFE'YE MEKTUPLAR I

yusııf eradam

BİR KAYGI SOSYOLOJİSİ

raoul girardet

KORKU SİNEMASI ÜZERİNESÜBJEKTİF NOTLAR

selim ergun

Toplum acı çektiği zaman acısının nedeni olaraksuçlayabileceği, hayal kırıklıklarının öcünü alabileceği birini

bulma ihtiyacını duyar: Buradaki psikolojik ve toplumsalmekanizma şeytan çıkarmayla benzer bir mekanizmadır.

...iyi huylu bir çocuğum ben, sen de öyle, o müdür varya aslında kendinden hoşnut değil, fesleğenleri attım, sen

iyileşir iyileşmez Burgaz'a gideceğiz, birlikte yeni biröykü daha yazarız...

Page 6: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

yanlış pusula

KORKUYU YENMEK

ahmet demirhan

Düşünelim: bir labirentteyiz; labirentin her bir koridorundan bir başkasınadönerken, attığımız adımın doğru mu yanlış mı olduğuna ilişkin duyduğumuztedirginlik yanında, içimizde tortulaşan bir "ya..." korkusu var; bir de tabii kiyol boyunca yanımızda yöremizde gördüğümüz iskelet artıkları.

Bir de şu var: labirent iki boyutlu değil, üç, belki de çok boyutlu. Yalnızcabakışları yerde olan hissedebilir işte bunu. Geçtiği her bir koridorundiğerlerinden farkı olmadığını düşünenler ise, yanılanlardır: Hayatımtehlikeye atmamayı seçmiştir ve böyle yaşar. Oysa korkusu tektir onun; hepolmuş olanı anımsar, anımsatır. Yalnızlıktır. Ve çevresinde yöresindekarşılaştığı ilk kişiyle konuşur; dil en yanıltıcı sığınaktır ve korkuyu yenmez,erteler. Dil hayal kurar ve imkânın sınırında biter. Konuşmak, anlatılan neolursa olsun, dilin ortak paydasında "ortalama" aramaktır; günahçıkarmaktır konuşmak.

Korku birşeyle aramızdaki mesafeden doğar. Bu mesafeyi ne kat etmeyeçabalamayı ne de mesafede önünde eğilmeyi (korkunun gerçekleşmesidir bu)seçenler için, tek bir sabite vardır: Töresel ahlâkı da, bizatihi ahlâkınkendisini de ertelemek ve hayatlarını tehlikeye atmamak için varolanıkabullenip içkinleşememiş yaşantıların iniş çıkışında bir denge aramak.Korku gerçektir, ama kıskançlık, kin ve şiddet onun yardımcılardır.

Birşeyle aramızdaki mesafenin niteliği sabit değildir oysa; labirent çokboyutludur. Sıkışıp kalmanın ötesinde, geçilen yolların her birinin de aynıolmadığını düşünenler için tüm bir labirentin haritasını çıkarma şansı vardır.Hayat tekse de yaşantı tek olanı sevmez; ama, yine de her bir yaşantının sınırıhayattır. Ölümse (en büyük korku) her ikisinin de son sının.

Korkunun üzerine gitme cesareti gösterenlerdir hayat ile yaşantıyıbirleştirebilenler. Çünkü korku içimizdedir; ve yaşantının soyut boyutlarımhayatın somut taraflarıyla çakıştırmak; işte bu, varolan ahlâkın üstüne çıkıpsahteliğe bürünmeden, varolanı var kabul kedip onunla yetinmeme caseretinisağlama almanın yüceliğidir. Nedir ki korkuyu- yenmek, bir mimesisedönüşmesin !

6

Page 7: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

başka bir dünya

TANYA ABLA BENİNİYE KORKUTURDUNUZ

çiğdem çalkılıç

Islık çalarak bastırmaya çalıştığım korkumu-sanki arkamdan biri yakalayıverecekmiş gibi-hızlı hızlı yürüme isteğimi ve "bir şey yok bakişte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan önbahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimleharmanlayarak geçirirdim yaz gecelerimi o eskiköşkte. Yanılmıyorsam beş yaşlarındaydım,kocaman bir bahçesi vardı köşkün; salıncakları,kum havuzu, gül bahçesi ve kameriyeleri.Yazlarımızı birkaç aileyle birlikte geçirirdik oköşkte. Minik sandaletlerimle çıktığım ön bahçeyolculuklarımdan birinde korkuttunuz beniTanya Abla, üstelik korkunç sesler çıkararakkaranlığın içinde gizlendiniz. Hızlı hızlı atmayabaşlayan kalbimi, tamamlanmamış ıslık şarkımı,kaçmakla kalmak arası donup kalışımı halahatırlayabiliyorum. Sonraları bu korkutmatörenlerine Nazlı Ablayı da dahil etmiştiniz. Artıkdayanamayıp olanları anneme anlattığımdakaranlıktan korkar olmuştum çoktan, artıkıslıklar yetmiyordu. Şimdi düşünüyorum daTanya abla beni niye korkuturdunuz? Titreyensesim mi eğlendirirdi, donuk suratım mı? Yoksakalp atışlarımın hızlanışını mı duyardınız? Bensonunda bu haksız savaştan ağlayarak çıkardım,siz beni yatıştırmaya çalışırken gülmektenkırılırdınız. Neydi bir çocuğu bu kadarkorkutmanın verdiği haz. Yo bu sadece sizinşahsınıza münhasır garip bir özellik değildi,bilakis çocukları korkutmanın genel bir eğilimolduğunu gözleyecektim büyüdükçe...

Tanya Abla hala korkutuyorlar çocukları, belkisizinkileri de korkutuyordur başkaları.

Yetişkinlerin yalnızca çocuklara ve delilereatfettikleri o cesaret ve korkusuzluktur belki deonları korkutmaya yönelten neden. Evet,korkulacak şeyler vardır dünyada ve artık bunlarıöğretmenin zamanı gelmiştir. Kontrol ve iktidararayışının bir uzantısıdır belki de korkutmaisteği. Sıkça rastlanırı "yahu bu çocuk bir şeyden

korkmuyor sinir oluyorum" diyen yetişkinlere.Bazıları da "ne yapalım başka türlü başaçıkamıyoruz" derler. Böylelikle kullanılanyöntem kestirmedir ve bir cevap için düşünmekgerekmez; işte yemek bitirilecektir, bahçenin otaraflarına da gidilmeyecektir yoksa öcüler gelirfena olur. Tabii bundan daha somut korkuodaklan da vardır: Çingeneler, eskiciler,sütçüler, iğneciler v.s.

Sizi çocukluğunuza doğru kısacık bir yolculuğadavet ediyorum. Nelerden korkutulduğunuzuhatır layın. Eğer bu yolculukları (diğerinsanlar ınkini de) üstüste koyabilseydiksanıyorum çok özdeş korku hikâyeleri eldeedebilirdik.

Çocuklar korku ile ele geçirilmeye çalışılır. Budurumda yetişkinlerin kafasında şu önermelermevcuttur:

1.Çocuklar özgürdür, özgürlük kötüdür (azözgür olsunlardır)2.Onlar kontrol edilmelidir. Ne yapacakları belliolmaz çünkü kendilerine inançları tamdır.3.İstenileni değil istediklerini yaparlar bu dapratik anlamda düzeni bozabilecek bir özelliktir.4.Onlar bir şeyden anlamadıkları için açıklamak,konuşmak işe yaramaz. En kestirme yol tercihedilir. Hem bu daha eğlenceli ve kolaydır.5.Çocuklar ne kadar erken otorite ilekarşılaşırlarsa ilerde o kadar rahat ederler.Otoritenin yöntemlerinden biri de korkutmaktır.

Bütün bunlar çemberi daralttıkça daraltır,hayallerimizi esir alana kadar yetişkinler dekorkar, kaybedilmiş çocukluklarını boşuna arardururlar.

7

Page 8: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

deligömleği

VAMPİRLERDEN KORUNMAYOLLARI

orhan selim

Geceleri uyuyamazdım bir aralar. Perdenin garip desenlerindebüyürdü korkak gözlerim. Dehşet: pencerenin ardında,karanlıkta, gecenin içinde üzerime atlayacağı anı bekleyen birkurtadam hayali ile yorgun düşer, yatak denilen o olağanüstüyolculuk gemisinin seyahat öncesi zevkini çıkaramazdım.Zamansız seyredilmiş, uyduruk bir korku filmi yüzündenharabolan çocuk, muskalarla falan tedavi edilir. O zamanlarpsikolog hâlâ yabancı bir sözcük. Muskalar, hocalar, kurşundökmeler, okumalar, üflemeler, okunmuş sular, şerbetler,şekerler, yedi dükkân süprüntüleri, ufak tefek büyüler, fallarhayatlarımızın ötesinde berisinde yaşamlarını sürdürüpgidiyorlardı.Sonraları, hızlı değişim, yaşanan 70'li yılların gerginliği, 80sonrasının söz söylenmez, akıl yürütülmez karanlığı korkulanda değiştirdi, korkanları da, korkulanları da Zorlaştıkçazorlaşan, her yanlış ve korkak kararımızla kirlenmeye hazır birhayat duruyordu önümüzde. Hâlâ da öyle galiba. Filminheyecanlı başlangıcını kaçırmıştık. Ya da öyle sanmanın tarifsizkederi ile arınmaya çalışıyoruz. Oysa kederle ovulan bir ruhincelir incelir ve en nihayet bir yerinden kopuverir.Her neyse, o film kapalı gişe oynarken Kazancı'da, Taksim'de,Maraş'da ben sonraları medyum veya büyücü olacağınainandığım bir çocuk-arkadaşımla KORKU dergilerini okurdumsatır satır. Vampirella, Dracula, Zombiler, Vodoo ayinleri,kara büyü, reenkarnasyon, küçük akıllarımızın içinde korkunçgölgeler olarak cirit atarlardı.Hiç unutmam vampirler hakkındaki tüm bilgilerimizi bir arayagetirip bir tür sistematize etme işi yapardık. Vampirlerinteolojisi denebilir belki: Haçtan, sarımsaktan korkarlar, aynadaakisleri görünmez, dişbudak ağacından yontulmuş bir kazıkyüreklerine batırılarak veya güneş ışığına çıkarılaraköldürülürler. Ve birkaç delibozuk ayrıntı daha. Biraz özenme

8

Nasıl unutulabilinir kiböyle bir çocukluk:

Ortaköy'den Taksim'eSevgili Hemşerilerim

nutuklarını dinlemek içinkoşturulan uygunadım bir

çocukluk!

Üzerime çöreklenmiş buakıl dışı illetten yine akıl

dışı bir yöntemlekurtarmaya çalışmıştı ailem

beni. Dedemin elimdentutup beni Eyüp Sultan'a

götürmesi, Hocanın bucivardaki muskacılara

güvenmememiz gerektiğinitelkin edişi, oradan, doğru

Sahaflar Çarşısınagidişimiz, Muzaffer Hoca'yı

buluşumuz, iki saat sonramuskamın hazır oluşu,

küçük iki kağıt parçasınaçizilmiş dairelerin içindeki

ve dışındaki büyülü vebilinmez harfler... Hepsi

aklımın bir yerine silinmezbir şekilde kazındılar. O

uyduruk korku filminitamamiyle unuttum ama busahneler hep capcanlı kaldı.

Page 9: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak
Page 10: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

deligömleği

Vampirle konuşmaromanında vampire özenengazeteci gibi sonsuz hayatgözümüzü kamaştırıyordugaliba. E, ne de olsa ölüm

korkusu!

de vardı galiba. Vampirlerin tüm lanetli korkunçluklarınarağmen sahip oldukları sonsuz hayattı sanırım onları çekicikılan. Kim sonsuza dek yaşamak istemez ki?Sonraları, yaşadıkça öğreniyor insan, kaniçicilerin gerçekanlamını. Gençek anlamı biraz iddialı bir laf galiba fakat yararlıbir abartma olacağı kanısındayım: Hayır, kaniçiciler hiç de öylesivridişli geceyaratıkları değiller. Yüzleri soluk, saçları parlaksiyah hiç değil. Kazık ve güneş ışığı normal bir insanı nasıletkiliyorsa onları da öyle etkiliyor. Haç ve sarımsakla da ilgileriyok. İşin acı yanı onları tanımak da kolay değil. Yo, konuyuMarx'ın hayli doğru mecazına getirecek değilim.Onları geçtik bir kalem. Onları tanımak da değil meselem.Onların tanınmazlığı, sürekli devinim içinde oluşları.Yarasadan sise, sisten kurda dönüşmeseler de yakın bir dosttansaygın bir yazara, şerefli bir mücadele adamından, masum birgenç kıza, herşeyi mahfolmuş bir arkadaştan, bir salonzüppesine dönüşüvermeleri. Bir onda, bir bunda yaşambulabilmeleri.Aslında karşılaşmışsınızdır. Her ne zaman o değerli yüreğinizsaflaşıp içinizdeki kara yapışkan bulutlar dağılsa ve nesnelere veinsanlara hayranlıkla, sevgiyle, arzuyla dokunsanız yanınızdaonlardan biri bitiverir. Kendinizden sanırsınız. Beraberlik,paylaşma, fedakarlık gibi yüce kavramlarla ışır yüreğiniz.Onlara ya da ona dokunursunuz. Ve işte o an içinizde güzel, saf,iyi, eldeğmemiş o aptalca "tıfı l coşkunluklardan ne var neyoksa hepsini silip süpürürler. İçinizden çekip alırlar. Artıkonlar, yanaklarına renk gelmiş, yumuşamış iyileşmiş canlanmışolarak yanınızdan uçup giderler. Ve bu sayede boş birdenizkabuğuna dönüşüveren bedeninizi, taze bir kurban aramakiçin orda burda sürüklenirken bulursunuz. Artık çok geçtir. Sizde onlardan biri olmuşsunuzdur. Geçmiş olsun diyemiyorum.Geçmez çünkü.Ne diyordum? Eski Korkular diyordum. İleride medyumolacağını sandığım bir çocuk-arkadaş diyordum galiba.Üzgünüm.Çıkış göremiyorum.

"Sermaye, vampir misali,ancak yaşayan emeğin

kanını emerek yaşayabilenölü emektir ki, ne kadar çok

emeğin kanını emerse okadar çok can bulur"

10

Page 11: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

KORKU TÜNELİNDE BİR HAYATYAŞAMAK

şeytanminaresi

pınar türen

Hergün herşeyden korktuğumu farkettiğimdeaslında gerçek korkuyu hiç tatmamış olduğumuanladım. Ne kadar doğaldı benim için yanımdankoşarak geçen bir köpek görünce korkmak.Peki ama neden resimleri hariç hiç görmediğimyılanlardan bu kadar çok korkuyorumbilemiyorum. Sokaktan gelen ne olduğu belirsizbir ses duyunca da korkuyorum fiziksel olaraknası l meydana g e l d i ğ i n i b i l d i ğ i mgökgürültüsünü duyduğumda da korkuyorum.

Geceleri ise, içimde korkuyla karışıp beniheyecanlandırdığı için bu kadar çok seviyorum.İşte böyle düşündükçe ve bu korku listesi deuzayıp gittikçe, insanın kötü programlanmışduygusal ve korkak bir robot olduğunainanmaya başlıyorum.

Bir timsah ile uyumakHepimizin çocukluğu ters ayaklı cinlerle veherkesin kendi kafasında değişik bir biçimdedaha doğrusu biçimsizlikte canlandırdığı çeşitçeşit öcülerden korkarak geçti. Bu aradamasallarda bir iyi bir kötü olarak karşımızaçıkan periler de kafamızı karıştırarak korkusınırlarını zorlamadılar mı? Büyüklerin, hayalgücünün en mükemmeline sahip çocuklarınakarşı en büyük kozları bu varlıkları şaibeliyaratıklar olmuştur. Büyük o lduklar ın ısöyleyen kişiler kendi üzerlerindeki korkularındeğişik versiyonlarım çocuklarına aktararak itaatettirmeye giden en kısa yolun devamınımeşrulaştırırlar. Oysa "uyu yoksa senicanavarlara veririm" diyerek uyutu lmayaça l ı ş ı l an ç o c u ğ u n k a f a s ı n d a n e l e roluşabileceğini hiç düşünmezler. A n n e m debana böyle birşeyler dedi mi hatırlamıyorum(hatırladığım kadarıyla ben iyi u y u y a n birçocuktum) ama çocukken yatağımın a l t ındaısrarla bir timsah yaşadığına i n a n ı r , e l imiayağımı yataktan uzatmadıkça güvende

olduğumu zannederek uyuyabilirdim. Böylesinekorkunç bir düşünceye karşı bulduğum basitsavunma mekanizmasının işe yaramasınıçocukluğun sa f l ığ ına borçlu o l d u ğ u m ubiliyorum zira şimdi yatağımın altında bir timsaholduğuna inansam değil uyumak yaşamak bilekatlanılmaz olurdu. Belki de çocukluğun sihirlideğneği bizi hayaller dünyasında, korkuylaörülmüş duvarlar içinde nasıl oluyorsa garip birgüven hissi içinde yaşatıyordu. Ancakçocukluğumuzda en büyük yaptırım gücünesahip olan korku kafamızda garip şekiller alırkenileride bizleri daha nelerin beklediğini bilemezdikelbette.

O yasak türküyü dinlemekÇocukluğun korkuyla iç içe girmiş güvenliğiyerini gerçeklerin fena halde keşfedildiği yanialacakaranlık kuşağından çıkıldığı dönemlerebırakınca korkuların gündelik hayatı istilâsı artıkcinlerle perilerle değil tam tersine gerçeklerin takendileriyle olmaya başlar. Artık endişeler vekaygılar dünyasına giriş yapılmıştır ve korku ensıradan g ü n ü n en sıradan anında dahi hepyanımızdadır. Otobüsü kaçırmaktan ya da trafiğeyakalanmaktan t u t u n da y a ğ m u r l u havadaşemsiyesiz sokakta kalmaya kadar herşey insanıbiraz korkutur , biraz telaşa ve hep önlemalmaya, tedbirli olmaya iter. Tüm bu saçmasapan korkular ve tedbirler arasında gitgide dahada sıkıcı hale gelen gündelik hayatlarımızı belkide birazcık olsun daha heyecanlı hale getirmeninyolunun y i n e korkudan geçmesi de oldukçagariptir. Maceranın tadı denilen şey aslındakorkunun ta kendisidir. Herşey bir yana iyi birkorku f i lmine gitmekten kim hoşlanmaz ya dakim Stephen K i n g d u y u p etkilenmez? Birsinema s a l o n u n u n koyu ka laba l ığ ında ya da azı ş ı k l ı bir odanın sıcaklığında kurgusal korkularyaşamak i n s a n ı n neden bu kadar hoşuna giderdiye d ü ş ü n ü n c e ak l ıma hep ç o c u k l u ğ u m u n

11

Page 12: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

12

inlerle cinleri geliyor. Yasak kitapları okuyup,sürgündeki müzisyenin çok önceden sürgünedilmiş şairin sözleriyle yaptığı şarkıları gizligizli dinlemeye başladığımda artık inler cinlergerçek olmuşlardı. Onları yine göremiyordumama hep yanımda kafamın içinde olduklarınıhissediyordum. Belki bu korkulardan utandığımiçindir ki filmlerin ve romanların kurgusalkorkularından korkarak rahatlatmaya veyaaldatmaya çalışıyordum kendimi.

