bize göre

176

Upload: h-betuel-yildiz

Post on 19-Mar-2016

267 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

kastamonu kitap

TRANSCRIPT

BİZE GÖRE

Mehmet Saim SAYAN

Kitabın Adı:BİZE GÖRE

Kitabın Yazarı:Mehmet SAYAN

Kapak Tasarım:Aslı SAYAN

Dizgi – Fotoğraflar:Kürşat BALCI

Haberleşme Adresi:Kastamonu Belediye Başkanlığı

Telefon: 0 366 214 10 48 – 21 4 86 48Faks: 0 366 214 99 83

E-mail: [email protected]: www.kastamonu.bel.tr

ISBN

Önsöz“Siz Hiç Kastamonu’yu Gördünüz mü?”, “Şehit Şerife Bacı” ve “Meskânların Konağı” adlı hikâye kitaplarıyla Kastamonu tanıtımına büyük katkı sağlayan Mehmet Sayan, bu sefer de mahalli gazetelerde yayınladığı, genellikle Kas-tamonulu veya Kastamonu ile ilgili eser vermiş yazarlara ait eserleri tanıttığı

gazete yazılardan oluşan kitabıyla hemşehrilerimizin karşısına çıkıyor. Bir nevi Kastamonu bibliyografyası hüviyeti taşıyan eser, Kastamonu ile ilgili önemli bir

kaynak. 1980 yılından bu tarafa 33 yıllık süre içinde Hürsöz, Yenises, Kasta-monu, Açıksöz, Nasrullah, Sözcü gazetelerinde yayınlanan Mehmet Sayan’ın yazıları yanında, Mehmet Sayan’ın eserleriyle ilgili Hasan Demir, Mine Özgür

ve Mehmet Çağılcı’nın değişik gazetelerde yayınlanan yazıları da Bize Göre’de yer alıyor. Kitabına “Bize Göre” adını vermesinin sebebi gazetelerde yayınla-nan köşe yazılarının başlığının “Bize Göre” olmasıdır. Bu kitaptaki 78 yazıda

87 eserle ilgili bilgi sahibi olacağız.

Kastamonulu hemşehrilerimizin istifadesine sunduğumuz bu güzel eserin gerek hazırlanmasında ve gerekse Belediye yayınları arasında yayınlanmasına sağladığı katkıdan dolayı 15 yıllık belediye başkanlığım süresince birlikte ça-

lışmaktan büyük mutluluk duyduğum değerli eğitimci-yazar kardeşim Mehmet Sayan’a teşekkür ediyor ve Bize Göre’yi değerli hemşehrilerimize armağan

ediyorum.

Turhan TOPÇUOĞLU Kastamonu Belediye Başkanı

BiyografiMehmet SAYAN, 1951’de Taşköprü’de doğdu. İlkokul ve ortaokulu Taşköp-

rü’de, öğretmen okulunu Çorum’da bitirdi. Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nden 1971 yılında mezun oldu. 1991 yılında Anadolu Üniversitesinin

açtığı Türk Dili ve Edebiyatı Lisans Tamamlama Programını bitirdi. Kırşehir Öğretmen Okulu, Göl Öğretmen Lisesi, Tokat Artova Sulusaray Ortaokulu

ve Kastamonu Öğretmenevi Müdürlüklerinde öğretmen ve idareci olarak daha sonra da on iki yıl Kastamonu Milli Eğitim Müdürlüğü’nde şube müdü-rü ve müdür yardımcısı olarak görev yaptı. Halen Kastamonu Belediyesinde

Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır. İlk yazıları Taşköprü Gökırmak Gazetesi’nde yayınlandı. Hürsöz, Yenises, Açıksöz gazetelerinin başyazarlığını

yaptı. Öğretmen Dergisi’nin sorumluluğunu yürüttü. Kastamonu’da yayınlanan Sözcü ve Açıksöz gazetelerinde “Bize Göre” başlığı altında köşe yazıları yazdı. Şehit Şerife Bacı, Nasrullah Şadırvanı, Taşköprü Sevgisi, Arnavutoğlu, Kurtuluş Savaşı Hikâyeleri, Siz Hiç Kastamonu’yu Gördünüz mü? , Meskânların Konağı

(Hikâye), Şehit Bacı (Tiyatro), Bu Gül Senin Öğretmenim (Öğretmen Şiirleri Antolojisi) yayınlanmış eserleridir.

İçindekiler

1 Hikâyeler Kenan HULUSİ

2 Kastamonulu Halk Şairi Âşık Yorgansız Hakkı Bayraktar Mustafa ESKİ

3 Dikmen Yıldızı Aka GÜNDÜZ

4 Millî Mücâdele’de Mehmet Âkif Kastamonu’da Mustafa ESKİ

5 Çocuklar Büyürken Hasan DEMİR

6 İstiklâl Savaşı’nda Kastamonu ve İnebolu Havalisi Gazi Nurettin PEKER

7 Paflagonya Ahmet GÖKOĞLU

8 İstiklâl Harbinde Kastamonu Hüsnü AÇIKSÖZ

9 Yeni Bin Yılın Başında İnsanlık Serüveni Muharrem AVCIVatandaşlık Bilinci, Türkiye, Biz

10 Atatürk’ün Kastamonu Gezisi Mustafa ESKİ

11 Ben Dilenci Değilim Emin BAYDİL

12 Hazret-i Pir Şeyh Şa’bân-ı Veli Fazıl ÇİFÇİ

13 Bu Vatan Kimin? Şairi / Yazar Orhan Şaik Gökyay H.Rıdvan ÇONGURNail TAN

14 Türkiye’nin Yüreği Kastamonu Erdoğan ASLIYÜCE

15 Siz Hiç Kastamonu’yu Gördünüz mü? (Hasan DEMİR’in Yazısı) Mehmet SAYAN

16 Gurur Kaynağımız Kastamonulular I-II Özdemir TAN - Nail TAN

17 Türk Kalesi Yıkılırken Hüseyin ÖZBEK

18 Kastamonu Bankası T.A.Ş. Mustafa ESKİ

19 Lozan’dan Sevr’e Türkiye Turgut ÖZBAY

20 Kastamonu Manileri Eyüp AKMAN

21 Açıksöz Gazetesi’ne Göre Kastamonu İstiklâl Mahkemeleri Eyüp AKMAN

22 İkinci Kastamonu Kültür Sempozyumu Bildirileri Kastamonu ValiliğiEğitim Fakültesi Dekanlığı

23 Kastamonu Hikâyeleri Erdal ARSLAN

24 Gün Tutsak Gönül Mahkûm Emin BAYDİL

25 Baharzâde Feride Hanım Divanı Bünyamin ÇAĞLAYAN

26 Meskânların Konağı (Mehmet ÇAĞILCI’nın yazısı) Mehmet SAYAN

27 Bana Dair Fatma Zehra ÖNER

28 Küre Bakır Diyarının Coğrafyası Ünal İBRET

29 Ankara’da Gizli İsrail Devleti mi Var? Hasan DEMİR

30 Çanakkale’deki Kastamonulular Hüseyin AKIN

31 Kastamonu Gezi Rehberi Nail KÜÇÜK

32 Kastamonu’nun Yetiştirdiği Şairlerden Nedret Hanım Saime İnal SAVİ

33 Panayır Zamanı Mümtaz TİFTİK

34 20.Yüzyılda Kastamonu Kadınları Mustafa ESKİ

35 1-Kastamonu Folkloru I-II ve 2-Kastamonu El Dokumacılığı Ata ERDOĞDU

36 1- Arşiv Belgelerinde Mustafa Kemal Paşa’nın Kastamonu Gezisi Mehmet Serhat YILMAZ2- II. Meşrutiyet Devri Kastamonu Basın Tarihi3- Harf İnkılâbı ve Millet Mektepleri

37 Ağız Tadıyla Kastamonu Mutfağı Kastamonu Valiliği

38 Üsküdar’a Kadar Kastamonu Lütfü SEYMEN

39 Dr. Ferruh Niyazi Ayoğlu’nun Anıları Dr. Ferruh Niyazi AYOĞLU

40 Yüreğime Değdin Kastamonu Mine ÖZGÜR

41 Köyüme Geri Dönmek İstiyorum Sadık SARIMEHMETOĞLU

42 Öte Geçe Fikri UZUN

43 Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi Cevdet YAKUPOĞLUKastamonu-Sinop-Çankırı-Bolu 13.-15. Yüzyıllar

44 İsmail Habib Sevük’ün Kastamonu Yılları Mustafa ESKİ

45 Balkan Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na Ateş Hattında Orhan PEKERBir Ömür Tüfek Omza

46 “Sen Sus Gönül Konuşsun” Nizamettin CAYMAZ(Garip Nizam)

47 1- Kuzeyin Kültür Şehri Kastamonu Kastamonu Valiliği2- Anadolu’nun Yüce Dağı Kastamonu’nun Yıldızı Ilgaz3- İnebolu’dan Ankara’ya Atatürk ve İstiklâl Yolu

48 Şehit Şerife Bacı (Mine Özgür’ün yazısı) Mehmet SAYAN

49 Hacıoğlu Köyü ve Sepetçioğlu Osman Efe Abdullah ÇERKEŞLİ

50 Osmanlı’ya Yön Veren Kastamonulular Kâmil TUNOĞLUİlyas KARA

51 1-Taşköprülü Gurur Kaynaklarımız Taşköprü Belediyesi2- Kastamonu Sâlnâmelerinde Taşköprü(Dr. Zeki İZGÖER)

52 Kastamonu’da Âşık Fasılları Süleyman ŞENEL

53 Taşköprü Vakfiyyeleri Prof.Dr. AbdulkerimABDULKADİROĞLUÜlkü Ayan ÖZSOY

54 Şairlerin Gözüyle Kastamonu Yrd. Doç. Dr. M. Sani ADIGÜZEL

55 Kastamonu Yöresi Söz Varlığı Ergün ACAR

56 Hikâyeler Güldestesi Fazıl BAYRAKTAR

57 Türk Halk Edebiyatı Dediğin Bir Sarp Kale Nail TAN

58 XVIII. Yüzyılın Sonlarında Kastamonu Fahri MADEN

59 Işığa Yeniden Bakmak Bahri KARADUMAN

60 Karanlıklar Aydın Olsun Ozan Ahmet TAŞKIN

61 Bir Gün Sahibini Bulur Hacer ALİOĞLU

62 Bir Şehrin Hafızası Ferhat KÜTÜKLÜOsmanlı Arşiv Belgelerinde Kastamonu Kamil TUNOĞLU

63 Kastamonu Türk Ocakları Mehmet Ferhat YILMAZErdoğan ERSOY

64 1- Kastamonu Davul Zurna Kültürü ve Karayılan Ata ERDOĞDU2- Amcamın Gözyaşları3- Kıbrıs’ta İki Yıl

65 Osmanlı’dan Günümüze Kastamonu Harun ÜNLÜ

66 Buğdayın Sesi Mine ÖZGÜR

67 Kastamonu’nun Manevî Mimarları – I Mehmed Feyzi Efendi Türkiye Kamu ÇalışanlarıKalkınma ve Dayanışma Vakfı

68 Türkiye’nin Yüreği Kastamonu’da Türk Dünyası Günleri Erdoğan ASLIYÜCE

69 Kastamonu Camileri Türbeleri ve Diğer Tarihi Eserler Fazıl ÇİFÇİ

70 Türkmen Kaidesi Kastamonu Ahmet KANGAL(XV.-XVIII. Yüzyıllar Arası Şehir Hayatı)

71 1-Fotoğrafçıların Objektifinden Tarih ve Kültür Şehri Kastamonu Kastamonu Belediyesi BasınYayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü2-Gezi Rehberi

72 Ramiz Netovkin’in Kastamonu Resimleri Kastamonu Belediyesi Basın Yayınve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

73 Kuzey Anadolu’da Beylikler Dönemi Sempozyumu Bildiriler Çankırı Karatekin ÜniversitesiYayınları

74 Gri Tilki / Kurşun Gölgesinde Güneydoğu H.İhsan SÖNMEZ

75 Her Şeye Rağmen Funda Name KAHVECİ

76 Seher Yeli Cemal ÜNAL

77 Şairlerin Gönlündeki Şeyh Şaban-ı Veli Ersöz AĞABEYOĞLU

78 Kastamonu’nun Anıt Ağaçları Tarihin Sessiz Tanıkları Kastamonu Valiliği

(1) HikâyelerKenan HULÛSİHazırlayan: Dr. İnci ENGİNÜN Milli Eğitim Basımevi – İSTANBUL 1973Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları

4 Kasım 1980

KENAN HULÛSİ’NİN HİKÂYELERİ

Kenan Hulûsi’nin “Hikâyeler”(1) adlı kitabı Başkanlık Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları arasında yayınlanmıştır.

Kitabın başında, kitabı yayına hazırlayan Dr. İnci Enginün tarafından yazılan bir önsöz ve 37 hikâye bulunmaktadır. Kenan Hulûsi, 1906’da İstanbul’da doğmuş, 37 yaşında iken 1943’de askerliğini yaptığı Adapazarı’nda ölmüştür. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra edebiyat fakültesine devam etmiş, son-ra da gazetecilik yapmıştır. Servet-i Fünûn ve Yedi Meşaleciler grupları arasın-da yer almış ve eserler vermiştir. Vakit Gazetesi’nde hikâyeleri yayınlanmıştır. Bir Yudum Su, Bir Otelde Yedi Kişi başlıca eserleridir.

“Hikâyeler” bir derleme olup, kitap haline gelmiş olanlarla, gazete ve dergiler-de kalanların yeniden gözden geçirilmesiyle seçilenlerden meydana gelmiştir.Hikâyelerin 297 sahifesindeki “Şart Olsun Kilosu Seksene Geldi” ve 301 sahifesindeki “Eller Yukarı” hikâyeleri Taşköprü’de geçmektedir. Hikâye kah-ramanları tamamen gerçek olup, hepsi bugün bile tanınan, zamanın meşhur kişileridir. Kenan Hulûsi’nin Taşköprü’yü çok iyi bildiği ve burada bir müddet durduğu, bu iki hikâyeden anlaşılmaktadır. Fakat ne yazık ki Taşköprü’deki araştırmalarımızda Kenan Hulûsi’yi tanıyan kişilere rastlayamadık.

Hürsöz

(1) Kastamonu Halk ŞairiÂşık Yorgansız Hakkı BAYRAKTAR Derleyen: Mustafa ESKİKapak Kompozisyonu: Mehmet BOZ İsteme Adresi: PK 48 KASTAMONU

9 Aralık 1980

KASTAMONULU HALK ŞAİRİ ÂŞIK YORGANSIZ HAKKI BAYRAKTAR HAKKINDA MUSATAFA ESKİ’NİN DERLEMESİ

Kastamonu Eğitim Enstitüsü Müdürü,Edebiyat öğretmeni Mustafa Eski tarafın-dan Âşık Yorgansız Hakkı Bayraktar’ın şiirleri bir kitapta toplanmıştır. (1)1975 basımı olan bu kitap 174 sahifedir.Kitap, Mustafa Eski’nin önsözüyle başlamakta, Âşık’ın hayatı ve edebi kişiliği hakkında bilgilerle devam etmekte-dir.

Kitabın metin bölümünde : Divan kısmında 14, semai kısmında 1, müstezat kısmında 1, koşma kısmında 47,ikinci semai kısmında 2,destan kısmında 14,taşlama kısmında 5,mani kısmında 1 şiir olmak üzere toplam 85 şiir yer almaktadır. Kitabın metin kısmından sonra indeks,içindekiler,sözlük,bibliyograf-ya ve doğru-yanlış cetveli bulunmaktadır.

Kitaptan Âşık Yorgansız Hakkı Bayraktar’ın 1895-1964 yıllarında yaşadığını rüştiye ve sultani öğrenimi gördüğünü,Balkan 1.Dünya Kurtuluş Savaşları’na katıldığını ,savaş sonrası Kastamonu’ya döndüğünü öğreniyoruz.

Güreş yapmak,güzel yazı yazmak,şairlik gibi çok yönlü meziyetlere sahip olan Âşık’ın saz omzunda Anadolu’yu gezdiğini, devrinin itibarlı kişisi olduğunu,-yalnız rakı, afyon,esrar gibi kötü alışkanlıkların O’nu yıprattığını Mustafa Eski derlemesinde belirtmektedir. Kitabın destan kısmında yer alan “Kastamonu Destanı” adlı şiirin bazı dörtlüklerinde Âşık şöyle seslenmektedir:

“Ormanı mubandır,suları berrak,Lâtiftir havası Kastamonu’nunYeşillik çemenlik def eder merakBağ bahçe safası Kastamonu’nun

Tepeler arası mevkii vardır,Asar-ı âtika kalesi vardır,Civarı fabrika,değirmen,hızardırMünbittir Ovası Kastamonu’nun

Meşhurdur elması,üryani,erikArpa,buğday,mısır, kendir ve çelikYumurta,pastırma,kereste,tiftik,

Ilgaz,Yaralıgöz ve Ballıdağlar Her birinde ayrı ırmaklar çağlarElekdağlı kasnak,süpürge bağlarVâsidir merası Kastamonu’nun

Balında,yağında hep kekik kokarOrtasında ufak bir de çay akarDörtte biri ise her urgan yapar Azdır avaresi Kastamonu’nun

Çifte havuzlarla kayada evlerİsfendiyarbey,Sinan, Koçyiğit beylerCami kapıları hünerli derlerYapmıştır ustası Kastamonu’nun

Hürsöz

(1)DİKMEN YILDIZI – Aka GÜNDÜZTürü: Roman Toker Yayınları Nuruosmaniye Caddesi 17/1 ÇAĞANOĞLU / İSTANBUL

3 Şubat 1981

DİKMEN YILDIZI HAKKINDA

Dikmen Yıldızı (1) 1886-1958 yılları arasında yaşayan ünlü romancı Aka Gündüz’ün eseridir. Aka Gündüz, Türk kültürüne uzun yıllar hizmet ederek 50’den fazla eser veren ,Ömer Seyfettin’le beraber Millî Edebiyat akımının öncülerinden olan,dilin sadeleşmesine hizmeti geçen bir yazarımızdır.

Eserlerinden : “Türk Kalbi,Dikmen Yıldızı,Üvey Ana , Türk’ün Kitabı, İki Süngü Arasında ,Bu Toprağın Kızları” en ünlüleri sayılabilir. Dikmen Yıldızı,Toker Yayınları tarafından gençliğe Aka Gündüz’ü yeniden tanıtıp, kazandırmak ve edebi bir hizmette bulunmak için yeniden basılmıştır. Dikmen Yıldızı romanının kısaca konusu şöyledir: “Dikmen Yıldızı lâkabıyla tanınan Yıldız, Murat adlı bir hava yüzbaşısını sev-mektedir. İstiklâl Savaşı’nın o kargaşalı günlerinde Murat’ın şehit olduğu haber üzerine Yıldız ruhî bir bunalım geçirir.Yakınları Yıldız’ı düzelebilmesi için İnebo-lu’ya tatile gönderirler. İnebolu ve Ecevit’te geçirilen günler Yıldız’ın sağlığına kavuşmasına vesile olur.

Sağlıklı bir şekilde Ankara’ya dönen Yıldız Büyük Taarruz sonrasında da İzmir’e gider.Yıldız, İzmir’de Murat’ın ölmediğini,kendisine verilen gizli bir görev do-layısıyla kimlik değiştirdiği için ortadan kaybolduğunu öğrenir.Böylece çekilen uzun acılardan sonra iki sevgili tekrar kavuşurlar.

Romanın İnebolu ve Ecevit’te geçen bölümlerinde yazar,Millî Mücadele’de Kastamonuluların yaptıklarını,fedakârlıklarını ortaya koymaktadır. Her Kas-tamonulunun zevkle okuyacağı bu kitap aynı zamanda Kastamonu-İnebolu arasındaki tarihi konaklama yerlerinin müze durumuna getirilmesini bir kere daha bizlere hatırlatmış olacaktır.

Hürsöz

Not: Eserin dördüncü baskısı 2012 yılında Ankara Önder Matbaacılık Ltd. Şti. tarafından yapıldı.Bu baskının kapağını Selma ŞAHİN hazırladı.Künye: İzmir Caddesi 34/2-3 Kızılay-ANKARATel : 0 312 418 94 10Faks : 0 312 418 23 54e-mail : [email protected]

24 Şubat 1984

MUSTAFA ESKİ’NİN KİTABI “MİLLİ MÜCADELEDE MEHMET ÂKİF KASTAMONU’DA” Kastamonu Eğitim Yüksek Okulu Müdürü Mustafa ESKİ’nin Âşık YORGANSIZ hakkındaki ilk derleme eserinden sonra yayınlandığı “Millî Mücadelede Mehmet Âkif Kastamonu’da” adlı ikinci eseri hakkında yazmak için hayli geç kaldık.Bu yüzden ESKİ’nin hoşgörüsüne sığınıyor,özür diliyorum.

Mustafa ESKİ, “Millî Mücadelede Mehmet Âkif Kastamonu’da” eserine yaz-dığı önsözde: “Türklüğün Mükadderatında İstiklâl Savaşı’nın bu savaşta da Kastamonu’nun müstesna bir yeri vardır. Millî Mücadele yıllarında İnebolu’dan Ankara’ya cephane taşıyan kadınlarımız çok önemli bir görev ifa etmişlerdir.Mermi taşıyan kadın bu zaferin adeta sembolü olmuştur.

Tarihteki misyonu gereği bir kültür şehri olan Kastamonu, İstiklâl Savaşı yılların-da üstlendiği görevle daha da büyümüştür,diye başlamış,”Doğup büyüdüğüm memleketimin kültürüne az da olsa bir hizmet edebildiğime inanıyorum.Bu çalışmalar ilim adımlarımızın ,okuyucularımızın tenkitleriyle daha da olgunla-şacaktır.” diye bitirmiştir.

Gerçekten de Mustafa ESKİ’nin eseri büyük emek mahsülü olup,Mehmet Âkif’e ve İstiklâl Savaşı şehitlerimize bir şükran borcunun ifadesi olmuştur.19 Mayıs 1920 tarihinde Kastamonu’ya gelerek yaptığı vaazlarda halkı Millî Mücadeleye katılmaya davet eden Mehmet Âkif : Nasrullah Kürsüsü’nde şöyle haykırıyor : “İslâmın son sığınağı olan bu güzel toprakları düşman istilası altın-da bırakmayalım.Üzüntüyü,miskinliği,ihtirası,tefrikayı büsbütün atarak azme, din için savaşa,birliğe sarılalım.Cenabı Kibriya,Hak Yolunda savaşmak için meydana atılan azim ve iman sahipleriyle beraberdir.”

Sözlük,bibliyografya ,indeks gibi bölümlerin son kısma eklendiği eserin kapak düzenini Öğretmen Dergisinin ikinci sayısında Şehit Bacı olayını çizdiği çok güzel bir resimle bizlere aktaran Eğitim Yüksek Okulu Öğretmeni,kardeşi-miz Sayit Uysal yapmış. Mustafa ESKİ’yi bu çok değerli çalışmasından dolayı kutlarken,bu eseri bütün Kastamonululara ve Mehmet Âkif hayranlarına tavsiye ediyorum.

(1) Çocuklar BüyürkenHasan DEMİRBaşbakanlık Basımevi - 1984

20 Aralık 1984

ÇOCUKLAR BÜYÜRKEN -HASAN DEMİR’İN ŞİİR KİTABI-“Büyürken güzelsiniz çocuklar.Açık olsun yolunuzBüyürken sizde tatlı bir koku varRüzgâr olup gönüllere dolunuz.”

Hemşehrimiz Hasan DEMİR’in yeni şiir kitabı “Çocuklar Büyürken”, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Çocuk Kitapları Dizisi’nin 59. kitabı olarak yayın-landı. (1) Hatice ORAL tarafından resimlenen 55 sayfalık kitapta 31 şiir yer alıyor. Günümüzde çocuk edebiyatının önemi artık kavranmıştır. Çocuğun kişiliğinin gelişmesinde çok önemli olan çocuk edebiyatı,dolayısıyla bazı yazar-ların kalemleriyle adeta yeni bir ekol oluşturmaya başlamıştır.Çocuk yayınlarında imzasını görmeye alıştığımız hemşehrimiz Hasan DEMİR’in:Kültür Bakanlığı’nca basılan kitabı, O’nun bu alandaki değerinin devletçe de tescili anlamına gelmektedir. Kitapta yer alan memleket,tabiat,anne konulu şiirler sadece çocuklar tarafından değil,büyükler tarafından da zevkle okuna-bilecek güzellikte. Zaman zaman çucukluk günlerini özlemez miyiz? “Çocuk Olsam” demez miyiz ? Bu sorunun cevabını Hasan DEMİR’in mısralarından dinleyelim :

Annelerimiz ise çok şeyler borçlu olduğumuz “Cenneti ayaklarının altında bulunduran” varlıklardır :

Annesini sevmeyeninİşi düzgün gitmez yavrumDuasını almayanın Dertleri hiç bitmez yavrum”

Mısraları günlük işlerimiz arasında annelerimizi ihmal edenlere adeta bir ih-tardır.Kitabın son şiiri olan Sarı Öküz ise İstiklâl Savaşı’nda kağnısıyla İnebo-lu’dan cephane taşıyan yetmişlik Osman Dayı ve Sarı Öküz’ün destanıdır.Hasan DEMİR’i tebrik eder başarılı çalışmalarının devamını dilerim.

“Kırdaki çiçekçesineKoşsam annemin sesine Çıksam artık tepesineÇocuk olsam çocuk olsam.”

Hangimiz babamızla gurur duymayız :“Babamın elleri varHer gün öpülecekBabamın elleri varBuğday ve su Babamın elleri var Gurur duyuyorum doğrusu.”

İstiklâl Savaşı Resim ve Vesikalarla İnebolu-Kasta-monu ve HavalisiDeniz ve Kara Harekâtı ve HatıralarYazarı: Nurettin PEKERBasım Yılı: 1956 – Yıldız / İSTANBUL

16 Temmuz 1986

GAZİ NURETTİN PEKER’İN KİTABI

Geçtiğimiz günlerde gazetelere pek kimsenin dikkatini çekmeyen bir mesaj yansıdı. Mesaj yaşayan canlı tarih Gazi Nurettin Peker’den geliyordu.Peker mesajında bizlere seslenerek diyordu ki : “İstiklâl Savaşı’nda İnebolu ve Kasta-monu Havalisi” kitabıma bazı ilâveler de yaparak yeniden baskıya hazırladım.Kitabın baskı işine yardımcı olacak kişi ve kuruluşları yardıma çağırıyorum.

Bu kitap İstiklâl Savaşı ve ilimizin İstiklâl Savaşı’ndaki durumuyla ilgili çok önemli ve belki de tek dökümandır diyebilirim.Bu kitabı yeni nesillere kazandır-mak her kitaplığa bir tane koymak hepimiz için önemli bir görev olmalıdır.

Bazı yazarlar baskıya hazırladıkları kitapları kamuoyuna duyurarak,okuyucu-ların verecekleri peşin kitap bedelleriyle kitaplarını bastırmaktadırlar.Bu kitap da aynı metotla basılabilir.Kitabın maliyeti hesaplanarak her Kastamonuludan kitabın bedeli peşin olarak alınabilir.Eminim ki bu metoda itiraz edecek bir Kastamonulu olmayacaktır.

Basınımız bu kampanyayı başlatmalı ve Gazi Peker’le temas kurarak en yakın zamanda kitabın basılması temin edilmelidir. Gazi Nurettin Peker 1955 yılında basılan kitabının önsözünde : “Tarihten ibret almadığımız için o bizden intika-mını almış ve milletimizi İstiklâl Savaşı gibi eşsiz bir boğuşmaya ve yeniden bir tarih yazmaya mecbur etmiştir.

İstiklâl Savaşı’nda kuvvetli ve zayıf taraflarımız olmuştur,İman ve zaferlerle dolu kuvvetli taraflarımızı övünerek gençliğe anlatın parlak örnekler verirken eksik ve yanlışlarla dolu zayıf taraflarımızı da üzülerek gençliğe bildirmek suretiyle ibret dersi vermeği milli bir borç bildim” diyordu.

Tarih, geçmişi geleceğe bağlayan bir köprüdür. Bu köprü ne kadar sağlam kurula- bilirse gelecek nesil o kadar sağlam olur. Lütfen Gazi Nurettin Peker’in mesajına cevap verip,kitabın basılmasına yardımcı olalım.Aksi takdirde Allah gecinden versin Gazi Peker artık yaşlanmıştır.Yarın aramızda olmayabilir.Bu eserin yeni baskısı hem kendisini ölümsüzleştirecek,hem de bizlere geçmişimizi aydınlatan bir güneş olacaktır.

Hiç vakit geçirmeden “Gazi Peker’in kitabının ücretini basımdan önce öde.” kampanyasını başlatalım.

Saygılarımla

PAPHLAGONIA - PAFLAGONYAYazarı: Arkeolog Ahmet GÖKOĞLU (Kastamonu Müzesi Müdürü)Baskı: DOĞRUSÖZ MATBAASI KASTAMONUBasım Yılı: 1952

3 Kasım 1988

PAFLAGONYA

Paflagonya rahmetli Ahmet Gökoğlu’nun eserinin adı.Gökoğlu bir arkeoloğ ve eski Kastamonu Müzesi Müdürü idi. Gökoğlu yıllarını verdiği çok değerli eserinin önsözünde şöyle diyordu : “Bu naciz eserin gayesi eski Kastamonu’da (Paflagonya) bulunan gayrımenkul eski eserleri ve arkeolojik durumu tanıtmaktan ibarettir.Almış olduğumuz coğrafi bölge batıda Filyos ,doğuda Kızılırmak ,kuzeyde Karadeniz ,güneyde Işık ve Aydos dağ sıraları arasındaki yerlerdir.Bugün bu bölgede bulunan Kastamo-nu,Sinop,Çankırı merkez ve ilçelerini tamamen,Zonguldak’ın Bartın,Ulus, Safranbolu ;Çorum’un İskilip,Samsun’un kısmen Bafra ve Alaçam ilçelerini ve Türk İslâm çağında Kastamonu’ya bağlılığı hesabıyla Bolu ,Gerede ve Mudur-nu’yu tetkik sahamız içine almaktayız .”

Kitap iki kısımdan meydana gelmiştir.Birinci kısımda Türk-İslam çağından önceki,ikinci kısımda ise Türk-İslam çağındaki tarihi durum kısaca anlatıldıktan sonra höyük kaya mezarı,kale,cami,türbe imaret ve bunlar gibi eserler hakkın-da teferruatlı bilgiler verilmiştir.

Eser, alanında ilimiz tarihi ve arkeolojik durumun tanıtılması açısından tek kay-naktır.Eskiye dair aradığımız her hususu Paflagonya’da bulmak mümkün .Fakat aynen Nurettin Peker’in kitabında olduğu gibi Gökoğlu’nun kitabında da aynı durum var.Bu kitabında mevcudu yok denecek kadar azalmış.Bu sebeple bu kitabı yeni nesle takdim etmek için mutlaka bir gayret bir çalışma içine giril-melidir.Zira bu eserler geçmişi geleceğe bağlayan birer köprüdür.Bu eserler ortadan kaybolursa geçmişle gelecek arasındaki köprülerde yıkılmış demektir.

Vazifemiz geçmişi geleceğe bağlayan köprüleri yıkmamaktır.Yahya Kemal’in deyimiyle “Kökü mazide olan ati”nin insanları olarak bu eserleri yeni nesle kazandırmak için ne yapılacaksa ,yapılmalıdır.

İstiklâl Harbinde KastamonuYazarı: Hüsnü AÇIKSÖZBasım: Vilâyet MatbaasıYılı: 1933

İstiklâl Harbinde Kastamonu

8 Kasım 1988

“İSTİKLÂL HARBİNDE KASTAMONU”

“İstiklâl Harbinde Kastamonu” Hüsnü Açıksöz’ün 1933 yılında Vilâyet Matbaa-sı’nda basılmış eserinin adı .

Yazar, “Açıksözcü Hüsnü” adıyla yazdığı eserinde İstiklâl Savaşı sırasında Kastamonu’da geçen olayları anlatıyor.Yurt genelinde meydana gelen olaylarla Kastamonu’nun ilgisini kuruyor.Eserde devrin şahsiyetlerini,cemiyetlerini,gaze-telerini bulmak mümkün.

Meselâ eserden Açıksöz Gazetesi’nin önce haftada bir defa ve tek yaprak çıkarken Kastamonu’nun Kuvay-i Milliye ile birleşmesinden sonra haftada önce iki defa sonra hergün 4 sahife olarak çıktığını basım sayısının 1500 olduğunu ve dağıtımın Kastamonu dışında Zonguldak,Sinop ve Çankırı’ya da yapıldı-ğını Açıksöz’ün bazı sayılarının İstanbul’a da gittiğini ve burada tanesi 40-50 kuruşa satıldığını gazetenin başyazarlığını ünlü yazar İsmail Habip Sevük’ün üstlendiğini öğreniyoruz.

Hüsnü Açıksöz kitabına yazdığı başlangıç bölümünde şöyle diyor : “Bu kitapta yazılan şeylerin hepsi bugün geçmişe karışmıştır.Geçmişi anlamayalım diye bir Arap sözü vardır.Bu söze uyarak İstiklâl Harbini de onun canımıza can katan gönlümüzde yangınlar fışkırtan hatıralarınıda üst üste hiç durmadan anlatmak-tan bıkarsak kendi benliğimizden ve varlığımızdan utanç getirmiş oluruz.Bizce İstiklâl Savaşı öz benliğimize can suyunu akıtan bir kaynaktır.Gönlümüzün içine akan bu zorlu güçlerdir ki bize her güçlüğü göze aldırtır,her zorluğu kolaylaş-tırır.İstiklâl Savaşı’nın acı tatlı günlerini ve onun öz duygularını her yerde ve her çağda göz önüne getirebilir ve bu durumları canlandıra bilirsek geleceğe hiç göz kırpmadan hiç irkilmeden bakabiliriz.Hele çocuklarımıza bu kaynağın duru temiz can ve inan veren suyunu ne kadar çok içirebilirsek gönlümüz ve önümüz o kadar aydın olur.”

Yazımı eserin sonunda yer alan “Hüsnü” imzalı İzmir’in işgâli üzerine yazılmış şiirin son dörtlüğüyle bitiriyorum : “Daha dolmadı mı çilen İzmirim?Yok mudur göz yaşın silen İzmirim?Ağlama derken İzmirim.Hıçkırık sesini tıkar ağlarım.”

Yeni Bin Yıl’ın Başında İnsanlık Serüveni Vatandaşlık Bilinci Türkiye BizYazarı: Yrd.Doç.Dr Muharrem AVCIKapak Tasarımı – Grafik: Serpil YENİYAPANBaskı: Ekip Basım Matbaacılık Ltd. Şti. İSTANBULTel: (0212) 325 60 58 – 59 Basım Yılı: 2001 - İSTANBUL

30 Mart 2002

MUHARREM AVCI’NIN KİTABI; “YENİ BİN YIL’IN BAŞINDA İNSANLIK SERÜVENİ VATANDAŞLIK BİLİNCİ, TÜRKİYE, BİZ”

Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapan Muharrem Avcı kardeşimizin “Yeni Bin Yıl’ın Başında İnsanlık Serüveni Vatandaşlık Bilinci,Türkiye,Biz” adıyla yeni bir kitabı yayınlandı.

Akademik kariyerini turizm konularında yapan ve 1990-1993 yılları arasında yaptığı başarılı İl Turizm Müdürlüğü ile herkesin takdirini kazanan Muharrem Avcı,kitabına yazdığı önsözde ; “Öğrencilerimle yıllardır birlikte büyük keyif içersinde bir serüven yaşamaktaydık.Bu serüvenin adı öğrenmeyi öğrenme yaklaşımıyla eğitim öğretim idi.Vatandaşlık,insan ilişkileri,çevre-turizm eğitimi derslerine adı geçen yaklaşımı uyguladık,hem eğlendik,hem de öğrendik,”-diyor. Böylece kitabın ilk kıvılcımlarının derslerde başladığını öğreniyoruz.Muharrem Avcı’nın kitabının temelini,verdiği konferanslar oluşturmuş.Amacının “insanlara haklarını ve vatandaşlık bilgisini öğretmek olmadığını,vatandaşlık ve insan olma bilincini hissettirmek”olduğunu ifade eden Avcı’nın kitabı,116 sayfadan ve yirmi ana konu başlığından oluşmuş.Kitabın başında yazarın biyografisi detaylı bir şekilde verilmiş.

Yrd.Doç.Dr Muharrem Avcı’yı çıkardığı bu eser sebebiyle kutluyor,eserin bun-dan sonra çıkacakların bir başlangıcı olmasını diliyor,yazımı kitabın Türkiye ve Biz bölümünden aldığım aşağıdaki satırlarla bitiriyorum:

“Bizi bir gecekondu kültürü bir araya getirmemiştir.Biz tarihin başyazarları ara-sında yerini almış,cihan imparatorlukları vücuda getirmiş bir milletiz.Bizim,bin yıllara sığmayan yaşamışlığımız ,bedeller ödemişliğimiz ve öğrenmişliğimiz var.Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık,kimsenin bize hediyesi de değildir.

Bizim ülkemiz Türkiye ; Yunus Emre’nin Allah ve insan sevgisinin,Mevlâna’nın bilgeliğinin,Nasrettin Hoca’nın nüktedanlığının ve Ulu Önder Atatürk’ün ay-dınlattığı uygarlık ufuklarının ülkesidir.

Bizim ülkemiz Türkiye; Dünyanın en güzel ülkesi ,en güzel insanlarının ülkesi-dir.”

( 1 ) Kitap Satış İrtibat Adresi;ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ Gazi Mustafa Kemal Bulvarı No:13306570 Maltepe /ANKARA Telefon : (0312) 232 44 17 / 3Faks : (0312) 232 55 66e-mail : [email protected]

( 1 ) Kitap Satış İrtibat Adresi;

5 Nisan 2002

ATATÜRK’ÜN KASTAMONU GEZİSİ

Gazi Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu Müdürü Yard. Doç. Dr. Mustafa ES-Kİ’nin ilmi çalışmaları son hızla devam ediyor.Daha önce Âşık Yorgansız,Millî Mücadele’de Mehmet Âkif Kastamonu’da,Mustafa Necati Bey’in Kastamonu Basını’nda Millî Mücadele’nin Yankıları,İsmet İnönü’nün Kastamonu Gezi-leri,Cumhuriyet Dönemi’nde Bir Devlet Adamı Mustafa Necati,İsmail Habib Sevük’ün Açıksöz’deki Yazıları,Kastamonu Valileri gibi Kastamonu ile ilgili çok güzel eserleri yayınlayan ayrıca İsmail Habib Sevük’ün “İmtihan Veren Millet” ve İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Açıksöz’de yayınlanan yazılarını “Kastamonu Meşahiri” adıyla ve bugünkü Türkçe’yle yeni nesillere kazandıran Mustafa Eski Hocamızın son kitabının adı: “Atatürk’ün Kastamonu Gezisi.” ( 1 ) 101 say-fadan meydana gelen ve Atatürk Araştırma Merkezi tarafından basılan eserin sunuş yazısı Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof.Dr.Yaşar AKBIYIK tarafın-dan yazılmış.

