bidergi ocak 2014
DESCRIPTION
ÂTRANSCRIPT
İÇİNDEKİLER
OCAK 2014
AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ
SAHİBİBir Medya AdınaT. Atakan AKMAN
GENEL YAYIN YÖNETMENİFatih TURBAY
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜSefa KÖYLÜ
GÖRSEL SANAT YÖNETMENİAhmet ŞAHİN
ART DİREKTÖRSelçuk USTA
GRAFİK TASARIMKoray HASIRCIMuhammet Fazıl ATEŞ
EDİTÖREmine Hacer BİLGİNEsra BAYRAKTAR
MUHABİRKıymet AKBULUT
DİJİTAL YAYINZihni ÖNER
MALİ İŞLER KOORDİNATÖRÜSafure UMUTLU
REKLAM DEPARTMANIT. Atakan AKMANFatih TURBAYSefa KÖYLÜ
YÖNETİM YERİYeniyol Mah. Gazi 12. Sk. No: 9/13 | ÇorumTel: 0364 225 66 64www.birmedya.netwww.bidergi.tvİletişim: [email protected]
YAYIN TÜRÜYerel Süreli Yayın
BASKI & CİLTAnkara Okulu Basım Yayın Ltd. Şti.İstanbul Cad. No: 48/81İskitler/AnkaraTel: 0312 341 06 90
BASIM TARİHİOCAK 2014
Copyright© OCAK 2014 Bidergi
Yayına sunduğumuz haber, fotoğraf ve metinlerin gerekli görülen düzeltmeler yapıldıktan sonra her türlü yayın hakkı yayınlandığı günden itibaren Bidergi’ye ait olup izinsiz olarak çoğaltılması ve yayınlanması yasaktır.
06İŞ SEYAHATİ / GIDA SEKTÖRÜ DUBAİ’DE BULUŞUYOR
14BASIN ve SİYASET / Mustafa DEMİRER
16MUTFAKTA BİRİ Mİ VAR / ÇORUM’A
YENİ LEZZETLER
08RÖPORTAJ / Prof. Dr. Reha Metin ALKAN
26112’de BİR GÜN
20RÖPORTAJ / Hüseyin KIR
32KÜLTÜREL DEĞERLER / KARGI BEZİ
56GEZİ NOTLARI / TARİHİN EL DOKUMASI
47EDEBİYAT / Turhan CANDAN
36RÖPORTAJ / Prof. Dr. Arif ERSOY
49İŞ DÜNYASI / ÇORUM MÜSİAD AÇILDI
52FUTBOL ANALİZİ / Halil ÖZTÜRK
18SAĞLIK KÖŞESİ / HABERİNİZ VAR MI?
4 |
ÇORUM HİTİT GÜNEŞİ
|5 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
Bidergi olarak ilk sayımızla siz değerli okuyucularımızla buluşmanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz. Ayrıca ilk sayının verdiği heyecanı yaşıyor ve bunu da siz-lerle paylaşmak istiyoruz. Dergimiz 2 aylık periyotlarla siz değerli okuyucularımızla buluşacak.
Yoğun bir çalışma temposunda hazırladı-ğımız Bidergi, birçok açıdan “iz” bırakma adına tasarlandı. Global dünyanın ger-çeklerini yok saymayarak, profesyonel bir yaklaşımla ama içimizdeki kaybetmediği-miz amatör ruhla; ilk sayıda çok önemli konuları, farklı bakış açılarıyla ele almaya çalıştık. Dergicilik serüvenine başlamaya karar verdiğimiz ilk an da “inanç”, “so-rumluluk” çerçevesinde yol haritamızı çı-kararak, belirlediğimiz hedefler doğrultu-sunda da içeriğimizi olabildiğince zengin tutmaya çalıştık.
Dergimizin içeriğini hazırlarken en önemli çıkış noktalarımızdan biri de “kahve tadın-da” bir dergiyi okuyucularımıza sunmaktı. Her okuyucunun kendisinden bir parça bulabileceği ve severek paylaşmak iste-yebileceği başlıkları ele almaya gayret ettik. İlk sloganımızda olduğu gibi bizim çalışma inancımızı ve çalışma gayretimi-zi de ‘hayat notalarınız değişecek’ algısı güçlendirdi.
Elbette Çorum’da bu tarzda çıkacak ilk dergi olmanın da belli başlı sorumlulukla-rı var. Bizde bu sorumlulukları yok sayma-dığımız için olabildiğince hassas davran-dık. Haberlerimizi de, konularımızı da bu sorumluluk sahası içinde belirledik ve der-giyi yayına hazırladık. Hem sosyal, hem kültürel konulara imkânlarımız dâhilinde
yer vererek toplumsal sorumluluğu da göz ardı etmedik.
Çorum’da çıkan bir dergi olarak bakış açımızı her zaman en üst seviyelerde tut-maya çalıştık. Ulusal ve yerel dinamikleri de bu bakımdan harmanlamaya özen gösterdik. Sığ denizler yerine, engin de-nizlere doğru yelkenimizi açtığımızı ve dü-menimizi de “başarıya inanma”ya doğru çevirdiğimizi söyleyebiliriz. Bunun içinde Bidergi’nin planlamalarını yaparken de bütün ince detayları düşünerek, uzun so-luklu bir çalışma olması için alt yapımızı bu yönde hazırladık.
Dergimizle ilgili bu bilgilerden sonra ilk sayımızda yer verdiğimiz konular hakkın-da da kısa bir açıklama yapmak istiyo-rum. Farklı sektörleri, farklı konuları bir arada, uyum içerisinde vermeye çalıştık. Eğitim sektöründen, otomotivle ilgili bil-gilere, sosyal medyadan, kültür sanata kadar uzanan geniş bir içeriğe sahibiz. Bu içeriği oluştururken de hem gündemi düşündük, hem de sınır tanımadan her zaman geçerli olan bilgileri sizlerle pay-laştık.
Yaptığımız röportajlarda üstünde durdu-ğumuz konu, sıra dışılığı yakalamaktı. Bu-nun içinde yaptığımız bütün röportajlarda bu kıstası korumaya özen gösterdik. Bu da içeriğimizin zenginliğine doğrudan katkı yaptı.
Birkaç örnekle bunu anlatmak gerekirse eğer, son dönemlerde değişen ve hızlı bir şekilde gelişen İmam Hatip Okulları-nı eğitimci Hüseyin Kır’la ele aldık. Yine Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha
Metin Alkan’la sıra dışı ve özel bir röpor-taj gerçekleştirdik. Acil Sağlık Hizmetleri sektöründe çalışan personellerle bir gün geçirerek, çalışma şartlarını yakından ta-kip ettik. Bunlar içeriğimizden birkaç gü-zel örnek…
Tabi röportajların haricinde farklı haber çalışmalarına da imza attık. Bunu da bir-kaç örnekle anlatmak istiyorum. Çorum Leblebisinin tarihini anlattık. Bir fotoğraf karesiyle bir ömrü anlatmaya çalıştık. Kış şartlarıyla boğuşan sürücülere ipuçla-rı verdik. Gezi notlarıyla güzel bir hafta sonu geçirebilmeniz için yol haritası sun-duk.
Bahsettiğim örneklerden de anlaşılacağı gibi farklı bir yapıda dergiyi hazırladık. Bunun içinde konuları belirlerken çok ince çizgiler üzerinde yürüdük. Dergicilik sektö-ründe zor olanı denedik ve bunu sizlerle paylaşmak istedik.
Yazıma başladığımda bahsettiğim heye-can ve ilk sayımızı çıkarmamızdan dolayı editör yazısında dergi hakkında bilgiler vermeyi, hangi yaklaşımla konuları be-lirlediğimize dair birkaç ipucunu sizlerle paylaşmak istedim.
Bizler heyecanla ve inançla bu yola çık-tık. Bu yolda da çok güzel insanlarla, çok güzel şeylerle karşılaştık. Bu durum bizim inancımızı da, şevkimizi de daha da kuv-vetlendirdi.
Kendinize iyi bakın, bir sonraki sayıda buluşmak dileğiyle…
SEFA KÖYLÜ
EDİTÖRDEN
İZ BIRAKMAK ADINA
6 |
Her sene binlerce kişinin ziyaret ettiği Dubai Gulfood Gıda Fuarı, 23-27 Şubat 2014 tarihlerinde Dubai Dünya Ticaret Merkezi’nde kapılarını yatırımcılar ve ziyaretçiler için bir kez daha açıyor. Dubai Gulfood Gıda Fuarı, katılımcı ve ziyaretçi ile gerek ti-cari açıdan, gerekse sektörden uzak kalmamak adına gıda sektörünün her dalında hizmet sunan firmalar tarafından önemle takip ediliyor. Gıda sektörünün buluşma noktası olmakla birlikte, en büyük satış ve kaynak platformu olma özelliğine de sa-hip olan Dubai Gulfood Gıda Fuarı, restoran ve cafe alanında mükemmel içerikler, hoş detaylar ve dizaynlar, son teknolojiler, çeşitli ürün seçenekleri, gıda yarışmaları ile birlikte gıda sektörünün profesyonellerini ağırlıyor.
KOSGEB DESTEKLİ İŞ SEYAHATİ
GIDA SEKTÖRÜ DUBAİ’DE BULUŞUYOR
DUBAI
|7 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
YGT MEDYA TRAVEL, KOSGEB DESTEĞİYLE DÜNYAYA AÇILIYOR.
‘GIDA SEKTÖRÜ DUBAİ’DE BULUŞUYOR
Yapılan araştırmalarda Türkiye gıda sek-törü için BAE’nin büyük bir pazar olduğu ortaya çıkarken, Türkiye’nin birçok büyük firması da Dubai Gulfood Gıda Fuarı’nda-
ki yerini alıyor. Çorumlu yatırımcılar için de bu pazarın açılması, gıda sektöründeki yeniliklerin takibi ve iş bağlantılarının oluşması için gıda fuarı büyük bir önem arz ediyor. Dubai Gulfood Gıda Fuarı’nda Çorum gıda sektöründe faaliyet göste-ren firmaların da yer alabilmesi için YGT Medya Travel Turizm ve Seyahat Acentesi’nin yapmış ol-duğu proje KOSGEB tarafından onaylanarak, fuar ziyareti için KOSGEB desteği sağlandı. Toplamda 1150 Euro olan seyahat bütçesinin %60’ı KOSGEB tarafından karşılanıyor. Ayrıca KOSGEB veri tabanı-na kayıtlı her gıda firması seyahate katılıp destek-ten faydalanabiliyor.
YGT Medya Travel tarafından Çorumlu yatırımcı-lara büyük bir fırsat sunularak, 3 gece ve 4 gün sürecek Dubai Gulfood Gıda Fuarı seyahatinde; otel konaklama, Türkçe rehberlik hizmeti, tüm transferler, İstanbul-Dubai gidiş dönüş uçak bilet-leri, BAE vizesi ve akşam yemekleri 1150 Euro’ya dâhil olarak sunuluyor. Detaylı destek bilgileri için 31 Ocak’a kadar YGT Medya Travel Turizm ve Se-yahat Acentesi’ne müracaat ederek, Çorumlu yatı-rımcılar olarak bu büyük fırsatı yakalayabilirsiniz.
YGT Medya Travel Yurt dışı Seyahat ve Acenta Yö-neticisi Zehra Güccan, Dubai Gulfood Gıda Fuarı projesinin yanı sıra YGT Medya Travel olarak yap-tıkları diğer çalışmalar hakkında da kısaca bilgi verdi.
Uçak Bileti Satışı: Firma çalışanlarınızın tüm des-tinasyonlara dilediğiniz tüm saatlerde uçuşunu
sağlamak bizim işimiz. Bizleri tercih etmeniz size; tüm havayolu firmalarının interaktif ortamda ya-yınladıkları fiyattan yurt içinde 5.00 TL, yurtdışında 5 Euro daha kazandıracaktır. Haftanın her günü, günün her saati sadece sizler için görevlendirilen Seyahat Danışmanımız sizlere hizmet vermek için hazır durumda olacaktır.
Yurt içi - Yurt dışı Otel Rezervasyonları: Firmanızın yurt içi ve yurt dışında olası konaklama ihtiyaçları-na en güzel otel seçeneklerimizle sizleri memnun etmeye çalışıyoruz. Yurt içi otellerden aldığımız özel fiyatlarda ve sunduğumuz kaliteyle hem işten zevk alacak, hem de maddi anlamda içiniz olduk-ça rahat edecektir. Yurt dışı otel ihtiyaçlarınızda hem kaliteli otellerin araştırmalarını yaparak, hem de bölge olarak sizlere en güzel bölgeleri sunarız. Yurt dışında otelleriniz hariç tüm organizasyonla-rınız tarafımızdan en güvenli şekilde yapılacaktır.
Transfer Hizmeti: Firmamız bünyesinde bulundur-duğumuz mevcut VIP aracımızla gelen misafirleri-nizi istediğiniz yere, istediğiniz saatte en güvenli ve en rahat şekilde ulaştırma imkanı sunarız.
Araç Kiralama: 81 ilde anlaşmalı araç kiralama filomuzla, istediğiniz ilde araç kiralama talebinizi bizlere geçerek, bulunduğunuz ilde, bulunduğunuz mevkii de aracınızın hazır olması hizmetini tarafı-mızdan alabilirsiniz.
Bayi Toplantıları: Bayilerinizle olan toplantılarını-zı, buluşmalarınızı adınıza yaraşır şekilde organize etmek bizim en çok önemsediğimiz iş başlıklarımız arasındadır. Bayi toplantıları dilediğiniz mekânda, dilediğiniz konsept de en uygun fiyatlara mal edil-mektedir.
2013 Dubai Gulfood Gıda Fuarı’nda 80 bin kişiye yakın ticari katı-lımcı yer alırken, 4200 firma da fuara katıldı. Ayrıca 152 ülkeden de temsilci gıda fuarındaki yerlerini aldı. Birçok ülkeden başkanların, bakanların ve bürokratların ziyaret ettiği fuar, bu açıdan da gıda sek-törü için vazgeçilmez bir buluşma noktası olmuştur.
YGT MEDYA TRAVELYurtdışı Seyahat ve Acenta Yöneticisi
Zehra GÜCCAN AYDIN
8 |
Prof. Dr. Reha Metin ALKANHitit Üniversitesi Rektörü
Hitit ÜniversitesiRektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan’la özel hayatına dair sıra dışı bir röportaj gerçekleştirdik.
Rektör Prof. Dr. Reha Metin Alkan röportaj sırasında samimi açıklamalarda bulunarak, nasıl bir ailede büyüdüğünü, öğrencilik döneminde yaşadığı zorlukları, özel hayatındaki hobilerini okuyucularımız için açıkladı.
Rektör Prof. Dr. Reha Metin Alkan’ın açıklamalarında o kadar çok altı çizilmesi gereken konu var ki; röportaja geçmeden bazı satır başlarına da kısaca değinelim.
En büyük fedakarlığı eşim ve kızım yapıyor.
Kızım bir gün neden diye sorabilir.
Eskiden komşularımız, akrabalarımızdı.
Zorluk ve sıkıntılarla hayatı öğrendim.
Bir maçı hiçbir zaman tam izlemedim.
Askerliğimi Tarkan ve Mustafa Sandal'la birlikte yaptım.
Sabahları hiç sektirmeden poğaça yerim.
Perşembe ve Cuma günleri benim için önemlidir.
|9 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
Nasıl bir ailede büyüdünüz, çocukluk yıllarınızla ilgili neler söylersiniz?
Benim çocukluğum tamamen Çorum’da geç-ti. Baba tarafım Ahıska Türkleri’nden, anne tarafımda bildiğim kadarıyla tamamen Çorum’un yerlisi. Bir yüzyıl ve üzerini düşünür olursak, ailem Çorum’un yerli ailelerinden. Anne tarafım Kale Mahallesinden, baba ta-rafım da Ulukavak Mahallesinden.
Ailemiz klasik Çorum aile yapısında, yani Anadolu aile yapısındaydı. Bu yapıda, özel-likle kalabalık aileler de bir dede, bir baba-anne veya anneanne ve ailenin diğer fertleri bir arada olurdu. Şimdiki gibi 18 yaşından sonra, aile fertlerinin imkânı olsa dahi, ev-den ayrılmak yoktu. Bizim büyümemizde Ulukavak Mahallesi’nde geniş bir ailede oldu. Daha sonra başka bir mahalleye geç-tik ama dede, babaanne orada olduğu için onlar vefat edinceye kadar, 8-10 yaşlarına kadar çocukluğum orada geçti.
Baba ve anne tarafımın esnaf kökenli olması sebebiyle Çorum’un bir klasiği olarak onla-rın yanında hayatımızı sürdürdük. Çocukluğu-muz, adına çırak diyemeyebiliriz ama erkek olmanın vermiş olduğu gelenekle babamı-zın, amcamızın, akrabalarımızın iş yerlerinde geçti. Babam aşağı sanayide yedek parça işiyle uğraşıyordu. Bu dönemde büyük zama-nımız orada geçti.
Ortaokul zamanımda, her zaman büyük bir saygıyla andığım amcamın oğlu Selim ve Ahmet Alkan’ın yanında çırak oldum. Biliyor-sunuz anne, babanın yanında biraz şımarık-lık olabilir düşüncesiyle bizleri olabildiğince başkasının yanına verirlerdi. Tabi orası be-nim için her anlamda bir okuldu. Onların bir kardeşi Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgi-sayar Bölümünü bitirmişti. Çıraklık yaparken bize de bu sürede kurslar verirdi. Bu dersle-rin içinde sadece matematik, fizik gibi ders-ler yoktu. Bunlara ilave olarak Kuran-ı Kerim derslerine giderdik. Bizim oradaki büyükle-rimiz bize her anlamda ağabeylik, babalık yapmışlardır. Mesela onlarla birlikte nama-za giderdik. Bir medrese gibi hem pozitif bilimler, hem hayat ilimleri, hem de diğer ilimler dahil olmak üzere bir eğitim aldık.
Eskiden babalarımızın hangi yetkileri varsa, komşumuzun babasının da o yetkisi vardı.
Bize komşumuzun babası bir baktığı zaman, babamın bakmasıyla eş değerdi. Mesela ailemiz bir yere gittiğinde, evde olmadık-larında bizlerin sorumluluğu komşularımız-daydı. 10 yaşındaki bir çocuğun dışarıda beklemesi söz konusu değildi ve bizim an-nemiz, babamız komşularımız olurdu. Bunlar çok önemli değerlerdi. Bunlar çok değer verdiğim, çok önemsediğim, çok özlediğim konular.
Hala komşularınızla görüştükleriniz var mı?
Artık onlar bizim komşumuz değil, akraba-mız. Çünkü onlar ailemizin bir parçasıydı. Zaten gitmezsek sitem ederler veya bir şey mi oldu diye merak ederler. Bu duygular çok güzel duygular ve kaybedilmemesi gereken duygular.
Özellikle çocukluk döneminde örnekaldığınız ve rol model olarakdüşündüğünüz biri var mıydı?
Hayatımda rol model olarak kimseyi örnek almadım. Her zaman hedefim, yaptığım işin en iyisini yapmaktı. Şu kişi gibi olmak istiyo-rum diyerek kimseyi örnek almadım. Ama en büyük arzum da asker olmaktı. Eskiden çocukların ne olması isteniyorsa göbek bağ-ları o mesleğin yapıldığı yere gömülürmüş. Annemden rivayet edildiğine göre benim göbeğim de kışladaymış. (gülerek)
Yakın zamanda annem bana geçmişteki evraklarımı buldu. Onların bir kısmını saklar. Onların içerisinde hiç unutmadığım ama sonucunu hatırlayamadığım bir gazete testi yapılmıştı. Hangi meslekten olabilirsiniz diye bir test yapmıştı. Bende onu çocukken doldu-rup gazeteye göndermiştim ve o evrakların arasında gönderilen cevabı buldum. Orada şöyle yazıyordu; sizin araştırma odaklı bir ça-lışma içerisinde olmanız gerekli.
Çorum’daki öğrencilik hayatınız ve üniversite yıllarınız nasıl geçti?
Renkli ve harika bir öğrencilik dönemi geçir-dim. Ortaokul döneminden sonra benim için çok eğlenceli bir dönemdi. Üniversite öğren-ciliğimde Kredi Yurtlar Kurumunda kaldım. Hayatımın en güzel, en şekil verici dönem-lerden bir tanesidir. Şu anki en iyi arkadaş-larım, o dönemdeki arkadaşlarımdır. Çünkü
yokluğu paylaştığımız dönemdi. Paramız yok, bir şeyimiz yok, ailemiz yok, herkes gur-bette, iletişim yok, internet yok. Sadece sen varsın ve karşılıklısın. Bunun için o dönemde arkadaşlarımızla yokluğu paylaştık.
Öğrencilik Döneminde burs aldınız mı?
