başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden...

49

Upload: others

Post on 07-Jul-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda
Page 2: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz oaçık denizlerin gecesinden çıkıp gelen hayalet

geminin sisli şehir caddelerinde,köy mezarlıklarının tarlalarla kesiştiği boşluklarda,

çocuk parklarında ve kurgusu boşalmışluna-parklarda, sandalyeleri ters çevrilmiş

meyhanelerde, okuyucuları çoktan yokolmuşkütüphanelerin ıssız koridorlarında gezindiğinimutlaka birileri fısıldamıştır kulağınıza. Hatta

geceleyin birdenbire havlayan köpeklerin nedenürktüklerini o zaman hissetmişsinizdir.

Ya da tüm bunlar uyku ile uyanıklık arasındayaşanan türden bir hayal...

Page 3: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

seyir defteri

O büyük yalanı hepimiz yaşamıyor muyuz?Zaman herşeyin ilacıdır diyorlar.

Oysa zaman, karanlık üreten bir mum gibiherşeyi, her ân'ı, her hatırayı yokluğun rengine boyamıyor mu?

Herşeyi unutuşun o kaypak tülüyle sarmıyor mu?

Ve ayakta durmaya çalıştığımız bu kaygan şark zemininde,unutmak, nefes almak kadar doğal bir ihanet etme tarzı değil mi?

Page 4: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

içindekiler

gizli hazineONLARI HATIRLADIM

pınar türen

10deligömleği

HATIRLAYARAK UNUTMAKorhan selim

12uçan hollandalı

TETRİS, KOMPLO TEORİLERİ VE UNUTUŞmurat gülsoy

15şeytanminaresi

BUNAKergun kocabıyık

16cehennemin kapılan

ÖYLESİNE SIRADAN BİR UNUTUŞmurat erkman

19şişedeki mesaj

SUYUN BELLEĞİbayram ketenci

20denizkızlarının şarkısı

AŞKIN SON NEFESİYDİLERbalide velioğlu

22uzak ufuklar

TEK KİŞİLİK (ÇARESİZ) OYUNLARyasemin sarıkaya

24sabahyıldızı

KİMSEYE MEKTUPLAResra zeynep

Page 5: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

26yanlış pusula

SOKAKLAR KANAYACAK GELİŞİMLEmurat gülsoy

28kara göründü!

HAFIZA: DEĞİŞEN BEYİNrobert ornstein ve richard thompson

32kayıp harita

KASIM YAĞMURUmebmet açar

35ay tutulması

BİR ÇİFT GÖZ İÇİN...-Önemli Not: Rengi Mühim Değil!-

zeynep aktüre

38çıkmaz sokak

POST-MODERNİZM ÜZERİNE AFORİZMALARoğuz haşlakoğlu

40med-cezir

İŞTE BU PARILTIDIR HERŞEYata akın

42perili köşk

BU SEFER DEçiğdem çalkılıç

43sisdüşleri

GELECEĞİN GÖREMEDİĞİNDE SAKLItarik sipahi

45deja vu

BIBLIO-BIOGRAPHIEmelih başaran

Page 6: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

gizli hazine

ONLARI HATIRLADIM

pınar türen

Önce mezuniyetine dair anısını unuttu. Sonra eskidoğumgünlerini, hediyelerini, annesinin suratını, derkendoğduğu kasabayı ve çocukluğuna dair anılarınıkaybetti. Önceleri bu ufak tefek anılarını satışa çıkarmakpek birşey ifade etmiyordu, daha doğrusu tüm bu ufaktefek anıların hayatındaki yerlerinin öneminifarketmemişti. Aradan yıllar geçmişti ve bu zaman içindekaç kere oturup mezuniyet gününü veya doğumgününüdüşünmüştü ki? O halde onlardan vazgeçmek çok da zorolmamalıydı. Yine de ilk gün tedirgindi. Alıcı adam artıkbu işin yaygınlaştığını ve para sıkıntısı çeken insanlar içiniyi bir gelir kaynağı haline geldiğini anlatıp durmuştu.Bazı insanlar kendi anılarından sıkılmış olacaklar kihafızalarına yerleştirilen başkalarının geçmişlerinikendilerininkiymiş gibi hatırlamaktan zevk alıyorlardı.İşte böylece kahramanımız işsiz kaldığı günler boyuncahafızasını satarak geçinebildi ta ki bir gün gelip iş bulmakurumundan arayan kadın " İşiniz hazır efendim. Yalnızönce formalite gereği geçmişinizle ilgili birkaç sorusormam gerekiyor" diyene kadar. "Lütfen bitirdiğinizokulu, doğum tarihini, yerini "Oysa artık onun geçmişi yoktu.

Alacakaranlık Kuşağı Öyküsü

6

Page 7: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

gizli hazine

"ONLAR" oradalar, sinsice hatta kalleşce su üstüne çıkacaklarıanı bekliyorlar ve o gün gelene kadar varlıklarını hissetirmeden

bizi rahatsız ediyorlar.O gün geldiğinde ise saklandıkları hücrelerden çıkıp olanca

güçleriyle hayatlarımızı kovalamaya başlıyorlar tıpkırüyalarımızda bizi kanter içinde bırakarak kovalayan

görünmeyen yaratıklar gibi.

7

Page 8: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

gizli hazine

Değerlerini tam olarak anlayamasak bile,kimse anılarım kaybetmek istemez-onlarıelde etmek hiç de kolay değil. Oysa insanbeyni ne kadar nankördür: UNUTUR. Sankiböylece yeni gelen bilgilere yer açar. Yanion yıl önce tanıdığım arkadaşımın isminiunutmazsam yeni arkadaşımın isminiöğrenemeyeceğim gibi ilk bakışta saçmagibi görünen bir düşünce. Saçma ama bir okadar da geçerli. Neleri unutmuyoruz ki;isimleri, yüzleri, sözcükleri... ve daha niceyaşanmış şeyleri.

Nasıl işlediği hakkında halen derinşüphelere ve yüz karartıcı bir cahilliğesahip olduğumuz dahi organımız beyin,öğrenmek gibi son derece zor bir işlemib a ş a r ı y l a t a m a m l a d ı k t a n sonra ,öğrendiklerini sebebi meçhul bir şekildeyine aynı ustalıkla unutmaya başlıyor.

Unutmanın kelime manası hatırlamamak yada bir bilginin akıldan kaybolması. Demekki aslında yokolmuyor sadece kayboluyorveya öyle bir yerde saklanıyor ki bir türlübulup çıkartamıyoruz. Aslında unutulanbilgi değil, bilginin nerede olduğu. Bilimselolarak unutma mekanizmasını da, gündelikhayatımızda sık sık yaşadığımız şaşırtıcıanımsama olaylarını da tam olarakaçıklayabilmek biraz zor. "ben bu anı dahaönceden yaşamışt ım". Herkesin başınagelebilir, endişelenmeye gerek yok. Bazıteorilere göre tamamen beyin ve sinirlerinkimyasal aktivasyonuyla ilgili bir zamanlamahatası. Bazılarına göre ise insanın aslındahiçbirşeyi unutmadığının belirtisi.

Hafızaya girebilmeyi başarmış bir bilgininbeynin sinir ağlarında belli formdaistiflendiğini söyleyebiliriz. Unutmanın ilkşartı ise tekrar etmemek. Bir bilgi ne kadarçok işlenir, ne kadar derin işlemlere tabitutulursa (bir telefon numarasını

ezberlemek gibi) ve tabi ne kadar çokkullanılırsa unutulması da o kadar zorlaşıyor.Bir başka deyişle beyindeki ilişkili sinirağları bağlantıları güçleniyor. Kısa dönemlihafıza olarak nitelendirilen ve beyine bilgigirişinin ikinci aşamasını oluşturan hafızakategorisi, kritik bir görev üstleniyorunutmak ve hatırlamak arasında. Düşünün kien sıradan gününüzün en sıradan anındadahi beynimiz dış dünyadan gelen binlerceuyaranın hücumuna uğramakta. Pekibunların kaçını hatırlayabiliyoruz? Bırakınhatırlamak, kaçının varlığından haberdarolabi l iyoruz? Sadece duyumsamanınötesinde algılama aşamasına geçerek kısadönemli hafızaya girmeyi başarabilen bilgi,daha derin işlemlerden geçerek uzundönemli h a f ı z a y a g irmeye hakkazanabiliyor. Yapılan deneyler sonucundakısa dönemli hafızanın kapasitesi 7(±2)terim olarak ortaya çıkmakta. Yaniduyumsamayla uzun dönemli hafıza arasındaortalama 7 terim aklımızda tutabiliyoruz.Mesela bir takım isimler söyleniyor vesizden bunları aklınızda tutmanız isteniyor.Ard arda verilen isimler 7'yi aşmayabaşlayınca yeni gelen her bir isimeskilerden birini sonsuza kadar aklınızdanuzaklaştırıyor. Kısa dönemli hafızayagirebilen bilginin uzun dönemli hafızayaulaşmasının ilk koşulu tekrarlanması dahaderin bir işlemden geçmesi, ikinci koşul isekuşkusuz aradaki zaman. Unutmakla ilgilidaha birçok teori ve deney anlatılabilir.Ancak şimdilik söylenebilecek tek şey hemöğreniyoruz hem de unutuyoruz. Tıpkı birbilgisayar gibi herşey programlamayadayanıyor. Neleri unutmuşuz, neler uçupgitmiş beynimizin kıvrımlarından ya dahayatlarımızın köşelerinden. Şimdi dönüpbaksam geriye, beynim patlayana kadarsıksam kendimi, tüm benliğimle istesemyine de hatırlayabilir miyim çoktanunutulmuş onca şeyi? Geriye kalan bir hisyumağından başka nedir ki?

8

Page 9: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

gizli hazine

Bir başka unutma çeşidi ise -ki bu kuşkusuzen ilgincidir- hatırlamak istemediğimiz yanişiddetle unutmak istediklerimizibilinçaltında baskı altına almak. "ONLAR"oradalar, sinsice hatta kalleşçe su üstüneçıkacakları anı bekliyorlar ve o gün gelenekadar varlıklarını hissetirmeden bizirahatsız ediyorlar. O gün geldiğinde isesaklandıkları hücrelerden çıkıp olancagüçleriyle hayatlarımızı kovalamayabaşlıyorlar tıpkı rüyalarımızda bizi kanteriçinde bırakarak kovalayan görünmeyenyaratıklar gibi.

Zor değil mi? Bastırmak. Unutmak.Unuttuğunu sanmak. Bedelini tüm insanlıktarihi olarak fazlasıyla pahalı ödediğimizkaçış yollarımız değil mi? Ne yani hepberaber unutmadık mı insanlığın acı dolutarihini. Acı, kan, gözyaşıyla sıvanmıştarihlerimizi sanki hiç yaşanmamış gibibelleklerimizden silerek bakmıyor muyuzgeleceğe? Safça inanarak bir amaç uğrunaölmüş binlerce insanın yattıkları yerleri,örümcek ağı bağlamış eski kitapların tozlusayfalarında kalmış kahramanları, ardındamilyonları koşturdukdan sonra kaybolan

düşünceleri, idealleri, ütopyalarıunutmadıysak eğer, neredeler şimdi?Herşey adi bir isyan olarak mı hatırlanacakveya daha da kötüsü iz bırakmadan unutulupgidecekler mi? Her gün birbirimizi kanaboğarak ve seyirci kalarak tüm acı vekederlere, yaşamlar ımız ı u n u t a r a ksindirmeye çalışsak da acaba çocuklarımızbizleri affedecekler mi? Peki biz, bizdenöncekileri nasıl affettik?Unuttuk değil mi? O zaman bu satırların neanlamı var

VE onların sonunu hatırladımBir hiç gibi yokoldularNE bir iz bıraktılar arkalarındaNe de bir gözyaşı

Onları hatırladımOnlar ki bana hep beni hatırlatırlar

Geçmişini unuttuğu için kör olan ve yenidengörebilmek için yollara düşen adamınöyküsüyle, hafızasından anılarını satarakyaşamaya çalışan ama geçmişi kalmayıncayaşamasının da bir anlamı kalmayan adamınöyküsü bir parça hüzünden çok daha fazlaşey hissettirmeliler bize.

hayalet gemi'ninyeni

adres ve telefonuAyazmaderesi cad. Yener ap. 19/9

Gayrettepe 80260 İstanbulTel: (212) 288 9715Fax: (212) 26684 26

9

Page 10: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

deligömleği

HATIRLAYARAK UNUTMAK

orhan selim

Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması biröncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda onların yüzlerini

hatırlamak kimin haddine.

Bir insanın yüzünü dahi unutmuşsak, oinsana dair tüm anılar da solmuş, unutulmuşdemektir. O yüzü tekrar gördüğümüzdeherşey yeniden canlanabilir, kıyıda köşedekalmış anılar alelacele biraraya toplanıpgeçmişin garip bir resmini oluşturabilir.Fakat, ortaya çıkan yeni bir resimdir. Neeskiden hatırlandığı gibidir, ne de geçmişte/ gerçekte olduğu gibidir. Anıları oluşturanparçalar yepyeni bir organizasyonlakarşımıza çıkarlar. Tıpkı rüyalarda olduğugibi. Devingen ve sürekli yeniden yaratılankurgular... Tabii bu kurgular insanlar veo l a y l a r ü z e r i n e o l d u ğ u n d a n ,'hatırladıklarımız' o insanlara veya olaylarakarşı aldığımız tavrı belirler. Bir tavırbel i r leme sözkonusu olduğundan'hatırlama'nın tamamen politik bir işlevesahip olduğunu iddia edebiliriz. Hemkişinin kendi özelinde yaşadığı politiksüreç hem de genele yaptığı katkı bu'hatırlama' sürecinden nasibim alır.

Çokça gülerek izlediğim Levent Kırca'nınprogramlarında zaman zaman aklımatakılan da bu. Uzun zamandır bir çok ünlükişinin kılıklarına girerek yaptığı taklitlerleher kesimden seyircinin ilgisini çekenKırca, bazaıı, bu yeteneğini komedinin.dışında bir yerlere götürüyor. Aşık Veysel,Adnan Menderes, Atatürk, Uğur Mumcu,Abdi İpekçi gibi 'hatırlatılması gereken'ünlülerin tiplerine girip çokça politik

mesajlar veriyor. Komik hiç bir yönüolmayan bu canlandırmalım programakatkısı merak unsurunu sürekli gündemdetutması. Fakat, asıl işlevi, artık aramızdayaşamayan bu kişileri canlandırarakhatırlatmak. Yıllardır demokrasi denilenparlementer komedinin uyduruk birgöstergesi olarak alkışlanan politikacıtaklitleri ile kesinlikle karıştırılmamasıgereken bir show, Kırca'nın yaptığı.

Önce Mehmet Ali Birand'ın taklidini keyiflibir gülümsemeyle izliyordum. Fakat sonrataklit 32. Gün'ün içinde konuk edilen taklitAdnan Menderes'i ciddi ciddi izlemeyebaşladığımı hatırlıyorum. Artık taklitBirand'ın taklit olmasının pek bir önemikalmamıştı. Çünkü bir adım ötesinde,ondan daha çarpıcı bir mesajla yüklüMenderes'in taklidi vardı. "Mademyönetenleriniz böyle olacaktı, o halde beniniye astınız?" diye soran taklit, bir çoksıkıcı yuvarlak masa toplantısındasorulduğunda bu kadar yankı bulmayacakhesabı gayet de güzel soruyordu. Eminim,sevenleri tarafından gözyaşları içindeseyredilmiş olan bu bölüm, hatırı sayılır birhatırlatma idi.

Aşık Veysel, Uğur Mumcu ve Abdi İpekçiiçin de geçerli bir düşünce bu. Her bircanlandırma seyirciye bir şeylerinhatırlatılması işlevini görüyor. Yüzlerini

10

Page 11: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

deligömleği

unutmaya başladığımız bu insanların,sadece fotoğrafları, posterleri, anmagünleri, unutmayacağız yeminleri yetmiyordemek ki.

Nasıl yetsin ki! Çılgın yarışmalar,birbirinden değişik showlar, her birininpatlaması bir öncekinin sesini bastıranskandallar yağmurunda onların yüzlerinihatırlamak kimin haddine. Menderes'in oiç parçalayıcı mektupları bile ikiansiklopedi kampanyası arasında kaynayıpgitti. Diri diri yakılan Semah ekibindenkimin yüzünü hatırlayabiliriz ki buaşamada? Belki Levent Kırca'dan rica etsek,her ay Sivas Katliamının kılığına girer veonları hep hatırlamayı becerebiliriz veböylece bu renk ve biçim yağmuru içindeelimizin içinden kayıp giden gerçekliklebir bağımız hep sağlam kalır(!).