KorkuyorumSonra içimizden eksik olmayan bir sürükorkuyu daha keşfettim. Kaybetmektenkorkmak belki de insanı yalnız bırakmayankorkuların en başında geliyor. Olmayanö z g ü r l ü k l e r i m i z i kaybetmekten dahikorkuyoruz. Hep aradığımızı söylediğimizgerçeğe ulaşmak mı daha korkunç yoksagerçeğe ulaşmanın aslında hiç de zannedildiğikadar zor olmadığını farketmek mi hiç

bilemiyorum ama gerçeklerin hepimizikorkuttuğundan eminim... Ve tabii korkularınanası ölüm. Belki de tek ve nihaî gerçek.Hayatımız boyunca hep görmezlikten gelmeyeçalıştığımız, adeta onun korkusuyla yaşamayaalıştığımız ölüm. Hep içimizde, başucumuzdabir kılıç kadar keskin bizi bekliyor. Ne olduğunubilmiyoruz ama korkuyoruz.

Ve yıllar. Biteviye akan zaman. Hep birbirininaynı ama dehşet verici farklı dakikalar. Çeşitçeşit baskı altında un ufak olmuş yaşantılar,beynimizi kemiren korkular, ruhumuzu delikdeşik eden kaygılar. Ve adına hayat denilen bukaosa pamuk ipliği ile bağlı olduğumuz bile bileyaşamak...

İşte korku bu kadar içimize işlediğinden olsagerek bir türlü inanamıyorum gerçek korkuyubildiğimize.

şeytanminaresi

Page 13: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

ÖLÜLER MAHALLESİsedef erkman

cehennemin kapıları

Dönülmez akşamın ufkundayızVakit çok geç

Bu son fasıldır ey ömrümNasıl geçersen geç.

Yahya KemalMezarlık bir mahalle kadar büyüktür. O kadar büyüktür ki arasındanbirkaç tane otoyol, birkaç tane de ara sokak geçer. Bir kapısından giripbir diğerinden çıkmak için dakikalarca yürümek gerekir. O yüzdenulaşım caddelerden sağlanır, bir kapıdan diğerine dolmuş veya otobüskullanılarak gidilir. Mezartaşları sanki o mahallenin evleridir. Bazı evdebir, bazısında daha fazla kişi oturuyor gibidir. Bazıları görkemli villalarkadar beyaz, bahçeleri bakımlı, türlü bitkiyle donanmış. Bazılarımütevazi, biraz bakımsız, vaktiyle dikilmiş güller arsız otların istilâsınauğramış. Bir tarafta yeni evler geldikçe yıkıma uğrayan, bir kenara itilen,mahallenin türlü köşelerinde sıkışıp kalan eski evler. Yenilere hiçbenzemeyen, kararmış, garip bir yazıyla doldurulmuş, tepelerine birerkavuk kondurulmuş yaşlı evler. Fakat mahalle ağaçlıktır; selviler maviyaz göğüne uzanır, ılık rüzgârda sessiz sessiz hışırdar.

Mezarlık, dünyanın tarih öncesinde olduğu kadar sessizdir. O kadarsessizdir ki, etrafım saran o ucu bucağı olmayan şehrin ve otoyollarınuğultusu bile bozmaz bu sessizliği. Aksine, mezarl ığın sessizl iğiağaçlardan, mezartaşlarından, eski alçak duvarlardan, yeşil boyalı demirkapılardan süzülür, sinsi sinsi yayılan bir sis gibi şehrin her yanınadağılır, sessizlik o amansız gürültüyü boğar, bütün sesleri sanki yutar.

Şehre akşam güneşi vurmaya başladığında evlerde ı ş ık lar yanar,mutfaklardan kızartma kokuları, açık pencerelerden çocuk sesleri,balkonlardan içki kadehlerinin ş ıkır t ı s ı sokaklara y a y ı l ı r , kahveler,lokantalar akşamın getirdiği serinlikle canlanırken, ölüler mahallesi bufaaliyete hiç katılmaz, geceye yüz yıllardan beri nasıl başlamışsa yine aynışekilde başlamaya hazırlanır. Mezarlık, ölmüşlüğün ve artık bu dünyadaayın doğuşunu hiç göremeyecek olmanın verdiği hüzün ve kederlesessizce devinir olduğu yerde. Ölmüşler dünya yüzünde herşeyin aslında

13

Page 14: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

cehennemin kapıları

ne denli basit olduğunu ve mutlu olmak için türlü şekillerde çırpınan, acıçeken milyonlarca insanın, mutluluğu karmaşık düzenlerden aradıklarıiçin mutlu olamadıklarım artık anlamış olmanın verdiği bir üstünlükduygusayla bakarlar etraflarına. İnsanoğlu bu gerçeği ancak öldüktensonra öğrendiği için de kaybolan yıllarına ağlarlar, bir yandan.

Gece canlılar dünyası rahat bırakmaz mezarlığı. Gündüz sessiz, saygılı vegözüyaşlı ziyaretlerle, taze çiçek kokularıyla donanan mezarlık, geceolunca alemcileri, mezar taşlarına vurularak kırılan içki şişelerini,başbaşa kalacak başka yerleri olmayan sevgilileri, altın dişlere meraklısoyguncuları ağırlamaya başlar. İnsanlara korku saldığı her fırsattayinelenen mezarlık, aslında insanlar tarafından taciz edilir geceleri,huzuru bozulur. Güneş doğup da mezarlık eski sessizliğine büründüğünde,geride ezilmiş otlar, kırık cam parçaları, çatlamış mezar taşları ve cefakârölüler kalır.

Gün başlar, mezarlığın arasından geçen yolları, caddeleri trafik gürültüsütekrar sarar. Bir kırmızı ışıkta durduğunuzda hemen yola bakan birmezarda ünlü bir gazetecinin adını okursunuz beyaz pırıl pırıl bir taşta,biraz geride bir emekli albay ve eşi, bir diğerinde Adana eşrafından birhacı, öte tarafta bir doktor ve ailesi, uzayıp gider bilinmeyen isimlerlistesi, bilmezsiniz nasıl geçmiştir hayatları, var mıdır arkalarındanağlayanları. Eğer sizin bir sevdiğiniz varsa mezarlıkta, o zaman bambaşkaşeyler düşünürsünüz dalgın dalgın seyrederken güneşte soluklaşan taşları,"hayatta olsaydı herşey bambaşka olurdu" dersiniz içinizden ama artık işişten geçmiştir, herşey için çok geçtir ve siz dahil kimse inanmaz aslındamezarlığın insanları korkuttuğuna çünkü sevdiğiniz insanlar yatar oradaveya başkalarının sevdiği insanlar, üstelik herkese bir yer bulunacaktırucu bucağı olmayan şehrin bir mahalle kadar büyük mezarlığında,dolayısıyla "ne ilgisi var korkunun bütün bunlarla, olsa olsa ölümkorkusudur bu telaffuz edilemeyen" dersiniz kendi kendinize.

O sırada yeşil ışık yanar ve bu düşünceler s i l in i r kafanızdan, günlükhayatınıza atlarsınız balıklama, işlerinizi bir an önce bitirmeyi ve akşamserinliğini düşünür, deniz kıyısında yemek yemeyi kurarsınız kafanızda.Arkadaşlarınızla buluşmayı tasarlarken iyice uzaklaşırsınız mezarlıktanoysa ölüm korkusu kalır yanıbaşmızda hiç telaffuz edilemeyen...

14

Page 15: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

çıkmaz sokak

DÜŞLER...İZLER...KAÇINILMAZLIK

halide velioğlıı

Üzerinden geçtiğiniz bir izin artık sizin olduğunu bilmenin güveniyledaha çok adımlıyorsunuz yolları. Geldiğiniz yerlerin gidilmiş olduğudüşüncesi elbette değiştirmiyor ne sesini ne de rengini her sonyazdankalan o sevdanın. Farkında olmak, reçetede bir imlâ hatası en fazla. Oysaşiir de duruyor yerinde ve dahi o sevda... Bir şiir içinden geçmedenyazılmadığını bile bile her güz yeniden yazıyorsunuz; kırıyor, büküyor,çekimsiz hale gelene kadar fiilleri cümlelerde kullanıyorsunuz.Başlamanın, hele ki kaldığınız yerden başlamanın artık bir teselli bileolamayacağını bile bile sürdüğünüz her ize işaret veriyorsunuz.İyimsersiniz. Kalınlaşmış isimler üzerine çektiğiniz çizgiler. Yüzleridüşünüyorsunuz. Bir nefesin gidiş gelişi gibi içinizden geçen o isimlerin,belli belirsiz bir çizgiyle birbirine bağlandığını seziyorsunuz. Her birinibir başka gezegende yaşadığınızı düşündüğünüz sevdaların bir odadangeçmesi, dönüşsüzlüğü olan bitenin, ama bu oda, izler, yüzler ve siz...İsimlersiz, sesinizi verdiğiniz bir konuşmanın ortasında birdensusuyorsunuz. Kaçınılmaz, bir şeylerin kaçınılmaz olmasını hâlâ nasıl daistiyorsunuz Olmayacak dönüşlerin gönlü tok yorgunluğunu gözünüzünucuyla izliyorsunuz. Gidemezsiniz, biliyorsunuz ve dahi dönemezsiniz.

Siz, kimsesizliğin bilirkişisi, kaçıncı ölümünüzün namazındasmız,cemaatsiz definlerin toprak almayan cenazesi siz misiniz? Kelimesiz belli;taşta kaldınız. Yollarınız size ve sizinle dolandı; çıktığınız huzuru bilmemkaç kez hazırladınız. Çalıştınız, iyi çalıştınız.

Gölgesini üzerinde taşıyan, saydam ve görücü olmak muradından çıktınız.Kıvrıla kıvrıla düşen, ama düşen, yaprağın dalım anması şimdi sevdasazlarınız. Kalkınız artık; düşülecek izler var daha çok, bir de düşleriniz.

15

Page 16: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

kayıp harita

AKLIN KISA SÜRELİ KAYBI*

mehmet açar

"Rüyalarla gerçeklik arasında çok büyük farklararamaya gerek yok. Aralarındaki en önemli farkgerçeklik dediğimiz şeyde zaman ve mekanduygularına sahip olduğumuzu zannetmemiz."

Sinemacının J. L. Poe diye imzaladığı birgüncesinden

"Rüyalar üzerine çok düşünmenin zararlıolduğuna inanıyorum" diyordu sinemacı."Rüyaların gelecekten haber verdiğini iddiaeden görüşü ele alalım mesela. Tümüyle batılitikat. İçi bomboş bir fikir. Kimileri rüyasındagördüğü bir insanın kendisini düşündüğünüsanır. Telepati saçmalığı, aptalca bir şey. Banagöre rüya bir önceki gün yaşanan olaylarınhafıza tarafından taranmasıdır. Hafızamızda,tıpkı bilgisayarlardaki hard disklere benzer birşey var. Belirli bir kapasiteye sahip. Rüyalarda, nelerin kaydedip kaydedilmeyeceğine kararveren bir zihin süreci, sonuç olarak. Bilinçg ü n b o y u n c a zaten neyi kaydedipkaydetmeyeceğini kodluyor ve beynin harddiskine bu bilgileri işliyor. Fakat bilinç dışı bukararı günboyunca veremiyor, uykuyubekliyor. Bütün mesele bu işte. Basit bir kayıtişlemi."

Bir akşamüstü denize bakan bir çay bahçesindebira içiyorduk ve dört kişiydik. Sinemacı,yazar, mimar ve ben. Ben bir rüyamdanbahsetmiştim. Bunun üzerine sinemacı dabunları anlatmıştı. Konuşması buradakindendaha uzun sürmüştü, bir dizi örnek vermiş,bilgisayarlarla beynin çalışma biçimlerininbenzerliğinden sözetmiş ve sonuç olarak,"Rüyalar gaib alemden gelen işaretler falan

*Pink Floyd'un "A Momentary Lapse of Reason"albümüyle bu yazı arasında bir ilgi olduğunusanmıyorum. Bu sadece basit bir araklama vakasıdır.

16

değildir. Sadece ve sadece beynimize günboyuişlenen sayısız bilginin bir ön elemeden geçirilipasıl hafızaya kaydedilmesidir" demişti. Onunlahiç kimse tartışmadı. Konu anında kapandı veyazar "Geçen gün gazetenin tekinde şöyle birşey okudum..." diye başka bir bahis açtı.

Belki de rüyaların büyülü güzelliğinin ya dauğursuz çirkinliğinin bilgisayar / beyinkoşutluğuna dayanan bir dizi fikirle bozulmasıkimsenin ilgisini çekmemişti. Bir kaç hafta sonrao dört kişiden biri olan yazar bana birrüyasından sözedince, ben de o akşamsinemacının savunduğu fikirlerden sözetmiştim.Yazar hiçbir şey söylemeyip hafifçe gülümsemişve biraz üsteleyince bana sinemacının hikayesinianlatmıştı.

Sinemacı lise yıllarından beri düzenli olmasa dagünlük tutar, özellikle de gördüğü rüyalarıhatırlayabildiği kadarıyla günlüğüne aktarırmış.Arada sırada, hiçbir işinin olmadığı, uykusununkaçtığı ya ln ız gecelerinde eski günlükleriniçıkarır okurmuş. Yine böyle gecelerden birinde,lise yıllarında yazıp hepsini bir dosyanın içinetıkıştırdığı şiirlerini karıştırmaya başlamış. Buşiirlerin arasında, dört beş dosya kağıdıuzunluğunda bir düzyazı ilgisini çekmiş.Çıkartıp okumuş. Sinemacı, varlığını tümüyleunuttuğu bu yazıyı okudukça korkuyla karışıkbüyük bir şaşkınlık yaşamış. Yazıda, yıllar öncegördüğü bir r ü y a b ü t ü n a y r ı n t ı l a r ı y l aanlatılıyormuş. Dehşet verici şey ise rüyanın tamon yıl sonra gerçekleşen bir çok olayı öncedenhaber veren işaretlerle dolu olması imiş... Birhaz i ran gecesi baş ına gelmiş bu olay.Akademinin tatile girdiği, ai lesinin şehirdeki eviona bırakıp sayfiyeye gitt iği, sevgilisinin ise üçaylık bir yurtdış ı seyahatine daha yeni çıktığıgünlermiş. O da sinema piyasasından çıkacak biriş bekliyormuş. Yaz, cansıkıntısı ve piyasadan

Page 17: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

17

beklediği işin bir türlü gelmediği günler...

İşte o günlerin gecelerinden birinde başına gelenbu olaydan sonra rüya ve hafıza üzerinedüşünmeye başlamış. Yıllar boyunca gördüğübir çok rüyayı unuttuğunu düşündükçe,işaretlerle dolu bunca rüyanın hafızadan silinipgitmesine tahammül edememeye başlamış.Üstelik o sıralar, rüyalarının gelecekte çekeceğifilmlerin temel malzemesi olacağını dadüşünürmüş.

Rüyayı hatırlamanın iki yolu olduğunukeşfetmiş. Birinci yol uyandıktan sonraki geçenzamanda başımıza gelen olayların yarattığıçağnşımlarmış ve bu pek de işe yarayan bir yoldeğilmiş. İkinci yol ise rüyayı gördüğümüzsırada uyanmak ya da rüyayı uyanmaya yakınbir zamanda görmekmiş. Bu ikinci yolusınamaya karar vermiş ve uyku saatlerinigeceden gündüze kaydırmış. Telefon, kapı,sokaktan gelen gürültüler, apartmanın rutinsesleri ve hep kısık bir seste açık bıraktığı radyoya da televizyon derin bir uykuya dalmasınıengelliyormuş. Telefon sesine uyanıncahatırlayabildiği rüyalar ve imgeler üzerinekonsantre oluyor ve defterine hatırlayabildiğiherşeyi hemen yazıyormuş. Bazen tek bir imge,küçücük bir görüntü üzerine sayfalarca yazdığıoluyormuş. Giderek bütün vakitlerini evdegeçirmeye başlamış. Geceleri kitap okuyor,televizyon seyrediyor, videoya bir filmkoyuyor, müzik dinliyor ve rüyaları ya da rüyaüzerine yazıyormuş. Gündoğumundan üç dörtsaat sonra da yatıp uyuyormuş.

İlk bir kaç hafta rüya defterine yüzlerce sayfayazı yazmış. Çünkü sadece gördüğü rüyalarüzerine değil de rüya sırasında şuurun aldığıdurumlar ve beynin çalışma biçimi üzerine deyazıyormuş. Bu yazılarda şöyle fikirlergeliştirmiş: Hafif uykuda, insanın bir öncekigünün şuurda bıraktığı tüm izleri yoğun birbiçimde yeniden yaşadığını... Uykuya geçişanlarında geçmiş zamanlarda görülen rüyalarınçağrışım yoluyla hatırlandığını, ama uyanıruyanmaz ipin ucunun yeniden kaçıp hiç birşeyin akla gelmediğini çünkü çağrışıma yol açanilk düşüncenin yitirildiğini... Rüyalarda da tıpkı

kayıp harita

gerçek hayattaki gibi bir deja vu duygusuolduğunu... Uykuya dalmanın, bir resmin içindekaybolup gitmeye ya da bir düşünce akışısırasında iplerin usul u s u l kopmasınabenzediğini... Sırların en derin olanının aslahatırlanamayan rüyalarda yattığını ama burüyalara giriş yollarının da uyku ile uyanıklıkarasındaki o tuhaf şuur bölgesinde yattığını...

Üçüncü haftadan itibaren uyku ile uyanıklıkarasındaki o tuhaf ülkenin keşfine çıkmaya kararvermiş. Bu keşif gezisinin seyir defterini dahaiyi tutmak için uzun süreli uykusuzluklaryaşamaya karar vermiş. Yirmidört saat, otuzaltısaat... Tam uykuya dalacakken oturduğu yerdenaniden fırlayıp gözünün Önüne gelen görüntüleriyazmayı denemiş. Sonuçlar çok hoşuna gidincebu uzun süreli uykusuzluk deneyleriniuzatabildiği kadar uzatmaya çalışmış. Kırk sekizsaate ulaştığı bir deneyin sonunda şuurunutümüyle yitirdiğini ve artık gerçeklik zeminindentümüyle uzaklaştığını ama daha önemlisi artıkhiç bir şey yazamayacak kadar sinirlerininyıprandığını görüp uyumaya karar vermiş.

Yatağa uzanmış ama dehşet iç indeuyuyamadığını, daha doğrusu uykunun neredebaşlayıp nerede bittiğini, içinde bulunduğu şuurhalinin neye tekabül ettiğini çözememeyebaşlamış. İpler gerçekten kopmuş, hem de öylekopmuş ki uyku ile uyanıklık arasındaki o tuhafülkeden çıkış yolu bulunamaz olmuş.Çocukluğundan beri ilk defa o gece karanlıktanve sessizlikten korkmuş. Hemen kalkıp ışığıaçmış, müzik setine bir kaset koymuş ve birsigara yakmış. Bu kez daha dehşet bir şey olmuşve sinemacı eşyaların, seslerin, setteki müziğinyarattığı çağrışımların içinde hafıza denen ouçsuz bucaksız evrende tek başına yapayalnızkalıvermiş. Düşüncelerini denetleyemediğini,bütün akli ipuçlarının elinden kaçtığını korkuiçinde farketmiş. Zihnine üşüşen imgelerinhangi s in in düşünce hangis inin çağrışımhangisinin hatıra hangisinin rüya olduğunuanlayamaz olmuş. Geceyarısı evin içindeçaresizlik içinde titremeye ve hüngür hüngürağlamaya başlamış. Çocukluğundan beri ilk kezağlayan sinemacı ağladıkça rahatlamış ve birazolsun kendini toparlamış, normal şuur hali adını

Page 18: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

18

Acı ve korku en uç noktasına vardığı anda dauyanabiliyormuş. Geceleri değil gündüzleriuyuduğu zamanlarda ise bu simsiyah kabusuyaşamıyormuş.

