birinci kisim - tudem · lıştırırken. “değil eski İzlandaca, öğrencilerin ilgisini...

8
Yaz Diyari’nda Dokuz Sene BIRINCI KISIM . . .

Upload: others

Post on 28-Sep-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: BIRINCI KISIM - Tudem · lıştırırken. “Değil Eski İzlandaca, öğrencilerin ilgisini Anglo– Sakson diline çekmekte bile güçlük çekiyorum. Hayali Coğ-rafya Atlası

Yaz Diyari’nda Dokuz Sene

BIRINCI KISIM. . .

Page 2: BIRINCI KISIM - Tudem · lıştırırken. “Değil Eski İzlandaca, öğrencilerin ilgisini Anglo– Sakson diline çekmekte bile güçlük çekiyorum. Hayali Coğ-rafya Atlası

… basit, kahverengi bir elbiseden ibaret giysisi lime lime yırtılmıştı.

Page 3: BIRINCI KISIM - Tudem · lıştırırken. “Değil Eski İzlandaca, öğrencilerin ilgisini Anglo– Sakson diline çekmekte bile güçlük çekiyorum. Hayali Coğ-rafya Atlası

John’un düş görmesi az rastlanır bir durumdu, gördüğü düş-leri hatırlaması ise daha da az... Ama son zamanlarda her gece düş görüyor ve hepsini hatırlıyordu; çünkü gördüğü düşlerin hepsi Devler hakkındaydı.

Bu kemik ve kas yığınları, büyük adımlarla üzerinden geç-tikleri araziye şekil veriyor, onları aşağıdan izleyen dehşet için-deki yaratıklara aldırış etmiyorlardı. Devler öyle büyüktü ki yerçekimine rağmen ağırlıksız görünüyorlardı; sanki gök gü-rültüsü gibi inecek bir sonraki adım aniden onları uzaya fırla-tacak, takımyıldızların arasındaki Tanrılara ve Titanlara katıl-malarına neden olacaktı.

Düş dünyasındaki halkın (tuhaf bir biçimde, hepsi çocuktu) arasında duran John, Devlerin jeolojik bir yavaşlıkla yürüyüp geçmesini sessiz bir hayretle izledi. Sonra, rüya gördüğü her seferde olduğu gibi, Devlerden biri döndü ve doğrudan John’a baktı. Ağırlığını kaydırarak eğildi ve çevresindeki çocuklar çığ-lığı basarken ahır büyüklüğündeki elini John’a uzattı…

Akşam havasında trenin tiz düdüğü John’u huzursuz uy-kusundan uyandırdı. John ayağa kalktı ve Londra’dan yeni gelmiş olan trenden inen kalabalığı gözleriyle çabucak taradı. Oxford’daki istasyon büyük değildi, ama akşam trenleri gelip

Bahcedeki Melek.

Birinci Bölüm. . .

Page 4: BIRINCI KISIM - Tudem · lıştırırken. “Değil Eski İzlandaca, öğrencilerin ilgisini Anglo– Sakson diline çekmekte bile güçlük çekiyorum. Hayali Coğ-rafya Atlası

12

gidenlerle hep dolu olurdu ve John, beklediği kişiyi gözden ka-çırmak istemiyordu.

Eski dostunu göreceği için tahmininden çok daha fazla se-vindiğini, gittikçe artan bir heyecanla fark etti. Seneler önce, yalnızca birkaç haftayı birlikte geçirmiş olmalarına rağmen o günlerde yaşadıkları olaylar meslektaştan daha yakın olmaları için yeterli olmuştu. Bu yüzden, yuvarlak gözlüklü, geniş alın-lı, zayıf, asabi adam sonunda trenden perona indiğinde John öne atıldı ve onu bir kardeş gibi karşıladı.

“Charles!” diye bağırdı coşkuyla. “Seni görmek çok güzel!”