Menderes'in mektupları tefrika ediliyor daDeniz Gezmiş'in ailesine yazdığımektuptan, Erdal Eren'in korku dolu ölümöncesi gözlerinden bahseden yokdiyebilirsiniz. Fakat, ben, bunların bilinçlibir şekilde unutturulmaya çalışıldığım iddiaedecek kadar komplocu değilim. Hepsimarketteki sıralarını bekleyen hissesenetleri gibi. Biri yükselirken diğeridüşecek veya hep beraber rekabet içindeyükselecekler ve sonra tabii ki sönecekler.Satın alan olduktan sonra, bunları dapazarlayan hep bulunacak. Video dipduyarlığında görüntüler, ustaca hazırlanmışmetinlerin eşliğinde gelip geçeceklergözümüzün önünden.

Ve, zamanında Vietnam'ı veya Irkçılığıeleştiren Amerikan filmlerine bakıp bakıp"Yav, adamlar kendilerini ne güzeleleştiriyorlar, medeniyet işte peh pehpeh..." dediğimiz noktaya geleceğizyakında. Peki ne değişmiş olacak?

Aslında pek çok şey. Çünkü artık hiç birşeyi saplantılı bir şekilde hatırlamayacağız.Her şeye ama her şeye kendimizdenmenkul ve tersi mümkün olamayacak birmesafeden bakacağız. Süratli bir tempoiçinde gelip geçen görüntüleri izleyeceğizekrandan. Toplumun belleğini uzaktankumanda aletinin ucunda değiştiriverdiğimizgörüntüler zannedeceğiz. Hiç bir tabukalmadığı için, hiç bir yasak olmayacağı içinkomplo kuramları üretmeyeceğiz.Komplolarımız ve saplantılarımız iğdişedilmiş olacağı için heyecan vekorkularımızı da yitirmiş olacağız.

Ve en kötüsü de her şey her an elimizinaltında olacağı için, her şeyi her an anarşikbir şekilde hatırlayarak unutacağız!

Hayalet Gemi'ninyakında uğrayacağı

limanlar:tekerrür,

kaos, ihanet, şiddet,kader,

masal/oyun...Yeni Yazışma Adresi:

Ayazma cad. Yener ap. 19/980260 Gayrettepe - İstanbul

Tel: (212) 288 97 15Faks: (212) 266 84 26

11

Page 12: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

uçan hollandalı

TETRİS, KOMPLO TEORİLERİ VE UNUTUŞ

murat gülsoy

Ha TETRİS, ha bir çağ yangını, senin hastalıklı hayalgücün içinfarketmiyor değil mi? Üzerinde oynayabileceğin metinler olarak

görüyorsun her şeyi...

Yorgun akşamlarda şehrin eğlencelicaddelerinde gezinmeyi alışkanlık halineget i rd iğ imi , eskiden güç belagörüşebildiğim kimi dostlarımla hemenher akşam karşılaşmaya başladığımızıfarkettiğimde anladım. Galiba günlerimgittikçe daha yorgun geçiyor ya da ben dediğer dostlarım gibi çabucak belli yerlerinmüptelası haline geliyorum.

Bu caddeler, bu meydanlar yıllardıroynanmakta olan dev bir tiyatronundekoru gibi sürekli değişim içinde. Bugünmetro inşaatı yapılan yerde eskiden neyaptığımızı çoktan unuttum. Zaten şehirdehep öyle olmaz mı? Her şey inanılmaz birhızla değişir ve biz şehrin insanları öncetahta perdelerle gizlenen inşaatları yoksayarız ve perde kalktıktan sonra da yeni'yihızla kabullenir, artık onunla birlikteyaşarız. Eski'nin gidişi kimi zaman geçici vehastalıklı bir hüzün de yaratmıyor değil. Birtarihle özdeşleştirilen 'köprü' epeycemesele oldu örneğin. Bütün o köprüpatırtısını sessizce izledim bir köşeden.Herhalde hemen hemen hiç gitmediğimköprüaltı kahvelerinin yokoluşu yaşam alanıoralar olan insanlar kadar beni etkilemiyordiye düşünmüştüm. Fakat daha sonra hiçhesapta yokken çok sevdiğim ve benimyaşam alanım diyebileceğim bir sahilkahvesi yokolma tehlikesi ile karşılaştığındaaçıkçası yine içim şöyle cız etmedi. Artık

duygusuz bir insan olduğumu düşünmeyebaşlamıştım ki, toplumun önünde olupbiten bütün olaylar gibi bu olay da hızlaunutuldu. Aynen diğeri gibi. Ve benim şuanda hatırlayamadığım diğer nice yokolan yada yerini yeni'ye bırakan mekanlar ya dainsanlar gibi hepsi unutulup gitti. Yanlışanlaşılmasın, "yeni olan geliyor eski olan dagüle güle gitsin, dolayısıyla yeninin hertürüne hoş geldin diyen ben ne kadar dayenilikçi ve ilericiyim" demek istemiyorum.Fakat eski'nin unutuluşundan çok fazladuygusal olarak etkilenmediğimi söyleyip oakşamın hikayesine geçmek istiyorum.

Dediğim gibi, yorgun bir akşamdı ve artıksık sık görüşmeye baş ladığ ımızdostlarımdan biriyle ışıklı caddeden aşağıdoğru havadan sudan konuşarakilerliyorduk. Çalıştığı şirketteki bilgisayaroyunlarının ne korkunç bir salgın halinegeldiğinden dem vuruyordu. Yalnızcabilgisayarlarda değil artık köşebaşlarındasatılmaya başlanmış olan o küçücük TETRİSaletlerinden bahsediyorduk. Benim bu olaykarşısındaki tavrım son derece netti:

Her şey Sovyetler Birliği'nin bilgisayarteknolojisinde geri kaldığınıfarketmesiyle başladı. BilimlerAkademisi her hafta toplanıyor varolanprojeler gözden geçiriliyor ve boşakonuluyor dolmuyor doluya konulunca

12

Page 13: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

uçan hollandalı

da boş yer kalıyordu. Ve partidekihesaplar zaten çoktandır çarşıyauymuyordu. İçlerinden bir tanesidahiyane bir fikir öne sürdü. Mademonlarla bu konuda yarışamıyoruz enazından hızlarını keselim. Bütünakademik bakışlar soru işaretlerinedönüşmüştü. Adam açıkladı. Çok basitve çok korkunç bir oyun sayesinde. Buoyunu bilgisayannda bir kez oynayankişi uzun bir süre oyunun etkisinegirecek ve asla başka bir konuyakonsantre olamayacak. Adam hazırlıklıgelmişti. Bir fizyolog, bir görsel algıuzmanı psikolog ve iki bilgisayarmühendisinden oluşan T Projesi ekibişimdiden hedefe yaklaşmışlardı. İnsanınen hızlı algılayabildiği temel geometrikyapıların listeleri ve motorfonksiyonların hız-zaman grafikleriçıkarılmış, son derece ilkel bir oyunicad edilmişti. İşin güzel tarafı algılamasürecine temelden müdahale eden buoyun son derece basit olduğu içinbilgisayar programı da son derece basitve küçüktü. Akademi üyeleri çok ucuzamaledilmiş bu T Projesini çaresizliklekabul ettiler. Fakat herkesi şaşırtanmutlu sonuç kısa zamanda elde edildi.Tüm kapitalist ülkelerin her türşirketinde bu oyun salgın halindeyayılıyordu. Personel verim grafiği hızladüşüyordu.

Vesaire diye uzattıkça uzattığım bu küçükkomplo teorisi arkadaşımın çok ilgisiniçekmişe benzemiyordu. Hatta zamanzaman aralara girip konuyu değiştirmeyeçalıştıysa da hiç oralı olmadım ve konuyuvarabileceği en uç noktasına kadar uzattım.TETRİS üzerine verdiğim bu uzunkonferans henüz bitmişti ki yol arkadaşımbeni tam onikiden vuracağı sorusunusordu. "Neden böyle yapıyorsun? Her şeybu kadar kötü giderken sen oturmuş

uyduruk komplolarla uğraşıyorsun?" eledive sustu. Oysa daha geçen gün beraberce enaz bunun kadar saçma ve iler tutar yanıolmayan en az beş konu üzerine heyecanlatartışmıştık.

Bezgin bezgin sustum. Evet, ne oluyordubana böyle. Geçmişte, dün hatta bugünolup biten hiç bir şey kalmıyor muyduüzerimde? Yaşanan tarihi sırtımda taşımayakorkuyor muydum? Zamanın en büyükz a a f ı n a mı s ı ğ ı n m ı ş t ı m ? Y o k s ahatırlamadığım veya unutmaya çalıştığım obir çok önemli ve kutsal şey bana ait değilmiydi zaten? Ustaca yazılmış bir çağromanında, bir ırmak romanda cephegerisinde eğlenen ve hafifmeşrep işlerleiştigal eden kesimin bir taraf larınayamanmış uyduruk bir karakter miydim,evet belki de biz topyekün buyduk zaten.Tarih oralarda bir yerde, birileri -galibakahramanlar- tarafından yapılıyor ve bizburadan seyretmeye bile tenezzületmediğimiz bu filmin içinde kendimizeaykırı filmler çekmeye çalışıyorduk. Herşeyi unutmamız doğaldı çünkü zaten başkatürlü yaşayamazdık.

Aklıma gelenleri hızla sıralıyor, onun itirazetmesine izin vermeksizin konuşupduruyordum. Çünkü ona konuşma sırasıgeldiğinde ne söyleyeceğini çok iyibiliyordum: "Ha TETRİS, ha bir çağ yangım,senin hastalıklı hayalgücün için farketmiyordeğil mi? Üzerinde oynayabileceğinmetinler olarak görüyorsun her şeyi..." Evetmutlaka böyle derdi ve ben de "Masumdeğiliz hiç birimiz" diye her zamankihafiflikte bir cevap yapıştırır, konuyudağıtırdım. O ela bunu bildiği için, birlikte,yavaşça sustuk ve kimselere sezdirmeksizinbaşka konulara kayıp gittik.

Fakat eve döndüğümde, en azındanyalnızbaş ınayken kendime d ü r ü s t

13

Page 14: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

uçan hollandalı

Ustaca yazılmış bir çağ romanında,bir ırmak romanda cephe gerisindeeğlenen ve hafifmeşrep işlerle iştigal

eden kesimin bir taraflarınayamanmış uyduruk bir karakter

miydim, evet belki de biz topyekünbuyduk zaten. Tarih oralarda bir

yerde, birileri -galiba kahramanlar-tarafından yapılıyor ve biz buradan

seyretmeye bile tenezzületmediğimiz bu filmin içinde

kendimize aykırı filmler çekmeyeçalışıyorduk.

olabileceğimi düşündüğüm için bu konuüzerine yazarak çalışmaya başladım. Bilinçakışımı serbest bırakarak unutmuşolduğum ya da hep aklımda olup da aslagündeme getirmeye zahmet etmediğimisimleri, olayları, mekanları kağıda güzelyazan kalemimle yazıp duruyordum kiaklıma senaryolar üzerine kimin söylediğiniunuttuğum bir söz geldi. Daha doğrusu birsaptama: Belli sayıda senaryo kalıbı vardırve bu kalıpların dışında senaryo yazılamaz.Bu kalıp sayısı da on onbeş civarındaydı.Newton'un herhangi bir yasası kadar netsöylenmişti bu sözler. Yani bütünseyrettiğimiz filmler aslında hep aynısenaryo kalıbına sahiptiler. O halde nedenseyrediyoruz? Tabii ki unuttuğumuz için.Unutmanın altım çizdim ve yeni bir sayfayageçtim.

Toplumun ve insanlığın belleği debeklenilenin çok ötesinde bir zayıflıklayaralıydı. Herkes çabuk unutan bir toplumolduğumuzu söylemiyor mu? Evet. Olabilir.Diğer toplumlar? Evet üç aşağı beş yukarıherkes aynı durumda. Herkes bu on-onbirsenaryo kalıbını seyretmiyor mu? Ee, ozaman ne farkediyor ki. Tüm insanlık heryerde belli ölçüde herşeyi unutuyor. Aynen

kendi kişisel tarihimizde unutup esgeçtiğimiz olaylar gibi. Kendini korumakiçin. Kafanı eskiyle meşgul etmemek,yaklaşmakta olan yeniye beyninde yeraçmak için. Evet çok mantıklı bir yapı.Unutuyor çünkü yenilerini öğreniyor.

Peki ama bu o kadar gerekli mi? Yani herşeyi böylesine hızla silip atmak. Belkigerekli değil ama olmakta olan bu. Hergünen az önceki günlerdeki kadar belki dahaçok bilginin bombardımanına maruz kalantoplumun belleği gittikçe daha fazlayoruluyor. Ve yeni gelen bu bilgilerle başaçıkmaya çıkmaya çalışırken bir o kadar dahayeni bilginin gelişiyle iyice bitip teslimoluyor "yeni"ye.

Peki bombardımanın nedeni ne? Ne olacaktabii ki eskinin u n u t t u r u l m a s ı .Unutturulması çünkü...

Çünkü "yeni"nin aslında eskinin ta kendisiolduğunun farkedilmesini engellemek. Eğerki kişi yaşadığı hayatın hep eskiden yaşadığıacıların, ayrılıkların, ihanetlerin, ölümlerinve hayalkırıklıklarının bir tekrarı olacağınıbilirse nasıl yaşar? O halde unutmak, insanıve toplumu ümitsizliğe düşmekten koruyanbir kalkan. Sahte bir ümit dünyası içindeyuvarlanıp gitmek.

Not almayı kesip televizyonu açıp geçvakitte oynayan adını sanını bilmediğim vemuhtemelen yarın hiç bir karesinihatırlamayacağım bir filme bakmayabaşladım. "Bu notları ona anlatmalı mıyım?Yoksa o zaten biliyor mu?" gibi konuylailgili bir kaç soru daha gezindi zihniminyosunlu duvarlarında ve daha sonra rüyasızbir uykuya yuvarlandım

14

Page 15: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

şeytanminaresi

BUNAK

ergun kocabıyık

Hayır, biz dikmedik; kendiliğinden çıktı.Biz de ellemedik. Zamanla büyüdü, gelengeçenin imrendiği kocaman bir ıhlamurağacı oldu. Kaynatıp kaynatıp içtikçiçeklerini; konu komşuya ikram ettik.

Soluk tenli ve sakin bir kadındı konuşan.Üşüttüğü için sesi böyle kısık çıkıyordu.Semih Sancar'ın kızı olduğunu iddiaediyordu. Eski ve ahşap evde, koltuklardanbirisine oturmuş örgü örüyor, arada bir dekonuşuyordu kendi kendine. Ancak buşekilde ilmek ilmek ilerleyen zamanıunutuyordu. Tabii bir de kocasınınyanındaki o beton çukuru.

Eve bir kedi almıştı; insanların kuyruğunateneke bağlayan bir şeyler varmışbakışlarında. Üst kattaki odayı ke(n)disigibi pek dışarı çıkmayan yaşlı bir adamakiralamıştı. Uzaktan akrabasıydı adam.Doktorlar bir kaç aylık ömrü kaldığınısöylüyorlardı. Adamın, bir karaciğerbüyümesi, bir kemik erimesi, akşamlarıduyulan hırıltılı bir öksürüğü, şarap vetelevizyonla yarı canlı geçen bir yaşamı,üçbeş kuruş da emekli aylığı vardı. Adamınkimsesi yoktu. Aşağıdaki kadınlabirbirlerini hiç görmezlerdi. Kadının tekyakını Ramazan'dı. Bazan tanıyamazdıRamazan'ı. Hafta sonu mutlak uğrar, akşamakadar kalır, babaannesinin yazdan sakladığıiçi geçmiş kavunları yerdi. O yerkenbabaannesi anlatırdı: Babasının uçamayanbir kuş oluşunu; evlenmemesi için o kadarısrar etmesine karşın, kim olduğu nerdengeldiği belirsiz o Ürdün'lü kadınla anidenevlenmesini; hardal tenli annesinin bir süre

sonra ortadan kayboluşunu.