Tam da o sıralarda piyasadan bir asistanlık işibulmuş. Her sabah saat dokuzda uykusuzgözlerle sete gidiyor, geç saatlere kadarçalışıyor, akşam eve döner dönmez yatağagiriyor ama bir süre sonra simsiyah kabus onuyeniden uyandırıyormuş. Onu her sabahuykusuz gözlerle gören bir iş arkadaşı bir ilaçtavsiye etmiş. Derin uykuyu sağlayan biryatıştırıcı imiş bu, ve sinemacıyı o simsiyahkâbustan korumayı becermiş. İlacı ikincikutudan sonra bırakan sinemacı hep aynısaatlerde yatıp kalkmaya başlamış.

Tekrar görüntülü rüyalar görmesi, daha doğrusurüyalarını hatırlamaya başlaması için bir kaç yılgeçmesi gerekmiş. Çok seyrek de olsa, hâlâ osimsiyah kâbusa yakalandığı olurmuş.

Yazar bütün bu hikayeyi anlatıp bitirdikten sonraben önümdeki içkiden son yudumu alıp sert biriçki daha söyledim ve suskunluğu bozup, yazara"Peki ama sen bütün bunları neredenbiliyorsun?" diye sordum. "İlk gerçek korkufilmi diye önüme getirip koyduğu bir sinopsisiözenti bulduğumu söyleyince çok kızıp karşıçıktı, tartışma uzadı ve en nihayet o yaz ailesininevinde tek başına yaşadıklarını tek tek anlattı"dedi.

Peki film nasıl bir şeydi?

"Her uyanışında kendini geçmişinin farklı birmekanında bulan bir adamın hikayesi. Hafızaadlı ülkede kaybolma meselesi yani... Herseferinde şimdiki zamana dönme çabası var. İlkuyandığında Tamam işte şimdi gerçektenuyandım' diye düşünüyor kahraman, ama sonrayine bir rüyada o lduğunu anlıyor. Tam birç ık ı ş s ız l ık , tam bir ümits iz l ik . En sonunda,metruk bir otelde uyanıyor. Dışarda yağmuryağ ıyor ve pencereden kederli insanlarınsessizce geçtiği bir taşra kasabası siluetigörülüyor. Odadan çıkıyor, kasabada gezmeyebaşlıyor ve 'Bu geçmiş zaman değil diyor.

kayıp harita

verdiğimiz duruma biraz olsun yaklaşmış. Buani iyileşmenin geçiciliğini ve cinnet denen ogeri dönüşü olmayan ülkeye çok yakınolduğunu hissettiği için dışarı çıkıp gördüğü ilknöbetçi eczaneden bir yatıştırıcı almayıdüşünmüş. Ama normal biri gibi davranmaşansının her geçen an daha da düştüğünü debiliyormuş. Yatmayı ise aklına bilegetirmiyormuş çünkü az önceki zihin haline birkez daha girmekten çok korkuyormuş.Kararsızlık içinde üstünü başını giyerkensalondaki büfede duran viski şişesi gözüneçarpmış. Bu saplantı başladığından berimeselelerin üstüne ayık zihinle gitmeye kararverdiği için ağzına bir damla bile içkikoymadığını da düşünerek peşpeşe iki bardaksek viski içmiş ve yanan ışıklar, teypte süreklidönen bir k'aset eşliğinde on altı saat sürecek

- simsiyah depderin bir uyku çekmiş kendine.

Hikayenin tam burasında ben, derin bir solukalarak "Saplantısı da artık bitmiş değil mi?" diyesordum yazara. O ise "Asıl meseleler o gecedensonra başlamış" diyerek anlatmaya devam etti.Sinemacı normal hayatına dönmeye çokçabalamış ama garip şeyler oluyormuş artık.Saplantının ve deneylerinin zirveye, yanicinnete ulaştığı o geceden sonra görüntülürüyalar göremez olmuş. Bir de hiç anlamveremediği garip bir olay varmış. Uykusaatlerini yeniden düzeltmeye, yani geceleriuyumaya çalışmış ilk zamanlarda. Ama nezaman uyumaya kalksa, uykuya daldıktan onbeş yirmi dakika sonra sırılsıklam ter içinde,bazen çığlıklar atarak dehşetle uyanıyormuş.

Simsiyah kâbus adını verdiği bu görüntüsüz,imgesiz şuur halinde, uyku tıpkı gözlerinikapatıp düşünen bir insanın gördüğükaranlıktan ibaretmiş. Rüyanın şuurdışıdüşünceye dönüştüğü bu tarif edilemez şuurdurumu bir süre sonra öyle bir noktayageliyormuş ki "Ben aslında uyumuyorum"diyormuş. Ama bu noktaya gelmesine rağmenbedenine söz geçiremiyormuş. Daha da kötüsü,saplantının zirveye çıktığı o gece olduğu gibiuyku ile uyanıklık arasındaki bölgede sıkışıpkalıyormuş. Hareket etmek, bağırmak içindelice çabalıyor ama bir türlü beceremiyormuş.

Page 19: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

kayıp harita

Şimdiki zaman da değil. O halde gelecekteyim.'diye düşünüyor. Sonra kasabanın çarşısındakitenha bir çayevinde otururken çok yaşlı biradam gelip masasına oturuyor. Adam ölümününyakın olduğunu söyleyip tüm dünyayı kasıpkavuran, çaresi bulunamayan ve hava yoluylabulaşan bir salgın hastalıktan sözedip gidiyor.Film, kahramanın anayolun kenarına gelip biraraba beklemesiyle son buluyor. Yağmur dahâlâ yağıyor."

Peki ama, böyle bir film hikayesi yazan biradam neden hâlâ rüyaların gelecekten haberveremeyeceğini iddia ediyordu?

Yazar, "Onun bütün derdi hatırlayamadığımızbilgilerin hafızanın bir yerinde saklı durupdurmadığı aslında. Eğer hafıza bütün bilgilerikendi içinde bir biçimde kaydedip şuurdansaklıyorsa bunun makul bir sebebi var: Ruhsağlığı... Ama uyku şuur dışı bir alansa veorada hiç bir şey saklanamıyorsa durum

tehlikeli"

Nasıl yani diye atıldım, bir dikişte içkimibitirerek.

"Çok basit" dedi yazar. "Milyarlarca bilgiyisaklayan yeryüzünün en gelişmiş en komplikebilgisayarı olan beyin, pekala gelecekte nelerolacağını tahmin edebilir. Bunun için, metafizikbir - alemde yaşamamıza gerek bile yok.Geleceğin geçmişin içinde metafizik bir biçimdeyaşamasına da... Geçmiş ve şimdinin verilerimatematiksel olarak gelecekte neler olabileceğiniöngörebil ir . Y e r y ü z ü n ü n en gelişmişb i l g i s a y a r ı n ı n b ö y l e bir denklemiçözemeyeceğini düşünmek, zaten ona saygısızlıkolur.""Ama bütün bunları hiç düşünmeden yaşamakçok daha güzel" dedim. O da, "Bu da bir görüş.Haklı olabilirsin. Zaten saplantı tehlikeli birşeydir" dedi.

metinlerin siyah-beyazokyanusunda sürüklenen

hayalet gemi*debir kamaram olsun istiyorum

oniki aylık yolculuk bedeli olan 150 000 TL yi 151-207 babur akyol t.c. ziraat bankası çemenzar

şubesine yatırdım, makbuz ilişiktedir,ad-soyad: adres: tel:

Yerelmasr İletişim Evi Bahariye cad. Hacı Şükrü sok. Sağlık ap. Kat 3, daire 7Kadıköy istanbul Tel 41 42457, 41 42 45 8

19

Page 20: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

20

Siz de hiç batmayacağını bildiğiniz hayalet bir gemi ile açık denizleringecesinde dolaştıysanız, bilirsiniz. Bu hikâye, lanetli bir hikâyedir.

Evet, 'hayalet gemiler hiç bir hava şartında, kayalıklarda ya da tüyleri dikendiken eden gece karanlığı denizlerinin ortasındaki girdaplarda aslabatmazlar. Sonsuza dek... Onlarla yapılan yolculuklar acı ve keder yüklüdürgenellikle. Ne kadar umudu taşısalar da.

Ve bir 'hayalet gemi' yolcusu olarak bilirsiniz ki o gemilere yalnızcaparçalan tamamlanmamış aşklar yüzünden binilir. Bu romansı yaşamanınverdiği garip acılar, yolcular için neredeyse varoluşun nedenidir. Her biryolcu artık bu lanetli hikâyenin içinde, 'hayalet gemi'nin lanetli kaptanıdır.Bu lanet, geçmiş aşkın laneti ve bu romans hayalet geminin yükünden başkabir şey değildir. Kimbilir, belki de sevmek bu yüzden 'rezilce korkuludur'.

Efsaneye göre, 'lanetli kaptan 'hayalet gemi' ile karanlık denizlerdedolaşmakta ve ancak yedi yılda bir karaya ayak basmaktadır. Bunun tek birnedeni vardır: eğer karaya çıktığında, gerçekten aşık olursa, o zaman lanetbozulacaktır. Eğer aşık olamazsa gemiye geri dönecek ve karanlık denizlerdedolaşmaya devam edecektir. Gemi asla batmayacaktır. Sonsuza kadar... ".

Aranızda bu 'gemilerden birine binip de inmeyi başaranınız var mıbilmiyorum. Ama bu satırlarım henüz inmeyenler için anlamlı olacaktırdaha çok.

Düşünün bir kez, neden ısrarlıyız gemiden inmemekte; 'gerçekten karayaçıktığımızda' karşımızda aşık olacağımız birini bulamadığımız için mi,yoksa o kayıp aşkın parçalarını tamamlayacağımız düşüncesiyle hiçolmayacak bir şeyin peşinden koşan, geçmiş zaman romanslarının zavallı

"...aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlış anlaşılmadır,ya kötü bir hayal kurma tarzı"

Attilâ İlhan

babur akyol

LANET DEĞİŞİR

kaptanın esrarı

Page 21: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

21

kahramanı, kederli ruhumuzu doyurmak için mi? Üstelik farkında bileolmadan ve gerçekte bir anlamı da olmadan.

Bir kez daha düşünün. Kaybettiğimiz için peşinden koşup durduğumuz oaşkın, nihayet, hayalinin de yokolması ne kadar ürkütücü olurdu. Biz galibabuna dayanamayacağımızdan korkuyoruz. Hem de çok korkuyoruz.

ı

Oysa gemiler (özellikle hiç batmayacak olanları) kaptanları nasıl isterse öylehareket etmezler mi? "Elbette etmezler, kaptan lanetliyse eğer" dediğiniziduyar gibiyim. Pekâlâ öyle olsun. Ama unutulmaması gereken şey belki de,korkularımızın geçmişimizden gelse de geleceğimizi ördüğüdür sinsice.Bundan sonra lanet kendini tekrar edecek diye mi korkacağız? Yoksa lanetbozuldu mu gerçekten? Galiba ne yaparsak yapalım, sonunda gemiye geridöneceğiz. Ama yeni bir lanetle. Bir an için bile olsa. Ancak, o zaman biliyorolacağız, korkumuzla başetmeyi. Ve, ya 'gemi' ayrılmayacak sahilden, ya da,sevgiliyi de alıp uzaklaşacak açık denizlerin gecesine.

Lanet bir kere bozulur. Ya da lanet olmaktan çıkar yerini alan. Kaybolanromansların ardından, her şey bir ve aynı... laneti bozan sevgili ise yeniromansımızdır artık. Orada korkuyu yenmişizdir ve şu satırlarla başlayanbir mektup yazarız: "...dinle böceğim, uzun bir seyahate çıkacağım,hareketimden evvel bazı şeyleri söylemek arzusundayım. Yokluğum fazlauzayabilir,..."

Ve sevgili, bilseydi ki laneti bozan kendisidir. Ve kaptan, anlasaydı: geçmişzaman romanslarını yüreğinden, beyninden söküp atmasını sağlayansevgilidir... İşte o zaman her ikisi de, yalnızca birbirlerini arayan vebulduklarında aşık olan hermafroditlerin yaşadığı türden bir aşkyaşayacaklardı. Sonsuza dek süren... Zaten lanetli aşklara da yalnızca onlarbulaşırlar, kaçınılmaz olarak. Ki işte yalnızca bu aşklar ne vahim bir yanlışanlaşılmadır, ne de kötü bir hayal kurma tarzı.

Aslında lanetin tekerrürü vahim bir yanlış anlaşılmadır.Hayalet gemi'ler yüzer, ve ...La-net de-ği-şir.

Bugün 27 Ağustos 1993 Cuma: Gece: İçHazır... Kamera... 5.... 4 3 2 l Işık... Oyun....

kaptanın esrarı

Page 22: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

22

Gözlerinin içi gülüyor; Teker teker özenle rimellenmişkirpiklerin, bej, kahverengi tonlarıyla gölgelendirdiğingözkapakların, son olarak gözlerini çerçeveleyenkahverengi göz kalemin, birlikte gülümsüyorlar.Gözlerin mutlu birer pırıltı.... Dudakların mutlu birkıvrımla gülümsüyor; televizyonun marketindenısmarladığın, kapına kadar gelen "Bakım seti" sayesinde.Mutsuz çatlamalar yok o lmuş, dudaklar ından.Dudakların, çıkmayan dudak boyanla, iri bir gülümseme,yanaklarına sığmayan. Bakımlı dişlerinde tek bir çürükyok. Önler de arkalar da iyi. Diş macunun dünya çapındabir marka çünkü. Nefesin hoş kokulu, ışıltılı birmutluluk... Saçların da mutlu, ahenkle dansediyor;yumuşacık, neşeli kıvrımlarla dökülüyor omuzlarına.

Gözlerinin pırıltısı, saçlarının neşesi, beyaz ötesigömleğin, süper ince çorapların, yüksek topukluayakkabılarının şıklığı ile reklâmlardaki kadınlardan hiçfarkın yok.

Geniş, bol ışık alan mutfağına deterjanın bahar kokususinmiş. Hakim renk beyaz. Perdelerle masa örtün uçukmavi. Yerler yine uçuk mavi seramik döşeli. Mavi,huzurla yemek pişirmen; yemek artıklarını da aynıhuzurla temizlemen için seçilmiş. Mutfak robotun,fırının, aspiratörün, bulaşık makinen, toasterin,bembeyaz gülümseyişleriyle hizmet etmeyesıralanmışlar tezgâhın üstüne. Mavi huzur, beyaztemizlik demek.

Mutlu, yeni evliliğinin eksiksiz mutfağından, bu günelmalı pastayla gideceksin kocanın kalbine. Küçükekranlı, mutfağa özel televizyonunun sesini birazaçıyorsun. Elmalı pasla malzemesi bir önceki programdaanos edilmiş. İki kaşık tereyağı, iki buçuk su bardağıun, elli gram badem, öğütülmüş. Bir adet l imon, birkilogram elma, yarım su bardağı şeker, yarım kahvekaşığı tarçın, bir yemek kaşığı pudra şekeri, mikser,önceden ı s ı t ı l m ı ş fırın. Her şey hazır. Reklamlar bilenekadar, iki yumurtanın sarısını beyazlarından ayırmangerek. Bu basit ama dikkat isteyen bir iş, yumurtayı lam

ortasından ikiye ayırdın, kabuğun yarısında sarısı kalacakşekilde akıllın akını, sarıyı kabuklan kabuğa aktararak.

İkinci yumurtanın akı, ellerinin arasından salınarak, uçukmavi seramiklerin ortasına akıverdi. Makyajın, birliktesinirlendi gözlerinle, reklâmlar bitmeden, aceleylebanyoya koştun, temizlik kovana bahar kokulu deterjanı,sinirini boşaltıp aynı aceleyle koştun mutfağa. Yer bezinidaldırdın deterjanlı suya, yerde iğrenç bir leke halindeyayılmış yumurta akını silmeye başladın.

Yumurta akının sümüksü yapışkanlığı, kirpiklerindekirimeli, dudaklarındaki boyayı, gözlerindeki kahverengiçerçeveyi iğrendirdi. En çok da ojelerin iğrendi, ellerineyapışıp kalan yumurta akından. Yer bezini, kovayadaldırdın, önce suya sonra beze yayıldı sümüksülüğüyumurtanın, ycrbczi yumuşacık bir kayganlıkla kaydıelinden. "İğrenç bir şey bu " diye düşünüyorsunKaygan yerbezini sıkıp yumurtayı yerden kazımayaçalıştın, iyice yapıştı, ellerine bulaştı.

Reklâmlar bitti, program başladı. "Tereyağını criıtin,unu, tuzu, yumurta sarılarını, iki kaşık eritilmiştereyağını mikserle iyice karıştırın"Hâlâ yumurta akını yerden icmizlemeyi başaraınadın,üstelik kayganlık yerde iyice yayıldı. İnce topukluayakkabılarınla duramadın bu kayganlığın üzerinde,çıkardın onları, işe yaramadı. Çıplak ayakların daha rahatkaydı düşecekken, dizlerinin üzerindesin. Yer bezini yereher sürüşünde, sümüksülük daha büyüdü, yayıldı yere."Programı kaçırıyoruın" diye düşünüyorsun.

Yerbezini kovaya daldırdın tekrar, deterjanın köpükleriyok olmuş kayganlığın içinde. Ayağa kalktın, banyodandeterjan alacaksın, yerdeki kayganlığı unuttun deterjandüşüncesine takılıp, ilk adımını allığında yere duşlun.Saçların ahenkle dansetmiyor arlık, sümüksü kayganlıksaçlarına, gömleğinin beyazlığına, süper ince çoraplarınabulaştı. "Yumurta akı ürüyor" diye geçiyor aklından.

Yerden kalkmak için lulunacak bir yer aradın, masaya

ELMALI PASTA

sevgi iyimen

korku burnu

Page 23: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

23

ELMALI PASTA MALZEMESİ / iKi KAŞIK TEREYAĞI / MBUÇUK su BARDAĞI: UN / ELLİ GRAM BADEM İÇİ(ÖĞÜTÜLMÜŞ) / BiR ADET LİMON / BiR KiLOGRAMELMA / YARIM SU BARDAĞI ŞEKER / YARIM KAHVEKAŞIĞI TARÇIN VE PUDRA ŞEKERİ / İKİ YUMURTASARISI (AKLARINDAN AYRILMIŞ)

yapıştı ellerin, kayganlık masa örtüsüne bulaştı, ikibuçuk su bardağı un, yarım su bardağı şeker, tarçın,bademler beyaz ötesi gömleğinde iyice birbirine karıştı.Bedenin, saçların un, şeker, tarçına bulandı. Gözboyaların birbirine karışarak gözaltlarına aktı. Boyluboyunca yerdesin. Yer bezi, ellerin, temizlik kovan,bahar kokulu deterjan, yumurta akı istilâsı altında.Yumurta akı köpüklü bir istilâ, bacaklarına göğüslerine,masanın ayaklarına, dolap kapaklarına, fırına,buzdolabına tırmanmakta. "Ayağa kalkamazsam buiğrenç sıvada boğulacağım" diye düşünüyor beynin.