Charles, dostunun sırtına bir şaplak atarak, “Ben de seni gördüğüme sevindim John,” dedi. “Ne tuhaf… Oxford’a yak-laştıkça yuvama dönüyormuş gibi hissetmeye başladım. Ama mekân yüzünden değil; seni ve Jack’i göreceğim için. Bu sana da tuhaf geldi mi?”

John gülerek, “Evet,” diye yanıtladı, “ama anlamak zor de-ğil. Gel hadi, çantalarını taşımana yardım edeyim.”

Charles eşyalarını John’un arabasına yüklerlerken kaygıyla çevresine bakındı ve arkadaşına doğru eğildi. “Sormak istiyo-rum,” dedi, bir sırrı paylaşır gibi bir ses tonuyla, “şey… ‘o’, ee, anlarsın işte, ‘o’ sende mi?” diye ekledi.

“Elbette,” dedi John, arka koltuktaki kitap ve kâğıt yığınını göstererek. “Oralarda bir yerde.”

Charles’ın gözleri şaşkınlıkla büyüdü. “Burada mı? Açıkta mı?” diye bağırdı. “Bir yerlere kilitlemedin mi? John, sen aklını mı kaçırdın? Bu, bu…” yine sesini alçalttı, “Bu Hayali Coğraf-ya Atlası. Yeryüzü’ndeki en kıymetli kitap. Sence de bu biraz, şeyyy… riskli değil mi?”

“Hiç değil,” dedi John, bir parça kendini beğenmişlikle. “Yı-ğının tepesindeki ders notlarına bak.”

Page 5: BIRINCI KISIM - Tudem · lıştırırken. “Değil Eski İzlandaca, öğrencilerin ilgisini Anglo– Sakson diline çekmekte bile güçlük çekiyorum. Hayali Coğ-rafya Atlası

13

Charles gözlüğünü düzeltti ve belgeye daha dikkatli baktı. “Kadim İzlanda diline ilişkin kısa bir reform önerisi,” diye oku-du. “Kalanı da Karşılaştırmalı Dilbilimler hakkında ders notla-rına benziyor.”

John’un yanındaki koltuğa oturdu ve arkadaşına şaşkın şaş-kın baktı. “Yanlış anlama, ama Oxford’da bile, kaç kişi bu tür şeylere ilgi duyar ki?”

“Tam olarak ben de böyle düşündüm,” dedi John arabayı ça-lıştırırken. “Değil Eski İzlandaca, öğrencilerin ilgisini Anglo–Sakson diline çekmekte bile güçlük çekiyorum. Hayali Coğ-rafya Atlası için, onu kimsenin ilgi duymadığı notlar arasına gizlemekten daha iyi koruma olur mu?”

John ile Charles’ın Londra’da tanıştığı günün üzerinden tam dokuz sene geçmişti. Onlar ve görüşecekleri yoldaşları, hayat-larının en sıra dışı yolculuğuna çıktığından beri dokuz sene...

Üç genç adam olağanüstü koşullar altında, bir cinayet ma-hallinde bir araya gelmişti. Ölen kişi, John’un danışmanı Pro-fesör Sigurdsson, Hayali Coğrafya Atlası’nın Bakıcılarından bi-riydi.

Hayali Coğrafya Atlası, Düş Adaları denen bir yerin haritala-rını içeren bir atlastı. Düş Adaları, zamanın başlangıcından beri bizim dünyamızla birlikte varlığını sürdüren ve tarihteki pek çok önemli insanı etkilemiş olan büyük bir adalar zinciriydi.

Ama Düş Adaları’nın insanlar üzerindeki etkisi her zaman olumlu olmamıştı.

Kış Kralı denen bir adam Atlas’ı ve onun içindeki bilgiyi ta-kımadaları fethetmek için kullanmaya çalışmıştı. Bir başka Ba-kıcı olan Bert, John ile iki arkadaşını Adalar’a gidip, Kış Kralı’nı durdurmaya çalışmakla görevlendirmişti. Ve üç arkadaş her tür güçlüğe rağmen bunu yapmayı başarmıştı.