Türk Eğitim Vakfı bursu alıyordum. Daha sonra da Birlik Vakfı’nda burs aldım. O dönemde Feyzullah Kıyıklı Ağabeyimizle tanıştık. Hiçbir şeyimin olmadığı dönemde elimden tutmuş bir insandır. Feyzullah Bey benim ağabeyimdi. O zaman onun il baş-kan yardımcısı olduğunu bilmiyordum. Birlik Vakfı’ndan burs aldığımda da o zamanki Yönetim Başkanı Bahattin Cebeci’ye gide-rek, ben sizden burs alıyorum, bunun kar-şılığında bir şey yapmam lazım dedim. O dönemde çok hizmetini yapmışızdır. Vakıfta çok çalıştık.
Bu yoğun tempo da ailenize vakitayırabiliyor musunuz? Ailenizle ilgili neler paylaşmak istersiniz?
Bir insanın hayatta yapacağı en önemli ter-cih eş tercihidir. Çünkü bu hayatı çok ciddi şekilde değiştiren, şekillendiren, her anlam-da önemli bir seçim. Sanmayın ki sadece ben burada çok yoğunum, İstanbul’dayken akşamları eve gidince ailemle yemek yiyo-rum. Benim evde yemek yediğim sayılıdır. Çünkü bizim çalışmaktan başka şansımız yok. Bu duruma çok şükür mü desem, ma-alesef mi desem? Ki ben çok şükür diyorum.
Şunu da belirtmem gerekiyor ki yapılan fe-dakarlıklara baktığımda rektörlüğü ben de-ğil, eşim yapıyor. İstanbul’da tek başına hem kendi işleri, hem hayat mücadelesi, hem de kızımızın sorumluluğunu tamamen üstleniyor. Bu anlamda işi gerçekten zor.
2006 yılında, çocuğum 3 yaşındayken Kanada’ya gittim. Ve eşimin söylediği şu; “Senin akademik ilerlemen için gitmen ge-rekiyor, bize de fedakârlık düşüyor. Bizde bu fedakârlığı üstlenmeliyiz.”
Ailenizi Türkiye’de bırakıp Kanada’ya neden gittiniz?
Kanada’ya akademik çalışmalar için git-tim. Oradaki hocamızla hala görüşürüz. Benim hatırım ve ricam için Türkiye’de bir
RÖPORTAJ
‘‘Hayatımda rol model olarak kimseyi örnek almadım. Her zaman hedefim, yaptığım işin en iyisini yapmaktı.’’
10 |
sempozyum olursa ve vakti de olursa gelir. Kanada’ya gitmemin üzerinden 7 yıl geçme-sine rağmen hala önemli günlerde kendisiy-le yazışır, telefonla görüşürüz. Oraya gitme sebebiyle TÜBİTAK’tan burs aldık. O dönem-lerde biz yurt dışına zor koşullarda gittik.
Sempozyuma gideceğim zaman oradaki ilgili kişilere yazardım. ‘Benim param yok veya kalacak yerim yok. Konaklamamı sağ-lar mısınız, kayıt parasını sağlar mısınız?’ diye yetkililere yazılar gönderirdim. Ben bu zorlukları gördüğüm için şimdi bütün Çorum’daki arkadaşlarıma gücüm yettiği kadar, onların yurt dışına gidip gelecek pa-ralarını sağlamaya çalışıyorum. Çünkü ben çok zorluklar çektim.
Öğrencilik döneminizde zor dönemler yaşadığınızı anlıyoruz. Bu süreç sizi nasıl etkiledi?
Ben bu anlamda her şeyi gördüm. Cebi-mizde paramız olmadan yurttan okula çok yürüdük. Otostopla okuldan yurda çok dön-dük. Paramız olmadığından 3 kişi bir yeme-ği yedik. Sadece ekmek yediğimiz zaman-larda oldu. Zeytini dahi sayıyla yediğimiz oldu. Bunları yaşayınca hayat insanı çabuk olgunlaştırıyor. Yıpratıcı bir süreç olmasına rağmen hayatı daha iyi anlıyorsun. Bana bir öğrenci arkadaşımız yemek parasının olmadığını söyleyince, insanlara şaka gibi geliyor. Lakin ben yaşadım yoktu. 2 lira ye-mek paramız yoktu. Yokluğun karşılığı yok, yok işte. Mesela minibüse binmek bizim için bir ödüldü. Okula otobüsle gidip gelmek zorundaydık ve minibüse 15 günde bir bini-yorduk. Bu da bizim için büyük bir ödüldü. Çünkü istediğimiz yerde inebiliyor, istediği-miz gibi yurda dönebiliyorduk. Otobüs gibi sadece duraklarda durmuyordu. Ben bunları yaşadım ve bundan dolayı da öğrencilerimi daha iyi anlayabiliyorum.
“2.5 yıllık Çorum sürecinde ben ne yapıyorum? Ailem İstanbul’da, şimdibunlara gerek var mı?” dediğiniz oldu mu?
Bu sorunun cevabı hayata nasıl baktığınızla ilgilidir. Buna maddi sonuç olarak bakarsak buraya gelmeye zaten hiç gerek yoktu. Çok şükür bizler buraları hizmet makamları ola-rak görüyoruz. Benim olmazsa olmazım de-ğil. Tabi bunun da bir bedeli var. En başta da kızımın 8-10 yaş dönemini göremedim. Geçenlerde de kızım sordu, “Baba bu işi yapmak zorunda mısın? Ben seni görmü-yorum.” diye. Kızım çok metanetli olmasına rağmen bu duygu patlamalarını arada yaşı-yor. Büyüyünce bu konuları tekrar gündeme getirebilir.
Askerliğinizi nerede yaptınız?
Askerliğimi kısa dönem olarak Malatya’da yaptım. Askerliği kısa dönem olarak yapma-ma rağmen her zaman da uzun dönem mi yapsaydım diye düşündüm. Babam bana çok kızıyor. ‘Kısa dönem askerlik yaptın ben-den çok anın var.’ diyor. (gülerek) Mesela Tarkan, Mustafa Sandal bizim tertibimizdi.
Günlük hayatta hangi isminizikullanıyorsunuz?
Reha ismini kullanıyorum. Metin ismini de dedem çok arzu etmiş.
Hangi takımlısınız?
Fenerbahçe takımını tutuyorum. Ama futbol kadar uzun bir şeyi kesintisiz seyredemiyo-rum. Bunun için maçlara gitmiyorum. Hatta hayatımda bir maçı baştan sona hiç izleme-dim.
Ben dikkatimi çekmeyen şeylerden sıkılıyo-rum. Bunun içinde maçları pek izleyemem. İspanyol ligini zaman zaman seyrediyorum. Ayrıca maçları izlerken yorulurum. Çünkü maçı izlerken de futbolcu topu hangi açıy-la arkadaşına verdi, hangi köşeye nasıl attı diye hesaplar yaparım. (gülerek)
Çorumluların pazarlık yapması meşhurdur. Peki siz pazarlık yapmayı sever misiniz?
Alışverişlerde pazarlık yapmayı severim ama günümüzde pazarlık yapmak için uy-gun ortam yok. Eskiden pazarlık yapmanın bir adabı vardı. Hiç unutmam, bir araba ala-caktım, birisi geldi bankaya borcu varmış. Arabanın değeri 11 bin lira ama 9 bin 500 liraya arabayı satıyor. Adama 9 bin desek onu da kabul edecek ama ben arabayı 11 bin liraya alırım dedim. Adam zorda kaldığı için ben 9 Bin liraya nasıl alırım onu. Adam bu cevabıma çok şaşırmıştı. Böyle değişik bir yapım var. Her şeyi hakkıyla yapmak gerekiyor.
Gayet şık giyiniyorsunuz. Marka tutkunuz var mı?
Marka tercihim yok. Lakin insanların ürettik-leri kadar tüketmeleri gerektiğine inanıyo-rum. Temsil ettikleri pozisyonun gerektirdiği itinada giyinmeleri, konuşmaları gerektiğine inanırım. Bir marka takıntım yoktur ama düz-gün bir şey olsun dediğimizde de belli mar-kaları almak gerekiyor.
Mutfakla aranız nasıl? Kendinize yemek yapar mısınız?
Yemek yemeyi sevmem. Özellikle kendime
yemek yapmam. Ama yemek yedirmeyi ve yemek vesilesiyle bir arada olmaya bayılırım. Bir de yemek ısmarlamaya çok çok bayılırım.
Çorumlu olmamdan ve annemden dolayı da hamur işlerini çok severim. Böreği, katmeri çok severim. Kuru mantıya, kokorece ve iş-kembeye bayılırım. Ayrıca sabahları da hiç sektirmeden poğaça yerim. Zeytinli poğaça-yı çok severim.
2.5 yıllık süreç içerisinde Çorumda sizi çok sevindiren bir olay oldu mu? Hayatınızın en özel anlarından birini yaşadınız mı?
Beni gerçekten çok mutlu eden, duygulan-dıran ve çok istediğim şeyleri Çorum’da ya-şadım. Bir ülkenin milli marşı başka ülkede söylenmez, çalınmaz. Devleti temsil ettiği için bunun yurt dışında olması pek mümkün değil. Yurt dışında bir ülkeye gittiğim zaman İstiklal Marşı çalınmıştı. Bu beni çok mutlu etti, çok onurlandırdı.
İkinci olarak da zenci öğrencilerde dâhil olmak üzere Çorum’a yabancı öğrencilerin gelmesi beni mutlu etti. Buradaki amacımda yabancı öğrencimiz var demek değil. Bizim Türk Cumhuriyetleri’nden buraya gelen arka-daşlarımızın unuttukları bazı kültürleri, dini un-surlarımızı, bizim sahip olduğumuz bir takım şeyleri paylaşmak beni en çok mutlu eden konular.
Peki, bu sorunun aksini sorsak cevabınız ne olur?
Sevindiklerimden daha çok üzüldüğüm konu-lar vardır. Gece yatarken çok üzülerek yatıp, sabah kalktığımda ise ‘Çorumluyum, yapa-cak bir şey yok’ diyerek çok motive olup, yo-luma devam ettim.
Sinema ve müzikle aranız nasıl? Sinemaya gitmeyi, müzik dinlemeyi seviyor musunuz?
Sinemaya gitmek için vaktim olmuyor. Eski Türk Filmlerine ve komedi filmlerine bayılırım. Mesela Anadolu’da görev yapacak herkes Kemal Sunal’ı izlemeli. Kemal Sunal filmleri-nin toplumu çok iyi anlattığını ve filmlerinin çok iyi analizlerinin yapılması durumunda, çok güzel sonuçlar alınabileceğini düşünü-yorum.
Müziği ise çok severim. Psikolojime bağlı ola-rak her türlü müziği dinlerim. Lakin hızlı müzik-lerden de hoşlanmam. Tarz olarak türküleri severim. Müziğin içi, dolu olmalı. Sadece ti-cari amaçla yapılmış bir şarkıyı sevmiyorum. Son zamanlarda Orhan Gencebay’ın klasik-lerinin başka sanatçılar tarafından söylendi-ği “Orhan Gencebay Bir Ömür” albümünü dinliyorum.
|11 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
Enstrümantal müzikleri severim. Sözlü müzikler iş ortamında dikkati dağıtabilir ama sözsüz parçaların geri planda çalması hoşuma gidi-yor.
Televizyonla aranız nasıl, dizileri izler misiniz?
Televizyonu eşim ve kızımla beraber izlerken çok severim. Komedi dizilerini izlemeyi seviyo-ruz. Yalan Dünya, Yahşi Cazibe, Çocuklar Duy-masın gibi dizileri izliyoruz.
Bir dönem fenomen olan Aşk-ı Memnu dizisin-deki gibi insanların duygusunu ajite eden ya-pımlardan hoşlanmam.
İnandığınız bir uğrunuz var mı? Burcunuz nedir, burcunuzun özelliklerini taşıdığınıza inanır mısınız?
İnsanlar uğrunu, şansını kendisi belirler. Tabi bir işin maddi sebeplerine sarılmak kadar manevi olarak da, gücüm yettiği kadar insan-ların duasını almaya çalışırım. Bir işe maddi ve manevi olarak sarıldığın zaman sonuç ortaya çıkıyor. Batıl itikat olduğuna da inanmıyorum ama yapacağım şeyleri Perşembe ve Cuma gününde yapmaya özen gösteririm. Perşembe gününün benim için daha farklı bir gün oldu-ğuna inanırım. Mesela Kamulaştırma Görüştür-mesini Perşembe, Cuma günü yaptık. Yine aynı günlerde yapacağız. Bu da sonucu etkilesin diye değil, güzel işleri, çalışmaları bugünlerde yapmak rahat olmamı sağlıyor. Burcum terazi ve özelliklerini taşıdığıma inanıyorum.
Sosyal Medya ile aranız nasıl?
Sosyal Medyayı hiç kullanmıyorum. Bir dönem sosyal medyada hesaplarım vardı ama daha sonra sosyal medya hesaplarımın hepsini ka-pattım. Açıkçası kullanmayı da düşünmüyorum.
Yerel ve Ulusal Basını takip ediyor musunuz?
Çocukluğumda bizim evimize her zaman bir gazete girmiştir. Ekmek alınamadığı dönem-lerde dahi gazete alınırdı. Bu noktada babam bizim için güzel bir rol model olmuştu.
Şu an bulabildiğim bütün gazeteleri okumaya çalışıyorum. Ayrıca internet üzerinden de sürekli takip ettiğim gazeteler var. Gazetelerde özel-likle köşe yazarlarını takip ederim. Birkaç köşe yazarını takip ederek farklı bakış açılarıyla olaylara nasıl baktıklarını, nasıl değerlendirdik-lerini incelerim.
Yerel basında ise bütün gazeteleri takip ediyo-rum. Çorum’daki basını diğer bölgelerle karşı-laştırdığımızda yapıcı bir yapısı olduğunu da söyleyebilirim.
12 |
ŞİRKETLER DE “SOSYAL”LEŞİYOR
Son yıllarda hem yerel hem de küresel şirketlerin ve internet dünyasında yer et-miş veya edinmeyi hedefleyen internet sitelerinin sosyal medyayı aktif olarak
kullanmaya çalıştığını görüyoruz.
Sosyal medyanın getirdiği yeni düzen hayatın her alanında değişikliklere yol açtığı gibi, özel-likle son dönemde tüketiciye ulaşmak isteyen kurumsal şirketlerin PR çalışmaları ve yatırım stratejilerinin ekseninde de yeni bir düzenle-meye gidilmesine sebep oldu. Geleneksel medyanın pahalı reklam ve tanıtımına karşın, sosyal medya buna nazaran daha masrafsız ve istenilen kitleye rahat ulaşabilen bir mecra olarak özellikle son 10 yılda ön plana çıkmaya başladı.
Bu yeni akımla beraber farklı bir iletişim jar-gonu da oluştu. Şirketler de kurumsal kimliğin-den ödün vermeden bu yeni iletişim ağında kendilerine yer bulmaya çalışıyorlar. Özellikle hedeflenen kitleye yönelik yapılan kampanya-larda, bu hedef kitlenin kişisel özellikleri (yaşı, hobileri, ilgilendiği alanlar) belirleyici rol oynu-yor. Bu yüzden paket halinde sunulan gelenek-sel medya tanıtımı yerini artık bireylerin kişilik
envanterine kadar inen, kişiye ve kitleye özel reklamlar almaya başladı. Bu da hem maddi kaynaktan tasarruf hem de istenilen kitleye is-tenilen ürünü sunmak açısından tartışılmaz bir avantaj sağladı diyebiliriz.
Sosyal medya kullanımının yaygınlaşması ve giderek daha önemli bir hale gelmesi ile birlikte şirketler bünyelerine sosyal medya uz-manlarını katmak için adeta birbirleri ile yarışı-yor. Şirketlerin sosyal medya uzmanı arayışları her geçen gün artarken, sosyal medya eğitimi veren kurumların sayısı da hızla artıyor. Şirket-ler için arama motorları ve sosyal ağlar önem-li bir pazarlama aracı haline geldi. Bunun se-bebi, şirketlerin internet ve sosyal medyadaki büyümenin farkında olması ve bu pazardan en büyük kazancı elde etmeyi istemeleri.
Şirketlerin sosyal ağlardan maksimum kazan-cı elde etmelerinin temelinde ise, bu mecrayı etkin ve doğru şekilde kullanmalarıdır. Örne-ğin, yaklaşık 1 milyar üyesi bulunan Facebo-ok, hedef kitlenize ulaşabilmenin en kolay ve maliyetsiz yoludur. Sosyal ağların gelişime ba-kılacak olursa, şirketlerinde bu alan olan ya-tırımlarının artacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
|13 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
GEÇ KALMADAN!
• Marka farkındalığını güçlendirir
• Geleneksel medyaya göre reklam hazırlama ve yayınlama maliyetlerinin daha ucuz olması
• Hedef kitleye anında ulaşılabilmesi
• Anında güncellenebilir olması
• CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi)
• Birebir müşteri iletişimini sağlaması
• Satışlarda artışa neden olması
• Müşteri sadakatini güçlendirmesi
• Arama motorlarında ön sıralarda yer alması ve daha fazla görünürlük
• Mesajların hızla yayılır olması
• Markanızı beğenilme, takip edilmesi, tıklanması sonucu rakiplerinizle karşı-laştırma şansı
• Reklam verdiğinizde reklam sonrası gidişatı gözlemleme şansı doğar
• Takipçilerinizin neleri beğendiğini gözlemleme imkânı
• Hedef kitlenizin kimler olduğunu göre-bilme
• Promosyon ürünlerin reklamının daha kolay ve hızlı yapılabilmesi
Kısaca; Neden Sosyal Medya
14 |
Çorum’da reklam sektörünün iddialı firmaları arasın-da yer alan, özgün tasarımları ve insan ilişkilerinde gördüğümüz sıcak diyalogları ile dikkat çeken Bir
Medya, yeni, meşakkatli ama bir o kadar da tatlı bir tela-şın içine girdi. Bir Medya Ailesi, geçmişte birkaç örneğini gördüğümüz ancak uzun soluklu olamayan dergicilikle memleketi tanıştırma kararı almıştı. Haberi ilk duyduğum-da sevindim. Teknik bakımdan güçlü bir ekip yayıncılığa adım atıyordu.
Geniş bir yelpazede fikir üreten arkadaşlarımız, genç bir iletişimcinin koordinatörlüğünde çalışmalara başladılar. Yazar, çizer kadrosunda hangi isimlerin yer alacağını, ne-ler yapmayı hedeflediklerini sağ olsunlar bizimle istişare ettiler, fikirlerimizi aldılar. Bize de vazife çıkardılar. İşte bu yazıyla o vazifeyi yerine getirmeye çalışıyorum.
Yıllardır yerel gazeteciliğin tam göbeğinde, internet ha-berciliğinin içindeyiz. Dergicilik biraz daha farklı olmalı. Günü birlik, anlık haber yetiştirme telaşınız olmayacak. Önünüzde belirli bir zaman aralığı var. Sıradanlıktan uzak, özgün haber, yorum, röportaj, söyleşi, araştırma ko-nuları ile farkı yakalayıp okurların dikkatini çekmek pek tabi mümkün.
Yayıncılık zor iş haliyle...
Siyasetçi, iş âlemi, sivil toplum, sade vatandaş herkese hitap ediyoruz. Yaptığımız bir haberde doğruları aktardı-ğımızda veya yorumunuzda ortak görüşü öne çıkaran tes-pitlerde bulunduğumuzda birilerinin hoşuna gitmeyebilir. Haklılığınız zaman içinde anlaşılacak olsa da, tazyiklere göğsünüzü siper etmek durumunda kalabilir, yıpranabi-lirsiniz.
Haber kaynakları ile düzeyli ilişki…
Makamı, mevkisi, statüsü, gücü ne olursa olsun haber kay-naklarıyla kurulan ilişkide payda, topluma karşı duyulan sorumluluk olunca, eğriyi doğruyu ayırma daha kolay olu-yor. Kimi gün gelir, dostluklar, arkadaşlıklar bile mesleğin kırmızı çizgilerini ikinci plana atmak için gerekçe olma-malı.
Mesafeyi iyi ayarlamak...
Yayıncılığın içinde bulunanlardan beklentisi olanlar, kul-lanmak isteyenler medyada hep var oldu. Yanılgıya dü-şüp safiyane niyetlerle karşılık verildiğinde gazetecin-liğ-in yandığı gündür.
BASIN SİYASET
&
ÇORUM HAKİMİYET GAZETESİYazı İşleri Müdürü
Mustafa DEMİRER
|15 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
Bi KÖŞE
En iyisini yapma...
Her işte eleştiren olmak kolaydır. Gazeteci de yazdıklarıy-la, yaptığı haberlerle eleştirilir. Önemli olan gazetecinin neyi, niçin yaptığının hesabını öncelikle kendi vicdanına verebiliyor olmasıdır. Gazeteciliğin etik kuralları, gazete-ci-siyaset ilişkisini de belirler niteliktedir aslında. Doğru haber, toplum yararı, özel hayatlara saygı vs. Gazeteci de insandır ve tüm iyi niyetine rağmen yanlış yapabilir. Böylesi durumlarda düzeltme hakkını haber kaynağına ya da haberin etkilediği tarafa sunmak şart.