Mustafa Eski kardeşimiz kitabına yazdığı önsözde;

“Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaş temeller üzerine kuran Atatürk,Kurtuluş Sa-vaşı’nı izleyen yıllarda reformları başlatmıştır.Bunların en önemlilerinden birisi şüphesiz ki kılık kıyafetle ilgili olan değişim hareketidir.Atatürk,bu konudaki görüşlerini açıklamak üzere 1925 yılında Kastamonu’yu ziyaret etmiş ve bir hafta kadar burada kalmıştır.Kastamonu’yu seçmesindeki en önemli sebep,bu bölgenin Millî Mücadele’nin başından itibaren kendisine olan sonsuz güve-ni,desteği ve fedâkarlığıdır.” diyerek Atatürk’ün Şapka ve Kıyafet İnkılabı’nı yapmak için niçin Kastamonu’yu seçtiğinin de sebebini açıklamış oluyor. Giriş kısmından sonra sekiz bölüm halinde “Atatürk’ün Kastamonu Gezisi” anlatılı-yor.Bu bölümler :

1) Atatürk’ün Kastamonu’ya Davet Edilmesi, 2) Atatürk’ün Kastamonu Gezisinin Başlaması, 3) Atatürk’ün Kastamonu’daki Ziyaret ve Kabulleri, 4) Atatürk’ün Kastamonu İlçelerini Ziyareti, 5) Atatürk’ün Son Ziyaretleri ve Tarihi Kastamonu Nutku, 6) Atatürk’ün Kastamonu’dan Ayrılması, 7) Atatürk’ün Kastamonu Gezisi’nin Basındaki Yankıları, 8) Gezi ve Sonrası ile ilgili Ayrıntılar.

Kitabın sonunda ise “Bibliyoğrafya, Dizin ve Atatürk’ün Kastamonu Gezisi ile ilgili Fotoğraflar” yer alıyor. Mustafa Eski’yi bu güzel eseri Kastamonu’ya kazandırdığı için kutluyor,başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.

BEN DİLENCİ DEĞİLİM

Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Başkanı Yar-dımcı Doçent Emin BAYDİL’in daha önceki yıllarda yayınlanan “Çile” ve “Kan Çiçekleri” isimlerini taşıyan şiir kitaplarından sonra 2000 yılında yayınladığı “Ben Dilenci Değilim” adını verdiği üçüncü şiir kitabı 94 şiirden oluşuyor.

(1)Emin Baydil,şiirleri zevkle okunan bir şair.Şiirler pürüzsüz bir Türkçe ile yazılmış.Kitapta yer alan şiirlerin bir bölümü hece ölçüsüyle,bir bölümü de serbest ölçüde yazılmış. Sosyal problemlere,vatan ve millet sevgisine,aşka dair şiirlerin yanında konusu Kastamonu’dan olan şiirlerin de yer aldığı “Ben Dilenci Değilim”, günümüzde şair geçinen ve kitapları büyük rakamlarla sattığı söylenen çok şairin kitaplarıyla mukayese edildiğinde mükemmel diyebileceği-miz özelliklere sahip.

“Bir çıkmaz sokakta bitince yollarGönül vâdisine kahır döküldü,Karanlığa nisbet sarınca kollarZaman,damla damla zehir döküldü.”mısralarında yer aldığı “Arayış” gibi şiirler Necip Fazıl’ı“Kızılay Meydanı’nda her akşam insan seliAkar bir aşağı,bir yukarı ezeliBoş gezenler,garipler;hoş vakit geçirirmişÂşıklar bir köşede beklermiş güzeli.”diye başlayan ve kitaba da adını veren “Ben Dilenci Değilim” şiiri Mehmet Akif’in manzum hikâyelerini çağrıştırıyor.

(1) Ben Dilenci Değilim Emin BAYDİLDüzenleme – Baskı: Gazi Kitapevi ANKARA Yılı: 2000

29 Mayıs 2002

1948 yılında Urfa’nın Bozova İlçesine bağlı Tunalı Köyü’nde dünyaya gelen,ilk ve orta öğrenimini Urfa’da yapan,Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin Coğrafya Bölümü’nden 1973 yılında mezun olan ve aynı yıl Kastamonu’ya öğretmen olarak tayin edilen,23 Ağustos İlköğretim Okulu’nda öğretmen ve idareci olarak çalıştıktan sonra 1981 yılında Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Yüksek Okulu’na Öğretim Görevlisi olarak atanan Baydil,bu görevini Eğitim Fakültesi’nde de devam ettirerek günümüze kadar sürdürdü.

Bu görevi esnasında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Beşeri ve İktisadi Coğrafya sahasında Yüksek Lisans ve Doktora öğrenimini yapan Baydil,1994 yılında doktor ünvanı alarak Yardımcı Doçentliğe atandı.1973 yılından bu tarafa Kastamonu’da yaşayan Emin Baydil,aynı zamanda bir Kas-tamonu âşığı.Bu aşkı şiirlerine de yansıtan şair “Güzelleme”başlıklı şiiri buna bir örnek:

“Havası hoş,suyu güzelNe güzeldir KastamonuYazın da gel,kışın da gelNe güzeldir Kastamonu”

Baydil’in bu güzel mısralarından sonra kitabın son şiiri olan “Kışlaya Selâm Durdum”başlıklı şiirinden aldığım aşağıdaki mısralarla yazımı bitiriyorum:

“Yürüsem boylu boyunca baş aşağıKışla’ya selâm dururum,geçmem.Düğün var her dalında; gök çadır, yer salıncakÇocuklar allı pullu gelinler salınacak.Bak işte!Kimi İzmir’den gelmiş Ağrılı,Kimi de Erzincan’dan İstanbullu.Üniversiteli gençler,olta atar durmadanNargilem foku fokur,keyfime diyecek yok.Gel haydi!Şu esrarlı geceye kendini sen de bırakİlk baharı bekleyen kuşlar gibi şen şakrak.Dün akşam,Cevizli Park’a uğradım yalnızYürüdüm boylu boyunca baş aşağıKışla’ya selâm durdum.”

(1) Hazret-i Pir Şeyh Şabân-ı VeliFazıl ÇİFÇİHazret-i Pir Şeyh Şabân-ı Veli Kültür Vakfı Yayını – 2002Grafik - Baskı: Hamle Basın-Yayın Organizasyon ve Dış Tic. Ltd. Şti. İSTANBUL

21 Haziran 2002

HAZRET-İ PİR ŞEYH ŞA’BÂN-I VELİ

İl Müftülüğü’nde şef olarak görev yapan araştırmacı yazar Fazıl Çifçi’nin “ Kas-tamonu Cami ve Türbeleri ve Diğer Tarihi Eserleri” ile “Candaroğlu İsmail Bey Şahsiyeti ve Hayatı” adlı değerli eserlerden sonra yeni bir kitabı daha yayınla-narak Hazret-i Pir Şeyh Şabân-ı Veli Kültür Vakfı yayınları arasında çıktı. (1)“Hazret-i Pir Şeyh Şabân-ı Veli” adını taşıyan eserin kapağında Ramiz Neto-vkin’in Belediye Başkanlığı’nın 2002 takviminde yer alan Şeyh Şabân-ı Veli Külliyesinin suluboya resmi yer alıyor.256 sahifeden meydana gelen kitap Vakıf Başkanı Fikri YAZAN’ın takdimi ile başlıyor.Önsöz ve Giriş yazılarından sonra kitap 7 bölümden oluşuyor.

1. Bölümde : Şeriat – Tasavvuf – Tarikat – Hakikat, Veli (Evliya ), Keramet.2. Bölümde : Tasavvuf Gayesi, İnsan-ı Kâmil, Tarikat Kurumunun Daha Yakın-dan Bir Bakış ve Zikir.3. Bölümde : Halveti Tarikatı ile ilgili bilgiler.4. Bölümde : Seyyid Ahmet Sünneti Efendi.5. Bölümde : Şeyh Şabân-ı Veli’nin Hayatı ve Şahsiyeti,Dergâhın Hisarardı’na Avdeti ve Kerametleri.6. Bölümde : Postnişinleri7. Bölümde : Şeyh Şabân-ı Veli Külliyesi ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Fazıl Çiftçi,kitabın yazılış amacını şöyle ifade ediyor :

“Peygamberler ve onların yolundaki mürşitlerin görevi , insan aklını,zekâ ve yeteneğini harekete geçirmek ,yolun doğrusunu göstermek,yoldaki tehlike ve tuzaklara karşı alınacak tedbirleri öğretmektir.Başka bir ifadeyle mürşidlerin görevi kendi ömürlerini feda ederek insanlığın huzur ve saadetini temin ama-cıyla liderlik görevi yürütmektir.Binaenaleyh mürşid, mal ve bedenî zevklerden başka paye tanımayan,- Şeyh Şabân-ı Velî’nin deyimi ile – “Ümmetin ma-sumlarını” hayatın daha yüce duygular uğruna harcanmasının lüzumuna ikna etmek ve bu konuda örnek olmak üzere öne çıkan liderdir.Aralarında Şeyh Şabân-ı Velî’nin de ondördündeki ay gibi parlayarak yer aldığı büyük zevat,-hangi yolla bu makama yükseldi. Nasıl Hakka yakınlık peyda etti.Yıllar ,asırlar gittikçe insanların gönlünde artarak devam eden sevgiye ,saygıyı,minneti nasıl haketti.İşte bu soruların cevabı için tasavvuf denilen deryanın sahillerine kadar uzanıp oradaki sıralarla,cevherlerle dolu hayatı temaşa etmek,hatta bir damla da olsa ondan tatmak lâzımdır.Zira tasavvuf hakkında genel bilgiye sahip ol-madan ne Şeyh Şabân-ı Velî’yi ne de diğer gönül sultanlarını tanımak mümkün değildir.” Fazil Çiftçi’yi bu güzel eser dolayısıyla tebrik ediyor, başarılı çalışma-larının devamını diliyorum.

(1) “Bu Vatan Kimin ?” Şairi, Yazar Orhan Şaik GÖKYAY – H.Rıdvan ÇONGUR – Nail TAN Not: Eserin 8. cildi 1912 yılında yayınlandıİsteme Adresi: H.Rıdvan ÇONGUR (M.Esat Bozkurt Caddesi No: 5/38 06600 Koleji/ANKARANail TAN ( Uçarlı Sok. No: 57/5 06550 Y.Ayrancı /ANKARA)

6 Şubat 2003

“BU VATAN KİMİN?” ŞAİRİ, YAZARORHAN ŞAİK GÖKYAY“Gökyay’dan öğrendik: Bu Vatan Kimin?Asırlık çınarı kutsal ikliminDoğduğu yer İnebolu ağlasınKastamonu dolu dolu ağlasın”Ayhan İNAL 2002 yılı Orhan Şaik GÖKYAY’ın doğumunun 100. yıldönümüydü.Hepimi-zin gençlik yıllarında şiir defterimizi süsleyen ,çoğumuzun ezbere okuduğu “Bu Vatan Kimin?” şiiri Türk Edebiyatı’nın ölümsüz eserlerinden biridir. Böyle bir şiiri yazmak ve gök kubbede böylesine güzel bir hoş sâdâ bırakmak 16 Temmuz 1902’de İnebolu’da dünyaya gelen ve 2 Aralık 1994’de vefat eden bir hemşehrimize nasip olmuştur.Şiirleri yanında tenkit ve araştırmalarıyla da meşhur olan Orhan Şaik Gökyay,aynı zamanda çok değerli bir öğretmendir. Merhumun öğrencilerinden olan yine değerli bir hemşehrimiz Nail TAN ve Rıdvan Çongur merhuma olan vefa borçlarını ödemek için “Bu Vatan Kimin?”-Şairi,Yazar Orhan Şaik Gökyay” adıyla güzel bir eser yayınladılar. (1)174 sahifeden oluşan eser,Rıdvan Çongur’un önsözü ile başlıyor.Ayhan İnal’ın Gökyay’a Ağıt başlıklı şiirinden sonra 1. bölümde Rıdvan ÇONGUR’un “Do-ğumunun 100. yılında Orhan Şaik Gökyay” ve Nail TAN’ın “Devlet Sanatçısı Orhan Şaik Gökyay’ın Türk Kültürüne ve Türk Edebiyatına Katkıları” yazıları,2.bölümde 3 Aralık 2001’de Kastamonu’da yapılan panelin konuşmaları, 3.Bölümde ise Orhan Şaik Gökyay 2001 Yılı Şiir Ödülü’nde yapılan konuşma-lar yer almaktadır. Kastamonu için büyük mana ifade eden bu eseri hazırlayan Rıdvan Çongur ve Nail Tan’ı tebrik ediyor,Kastamonulular adına teşekkürlerimi sunuyorum ve yazımı Merhum Gökyay’ın ölümsüz şiiri “Bu Vatan Kimin?’le bitiriyorum”:

“Bu vatan,toprağın kara bağrında Sıra dağlar gibi duranlarındır,Bir tarih boyunca onun uğrunda Kendini tarihe verenlerindir.

Tutuşup,kül olan ocaklarından,Şahlanıp köpüren ırmaklarından,Hudutlarda gazâ bayraklarından Alnına ışıklar vuranlarındır…

Ardına bakmadan yollara düşen ,Şimşek olup çakan,sel olup coşan,Huduttan hududa yol bulup koşan,Cepheden cepheye soranlarındır…

İleri atılıp sellercesine,Göğsünden vurulup tam ercesine,Bir gül bahçesine girencesineŞu kara toprağa girenlerindir… Tarihin dilinden düşmez bu destan,Nehirler gazidir, dağlar kahraman,Her taşı bir yakut olan bu vatan Can verme sırrına erenlerindir…

Gökyay’ım ne desen ziyâde değil,Bu sevgi bir kuru ifade değil,Sencileyin hasmı rüyada değil, Topun namlusundan görenlerindir…”

(1) Türkiye’nin Yüreği KASTAMONUErdoğan ASLIYÜCE Yesevi Yayıncılık İstanbul, 2003 Haberleşme Adresi: PK. 30 34490 Beyazıt / İSTANBULTel: 0 212 638 62 52 – 638 50 12Faks: 0212 638 35 47e-posta: [email protected]

5 Kasım 2003

TÜRKİYE’NİN YÜREĞİ KASTAMONU

“Türkiye’nin Yüreği Kastamonu” Sayın Erdoğan ASLIYÜCE’nin Yesevî Yayıncılık tarafından yayınlanan kitabının adı. (1)

Erdoğan ASLIYÜCE, 1946 yılında Kırıkkale’de doğdu,1970 yılında başladığı çalışma hayatını ve sendikacılık görevini 1996 yılına kadar sürdürdü.Halen Hoca Ahmet Yesevî Vakfı Başkanı ve bu vakfın yayın organı olan Yesevî Dergi-si’nin Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü olan Aslıyüce bir Kastamonu âşığı.İlk defa 1995 yılında geldiği Kastamonu’da Nasrullah’ın suyundan içmiş ve bundan sonra gerek Şeyh Şaban-ı Veli Haftası ve gerekse Türk Dünyası Günleri’nin müdavimi olmuş.İşte bende Sayın Aslıyüce’yi bu ziyaretleri sırasında tanıdım.Büyük bir Türk Milliyetçisi ve mücadele adamı olan yazar,günümüzün Evliya Çelebi’si.Gezip gördüğü yerleri gezi yazısı tarzında anlatıyor. “İşte Türkiye’nin Yüreği Kastamonu” da bir gezi-araştırma kitabı.

Kitap,256 sayfa olup yazarın biyoğrafisi ve önsözle başlıyor.Daha sonra “İlk Nazar, Tanışma, Tarihi Buluşma, Türk Dünyası, Şeyh Şaban-ı Veli, Alperenler Diyarı, Türklerin Buluşması, Gönüllerini Fethedenler ve 7. Türk Dünyası Gün-leri” başlıkları altında dokuz bölümden oluşuyor.Kitabın son bölümünde ise Kastamonu Günleri Albümü, Kaynakça ve Dizin bölümleri yer almaktadır.

“Türkiye’nin Yüreği Kastamonu” ilimizle ilgili çok değerli bir kaynak eser.Her Kastamonulunun kütüphanesinde yer alması gereken bu değerli çalışma için Aslıyüce’ye Kastamonulular adına teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunarken yazımı kitabın önsözünden aldığım Erdoğan Aslıyüce’ye ait aşağıdaki satırlarla bitiriyorum.

“Denizle ormanın,kara sevdalılar gibi kucaklaşıp bir daha ayrılmadığı Kasta-monu’ya ilk fatihi Karatekin’in,Danişment Ahmet Gazi’nin, Gümüştekin Emir Gazi’nin, Çobanoğulları’nın, Yaman Candar’ın, Fatih’in, Mustafa Kemal Paşa’nın âşık olduğu gibi ben de âşık oldum.Naralarla hareketlenen Sepet-çioğlu’nun figürleri,Göl’deki Şeyh Ahmed’in kabri, Kastamonuluların İstiklâl Harbi’ndeki cesareti, Çanakkale’deki vatansever fedakârlığı, Türk kültürü ile yoğrulmuş ince ruhunun bir tezahürü dokuma tezgâhlarında ilmek olmuş, düğüm olmuş,bez olmuş.Kadınlarımızın sarı yazması,erkeğimizin gömleği gibi ruhumuzu sarmalayan bir söz olmuş.Kastamonu’ya hayran olmamak elde mi?..”

“SİZ HİÇ KASTAMONU’YU GÖRDÜNÜZ MÜ?”

Bugün sizlere, haftalardır elimden düşüremediğim bir hikâye kitabından, Sayın Mehmet Sayan’ın, “Siz Hiç Kastamonu’yu Gördünüz mü?” adlı eserinden bahsetmek istiyorum. (1) Siz benim “Sayın Mehmet Sayan” dediğime bakmayın. O benim en az otuz yıllık ağabeyim. Değerli bir kalem, som ülkücü ve Kastamonu’ya sevdalı, sevdalı da değil karasevdalı bir hizmet adamı. Sayan ağabeyimin bütün bu ve daha başka olumlu özellikleri “Siz Hiç Kastamonu’yu Gördünüz mü?” isimli kitapta topladığı 39 hikâyeye öylesine sinmiş ki,okudukça o topraklar da yetişen binlerce bitkinin kokusunu duy-mamak ve Kastamonu insanının garipliğini,çaresizliğini fakat bütün bunlara rağmen vatanseverliğini,gani gönüllülüğünü ve insan yönünü hissetmemek mümkün değil.

Toplum olarak popüler kültüre esir, arabesk sanata teslim olduğumuz gerçek sanatçı ve değerli edebiyatçı ile kalp olanları birbirinden ayırma melekemiz de yok olmuş durum-da. Onun için ben şimdi Sayan’ın bahsettiğim kitapta ulaştığı edebî dorukları mesela Orhan Pamuk’un “Kar” romanı ile karşılaştırıp tercihimi kesinlikle “Siz Hiç Kastamo-nu’yu Gördünüz mü?”den yana koysam inandırıcı olamayacağım. Ama ben inandığımı da söylemek zorundayım. Sayan’ın bu kitapta topladığı hikâyeler, Pamuk’un “Kar”ından kat be kat daha gerçekçi, daha edebî ve edebiyat tarihi nankör değilse şüphesiz, daha kalıcı.

Kitabın ilk hikâyesi “Evlat Acısı”nı okurken kendimi tutamadım ağladım. Sayan bu hikâ-yesinde oğlu Alper’in bir kalp krizi sonucu rahmetli oluşunu dile getiriyordu. Herhalde dedim, yazar bu satırları kaleme alırken yüreğinin yandığını hissetmiş, hatta göğsünde sakladığı o yumruk büyüklüğündeki et parçasının yandıkça “cız” eden kokusunu da duymuştur. Beni ağlatan da işte bu hissediştir.Evet, böyle bir hissediş elbette vardı.

(1) Siz Hiç Kastamonu’yu Gördünüz mü? Mehmet SAYANKastamonu Belediye Başkanlığı YayınıBaskı Hazırlık: Chess TasarımBaskı Cilt: İdeal Matbaası – ANKARAHaberleşme Adresi : Kastamonu Belediye BaşkanlığıTel: 0 366 214 10 48 – 214 86 48Faks: 0 366 214 99 83 E-mail: [email protected] web: www.kastamonu.bel.tr

26 Aralık 2003Handan Demir

Ama ben diğer hikâyeleri okurken de kendimi tutamadım. Hele o “Azerbaycan’dan Gelen Mektup” hikâyesi var ya, bir milletin, Türk milletinin savruk coğrafyası ve çile yumağı tarihi, bahsettiğim hikâyenin her satırında beni zaman ve mekân içinde beni paramparça etti ve sonra Müslüman Türk yumağında toplayarak bir yandan boynumu büktü, diğer yandan göğsümü gururla doldurdu.

Kitaptaki her hikâyede katı ve acı gerçeklerle derin ve samimi duyguların tarihi dekor ve mânevî duygular emzirilerek takdiminde büyük bir başarı sağlanmış. Okudukça ben bu olayı, ben bu mekânı, ben bu kişiyi tanıyorum demekten kendinizi alamıyorsunuz. Daha önce Hürsöz, Yenises ve Açıksöz gazetelerinde baş yazarlık yapan ve halen Kas-tamonu’da yayımlanan Sözcü gazetesinde köşe yazıları yazan Mehmet Sayan, sekizinci kitabı olan “Siz Hiç Kastamonu’yu Gördünüz mü?” isimli hikâye kitabında arı ve kolay anlaşılır ve fakat erbabı tarafından fark edilen o “zor yazılır” çizgiyi yakalama yeteneği-ne çoktan ulaşmış.

“Siz Hiç Kastamonu’yu Gördünüz mü?”nün son satırını da okuyup kitabın kapağını kapatırken dudaklarımdan. “Halikamas’ın Cevat Şakir Kabaağaçlı’sı varsa Kastamo-nu’nun da Mehmet Sayan’ı var” cümlesi dökülüyor ve o toprağın çocuğu olarak mutlu bir kıskançlık duyduğumu da buraya açık yüreklilikle not düşmek istiyorum.Sayın Sayan yalnızca bir yazı adamı değil. O aynı zamanda bir hizmet erbabı. Şu anda Kastamonu Belediye Başkan Yardımcılığı görevinde bulunuyor. Bilenlerin ve hizmetlerini kendi gözleri ile görenlerin ortak kanaati olan “Türkiye’nin en başarılı belediye baş-kanı” Sayın Turhan Topçuoğlu ile birlikte memleketi Kastamonu’ya aklı, gönlü ve alın teriyle bir şeyler verebilmek için çırpınıyor.

Ne güzel bir tercih.Ve ne doğru bir yaşama biçimi.

Sizler de güzel bir şeyler okumak istiyor olabilirsiniz. O zaman (0366) 212 66 11 nu-maraya telefon ederek yahut, “İnönü Mahallesi, Afşin Bey Sokak, Gözlem Apt. B Blok No:5- Kastamonu” adresine mektup yazarak Sayın Mehmet Sayan’ın son eseri “Siz Hiç Kastamonu’yu Gördünüz mü?” isimli hikâye kitabını temin edebilirsiniz.Ben fırsat bulursam bir kez daha okuyacağım.Çünkü kitabı elime alınca ve hele satırlar arasına dalınca kendimi sanki Kastamonu’da hissediyorum. Çocukluk ve gençliğimin geçtiği, bana vatan, millet ve tarih sevgisini emziren Kastamonu’da…

(1) Gurur Kaynağımız Kastamonulular IINail TAN – Özdemir TANMayıs – 2004 Not: Eserin 9. cildi 2013 yılında yayınlandı.İsteme Adresi: Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Ltd. Şti.Konur Sok. 66/9 Bakanlıklar/ANKARATel: 0 312 425 93 53 Faks: 0 312 419 44 43

6 Ekim 2004

GURUR KAYNAĞIMIZ KASTAMONULULAR I-II

Kültür Bakanlığı HAGEM Emekli Genel Müdürü Nail TAN ve Emekli Atatürk İlkokulu Müdürü Özdemir TAN’ın mayıs ayında basılan “Gurur Kaynağımız Kastamonulular I” adlı eserinin 2.cildi de eylül ayında yayınlandı.“Kitabımızda ideolojik bir ayrım yapmadan, hak edenlere, belli bir ünvan ve yaşa gelenlere yer vermeye çalıştık… Kastamonu nüfus kütüğüne kayıtlı olup Kastamonu’da doğan memur – işçi çocukları doğal olarak konumuz dışında kaldı.

Başka illerin ünlülerini sahiplenmek bize yakışmazdı.”diye önsözde amaçlarını açıklayan Nail ve Özdemir TAN, birçok ilin yetiştirdiği değerli şahsiyetlerle ilgili ciltler dolusu kitaplar olduğu halde, bu alanda Kastamonulu şahsiyetlerle ilgili yazılan kitapların parmakla sayılacak kadar az olduğunu ifade ediyorlar.1.Ciltte; Anayasa Mahkemesi Mensupları, Diyanet İşleri Başkanları, Büyükel-çiler, Müsteşarlar, Valiler, Askeri Yargıtay Mensupları, Yüksek Rütbeli Komutan-lar, Üst Düzey Yöneticiler, Sanatçılar, Yazarlar, Eğitimciler, Bilim Adamları ve Sporcular başlıkları altında 111 seçkin hemşehrimiz tanıtılıyor.

2.Ciltte ise ; Başbakan ve Bakanlar, Kastamonulu Milletvekilleri, Senatörler, Kurucu Meclis – Danışma Meclisi Üyeleri, Kastamonu Dışındaki İllerden Seçi-lenler, Belediye Başkanları, Yargıtay Mensupları, Sayıştay Denetçileri, Büyükel-çiler, Yüksek Rütbeli Komutanlar, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Üye-leri, Üst Düzey Yöneticiler, Bilim Adamları, İş Adamları ve Sporcular başlıkları altında 211 hemşehrimize yer veriliyor.

Alanındaki büyük boşluğu dolduran ve her Kastamonulu’nun kütüphanesinde olması gereken “Gurur Kaynağımız Kastamonulular” adlı eser için Nail TAN ve Özdemir TAN ağabeylerimizi kutluyor, bu değerli eserlerin devamını diliyor ve bu arada birinci ciltte Sanatçılar, Yazarlar başlığı altında ailemizin gurur kaynağı Erol SAYAN ve rahmetli Ertan SAYAN’a, ikinci ciltte ise bana yer ver-dikleri için kendilerine teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

TÜRK KALESİ YIKILIRKEN

“Türk Kalesi Yıkılırken” Hüseyin Özbek’in Toplumsal Dönüşüm Yayınları’ndan çıkan kitabının adı. Özbek, 1952 yılında Araç’ta doğdu. Çorum Öğretmen Okulu’nda birlikte okuduğumuz yazar, Erzurum Kâzım Karabekir Eğitim Enstitüsü’nün Türkçe Bölümü’nü bitirdi. Bir süre öğretmenlik yaptı.Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.Halen İstanbul’da serbest avukatlık yapan Özbek’in aynı zamanda Yeni Hayat ve Ufuk Ötesi dergilerinde yazıları yayınlanmaktadır.

“Türk Kalesi Yıkılırken” de işte bu dergilerde çıkmış yazılardan oluşuyor. (1) Yeni Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Hanifi Aktaş, kitaba yazdığı önsöz-de Hüseyin Özbek’le ilgili şunlar yaziyor:

“Hüzeyin Özbek emekli bir Türkçe-edebiyat öğretmenidir.Ayrıca da bir avukat-tır ve halen bu mesleği icra etmektedir.Fakat Özbek yazılarında edebiyat de-ğil,bence daha cok resim yapmaktadır.Bazen çarpıcı birkaç kalem darbesiyle ülke gündeminin traji-komik sahnelerini gözler önüne,bazen de bazı dönekle-rin “leşlerini Babıali kaldırımlarına” sermektedir.

Eğer onun çizdiği tablolarda bazılarının resimleri yerine karikatürleriyle karşıla-şırsanız da sakın şaşırmayın.Bu onun gerçekçiliğinden ötürü böyledir; yaşantı-ları itibariyle de bir karikatürden farksız olanları tablolarına aynen yansıtmakla yetinmektedir.”

(1) Türk Kalesi Yıkılırken Hüseyin ÖZBEKToplumsal Dönüşüm YayınlarıGenel Dağıtım: Kardak/Narlıbahçe Sok. No:6 Çağlaoğlu / İSTANBULTel: 0 212 528 66 89

11 Ocak 2005

Hüseyin Özbek de kendi kitabıyla ilgili düşüncelerini şöyle ifade ediyor:

“ABD ve AB’nin kendileri dışındaki ulusal devletlere ve mazlum milletlere karşı sürdürdükleri çözme,çökertme,teslim alma operasyonlarını örtmeye ve perde-lemeye yarayan büyülü bir sözcük icat edildi: Sivil Toplumculuk.Sivil Toplumculuk önünde – tıpkı Alaaddin’in sihirli lâmbasından çıkan cin mi-sali- her kapı ardına kadar açılıyor;beyinler düşünsel dengeyi,sağduyuyu kapı dışarı ediyor…

Milletlerin geçmişten geleceğe doğru olan yürüyüşlerinde çekilen acılar,katla-nılan özveriler,ulaşılan zaferlerin bileşkesi olan ulusal hafıza yani tarih bilinci ve bilgisiyle birlikte iç güdüsel yön duygusu da kayboluyor.Alaaddin’in değil ama Batı’nın lâmbasından çıkan,birkaç yıl öncesine kadar milletin gözünde bölücü ve ayrılıkçı görüntüye sahip oluşumlar, şimdi yabancı misyonlarında katıldığı resmi toplantıların saygın Sivil Toplumcu konuklarına dönüşüverdiler.

Bu saygın(!) konuklar, yargısından bürokrasisinden ve meclisinden ulusal niteliklerini tümüyle ayıklamaya zorlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin, daha düne kadar baş düşman diye belledikleri,TeCe diye alaya aldıkları devletin AB kapısındaki şefaatçileri rolüne pek çabuk ısındılar.Bu rolü büyük bir hazla, bir intikam hazzıyla oynuyorlar… Türkiye Cumhuriyeti şimdi bu kılavuz kargaların peşine takılmış,belirsiz bir sona doğru büyük bir hızla sürükleniyor.Elinizdeki kitap işte bu sürüklenişin resmidir.”

Hemşehrim, okul arkadaşım Özbek’i bu güzel eseri için kutluyor,eserlerinin devamını diliyorum.

(1) Kastamonu Bankası T.A.ŞYrd. Doç. Dr. Mustafa ESKİAnkara – 2004Dizgi-Baskı-Cilt: Önder Matbaacılık Ltd. Şti.İzmir Cad. 34/2 Kızılay / ANKARATel: 0 312 418 94 10

31 Ocak 2005

KASTAMONU BANKASI T.A.Ş.

“Kastamonu Bankası T.A.Ş” Yrd. Doç. Dr. Mustafa ESKİ’nin Önder Matbaacı-lıkta yayınlanan ve eşi Fikriye ESKİ Hanımefendi’ye ithaf ettiği eserin adı. (1)

Mustafa ESKİ, Kastamonu’da İl Kütüphanesi’ni en çok ziyaret eden bir karde-şimizdir. Müthiş bir araştırmacıdır ve son yıllarda Kastamonu’ya kazandırdığı eserlerle kültür hayatımıza bir renk ve canlılık getirmiştir. 1945 yılında Kasta-monu’da doğan Mustafa ESKİ, 1950-1991 yılları arasında Kastamonu Eğitim Yüksekokulu, 1993-2004 yılları arasında da Kastamonu Sağlık Yüksekokulu Müdürlüklerinde bulunmuştur.

Şu anda idareciliği bırakan Mustafa ESKİ, Eğitim Fakültesi’ndeki görevine geri dönmüştür.Umarım ki Mustafa Eski’nin idarecilikten ayrılması,kendine daha çok zaman ayırmasına ve bizlere daha çok eser kazandırmasına vesile ola-caktır. Kastamonu Halk Şairi Âşık Yorgansız,Millî Mücadele’de Mehmet Akif Kastamonu’da, Mustafa Necati Bey’in Kastamonu’daki Çalışmaları, İsmet İnönü’nün Kastamonu Gezisi, Kastamonu Valileri, Atatürk’ün Kastamonu Gezisi gibi her biri tarihimize ışık tutan bu değerli eserler Mustafa Eski’nin kitaplarından birkaçıdır. “Kastamonu Bankası T.A.Ş” Mustafa Eski’nin çoğu-muzun bilmediği, tarihimizin bir sayfasını daha ortaya çıkardığı bir eser. 1929 yılında dünyanın ağır bir ekonomik bunalım geçirdiği bir dönemde aralarında Kastamonu Milletvekillerinin de bulunduğu, Kastamonu, Araç, Daday, İnebolu, Taşköprü ve Tosyalı tüccarların öncülüğünde on bin hisseli ve elli bin lira ser-mayeli, özellikle esnafa kredi sağlayarak insanları tefecilerin elinden kurtarma-yı amaçlayan bir bankanın Kastamonu’da kurulduğunu ve bu bankanın adının da “Kastamonu Bankası T.A.Ş” olduğunu öğreniyoruz.

Mustafa Eski, kitabına yazdığı önsözde: “O yıllarda taşra illerindeki özel bankaların sayısı yok denecek kadar azdır.Kastamonulular dünyadaki eko-nomik krize rağmen illerinde bir banka kurmanın cesaretini göstermişlerdir.Bu çalışmada ilin ekonomi tarihi açısından son derece önemli gördüğümüz banka konusunu incelemeye çalıştık.Ancak İmparatorluğun son dönemlerinde Kastamonu’da kurulan bazı şirketler hakkında bilgi vermeyi de uygun gördük. Amacımız Kastamonu tarihine bir yaprak ilâve etmektir.” Kastamonu insanı kitaptan öğrendiğimize göre o günlerin olumsuz şartlarında bu şirketleri ve bankayı kurarak, çok güzel bir birlikteliği Kastamonu için oluşturmuştur. Bu se-beple bu kitabın bize düşündürmesi gereken acaba o yıllarda gerçekleştirilen bu birlikteliğin bugün niçin gerçekleştirilemediğidir.Mustafa ESKİ kardeşimizi bu değerli çalışması için tebrik eder, eseri her Kasta-monulunun okumasını tavsiye ederim.

LOZAN’DAN SEVR’E TÜRKİYE

“Lozan’dan Sevr’e Türkiye” Turgut ÖZBAY’ın Anı Yayıncılıktan çıkan kitabının adı.(1)

Turgut ÖZBAY, 1944 yılında Araç’ta doğdu.1968 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Teknik Okulu’ndan mezun olmuş bir elektrik mühendisidir.Halen emekli olan ÖZBAY,sanayileşme ve enerji konularında günlük gazetelerde,-meslek odası ve dernek yayınlarında seri makaleler yazmaktadır.

Son olarak Hulki CEVİZOĞLU’nun Ceviz Kabuğu proğramına da konuk olan yazar,1977 mahalli seçimlerinde ilimizde belediye başkanı adayı olmuştur.

“Lozan’dan Sevr’e Türkiye” 638 sayfalık hacimli bir eser.Kitabın 234 sayfa-sında Osmanlı İmparatorluğu’nda son 94 yıl, M.Kemal ATATÜRK ve Türki-ye Cumhuriyeti, İMF,Avrupa Birliği gibi başlıklar altında çok önemli bilgiler veriliyor. 235-627 . sayfalar arasında çok geniş bir ekler bölümü yer alıyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa Kralı’na yazdığı mektuptan tutun da Misak-ı Milli’ye, Lozan Barış Antlaşması’na kadar çok önemli belgelerin metinleri bu-günkü Türkçe’yle yeni nesillere aktarılıyor.

Turgut ÖZBAY, Lozan’dan Sevr’e Türkiye kitabını niçin hazırladığını şöyle izah ediyor:

(1) Lozan’dan Sevr’e TürkiyeTurgut ÖZBAYAnı YayıncılıkFevzi Çakmak 2 Sok. 36/D Demirtepe-Kızılay / ANKARATel: 0 312 231 98 97 e-mail: [email protected] www.aniyayincilik.com.tr

Anı Yayıncılık

8 Şubat 2005

“Bu kitabı işgal altındaki ülkesini kurtarmak için Kurtuluş Savaşı yapan ve Kur-tuluş Savaşı’nı kazanarak bağımsız milli devletini kuran, M.Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” diye tanımla-dığı, Millet Meclisi’nin duvarında “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” vecizesi yazılmış olan bir devletin bireyi olarak,Anayasa’sına göre devletin özellikleri demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan bağımsız bir millî devletin bireyi olarak hazırladım.

Yazdıklarımda, mensubu olduğum Türk Milleti ve vatandaşı olduğum Türkiye Devleti ile ilgili endişelerimi, kuşkularımı ve korkularımı sıralamadım. Kurgu da yazmadım.Birey olarak gördüklerimi,duyduklarımı,yaşadıklarımı ve araştırıp bilgi sahibi olduğum konuları yazdım.Olayları, konuşulanları, yapılanları dü-şündüm, sorguladım, soru sordum ve sorularımın cevaplarını aradım. Düşün-celerimi,düşünenlerle paylaşmak için hazırladım.

Türkiye’yi yönetmeğe talip olan siyasetçilerimizin büyük çoğunluğunun milli devlete karşı olan bu tutum ve davranışlar karşısında gerekli tepkiyi göstereme-meleri,iktidara gelen siyasi partilerin tamamının,muhalefetteki siyasi partilerin büyük çoğunluğunun ise küreselleşme uğruna dış etkilere ve tavsiyelere uyul-ması, dayatmaların kabul edilmesi, istenilen kanunların çıkarılması ve kamu mallarının satılması için de birbirleriyle yarışır hale gelmeleridir.

Bu konuda önce kendime soruyorum. Ülkemizde, iktidarların yaptıkları icraat-lar “bağımsız milli devlet felsefesine,tarihi,sosyolojik,ekonomik gerçeklere ve uluslararasında karşılıklı eşitlik ilkesi kurallarına uyulur ilkesine uygun mudur? Yoksa, Türk milleti kandırılmakta mıdır?” İşte bu sorunun cevabını aramak için düşündüm ve düşündüklerimi yazdım.”