Dedesi Cemal Efendi, Mısır Çarşısı'ndaaktardı. Babaanneye göre, oğlu hastalığı buevde kapmıştı. Envai çeşit baharatın kokusuöyle bir karıştı ki bir anda felç etti onu.Grizu patlaması gibi bir şey. Belleğiniyitiriverdi. Hem geçmişini, hem geleceğini.Bir kuş olduğunu sanıp attı kendiniGalata'dan. Cemal Efendi (duruma görebazan Kemal veya Cemil Efendi) gariptir,akli dengesi bozuk bir adam tarafındanvurulmuştu. Durup dururken. Öylesinebaşını çevirmişti, üzerine doğrultulmuş birtabancayla burun buruna geldi. Adamınsaçları dağınıktı. Üstü çıplak. Ayaklarınınsadece birisinde çorap vardı. Basit birkurşun kocasından ayırıverdi onu; sırfCemal Efendi'den daha hızlı olduğu için...

Ramazan o hafta sonu gelmedi. Ramazandiye birisi yoktu. Eskiden bir kocası vardıama adı Cemal değildi ve adam emekliaskerdi. Yukarda oda olmadığı için oradayaşayan bir adam da yoktu. Hiç çocuğuolmamıştı, belki bu yüzden bebek patikleriörüyordu sürekli.

Yaşlı kadın Ramazan'ı bekledi bütün gün.Yavaş yavaş akşam oldu. Ihlamurungölgesinin bir hayalet gibi içeriyesüzülüşünü ve üzerine kapaklanışını gördü.Kıpırdayamadı. Örümcekleri almıştı öncekigün. Açık pencereden içeri serin bir esintidoldu. Söndü sokaktaki sık sık sigortası atanlamba. Ramazan'ı bekleyen kadın öldü.

15

Page 16: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

cehennemin kapılan

ÖYLESİNE SIRADAN BİR UNUTUŞ

murat erkman

Ani bir unutuş, bir kayboluş ve yepyeni bir dünya...Daha önce hatırlayabilip hatırlayamadığını da bilememektedir.

Herhangi biri. Örneğin Bay Z bir sabahuyandığında herşeyi unuttuğunu farkeder.Geçmiş ile ilgili hiç bir şey kalmamıştıraklında. Hiç bir şey hissetmemektedir; acı,sevgi, korku; kısacası duygu kalmamıştıriçinde. Yaşananları hatırlayamamaklabirlikte temel bilgilere kısmen sahiptir.Konuşmayı ve düşünmeyi kısmenhatırlayabilmektedir. Vücut fonksiyonlarıda yerindedir. Göğsünü sıkıştıran veya onumutlu eden hiç bir şey yoktur.

Uyandığı yerdeki herşey yabancıdır. Aynave benzeri bir yansıtıcıda kendini görür.Önce yüzündeki çizgilerden, bakışlarındakianlamdan, saçındaki beyazlardan kendinitanımaya çal ı ş ı r . Kim olduğunubilmemektedir. Daha önce neler yaşamışolabileceğini, dostlarını, düşmanlarını vekendini hatırlamaya çalışır. Sonuç tam birbaşarısızlıktır. Bu çabanın ardındançevresini incelemeye girişir. Eşyalar, belkiresimler; yepyeni bir sürü imge veyanesne...

Uçsuz bucaksız bir çölde yapayalnız kalmışgibidir. Bu yalnızlığın korkusu sarar belkiiçini... Ne yöne gideceğini, nerdenbaşlayacağım bilemez. Ani bir unutuş, birkayboluş ve yepyeni bir dünya... Daha öncehat ı r layabi l ip hat ı r layamadığını elabilememektedir.

Tam bir boşluk, belki sadece bilememenin,yabancılığın getirdiği korku, çaresizlik vepanik. Bu hisleri öğrenir, ancakhissettiklerinin adlarını kafasındaki isimlerleeşleştiremez. Bay Z kısmen konuşan, yaşçabüyük doğmuş bir bebek gibidir. Ağzındanher çıkan kelimeyle yeniden öğrenmeyebaşlayacaktır.

Bay Z bir süre sonra kendi vücutsalözelliklerine benzeyen bir varlıklakarşılaşır. Bu büyük olasılıkla daha öncedentanıdığı biridir. Belki karısı, çocuğu veyaherhangi bir yakını... İlk diyaloglar zorlugeçer. Karşısındaki kişi Bay Z'nin durumunuönceleri kabullenemez. Sonraları, şimdiartık kafasındaki insan tanımının karşılığıolan, diğer bir sürü varlıkla karşılaşır. Birsürü soruya cevap vermeye ve yine birsürüsünün cevabını öğrenmeye çalışır. Buinsanların neden onu eski haline getirmeyeçalıştığını anlayamaz. Hâlâ bir sürü kavramve tanım vardır yeniden öğrenilmesigereken. Bu tanım ve kavramların isimlerinibilmektedir Bay Z, yeniden tanımlamak vekavramak çok zordur. Yavaş yavaş isimlerlekavramlar kısmen eşleşir. Çevresindekilerve toplum kavramasında yardımcıolmaktadır. Öğrenmeye ve kavramayaçalışan Bay Z'nin kafasındaki en önemlisorun lanetli "NEDEN?" sorusudur. Herkavram ve tanım belirli bir düzenekiçersinde mantıklı görünmektedir. Ancak

16

Page 17: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

cehennemin kapılan

Neden sorusu cevapsızdır.Temelde bir anlam yoktur, bu yüzden neyin gerçekte ne

olduğu , hatta gerçeğin ne demek olduğu bile belli değildir.Bay Z'nin hafızasını kaybederek düştüğü boşluk herkes için

geçerlidir.

17

Page 18: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

cehennemin kapıları

bütün bu düzeneğin neden varolduğunuanlayamamaktadır. İnancı, sevgiyi, korkuyu,nefreti ve benzerlerini kafasındaki isimlerleyavaş yavaş eşleştirmeye başlar.

Bay Z hafızasını yitirdiğini öğrenmiştir.Sadece isimlerini hatırladığı kavramlarıyeniden öğrenerek hatırlama sürecinicanlandırmaya çalışmaktadır, ancak BayZ'nin gözden kaçırdığı bir nokta vardır;söz konusu kavramların daha öncelerianlamlarını bildiğini, en önemlisi isehafızasını kaybetmeden önce o lanetli"NEDEN?" sorusunu da cevaplayabildiğimsanmaktadır.

Artık zorlu sorgulama süreci başlamıştır.Herşeyi yeniden yapılandırma dönemi...Çevresindekilerle yeniden tanışır, artıkdaha az yabancıdır. Uzunca bir süre geçmişolmasına rağmen yaşamın, insanların vedünyanın neden varolduğunu, bütün budüzeneğin ne amaçla varolduğunu bulamaz.Önceleri bir takım düzenekler içözümleyerek bazı sonuçlar elde etmişsede, gitgide ümidini yitirir. (Bu aşamada BayZ ümidi öğrenmiştir.) İletişim kurduğukimseler söz konusu düzeneğin nedenvarolduğunu açıklayamamaktadır. Bu zorlusürecin sonunda kimsenin nedenyaşadığının farkında olmadığını kavrar.Herkes kafasınca bir sebep bulmaktaancak neden sorusunu cevaplayama-maktadır. Bay Z dünyayı bir doktormuayenehanesinin bekleme salonunabenzetir. Kimse hastalığını bilmez. Herkessokak kapısından bu salona gelir, birşekilde zaman geçirir ve muayenehaneninkapısından çıkar. Belki de bir belediyeotobüsü veya bunlara benzeyen bir çokdurumla benzerlik kurulabilir.

En temelde olan nedeni bilmeden, birdüzeneğe bağlanmak ya da inanmak... Budünyanın veya yaşamın amacı ne?

Bay Z varoluş sebebinin unutulduğunu ya dahiç bir zaman öğrenilemediğini keşfeder.Herkes bu sorunu ya unutmaktadır ya dabilerek esgeçmektedir. Neden sorusucevapsızdır. Temelde bir anlam yoktur, buyüzden neyin gerçekte ne olduğu , hattagerçeğin ne demek olduğu bile bellideğildir. Bay Z'nin hafızasını kaybederekdüştüğü boşluk herkes için geçerlidir.

Bu aşamada Bay Z'nin önünde iki seçenekvardır, birincisi hiçbir şeyin temeldekianlamını bilmeden yaşamanın getirdiğiboşluğa dayanamayarak ölümü seçmek, kibunun da ne demek olduğu bilinmiyor.İkincisi ise yeniden anlamı öğrenilenunutuşa boyun eğip bu sorunları ve sorularıunutmak, diğer tüm insanlar gibi güncelyaşamın içine dalıp kaybolmak ve neolduğunu pek anlamadan, anlar gibi yaparakyaşamak. Kavramların, tanımların veyaherşeyin temelden yoksun olduğu belki deönceden anlamını bildiğimiz bütün budüzeneğin göreceli kurallarını kabullenmekve o lanetli soruyu sormamak.

Siz Bay Z'nin yerinde olsaydınız hangi yoluseçerdiniz? Daha uygun bir şekilde sormakgerekirse: Siz hangi yolu seçtiniz?

18

Page 19: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

şişedeki mesaj

SUYUN BELLEĞİ

bayram ketenci

1.Bir elmayı ilk ne zaman ısırdım.İlk kez ne zaman seni düşündüm.İlk ne zaman maviye mavi dedim.

Bir zamanlar sakatlara baktıkça bacağım olmasaydı ne yapardım diyedüşünürdüm. Sonra 'kör olmak mı iyi sağır olmak mı', 'sağır olmak mı iyi dilsizolmak mı' diye geçirirdim aklımdan. Hiç bir sakatlığı seçemezdim kendime.Allaha inanırdım.İlk kez kim inandırdı beni Allaha.

İlk kez ne zaman saate baktım.İlk kez ne zaman saat sekiz dedim.İlk kez ne zaman boyum bir elliyi geçti.

2.Yere düştüğüm zaman dizim kanamıştı.Hatırladım ama dizim kanamadı.

İlk kez ne zaman aradım unutmanın ve hatırlamanıntanımlarını.Bir tanım buldum hatırlamaya ilkokula gitmezken.yere düştüğüm zaman dizim kanamıştı. Şimdi o günleri düşündükçeneden dizim kabuk bağlamıyor. Dizim acımıyor?İşte hatırlamak bu dedim. Ya unutmak?Unutmak tersidir der sözlükler hatırlamanın.dizim acıyor.Dizim kabuk bağlıyor.

İlk kez ne zaman bir elmayı ısırdım.İlk kez ne zaman saate baktım.İlk kez ne zaman seni düşündüm.Ah neresinde kaldınız hatırlamak ve unutmak tanımlarının.

Ah. İyi ki suyun belleği yok.

İstanbul, 12 Kasım 93

19

Page 20: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

denizkızlarının şarkısı

AŞKIN SON NEFESİYDİLER

halide velioğlu

ışığı kendinden bir ayın parçasıydılar; gök yıldızlarından duyardıkadlarını, kurulu maviliğin puslu, uzak pırıltıları, aşkın sonnefesiydiler, günahları meyvesiz geçerdi öykülerinde, çoktular.

kimilerini ırmaklarda gördüler, mutlak denizin sadık kavuşmalarında,el ve avuçlarda gezdirdiler; elleri çoğaltan, düşü koyultan kımıltılarverirlerdi... suya her dönüş pırıltılarından alırdı, kırgınlıklarındanöfke, düşlerinden aşklar yapar öyle çoğalırlardı, kendi kendilerine.

adı suretinde saklı kimilerini kavuşmaz kıyılara yazılı mektuplardabuldular, kayıp mektuplarda, gecikmiş mektuplarda, açılmış zamansızama yanlış mektuplarda.

el değiştirmeyecek hatıraların, imzasız karalamaların ve günlükartıklarının arasında ve de...çoktular mutlak denize sadık, aşkın son nefesiydiler.

20

Page 21: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda
Page 22: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

uzak ufuklar

TEK KİŞİLİK (ÇARESİZ) OYUNLAR

yasemin sarıkaya

Dizi dizi hoş ve dolu şişeler arasında ses etmeden duransarhoşa sordu:

- Neden içiyorsun?- Unutmak için.

- Neyi unutmak için?Sarhoş başım öne eğdi:

- Utancımı unutmak için.- Neden utanıyorsun?

- içmekten utanıyorum.Saint-Exupery, Küçük Prens

Yine aynı sonbaharlardan birindeyiz.Yüzyılımızın tanrılarından televizyonunbinbir kanaldan pompaladığı dehşet vericiöyküler, savaşlar, ölümler, ikiyüzlülükler,çürümüş değerler, yıkılmış ütopyalar veidealler, akşamdan kalan fıstık ve meyvekabuklan ile birlikte apartman çöplüğüneboşaltılıyor. Kağıtları plastikten ayırarakdoğaya yeniden kazandırmanın dayanılmazmutluluğu ile herşey unutulup yeni günehuzurla başlanıyor.

İnsanlığın bizzat kendi yarattığı şiddetina lg ı lar ımızdan s ızarak zehir lediğivarlığımızın sürekliliğini -normatif tanımlariçindeki varoluşunu- koruyabilmek içinherşeyi unutmak ve sonsuza kadarhatırlamamak tek çözüm gibi görülüyor. Buyağmalamadan ciddi yaralar almış 'sabahtemizliğinin1 başarısız insanlarına atfedilmişsığınaklar -ya da kaçışlar- olan delilik vekendini öldürmenin, sistemin potansiyeltehlikeleri olduğu için düşmüşlüğündendem vuruluyor. Arada kalmışların bukavramlara öykünmesi de düzenemuntazam entegrasyonun rahatsız ettiğiruhlarının günah çıkarma kaygısındanbelki.

Kötülüklerin şiddetine eşit hızla unutuyoruzherşeyi. Yeni günlere başlıyor, yenidenyağmalanıyor, yine unutuyor ve kimilerinegöre 'duyarsızlaşarak' (bu sözcüğün anlamkaybına uğramasına rağmen halen yaşamasıbile şaşırtıcı) bana göre yozlaşarak hergeçen gün anlamını yitiren bir yaşamsürüyoruz. Kardeşlik ve eşitlik adına ortayaatılan dinler uğruna savaşan, her türlü insanideğer adına başlanmış işlerin iki adımötesinde varılacak hedefin anlamındankilometrelerce uzakta, çıkış noktalarınıunutmuş kayıp ruhlarız.

İnsanlık adına alabildiğine umutsuzkenkendi içimde tek kişilik çaresiz oyunlaroynuyorum. Şimdi bu şehrin sokakları,afişleri, üşüyen insanları ve kasımpatıları,geçmiş yılların aynı mevsiminin hiçazalmamış acı lar ını geri getiriyor.Anlıyorum ki unutmak; her kıvrımıdeforme olmuş beynimin işlemeyen birfonksiyonu artık. Bu rüzgarlar, üşüyeninsanlar ve kasımpatılar hafızamın en kuytuköşelerinde gizlice (haince, sinsice)saklanan unutulmuş (unutulmaya mahkumedilmiş, unutulduğu varsayılmış) ne varsasalıveriyor dışarı. Böylece, kaçınılmaz bir içhesaplaşmanın en zalim yargıcı ben, enzavallı sanığı bana, en ağır hükümlerigiydiriyorum yeniden.

Her mevsim dönümünde yaşanmış veyaşanmakta olan acıların hüzne dönüşenburukluğuyla uyanıyorum sabahları .Varolanları unutmak umuduyla yeni acılaradoğru umarsızca yol alıyorum tek kişilikdünyamda.

22

Page 23: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

uzak ufuklar

İnsanlık adına alabildiğine umutsuzkenkendi içimde tek kişilik çaresiz oyunlar oynuyorum.

23

Page 24: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

sabahyıldızı

KİMSEYE MEKTUPLAR

esra zeynep

-Biri değilse biri mutlaka 'size özel'dir-

Ölüm kokusu/Kasım/1992

Önce gazetenin neresini okursun?Ben sayfa kenarlarındaki kısacık, gözden ırak haberleri. Şiirimiarayan bulanık birer mısradır sanki başlıkları.

dört inşaat işçisi kır gezisinde kayboldu

İlk inşaat işçisiyle 6 yaşlarında karşılaştım. Onu Aylı sanmıştım. Ogünlerde, varsa yoksa Ay ve odama vuran sokak lambasınınetrafındaki yarasalar. Islıkları. Yok Yok Amcaya gidiyordum, hanibahsetmiştim herşeyi satan adam. Yürümeyi bilmeyen, hep koşan birçocuktum. Bakkalın önünde çarpıştık, büyülendim. Uzun boylu,bıyıklarından kunduralarına kadar ay tozuna bulanmış bir adam.Artık aya bakarak onunla konuşuyordum. Beni duyuyordu.Bahçesinde oynadığım köşkün yerine bir inşaat yükselene kadar.

tamirci çırakları denize uçtu

Yağlı mavi tulumlarıyla, ustalarının yokluğundan istifade. Camsız,kapısız, astar boyalı Anadoldan bir at ve üç çırak. Rüzgar mıdır sonhatırladıkları şey? Kahkaha atarken mi, türkü söylerken mi?

mezarlıkta bir bebek

'Konya Musalla Mezarlığı'na terkedilmiş 4 günlük bir (...) Yağmuryağarken, mezarlıktaki bir ağacın (...) ağlama seslerine gelenvatandaşlar (...) bebeğe Yağmur Müjde ismini....'