Toplam faydayı esas alma…
Yayıncılık ciddî sorumluluk istiyor. Yazacağınız bir haber, yorum toplumun ekseriyetini olumlu veya olumsuz etki-leyebilir. Bu nedenle çok dikkatli olmak, kılı kırk yarmak gerekiyor. İnce eleyip sık dokuma tabiri vardır ya tam da öyle. Yapıcı, yön gösterici, üsluplu bir çizgi ile hareket edip toplam fayda hesap edildiğinde niyet hayır, akıbet hayır oluyor. Bir de şunu hiç unutmamak gerekiyor, yapmak zor, yıkmak ise her zaman en kolayı.
Netice itibariyle siyaset ve medya her zaman iç içe oldu. Kimi zaman en bomba haberlerimize siyasetçiler kaynak-lık etti. Kimi zaman da yaptığımız haber ve yorumdan dolayı en büyük tepkiyi onlardan aldık. Deyim yerindeyse ne onlar bizsiz, ne de biz siyaset olmadan işimizi tam yapmış sayılmayız. Siyasetçi ve gazeteci, her ikisi de işini toplum için yaptığını savunuyor. Her iki meslekten de işini iyi yapanları diğerlerinden ayırt etmek, halka, kamuoyu-na, okuyucuya düşüyor.
16 |
Kasım ayında Mevlana Otoparkı karşında büyük bir açılışla hizmete giren Eninda Restaurant, Çorum’a yeni lezzetler
sunma noktasında oldukça iddialı. Eninda Restaurant konseptiyle fark yaratırken, 5 yıldızlı otellerin kalitesini hiç ama
hiç aratmıyor. Özellikle tasarım ve aşçılarıyla fark yaratma yoluna giden Eninda Restaurant’ın, bu açıdan da oldukça
başarılı olmuş gözüküyor. Farkındalığı yaratmak için en ince detayların dahi düşünüldüğü Eninda Restaurant,
özellikle sunum konusunda da başarılı bir çizgi sunduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Garsonlarından kasa
görevlilerine kadar herkesin sıcakkanlı ve içten olduğunu da belirtmeden geçmek, sanırım doğru olmaz.
MUTFAKTA BİRİ Mİ VAR
ÇORUM’A YENİ LEZZETLER!
‘Şık ve Leziz’
ENİNDA RESTAURANTYönetici
Mustafa KEÇECİ
|17 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
‘Eninda Restaurant’ın ismi biraz değişik. Bu ismin bir hikâyesi var mı?
Eninda Hititçe bir kelime. Sözlük anlamı “ekmek yeri”. Bizde bundan dolayı bu adı kullanmak istedik. Hitit-lerin başkentinde ekmek yenecek yerin hem kaliteli, hem de cazip olması gerektiğini düşündük. İsmimizle olsun, konseptimizle olsun fark yaratmak istedik. İsmi-mizin anlamını öğrenen konuklarımızdan da olumlu tepkiler aldığımızı belirtmek isterim.
Konseptiniz de Eninda ismi gibi farklı?
Biz bu yola çıkarken kriterlerimizi oldukça yüksek tut-mak istedik. Konseptimizi etkileyen en önemli faktö-rü de çıtamızı yüksek tutmak olarak açıklayabilirim. Eninda olarak elit bir ortamda ve profesyonel kadro-muzla ayrıcalığın farkını ortaya koymak ve bu sınıfın en üst kategorisinde hizmet vermeyi planlıyoruz.
Biraz daha açabilir misiniz bu konuyu?
Eninda Restaurant’ı 6 kattan oluşturduk. Her katın ayrı bir havası ve ayrı bir tarzı mevcut. Eninda’nın giriş katını kahvaltı ve çorba servisi katı olarak hizmete sunarken, 2. kat toplantılar için, 3. kat vip salonu, 4. katı da cafe olacak şekilde planladık. Ayrıca 5. Kat aile bölümü olarak hizmet verirken, son katımızda da mutfağımız var.
Bu bilgilerin dışında neden Eninda Restaurant diye sorsam?
Uzun yıllardır hizmet sektöründe faaliyet gösteriyoruz. Bilgi ve tecrübelerimizi buraya yansıtıyoruz. Balık ız-gara, tava çeşitleri, kahvaltı ve öğle yemeklerinde id-dialıyız. Eşsiz Türk Mutfağının yemekleri, birbirinden lezzetli kebap çeşitleri, usta ellerin hazırladığı spesi-yal yemekleri konuklarımıza sunuyoruz.
Amacımız; giderek ev dışında yemek yeme alışkan-lığının arttığı günümüz koşullarında, kalite ve hijyen-den ödün vermeden, değerli konuklarımıza Anadolu damak kültürünü yaşatmak ve ev yemeği tadında hizmet vermek istiyoruz. Kısacası, Eninda Restaurant her şeyiyle kendine özgü.
Bu kadar özellikten sonra insanın aklına fiyatlarda gelmiyor değil?
Az öncede bahsettiğim gibi biz bir çizgide ilerlemek istiyoruz. Elbette bunun içinde kaliteden ödün vermi-yoruz. Ama bu kaliteyi sağlarken fiyatlarımız da öyle uçuk fiyatlar değil tabi ki. Kalite ve konfor denilince insanlarımızın aklına çok yüksek fiyatlar geliyor ama adisyonlarımız da misafirlerimizi şaşırtıyor.
Son olarak şimdi bize ne yememizi tavsiye edersiniz?
Ben yemeklerimizi ayırmasam da, tava çeşitlerinde gerçekten iddialıyız.
ÇESİAD kurucularından ve eski başkanlarından Mehmet Yıldırım ile Mustafa Keçeci’nin sahibi oldukları Eninda Restaurant’ın, Çorum’un yükselen imajına da katkı sağladığı yadsınamaz bir gerçek. Bizde bu sayımızda Eninda Restaurant’ın hem ortaklarından olan, hem işletme-ciliğini yapan Mustafa Keçeci ile kısa bir röportaj gerçekleştirdik.
18 |
Kış aylarında gün ışığının azalması, depresyon riskini artırıyor. Uzmanlar, bu duruma biyolojik ritmi ayarlayan beyindeki merkezin yetersiz uyarılmasının neden olabileceğini belirtiyor. Kış depresyonunun tedavisinde, kış güneşinden yararlanmak önem taşıyor. Havaların soğuması, günlerin kısalması ve puslu hava, depresyona davetiye çıkartıyor. Genellikle sonbahar aylarından başlayıp, kış aylarında devam eden ve ilkbaharda sona erdiği için “kış depresyonu” adını alan bu duygu durumu, toplumun %2- %5’lik oranında görülüyor.
SAĞLIK
KIŞ DEPRESYONUNDAN HABERİNİZ VAR MI?Ru
hunu
z da
Kış
Mev
sim
ine
Mar
uz K
alm
asın
|19 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
‘KIŞ DEPRESYONUNDAN HABERİNİZ VAR MI?
Psikolojik olarak kendimizi kötü ve sıkıntılı hissetmemize neden olan kış depresyonuna iyi gelen yiyecekler başında orman meyveleri gelmektedir. Bilim adamlarının yaptıkları araştırmalar so-nucunda kasvetli ve kapalı havalarda sıkıntı gidermek için ahududu, yaban mersini ve çileğin kimyasallarında reçeteyle verilen ilaçlarda da kullanılan duygu durum dengeleyici valporik asitle yapısal benzerlikler bulunmuştur. Orman meyvelerinin beyin fonksiyonlarını arttırması, antioksi-dan özellikte olması kış depresyonuna iyi geliyor.
Kış mevsimini yaşadığımız bu dönemde sağ-lığımızı tehdit eden soğuklar, aynı zaman-da eve kapanmamıza da neden olduğu için kış depresyonuna yakalanma riskimizi
arttırmaktadır. Kış depresyonu, kışın pek çok kişide husule gelen sıkıntı, stres, hiçbir şey yapmak iste-meme, halsizlik gibi belirtilerle kendini gösteren bir sağlık sorunudur.
En büyük sebebi de kışın havanın o baskınlığı ve iç karartıcı kasvetidir. Ancak kış depresyonundan kurtulmak ve kış depresyonunu sağlıklı bir şekilde önlemek için evimizde bulunan gıdalardan yardım alabiliriz.
Belirtileri nelerdir?
1. Mutsuzluk, ümitsizlik, isteksizlik
2. Kendini değersiz hissetme, zaman zaman suçlu-luk duygusu içine girme
3. Uyku bozukluğu: Uykusuzluk, bazen da aşırı uyku hali
4. Enerji azalması: Çabuk yorulma
5. İştah değişikliği: İştah azalması veya artması. Daha çok karbonhidratlı yiyeceklere yönelme
6. Sinirlilik ve karamsarlık
7. Anksiyete
8. Konsantrasyon bozuklukları
9. Ölüm düşünceleri ve intihar arzusu
Kış Depresyonunda hangi besinleri tercihetmeliyiz
Kış depresyonuna iyi gelen besinler arasında bu-lunan bir diğer gıda da, B12 vitamini ihtiva eden balıktır. Yorgunluk, halsizlik durumlarında B12 vita-mini içeren balıktan faydalanabilirsiniz. Üstelik B12 ve folik asit içeren balık, kabuklu deniz ürünleri, süt, yoğurt, ıspanak ve baklagiller tüketilmelidir.
D vitamini ve kalsiyum minerali içeren gıdaların tüketimine ağırlık vermek kış depresyonuna iyi geliyor. Kış aylarında kış depresyonu hastalığında tüketilmesi tavsiye edilen bir diğer yiyecekler ise bitter çikolata, somon, uskumru, sardalye, ringa balığı, portakal suyu, süt, peynir, yumurta sarısı ve yeşil çaydır. Üstelik çikolata tüketilmesi beyindeki serotonin kimyasalı seviyesini arttırdığı için, ruh halini de dengelemektedir. Yeşil çay ise depresif belirtilerin etkisi azaltmakta, ruh sağlığını düzelt-mektedir.
20 | |21 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
Çorum Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü Hüse-
yin Kır’la, İmam Hatip Liselerini ve günümüzdeki
eğitim sistemini, geçmişle mukayese ederek uzun
uzun konuştuk. Hüseyin Kır açıklamalarında çar-
pıcı noktalara değinirken, sorularımıza verdiği
cevaplarla modern ve yenilikçi olduğunu gösterdi
ve okullardaki klasik müdür portresini de konula-
ra olan yaklaşımıyla yıktı. İmam Hatip Okullarının
son dönemdeki değişimini bizlerle paylaşan Hü-
seyin Kır, hedeflerinden de bizlere ipuçları verdi.
Bu ipuçlarını verirken vurguladığı konuların başın-
da da eğitimdeki değişim geliyor.
Hüseyin Kır küreselleşmenin her alanda olduğu
Yeni DönemYeni Anlayış İMAM HATİP OKULLARI
20 | |21 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
gibi eğitim sektörünü de değiştirdiği-
ni sözlerine eklerken, bazı ihtiyaçların
da artık kaçınılmaz olduğunu anlattı.
Bunun için Çorum Anadolu İmam Ha-
tip Lisesi’nin fiziki şartlarının daha üst
düzeyde olması için başlatılan kampüs
çalışmaları hakkında da bilgi verdi.
İmam Hatip Okulları yakın tarihte
büyük değişiklikler yaşadı. İmam
Hatip Okullarına tekrar orta öğretim
öğrencileri alındı. Bu konuda neler
söylemek istiyorsunuz?
İmam Hatip Ortaokullarının açılması
ve öğrencilerin yeniden alınması çok
önemli bir gelişmedir. Öncelikle İmam
Hatip Okullarının ülkemiz için ne anla-
ma geldiğini bilmemiz gerekiyor. İmam
Hatip Okulları dini değerlerine önem
veren halkımızın çocuklarının eğitimin-
de hem genel eğitim, hem de dini
eğitim verme isteği doğrultusunda ku-
rulmuş okullardır. Bu okullar günümüze
kadar büyük zorluklar altında gelmiştir.
İmam Hatip Okullarının orta kısımları
daha önce 70’lerde kapatılmıştı. Sonra
bu okullar tekrar açıldı. Ama 28 Şubat
sürecinde orta kısımları tekrar kapatıldı.
Orta kısımların kapatılmasındaki anlam
çok büyüktü. Çünkü orta kısımlar okullar
için büyük önem taşıyordu. 4 yıllık İmam
Hatip Okullarının eğitimi ön hazırlıksız
eksik kalıyordu. Öğrencilerin liseye ha-
zır hale gelmeleri için orta kısımların da
olması gerekiyordu. 4+4+4 sistemiyle
orta kısımların tekrar açılması sağlandı.
Ortaokul kısmı tekrar açıldığında bir
kesimden de ciddi tepkiler geldi.
Hatta bu konuda eylemler de oldu.
Bu değişime tepki gösterenler hak-
kında neler düşünüyorsunuz?
Farklı dünya görüşünde olan insanlar
bu okullara hep şüpheyle bakmışlardır.
Bu okulları ellerinden geldiğince kısıtla-
maya, engellemeye, kapatmaya çalış-
mışlardır. Halkın özgür iradesinin devlet
yönetimine direk yansıdığı dönemlerle,
bu okulların yükseliş tarihi paralellik arz
eder. Halkın iradesi sandığa özgürce
yansıdığı zaman bu okullar da canlılı-
ğını artırmış ve başarılar da gelmeye
başlamıştır. Son dönemdeki canlanma-
yı da bu şekilde görüyorum.
Halkımız İmam Hatip Okullarına büyük
teveccüh göstermiştir. Çorum’da şu an
5 İmam Hatip Ortakulu açıldı. Okulla-
rımızın fiziki kapasitesi yeni öğrencile-
rimizi almakta zorlanıyor. İmam Hatip
Okulları halkımızın beklediği okullardı.
Bu isteği şuan daha iyi görebiliyoruz. Bu
okullarımızı kuran, yaşatan milletimizdir.
Çorum Anadolu İmam Hatip Lisesi bugüne kadar kendisinden beklenen başarıları yakalayabildi mi?
İmam Hatip Liseleri her zaman büyük
başarılara imza atmıştır. Özellikle Ço-
rum İmam Hatip Lisesi de birçok iş
adamı, siyasetçi, bilim adamı yetiştir-
miştir. Bugün İmam Hatip okullarından
mezun olanlar ülkemizi yönetmektedir.
Başbakanımız İmam Hatip mezunudur.
Yine birçok bakanımız bu okullarımızda
yetişmiştir. Çorum İmam Hatip Lisesi
mezunları da büyük başarılara imza
atmışlardır. Birçok akademisyen, avu-
kat, iş adamı Çorum İmam Hatip’ten
mezundur. Çorum Belediye Başkanımız
Muzaffer Külcü Bey de bu okuldan me-
zundur.
İmam Hatip Liselerinde sadece din görevlisi yetişmiyor. Ama toplumda sadece din görevlisi yetişiyor algısı vardı. Bu algı yıkıldı mı?
Bu algı her zaman olmuştur. Okulların
ilk açıldığında da bu okullar için cena-
ze yıkayıcıların okulu diye söz edilmiştir.
Halkımız bu okullara çocuklarını sade-
ce “din adamı” olmaları için değil; hem
dini eğitim, hem de genel eğitim alma-
ları için gönderiyor.
Son dönemlerde eğitim ciddi değişimler yaşıyor. Bunlar okullara, öğrencilere nasıl yansıyor?
Eğitimde yaşanan değişiklikler bir an-
lamda çok normal. Bu sadece bizim
ülkemizle değil, diğer ülkeler için de
geçerlidir. Modern dönemden post
modern döneme geçiliyor. Arkasından
RÖPORTAJ
‘ ‘Şu anki şartlarda gençlerimiz daha dinamik, olaylara karşı daha duyarlı.
22 | |23 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
farklı anlayışların olduğu döneme geçi-
liyor. Bilgiler eskiyor, eğitim tarzı deği-
şiyor. Eskiden kuşaklardan bahsedilir-
ken 10 yıllık bir süreçten bahsedilirdi.
Şimdi ise yıllardan bahsediliyor. Her
yılın farklı bir kuşağı oluyor. Bu kadar
hızlı bir değişim varken, eğitimde ya-
şanan değişimler de normaldir. Sürekli
değişim yaşanırken de bu değişimi iyi
yönetmek gerekiyor. Bizim kültürel di-
namiklerimizi esas alarak, medeniyet
köklerimizden kopmadan, modern za-
manlara, küresel çağa hitap edecek
bir eğitim sistemini bulundurmamız
gerekiyor. Çünkü bu durum toplumsal
değişimin eğitime yansımasıdır.
Gençliğin nasıl eğitilmesi gerekiyor? Şu anki şartlar içinde gençlerden neler bekliyorsunuz, gençlerden umudunuz, beklentileriniz var mı?
Bir ülkede yapılan her şey gençliğe
dayalı yapılmalıdır. Yenilikler gençliğe
dayanmadığı zaman yapılamaz. Bi-
zim, medeniyet olarak büyük bir sıkıntı-
da olduğumuzu baştan vurgulamamız
gerekiyor. Bu sıkıntı 200 yıldır devam
ediyor. Biz Müslüman milleti olarak
medeniyetimiz açısından batı karşısın-
da 200 yıldır bir yenilgi içerisindeyiz.
Bunu bir defa tespit etmemiz gereki-
yor. Biz bu yenilgiden kaynaklanan
kültürel emperyalizme maruz kaldık.
Biz hala teknolojinin üreteni değiliz,
hala modanın üreteni değiliz, bilimin
üreteni değiliz. Dünya siyasetine biz-
ler yön vermiyoruz. Batılılar bu konu-
larda hala dünyayı kendi istedikleri
gibi yönlendiriyorlar. Son zamanlarda
millet olarak büyük bir uyanışın içine
girdiğimizi de düşünüyorum. Kendi
sınırlarımız içinde kapanan, dışarıyla
ilgilenmeyen bir ülkeden; her tarafa el
atan, her tarafa ulaşan bir millet hali-
ne dönüştük. Bu alandaki çalışmaları
gençlikle yapacağız. Gençlerimizin bu
perspektif içerisinde yetiştirilmesi, viz-
yonlarının çok geniş olması gerekiyor.
Ben bu gençliğin çok büyük başarılara
imza atacağına gönülden inanıyorum.
Şu anki şartlarda gençlerimiz daha
dinamik, olaylara karşı daha duyarlı.
Bunun güçlenerek devam edeceğine
inanıyorum, umut ediyorum.
Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak öğrenciler sosyal aktivitelerde bulunuyor mu? Yönetim olarak öğrencilere bu imkânları sunuyor musunuz?
Biz okulumuzda sosyal faaliyetler açı-
sından, “Okullar Hayat Bulsun” projesi
kapsamında birçok sosyal faaliyeti şu
anda sürdürüyoruz. Okulumuz akşam-
ları saat 9’a kadar, hafta sonları da
tam gün açık. Okulumuzda gerek öğ-
rencilere, gerekse velilere yönelik bir-
çok kurs bulunmaktadır. Bu kurslardan
birkaçını söylediğim zaman bu konu
daha açık anlaşılacaktır. Ney kursu,
gitar kursu, ebru kursu gibi sanatsal;
basketbol, futbol, hentbol gibi sportif
alanlarda birçok aktivitelerimiz var.
Ayrıca hafta sonu da üniversiteye ha-
zırlık kurslarımızla öğrencilerimizi des-
tekliyoruz.
Sosyal faaliyetlere bizler çok büyük
önem veriyoruz. Çocuklarımızın kişilik
gelişimi açısından da bu tür sosyal
faaliyetlerin önemli olduğunu düşünü-
yoruz.
Gençlerin yaşam tarzlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gençlerin sanata, modaya, spora olan yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz?
Eğitimi sadece öğrenciye bilgi yük-
lemek olarak gördüğümüz zaman,
eğitimin eksik kalacağını düşünüyo-
rum. Bizim her alanda gençlerimizi
eğitmemiz gerekiyor. Müslüman Türk
Milleti olarak bu bahsettiğiniz alan-
ların hepsinde büyük başarılara imza
attık. Moda derken, neyi, nasıl giyine-
ceğimize, içinde barındığımız binaları
nasıl inşa edeceğimize, kullandığımız
telefonların şekline kadar biz karar
vermiyoruz. Biz birilerinin ortaya koy-
muş olduğu yaşam tarzlarını taklit
etmek, onlara ayak uydurmak için ça-
balıyoruz. Tekrar yeni şeyler söyleyen
bir millet olmak, yeniden söz sahibi
olmak için bugün bazı konuları bizim
belirlememiz gerekiyor. Estetik algıla-
rımızı kendimiz ortaya koymamız ge-
rekiyor. Müslüman Türk Milleti olarak
ortaya yeni şeyler koymak için geçmi-
şimiz çok zengin. Musiki de, mimari
de, edebiyat da çok zengin bir hazi-
nenin üstünde oturduğumuzun farkın-
da değiliz. Geçmişimize baktığımızda
bu değerleri görebiliriz.