Page 6: BIRINCI KISIM - Tudem · lıştırırken. “Değil Eski İzlandaca, öğrencilerin ilgisini Anglo– Sakson diline çekmekte bile güçlük çekiyorum. Hayali Coğ-rafya Atlası

14

Kış Kralı savaşı kaybetmiş, sonsuz bir çağlayanın tepesinden düşüp ölmüştü. Adalar’da, yeni bir kral ve kraliçe yönetiminde yeni bir düzen kurulmuştu. Ve artık Atlas’ın üç yeni Bakıcı’sı vardı: John, Charles ve en gençleri olan Jack.

Ama zaferlerinin bir de bedeli vardı. Kaybettikleri müttefik-ler olmuştu. Hatalar yapılmıştı. Ve pişmanlıklar yaşanmış, asla unutamayacakları olaylar gerçekleşmişti.

Adalar’daki olaylar bizim dünyamızdaki olaylarla etkileşim halindeydi. O zamanlar Birinci Dünya Savaşı’nın ortalarına denk geliyordu. John ordudaki görevine geri dönerken Jack as-kere yazılmıştı. Genel sinirli ruh hali ve yaşı yüzünden Charles çürüğe çıkmıştı. Ve sonunda savaş bittiğinde, Adalar’daki ma-ceraları ve savaş sanki hayaliymiş ya da bir düş görmüşler gibi, hepsi yaşamlarına eskisi gibi devam etmişti.

Hâlâ sakladığı büyük, deri ciltli kitap olmasa John belki de kendini, hepsinin gerçekten düş olduğuna ikna edebilirdi. Bert onları, bizim dünyamızla Adalar arasındaki sınırı geçebilen bü-yük ve canlı ejdergemilerinden Beyaz Ejder’le Londra’ya geri getirdiğinden beri, o hırpani ihtiyardan tek haber bile alma-mıştı.

En azından, diye düşünüyordu John, başka cinayet işlen-medi. Başka savaş da çıkmadı. Gezegenin, böylesine büyük bir savaşı daha atlatabileceğini sanmıyordu. Ama diğer yandan, o olayların sorumluluğu büyük ölçüde Kış Kralı’na mal edilebi-lirdi ve Kış Kralı’nın işi bitirilmişti.

Ulak, Jack’in erkek kardeşi Warren’dan gelen ve hemen gelip Jack’i görmesini rica eden notu getirdiğinde John, Oxford’da, odasında çalışıyordu. O notu okurken telefon çaldı. John ahi-zeyi kaldırdı ve telefondaki kişinin Charles olduğunu anlayarak sevindi. Charles da bir telgraf almıştı. Kısa zamanda, Charles’ın Oxford’a gitmesi için ayarlamalar yapıldı. Orada buluşup bir-likte Jack’i görmeye gideceklerdi.

Page 7: BIRINCI KISIM - Tudem · lıştırırken. “Değil Eski İzlandaca, öğrencilerin ilgisini Anglo– Sakson diline çekmekte bile güçlük çekiyorum. Hayali Coğ-rafya Atlası

15

Seneler önce Londra’da yolları ayrılırken, Atlas’la ya da Adalar’la ilgili olmadığı ya da çok acil bir durum yaşanmadığı sürece birbirleriyle asla bağlantı kurmamak konusunda anlaş-mışlardı. Onlara emanet edilen sırları korumanın tek yolunun bu olduğuna karar vermişlerdi.

Akademik araştırmalarının onları eninde sonunda bir araya getirmesi, aslında kaçınılmazdı; ama bunun dışında, üçünün bir araya gelmesi çok fazla soru sorulmasına yol açabilirdi. Ve dokuz sene içinde yollarının çakışmasını gerektiren hiçbir olay olmamıştı. Bu yüzden John, Jack’in anlaşmalarını bilinçli ola-rak bozması ve onlarla doğrudan temas kurmasının, muhteme-len iyi değil, kötü bir sebepten kaynaklandığını düşünüyordu. Hiç ihtimal vermese de o iyi bir sebep olmasını diliyordu.