Yemek programı bitti, elmalı pasta tarifini kaçırdın.Hızla savaş manzaraları geçti ekrandan, televizyon canlıyayında. Sunucu dehşet yerleşmiş gözlerle, tek tektelaffuz etti her heceyi. "Tecavüz kamplarındakikadınlardan biri, günde yüz askerin tecavüzüne uğradığınısöyledi kameramıza"

Yerdeki sümüksü sıvı kıpır kıpır canlı, milyonlarcasperme dönüştü. "Yüz tecavüz, yüz boşalma, yüzbinlerce sperm" diye hesaplıyor beynin. Hâlâ yerdesin,uçuk mavi zemini kaplayan, iğrenç, kaygan spermsaldırısına karşı koymaya gücün yok. Kulaklarının içi,burun deliklerin, bacak aran kıpır kıpır bir ıslaklıkladoldu. Bedenin istilâ altında.

Ekranda beyaz bir saç yığını göründü, yüzü utanan saçyığınıyla kapatılmış bir kadın sesi doldurdu mutfağı."Altmış yaşındayım ben, iki asker bana tecavüz etti amabacak bacak üstüne attım, böylece her şey üzerime aktı,içime değil. Hızla bacak bacak üstüne attın, aynı hızladeğişti ekrandaki görüntü. Aynı hızla bacak arandadöllendi sümüksü sıvı, yüz askerden aynı anda gebekaldın. Televizyondaki kadın sesi aynı anda beynineçaktı her heceyi. "Karanlık spor salonuna, hayvansürüleri gibi arkamızdan kovalayarak sürdüler bizi,saçlarımızdan sürükleyerek tecavüz ettiler". Ekrandakigözbebeklerine çakılıp kaldı gözlerin, dehşet doluydugözakları. Gözaklarında binlerce kadın kaçışmakta,peşlerinde asker postalları.

Gözakının kaygan tünelinde boğuldu binlerce ayak sesi.Panik kovalamakta kadınları; kucaklarındaki çocukları,yaşlı kadınları, çocuk kadınları. Panik aceleyle yeredüşen başörtülerini.telâşla uçuşan saç tellerini, saçlarınıtutsak eden saç tokalarını kovalamakta.

Ekrandaki gözbebeklerinden hiç bir kadına çıkış yok.

korku burnu

Kadınlar tutsak gözbebcklcrinde. Darmadağın koşansürünün en sonunda, düştüğün yerde izliyorsun bucanhıraş kaçışı. Uygun adım postal sesleri ensende.Korku bacak aranda çöreklenmiş. Ayağa kalktın,koşuyorsun, panik bacakaranda, postal sesleri kulağındabüyüyor... Neredeyse saçlarım yakalayıverecek iki güçlüel.

Memelerinin gücü tükendi savrulmaktan, saçlar yorulduiyice, uçuşmaktan. Kaçan çıplak bedenlerin arasındangöründü spor salonu. Ölü gözü ışıkta birer bireryakalanıyor kadın saçları.

Saçların güçlü bir elin avuçlarında tutsak edildi, diğerkadın saçlarıyla birlikte. Birer birer yere çökertildibinlerce kadın. Milyonlarca saç teli köklerinden çekildi.

Saçlarının köklerindeki büyük acı, gözlerinden fışkırdı.Kulaklarında binlerce kadın çığlığı büyüdü kulak zarında.Binlerce asker pantalonu aynı anda kurtuldufermuarlarından.

Kökünden sökülecek en küçük kıpırdanışında saçların,güçlü erkek avuçları içinde, kıpırdayamadın. Bir başka elkollarım başının üstünde kavuşturdu, omuzların yerindensöküldü acıyla. Çarmıha gerildin... Bacaklarında postalacısı, bacakaranda kaskatı bir acı dondu kaldı, yinekıpırdayamadın. Çığlığın boş tribünlerden cevap alamadı.Çırpınamadın bile yırtılırken en savunmasız, en gizliyerlerin. Bacakarandaki ıslaklık, çıldırtıcı bir yavaşlıklaaktı içine, silemedin.... Ellerin çarmıhta.

Seni kıpırtısız bırakan ellerle yer değiştirdi, bacakanındaki postallar. Başının üstünde diz çöktü diğeri.Çığ l ık lar ın ı bas t ı rd ı g ı r t lağına, ağzına tıktığı etparçasıyla. Kasıklarında başlayan bulantı, et parçasınınileri geri ritmiyle nefes borunda aynı anda boşaldı.Spermlere karıştı kusmuğun. Kustun ağzının içine.

Ögürerek u y a n d ı m , yatakta yalnızdım. Kalktımkeyifsizce. Çayı ocağı koydum. Çay kaynayana kadar, herzamanki gibi televizyonu açtım. Ekranda büyük harflerleyazılı bir liste belirdi.

Page 24: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

kutupyıldızı

PORSUK AĞACI

sylvia plath

Ruth Fainlight'a

Dibi bilirim, diyor. En büyük kökümden bilirim onu:Seni korkutur.Ben korkmam oradan: ben oraya gittim.

Deniz mi içimde işittiğin,Onun duyumsuzlukları mı?Yoksa hiçbir şeyin sesi mi, şu senin deliliğin hani.

Bir gölgedir aşk.Nasıl da yalan söyler ağlarsın ardından,Dinle: bu onun toynakları: alıp başını gitti, at gibi.

Bu yüzden, kafan bir taşa, yastığın tezek doluBir torbaya dönüşene değin, yankılar, yankılar içinde.Tırısda olacağım bütün gece, hayasızca.

Sana zehirlerin sesini mi getirsem yoksa?Bu koca sessizlik, artık bu yağmur.Bu da onun meyvesi: arsenik gibi, teneke beyazı,

Günbatımlarının mezaliminden canım öyle yandı ki,Köklerime kadar bir meşale gibi alevler içindeyim,Bir avuç tel gibi yanar, dinelir kızıl liflerim.

İspatiler gibi havada uçuşan parçalara ayrılmışım şimdi.Böylesi şiddetli bir rüzgarınTahammülü yoktur kayıtsızlığa: Haykırmalıyım.

Ay, o da zalimdir: acımasızcaSürükler beni, çorak çünkü.Işınları biçer beni. Belki de yakaladım onu.

24

Page 25: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

kutupyıldızı

Bırakıyorum. Bırakıyorum gitsin,Tükenmiş ışığı, yamyassı olmuş, kökten bir ameliyat sonrası gibi.Ah nasıl sahiplenir berbat düşlerin, nasıl da bahşeder beni.

Bir çığlık çökmüş içime.Gece gece çırpıp kanatlarını, alır başını gider.Kancalarıyla, sevecek bir şeyler arar durur.

İçimde uyuyan bu karanlık şeyDehşete düşürür beni;Bütün gün o yumuşak, tüyümsü kıvrılışlarım hissederim, habisliğini.

Geçip gidiyor, dağılıyor bulutlar.Aşkın yüzleri mi bunlar, bu solgun bir daha ele geçmeyecekler?Bunlar için mi fesata saldım kalbimi?

Daha çok bilmeye muktedir değilim.Dallarıyla boğazımı sıkanBu kıyıcı yüz de ne?

Öper durur yılan gibi acı suları.İradeyi taşlaştırır. Tecrit edilmiş, usul kusurlardır bunlar.Öldürür, öldürür, öldürür.

19 Nisan 1962

*Türkçesi: Yusuf Eradam

25

Page 26: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

ALKIŞLAR KİME

üstü çizilmiş kişiler

nazlı ökten

Yüzünde parlayan abartılı makyajdan çok tekkulağındaki rengarenk taşlı kocaman küpeçekiyor dikkatimi. Dolgun vücudu sahneniyetine masasız bırakılmış beton zemin üzerindebir sağa bir sola savrulup duruyor. Sesi orgungarip yankılarıyla beraber "gazinonun" betonduvarlarını aşıp sahilden denize doğru yayılıyor.Çekirdek yiyerek sahili turlayan aileler bazendurup takılıyorlar kadın mı erkek mi olduğunugüç ayırdettikleri sesine ve alkışlara karışankahkahalı çığlıklara. Terli bebekler, arabalarınıniçinde rahatsız bir kımıldanışla rüyasız uykularadalmışlar. Mavi-kırmızı spot ışıkları terdenüzerine yapışmış ipek gömleğim savuruyor vebir kadınınkinden çok daha tüysüz olan kolları,göğsü sanki daha çok, daha çok ter üretiyor.Kadının biri yanındakine anlatıyor: "Berberdegördüm, manikür yaptırmaya gelmiş sandımsonra bir baktım da boğazına kadar ağda içinde.Bu sıcakta nasıl tahammül ediyor?" Alkışlar,çığlıklar arasında en çok kadınların sesiniduyuyorum. Garip ve abartılı bir kırıtmaylacevap veriyor adam tüm bunlara. Perde dahakapanmamış çocukluğuma dalıyorum.

Yıllar önce gördüğüm o gazete sayfası gözümünönünde o an. Hafta Sonu. Bülent Ersoyhormonla geliştirilmiş göğüslerini kadınlarınneredeyse isterik çığlıklarına dayanamayıpaçıveriyor kadınlar makinesinde. Onu bir kezolsun öpmek için birbirine giriyor analar,gelinler, kızlar ve göğüs dekolteleri göğüsyarıklarına asla ulaşmayacak olanlar.

Bu tipik tatil yerindeki tavernada yaşananlar dahamütevazi. Şarkıcımız sahneye çiçek atanların'cest'lerine teşekkür ediyor. Kadınlar "helâlsana" diye bağrışıyorlar. Bazılarının tavrında birküçümseyişin, köyün delisini kafaya alışınizlerini görmemek mümkün değil. Bazıları ise"helâl olsun, çocuk pek güzel okuyor!"

havasında. Adam ne kadar çok kırıtırsa çığlıklar,kahkahalar o denli çok, 'eğlencenin' dozu o denliyüksek. Bir mıknatıs gibi çekiyor meraklıbakışları üstüne.

Kadınların hali daha bir farklı mı yoksa bana mıöyle geliyor? Daha mı çok gülüp alay ediyorlar?İzlenen ne? Kadın karikatürü bir erkek belki de.Hergün sözünü dinlemek, keyfine göredavranmak istediği yemekleri pişirip,televizyonda istediği kanalı seyretmek, istemediğikişilerle dostluklarını kesmek, istediği saatte evegelmek zorunda oldukları erkek işte kendilerine,kadınlara öykünen bir şarlatan oluvermiş. Babaya da koca olarak karşılarına dikilen mini despotişte şimdi 'olmamış' eksik bir kadın. Okorktukları, ancak bir sınıra kadar karşıçıkabildikleri, gizliden idare etmekle yetindiklerierkek yılbaşı ağacı gibi süslü, yılbaşı hindisi gibitüysüz, eski yıl bitmiş ama, yeni yıla geçememişşaşkın bir takvim yaprağı. Kukla oyunlarındadayak yiyen canavarlara, çizgi filmlerde fareninbir bombayla havaya uçurduğu kediye gülençocuklar gibi. Sonra seviyorlar onu. Gündekimbilir kaç kez 'Ah erkek olarak gelmek varmışşu dünyaya ne doğum sancısı ne adet sıkıntısı'diyen kadınlar işte kendilerine öykünen birinigörüyorlar. Onlarla o sıkıntıyı paylaşamasa daonlar gibi "güçsüz", gücünü ancak ötekine hoşgörünmekten alabilen bir yandaş. Erkeklercemaatini terketmiş bir isyankâr, bir asker kaçağı,saf değiştirmiş, onlardan yana geçmiş biri belki.Polisler mutat operasyonlarında işte bu ihaneticezalandırıyorlar. Kesilen saçlar, sürülengövdeler işte bunun bedeli, yoksa sadece 'ahlâkamugayir davranış' değil söz konusu olan. ihaneteuğrayan cemaatın korkusu ve öç alışı. Cemaatelbette kendini koruyacak; ya bir gün babalarkızlarını, kocalar karılarını korkutamayacak halegelirlerse?

26

Page 27: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

27

Salonun ışığı yandı, o ana kadar kendisindenbaşka yedi arkadaşı daha içeri girme fırsatıbulabilmişti. Öndeki çoktan oturma odasınınkapısına yaklaşmıştı. Hemen arkasında iki tanedaha vardı. Işık yandığında o en rahatsız olduklarıkonumda yakalandıklarını anladılar. Salonun ençok ışık alan ortalık yerinde bir an duraladılar.Öndeki hızla tuvalet kapısına doğru yöneldi.Arkadakiler panik içinde birbirlerine çarptılar.Sonra biri mutfağa geri dönerken diğeri, belki detehlikenin ne taraftan geldiğini henüzalgüayamadağı için doğrudan ışığı açanın üzerinedoğru gitmeye başladı. Henüz aydınlığaulaşmamış olanlar ise yüzyılların verdiğideneyimle kıpırdamadan durmayı tercih ettiler.

Önce tehlikenin yönünü ayırt edemeyenarkadaşları ezildi. Daha sonra oturma odasınakaçanın iç organlarının büyük bir basınçladışarıya fırladığını gördüler. (Oturma odası tamkarşıdaydı) Tuvalete kaçan şimdilik kurtulmuştu.Tehlike şimdi doğrudan doğruya kendilerine

yönelmişti. Yine de bir süre kıpırdamadanbeklediler. Belki de hiç farkedilmeyeceklerdi.Umutları dördüncü arkadaşlarının duvarayapışmasıyla sona erdi. Kalanlar büyük bir hızlaeve girdikleri yere doğru yöneldiler. Aynı paniktehlikeyi yaratana da bulaştı. Katil bir an duraladı;sonra silahını kalabalık düşmanlarına doğru hızlasallamaya başladı.

Cesurların en arkasında olmak kaçanların enönünde olma hakkını da veriyordu kendisine.Çıkışa (on dakika önceki giriş) ulaştığındaarkasında yalnızca iki arkadaşının ayak sesleriniduyabildiğini hissetti. Bir an sonra arkadakininses çıkartabilecek ayakları da kalmamışdurumdaydı: Beş altı parça halinde zemininçiçekli döşemesine yayılmıştı. Son arkadaşınınsao daracık oyuktan sadece başı ve gövdesinin önkısmı geçebildi. Arka taraf pazardan alınmış ucuz

cüneyt a. genç

BİR KATLİAMIN PERDE ARKASI

perili köşk

Page 28: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

28

bir terliğin tabanına yapışıp kaldı.

Önce biraz soluklandı. (Hangisi ?) Bir süredışarıdaki gürültüleri dinledi. İnen her darbeninikili bir anlamı vardı onun için. Hüzün ve umudubir arada yaşıyordu. Hem bir arkadaşının dahaölümüne neden olabilirdi bu darbeler hem de halayaşayan birilerinin var olduğunu gösteriyorlardı.Özellikle birbiri ardına duyulan son terlikseslerinden sonra dışarıdaki hesaplaşmanın sonaerdiği anlaşılmıştı. Acaba kaçı kurtulabildi diyedüşündü. Sonra aniden kendi durumu aklınageldi. Karanlık tuvaletin solunda, musluğunaltında, ışıklar açıldığında mavi olduğuanlaşılacak olan maşrapanın hemen karkasınasaklanmıştı. Oldum olası severdi nemli yerleri.

Ölüm elli altmış adım kadar uzakta (kendiadımıyla) kol geziyordu. Birazdan sert birhareketle kapı açılacak, sağ elinde koca bir terliktutan düşman, sol eliyle 60 Watt'lık ampulegerekli enerjiyi yollamak için duvara yönelecekti.Doğa maşrapanın arkasındakine titreme yeteneğivermiş olsaydı herhalde onu kullanmak içinbundan daha anlamlı bir zaman bulamazdı. Belkititreyemiyordu ama tehlikeden korunmak içininanılmaz bir sezgi ve taktik zenginliğigösteriyordu.

En güvendiği taktik, düşmanı kendi kendisiyleh e s a p l a ş m a y a z o r l a m a k t ı . B u n u ngerçekleşebilmesi için de ışık yandıktan sonra birsüre ortada gözükmemesi gerektiğini biliyordu.Böylece öldürme eyleminin büyüsünden bir anolsun kurtulabilen insan, belki ahlâk belki dindiye adlandırılan tuhaf m e k a n i z m a l a r ı n ıçalıştırmaya başlayıp, son kurbanı affetmeninverdiği yücegönüllülük ve iç ferahlığıyla bundanönceki altı ezik gövdeyi hafızasından silerekdingin adımlarla yatağına dönebilirdi.

Yine kurbanın işine yarayacak olan ama birönceki kadar 'soylu' olmayan bir başka davranışbiçimi ise üç dört saniyelik bir göz gezdirmedensonra tuvalette 'zararlı' olmadığına kanaat getiripbu safariye bir son vermek olabilirdi. Çok rahatanlaşılabileceği gibi bu durumda, kurbanınyaşama olasılığı peşindeki insanın ince eleyip sıkdokumasıyla ters orantılı olurdu. Kimbilir belki

perili köşk

de yaşamının pek çok yerinde tembellik veyüzeyselliğinin cezasını çeken insan, buözellikleriyle en azından bir canlıyı yaşamabağlamış olmanın kompleksli rahatlığınakavuşmak arzusunda olurdu. Sahip olduğu enzararlı nitelikleri bile böylesine verimlideğerlendirebilen insana şükran duymamak daelde olamazdı artık. (Gıpta edilebileceği ise peksöylenemez)

Kendisi de çok iyi biliyordu ki başına gelmesi enolası şey maalesef yukarıdakilerden biri değildi.Yaşamda genel bir başarısızlığın müdavimiolmuş, zaten zar zor başlayabildikleri işleribitirmek zevkine bir türlü erememiş insanlar,aydınlık dünyanın acımasız darbelerininintikamını, zararlıların karanlık dünyasında,başladıkları katliamı işte bu sefer sonuna dekgötürerek alırlar. Kısacası katil mavi maşrapayı dakaldıracaktı.

Beklenenlerden hiçbiri gerçekleşmez. Dışarıdakiışıklar söner. Bir çift ayak sesi (çünkü onlar ikiayaklıdır) herhangi bir fikir vermeden uzaklaşır.Yatak odasının kapısı ne hiddet ne de rahatlamışlıkifade etmeden kapanır. Son kurban unutulmuştur.Tuvalete kaçan 'zararlı'yı görmemiş olmakmümkün değildir. Olay tembellik ya da acımaduygusuyla da açıklanamaz.

Yaşanmış olan bitmiştir ve bir daha hatırlanmasıgerekmez. Şu anda göz önünde olmayan bir şeyinakla getirilmesi her an geçmiş bir tutarsızlığa ışıktutabilir. Çağımızda tutarlı olmanın tek yolugeçmişi unutmaktır.

Geçmişi olmayan bir insan tutarsız da olamaz.İnsan ne kadar iyi unutabilirse kendine saygısı okadar artar.İşte bu 'yararlı' alışkanlık sayesindedir ki katil,beş dakika önce tuvalete kaçan zararlıyı şu andagörmediği için unutmuştur . Evet gerçektenunutmuştur.

Zararlı'nın hayatı nisyan ile mümkündürZavallının hafızası nisyan ile malûldür.

NOT: Tuvaletin ışığı açılmadığı için maşrapanınmavi olduğu anlaşılamamıştır.

Page 29: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

sisdüşleri

KİM KORKAR BALAYISINDAN

ergim kocabıyık

Yeni evlenmişlerdi. Balayına(l)çıkmayı düşünüyorlardı. Çıktılar.

Küçük sakin bir kasabada bir dağoteline yerleştiler. Soğuk birotele, mutlu gibidirler ve oteldekiböcekler.

Bir sabah karısını yatağında ölübulan adam balayına çıkmaklahata ettiklerini düşünür.

Kadının ölüm nedenini öğrenmekiçin yapılan her girişim sonuçsuzkalır. Adam hep aynı kâbusugörmeye başlar: Karısı, bir sabah,adamı uyandırmak için bedeninikendisine doğru çevirdiğinde yüzününparçalanmış olduğunu görür.