Çorum Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin Müdürü olarak konulara olan yaklaşımlarınızla klasik müdür portresini yıkarak, farklı bir tarzı ortaya koyuyorsunuz. Bu konuda kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu farkın ben de farkındayım. (güle-
rek) Bu sadece bir müdür, bir idare-
ci olarak değil; ben hayatımda her
alanda bu farkı hissediyorum. Farklı
olunması gerektiğini de düşünüyorum.
Önceden de bahsettiğim gibi artık
farklı bir dönemde yaşıyoruz. Katı ku-
ralların olduğu geleneksel dönemler
bitti. Artık koltuğuna oturup emirler
yağdıran bir idareci veya tehdit eden
bir öğretmen anlayışıyla eğitim artık
sürdürülemez. İmam Hatip liselerinde
ise hiç sürdürülemez. Geleneksel
dönemde öğrencilere uygulanan bas-
kıcı, yasaklayıcı eğitim sistemi çocuk-
larda çok ciddi hasar oluşturmuyordu.
Geçmişten gelen bir alışkanlık vardı
ve çocuklar bunu kaldırabiliyordu. Gü-
nümüzde ise daha özgürlükçü, daha
rahat, yasaklardan uzak bir ortamda
büyüyen çocuklara göstereceğimiz
sert tavırlar, çocuklarımızda travma
oluşturuyor. Ben İmam Hatip neslinin
kesinlikle bu tarzda bir eğitime maruz
kalması taraftarı değilim. Yasakçılıkla
bir yere varılamayacağını, çocukların
özgür bırakıldığı zaman, iradelerinin
önündeki engeller kaldırıldığı zaman
doğruyu mutlaka bulacakları inancı-
na sahibim. Müdürlüğüm süresince
22 | |23 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
çocuklarımın önünü açmak, onlara
inisiyatif vermek, güvenmek temel fel-
sefem olacaktır.
Çorum’da İmam Hatip Lisesi’nin yeri her zaman farklı olmuştur. Müdürlüğü kabul ederken neler yaşadınız? Bu görevdeki hedefleriniz neler?
Çorum İmam Hatip Lisesi’nde müdür
olmak çok ağır bir yüktü. Bu müdürlüğü
kabul etmeden öncede bana teveccüh
gösteren, müdür olmam için beni teşvik
eden, bu konuda sürekli desteklerini
sunan arkadaşlarımız, idarecilerimiz,
yöneticilerimiz bu işi benim yapabi-
leceğim konusunda beni cesaretlen-
dirdiler. Fakat ben 50 yaşında müdür
oldum. Genç bir yaşta olsaydım belki
düşünmeden, hesap etmeden bir şey-
ler yapabilirdim. 50 yaş bu kararları
almak için gerçekten geç bir yaş. Al-
tına girdiğim yükün ağırlığını iliklerime
kadar hissediyorum. Başka bir okulda
bu yükün altına asla girmezdim. İmam
Hatip Lisesi olmasaydı bu görevi asla
ama asla kabul etmezdim. Bizim belli
bir amacımız var. Önümüze koyduğu-
muz belli bir hedefimiz var. Bu bah-
settiğim amaç için, çalışma ortamının
İmam Hatip de olduğunu bildiğim
için, mezun olduğum okul olduğu için
ben bu görevi kabul ettim. Ama ka-
rar aşamasında oldukça zorlandım.
Müdürlüğe başladığım zaman karar
vermekte zorlandığım konularda sürp-
rizle de karşılaşmadım. Bu görevin de
50 yaşımdan sonra bana güzel şeyler
kazandıracağını biliyorum. Onun için
de idareci olarak elimden gelen her
şeyi, küllerinden doğan İmam Hatip
Lisesinde, yeni bir usulle yapmayı dü-
şünüyorum.
Çorum Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne yeni bir kampüs hazırlanıyor. Bu konuda neler söylemek istiyorsunuz?
İnşaat halindeki Anadolu İmam Hatip
Lisesi’ne geçmeden önce şunu söyleye-
bilirim ki, Çorum’da bu kadar büyük okul
yok. 6 binası, 2 bin 500’ü aşkın öğrenci-
si ve 150’nin üstünde öğretmeni ile biz
büyük bir okuluz. Bünyemizde anadolu
bölümü, düz bölümümüz, pansiyonumuz
var. Şu anki yerimizde kampüs gibi.
Camisiyle, pansiyonuyla, binalarıyla bu-
lunduğumuz alanın tarihi geçmişi bizim
için çok önemli. Çünkü bu binalarda
benim de katkım olsun diye; inşaatın-
da çalışanlarından tutun, köy köy gezip
ekin toplayanlara, kurban bayramında
deri toplayıp satarak yardım edenlere
kadar, adını bilmediğimiz birçok insanın
alın teri, katkısı var.
Modern dönemden post modern döneme geçiliyor. Arkasından farklı anlayışların olduğu dö-
neme geçiliyor. Bilgiler eskiyor, eğitim tarzı değişiyor. Eskiden kuşaklardan bahsedilirken 10
yıllık bir süreçten bahsedi-lirdi. Şimdi ise yıllardan
bahsediliyor. Her yılın farklı bir kuşağı
oluyor.
24 | |25 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
Ama az önce bahsettiğimiz konular-
dan dolayı artık binalarımızın fiziki
yapısı yeterli değil. Eğitim, öğretim
açısından yeterli değil. Bahsetmiş
olduğumuz hedefler açısından da bi-
nalarımız artık yetersiz kalıyor. Bu bi-
nalarda kalabilir, eğitim yine devam
edebilir. Lakin bizim daha büyük ve
daha yeni, daha işlevsel binalara
ihtiyacımız var. Bu konuda da Çorum
Belediyesi tarafından 45 bin metreka-
relik, 6 tane bloğuyla, spor salonuyla,
yurduyla, camisiyle büyük bir kampüs
inşaatı başladı. Bu çalışmalar bizi he-
yecanlandırıyor. Bu büyüme ile ilerde
o kampüsün de bizler için yeterli olma-
yacağını şimdiden görebiliyoruz.
Çorum’da bir de şöyle bir şey var;
tek İmam Hatip Lisesi, tek İmam Ha-
tip Lisesi Müdürlüğü anlayışı. Eski
dönemlerde, bundan 30 sene önceki
dönemde bu kadar kalabalık öğrenci-
nin bir müdürlük tarafından idare edil-
24 | |25 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
mesi kolaydı. Ama günümüzde, deği-
şen gençliğe bu kadar kalabalık bir
okulda hizmet sunma imkânımız yok.
Okulların farklı müdürlükler altında ay-
rılması, farklı müdürlüklerin kurulması
gerekiyor. Tabii bunlar ileride düşünül-
mesi gereken konular. Ama biz dört
gözle yeni kampüsü bekliyoruz. 19
ayda biteceği söylenmişti. Şu anda ta-
ahhüt edilen tarihten daha da erken
biteceğini tahmin ediyoruz.
Diğer şehirlerdeki okullarla bağlantılarınız var mı? Kardeş okul veya buna benzer projeler yapıyor musunuz?
Muhakkak diğer okullarla irtibat haline
geçmemiz gerekiyor. Başarıları yaka-
layan okulların tecrübelerini görme-
miz gerekiyor. Göreve başlayalı 2 ay
olmasına rağmen büyük şehirlerdeki
birçok okulla irtibata geçtim. Özellikle
İstanbul’daki okullarla görüştüm. Kartal
Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde arka-
daşlarımız var. Okul müdürü ile telefon-
da görüşerek okulumuzdan bir ekiple
okullarını ziyaret etmek, incelemelerde
bulunmak istediğimizi kendilerine söy-
ledim. Onlarda bu talebimizi kabul
ettiler. Hatta kalabalık bir grupla gele-
bileceğimizi söylediler ve öğrencilerin
birbirleriyle tanışmalarını da istediler.
Yeni inşa edilen ve 45 bin metrekare-
lik alana sahip Emin Saraç Anadolu
İmam Hatip Lisesi de mükemmel bir
yapıya sahip. Orayı ziyaret ettik ve ben
2 gün pansiyonlarında kaldım. Tabi
onlar artık en üst seviyedeler. Sadece
Çorum’da değil, Türkiye’deki özel okul-
larda dâhil böyle bir yapının olacağını
düşünmüyorum. Sadece pansiyonun
içinde iki tane kapalı spor salonu, iki
tane de cep sineması var. Pansiyonun
odaları da yine aynı güzellikte. Eğitim
açısından da böyle bir fiziki yapının
eğitime katkısı muhakkak vardır. Bu
okulu da tekrar ziyaret etmeyi düşünü-
yoruz.
Beyoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi
de akademik başarılara imza atma-
ya başladı. Öğrencilerini yatılı olarak
alıyorlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla
iç içe çalışıyorlar. En seçkin üniversi-
telere öğrenci gönderebiliyorlar. Bu
okullarla bağlantılarımızı kurmak ve
bağımızı geliştirmek istiyoruz.
Bu çalışmalarımızı yürütürken sadece
büyük illerle değil, diğer illerle de ça-
lışmalarımız olacak. Öğrencilerimizin
gelişimi için çalışmalarımızı sürdürü-
yoruz.
Sizden önce müdürlük yapan eğitimciler hakkında söylemek istedikleriniz var mı?
Biz önceki nesilleri, öncülerimizi hiç-
bir zaman unutmayacağız. Bu okulun
kurulmasında çok büyük katkıları olan
insanlar var. Onların adlarını yaşata-
cağız. Başta Necmi Şamlı olmak üze-
re ilk müdürümüzü, ilk öğrencilerimizi
her zaman anacağız. Vefat edenleri
rahmetle anıyoruz. Hayatta olanları
da sürekli ziyaret ederek onların oku-
lumuza katkısını istiyoruz, desteklerini
talep ediyoruz. Sağ olsun desteklerini
de bizden esirgemiyorlar. Biz geçmi-
şimize saygı göstermek, onlara vefalı
davranmak zorundayız. Bunu yapma-
dığımız zaman İmam Hatip ruhuna
aykırı hareket etmiş oluruz. Çok yakın
zamanda okulumuz üst üste üzüntülü
durumlar yaşadı. Okulda çok sevilen
ve farklı bir kişiliğe sahip olan Salim
Altunay’ı geçen sene trafik kazasında
kaybettik. Bu olayı daha kabullene-
memişken, yerine bakan Müdür Baş
Yardımcımız Nurullah Ceyhan’ı kalp
krizinden kaybettik. Bu olaylar bizi
sarsmıştır. Kendilerini her zaman saygı
ve sevgiyle anacağız. İsimlerini okulla-
rımızda yaşatmak için çalışmalarımız
da olacak.
RÖPORTAJ
26 | |27 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
Çorum 112 İl Ambulans Servisi
Başhekimliği, vatandaşlara sun-
dukları hizmetlerin standartlarını
her geçen gün artırırken, bizde 112 is-
tasyonlarında çalışan personelin hangi
şartlar altında çalıştıklarını görmek ve
kendilerini biraz daha yakından tanı-
mak için personellerin 24 saatini ele
almak ve yakından takip etmek istedik.
Ambulans için 112 Acil’i aradığınızda
acil hizmetlerin nasıl bir yaşam savaşı-
na girdiğini, bu sırada personelin ya-
şadığı heyecanı, hüznü ve mutluluğu siz
değerli okuyucularımızla paylaşmak ve
112 Acil’i daha yakından tanımanız için
bu çalışmayı yapmayı planladık.
Bildiğimizi sandığımız ama bilmediği-
miz birçok konuyla karşılaştık ki, yaşa-
mın değerini 112 Acil personeli çok iyi
biliyor ve vaka öncesinde, vaka sonra-
sında yaşanılanlar bunu fazlasıyla gös-
teriyor.
112 Acil personelinin yakından taki-
bi için gerekli izinleri Çorum İl Sağ-
lık Müdürlüğü’nden aldıktan son-
ra, Çorum 112 İl Ambulans Servisi
Başhekimliği’nden Başhekim Dr. İlker
Uzeli ile 112 Acil istasyonlarından han-
gisine ve hangi gün gideceğimize karar
verdik. Elbette ki özel bir hazırlık olma-
ması için gün ve saati son dakikaya
kadar, yani personele tarafımızdan zi-
yaret edileceği bilgisinin verileceğini,
son ana kadar saklı tuttuk. Personel için
mesai değişimi ve mesai başlama saati
olan saat 8.30’da da 4 nolu 112 Acil is-
tasyonunun kapısını çaldık.
Bizi kapıda ATT Göksu Yıldız karşıladı.
İçeri girerek diğer personellerle tanış-
tık. Ziyaret ettiğimiz gün 112 Acil istas-
yonunda görevli üç personel vardı. Bizi
kapıda karşılayan ATT Göksu Yıldız, Pa-
ramedik Ayşegül Karataş ve Sürücü ATT
Murat Alaçam’la güne başladık.
Öncelikle istasyon hakkında sizi bilgi-
lendirmek istiyoruz. Personelin kaldığı
istasyon küçük bir ev şeklinde. Mutfağı,
|27 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
26 | |27 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
dinlenmek için odaları ve oturma odası mevcut. Personelin rahatlığı ve iyi hiz-met edebilmeleri için Çorum 112 İl Am-bulans Servisi Başhekimliği tarafından her şey düşünülmüş. Oturma odaları hem çalışma, hem vaka bekleme salo-nu olarak dizayn edilmiş. Yani hazır kıta odası şeklinde tasarlanmış.
İstasyona gelmemizin üzerinden çok ama çok kısa bir süre geçtiğinde bütün personel ambulansın yanına geçti. Öğ-rendik ki her gün ambulans kontrolden geçirilerek hazır hale getiriliyor. Ambu-lansta önceki günden kalan eksiklikler tamamlanırken, aracın motoruna kadar günlük kontroller tamamlanıyor. Açıkça-sı bunun günlük yapılması, özellikle araç motorunun dahi kontrol edilmesine şa-şırıyoruz.
Bizde hazır kıtaya geçip personeli ve çalışma şartlarını hem gözlemlemeye, hem de personelden gerekli bilgileri al-maya başladık. Tabii personelin kulağı her dakika komuta merkez tarafından bildirilen anonslarda ve bu sürede so-rularımızı sorarken bizim de kulaklarımız anonslarda. Biliyoruz ki asıl görevimiz ve gözlemimiz tam da bu sırada ola-cak. Şunu da belirtmemiz gerekiyor ki; vatandaşlar tarafından yapılan bütün çağrılar ambulans personeline değil, komuta kontrol merkezi adı verilen çağ-rı merkezine yapılıyor. Orada bulunan personel de vakayı istasyona bildirerek, ambulansın olay yerine gitmesi için bil-gi veriyor. Bilmediğimiz bir konuyu daha bu sayede öğrenmiş oluyoruz.
Personelden öğrendiğimiz kadarıyla
Çorum 112 Acil Sağlık Hizmetlerinde yaklaşık 280 personel çalışıyor. Çorum ve ilçelerde toplam 22 istasyon hizmet
veriyor. Bu istasyonlardan 5 tanesi de Çorum Merkez’de.
Biz personelden daha detaylı bilgiler ve bilmediğimiz konular hakkında bilgi al-maya devam ediyoruz. Ama kulağımız hala anonslarda!
Vakalarda karşılaştığınız sıkıntılar neler?
ATT Murat Alaçam: Bizlerin karşılaştığı en büyük sorun adreslerden kaynakla-nıyor. Vatandaşlar olay yerini bildirirken komuta merkeze detaylı bilgileri vermi-yorlar. Vatandaşlarımızdan beklediği-miz adres verirlerken belirteç bilgilerini de kullanmaları. Örneğin; cami, okul gibi yakınlarda bulunan ve herkes tara-fından bilinen yerleri kullanarak adres vermeleri bizim daha hızlı hareket etme-mizi sağlıyor. Bizim ilk sorunumuz vatan-daşlarımızın tam adres bildirememeleri. Bizim için dakikalar hatta saniyeler çok önemli. Yaşamla mücadele ediyoruz.
Paramedik Ayşegül Karataş: Özellik-le kalabalık ortamlarda karşılaştığımız meraklı vatandaşlar istemeden de olsa sorun çıkarabiliyorlar. Vakaya olan mü-dahale alanlarımız kısıtlanabiliyor veya hastaya ilk yardımda bulunmak istiyor-lar. Özellikle şunu belirtmek istiyorum. İlk yardım sertifikası olmayan vatandaşları-mız vakalara müdahalede bulunmasın. Bu ciddi sorunlar ortaya çıkarabiliyor. Bi-raz daha duyarlı ve biraz daha dikkatli olmalarını istiyoruz. Arkadaşımın dediği gibi biz saniyelerle yarışıyoruz.
Ambulans ve itfaiyeler hep geç kalır algısı var. Bu sizce neden kaynaklanıyor?
ATT Murat Alaçam: 112 Acil perso-neli hiçbir zaman kendi isteğiyle geç
kalmaz. Zaten bütün her şey ciddi bir kontrol altında. Dakikalarla yarışırken, yaşamla mücadele ederken bunun bilinçli yapılması söz konusu olamaz. Adres bilgisinin yanlış verilmesi, trafikte karşılaşılan sorunlardan dolayı gecikme söz konusu olur. Aksi takdirde böyle bir sorunla karşılaşmayız. Bizim amacımız hızdan önce güvenli bir şekilde olay ye-rine ulaşıp, güvenli bir şekilde hastayı hastaneye ulaştırmaktır.
Çorum’da bu durum nasıl peki?
Paramedik Ayşegül Karataş: Bizim vakalara hızlı ulaşma oranımız olduk-ça yüksek. Şehir içerisinde vaka yerine ulaşma oranlarımız, 2013 yılının ilk 6 ay-lık periyodunda, ilk 10 dakika içerisinde %96.54, kırsal alan için de 30 dakikada %89.16. Bu rakamlar vaka yerine zama-nında ulaştığımızı en açık gösteren de-receler.
Peki, asılsız çağrılarla komuta merkez meşgul ediliyor mu?
ATT Murat Alaçam: Birçok çağrı mer-
kezinde olduğu gibi 112 Acil’de de bu durum mevcut. 2012 yılında 467.815 çağrıdan 23.375 çağrı acil vaka. Oran farkını görebiliyorsunuz. Vatandaşlarımı-zın daha duyarlı davranmalarını istiyo-
ruz.
İstasyonda zamanınız nasıl geçiyor?
ATT Göksu Yıldız: Burası bizim evimiz gibi. Bizim için evden bir farkı yok. Bu istas-yonda 15 kişilik büyük bir aileyiz. Vakaya gitmediğimiz zamanlarda kulaklarımız sürekli anonslarda. Burada televizyon iz-leyebiliyoruz, kitap okuyabiliyoruz, sohbet ediyoruz. Kısaca bir evde neler yapabili-
yorsak burada da bu imkânlara sahibiz.
112’de BİR GÜN112 ACİL’in24 saatinimercek altına aldık.
28 | |29 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
Ve yarış başlıyor
Sorularımıza devam ederken bekledi-
ğimiz anons geliyor. Telsizden gelen ilk
anonsla beraber ciddi bir hareketlen-
me başlıyor. Personeller o an bizi unu-
tuyorlar ve hızlı bir şekilde ambulansa
yöneliyorlar. Vaka bilgisi için komuta
merkezinden adres bilgileri alınıyor ve
yaşam yarışı için start veriliyor. Bizde
arabamıza binerek, ambulansın arka-
sından vaka yerine giderken gözlemleri-
mize devam ediyoruz. Fark ettiğimiz bir
konu var ki, ambulans trafikte belirlenen
hız sınırlarını ihlal etmiyor. Sonradan öğ-
rendik ki ambulans için özel bir durum
söz konusu değil. Ambulansın yol için
belirtilen hız sınırına uyma zorunluluğu
varmış.
Yol boyunca yaşanılanlardan dolayı
ambulansların neden geciktiğini anla-
mak da mümkün. Ambulansın siren sesi-
ni duyan vatandaşlardan panikleyenle-
rine de şahit olduk. Bilinçli vatandaşlar
ise araçlarını sağa çekmeye başladılar.
En ilginci ise paniklemekten dolayı ara-
basını stop ettiren vatandaştı. Ama yol-
daki bu aksaklıklara rağmen 7 dakika
içerisinde olay yerine ulaştık.
Yüksekten düşen bir vatandaşa yapılan
ilk müdahalenin ardından, bu defa has-
taneye doğru bir yarış başladı. Bu defa
yoldaki sürücüler biraz daha duyarlı ve
bilinçli. Hasta hızlı bir şekilde hastaneye
ulaştırılarak hastane personeline teslim
ediliyor. Personeller ambulansa binme-
den önce hastanın hastaneye teslim
edildiğini ve istasyona döndüklerini ko-
muta merkezine ilettiler. İstasyona tekrar
döndüğümüzde ise, personeller komuta
merkezi tekrar arayarak istasyona ulaş-
tıklarını, yeni vakaya çıkabileceklerini
bildiren aramalarını gerçekleştirdiler.
Acil 112 personelinin her adımı kontrol
ediliyor. Bu durum dahi bizi şaşırtıyor.