Jack’in kaldığı küçük kulübe, Oxford kentinin kıyısındaki minik, rahat bir köydeydi. Arabayı yolun az ötesindeki çakıl döşeli alana bıraktılar ve Atlas’ı kontrol ettikten sonra gidip ön kapıyı çaldılar.

Kapı hemen iri yapılı, güneşten kararmış, asker üniformalı bir adam tarafından açıldı. İkisinin de hatırladığı delikanlıya çok benziyordu. John ve Charles duraksadılar, ama sonra onla-rı oraya Jack’in kardeşinin çağırdığını anımsadılar.

John hemen, bir başka subayla konuşurken takındığı res-mi duruşu takındı. Diğeri soruya engel olamadan, “Sanırım bir yüzbaşısınız?” diye sordu.

“Lütfen, burada hepimiz siviliz,” dedi adam, John’un uzattı-ğı eli sıkarak. “Birkaç sene sonra emekli olacağım ve zamanımı aile belgelerini toparlamaya ve olabildiğince çok okumaya ayır-mayı planlıyorum.”

“Adım John. Bu da Charles. Mümkün olduğunca çabuk gel-dik.”

Page 8: BIRINCI KISIM - Tudem · lıştırırken. “Değil Eski İzlandaca, öğrencilerin ilgisini Anglo– Sakson diline çekmekte bile güçlük çekiyorum. Hayali Coğ-rafya Atlası

16

“Memnun oldum,” dedi Charles, öne çıkıp adamın elini sı-karak. “Warren siz misiniz?”

“Bana Warnie deyin, Jack öyle diyor. Geldiğiniz için ikini-ze de minnettarım. Ama itiraf etmeliyim, sizi çağırtması biraz tuhaf geldi.”

“Neden?” dedi Charles.

“Anladığım kadarıyla,” diye açıkladı Warnie, “onunla resmi olarak Magdalen’de1 ders vermeye başlamasından sonra tanış-mışsınız. Aslında, Jack düne kadar sizden hiç bahsetmemişti.”

John ile Charles hemen kendilerine hâkim olarak bakışmak-tan kaçındılar.

“Jack son derece ağzı sıkı biridir,” diye devam etti Warnie, “kusursuz bir öğretmen ve arkadaş çevremizde çok sıcakkanlı biri olsa da, ah, nasıl desem, kişisel meselelerinde yabancılara karşı bu kadar açık olması hiç olağan değil. Özellikle de onla-rı buraya, özel çalışma odasına davet etmesi. Alınmanızı iste-mem.”

“Alınmadık,” dedi Charles, olayı hafife alırmış gibi konuş-maya çalışarak. “Buraya biraz yalnız kalmak için geliyor olsam ben de rahatsız edilmek istemezdim. Çok sevimli bir yer. Sera-mik Fırınları deniyordu, değil mi?”

“Evet, öyle,” dedi Warnie, başını sallayarak, “yolun aşağı-sındaki tuğla binalardan dolayı. Jack biraz çalışabilsin diye, bir-kaç aylığına tutmuştuk burayı,” diye devam etti. “Aslında çok hoş bir yer ve sizin de gördüğünüz gibi, Oxford’a çok yakın. Bahçesi oldukça geniş –neredeyse park gibi– fakat yabani ot-larla kaplı. Yine de, bedelini ödeyecek kadar param olsa buraya kalıcı olarak yerleşmeye bir şey demezdim.”

Charles’ı tartmak ister gibi baktı. “Fırınlar dedin… Demek Headington Taş Ocağı’nı biliyorsun?”

1 Oxford Üniversitesi’nin en ünlü okulu. [E. N.]