Otel odasındaki ilk gece uykusuz geçerama dışardaki bal rengi dolunayın kimsefarkında değildir.

Ormanda yürüyüş yaparlar, sevişirler,otları koparırlar, bazı ağaç dallarınıkırarlar, çeşitli canlıları ezerler,öldürürler. Karısı da ertesi gün ölür.

O sabah erken uyanmış, tesadüfengüneşin doğmakta olduğunu görmüştür.Karısının da görmesini ister. Karısının

uykusu ağırdır. Yarası kanamıştır.Çarşaf batmıştır. Makyajlı yüzü benceBalayısı(2) pençesiyle parçalanmıştır.

Adam televizyonda bir Amerikan dizisiizler. Cenazede çok insan vardır.

Adam karısının cesedini tokatlar. Anidendurur. Elleri ojelidir. Kadın, üzerindekiçarşafın altında çırpınmaktadır. Belki deakşamki iniltiler sabaha ertelenmiştir.Adam kadını sarsarak uyandırır.Kahvaltıda bol bol bal yerler.

29

Page 30: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

Ancak bazılarında biraz daha yavaş, bazılarında biraz dahasür'atlidir. Bütün bedenî ve ruhî kuvvetleringeliştirilmesinde olduğu gibi, bunda da kaide şu olmalıdır:"Yormadan çalıştırmak ve işletmek". Zifaf gecesindensonraki beş kaltı gün içinde kadının tam bir istirahatebırakılması çok doğru olur. Ayrıca ilk cinsîmünasebetlerdeki sürtünme dolayısıyla, yeni gelinin dıştenasül uzvunda bir kızarıklık, hatta hafif iltihaplanmahusule gelir. Bunlar geçinceye kadar fazla sık münasebettebulunmamak lazımdır. Zaten çiftler sınırı fazla aştıklarızaman tabiat kendilerine "dur" demesini bilir. Uğranılanyorgunluk da bir süre dinlendikten sonra geçer.Balayı bitip, çiftler eve döndükten sonra, kadın için yineoldukça güç ve karışık bir devre başlar. Zira tatil bittiğiiçin, erkek normal çalışma hayatına başlayınca kadınkendini yalnız hatta ihmal edilmiş hissedecektir. Fakat bunazik devrede Mükemmel Evlilik'in prensipleriniöğrenmeye ve tatbik etmeye çalışmakla son derece güzelve oyalayıcı zaman geçirmek pekala mümkündür. (BkzResimli Seksoloji Ansiklopedisi, Arkın Kitabevi,İstanbul, 1963)(2) BALAYISI: Bir ayı türü olan Balayısı bala aşındüşkünlüğü yüzünden bu ismi almıştır. Uykuyla geçenkış aylarında bal yiyebilmek için yaz aylarından balbiriktirirler. İnlerinde açtıkları çukurlara gömdükleri balpeteklerini, ağızlarında bulunan bir bez sayesindesalgıladıkları yapışkan bir salyayla sıvarlar. Buözellikleri yüzünden halk arasında Balyapan veyaBalkuran olarak da isimlendirilmişlerdir. Balayıları kış

DİPNOTLAR:(1) B A L A Y I : Evlilik hayatının ilkdevresine "Balayı" adı verilir. Balayıdevresinde, bir çok merak gıcıklayıcısorulara cevap aranır. Onun için bu devreaşk, heyecan, mutluluk ve derin zevklerlebirlikte, birtakım hayal kırıklıkları,şaşkınlıklar içinde de geçer. Bu yüzden budevrenin alışılmış çevreden, oturulan hattaoturulacak şehirden başka bir yerdegeçirilmesi çok faydalı olur.Evlilik hayatının başlangıcı, kadın için biröğrenme ve çıraklık devresidir. Bir erkekkarısına, yalnız cinsî münasebet esnasındanasıl hareket edileceğini değil, daha da önce,bu münasebet esnasında nasıl heyecanduyabileceğini öğretmelidir. Şu haldeherşeyden önce, "öğretmen" in sabırlı vekendine hakim olması gerekir.Kadının cinsîduygularının uyanışı yavaş yavaş olur.

Balaşırma törenine katılmak üzere ayı postu kuşanmış birBalaraklayan. Rusya'da komünist rejimin etkisiyleyasaklanan bu geleneksel tören, Corbaçov'un Perestroyka veGlasnost politikalarının sayesinde yeniden serbest bırakıldı.

uykusundan zaman zaman uyanıp daha önceden kurduklarıbaldan bir miktar yiyerek hem bedensel fonksiyonları içinhem de uzun kış uykuları esnasında gördükleri düşler içingerekli olan enerjiyi temin ederler.Özellikle Çarlık Rusyası'nda, kış aylarında balayılarınınbulunduğu inlerden bal aşırmak hem bir cesaret gösterisihem de büyük bir eğlence kaynağıydı. Balaraklayan gençerkekler gösterdikleri cesaretle genç kızların ilgisiniçekerlerdi. Ünlü yazar Anton Çehov bu törensi kışeğlencesinden yola çıkarak "Balayısı" isminde tek perdelikbir oyun da yazmıştır. Oyunda, kocasıyla BalaşırmaŞenliklerinde tanışıp evlenmiş olan Bayan Popov, ertesikış aynı şenliklerde kocasını yitirmiş ve onun ölümündensonra derin bir yas içine girmiştir. Eve kocasının borçluolduğu Simirnov gelir. Kaba saba bir adamdır. Israrlaalacağını ister. Bayan Popov durumunun kötü olduğunu,borcunu ödeyemeyeceğini söyleyince Simirnov, genç dulahakeret etmeye başlar. Bayan Popov dayanamaz, "Ayı,ayı!" diye haykırır. Aralarındaki tartışma öyle bir hal alırki, sonunda düello etmeye kalkışırlar, Ama Simirnovbirden kadına aşık olduğunu hisseder. Uşaklar, hanımlarınıSimirnov 'un elinden kurtarmaya geldiklerinde ikisiniöpüşür bulur lar . Oyun, evlenmeye karar veren bayanPopov'la ayı Simirnov'un balayı için giriştikleri yeni bir

tartışmayla sona erer.

30

sisdüşleri

Page 31: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

HAYALET KURAMI*

med-cezir

d. a. wright

Öncelikle bunun bir metafizik değil, bir fizikmakalesi olduğunu belirtmekte yarar var.Birçok fizikçi sahte-felsefeye, metafizik ya daparapsikolojiye kaymıştır, fakat bu satırlarınyazarı en azından şimdilik böyle bir eğilimesahip değildir.

Hayaletlerin kapalı kapılardan veya binaların(0.1 m veya daha az kalınlıktaki) duvarlarından,geçtiği bilinmektedir. Buna karşın bazı eskievlerin l ayaktan daha kalın duvarlarındangeçemeyip o evlerde kaldıklarına dair kanıtlar davardır. Dalga mekaniğinin temel iddialarına göre(Schrödinger 1928, de Broglie ve Brillouin1928), hayaletler, sınırlarının 0.lm civarında,tam genliklerinin 1/2.7'sine düşen dalga işleviile ilişkilendirilebilen nesnelerdir. Bu şiddetmertebesine göre dalga boyları ve düşükhızlardaki kütleleri bir elektronunkinden 1016

defa küçük olması gerekir ki, bu da kütlelerininyaklaşık olarak 10-46 kg olması demektir.

Bu kadar düşük kütleli bir nesnenin çok azenerji harcayarak, çok yüksek bir ivmeyeerişeceği barizdir. Bu yüzden hayaletin hareketiile uğraşırken, izafi etkiler gözönündetutulmalıdır (Einstein 1905). O zamangörülecektir ki hayaletler dünyanın çekimalanından çıkmak için gerekli hız gibi hızlarakolayca ulaşılabilmektedirler. Dünyanın çekimalanından kurtulmak için gerekli hız kütleyebağlı olmaksızın (Newton 1687) 25000 mphveya 10 km/s dir. Gerekli olan enerji sadecel0-38 J dür. Bu yüzden bir nefesin rüzgârı,hayaleti güneş sisteminde bir yolculuğaçıkarmak için fazlasıyla yeterlidir, hatta yoldakikimi etkileşimler hayaleti güneş sisteminden deçıkarıp yıldızlara doğru yolunu değiştirecektir.

* Bu yazı, Random Walk in Science adlı kitaptan MuratGülsoy tarafından derlenmiştir.

Son zamanlarda keşfedilen bir kozmik rüzgâr(Cowley 1969) h a y a l e t l e r i güneş inkomşuluğundan nerdeyse ışık hızına dekivmelendirmiştir.

Milyonlarca yıldır sadece homo sapiens'inölümünden oluşan hayaletlerin sayısı korkunçboyutta olmasına rağmen dünya yüzeyindekarşılaşılan hayaletlerin sayısı çok küçükkalmaktadır. Üstüne üstlük homo sapienshayaletlerin tek kaynağı değildir. Bununlabirlikte, bu konuya daha fazla girmeklekonumuz olan insan kaynaklı hayaletlerdenuzaklaşmış oluruz.

Bir insan kılıçla öldürüldüğü zaman bu kılıççıkarılmazsa ya da zincirli bir şekilde ölürse, buüzücü olay açık havada bile gerçekleşse hayaletserbest kalamaz. Oysa böyle bir engel yoksa,hayalet vücudu rahatça terkeder ve az önceaçıkladığımız gibi güneş sisteminden hızla dışarıçıkar. Buna karşın zindanlarda veya kalınduvarlı ve küçük pencereli şatolarda gerçekleşenölümlerden sonra hayaletin kaçma şansı çokdüşüktür ve sonuçta yüzlerce yıl orada ikâmetetmek zorunda kalır. (Zırhlar bu süreyiinanılmaz derecede uzatacaktır. Bir kum katmanıise az bir etki yapar.)

Bir hayaletin l0-29 J gibi küçük bir enerji ile ışıkhızının 0.7 katı kadar bir hıza ivmelenmesioldukça ilginçtir. Bu durumda kütlesi iki katınaçıkar (Einstein 1905) ve dalga boyu yarıya düşer(Schrödinger 1928, de Broglie ve Brillouin1928). Bunun sonucunda hayalet hızlandığındaduvar veya kapıdan daha zor geçer. O yüzdenhayaletin sınırlı bir uzayda yavaş hareketlerlekaçması daha kolaydır. Bir yerde kalması dagüçtür. Momentumu küçük olmasına rağmenhafif cisimleri çarpışma sonucu oynatabilirler.

31

Page 32: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

görünmesi gibi yaygın bir deneyim anlamlıolmaktadır.

Bazen hayaletlerin ortamda ani bir serinlikyarattığı söylenmektedir. Eğer sıcaklığın "mutlak3°" olduğu düşünülen dış uzaydan henüzdönmüşlerse bu soğukluk anlaşılabilir birşeydir. Fakat uzun zaman boyunca bir şatodakalmış olan bir hayaletin neden böyle ürperticibir etki yarattığı açıklanabilir bir şey değildir.

Sonuç olarak bu makalede bilime katkıdabulunabilecek bir kuram öne sürülmüştür. Birkuramdan beklenilen her şey bu makaledemevcuttur. Bu kuram varolan bilgiler ışığındabilinen olayları açıklamakta ve ayrıca herhangibir olguyla çelişmemektedir. Aynca gelecekte bualanda yapılacak çalışmalara önerilergetirmektedir. Daha da önemlisi, daha önceleribilimsel yöntemle incelenemeyeceği düşünülenbir insani deneyime ışık tutmuştur.

İLERİ OKUMALARBoltzman L 1872 Wien. Ber. 66 275Bose S N 1924 Z. Phys. 26 178Compton A H 1923 Phys. Rev. 22 411De Broglie ve Brillouin 1928 Dalga Mekaniği ÜzerineSeçilmiş Makaleler (Londra: Blackie)Dirac P A M 1926 Proc. R. Soc. A 112Einstein A 1905 Arın. Phys. Lp. 17 891Fermi E 1926 Z. Phys. 36 902Maxwell J C 1860 Phil. Mag. 19 19-21Maxwell J C 1873 A Treatise on Electricity andMagnetism (Oxford: Clarendon Press)Newton 11687 Principla Londra

Pauiii W 1933 Inst. Solway, lth session, Brusseh p 324Penzias A A ve Wilson R W 1965 /. Astrophys 142419Schrödinger E 1928 Collected Payers on WaveMechanics (Londra:Blackie)

med-cezir

Böylece hem hayaletlere hem de "kötü ruh"denilen olaylara (poltergeist) bir açıklamagetirmiş olduk; (vazolar, bardaklar ve diğerhafif cisimlerin raflardan bir şekilde düşmesi).Fizikteki bir çok elementer parçacık gibirahatsızlık veren hayaletlerin de varlığı nedenoldukları ikincil etkilerle saptanabilirler,(örneğin nütrino, bkz. Pauiii 1933)

Bir hayaletin şiddet kullanılarak hiç bir şekildeçıkartılamayacağı açıktır; zaten yüksek hızdaolan hayaletin biraz daha hızlanması onunçıkışını iyice güçleştirecektir. Bu durumda tekyapılacak şey onu sakinleştirip durmasınısağlamaktır. Böylece kolayca duvardan geçipgidebilirler. Exorcism'in amacının bu sonucaulaşmak olduğu açıktır, ancak bu yönteminayrıntıları bu satırların yazan için kolay anlaşılırdeğildir.

Tüm bu çabalar karanlık bir ortamdayapılmalıdır. Çünkü, hayaletlerin o küçükkütleleri düşünüldüğünde, normal sıcaklıkta bileısıl tahriğin hayaletlerin hızını korkunç derecedearttırdığı tahmin edilebilir. Ortalama 20°C'lık birsıcaklık, 3k T/2 (Maxwell 1860, Boltzman1872), ışık hızına yakın bir hıza karşılıkgelecektir.

Yeterince soğuk olmadıkları sürece ya da birnesneye tutturulmadıkları sürece çok az hayaletgörülebilecek kadar yavaş hareket eder.Bilindiği gibi bir nesnenin üzerine ışık düştüğüzaman bir basınç uygular (Maxwell 1873) vemomentum taşır.

Hayaletin üzerine düşen ve ondan yansıyan tekbir foton taneciği 2hv/c l0-27 J s m-1 lik birmomentum dönüştürebilir ki bu da çok yüksekbir ivmelenme demektir. Üzerinde bir şeybulunmayan veya bir eşyaya veya insanatutunmamış bir hayalet bu momentumun etkisiile hızla ince bir duvardan geçip uzaklarafırlayabilir veya poltergeist (kötü ruh) olayınıyaratabilir. Hayaletin yüzeyinin ışığı yansıtmakatsayısının % 100'den az olduğu önesürülebilir, aksi takdirde hayaletler hiçgörülmezlerdi. İşte tüm bu nedenlerden dolayı,çok zayıf ışıkta veya karanlıkta hayaletlerin

32

Page 33: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

33

KORKU SİNEMASI ÜZERİNESÜBJEKTİF NOTLAR

hayalperdesi

selim ergum

Seyrettiğim ilk korku filmi... Sanırım 5yaşındayım. Sinemada gösterilen ikinci filmyanlış hatırlamıyorsam bir aşk filmi ve babambizi o filme götürüyor aslında. İlk film sondakikada değişmiş. Afişlerinden bir korku filmiolduğu anlaşılmıyordu herhalde: yoksa babamannemi, ablamı ve beni asla bir korku filminegötürmezdi. Herşey bir tesadüftü yani... O filmşimdi bulanık bir hatıra. Ama bir tutkunun vemerakın da başlangıcı.

Seyrettiğim ikinci korku fi lmi olarakSuspiria'yı hatırlıyorum. Yaşım 12. (Aradangeçen onca yıl boyunca ya hiç korku filmiseyretmedim ya da seyrettiğim korku filmlerinic iddiye a lmadım. Hangis i doğrukestiremiyorum.) Emek Sineması'ndaydımve o güne kadar öylesine nefis bir ses düzeniylede karşılaşmamıştım. Kör adamın kendi köpeğitarafından boğazlandığı sahnede allak bullakoldum. Ama tüylerimi ürperten ve hafızama birçivi gibi çakılı kalan sahne genç kızın saçlarınıtararken tarağına takılan o küçük kurtçuklaroldu.

O zamanlar (70'lerin sonları) korku filmitutkumu giderecek filmler oynamıyordu. Fakatİstanbul'a gelmiş hiç bir korku filmini dekaçırmıyordum. Daha önce Dünyaya DüşenAdam filmini seyredip hayran kaldığım İngilizyönetmen Nicholas Roeg'in Don't LookNovv (Karanlığın Gölgesi adıyla oynamıştı)adlı o benzersiz filmi de çarpmıştı beni.Özellikle Donald Sutherland'ın karısını cenazetaşıyan bir gondolda görmesi fakat buna hiç biranlam verememesi ve filmin finalinde,seyircinin o cenazenin adamın bizatihi kendicenazesi olduğunu anlaması, bir kaza sonucuölmüş küçük kızını ararken kendi ölümünübulması, Venedik kentinin kullanımı, metafizikgerçekliği bir gerilim unsuru olarak kullanmakta

çok ileri gidebilmesi vs. vs.

Sonra korsan video dönemi başladı ve benkorku filmi iştahımı nihayet giderebilme fırsatıbuldum. Hala gizli bir meraktı bu. Çünkü ileridefilmler çekmeyi düşünüyordum ama korkufilmleri çekmek aklımın köşesinden geçmiyordu.Daha da önemlisi bu filmlerde beni çeken şeyinne olduğunu hala kavrayamamıştım.

Muhtelif videoculardan korku filmlerini poşetleriçinde toplayıp eve getiriyor ve peşpeşeseyrediyordum. Bu arada Türkiye'deki filmithalatçıları da bu türe duyulan ilginin farkınavarmışlardı ve sinemalarda her hafta bir korkufilmi oynamaya başlamıştı. TRT televizyonu bileartık bu tür için belirli kuşaklar oluşturmuştu.İştahım kesilmişti artık. Şehirde oynamayankorku filmlerinin tümünü seyretmek zordu.Çünkü yetişemiyordum.

Doymak bilmez bir korku sineması tutkunuolarak 80'li yıllarda, pisboğaz bir çocuk gibiönüme ne gelirse seyretmiş ve artık boğazımakadar doymuştum. Ama bu arada bu türün beniniye çektiğini de anlamıştım artık. Bir filminbeni korkutmasını, sinirlerimi yıpratmasınıistiyordum. Ama nerede? Suspiria'dan sonrahiç ama hiç bir film üzerimde en ufak bir etkidaha yapmıyordu. Belki Bodrum'da bir yazlıksinemada yakalayabildiğim Brian De Palma'nmFurry'si . . . Eğer onu kışlık bir sinemadaseyretseydim daha etkili olabilirdi belki...

O zamanlar seyrettiğim yüzlerce filmin arasındabeni gerçekten korkutan tek bir film oldu: O daStanley Kubrick'm Shining filmiydi. Yine birvideocudan poşet içinde eve on tane falan filmgetirdiğim bir yaz gecesiydi. Ailem tatildeydi veben zaten onlar evdeyken korku filmigetirmemeye çalışırdım çünkü sevmezlerdi.

Page 34: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

hayalperdesi

(Daha sonraları, korku filmlerini porno filmiseyredermiş gibi gece yarıları ailenin diğermensuplarının uyumasının ardından seyredenbirkaç kişiye daha rastladım) Shining aylardırseyretmeyi düşündüğüm bir filmdi ama muhtelifterslikler, şanssızlıklar filini seyretmemi hepengellemişti. Neyse uzatmayalım, evdeyalnızdım ve Suspiria'dan beri sinirlerimiyıpratan bir korku filmiyle karşılaşmadığımdanYeryüzü'nde beni etkileyecek bir korku filmininçekilmesi ümidimi çoktan kaybetmiştim.