Turgut ÖZBAY’ı bu değerli eseri yazdığı için kutluyor, saygılarımı sunuyorum.

KASTAMONU MANİLERİ

“Kastamonu Manileri” Eyüp Akman’ın Hazreti Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı Yayınları arasında yayınlanan eserinin adı. (1)

Eyüp Akman,1975 yılında Araç’ta doğdu.1996 yılında Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi.1994 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde mastırını tamamladı.Aynı Enstitü-de 2000 yılında girdiği doktora proğramını sürdürmektedir.

Halen Kastamonu Eğitim Fakültesi’nde görev yapmakta olan Akman’ın “Saf-ranbolu’da Adak Yerleri ve Bu Yerlerle İlgili İnançlar”, “Araç Folklorundan Ör-nekler”, “Safranbolu Folkloru”, “Açıksöz Gazetesine Göre Kastamonu İstiklâl Mahkemeleri” adlı yayınlanmış eserleri bulunmaktadır.

Fikri Yazan, kitaba yazdığı önsözde diyor ki: “Folklorun ve edebiyatın Türk kül-tür tarihi bakımından önemi büyüktür.Bir milletin folklorunu bilmek, o milletin geçmişte nasıl yaşadığını, birbirleriyle olan ilişkilerini, günlük yaptığı işleri, arzu ve isteklerini bilmek demektir.Folklorun bir parçası olan manilerde halkın yaşayışını,tarihini,kısaca kültürünü bulmak mümkündür.

(1) Kastamonu ManileriEyüp AKMANGazi Kitapevi -2003Hazreti Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı Yayını

22 Şubat 2005

Kastamonu Manileri ismindeki bu çalışmayla başta Kastamonu kültürüne ol-mak üzere Türk Kültürüne de bir hizmet edilmiş olunmaktadır.Kastamonu ,eski kültürünü muhafaza edebilmiş nümune illerimizden biridir.Fakat bu kültürün ve kültür ürünlerinin ortaya çıkarılması bakımından da bir o kadar geri kalmış bir ildir.Folklora, kültüre ait bu tür çalışmaların yapılmasıyla Kastamonu, Türk kültür tarihindeki yerini alacaktır.”

Eyüp Akman’da kitabına yazdığı önsözde şunları diyor: “Bütün olarak Türk folkloru toplanmalı ve araştırılmalıdır. Bunun için de önce bölge folkloru,sonra ülke folkloru toplanmalıdır.Türkiye folkloru tam anlamıyla toplandıktan sonra Türk Dünyası folkloruyla mukayese edilmeli ve tam bir Türk folkloru oluştu-rulmalıdır.İşte bizde bu zihniyetten hareketle Kastamonu yöresine ait manileri toplamaya çalıştık.

Topladığımız bu maniler daha sonraki yıllarda Türk Dünyası manileriyle kar-şılaştırılarak benzerlikler ortaya konulabilir. Özellikle Azerbaycan folkloru ile Kastamonu folkloru birbirine benzemektedir.Umarim ilerideki çalışmalarımızda bu benzerlikleri de ortaya koyarız.Bu çalışmamız sadece bu zincirin bir halkası-nı oluşturmaktadır.”

Akman’ı bu güzel eser için kutluyor ve yazımı kitaptan aldığım bir mani ile bitiriyorum:

“Kara kabak ezmesiBitmez yârin gezmesi Yine gözüm seğriyorPek yakındır gelmesi”

(1) Açıksöz Gazetesi’ne Göre Kastamonu İstiklâl MahkemeleriEyüp AKMANGazi Kitapevi – 2005Adres: Taşkent Cad. (1.Cad.) 5/B Bahçelievler / ANKARATel: 0 312 213 32 82

24 Mayıs 2005

AÇIKSÖZ GAZETESİ’NE GÖRE KASTAMONU İSTİKLÂL MAHKEMELERİ“Açıksöz Gazetesi’ne Göre Kastamonu İstiklâl Mahkemeleri” (1) Kastamonu Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Eyüp Akman’ın yeni eserinin adı.Bir edebiyatçı olan Akman’ın kendi alanı dışında yaptığı bu çalışma kitabın basımını yapan Kastamonu Eğitim Derneği Başkanı Fikri Yazan’ın önsözüyle başlıyor.

Daha sonra da Gazi Üniversitesi’nden hemşehrimiz Prof. Dr. Mustafa Safran’ın Söz Başı yer alıyor.Safran,Akman ve kitabıyla ilgili şunları yazmış: “Değerli kardeşimiz Eyüp Akman, bir edebiyatçı olmasına rağmen bu gazeteyi (Açıksöz) taramış ve gazetedeki İstiklâl Mahkemesi ile ilgili haberleri günümüz Türkçe’si-ne aktarmıştır.Kendisini burada kutluyorum.

Gerçekten bu kitap,tarih araştırıcılarına tam bir kaynak kitap olarak yardımcı olacaktır.Türk Kurtuluş Savaşı ve özellikle İstiklâl Mahkemeleri üzerine çalışa-cak olanlara bu kitabın çok faydası olacağını düşünüyorum.Hem Türk kültür tarihine,hem de Kastamonu kültürüne bu kitabı kazandırdığı için Eyüp Akman’ı yeniden kutlar,daha nice eserler kaleme almasını temenni ederim.”

Eyüp Akman da kitabına yazdığı girişte diyor ki: “Milli Mücadele Hareketi’nin ve Ankara Hükümetinin bir yaygın organı gibi hareket eden Açıksöz gazetesi,-Kastamonu İstiklâl Mahkemesinin aldığı her kararı sütunlarında yayımlamaya gayret etmiştir.Fakat diyebiliriz ki bütün Kastamonu İstiklâl Mahkemesi ile ilgili söylenecek son sözde bize ait olmayacaktır.Bu çalışma sadece,bu konuyla ilgilenecek araştırıcıları büyük bir yükten kurtaracak ve onlara bir ışık tutacaktır.Çünkü Kastamonu İstiklâl Mahkemelerinin zabıt kayıtları tam incelenmeden ve günümüz Türkçe’sinde yayımlanmadan bu iş bitti denemez.”

Kitapta yer alan İstiklâl Mahkemesi kararları,bir devre ışık tutan önemli belge-ler.Kitaptan İstiklâl Mahkemesi’nin 8 Kasım 1920 ve 17 Şubat 1921 tarihleri arasındaki birinci dönemde 194 yargılama yapıp 8 idam cezası verdiğini,18 Ağustos 1921 ve 20 Temmuz 1922 tarihleri arasındaki ikinci dönemde de 422 kişiyi yargılayıp 37 kişiye de idam cezası verdiğini öğreniyoruz.Bu değerli çalışmayı gerçekleştiren Eyüp Akman’ı tebrik ediyor,başarılı çalışma-larının devamını diliyorum.

İKİNCİ DÜNYA KÜLTÜR SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ

18-23 Eylül 2003 tarihlerinde düzenlenen ikinci Kastamonu Kültür Sempozyu-mu’na sunulan bildiriler Kastamonu Valiliği ve Eğitim Fakültesi Dekanlığımızca kitap olarak bastırıldı. (1)

Sayın Valimiz Mustafa KARA,kitaba yazdığı önsözde diyor ki:

Türk Tarihi ve Kültürünün Anadolu üzerindeki önemli beldelerinden biri olan Kastamonu’nun Selçuklularla başlayan Türk Kültür Merkezi olması süreci bey-likler ve Osmanlılar döneminde de devam etmiştir.

Türk Kurtuluş Savaşı’nda en fazla şehit veren illerden biri olan Kastamonu,-büyük önder ATATÜRK tarafından ziyaret edilerek Şapka ve Kıyafet İnkılâbı burada başlatılmıştır.

Tarih ve doğanın mükemmel bir şekilde buluştuğu bu coğrafyanın Türk ve dünya insanının görüş alanına sunulması amacıyla Kastamonu Valiliği ve Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi Dekanlığı koordinesinde bir “Kültür sempozyumu” gerçekleştirildi.

Kastamonu’da özellikle son 10 yılda gerçekleştirilen kültür ve doğal zengin-liklerin,yaşatılması ve tanıtılması çalışmaları böyle bir etkinliğin yenilenmesini gerektirmiştir.

(1) İkinci Kastamonu Kültür Sempozyumu Bildirileri (18-20 Eylül 2003)ANKARA – 2005Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi BasımeviANKARA – 2005

8 Kasım 2005

Bu nedenle,olumlu yankılar veren ilk sempozyumda temenni edildiği gibi bu ikinci sempozyumda yine Kastamonu Valiliği ve Gazi Üniversitesi Eğitim Fakül-tesi Dekanlığı koordinesinde düzenlenmiştir.

Böyle bir gerekçeye dayanan ve Rıfat İlgaz Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen sempozyum,tarihi akış içinde Kastamonu,Edebiyatımızda Kastamonu,Kastamo-nu Halk Kültürü,Kastamonu’nun Yetiştirdiği Ünlüler konu başlıkları içermiş ve sempozyuma başvuruda bulunan,130 bilim adamı ve araştırmacı katılmıştır.İkinci Kastamonu Kültür Sempozyumu Bildirileri kitabı ile sunulan bildirilerin okuyucuyla buluşması ve Türk Kültürüne katkı amaçlanmıştır.

Sempozyuma sunulan bildiriler altı konu başlığında bir araya getirilmiş.Bunlar: “Tarihi Akışı İçinde Kastamonu, Edebiyatımızda Kastamonu, Kastamonu Halk Kültürü.Kastamonu’nun Mimari Kültürü, Kastamonu’nun Sosyo-Ekonomik Kalkınması,Kastamonu’nun Yetiştirdiği Ünlüler.”

950 sahifelik bu güzel kaynak eserin Kastamonu Kültürüne kazandırılmasını sağlayan kendisini Kastamonu’ya adamış ve Kastamonu’nun daha ileri gitmesi için gecesini gündüzüne katan Sayın Valimiz Mustafa KARA’ya Kastamonulular adına teşekkür ediyor,şükranlarımı sunuyorum.Yine gerek bu güzel sempoz-yumun düzenlenmesindeki başarılı organizasyonunu yapan ve sempozyumun bildirilerini yayına hazırlanmasını sağlayan Prof. Dr. Azmi YETİM, Doç. Dr. Ahmet KAÇAR, Zühtü YAMAN, Serdar SAFRAN, Öğretim Görevlileri Erhan YANARETEŞ, Abduülkadir KARAN ve Süleyman AKÇAY, Arşiv Görevlisi Muhar-rem AKTÜMEN ve Fahrettin ŞENOGLU’na tebriklerimi ve minnet duygularımı iletiyorum.

Bu arada bundan sonra yapılacak sempozyumda konuların çok fazla başlık altında değil de daha az sayıda yapılarak sınırlama getirilmesini,böylece belirli konularda daha çok ve daha geniş yer ayrılmasını teklif ediyorum.

ERDAL ARSLAN’IN KİTABI;“KASTAMONU HİKÂYELERİ”“Kastamonu Hikâyeleri” Erdal Arslan’ın kitabının adı.1979 yılında Azdavay ilçesinde doğan ve halen Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nde memur olarak görev yapan Arslan,Kastamonu ile ilgili hikâyelerini 109 sahifelih pırıl pırıl,kaliteli baskısı olan bir kitapta toplamış,kitabın baskısı,İstanbul Kilim Matbaacılık tarafından yapılmış. (1)

“Cephane Yolunda Şehadet, Derhal Hamam İnşa Edilsin, Yunus Mürebbi ve Sancak, Kanun Değiştiren Saygı, Bu Millet Ölmez, Kabristan’da Ders, Çü-rümeyen Beden, Hırsız-Müderris –Vali,Üç Günlük Ücret, Köyden Paşalığa, Azdavay, Kerpiçten Cami Olmaz, Sürgün” adlı hikâyelerden oluşan kitap, Kastamonu’nun geçmişine ilgi duyanlar için çok güzel bir kaynak.Her Kasta-monulu’nun kütüphanesinde bulunması gereken kitapta Azdavay ilçemizle ilgili orjinal bir hikâye var…

Gönül ister ki Azdavay Kaymakamlığı, Belediye Başkanlığı bu kitaptan alsın hemşehrilerine dağıtsın.Böylece yöreleriyle ilgili çalışma yapan, kültürüne katkı sağlayan bir insana da destek olmuş olurlar.

Sizlere kitaptan aldığım “Bu Millet Ölmez” başlıklı hikâyeyi sunarak veda ediyorum:

(1) Kastamonu HikâyeleriErdal ArslanKilim Matbaacılık Ltd. Şti.Litros Yolu Fatih Sanayi Sitesi No:12 /204 Topkapı / İSTANBULTel: 0 212 612 95 59

16 Aralık 2005

“600 yıllık Osmanlı güneşi batmak üzeredir.Asırlar boyunca Haçlılar dışa-rıdan,Osmanlı teb’ası içerden kemire kemire bu dünya imparatorluğunun sonunu getirmişlerdir.Ancak dünya bir şeyi unutmuştur; Türk’ün esaret zincirine vurulmayacağını Mondros Mütarekesi ile elinden bütün silahları alınan,en önemli lojistik ve stratejik bölgeleri işgal edilen,eli kolu bağlanan Anadolu,-Türk’ü tarih sayfalarına yeni bir destan daha yazmak üzere kazmayla kürekle, imanla yürekle mücadele vermektedir.

Kurtuluş Mücadelesi’nin belki de en önemli ayağını İnebolu-Kastamonu-Anka-ra güzergâhındaki Cephane Yolu oluşturmaktadır.Çünkü savaşlar artık kılıçla kalkanla,okla mızrakla değil; topla tüfekle, gemiyle bombayla yapılmaktadır.Artık dağları “Allah! Allah!” nidaları titretmemekte, kılıç şakırtıları at kişnemele-rine karışmamaktadır.

Elinde kazma,kürek,yaba,baltadan başka silahı kalmayan Anadolu Türk’üne silah İnebolu limanına yaklaşan kayıklardan taşınmakta,İnebolu’dan karaya çıkan silah ve cephane Ankara’ya Ilgaz’ın geçit vermez yollarından intikal ettirilmektedir.

Ve İnebolu bu gün de hareketlidir.Kadın erkek,yaşlı genç herkes seferber olmuştur limana.Çünkü,kayıklarla silah ve cephane gelmiştir ve bir an önce karaya çıkarılması gerekmektedir.Kayıkların peşinde düşman gemileri vardır.Muhittin Paşa silah ve cephane sevkiyatını idare etmektedir.

Limana yığılan İnebolu kahramanları arasında yetmiş yaşını aşmış Hamamcı Kadı diye bilinen Salih Reis de vardır.Yüreği dağları öğütecek kadar güçlü olmasına rağmen bedeni artık bu gücü kendinde bulamamaktadır.Salih Reis kayıktan aldığı bir sandığı 20-30 metre kadar taşımıştır ki,tökezleyip düşer.He-men kalkıp sandığa yapışır.Mühittin Paşa, ihtiyarın bu gayretini görür ve hemen yardımına koşarak;

“Baba,ver de yardım edeyim”der.Salih Reis başını kaldırmaksızın cevap verir;“Benimkini isteyeceğine,kör müsün,git kayıktan al!”Yanında bulunanlar Paşa’nın kızacağını zannederken,o gözlerine biriken nem-leri saklamaya çalışarak;“Bu millet ölmez! Bu millet ölmez arkadaşlar” diyerek yoluna devam eder.”

EMİN BAYDİL’İN ŞİİR KİTABI“GÜN TUTSAK GÖNÜL MAHKÛM”Emin Baydil “1948 yılında Şanlıurfa’nın Bozova ilçesine bağlı Tunalı Köyü’n-de dünyaya geldi. İlk ve orta tahsilini Şanlıurfa’da yaptı. Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin Coğrafya Bölümü Ülkeler Coğrafyası Kürsüsü’nden 1973 yılında mezun olduktan sonra aynı yıl Kastamonu’ya tayin oldu.23 Ağustos Ortaokulu’nda öğretmenlik ve müdür yardımcılığı görevle-rinde bulundu. 1981 yılından bu yana Kastamonu Eğitim Fakültesi’nde görev yapmaktadır. Bu görevi esnasında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü-sü’nde Beşeri ve İkdisadi Coğrafya sahasında yüksek lisans ve doktora öğre-nimini tamamladı. Bunun sonucu olarak 1994 yılında doktor ünvanını alarak yardımcı doçentliğe atandı. Halen Kastamonu Üniversitesi’ne bağlı Kastamonu Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapmakta; bunun yanı sıra İlköğretim Bölüm Başkanlığı görevini de yürütmektedir.

1978 yılında “Çile”, 1994 yılında “Kan Çiçekleri”, 2000 yılında ise “Ben Dilenci Değilim” isimlerini taşıyan şiir kitaplarını yayınladı. “Gün Tutsak Gönül Mahkûm”,dördüncü şiir kitabıdır.(1)

Günümüzde şiir yazan çok. Ama şair az. İşte böyle bir zamanda Emin Baydil Hocam, o çok az şairin arasında bir yıldız gibi parlıyor.O nefis mısralarla bizi alıp başka dünyalara götürüyor.İşte bu büyülü şiirlerin bir araya geldiği kitabın adı: “Gün Tutsak Gönül Mahkûm”. Kapak tasarımını Gürsel Avcı’nın yaptığı kitabın baskısını da Ankara Baran Ofset yapmış. 106 sahifelik kitapta genellik-le 2003 yılından bu tarafa yazdığı 65 şiir yer alıyor. Kitapta şairin daha önce yayınlanan “Çile” adlı kitabından seçerek koyduğu şiirlerde yer almaktadır.Emin Baydil’i bu güzel eser için tebrik ediyor, başarılı çalışmalarının devamını dilerken yazımı kitaba adını veren Gün Tutsak Gönül Mahkûm şiiriyle bitiriyo-rum:

(1) Gün Tutsak Gönül Mahkûm Emin BAYDİLANKARA – 2006 Baran Ofset

29 Kasım 2006

“Ellerimde zamanın darma dağın saçları,Sanki soluk soluğa, bir resim çiziyorum…Geçmiş… ve yine geçmiş, bir seraba yaslanmışOnları da şu dertli yollara yazıyorum.Akşam rüzgârlarına, geceleyin sularda.Şeytanın askerleri pusu kurmuş ard arda.Duygularım ebedî, boşluklara akar daHer damla gözyaşımı sabırla diziyorum.Gün tutsak gönül mahkûm, her tarafta ah-û zarBu şikâyet,bu feryad,bu yol ebedî,uzar!..Ben sabırla toplarım, tesbihi eller bozar,Beni de eller gibi tutanı izliyorum…Sinmiş bağrına zulmet, muhabbetin zamanlaKimler hakiki dostmuş, kimler zahirde anla!Kol kola da girermiş, meğer ihanet çanlaBu cümlenin altını bir daha çiziyorum…Nasıl bilirse zaman, artık kendince aksınBir kimsesiz durakta, beni orda bıraksın.Her derde ilaç imiş, bir de kendine baksın!İnanın ki beyhude!... Gezmişiz, geziyorum.

Omuzlarda taşınan şu an başlar beyhudeBeyhude geçmiş yıllar, döksen yaşlar beyhude.“Ah kafam!”diye diye vursan taşlar beyhudeYalan dolana artık,yollara kızıyorum…Teker teker yakılmış çöpleriyle bir kutu,Sanki bozmuş bir anda odamdaki sükûtu…İşte yine bir takvim,yıllar beni unuttu,Hakikat mi,değil mi?.. Bir şeyler seziyorum.Eyvah,yine olmadı! Bir toplama çıkarma İşte sıfır,eski beş yenisiyle bir karma.Diyorum ki,ey gönül!.. Sakın,elliye varma!Ey gönül!.. Senden ayrı,yerlerde geziyorum.”

BAHARZÂDE FERÎDE HANIM DİVANI

“Baharzâde Feride Hanım Divanı” Yard. Doç. Dr. Bünyamin Çağlayan tarafın-dan bügünkü nesle kazandırılan çok değerli bir eser.

Bünyamin Çağlayan, 1954 yılında Ankara’da doğdu. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdikten sonra Erzincan ve Kırıkkale’de öğretmenlik yaptı. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı’nda yüksek lisans ve doktora yapan Çağlayan, Ankara Üniversitesi Kırıkkale Meslek Yüksek Okulu ve Belgrad Üniversitesi Filoloji Fakültesi’nde Türk Dili okutmanı olarak görev yaptı.

Tiran Üniversitesi Yabancı Diller Fakültesi’nde misafir öğretim üyesi olarak çalışan Bünyanim Çağlayan, halen Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Başkanı olarak görev yapmaktadır. Eski çağlardan beri bir ilim, kültür ve ticaret merkezi olan Kastamonu, bu arada bir çok şairin de yetiştiği bir il olmuş. Çağlayan, “80 civarında şair yetiştiren Kastamonu, Osmanlı coğrafyasında en çok şair yetiştiren kültür merkezi arasında ön sırada yer almaktadır.” diyor. İşte Feride Hanım da ülkede yetişen az sayıdaki divan şairlerimizden biri.

(1) Baharzâde Feride Hanım DivanıYard. Doç. Dr. Bünyamin Çağlayan – Kastamonu Üniversitesi Eğitim FakültesiTürkçe Eğitimi Bölüm BaşkanıE Posta: [email protected] Tel: 0532 720 61 55

5 Aralık 2006

Kastamonu’da 1837 yılında doğan Feride Hanım, müderris, şair ve hattat bir babanın kızı ve Kastamonu’da camisi de bulunan Frenkşah Cemalettin Ak-sarâyî ailesindendir. Tahsil seviyesi yüksek bir ailede yetişen, Arapça ve Farsça bilen, hat dersleri almış olan Feride Hanım, şiire ilgi duymuştur.16 yaşında aslen Kastamonulu olan Ali Raif Efendi ile evlenmiş, daha sonra eşinin görevi sebebiyle Batuma gitmiş, Batum dönüşü de eşinin rahatsızlanma-sı sunucu Kastamonu’ya dönmüştür. Henüz 21 yaşında eşini kaybeden Feride Hanım,hissiyatını şiirlerine dökmüştür.

Feride Hanım’ın şiirlerinden onun Halvetî ve Şeyh Şaban-ı Veli’ye bağlı ol-duğunu anlıyoruz: “Halvetîyim intisâb itdim tarîk-ı esleme Dir Ferîde Hazret-î Şa’bâna başım bağlıdır”

1903 yılında vefat eden Ferîde Hanım, Yakup Ağa Külliyesi’ne defnedilmiştir.Bünyamin Çağlayan, Feride Hanım’ın hattat olması dolayısıyla kendi el yazısı ile düzenlediği divanının nerede olduğunun bilinmediğini, inceleme yaptığı di-vanın torunu Cemal Efendi’nin oğlu Raif Bey’in müsveddelerden faydalanarak tertip ettiği nüsha olduğunu ifade etmektedir.

156 sayfalık Baharzâde Ferîde Hanım Divanı, Ankara Çağhan Ofset Mat-baacılık Ltd. Şti. tarafından basılmıştır.(1) Yazımı Ferîde Hanım’ın aşağıdaki beyitiyle bitiriyorum:

“Ferîde istemez derdine dermân gayrıdan aslâViren sensin yine bu derdime dermânmı yâ Rab”

MESKÂNLARIN KONAĞI

“Meskânların Konağı”, Mehmet SAYAN’ın yeni hikâye kitabının adı. (1) Kastamonu Belediye Başkanlığı tarafından yayınlandı. Tanıdığınız mekân-larda yaşanan ve bir çoğunun tanıdığınız insanların kısa kısa hikâyeleri.

Sürekli yazan ve üreten yazarımız Mehmet Sayan; 1951’de Taşköprü’de doğdu. İlkokul ve ortaokulu Taşköprü’de,öğretmen okulunu Çorum’da bitirdi.Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nden 1971 yılında mezun oldu.Kır-şehir Öğretmen Okulu,Göl Öğretmen Lisesi,Tokat Artova Sulusaray Ortaokulu ve Kastamonu Öğretmenevi Müdürlüklerinde öğretmen ve idareci,daha sonra da Kastamonu Milli Eğitim Müdürlüğünde şube müdürü ve müdür yardımcısı olarak görev yaptı.Halen Kastamonu Belediyesinde Basın,Kültür ve Halkla İliş-kilerden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak çalışmaktadır.İlk yazıları Taşköprü GökırmakGazetesinde yayınlandı.

Hürsöz,Yenises,Açıksöz gazetelerinin başyazarlığını yaptı.Öğretmen dergisinin sorumluluğunu yürüttü.Halen Sözcü gazetesinde “Bize Göre” başlığı altında köşe yazıları yazmaya devam etmektedir.

Sayan’ın “Meskânların Konağı” adlı hikâye kitabından önce de Şehit Bacı, Nasrullah Şadırvanı, Taşköprü Sevgisi, Arnavutoğlu, Kurtuluş Savaşı Hikâyeleri, Siz Hiç Kastamonu’yu Gördünüz Mü? (Hikâye), Şehit Bacı (Tiyatro), Bu Gül Senin Öğretmenim (Öğretmen Şiirleri Antolojisi) adlı eserleri yayınladı.İnsan hayatında öyle olaylar vardır ki iz bırakır,unutulmaz.Öyle olaylar da vardır ki günlük hayatımızda belki onlarcasıyla karşılaşırız.Çevremizde,mahal-lemizde,şehrimizde,iş yerimizde,yaşadığımız sokakta yaşanıp gitmektedirler.

(1) Meskânların KonağıMehmet SAYANKastamonu Belediye Başkanlığı YayınıBaskı Hazırlık: Chess TasarımBaskı Cilt: İdeal Matbaası – ANKARAHaberleşme Adresi: Kastamonu Belediye BaşkanlığıTel: 0 366 214 10 48 – 214 86 48 Faks: 0 366 214 99 83 e-mail: [email protected] web: www.kastamonu.bel.trweb:

16 Aralık 2006Mehmet Çağılcı

İnsan hayatında öyle olaylar vardır ki iz bırakır,unutulmaz.Öyle olaylar da vardır ki günlük hayatımızda belki onlarcasıyla karşılaşırız.Çevremizde,mahal-lemizde,şehrimizde,iş yerimizde,yaşadığımız sokakta yaşanıp gitmektedirler.İnsanların hayatında sevinçler,kederler yaşanmaktadır.Bunlardan birçoğunun biz farkına varmayız.Dikkat etmeyiz.Önemli bulmayız. Hemen yanıbaşımızda yaşananlar çoğu zaman bizim dikkatiğmizi bile çekmez.

Oysa kim bilir,yaşanan acılar düştüğü yerlerde ne yangınlar çıkarmakta,sevinç-ler ne göğüsler kabartmakta,gururlar yaşatmaktadır.

İşte sanatkârın,hikâyecinin farkı,bu çok olağan görünen,gündelik hayatın içindeki yaşananların inceliklerini görmesi,onların farkına varması,dudaktaki ince tebessümü,gözdeki buğuyu,yüzdeki gölgeyi hissetmesi ve insanlara güzel bir üslûpla sunmasıdır.

Sayan da böyle yapmış.Kısa hikâyeleri ile insan hayatındaki gözümüzden kaçanları bize hatırlatmış, güzellikleri fark ettirmiştir.Tekrar yaşanmaması için acıları bizimle paylaşmış,yakınımızdakilerin sevinçlerinin farkına varmamızı ve paylaşmamızı sağlamıştır.

Önsözünde Kastamonu Belediye Başkanı Turhan Topçuoğlu’nun da dediği gibi, Mehmet Sayan daha önceki “Siz Hiç Kastamonu’yu Gördünüz mü?” Hikâye kitabıyla güzel ve kutlu kent Kastamonu’nun tanıtımına nasıl katkı sağ-lamışsa,Meskânların Konağı’nda da bize hikâyelerini anlatırken bir taraftan da Kastamonu’yu tanıtmaktadır.

Kitapta yer alan günlük sadeliğindeki yirmi beş kısa hikâyenin arasına yerleş-tirilen Kırımlı Ressam Ramiz Netovkin’in yirmi sekiz adet suluboya Kastamonu resmi ayrı bir renk katmıştır.

Değerli yazarımız Mehmet Sayan’ı yeni eserlerini görmek dileğiyle bu güzel eseri için kutluyorum.

“Bana Dair” Fatma Zehra Öner’in kitabının adı.(1) Ankara TŞOF Trafik Mat-baacılık Tic. ve San. A.Ş. tarafından basılan 135 sayfalık kitap Öner’in kendi ifadesiyle duygularından süzülerek kağıda aktardığı hikâyelerinden ve şiirlerin-den oluşuyor. Onun liste başı olmak, imza günleri düzenleyip kitabını imzala-mak ve kitap dünyasındaki reytingleri alt üst etmek gibi bir kaygısı yok.

O sadece geçmişe ait kendisine dair konuları kayıt altına alıyor ve ölümsüz-leştiriyor. Fatma Zehra Öner, “Keder” başlıklı şiirinde de bir şairin uzun süren suskunluğunu çok güzel ve anlamlı bir şekilde dile getiriyor:

“Yazmadım aylardır Kalem küstü Kağıt soldu Kelimeler sustu Dökülmüyor artık ağzımdan sözcükler Çalmıyor kapımı ilham perisi Yazamıyorum Sevdaları, ayrılıkları Çıkageliyor aklıma Sevdiğim birisi…”

Fatma Zehra Öner, kitabında yer alan “Geç Kalmışım” başlıklı hikâyesinde de yazma tutkusunun hayattaki önemini vurguluyor:

(1) Bana DairFatma Zehra ÖNERTŞOF Trafik Matbaacılık Tic. ve San. A.Ş. ANKARATel: 0 312 267 08 9ANKARA

22 Mart 2007

FATMA ZEHRA ÖNER’İN KİTABI“BANA DAİR”“Yıllardan beri yani kırk yaşıma isabet ettiğim tarihten bu yana ne kimseye derin bir muhabbetim (ailem hariç) ne de bir hayranlığım oldu. Ta ki benim gibi düşündüğüne ya da benden bir parça bulduğuma inandığım İclâl Aydın’ı tanımak isteyişime kadar…

O “Melek” olduğu zamanlarda da vardı. Ben o zaman da sevmiştim onu ama galiba en çok evliliğini, satır aralarına sızan mutsuzluğunu ve boşanmayla yaşadığı boşluğu hissettiğim zaman sevdim.

Tarih: 04.12.2005, Kastamonu’daydı. O gözümde büyüttüğüm gözleri ışıl ışıl bakan kadın. Konuşması sırasında kendinden bahsederken, tecrübesizliğinden hayata ilişkin planlarından … O arada şunları söyledi:

“Çok gençtim, daha hayallerim vardı benim, daha yaşayacak, yalan söyle-yecek, yazacak, saçlarımı uzatacaktım!” Evet, işte o an o son sözcükler çok çınladı kulaklarımda. Zaten kendisi de öyle söylüyordu “Bir kişi için bir şeyler yapabildiysem sevinirim” diyordu. Yapmıştı da. “Saç uzatmak” bir genç kız için güzel bir hazırlıktı geleceğe dair belki ama kırkını aşanlar içinse uzak bir hayal.Değişiklik yapmak için çok geç kaldığımı fark ettim birden. Aynaya her baktı-ğımda tepemden saçlarımın açılısına, kilolarıma, değişen her kıvrıma bakar-ken dedim ki:

“Geç kaldın…” Evet, geç kaldım, şimdi hayallerim bana göre, bana yakın. Saçımı uzatamayacağım belki ama yazarak ömrümü uzatacağım!”1965 İzmir doğumlu, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu Öner, halen Kastamonu Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak görev yapıyor. Kendi söyleyişiyle “Rüya-larını gerçeğe dönüştüren” değerli eşi Öğretmenevi Müdürümüz Sebahattin Öner’le evli olan Zehra Öner iki çocuk annesi bir eğitimci – yazar. Yazan, okuyan kendisini yenileyen, sosyal – kültürel faaliyetlere katılıp bu faaliyetlerde kendini ispatlayan bir ailenin ferdi olan Fatma Zehra Öner, başarılarıyla da Kastamonu millî eğitim camiasına kendini kabul ettirmiş bir isim.

Umuyorum ki “Bana Dair” Fatma Zehra Öner’e bundan sonra yapacakla-rı için şevk verecek ve gelecekte çok daha büyük başarılara imza atacaktır. Öner’i bu güzel çalışmasından dolayı kutluyor, başarılarının devamını diliyo-rum.

(1) Yayınevi: Aktif YayıneviBaskı: Bizim Büro BasımeviYayın-Dağıtım GMK Bulvarı 32/C Demirtepe – ANKARATel: (312) 229 99 28-29

26 Aralık 2007

KÜRE BAKIR DİYARININ COĞRAFYASI

Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. B.Ünal İbret’in “Küre Bakır Diyarının Coğrafyası” adlı eseri 2007 yılında Aktif Yayınevi (1) tarafından yayınlanan ilimiz için önemli bir eser.

İbret’in eseri 297 sayfa. 1.bölümde Küre ilçesinin fizikî coğrafyası, 2. bölümde Küre ilçesinin beşerî coğrafyası, 3. bölümde Küre ilçesinin ekonomik coğraf-yası ayrıntılı olarak ele alınmış. Yazar önsözde bu kitabı yazma sebebini şöyle açıklıyor: “Küre, Karadeniz Bölgesinin Batı Karadeniz Bölümü’nde Kastamonu iline bağlı bir ilçedir. Yerleşme tarihi oldukça eskilere dayanan ilçe, bakırın stratejik öneme sahip olması nedeniyle adını tarihi çağlar boyunca duyurmuş, aynı zamanda önemli bir yerleşim merkezi olmuştur.

Coğrafi incelemeler açısından son derece bakîr bir durumda olan Küre ve yöresi, ulaşım ve diğer imkânların elverişli olmayışından dolayı ihmal edilmiş, önemi ölçüsünde inceleme ve araştırmalara konu olmamıştır. Doğal görünü-mü ve yerleşim özellikleri bakımından bozulmamış bir yöre özelliğindeki ilçenin araştırılması bilimsel bir boşluğun doldurulması açısından önem taşımaktadır. Küre Bakır Diyarının Coğrafyası adını verdiğimiz bu çalışmayla ilçenin coğrafi açıdan etüdü yapılmaya çalışılmıştır.Yörenin doğal, beşeri ve ekonomik özel-liklerinin ortaya konulması amacıyla arazi çalışması yapılmış, kamu kurum ve kuruluşlarından gerekli bilgiler alınmış ve yerinde yapılan anket ve mülâkatlar-la yöre hakkında bilgiler elde edilerek bu çalışma hazırlanmıştır.

Küre, çıkarılan bakır madeninden dolayı adını sıklıkla ders kitaplarında okudu-ğumuz, ülkemiz madencilik tarihi içerisinde öne çıkan yerler arasındadır. Sana-yi coğrafyası açısından ülkemizin incelenmesi gereken örnek sahalardan birisi olan Küre, sahip olduğu bakır madeni sayesinde bölgesi içerisinde farklı bir sosyo-ekonomik yapısıyla da ön plana çıkmaktadır. Madencilik dışında fazla araştırılmamış yörelerimizden birisi olan Küre ilçesinin temel coğrafi özellikleri, coğrafya biliminin sistematiği içinde incelenmiştir. Çalışmanın amacı, ilçesinin doğal ve beşeri çevre şartlarını ortaya koyarak coğrafi özelliklerinin tanıtımını yapmak ve böylece bu sahanın yerinde çözüm önerileri getirilerek kalkınması-na yardımcı olmaktır.”

Küre Belediye Başkanlığı’nın katkılarıyla hazırlanan büyük emek mahsulü olan bu değerli eser için Yardımcı Doçent B.Ünal İbret’i tebrik ediyor, başarılı çalış-malarının devamını diliyorum.

ANKARA’DA GİZLİ İSRAİL DEVLETİ Mİ VAR ?

Yeniçağ Gazetesi’ndeki cesur yazılarıyla tanıdığımız, gurur duyduğumuz hemşehrileri-mizden Hasan Demir’in Akasya Kitap (1) tarafından basılan yeni eseri “Ankara’da Gizli İsrail Devleti mi Var?” yazarın Yeniçağ’da yayınlanan 107 köşe yazısından oluşuyor. Her yazıda buram buram vatan, millet, bayrak sevgisi olan bu satırlar için Hasan Demir kitaba yazdığı ve kendi deyimiyle “Eşik” adını verdiği önsözde diyor ki: “Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), “Vatan sevgisi imândandır!” diyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de, “Mevzubahis olan vatansa gerisi teferruattır!” uyarısında bulunuyor.

Vatan ve imân bugün çok ciddi bir tehlike altındadır. Zira bölgemizde 22 devletin sı-nırlarını değiştirecek olan “Büyük Ortadoğu” ve Türkiye’mizde vatanın savunulmasında millete Çanakkale ruhunu emzirecek değerleri çürütmek için de “Dinler Arası Diyalog” projeleri Haçlı/Siyon ittifakı tarafından devreye sokulmuş bulunuyor. Bütün bunlar olur yani BOP hazırlanırken ve “Dinler Arası Diyalog” projelendirilirken ne Türkiye’ye ne bir başka İslâm ülkesine hiçbir şey sorulmamış, tek kelime danışılmamıştır.Yazımı kitaba adını veren aşağıdaki yazı ile bitiriyorum:

ANKARA’DA İSRAİL GİZLİ DEVLETİ Mİ VAR ?

“Sahibi belirsiz Kardak kayalığı için Yunanistan’la savaşı göze alan Türkiye, sıra İsrail’e gelince niye yelkenleri indiriyor? Yoksa Ankara’da İsrail gizli devleti mi var? Suriye sınırındaki 3 milyon dönüm arazi vatan toprağı değil mi? Yoksa Yunanistan düşman da İsrail dost mu? Diplomatik üslûp dışında kim İsrail’e dost diyorsa işte o aslında Anka-ra’daki İsrail derin devletinin adamıdır. Çünkü İsrail dost değil, düşmanın en sinsisi, en kararlısı, en güçlüsü ve en acımasızıdır. Bunu ben değil İsrailli yetkililer söylüyor.

Türkiye, İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke olmasına rağmen, yine Türkiye Konya üze-rinde İsrail savaş uçaklarına eğitim uçuşu yaptırarak Filistin halkına ve kendi geçmişine ihanet etmesine rağmen İsrail, Türkiye’ye hem Irak’ta Barzani-Talabani önderliğinde kurulmuş bulunan “Yahudi Kürdistan”ın merkezinde yer alarak, hem bayrağında tahrif edilmiş Tevrat’a göre “Vaat edilmiş toprakları” iki mavi çizgi, yani Nil-Fırat’ı resme-derek, hem Knesst (İsrail Parlemantosu) girişine Türkiye Cumhuriyeti topraklarının bir kısmını da içine alan Arz-ı Mev’udu çakarak Türkiye’ye sürekli, “Elime fırsat geçtiğinde canına okuyacağım” deyip duruyor.