Bu kontrolleri sorduğumuzda da bizim
gözden kaçırdığımız görüşmeler hakkın-
da da bilgi verdiler. Ambulansın ilk ha-
reketini, olay yerine ulaşıldığını, hasta-
nın durumu hakkında bilgiyi, hastaneye
ulaşıldığını, hastaneden çıkışı, istasyona
dönüldüğünü komuta kontrol merkeze
bildirmek gerekiyormuş. Tam bir kontrol
mekanizmasının Acil 112’de işlediğini
söyleyebiliriz.
İstasyona geldikten sonra tekrar kulak-
larımız telsizde. Bütün personelde birer
telsiz ve her an tetikteler. Bizde soruları-
mıza tekrar başlıyoruz.
Vakalardan sonra gözleriniz ışıl ışıl?
ATT Göksu Yıldız: Bizi bu mesleğe
bağlayan en önemli noktalardan biri,
bir hastanın hayat mücadelesini kazan-
dığını görmek. Bunda dolaylı da olsa
emeklerimiz mevcut. Az önceki vakanın
güvenli bir şekilde hastaneye teslim
edilmesinin mutluluğu gözlerimize yan-
sıyor.
Paramedik Ayşegül Karataş: Bazen in-
sanlar bizi çaresizce karşılıyor. Bizlerden
beklentileri çok büyük. O çaresizliğe
rağmen vatandaşlarımız bizlere bakar-
ken ki o gözlerindeki ışık, bu mesleğin
en büyük yüzü. Bizlerden gelecek “has-
tamız iyi” kelimesi için insanlar dudak-
larımıza bakıyor. Bunu söylemek, onları
mutlu etmek bizi çok mutlu ediyor.
Vakalarda bu durum duygusal anlara yol açmıyor mu?
ATT Murat Alaçam: Bizim mesleğimiz-
de duygusallığa yer yok. Müdahale
anında tek düşündüğümüz hastanın
hayata tutunması. Tabii bizde insanız ve
28 | |29 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
yeri geldiğinde duygusal oluyoruz ama duygusal olmak, hastayı hastaneye tes-lim ettikten sonra başlıyor. Bazen empa-ti kuruyoruz ve bu da bizi etkiliyor. Ama olay anında bundan bahsedemeyiz.
Yoğun bir koşturmacadan sonra biraz yorgun düşen personeli daha fazla yor-mamak için bizde sorularımıza burada son vererek, gözlemlerimize devam edi-yoruz.
Acil 112 personeli sıcak bir sohbet orta-mına dalıyor. Ama sohbetlerinin gene-
linde vakalarda karşılaştıkları durumları
değerlendiriyorlar. Bir hastaya nasıl
müdahale edilmesi gerektiğini sürekli
konuşuyorlar. Bir anlamda beyin jimnas-
tiğiyle sürekli kendilerini hazır tutuyorlar.
Oturma odasındaki masada Çorum’un
büyük bir haritası var. Oradaki cad-
de ve sokak isimleriyle kendilerine bir
oyun dahi yapmışlar. Oyuna bizde da-
hil oluyoruz. Gözlerimizi kapatıyoruz ve
oradan belirledikleri bir adresi bizlere
soruyorlar. Tabii adresi en geç bulan da
biz oluyoruz. Kısaca kaybettik…
Acil 112 kısa zamanda bizi de ailesi
gibi görüyor ve sıcak, samimi ve güzel
bir ortamda günümüzü sonlandırıyoruz.
Personel birkaç vakaya daha çıkıyor
ama biz kendilerini rahatsız etmemek
için istasyonda kendilerini bekliyoruz.
Akşam olup yanlarından ayrılırken ken-
dilerine kolaylıklar diliyor ve Acil 112’yi
biraz daha yakından tanımanın ve ta-
nıtacak olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
112’de BİR GÜN
30 |
TIKLAMADANDÜŞÜNÜN!
|31 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
Günlük hayatın gerektirdiği sebeplerden dolayı kullandığımız elektronik cihazların doğaya verdiği zararları hiç düşündünüz mü?
Bilgisayar başında geçirdiğiniz her dakika doğaya zarar veriyor. Sadece laptoptan bir arama yapmak doğaya 0.2 gr karbondioksit salınımına neden oluyor. Daha duyarlı olmak için tıklamadan bir kez daha düşünün!..
ÇEVRE DOSTU
32 |
Günümüzün unutulmaya yüz tut-muş yöresel el sanatlarından biri olan ‘’Kargı Bezi’’ dokuma-cılığı yaklaşık 1850’li yıllara da-
yanmaktadır. O tarihlerden bu yana Kargı İlçe ve köylerinde pek çok evde bulunan dokuma tezgâhlarında (işlik) dokuma yapan kadınlar, ev halkının temel giysi ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, birbirinden zahmetli ve aylar sürecek göz nuru isteyen işlemelerle gelinlik kızlarına çeyizler hazırlıyorlar-dı. Marifetli yöre kadınları tarafından pamuk kullanılarak dokunan kumaşlar terletmemesi sebebi ile iç çamaşırı, kadın ve erkek gömleği, çocuk kıyafeti, peşkir, perde, önlük, örtü ve daha pek çok alanda yaygın olarak kullanıyor-du. İpek kullanılarak yapılan dokuma-lar (ibrişim) çeyizlerin olmazsa olmazı iken, şık ve zarif örtüler olarak da de-ğerlendiriliyordu.
Özellikle 1960’lı yıllarda neredeyse her evde bulunan dokuma tezgâhları ile Kargı Bezi altın çağını yaşadı. An-cak teknoloji ve sanayinin gelişmesi ile birlikte sanayi ürünü olan makine do-kumaları hem kolay hem de emeksiz bir biçimde elde edilmeye başlayınca, Kargı Bezi gibi çok yoğun emek gerek-tiren tarihi bir sanat büyük zarar gör-dü. Buna, özellikle Kargı’da çok ciddi boyutta olan köyden kente göçte ek-lendiğinde bir kültür mirası neredeyse yok olma noktasına geldi.
2011 yılının başından beri kültür mi-rasımıza sahip çıkmak adına yapılan çalışmalar neticesinde Kargı ilçesinde yeniden orijinal tezgâhlar kuruldu. Bu sanatın son temsilcileri ve son ustaları tekrar tezgâh başına geçtiler. Nineleri-mizin çeyizlerinden kıyılıp da kimselere gösterilmeyen nefis dokuma örnekleri çıkarıldı ve ilçe bayanlarına Kargı Bezi dokuması üzerine aylar süren eğitimler verilmeye başlandı.
Bugün gelinen noktada tarihsel doku en ufak bir zedelenmeye ya da deği-şikliğe uğramadan, yöresel motifler günün ihtiyaçlarıyla buluşmaya başla-dı. El tezgâhlarının başındaki kadınlar bir kültür mirasını ekonomik bir değer haline getirmenin hazzını yaşamaya başlarken, Kargı Bezi’nin sonraki ne-sillere aktarılmasının önü de sonuna kadar açıldı.
Dokuma: Dokuma, pamuk ipliğinden yapılmaktadır. İp, denk halinde pa-zardan temin edilebilmektedir. İşlik denilen tezgahlarda dokunur. İpliğin kumaş haline gelmesi sabır isteyen, zor ve zaman alıcı bir iştir. Ekonomik açıdan pahalıya mal olmaktadır.
İpler: Atkı ipliği, Çözgü ipliği
Atkı ve çözgü ipliklerinin incelik-kalın-lık itibari ile farklılıkları vardır. Dokuma için alınan iplikler önce büyük kelep-çeye (çembere) takılır. Sonra el çıkrık-ları ile masuralara sarılır. Bu sarma esnasında kopan ipler tek tek ulanır. Masuraya sarılan iplikler, masuralar-la birlikte hazırlanan büyük kazanlar içerisindeki çirişlere sokulur. Bu iplikler kazan içerisinde kaynayan suda bir-kaç saat haşlanır. Masurada sarılı ip-likler, kazanın dibine çöker. Başka bir kapta hazırlanan un bulamacı, kaynar sudaki masuraların bulunduğu kazana dökülerek karıştırılır, tekrar kaynatılır. Böylece iplerin çirişleme işlemi yapıl-mış olur. Çirişleme, ipliğin dayanıklı-lığını artırmak için yapılır. Çirişlenen ipler, kazanlardan çıkarılarak bir hafta süreyle kurumaya bırakılır. Kuruyan ip-liklerde, işliklerde dokunacak kumaşın yapılacağı işe göre çözgüsü yapılır ve işliğe geçirilir. İşliğin tarakları ha-zırlanır, iplikler dokumaya hazır hale getirilir. Her türlü işlem bittikten sonra dokumaya geçilir. İpliğin hazırlanması, masuraya alınması çirişlenmesi, tekrar
masuraya sarılması, çirişlenen iplik-lerin kurutulması, kısacası dokumaya geçiş safhası 15 günlük bir zaman al-maktadır.
Kargı Bezi dokuması kendi arasındaikiye ayrılır
• İnce kenarlı dokumalar: Daha kıymet-li ve zarif görünümdedir. Bu dokuma içerisine, dokumanın yapıldığı yıllarda ipek kozası ipliklerinden, dokuma ara-larına şerit veya yolluk şeklinde ilave edilerek hoş bir görünüm kazandırılırdı.
• Kalın kenarlı dokumalar: Dokunuşu ve yapılışı ince kenarlı dokuma gibidir. Tek farkı dokuma ipliğinin biraz kalın olması ve dokumanın daha sık ve kalın olma özelliğidir.
Ayrıca; Kargı Halk Eğitim Merkezi “Kar-gı Bezi” dokumacılığının gelişmesi ve korunması için birçok projede yer al-mış ve birçok kursiyere dokumacılığı öğretmiştir. Halen aktif bir şekilde hiz-met veren Kargı Halk Eğitim Merkezi, dokumacılıkla ilgilenen vatandaşları bekliyor.
KARGI BEZi
|33 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
KÜLTÜREL DEĞERLERKargı Halk Eğitim Merkezi’ne katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
34 |
Çorum’un köklü şirketlerinden Ar-San Makina, tuğla ve kiremit tek-
nolojileri sektöründe 40 yılı geride bıraktı. 40. yılını “Hiç olmadı-
ğımız kadar deneyimli, hiç olmadığımız kadar dinamiğiz!” sloga-
nıyla kutlayan Ar-San Makina, 1973 yılından itibaren sektörünün güçlü
firmaları arasında yer alarak Çorum’un sanayisine de önemli katkılarda
bulundu.
Müşteri mutluluğunu sağlamayı ulusal ve uluslararası pazarda rekabet
edebilmenin temel koşulu olarak gören Ar-san Makina’nın, firmanın tüm
süreçlerinin uluslararası kalite seviyesinde gerçekleştirilmesi, faaliyetleri
sırasında çevrenin korunması, işçi sağlığı ve iş güvenliğine uygun ça-
lışma ortamının korunması, ürünlerinin; pazarın ekonomik ve teknik ge-
reksinimlerine en uygun biçimde imal edilmesi vazgeçilmez prensipleri
arasında yer alıyor.
Yaptığı başarılı çalışmalarla beraber vizyonunu da yukarılara taşıyan
şirket, hedeflerini tuğla ve kiremit sektöründe, yurt içinde ve yurt dışın-
|35 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
SANAYİ
da doğru teknolojiler ile anahtar teslim
katma değerli çözümler sunan, tekno-
lojik gelişmelere hızla uyum sağlayan,
gelişimi yönlendiren, kullanıcı ve çalı-
şan memnuniyetini de en üst düzeyde
tutan, yerli ve yabancı iş ortaklarının
birinci derecede tercih ettiği sektörde
dünya firması olmak olarak belirledi.
Ar-San Makina’nın 40. kuruluş yıl dönü-
mü büyük bir programla kutlandı. Çorum
Organize Sanayi Bölgesindeki fabrikada
çok sayıda konuğun katılımıyla gerçek-
leştirilen kutlamada, Ar-San Makina Kuru-
cusu ve Onursal Başkanı İsmail Kayılı ve
Ar-San Makina Yönetim Kurulu Başkanı
Zafer Kayılı tarafından karşılanan konuk-
lar arasında Çorum protokolü, sanayici
ve iş adamlarının yanı sıra müşteriler ve
tedarikçiler de yer aldı.
Ar-San Makina Yönetim Kurulu Başkanı
Zafer Kayılı, organizasyona katılan da-
vetlilere teşekkür ederek, “Gerek telefon
ve telgrafla, gerekse çiçek ve çelenkle-
riyle tebriklerini ileten tüm dostlarımıza
şükranlarımızı sunuyor, hep birlikte nice
yıllara ulaşmayı diliyorum” dedi.
Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kayılı, Ar-
san Makina hakkında da açıklamalarda
bulunarak “40 yıl önce kurulan Ar-San
Makina, tuğla ve kiremit sektörüne yöne-
lik makine, ekipman ve komple anahtar
teslim sistemler üretiyor. Aynı zamanda
çimento, kömür ve tuz gibi maden işle-
me tesisleri için de üretim yapan firma-
mız bünyesinde 100’ü aşkın kişi istihdam
ediliyor.
Üretimini gerçekleştirdiğimiz makineler,
Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Türkî Cumhu-
riyetler başta olmak üzere dünyanın pek
çok ülkesine ihraç ediliyor. İskenderun’da
kurulu bulunan Artuğ Pazarlama A.Ş.,
Kahramanmaraş’ta bims üretimi ger-
çekleştiren Arsan Bims İmalat İnşaat
Nakliye Ticaret Sanayi A.Ş. ile Çorum’da
Müzik dinletisi, hediye ve ikramlarla de-vam eden programda emektar firma ça-lışanlarına plaket verildi. Ar-San Makina bünyesinde 10 yılı aşkın süredir hizmet veren 17 çalışan düzenlenen programda plaket aldı.
döküm imalatı yapan Arsan Döküm
A.Ş. de firmamız bünyesinde faaliyet
gösteriyor.”dedi.
Emektarlar da unutulmadı
36 |
Çorum’da 1994 - 1999 yılları arasında ilk dönem
Çorum Belediye Başkanlığı, 1999 - 2002 yılla-
rı arasında da ikinci dönem Çorum Belediye
Başkanlığı’nı yapan, Milli Görüş’ün teorisyenlerinden
Prof. Dr. Arif Ersoy’la Ankara’da buluşarak hem Çorum
hakkında, hem de Türkiye’nin şu anki dinamiklerini
oluşturan faktörler konusunda bir röportaj gerçekleş-
tirdik.
Şu an Ankara’da yaşayan ve Yıldırım Beyazıt Üniver-
sitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü Başkanı
ve Üniversite Yönetim Kurulu üyesi olan Prof. Dr. Arif
Ersoy’un Çorum’u her zaman özlediğini, şu sözlerinden
daha sonra çok daha açık ve net bir şekilde anladık.
“Çorum’un havasıyla doldurdunuz ortamı, Çorum Saat Kulesi’nin rüzgârını getirdiniz bana. Teşekkür ederim.”
Çorumlular sizi 94 belediye seçimleri ile tanıdı. Çorum’da 2 dönem Belediye Başkanlığı yaptınız. Nasıl bir Belediye Başkanlığı dönemi geçirdiniz?
Paylaşımcı demokrasi ilkelerine dayalı yeni bir bele-
diyecilik modeli geliştirdik. Çorumlular beni 94 yılında
Çorum’a davet ettikleri zaman, bu modeli de uygulamak
ve şehrime olan borcumu ödemek için aday oldum. Sağ
olsunlar birleştiler ve bizi seçtiler.
Çorum’a 8,5 yıl hemşerilerimizle birlikte hizmet ettik. Ta-
bii o zaman Çorum’un birçok sorunu vardı. Sorunların
başında da şehrin su sıkıntısı geliyordu. Su sıkıntısı hat
safhadaydı. Alt yapı yetersizdi. Şehrin büyük bir bölümü-
nün imarı yoktu. Daha da önemlisi Çorum’da geçmişten gelen, yani 1980 olaylarından dolayı şehrimiz adeta iki-ye bölünmüştü. İlk yaptığımız iş Çorum’u bir bütün olarak kabul etmek ve hemşerilerimiz arasında dayanışmayı arttırmaktı. Bunu o dönemde önemli ölçüde gerçekleştir-dik. Çorum’un su sorununu çözdük. Hisse tapulu alanları imarlı hale getirdik. Yeni arsa ürettik. İki uydu kent projesi hazırladık. Kentsel dönüşümü başlattık. Alt yapı sorunu-nu önemli ölçüde çözdük. Böylece Çorum’da Paylaşımcı ve Katılımcı Demokrasi modelini uyguladık. Şeffaf ve ka-tılımcı belediyecilik uygulamalarımız o dönemde birçok şehirde ‘Milli Görüş Belediyecilik’ olarak örnek alındı. Hemşerilerimizle beraber şehrimizin sorunların üstesin-den geldik. Hemşerilerimizle birlikte Çorum’u örnek kent
MİLLİ GÖRÜŞ PERSPEKTİFİNDE YEREL YÖNETİMLER
|37 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
haline getirdik. Çorum’un temizliği ve örnek belediye-ciliği ulusal ve uluslararası basında örnek gösterildi.
Ak Parti’nin kurulduğu yıllarda ve daha sonraları da aktif siyaset yapmanız için teklifler gelmesine rağmen, teklifi kabul etmediniz. Kamuoyunda milletvekilliğiniz ya da belediye başkanlığınız Ak Parti’ye geçtiğinizde garanti olarak görülmesine rağmen neden böyle bir tercihiniz olmadı?
O dönemde bazı arkadaşlarımızla anlaşamadığımız için beraber hareket etmedik. Yoksa o arkadaşlarımız-la beraber biz 30 yıl çalıştık. Ülkemize beraber hizmet ettik. Beraber olamamamızın sebebi de temel ilkelerin belli bir ölçüde farklı olmasından kaynaklanmaktaydı. AK Parti’yi kuran ve yönetenler yakın arkadaşlarımızdır. Zaman zaman uyguladıkları politikaların eksikliklerini dile getirdik. Hiçbir zaman arkadaşlarımızın aleyhin-de konuşmadık. Biz Çorum’da bilinen klasik siyasetten farklı bir siyasi üslup ve yöntem uyguladık. Arkadaşları-mızın şehrimize ve ülkemize hizmetlerinde başarılar di-ledik. Hizmetlerinde başarılı olmalarını istedik ve yeri geldiğinde de gücümüz ölçüsünde destekledik.
2009 yerel seçimlerinde Saadet Partisi’nden Belediye Başkan adayı oldunuz. Belki de kazanamayacağınızı biliyordunuz. Bu vefanın kaynağı nedir?
Şöyle ki; ben illa kazanayım diye değil, belli prensip-leri halkımla paylaşmak istedim. O dönemde daha önce paylaşmadığım ilkeler vardı. Ben de bundan do-layı bu ilkeleri paylaşmak istedim. O zaman da, “Beni davet ettiniz, benim görevim gelmektir, oy verip ver-memek sizlere aittir.” demiştim. Çoruma gittim, çalış-tım. Bilgimizi hemşerilerimle paylaştım. Beklenen oyu alamadım. Çorumluların kararını saygıyla karşıladım. Neticeden de herhangi bir şikâyetim olmadı. Tercih halkındır ve bunu istediği gibi kullanır.
Çeşitli üniversitelerde ders veriyorsunuz. Siyaset mi, üniversite hocalığımı sizinle daha çok bağdaşıyor?
Her yaşın bir işi var. Belli dönemde üniversitede bu-lunmamız çok önemliydi. Dolayısıyla o dönemlerde üniversitede bulunduk. Hayatımı 4 bölüme ayırdım. Bu dört bölümde 20 yıllık periyotlardan oluştu. Birinci 20 yıllık dönem öğrenme dönemiydi. Bu liseyi bitirinceye kadar ki zamanı içermekteydi. İkinci 20 yıllık dönem ise araştırma dönemiydi. Bu dönemi iyi değerlendir-meye çalıştım. Yurt içinde ve yurt dışında araştırmalar yaptım. Yurt dışında üniversitelerde ders aldım ve ders verdim. Şehrimin ve ülkemizin gelişmesi için plan ve stratejiler hazırladık. Türkiye’nin neden geri bırakıldığı konusunda makaleler yazdım. Şehrimizin ve ülkemizin gelişmesine yönelik yeniden yapılan modeli geliştirdik. Üçüncü 20 yıllık dönemde de uygulamak için Çorum Belediye Başkanlığı’na aday oldum. Hemşerilerimiz parti farkı gözetmeden birleşerek bizi Çorum Beledi-
ye Başkanı seçtiler. Geliştirdiğimiz Paylaşımcı-Katılımcı Demokrasi modelini Çorumlularla birlikte uyguladık.