24

Page 25: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

sabahyıldızı

İçimize terkediliyor bebeklerduymasak katılırlarduysak adlan hazır*

dansözün ölüsünü komşusu buldu

'Cesedi bulan Rum asıllı (...) "Vallahi kimseyle görüşmezdi,konuşmazdı (...) kendi halinde bir kadıncağızdı (...) esasen bununbir..." Apartmana yayılan ağır koku nedeniyle şüphelenen '

'içinde bir ürperme eski yanılgılarındanaynı filmin ısrarla aynı yerden başladığıkimliğini öğreniyor her defa başkasından'**

Attila İlhan'ın, 'O Vahim Orospu'su nerede nasıl ölmüştür. Cesedinikim bulmuştur. O şiir mi?

Ölüm ilanlarını da okur musun?Kalantor ilanlardan bahsetmiyorum. Mezarları gibi koca kocaman,sayfa sayfa. Süs havuzlu, bekçili, demirlerinden sarmaşık gülleri.Selviler gülüyordur içlerinden.Soruyorsun: 'Gerçek nedir aslında?'Soruyorum: İlansız ölümler değilse ne?

* Sizi Nerenizden Vurdular /Yaşanmıştır/Esra Zeynep

** O Vahim Orospu (Elde Var Hüzün/Atilla İlhan)

25

Page 26: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

yanlış pusula

SOKAKLAR KANAYACAK GELİŞİMLE

murat gülsoy

Onun için unutuş, nefes almak kadar doğal bir ihanet etme biçimiydi.Onun için unutuş her gün her dakika aynı filme yeniden başlamaktı,

kimbilir kimlerle, nerede...

Güzel yazan zarif dolmakalemini bir tarafa attı. Bu satırlar ağulu bir mürekkepleyazılmalı diye düşünüyordu. Yazdıkça insanın eline yüzüne bulaşan satırlar.Yazdıkça kirleten, yazdıkça yıpratan ve kötü kaderin kaba çizgilerini çizensatırlar.

O kötü an geldiğinde, kelimeler, kendilerine has bir bilgiçlikle, durup dururkendökülüverirler yüzünden, gözlerinden. Ne zaman dururlar? Bir kasımyağmurunda kaybolmak için uykuya yatan, yalnız ve yorgun bedenlertükendiğinde galiba... ya da yazdıklarına, yazılanlara, yazıya ihanete yeltendiğinde!

Yazının ne kadar tehlikeli bir silah olduğunu hâlâ anlamazlıktan geliyor ve kalemeve kelimeye ve onu yazan eline dünyanın en tuhaf, en kurtarıcı, en biricik nesnesiolarak bakıyordu. Oysa ne büyük hata! Yazılanlar bir daha silinemez ki. Kader birdefa bile değiştirilemez ki. İhanet asla unutulmaz ki.

Uzun ve sıkıcı bir filmin neresinde olduğunu anlamış mıydı gerçekten?

Hep unutuyor, hep unutuyor, hep unutuyordu. Onun için unutuş, nefes almakkadar doğal bir ihanet etme biçimiydi. Onun için unutuş her gün her dakika aynıfilme yeniden başlamaktı, kimbilir kimlerle, nerede...

Sevdiği şiir kitaplarından sızan ışığın akıldışı aydınlığında uyumak isterdi genç biradam olarak sarışınlığı. Saçlarından tutan olsun istemezdi. Ne bir nefes o korkunç'eviçi'nde, ne bir ses... Sadece bazı çok büyük acıların kaynağı ilahiler...Yüzlerinde göz izi olmayan, avuçlarında birer damla kara acı taşıyan çocuklardanoluşan bir koronun ilahileri. İşte o zaman, ancak o zaman bu kirlenmiş melekkanatlarının temizlendiğini hissederdi kederle, kaygıyla...

Yıpranma ve yorgunluk. İki uzun kelimeyle ifade edebileceği kendi uzun kişiseltarihinin gizli arşivlerini asla kaleme almamalıydı. Hele onu hiç. Böyle iki kelimearasına sıkıştığında isyan ederdi yaklaşmakta olan felaketlerle dolu kaderine.Bütün gücüyle. Bütün sesiyle.

26

Page 27: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

yanlış pusula

Fakat bazı geceler, sarı sokak lambalarıyla aydınlatılmış ağaçlı yoldan evedönerken yolunu kesen köpeklerden korkar ve bir istiridyeyi andıran ruhununkaypak kayganlığından tiksinirdi. "Hiç bir şeyi unutmamalıyım, hiç bir sözü, hiçbir görüntüyü, hiç bir duyguyu, hiç bir anı" diye yemin ederdi içinden. Oysa ogece, tabii ki yaklaşmakta olan felaketi sezmiş ve karanlık gecenin içindeyapayalnızlığını hırsla çılgınlığa bozdurmuştu: köşebaşlarında durup uzak birsevgiliyi öpmüştü hayali dudaklarından. İnfilak etmişlerse de kimse görmemişti osaatte, orada...

Ve eve, o ıssız kalbine adım atarken karanlıkta tek bir cümle geziniyordukafasının içinde: Sokaklar kanayacak! Ne uğursuz, ne korkunç ve ne dehşetvericiydi bu sözün muştuladığı gelecek! Bu söz, beyninin yumuşak koridorlarındabir denizanası gibi dolanıyor, tüm anılarının kapısını tek tek açıyor, hastalıklı vekapatılmış tüm yüzleriyle tek tek karşılaşıyor ve yaklaşmakta olan felaketimuştuluyordu.

Tanrı'nın asla affetmediğini öğreneli o kadar çok olmuştu ki suretim bozdurupbozdurup kurtlar sofrasına sürmeyi artık süfli bir alışkanlık haline getirmişti. Hiçbir koku, hiç bir temas, hiç bir tad midesini bulandırmıyordu artık. Artıkmezarlıklarda gizlice ağlama yaşı da geçmişti. Artık kırık dökük bir kalyondu sislişehrin caddelerinde dolaşan. Ve kaptanından kaçan... Hiç bir yere asla aitolmayan...

Bazı kelimelerin üzeri çizilir ya öyle karalanıp gitmişti bir çok telefondefterinden. Arayanlar aramayanlardan çoktular fakat arayacak olanın tutkulu vegizli beklentisi teşhir ediliyordu vitrininde. Vitrininde fosforlu, kötü kelimeler,uyduruk gülümsemeler, rezil söz oyunları vardı. Gerçekten kendini nasıl ortayakoyabilirdi ki? Her şey için çok geç değil miydi? Yaşananlar zaten binbir kere,binbir çeşit okunabilecek metinler değil miydi!

O yüzden ağulu bir mürekkeple yazdı o pürüssüz, o şeffaf, o mükemmel acınınyok edici satırlarını:

Pencere camların için için ağladığında döneceğim.Hazırlıksız yakalanacaksın sarışın karanlığıma.

Ay yarılacak düşlerinde gördüğün gibi, tüm köpekler bir ağızdan uluyacaklar,kocakarılar sarhoş edici tütsüler yakacaklar ben gelirken.

Tüm kapılarınıellerin titreyerek, avuçların terleyerek açacaksın benim lanetli ruhuma.

Perçemlerin batacak ellerime...yüzünü çizeceğim büyülü harflerin içine... gözlerimin içine.Ve işte o zaman kirpiklerin yanıp kavrulacak gerçekten.

Ve işte o zaman sokaklar kanayacak felaketimizden.

i

2727

Page 28: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

kara göründü!

HAFIZA: DEĞİŞEN BEYİN*

robert omstein ve richard thompson

yapılan araştırmalar sonucunda anıların protein molekülleri olaraksaklanmadığı ve beyinden beyne hafıza aktarımının eldeki bilgilere göre

mümkün olmadığı ortaya çıktı

İnsan zihninin bilgiyi saklama ve hatırlamayeteneği biyolojik evrende kaydadeğer enönemli olgudur. Bizi insan yapan herşey dil,düşünce, bilgi, kültür, bu olağanüstübecerinin bir sonucudur.

Anılar, yaşantılar göreceli olarak kalıcı birşekle dönüşürler ve fiziksel izler halindebeynin nöronları arasında depolanırlar.Eğer şifresini bilseydik beyindeki buizlerden tüm yaşam tecrübelerini vebi lgis ini okuyabi l i rdik. Sinirbiliminkarşısındaki belki de en önemlibilinmezlerden biri beynin yaşantıları nasılsakladığıdır.

Beynin bellek sistemi hakkındakibilgilerimiz yıllar önce ciddi epilepsinöbetlerinden dolayı beyin ameliyatıgeçiren H.M. adındaki bir hastadan eldeedilen b i lg i ler le oldukça mesafekatetmiştir. Ameliyat epilepsisini tedavidebaşarılı olmuştur ama o kadar ciddi yanetkilere yol açmıştır ki bu çeşit bir beyinameliyatı bir daha hiç uygulanmamıştır.

Diyelim ki siz insan beyninin işleyişim veinsan davranışını inceleyen bir bilimdalında uzmansınız -psikolog veyapsikiyatrisi- ve H.M. acili hasta hakkında

* Amazing Brain adlı kitaptan Çiğdem Çalkılıçkısaltarak Türkçeleştirdi.

danışılmak üzere çağrılısınız. Beyinameliyatı olduğunu biliyorsunuz. Zihnininve zihinsel yeteneklerinin herhangi birşekilde zarar görüp görmediğini anlamakistiyorsunuz. Ayrıca bu ameliyatı bir kaçsene önce geçirdiği ve epi leptikdurumunun da tedavi edildiği bilginizdahilinde. Gelin beraberce bu görüşmeyikafamızda canlandıralım. Klinikteki odasınagötürdüler ve sizi H.M. acili hastaylatanıştırdılar. Onunla görüşmeniz büyük birolasılıkla aşağıdaki şekilde gelişirdi;

Siz- Günaydın H.M. Bey, sizinletanıştığıma sevindim. Ben Dr. X.H.M- Günaydın Dr. X.Siz- Bugün nasılsınız?H.M- İyiyim, teşekkür ederim.

Onu rahatlatmak üzere bir kaç dakikasohbet ettikten sonra;

Siz- Size birkaç soru sormak istiyorum,müsaade eder misiniz?H.M. Buyrun sorun. Bu benim için birkeyif. Sanki söyleşmek benimmesleğim... (Gerçekten ele H.M. yıllarcaaraştırmalara para karşılığındakatılmıştır).Siz- 2.Dünya savaşında Amerika'nınbaşkanı kimdi?H.M-Franklin Roosevelt ve sonra daHarry Truman.Siz- Başkan Truman'ın tren yolu greviçıkmak üzereyken ne yaptığım hatırlıyor

28

Page 29: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

-kara göründü! -

H.M'nin geçirdiği ameliyat sırasında beyninin hippocampus (Latince'dedeniz atı demek- beynin bu bölgesinin şekli deniz atına benzediği için bu

isim verilmiş) bölgesi alınmış. Beynin her iki yarım küresinde debippocampus bulunmaktadır. Bunlardan herhangi birinin alınması hafıza

sisteminde çok önemli bozukluklara yol açmaz. Fakat H.M vakasında heriki yarım küredeki bippocampus ta alınmıştır.

29

Page 30: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

kara göründü!

musunuz?H.M-Galiba tren yolu sisteminikamusallaştırdı ya da bu uygulama şeklinigetirmekle tehdit ederek insanlarıngözünü korkuttu.

Soru ve cevaplar bu minvalde gider. Sizayrıca H.M'ye çözmesi için bazı basitproblemleri verirsiniz. Kısa bir zeka testide uygularsınız. Sonuçlar tamamiylenormaldir. Gerçekten de H.M ortalamanınüzerinde bir zekaya sahiptir ve zihinselyeteneklerini tam olarak kullanabil-mektedir. Hatta siz yanlış hastaylagörüştüğünüz izlenimine kapılırsınız.

Görüşmenize devam ederken biri kapıyıçalar ve koridorun sonundaki bir ofiste acilbir telefon görüşmesi için sizi çağırır.Telefondaki kişi, hastalarınızdan birihakkında birkaç soru sormak isteyen birmeslekdaşımzdır. On dakika kadarkonuşursunuz sonra H.M'nin odasına geridönersiniz.

Siz- Özür dilerim H.M. Bey, görüşmeuzun sürdü ve geciktim.H.M- Afedersiniz sizi tanıyor muyum?Sizle daha önce tanıştığımızıhatırlamıyorum.

Aniden, H.M'nin inanılmaz boyuttaki kaybısizi şaşkınlığa uğratır. H.M. kendiyaşantılarını hatırlamamaktadır. Siz onasorularınızı sormaya devam edersiniz vesonunda farkına varırsınız ki sizinlekonuştuğuna dair hiçbir anısı yoktur,çözmesi için verdiğiniz problemlerle vesorduğunuz sorularla ilgili de en ufak biranısı yoktur. Süreci yeniden yaşamakkonusunda isteklidir ve yaşar. Yine birönceki sefer kadar başarılı olur.

H.M. beyin ameliyatı sonrasında, yenişeyleri öğrenme yeteneğini ve özellikle

kendi yaşantılarını hatırlama yeteneğinitamamiyle yitirmiştir. Bu kayıp, ameliyatzamanında, hatta birkaç ay öncesinde ortayaçıkmıştır. Ameliyattan evvelki yaşantıları veanıları tamamiyle normal ve kullanılabilirdurumdadır. H.M'nin bu önemli ve trajikhafıza bozukluğu ameliyattan birkaç haftasonra nöropsikolog Brenda Millertarafından tespit edilmiştir.

Şaşırtıcı olan ise H.M'nin ameliyat sonrası,hafızasında haraplanmayan bazı alanların daolmasıdır. Kısa süreli hafızası normaldir.Yeni bir telefon numarasını kısa bir süreiçin sizin kadar iyi hatırlayabilir. Sizden bunumarayı ezberlemeniz istense, numarayıüstüste tekrarlayarak veya onu hatırlatacaközel bir yol geliştirerek -tekerleme- bunuyaparsınız ama H.M yapamaz. H.Mbirşeyleri hatırlamak için çağrışım oyunlarıgeliştirmede beceriklidir fakat bu oyunukendi kendine hep tekrar lamasıgerekmektedir. Tekrarlamayı bir anbırakırsa, numarayı ve onu çağrıştıran oyundahil olmak üzere herşeyi unutur. Aslabunlar H.M'nin kalıcı uzun süreli hafızasındasaklanmaz.

H.M'nin motor (hareket) becerileriyle ilgilihafızası da normaldir. Tenis oynamak gibien karmaşık becerilerde dahi başka insanlarkadar yetkindir. Fakat H.M'nin tenis hocasıolduğunuzu bir düşünün! Her dersinbaşında kendinizi tanıtmanız gerekirdi.Diyelim ki H.M'ye tenisteki yan vuruşhareketini öğrettiniz. Bu hareketin nasılyapıldığını ve ismini de ameliyattan öncebilmiyordu. Her ders en baştan yan vuruşnedir ona anlatmanız gerekirdi. Fakat onahareket ler i yeniden göstermenizgerekmezdi. Bu beceriyi kazanır ve prakityaptıkça bu becerisi başka insanlar gibigelişir ne dendiğini, sizin neler söylediğinizive tabii s izin kim olduğunuzuhatırlayamazdı. Ona göre siz, her tenis

30

Page 31: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

-kara göründü! -

Aniden, HM'nin inanılmazboyuttaki kaybı sizi şaşkınlığa

uğratır. HM. kendi yaşantılarınıhatırlamamaktadır. Siz onasorularınızı sormaya devamedersiniz ve sonunda farkına

varırsınız ki sizinle konuştuğunadair hiçbir anısı yoktur, çözmesi için

verdiğiniz problemlerle vesorduğunuz sorularla ilgili de en

ufak bir anısı yoktur.

dersinde yeni tanıştığı bir yabancıolurdunuz.