(1) Ankara’da Gizli İsrail Devleti mi VarHasan DEMİRAkasya Kitap: Tuna Caddesi Bulvar Pasajı 3/10 Kızılay/AnkaraTel-Faks: 0312 431 51 42www.akasyakitap.nete-mail: [email protected]

Akasya Kitap:

9 Ocak 2008

İsrail’in Türk ve Türkiye düşmanlığı böyle sembollerden ibaret değil.Siyonist Yahudi ABD, AB ve Türkiye içindeki “derin devletine” o kadar güveniyor ki, zaman zaman küstahlaşmaktan, Türk vatanı üzerindeki toprak emellerini açıkça dile getirmekten de çekinmiyor, çekinmedi. Daha önce de yazdım.

“Lübnan Kasabı” Ariel Şaron 1982 yılında bir İtalyan gazetesinde Türkiye’nin işgalini tartışmış ve, “Türkiye ilgi alanımız içersindedir” dememiş miydi? 31.12.1982 tarihli Günaydın gazetesi Şaron’un bu küstahlığını okurlarına, “Haddini bil Şaron” diye duyur-mamış mıydı?

Siz şimdi Şaron’un bu küstahlığını bir kenara bırakın, ABD-İsrail ittifakının Irak’ın kuzeyinde bir “Yahudi Kürdistan” kurduğunu ve bu devletin yaşaya bilmesi için Ak-deniz’e açılma gibi bir mecburiyeti olduğunu, ardından da, MOSSAD-CIA ve İngiliz Gizli Servislerinin 23 Mart 2004 günü bir futbol maçı esnasında Suriye’deki Kürtleri, Türkiye’deki ayrılıkçı Kürtler gibi nasıl ayaklandırdıklarını hatırlayın ve bu bilgilerinizin yanına, 1983 yılında, zamanın İsrail Dışişleri Bakanı İzak Şamir’in, “Türkiye’yi Kürdis-tan’ı işgal altında tutmakla” suçladığını koyun; bütün bunlar sizi iknaya yetmediyse, İsrail’de herkesin bildiği, “Bir Türk öldür, rahat et!” Yahudi atasözü üzerinde biraz düşünün bakalım..

Altı âdeta bir petrol denizi olan Türkiye-Suriye sınırındaki 3 milyon dönümlük arazinin 49 yıllığına İsrail’e devri demek bence Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu topraklardan ebediyen vazgeçmesi demektir. Türkiye kendi mayınını temizlemekten aciz olamaz…Türkiye kendi mayınını temizleyemiyor mu, o zaman bırakınız o topraklar mayınlı kalsın. Böylece hem Irak’ın kuzeyindeki Yahudi Kürdistan’ın Akdeniz’e doğru önünü tıkamış, hem hem “Nil’den Fırat’a” kadar, “Arz-ı Mev’ud” hayalleri kuran ve bu hedefine adım adım yaklaşmakta olan Siyonist İsrail’in önünü tıkamış, böylece vatana ihanet etmemiş olursunuz.Türkiye’de bir kere olsun Türkler için bir şey yapılmayacak mı?

Büyük Ortadoğu Projesi için, “İnşallah hayata geçer, Diyarbakır da bu projenin merkezi olur” diyen Başbakan ve Türkiye’yi yönetenler, proje sahiplerinin, “BOP Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek” diye açıkça yazıp çizdiklerini bilmiyorlar mı?Türkiye-Suriye sınırlarındaki 3 milyon dönümlük vatan toprağının İsrail derin devletinin ortağı olduğu şirketlere 49 yıllığına devredilmek istenmesi kast edilen haritanın bir bakı-ma Irak’tan sonra Türkiye üzerinden de ufak ufak değişmeye başlaması değil midir?Herkes aklını başına toplasın. Yoksa Yahudilerden aldığınız cesaret ödülleri cehennemi-niz olur; tamam mı?”

(1) Kastamonu’nun Çanakkale Kahramanları – Hüseyin AKINYarımada YayınlarıKirmasti Mah. Nalbant Demir Sokak No:10/5 – Fatih / İSTANBULTel: 0212 631 77 05 – 631 75 22 Faks: 0212 631 76 37e-mail adresi: www.yarimada.com.tr [email protected]

18 Mart 2008

ÇANAKKALE’DEKİ KASTAMONULULAR

“İngiliz ve Fransız donanması, irili ufaklı 407 parça gemi ile Çanakkale Boğa-zı’na 18 Mart 1915 günü sabah 08.30’da girmeye başladı. Bir gün önceden mayın tarama filolarından aldıkları raporlara göre Boğaz suları mayınlardan te mizlenmişti. Ama bir şeyi unutmuşlardı... O da Türkün “Vatan sevgisi iman-dandır” inancı idi. Nusret Mayın Gemisi, gece sabaha kadar karanlık koya mo dası geçmiş ve elinde kalabilen son 26 mayını sessizce döküvermişti...

Her zaman mayınlar, Çanakkale Boğazı’na, akıntıya dik istikamette döşendiği halde, bu sefer akıntıya paralel bir hat meydana getirilmişti. İşte bu sistem Ba tı kuvvetlerini hezimete uğratmaya yetti. Birbiri ardına en modern zırhlılarını kaybetmeye başladılar. Seddülbahir ve Kilitbahir tabyalarındaki eski model toplarımız, bu mağrurları birer birer boğazın dibine göndermişti... Tabyalardan birinde ise top başındaki Cideli Mahmud Çavuş, attığı tek gülle ile Fransız Bouvet zırhlısını vurmuştu. Akabinde aynı tabyaya düşen bir mermi, Mahmud Çavuş’un iki ayağını birden kopardı. Çok kan kaybediyordu. Hemen geriye, ilk yardım yerine çekerlerken, tabyadan bir nefer “Keferenin gemisi batıyor” diye bağırınca, Mahmud Çavuş kendisini taşıtan kumandanına döndü ve “Allah için beni yukarı çıkartın” diye yalvardı. Durumu çok ağırdı. Son arzusunu yaptılar.

Sanki Mahmud Çavuş yaralı değil gibi tatlı tatlı tebessüm ederek Bouvet’nin batışını seyretti ve Kelime-i Şahadet getirerek orada ruhunu teslim etti. Kaptan Rageot ve gemiden kaçamayan 639 kişilik mürettebatı boğuldular. “Çanak-kale Geçilmez” kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor:Saat 13.45’de Suffren’in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patlamayla sarsıldı. Güverteden göğe yoğun bir duman yükseldi. Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kaybolup olayı görenlerden birinin ifadesine göre; bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti.” (1)

Cideli Mahmut ve diğerleri. Kastamonu, Çanakkale ‘de en çok şehit veren iller sırasında 4. oldu. Kastamonulu evlâtlarımız vatan için hiç çekinmeden canını verip şehitlik mertebesine ulaşırken bizlerin bugün bu topraklarda hür olarak yaşayabilmemiz için bütün dünyaya başkaldırırken büyük bir destanın yaratıcıları oldular.

Çanakkale’de, İstiklâl Savaşı’nda ve günümüzde milletimizin geleceği için kanını döküp, canını veren bütün şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet niyaz ediyor, şükranlarımı sunuyorum.

NAİL KÜÇÜK’ÜN ESERİ“KASTAMONU GEZİ REHBERİ”Fen Lisesi Tarih Öğretmeni Nail Küçük’ün “Kastamonu Gezi Rehberi” adlı eseri ilimiz turizmindeki bir boşluğu dolduran güzel bir eser. (1) Eserin sunu-munda Belediye Başkanımız Sayın Turhan TOPÇUOĞLU şunları yazmış: “Fen Lisesi Tarih Öğretmeni Nail Küçük’ün “Tarih ve Kültür Şehri Kastamonu” adlı bir eser hazırlığı içinde olduğunu duyduğumda çok memnun oldum.

Zira günümüzde çevresine, yaşadığı şehre, ülke meselelerine duyarlı olan, bu konularla ilgili kafa yoran, yazan, düşünen insan sayısı o kadar az ki bu sebeple Nail Küçük hocamızın kitap taslağını görünce kendisini takdir ettim. Kastamonu ile ilgili yazılmış, büyük emek verilmiş bu esere önsöz yazılması görevini de severek kabul ettim.

Kastamonu son yıllarda hızla değişiyor, kabuğunu kırıyor. Kastamonu’ya artık tur grupları geliyor. Gelenler memnuniyetlerini ifade ediyorlar. Kastamonu bir tarih ve kültür şehri. Şehrimizin sembolü olan Kale, Saat Kulesi ve Karaçomak Deresi’ni yapılan düzenlemelerden sonra misafirlerimize göğsümüz kabararak gezdirebiliyoruz.

Onarılan konaklar, restore edilen vakıf eserleri, yeni yapılan parklar, modern alışveriş merkezi şehrimizin imajını değiştirdi. İşte bu güzellikleri insanlara anlatabilmek için tanıtım atağı gerekiyor. Nail Küçük Hocamız da bu eseriyle çorbada tuzum olsun demiş ve güzel bir çalışma yapmış.

(1) Kastamonu Gezi Rehberi Nail Küçük ([email protected]ı: Ankara Ofset- Kazım Karabekir Cad. 7/10 İskitler/AnkaraTel: 0312 3845063&341 6556

27 Mart 2008

Sayın Küçük’ü bu değerli çalışması için kutluyor, eserin ilimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Kastamonulu hemşehrilerimizin bu değerli esere gerekli ilgiyi göstereceklerine yürekten inanıyor, saygılarımı açılan konakların yanında, Taşköprü Pompeipolis Antik kenti, Devrekâni Kınık kazıları ile birlikte pek çok sivil ve vakıf eser restore edilmeye çalışılmaktadır. Kasta monu ili ve ilçelerinde 2000-2006 yılları arasında toplam 31 adet vakıf yadigârı ayağa kaldırılmıştır. İlde bulunan 275 kayıtlı vakıf ta şınmaz eserinin 118 adedi abide eser niteliğin-dedir.

Tarihi eser ve değerler açısından çok şanslı olduğumuz gibi doğal güzellik-ler açısından Kastamonu ilçeleri ile birlikte “keşfe dilmemiş bir maden” gibi duruyor. Bu güzellikleri korumak, aslına uygun restore etmek, turizme açmak, tanıtmak, buralarda çalışan personeli eğitmek ve hizmet kalitesini her geçen gün arttırmak da önem taşımaktadır. Zirvelerin yolunun sarp vadilerden geçti-ğini ha tırdan hiç çıkarmamalıyız.

Kastamonu’nun aydınlanmayı bekleyen gölgeleri, gölgelere ışık verecek pek çok eseri yeniden keşfedilmeyi bekliyor. Bu oluşu mun gerçekleşmesinde; kent aydınlarının, basınımızın, sivil toplum örgütlerinin, kamu kurum ve kuruluşları ile birlikte özel işletmele rin, Belediyelerimizin, Kastamonu Valiliğimizin ve Kas-tamonu Üni versitemizin payı büyük olacaktır.

Kastamonu böyle bir çalışmanın içine sığmayacak kadar derin ve zengin bir güzellikler havzası... Onu elimizden geldiğince öne çıkan tarih, doğa ve kültü-rel varlıklarıyla anlatmaya çalıştım. Söz, yazı, belge ve ilgileriyle bu çalışmaya bizleri teşvik eden, katkı sağlayan herkese teşekkür borçluyum. Saygılarımla.”160 sayfadan oluşan Kastamonu Gezi Rehberi’nde sunuş ve önsöz yazıların-dan sonra Kastamonu Tarihi, Kastamonu isminin menşei, Kastamonu Coğraf-yası, Kastamonu Turizm Potansiyesi hakkında bilgi veriliyor. Bu arada İngilizce metinler de kitapta yer almış.

Kitapta ilk bölümde “Kastamonu’da Gezilip Görülecek Yerler” ikinci bölüm-de Kastamonu Külliyeleri, daha sonra ise Milli Parklar, Kastamonu Mutfağı, İlçeler, Kastamonu Konakları ve yöresel özelliklerle ilgili bazı bilgiler veriliyor. Bu arada bilgi verilen yerlerle ilgili çok güzel fotoğraflar da kitaba ayrı bir renk katıyor. Nail Küçük’ü bu güzel çalışması için kutluyor, bu kitabı başka eserlerin de takip etmesini diliyorum.

KASTAMONU’NUN YETİŞTİRDİĞİ ŞAİRLERDENNEDRET HANIM“Geceler bu kadar mı uzunmuş?Yataksa Hintlinin Çivili evi.Zaman asırlarmış.Renkli rüyalarımDante’nin Cehennemi.

Prof. Dr. Saime İnal SAVİ hocamız, derleyip yayına hazırladığı ve bizlere sunduğu “Kastamonu’nun Yetiştirdiği Şairlerden Nedret Hanım”(1) adlı eserle geçmişin tozlu rafları arasında gizlenip kalmış bir değeri ve onun sayılı da olsa şiirlerini bugüne aktararak çok anlamlı ve güzel bir hizmeti gerçekleştirmiş.

1924 yılında Kastamonu Subaşı Köyü’nde doğan Nedret Hanım, 1957 yılında bir yıllık evliyken henüz 33 yaşında vefat etti. Oysa ki İstanbul Üniversitesi Ede-biyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü de bitirip babası Kastamonu’nun yetiştirdiği ünlü eğitimci Hüsnü TANDOĞAN gibi öğretmen olmak istemişti. Ama kader ona bu şansı tanımadı ve çocuğunu doğurduğu gün vefat etti. Dünyaya getir-diği kız çocuğu da aynı gün öldü.

Saime İnal SAVİ Hocamız, Nedret Hanım’ın şiirleriyle Birinci Kültür Sempoz-yumu için bildirisini hazırlamak için gittiği İl Halk Kütüphanesi’nde merhum İhsan OZANOĞLU’nun kendisine sunulan risaleleri arasında tanışmış. Nedret Hanım, hocamızın dikkati çektiği için onu kamuoyuna duyurma kararı almış ve bu isteğini önce Birinci Kastamonu Kültür Sempozyumu’nu sunduğu ve şairin beş şiirinin yer aldığı bildiri ile daha sonra da seksen sayfadan meydana gelen Ankara Gündüz Kitapevi’nce basılan “Kastamonu’nun Yetiştirdiği Şairler’den Nedret Hanım’ adlı eseriyle gerçekleştirilmiş.

(1)Kastamonu’nun Yetiştirdiği ŞairlerdenNedret Hanım Derleyen : Prof. Dr. Saime İnal SAVİ Gündüz Kitabevi Yayınları Demet 412 Sokak No:7/B Yenimahalle ANKARAYazar/Şair İrtibat: 0533/514 78 34

2 Ağustos 2008

Nedret Hanım’ın kısa ömrü onun şiirlerinin gazete ve dergilerde yayınlanma-sına mani olmuş olabilir. Bu yüzden onun adını bugüne kadar duymadık. İşte bu yüzden onun adı ansiklopedilerde antolojilerde yer almadı. Ama hocamızın bize sunduğu Nedret Hanım’ın şiirlerinde saf bir Türkçe, büyülü bir hava var. Eğer daha uzun bir süre yaşasaydı öyle zannediyorum ki adından çok bahset-tirirdi.

Hocamızı bu değerli çalışması ve geçtiğimiz günlerde kendisine verilen TBMM Üstün Hizmet Ödülü için kutluyor, saygılarımı sunuyor ve yazımı Nedret Ha-nım’ın “Bu Şehir Kastamonu” başlıklı aşağıdaki şiiriyle bitiriyorum:

“Sen kaleler şehrinin insanı Neden böyle susuyorsun? Sonsuz bir uyku gibi çökmüş üstüne sabrın. Bu sabra lanet olsun! Hani ışıl ışıl yanan caddelerin? Bir günah mı işledin, karanlıksın!.. Nerde gürül gürül akan insanların? Bir şehirsin, ama sessiz meydanlar gibi boş Hiç sabah olmayacakmış gibi de gecesin.. Sen kaleler şehri Tepelerin ardında kıymetli taşlar gibi kilitlisin. Gökle el ele vermiş tepelerin Öylesine saf öylesine habersiz

Sular, masum çiçekler, düşen kar, çöken bulut Ardında Ilgazların yükselivermiş Yeşil, gür ve kuvvetli, yücelerden yüce. Sokaklarını kim dolaştırdı Bu iplik iplik, ev ev? Gökten Tanrılar mı gelip aydınlatıverecek O çizgi çizgi yüzün Kıt kanaat herşeye boyun eğmişliğin Bitmeyen sabrınla Sen kaleler şehrinin insanı Böyle susacak mısın?”

PANAYIR ZAMANI

Panayır Zamanı (1), Mümtaz Tiftik’in “antshop yayıncılık” tarafından yayınlanan hikâye kitabının adı. 92 sayfa olan kitapta: “Panayır Zamanı, Honsalar’da Bayram,-Bir Ayrılık Hikâyesi, Gül Palas,Kavağın Türküsü, Ayaklı Kafe, Gök Kuşağı, Vali Kılıç Şemsi Paşa, Cici Berber, Hamdi, Borazanın Hanı” başlıklı 11 hikâye yer alıyor.Genellikle yazarın yaşadığı ve kendisinde derin izler bırakan Taşköprü, Daday gibi ilçeler, hikâyelerde mekân olarak kullanılmış.

Çocukluğu Taşköprü’de geçip de panayırın kendisinde iz bırakmadığı insan yoktur. Yılda bir defa kurulan panayır, özellikle çocuk ve gençlerin hiç unutamadıkları hatı-ralarla doludur. İşte kitaba adını veren “Panayır Zamanı” hikâyesi de Tiftik’in böy-lesi günlerini yansıtan bir hikâyedir. Kitapta yer alan Cici Berber hikâyesi, benim de çocukluğumun geçtiği Taşköprü’de hemşerilerimin daima tebessümle hatırladığı “Cici Berber” diye bilinen bir şahsın başından geçen olayların hikâyesidir.

Bugün Ankara’da yaşayan Cici Berber’e Ankara’da düzenlenen “Başkentte Kasta-monu Günleri” programında rastladım.Kendisine Mümtaz Tiftik’in kitabını hediye ettim. Aynen o yıllardaki gibi kibar ve beyefendi kişiliği ile mutluluğunu ifade etti.

(1)Panayır Zamanı/ Mümtaz Tiftik “Artshop Yayıncılık”Adres: Rıhtım Caddesi Veli Alemdar Han Kat:2/203-204 Karaköy/İstanbulYazar İletişim Tel: 0542 760 80 14

14 Ağustos 2008

Mümtaz Tiftik, bugün Göl Anadolu Öğretmen Lisesi’nde resim öğretmeni ve idareci olarak çalışıyor. Üç defa kişisel resim sergisi açan Tiftik’in bir sergisi de Kastamonu Belediyesi’nde açılmıştı. Güzel sanatların hem resim, hem de edebiyat alanında eser veren Mümtaz Tiftik, inşallah gelecekte de bu başarılı çalışmalarına devam edecektir.

Hikâyelerde yer yer Kastamonu’daki folklorik, turistik,kültürel özellikler de yer alıyor. Buna örnek olarak Bir Ayrılık Hikâyesi’ de yer alan aşağıdaki satırları verebilirim:

“Gün akmıştı. Akşamın hafif serinliği içini ürpertiyordu. “Eve gitmeliyim artık.” dedi. Ne susuzluğu ne de yorgunluğu kalmıştı bedeninin.Birkaç merdivenle Arnavut taşlarından oluşan sokağa atıverdi kendini. Yı-lanlı Camisi’nin önünden ara sokağa sapmıştı. Karşısında Liva Paşa Konağı duruyordu. Kaldırım taşlarının ve konakların yıllar süren dostluklarını hissediyor gibiydi.

Şamlıoğlu Sokağı’na geldiğinde akşam kentin üzerine iyice çökmüştü. Konak pencerelerinden ışıklar sokağa taşıyordu.

Şamlıoğlu Sokağı’nda eski, iki katlı konakta oturuyordu. Taş merdivenleri çıktı. Kapıyı açıp boşluğa bırakıverdi kendisini. Evin arka kısmında güzel bir bahçesi, bahçesinin içersinde de elma ağaçları vardı. “Güzeldi her şey.” dedi. “Güzeldi bu kentte yaşa mak.” Yoğunlaştığı tüm bu düşünceler yumağından Saat Kule-si’nden gelen saatin sesiyle sıyrılıverdi. “Padişahın hakkı varmış.” dedi. “Bu saatin sesi boşta bulunursanız insanı kor-kutur.” Saat sürgün gelmişti bu kente. Söylentiler doğruysa ilk Sarayburnu’nda inşa edilmiş, saat vur duğunda Padişahın gözde cariyesi çocuğunu düşürmüş, Padişah da sürgün kararını vermişti. Kent Valisi Abdurrahman Paşa ise saati şimdi bulunduğu tepeye yerleştirmişti.

Ertesi gün yapacağı birçok işi olduğunu düşündü. Erken yatıp erken kalkmalıy-dı. Yatağına uzandığında çoktan uyumuştu.”

Mümtaz Tiftik’i bu güzel eser için kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.

20. YÜZYILDA KASTAMONU KADINLARI

Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Eski ilimiz kültürüne en çok hizmeti olan, en verimli yazardır. “Milli Mücade-le’de Mehmet ÂKİF Kastamonu’da, Âşık Yorgansız, Mustafa Necati Bey’in Kastamonu’daki Çalışmaları, İsmet İnönü’nün Kastamonu Gezileri, Atatürk’ün Kastamonu Gezisi, İsmail Habib Sevük - İmtihan Veren Millet, İsmail Hakkı Uzunçarşılı – Kastamonu Meşâhiri, 31 Mart Olayının Kastamonu’daki Yankıla-rı, Kastamonu Basınında Milli Mücadele’nin Yankıları İsmail Habib Sevük’ün Açıksöz’deki Yazıları, Kastamonu Valileri gibi her biri Kastamonu tarihine ışık tutan çok değerli eserlerin yanında Kastamonu ile ilgili birçok makale ve bildi-risi çeşitli dergilerde yayınlaşmış veya sempozyumlarda sunulmuştur.

Mustafa Eski, bir çok eğitimcinin yolunu bile bilmediği İl Halk Kütüphanesi’ni en çok kullanan araştırmacıdır. İşte bu araştırmaların son ürünü “20. Yüzyılda Kastamonu Kadınları” (1) adını taşıyor. Eski, bu eseri yazış sebebini önsözde şöyle açıklıyor:

“Kastamonu Kadınları, 20. Yüzyılda herkese örnek olacak işler başarmışlardır. İmparatorluğun son döneminde bazı derneklerin kadınlar şubesini kurmuşlar; para, eşya ve çeşitli yardımlar toplayarak yoksullara yardım etmişlerdir. Bu çalışmalar savaş yıllarında orduya destek şeklinde gerçekleşmiştir.

(1) 20. Yüzyılda Kastamonu Kadınları Yrd. Doç. Dr. Mustafa EskiÖnder Matbaacılık Ltd. Şti. İzmir Cad. 34/02-3 Kızılay / ANKARATel: 0312 418 94 10

27 Mayıs 2009

10 Aralık 1919 günü düzenlenen ilk Kadın Mitingi son derece önemlidir. O gün üç binden fazla kadın Kız Öğretmen Okulu bahçesine toplanmış ve işgal-leri şiddetle protesto etmiştir. Toplantı sonrasında yabancı ülkelerin devlet baş-kanlarının eşlerine ve kraliçelere telgraf çekmişler; yapılan zulümlere, derhal son verilmesini istemişlerdir. Bu hareketle Kastamonu kadınları emperyalizme baş kaldırmışlardır.

Kadınlar, Millî Mücâdele başladığında silah ve cephane taşıyarak başka bir kahramanlığın timsali olmuşlardır. Cumhuriyetin ilânından sonra da başarılı hizmetlerini sivil toplum kuruluşları çatısı altında; Atatürkçü, çağdaş ve lâik bir anlayış içinde günümüze kadar sürdürmüşlerdir.”168 sayfadan oluşan kitap, dokuz bölümden oluşuyor. Bu bölümler şunlardır:

I. Giriş,II. Kızların Eğitimi ve Açılan Okullar,III. Kadınların Kurduğu Dernekler,IV. Millî Mücadele Döneminde Kadınlar,V. Cumhuriyet Döneminde Kadınlar,VI. İlk Kadın Mitinginin 75. Yılı Kutlamaları,VII. İlk Kadın Mitinginin 1995 ve sonraki yıllarda kutlamaları,VIII. Bilim, Kültür-Sanat, Eğitim, Basın, İş Dünyası ve Sivil Toplum Kuruluşların-da kadınlar, IX. Türk Kadını Kastamonu’da sembolleşmelidir.

Kitap Sonundaki “ek” bölümünde doğum tarihi sırasına göre bazı hanımların fotoğrafları yer almaktadır. Alanındaki bir boşluğu dolduran bu güzel eser için Yrd. Doç Dr. Mustafa Eski’yi tebrik ediyor, kadın derneklerimizi bu esere sahip çıkmaya davet ediyorum

ATA ERDOĞDU’DAN İKİ ESER KASTAMONU FOLKLORU 1-2 VE KASTAMONU EL DOKUMACILIĞI

Ata Erdoğdu, 1948’de Kastamonu Daday İlçesi Dereköy’de doğdu. İlkokulu köyünde tamamladıktan sonra girdiği Göl Öğretmen Okulu’ndan 1967’de ilkokul öğretmeni olarak mezun oldu. Şenpazar Gürleyik Köyü’ndeki bir yıllık öğretmenliğin ardından askerlik görevine gitti. Mardin-Midyat ve Azdavay Gültepe Köyü’ndeki ilkokul öğretmenliklerinden sonra 1971 yılında girdiği Eğitim Enstitüsü sınavını kazanınca Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü’nde yüksek öğrenime devam etti.

1974’te Kastamonu Merkez Ortaokulu’da sosyal bilgiler öğretmeni daha sonra da müdür yardımcısı olarak görevlendirildi. Okuldan, 1982’de Milli Eği-tim Müdür Yardımcısı olarak ayrıldı. 15 yıla yaklaşan Milli Eğitim’deki görevi emekli olacağı 1996 yılına kadar devam etti. 1993 – 1994 yıllarında İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne vekâlet etti.

Voleybol ajanlığı, masa tenisi millî hakemliği yaptı, voleybol bölge hakemliği yaparak spora hizmette bulundu. Bulunduğu görev gereği çok sayıda kültürel yarışma organize etti. Göznuru Küçük Sanat Kooperatifi’ni kurarak yöneticili-ğini yaptı. Kastamonu Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu’nda görev aldı. Kasta-monu folkloruna olan ilgisi bu konuda inceleme ve değerlendirme yapmasına sebep oldu. Valilikçe oluşturulan komisyon ve ekiplerde görevlendirildi. 1982 yıllarında halk oyunlarında başlayan gelişmelere katkıda bulundu.

(1) Kastamonu El Dokumacılığı – Ata ERDOĞDU (Baskı/ Sözcü Gazetesi)(2) Kastamonu Folkloru 1-2 / Ata ERDOĞDU (Baskı/ Sözcü Gazetesi)Haberleşme: Gözde Dilek Yapı Koop. No:19 Kuzeykent/ KASTAMONUTel: 215 11 55 – 0541 215 11 55

17 Haziran 2009

1996 yılındaki emeklilik sonrası Valiliğe bağlı hizmet veren Sosyal Yardımlaş-ma ve Dayanışma Vakfı İş Atölyesi’nde yöneticiliğe getirildi. Bu fırsatı değerlen-direrek Kastamonu El Dokumacılığını yeniden başlatıp üç yılda 120 tezgâhlık üretim ağı oluşturdu.

1999 yılında Türkiye Diyanet Vakfı Kastamonu Kız Öğrenci Yurdu yönetici-liğinde görev aldı. 2005 yılında bu görevden ayrılan Erdoğdu 2006-2007 yıllarında Kıbrıs’ta ikâmet etti. Evli, iki çocuk sahibi olan Erdoğdu’nun “İlimiz Kastamonu ve Karadeniz Bölgesi” isimli kaynak kitabının Kastamonu Belediye Başkanlığı’nca ikinci baskısı yapıldı.

Kastamonu El Dokumacılığı ve Kastamonu Folkloru denildiğinde Kastamo-nu’da akla ilk gelen kişi Ata Erdoğdu’dur. Annelerimizin sandıklarındaki el dokumalarını tekrar gündeme getiren, dokuma tezgâhlarının tekrar çalışması-na vesile olan ve Kastamonu turizminde önemli yeri olan el dokumaları eğer bugün belli bir yere geldiyse bu işin ilk meşalesini yakan Ata Erdoğdu’dur. İşte 160 sayfadan meydana gelen “Kastamonu El Dokumacılığı” (1) yılların birikiminin yer aldığı önemli bir eser. Kitapta el dokumacılığının dünü, bugünü ve ayrıntılı olarak yer alıyor.

Erdoğdu’nun ilk defa 1991 yılında yayınlanan Kastamonu Folkloru 1 ve 1993 yılında yayınladığı Kastamonu Folkloru 2 adlı eseri bugün en çok aranan fakat bulunamayan değerli bir eserdir. İlçe ilçe, köy köy yıllarca gezilerek büyük emek mahsulü olarak ortaya konulan eserin yeni baskısı yazarın ilâveleriyle yeniden yapıldı.(2) Kastamonu Folkloru 1-2 adlı eserlerde Kastamonu Folkloru ayrıntılı olarak tanıtılıyor. Maniler, atasözleri, bilmeceler, yöresel dil, yöresel yemekler, fıkra ve hatıralar, kıyafetler ve evlenme âdetleri, çocuk oyunları, efsanelerin yer aldığı bu iki ciltlik eser her kütüphanede bulunması gereken Kastamonu ile ilgili önemli bir kaynak.

Kendi sınırlı imkânlarıyla bu iki değerli eseri bastıran ve kültürümüze armağan eden Erdoğdu’yu tebrik ediyor. Bütün idarecileri ve Kastamonulu hemşehrileri-mi bu eserlere sahip çıkmaya davet ediyorum.

YRD. DOÇ. DR. MEHMET SERHAT YILMAZ’DAN KASTAMONU İLE İLGİLİ ÜÇ ÖNEMLİ ESER

1.ARŞİV BELGELERİNDE MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN KASTAMONU GEZİSİ

(1) Mehmet Serhat YILMAZ’IN 2008 yılında yayınlanan eseri. Kastamonu Üni-versitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Yılmaz, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen Türk İnkılâbı’nın bir halkası olan Kas-tamonu seyahati ile Şapka ve Kıyafet İnkılâbı konusundaki bu çalışmayı konu hakkında araştırma yapanlara katkı sağlamak için hazırladığını ifade ediyor.

Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Daire Baş-kanlığı’nca tasnif edilen konuya ilişkin 1925 yılı Ağustos ayına ait belgeler-den oluşan bu eser, ilimizde törenlerle kutlanan Şapka ve Kıyafet İnkılâbı için önemli bir kaynak.

(1) ARŞİV BELGELERİNDE MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN KASTAMONU GEZİSİ – Mehmet Serhat YILMAZ – Töre Yayınevi (0366-2128553)(2) 2. MEŞRUTİYET DEVRİ KASTAMONU BASIN TARİHİ - Yrd. Doç. Dr. Mehmet Serhat YILMAZ- BerikanYayınevi(3) HARF İNKILÂBI ve MİLLET MEKTEPLERİ – Yrd. Doç. Dr. Mehmet Serhat YILMAZ – Berikan Yayınevi (Eti Mah. GMK Bulvarı Bulvar apt. no:80/1 Maltepe/ ANKARA Tel:0312- 2326218)

14 Ocak 2010

2.MEŞRUTİYET DEVRİ KASTAMONU BASIN TARİHİ

(2) Yılmaz’ın yine 2008 yılında yayınladığı ikinci bir eser, 1908-1918 yılları arasında Kastamonu’da yayınlanmış “Kastamonu, Köroğlu, Serbaz, Nazik-ter, Şûle, Ilgaz, Zafer ve Yeşil Ilgaz” gibi dönemin gazeteleri ile “Tiraje“ gibi dergiler hakkında bilgi verilmiştir. Yılmaz, “Osmanlılıkta milli devlete geçişte ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda Anadolu basını olarak Kastamonu’da Açıksöz Gazetesi örneği ile Milli Mücadele’ye verilen destek ve önemin ortaya konulmasında, İstiklâl Savaşı ve sonrasında önemli yer tutan Kastamonu basınının tarihi süreci de basın geleneğinin temelleri ve oluşumu açısından ele alınmak istenmiştir.

1872 yılına dayanan Kastamonu’da Milli Mücadele basınının neden canlı olduğu sorusu, basın geleneğinin temelleri ve oluşmasına paralel olarak bu çalışmadan cevabını bulmaktadır.“ diyor. Kitabın dördüncü bölümünde 2.Meş-rutiyet Döneminde Kastamonu’da basılan eserler hakkında da bilgi veriliyor. Bu eser Kastamonu’nun ne derece eski bir kültür merkezi olduğunu gösteriyor.

3.Yrd. Doç. Dr. Mehmet Serhat YILMAZ’IN 2009 yılında yayınlanan üçün-cü eserinin adı HARF İNKILÂBI VE MİLLET MEKTEPLERİ(3). Bu eserde Harf İnkılâbı’nın gerçekleştirilmesi ve eğitim seferberliği olarak Millet Mektepleri, 1928-1935 yılları arasında Kastamonu örneğinde ele alınmıştır; Bu iş ya-pılırken de o devrin gazetelerinden yararlanılmıştır. Harf İnkılâbı uygulama sürecinde Kastamonu, Yeni Harf Kursları’nda Millet Mekteplerine ve Kasta-monu basınından seçilmiş yazılar başlıkları altında üç bölümden oluşan eser Kastamonu’nun eğitim tarihiyle ilgili önemli kaynak eser.

Yılmaz bu eseri Harf İnkılâbı’nın 80. yıldönümü anısına hazırladığını söylü-yor. Yılmaz’ın “Söz konusu dönemde Kastamonu, maarif bölgesi merkezi bir konumundadır. Dolayısıyla Samsun, Sinop, Zonguldak illeri de Kastamonu maarif emanetlerine bağlı olup bütün yönetim ve denetim işlemleri Kastamonu Merkezinden yürütülmüştür.” ifadelerinden Kastamonu’nun o dönemin çok önemli bir merkezi olduğunu anlıyoruz.

1996 yılından bu tarafa ilimizde görev yapan Mehmet Serhat YILMAZ, bu üç eseri ile Kastamonu kültür hayatına önemli katkı sağlamıştır. Yılmaz’ı kutluyor, başarı çalışmalarının devamını diliyorum.

(1) İsteme Adresi:Kastamonu Valiliği İl Özel İdaresihttp://www.kastamonu.gov.trhttp://www.kastamonuozelidare.gov.tr.

2 Şubat 2010

KASTAMONU KÜLTÜR HAYATINA KAZANDIRILAN ÖNEMLİ BİR ESER: “AĞIZ TADIYLA KASTAMONU MUTFAĞI”

Kastamonu Valiliği, Kastamonu’nun tanıtımı için önemli bir kaynak eser olan “Ağız Tadıyla Kastamonu Mutfağı (1) adlı çok önemli bir çalışmayı kültür haya-tımıza armağan etti.

Valimiz Sayın Mustafa KARA kitaba yazdığı önsözde kitabın yazılma amacını şöyle açıklıyor: “Gastronomi dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yılların yükselen bir turizm değeri halini almıştır. Bu turizm değeri ülkeler ve ardından da bölge ve iller bazında yöresel mutfak kültürünün merak edilmesi, araştı-rılması ile ortaya çıkmış, ardında da bir bilim dalı haline gelmiştir. Bu alanda yapılan bilimsel araştırmalar kendi alanları yanında popüler kültüre de hizmet etmiş, bunun sonucunda da kültür turizminde devasa yeni bir kol, yani gastro-nomi ortaya çıkmıştır. Kültür turizminin artık ayrılmaz bir parçası haline gelen mutfak kültürü ve gastronomi turları, toplumların, turizm merkezlerinin kültü-rünün de tamamlayıcı bir öğesi olmuştur. Mutfak kültürü kendi içinde açıkçası gelişip evrilerek kentlerin, yörelerin neredeyse başlı başına bir ifade tarzı haline de gelmiştir.”

Yukarıdaki amacı gerçekleştirmek için hazırlanan eserin başlangıcında Sayın Valimizin önsözünden sonra “Batı Karadeniz’in İncisi Kastamonu” ve “Kasta-monu Tarihçesi” başlıkları altında Kastamonu tanıtılıyor. “Kastamonu Yemek Kültürüne Kısa Bir Bakış” başlığı altında da geçmişte bu konuda yapılan çalışmalar ve Kastamonu yemek kültürünün olmazsa olmazı denilen yemekler-den örnekler veriliyor. Daha sonra da “Çorbalar, Sebze Yemekleri, Et ve Tavuk Yemekleri, Pilav, Hamurlu Yiyecekler, Tatlılar, Reçeller” başlıkları altında Kasta-monu yemekleri tek tek tanıtılıyor. Özel başlıklar altında da “Sarımsak, Tosya Pirinci, Kastamonu Döneri, Biryan Kebabı, Siyez, Pastırma, Kastamonu Simidi, Simit Tiridi, Etli Ekmek, Üryani Eriği, Çekme Helva, Tarhana gibi Kastamonu Mutfağı’nın en önemli değerleri hakkında bilgi veriliyor.

Büyük boy, 248 sayfa eserin yemek tarifi derlemeleri, Kuzeykent Anadolu Lisesi Müdürü Necmettin ŞAHİN’le aynı okul öğretmenleri Suzan Avanoğlu, Canan ÖZCAN ve Elvan Çorbacı Baltacı tarafından yapılmış. Kitaptaki metinleri Arkeolog Murat Karasalihoğlu yazmış. Fotoğrafları Oğuzhan Yavuz, Arif Soysal ve Fahri Özbek çekmişler. Bu önemli eserin kapak ve sayfa tasarımları Hasan Yar’a, yapımı da Özeller Medya Tanıtım Matbaacılık’a ait.Ağız Tadıyla Kastamonu Mutfağı’nın Kastamonu kültür hayatına kazandırılma-sında katkılarından dolayı başta Sayın Valimiz Mustafa Kara olmak üzere eme-ği geçen herkese Kastamonu halkı adına teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

YAPI KREDİ YAYINLARINDAN DEV BİR ESER: “ÜSKÜDAR’A KADAR KASTAMONU”Yapı Kredi Yayınları’nın 2810’ uncusu olarak Lütfü SEYMEN tarafından hazır-lanan “Üsküdar’a Kadar Kastamonu” 2008 yılının aralık ayında yayınlandı. Büyük boy 511 sayfalık eser, kaliteli bir baskı ve ciltle okuyucuya sunuluyor.