Çorum Belediye Başkanı olmadan ve başkanlıktan ayrıldıktan sonra bu modeli Ankara’da siyasilere an-lattım. Refah Partisi, Hak ve adalet merkezli bu modeli “Adil Düzen” adıyla 1989 yılında ülkemizin siyasi gün-demine taşıdı. Halkımız bu modele büyük ilgi gösterdi. Bundan dolayı Refah Partisi, 1994 Yerel seçimlerinde büyük başarı gösterdi. Belediyecilik konusunda ülke-mizde “bir devrim” gerçekleştirdi. Yerel yönetimlerde uygulanan “Milli Görüş Belediyeciliği” Refah Partisi’nin 1995 seçimlerinde en büyük parti olmasına ortam ha-zırladı. Refah Partisi’nin Muhterem ve Merhum Genel Başkanı 1996 yılında Cumhuriyet tarihinin en başarılı hükümeti olan 54. Cumhuriyet Hükümetini kurdu. Eğer dâhili ve harici haramiler kahraman ordumuzun bazı mensuplarıyla işbirliği yaparak 28 Şubat Post Modern darbesini yapmasaydılar, ülkemizin makûs talihi deği-şecek ve Türkiye 2010 yılında gelişmişlikte Almanya’nın seviyesine getirilecekti. Çorum Belediye Başkanlığı gö-revini yaparken 54. Cumhuriyet Hükümeti’nin çalışma-larına teknik düzeyde bir bilim adamı olarak katkıda bulunmaya çalıştım. Böylece hayatımın üçüncü 20 yılını geliştirdiğim teorilerin uygulanması için Çorum Beledi-ye Başkanı ve ilim adamı olarak çalıştım. Kanunların ve imkânların elverdiği ölçüde bilgilerimi uygulamaya gayret ettim. Şimdi de ömrümün dördüncü 20 yılında öğrendiğim, doğrulunu araştırdığım ve uyguladığım bilgimi Ankara’da, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi lisans, lisansüstü ve doktora öğren-cilerimle paylaşmaya çalışıyorum. Kitap ve makaleler yazıyorum. Yurt içinde ve yurt dışında verdiğim kon-feranslarla bilgi ve deneyimi diğer insanlarla paylaş-maya çalışıyorum. Yeni araştırmalar yapıyorum. Ulus-lararası toplantılara katılıyorum. Dolayısıyla benim için her dönemin bir işi var. Her dönemin işi, o dönemde yapılmalı. Ben hayatımda her işi, yapılması gereken dönem ve zamanda yapmaya çalıştım.
Milli Görüş’ün teorisyenlerinden biri olarak siz ve partinin üst düzey yöneticileri Türkiye’deki değişimi neye bağlıyorsunuz? Bu değişime Milli Görüş teşkilatı olarak adapte oldunuz mu?
Milli Görüş hareketi kendi dünya görüşünden zorla ve baskıyla uzaklaştırılan bir milletin yeniden kendi görü-şüne dönüş hareketidir. Milli görüş milletimizin hak ve adalete dayanan ortak görüşüdür. Dolayısıyla biz üni-versite yıllarımızda, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenci iken arkadaşlarımızla Türkiye’nin gelişmesi ve ileri bir demokrasiye sahip olmasını ve dünyada örnek ülke haline gelmesini kendimize he-def edindik. Bu bir araya gelerek şu sorulara cevap bulmaya çalıştık: Batılılar neden geliştiler ve ilerlediler de biz niçin geri kaldık? Ülkemizi nasıl geliştirebiliriz? Türkiye’yi nasıl önder ülke haline getirebiliriz? Araş-
38 |
tırmalarımızda Batılılar, kendi dünya görüşleri ve değer ölçülerine göre ülkelerini yönettiklerine ve ülkelerinin sorunlarını bu sayede çözdükleri için ge-liştikleri neticesine ulaştık. Ya biz neden geri kaldık? “Çünkü biz, milletimizin dünya görüşü ve değer öl-çülerimize göre yönetemediğimiz ve sorunlarımıza çözüm üretemediğimiz için geri kaldık” dedik.
Öyleyse bu ülkeni insanları olarak biz ne yapmalı-yız? “Yeniden Büyük Türkiye” inşası için ne yapma-lıyız? Arkadaşlarımızla karar aldık. “Biz bu ülkenin insanları olarak milletimizin dünya görüşü ve değer ölçülerini esas alarak yeni bir sosyal ve iktisadi yapılanma modeli geliştirmeliyiz. Türkiye’yi insan hakları ve adalet konusunda örnek ülke haline ge-tirmeliyiz.” dedik. Batılıları taklit etmek zorunda mı-yız? Taklit edenler taklit ettiklerini asla geçemezler. Onları hep geriden takip ederler. Dolayısıyla bu inançla yola çıktık. Çalışmalarımızı bu doğrultuda yaptık. Siyasete girişimiz de bu amaçlaydı.
Bu çalışmalarımız Türkiye’de büyük değişimlere ortam hazırladı. Milli Görüş hareketinin doğrudan yaptığı hizmetler var, dolaylı hizmetleri var. Bu ha-rekette biz 1969 yılında “önce ahlak ve maneviyat” ilkesini gündeme taşıdık. Sonra ülkemizin sanayileş-me politikasını tamamen değiştirdik. Milli sanayinin kurulmasını, fabrika yapan fabrikaların kurulmasını, Türkiye’nin teknoloji üretme aşamasına geçmesi-ni hep savunduk. Bunlar Türkiye’de önemli ölçüde gerçekleşti. Milli Görüş, zihni bir değişim gerçekleş-tirerek ülkemizin teknoloji üretebileceği anlayışını geliştirdi.
Şu anda Genel Sekreterliğini yaptığım Ekonomik Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) 1969 yılında kuruldu. O zaman ESAM’ı yöneten arkadaşlarımız, küçük sanayi sitelerinin kurulup desteklenmesi ge-rektiğini savundular. O zaman Devlet Planlama da çalışan ve ESAM’ı kuran arkadaşlarımız ülkemizde organize sanayi bölgelerinin kurulması gerektiği-ni savundular ve bu konuda yoğun gayretler sarf ettiler. ESAM, bir araştırma merkezi olarak ağır sa-nayinin kurulması ve ileri teknoloji projelerinin ge-liştirilmesinde aktif rol oynadı. Fabrika yapan fab-rika vizyonunu Türkiye’nin gündemine taşıdı. ESAM, 1980’li yıllarda “Adil Düzen Projesini” geliştirdi. Bu proje, Refah Partisi tarafından 1989 yılında ülkemi-zin siyasi gündemine taşındı. “Adil Düzen” milletimi-zin dünya görüşü, değer ölçülerine dayalı ilmi ölçüt-lere dayanılarak geliştirilen hak ve adalet merkezli “Paylaşımcı- Katılımcı bir Demokrasi Modelidir”. Bu
‘‘Ülkemiz için birlik ve beraberlik içerisinde çalışmalıyız.’’
|39 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
model ülkemizde yasaların ve imkânların elverdiği ölçüde belediyelerde ve 54. Cumhuriyet Hükümeti döneminde uygulandı.
Bu çalışmalarımız Çorum’da ve ülkemizde bir zih-ni devrimin gerçekleşmesine ortam hazırladı. Biz Anadolu halkının aktif siyaset katılmasında aktif rol aldık. Hem Anadolu’nun sanayileşmesi, hem de kitlelerin siyasette daha aktif rol almasına yö-nelik büyük gayretler sarf ettik. Kitlerin siyasete ka-tılım bilincini geliştirmeye çalıştık.
Bugün benim gibi işçi çocukları olan Sayın Cum-hurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız siyasette bu noktalara gelmişse, Milli Görüş Hareketi’nin Türkiye’de gerçekleştirdiği zihni inkılâbın bir ne-ticesi olarak değerlendirilebilir. Diğer partilerin tarihimiz ve milletimizin dünya görüşü ve değer ölçüleriyle ilgili tavırlarının değişmesine bu çalış-malarımız ortam hazırladı. Ülkemizde farklılıkların çatışma için değil, dayanışma için bir zenginlik olacağını söylem ve uygulamalarımızla ortaya koyduk. Siyasetin millete hizmet uğraşısı olduğunu uygulamalarımızla ortaya koyduk. İslam’ın, milli birlik ve bütünlüğümüzün harcı olduğunu önem-li ölçüde kitlelere benimsettik. Milletin inancı ve giyim-kuşamıyla uğraşmanın yanlış olduğunu her ortamda dile getirdik. Devlet, millet kaynaşması-nın gereğini hem anlattık, hem de belediyelerde ve hükümet düzeyinde uygulamalarımızla ortaya koyduk.
Sonra laik, anti laik, alevi, sünni, sağ, sol ayrımının anlamsız olduğunu anlattık. Bugün bu konularda bizim savunduklarımız büyük halk kitlesi tarafın-dan benimsendi. Dolayısıyla bu çalışmalarımızla Türkiye’de büyük bir halk inkılâbının gerçekleşme-sine katkımız oldu. Bundan dolayı da bu durum için Allah’a hamd ediyoruz. Dua ediyoruz.
Tekrar aktif siyasetin içinde olmayı düşünüyor musunuz?
Biz şu an şu ilkeyi benimsedik. “Gençleri destek-lemeliyiz. Onları öne çıkartmalıyız. Onlara bilgi ve deneyimlerimiz ile yardımcı olmalıyız. Biz hayatımı-zın bu aşamasında gençlerin önünü açmamız ve onlarla deneyimlerimizi paylaşmamız gerekmek-tedir. Bizde bunu yapıyoruz.
Şu anda siyasetle aktif uğraşmıyorum. Üniversite-de bölüm başkanı ve üniversite yönetim kurulun-dayım. Yasalara göre aktif siyaset yapmam doğru değil. Lakin ülkenin siyasetini yakından takip edi-yorum. Kamuoyunda Saadet Partisi içinde sıkıntıla-rın olduğu izlenimi var. Çünkü büyük bir liderin boş-
luğunu doldurmak kolay değil. Zaman içerisinde bu değişmeler olacak. Belki ileriki tarihlerde Türkiye’de siyasi tabloda farklılaşmalar olacak. Onun da bu sıkın-tıları zamanla atlatacağı kanaatindeyim.
Yakın bir gelecekte hem Saadet Partisi’nde, hem Ak Parti’de önemli de-ğişmeler ve gelişmeler olacaktır. Bizim başlattığımız hamleler daha da geliştiri-lecektir. Ülkemiz, insan hakları ve ileri de-mokrasi konusunda mutlaka coğrafyamız-da ve dünyada örnek bir ülke olacaktır. Bu idealimizi koruyoruz. Bu idealler için doğrudan olmasa dahi ilmi platformlar-da çalışmalarımıza, araştırmalarımıza devam ediyoruz.
O zaman gençlere mesajlarınız olacaktır?
Gençlerimiz geleceğimizin teminatıdır. Onlar ‘Yeniden Büyük Türkiye’yi’ inşa ede-ceklerdir. Onun için zamanlarını iyi değer-lendirmeye çalışmalıdırlar. Dinlediklerini, öğrendiklerini ve araştırarak vardıkları neticeleri ileride milletimiz hizmetinde na-sıl kullanacaklarına şimdiden kendilerini hazırlamalıdırlar. Üniversitemizde genç-lerle yakından ilgilenmekteyiz. Gençleri üniversite çalışmalarında destekliyoruz. Ayrıca akademik çalışmalara hazırlıyoruz. Kendilerini geliştirmeleri için belli alanlar-da öğrencilerimize araştırmalar, ödevler veriyoruz. Bizim şimdiki hayatımız önceki hayatımızdan daha aktif.
Çorum’un yerel siyasetini takip ediyor musunuz?
Çorum’un siyasetini kent ölçeğinde gün be gün takip edemiyorum. Şehrimizde meydana gelen önemli gelime ve değiş-
meleri fırsat buldukça yerel basın aracılı-ğıyla takip etmeye çalışıyorum. Çorum’da olup biten önemli olayları yakinen izleme-ye gayret ediyorum.
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde Ak Parti, Çorum Belediye Başkan Adayını yine Muzaffer Külcü olarak belirledi. Belediye’nin çalışmaları ve Muzaffer Külcü hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Eski belediye başkanı olarak şu anki belediye başkanı hakkında konuşmama prensibimizi uygulamaktayız. Halkın seç-tiğini halk daha iyi değerlendirir. Bundan dolayı kendilerine başarılar diliyorum. Burada önemli olan şehrimize hizmet edecek arkadaşlarımızın seçimde yarış-maları ve kendilerini halka anlatmaları-dır. Çorum’a hizmet etmek için aday olan arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz. Kendileri-ni Çorumlulara anlatmalarında başarılar diliyoruz.
Çorum’un birliği ve gelişmesi için düşün-ce ve projelerini Çorumlulara anlatmaya çalışsınlar. Çorumluların 30 Mart 2014 tarihinde sandığa yansıyacak kararlarını hep beraber saygıyla karşılamaya hazır-lanmalıyız. Seçim için yarışan adaylara başarılar diliyorum. 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde hemşerilerimizin desteğine mazhar olacak arkadaşımızı şimdiden tebrik ediyor, hizmetlerinde başarılar di-liyorum. Bütün hemşerilerime selam ve saygılarımı arz ediyorum. Şimdiden yerel seçimlerin şehrimiz için hayırlı hizmetlere vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.
RÖPORTAJ
40 |
Fotoğraf anı ölümsüzleştirmek ise bu fotoğrafla bunu başardığıma inanı-yorum. Hatta ve hatta anı değil, tam 80 yılı bir fotoğraf karesinde anlattığı-
mı hissediyorum.
Elleri öpülesi ninemiz fotoğraf çekildiğinde torunlarıyla şakalaşıyor, torunlarına ezgiler söylüyordu. O güzel kareleri çekerken öyle bir an geldi ki, deklanşöre nasıl bastığımı bilmiyorum. Fotoğrafla o şakalaşmaların, o eğlenmelerin en derinlerine kadar inmiş ve bir hayatın en hüzünlü sahnesini yaka-lamıştım.
Böyle bir kare için mutlu mu olmalıydım? Bir fotoğrafçı olarak evet diyebilirim. Lakin duygularını hala kaybetmemiş bir insan olarak, bu kare için hayır cevabımı her za-man saklı tutuyorum.
Kendisini her ziyaret ettiğimde, beni gülü-cüklerle ve sevgiyle karşılayan ninemi ilk defa bu kadar hüzünlü görmem, açıkçası beni de derinden yaraladı. Hem de gülüş-meler içindeyken! O zaman fark ettim ki 80 koca yıl kolay geçmemiş. Yüzün de derin izler, bakışların da büyük bir elem. Belki de dile gelmeyen kim bilir neler var neler…
‘‘Anadolu Kadını’’ tabiri vardır ya, işte öyle bir anadır kendisi! Yıllara meydan okuyan; sorunları, sıkıntıları olsa da elinden geldi-ğince dışa vurmayan ama en saf halinde o yüzüne vuran yılların zor yaşanmışlığı. Fo-toğrafa her baktığımda boğazıma düğüm-lenen sözcükler, duygular!..
Bu fotoğrafı paylaşmak istedim. Sadece pay-laşmak, belki kendi hikâyemizi bir kez daha yaşamak istedim. 80 koca yılı bir karede siz-lere anlatmak istedim. Az önce sorduğum so-ruyu tekrar kendime soruyorum. Bu fotoğraf için mutlu muyum? Kim bilir…
KOSKOCA80 YIL...
|41 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
BİR FOTOĞRAF, BİR HİKÂYE
Not: Çektiğiniz fotoğrafları hikâyesiyle beraber paylaşmak isterseniz, bizimle irtibata geçebilirsiniz. Fotoğraf: Sefa KÖYLÜ / Olympus E 300: ISO 200, DİYAFRAM F:5.4, ENSTANTANE 1/60 sn
42 |
Leblebi ilk defa Şeyh Murat Gazi Hazretleri tarafından 1370-1390 yıllarında bulunmuştur. Özellikle nohutun ısıtılıp bekletilmesini keşfetmiştir. Efsaneye göre leblebinin serencâmı şu şekilde başlamış: Kırık olan nohutların içine Şeyh Murat Gazi’nin gözyaşları damlamış ve nohut kırıkları birleşerek leblebi tanelerine dönüşmüş. Leblebiciliğe, uğruna gözyaşı dökülebilecek kadar kıymet vermesiyle meşhurlaşan Şeyh Murat Gazi, İstanbul’da medfundur.
|43 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
HABERİN VAR MI?
LEBLEBİNİN DE BİR TARİHİ VAR
LEB DEMEDEN LEBLEBİ!
BESİN KAYNAĞI
Evliya Çelebi, 17. yüzyıl leblebinin İstanbul’da yaygın şe-kilde tüketildiğini ve bu işle uğraşan 100 dükkân ve 400 çalışanın olduğunu belirtmektedir.
Türkiye’de yalnızca 3 yerleşim yerinde üretilen leblebiler tescillenmiştir. Bunlar 2002 yılında Çorum, 2003 yılında Tavşanlı ve 2009 yılında Serinhisar leblebileridir.
Leblebi üretimde kırmızı ve iri nohutlar kullanılır. Çorum böl-gesinde üretilen leblebiler daha çok sarı leblebiye dönüş-türülürken, Ege bölgesinde yetiştirilen nohutlar daha çok beyaz leblebiye(sakız leblebisi) dönüştürülür.
Oldukça önemli bir protein kaynağı olan leblebinin %74’ü suda çözünen karbonhidrat, % 22’si proteindir.
Leblebinin bel ağrılarına, diş etlerine ve bağırsaklara iyi geldiği, vücuttaki su miktarını dengelediği bilinmektedir. Ayrıca yok denecek kadar az yağ içeren leblebi, vücuttaki asit fazlasını alarak mideyi rahatlatmaktadır. Aynı zaman-da kilo kaybında da etkisi olduğu söylenmektedir.
Leblebinin ham maddesi olan nohut ise kolesterolü kontrol eden asitler içermektedir. Medikal olarak ise afrodizyak, bronşit, nezle, kolera, kabızlık, ishal, mide rahatsızlıkları, yı-lan ısırması, güneş çarpması ve siğiller için kullanılmaktadır.
Türkiye ve Çorum’un kalkınmasında ihtiyaç duyulan ara kademe eleman yetiştirmek amacıyla 1976 yı-lında açılan ve 40 yıla yakın bir süredir nitelikli iş gücünün insanlığın hizmetine sunulması noktasında eğitim-öğretim faaliyetlerine devam eden Hitit Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu’nda, en son teknoloji ile donatılacak ve modern tasarıma sahip yeni binaların temel atma töreni 29 Kasım 2013 tarihinde yapıldı.
Hitit Üniversitesi, temeli atılan yeni binalarla öğretim üyeleri, idari personel için ofisler, Uzaktan Eğitim Merkezi, İl Sınav Merkezi, konferans salonu, sosyal tesis, yemekhane, kantin, kapalı otopark ve konukevinin bulunacağı toplamda 17.200 m2 kapalı alana sahip, çağdaş tasarımın izlerini taşıyacak yeni bir yerleşkeye kavuşuyor.
Hitit Üniversitesi Meslek Yüksek Oku-lu bahçesinde düzenlenen temel atma törenine Vali Sabri Başköy, eşi Fatma Başköy, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan, Garnizon Komutanı J. Alb. Ahmet Çelik, Emniyet Müdürü Halil İbrahim Doğan, Belediye Başkan Yardımcısı Alper Zahir, MYO Müdürü Prof. Dr. Menderes Suiçmez, TSO Başkan Yardımcısı Yakup Karaca, Ticaret Borsası Başkanı Ali Bektaş, fakülte dekanları, öğretim üyeleri ve çok sa-yıda davetli katıldı.
Temel atma töreninde açılış ko-nuşmasını yapan Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan, 1970’lerde kurulan ve Türkiye’nin 13 Meslek Yüksek Okulu’ndan biri ola-
rak hizmet veren okulda, 40 yıldır temel atılmamış olmasının üzüntü verici olduğunu, ancak kendileri açı-sından da bu temel atma töreninin heyecan ve mutluluk verici olduğunu söyledi.
Hitit Üniversitesi’nden mezun ola-cak öğrencilerin iş yaşamına tam donanımlı hazırlanması için önemle konunun üzerinde durduklarını ifade eden Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan, “Öğrencile-rimize mesleklerinde bilimsel yön-temleri bağımsız olarak uygulama ve yaratıcı faaliyet gösterme yete-neğini kazandırmak amacıyla gerek akademisyenlerimiz, gerekse idari personelimiz tek yürek olarak ça-lışmalarını sürdürmektedir. “Eğitim
dünyasının çıktısı, iş dünyasının gir-disi” olan bu öğrencilerimizi, sanayi ve hizmet sektörlerinin önde gelen temsilcileri ile birlikte, beklenti ve ihtiyaçlara yönelik yetiştirmek nihai hedefimizdir.
Türkiye’nin geleceği bir anlamda mesleki eğitime endekslidir. Elinde mesleği olan, iş gücü yaratan, üret-tikleriyle de yaşam kalitemizi yük-selten teknik elemanlar yetiştirme-diğimiz sürece ülkemizin kalkınması mümkün değildir. Bu bilinçten ha-reketle ülkemizde üretim kapasitesi ve nitelikli eleman ihtiyacının her geçen gün arttığı düşünüldüğünde Meslek Yüksekokullarının önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.” dedi.