Fakat Shining bittiğinde ben koltuğumda suspus olmuş oturuyor, kasetin boş bantlarınıntelevizyon ekranındaki cızırtılı dönüşüne sankihala bir şeyler seyrediyormuş gibi bakıyordum.Bir yazarın cinneti korkutmuştu beni işte. Hemde öyle böyle değil bayağı korkutmuştu...

Bu arada korku filmleri üzerine yabancıkaynaklarda yazılıp çizilen ne varsa onları dapeynir ekmek gibi tüketiyordum. Heryaklaşımın doğru tarafları vardı ama hepsindebir şeyler eksikti. Kısacası beni pek deetkilemiyordu. Korku filmlerine niye gideriz'incevabı araştırılıyordu hep ya da bazı ortakmotifler üzerinde duruluyordu. Ama Moviesand Methods adlı kitapta rastladığımı RobinWood'un Amerikan Korku Filmi'nin tarihiyleilgili makalesi alanında benzersiz bir yetkinliktaşıyan, zeka kıvılcımlarıyla dolu bir yazıydı(Daha sonra Argos'un bir sayısında da güzel birçevirisi yayınlandı.Türe ilgi duyan ya daduymayın bu yazıyı bir yerlerden bulupokumanızı tavsiye ederim).

Korku filmleri benim içimde öldürmekistemediğim o çocuk seyircinin zevkiydi. Buhobiye entellektüel bir müdahalede bulunmakistemiyordum. Sinema zevkim yıllar cindegiderek daha da kopleks bir hale gelmişti.Çocukken büyük zevk alarak seyrettiğimfilmlere kayıtsız gözlerle bakmak beni biryandan da üzüyordu. Korku filmi merakıiçimdeki o çocuğu yaşatan tek sinemasalzevkimdi. Fakat hayatımı kazanmak içingazeteciliğe ve dolayısıyla sinema yazarlığınabaşlamamla birlikte şöyle bir mecrubiyet çıktıortaya: Korku filmleri üzerine de yazmak...

Çeresiz bir biçimde, hayran kaldığım RobinWood'\m yöntemine başvurdum. Zaten yıllarboyunca obur bir çocuk gibi seyrettiğim yüzlercefilmin hatıraları geriye dönük bir entellektüelilgiyi hala mümkün kılabiliyordu. Ayrıca RobinWood'\ın yöntemini herhangi bir filmeuygulamak, korku sineması tarihinden zenginörnekler sunarak ayrıntılandırmak, haliyle çokkolaydı benim için.

Robin Wood'un yöntemini bu yazıya sığdırmakepey zor ama en kısa bir biçimde sanırım şöyleözetleyebilirim: Amerikan korku sineması temelolarak Amerikan toplumunun kollektifbilinçaltında yatan korkulara seslenir. Bubağlamda Frankeştayn işçi sınıfını, Drakula daaristokrasiyi simgeler ve burjuvaziyi tehditederler. Bu iki temel motif 601ı yıllarınsonundan itibaren bağımsız Amerikalı korkufilmi yönetmenleri tarafından daha dageliştirilmiştir. Romero, Raimi daha sonraCarpenter ve diğerleri Amerikan toplumununkurucusu olan W A S P ' l a r ı n (Beyaz AngloS akson Protestan) kollektif bilinçaltındakikorkulara yönelmiştir. Sözgelimi Hallowenözgür aşk yapan genç kızlara yönelen bir tehditianlatır. Küçük çocuk başka bir erkeğin penisiniiçine alan ablasına aile namusunun simgeselpenisiyle yani bıçakla saldırır. Aynı küçük çocukyıllar boyunca aynı kasabaya geri dönüpbekaretini erken kaybeden genç kızlarıpenis-bıçakla katletmeyi sürdürür. Çok rastlananbir başka motif de Amerikan toplumundagiderek artan ve "Wasp-olmayan" göçmennüfusun ve siyahların tehditidir. Bu nedenlesiyahlar, Latin Amerikalılar, kısaca tümgöçmenler "nedeni belirsiz" cinnetler vemetafizik vakaların etkisiyle özellikle Amerikanailesine ve beyaz gençlere ölüm saçarlar.

Sahi, siz hiç yoksul bir zenci ailesinin ya dasokaklarda boş boş dolaşan serseri bir PortoRiko'lunun korku filmlerinin sonuna kadaryaşadığını gördünüz mü? Göremezsiniz. Çünküfilmde yokturlar (ya da vardırlar ve kötülerinsafmdadırlar) ya da savaştaki ön cephe hesabıönce onlar ölür. Tehdit WASP'lara. yöneliktir.

Bu arada yazıyı daha da malumatfuruş kılmak

34

Page 35: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

hayalperdesi

Yine bir videocudan poşet içinde eve on tane falan film getirdiğimbir yaz gecesiydi. Ailem tatildeydi ve ben zaten onlar evdeykenkorku filmi getirmemeye çalışırdım çünkü sevmezlerdi. Daha

sonraları, korku filmlerini porno filmi seyredermiş gibi gece yanlarıailenin diğer mensuplarının uyumasının ardından seyreden birkaç

kişiye daha rastladım.

35

Page 36: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

hayalperdesi

için Amerikan Korku Sinemasındaki bazı temelekollerden de sözedebilirim. Bir, Sam Raimi veGeorge Romero ekolü: Bol şiddet, kan ve insaneti. Gerilim yok. Tam aksine dehşetin mizahıvar. Bu alt türe horror movies (dehşetfilmleri) deniyor. Tarzlarının adına da kısacagöre deniyor. Amacı korkutmaktan çok midebulandırmak, rahatsız etmek, sinirleriyıpratmak. Gore'un üstadı Sam Raimi, Startınıveren iki film var. Romero'nun YaşayanÖlülerin Gecesi ve Raimi'nin Evil Dead'i.Horror movies ikiye ayrılıyor: Mizahın dabulunduğu gerilimsiz gore'lar ve mizahınolmadığı gerilimli gore'lar. SözgelimiKuzular ın Sessizliği bazı sekanslarıitibarıyla ikinciye giriyor. Doktor Lecter'ınkurbanlarını ısırarak yoketmesi sırasında hemgerilim unsuru hem de göre var. Yani kan,dişlere yapışmış insan eti vb. gibi.

İkinci ekol, gerilim filmleri. Göre zihniyetinepek rastlanmıyor. Burada iki alt türdensözedilebilir. Biri Hitchcock tarzı. Gerilimöğesi, seyirciye bilgi verilerek oluşturuluyor.İkincisi ise klasik gerilim öğesi. Seyirciözdeşleştiği kahramanla birlikte gerilimiyaşıyor. Bunlar tarzlarla, üsluplarla ilgiliayrımlar. Ve bazen tek bir filmde bile hepsiniaynı anda görmek mümkün. Zaten Amerikalıyönetmenler arasındaki son moda da bu.Tarzları birbirine karıştırmak

Bunlar bir kaç yararlı bilgi. Ama derdim birmakale yazmak değil zaten. Tekrar sübjektifakışa dönelim. Beni gerçekten korkutan-korkutmak ne kelime aklımı başımdan alan-filmi bundan iki yıl önce seyrettim. Film neyazık ki hiç ünlü değil. Çok az biliniyor.Gösterildiği yıllarda hiç ilgi çekmemiş.Karıştırdığım kaynaklarda filmle ilgili iyi birşeyler yazan bir eleştirmene rastlamadım.Yönetmeni sıradan bir teknisyen, George PanCosmotos. Baş roldeki oyuncusu ise dahasonra ünlü oldu: Peter Weller. Onu NakedL u n c h (Müthiş Yemek) f i lmindenhatırlayabilirsiniz.

Filmin adı Of Unknown Origin. İki kişiarasında geçen bir iktidar mücadelesini

36

anlatıyor. İktidar mücadelesi bir mülkün üstündedönüyor. Mülk, üç dört katlı, 80'lerinpostmodern anlayışıyla dekore edilmişmuhteşem bir ev. Taraflardan biri bir yuppie.Diğeri ise kökenli belli olmayan bir fare.

Sözünü ettiğim filme, hala keşfedilememişgerçek bir başyapıt olarak bakarım. Ama bufilmin niteliğiyle ilgili ayrı bir mevzu. Asılmesele filmin beni korkutma biçimi. Tehlike pekolağandışı bir şey değil çünkü. Herkesin başınagelebilir. Bir gün irice bir fare bulabileceğiherhangi bir gedikten evinize sızıp, hayatı sizezindan edebilir. Yeryüzü'nde binlerce yıl öncekurulmuş insan soyunun iktidarı irice bir faretarafından yerle bir edilebilir. Evinizi, karınızı veçocuğunuzu koruyamayabilirsiniz.

Shining filminde olduğu gibi daktilonuzunbaşında bir gün aklınızı da yitirebilirsiniz.Saçınıza beyaz küçük kurtçuklar da düşebilir.Daha da önemlisi, 1993 itibarıyla Yeryüzü'nünolağan bir gününden daha korkutucu bir şeyyok. Televizyondaki ana haber bülteniniseyredin ve sıcak koltuğunuza gömülün.Şimdilik güvendesiniz. Peki vahşet her geçengün Yeryüzü'nü daha da çekilmez bir halegetirmeyi sürdürürken bizler hep "güvendeolmanın" bedelini ne zaman ve nasıl ödeyeceğiz.Belki korku filmleri seyredebiliriz.

Hayalet Gemi'ninyakında uğrayacağı

limanlar:inanç, oyun, şiddet..

Yazışma adresi:Hayalet Gemi Yerelması İletişim

Evi Bahariye cad. Hacı Şükrü Sok.Sağlık ap. Kat 3, Daire 7 Kadıköy

İSTANBULTel: 41 42 45 7 ve 41 42 45 8

Page 37: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

kara göründü!

BİR KAYGI SOSYOLOJİSİ*

raoııl girardet

Herkes bilir: Jakoben terörden Stalinci terörekadar komplo suçlaması işbaşındaki iktidartarafından şüphelilerden ya da muhaliflerdenkurtulmak, büyük siyasî temizlikleri meşrukılmak için olduğu kadar kendi hatalarını veburukluklar ını örtbas etmek için dekullanılagelmiştir. Aynı zamanda tekabül ettiğimanevra kaygılarını da ortaya çıkarmak kolaydır.Ans ik loped is t ler i F r a n k - m a s o n l u ğ u nyeraltı faaliyetine ve Frank-masonluğu daJakobenizme özdeş tutan Rahip Barruel felsefidüşüncenin temsilcilerini m o n t a g n a r ddiktatörlüğün en kanlı dönemleriyleözdeşleştirerek ve kamuoyunun gözündesorumluluğu doğrudan onlara yükleyerek itibarkaybetmelerini sağlamak istemektedir.

Komplo söyleminin -çok biçimli, sürekliyenilenen, hep varolan bir söylem- sonsuzgelişmelerinin arka planında bazı manevralarıhazırlamaya yönelik spekülasyonlar görülse deolgunun kendisi hafife alınamaz. Tüm birsöylemin sadece bu arka plandan yola çıkılarakanlaşılması, kavranması ve incelenmesi gerektiğisonucuna varmak riskli bir iştir. Çünkü önceliklebazılarında bir entrika niyeti açıkça görülebilse debunlar çoğunluğun samimiyetinden şüpheduymaya izin vermeyecek kadar az sayıdadırlar.Her tür militan bağlılığın ayrılmaz parçası olantaktik oyunlar, savunulan davaya duyulan birinanç eksikliğinin göstergesi değildir. Üstelik elegeçirmeye çalıştığı düşünce çevrelerinde belli biryatkınlık, belli bir kabul eğilimi olmadıkça hiçbirmanipülasyon çabası amacına ulaşmayı umamaz.Bu iletilecek mesajın herhangi bir etki etmeşansına sahip olması için yapısıyla, biçim veiçeriğiyle, muhayyelenin normlarında öncedenvarolan belli bir koda karşılık gelmesi gerektiğinigöstermektedir. Muhayyele ile oynamak*Bu metin Girardet'in Mythes et Mythologies politiques,PARİS, 1986 eserinin 48-60 sayfalarından Nazlı Öktentarafından derlenmiş ve Türkçe'ye çevri lmiştir .

isteyenler kendilerini onun gerektirdiklerineboyun eğmek zorunda bulurlar. Mit onukullanmaya kalkışanlardan bağımsız olarakvardır; onu hazırlıyor olmaktan çok, dayatmasıaltındadırlar.

Bu noktada çok şüpheli bir sorunlakarşılaşmaktan kaçınmak mümkün olmayacaktır:mitsel anlatı ve onun olası nesnel temellerisorunudur bu. Kuşkusuz siyasî mitlerden hiçbiritarihin gerçekliklerinin varlığıyla bu ilgisiz birşeffaf soyutlama, bir uydurma evreninde sadecebir fabl düzeyinde gelişmez. Fakat Komplomitolojisi ele alındığında tarihsel yoğunluğunyükünün özellikle ağır oludğu görülecektir.Görünümlerinden ya da dışavurumlarındanbirteki yoktur ki göreli olarak kesin, kolaycadoğrulanabilir ve elle tutulabilir olgusal verilerledoğrudan ya da do lay l ı olarakilişkilendirilemesin. Yüzyılımızın büyük silahlıçatışmalarının sorumluluğunu "ölüm tacirlerine"yüklemek inandırıcı değilse de silah ticareti inkaredilemez bir gerçekliktir. Nasıl kiFrank-Masonluk XVIII. yüzyılın sonundaRahip Barruel ve çömezlerinin bir uydurmasıdeğildir ve kimse Frank-Masonluğun ÜçüncüCumhuriyet sırasında siyasî baskı grubu veideolojik kontrol aracı olarak rolünü bilmezliktengelemez. Yahudi komplosuna gelinceinanılırlığını sağlamak için hiçbir nesnel referansverilemese de geçtiğimiz yüzyılda musevicemaatlerinin ani özgürleşmesinin vebeklenmeyecek kadar çok sayıdaki temsilcilerininiktisadi ve zihinsel hayatın alanlarına girişininkamuoyunun bazı kesimlerinde yarattığı tepkiningerçekliğini teslim etmek gerekir.

Bununla beraber şaşırtıcı olan şey bu olgularınnesnel bir biçimde ortaya konabildikleri ölçüdesaptanmasıyla, mitsel bir anlatı yoluyla bunlaraverilen görünüş arasındaki farkın büyüklüğüdür.

37

Page 38: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

kam göründü!

Gerçekte söz konusu olan polemik bir abartınınsonucu ortaya çıkan basit bir çarpıtma, büyütmefenomeni değildir. Niteliksel bir mutasyondursöz konusu olan: kronolojik bağlam ortadankalkmış, durumların ve olayların göreliliğiunutulmuştur; tarihsel tabandan geriye birkaçyaşanmış, ufalanmış ve düşe dönüşmüş hatırakırıntısı kalmıştır. Örneğin Rahip Barruel'inm a s o n l u k l a j a k o b e n d i k t a t ö r l ü ğ üözdeşleştirmesi en temel bir gözlemleyalanlanabilir: "bir Cumhuriyette hiçbir sırra, hiçgizli toplantıya müsamaha gösterilemez"; ayrıcamason locaları Terör döneminde ağır darbeleralmış, üyelerinden birçoğu hayatını kaybetmiş vebir çoğu da kurtuluşu iltica etmekte bulmuştur.Kısaca esas sorun, o lgunun gerçekliğindenmitsel yorumuna geçiş, tar ihse l olaraktanımlanabilir bir olaydan onun hayalî birokumasına gerileyiştir.

Buna karşın ihbar ed i len e n t r i k a n ı nadlandırılması, ideolojik motivasyonları vedoğası ne olursa olsun bu ihbarın her zamanpsikolojik ve toplumsal bir güvensizlik, korku vekaygı havasına dahil olduğu nasıl unutu lab i l i r?Bu havanın ağırlığı, eziciliği az ya da çok olabilir.İlgili çevreler sayısal olarak değişken, sosyolojikbileşenleri açısından farklı l ık gösteren gruplarolabilir. B u n u n l a beraber hepsinde büyükkollektif korkuların klinik işaretlerini açık ya daörtülü bir biçimde görmek mümkündür. Buaçıdan bakıldığında modern çağın başındakibüyük büyücülük davalarıyla benzerlik kurmakboşuna olmaz. Biliyoruz ki bunlar tarihsel olarakhem ruhsal yarılmaların boyutuyla hem de siyasîçatışmaların şiddeti ve iktisadi dönüşümlerinaniliğiyle belirlenen büyük krizlerden ayrıtutulamaz gibi görünmektedirler. İk i yüzyı ldırhazırlanın komplo mitolojisinin büyük kavramsalyapımları söz konusu olduğunda trajik arka planböylesi bir güç ve açıklığa sah ip değildir:dramatik şiddetin çoğunlukla hafifletilmesi ya dadaha az görünür hale getirilmesi eğilimi vardır.

XIX. y ü z y ı l ı n son y i r m i y ı l ı n d a Fransa,"yahudi-mason" k o m p l o s u n u n b ü y ü ktemalarının yol açtığı t a r t ı ş ı l m a z y a n k ı l a r , bunoktada özellikle a y d ı n l a t ı c ı ö rnek le rd i r .Toplumun genel bir laikleştirilmesi hareketini

38

yükselten cumhuriyetçi ruhban sınıfı karşıtlığınınilk idari ve siyasi önlemleriyle yaşlı HristiyanFransa kendini inancının ve bağlılıklarının, hattaruhsal ve ahlaki mirasının temelinden sarsılmatehditi altında hissetti. Aynı sırada kentselbüyüme, kapitalist yoğunlaşmanın ilerlemesi,yeni üretim ve emek biçimlerinin ortaya çıkışıgeleneksel hayatın bazı hallerini sarsıyor ya da altüst ediyordu. Dıırkheim daha o sıralarda şöylediyordu: "Toplum acı çektiği zaman acısınınnedeni olarak suçlayabi leceği , hayalkırıklıklarının öcünü alabileceği birini bulmaiht iyacını duyar:. Buradaki psikolojik vetoplumsal mekanizma şeytan çıkarmayla(exorcisime) benzer bir mekanizmadır. Maruzkalınan ya da belki maruz kalmaktan korkulankötülük artık somut bir biçimde vücut bulmuştur.Bir isim, bir biçim, bir yüz edinmiştir. Sırolmaktan çıkıp gün ışığına gelmiştir ve nihayetihbar edilebilir, çalışılabilir haldedir. (LanetliYahudi ya da Frank-mason imgesi etrafındaendişeler, belirsizlikler ve korkular elle tutulurolurlar).Komplo temasıyla ilgili olarak çok ta yanılmatehlikesine düşmeden şunu söyleyebiliriz. Sözkonusu olan eski çocukluk korkuları ve bunlarınyetişkin dönemin kâbuslarıyla süregitmeleridir:karanlık viranelerin, kapısız duvarların, çıkışıolmayan karanlık çukurların korkusu; yabancıellere bırakılma, çalınma; satılma yada terkedilmekorkusu; ve n i h a y e t insan yiyen devlerin, avhayvanlarının yırtıcı dişlerinin parçalayan, unufakeden ve yutan herşeyin korkusu. Hiçbir şey kazayada tesadüf eseri değildir artık; örgütlü birk ö t ü l ü k a ğ ı n ı n ortas ına düşen k u r b a n tümd a v r a n ı ş l a r ı n ı n binlerce görünmez bakışınkontrolü altında olduğunu sanır; görünmez bir elk a d e r i n i ele a l m ı ş t ı r ve onu felaketesürüklemektedir.