Lütfü SEYMEN, kitaba başlarken “Kastamonu’ya Kısa Bir Güzelleme” başlıklı giriş yazısında bu kitabın hazırlanış sebebini şöyle açıklıyor: Rahmetli Şinasi Ak-batu, Kadıköy’deki dükkânımda Kastamonulu olduğumu öğrendiğinde; İzmit Mutasarrıflığı kurulmazdan önce Kastamonu’nun sınırlarının Bolu ve Adapa-zarı’nı da kapsayarak İstanbul’a dayandığını ima etmiş; “Üsküdar’a kadar Kastamonu “ demişti. Belleğimden silinmediğine göre, bu güzel ve gurur verici sözden etkilenmiş olmalıyım.”

Eser, sekiz bölüm halinde Kastamonu ile ilgili yazılmış yazılardan oluşuyor. “Derede Gürgen Dalı” başlık altındaki birinci bölümde Sadık ERİK, Cemal TUNOĞLU, Sedat KALEM ve Şemseddin SAMİ’ ye ait yazılar,“Tarihin Derinliliklerinde ” başlıklı ikinci bölümde “Murat Karasalihoğlu, Latife Summerer, Güven Dinç ve Fatma Şimşek’in ortak yazıları,“İşgal Görmeyen Şehir” başlıklı üçüncü bölümde ; Necdet Sakaoğlu, Mehmet Serhat Yılmaz ve Eyüp Akman’ın yazıları, “Eligüzel’den Kırk Odalı’ya” başlıklı dördüncü bölümde;

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş.Yapı Kredi Kültür Merkezi İstiklal Caddesi No:161 Beyoğlu 34433 İstanbulTelefon: (0 212) 252 47 00 (pbx) Faks:(0 212) 293 0723http://www.yapikrediyayinleri.come-posta: [email protected]İnternet satış adresi: http://alisveris.yapikredi.com.trhttp://www.yapikredi.com.tr

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık

10 Şubat 2010

“Kemal Kutgün Eyüpgiller, Özlem Çal, Mine Topçubaşı ve Kutgün Eyüpgiller’in birlikte hazırladıkları yazı, Fazıl Çiftçi, Mehmet Özkarcı ve Muzaffer Fehmi Şakar’ın yazıları, “Geçmişin Ayak İzleri ” başlıklı beşinci bölümde; Ali Birinci, Lütfü Seymen, Fatmagül Demirel, Ali Ruhan Çubuk, Nahit Sırrı Örik, Mustafa Eski, Gündegül Açıköney Parlar , Emin Arık, Halit Çal ve Mert Sandalcı’nın yazıları, “Nasrullah’ın Suyundan İçenler” başlıklı altıncı bölümünde ; “A.D Mortman D.A., Betül Tarıman ve Kâtip Çelebi’ye ait yazılar, “Yola Döşenen Taşlar” başlıklı yedinci bölümde “Nail Tan’a ait üç ayrı yazı ile Eyüp Akman, Lütfü Seymen ve Mustafa Bektaşoğlu’na ait yazılar, “Geçimin Kaynakları” başlıklı sekizinci ve son bölümde ise “Keman Mortan ve Osman S. Arolat’ın birlikte yazdıkları bir yazı ile Mehmet Yılmaz’a ait yazılar yer almaktadır.

Mas Matbaacılık A.Ş. tarafından basımı yapılan “Üsküdar’a Kadar Kastamonu “ (1) eserinin fotoğrafları Akgün Akova’ya ait.Ayrıca kitabın hazırlanmasında fotoğraf ve arşiv belgeleriyle esere katkıda bulunan kişi ve kurumlara eserin künyesi içinde teşekkür ediliyor.

Kastamonu’nun tanıtımı için çok önemli bir kaynak olan eseri kültür hayatımıza kazandıran Yapı Kredi Yayınları’na Kastamonulular adına şükranlarımı sunar, eseri yayına hazırlayan Lütfü Seymen’e, esere yazılarını veren yazarlara, emeği geçen herkese teşekkür ederim.

DR. FERRUH NİYAZİ AYOĞLU’NUN ANILARI’NDAECEVİT HANIDr. Ferruh Niyazi Ayoğlu, 18 Mayıs 1919’da Kastamonu Sağlık Müdürü olarak görevlendirilmiş. Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kuruluş ve çalış-malarına katılmış, Kuvay-ı Milliyeci gençlerle birlikte Gençler Kulübü adında bir örgüt kurmuş ve başkanlığını yapmış. Eşi Saime Hanım, Kastamonu’da ilk Müdafaa-i Hukuk Kadınlar Cemiyeti’nin kuruculuğunu ve Genel Sekreterliği-ni yapmış. Yerel gazetelerde Milli Mücadele’yi destekleyen, halkı bu davaya katılmaya çağıran yazılar yazmış.

Hilafet Orduları Safranbolu’ya yürürken direnişe katılmış, 6 Ekim 1920’de bir derece terfi ettirilerek Sivas Sağlık Müdürü olmuş. “Kurtuluş, Cumhuriyete ve Sıtmaya Adanan Yürek: Dr. Ferruh Niyazi Ayoğlu’nun Anıları” adlı eseri 2008 yılında Zonguldak’ta Dr. Niyazi Ayoğlu’nun kendi adını taşıyan torunu yayınlamış. Kitabın 155. sayfasında başlayan 4. bölümde 173. sayfaya kadar Kastamonu’daki görev süresi içinde yaşadıkları anlatılıyor.

Türkiye’nin o günlerdeki kritik gündemini ve Kastamonu’sunu okurken duygu-lanıyorsunuz. Sağlık Müdürü Ferruh Beyin eşi Saime Hanım aynı zamanda İlk Kadın Mitingi’nin mimarlarından olan kahraman bir annemiz.

“Kurtuluşa, Cumhuriyete ve Sıtmaya Adanan Yürek: Dr. Ferruh Niyazi Ayoğlu’nun Anıları”Zonguldak Tabip Odası Yayınları 01-2008100. Yıl Gezi Yolu Sokak Tenis Kortu Karşısı No:587Fener – ZonguldakTelefon: 372-253 0096Faks: 372 253 9508

Yürek: Dr. Ferruh Niyazi Ayoğlu’nun Anıları”

16 Şubat 2010

Dr. Ferruh Niyazi Ayoğlu’nun Kastamonu’ya gelmek üzere İnebolu’dan baş-layan yolculuğu sırasında mola verdikleri Ecevit Hanı ile ilgili hatıralarında şunları yazıyor: “Vapurumuz 14 haziran 1919’da saat 9.00’da İnebolu’da bir gece kaldıktan sonra, çift atlı bir yaylı araba ile Kastamonu yolunu tuttuk. Ara-bada benimle beraber Jandarma Teğmen Selahattin Bey isminde bir arkadaş daha vardı. Bu akşam konaklayacağımız yerin adı Ecevit idi.

Yol muntazam bir şoseydi. Etrafı son derece gür ormanlarla süslenmişti ve dur-maksızın yokuş tırmanıyorduk. Çam ağaçlarının koyu yeşillikleri arasındaki so-ğuk sulardan içerek yolumuza devam ettik. Araba bizi ancak on saatte Ecevit’e ulaştırabildi. Ecevit, Kastamonu ve İnebolu arasında, sanatoryum yapabilecek kadar bol ormana, sakin ve serin havaya sahip müstesna güzellikte bir yerdi.Milli Mücadele yıllarında Ecevit başlı başına bir tarih oldu.

Temizliği ve yoğurtlu çorbasının güzelliği ile şöhret bulan İsmail Çavuş’un otelinde misafir oldum. Otel, titiz bir hekimin beğeneceği kadar temizdi ve sahibi de tok gönüllü, ikramı seven, iyi kalpli bir Türk’tü. İsmail Çavuş ayaklı tarih gibiydi. Eskiden gelmiş geçmiş vali ve komutanların kendisinde iz bırakan hatıralarını sayıp döküyordu. Millî Mücadele günlerinde Karadeniz yoluyla Ankara’ya ulaşan bütün yolcular Ecevit’e uğramak ve orada kalmak zorunda olduklarından, İsmail Çavuş Atatürk dahil, devrimin bütün fikir adamlarını tanır oldu.

Bu temiz otelde geçen rahat uykunun verdiği sağlık ve neşe ile sabah araba-mıza bindik ve aynı güzellikleri koruyarak yolumuza devam ettik. Öğleye doğ-ru, hatırasını daima tatlı ve şükranlı hislerle sakladığım Kastamonu’ya ulaştık.” Yukarıdaki satırları okuduktan sonra Valimiz Sayın Mustafa Kara’nın İstiklâl Yolu Projesi’nin nasıl geçmişi geleceğe bağlayan bir köprü olduğu daha iyi anlaşılıyor.

MİNE ÖZGÜR’ÜN KİTABI;“YÜREĞİME DEĞDİN KASTAMONU”1957 yılında Bolu’da doğan Mine ÖZGÜR, Gazi Üniversitesi Kimya Mühen-disliği bölümünü bitirdi. İki çocuk annesi Mine Özgür, kimya mühendisliği yanında gazeteciliği ile de tanınmaktadır. Özgür’ün ilk kitabı olan “Yüreğime Değdin Kastamonu” Heyamola Yayınları tarafından Türkiye’nin Kentleri seri kitapları arasında yayınlandı. Sunuş yazısı Av. M. Emin DEĞER tarafından yazılan kitaba Mine ÖZGÜR yazdığı önsözde şöyle diyor:

“1948 yılının ilk aylarında Kastamonu’ya gelen annem ve babamla başlamıştı, bu kentle ilintim.

Kastamonu’da yaşanmış anılarla büyüdüğümü düşündüğüm günlerde sık sık buraya yolum düşüyordu. 1998’nin ilk aylarında Kastamonu’ya yerleşerek, beş bin yıllık tarihe sahip kentin içinde buldum kendimi.

Henüz televizyonların evlerde egemenlik kurmadığı 60’lı yıllarda: annem ile babamın Kastamonu ve ilçelerinde geçen anılarını dinlerken Kastamonu helvası yapma deneyimlerimiz ile süslenirdi kış gecelerimiz. Annemle babam-dan 50 yıl sonra geldiğim bu kentte çeke çeke yapılan “Kastamonu Çekme Helvası” ile üretim hanelerin sorumlu mühendisi olarak içli dışlı oldum.

(1) Yüreğime Değdin Kastamonu – Mine ÖZGÜRHeyamola Yayınları.ATT Basın Yayın Ltd. Şti.Yalı Mah. Küçükyalı Cad. Ulusoy Apt No:44/3 Maltepe/İSTANBULe-mail adres: [email protected] no: 0 216 371 17 37

Mine ÖZGÜR

ATT Basın Yayın Ltd. Şti.Yalı Mah. Küçükyalı Cad. Ulusoy Apt

Tel no:

30 Haziran 2010

Bu küçük şeker kokan üretimhanelerde yalnızca helva çekilmediğini gördüm. İşçilerin birbirleri ile olan sıkı dostluklarına, sımsıcak bağlılıklarına tanık oldum. Tüm yolları kış boyunca kapalı kalan Azdavay İlçesi’nin gözleri ile gülümse-yen kadınlarını masal tadında anlatırdı annem. Evinde temizlik yaparken de tarlada çalışırken de rengârenk yöresel giysileri yeğleyen Azdavaylı kadınlarla karşılaştığımda geçen yılların onları değiştirmediğini gördüm.

Yabancı olduğum duygusuna hiç kapılmadığım bu kentle öylesine özdeşleştim ki, Kastamonu’nun bu gününü yaşarken zaman kimi gün geriye doğru aktı. Bazen küçücük evlerden, barakalardan bazen de konaklardan esen öyküler iş yaşamları ve efsaneler kentin doğal güzelliklerine eşlik etti.”

“Beş bin yaşındaki kent,Evlerde yaşayanlar, yaşananlar,Helva çekenler,Doğası da insanları gibi etkileyiciKadınlar bağımsızlık mücadelesindeBoğazına düşkün olmayan pek nadir,Yüzünü sanata döndüm,Tarihin kapılarını aralıyorum,

Kentin ruhuna yolculuğum sürecek.” isimlerini taşıyan Kastamonu ile ilgili 9 bölümden oluşan 248 sayfalık bu değerli eser için Mine ÖZGÜR’Ü kutluyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.

1) Köyüme Geri Dönmek İstiyorumSadık SADIKSARIMEHMETOĞLU Kastamonu Sözcü Gazetesiİsteme Telefonu: 0366 214 70 56 – 0505 721 75 53

7 Temmuz 2010

SADIK SARIMEHMETOĞLU’NUN KİTABI:“KÖYÜME GERİ DÖNMEK İSTİYORUM”Ferdi Tayfur hani o meşhur şarkısında “Hadi gel köyümüze geri dönelim.” diyordu ya Sadık Hocam da sanki ona nazire edercesine kitabının adına “Kö-yüme Geri Dönmek İstiyorum” koymuş. 104 sayfadan oluşan kitap, hocamızın Kastamonu ve Nasrullah Gazetelerinde yayınlanan köşe yazılarından oluşuyor. Kitabına yazdığı önsözde Sarımehmetoğlu eseri yazış sebebini şöyle açıklıyor:

“Bu kitap çeşitli zamanlarda yerel Kastamonu ile Nasrullah gazetelerinde yayınlanan yazılarımdan oluştu. İlkokul öğrenciliğimden bu yana yaşanılan konulara, karşılaşılan sorunlara belge olur diye resimlerini de koydum.Hepsi de toplumsal içerikli dünün konularını, sorunlarını bugüne, bugünleri de yarınlara sanırım taşır gibiler. Kafalarımızdaki sorulara, sorunlara birer yanıt gibilerse bana ne mutlu. Üretim yatağı köylerimizin boşalışı, kentlerdeki ekonomik, kültürel çöküşümüze dek…

Okumazlığımız başta; eğitim, bilim, sanat, dil, müzik, tarım her konudaki ulu-sal yapımız irdeleniyor. Başta Kastamonu verimi, doğa zenginlimiz sergileniyor. Turizmimize ışık tutuluyor. Sanırım Cumhuriyet aydınlanmasıyla yüklü olanlar, okudukça karamsarlık yerine kendilerini umutlu, güçlü görmeye yönelecekler-dir.

Kastamonu başta, doğamıza sahip çıkma, insanının mutluluğunu isteme elbette herkes için bir görevdir. Ben bu görevi, karınca kararınca da olsa bu kitabımla yapabilir miyim ki dedim?”

1945’de Kastamonu Yaka Köyü’nde doğan, 1962 yılında Göl Öğretmen Okulu’nu bitiren dört çocuk babası hocamız Batman, Çorum, Rize ve Kasta-monu’da sınıf öğretmenliği yapan ve mahalli gazetelerde köşe yazıları yazan Sarımehmetoğlu yaşadıklarını, hissettiklerini yazıya dökerek insanlarla paylaş-mak istemiş. Türkçe’nin güzel kullanılması, Cumhuriyetimiz, eğitim, köylerimi-zin problemleri onun hassasiyetle işlediği konular.

Yazılarını fotoğraflarla da destekleyen Sadık Sarımehmetoğlu’nu tebrik ediyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.

FİKRİ UZUN’UN KİTABI: “ÖTE GEÇE”

Fikri UZUN, 1945 yılında Kastamonu Ortaköy’de doğdu. Ortaokul ve lise öğrenimini Kastamonu ve Nevşehir’de tamamladıktan sonra Göl Öğretmen Okulu’nu dışarıdan bitirerek öğretmen oldu. 26 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 1993 yılında emekli olan Fikri UZUN’un Kastamonu Gazetesi’nde köşe yazıları yayınlandı. İlk kitabı Kurtuluş Yolu’nu bir yıl önce yayınlandı. Fikri UZUN’un ikinci hikâye kitabı “Öte Geçe” (1) İs-tanbul Yalın Ses Yayınları tarafından yayınlanmış. 28 hikâyeden oluşan 160 sayfalık bu eserde yer alan hikâyeler yazarın kendi deyimiyle kendisinde iz bırakan veya çevresinde görüp duyduğu olaylardan konularını almıştır. Yani bizden hikâyelerdir.Yazımı “Öte Geçe” de yer alan “Bataklık” hikâyesiyle bitiriyor, Fikri UZUN’u tebrik ediyor, başarı çalışmalarının devamını diliyorum.

BATAKLIK Yeni atandığı, köy odasından çevrilme okulun rahat inip çıkılacak bir merdiveni yoktu. Önü de bataklıktı. Alt katı ahır, üstündeki oda sınıftı. Yapının garip görünümünden çok, önündeki bataklık etkiledi Ozan’ı.Çamur birikintisinin üstüne bir iki kalas atmışlar, kalastan kalasa geçiyorlardı bataklık-tan. Başka geçit yeri yok ne pahasına olursa olsun, o bataklık geçilmek zorundaydı. Birlikte geldikleri adam, canbaz gibi kalastan kalasa basıp atladı bir solukta geçti bataklığı. Ozan kararsızlık etmedi. Adamın bastığı gibi kalastan kalasa bastı, bataklığı geçti. Dengesini zor sağladı.

Cıvık çamurun içine atılan kalasların üstünden okulun öğrencileri en az dört kez geçmek zorundaydı. Pınarbaşı Kasabası’na giden yukarı köy ve mahallelerin de geçit yeriydi.Kalastan kalasa atlarken, ara sıra da olsa çamura düşen oluyordu. “Bu bataklık kurutulmalıydı.” Ozan bir ara, bataklığı kurutmaktan söz etti. “Olmaz, hayır çıkmaz. Altından su çıkıyor, biz bildik bileli burası böyle.” dediler. Ozan üstelemedi. Hep, okulun önündeki o bataklığın nasıl kurutulabileceğini düşündü. Allah’ın bu köye verdiği bir ceza olamazdı. Lisede; “Tabiat insana mı, insan tabiata mı hükmeder?” konulu münazarada insanın tabiata hükmettiğini savunmuş ve kazanmış-lardı.

(1) Öte Geçe – Fikri UZUNYalın Ses YayınlarıCağaloğlu YokuşuErgüç Han No: 598Cağaloğlu /İSTANBULEdinme Telefonu: 0505 575 95 61

13 Temmuz 2010

Fazla düşünmeye de gerek yoktu. Çamuru kurutması kolaydı aslında. Çocukluğundan biliyordu; Kör Şükrü, bataklık olan tarlasını ark yarıp kurutmuştu. Bu yöntemi bilmeyiş-lerine şaştı. O güne kadar sık konuştuğu, iyi anlaştığı kimi kişilere açtı konuyu.

“Bu bataklık kurutulabilir” dedi, nasıl olacağını da anlattı.Kelep Ali:“Doğru, bakarsın olur.” dedi. Kelep Ali’nin olumlu yaklaşımına başarıyla onay verenler oldu.Sölepe Selim “Galû beladan beri, ben bildim bileli burası böyle. Hayır çıkmaz, boşuna uğraşmayın.” dedi.

Belki de, içinden geldiği gibi en içten konuşan o idi. İsteksiz de olsa, çoğunluk olarak, Ozan’nın önerisini denemeye karar verdiler. Ortaokul’dan arkadaşı Kuleli Askerî Lisesi’nde öğretmen Tahir Gündoğdu da o köylüydü. Tahir’in dedesiyle araları iyiydi. Başı dedesi çekti. Kürekle çamuru atmaya başladılar, baş edemediler. Alan, kürekle baş olamayacak kadar büyük derin ve çamuru cıvıktı. Ağaç ve tahtadan kepçe yapıp, mandalara çektirip, daha kolay temizlediler.

Bataklığın sert tabanı ve akan su bulundu. Suyun gidecek yeri yoktu. Gidecek yerini kazıp açtılar, yamaçtan kuru çaya akıttılar. Her evden bir kişinin getirdiği birer araba taşı çukura atıp, üstünü ufak taş, kum ve toprakla kapatıp, doldurdular.Bataklık kurudu. Hemen herkes kurutulan alandan geçmeye bahane aradı. Çocuklar teneffüste o alanda oynadı. Bayrak törenleri o alanda yapıldı. Ayaküstü köy toplantıları bile o alanda yapılırdı. Önü bataklıktan kurtarılan, köy odasından bozma mahalle okulunun, “merdiveninin de yapalım.” dediler.

Önceki merdiven oldukça dar, dik ve karanlıktı.Köylülerden ağaç ve tahta topladılar, alttan çıkılan küçücük merdiveni kapatıp, duvarı kol kuvvetiyle çalışan testere ile kesti-ler, salondan (çardak) kurutulan alana indiler. Çevresine de tornadan çıkmış gibi korku-luk yaptılar. Yaptıkça yapma isteği duyup, köy odasından çevirdikleri okulu yenilediler.Öğrenciler, açılan merdivenden, çamurdan arındırılan alana kolayca inip çıktılar.Sölepe Selim kendi kapısının önüne yassı taş döşedi. Üstüne kum döktü. Ozan ona imece oldu, yardım etti. Döktüğü kumlar taşların arasına sıkıştı. En azından kapısının önü çamur olmadı. Yazın, döşediği taşların aralarından yeşil otlar bitti. Sölepe Selim, yolun çevresine gül dikti…

“Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo Ekonomik Tarihi” (1) Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yardımcı Doçent Dr. Cevdet Yakupoğlu’nun kitabı. Kitap 2009 yılında Gazi Kitabevi tarafından yayınlandı. Yakupoğlu, kita-bına yazdığı önsözde kitabın muhtevası ve yazılış amacı hakkında bilgi veriyor:

“Selçuklular devrinde Anadolu’nun kalıcı bir vatan haline dönüştürülmesi, sanıldığı kadar kolay olmamıştır. Bunun için uzun yılların geçmesi ve büyük bedellerin ödenmesi gerekmiştir. Böyle bir zorlukla birlikte, Türklerin Anadolu genelinde nüfus üstünlüğüne sahip olabilmelerinin ürünü olarak Türkiye ortaya çıkmış ve bu coğrafya üzerinde Türkiye Selçukluları başta olmak üzere güçlü Türk devletleri kurulmuştur.

Türkiye Selçuklularının Anadolu’nun batısında Bizans’a karşı üstünlükkurma politikası gereği Kastamonu’yu “Uc” olarak seçmesi neticesinde Çoba-noğulları Beyliği teşekkül etmiş ve Kastamonu bugünkü Sinop, Çankırı, Bolu ve Zonguldak yörelerini içine alan geniş bir bölgenin merkezi haline gelmiş-tir. Çobanoğulları devrinde bölgede Anadolu Türk kültürünün bir parçası ve tamamlayıcısı olan, ancak kendine mahsus birtakım özellikleri de bulunan sağlam bir kültür vücut bulmuştur.

Bolu yöresinde Umuroğulları ve Şahin Beyliği ile Sinop’ta Pervaneoğulları da bu kültür içindeki yerlerini almıştır. 14. yüzyılda Çobanoğullarının mirasçısı durumuna yükselmiş bulunan Candaroğulları Beyliği ise bölge tarihine ayrıca damgasını vurmuştur.

(1) GAZİ KİTABEVİ TİC. LTD. ŞTİ.Dögol Cad. 39/C Beşevler – ANKARATel: 0312 223 77 73www.gazikitapevi.com.tr

21 Temmuz 2010

KUZEYBATI ANADOLU’NUN SOSYO-EKONOMİK TARİHİ KASTAMONU-SİNOP-ÇANKIRI-BOLU 13 -15. YÜZYILLAR

Osmanlı Devleti zamanında, bölgede Türk kimliğini tamamlayıcı son büyük adımlar atılmıştır. Bahsi geçen havalinin Türkler elindeki bu tarihî serüvenini, diğer bir ifade ile “Selçuklu-Beylikler Devri” sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yapısını kapsayan müstakil bir çalışma henüz ortaya çıkarılmamıştır. Halbuki, Anadolu Türk tarihinin bütünlüğü açısından ve Türklerin Anadolu’daki gele-cekleri üzerine sağlıklı fikirlerin yürütülebilmesi için Selçuklu ve Beylikler çağı sosyal yapısının mutlaka ele alınması gerekmektedir.

Anadolu’nun mühim bir parçası olan Kastamonu havalisinin bu şekilde sosyal ve ekonomik temellerinin her yönüyle ele alınabilmesi, daha sonra yapılacak araştırmalara yol gösterici olabilmesi kısacası alanında mühim bir boşluğu doldurabilmesi gayesiyle bu çalışma 2007 yılında “Doktora Tezi” olarak ortaya konulmuş, bilahare gözden geçirilerek üzerinde bazı düzeltmeler yapılmıştır.”Büyük boy, 616 sayfalık kitap Kastamonu için önemli bir kaynak eser.

Dört bölüm halinde hazırlanmış olan” Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo - Eko-nomik Tarihinde Türklerin Anadolu’yu nasıl kalıcı bir vatan haline getirdikleri ve bu süreç içinde Kastamonu, Çankırı ve Bolu’da Türk hâkimiyetinin nasıl kurulduğu ve dolayısıyla Kastamonu’nun adının bazı kaynaklarda “Türkmen Başkenti” olarak adlandırıldığı anlatılıyor.

Cevdet Yakupoğlu’nu büyük emek mahsulü olan bu değerli çalışması için kutluyorum.

(1) İsmail Habib Sevük’ün Kastamonu Yılları Mustafa Eski Kastamonu 2010Özeller Medya Tanıtım Matbaacılık Ltd. Şti.İnönü M.A Türkeş Blv. Saray Apt. No:14 KastamonuTel & Fax: 0 366 214 40 00www.ozellermatbaa.com.tr

27 Temmuz 2010

MUSTAFA ESKİ’DEN YENİ BİR ESER;“İSMAİL HABİB SEVÜK’ÜN KASTAMONU YILLARI”Mustafa Eski 2008 yılında yayınladığı “Hüsnü Açıksöz’ün Makaleleri” (1) adlı eseri ile bizleri İstiklâl Savaşı Kastamonu’suna ve o günlere mührünü vuranlar-dan birisi olan Hüsnü Açıksöz’e götürmüştü. Açıksöz ve Doğrusöz’de yayınla-nan yazılara ağırlık verilen bu eserin devamı denilebilecek ikinci çalışma olan “İsmail Habib Sevük’ün Kastamonu Yılları” (2) 2010 yılında Özeller Medya Tanıtım Matbaacılık Ltd. Şti. tarafından yayınlandı. Bu yeni çalışmada da İsmail Habib Sevük’ün yine İstiklâl Savaşı ve sonrasında Köroğlu ve Yeşil Ilgaz Gaze-telerinde yer alan yazılarına yer verilmiş.

1914 yılında Kastamonu Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atanan ve aynı zamanda İttihat ve Terakki Cemiyeti Kulüp Müdürlüğü görevini de yürüten İsmail Habib Sevük’ün gazete yazıları yanında ilimizde yaptığı konuşmalarının da yer aldığı bu eserle Mustafa Eski, “İsmail Habib Sevük’ün Kastamonu’daki çalışmalarını büyük ölçüde tamamladığımıza inanıyoruz.” diyerek, Geçmişi bugüne bağlayan bir köprünün kurulmasına vesile olmuştur.31 Ocak 1918 tarihli Köroğlu Gazetesi’ndeki yazısında İsmail Habib Sevük şunları yazmış:

“Kastamonu vilâyetinde toprak biraz hasis, kış biraz fazladır. Binâenaleyh sırf ziraatın sabanıyla bir iş görülmeyeceğini takdir eden eski Kastamonulular bütün kuvvetlerini sanayiye vermişler, vilâyetlerini ana vatanın en zengin ve ma’mur bir ülkesi haline çıkarmışlar: Lâkin sonra bileklerin kuvveti makinelere intikal edince pazılar gevşemeye, Avrupa’nın fabrikaları , bacalarından kalın dumanlar püskürünce burada bizim sanatlarımız sönmeye başlamış: Biz de zamanın cereyanına uyacak yerde, göreneğin küflü eteğine yapışmışız. Akıntıya kürek çekeyim derken bir de bakmışız ki her gün elimizden bir çekiç düşüyor! Lâkin mâzide o sanatkârlar ne kadar çok ve mâzinin o sanatı ne kadar kuvvetli imiş ki her gelen sene millî sanatlarımızı kemirdiği, her geçen sene bizim mîlli sanatlarımızdan bir parça götürdüğü halde, yine bugün sanat hayatı Kastamo-nu’da ölmüş değildir! Bugün Kastamonu’da ve Kastamonu’ya bağlı yerlerde birçok sanatkârlar var ki hali hazırda temin ettikleri servetten ziyâde asıl mâzi-nin ihtişamını göstermek itibarıyla ehemmiyeti hâizdirler.”

Hüsnü Açıksöz’ün 1918’de söylediği yukarıdaki sözler bugün için de geçer-li değil mi? Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ndeki görevi yanında Kastamonu ile ilgili verimli çalışmalarını ve Kastamonu gazetesindeki köşe yazarlığını sürdüren Mustafa Eski’ye Kastamonulular adına ne kadar teşekkür etsek azdır. “İsmail Habib Sevük’ün Kastamonu Yılları” adlı bu değerli eser için Mustafa Eski’yi tebrik ediyorum.

(1) Tüfek OmzaHazırlayanlar: Orhan Peker - Hilâl Akkartal Doğan KitapDoğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.19 Mayıs Cad. Golden Plaza No. 1 Kat 10. 34360 Şişli – İSTANBULTel. (212) 246 52 07 / 542 Faks: (212) 246 44 44www.dogankitap.com.tr / [email protected] / [email protected]

2 Ağustos 2010

BALKAN SAVAŞI’NDAN KURTULUŞ SAVAŞI’NA ATEŞ HATTINDA BİR ÖMÜR TÜFEK OMZA“Düşman göz koymuş toprağına!Almış tüfeğini gelmiş yurduna.Ne yapacaksın?”

Muharip Gazi Nurettin Peker’in notlarından oğlu Orhan Peker tarafından yorum ya da ilâve yapılmadan derlenen anılarını torunu Hilâl Akkartal metin haline getirmiş ve böylece Doğan Kitap’tan yayınlanan “Balkan Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na Ateş Hattında Bir Ömür Tüfek Omza” (1) adlı eser ortaya çıkmış. 445 sayfalık 11 bölümden oluşan Kastamonu ile ilgili önemli bir kay-nak olan “İstiklâl Savaşı’nda İnebolu ve Kastamonu Havalisi” adlı piyasada bulunmayan Gazi Nurettin Peker’in çok önemli eserinin yokluğunu bir nebze de olsa gideriyor.

Orhan Peker, kitaba başlarken “Babama Dair Birkaç Not” başlığı ile Gazi Nurettin Peker’le ilgili şu bilgileri veriyor:

“Babam Nurettin Peker, Kastamonu’da Devrekâni kazasının Balabanlar kö-yündendir. Dedesi 14. yüzyıl kadılarından (Vakfiyeli) Bayram Kadıoğullarından İstanbul’da müderris hattat Nuri efendi; babası, 2. Abdülhamid’in Yıldız Cami imamlığından emekli Sadık Hoca’dır. Annesi, İnebolu’nun Cami-i Kebir Ma-hallesi’nden Hacı Derviş Mehmed’in kızı Hanife Nazmiye Hanım’dır. 14 Ocak 1893’de Beşiktaş Muradiye Mahallesi, Deryadil Sokak’taki 45 nu-maralı evde doğdu.

1898’de Teşvikiye Raif Ağa Anaokulu’ndan, 1903’te Beşiktaş Kaptan İbrahim Paşa İlkokulundan, 1908’de Beşiktaş Askeri Ortaokulu’ndan ve Mekteb-i Osmaniye’den mezun oldu. Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ne devam etti ve ma-hallesinde izcilik grubu kurdu. 1909’da Kıdemli Küçük Zabit Okulu’na (teknik astsubay okulu) girdi ve 1912’de buradan ikincilikle mezun olarak kıdemli küçük zabit oldu. (Bu sınıfın tamamı Balkan Savaşı’na katıldı, üç kişi sağ kaldı, diğerleri şehit oldu.)

22 aralık 1920’de TBMM Hükümeti’nin girişimleriyle Türkiye’de tutuklu bulunan İngiliz albayı Rawlinson ve arkadaşlarına karşılık yapılan değişimde 110 Türk esiriyle Bombay’dan Award Women vapuruyla Haydarpaşa’ya ayak bastılar. İstanbul’dan memleketlerine giden esir arkadaşlarından geriye kalan 30 kişiyle beraber Bahri Cedit vapuruna binerek Kuvayı Milliye’ye katılmak üzere İnebolu’ya kaçtı.

5 ocak 1921’de Kastamonu ve Bolu havalisi Komutanlık karargâhı’nda muha-fız takım komutanı olarak, gönüllü gelen Hintli Müslüman ve Cezayirli mülteci Araplara çevirmenlik ve eğitmenlik yaparak onları cepheye hazırladı.

Kuvayı Millîye’ye gönderilen silahların büyük bir bölümünün İnebolu’ya gel-mesi nedeniyle Yunan savaş gemileri Kılkış ve Panter torpidolarının 9 haziran 1921’de İnebolu’yu bombardımanı sırasında takımıyla şehir ve sahil ko-rumasında bulundu.1 eylül 1921’de kendisini Irak savaşlarından tanıyan 3. Kafkas Tümen Komutanı Miralay Halid Bey’in şahsen Muhiddin Paşa’dan isteği üzerine ağır makineli öğretmeni olarak Sakarya Savaşı’na katıldı.

Bu arada ağır yaralanınca döndüğü Kastamonu’da tedavi gördü, ama sonra yine Muhiddin Paşa tarafından Karargâh Muhafız Takım komutanı olarak tayin edildi. İstiklâl Mahkemesi’nin ölüm kararlarını yerine getirdi. 10 temmuz 1922’de Gaziantep Sınır Taburu 4. Bölük komutan vekili olarak Kürt Dağı isyanını bastırdı.

Deli Yakup Cerablus bölgesi, Barna Sınır Karakolu komutanıyken girdiği bir çarpışmada 64 develik büyük bir kaçak kafilesini yakaladığından tekrar Adana Erkânıharbiyesi’nce görevlendirildi ve gizli görevlerde çalıştı. Adana’yı ziyaret eden Atatürk’ün özel hizmetinde bulundu. 11 Kasım 1922’de ülkesine yapmış olduğu üstün hizmetlerden dolayı 1. derecede İstiklâl Madalyası aldı.”

Turgut Özakman, kitapla ilgili yazdığı “Nurettin Peker Hakkında” başlıklı yazı-da şunları yazmış:

“İnebolulu Nurettin Peker İstanbul’da büyümüş, yetişmiş, ardı ardına Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele’ye katılmış, yaralanmış bir gazi, nahiye müdürü ve kaymakam olarak Cumhuriyet’e, kanat germiş bir yöneticidir.

Birçok özellikleri olan bir insan. Şaşırtıcı yetenekleri var. En önemli özellikleri dikkati, gözlemciliği, günce ve not tutması, fotoğraf ve bilgi biriktirmesi, bun-ları özenle saklaması.

1918-1923 İstiklâl Savaşı’nın Resimleri ve vesikaları adlı eseri (1955), o dö-nemde İnebolu ve Kastamonu’da geçen olaylar hakkındaki en değerli kaynak-lardan biri, hatta birincisidir. İstiklâl Savaşı’nın bu önemli kesimi için eldeki en güvenilir ve ayrıntılı eserdir. Bu kuşak hem tarihi yapıyor hem yazıyor. Pek çok belge ve fotoğraf biriktirmiş, bunları saklamıştır. Hepsini ailesi tarafından da korunup günümüze armağan edilmesi tarihimiz bakımından bir talihtir.

Tüfek Omza’da rahmetli Gazi Nurettin Peker, olağanüstülüklerle dolu hayatı-nın 1983 yılına kadarki bölümünü anlatıyor. Esası durmaksızın tuttuğu günlük notlardır.

İç içe geçmiş, her biri yoğun tarih olan dönemler. Hepsinde yurt hizmetinde ol-mak, yılmamak, yaralanıp da iyileşince, yine heyecanla görev başına koşmak, her göreve dört elle ve yaratıcı bir ruhla sarılmak, hiç yüksünmeden geleceğin tarihçileri için notlar tutmak, belgeler biriktirmek. Kaç örnek insanın niteliği bir arada.

Sevgili gençler bu kitabı okuyun!

Nurettin Peker’in ve Türkiye’yi kurtuluşa çıkaran o yenilmez, yorulmaz kuşağın önünde saygıyla eğiliyorum, hepsini rahmetle anıyorum.” Orhan Peker’le yaptığımız görüşmede kitabıyla ilgili kendisini tebrik edip, babasının yokluğu hissedilen “ İstiklâl Savaşı’nda İnebolu ve Kastamonu Ha-valisi” kitabının basımını da gerçekleştirmesini rica ettim. Kendisi de bu kitapta kullandığı bazı bilgilerin telif hakkının Doğan Kitap’tan olması dolayısıyla yasal prosedürü aşabilirse bunu gerçekleştirmekten mutlu olacağını ifade etti.

“Tüfek Omza” için Orhan Peker ve Hilal Akkartal ‘ı kutluyor, bundan sonra yapacakları işler için de başarılar diliyor, Gazi Nurettin Peker’i de rahmetle anıyorum.

GARİP NİZAM’IN ŞİİR KİTABI :“SEN SUS GÖNÜL KONUŞSUN”

“Garip Nizam” mahlasıyla şiir yazan Nizamettin Caymaz,1932 yılında Taşköp-rü’de doğdu. İlkokulu Taşköprü’de bitirdikten sonra komşuları ayakkabı ustası Hayri Usta’nın yanında çalışmaya başladı. Bu çalışma askerliğe kadar devam etti. Askerlik sonrası bir süre Taşköprü’de, daha sonra da İstanbul’da kendi işini kurarak ayakkabıcılık yaptı. 1988’de aktif iş hayatını noktaladı.

Çocukluğundan itibaren annesinin okuduğu tasavvufi kitaplar onda merak uyandırdı. Hem seve seve okuyor, hem şiirler yazıyor, bir taraftan da gönül dostlarının sohbetlerine katılarak düşünce dünyasını zenginleştiriyordu.