Hitit Üniversitesi artık daha güçlü
EĞİTİM
46 |
Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan, “Meslek Yüksekokulları bizler için üni-versite kapılarında yığılmaları önleme aracı değil, gerçek an-lamda gerek ilimiz ve bölgemi-zin, gerekse ülkemizin daha hız-lı büyüyüp gelişmesi ve küresel pazarda rekabet edebilirliğinin artması için vazgeçilmez bir unsurdur. Bu kapsamda sahip olduğumuz birikim ve tecrübe-lerimizi, nitelikli insan yetiştir-
me noktasında ülke hizmetine sunacağımız değerli öğrencile-rimize daha iyi ortamlarda ak-tarabilmek adına ortak kulla-nım mekânlarımızı yenileme ve geliştirme çabasıyla çıktığımız bu yolda bugün temelini ata-cağımız binalarımızın en kısa sürede başarıyla tamamlanıp hizmete açılması temennisiyle, yeni binalarımızın üniversitemi-ze, ilimize ve bölgemize hayırlı olmasını dilerim.” dedi.
Temel atma töreninde Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan’ın konuşma-sından sonra kürsüye davet edilen Vali Sabri Başköy de, Hitit Üniversitesi’nin yeni bina-larına kavuşacak olmasından dolayı memnuniyetini aktardığı konuşmasında, başarının her-
kese ait olduğunu, hiç kimsenin bu şehrin moralini bozmaya hakkı bulunmadığını belirte-rek, Çorum’un tüm kesimleriyle birlikte el ele verip, büyük bir sinerji yakaladığını, Çorum’un dışarıdan görünüşünün her za-man takdir ve imrenmelere ve-sile olduğunu sözlerine ekledi.
Temel atma töreninde konuş-malardan sonra plaket töreni yapıldı. Meslek Yüksekokulu’nun ilk müdürü ile okulda ders veren Yusuf Bahri Diker, Gülhan Kara-gözoğlu, Metin Ayman, Şükrü Kı-lıç, Necati Temiz, Sami Göktepe,
Adnan Türkoğlu, Aydan Türkoğlu, İsmail Çevik, Osman Müftüoğlu, Hayrettin Koyuncu, İbrahim Hakkı Özel ve İlyas Damar’a hizmetle-rinden dolayı plaket verildi. Tö-rende hazır bulunan hocalara plaketlerini Vali Sabri Başköy,
eşi Fatma Başköy, Garnizon Ko-mutanı Jandarma Kıdemli Albay Ahmet Çelik, Belediye Başkan Yardımcısı Alper Zahir ve İl Emni-yet Müdürü Halil İbrahim Doğan verdi.
Çorum daha hızlı büyüyecek
Çorum büyük bir sinerji yakaladı
Eğitimciler unutulmadı
46 |
|47 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
Çorum daha hızlı büyüyecek
Çorum büyük bir sinerji yakaladı
Eğitimciler unutulmadı
Bir mektup getirir anneye melek
Göklerden belli belirsiz mektup
Düşlerini koyar anne yazgı olsun diye
Zarfın içine
Yüreğini koyar
En güzel motiflerle süsler satırları
Kirpikleri yıldız yıldız ışıldar
Bir ömür bahar olsun diye
Kışları ısıtır, yazları ılıtır nefesiyle
Hayalin en münbit bahçelerinde büyü-tür çiçekleri
Dizer ömrünün yollarına
Dizgi değişir de
Yazgı değişmez
Melekler söylemezler anneye
Yazgının gözümüzü bağladığını
Körebe oynadığımızı hayat sahnesinde
Yanık türküler söyleyelim diye
Ayrılık ateşine düşeceğimizi
Hasret aleviyle pişeceğimizi
Söylemez melekler
Oysa yazgıdır bilemezsin
Hangi dağın rüzgârı dağıtacak saçlarını
Yüreğini hangi merhem yaralayacak
Acemice verilmiş bir sözün
Hangi hüzün şarkısını bestelediğini…
Yavuz bir iklimde hicran nağmeleri inler-ken
Ezgi değişir de
Yazgı değişmez.
Gecelerde avutup öksüz sevdamızı
Avuçlarımızda güneşi uyandırsak mı yine
Tutsak mı bir meleğin eteğinden
Güvercin adımlarıyla gitsek mi cennete
Yakarışlar bulur çizgisini nihayet
Çizgi değişir de
Yazgı değişmez
EDEBİYAT
YAZGI
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Çorum Şubesi Başkanı
Turhan CANDAN
48 |
Çorum’dan birçok isim şuan Türkiye’de önemli görevlerde bulunuyor. Bizlerde bu isimleri hem hatırlamak, hem de hatırlatmak
için dergimizde hemşerilerimizin kısa bir portresini çizmek istedik. İlk sayımızda hemşerimiz Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürü Prof. Dr. Recep Kaymakcan’a yer verdik.
Akademik Uzmanlık ve İlgi Alanları
Değerler ve eğitimi, karşılaştırmalı din eğitimi, çoğulculuk ve din eğitimi,
insan hakları dini özgürlükler ve din eğitimi, din eğitiminde program ge-
liştirme ve değerlendirme, gençlerin değerleri ve dini yönelimleri, hoşgörü
eğitimi, İslam dışı dinlerin öğretimi, Yüksek din öğretimi.
PORTRELER
ÇORUMLU OLDUĞUNU BİLİYOR MUYDUNUZ ?
KREDİ ve YURTLAR KURUMUGenel Müdürü
Prof. Dr. Recep KAYMAKCAN
1966 yılında Çorum’un İskilip ilçesinde doğan Recep Kaymakcan, ilkokulu Ebu-suud Efendi İlkokulu’nda, ortaokulu ve liseyi de İskilip İmam Hatip Lisesi’nde okudu.
1990 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 3 yıl Ankara’da liselerde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak görev yaptı. 1993 yılında YÖK tarafından merkezi olarak yapılan yurtdışı lisansüstü burs sınavını ka-zanarak İngiltere’ye din eğitimi alanında doktora yapmak üzere gönderildi.
Doktorasını 1998 yılında İngiltere Leeds Üniversitesi’nde tamamladı. Aynı yıl Sakar-ya Üniversitesi’ne yardımcı doçent olarak atandı. 2000-2001 yılında TUBA bursiyeri olarak İngiltere’de misafir öğretim üyesi olarak çalıştı. 2002 yılında doçent unvanını alan Kaymakcan 2007’de profesör oldu. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi ve Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı olarak görev aldı.
Alanıyla ilgili ulusal ve uluslararası dergiler-de makaleleri yayınlanan Kaymakcan, yurt içi ve yurt dışında birçok bilimsel toplantıya (Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler Me-deniyetler İttifakı Projesi, UNESCO, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı vb. tarafından düzenlenen toplantılar dâhil) davetli olarak katılmıştır.
2013 yılında Resmi Gazete’de yayımlanan atama kararıyla, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürü olarak atandı.
|49 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
İŞ DÜNYASI
ÇORUMMÜSİAD AÇILDIMüstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Çorum Şubesi, düzenlenen törenle hizmete açıldı. Türkiye’nin saygın iş adamlarını bünyesinde toplayan MÜSİAD, yurt çapındaki 69. şubesini de Çorum’da hizmete sunmuş oldu.
Yavruturna Mahallesi Kavukçu Sokakta gerçekleşen açılışa Sağlık Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas, Çorum Valisi Sabri Başköy, , Çorum Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, Çorum İl Emniyet Müdürü H.İbrahim Doğan, MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, diğer protokol üyeleri, sanayici ve iş adamları ile davetliler katıldı.
Açılışın ardından Anitta otelde düzenlenen gala programı, MÜSİAD multivizyon gösterisiyle başladı. Açılış konuşmasını MÜSİAD Çorum Şubesi Başkanı Rumi Bekiroğlu’nun yaptığı programda; MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, Sağlık Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas ve Vali Sabri Başköy de konuşma yaptı.
‘‘Çorumluyuz, birbirimizden sorumluyuz.’’
Açılış konuşmasını yapan MÜSİAD Çorum Şubesi Başkanı Rumi Bekiroğlu,”Manevi ve kültürel değerleri taşıyan, toplum yararını kişisel çıkarlarının üstünde tutan, ülke kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek beceri, deneyim ve teknolojiye sahip arkadaşlarımızla bir araya geldik.
Elbette bu çatı altındaki başarılarımız, ekip ruhuyla çalışmanın bir sonucu olarak elde edilecek. MÜSİAD, ulusal ve uluslararası üretim ve ticaret dünyasındaki rolünü artırmayı hedeflerken, Çorum da hedeflerine üyelerimizle birlikte ulaşacak.
Çorum’un Anadolu’nun kuzeyinde parlayan bir yıldız olma arzusu üyelerimizin gayretleriyle gerçekleşecek. En büyük gücümüz sahip olduğumuz birikim. Sonuçta başarı, şehrimizin ve dolayısıyla ülkemizin olacak. Çorum insanı, her şeyi devletten beklemeyen girişimci yapısı ile ‘Kalkınmada Çorum Modeli’ diye nitelendirilen, bir kalkınma modeli oluşturmuş, Türkiye’ de örnek olmuş bir şehir.
Tarihten süzülen şehir olmakla beraber aynı zamanda bir sanayi şehri olan Çorum, Cumhuriyet ile birlikte ticari hayatı hızla gelişen ve bugün sanayi faaliyetleri ile ülke ekonomisine de önemli katkılar sunan bir kent.
MÜSİAD Çorum Şubesi, müteşebbislere yön göstermek, hedeflenen değerlere ulaşabilmek amacıyla, şehrin sanayisini bir adım daha ileri taşıyarak, dışa açılmasını sağlayan bir araç olacak.
Kendi kazandığını kendi memleketinde yatırıma dönüştüren müteşebbisleri sayesinde bugün Türkiye’nin, cari açık ile mücadeleye katkı veren en önemli illerinden bir tanesi haline gelen Çorum, demiryoluna kavuşması halinde ülkemize sağladığı katma değeri katbe kat artıracak.
MÜSİAD’ın tecrübelerini ve vizyonunu, şubemizdeki girişimcilerle paylaşmak suretiyle, inanıyorum ki Çorum’a çok ciddi katkılar sağlayacağız. Çorum halkının sıkça kullandığı bir sözle konuşmamı tamamlamak istiyorum. ‘Çorumluyuz, birbirimizden sorumluyuz’.”dedi.
“MÜSİAD büyüdükçe Türkiye de büyüyecek.”
MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak gala yemeğindeki konuşmasında, “Binlerce yıldır Anadolu geleneğini devam ettiren güzide şehrimiz Çorum’da, hizmet noktamızı tekrar faaliyete geçiriyoruz. Kültürel zenginliği açısından adeta bir açık hava müzesi olan ve bilim adamlarının ilgi odağı haline gelen, ‘Anadolu’nun Kültür Gelişim Merkezi’ olarak da nitelendirilen Çorum’da bulunmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
MÜSİAD, geride bıraktığı 23 yılda; 7 bini aşan üyesi ile 35 bine yakın işletmeyi temsil eden ve yaklaşık 1,5 milyon kişiye istihdam sağlayan bir iş adamları derneği oldu. Bugün MÜSİAD, yurtiçinde 69 noktada; yurtdışında ise, 60 ülkede, toplam 143 noktada hizmet veren bir STK. Bu büyük aile içerisinde, üyelerimiz ve ülkemiz için; bıkmadan, yorulmadan ve durmadan çalışmaya devam ediyoruz.
Ulusal ve uluslararası faaliyetlerimize ara vermeden devam ediyoruz. Bugün, Çorum Şubemizden sonra, 27 Aralık’ta Manisa ve 3 Ocak’ta Sinop şubelerimizin açılışlarını yapacağız. 21 Aralık’ta ise Diyarbakır’da Başkanlar Toplantımızı gerçekleştireceğiz.
İş birliği-güç birliği, inancını taşıyan işadamları olarak, ülkemizin her köşesinde, iş adamlarını bir araya getiriyoruz. Çorum’da da bu birlikteliği sağlayan, Başkanımız Rumi Bekiroğlu ve ekibine teşekkür ediyorum.
Her zaman söylediğimiz gibi, üyelerimiz büyüdükçe MÜSİAD, MÜSİAD büyüdükçe de Türkiye büyüyecek.” dedi.
50 |
|51 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
Sosyal Medya’nın gücü her gün biraz daha artarken, insanların birbirleriyle olan paylaşımları da aynı doğrultuda artıyor. Peki, bizim liderlerimiz twitter da neler paylaşıyor. Biz sizin için binlerce mesaj arasında küçük bir derleme yaptık.
52 |
Çorum Hâkimiyet Gazetesi Spor Yönetmeni Halil Öztürk, Çorum’daki futbol takımlarını ele alarak, Çorum futbolunun analizini yaptı.
|53 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
FUTBOL
Çorum ve futbol denilince ilk akla gelen, yıllardır Çorumspor ve zaman zaman genç takımlar düzeyinde alınan geçici başarılardır. Son yıllarda Çorumspor’un inanılmaz hızlı çöküşünden sonra Çorum’la özdeş-leşmeye, daha doğrusu meşrulaşmaya çalışan ve bu yılda hiç de fena gitmeyen Çorum Belediyespor
gündeme gelmiştir. Kamuoyunda kendinden bahsettiren, profesyonel takım olmanın verdiği avantajla ilginin
üzerine yoğunlaştığı bir Çorum Belediyespor ortaya çıkmıştır.
Bu noktada asıl önemli olan Çorumspor’un veya Çorum Belediyespor’un, Çorum için ne kadar ihtiyaç olduğu
ve bu futbol takımlarının gerekip gerekmediğinin tartışılmasıdır. Çorum insanı gerçekten girişimci bir ruha ve
özgüvene sahip. Yıllardır devletten hemen hemen hiçbir şey beklemeden, kendi girişimcilik ruhu ve cesaretiyle
yatırım yapan, demiryolu olmayan, havayolu ulaşımı olmayan, denize ve limana uzak olan, son yıllardaki gelişim
öncesinde köy yolları ile çevreye bağlantılı bir şehirdi.
Sahipsiz bir şehir konumundaki Ço-rum, “Anadolu Kaplanı” olmayı ba-şardı. Lakin irili ufaklı yüzlerce fabrika, işletme ve kobilerle binlerce insana istihdam sağlamış, katma değer üret-miş ve üretmeye devam eden Çorum sanayicileri ve iş adamları nedense spora ve futbola her zaman uzak dur-maya çalıştılar. Zaman zaman mec-buriyetten sporun içine giren, hatta kı-yısından köşesinden ilgilenen insanlar da en kısa sürede spordan uzaklaş-maya, kaçmaya gayret ettiler.
Hatta yatırımcılar ve iş adamları kong-re zamanlarında şehrin Valisi, Beledi-ye Başkanı, Milletvekilleri, ‘bizleri ara-yarak yönetime gir ya da başkan ol’ der diye şehri terk ederek bu olaydan kaçmaya çalıştılar. Her zaman gönül-lü olarak ellerini taşın altına koymak-tan kaçındılar.
Yıllardır Çorumspor’a rica ile yöneti-ci bulundu. Daha sonraki yıllarda ise maalesef zorla da olsa bulunamadı. Tabi bunları söylerken maddi gücü kastederek söylüyorum. Yani kendi imkânlarıyla bu işi götürebilecek, yal-nız kalsa da bu işin altından kalkabile-cek güçte olanları kastediyorum. Yok-sa bu işin gönüllüleri tabi ki var. Fakat onların da maddi güçleri çok zayıf.
Çorum’da çok büyük sanayi kuruluşla-rı, çok büyük holdingler olmadığı için bulunan sanayici ve iş adamlarının da futbol kültürlerinin, hatta spor kül-türlerinin zayıf olması, Çorumspor’un
geçici bile olsa büyük başarılar ka-zanamamasının ana nedenlerinden birisidir. Tabi bu nedenleri daha da artırmak mümkün.
Birlik ve Beraberlik Şart
Bu nedenler arasında bence en önemli neden ise Çorum Halkının ma-alesef hemen hemen hiç bir konuda birlik ve beraberliği sağlayamaması-dır. Bu sadece sporda değil hayatın birçok yerinde böyle. Böyle olunca da parçalanmış bir yapı meydana geli-yor ve bütünlük sağlanamıyor. İnsan-ların spordan, futboldan kaçmaları, uzak durmaları da kolaylaşmış oluyor.
Bütün bunları söylemeden, bunları anlamadan ‘Çorum’da futbol neden böyle?’, ‘46 yıllık Çorumspor neden amatör kümede ve düşmeme müca-delesi veriyor?’ demenin, bu durumda suçlu aramanın, birilerini suçlamanın hiçbir anlamı ve manası yok.
Çorum’da Birleştirici Unsur Futbol
Hâlbuki bu şehri yönetenler şunu tam bir anlayabilseler ve Çorum’un sosyal yapısını iyi analiz edebilselerdi şu an bunlar yaşanmazdı. Çorum’da tek bir-leştirici unsurun Çorumspor olduğunu, hemen hemen hiçbir ortak noktada buluşamayan insanların hafta sonu soğuk, sıcak demeden, üstelik ceple-rinden para vererek sadece stadyum-da bir araya geldiklerini, sevinçlerini ve üzüntülerini burada paylaşabildik-lerini, tek toplanma yerlerinin olduğu-
nu bir bilseydik, bunlar yaşanmazdı. Çorum’da sosyal barışın, kardeşliğin, huzurun tesisinde bu materyali kullan-ma cesareti ve basiretini gösterebil-miş olsalardı, Çorum’da futbol deni-lince akla bugünkünden çok daha iyi, çok daha övünç kaynağı olabilecek başarılar kazanma şansımızın çok yükseklerde olacağını söylemek ha-maset olmazdı.
Bütün bunları tespit ettikten sonra ya-pılan ve yapılmayan birçok nedeni de altına sıralamak mümkün. Diyelim ki durum böyle, profesyonel takım için çok para gerekli ve bu bir şekilde temin edilemiyor. Böyle olunca da Çorum’da sporu yönetenler, spora gö-nül verenler şunu da yapabilirlerdi. Alt yapılara, amatör takımlara destek ve-rip farklı bir strateji uygulayabilirlerdi. Fakat bu da yapılmadı. Günü birlik yö-netimler, günü birlik başarıları getirdi. Senede üç genel kurul yapan, bir baş-kan bulmak için insanlara yalvarma derecesine gelen bir yapı elbette ki kalıcı ve istikrarlı bir sonuç meydana çıkaramazdı. Zaten öyle oldu.
Geçmişe Takılmak Futbolumuza Za-rar Veriyor
Hiç kimse çıkıp da ‘şu şöyle, bu böyle yaptı’ gibi lafları söylemesin. Herkes şapkasını önüne koysun ve düşünsün. Çorum’da futbol neye layık ise aynen öyledir. Şu anda birisi profesyonel, iki-si amatör üç takımımız şehrimizi temsil ediyor. Çorum Belediyespor şu anda
Çorum Sporuna Yeterli Desteği Vermiyoruz.
54 |
‘‘Eğer gerçekten alt yapımız olsun, oradan iyi futbolcular çıksın, Çorum’u temsil etsin, gurur kaynağımız olsun, milli takımlarda forma giysin istiyorsak, bunun için gerekli şartları oluşturmamız lazım.’’
|55 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
FUTBOL
iyi gidiyor. Eğer daha dikkatli olunursa üst lige çıkmaması için hiç bir neden yok. Bir de Çorum Belediyespor’un başarılı olma zorunluluğu vardır. Ne-den derseniz, yıllardır insanların futbol olarak tek sevinç ve üzüntü kaynağı olan, herkesin etrafında birleştiği kırk yıllık Çorumspor’un yerini almak iste-mesidir. Bu da ancak ve ancak başa-rıyla olur. Çorum Belediyespor’u yöne-tenler bunu kabullenmek, buna göre plan yapmak durumundalar.
Çorumspor ise gerçekten çok zor şartlar altında mücadelesine devam ediyor. Bir avuç gönüllü insan bu koca çınarı ayakta tutmak için çaba sarf ediyor. Ancak bu şartlar altında yaşa-ması, ayakta kalması mucize gibi bir şey olarak görülüyor.
İskilip Belediyespor da bu kadar ol-masa da zor şartlar altında mücadele etmeye, bir şeyler yapmaya çalışıyor. Fakat görünen o ki yeterli imkân bu-lunmadan, gerekli ortam sağlanma-dan, maddi şartlar temin edilmeden ne kadar özveriyle uğraşırsan uğraş bir yere kadar gidebiliyorsun. Ondan sonra tıkanıp kalıyorsun.
Onun için bu planlamalar yapılma-dan, fiziki şartlar oluşturmadan başı çuvala misali ortaya çıkmak, bir şey-lerin mücadelesini yapmaya çalışmak sonuçsuz kalıyor. Bu durum, bu işe yüreğini koyan insanları yıpratıyor. Nihayetinde bu işlerden soğutuyor ve maddi, manevi zarara uğratıyor.