Burada paranoyak sabuklamanın m a n t ı ğ ı vetutarlı l ığı, mitsel söylemin mantığı ve tııtarlılığıylabuluşur. Bu noktada bunlardan hangis ini izlemekgerektiği önemli değildir. Tarihin gözünde ikisi demite bir turnusol kağıdı rolü oynatır. Belki de birtoplum r a h a t s ı z l ı k l a r ı n d a n baz ı la r ın ı ve bazıa c ı l a r ı n ı ancak bu düş ler in incelenmesi yoluylaortaya kovar.

Page 39: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

şişedeki mesaj

LATİFE'YE MEKTUPLAR I

yusuf eradam

-1-

Sen, yirmi yıllık dostum, kardeşimsen can verirken bana,ne güzel akıp giderken hayatyumurtalarından can fışkırmasına manibu kist nereden çıktı?

Hayır, bu manide cinas yok.

Annem Necibe Hanım, ne zaman düşsem dutağacından, yer elmalarımızı gizliden gizliyekemiren fareyi devireceğini sandığım sapanımne zaman suratımın ortasında şaklasa, ne zaman"Sangam, Arkadaşımın Aşkı" filmini izlemekiçin teyzemin toprak damına çıkan merdiveneburnumu çaksam, ne zaman ayağım kayşa dabir amcanın, bir teyzenin gözlerinin içinebaksam umarsızca, hemen yanımda belirir,"Öpeyim de geçsin" derdi. Annem öyle derdi.Öperdi ve geçerdi.Kistini öpsem geçer mi?

Dün hastanede elinle yatağa pat pat yapıp "Gel,yanıma otur" dedin ya, elimi tuttun ya, sankiFaruk'la çamura çivi saplama ustalığımızıyarıştırırken pencereden bizi izleyen NazımaHanım odasına çağırdı da kurtuldum leyliduvarlarımdan.

-2-

"Abi, Kasımpaşa eskiden böyle değildi" deditaksi şoförü, sofrada rakının ardından evde nekadar içki varsa bitirmeden kalkmadı Mehmet'inarkadaşları, b a ş b a k a n ı zor d u r u m d abırakıyormuş koltuk kavgası, Van'da bir otelikundaklamışlar, Bostancı köprüsününçevresindeki otlan hâlâ yolmamışlar, Mavi Trenkışın çok sıcak, yazın buz gibi, sevgilim halabenden uzakta, daktilom hala bozuk, Felicia

39

İstanbul'u, Kapadokya'yı görme sevdasınıkızının ameliyatı y ü z ü n d e n ertelemiş, beşnumaradaki oğlancı dedikleri İsmail AmcaYalova'da denize bakarken oluvermiş, biliyorm u s u n ilk kez cebimde parayla geldimİstanbul'a, genel kurulda en az oy alan kadınbaşkanlığı ele geçirdiği için çok mutlu oldu veüzerine bir keyif sigarası yaktı, KurtuluşParkı'ndaki simitçi ortaokula gideceğine sözverdi, ben sokaktaki çocuklardan okuyacaklarısözünü almayı huy edindim, iyi huylu birçocuğum ben, sen de öyle, o müdür var yaaslında kendinden hoşnut değil, fesleğenleriattım, sen iyileşir iyileşmez Burgaz'a gideceğiz,birlikte yeni bir öykü daha yazarız, şimdilik bukadar dostum, senden bir yanak daha alıyorum.

-3-

Geçmiş, gelecek hiç umurumda değil,seni bekliyorum. Çabuk çık o kolonya kokuluodadan,Yapacak işlerimiz var.Yine geç aynanın karşısına,saçını tara,boyalar sür dudaklarına,"Hadi, bir şiir daha yaz" de bana,Yoksagelmem İstanbul'a bir daha.

İstanbull Temmuz 1993

Page 40: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

40

ay tutulması

BİR GAMZE-BİR KUŞTÜYÜ YASTIK

gülseren tuğcu

"Kuştüyü bir yastık aldım odandan. ArtıkBurgaz ben-im gemim" diye yazmış Suat kalındeftere. Burgaz, bu Aralık sabahını soğukkarşılıyor. Gene de sevinçliyim, Suat burada.Sait'in evindeki - müze diyemiyorum bir türlü,içinde hala sıcak kuştüyü yastıklar barındıranbir yuva çünkü o - yaşlı, gülümserken gamzelihanıma ve kedisine veda ettik. Kuzenim Saliha,bu hanımın, Sait'in evine genç bir kızken,beyaz saten bir elbiseyle faytonla geldiğiniduymuş. Senelerdir bekçilik yapıyor orada,eski, özenle katlanarak yatağın üstüne konmuşpijamaların, Sait'in el yazısı mektuplarının, eskifotoğrafların, konsol üstündeki hamamtaslarının, nedense bindokuzyüz yetmişiki yılınaait Varlık dergilerinin, bir havanın, uzun birsoluğun bekçiliğini.Birbirimize takılarak, tabelalardaki sokakadlarından hoşnut, peşimizde bir alay irili ufaklıkedi, Kış Bahçeleri Sokağı'ndan sahile, GezintiCaddesi'ne çıktık. Kahvede birer fincan çayiçtik. "Ya nasip" sandalından balık aldık, eveyollandık. Öğle yemeğinden sonra üstümüzeçöken miskinliği, kelime oyunu oynayarakitelemeye çalıştık. Sedat - eşim - uykuya atladı.Biz Suat'la fazla konuşmadan, çiseleyenyağmura, gittikçe kararan havaya, belkikurşunî, belki soğuk ama martılara kucak açandenize bakarak Ada'yı sindirdik içimize,uzandığımız kanepelerde.Ayın - hem de dolunay - bulutlardan sıyrılıpkendini gösterme savaşında olduğunu anlayınca"Yürü Suat, dolaşalım biraz, akşam yemeğinede, senin 21.10 vapuruna da daha çok var"diyorum. Suat fırlıyor uzandığı yerden, uzunİskoç paltosunu giyiyor, atkısın alıyor, bençizmelerimi, mantomu kapıyorum... dışarıdayızartık. Kış ortasında genzime dolan bu hanımelikokusu da ne? Gezinti Caddesi'nin solundangiden yokuş Gönüllü Caddesi ki, ben onaGönül Yolu adını daha çok yakıştırıyorum.

Suat'a da söylüyorum bunu, "doğru" diyor."Burgaz'da adada bir cadde.... niye her şeyişehirleştirmek isteriz ki...Yakınlarda Bulvar da deyiverirler, bir tabelaasıverirler burada bir yola... işte o zaman hapıyutarız"Gönül Yolu'nun iki yanındaki evler ıssız.Bazılarında bekçileri oturuyor belli. Kimileriepey eski olsa gerek, ancak bakımlı. Bazenbeton yapılar da göze çarpmıyor değil amagörmezden geliyoruz onları, sessizce, başımızıeğerek geçiyoruz yanlarından.Hızlı çıkmış olmalıyız yokuşu, nefes nefeseyiz.Soluklanmak için duruyoruz bir an... havaenikonu kararmış. Başımı çevirip etrafımabakmıyorum... hınzır, zaptedilemez hayalgücümişlemeye başlıyor."Bak Suat, soldaki merdiven yolun tepesindekieski eve bir bak".Suat dönüyor, işaret ettiğim evi inceliyor."İçinde hem yaşayan var, hem de yok gibi"diyor.Yüreğim çarpıyor, heyecanım Suat'a da geçsinistiyorum. "Var mısın" diyorum, "bir öyküyaşayalım seninle bu evde".Gözleri parlıyor "hadi" diyor, "çıkalım yukarıya,şu eve bir bakalım".Korkudan mı, heyecandan mı, soğuktan mı,titriyorum. Suat atkısını uzatıyor... Neydi bfilmin adı?... Tamam... Kan ve Gül olmalı. Çokküçükken seyretmiştim. Adam, kadınla soğukbir gece mezarlıkta karşılaşır... kadının üstündebeyaz, ince bir elbise vardır yalnızca... Adamkadına atkısını vermek ister... kadın, duygusuz,çivi gibi bakışlarla, kolunu uzatarak durdururadamı... Genç kadının vampir olduğunu daanımsıyorum. Kadını canlandıran artistCatherine Denen ve miydi acaba? Ama nedenseVadim' ink i le rden biri olmalıydı diyedüşünüyorum.Sıcak atkıya gömüyorum boynumu. Bahçeyi

Page 41: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

ay tutulması

geçiyoruz... çiçekler, ağaçlar bakımlı... Kuruyaprakların bir araya toplanmış olduğunufarkediyorum. Giriş kapısına ulaşan beşbasamağı teker teker, özenle sayıyorum. Sağduvardaki zile cevap veren yok. Suat kapıyıvuruyor önce, hafifçe de itiyor... açılan kapıdaniçeri iki adım atıyor... Ben hâlâ kapıdayım."Dönsek mi Suat?""Hayır" diyor acımasız, "fikir senindi, senistedin, yaşayacağız, gel içeri". Küf kokusu muvar etrafta?... bana mı öyle geliyor? Dişlerimisıkıyorum... bakmıyorum... Geniş çok genişbir salon... Dip taraflara, karanlıklara doğru, busalona açılan yüksek kapılar ve yukarı çıkıyorolmalı, bir merdiven var. Soğuk... karanlık...eşyasız da."Peki şimdi ne yapacağız?""Yukarı" diyor."Bak burası iyi... göreceğimizi gördük...bomboş bir ev işte... sonra hakkımız yok kielâlemin evini adeta zaptetmeye... dönelim neolur!" Sızlanıyorum... acındırmaya daçalışıyorum... olmuyor, "daha yukarı" diyor,"bu işin kolay tarafıydı, niye başka yerlereb a k m a y a l ı m ? G ö r e c e k l e r i m i z i ,görebileceklerimizi merak etmiyor musun?"Israr etsem çıkmayabilirim tabii ki... o dazorlayamaz beni daha fazla ama... amamerakım, korkumdan daha ağır basıyor...nazlanmıyorum artık.Suat önde, ben arkada tırabzanlara tutunmuş,dikkatle çıkıyoruz basamakları. Bir geniş, uzunantre çıkıyor karşımıza... Kapılardan birininyanında, duvarda bir aplik yanıyor... Suatkapıyı açıyor, ben hummalı, "yeter" diyorum,"çok ileri gidiyoruz." Oda küçük, sıcak... odunyanıyor ocakta."Burada kesin birileri yaşıyor, biliyorsun değilmi Suat?" diyorum."Öyle olmalı, gel şöyle koltuklara oturalım,şurada mumu da yaktık mı fon tamam sayılır."Mumu alıyor, odunlardan tutuşturuyor, tabağaoturtuyor. "Şimdi sıra müzikte" diyor, "nasıl birm ü z i k i s t e r s i n i z h a n ı m e f e n d i ? "Düşünüyorum... Debussy olmaz, Beethovenhiç olmaz."Bak" d iyorum, " e t r a f ı n m ü z i ğ i n iduyabiliyorum ben... Şu dalgaların melodisini... martıların ona eşliğini... bu evin, melodiye

kanon yapan kendine has notalarını... ayınbulutlardan kurtulmaya çabalarkenki hışırtısınıduyuyorum... Bu müzik... bu senfonik şiirgüzel Suat... tam olması gerektiği gibi."Pencerenin yanına gidiyoruz, "evet" diyor Suat,"hele hışırtıyı çok yakından duyuyorum... sankibir etek... saten... yerlerde sürünüyor."Dalgın dinliyorum bir zaman, Suat'a dönüyorumsonra, gözleri büyümüş, kapıya bakıyor. Başımıçeviriyorum usulca... gene ürkek, çok genç birkız görüyorum kapıda, gülümseyen... ağzınıniki yanında gamzeler... Bu gamzeler yabancıdeğil."Merhaba" diyorum "biz çok saygısızlık ettikdeğil mi?... Boş z a n n e t t i k b u r a s ı n ı . . .bağışlayın... eski ev merakımıza verin ne olur."Nasıl söyleyebiliyorum bunları bir çırpıda,kendim de şaşıyorum... susuyorum hemen."Oturun" diyor genç kız "ben biraz odun almayagitmişt im dışarı, zor oluyor bu ahşap eviısıtmak, sizin eviniz mi var Burgaz'da? SeyranDeresi'nde mi oturuyorsunuz?""Yok... biz Gezint i Cadde..." diyecekoluyorum.. . z i h n i m karmakarışık... genesusuyorum. Genç kız kime benziyor? Kendimiçok yokluyorum... sonuçsuz. Sormak da ayıpolur diye düşünüyorum. Sonra bakıyorum...odada sadece ikimiz varız .. o ve ben."Pardon" diyorum "arkadaşım nerede acaba?"Genç kız adının Asiye olduğunu söylüyor,"hangi arkadaşınız?" diyor."Suat, arkadaşım.... o nerede?"Asiye gü lümsüyor , "haa" diyor, "Sait'tenbehsediyorsunuz, ama şimdiye kadar yanlışlıklada olsa Suat dendiğini hiç duymamıştım."Gene kapanıyorum içime umutsuzlukla. Asiyeçay getiriyor, hemen içiyorum sıcak sıcak. Biraztoparlandığımı hissedince "peki" diyorum budefa, "Sait nerede?""Elini y ü z ü n ü y ık ıyor , iki gündür Ada'yauğramamıştı, Erenköyü'nde arkadaşında kalmışgeçen gece son vapuru kaçırınca. Yeni geldi,biraz yorgun ama neredeyse yanımıza gelir."Ah Yarabbim! Suat, neredesin?Ayak seslerini duyuyorum kapıya doğruy a k l a ş a n . . . K o l t u k t a i y i c e geriyeyaslanıyorum... gözlerimi kapatıyorum. Suat...gelsene!Kapının açıldığını duyuyorum, sonra bir ses

41

Page 42: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

42

ay tutulması

"Hoşgeldiniz " diyor, "niye gözleriniz kapalı?Uyuyor musunuz?"Bu ses Suat'ın değil. Gözlerimi açıyorum...orta boylu, ince, yanakları çökükçe, bir gözüsanki... belki de loş ışıkta bana öyle geldi."Biliyor musunuz" diyor adam Asiye'ye,"yolda bizim Karabaş'a rastladım, gözlerindenanladım, onda da bana sevda var." Çocuk gibiseviniyor birden, kıs kıs gülüyor. Asiye degülümsüyor, gene iki yanağında gamzeler.Sonra aralarında usul usul, mırıl mırıl birkonuşma başlıyor. Bir Adapazarı sözcüğünüyakalıyabiliyorum... bir de validanımı. Asiye,bir çay da Sait Bey'e getiriyor, bana dönüyor,"gene bekleriz" diyor, kapıdan çıkıyor.Sait Bey. karşımdaki koltuğa oturuyor,"Sahildeki balıkçıyı gördünüz mü?" diyor,"yarın onun topal martıyla randevusu var.""Hangi balıkçı" diye geveleyecekken her şeyianlıyorum, "tamam tamam" diyorum, "sabahsizin evden ayrıldıktan sonra sandalında oturupcigara tüttürdük, sizden konuşmuştu tatlı tatlı.""Benden konuştu öyle mi?" diyor, "peki sizneler yapıyorsunuz bakalım?""Ben neler mi yapıyorum?.... Ben... SeyranDeresi'nde, evet Seyran Deresi'ndeoturuyorum... arada bir Gönül Yolu'ndayürüyüşlere çıkıyorum... size uğruyorum...Asiye ile dertleşiyorum... ben, sonra... siziseviyorum... diğerlerini de, şu birtakıminsanları... bana daha önce anlattığınız, geçenhafta köprü üstünde görüverdiğim yan çıplak,kara çevik bacaklı çingene çocuğu, onun boyakutusunu, siyah parmacıklannı, çatlak topukluayacıklarmı seviyorum... ama... ama galibaipekli mendilleri pek sevemiyorum... hani,elinizin içindeyken itaatli, avucunuzu açıncafışkırıveren..."Sait Bey başını sallıyor, gülümsüyor, birgözünde bir pırıltı görüyorum. "Biliyormusunuz?" diyor, "biliyorsunuz, bir insanısevmekle başlar herşey, ben çok ümitliyimyahu... herşeyden... herkesten... sizlerden."Ayağa kalkıyorum, "Yordum sizi" diyorum,"yarın yapacağınız bir sürü iş vardır... sizibekleyen bir sürü insan... Belki Kınalı'da birevi ziyaret edeceksiniz... kameriyeli bir mezarıda... Sonra şehre geçip, bir arkadaşınızlaMenekşeli Vadi'ye uğrayacaksınız."

"Alemdağ'a da çıkabilirim dönüşte" diyorgülümseyerek.Pencereye yaklaşıyorum, rüzgâr durmuş, ayortada, bulutlar iyice dağılmış, yarına egemenolacak pembeliği bile görebil iyorumgökyüzünde, denizin üstünde ayışıklı bir yoluzanıyor, bir vapur,-yoksa 21.10 mu?-Heybeli'den kopmuş geliyor. Suat bu vapurlaBostancı'ya gitmiyor muydu? Acele etmeliyim."Hemen gitmem gerek" diyorum, Sait Bey'edönüyor, elimi uzatıyorum. Ellerimi ellerininarasına alıyor. "Gene gelin" diyor, anlıyor dahep geleceğimi, gülümsüyor, göz kırpıyor.Koşarak merdivenlerden iniyorum. Merdivensahanlığında Suat'ı görüyorum, soruyor"Herşey tamam mı?", "Herşey çok güzel"diyorum Kapıyı özenle çekiyoruz arkamızdan.Gönül Yolu'ndan aşağı.bir koşu tutturuyoruz.Suat, ani doğan bir Burgaz bestesi mırıldanıyor.Melodiyi bilmeden ıslıkla eşlik etmeyeçalışıyorum nefes nefese koşarken. Evegeliyoruz, dar merdivenlerden aynı hızla, itişekakışa yukarı çıkıyoruz. Suat çantasını alıyor.Sedat uyanmış, dinlenmiş bir yüzle nerelerdekaldığımızı soruyor. Anlatacak çok şeyolduğunu söylüyorum ona, "hadi Suat'ı yolcuedelim" diyorum. Vapur yanaşmak üzere...İskeleye hızlı adımlarla yürüyoruz. Suat dikkatli,vapura atlıyor, halatlar geri alınıyor, motorlarınhomurtusu artıyor, vapur harekete geçiyor, öncegeri geri .. sonra burnunu açıklara veriyor. Elsallayan Suat'ın yanında ayakta duran yaşlı birhanıma gözüm ilişiyor birden. Yaşlı hanım birbana, bir Suat 'a bakıyor, gü lümsüyoryanaklarında beliren gamzelerle. Ona elsallıyorum. Suat, hanımın elindeki valizi alıyor,birlikte aynı kanepeye oturduklarını görüyorum.Sesleniyorum Suat'a olanca sesimle "Kuştüyüyastığı unutma sakın Suat, sakın unutma ! "

Page 43: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

uçan hollandalı

BİR ADAMIN DÖRT AYRI HAYATI

murat gülsoy

Günlük kavramıyla ilk karşılaşmam ilkokulyıllarıma rastlar. O yaz tatilimi rezil eden birişkenceydi, ev ödevi olarak bir günlük tutmak.