“Su gibi aktım da sel gibi çoştum Şu nefse uyup da ardınca koştumSen kerem etmesen ben hep sarhoştumAyılttın ilahi sana yöneldim”

Mısralarıyla kendisindeki ilâhi yönelişin ve tasavvufi oluşumun sinyallerini veriyordu. Ünlü bestekâr Rüştü Eriç tarafından segâh makamında bestelenen “Kapına Geldim” başlıklı şiiri bir münacattır:

“Yarattın bir damla sudan insanıBir et parçasına verdin lisanıGönüller derdinin sensin dermanı

(1) İsteme Adresi : Nizamettin Caymaz Seyit Ömer Mah. Taşköprülüzade Sok. Emel Apt. No:17 D:5 Kocamustafapaşa – FATİHTel: 0534 701 37 71

4 Aralık 2010

Gönlümün dermanı kapına geldim” dörtlüğü Garip Nizam’ın ne kadar sağlam bir söyleyişe sahip olduğunu ve onun şiirlerindeki Allah aşkını en güzel şekilde anlatmaktadır. Şiirlerinin bir bölümü aynen “Kapına Geldim” gibi bestelenmiş-tir. Ali Nar, O’nun şiiri için: “Vezinler tutarlı, kafiyeler oldukça tam, mana ve duygu yüklü” ifadesini kullanıyor. Yine Tufan Karabey, Garip Nizam’ın şiirleriyle ilgili şunları yazıyor :

“Şair hislerini gönlünden geçenleri dili döndüğü kadar ifade edebilmek için, lisanını, irfanını kültürünü, bütün bilgilerini ortaya koymak suretiyle kendini okuyanlarına ve onların vasıtasıyla topluma duygularını ve değer vermek istiyorsa mesajlarını tesiri en yüksek olarak kabul edilen şiir sanatını kullanarak ulaştırır.Nizamettin Caymaz okullarda okumak suretiyle değil, Anadolu’nun bir çok yerinde örneklerini gördüğümüz âşıklar gibi ilham kaynaklarının atalardan intikal eden genetik tevarüslerini ortaya çıkarmak suretiyle şiirlerini dilinin en güzel ifadeleriyle ortaya koymuştur.”

Kitabında doğup büyüdüğü Taşköprü’yü de unutmamış Garip Nizam:

“Taşköprü dünyada ender bir beldeŞifa sarımsağı hep bin bir derdeÜryani eriği efsane dildeNe güzeldir dostlar bizim Taşköprü”

78 yaşında ve bazı sağlık problemleri olan Garip Nizam, ömrünün bu son yıllarında çıkardığı “Sen Sus Gönül Konuşsun” (1) kitabıyla insanlara O’nun bilinmeyen dünyasına bir kapı aralamış ve sanki “Elveda” şiiriyle bizimle helâl-leşmiş :

“Ne çabuk da soldu ömür gülümüzÖpüp kokladığım güller elvedaSu gibi akıp da geçti ömrümüzVefasız ey günler, yıllar elveda”

Baba dostumuz Nizamettin Caymaz ağabeyimize sağlık ve afiyet içinde uzun bir ömür diliyor ve kendisini bu güzel eser için kutluyorum.

KASTAMONU VALİLİĞİ’NDEN ÜÇ PRESTİJ ESER

1-KUZEYİN KÜLTÜR ŞEHRİ KASTAMONU

Fahri Özbek’in sunuşu ve Valimiz Mustafa Kara’nın “Kuzeyin Kültür Kenti Kastamonu” başlıklı önsözüyle başlayan eser, büyük boy 296 sahifeden oluşuyor. Kastamonu Valiliği Kent Tarihi Dökümantasyon Merkezi tarafından hazırlanan ve İl Özel İdaresi tarafından bastırılan bir Kastamonu Valiliği Yayını olan eserin fotoğrafları Aykut İnce, Uğurhan Betin, Orhan Özgülbaş, Fahri Özbek ve Murat Karasalihoğlu’na ait. Kapak tasarımını Hasan Yar’ın yaptığı, Özeller Medya Tanıtım Matbaacılık tarafından basılan eserde “tarihi yapılar, kamu yapıları, sivil mimari, ticari yapılar, anıtlar-meydanlar, ilçeler ” başlıkları altında Kastamonu nefis fotoğrafları tanıtılıyor. Sayın Valimiz esere yazdığı önsözde şöyle diyor :

“Turizm değerleri içinde olmazsa olmaz sayılabilecek tüm çeşitliliğe sahip olan ve bu bakımdan ihtiyaçlara cevap verebilecek bir il olan Kastamonu, aynı zamanda bölgesi için de bir “KÜLTÜR BAŞKENTİDİR” dir.

Her tarihsel kavşakta stratejik bir önem arz eder. Kastamonu yerleşim anlamında hassas bir nokta olarak dikkat çeker. İmparatorluklar başkentlerine yakın olması; Doğu Kara-deniz ve İç Anadolu bağlantıları Kastamonu’yu etkiye açık bir bölge kılar. Bu nedenle boğaz mimarisi ile Doğu Karadeniz yayla mimarisi bu coğrafyada harman olur. Bu nedenle kent merkezinde yoğun ticari yapılar ve hanlar yer almaktadır.Önemli sayılacak miktarda yapı stoğu bulunan Kastamonu’da bu zenginlik hemen göze çarpar. Kamu yapıları, dini kültürel yapılar, sivil mimari örnekleri ile adeta tarihsel bir film şeridi gibidir. Özellikle son dönemde Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün katkıları ile İl Merkezinde Vakıf eserleri yapılan restorasyonlarla ihya edilerek yeniden hayat bulmuştur. Maddi, manevi iklimi ile ve yüzyıllardan gelen kültürel birikimin vakarı-na yaraşır nitelikte; “Ben bir kültür kentiyim” demektir, Kastamonu. Bu kenti bir tarihçi, bir arkeolog gözüyle olmasa da bu günden yarına hediye olarak görsel bir dille anlatalım, paylaşalım düşüncesini hayata geçirdik bu kez.”

(1)Her üç eserin de isteme adresi :Kastamonu Valiliği İl Özel İdaresihttp://www.kastamonu gov.trhttp://www.kastamonuozelidare.gov.tr

15 Aralık 2010

2-ANADOLU’NUN YÜCE DAĞI KASTAMONU’NUN YILDIZI ILGAZ

Büyük boy 224 sahifeden oluşan eser Kastamonu Valiliği Kent Tarihi ve Döküman-tasyon Merkezi tarafından hazırlanmış, İl Özel İdaresi tarafından bastırılmış. Fotoğraf editörlüğünü Fahri Özbek’in yaptığı, metinlerini Murat Karasalihoğlu’nun yazdığı eserin fotoğrafları da Fahri Özbek, Murat Karasalihoğlu ve Aykut İnce’ye ait. Kapak ve sayfa tasarımını Hasan Yar’ın yaptığı eserin basımını Özeller Medya Tanıtım Matbaası yapmış.

“Ilgaz’da Dört Mevsim, Ilgaz Sen Anadolu’nun Yüce Bir, Ilgaz Dağı Yapısı Fauna ve Florası, Ilgaz Sen Anadolu’nun Kutsal Bir Dağısın, Ilgaz Dağı Milli Park Alanında Yer Alan Tesisler, Ilgaz Dağı ve Çevresinde Yer Alan Tesisler” başlıkları altında birbirinden güzel fotoğrafların yer aldığı esere niçin bu adın verildiğini Valimiz Mustafa Kara şöyle açıklıyor : “Ilgaz üzerine kendi alanında şu ana kadar yapılmış en kapsamlı yayın olan “Anadolu’nun Yüce Dağı, Kastamonu’nun Yıldızı ILGAZ” kitabının isim kökeni edebiyat-tan ve bölgenin pırlantası olması özelliğinden esinlenildi…Ilgaz Dağı ile ilgili özellikle “Anadolu’nun sen yüce bir dağı” nitelemesinin bir şiirde yapıldığını gördük ve bizler de buradan esinlenerek kitabın adının böylesi yüceltici bir şekilde olmasının uygun olacağını düşündük.

Tabii ki tek neden bu değil. Ilgaz Kastamonu için çok önemli. Doğal güzellik açısın-dan, spor aktiviteleri, turizm, milli park olması açısından da çok önemli. Ve bizlerin buraya yapacağımız artı yatırımlarla bu önemli yerin Kastamonu’ya olan katkısı ve kendi değeri üzerine daha faydalı olacağını düşünüyorum. Turizm girdileri açısın-dan, Kastamonu’nun tanıtımı ve kış sporları açısından daha faydalı olacaktır. İşte bu bileşenlerle birlikte kitabımızın isminin “Anadolu’nun Yüce Dağı, Kastamonu’nun Yıldızı ILGAZ” olabileceğini düşündük. Diğer bir yandan da Kastamonu’nun doğal güzellikler, kültürel birikim ve turizm potansiyeli açısından bir bütün olarak düşünüldüğünde Ilgaz, Kastamonu’nun başındaki bir pırlanta taçtır. İşte bu noktada da kitabımızın isminin iyi ve konuyu anlatan bir isim olduğunu düşünüyorum.”

3-İNEBOLU’DAN ANKARA’YA ATATÜRK ve İSTİKLÂL YOLU

İnebolu – Kastamonu – Ilgaz güzergâhında cereyan eden kurtuluş destanının hikâye-sini genç kuşaklara aktarabilmek için başlatılan “İstiklâl Yolu Projesi” Valimiz Mustafa Kara tarafından anlatılıyor. Eserde İstiklâl Yolu üzerinde yapılan eserler hakkında bilgi veriliyor. İstiklâlin Adım İzleri ve Tarih Boyunca İnebolu başlıkları altında o yılların tarihi olayları anlatılıyor. Eserin metin ve fotoğrafları Fahri Özbek ve Murat Karasalihoğlu’na ait. Ayrıca Orhan Peker Albümü, Nurettin Peker Arşivi, Kent Tarihi Arşivi ve Özdemir Tan Arşivinden de istifade edilmiş. Dönence Basın Yayın Hizmetleri tarafından basılan eser, Kastamonu İl Özel İdaresi tarafından bastırılmıştır. Kastamonu kültür hayatına kazandı-rılan bu üç eser (1) için başta sayın Valimiz olmak üzere Fahri Özbek’e, Murat Karasa-lihoğlu’na ve eserlerin basımında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

ŞEHİT ŞERİFE BACI

Edebiyatımızda nitelikli çocuk öykülerinin sayısı az. Yazar Mehmet Sayan tarafından kaleme alınan Şehit Şerife Bacı kitabı, öykülerinin güzelliğinin yanı sıra dizgisi ve resim-lerle desteklenen düzeniyle de çocukların, gençlerin ilgiyle okuyacakları bir eser olarak dikkat çekiyor. Kastamonu Belediye Başkan Yardımcısı olarak, derdi olanlara derman bulmak için içtenlikle ilgilenen Mehmet Sayan, köşe yazıları ve yayınlanan kitaplarıyla mesleki ve sosyal birikimlerini paylaşıyor.

1951 yılında Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde doğan Mehmet Sayan, ilk ve orta okulu Taşköprü’de, Öğretmen okulunu Çorum’da okumuş. Diyarbakır Eğitim Enstitü-sü’nden mezun olmakla yetinmeyen Sayan, Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Lisansı Tamamlama Programını da bitirmiş. Öğretmen ve idareci olarak görev yapma-sının ardından, Kastamonu Belediyesi’nde Basın, Kültür ve Halkla ilişkilerden sorumlu Başkan Yardımcısı olarak kentimize hizmet veriyor.

Öykülerinde; bizi biz yapan yaşanmışlıkların izleri, yıllar öncesinden günümüze aktarı-lıyor. Kitaba adını veren Şehit Şerife Bacı’nın yanı sıra, İhanet, İlk Müfreze, Bombardı-man, Zafer Yolu, Fatma Nine, Gelinlik ve Gözyaşı adlı öyküler yer alıyor.

Şehit Şerife Bacı kitabında Sayan, tarihi olayları sade bir anlatımla okuyucuyla buluştu-rurken, duygusallık dikkat çekiyor. Fatma Nine’de şu tümcelerde olduğu gibi: “Sanki karşısında biricik oğlu Hasan duruyordu.

-Kocam Çanakkale’de şehit düştü. Oğlum da cephede dedi. Hem onun çoluk çocuğu-na bakıyorum, hem de cepheye cephane taşıyorum, diyebildi. Bunları söylerken gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Gözünden akan yaşları, başın-daki örtünün göğsüne sarkan ucuyla sildi.”

Şehit Şerife Bacı Mehmet SAYAN Genel Dağıtım: Gökkuşağı Pazarlama ve DağıtımMerkez Mah. Soğuk Su Cad. No:31 Tek-Er İş Merkezi Mahmutbey / İSTANBULTel: 0 212 410 50 60 Faks: 0 212 445 84 64

16 Aralık 2010Mine Özgür

Temelini yaşanmışlıklardan alan öykülerde yazar, kahramanların cesur tavırlarına da sık sık yer veriyor:

“Şaban Reis sabahleyin Kaymakam Cemil Bey’i makamında ziyaret ederek şöyle dedi: -Milletin istiklâli ve devletin otoritesi için emrinizdeki polis ve jandarma yetmezse her zaman yardımlarınıza hazırız. Düşmanın bir çıkartma yapması hâlinde kanımızın son damlasına kadar mücadele eder, gerekirse vatanımız için şehit oluruz.”

Kadınlarımızın cesareti, kahramanlıkları da şiirsel bir anlatımla kitapta yer almış: “Türk Kadını, erkeği cephede savaşırken evinde oturamazdı. Kış, kar, fırtına, açlık onu evine hapsedemezdi. Nasıl ki barış zamanında erkeğiyle beraber tarlada omuz omuza çalışmışsa şimdi de vatanını kurtarmak için düşmanla mücadele eden erkeğini yalnız bırakamazdı.

Bu yüzden Ayşeler, Elifler, Fatmalar, Halimeler koştular kağnılarını. Yüklediler cepha-nelerini kağnılarına, sardılar küçük çocuklarını sırtlarına, koyuldular yollara. Küre, Ilgaz Dağları kağnı gıcırtılarıyla inlemeye başladı. Bu gıcırtı yayıldı bütün Anadolu’ya, ulaştı cephedeki askerlerimize kadar. Kağnılar birdi, bin oldu. Çoğaldı gittikçe, Türk’ü kurtaracak umut oldu. Fırtına, yağmur, kar, soğuk durduramadı onları. Uzadı gitti kağnı kolları İnebolu’dan Ankara’ya, İnebolu’dan Sakarya’ya kadar.”

Mehmet Sayan’ın kitabı aşağıdaki örnekte olduğu gibi manevi duygulara yer veren bölümleriyle de etkiliyor.“Bombardıman devam ederken Yahya Paşa Camii müezzininin yanık sesiyle öğle na-mazı için okuduğu ezan, bütün kasabayı sardı. İnsanlar, eskiden olduğu gibi abdest-lerini alarak camiye girmeye başladılar. Henüz namaz başlamamıştı ki cami büyük bir gürültüyle sarsıldı.”

Tasvirlerle, olayların gözümüzün önünde canlanmasına, o günleri yaşamamıza neden oluyor: “Camın kenarındaki saksılara su koydu. Çiçekleri kokladı. Bu çiçekler onun tek eğ-lencesiydi. Onlarla oyalanıyordu. O çiçeklerde memleketin kokusu vardı. Bu yüzden çiçeklerine gözü gibi bakardı” tümcelerinde olduğu gibi.

Ya da Şehit Şerife Bacı Öyküsü’nün giriş bölümündeki anlatımıyla, bizi oturduğumuz koltuklardan alıp, keskin soğuğun kavurduğu cephane yoluna sürüklüyor: “Rüzgârın bitmeyen uğultusu, deniz dalgalarının çıkardığı insanı ürperten sesler ve arkası bir türlü dinmek bilmeyen kar… Yıllardır böyle bir kış görülmemişti. Rüzgâr esi-yor, esiyor, dalgalar hırçın bir şekilde kayalara vuruyor, kar adeta düşman çizmeleriyle kirlenen toprağın ayıbını örtmek istercesine yağıyordu”

Yaşadığı toprakların tarihini, kültürünü önemseyen, yaşamları çarpıcı bir gerçeklikle eserlerine aktaran Mehmet Sayan’ın daha nice kitabında buluşmak umuduyla…

ABDULLAH ÇERKEŞLİ’NİN ESERİ :“HACIOĞLU KÖYÜ ve SEPETÇİOĞLU OSMAN EFE”Candaroğulları İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı Abdullah Çerkeşli’nin yaz-dığı “Hacıoğlu Köyü ve Sepetçioğlu Osman Efe” adlı eser, yazarın aşağıdaki şiiri ile başlıyor:

“Sepetçioğlu İhsangazi’nin Hacıoğlu Köyü’nden,Aslımız, neslimiz, bu efenin soyundanAyrılmaz bir daha içen suyundan,Gidelim Osman Efe diyarı Hacıoğlu’naYolları uzun, karlı çamurlu, tozluTeyzem sığır güder, çemberli, önü poğlu,Gençler oyuna kalkmış, oynarlar Sepetçioğlu,Gidelim Osman Efe diyarı Hacıoğluna”

Şiirden de anlaşıldığı üzere Abdullah Çerkeşli, Sepetçioğlu Osman Efe’nin soyundan geliyor. Çerkeşli yazdığı bu kitapla da bizlere Osman Efe’nin kim ol-duğunu ve onun yaşadığı yer olan Hacıoğlu Köyü’nü, zaman zaman sığındığı Gülpü Dağı’nı tanıtıyor. Sepetçioğlu Osman Efe’nin aile soy kütüğünü veriyor. Sepetçioğlu Oyunu’nu tanıtıyor. Kitabın 2. bölümünde Hacıoğlu Köyü hakkın-da geniş bilgilendirme yapıyor. Köyün tarihi, coğrafyası, ekonomisi, folkloru, örf ve âdetleri evlenme törenleri yanında köyün yetiştirdiği insanlar hakkında da bilgi veriliyor.

(1) İrtibat Adresi : Abdullah ÇERKEŞLİTel : 0543 895 84 53Web : www.abdullahcerkesli.com E-Posta : [email protected]

Abdullah ÇERKEŞLİTel : 0543 895 84 53Web : www.abdullahcerkesli.com

17 Aralık 2010

104 sahifeden oluşan “Hacıoğlu Köyü ve Sepetçioğlu Osman Efe” (1) adlı eser bu konuda araştırma yapmak isteyenler için önemli bir kaynak.

Yazımı eserde yer alan Sepetçioğlu Osman Efe için yakılmış aşağıdaki türkü ile bitiriyor ve Abdullah Çerkeşli’yi tebrik ediyorum.

“Şu dağların nicesineUyku yetmez gecesine Kama çekenler olmaz Sepetçioğlu Efesine.Anan gurban sana Baban gurban sanaHerkes hayran sanaUzar gider yollarEğilmez çelik kollarBöyle yiğit bir efeyiDoğurmaz her analarBir haber geldi ŞeherdenDediler hapse koymuş zaptiyelerSuç işlemez, günah etmez efemi,Nasıl koydular zindana.”

OSMANLI’YA YÖN VEREN KASTAMONULULAR

Osmanlı’ya Yön Veren Kastamonulular (1) Kâmil Tunoğlu ve İlyas Kara hem-şehrilerimizin eseri. Kâmil Tunoğlu, 1965 İnebolu Bayıralan Köyü’nde doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi İnebolu’da bitirdi. Gazetecilik ve ticaretle uğraştı. “Bol Ünvanlı, İstiklâl Madalyalı, Yatırım Yoksunu Bir Şehrin Hikâyesi” adlı bir eseri vardır. İlyas Kara, 1973 yılında İnebolu Salcıoğlu Köyü’nde doğdu.

İlkokul, ortaokul ve liseyi ilçesinde bitirdi. 2001 yılında da Mimar Sinan Üni-versitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Halen İstanbul Fatih Şehremini Anadolu Lisesi’nde tarih öğretmeni olarak görev yapmaktadır. “Her Yönüyle Geçmişten Günümüze Kastamonu” ve “Teşkilât’ın Silahşörü Yakup Cemil” adlı kitapları bulunmaktadır. Kâmil Tunoğlu ve İlyas Kara esere yazdıkları önsözde kitabı yazış gerekçesini söyle açıklıyorlar:

“Cemal Kutay’ın deyimiyle bir “Arşiv İmparatorluğu” olan Osmanlı Devleti’nin hayati kurumlarından biri niteliğindeki arşivde yüzlerce kadı, Reisü’l-Küttap yani Dışişleri Bakanı, dünya çapında profesörler, akademisyenler, kadı yardım-cıları, kaymakamlar, müdürler, bürokratlar, milletvekilleri, tasavvuf erbabı… gibi bir devlet için olmazsa olmaz değerlere ulaştık. Osmanlı’nın çok titiz ola-rak tuttuğu kayıtlardan, madalyalar almış, devletin zor zamanlarında imdadına yetişmiş birçok Kastamonulu kahramanla karşılaştık. Burada şunu anladık:

(1) Osmanlı’ya Yön Veren Kastamonulular Kâmil Tunoğlu - İlyas Kara İç Düzen ve Kapak Tasarımı:ARTLINE GDS – Adem SALCIOĞLU www.artlinegraphics.comBaskı – Cilt: Göksu OfsetHaberleşme Adresi: Hacısalihefendi Sk. Akpınar Apt. No: 1/1 Aksaray – FATİH / İSTANBUL0212 533 09 77 (Pbx)[email protected]

ARTLINE GDS – Adem SALCIOĞLU

Akpınar Apt. No: 1/1 Aksaray – FATİH / İSTANBUL

20 Aralık 2010

Büyük devlet olmanın göstergelerinden biri arşivleme yöntemidir, eğer biz-ler arşivlerimize gerekli ilgi ve özeni göstermezsek referanslarımız hep Batılı kaynaklar olacaktır. Bizim gibi köklü bir millet, üç kıtada adalet dağıtan, hep sonsuzluğu arayan bir ırk için ne hazin bir durum… Burada Prof. Dr. Turan Yazgan’ın bir tespitine değinmeden geçemeyeceğiz:

“…… arşivlerimizdeki bu tip eserleri genç ilim adamlarımıza sunmadıkça, onların sosyal bilim sahalarındaki ders kitapları on onbeş Batılı’nın, kitabı-nın bir kompozisyonu olmaya devam edecek. Türk maliye, Türk iktisat, Türk sosyal siyaset ve benzeri disiplinlerinden hiçbir zaman söz edilemeyecek ve ilim adamlarımız kadar gençlerimiz de aşağılık duygusundan kurtulamayacaktır. Köksüz ve Batılılara kurdurulan sosyal müesseselerle cemiyetimiz çelişkiler içinde az gelişmişlik damgasını yemeye devam edecektir…”

Aynı şey Kastamonulu ilim adamları, araştırmacıları ve entelektüelleri için de geçerlidir. Sözünü ettiğimiz arşivde tam bir hazine yatmakta ve bizlerin ilgisini beklemektedir.

İstanbul Müftülüğü Şeri Siciller Arşivi’ne girdik, İstanbul’daki kütüphaneleri taradık ve Kastamonu tarihinde bir ilki gerçekleştirmenin huzuru ile bu eseri kaleme aldık. Böylece doğup büyüdüğümüz, ekmeğini yediğimiz, havasını so-luduğumuz memleketime bir nebze de olsa hizmet etmeye çalıştık. Yine inanı-yoruz ki bu eserlerin ve çalışmanın devamı gelecek, insanımız böyle çalışmalar sonucu kendi potansiyelini ve gücünü görerek Kastamonulu olmanın gururuyla göğsünü biraz daha gererek gezecek.

Evet bu çalışma bir çığır açacak, geçmişle bugün arasında kurulan sağlam köprüler sayesinde yarınlara daha güçlü yürüyeceğiz. Ne demişti Gustave Le Bon?: “Dünler,yarınların özü ve mayasıdır.”

191 sahifeden oluşan Osmanlı Devleti’nin ilmî, adlî, siyasî yapısında etkin ola-rak görev yapan ve sorumluluk alan kişilerin konu edildiği eser, güzel bir araş-tırma. Yazarları kutluyor ve kitabı bütün Kastamonululara tavsiye ediyorum.

TAŞKÖPRÜ BELEDİYESİ’NDEN İKİ YENİ ESER

1- TAŞKÖPRÜLÜ GURUR KAYNAKLARIMIZ

Kapak tasarımını H.Güven Tuzcu’nun, baskısını Kastamonu Sözcü Gazete-si’nin yaptığı bu Taşköprü Belediyesi yayınının Yayın Kurulu: Hayati DURMUŞ, Hüseyin EREGEN, Keskin GÜNDÜZ, Lütfi YILMAZ, Mehmet TÜRKAN, Mehmet Ali GÖKSU, Mustafa Fazıl KÖKYAY, Sait KARAGÖZ ve Ziya ÖZMEN’den oluşmuş. Taşköprü Belediye Başkanı Hüseyin Arslan’ın takdim yazısı ve yayın kurulunun önsözü ile devamında Taşköprü’nün tarihi yer alıyor. Belediye Baş-kanı Hüseyin Arslan takdim yazısında eserin yazılış amacını söyle açıklıyor:

“İlçemizin Türk yurdu olmasıyla Taşköprü, yetiştirdiği şahsiyetlerle daima bölgesinde söz hakkı olan bir konuma kavuşmuştur. Şeyh Şaban-ı Veli’lerden, Abdal Hasanlara, Taşköprülüzadelerden, Gazidedelere ve kitabımızı inceledik-çe geçmişte olduğu gibi bugün de gerek yaptıkları hayırlarla iş adamlarımızı, gerekse yaptıkları hizmetlerle ve yaşadıkları dönemdeki rolleriyle büyük görev üstlenmiş ilim ve bilim adamları ile devlet adamlarımızı bulacaksınız.”

(1) Taşköprülü Gurur KaynaklarımızBaskı Yeri ve Yılı : Kastamonu Sözcü Gazetesi, Ağustos 2010 İsteme Adresi: Taşköprü BelediyesiTelefon : (0366) 417 10 58Fax : (0366) 417 26 21 Web : www.taskopru.bel.tr e-mail: [email protected]

2- Kastamonu Sâlnâmelerinde Taşköprü İsteme Adresi : Taşköprü BelediyesiBaskı- Cilt : Öz-Gem Matbaacılık Baskı Yeri ve Yılı: Ankara 2010 Yapım: Navi Medya 0312 446 04 61www.navimedya.com

(1) Taşköprülü Gurur Kaynaklarımız

23 Aralık 2010

160 sahifelik Taşköprülü Gurur Kaynaklarımız (1) eserinde “Tarihi şahsiyetler, Belediye Başkanları, Bürokratlar, Hayırseverler, İlim Adamları, Milletvekilleri, Sanatçılar-Yazarlar ve Sporcular” başlıkları altında Taşköprü’nün yetiştirdiği, eseri hazırlayanların ifadesiyle Taşköprülülerin gurur duydukları insanlar hak-kında bilgi veriyor.

2- KASTAMONU SÂLNÂMELERİNDE TAŞKÖPRÜ

Dr. Ahmet Zeki İZGÖER, tarafından hazırlanan Kastamonu Sâlnâmelerinde Taşköprü (2) adlı eserin kapak tasarımını Hülya Ceylan, baskısını ise Öz-Gem Matbaacılık yapmış.Yapım organizasyonunu Navi Medya’nın gerçekleştirdiği eser yine bir Taşköprü Belediyesi yayını.

Eser Dr. Zeki İzgöer’in biyoğrafisi ve Belediye Başkanı Hüseyin Arslan’ın sunuşuyla başlıyor. Arslan, sunuşunda “Çok zengin ve köklü bir geçmişi olan ilçemiz Taşköprü’nün tarih, kültür, sanat, bayındırlık, bürokrasi, askerî teşkilâtı, sosyal ve ekonomik hayatı hakkında arşiv ve kütüphanelerimizde çok kıymetli ve önemli dökümanlar olmasına rağmen, geçen yıllara baktığımızda bu alan-da yeterli araştırmalar maalesef yapılamamıştır.

Taşköprü’yü çeşitli yönleriyle ele alan yayınların çoğalmasını sağlamak ve değerli hemşehrilerimizin Taşköprü’nün geçmişiyle alâkalı beklenti ve merak-larına cevap vermek amacıyla yayınladığımız bu eser, böyle bir anlayıştan yola çıkarak hazırlanmıştır.” diyerek eserin yazılış sebebi hakkında bilgi veriyor.

Yazarın önsözü ve giriş yazısı devamında ise 1869 ve 1903 yıllarına ait 21 adet sâlnâme yer alıyor. Bu sâlnâmelerde o yıllara ait tarihi, coğrafi, ekono-mik, idari ve sosyal yapı ile ilgili bilgileri bulmak mümkün.

Taşköprü Belediyesi’nin kültür hayatımıza kazandırdığı bu iki eser için başta Belediye Başkanı Hüseyin Arslan olmak üzere bütün emeği geçenleri kutluyo-rum.

KASTAMONU’DA ÂŞIK FASILLARI

Kastamonu’da Âşık Fasılları, (1) Kastamonu Valiliği İl Özel İdaresi Yayını. Eserin yazarı hemşehrimiz Süleyman Şenel. Kitabın editörlüğünü ve raportör-lüğünü yine bir başka hemşehrimiz Nail Tan yapmış. Grafik tasarımı Paralel Reklam, grafik uygulaması Murat Selamet, baskısı Düzey Matbaacılık tarafın-dan gerçekleştirilen bu değerli çalışma iki ciltten oluşuyor.

Eserin yazarı Süleyman Şenel; Taşköprülü bir ailenin oğlu olarak 21 Ağustos 1963 tarihinde İstanbul’da doğdu. Lise eğitiminin ardından, bir süre İstanbul Belediyesi Konservatuarı’na devam etti. 1982 yılında girdiği İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’ndan 1986 yılında mezun oldu. 1988 yılında İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Musiki Ana Sanat Dalı Türk Halk Musikisi Alanında “Yüksek Lisans”; 1992 yılında da “Sanatta Yeterlik” eğitimini tamamladı.

1986 yılından itibaren, mezun olduğu İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatua-rı’nda “Öğretim Elemanı” olarak çalışmaya başladı. 1988 yılında “Araştırma Görevlisi”, 1993 yılında da “Kadrolu Sanatçı Sözleşmeli Öğretim Görevli-si” oldu. Ulusal ve uluslararası kongre, sempozyum, panel ve seminerlere bildirilerle katıldı, konferanslar verdi. Ulusal ve uluslararası yayın organlarında araştırmaları, bildirileri ve ayrıca bir kısım makale ve kitapları hakkında kritikler yayınlandı.

Türk Halk Müziği dağarcığına saha araştırmaları ile materyal sağlamak ama-cıyla 1980 yılından itibaren Trakya ve Anadolu’nun çeşitli yörelerinde ve ayrıca Azerbaycan ve Kazakistan’ın çeşitli şehirlerinde derlemeler yaptı (1990-1991).

(1) Kastamonu’da Âşık Fasılları / Türler / Çeşitler / Çeşitlemeler Süleyman ŞENELDüzey Matbaacılık İSTANBULHaziran 2007 İsteme Adresi: Kastamonu Valiliği İl Özel İdaresi www.kastamonuozelidare.gov.tr

2 Şubat 2011

Saha araştırmalarında 1000’i aşkın ezgi ve ayrıca folklorik / etnografik mater-yal derledi ve bunların bir kısmını yayınladı. Azerbaycan ve Kazakistan’da bu-lunduğu süre içinde anonim halk müziği, âşık müziği ve müzik eğitim sistemleri üzerine çalıştı.

İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü’nde Etnomüzikoloji ve Müzikoloji Anabilim Dalı Başkanlıkları görevlerinde bulunan ve halen aynı kurumda çalışmalarını sürdürmekte olan Süleyman Şenel’in yayınlanmış 11, yayına hazır 4 kitabı bulunmaktadır.”Eski Valimiz Sayın Mustafa Kara, esere yazdığı önsözde eserin yazılış gerekçesi-ni şöyle açıklıyor:

“Kastamonu şehir kimliği içinde yüzyıllar boyu toplum yaşantısının ve sosyal düzenin oluşumuna katkı sağlayan ve moral kaynağı olan kültürel unsurların başında âşık sanatı geliyor. Bu sanatın temsilcisi olan âşıklar, Kastamonu’nun muazzam kültür-sanat hayatının adeta uhrevi mimarlarıdırlar. Gezginci kimlik-leriyle şehirler ve kültürlerarası bağların da gönüllü elçileri ve kültür taşıyıcıları olan âşıklar, yakın döneme kadar güzel Kastamonu’nun en canlı şahsiyetleri, söz-ezgi üreticileri / taşıyıcıları ve toplum sözcüleri konumunda idiler. Ne yazık ki âşık sanatı, bugünün Kastamonu halk yaşantısı içinde hatıradan öte bir anlam ifade etmiyor artık. Âşık sanatından arta kalan kültürel değerler büyük ölçüde tarihin derinliklerinde kaldı. Tespit edilebilenler ise dağınık bir halde çeşitli arşivlerin raflarında ya da dağınık yazma ve matbu eserlerin sayfaları arasında…”

408 sahifelik birinci ciltte: 1.Bölümde: Âşık Fasılı tabiri ve Kastamonu’da Âşık Fasıllarının Ana Hatları, 2.Bölümde: Âşıklar Geleneğinde Musiki: Bazı Geleneksel Deyimler – Teknik Kavramlar ve Âşık Repertuarına Genel Bir Bakış.3.Bölümde: Tür Kavramları ve Âşıklık Geleneğinde Türler, Çeşitler, Çeşitleme-ler4.Bölümde: Kastamonu Âşık Fasıllarında Türler, Çeşitler Çeşitlemeler, 196. sahifeden itibaren de “Türler, Çeşitler, Çeşitlemeler” hakkında bilgi veriliyor.350 sahifelik ikinci ciltte ise “Notlar, Bilgi Fişleri ve Dizinler” yer alıyor.

Kastamonuların kendisiyle gurur duydukları değerli hemşehrimiz Süleyman Şenel’i böyle değerli bir eseri yazdığı için kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.

TAŞKÖPRÜ VAKFİYYELERİ

Taşköprü Vakfiyyeleri (1) Rahmetli Prof. Dr. Abdulkerim Abdulkadiroğlu ve Ülkü Ayan Özsoy’un müştereken hazırladıkları bir Taşköprü Belediyesi yayını. Büyük boy 312 sahifelik eser, yazarların müştereken yazmış oldukları takdim yazısıyla başlıyor. Takdim yazısında eserin yazılış amacı şöyle açıklanıyor:

“Ülkemizin her bir köşesi vakıf zenginidir ve bu zenginlik gururumuzdur. Bu hal, İslâm’ı çok iyi anlayan milletimizin, halkları Müslüman olan diğer milletle-re olan üstünlüğünün belgesidir. Çünkü İslâm, Allah rızası için vermeyi kılavuz-lar.

Bu konuda en cömert millet, Türk milletidir. Verenle alanın birbirlerini görüp tanımamaları, daha doğrusu muhtaç olanın minnet duyguları altında ezilme-mesi ve bir gün başına kakılmaması için, bir taşta sembolleştirilen ve adına Sadaka Taşı denen ince rûh âbidesi taşlar Türk dehâsının eseridir. Allah adına halk ve canlılar için devamlı vermenin adresi vakıflardır. Bir beldenin vakıf arşivinde kapladığı yer, oranın âlîcenaplığı ve cömertliği hakkında fikir veren en güvenilir ve birinci dereceden kaynaktır.

Bir mülkün tapusunun ait olduğu şahıs için mal varlığı belgesi olduğu gibi, özellikle hayır kuruluşları olan vakıfların vakfiyyeleri de milletimizin yakın ve uzak çevrelerine karşı besledikleri güzel duyguların, vatan ve millet sevgileri-nin, mal varlıklarından fedakârlıkta bulunarak tıkanan yerlerde idareye yardım-cı olma, işleri bir yerden omuzlama arzularının belgeleridir.

Anıl Matbaa ve CilteviDikmen Caddesi No: 244/P-13/14 06450 Dikmen / AnkaraTel : +90 312 482 75 45Fax: +90 312 482 11 45 e-mail : [email protected] ( 1 ) İsteme Adresi : Taşköprü Belediye BaşkanlığıTel : 366 417 10 58 - 417 10 08 Faks : 366 417 26 21

Anıl Matbaa ve Ciltevi

9 Şubat 2011

Bu çalışmanın konusu olan Taşköprü, vakıf eserleri ve vakfiyyeler olarak ilçe bazında emsali arasında hatırı sayılır derecede zenginliğe sahiptir. Ancak bu gün ayrı bir ilçe olan Gökçeağaç (Hanönü) Taşköprü’den son çeyrek yüzyıl içinde ayrılmıştır. Bu sebeple orası ile bağlantılı vakıfları da dönemini dikkate alarak, Taşköprü’de kabul ettik.

Taşköprü ile ilgili olarak bu kitaba aldığımız bir ferman, 48 vakfiyye, iki î’lâm ve 68 şahsiyet kaydı bulunmaktadır ve bu rakamlar önceki yıllar, dünya kenti ilân edilen Safranbolu için sahasının ilk yayını olarak neşrettiğimiz, Safran-bolu Vakfiyyeleri adlı kitabımıza (Ankara, 1998, 124 sayfa + Klişeler ) alınan malzemeyi ikiye katlamaktadır. Bu durum, Taşköprü insanının hayır ve hasenat için ne kadar arzulu olduğunun ve bunu gerçekleştirdiğinin, hattâ halkının bu uğurda âdeta yarışa kalktığının delilidir ki metinleri verilen vakfiyyelerin tarihle-ri de bunu belgelemektedir.”

Eser üç bölümden meydana geliyor: 1. bölümde önce vakfiyye metinlerinin dökümü daha sonra da tek tek vakfiyye metinleri ile bu metinlerin günümüz Türkçe’si ile özeti veriliyor. Bu kısımdaki toplam metin sayısı elli.221. sahifeden itibaren ikinci bölüm başlıyor. Bu bölümde ise Tapu Kadostro Müdürlüğü Eski Kayıtlar Arşivi’ndeki Taşköprü ile ilgili bilgiler, 253. sahifeden itibaren ise belgeler bölümü yer alıyor.

Eserin basımından kısa bir süre sonra rahmetli olan Prof. Dr. Abdulkerim Ab-dulkadiroğlu’na Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.

ŞAİRLERİN GÖZÜYLE KASTAMONU

“Şairlerin Gözüyle Kastamonu” (1) Yrd. Doç. Dr. M. Sani Adıgüzel’in hazırla-dığı şiir antolojisi. 1961 Kozan doğumlu olan M. Sani Adıgüzel, ilimizde de Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü’nde Araştırma Görevlisi olarak çalışmıştı. Halen İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi olan hocamız, evli ve dört çocuk babasıdır.