Sürekli şimdiki zamanda yaşamayıdüşlemek dahi oldukça zor. Bunu birgörüşme sırasında H.M üzüntüyle belirtir;şu anda acaba birini şaşırtacak veya üzecekbirşey yaptım mı diye merak ediyorum.Şimdi herşey bana oldukça net geliyor amaaz evvel neler oldu acaba? İşte bu beni çoküzüyor. Sanki bir düşten uyanıyor gibiyimve hatırlamıyorum.

H.M'nin geçirdiği ameliyat sırasındabeyninin hippocampus (Latince'de denizatı demek- beynin bu bölgesinin şeklideniz atına benzediği için bu isim verilmiş)bölgesi alınmış. Beynin her iki yarımk ü r e s i n d e d e h i p p o c a m p u sbulunmaktadır. Bunlardan herhangi birininalınması hafıza sisteminde çok önemlibozukluklara yol açmaz. Fakat H.Mvakasında her iki yarım küredekihippocampus ta alınmıştır.

Görsel hafıza konusunda maymunlarlaBethesda Marylanda Ulusal Ruh SağlığıEnstitüsünde araştırma yapan sinirbilimciMortimer Mishkin'in çalışmaları alandagelecek vaadetmektedir. Maymun'ungörme sistemi temelde insanınkiyle benzer

bir yapıdadır ve görsel hafızası da bunabağlı olarak benzerlikler gösterir. Dr.Mishkin'in yaptığı çalışmalarda insandaolduğu gibi maymunda da görsel hafızanınbeynin Korteks'ine depolanmasında,hippocampus bölgesinin ve limbiksistemin diğer bölgelerinin önemli roloynadığı ortaya çıkmıştır.

H.M. adlı hastanın çok özel bir hatırlamaözrü (amnezi) var, yeni yaşantılarhatırlıyamıyor. Daha sıklıkla görülenhatırlama özrü ise kafasından yara almışinsanlarda rastlanan geçmişi unutmadır.Bunun çok ciddi sonuçları gözlenebilir.Belirli türdeki depresyonların tedavisi içinkullanılan elektroşok tedavisinde, hastageçici bir unutma dönemi yaşar amagerçekte sadece şoktan önceki birkaçdakikayı hatırlayamaz. Bunun dışındahatırlama becerisi zarar görmez.

Yıllar önce anıların, kendilerinin, kompleksprotein moleküllerinde -hafıza molekülleri-kodlandığı tezi ortaya atılmıştı. Hattabeyinden beyine hafıza gündeme gelmişti.O yıllarda televizyonda gösterilen bir filmdecasus bir kadın ölen meslekdaşınınbeyninden elde edilen hafıza moleküllerinkendi beynine enjekte ettirip arkadaşınıny a ş a d ı k l a r ı n ı h a t ı r l a y a r a k o l a y ıaydınlatıyordu. Fakat yapılan araştırmalarsonucunda anıların protein molekülleriolarak saklanmadığı ve beyinden beynehafıza aktarımının eldeki bilgilere göremümkün olmadığı ortaya çıktı.

31

Page 32: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

kayıp harita

KASIM YAĞMURU

mehmet açar

Tıpkı 60'h yıllarda dünyayı değiştirmeye çalışanların 60'ları masumbulması gibi; biz 70'leri, başkaları 80'leri, daha başkaları da 90'ları

masum bulacak... Masumluk da, evlerimize kapanmak için gereken parayıkazanmaya başlamamızla bitecek.

"Belki de istediğimiz şeyler artık şunlarlasınırlı: Bir iş, tek bir insanın yakınlığı vekendi saplantılarımızla başbaşa kalmak"derdi yazar, mimarın kaleme aldığı,sinemacının anlattığı, mühendisin ise pasifkaldığı "Elenore Rigby" adlı bir yazıda... Vedevam etti yazar: "Planetimiz bizim henüzanlam veremediğimiz bir burca girdi.69'larda doğup, 70'lerde ilk gençliğimizyaşadık. Hayır, derdim geçmişe özenme yada bir nostalji değil. Bir uyumsuzluktan sözediyorum ben. Ya da bir uzlaşmadan... Biryandan uyumsuzluğumuzu gizlemeyeçalışıyor, bir yandan da para kazanmak içinuzlaşıyoruz. 80'leri ileride çok arayacağız.Michael Jackson'ın bir klibini bile büyükbir nostaljiyle seyredeceğiz belki... Çünkübiz aslında 80'lerde hâlâ masumolduğumuzu sanıyorduk. Çünkü dünyadeğişiyor ama biz değişmediğimizidüşünüyorduk. Karşı koyabilmek içinmizah duygumuz vardı. Üstelik yalnız dadeğildik. Üniversiteler bizim gibi 70'liyıllardan arta kalan genç insanlarla doluydu.Tiyatro şenliklerimiz, panellerimiz,konserlerimiz, siyasete hâlâ devam edenarkadaşlarımız, entellektüel islamcılarlayaptığımız sivil toplum tartışmalarımız,sanatçı adaylarımız 60'ların mirasını 70'leretaşıyanlar gibi...

"İyi ama bütün bunlar düpedüz bir oyundeğil mi? işin içinde hep aynı motif var

bence. Yani can sıkıntısı denen o illetle başetmeye çalışıyoruz. Bunu toplu halde dahaiyi yaptığımız o yıllarda geleceğe dairsamimi hayallerimiz olduğu için, geçmişimasum buluyoruz. Tıpkı 60'lı yıllardadünyayı değiştirmeye çalışanların 60'larımasum bulması gibi; biz 70'leri, başkaları80'leri, daha başkaları da 90'ları masumbulacak... Masumluk ela, evlerimizekapanmak için gereken parayı kazanmayabaşlamamızla bitecek.

"Entegre olmadığın bir sisteme uzaktanbakmak, ben onun bir parçası olmayacağımdemek ne güzel... Dünyayı desimal sistemegöre dönemlere ayırmak, 80'leri aşağılamak,60'lan, 70'leri kutsamak ve her demmasumluğu koruyor görünmek ne kolay.Entegreyiz işte sisteme, kimimiz hâlâmuhalif, hâlâ saldırgan, kağıt üstünde tabii.Kimimizin mesleği, profesyonel muhaliflik.

"Ayrıca bu kentlerde ruh sağlığını korumakçok ciddi bir mesele. Doğayla ilişkiler enaza indirgenmiş durumda. Evin içinde birparça vahşi doğa nesnesi arayıp duruyoruz,kediler bunun simgesi işte. Bize ihtiyaçlarıvar ya, seviyoruz onları. Tatile çıkıp doğaylailişki kurmaya çalışmaktan ben kendi adımanefret ederim, ama yine de her yıl, geceleribarlarda şortlarla içki içen o bronz suratlılararasına karışırım nedense....

32

Page 33: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

kayıp harita

"Toplu bir cinnet söz konusu ama kimsefarkında değil. Üstelik geri dönüş şansı falanda kalmamış. Tüketim toplumu mutluluklatüketmeyi öylesine içice geçirmiş ki,muhalefeti bile bir tüketim nesnesi halinegetirmiş. Reklamlarla dalga geçen metinleriokuyup gülüyor, tüketim toplumundannefret ettiğimizi söylüyor sonra datüketmeye devam ediyoruz. Evet, birtoplum var ve biz bunun bir parçasıyızama toplumsal olan bir şey yok.Yoksulların bir gün isyan edeceğini, sınıfbilinciyle hareket edeceğini düşünenler deaslında çok iyi biliyorlar ki, herkes sınıfatlamayı düşünüyor. Sınıf atlamayıdüşünmeyip daha da yoksullaşmayıdüşünene zaten deli diyoruz. Olduğu yerdekalmak isteyene aptal, sınıf atlayamayana dabaşarısız...

"Daha çok seks yapmak, daha çoktüketmek, daha çok başarılı olmak...Herkes temel olarak birbirine o kadar çokbenzemeye başladı ki, şu sıralar gözdekonu kişilik analizleri... Burçlar da bununbir parçası, aşağı yukarı aynı hayatı yaşayaninsanlar giderek birbirlerine daha çokbenzemeye başlayınca aralarındaki farklarıçok sevmeye başladılar. Bu küçükfarklılıkları fetişleştirmeye başladılar artık.'Benim yükselenim Akrep. Sekse merakımoradan geliyor'. Kastamonu'nun birkazasında bakkallık yapan HüseyinEfendi'nin yükseleni de Akrep'miş... Amaonu takan kim, o noktada metafiziğe negerek var zaten?

"Kaybedilmiş masumiyet dediğimiz şey,gün gelip ' toplumsal ' analizleriniyaptığımız toplumun bir parçası olmak...Muhalefet artık saflığını kaybetti.Vicdanımızı rahatlatmak için muhalifmişgibi görünmeye devam ediyoruz sadece.Bir oyun bu. Bazen can sıkıntısını aşmak,kaybetmediğimizi kendi kendimize

kanıtlamak için.

"Peki ya şuur dışı... Bizce orası ne alemde?Nereden gelip nereye gittiğini bilebilmeyen, uzaydaki o sonsuzluk boyutuüzerine hâlâ makul bir açıklamagetiremeyen, ama bu arada hayatı daha dakolaylaştırmak için daha da dijitalleşen dahada içine kapanan, her an Yeryüzü'ndevahşetin bir parçası olan, o vahşeti acziçinde onaylayan ya da destekleyen,haksızlığın, eşitsizliğin alıp başını gittiği birdünyada günü kurtarmanın rehavetiylebireysel zevklerine, bireysel metafiziğine,bireysel takıntılarına dönen bu Arz'lınınşuur dışı, sahi ne alemde?

"Şimdilerde bile manzara korkunç.Gelişmiş ülkeler kendi içlerindedenetleyemedikleri şiddet nedeniyle birerpolis devleti olmaya doğru ağır ağırgidiyorlar. Az gelişmiş ülkelerde isemilliyetçilik ve bağnaz dincilik kandökmeye devam ediyor.

"Söyler misiniz, Yeryüzü sizce nereyedoğru gidiyor?" dedi yazar denize bakan birçay bahçesinde. Mühendis, sinemacı veyazar oturuyordu. Bir kaç hafta sonra,hikayeyi yazacak mimar ile sinemacıkarşılaştı. Sinemacı mimara, "O'nunsaplantısı da bu işte" dedi. "Hep kıyametrüyaları görürmüş zaten". "Vah vah" diyeyazdı mimar ve şu minvalde devam etti: Acısaplantıyı büyütürmüş. Acaba bu yazarınacısı neymiş? Başarısız mı olmuş?Sevgilisinden mi ayrılmış? Şu saplantı da netehlikeli şeymiş. Evinde oturup yazacağınaçıksaymış ya canım sokağa... Bunlar kafayatakılır mıymış hiç... Sinemacı ise yazarıntrajik saplantısının trajik sonuçlarınıanlatmaya devam ediyordu: "Hâlâ bir çıkışyolu aradığını da biliyor musun?". Mimar,"Vay be durum daha da vahimmiş" diyecevap verecekti ve iki arkadaş kederli

33

Page 34: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

kayıp harita

kederli susacaktı, birinin yazdığı diğerininise anlattığı "Elenore Rigby" başlıklı birmetinde... Kahraman, saptantısı gelecekolan bir yazardı... Sonra, çok şükür, herkessustu. Tüm o hayali kahramanlar mimar,mühendis, sinemacı ve yazar...

"Sahi" diye düşündü bu satırların gerçekyazarı herkesi sustarmanın huzuruyla,"bunlara kafa takmanın ne gereği var ki?".Netice itibarıyla, bireysel olarak daha mutlubir hayat için uğraşmaya mecburdu. Çünkü1993 itibarıyla normal ruh sağlığı bunugerektiriyordu. O da nasıl olsa bunuyapacaktı... Daha zeki görünmek için böyleyazılar yazmanın ne alemi vardı ki? En iyisisusmaktı. Evinin beyaz duvarlarına baktı,boş boş. Sonra bir kilisenin bahçesineaçılan salonunda oturup aval avalpencereden dışarıyı seyretti. Sesleridinledi. Bir ikindi vaktiydi. Uyudu.Rüyasında bir taşra otelinde uyandığımgördü. Akşam vaktiydi ve yağmuryağıyordu. Dışarı çıkıp tenha caddelerde

dolaştı. Bir kahveye girdi, yaşlı bir adamınyanına oturdu. Birlikte yağmurun camdansüzülüşünü seyrettiler. Yaşlı adam onahavadan bulaşan bir hastalıktan söz etmeyebaşladı. İki üç yıl önce başlamıştı. Dünyanüfusu süratle azalıyordu artık.. "İştekıyamet bu" dedi adam. "Tanrı unuttu artıkbizi. Ceza bile vermeye değer görmedi.Kendi halimize bıraktı."

Kahveden çıktı. Gökyüzü karanlık, sokaklarise kaynağı belirsiz kirli bir mavi ışığıniçinde inanılmaz derecede ümitsizgörünüyordu. Yağmur yağıyordu. Evindenışık yılları kadar uzakta, tenha bir taşrakasabasındaydı. Kıyametin kaçınılmazlığınıbir kez daha hissetti. Anayola çıktı. Yağmurhâlâ yağıyordu. Ter içinde uyandı. Kalkıppenceresinden dışarı baktı. Yeryüzü'nünolağan vahşeti, alabildiğine dingin bir Kasımakşamının içinde usul usul demleniyordu.Pencereye düşen ilk yağmur damlalarınıfarketmeden, evinden çıkıp gitti. DışarclaKasım yağmuru...

metinlerin siyah-beyaz okyanusunda sürüklenenhayalet gemi'de

bir kamaram olsun istiyorum

oniki aylık yolculuk bedeli olan 200 000 TL yi T. C. İŞ Bankası, Bal-mumcu Şubesi (Şb. kodu 1135) 217140 nolu Atillâ Oztürk hesabına

yatırdım, makbuz ilişiktedir,ad-soyad: adres: tel:

Hayalet Gemi Dergisi, Ayazmaderesi cad. Yener ap. 19/9Gayrettepe 80260 İstanbul

Tel: (212) 288 97 15 Faks: (212) 266 84 26

34

Page 35: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

ay tutulması

BİR ÇİFT GÖZ İÇİN...(Önemli Not: Rengi Mühim Değil!)

zeynep aktüre

Yalnız kalmaya ve -en başta kendisini- unutmaya meyilli -benim gibi-insanlara hatırlatan, hep hatırlatan, iyi-kötü her şeyi hatırlatan bir çift göz.

Öyle zamanlar vardır ki yaşamlarımızda,kendimizi bir an için bile olsa bir boşluktahareketsiz duruyor gibi hissederiz.İşlerimiz yolundadır. Sağlığımız yerindedir.Hava bile güzeldir. Ama bunlar, ya dabunlara benzer 'güzel şeyler'in bir toplamıdeğildir bize o boşluktaki hareketsizlikhissini, ya da neredeyse 'mutluluk'diyebileceğimiz o ruh halini veren. Yolundagiden her şeyle birlikte biz de tüm fizikselve zihinsel parçacıklarımızla oradayızdır; ve'her şey'le girdiğimiz etkileşim bizigeçmişin ve geleceğin tüm öneminikaybettiği, yalnızca o anın tüm gerçekliğiylevar olduğu ve tüm parçacıklarımızlayaşandığı bir noktaya getirir. Beynimiz vebedenimiz bir anda boşalır ve, yalnızcaparçacıklarımızın tümünün farkında olarak,yaşamaya başlarız, gerçekten yaşamaya!;yeni, neredeyse. Mutluluğa ramak kalmıştır.Her an elimizden kayıp gidip, bizi yinea y a k l a r ı m ı z y e r d e , s ı r t ı m ı z d aa ğ ı r l ı k l a r ı m ı z l a b ı r a k ı v e r e c e ğ i n ihissettiğimiz böyle anlarda, ne olduğunubir türlü bilemediğimiz bir şeyin eksikliğiniduyarız. O bir türlü ne olduğunu ilk andaanlayamadığımız şey de tamam olsa, herşey tamam olacaktır artık; ve bu rüyadan-ya da gerçekten- bir daha uyanmakgerekmeyecektir.

Uykuya sığındığı yatağından kopmayauğraştı; başaramadı. Yatağın içinde

oturdu. Neler olduğunu anlamayaçalıştı. Kapı çalındı. Doğru duymuştudemek. Üstelik onu uyandırmayıbaşarabildiğine göre, kimbilir kaçıncıydıbu. Giyecek bir şeyler aradı. Geceninbir vakti sıcaktan bunalıp, fırlatıp attığıgeceliğini komodinin üzerinden kaptı;sırtına geçirip kapıya fırladı. Kapıkilitliydi.