Daha sonraki yıllarda -bu sefer kendi isteğimle-bir günlük tutmaya başlamıştım. Bir iki yıl odeftere düzenli notlar aldıktan sonra şimdi buradaaçıklamak istemediğim bazı nedenlerden dolayı odefteri imha etmiştim. Uzunca bir süre de günlükfikrinden uzak durdum. Şimdi düşünüyorum daiyi etmişim diyorum kendi kendime. Gençlikyıllarında hızlı bir değişim içinde devinip duraninsan karakterinin, sürekli uyduruk geçmişiyleyüzleşmesi gereksiz bir vakit kaybı galiba.Hergün çok daha önceki günlerin hesabınıvererek yarını kurmaya çalışmak bir genç için,gereksiz olduğu kadar kiş inin, kendi"cemiyetinin" Brezilya dizilerine benzer örgüsüiçinde kaybolmasına da neden olabilir. Tabii bukendi adıma düşündüğüm bir şey.

Takibeden yıllarda ise "Günlük" fikriyle hemenhemen hiç uğraşmadım diyebilirim. "Şehrininsanı" olarak akşam olduğunu saate bakarakanlama raddesine kadar gelip dayandı yaşantım.Ve sonra...

Ve sonra -yine burada ayrıntısına girmektenkaçındığım bazı nedenler yüzünden- geceninzamansızlık hissi veren geç saatlerinde gittikçedaha fazla yalnızlık, hayat ve ölüm üzerinedüşünür oldum. Bu yoğun 'kararma' saatlerindehep ölüm korkusuna gelip bağlanıyordum.Ölmek! Yokolmak yani! Bedenimin yokoluşudeğil zihnimin yokoluşuydu beni en çok ürküten.Ve felsefî derinlikten son derece uzak gündelikhayatımla ilişkili şeyler takılıyordu aklıma.Nerede nasıl gerçekleşeceği ölümün... Gündelikhayatın her yanında yeşeren tehlikeler!Gerçi bu düşüncelerin etkisi o kadar da korkunçsayılmazdı. Asıl dehşet verici düşünce şuydu: Bir

tane hayat yaşayıp -ölmek. Hepi topu bir tane rüya,üstelik göz açıp kapayıncaya kadar geçensabunköpüğü gibi bir şey.

Sonra aklıma parlak bir fikir geldi. Yine günlüktutmak. Fakat biraz değişik bir günlük.Yaşadığım günlük olayları değil de henüzyaşamadığım ve yaşayacağım olası günlerinnotlarını içeren bir günlükler dizisi. Birden fazlagünlük, birden fazla hayat.

Hepsi o geceden başlayarak yazılmış olacaktı.Hepsinin ortak bir girişi, daha doğrusu bugünekadar yaşadığım önemli bazı olayların anlatıldığıbir iki sayfalık başlangıç bulunacaktı. Benigünlük tutmaya iten yalnızlıktan delirmekorkusunun anlatıldığı belki. Fakat ikinci gündenitibaren günlükler farklılaşmaya başlayacaktı.Örneğin birinci günlükteki ben herşeyi son derecesıradan yaşayıp monoton bir çizgi içerisindegiderken, ikinci, üçüncü ve dördüncü günlükteki"ben"ler kararlarımı her zaman verdiğimin dışındadürtülerle vererek farklı çizgilerde yürütecektimhayatımı.

Ve o gece hemen başladım çalışmaya. Fakat banazaman gerekliydi. Her gece deliler gibiyazıyordum. En az onar günlük notlar alıyordum.Bu sayede bir ayın sonunda yaklaşık bir yıllık beşayrı yaşantım gözlerimin önüne serilecekti ve öylede oldu.

Dediğim gibi kimi günlükteki ben herşeyi alttanalıp mantıklı kararlar vererek yaşıyordu. Kimindeise daha havai ve başıboş bir yaşantı içineyuvarlanıyordum. İki günlükte de hemen birkaç"ay" içinde işimden gücümden olmuş, uçarı vebohem bir hayatın içine yuvarlanmıştım.Bunlardan bir tanesinde aynı zamanda ümitsiz biraşk macerasında mahvolup içime kapanmış,diğerinde ise hızla, bugün sahip olduğum ahlakî

43

Page 44: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

uçan hollandalı

değerlerden vazgeçip tanımadığım bir adamoluvermiştim.

Üçüncü günlük daha da ilginçti. Bugünyaşadığım hayatın b iraz farklısıydı. Yanikarakterim korunmuştu fakat bazı olaylar öyledeğil de böyle yaşanmış, çevremde birlikteyaşadığım insanlar değişiklikler göstermişti.Bazı tesadüfler ve yaşarken öneminihissetmediğimiz bazı karar anları (bir arkadaşındavetine gitmek yerine sinemaya gitmek gibi)senaryoyu ve oyuncuları değiştirmişti. Fakat budeğişiklikler öylesine korkunçtu ki! Düşününyıllardır arkadaşınız olan birisiyle gerçektetanıştığınız gibi değil de başka bir zamanda vemekanda, başka türlü tanışıyorsunuz. Sadece butanışma anının farklılığı bile tüm hayatınızıetkileyecek düzeyde. Hayır, hayatımızın birtesadüfler dizisi olduğunu söylemiyorum. Tamtersine, bulunduğumuz koşulların esiriolduğumuza inanıyorum. Yani özgür iradenin"kaderi" değiştirmekte son derece aciz olduğunu.Bunu hepimiz biliyoruz. Fakat benim bu üçüncügünlükte karşıma çıkan olay o kadar sinirbozucuki: şu zamanyolculuğu yapan turistlerinprehistorik çağlardan birinde bir kelebeğeyanlışlıkla basıp ezmesinden sonra tüm dünyatarihinin değiştiği hikâyedeki mantığın kendihayatıma uygulanmış şekli.

Günlükler birinci yılını doldurdukları birinci ayınsonunda keyifle onları masaya yaydım ve telefonedip uzun zamandır görüşmediğim birarkadaşımı evime davet ettim. Günlüklere hiçgirmemiş biri olması ve geçmişte zevkli, uçuksohbetler yapmış olmamız hemen bu arkadaşımıaklıma getirivermişti. Beni mutlakaanlayabileceğini düşünmemin dayanağı isearamızda geçen bir konuşmaydı. Bir pazar sabahıkahvaltısının ardından gelen sıkıntılı saatlerdenbirinde çoğu zaman olduğu gibi tesadüfenkarşılaşmış ve havadan sudan konuşmayabaşlamıştık. Ben, insanın hayatta karar verirkenne kadar sıkıldığım ve gereksiz yeregerildiğinden dem vuruyordum. Daha sonrainsanları bu karar verme / insiyatif kullanmabelasından kurtarmanın yollarını ararkenfantastik bir kurum düşledik. Danışmanlıkhizmeti veren bir kurum. Fakat her konuda

danışmanlık hizmeti. Bugün nerede yemekyiyeceğinizden tutun da, arkadaşlarınıza karşınasıl bir tavır geliştireceğinize ve hatta aşkhayatınızdaki tüm sorunlara karşı strateji üretenbir kurum. Kesinlikle müşterisi ile tartışma-iknasürecine girmeyen bir kurum. Stratejileri adetaemir gibi veren, müşterinin köle gibi budirektiflere uyduğu bir ortam. Stres yok, sıkıntıyok, sorumluluk ve özgür irade yok. İşte bufantaziyi paylaştığımız için önce onu aradım.Zaten başkasını aramama gerek kalmadı.

Sabahlara kadar günlükler okuduk. Sonra o, tekkelime söylemeden çıkıp gitmek üzeredavrandığında biraz üstüne varmış olmalıyım kisıkıcı bir tartışmaya tutuştuk. Rahatsız olduğunubelirtti, en nihayet. İnsanlar ve olayların gözümdepek bir önemi olmadığını, çok film seyreden herorta sınıf insanı gibi yaşadığı hayatıdönüştürmekten ve değiştirmekten korktuğumiçin kafamın içinde onlarla oynadığımı ve bu türsaygısız ve sevgisiz bir ruhla bu korkuyu değilyenmek, beter olacağımı söyledi. Özeti bu olanuzun konuşmasını sanki bir anda bitirmiş gibigözleri yerde, kurgusu bitmiş bir kukla gibikalıverdi karşımda. Ben de donakalmıştım.

Dedikleri doğru muydu? Bu kadar mı zayıftım?Ölüm korkusu ve bir tek hayatı yaşamak dediğimşey aslında yaşamdan duyduğum korku muydu?Yaşam bu kadar korkunç olabilir miydi? Kendimiyazının büyülü ellerine bırakırken gözümü bilekırpmadığım için gizliden gizliye cesaretimlegurur duyan ben böylesine komik bir ödlekolabilir miydim? Herşey bir anda başaşağıolmuştu. Çok ağır hareketlerle yerimden kalktımve ortalığa dağılmış olan günlükleri topladım,çekmecelerimden birine koyup kilitledim. Aslındaonlardan kurtulmak istiyordum ama o kadar çokemek harcamıştım ki buna elim varmadı.Daha sonra uygulayabileceğim şüpheli kimikararlar aldım ve rüyasız bir uykuya yattım.Acaba insanlar ve olaylarla böylesine oynamış birinsan için hâlâ umut var mıydı?

Belki bu sorunun cevabını ileride bir gün gizliçekmecedeki, bir adamın dört ayrı hayatını anlatangünlükleri bulan kişi verecektir.

44

Page 45: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

İMKANSIZ AŞKIN ONUR-PERİSİ

deja vıı

sadık türksavaş

Yıldınmlı gökyüzünün usanmaz lanetinden boşalanTanrılar'ın ateşi, esrarengiz toprağın hırslı dibindenpüsküren Titanlar'ın ateşine karışmakta,... korkunç birçarpışmanını şiddeti ile sarsılan yabanıl yeryüzü ise, ağırağır ateş bulutları ile kaplanmaktadır. Tabiattan sökülüpgökyüzüne çekilen ölümlü ruhların kopuş çığlıkları,Dünya cchennemininin gürültüsüne karışmakta,...zamanın gizemli çarkının başlangıç noktasına doğru koşanGümüş Ay, Altın Güneş'in önüne geçerek O'nu örtmekleve yeryüzünü gökyüzünden gizleyerek,... karanlığınbirleştirici gücünde bütün canlı bireylerin tek Titanı'nıtemsil etmektedir.İşte,., eski dünyanın bu sarsıntılı zamanlarında,Teselya'nın karanlık ve kuytu ormanlarında;.... Kendikendine tırmandığı Gerçek Ağacı'ndan ruhunu dinleyerek,gökyüzünün yeryüzünden yanlışını süzgün bakışlarla seyredalan altın saçlı bir ırmak Nympha'sı,... Tabiatın kalbineinen birlik duygusu ile dolarak, kendi güzelliği ile gölgeoyunu oynayan ürkek bir su perisi,... Suçlu zaferin günahortaklığına sırt çeviren onurlu bir küskün,... TcsclyaIrmağı'nın Yüce Titan'ı Pcneus'un en sevgili kızı Daphncyaşamakta ve Yüce-Dağ'ın korkunç gürültüsüne karşısessizliğin güzelliğini temsil etmektedir.Ancak bir gün,... Gökyüzünden süzülerek karanlık ormanainen Işık-Tanrı'nın gümüş kalbine yakalanan Daphnc,ısrarla O'ndan kaçarak kendini yapraklar altına gizleyecek,ne var ki,... cennet müziğinin o ruhları çözen makamınadahi direnerek kaçmayı tercih edecektir... Kendi çalgısınınaşk ezgilerine yine kendi ayakları i le kapılan Işık-Tanrı, buOnur-PerisVrim peş'me düşerek O'nu sabırla izleyecek ve loşormanın uğultulu derinliğine doğru şöyle seslenecektir:- Kendini düş yolunun ışığında arayan kaderim, şöylesöyletiyor bana her şeyi şu anda Ey kendi sırrını;....soylu Tanrıçalar'ın esrarlı sevgisinde,... ışıktan türeyen herşeyin ötesinde... zamanı daraltan i k i l i b i r l i ğ i n , zamanıgenişleten çoklu birliğe doğru açıldığı iç gözde, ... eskigönül bulantı ların çalkalayan düşlerin, düşlerin en eskiatalarının ezgilerince kovulduğu içl i LİRde arayanruhumKan dolaşımımdan çıkarak, beni ş e n l i k l e r i n i n ençılgıncasına çağıran Yabanıl-Tanrı'nın b ü y ü l ü sesi,

kapat kulaklarını o sese artık, ey bedenimPeki, ya sen.... Kutsal iradenin ışığından doğup, ruhlardanevrene yükselen düş yolunu aydınlatın aklım.İçli bir sesle konuşmasını sürdüren Işık-Tanrı, yavaş yavaşsürallenmektc ve bu coşkulu takip loş ormanınderinliklerine doğru devam etmektedir.....Kurların artık hepiniz kendi kendinizi ve durdurun şuhızlanan ayaklarımı,... çırpınan kalbimin üstünde benim.Gözlerinden boşalan yaşları silen Onur-Peri'si, kaçmayadevam etmekle ve ağaçlardan süzülen gün ışığına yüzünüçevirerek şöyle seslenmekledir:- Hep kendi kendisi olan kaderim, şöyle söylelli banaömrümcc, ve şu an.... Ey, karanlık ormanlara, ışıltılıkırlara, nakışlı Okcanos'a doğuş sevincini üfleyen hava,....sensin değil mi?.... göğsümün içini dolduran huzur,....ruhum olan hâlâ.Ey, hayatın gerçek sahib in in, gökyüzü değil yeryüzüolduğunu söyleyen Yüce Toprak-Ana, sensin değil mi

başımın içinde oturan ses,.... aklım olan hâlâ.Ey, Tabiattan can almanın ve tabiata can vermenin kutsalbilgeliğine sahip Irmak-Baba,... sensin değil mi? ... hayatınüflendiği bereketli çamur,.... bedenim olan hala.Scyreklcşcn a ğ a ç l a r ı n ve köpüren k a y n a k l a r ı nyüksekliklerine doğru tırmanın coşkulu takip, yavaş yavaşgün ışığına ulaşırken,... Işık-Tanrı, Onıır-Perisi'ne giderekdaha fazla yaklaşmaktadır. Onur-Kız, hıçkırarak geriyedoğru şöyle haykırır.- Peki ya sen,... şu an aniden, hepsinin önüne geçmeyeyellenen k ı ş k ı r t ı c ı ateş,.... sensin deği l mi?.... tapınakkandillerini tutuşturan el,... arzum olan hâlâ Işık-Tanrı'nın,omır-pcrisi'ne parmak uçları ile dokunduğu o noktada ve oanda,.... sevgil i k ı z ı n ı ürkütücü çalımlarla bir defne ağacınaçevirerek kurtaran Yüce Irmak-Tilanı,... hiddetindenköpürcrck taşacak ve b ü t ü n ormanı sular a l t ındabırakacaktır. Bir an, sürüklenme korkusuna kapılarak defneağacına tutunan Işık-Tanrı, kuduran Irmağın gürültüsündenyükselerek yavaş yavaş k u l a ğ ı n a yaklaşan yumuşak veh ı ş ı r t ı l ı bir ses duyacak... ve, o ses O'na şöylefısıldayacaklar.- Ey gelecek bilgelerin Tanrısı,., zoraki doğrulama, gizemlio l u m l a m a n ı n b ü y ü b o z u m u o l m u ş t u r hep.

45

Page 46: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

HAYALET GEMİAylık Dergi Sayı 12 Eylül 1993

15000 TL KDV Dahil

Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleriMüdürü

Yerelması İletişim Eviadına

A.Babur AKYOL

Yazı Kurulu

Sedef ERKMAN Murat GÜLSOYNazlı ÖKTEN

Pınar TÜREN Halide VELİOĞLU

Katkıda Bulunanlar

Mehmet AÇAR Coşan BORAÇiğdem ÇALKILIÇ Ahmet DEMİRHAN

Yusuf ERADAM Cüneyt A. GENÇSevgi İYİMEN Ergun KOCABIYIK

Ergun SELİM Orhan SELİMGülseren TUĞCU Sadık TÜRKSAVAŞ

Kapak Tasarımı

Yalçın KARACA

Eğer Hayalet Gemi ileilişki kurmakistiyorsanız...

Reklam ve Halkla İlişkilerSorumlusu

Kaan YAZICIOĞLU

Dağıtım

YERELMASI İletişimevi

Reklam Koşulları Arka Kapak 4500000 TLKapak içi 3500000 TL (Renkli) 2750000 TL(Siyah-Beyaz) îç Sayfalar 2500000 TL (Renkli)1750000 TL (Siyah-Bcyaz)Abone Koşulları 150 000 TL (Yıllık) KDVDahildir.Hesap no. 4151-207 Babur Akyol T.C,Ziraat Bankası Çemenzar Şubesi

Yazışma Adresi Hayalet GemiYerelması İletişim Evi Bahariye cad. Hacı ŞükrüSok. Sağlık ap. Kat 3, Daire 7 Kadıköy -İST.Tel 41 4245 7 Faks 41 4245 8

46

Ya dabize yazın.

Herhangi bir evin loşodalarından birindegözlerinizi kapatın.

Ve karanlıkta bir koltuğakendinizi bırakıp,

geçmişi ve geleceğive

en önemlisi bugünüdüşünüp sorular sorun.

Sonrayaklaşmakta olan

Hayalet Gemi ' yi düşleyin.

Page 47: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak

mephisto'bilmek lan e t1 e n m e k t i r "

compact disc • kaset • kitap • dergiler • yabancı yayınlar (mimari edebiyatfelsefe) • poster çeşitleri • çay salonu • meyve çayları • ev kekleri

kurabiyeler • tüm kahve çeşitleri • kaliteli ve temiz • compact disc • kaset• kitap • dergiler • yabancı yayınlar (mimari edebiyat felsefe) • poster

çeşitleri • çay salonu • meyve çayları • ev kekleri kurabiyeler • tüm kahveçeşitleri • kaliteli ve temiz • compact disc • kaset • kitap • dergiler •

yabancı yayınlar (mimari edebiyat felsefe) • poster çeşitleri • çay salonu •meyve çayları • ev kekleri kurabiyeler • tüm kahve çeşitleri • kaliteli ve

temiz • compact disc • kaset • kitap • dergiler • yabancı yayınlar (mimariedebiyat felsefe) • poster çeşitleri • çay salonu • meyve çayları • ev keklerikurabiyeler •. tüm kahve çeşitleri • kaliteli ve temiz • compact disc • kaset

• kitap • dergiler • yabancı yayınlar (mimari edebiyat felsefe) • posterçeşitleri • çay salonu • meyve çayları • ev kekleri kurabiyeler • tüm kahve

çeşitleri • kaliteli ve temiz • compact disc • kaset • kitap • dergiler •yabancı yayınlar (mimari edebiyat felsefe) • poster çeşitleri • çay salonu •meyve çayları • ev kekleri kurabiyeler • tüm kahve çeşitleri • kaliteli vetemiz • compact disc • kaset • kitap • dergiler • yabancı yayınlar (mimari

edebiyat felsefe) • poster çeşitleri • çay salonu • meyve çayları • ev keklerikurabiyeler • tüm kahve çeşitleri • kaliteli ve temiz • compact disc • kaset

• kitap • dergiler • yabancı yayınlar (mimari edebiyat felsefe) • posterçeşitleri • çay salonu • meyve çayları • ev kekleri kurabiyeler • tüm kahve

İstiklâl cad. No 173 Beyoğlu İstanbulTel 293 19 09

Page 48: Başka bir dünya olduğuna yemin - WordPress.com · 2017-08-20 · işte ilerde renkli minik ışıklar, birazdan ön bahçedesin korkma" içerikli düşüncelerimle harmanlayarak