Kastamonu Belediye Başkanlığı yayını olan eser, Adıgüzel’in giriş yazısı ile başlıyor. Kastamonu ile ilgili şiir yazan Rıfat Ilgaz, İhsan Ozanoğlu, İsmet Özel, İbrahim Agâh Çubukçu, Emin Baydil, Yavuz Bülent Bâkiler, Siyami Özel gibi şairlerin şiirlerinden alıntılar yapılarak oluşturulan giriş bölümü Kastamonu konulu şiirlerle ilgili çok güzel bir tahlil de olmuş.

Antolojideki şiirler dört bölüm halinde tasnif edilmiş:1. bölüm “Şehir ve İnsan”,2. bölüm “Dağ ve Orman”,3. bölüm “Evliya ve Kahraman”,4. bölüm “İlçeler” başlıklarını taşımaktadır. 124 sahifeden oluşan eser, ho-camızın titiz çalışması sonunda bir araya getirilmiş Kastamonu şiirlerinin yer aldığı önemli bir kaynak.

“Saf saf olup dediler, Kerim’dir Kerim AllahGördüm ki, bu girenler Nasrullah’dan içeri.Ellerinde başları, başlarında önderiÇıkarken olmuşlardı yeminli birer çeri.” mısraları ile rahmetli Emin Baydil, Nasrullah Camisi’nde İstaklâl Savaşı günlerinde Mehmet Âkif’in yaptığı konuş-maları dinleyenlerin psikolojisini anlatmış.

(1) Şairlerin Gözüyle Kastamonu Yrd. Doç. Dr. M. Sani AdıgüzelKastamonu Belediye Başkanlığı YayınıTel: 366 214 10 48e-mail: [email protected]

16 Şubat 2011

Yine rahmetli Siyami Özel, “Aşk Olsun Diye Yaşadık Bu Şehri Bîvefada” başlıklı şiirinde adeta M. Sani Adıgüzel’in deyimiyle Kastamonu’da yaşadığı hayatın ve aynı zamanda Kastamonu’nun özetini çıkarmış:

“Yedialtmışbeşlik tabanca geco mermi ve kendir tarlalarıElimi kolumu sallayıp geçtim Germeç pazarındanYıllardan galiba bin dokuz yüz altmış beşti Buzlu bir cam ardından şöyle bir anımsananUzunyazı Hacı İbrahim Dağı ve beride o görkemli orman Sonra teptim bulutları bir birBallıdağ canibinden indim Göl OvasınaKeyif benim değil mi su içtim IlgazlardanSarıçiçek yaylasında elimi yüzümü yudumYüreğim serkizof marka saat gibiydi tik tak tik takAngina Pectoris ağrılarım başlamadan.”

“Dağ ve Orman” başlıklı ikinci bölümde yer alan Zeki Ömer Defne’nin “Ilgaz” şiiri, Ilgaz Dağları’nın çok güzel bir tasviridir:

“Yıldızlar çamlara değer de geçer,Gün burdan başını eğer de geçer,Sular dizlerini döğer de geçer,Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz!”

Yazımı antolojide yer alan rahmetli İhsan Ozanoğlu’nun “Kastamonu Destanı” adını taşıyan uzun şiirin ilk dörtlüğü ile bitiriyorum:

“Öyle bir cevher ki dünyaya bedel,Biçilmez bahası Kastamonu’nun.Yapılsa tükenmez o kadar güzel,Haşre dek senâsı Kastamonu’nun.”

Kastamonu ile ilgili bu güzel eseri hazırlayan M. Sani Adıgüzel hocamızı ve bu eserin 24 Kasım 2010 Öğretmenler Günü dolayısıyla merkez ilçede görev yapan bütün öğretmenlerimizin kütüphanelerine kazandırılmasındaki katkıla-rından dolayı Belediye Başkanımız Turhan Topçuoğlu’nu kutluyor, şükranlarımı sunuyorum.

KASTAMONU YÖRESİ SÖZ VARLIĞI

Ergün Acar, Trakya Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan bir hem-şehrimiz. “Kastamonu Yöresi Söz Varlığı” (1) ise Acar’ın doktora tezi. 490 sahifelik bu değerli çalışma yaklaşık 12.000 kelimenin yer aldığı bir sözlük.Ergün Acar, esere yazdığı Ön Söz’de Kastamonu Yöresi Söz Varlığı’nın yazılış gerekçesini şöyle açıklıyor:

“Türkiye’de ilk olarak Türk Dil Kurumu tarafından Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi adıyla sonra da Derleme Sözlüğü olarak genişletilen bu alanla ilgili sözlükçülük çalışmaları birçok müstakil ağız kitapları ve derleme sözlüğüne katkı veren makaleler yoluyla genişletilmiştir. Bizde bu zincirin boş bir halkasını doldurmak için Kastamonu Yöresi Söz Varlığı adlı eserimizi oluşturmaya çalış-tık. Ayrıca bu eserle ileride hazırlanacak bir Ağız Atlası için kaynak oluşturmayı hedefledik.

Tarihî, coğrafî ve kültürel yapısına bağlı zengin bir söz varlığı barındıran Kasta-monu yöresi, bu değerlerini gün geçtikçe kaybetmektedir. Değişik zamanlarda birçok yerde kayıt altına alınmış ve erezyona uğramış sözcükleri bu eserde toplamaya çalıştık. Bu çalışmamızda derleme sözlüğünde olan bölgeyle ilgili sözcükler yine sözlükte kullanılan fakat bölge başlığı altında belirtilmeyen sözcükler ve sözlükte kullanılıp bölgede halen kullanımı farklı olan sözcükler bir bütün halinde sunulmuştur.

(1) KASTAMONU YÖRESİ SÖZ VARLIĞI / Ergün ACARGazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti.Dögol Caddesi No: 49/B Beşevler, AnkaraTel : (0 312) 223 77 73 - 213 32 82 , Faks : (0 312) 215 14 [email protected] 2011ERGÜN ACAR: [email protected]

23 Şubat 2011

Bu eser, Kastamonu ve Yöresi Ağız üzerine yaptığımız doktora çalışması için topladığımız materyaller ve sesli alan derlemelerimiz neticesinde oluşmuştur. Başlangıçta böyle bir sözlük düşünülmediği halde daha sonra gitgide artan hacim ve bunların toplu olarak araştırmacıların ve meraklılarının bilgisine sun-ma gereği bizi böyle bir çalışmaya sevk etmiştir. Ağız çalışmalarımız sırasında yöreye ait kimi sözcüklerin artık kullanılmadığını, hatta yaşlıların kullandığı kimi sözcüklerin torunları tarafından bilinmediğini üzülerek gördük.”Kastamonu Ağzı ile ilgili yazılan kitaplar, yüksek lisans ve lisans tezleri ile ma-kalelerden yararlanılarak oluşturan bu eserin en önemli özelliğinden biri de sözcüklerin yaygın olarak kullanıldığı yerlerin belirtilmiş olmasıdır :

“ accık : Biraz, azıcık, pek az.(Araç-Kastamonu)afur : Ahırdaki hayvan yemliği.(Daday, İnebolu, Taşköprü, Devrekani, Abana, Kastamonu) aga : Ağabey.(Araç)ağa : Ağabey.(Araç, Taşköprü, Kastamonu)ağız dalaşı: Söz kavgası, kırıcı sözlerle tartışma. (Taşköprü)ağnamak : anlamak.(Çatalzeytin, Daday, Taşköprü)ahdıman : Öç.(Kastamonu, Küre, Şenpazar, Tosya)ahraz : Dilsiz, sağır ve dilsiz.(Ağlı, Küre, Araç, Taşköprü, Tosya)alaz : Alev.(İnebolu, Taşköprü ) arsuz : Arsız, huysuz.(Araç)Aşlak : Aşılı fidan, aşı yapılmış bitki. (Araç, İnebolu, Taşköprü, Kastamonu, Cide, Şenpazar, Azdavay ” Yukarıda Kastamonu Yöresi Söz Varlığı’nın “A” harfi bölümünden alınmış birkaç örnek verdim. Kastamonu Ağzı ile ilgili çok önemli bir kaynak olan bu güzel çalışma için Ergün Acar’ı kutluyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.

FAZIL BAYRAKTAR’IN HİKÂYE KİTABI:“HİKÂYELER GÜLDESTESİ”

Hikâyeler Güldestesi (1), Kültür Ajans tarafından Hemşehrimiz Nail Tan’ın sunuşu ile okuyuculara sunulan Fazıl Bayraktar’ın daha önce yayınlanan Paşa Pınarı, Derin Kar Senesi gibi eserlerinden seçilen 30 hikâyeden oluşan bir kitap.

Fazıl Bayraktar: “1927’de Kastamonu’nun Araç İlçesine bağlı Aksu köyünde doğdu. Babası Mehmet Ali Efendi, annesi Zehra Hanımdır. İlkokulu Araç’ta, orta ve liseyi Kastamonu’da okudu.1949’da girdiği Harp Okulu’nu, sonraki yıllarda Piyade Atış ve Jandarma Subay Okullarını bitirdi. 1952’de Müzeyyen Hanımla evlendi. Bu evlilikten oğlu Kılıçaslan, sonra da kızı Yıldız doğdu. Mes-lek hayatı boyunca Jandarma teşkilatının değişik kademelerinde Bölük, Tabur, Alay, Okul, Tugay komutanı olarak görev yaptı. 1980’de Generalliğe yükseltil-di. 1984’te emekliye ayrıldı ve İzmir’e yerleşti.

Yazıları, şiirleri değişik gazetelerde ve dergilerde yayımlandı. 2008’de, Nail TAN’ın “Araçlı Şair, Hikâyeci, Araştırmacı Fazıl Bayraktar kitabı yayımlandı. 2010’da “Paşa Pınarı” adlı şiir kitabı ile “Orhan Şaik Gökyay Şiir Ödülü”nü aldı.

Harran Ovasından Mektuplar (Şiirler), Kadın Parmağı (Hikâyeleri), Harran Güzellemesi (Şiirler), Çeşitlemeler ( Şiirler), Bıngıldaklı Çayır (Hikâyeleri), Şehit ve Gazi Atalarımızın Soy Kütüğü (Araştırma), Bir Kasabaya İki Deli Fazla (Hikâ-yeleri), Kastamonu Yöresi Deyim ve Manileri (Araştırma), Seçme Araç Şiirleri (Şiirler), Paşa Pınarı (Şiirler), Derim Kar Senesi (Hikâyeleri) başlıca eserleridir.

(1) Hikâyeler Güldestesi – Fazıl BAYRAKTARKültür Ajans Tant. Ve Org. Ltd. Şti.Konur Sok. 66/7 Bakanlıklar-ANKARATel : 0 312 425 93 53 Fax: 0 312 419 44 43İsteme Adresi : [email protected]

1 Aralık 2011

Nail Tan sunuş yazısında diyor ki: “Bayraktar’ın hikâyelerinde köy ve küçük kasaba insanının çileli yaşantısını, kadere tevekkülünü, toprak-aile sevgisini ve devlete güvenini buluyoruz.

İnsanların birbirlerine hitapları, aile lâkapları, gelenek görenekler, halkın diliyle yansımış hikâyelere. Yerel sözcük, deyim ve atasözleri oldukça fazla. Bu yönüy-le Bayraktar’ın hikâyelerine birer halk kültürü derlemesi gözüyle de bakılabilir. Nitekim, onun Araç ilçesiyle ilgili halk kültürü araştırmalarına da rastlıyoruz.Bayraktar’ın hikâyeleri, Cumhuriyet döneminde devlet halk ilişkilerini göster-mesi bakımından da ilgi çekicidir. Halkta, devlete sonsuz bir güven vardır.

Devlet, babadır. Hem şefkatlidir hem de yeri geldiğinde asık suratlıdır, döver. Onun hikâyelerinde İstanbul meyvelerinin tadını, kokusunu bulamazsınız. Ah-lat, alıç, böğürtlen, kızılcık, dağ çileği, aşısız elma-erik-fındığın doğal lezzetini tadarsınız. Düşünceleriniz, duygularınız halkla bütünleşir.”

İlimizin yetiştirdiği önemli bir şair, hikâyeci, asker, devlet adamı, hayırsever olan Fazıl Bayraktar Paşamızı bu güzel eser için tebrik ediyor, mahalli özelliği bulunan hikâyelerin de yer aldığı bu eserden Kastamonulu hemşehrilerinin çok hoşlanacağına inanıyorum.

NAİL TAN’IN ESERİ:“TÜRK HALK EDEBİYATI DEDİĞİN BİR SARP KALE”

Nail TAN Ağabeyimiz Kastamonulu yazarlar içinde en çok eser veren değerli bir araştırmacı - yazardır.

“Türk Halk Edebiyatı Dediğin Bir Sarp Kale” (1) Sayın TAN’ın yayınlanmış en son eseri. Bu eseri yazma sebebini Tan, kitabın önsözünde şöyle açıklıyor: “Bir merak sonucu, bundan on, on beş yıl önce bir deftere şairi karıştırılmış şiirleri, rediflerine göre kaydetmeye başladım. Yirmiye yakın şiirdi bunlar. Hangi kitap veya dergide ne zaman karşımıza çıkacakları belli olmuyordu. On yıllık birikimin ardından, artık şiirleri teker teker ele alıp incelemeye, gerçek şairini bulmaya karar verdim. İlk yazımda ne kadar zor bir işe soyunduğumun farkına vardım. Ancak, geriye dönüş yoktu. Yoksa on yıllık birikim defterde tutuklu kalacaktı.

Türk Halk Edebiyatı Dediğin Bir Sarp Kale gerçekten de öyle. Bir makale için gönlerce kıvrandığım, geceleri uykumun kaçtığı çok olmuştur. Yirmi civarında makaleden sonra değerli yazar Hayrettin İvgin ve Erdoğan Tokmakçıoğlu’nun teşvikiyle bunları bir araya getirmek istedim. Çünkü, dergilerdeki yazıları takip etmek çok güçtü. Adımızın önünde Prof. Dr. gibi ünvanlar olmadığından akademik çevrelerde yazılarımızı takip, kaynak gösterme zorunluluğu yoktu. Daktilodan bilgisayar dönemine geçip yazılarımı Genel Ağ’a verme hızına da ayak uyduramadım.

(1) Türk Halk Edebiyatı Dediğin Bir Sarp Kaleİsteme Adresi: Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Ltd. Şti.Konur Sokak No:66/7 Kızılay/ANKARATelefon : 0312 425 93 53

22 Aralık 2012

Ne yapalım, ben hâlâ kâğıt ve mürekkep kokusuna tutkunum.Halk edebiyatımızın akademisyen, akademisyen olmayan mensuplarına ve hal-kımıza diyorum ki, ben şairi karıştırılmış şiirler konusuna ancak 65’i devirdikten sonra el atma cesaretini gösterdim. Daha önceki yazdıklarım bir-iki deneme-den ibaretti. İnceleyebildiğim şiir sayısı yirmi civarındadır. Diğer şiirleri, genç meslektaşlarıma, üniversitelerimizin halk edebiyatçılarının çabalarına emanet ediyorum.

Şairi karıştırılmış şiirlerle ilgili makalelerime, Türk halk edebiyatının araştırma yapılması zor dallarından âşık edebiyatı, atasözü-deyim, halk hikâyesi ve halk fıkralarıyla ilgili son yıllarda dergilerde yayımladığım, kongre-sempozyumlar-da bildiri olarak sunduğum bazı çalışmalarımı daha eklemeyi uygun buldum. Bunlarda Türk halk edebiyatı dediğimiz sarp kalenin burçlarından bir bölümüy-dü.”

Kitabın 127.sayfasında yer alan “İhsan Ozanoğlu’nun TRT THM Repertuarı’na kazandırdığı Çanakkale Türküsü Üzerine Yeni Bilgiler, Yeni İddialar” başlıklı 28 sahife süren makale ilimizi ilgilendiren bir yazı. Rahmetli İhsan Ozanoğlu tarafından 14.7.1948 tarihinde Kastamonu’da derlenen “Çanakkale Türküsü” Muzaffer Sarısözen tarafından Ankara Radyosu’na verilirken yöresi Çanakkale olarak yazılmış, Ozanoğlu’nun radyoevini mahkemeye vermesi üzerine de yöre Kastamonu olarak değiştirilmiş.

Makalede Çanakkale Türküsü’nün yurdun değişik yerlerinde de değişik söz-lerle okunduğu, hatta eserin derleniş tarihinden çok önce Çanakkale Savaşla-rı’ndan bile önce yakılmış bir ağıt olduğu ile ilgili incelemelere de yazıda yer verilmiştir.

Çanakkale Türküsü Kastamonu’da Ozanoğlu’nun derlemesinden önce de çe-şitli zamanlarda, çeşitli yerlerde söylenmiş olabilir. Ama hiçbir şey bu türkünün derleme yerinin Kastamonu, derleyenin de rahmetli Ozanoğlu olduğu gerçeği-ni değiştirmez.

304 sahifeden oluşan bu değerli eser, Türk Halk Edebiyat araştırmaları yapa-caklara ışık tutacak önemli bir kaynak olacaktır.

FAHRİ MADEN’İN ESERİ:“XVIII. YÜZYILIN SONLARINDA KASTAMONU”Fahri Maden: 1979 yılında Gerze’de doğdu. İlkokul ve lise eğitimini Sinop’ta aldı. 2000 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Öğret-menliği bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede başladığı yüksek lisans eğitimini 2004 yılında tamamladı.

Daha sonra Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora eğitimine başladı. Bektaşî Tekkelerinin Kapatılması (1826) ve Bektaşîliğin Yasaklı Yılları adlı doktora tezini hazırlayarak 2010 yılında doktor ünvanını aldı. Halen Kas-tamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi olan yazarın Tarihin İzdüşümleri, Seyyah ve Sufi adlı iki kitabı ile pek çok makalesi bulunmaktadır.

“XVIII. Yüzyılın Sonlarında Kastamonu” (1) Fahri Maden’in tarih araştırma-sı. Yazar, eseriyle ilgili şunları yazmış: “Geçmişi binlerce yıl öncesine uzanan Kastamonu, tarihin her dönemine ait izleri bünyesinde barındıran Anadolu’nun nadir kentlerindendir. Zira bu kent eski çağlardaki önemini Pers, Roma ve Bi-zans dönemlerinde kaybetmediği gibi Türk hakimiyetinde de muhafaza etmiştir. Seyyahların güzergâhında bulunan Kastamonu, gayet ucuz ve yaşanılabilir bir yerdir. Türk hakimiyetinde bu kent pek çok imar ve yapı faaliyeti görmüştür.

Türkler kenti camiler ve medreseler ile adeta süslemiş, her köşesini çeşme ve şadırvanlarla donatmışlardır. Kentteki ticaretin canlılığını kervansaray ve han-ların çokluğundan anlamak mümkündür. Her şeyden önemlisi Kastamonu tam bir kültür ve inanç merkezidir.

(1) XVIII. Yüzyılın Sonlarında KastamonuROZA YAYINEVİ www.rozayayınevi.combilgi@rozayayınevi.com editor@rozayayınevi.com

3 Ocak 2013

Bu çalışmada sadece bir dönemden söz açılmakla birlikte neredeyse Kas-tamonu kentinin tüm tarihine ışık tutabilecek bilgiler yer almaktadır. Eserde XVIII. yüzyılın sonlarında Kastamonu siyasi yapısı, nüfusu, ekonomisi, sosyal ve kültürel durumu gibi temel yönleriyle ele alınmaktadır.

O dönemde kentteki ticari faaliyetler, esnaf ve zanaatkârlar kişi ve mahalle ad-larına varıncaya kadar tespit edilmektedir. Kentin tarihinin en can sıkıcı bölümü sözü edilen dönemde artan eşkıyalık faaliyetleri ile Rusya ve İran’la yapılan savaşların yansımalarıdır. En dikkat çeken yön ise kentin kaza, mahalle ve köyleri ile kentteki gıda fiyatlarına ve okunan kitaplara varıncaya kadar insana dair çok çeşitli yönlerin tablolarla anlaşılır kılınmasıdır.”

Eserin giriş bölümünde Osmanlı öncesi ile Osmanlı hakimiyetindeki Kastamo-nu, birinci bölümde idari yapı, ikinci bölümde iktisadi yapı, üçüncü bölümde sosyal ve kültürel hayat, dördüncü bölümde askeri faaliyetlere yer verilmiş. Ticari faaliyetler bölümünde Sinop Limanı aracılığıyla Venedik ve Cenevizlilerle ticari ilişkiler kurulduğunu, yine Rumeli, Kırım, İstanbul ve Konya ile de ticaret yapıldığını öğreniyoruz.

Ticari ilişkilerin büyük bir kısmının kervanlar aracılığıyla yapıldığını, şehirde-ki ticaretin yapıldığı yerin Karanlık Bedesten adıyla anılan Şehzade Cem’in Kastamonu Valisi iken yaptırdığı bedesten olduğunu, yine beylikler devrinden beri “at, şahin, doğan” yetiştirildiğini ve bunların dışarıya satılarak önemli bir kazanç sağlandığını öğreniyoruz. İşte bu ve benzeri ilginç konular bize XVIII. yüzyıl Kastamonu’su hakkında önemli bilgiler veriyor. Kastamonu için önemli bir kaynak olan bu değerli eseri hazırladığı için Sayın Fahri Maden’i tebrik ediyorum.

BAHRİ KARADUMAN’IN KİTABI:“IŞIĞA YENİDEN BAKMAK”

Bahri KARADUMAN: “1947 Taşköprü doğumludur. Kastamonu Abdurrahman-paşa Lisesi’ni, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi.

Ilgazların Ötesi Kastamonu dergisinin yazı işleri müdürlüğü görevinde bulun-du. Taşköprü Lisesi, İzmir Eşrefpaşa Lisesi, Buca Eğitim Fakültesi, Özel Fatih Koleji, Özel Çamlaraltı Koleji ve Özel İzmir Amerikan Koleji’nde Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yaptı.

Şiirleri, denemeleri, eleştirileri ve kitap tanıtım yazıları Kıyı, İzmir İzmir, Çağdaş Türk Dili, Anadili, E Sanat-Edebiyat, Bireylikler, Batı Söz, Karşıyaka Karşıya-ka, Afrodisyas Sanat, Kurşun Kalem, Cumhuriyet Kitap ve Varlık dergilerinde yayımlandı. İzmir Piri Reis İlköğretim Okulu Marşı’nın sözlerini yazdı.2011 yılında İzmir Şenocak Yayınları’nın editörlüğüne başladı ve pek çok ki-tabı yayıma hazırladı. Taşköprü’de Tarım Terimleri (Araştırma), Sevdanın Rengi Ne (Şiirler) yayınlanmış eserleridir.

Işığa Yeniden Bakmak (1), Bahri Karaduman’ın daha önce değişik dergilerde yer alan sanat ve kültürle ilgili yazılarının yayınlandığı eserin adı. Karaduman, Işığa Yeniden Bakmak eserini yazış sebebini şöyle açıklıyor: “İzmir, Türkiye’nin aydınlık yüzü. Çok sayıda değerli sanatçı İzmir’de yaşıyor. Bu yetenekli kişiler, sanatın tüm dallarında birbirinden yetkin yapıtlara imza atıyor. Mesleğim ve işim gereği özellikle yazarların ve ozanların çoğu dostum, arkadaşım. Yakın-dan tanıdığım, niteliklerini iyi bildiğim için gönülden inanarak söylüyorum ki, bunların tümü yurdumuz için birer ışık.

(1) IŞIĞA YENİDEN BAKMAKŞENOCAK Yayıncılık Pazarlama ve Ticaret A.Ş.Şair Eşref Bul. No:22 K:2 D:209Karaahmetoğlu İş Merkezi Çankaya – İZMİRTelefon: (0232) 4461840 / 02 Fax: (0232) [email protected]

17 Ocak 2013

Yazdıklarım bu ışığın yitirilmemesi, uzaklardan da görülmesi için içtenlikli, alçakgönüllü bir çaba. Amaç adını andığım, tanıtmaya çaba gösterdiğim ya-pıtların yarınlara kalması, gelecekte de okunması. Bu nedenle kitabıma “IŞIĞA YENİDEN BAKMAK” adını verdim. Işığa yeniden bakalım. İzmir ışığı gelecek için, hepimiz için, yarının Türkiye’si için…”

Emeklilik sonrası İzmir’de yaşayan Bahri Karaduman, eserinin 142-143 ve 144. sayfalarında Mine Özgür’ün “Yüreğime Değdin Kastamonu” adlı kitabıy-la ilgili de bir yazısı bulunuyor.

Bahri Karaduman’ın kitabının ilk yazısı “Türk Dilinin Tarihsel Gelişimi ve Dil Devriminin Önemi” başlığını taşıyor. “Dil ile ulus arasındaki güçlü bağ, ulusal bilincin gelişmesinde ve yerleşmesinde en önemli etkendir.” diyen Karaduman, son yıllarında dilde görülen rahatsızlıkla ilgili de şunları yazmış: “Mustafa Ke-mal’in başöğretmenliği, aydınların desteği, yazarların katkıları Türkçeyi Doğu dillerinin boyunduruğundan kurtarmıştı.

Bu bilinçli dönem arı dille nitelikli yapıtların oluşturulduğu bir dönemdir ve 1980’lere değin sürmüştür. 80’li yıllarda pek çok alanda başlayan yozlaşma, dilde de olumsuz etkilerini göstermiş, aşırı Batı hayranlığı, Türk diline Batı dillerinden çok sayıda sözcüğün girmesinin yolunu açmış, temiz Türkçenin kirlenmesine neden olmuştur.

Özellikle okuyan gençliğin büyük bir bölümünün – biraz da teknolojik yenilik-lerle giren terimlerin güdülemesiyle – sözcük dağarcıklarına çok sayıda yaban-cı sözcüğü eklemesi ve toplumun giderek ulusal dil bilincinden uzaklaşması, Türkçemiz için büyük tehlike oluşturmuş, küreselleşme adına yapılan yanlışlar, sorumsuzluğa dönüşmüştür.”

Bahri Karaduman ağabeyimizi bu güzel eser için kutluyor, yeni eserlerini bekli-yoruz.

OZAN AHMET TAŞKIN’IN KİTABI:“KARANLIKLAR AYDIN OLSUN”

Ahmedî mahlasıyla ozanlık geleneğini yaşatan hemşehrimiz Ahmet Taşkın, Ka-ranlıklar Aydın Olsun (1) adını verdiği eserinde bizlere sazı eşliğinde söylediği şiirlerini sunmuş. Ozan Ahmet TAŞKIN; “1961 yılında Kastamonu ili Çatalzey-tin ilçesinin Karacakaya Köyü’nde doğmuştur. Ailesi o İlkokul 1. sınıfta iken Karabük’e yerleşmiştir. Halen burada yaşamaktadır.

AHMEDÎ, Türkiye’nin yedi bölgesinde birlik, beraberlik, sevgi, vatan, bayrak, millet aşkı doğrultusunda programlar yapmıştır. 8.Erzurum Âşıklar Yarışması’n-da BAYRAĞIM destanıyla birincilik, 2007’de yapılan 3.Kars Murat Çobanoğlu Âşıklar Yarışması’nda CUMHURİYETİN GENÇLERİ adlı şiiriyle birincilik ödülü almıştır. Ayrıca 2007-2008’de Kars’da yapılan yarışmalarda iki ikincilik ödülü bulunmaktadır.”

Doç. Dr. Eyüp AKMAN, kitaba yazdığı önsözde şunları yazmış: “Elinizdeki bu kitap, yok olmakta olan bir geleneğin yok olmadığını gösterme açısından, Tür-kiye ve dünya sorunlarına sorgulayıcı bir bakışla bakmasından dolayı mühim-dir. Ozanımız bu şiirlerinde hemen hemen her konuya temas etmiş, aksaklıkla-rı, eksiklikleri bir şair gözüyle dile getirmiş, en önemlisi Türklük bilincinin, vatan sevgisinin önemini sazıyla ve sözüyle haykırmıştır.

(1) KARANLIKLAR AYDIN OLSUNOzan Ahmet TAŞKINİrtibat Tel: 0536 657 32 85Gemici Medya Yayın Dağ. San. Tic. Ltd. Şti.www.gemicimedya.com – KARABÜK Tel: +90 370 424 44 71 +90 554 721 11

24 Ocak 2013

Bu kitapta Ozan Ahmet’in hece vezniyle yazdığı koşmalarını, semailerini, gü-zellemelerini okurken, özellikle bazı mısra ve kıtalarında, Karacaoğlan’ı Erzu-rumlu Emrah’ı, Yunus Emre’yi okur gibi oluyoruz. İleriki yıllarda Ozan Ahmet’in kendisini daha da geliştireceğini umuyor, Kastamonu Âşıkları sayılırken yirmi birinci yüzyıl ünlü aşığı / ozanı olarak edebiyat tarihimizde yerini alacağını temenni ediyor ve kendisine başarılar diliyoruz.”

Yazımı Ozan’ın “Dostum” başlıklı şiiri ile bitiriyorum:

“Benim gibi aşk odunda Yanma dostum, yanma yanmaHer yüze güleni dostumSanma dostum sanma sanma

Talihini silemezsinNeden böyle bilemezsinDünya fani gülemezsinKanma dostum, kanma kanma

Alma mazlumun ahınıSonra çekersin vahınıYapalım gönül tahtınıİnme dostum, inme inme

Gel gidelim aşk katına Ahmet küsme sen bahtına Binme namerdin atınaBinme dostum, binme binme”

Yakutî mahlasıyla şiir yazan Hacer Velioğlu, 1962 yılında Devrekâni’de doğdu. 13-14 yaşlarında şiir yazmaya başladı. 2006 yılında taşındığı Gebze’de şiir et-kinliklerine iştirak etti. Bu etkinliklerde önemli halk âşıklarıyla tanıştı. Bu arada yurdun değişik yerlerinde düzenlenen âşıklar şölenlerine iştirak etti. Bu sayede ufku genişledi, şiir dostlarıyla dostlukları pekişti.

Üniversitelerin düzenlediği şiir programları yanında değişik televizyonların programlarına da konuk oldu. Kendi deyimiyle: “Halk şiiri ve edebiyatı dünyası içerisine bir çırak olarak girdi. Ustaların ışığından feyiz aldı ve bu kervanda bir yol oldu.”

Daha önce “Sıla Gülleri” adlı şiir kitabını yayınlamış olan Hacer Alioğlu, “Bir Gün Sahibini Bulur” (1) adlı kitabıyla da bir olgunluk çağına ulaştığını göster-di.

Şair-Yazar Erdal Sarıçam, Hacer Alioğlu için şunları yazmış: “Şiirin sürekli yeniden tanımlanmaya ve ne olduğuna dair soruların sorulmaya devam ettiği bir dönemde, Hacer Alioğlu’nun kendi sesini, kendi soluğunu ve kendi şiirini yakalaması güzel şey. Alioğlu, yüreğinde biriktirdiği duyguları, en sesli ve en coşkulu bir şekilde, halk edebiyatımızdan aldığı muhteşem cesaretle ve büyük bir kararlılıkla ortaya koyuyor. Dahası, Hacer Alioğlu, “popüler kültür” maskesi altında mecrasından saptırılmak istenen şiiri, kendi gönül kalıplarında muhafa-za etmeyi başarmış.”

(1) BİR GÜN SAHİBİNİ BULURGöl Kitap YayıncılıkÇatalçeşme Sokak No-54/3 Cağaloğlu/İSTANBULTelefon : 0212 526 57 57 [email protected]

Göl Kitap YayıncılıkÇatalçeşme Sokak No-54/3 Cağaloğlu/İSTANBULTelefon : 0212 526 57 57 [email protected]

BİR GÜN SAHİBİNİ BULUR

30 Ocak 2013

Yazımı Hacer Alioğlu’nun “Şerife Bacı’ya Ağıt” başlıklı şiiri ile bitiriyor ve kendi-sini bu güzel eser için kutluyorum:

“Kağnısıyla kar izleri sökerekBebesiyle nere gider ŞerifeYorgun öküzüne türkü yakarak Bilinmez ki kime ne der Şerife

Vatan işgal olmuş mevsim kar boranAyaz soğuk kara taşı donduran Kendini kaybetmiş yok mu bir görenTek başına nasıl eder Şerife

Mermiler içine koymuş balayıUnutur mu düşman denen belâyıKalkan etmiş vatan denen kaleyiKim düşünür senin kadar Şerife

YAKUTÎ uğrunda çekersin yasıÜşümüş yavrunun gelmiyor sesiTüm buzları eritiyor nefesiÜlkesine canı atar Şerife”

BİR ŞEHRİN HAFIZASIOSMANLI ARŞİV BELGELERİNDE KASTAMONU

Ferhat Kütüklü 1939 yılında, Kâmil Tunoğlu 1965 yılında İnebolu’da doğmuş iki değerli hemşehrimiz. İkisi de gazetecilik yapmış ve Kastamonu ile ilgili araştırmaları var. “Bir Şehrin Hafızası Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kastamonu” (1) işte bu hemşehrileri-mizin birlikte gerçekleştirdikleri çok güzel bir eser. Kastamonulu sponsorların desteğiyle çıkartılan eser, büyük boy 560 sayfa ve karton kapaklı kaliteli bir baskı ile okuyucuya sunulmuş. Kitabın sunuş bölümünde yazarlar bu eseri bizlere sunma sebeplerini şu şekilde açıklamışlar:

“Bizler; Kastamonu’da yetişen birer aydın insan olarak yöremize, insanımıza, bölge-mize ve ülkemize duyduğumuz sorumluluk ve vefa borcumuzu kısmen de olsa ödeme arzusuyla bir arşiv yolculuğuna, bir tarih yolculuğuna çıktık. Muhteşem tarihimiz ve mirasımızın bugünkü ve gelecek kuşaklara aktarılması için gayret ettik.

Hem bizzat okuyucular, hem de araştırmacılar için bir kaynak eser vücuda getirmeye çalıştık. Köklerimize uzanan ince bir yolculuk serüveninde, bir şehrin hafızasını gün ışığına çıkarmaya çalıştık. Sicilli Ahval Defterleri, salname kayıtları, nüfus ve tahrirat kayıtları İrade-i Seniyyeler’de Kastamonu ve ilçelerini aradık. Bulabildiklerimiz, ulaşa-bildiklerimiz, görebildiklerimiz ve bilebildiklerimizi sizlerle paylaştık. Eksiklerimiz elbette var. Kısıtlı imkânlarımızla biz bu kadar yapabildik. Bizden sonra bu konular da araştır-ma yapacaklara sadece yol açtık.

Umuyor ve inanıyoruz ki bu yoldan hareketle çok daha geniş çaplı araştırmalar ve çalışmalar yapılacak, çok daha kapsamlı ve doyurucu eserler ortaya çıkacaktır. Kasta-monu Üniversitesi’nin akademik insanları, Kastamonu’nun muhteşem mirasını bugüne ve geleceğe taşıma misyonuna sahip çıkacaklar ve bu görevi bihakkın yerine getirecek-lerdir.”

(1) BİR ŞEHRİN HAFIZASI, OSMANLI ARŞİV BELGELERİNDE KASTAMONU50. Yıl Mah. 2086 Sok. No:22 D.1 Sultangazi/İSTANBULTel: 0533 935 23 [email protected]

ARŞİV BELGELERİNDE KASTAMONU

6 Şubat 2013

Eser on bölümden meydana gelmiş:Birinci Bölümde : Kastamonu Sancağıİkinci Bölümde : Kastamonu Sancağında VakıflarÜçüncü Bölümde : Salnamelerde ve Arşiv Belgelerinde Kastamonu VilâyetiDördüncü Bölümde : Kastamonulu Önemli Şahsiyetler ve 2. Abdülhamit Dönemindeki Kastamonulu Devlet MemurlarıBeşinci Bölümde : Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşında KastamonuAltıncı Bölümde : Osmanlı-Rus Savaşından İtibaren Kastamonu’dan Verilen Şehitler.Yedinci Bölümde : İnebolu İlçemizSekizinci Bölümde : Salnamelerde ve Arşiv Belgelerinde İneboluDokuzuncu Bölümde: Millî Mücadele ve Kurtuluş Savaşı’nda İneboluOnuncu Bölümde : Ginolu Kazası Temettuat Defterleri yer alıyor.

Yazarlarımızın İnebolulu olmaları kitabın İnebolu ağırlıklı olmasına da yansımış. Aşağı-daki satırlar bu duyguyu çok güzel anlatmış:

“ Osmanlı Sultanlarının süt anneleri bile Kastamonu’dan gidermiş, Karadenizin kıyısın-daki İnebolu, Kastamonu eyaletinin dışarıya açılan kapısı ve Dersaadet yani İstanbul ile en çok irtibatı olan iskelelerin başında gelirmiş. O yüzden İstanbul’a sorgusuz sualsiz giriş müsadesi verilmiş. Cihan İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul, İnebolu’dan gelen-lere vize uygulamazmış yani. Bugünün OGS’ si bulunan araçların transit geçip gittiği gibi…

Zaman denen mefhum, şehirlerin üstünü bir kefen gibi saran, bazen de onlara ince bir cazibe cilası katan, onlara farkındalık kazandıran bir şey, Kastamonu’da zaman uzun süredir parlaklığını kaybetmiş, ama asalet, haşmet ve onurunu kaybetmemiştir.Aheste adımlarla, yürüdüğümüz cadde ve sokaklarında, bugünden geçmişe uzanan ta-rih yolculuğunda, sık sık durmak ve mola vermek zorunda hissedersiniz kendinizi. Adım başı gönül ehli ve gönül erenlerini selâmlayan türbelerini ve evliya makamlarını…

Kur’an seslerinin yankılandığı kubbeleri, ezan seslerinin gönüllere aktığı bir elif gibi, bir şehadet parmağı gibi göklere uzanan minareleri, gönül iklimlerinden cennet asa bir bahar havası oluşturan medreseleri, tekke ve zaviyeleri, bin yıllık muhteşem medeni-yetin en temel taşı olan aile kurumunun asırlar ötesinden bugüne taşınan değerlerinin yaşandığı, yaşatıldığı, beslendiği adeta anıtlaştığı görkemli konaklar karşılar sizi.Kaynağı kuruyan, musluğu akmayan ama her biri alınteri, el işçiliği, taş ve mermerden yapılmış üzerinde banisinin veya vakıfının ismi yazılı sanat eseri çeşmeleri görürsünüz, biran duraklar bir yudum su içmek isteseniz sonra güzelim hat yazılarını okumaya çalı-şırsınız ama… okuyamaz, anlayamaz, ecdadınızın ismini öğrenemez ve geçmişinizden, özümüzden, tarihimizden koparılışınıza isyan edersiniz.”

Ferhat Kütüklü ve Kamil TUNOĞLU’ nu bu güzel eser için kutluyor, kitabı bütün hem-şehrilerime tavsiye ediyorum.