Bir türlü ilk anda anlayamadığımız için,neyin eksik olduğunu düşünürken buluruzkendimizi. Düşündükçe beynimiz vebedenimiz yeniden işlemeye koyulur,ayaklarımız yeniden yaklaşır yere, farkınabile varamadan uyanıveririz. Önce o anıngerçekliğini kaybederiz, sonra da içimizdebıraktığı 'neredeyse mutluluk' hissini.Neyin eksik olduğunu aramanın takendisidir bizi ulaşmak üzere olduğumuzmutluluktan uzaklaştıran. Eksik olan ise,belki de, bizim gördüğümüzü görecek ve,uyansak bile, her gördüğümüzde bizeberaber gördüğümüzü yeniden gördürecekbir çift gözdür, sadece. Kare kare özenledondurduğumuz fotoğraflarda, sayfalarcayazılarda bir türlü yakalayamadığımız o anıbizimle birlikte yaşayacak, bizimle birliktehatırlayacak ve gerçekliğine bizimleberaber tanıklık edecek bir çift göz. Yalnızkalmaya ve -en başta kendisini- unutmayameyilli -benim gibi- insanlara hatırlatan, hephatırlatan, iyi-kötü her şeyi hatırlatan bir çift

35

Page 36: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

ay tutulması

göz.

Neden kilitliydi kapı? Anımsamayaçalıştı. Yanda, mutfak tezgahınınüzerinde kendi anahtarlarını görüncehatırladı birden: kendisi kilitlemişti.Evet ya, kendisi! Evde yalnızdı. Evdeyalnızken, kapıların dışarıdan içeriyegirmeye çalışacak 'başkaları'ndan çok,içeriden dışanya çıkmak, kaçmak,kurtulmak isteyen 'kendilerimiz' içinkilitlendiğine inandığı halde, her gecekilitliyordu kapıyı. Anahtarlığı kaptı;kilidi açtı. Sonra da kapıyı. Deniz,güneşin az önce doğduğu yerdenkopmuş bir rüzgarın ucunda holedoldu. Hoş bir serinlik getirdiberaberinde. Pek alışık değildi buna.Normalde, bu saatlerde dahauykusunun başlarında olurdu.

Her neyse... Kendimi işte öyle, boşluktahareketsiz duruyor gibi hissettiğimgünlerden biriydi. İşlerim yolundaydı.Sağlığım yerindeydi. Hava bile güzeldi. Amane olduğunu bilemediğim bir şeyineksikliğini duyuyordum. Oysa ki neyineksik olduğunu daha yeni anlamış, ama belliki unutmuştum yeniden. Şimdi her şeyeyeniden başlamak zorundaydım. Nasılgörmediğimiz, bi lmediğimiz yerler,i n s a n l a r b i z i m i ç i n y o k s a ,hatırlayamadıklarımız da hiçi yaşanmamış,bilinmemiş, görülmemiş gibi oluyor.Unutmaya ilk kötü olaylardan başlanacağınısanırdım hep. Ama çok üzüldüğüm, çokkızdığım ne varsa beni çok sevindirenlerleyanyaııa duruyor belleğimde. Neyin, nezaman, niye anımsanacağı hiç belliolmuyor. Bazı olmadık ayrıntılar, hiçgerekmediği halde, inatla olmadıkzamanlarda hatırlanıp duruyor.

Bir sabah yine bu saatlerde yanarakuyandığını anımsadı. "Geceleyin ateşler

içinde uyanarak / Ağzımı dayayıpmusluğa su içer gibi.. ."nin ne demekolduğunu o gün anlamıştı. Su içmeyedoyamamıştı bir türlü. Yanmasınıkesememişti. Sonunda kapıya saldırmış,kilide okkalı bir küfür yolladıktansonra anahtan mutfak tezgahınınüzerinden kapmış, kilidi açmıştı. Sonrada kapıyı. Yine aynı serinlikti onukarşılayan. Bu serinliğe doyamamıştıbir türlü. Yanmasını kesememişti.Sonunda denize kadar koşmuş,kendisini suya bırakmıştı. Sabaherkenden denize girmenin güzelliğini ilko gün, orada fark etti. Öyle tesadüfen.O günden sonra bu büyük zevk debelleğinin bir yerlerinde gizliydi artık,birgün -işte bugün!- ortaya çıkmakiçin... Hafifçe gülümsedi. Yıllar önce,belki de daha dün kendisine son çaregibi gelen denizin serinliğini bedenindebir kez daha hissetti. Mutluydu.Unutmamıştı.

Okuduğum, öğrendiğim, yaşadığım hiç birşeyin boşa gitmediğine inandırmayaçalışıyorum kendimi. Pek çoğunu her anhatırlayamasam da, izleri bir yerdedoğrudan ya da dolaylı işe yarayacak,benimle birlikte yaşamayı sürdürecek haldekalmıştır diye umuyorum. Aksi halde, birbelirsizlikle, yani aslında yaşanmış olduğuhalde hiç yaşanmamış gibi olan bir geçmişlebir başka belirsizliğin, geleceğin arasında,geçmişin bulanıklığının verdiği ağırlıklayaşamayı sürdürmem mümkün değil. Birçift göz olsa beni bu ağırlıktan kurtaracak,bulanıklığa iki parlak delik açacak...Biliyorum, vardı öyle birileri. Ama kimdi?

Etrafına bakındı. Kapıyı kimin çaldığınıbulmaya çalıştı. Kimseler yoktu ortada.Sağda, beton yolun başında ağzınakadar tuğla dolu bir kamyonduruyordu. Şaşırdı. Dışanya doğru bir

36

Page 37: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

ay tutulması

adım attı. Birşeylere basıyordu. "Oşeyler şeker.", dedi kendi kendine.Güldü. Yine yıllar öncesinden, belki dedaha dünden arta kalmış bir cümle...

Aslında belki de hatırlayamamak daha iyi.Her şeyin hatırlanması gerektiğine pekinandığım da söylenemez. Oldu bittigeçmişle geleceğin insana bugünden birşeyler kaybettirdiğine inanmışımdır.Yaşanmış olanlar kuşkusuz etkiliyor bizi;etkilemeli de. Ama, karar anında, geçmiştede benzer on durumla karşılayıp, hep aynıyönde seçim yapıp, sonunda acı çektiğinihatırladığım halde onbirincide de bir şeylerbeni aynı yöne dürtüyorsa, acı çekmeolasılığı seçimimi değiştirememeli.Korkaklık olur bu -belki de akıllılık! Nedenistatistiksel olarak kanıtlanmış bir durumdaacı çekme riskini alayım ki?

Yerde bir çift iş eldiveni duruyordu.Yepyeniydiler. Sol eli belli belirsiz sağbaşparmağında, elindeki diğer hiç birderiden farklı olmayan bir yere değdi.İrkildi. Hafif buruşuk bir yüzle etrafınabakınmayı sürdürdü. Kimseler yoktuortalıkta. Kafasında ise, hafif bulanıkbir takım yüzlerin biri gidip birigeliyordu. Yıllar öncesinden, belki dedaha dünden...

Ama hep alıyoruz riskleri; ve hep o bir çiftgöz için. Alt tarafı sonunda acı çekmek var.Neyin sonunda? Hem neyin sonu var ki?Her şey birbirinin devamı gibi. Biri diğerinihazırlıyor. Her şey bir öncekinin ucunaekleniyor, onu tamamlıyor.

Bakınmayı bırakıp, geriye döndü; içeridaldı. Gazete sepetindekilerikarıştırmaya başladı. Aradığıoradaydı. Yıllanmaktan yazılansolmuş..Belki de dün gelmişti. Üzerindetek bir sözcük:

Tek bir sözcük çıkabilse bazen ağzımızdan.Her şey öylesine açık ve net ki! Konuşmaolmasa bu açıklık da asla olmaz. Bazışeylerin mutlaka konuşulması gerekiyor.Konuşmak, yasallaştırmak demek.Kaçınılmaz, kaçılmaz bir şekilde ortayakoymak. Konuşmadıkça kaçabileceğimizbir yerler kalıyor hep. Başkalarındankaçabileceğimiz. Peki ya kendimizden?

Okunmuyordu. Telgraf ilk geldiğindeokunuyor muydu? Hatırlamıyordu.Bilerek, isteyerek unutmuştu. Öylesanıyordu. Öyle sandığını anladığındaodadan fırladı. Kapıya çarptı. Kapıaçıktı. Odasına koştu. Geceliğini fırlatıpattı; uykuya sığındı.

Her şey apaçıktı. Biliyordum. Biliyordu.Susuyordum. Susuyordu. Kaçıyordum.Kaçıyordu. Sonunda kaçırdık.

Uykusu kaçmıştı. Uyur uyanık birhalde, kaçınılmaz olarak düşünüyordu.Yıllar önceydi; belki de daha dün...Kapıyı açtığında güneşin doğduğuyerden kopmuş rüzgarın ucunda holedolan deniz geldi, onu buldu; solomzuna sımsıcak, ferahlatıcı biröpücük kondurdu. Hemen gözlerini açtı.Yataktaki iki ağızla dört gözün yansıona gülümsedi. Güneş batmak üzereydi.

Kapı çalındı. Fırladım. Oda kapısını açıncaesintiden kağıtlar uçtu; her biri bir yanagitti. Dönmüştü! Her şey tamamdı artık!

Ağustos 1988 ve Eylül 1993

37

Page 38: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

çıkmaz sokak

POST-MODERNİZM ÜZERİNEAFORİZMALAR

oğuz haşlakoğlu

Kendi imgesine duyduğu aşk ile suya duyduğu nefret arasında kalmış bir Narcissus'tur.

Komik bir trajedidir. (Dram değil)

Hüzünlü bir kendini didikleme öyküsüdür.

Batının benimdir benim tutturmacası yüzünden kendisine kalmış olan sanatın bir süresonra termodinamiğin II.Yasası gereğince (Bu kadar kapalılığa sanat ne yapsın!) zorunlu

olarak ayrışmasıdır.

Batının beyaz bayrak çekmesidir (Baudrillard'a atfen).

Batının tarihselleşme sürecinde kendini yeniden üretmesi için gerekli kültürel katalizördür.

Üçüncü dünya ülkeleri entelijansiyasına yağan ahmak ıslatandır. (Şemsiye ile gezmek gerek.)

Kokmuş bir balıktır. (Baykam'ın kaygan balığına alternatif olarak)

Sanatın "Benden bu kadar dağılın!" demesidir.

Anlamın çatırdaması, gerçeğin (şu en bi anlam) takırdamasıdır (korkudan).

Sağladığı bilgi kesinliğiyle modern düşünce ve bilimin Heidegger'in deyimiyle "arkhe"siolan Cartesian Cogito'nun tökezlemesi ve belki de çöküşüdür. (Bilimdeki paraleli

Heisenberg'in Belirsizlik ilkesi olarak düşünülebilir).

Sanatın kendi labirentinde kendini yitirmesidir.

Bu yazılanların resimlerimle herhangi bir ilgisinin olmamasıdır.

Yukarıdakilerin hem hepsi hem hiçbiridir.

Yukarıda akıllıca olmaktan ziyade kurnazca olan tanımı yapmaktan başka çaresikalmamaktır.

Bundan aşağısı hep kaplumbağa. (Espri için bkz. Stephen Hawking, ZAMANIN KISATARİHİ Bölüm l sayfa 15)

i

3838

Page 39: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda
Page 40: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

med-cezir

İŞTE BU PARILTIDIR HERŞEY

ata akın

bilim, sanat gibi duyuların sezisiyle estetik doyumu yakalamaya çalışır vebilim sanat gibi kullandığı maddeci dünyanın yaptırımlaryla

sınırlanmıştır

Benim inancım da böyle doğdu. Dokuzyaşımdayken bir yaz gecesi onları gördüm.Sanırım çoğumuz aynı şekilde çekilmişizçekleri barındıran o kuyuya. Uzatmayagerek yok; onlar yıldızlardı. Derler ki bilimyolu önce hayranlıktan hayrete oradanmeraka ve araştırmaya uzanır. İştearaştırmadır ki bizi gerçeklere, keşfettikçetüm güzelliğini safça cömertçe ortayakoyacak o tanrısala ulaştırsın. Bakınız H.Poincare bu konuda ne demiş:

"Tüm gerçekleri bilemeyiz ve gerekliolansa bilmeye değecek olanlarıbulabilmektir. Tolstoy'a göre bilimadamıbu seçimini pratik uygulamalar açısındanyararlıya yönelik olacağı yerde tamamengelişigüzel yaparmış. Tam tersine,bilimadamı bazı gerçeklerin diğerlerindendaha ilginç olduğunu çünkü onlarınbitmemiş bir armoniyi tamamladığını ya dadaha ileriki gerçekleri görmemize yolaçtığını düşünür. Eğer yanılmışsa, eğer bugerçekler hiyerarşisi üzerine kurduğu tümkonuları uçuk bir düşten ibaretse, o zamanbu bilim için bilim olamazdı; böyleliklebilim de olamazdı. Ben haklı olduğumainanıyorum. Örneğin astronomikgerçeklerin yüce değeri onların pratikuygulamaları karşılayabilmeleri değil amaherşeyden öte öğretici olmalarındankaynaklanır." (1)

Şu halde önemli olan bilimin amacını doğrubellemektir. Amaç eğer zevk niteliğiniarttırmaksa bu bilim o zaman yalnızcabireysel doğrulara yönelik olmaktadır. Nezaman ki bilimi bu saplantıdan kurtarırız ozaman gerçekleri görmeye başlarız.Amacımız, bilinebiliyorsa gerçekleri-doğruları değil- keşfetmektir.

"Acı çekmeliyiz, çalışmalıyız, oyundakirolümüzün bedelini ödemeliyiz, sadecegörebilme uğruna ya da en azındanbirilerinin bir gün görebilmeleri uğruna."(2)

Belirli bir dizge olmadan gerçekleriaramanın hiçbir zaman başarıylasonuçlandığı olmamış, olmayacaktır. Budizge veya biçeni o kuyunun dibine inerkenelimize bir el feneri tutuştururken aşağıya damerdiven uzatır. İşte bu biçem tektir:bilimdir, sanattır. Hayır ben iki ayrı türdensözetmedim:

"Hiçbir şey bilimle sanatı biribirindenayırma çabası kadar saçma olamaz. Bilim enasil sanattır ve bilimadamı da sanatçılararasında en sanatçı olanıdır. Çünkü bilim,sanat gibi duyuların sezisiyle estetik doyumuyakalamaya çalışır ve bilim sanat gibikullandığı maddeci dünyanın yaptırımlarıylasınırlanmıştır. Sanat (bilim) bu sınırlamalarıne kadar az kabul ederse doğayı o kadar iyi

40

Page 41: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

med-cezir

tanımlamaya ya da taklit etmeye yakındır."(3)

Bu biçemi yaratacak bilim yahut sanatın enönemli gerecini doğaldır ki yaratıcı düşünceoluşturur. Yaratıcı düşüncenin kaynaklarıkişinin seziş yetilerine olduğu kadar onundüşünme yöntemine de bağlıdır. Ne var kiyaratıcı olma çabasında ki bilimadamımetafizik düşünceler üzerine bir teori inşaederse bunun sağlam dayanaklarınınolamayacağını söylemek doğrucudur.Burada Feyerabend' in açıklamasıdüşündürücüdür:

"Metafizik sistemler (dizgeler) en ilkeldurumlarında bilimsel kuramlardır. Eğeriyice doğrulanmış bir görüş açısıylaçatışırlarsa bu onların o görüş açısınaseçenekler sağladığı için ne kadar yararlıolduklarını gösterir. Doğruluğu kabuledilmiş kuramların gözlem sonuçlarıylaçelişen metafizik sistemler eleştirel bakışaçıları yaratacaklarından her zaman kabuledilmelidirler. Metafizikten arınmış birbilim dogmatik bir metafizik sistem olmayolundadır." (4)

Görüldüğü gibi saf bilim yapmak içinbilimsel düşünmeye çalış ıp tümseçeneklere göz yummak yani duyularımızıkısırlaştırmak eleştirel bakışı, şüpheciliği vehayranlığı yok eder. Düşüncemizi birsanatçı gibi sınırlamasızca uzayın uzanımınayayabilmeliyiz.