Rakiplerimiz Şimdi Önemli Kulvarlar-da Mücadele Ediyor
Şu anki tabloyu gören insanlar, geç-mişteki 2.lig mücadelemizi yad ediyor. Bunuda başarılı bularak kendilerini kandırıyorlar. Bizimle maç yapan bir-çok takım Süper Lig’de, PTT 1. Ligi’nde mücadele ederken, saha başarısının yanında tesis olarak bizleri ikiye üçe katlarken isyan ediyoruz, ‘Biz neden oralarda değiliz.’ diye. Nedeni ise az önce ortaya koyduğumuz sebepler-den kaynaklanıyor.
Aynı ligde oynadığımız ancak şu anda
üst liglerde mücadele eden takımların durumunu iyice araştırıp, bize göre neleri doğru yaptıklarını, neleri etkili olarak kullandıklarını öğrenirsek, ona göre plan, program yaparsak istikrar-lı yönetimler ve başkanlar bulursak o zaman bu seviyeleri yakalayabiliriz.
Alt Yapıyı Geliştirmeden Başarılı Ol-mak Mümkün Değil
Fakat bu zamana kadar bizim şeh-rimizin ve bizim insanlarımızın buna ihtiyaç duydukları gibi bir hava yok. Belki de kimsenin böyle bir derdi de yok. Eğer futbolda şu anki durumu-muzdan üzüntü duyuyorsak ve bir şey-ler yapmak, Çorum’da futbolu ayağa kaldırmak gibi bir düşüncemiz varsa, bu insanlar bir araya gelebilecek ve aynı düşünce etrafında birleşebilecek-se; tespiti iyi yapmadan, Çorum’da ki yapıyı iyi analiz etmeden, teşhisi iyi koymadan yapılacak hiç bir çalışma sonuç vermez.
Bir zamanlar Çorumspor’un alt yapı-sı şöyle iyi, böyle iyi diye sevinir, gu-rurlanırdık. Fakat son yıllarda bu da geri gitmeye başladı. Bunun önemli nedenlerinden birisi de kesinlikle fizi-ki şartların çok iyi olmamasındandır. Eğer gerçekten alt yapımız olsun, ora-dan iyi futbolcular çıksın, Çorum’u tem-sil etsin, gurur kaynağımız olsun, milli takımlarda forma giysin istiyorsak, bu-nun için gerekli şartları oluşturmamız lazım.
Kara düzen şekilde çalışan alt yapı-mızı düzeltmemiz gerekiyor. Küçük sahalarda dört takımın aynı anda antreman yaptığını görüyoruz. Antre-mandan sonra duş alma imkanı olma-yan, sığıntı gibi soyunma odaları olan tesislerde gelişmemiz mümkün değil.
Çocukların antremana yetişmek için aç ve susuz bir şekilde antreman sa-hasına koşa koşa geldiği, gelişimleri için gerekli olan besinleri alamadıkla-rı bir alt yapıda başarılı olmak maale-sef gerçekçi değil.
İnsan psikolojisinden, özellikle çocuk psikolojisinden anlamayan, bu konu-
larda yeterli eğitimi almayan hoca-lardan, bu yetersiz sistemden açıkçası fazla bir şey beklemememiz gereki-yor.
Spor Ahlakı Olmadan Büyük Futbol-cu Çıkaramayız
Çocuk yetiştirmek, sporcu yetiştirmek, onlara insanlığı öğretmek, büyüğe saygı, rakibe saygıyı öğretmekten daha çok; ne şekilde olursa olsun maçı kazanmaya yönlendirmek, kaza-nanın her zaman haklı olduğu duygu-sunu aşılayarak geleceğe ve hayata daha değişik bir bakış açısını meşru göstererek yapılan bir alt yapıdan ne çıkarabilirler ki.
İşte bu olumsuz şartları ne zaman dü-zeltirsek, birlik ve beraberliğin önce kendimizin bir adım geri atmasıyla başlayacağını, hiç kimseyi dinleme-den tanımadan yargılamayacağımızı, başkalarının da fikir ve düşüncelerine tahammül ederek, onlara saygı duy-mayı öğrendiğimiz zaman bu işlerin altından kalkabiliriz.
Bütün bunları sadece Çorum için Ço-rumspor için söylemiyorum. Türk futbo-lunun da sorunları hemen hemen hep aynı. Türkiye liglerindeki kulüpler, 75 milyon nüfuslu topraklardan yetişen yetenekleri bırakıp, iki milyon Türk’ün yaşadığı Avrupa ülkelerinde yetişen futbolculara neden yöneliyor acaba. Şu anda Süper Lig’deki kulüplerde yüzün üzerinde Avrupa’da eğitim gör-müş ismin forma giymesinin altında yatan gerçek nedir ki acaba!
Göynük, geçmişten bugüne yolculuk yapabileceğiniz, tarihin derinlik-lerinde saklı kalan ruhu hissedebileceğiniz “Yaşayan Tarihi Bir Kent’’. Göynuk Bolu ili sınırları içerisinde merkeze 98 km. uzaklıkta, 1437 km’lik bir alana kurulu şirin bir ilçe. Anadolu’da Türk yaşamının, Türk kültürünün önemli örneklerinden biri.
“Tarihin El Dokuması” görünümüyle yüzyıllardır farklı kültürlere, farklı uygarlıklara yaptığı ev sahipliğinin yıllara meydan okuyan güzelliğini sergileyen, gizli bir cennet köşesi. Akşemseddin Hazretlerinin türbe-siyle oluşan manevi ve uhrevi havayla nefes alacağınız “Diyar-ı Ak-şemseddin’’.
Göynük 20. Yüzyılın başlarına ait Türk evleriyle, tarihi Zafer Kulesiyle, keşfedilmeyi bekleyen yaşayan konaklarıyla, yöresel yemekleriyle, gölleriyle, camileriyle ve sözlere dökülemeyecek daha nice güzel-likleriyle, her ziyaret edildiğinde yeniden keşfedilecek, tarihin ilmek ilmek dokunuşunu yüreğinizle hissedebileceğiniz bir şehir.
TARİHİN EL DOKUMASI
Göynük/BOLU
KONAK*
GEZİ NOTLARITarihin bütün görselliğiyle sizi karşıladığı Göynük, koynunuza bıraktığı büyü ile unutamayacağınız zamanların fotoğraf karelerinde yerini alacak. Tarihe dokunmak bu şehrin sokaklarında gerçekleşiyor. Göynük geçmişi bir nefes gibi içinize çekmek ve güzellikler içinde kaybolmak için muhteşem bir yaşam şehri.
Zaman duruyor Göynük’ün araziye göre biçimlenen dar sokaklarında. Bazı güzellikleri yılların eskitemediğini, “o zamanlarda” bıraktığını görüyor ve sakinliği, sadeliği, huzuru koklayarak yürüyorsunuz gizli cennetin Arnavut kaldırımlı sokaklarında.
Ahşap cumbalı evlerin içindeki yaşamı düşleyerek, yemyeşil vadiyi izleyerek tarihi bir sahnenin içine giriyor, tarihi atmosferin doğayla muhteşem birleşimini yaşıyorsunuz.
Beton yığınlarının arasından sıyrılıp kuşların sesleriyle sabaha uyanmak, gözünüzü enfes manzaralara açmak için fırsat sunuyor Göynük. Bu şehirde güneş, doğarken bir başka ve batarken bir başka sefa sunuyor bizlere. Büyüleyici tarihi ve huzurlu doğasıyla Göynük keşfedilmeyi bekliyor…
SÜNNET GÖLÜ
ZAFER KULESİ*
Göynük, Anadolu’nun tarihiyle paralellikleri içinde barındıran bir şe-hirdir. Yörenin ilk yerleşimcileri İskitlerden Traklara, Bitinya’dan Frig-lere, Romalılara, Bizanslılara, Selçuklulara ve Osmanlılara kadar Anadolu’nun ve Bolu’nun yaşadığı bütün değişimleri içinde hisseder.
Roma ve Bizans dönemlerinde, daha sonra da Osmanlı döneminde Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan bir konumla tarihteki canlılığını her daim sürdürmüştür.
Evliya Çelebi, Göynük`ü “8 mahallesi 2000 kadar evi vardır, ahali-si tamamen Türk t̀ür. 20 Sıbyan mektebi varsa da medrese yoktur.” diye anlatır ünlü Seyahatnamesinde…
Osmanlı sarayının “arka bahçesi” olarak da nitelenen Göynük, o dö-nemde sarayın pek çok ihtiyacını karşılayan bir nitelik taşıyordu. O dönemde bu bölgedeki Türkmenler Osmanlı sarayının atlarını yetişti-riyorlardı. Bu Türkmen Atları bütün Avrupa’da ün salmıştı.
Göynük 2 vadi ve 5 tepe üzerine kurulmuş bir yerleşim yeri olup 10 Ekim 1923’te il olan Bolu’ya bağlı 4 ilçeden biridir. 1967 yılında ki deprem ile tarihi dokusunun bir kısmını kaybetse de buna rağmen tarihi evleriyle günümüze kadar gelir. Bu doğal afete karşın küçük bir Osmanlı şehrini içerisinde barındırır. Yeni yapılan yapıların da bu ta-rihi doku ile uyumlu olması sağlanarak, 1987 yılında Kentsel sit alanı olarak kabul edildi. Göynük ülkemizde eşine az rastlanan geleneksel bir doku ile korunur.
ÇUBUK GÖLÜ*
Göynük’te Yaşayan Tarih
SALON*
GEZİ NOTLARI
İlçede, 7 cami, 3 türbe, 1 hamam, tarihi Zafer Kulesi, eski belediye binası, eski hükümet konağı, 2 çeş-me, 1 tarihi çınar ve muhtelif mimari özelliklerinden dolayı tescillenmiş sivil mimari örneği konut ve işyerleri ile birlikte toplam 127 adet tescilli eski eser mevcuttur. Bunun yanı sıra 40 adet cephe korumalı sokak do-kusuna katkısı olan binalar vardır.
Göynük, Arnavut kaldırımlarıyla, dar sokaklarıyla, tarihi eserleri ve eski evleriyle, nostaljik bir görünüme ve küçük bir Osmanlı kasabası olma özelliğine sahiptir. Bütün bu güzel-liklerin birleştiği bir tarih sahnesidir.
Göynük, ağırlıklı olarak Osmanlı’dan kalma tarihi dokusunun yanında Roma ve Bizans eserleri ile de bizi karşılıyor. Tarihin her safhasında yer alan şehir, bu özelliğiyle bizlere tari-hi bir şölen sunuyor.
*Fotoğraflar: Mustafa ABADAN
AKŞEMSEDDİN TÜRBESİ*
SALON*
60 |
Kış şartları otomobil kullanmayı daha da zor hale getirirken kazalardaki en büyük etken, sürücülerin gerek-li önlemleri almaması. Bozuk yolu, kötü sürücüsü, gereksiz kasis ve yetersiz sinyalizasyonuyla Türkiye’de otomobil kullanmak gerçekten zor. Kış şartları otomobil kullanmayı daha da zor hale getirirken kazalar-daki en büyük etken, sürücülerin gerekli önlemleri almamasıdır.
Zaman zaman tüm yurdu etkisi altına alan dondurucu soğuklar ve yoğun kar yağışı, yollarda kayan otomobilleri ve kazaları da beraberinde getirdiğini görüyoruz. Haber bültenleri kayan otomobilleri ve sürücülerin yaşadığı zorlukları gösterirken, kışın araç kullanma tekniklerine önem verilmesi gerektiği bir kez daha ortaya çıkıyor.
Burada yazılanlar karda araç kullanırken dikkat etmeniz gereken ve hayatınızı kolaylaştıran bazı ipuçları. Ancak siz yine de karlı günlerde mecbur kalmadıkça otomobilinizi kullanmayın ve toplu taşımayı tercih edin.
Karlı zeminlerde en iyi tutunmayı kış lastikleri sağlıyor. Ayrıca bu lastiklerin sadece kar ve buzlu zeminde değil, hava sıcaklığının +7 derecenin altına düştüğü durumlarda daha iyi frenle-me ve tutunma performansı verdiğini unutmamalıyız.
Karda araç kullanırken dikkat etmeniz gereken en önemli unsur sürüş stilinizi değiştirmek olmalı. Aracınızı asfaltta kullandığınız şekilde kullanmanız kont-rolü kaybetmenizi kolaylaştıracaktır. Fren ve gaz pedalının sert kullanımın-dan ve ani direksiyon hareketlerinden kaçınmalısınız. ABS sistemine sahip bir aracınız varsa frene sonuna kadar basmaktan çekinmeyin. Sistem teker-leklerinizin kilitlenmesini önleyecektir ve yönlendirme imkanı bulabileceksi-niz. Eğer aracınız eski tip fren sistemi-ne sahipse, fren pedalına hafif hafif dokunarak lastiklerin kilitlenmesini en-gellemeye çalışın.
Manuel vitesli bir araç kullanıyorsanız debriyajın sert kullanımı aracın den-gesini bozabilir. Bu sebeple fren ve gaz pedalında olduğu gibi debriyaj pedalını da olabildiğince yumuşak kullanın. Vites geçişlerini devir yükselt-
meden yapmanız patinaja düşmenizi engelleyecektir. Patinaja düştüğünüz durumlarda ise ayağınızı gaz pedalın-dan çekin ve aracın tekrar yere tutun-masını bekleyin.
Yokuş aşağı indiğiniz durumlarda ise inişe başlamadan hızınızı ayarlayın ve kontrolsüz bir şekilde yokuşa girmeyin. Aracın motor fren gücünden yararlan-mak ve lastikleri kilitlemeden hafif fren yapmak iniş için en uygunu.
Karlı zeminlerde yolculuğa başlama-dan uygun bir alanda ani fren yapma-nız zeminin kayganlığı hakkında fikir vereceğinden sürüş stilinizi ayarlama-nıza yardımcı olacaktır.
Yağış durumunda trafikte diğer sürü-cüleri uyarmak için sis lambalarınızı ve farlarınız yakmanız doğru bir dav-ranış. Don olayının yaşandığı bölge-lerde, silecekler ile camın arasına bir karton koymanız cama yapışmalarını engeller ve daha hızlı bir şekilde yola çıkabilmenize imkan sağlar. Görüş alanınızı tamamen kapatan buğu ise kış günlerinin diğer sıkıntısı. Camları-nızda oluşan buğudan, araç kalorife-rinden gelen sıcak havayı ön cama
üfleterek kurtulabilirsiniz. Klimalı araç-larda ise klimayı çalıştırıp ön cama üf-letmeniz yeterli olacaktır. Yeni model araçların çoğunda bu sorundan tek bir düğmeye basarak kurtulabiliyorsu-nuz zaten.
Kışın kar yağmasa da, aracınız elekt-ronik ve mekanik gelişmiş çekiş sis-temleriyle de donatılsa da 7 derece-nin altındaki sıcaklıklarda kış lastiği kullanılmalıdır. Bunun nedeni sadece kış lastiklerinin yaz lastiklerine göre özel profillerinin olması değildir. Yaz lastiklerinin malzemesi düşük sıcak-lıkta sertleştiği için yola tutunması za-yıflar. Kış lastiklerinin ise üretildikleri malzeme daha yumuşaktır ve soğuk hava şartlarında kuru asfalt veya kar-da tutunmayı artırır.
Yağış Koşullarında Sürüş
|61 AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014
OTOMOBİL
Konusu: Sivas’ın Esenyurt köyünde ya-şayan İsmail’in oğlu Tarık bir gün yurt dışından çıkagelir. Önce her zamanki gibi bir memleket hasreti gibi görünse de bu ziyaretin altındaki esas neden çabuk ortaya çıkar: Tarık görevli olarak çalıştığı Letonya’da Monica adlı bir kız-la beraberdir ve aynı ülkede çalışmak için tek yol evlenmeleridir! Kendisinin
olurunu almaya gelen oğlunu düğün-süz evlendirmemeye kararlı olan İsmail, Tüpçü Fikret’i, Çetin’i ve köyün öğretme-ni Saffet’i seferber ederek elde avuçta para yokken 10 gün içerisinde sazlı-söz-lü bir düğün hazırlığı içerisine girer!
Konusu: Hobbit üçlemesinin ilk filmi olan Hobbit: Beklenmedik Yolculuk’un devam filmi olan yapımda Shire’lı Hob-bit Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan’ı ve beraberindeki 12 cüce ile çıktığı yolculuğu doğuya, Kuytuorman’a doğ-
ru sürdürmektedir. Ejderha Smaug’un yıllardır hüküm sürdüğü Yalnız Dağ’a ve kayıp Erebor Cüce Krallığı’na ulaşmak için atıldıkları macerada başlarına yine akıl almaz belalar gelecektir.
Konusu: Çektiği Fetih 1453 filmiyle si-nema tarihinde bir gişe rekoruna imza atan Faruk Aksoy, bu kez erkeklerin dünyasını merceğine alan bir komedi filmiyle sinemaya geri dönüyör. Aksoy
Film’in yapımcılığında gerçekleşen fil-min başrollerinde başarılı oyuncular Ali Poyrazoğlu ve Fikret Kuşkan bulunuyor.
DÜĞÜN DERNEK
Yönetmen: Selçuk Aydemir
Oyuncular: Ahmet Kural, Murat Cemcir, Rasim Öztekin, Barış Yıldız, Devrim Yakut
Tür: Komedi
HOBBİT: SMAUG’UN ÇORAK TOPRAKLARI
Yönetmen: Peter Jackson
Oyuncular: Martin Freeman, Ian McKellen, Andy Serkis, Richard Armitage
Tür: Macera, Fantastik
ERKEKLER
Yönetmen: Faruk Aksoy
Oyuncular: Fikret Kuşkan, Asuman Dabak, Ali Poyrazoğlu, Güneş Emir
Senaryo: Faruk Aksoy, Yılmaz Okumuş, Hilal Çelenk
Yapımcı: Faruk Aksoy
Tür: Komedi
Konusu: Yapımcı İsfendiyar, se-naristlik yapan Sinan’ı romantik komedi filmi senaryosu yazma-sı için Kapadokya’ya gönderir. Burada bir butik otele yerleşen Sinan zor durumdadır. Çünkü ne yazacağı konusunda hiçbir fikri yoktur. Üstelik düşünmek için yeterli zamana sahip de-ğildir. Patronu, işini bir an önce bitirmesi için ona baskı yap-maktadır. Sinan, butik otelin sa-hibi olan İzzet Bey’in kızı Eylül’le tanışır ve ondan çok etkilenir.
Hatta ondan ilham alarak ya-zacağı senaryoyu onun üzeri-ne kurmaya karar verir. Ancak bir sorun vardır: Eylül, ünlü bir oyuncu olan Faruk’la nişanlıdır. Faruk ile Sinan birbirlerini uzun zamandır tanımaktadırlar ve bu tanışıklık pek hoş anılarla dolu değildir. Çünkü Sinan, za-manında yakın arkadaş oldu-ğu Faruk’un sevgilisini çalmıştır; bu yüzden de Faruk, Sinan’ı düşman ilan etmiştir.
Konusu: Hakan ve Esra iyi anlaşan, kariyerlerinde oldukça başarılı olan bir çifttir ve yedi yıldır devam eden evlilikleri önemli bir dönemden geçmekte-dir. Çocuk sahibi olmaya karar veren çift, bu konu-da ailelerinden de fazlasıyla destek görür. Öyle ki Hakan’ın annesi Meral, haber sonrasında oldukça heyecanlanır ve kendini bu sürece tam anlamıyla da-hil eder; bu da işleri karışık ve eğlenceli bir noktaya doğru sürükler.
Konusu: Aşkı arayan bir dervişin şair olma öyküsüdür, ‘Yunus Emre Aşkın Sesi’. Anadolu’nun derinliklerinden yayılan ışı-ğın; sevgiyi ve aşkı harmanlama öyküsü-dür. Kan ve savaşın ortasında kalan Ana-dolu köylüsü Yunus, Hacı Bektaş-ı Veli’nin verdiği nefesi kabul etmez, buğday ile avunur. Kısa sürede yaşadığı pişmanlık
Yunus’u zamansız bir ilahi aşk arayışına sürükler. Artık ne buğday vardır ne de Yunus. Aşkı arama yolunda Yunus tüm sevdiklerini feda ederken dünyevi aşkla bağlandığı Balım Kızı’da görmezden ge-lir. Yunus Anadolu’nun tüm erenlerini ilahi aşkı arama yolunda ziyaret edecek, ger-çek sevgiyi ve aşkı bulmaya çalışacaktır.
PATRON MUTLU SON İSTİYOR
Yönetmen: Kıvanç Baruönü
Senarist: Yılmaz Erdoğan
Oyuncular: Tolga Çevik, Ezgi Mola, Murat Başoglu, Erkan Can, Ersin Korkut
Tür: Komedi
SENİN HİKÂYEN
Yönetmen: Tolga Örnek
Oyuncular: Timuçin Esen, Selma Ergeç, Nevra Serezli
Tür: Dram, Komedi
YUNUS EMRE AŞKIN SESİ
Yönetmen: Kürşat Kızbaz
Oyuncular: Altan Erkekli, Devrim Evin, Burak Sergen, Bülent Emin Yarar, Sinan Albayrak
Senaryo: Kürşat Kızbaz Yapımcı: Kürşat Kızbaz, Bülent Vural
Tür: Macera, Tarih
SİNEMA
64 |