"Sadece düşünceyi düşünebildiğimizden vetüm kullandığınız sözcükleri sadeced ü ş ü n c e l e r i m i z i i f a d e etmedekullandığımızdan düşünülmeyenin tam birhiçlik olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyladüşünceden başka şeylerin varlığından sözetmek anlamsız bir yargı olacaktır." (5)

Düşünmemizdeki tek amacımız gerçeğe

yaklaşmak olmasa da en azından onugörmeye çalışmaktır. Ama babınız ki,"Düşüncenin gözü gözlerimiz keskinliğiniyitirince iyi görmeye başlar" demişSokrates. (6)

Dokuz yaşında bir çocuğun geceleyingökyüzüne bir bakışıyla bunları düşünmüşsanmayın. Gördüğüm sadece parıltılardı.Tüm bu söylenenleri bilimin, bilim içinçabalamanın vereceği doyumun tanımsızanlatımları olarak algılamak gerekir.Gerçeklerin varlığını bile hissetmek tüylerürpertici bir deneyimdir. Gerçeklereuzanacak düşüncelerimiz uzun bir geceninortasında sadece bir parıltıdır.İşte bu parıltıdır herşey.

Notlar:1) Henri Poicare -The Value of Science2) Aynı bölümden3) N. R. Campbell - Foundations of Science4) P.K. Feyerabend -Philosophy of Science5) H. Poincare6) Platon -Şölen/

41

Page 42: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

perili köşk

BU SEFER DE

çiğdem çalkılıç

Anneanne ne olur beni de götür. Eteğineyapışırdım. Ya iğne yaptırmaya eczacı Kosta'yagidecektir, ya yün almaya.. Orlon, rengarenkorlonlar. Onları -aynı karikatürlerdeki gibi-karşılıklı geçer, 'çileleri' top haline getirirdik. Hâlâhatırlıyorum bazen hızlı sarardı, benim küçükellerim karışırdı birbirine, onları düzenlemek içindururduk. Haydi oldu, yeniden devam... Toplarçoğalır ben mutlu olurum yardım ettim diye.Sonra onlar kazak olur, yelek olur, etek olur.

Bahçe yok ki o zaman hep ev. Anneannem kahvepişirir, mis gibi kokar, içine kaşar peyniri batırır,biraz ekmekle ikindileri kahvaltı ederdi. Sonralarıbu ikindi kahvaltılarına ben de katıldım. Aramızıhep sakin ve sıcak hatırlıyorum. Anneanne nasılyatağına atlardık ranzadan hiç te bir şey demezdin,ya dedin de bize anlatamadın. Ama senin yatağınaatlamak ne kadar zevkliydi bilemezsin. O kadargüvenliydi ki hiç düşmedik. Limonla saçlarınıyatıştrırdın. Hayır, kolonyasını ayrı kullanırdın.Rüzgarda uçuşan saçlarına kızardın da çıkmadanlimonu biraz eline sıkar saçına sürerdin. Ne güzelkokardın limon saçlı anneanne. Hep temiz, hepkolonya kokulu, kumaş mendillerin vardı, hepkenarı işlemeli. Benim artık hiç yok. Bazen olsa dakoklasam diyorum. Ne iyi olur ara sıra...

Bana bir kere biraz kesip te mendile sardığınsonrada minik tombul cüzdanına yerleştirdiğin birparça saçını göstermiştin. Hoşuma gitmişti çok.Niye saklardın ki benim yok. Acaba yapsam mısonra bakarım, belki senin gibi torunlarımagösteririm. Giydiğin hep koyu renkli robaların,belden kumaş kemerle sıkılı, çorap lastiklerin veçorapların. Anneanne onlar ayağını sıkmıyor mudiye sorardım. Sen hayır derdin ama hep dizininüzerinde ben izlerini görürdüm. Yerleri vardı artıkbacaklarında lastiklerin, aynı kulaklarında veburunlarında gözlük yerleri olan insanlar gibi.

Bir ara yutkunmaya kafamı takmıştım daevdekilerin hepsi de sen de kaç defa anlattınız, ikiboru var birinden nefes alırsın diğerinden yemekgirer. Yutkunduğunda nefes borusunun kapağı

kapanır. Uzun süre ya kapanmazsa benim tükürüğümöteki boruya giderse diye garip garip tükürükbiriktirirdim, yutkunmazdım. Ama anneanne senportakal yiyince senin neden kaçardı öteki boruna,sen hep öksürürdün. Demek ki bazen kaçıyor işte.

Dimitrulamu yassu. Şarkılarını hatırlıyorum.Hepsini olmasa da birkaç şarkı bir-iki tekerlemeöğrendim. Ama niye bana öğretmedinizdi?Annemle bır bır bır konuşurdunuz bena n l a m a z d ı m . Ama şimdi a n l ı y o r u m ,konuşamıyorum.

Niye hep saçım beyaz yemeniyle örterdin. Saçlarınyemeğe düşmesinmiş, ayıpmış. Hayır düşsün, banane ben beyaz saçlarını görmek isterim. Büyüyüncebir kere senin saçlarını yapmıştık ne kadar gür negüzel olmuştu, ne eğlenmiştik, gülmüştük. Mimika,minik gözlerinin içine giremezdim, parlak karazeytinler, dedem seni öyle beğenmiş. Ama senkeşke o sarışın mavi gözlü, soğuk dediğin adamlaevleneydin belki hayatın daha mutlu geçerdi. Amao zaman benim anneannem olmazdın. Kimbilirkaç kere bunu konuştuk senle.

Anneanne neden sen küçükken, savaş varkenİngilizler balkonda çikolata yer yaldız kağıtlarınısize atarlarmış. İnsanlar niye böyle şeyler yapar ki?Senle konuşmadık birşey kalmasın isterdim. Şimdiben biraz yoruldum. Çünkü şimdi ben kaldımbunları düşünecek sen gittin. Hayır, ne eczacıKosta'ya, ne balıkpazarına ne de orloncuya, benikandırma anneanne nereye gittin BU SEFER DEbeni almadan ha nereye?

42

Page 43: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

sisdüşleri

GELECEĞİN GÖREMEDİĞİNDE SAKLI*

tarik sipahi

Tüm yeryüzünün kullanılmış gelinlikleri bu ormanın dallarına takılırmış.Sayısız kumaş parçalan; dantel, kupür, ipek, tül...

Gözlerini bağlayan yumuşak bezinkaranlığında kral, onu kolundan tutupgötüren tanımadığı önü sıra ürkek adımlarlayürüyordu. Başı geriye gergin, yüzü hafifçeyana eğik. Durdular. Kral fısıldanan üçkelime duydu: "Geleceğin göremediğindesaklı" Uzaklaşan ayak sesleri... sessizlik.Gözlerini örten bağı araladı, çıkarıp bıraktıyanındaki mermer masaya. Burası bildiğitaht salonuydu. Yıllarca kararlar veripplanlarını gerçekleştirdiği. Kimseler yoktuetrafta. Demek oyuncu eğlence salonunadönmüştü. Geleceği nereye saklanmışolabilirdi ki? Gizlice gülümseyerek çıktısalondan, ama yine de yolda nöbetçilerdenbirine sıkıca tembih etti; sakın, kimse tahtsalonuna girmeyecekti. Hiçkimse.

Eğlence salonu bıraktığı gibi, kalabalıktı.Çeşitli oyunlar, danslar, içki içenlerle renkliburuşuk bir uğultu sürüklenip duruyorduyüksek taş tavanlarda. Yavaşça eğlenceyekattı kendini tekrardan. Vezirinin "Nereyegötürdü kralım sizi, oyuncu gözlerinizikapatıp" sorusuna kadehini dudaklarınagötürürken eskimiş bir gülümsemeylecevap verdi. Ertesi sabah uyanır uyanmaztaht salonuna attı kendini, her tarafı iyicearadı. Yeni hiçbirşey bulamadı; değişik ya

*Bu metin, Ayvacık-Sazlı Köyü'nde, Ağustos 1993'deyapılan kazılarda bulunan kil tabletlerdenalınmıştır.

da eski; geleceğini belirten. Oyuncuyu arattı;bulamadılar. Tüm gezgin tiyatrocularsabahın erken saatlerinde bilinmeyen biryöne doğru yola koyulmuşlardı. Üstelemedi,kendisi bulmalıydı. Günlerce her tarafınıaradı salonun. Artık sadece onun görebildiğiağır demir şamdanlar, kocaman ipten örülüduvar halıları, ağır ahşap yağlıboya tablolar,mermer büstler arasında dolanıp duruyordusalonda. Sonra bir gün ülkenin tekbüyücüsüne gitti. Olayı anlattı, yağmurdaeski bir kulübenin önündeki taşlıkta.Büyücü anlatırken susuturdu kralı. "Bana oüç sözcüğü şimdi verme, ben gelip gelipsenden alacağım. Şimdi git ve bekle." dedi.

Günler sonra büyücünün geldiğini söyledilerkrala. Beraber taht salonuna gittiler.Yalnızdılar. Büyücü taşıdığı deri torbadaninanılmaz güzellikte bir maskeyi çıkardı.Dün gece bitirdim bunu" dedi krala; yüzünetakarken ve ilave etti: Şimdi ver o üçkelimeyi bana. "Kral söyledi. Büyücü yavaşadımlarla dolaştı salonu; sonra maskesiniçıkarıp geniş kırmızı taşlardan yapılmışşöminede yaktı. Maske erguvan rengidumanlar çıkararak küle dönüştü sonunda.Büyücü kapıya doğru giderken "Kimseninbilmediği üç kelimenle kimsenin görmediğimaskemi değiştirdim" dedi. "Peki, yanıt..."diye seslendi kral. Tam kapıda büyücüparmağını uzatıp işaret etti ve sonsuzyorgun bir tebessümle çıktı salondan. Kral

43

Page 44: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

sisdüşleri

gösterilen yere yaklaştı. Evet, beyaz damarlıaçık sarı saydam mermer masanınköşesinde çıkardığı gibi duruyordugözlerini bağlayan kumaş. Dokundu ve açtı.Büyük bir eşarp kaydı parmaklarınınarasından: kömür siyahı ipek kadife büyükbir mendil. Üzerinde leylak rengi inceçizgilerle çizik çizik. Işıkta kıpırdıyorduavucunda... Gece, krala gereken bilgi geldi:O kumaş dünyada sadece ülkeninkuzeyinde küçük bir gölün kıyısındabulunan kasabada dokunuyordu. Şarapları,tiyatrocuları ve kumaşlarıyla ünlü.Müneccimlerde kumaşın üzerinde kiçizgilerin bir yazı olduğunu anlayıp,sözcüleri çözdüler. Yarım kalmış gibi birşiirdi, yazılanlar:

"birbirlerini tanımadıklarını anlayacakkadar--bakışıp geçtiler kumsalda-kalabalıkta—o'ysa"

Kral ertesi sabah hemen yola koyulur.Ağaçlarının sımsıkı etraflarım örttüğü beşbüyük gölden geçer yolu. Yemyeşil gölleradlarını kendilerini saran ağaçlardanalıyorlarmış; Manolya, Atkestanesi, Çınar,Akasya, ve Salkımsöğüt Gölü. Kral bir aysüren yolculuğun son molasını adakkulesinde verir. Bu adak kulesi çok genişbembeyaz bir ormanın bitimde yeralıyordu. Gelinlik Ormanı. Tüm yeryüzününkullanılmış gelinlikleri bu ormanın dallarınatakılırmış. Sayısız kumaş parçaları; dantel,kupür, ipek, tül... evet, ilk görenleri herzaman şaşırtan bembeyaz bir ormanmışburası. "Kar yağmış herhalde" hissiuyandırıyormuş bakanlarda. Yılın her günübembeyaz bir orman. Dinlenmeden sonrayoluna devam etmiş, Kral. Ve karşısına ennihayet aradığı köy çıkar, küçük bir gölünkıyısında yer alan. Köye vardığında solukrenkleri ile akşam üzeri olmaktadır.Kalabalığında kumsalın o'nu görür vebakışırlar. Tam o sırada köyün başkam

yaklaşır ve der ki. "Üç basamaklı zorlusınavı geçmen gerek". "Peki," der kral.Birincisi der yaşlı adam: "Alacahöyük'tekayalarda sonsuza kadar yaşayacak birakrobat grubu var. İşte onların içinde kılıçyutan Hititli akrobatın yanında hiçbir yeredayalı olmayan bir merdiveni çıkan bircanbaz var. Söyle, o merdiven kaçbasamaklı?" Kral tereddüssüz cevap verir."19" Peki der bilge; "Çekiç sesleri geceyebölünürken ateşin yanında, Assoslu taşustalarının hem ciddi hem önemsiz tekortak özellikleri neydi? Kral fısıldarcasınayanıtlar. "Hem hiç konuşmamaları, hem deher taşta d u y g u l a r ı n d a n hız lataşınabilmeleri". Kısa bir aradan sonra kızkonuşur bu kez. "Bak, benden hem dahagüzel hem de daha akıllı kızkardeşimarkanda duruyor, istersen... ne bileyimben..." Kral yere çevirir bakışlarım. "Hadibaksana diye üsteler kız" Solgun bir sesle"Son soruyu bekliyorum" der kral, ıslakkumlar arasında hızla değişen sınırdagezdirirken bakışlarını. Bir sessizlik olur,yaşlı bilgenin omuzunu sıvazladığınıhisseder. "Bitti, geçtin." Peki ama son soruder kral telaşla. "Başını çevirseydinkaybedecektin" der bilge umulmadık neşelibir sesle. Kralla kız işte böyle; eğer, boynueşarplı yaşlı gezgin bir oyuncu görürsenizbilin ki o, güzel ve akıllı kızına iyi yürekli birkral aramaktadır; yok eğer boynunda bireşarpla genç, mutlu ve neşeli bir gezginoyuncu görürseniz biliniz ki o eski birkraldır.

44

Page 45: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

deja vu

BIBLIO-BIOGRAPHIE

melih başaran

"ve 'Bilinç' denilen uçsuz bucaksız deniz anadabir yolculuğa başlıyorum..."

(I) Dünya seks ansiklopedisi, sağdan üçüncü raftaZola, tren rayları ürkütmeyiniz beni, bilardosalonları açılırken ben kendime ufak tatillerverişim, bütün sonbaharlarda bitkileri ters ekişim-kökleri dışarda penceremden resimlerini yapışım-kötü bahçenin sahibi Anton amca, martta kedilerşubatta evimizin önünden anarşist ve anarşistolmayan masumların kaçışını- ilk kez insanlarısahici ve koşarken görüyorum. Manıkyan'ınelindeki egzamayı bütün ermeniliğine yoruşum,Beyazıt tahviller kitapevinden elimize gerçekMoğol hükümdarının başka dilden hikâyatlarınınverilişi, elimizi oramızdan çekmek için iğnebatırılışı. Aşağıdaki mahallede Tevfik Fikret,Abdülhak Şinasi Hisar ve mef'a ilün'lü konuşmalarüzerine tenbihlenişimiz. Ablamın manastır yerinegünahkarlığını iş bulma mülakatlarına ve bozuktürkçeli edebiyata verişi. 'Kahbe Felek1 şarkısını ilkişitişim, gündüz başlayan sinemalardan geceçıkışım ve karşı-yaşam, ölüm korkusu. Bunun da ikiçeşit korkuya yol açması; geç kalma vecezalandırılma. Ve bir mayıs günü o bütünçocukluğun deli-fişeğinin patlaması.İki adım geri: (Pinokyo): bağımlılık sorunu, sevgi,bir vücuda sahip olma, diğerlerinden farklı olmasöylencesinin oynak eklemleri olan bu tahtaçocukla (onun dolayımlıyla) ortaya çıkması,manifaktür babanın sevecenliği (yerine koyma), elişlemi ve onun bütün çağrışımlarına ilgi, babanınyerine geçme.Arayışlar ve güvensizliklere karşı görünüşte etkilibir çözüm; aksiyomlar, postulatlar ve Eukleides'insınırlı çizim kuralları, Pithagoras'ı tanımadan kendigerekirliğinde pithagorascı olma:Bir espiriyi yaşamak zorunda oluşum; bakkaldefterlerinden tutunabilecek doğrulara ulaşmayaçalışma... Kağıdın varlığı ve benim maddi varlığımbir ve aynı gerekirlilik içinde -ben yanlış eğitilirkenve rastlantısal ve bir- başınalığımla yönelirken bu

rastlanüsal ve ben olan kağıt benim gerekirliliğiminbir parçası-Sonuç: babam bakkaldı. Bir işlev, bir kazanılmışalan (uzam) ve süre olarak defter yeni işlevinde (kibu aynı zamanda eski işlevdendir) başarısız. Tek tekkişilerin bakkal borçlarından oluşan bu defter(açıklık) gerekliydi. Ancak onun pisagorcukullanımı- ki pisagorcular hep iktidar olmakistemişlerdir- gerçekleştirilememiş bir boşluk alanıolarak çıktı.FELSEFE HERZAMAN ÜSTÜ ÖRTÜLÜ SİYASADIR

ve yine el işlemine dönüşüm...

(II) Bachelard'dan bir tümce: "Elektrik lambasındacam ampulün varlığı hava akımını önlemek içindeğil hava boşluğunun sağlanması içindir." (1)Yarattığı bütün anlamlarla böyle bir tümceyle dahaönceden karşılaşmış olsaydım, bu benim için ilkkez aynada yüzümü görmek gibi birşey olacaktı(l).İşte bu yüzden, kendini aynı zamanda bir ampulmarkası da yapmış olan saygıdeğer Edison'unbaşarısından çok başarısızlıkları, Gine'lerin osevimli ihmalkârl ıkları ve aletlerdeki niceeklemlenme 'hata'ları benim i lg imi çeker.Bachelard, bunu düzeltiyor. Tahtadan çocuk birdencan kazanıyor, belki sonuna kadar gidemeyeceğisonsuz bir akış içine giriyor-buna sonradan birparadigma çarpıtmalı bir şekilde "kendini kabulettirme" deyip sıyrılacaktır işin içinden-Geçici bir sonuca varma-....'madem ki',... .'mademki1,., bundan dolayı1., bu sebeplerden, aletlerimizhatalıdır. Çevre insana karşıdır -bunla çok sıkıbağlantılı olarak- insan insana karşıdır.Burdan vardığım sonucun mantıksal desteklerdenyoksun olduğu anlamı çıkarılmamalıdır Bununnedeni nedenlerin o gün bütünlüklü olarakdizilemediği, ancak çok içten, ayrışmamış birnedenler yumağının içrek bir şekildeyaşanmışlığıdır-aynanın yokluğu-

45

Page 46: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

deja vu

(Aynanın olmadığı devirlerde insanların çok dahabaşka olduklarını düşünürdüm; kendileriyle hiçdıştan karşı karşıya gelemedikleri için kendiüzerine bilgilerim doğrudan karşılarındaki tek tekbireylerden alacaklarını ve ilişkilerinin de buyüzden bugünkünden çok farklı olacağını sezinlergibi olurdum.)Bunlar yaptığım işi daha çok içrek felsefelereyaklaştırıyor, gerekirlikler belki mantıksal dizgedenyoksun ama farketmeden dışsal ve çok siyasal-bireysel olduğu halde- alanlardan muştulanıyorolsa bile kendimi yine koca hantal metafizikkağnımı çekerken buluyorum. İstemeyerek de olsakendimin simyacılarla aynı kaderi paylaştığınainanmaya başlıyorum.El işlemi, benim deney alanım annemin altınyüzüklerini karartmaktan başka bir işe yaramıyorgib geliyor bana. Bu neden siyasal olsun? İnsaninsana karşıdır düşüncesine bu başarısızlıklarlaörülü karanlık uğraştan nasıl varabiliyorum?Eylemin içeriği en temel istemi, en içrek, endolaysız yerden geldiği için o karanlıklara bürünsebile kendinden başka birşeyin nedeni olarakortaya çıkıyor. Bir yüceltme mi? -yani şu Freudcuanlamda sublimation- Sıradanlaşmış anlamındaböyle bir yargıya varmak hiçbirşeyi açıklamaz.Tüm bu dıştan muştulanma kavramı açısındanbiblio-biographie'yi yeniden okumak gerekir. Peki,nedir bu kavram- Bunu yine başka sorular içindegöreceğiz.-İNSAN HERZAMAN KANILARININ HESABINI

VEREMEZ-

(III) Lenin, çağımızda bütün idealist filozoflarınkendilerini birkaç kez madde'nin çürütülmesigirişiminde bulunmaya zorunlu hissettiklerini, sırfbunun bile onların madde kategorisi olmadan hiçbirşey yapamadıklarını gösterdiğini yazmıştı.Cesaretle yazılmış (bu cesaretin ölçütlerini debiliyoruz- Hume'cularla, Kant'çıların safsataları ilebizim aramıza kesin ve silinmez bir sınır çekecekkadar-) bu sözleri destekleyeceğiz ancak kendidurumumuzu da neyin aydınlatacağını soracağız:Bir simyacı madde ile uğraşırken maddeyi nasılçürütmüş oluyor? Ve madde orda ve çürütülürkengerçekte nasıl belirtiyor!İşte aynası olmayan simyacının uğraşının nesnesiolan ve bütün bulgulamaların görüngübiliminioluşturan şeyi kendi çok katlı aynamıza düşürmeyeçalışacağız.Bir bakkal defterinin 'açıklığı'nda başgösterenpidagorculuğu gördük Geçicilik (günlük hesaplar)içinde genelgeçer olanın saplantılı arayışı doğuyor

(günlük yaşamın, maddenin ve babanın reddi) vebu elde edilen açıklığın korunması (yani felsefedesilahlanma) anlamına geldiğinden çürütülenmadde savunulan şeyin kendisi haline geliveriyor.Ah renkli şeylerin kimyası ve (Pisagorculuktandoğru gidersek) dokunulabilen şeylerin fiziği, hattabazen doğrudan pisagorculuğun görmesinindinamiği, optiği ve dışardan muştum; politiktermodinamiğim...Simya için düşünürsek; bu tutuşma, karma, tozhaline getirme eritme kimyasının dışardan muştusuekonomik özerklikti, ittirilmiş bir kurumlaryoksanmasının tutku haline gelmiş şekliydi simya.Altını bulacak ve o bilinen bütün çıkmazlarıniçinden yol'a ulaşacaktı. Simyacının yaptığı işte bukendini ittirilmiş çıkmaz yollara sokmuş olanmaddenin bir yoksanmasıydı.politik termodinamik; çok yabancılaştırılmış buyeni şeklinde önce bu kavramın kor (çor) (2)halinin bir kesitini alırsak kader, kısmet ve BayHegel'in Napolyon'un ordularını 'tarih geçiyor'diye selamlamasına kadar çok renkli bir yelpazesinielde ederiz. Tözün bu yeni şeklinde fizikçiler adınakalabalıklardan özür dileme mi; yoksa kalabalıklaradına fizikçilerden özür dileme mi durumundakalacağımız açıklığa kavuşturulmalıdır. Biz ocesaretimizi kullanarak aletlerin insana karşıolmasını bu kavramın içersinde anlayabileceğimizigeçici olarak öne sürüyoruz. Ve bu işi kimsedenözür dileme zorunda kalmadan yapabilmek içinumutlu olduğumuzu söylediğimizde nereden muştualdığımızı da soracağız.Hatalı üretimler mezarlığında dolaşırkentermodinamik bile soğukkanlılığını kaybedipşiddetle ya da hıçkırıklarla bir tepkide bulunabilir...- S İ M Y A ' Y A A N A R Ş İ Z M ' E V E KARŞI

BİLİMSELCİLİĞE KARŞI OLDUĞUMUZ HALDE,BUNLARI ANLAMAYA ÇALIŞIYORUZ-

(IV) 'Farklı' ve 'biricikliği' içinde eklemli çocuğunben-merkezciliğinin oluşumu; paranoia, schizo... vevicdan:göz: dışardan izleyen, duvar aşırı, ben'inçevresinde, ve hesap soran haber taşıyan kuşların...Berkeleyci öznelciliğin o günkü insanların günlükhezeyanlarından olması; Berkeley bir sarılıkhastasının bizim kırmızı gördüğümüz bir kumaşısarı olarak göreceğini söyleyerek nesnelerinvarlığının bizim bilincimizde olduğu şeklindekifelsefesini bile hastalıkla temellendirmeye kalkmıştı.Şimdi biz de aynı şekilde Berkeley'i de içine alanbüyük bir sayrıllar ordusunun bu felsefeyi çok iyibir şekilde temellendirdiğini söyleyeceğiz. Elişleminden elini eteğini çekmiş saygıdeğer

46

Page 47: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

deja vu

kişilerden, eldeğmemiş kızlardan ya da yeniyetmeçocuklardan oluşan bu ordu ne zaman kendinidüşünmeye zorlasa aynı şeyi düşünmüş.Felsefe'yi değil ama sayrıllığı temellendirenşeylerden uzaklaşmadan Kartezyen şüpheciliğebakalım: burda Descartes da geometrinin ulaştığıbelitsel düşünmeyi felsefede aramaktadır. Bir çeşitönceki sayrıllığın kendi bilincine varıp tutnacak birdal aramasıdır bu.bir hezeyan: benden gizlenen ve yasak büyük birdünya parçası olduğuna göre okul'un, aile'nin vebütün başıma gelenlerin sahici olduğundanşüphelenebilirim. Bunlar benim ne kadar çokbildiğimi bana tehlikesizce sorma çabalarındanbaşka birşey olmayabilir. O halde varlığım yalnızve yalnız bu düşünme üzerine oturtulabilir.Sokağın, devletin ve dinin benden ayrı bir varlıkgibi görünmesini ancak bundan sonra anlamayaçalışabilirim.

ve bir belitle barışa sığınıyor:COGİTO ERGO SUM

O eski Spinozacı düş, ahlak'ın geometrik ilkeleregöre düzenlenebileceği düşü işte bu şekli almıştır.Büyük deliliğimizin hem nedeni hem sonucuhaline gelen bu düşün tarihi yenilgilerle doludur.Çünkü deliliğimizle karşılaştırınca geometriherzaman zavallı kalmıştır. O halde yineorganon'un (alet) bizi yol'da (methodos)bırakması söz konusu-Eklemlerini belli bir düzen içinde biraraya getiren,onu diğerlerinden ayrılığı içinde o yapıp birvicdan'a sahip kılan bu göz, aynı zamanda kendivarlığını kendisine veren, dünyayı gördüğü şeyyapan kendi göz'ü haline gelir.Bu göz'ün 'bütün evrenin geometrik ilkeleriyle1

çizilip kendi bedeninin eklemlerinin geometrisinikurduğunu da düşününce bu göz'ün artık herşeyi'ahlak'lı olarak görmeye, dahası eylemeyebaşlayacağım da iddia edebiliriz artık (!)-KİTAB'IN (biblion) ve TEKİL YAŞAM'IN (bios)

DELİLİĞİN YOKSANMASININ OLUŞTURDUĞUAHLAK'I DA BİR HEZEYANDAN İBARETTİR-

(V) Kant Baba ve Locke'cu babalarımız nasıldavranmamız gerektiğinin ilkelerini uygulayanımilkelerinden o kadar ayırdılar ki; pratikte bizi ahlakhezeyanlarımızın kiplerinin doğrudan bu yararcıkılgısallık içinde muştulanacağı, teoride ise bizidaha büyük deliliklere yollayacak başkadünyalardan muştulara inanmaya zorladılar. İşteyaptıklarıyla inandıkları böylesine ayrılmayabaşlamasıyladır ki onlara olan güvenlerimizi deyitirdik.(O cuma beni camideki yerimde bulamıyorlar.

Dükkana soruyorlar, sırıtık oğlanlara ve tütüncüdükkanlarına... 'Hileli ya da hilesiz safir ediliyorumve bilinç denilen uçsuz bucaksız deniz anada biryolculuğa başlıyorum.)İnsanın, çevresinde olup biten birçok şeyingerçekte hezeyanlardan olduğunu görüp de bunlarıtersinden okumaya girişmesi, yani kaymağa doğruyolculuğa başlaması da bir çeşit geometriyigereksinir:Önce sisler içinde yüzler silinir. Yüz ifadeleri, uzamortadan kalkar. Sonra söylenen sözler havada asılıkalır. Böyle bir geometrinin ilk ilkeleri için biraçıklık, boş kağıt elde ederiz. Sonra bir kadın kya daerlek kahkahası duyulur. İlk ayrımsadığın sesincinsiyetidir. Sonra bağlamın nasıl yılan gibigeometrimizin gözünden kaçarak çoktançöreklendiği farkedilir. Geometri biraz geç kalarakhemen bağlamı oyup çıkarır. Ancak kahkahabitmeden bunun diğer oyup çıkarılmış parçalarlakarşılaştırılması yapılmalıdır. İşte o anda o erkekveya kadın sesinin ilk hıçkırıkları duyulur. Seskendine döner. Eliyle dilini tutar. Geometri ona biryüz ifadesi ve uzamıyla bir göz verir. Ve deliliğindeyolunu bulamilmesi için onun için hazırladığıtaslak halindeki tomarları....

-KÜBERNETES (yani Eski Yunanca'da GEMİYÖNETME SANATI), OLUMLU ANLAMDA BİR

"POLİTİK TERMODİNAMİK" OLARAKANLAŞILMALIDIR-

Notlar:

(1) Gaston Bachelard; Rationalisme1 Bölüm VI,s. 107(2) Sokrates, 'lingua'nın karşısına koyar. "Asılanlam," "içsöz" anlamındadır.

47

Page 48: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

HAYALET GEMİAylık Dergi

Sayı 15 Aralık 199320000 TL KDV Dahil

Sahibi

ALCHEMYPazarlama İletişimi ve Danışmanlık Limited

Şirketi adınaAtillâ ÖZTÜRK

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Sedef ERKMAN

Yazı Kurulu

Sedef ERKMAN Murat GÜLSOYNazlı ÖKTEN

Pınar TÜREN Halide VELİOĞLU

Katkıda Bulunanlar

Ata AKIN Zeynep AKTÜREMelih BAŞARAN Coşan BORA

Çiğdem ÇALKILIÇ Murat ERKMANOğuz HAŞLAKOĞLU Bayram KETENCİ

Ergun KOCABIYIK Yasemin SARIKAYAOrhan SELİM Tarık SİPAHİ Esra ZEYNEP

Kapak Tasannu

Yalçın KARACA

Reklam ve Halkla İlişkiler Sorumlusu

Kaan YAZICIOĞLU

Yazışma Adresi

Hayalet GemiAlchemy Pazarlama İletişimi ve

Danışmanlık Limited ŞirketiAyazmaderesi cad. Yener ap. 19/9

80260 Gayrettepe İSTANBUL

Tel (212) 288 97 15 Faks (212) 266 84 26

Eğer Hayalet Gemi ileilişki kurmakistiyorsanız...

Herhangi bir evin loşodalarından birindegözlerinizi kapatın.

Ve karanlıkta bir koltuğakendinizi bırakıp,geçmişi ve geleceği

veen önemlisi bugünü

düşünüp sorular sorun.Sonra

yaklaşmakta olanHayalet Gemi ' yi

düşleyin.

Ya dabize yazın.

48

Page 49: Başka bir dünya olduğuna yemin edebileceğiniz o · Çılgın yarışmalar, birbirinden değişik showlar, her birinin patlaması bir öncekinin sesini bastıran skandallar yağmurunda

mephisto"bilmek lanetlenmektir"

compact dişe • kaset • kitap • dergiler • yabancı yayınlar(mimari edebiyat felsefe) • poster çeşitleri • çay salonu •

meyve çayları • ev kekleri kurabiyeler • tüm kahve çeşitleri• kaliteli ve temiz • compact dişe • kaset • kitap • dergiler

• yabancı yayınlar (mimari edebiyat felsefe) • posterçeşitleri • çay salonu • meyve çayları • ev kekleri

kurabiyeler • tüm kahve çeşitlen • kaliteli ve temiz •compact dişe • kaset • kitap • dergiler • yabancı yayınlar(mimari edebiyat felsefe) • poster çeşitleri • çay salonu •

meyve çayları • ev kekleri kurabiyeler • tüm kahve çeşitleri• kaliteli ve temiz • compact dişe • kaset • kitap • dergiler

• yabancı yayınlar (mimari edebiyat felsefe) • posterçeşitleri • çay salonu • meyve çayları • ev kekleri

kurabiyeler • tüm kahve çeşitleri • kaliteli ve temiz •compact dişe • kaset • kitap • dergiler • yabancı yayınlar(mimari edebiyat felsefe) • poster çeşitleri • çay salonu •

meyve çayları • ev kekleri kurabiyeler • tüm kahve çeşitleri• kaliteli ve temiz • compact dişe • kaset • kitap • dergiler

• yabancı yayınlar (mimari edebiyat felsefe) • poster

İstiklâl cad. No l73 Beyoğlu İstanbulTel 293 19 09