KASTAMONU TÜRK OCAKLARI

“Kastamonu Türk Ocakları”(1) Mehmet Serhat YILMAZ ve Erdoğan ERSOY’un Türk Ocaklarının kuruluşunun 100. Yılı dolayısıyla hazırladıkları eserin adı.Mehmet Serhat YILMAZ 1966 Konya doğumludur. 2011 yılında “Atatürk İnkılâpları ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi” alanında doçent unvanı aldı. Halen Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde görev yap-maktadır. Erdoğan ERSOY, 1986 Antalya Kumluca doğumludur.

2008 yılında Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi tarih bölümünden mezun oldu. Halen Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans eğitimine devam etmektedir.

Yazarlar kitabın önsözünde eseri yazış sebeplerini şöyle açıklıyorlar; “Bu çalış-ma ile Kastamonu yerel tarihinde belirli bir dönemin aydınlatılması amaçlan-mıştır. Çalışma aynı zamanda Türk Ocaklarının kuruluşunun 100. Yılı münase-betiyle bir armağan eser olarak düşünülmüştür.

Bilindiği gibi Türk Ocakları 1912-1931 yılları arasında faaliyet göstermiş, İmparatorluktan millî devlete geçiş sürecinde önemli bir rol üstlenmiştir. Türk Ocakları, Türkçülük-Milliyetçilik düşüncesinin gelişip yerleşmesinde Meşruti-yet’ten Cumhuriyet’e Türk siyasî, kültürel ve düşünce hayatında iz bırakmış, uzun ömürlü cemiyetlerden birisi olmuştur. Türk Ocakları, Türkiye Cumhuriye-ti’nin gerek kuruluşunda, gerek yeni rejimin yerleşmesi aşamasında sosyal ve kültürel anlamda önemli bir rol üstlenmiştir.

(1) KASTAMONU TÜRK OCAKLARI (1923-1931)Töre Basım Yayın Matbaa Hizmetleri Kitap KırtasiyeTel:0 366 212 85 53 - 0 366 215 56 86 KASTAMONU

16 Şubat 2013

Bu çalışmada 1923-1931 yılları arasında Kastamonu merkez ve ilçelerindeki Türk Ocağı şubelerinin kuruluş ve faaliyetleri ele alınmıştır. II. Meşrutiyet’in ilânından sonra öncelikle İstanbul olmak üzere pek çok yerde çeşitli siyasî, kültürel ve sosyal amaçlı dernekler kurulmuştur. Kastamonu’da cemiyet faali-yetleri bakımından bu anlamda zengin bir muhit olmuştur. Kastamonu’da Türk Derneği, Türk Gücü gibi cemiyetlerin kurulmuş olduğunu biliyoruz. Yaptığımız araştırmada Osmanlı Devleti döneminde Kastamonu’da 1912-1923 yılları arasında Türk Ocağı’nın kurulması, en azından teşebbüs edilmesi konusunda bir bilgiye ulaşamadık.

Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Girişte, Osmanlı Devleti’nin son döne-mindeki fikrî gelişmeler ele alınmış, Türk Ocaklarının kurulması ve faaliyetleri hakkında bilgiler verilerek 1908-1923 yılları arasında Kastamonu’daki der-nekçilik hareketlerinin tarihi arka planı verilmeye çalışılmıştır. Birinci bölümde Kastamonu Türk Ocağı’nın kuruluş ve faaliyetlerine değinilmiş, ikinci bölümde ise Cide, İnebolu, Tosya ve Taşköprü ilçelerinde kurulan Türk Ocaklarının faaliyetlerine yer verilmiştir.”

Türk Ocaklarının kuruluş tarihinden feshine kadar halkın aydınlatılması ve gençliğin yetiştirilmesi için kültür-sanat etkinliklerinin düzenlendiğini, ayrıca Türk Ocağı faaliyetlerine hanımların da iştirak ettiklerini hatta yönetim kurul-larında görev aldıklarını öğreniyoruz. 1926 yılı idare heyetinde: “Pakize Ziya Hanım ve Latife Şakir Hanım” 1927 yılı idare heyetinde “İlkokul öğretmeni Şükriye Hanım” bu konudaki örneklerdendir.

1923-1931 yılları arasında Kastamonu Merkezi ile Cide, Taşköprü, Tosya ve İnebolu’da kurulan Türk Ocakları, aynen diğerleri gibi imparatorluktan Cum-huriyete geçişte etkin rol oynamış, yapılan eğitim ve kültürel faaliyetle, bilhassa düzenlenen konferanslarla gençliğin ve halkın eğitimi gerçekleştirmiştir.Kitapta 107. sayfadan itibaren indeks, 115. sayfadan itibaren de özellikle Türk Ocaklarının feshi sürecindeki arşiv belgelerine yer verilmiştir.

Yakın tarihimize ışık tutan bu değerli çalışma için Mehmet Serhat YILMAZ ve Erdoğan ERSOY’u kutluyorum.

ATA ERDOĞDU’DAN ÜÇ YENİ ESER:

Kastamonu el dokumalarını yıllar sonra canlandıran, annelerimizin sandıkla-rından çıkan örnekleri tekrar tezgâhlardan çıkan seslerle kamuoyuna duyu-rarak birçok insana bu işi yapmaları için önder olan, Kastamonu Folkloru 1, Kastamonu Folkloru 2 ve Kastamonu El Dokuması adlı kaynak kitaplarıyla Kastamonu Folkloruna büyük katkı yapan değerli eğitimci-yazar, folklor araş-tırmacısı arkadaşımız Ata ERDOĞDU, 2012 yılında yayınladığı üç yeni eserle yine Kastamonu kültür hayatına renk kattı. Bu yazımda bu üç eseri okurlarıma tanıtmak istedim: KASTAMONU DAVUL ZURNA KÜLTÜRÜ ve KARAYILAN

“Karayılan” olarak tanınan Mahir Dağlı, Kastamonu Folkloru’nda önemli yeri olan bir şahsiyettir. 1909 yılında Kuzyaka Aşağıyuva Köyü’nde doğan Mahir Dağlı, 1964 yılında vefat etti. Türkiye’nin bir çok ilinde ve aralarında İtalya, ABD gibi ülkelerin bulunduğu dünyanın bir çok yerinde ilimizi başarıyla temsil etmiştir. Mahir Dağlı’yı; zurna virtiözü rahmetli Hasan Öztürk’ü bu anlamda diğer emeği geçenleri bize aktararak bu insanları ölümsüzleştiren Ata Erdoğ-du, kitabı yazış sebebini şöyle açıklıyor: “Her toplumun, her yörenin tanıtımına katkıda bulunan, milletinin memleketinin ismini duyuran, başarı ile temsil eden değerleri vardır. Bu değerlerin nedense hayatta iken değerini bilemiyoruz. Bazen de konuşuyor, ama bir türlü icraata geçirip uygulayamıyoruz.Aradan geçen 46 yıl. Dile kolay. Nerde ise bir insan ömrü. 15 yıl Kastamo-nu’yu başarı ile temsil etmiş. Hem de Avrupa’da, Amerika’da. O yıllarda yazılmış, söylenmiş süslü güzel sözler. “Yurt dışında bu kadar süre bizi tanıtan olmadı, olmayacak” demişiz. Övünmüş, gurur duymuş, adını duyunca keyif-lenmişiz. Bazen heykelini yapmak, bazen de bir yere adını vermek de istemişiz. Hiç birini yapamamışız. 46 yıldır…

(1) İsteme Adresi ve İletişim:Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Ltd. Şti.Konur Sok. 66/7 Bakanlıklar / ANKARATel:0312 425 93 53 Fax: 0312 419 44 43Ata ERDOĞDU Tel: 0541 215 11 55 [email protected]

(1) İsteme Adresi ve İletişim:

20 Şubat 2013

Kastamonulular olarak. Çocuklarımıza anlatmamış, kitaplara da yazmamışız. Memleketine madalyalar kazandıran, el memleketlerinde Türkiye’yi olduğu kadar Kastamonu’muzu başarı ile temsil edip, madalya kazanan bu değer-lerimizi tanımak ve gençlerimize tanıtmak zorundayız. Bu görev her birimizin görevi olmalıdır.

Kastamonu’ya ve topluma olan görevlerimizden birini geç de olsa yerine getirmenin mutluluğunu ve gururunu taşıyorum. Kastamonu’nun 50-60 yıl önce davul-zurna sanatındaki başarıyı dünyaya duyurulan sesleri, davul-zurna sesimizi arıyoruz. Ama yok. Artık bu sanatı yapanlar bile Kastamonulu değil. Bu sanata ve sanatçılara değer vermez, destek olmazsak olacak herhalde bu sonuçtur.” Ankara Kültür Ajans Yayınlarının 162 numaralı kitabı olarak yayınla-nan eser, 144 sahifeden oluşuyor. (1)

AMCAMIN GÖZYAŞLARI

Rahmetli Hamdi ERDOĞDU, sadece Ata Erdoğdu’nun amcası değil Göl Öğ-retmen Okulu’nda okumuş olan bütün öğrencilerin, Göl Öğretmen Okulu’nda görev yapmış öğretmenlerin ve personelin de Hamdi Amca’sıydı. Okul kanti-ninde görev yapan Hamdi amca babacan tavırlarıyla herkesin saygı duyduğu ve unutamadığı bir şahsiyetti.Ata Erdoğdu “Amcamın Gözyaşları” adlı eseriyle aile geçmişine de bir ışık tutmuş. Hamdi Amca’yı emekliliği sonrası yaşadığı Daday’ın Dereköyü’nde ziyaret etmiş, vefatında da cenaze merasimine iştirak etmiştim. Ata Erdoğdu, sadece bir mesai arkadaşım değil, değerli eşi Yüksel Ablamızla beraber çok kıymetli bir aile dostumuzdur. Bu sebeple bu değerli eser için kıymetli kardeşim Ata Erdoğdu’ya şükranlarımı sunuyorum.

KIBRIS’TA İKİ YIL Ata ERDOĞDU, oğlu Emre’nin subay olarak görev yaptığı KKTC’ye atanma-sından sonra iki yıl süreyle yaşadığı Yavru Vatan’ı yazdığı bu kitapla bizlere tanıtıyor. Ayrıca Kıbrıs-Kastamonu ilişkilerini de belgeleriyle birlikte bize sunu-yor. 2011 yılında Kastamonu Belediye Başkanlığı ile KKTC Alsancak Belediyesi arasında imzalanan kardeşlik protokolü çerçevesinde daha da perçinleşen ilişkiler bu kitapla ayrı bir önem kazanıyor. KKTC Gezisi yapacak insanların bu eseri okuduktan sonra yapacakları gezi eminim ki çok daha verimli olacaktır.Ata ERDOĞDU’yu Kastamonu’ya kazandırdığı bu üç güzel eser için kutluyor, kendisine ailesiyle birlikte sağlık, mutluluk içinde uzun bir ömür diliyorum.

HARUN ÜNLÜ’NÜN KİTABI:OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE KASTAMONU

Harun ÜNLÜ: “Çatalzeytin’de doğdu. İlköğretimini Çatalzeytin’in değişik köylerinde ve en son Abana’da tamamladı. Abdurrahmanpaşa Lisesi’ni parasız yatılı olarak okuduktan sonra Samsun Eğitim Estitüsü Sosyal Bilgiler Bölümü’nü, Anadolu Üniversitesi Tarih Bölümü’nü bitirdi. TODAİE’de Kamu Yönetimi alanında Yüksek Lisans yaptı. Kısa bir süre Almanya’da bulundu.Sivas, Mersin, Karabük ve Ankara’da çeşitli okullarda öğretmenlik ve yönetici-lik yaptı. 2006 yılında emekli oldu.

Yakın tarih araştırma, şiir, öykü, deneme ve eğitim alanlarında toplam 32 kitabı yayımlandı. Eğitimciler Derneği Ankara Şube Başkanlığı, Ankara Ça-talzeytinliler Derneği Başkanlığı ve Kastamonu Dernekler Federasyonu Genel Başkan Yardımcılığı görevlerini yürütmektedir.”

Osmanlı’dan Günümüze Kastamonu, (1) Harun Ünlü’nün tarihi seyir içinde ilimizin nüfus, yerleşme ve ekonomisi ile ilgili 68 sahifelik bir eser. Yazar eserle ilgili giriş bölümünde şu bilgileri veriyor: “Bu çalışma, Kastamonu’nun Osman-lı Döneminden günümüze nüfus yapısına ilişkin dar bir çalışmadır. İki önemli vurguya yöneliktir. Bunlardan birincisi Kastamonu’da yerleşenlerin kimlik yapılarıdır. Kimler yerleşmişlerdir, nerelere yerleşmişlerdir, adların günümüze yansımaları nasıl olmuştur ?... gibi sorulara kısmi yanıtlar oluşturmak; ikincisi de 19.yüzyıl’daki nüfus sayımı/yapısı ve Cumhuriyet Dönemi gelişmeleridir.

(1) Osmanlı’dan Günümüze KastamonuAyrıntı Basımeviİvedik Organize San. 770. Sok.105/A Ostim/ANKARATel: 0312 394 55 90 Fax:0312 394 55 94

Ayrıntı Basımevi

28 Şubat 2013

Özellikle birinci hedef bugün, Türkiye’de yaşanan temel sorunlardan biri olan etnik köken yapılanmasında Kastamonu’nun ne noktada durduğuna ilişkin bir bakış açısı oluşabilecektir. Tarihten gelen bu yapının bugünün Kastamonu’sun-da özellikle siyasal tercihlere doğrudan etki ettiği sonucuna ulaşabilecek kapı aralıklarını görebilmemiz olası diye düşünüyorum.

Etnik homojenlik ( ve buna coğrafi yapının zorlukları da eklenince ) bir yerle-şim alanının merkezi yönetimlerin ilgi alanında kalmasına yol açmış olabilir mi? Merkezi yönetimlerin ana beklentilerinden biri, yönettiklerinin itaatidir. Bu itaatin gerçekleşmesinin yollarından bir güç ise de bir başkası geleneksel klasik bağların güçlülüğüdür. Eğer yönetilenler, yönetenleri köken olarak kendilerin-den sayıyor ise sorunlar çoğu kez “kol kırılır, yen içinde kalır”anlayışına sığdırı-lır. Yönetenler açısından da “nasıl olsa bizdendir” anlayışı güçlenir. Geleneksel klasik bağların güçlü olduğu ilişkilerde özveri de zorunlu olarak öne çıkar. Olanla yetinme, çok istememe, sorgulamama gibi davranışlar gelişir. Buna en güzel iki örnek Girit olayı ve 1.Dünya savaşı ile Kurtuluş savaşı’dır. Merkezi yönetimin ekonomik destek, yatırım vb noktalarda göz ardı etmiş olmasına karşın Kastamonu halkı her iki süreçte de merkezi yönetime sıkı destek olmaya kalkışmış/olmuştur.

Kastamonu halkının bu davranışı bir “alma” beklentisine dayalı gelişmemiştir. Tersine “verme”yi içermektedir. Pek çok can verilmiştir, emek verilmiştir. Bu noktada söylenebilecek şey; Kastamonu halkının merkezi yönetimlere yönelik yüksek bir bağlılık gösterdiği ve özveriden kaçınmadığıdır. Bunun da altın-da merkezi yönetimle ortak bir kimliğe sahip olunduğu düşüncesinin yatışını aramak yanlış olmayacaktır. Devleti, bağlantılı olarak yönetimi/yönetenleri kendilerinden görmüş olmaları, klasik geniş aile ilişkileri içerisinde davranış geliştirmiş olmalarının kanıtı olarak ileri sürülebilir gelişmelerdir.”

Kitabın 1.bölümünde: “Anadolu Türklerinin tarihine ilişkin kısa bir değerlendir-me”, 2.bölümde: “Osmanlı Devleti’nde Kastamonu’da aşiretler ve cemaatler”, 3.bölümde ise “1831 Nüfus Sayımı’nda Kastamonu” bahisleri yer alıyor.1927 Genel Nüfus Sayımı’nda 335.601 olan il nüfusu 1935 yılında 361.191, 2011 yılında ise 359.759 olmuştur. Yine eserden öğrendiğimize göre il nüfu-sunun Türkiye toplam nüfusuna oranı 1927’de 2.45, 1950’de 1.96, 1980’de 1.00, 2011’de de 0.48 olmuştur. İşte bu rakamlar göç olgusunun ilimizi ne kadar etkilediğinin bir göstergesidir. Harun ÜNLÜ’yü bu güzel çalışması için kutluyorum.

(1) BUĞDAYIN SESİKoza Yayın Dağıtım San. ve Tic. AŞ.Cevat Dündar Cad. No:139 Ostim - ANKARATel: 0312 385 91 91 Belgeç: 0312 354 04 44www.kozayayin.com.tr

9 Mart 2013

BUĞDAYIN SESİ

“Buğdayın Sesi” (1) Mine Özgür Hanımefendinin Koza Yayınları’ndan çıkan hikâye kitabının adı. 328 Sahifeden oluşan kitapta 14 hikâye yer alıyor.Koza Yayınları eserle ilgili şunları yazmış: “Buğdayın Sesi, eğlenceli ve sürükle-yici anlatımı ile okurunu sararken dayanışmaya, duyarlılığa, sevgiye, arkadaşlı-ğa, yaşama ilişkin duyguları fısıldıyor.

Makarna ve ekmeğin oluşumunun tarladan başlayan öyküsünü; iki buğdayın tutkulu arkadaşlıklarının eşliğinde öğreniyoruz. Köpeklerin sıkı dostluğu, leylek-lerin göç yolundaki maceraları eğlenceli bir dille anlatılıyor.

Gençlerin küçük bir partiyle başlayıp hastanede sonlanan kaçamakları; işitme engelli çocuğun başarısı; kimsesiz ve yaşlı Hatice teyzenin duygusal öyküsünde unutulmaya yüz tutmuş el sanatları; kamp yapan gencin gözünden anlatılan ilginç İstiklâl Yolu öyküleri şaşırtıyor, meraklandırıyor, güldürüyor ve okurları düşünmeye yönlendiriyor.

Türkçenin yalınlığının öne çıkarıldığı özgün bir dille kaleme alınan öykülerde sokaklarda unutulmuş çocuk oyunlarıyla ya da günlük tutan bir gencin ilginç görüşleriyle karşılaşmak olası. Olumsuzluklardan yılmayan, hep çözüm ürete-bilen öykü kahramanları, çevrelerine, topluma saygılı ve aynı zamanda kendi kararlarını verebilme yetisine sahip insanlar olarak örnek oluşturuyor, umutları yeşertiyorlar.

Yazar, çocukluk ve ilk gençlik yıllarından beslenen öykülere hayal gücünü ve gözlemlerini katık edip okuru, sözcüklerle yeniden yaratılmış insan-doğa ilişki-lerinin büyülü dünyasına sürüklüyor.”

Gerçekten de yalın bir dille yazılan hikâyeler ilgi çekici. Özellikle ilimizi de ilgi-lendiren “İstiklâl Yolu” hikâyesi babaları iş arkadaşı olan Mehmet ve Melek’in İnebolu Kastamonu arasındaki İstiklâl Yolu’nda yaptıkları doğa yürüyüşünde geçmişin hatırlatılması ve o günkü olayların bugünün nesline yansıtılması olarak yer almış.

Mine Özgür’ü kutluyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.

KASTAMONU’NUN MANEVÎ MİMARLARI – IMEHMED FEYZÎ EFENDİ

Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı Kastamonu Şubesi, ili-mizin yetiştirdiği önemli âlîm ve mütefekkirlerden birisi olan Merhum Mehmed Feyzî Efendi’nin ahirete irtihalinin 24. yılı münasebetiyle gerçekleştirdiği anma programı çerçevesinde kültür hizmeti olarak bir de kitap yayınladı. Törene katı-lanlara dağıtılan “Kastamonu’nun Manevî Mimarları – I Mehmed Feyzî Efendi” (1) adındaki eser 104 sahifeden oluşuyor.

Eserin takdim bölümünde eserin yazılış amacı şu şekilde belirtilmiş: “İnsanlar vardır, yaşarken çevrelerine ışık saçarlar; öldüklerinde arkalarında binlerce sevenleri gözyaşları dökerek uğurlar onları; vefatlarından sonra asırlar geçse de, insanların gönül tahtlarından hiçbir zaman inmezler. Türk milleti, tarihi boyunca bu vasıfları taşıyan binlerce ilim adamı, lider, devlet adamı ve gönül eri yetiştirmiştir. İşte Kastamonu’nun bağrından çıkan Mehmed Feyzî Efendi de böyle yüce şahsiyetlerden biridir.

Mehmed Feyzî Efendi’nin ahiret ve dünya hayatına bakışı, hadiseler karşısın-daki müspet tavrı, ilim merakı ve bu alandaki derin bilgisi, tahammül sahibi oluşu, engin hoş görüsü, cömertliği, misafirperverliği, gönülden hissettiği vatan ve millet sevgisi… gibi bir çok hasletinin gün yüzüne çıkartılması ve bu zatın Türk-İslâm dünyasında daha fazla tanınmasının sağlanması vazgeçilmez bir gerekliliktir.

(1) KASTAMONU’NUN MANEVÎ MİMARLARI - I MEHMED FEYZÎ EFENDİ TÜRKİYE KAMU ÇALIŞANLARI KALKINMA VE DAYANIŞMA VAKFI (TÜRKAV) KASTAMONU ŞUBESİwww.kastamonuturkav.orge-posta: [email protected]

VE DAYANIŞMA VAKFI (TÜRKAV)

12 Mart 2013

Çünkü çağımız insanlığının büyük bir kısmı üstün teknolojiyi yakalamış olması-na, mükemmel silâhlar imal etmesine, yüksek binalarda oturmasına, iyi eğitim almasına rağmen huzur ve mutluluğu yakalamayı, iyi insan olmayı bir türlü becerememiştir. Böyle insanlardan oluşan dengesiz toplumlar ve bu toplumla-rın yaşattığı devletler dünyanın da dengesini bozmuştur.

O halde dünyada kendi lehimize yeni bir denge oluşturabilmek, kendi yaşa-nabilir dünyamızı kurabilmek için yeni bir ruha, sağlam görüş ve fikirlere; sabır süzgecinden, sevgi çemberinden geçirilerek meydana getirilmiş eserlere ihtiyaç vardır. Esasen bugüne kadar bu mahiyette bir takım çalışmalar yapılmıştır. İşte bu noktada elinizdeki bu kitap, Mehmed Feyzî Efendi’nin hayatı ve fikirleri üzerine şimdiye kadar yazılmış eserlerin bir özetini okuyucuya sunmak, vefa-tından sonra onu hayırla yâd etmek için gerçekleştirilmiş faaliyetlerin tanıtımını yapmak amacıyla hazırlanmıştır.”

Kitabın önsöz bölümünden sonra Mehmed Feyzî Efendi’nin 1912 tarihindeki doğumundan 4 Mart 1989 tarihindeki vefatına kadar olan hayat hikâyesi, devamında ise merhumun feyizli sözlerinden örnekler verilmiş. Mehmed Feyzî Efendi’nin manevi kimliği ve tasavvufî yönü yanında merhumla ilgili hatıraların da yer aldığı eserde bazı mektupları, Mehmed Feyzî Efendi için yazılmış eserler, vefatından sonra yapılan faaliyetler, kendisi için yazılan şiirler yer alıyor.

Yazımı Mehmed Feyzî Efendi’nin kitabın arka kapağında yer alan sözü ile bitiriyor ve Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı Kastamonu Şubesi Başkanı ve yöneticilerini gerek bu yıl yaptıkları anma programı, gerekse yayınladıkları bu güzel eser için kutluyor, tebriklerimi sunuyorum:

“Türk milletinin uyanması lâzımdır! Bütün gayrı millîler (Türk olmayan unsurlar) köşeleri-bucakları kapmışlar, birbirlerini koruyorlar, birbirlerine sahip çıkıyorlar. Memleketin idâresini ellerine almışlar! Hakiki Türkler ise, önceki imparator-luğun verdiği rehâvet (gevşeklik) ve şöhret ile hâlâ eski kafadalar! Gayet mü-tevâzi bir vaziyette hayatlarından memnunlar! Ama uyanmaları lâzım! Çünkü elde ne imparatorluk kaldı, ne de eski hâkimiyet! Elde bir avuç toprak kaldı! Uyanmalı, gözünü açmalı ve memleketin önemli noktalarına gelmelidirler! Dinine, vatanına, milletine, ırzına ve nâmusuna sahip çıkmalıdırlar! Kendi ken-dine sahip çıkıp; kendisi, kendisini idâre etmelidir! Bu memlekette söz sahibi kendisi olmalıdır!”

TÜRKİYE’NİN YÜREĞİ KASTAMONU’DA TÜRK DÜNYASI GÜNLERİ

Kastamonu Belediye Başkanlığı tarafından her yıl 23-25 Ağustos tarihlerinde kutlanan “Türk Dünyası Günleri”nin en büyük destekçilerinden biri olan Erdo-ğan Aslıyüce Ağabeyimiz çok büyük bir Kastamonu dostudur. 1946 Kırıkkale doğumlu olan yazar, uzun süre aktif sendikacılık yaptı. Bu arada çıkardığı ga-zete ve dergilerle basınla irtibatını sürdürdü. 1993 yılında Hoca Ahmet Yesevî Vakfı’nı kurdu. İstanbul Küçük Ayasofya Semtindeki Hüseyin Ağa Medresesi’n-de faaliyetini sürdüren Vakıf, büyük kültürel faaliyetlere imza attı. 1994 yılında “Yesevi Yayıncılık” şirketini kurup yayıncılığa da başlayan Aslıyüce, bugün 231. sayısına ulaşan aylık “Yesevi” dergisini de yayın hayatına soktu.

Aslıyüce, Türkiye’nin büyük bölümünü il il, köy köy gezdi. Dünyada nerede Türk yaşıyorsa o bölgelere giden yazar, 28 kitap çıkardı. Gezileri sırasında aldığı günlük notları kitap haline getiren yazarın eserleri arasında: “Adım Adım Türk Yurtları, 4 Kıta 8 Ülke, Türkistan’dan Anadolu’ya Alp Erenler, Türk’e Gö-zaltı, Ah Şu Balkanlar”ı sayabilirim.

“Türkiye’nin Yüreği Kastamonu’da Türk Dünyası Günleri” (1) adlı eser Yesevi Yayıncılık tarafından basılan 292 sahifelik bir Kastamonu eseri.“Cihanın en büyük devletlerinden birisi olan Osmanlı Devleti’nin 1250-1251 yıllarında Ankara’nın batısında iken Kırşehir’deki Hılla Gölü kenarında alınan karar gereğince Selçuklu Sultanlığının müsadesiyle Söğüt ve Domaniç’e iskân edilirken Kayı aşireti de Kastamonu’da hüküm süren uç beyliği Çobanoğulla-rı’nın himaye ve korumasına tevdi edilmişti.

(1) Türkiye’nin Yüreği Kastamonu’da Türk Dünyası Günleri.Yesevi YayıncılıkKüçük Ayasofya Mah. Küçük Ayasofya Cad.Hüseyin Ağa Medresesi, Kadırga-Sultanahmet-İstanbulTelefon : +90 212 638 51 94 – 638 50 12 [email protected]

Türk Dünyası Günleri.Yesevi Yayıncılık

Telefon : +90 212 638 51 94 – 638 50 12 [email protected]

21 Mart 2013

İşte bu sebepledir ki, Kastamonu Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde onun hamisidir. Kastamonu öyle bir şehirdir ki; kadri ve kıymeti tam anlamıyla anlaşılamayan; yüzyıllara kültürüyle, alp-erenleriyle, derviş-gazileriyle, sanat-kârlarıyla, tarihi yapılarıyla maddi ve manevi yapısıyla bir huzur şehridir.

Adım Adım Türkiyem’in bir kitabının daha ortaya çıkmasındaki sebep şüphesiz ki Kastamonu’da düzenlenen “Türk Dünyası Günleri”dir. Yıllardır bu kurul-tayları düzenleyen Kastamonu Belediye Başkanı Turhan Topçuoğlu ve mesai arkadaşlarıdır.” diyen Erdoğan ASLIYÜCE’nin kitabı “Kastamonu Neresi” bölümüyle ilin coğrafi durumu ve Kastamonu adının nereden geldiğiyle baş-lıyor. Daha sonra “Tarih Öncesi Kastamonu” bölümüyle Kastamonu tarihine ışık tutuyor. “İdari Yapı ve Nüfus” bölümü sonrasında 8-9-11-12-13-14. Türk Dünyası Günleri ile 2006 yılında kutlanan 15. Şeyh Şaban-ı Veli ve Kastamo-nu Evliyalarını Anma Haftası hakkında bilgiler veriliyor.

Yazımı hemşehrimiz İlyas Kara’nın Erdoğan Aslıyüce ile ilgili aşağıdaki sözleri ile bitiriyor ve eseri için Değerli Ağabeyim “Eline sağlık, iyi ki varsın” diyorum:

“Kurtuluş Savaşı’nda tam bir destan yazan, Gazi’nin “Gözlerim Sakarya’da, kulağım İnebolu’da…” diye nitelediği Kastamonu, ne yazık ki bugüne kadar önemi tam vurgulanmayan, kamuoyuna tanıtımı yapılmayan bir kent. Fethi Acar’ın deyimiyle “Batı’nın Güneydoğusu Kastamonu”, bugün ekonomik yatırımlardan yoksun kalan, geçmişte verdiği mücadelenin karşılığını alamayan bir kent.

Buna bir de kültürel ihmali eklersek yüreğimiz burkulur, gözlerimiz dolar. “Vefa” denilen kavrama sonuna kadar sadık kalan Kastamonulu, kendine sahip çıkanları hiç unutmamıştır. İşte bu vefalı, kadirşinas insanlardan biri de Erdoğan Aslıyüce’dir.”

KASTAMONU CAMİLERİ – TÜRBELERİ VE DİĞER TARİHİ ESERLER

Fazıl ÇİFÇİ, Kastamonu’da araştıran, inceleyen, okuyan, yazan, kendini Kas-tamonu’ya adamış önemli bir yazar. Genişletilmiş 4.baskısı yayınlanan “Kas-tamonu Camileri Türbeleri ve Diğer Tarihi Eserler” (1) ilk defa 1995 yılında yayınlandı. Daha sonra 2. ve 3. baskıları da yapılan eseri yazar uzun çalış-malar sonrasında genişleterek 4. baskısını yayınladı. Kastamonu Belediyesi tarafından bastırılan eser 441 sahifelik hayli hacimli bir kitap.

Fazıl Çifçi, kitabın takdim bölümünde kitabı yazış sebebini şöyle açıklıyor: “Anadolu’nun Türk tarih ve kültürü bakımından en zengin yörelerinden birisi olan Kastamonu’nun bu zenginliğini gelecek nesillere aktarmak amacını taşı-yan elinizdeki kitap, beş yıllık bir çalışmanın ürünüdür.

İlk önce Kastamonu hakkında yazılmış olan her türlü kitap, broşür, tebliğ vb. yazılı kaynaklar taranmıştır. Temin edilebildiği ölçüde Halk Kütüphanesi, özel kütüphaneler ve şahısların elinde bulunan eserlerden bölgeye ait bütün bilgiler gözden geçirilmiştir.

Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde, diğer kurum ve kuruluşlarda, şahıslarda mevcut olduğu tespit edilen vakfiye, ferman, berât, vasiyetname, mülkname, icazet, mahkeme ilâmı, tapu senedi vb. bütün belgelere ulaşılmaya gayret edilmiştir.

(1) Kastamonu Camileri Türbeleri ve Diğer Tarihi EserlerBaskı: Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Tic.İşl.Alınteri Bulvarı 1256 Sokak No:11 Yenimahalle/ANKARATel: (0312) 354 91 31 Faks: (0312) 354 91 32

Matbaacılık ve Tic.İşl.Alınteri Bulvarı 1256 Sokak No:11 Yenimahalle/ANKARATel:

30 Mart 2013

Bilgiler derlenirken (varsa) kitâbeler, vakfiyeler, beratlar ve müftülük kayıtlarına sadık kalınmıştır. Hakkında belge bulunmayan eserler için mahallî rivayetler ve menkıbelere de yer verilmiş ancak bunların niteliği de belirtilmiştir.Uzmanlık gerektiren mimari ve sanat alanındaki izahlara mecbur kalındığı ölçüde girilmiş ve bu alandaki temel eserlere bağlı kalınarak izah edilmiştir.Tarihi bilgilerin genel tarihe uygunluğu üzerinde titizlikle durulmuştur.Eserler incelenirken dini, sosyal, kültürel gelişme ve faaliyetlerin aydınlatılması-na özen gösterilmiştir.

Kastamonu’da hüküm sürmüş olan devlet ve beyliklerin eserleriyle daha iyi tanınabileceği düşüncesinden hareketle her döneme ait eserler kendi bölümü içersinde ve ayrıca cami, türbe, çeşme vs. gibi türleriyle ele alınmıştır.”Eserin önsöz, takdim, giriş ve Atabeyler ve Candaroğulları Beyliği Dönemlerine ait bilgilerin yer aldığı ilk kısımdan sonra kitap yedi bölümden oluşuyor:

1.Bölümde: Külliyeler,2.Bölümde: Camiler,3.Bölümde: Türbeler/Zâviyeler,4.Bölümde: Medrese ve Kütüphaneler,5.Bölümde: Hanlar ve Kervansaraylar, 6.Bölümde: Hamamlar,7.Bölümde: Çeşme ve Şadırvanlar.

Eserin sonunda “Lügatçe” ve “İstifade Edilen Kaynaklar” bölümleri yer alıyor.“Kastamonu Camileri – Türbeleri ve Diğer Tarihi Eserler” Kastamonu için önemli bir kaynak. Alanında yapılmış titiz bir çalışma.Bilindiği gibi ilimiz camileriyle, türbeleriyle meşhur bir evliyalar şehri. İşte bu sebeple bu eser bu konularda araştırma yapmak isteyenler için de önemli bir kaynak.

Fazıl ÇİFÇİ “Özellikle belirtmek isteriz ki elinizdeki kitap bir tarih kitabı değildir. Fakat tarihin içinden önemli kesitler taşımakta ve onun şaşmaz kaynakları olan kitâbeler, vakfiyeler, beratlar vb. belgelerle açılmış bir penceresi niteliğindedir.Müslüman Türk Milletinin tarihindeki dönüm noktalarından en önemlisi Anadolu’nun fethidir. Bu fetihle Anadolu’nun vatan oluşu ve Türk kültürünün yerleşme safhasında bazı bölgelerin diğerlerine göre daha önemli olduğu şüphesizdir. Bu bölgelerden birisi de Kastamonu’dur.” diyor. Böylesine önemli eseri Kastamonu’ya kazandırdığı için değerli araştırmacı Fazıl ÇİFÇİ’yi kutluyor, Kastamonulular adına kendisine minnetlerimi, şükranlarımı sunuyorum.

TÜRKMEN KAİDESİ KASTAMONU(XV-XVIII. YÜZYILLAR ARASI ŞEHİR HAYATI)

2004 yılında o zamanlar Diyarbakır Üniversitesi’nde görevli olan Doç. Dr. Ahmet KANGAL telefonla belediyemizi arayarak Kastamonu ile ilgili bir yüksek lisans tezi hazırladığını, eserin basılması için katkıda bulunup bulunamayaca-ğımızı söyledi. Biz bir miktar satın alarak kendisine yardımcı olabileceğimizi ifade ettik. Ahmet KANGAL “Türkmen Kaidesi Kastamonu” (1) adını verdiği kitabını bastırdı. XV-XVIII. Yüzyıllar Arası Şehir Hayatının anlatıldığı eseri Kasta-monu’ya getirdiği zaman da kendisiyle tanıştık.

Bu tarihten bu yana yaklaşık on yıl geçti. Bu süre içinde birçok üniversite ve ilim ehli bizleri arayarak bu kitaptan talep ettiler. Bu süre içinde şunu gördük ki bu eser, alanında çok değerli bir çalışmaydı ve birçok bilim adamına da kaynak olmuştur. Doç. Dr. Ahmet KANGAL, eseriyle ilgili şunları yazmıştı: “Son zamanlarda Anadolu kentlerinin Osmanlı Devleti dönemindeki durumunu inceleyen monografik çalışmalar hız kazanmıştır. Kastamonu üzerine çalışma isteği, hem böyle yerleşmiş bir geleneğin olmasından hem de sözü edilen dönemle ilgili olarak, Kastamonu üzerine idarî, iktisadî ve sosyal açıdan geniş çaplı bir araştırmanın olmayışından ortaya çıkmıştır.

İncelenen dönemde Kastamonu Sancağı’nın tamamına ait belge bulmak mümkün olmamıştır. Bu sebeple, belge grubunu sınırlayarak sancağın tama-mını çalışmak yerine, çalışılacak alan daraltılmış ve devrin orijinal kaynakları kullanılarak sadece şehir merkezi incelemeye tabi tutulmuştur. Bu yapılırken, şehrin tarımsal art alanları ile olan ilişkisi de göz ardı edilmemiştir. Hatta, diğer kazalar ve sancaklarla olan ilişkisine de yeri geldikçe temas olunmuştur.

(1) Türkmen’in Kaidesi Kastamonu(XV-XVIII. Yüzyıllar Arası Şehir Hayatı)Baskı: Zafer MatbaasıAğustos 2004, ANKARA

3 Nisan 2013

Çalışmada, her ne kadar şehrin XV-XVIII. yüzyıllar arası durumu konu edilmiş gibi görünse veya gösterilse de, XIII-XIV. yüzyıllar ile XIX. yüzyıllarda ki durumu da bazen yüzeysel bazen derinlemesine ele alınmıştır. Çünkü bir dönemi iyi anlayabilmek ve yorumlaya bilmek için, o dönemin öncesi ve sonrasının da bilinmesi gerektiği hususu hatırdan çıkarılmamıştır.” Ankara Zafer Matbaası tarafından basılan 387 sahifelik bu eser giriş kısmından sonra üç bölümden oluşmuştur.

1.Bölüm, İdari Yapı bölümüdür. Bu bölümde iskân durumu ve nüfusla ilgili bilgi verilmektedir.2.Bölümde ise işletmeler, sınaî üretime ve ziraat ve hayvancılık başlıkları altın-da üretim konusu işlenmiştir.3.Bölümde Sosyal Hayat bölümüdür. Bu bölümde günlük hayatla, dinî ve sosyal müesseseler ele alınmıştır.

Eserde o yılların bütün özellikleri yansıtılmıştır. Meselâ Cem Sultan Bedesten’i-nin geçmişiyle ilgili şu bilgiler veriliyor. “1469 yılında Kastamonu’ya sancak beyi olarak gönderilen Şehzade Cem’in burada 5-6 yıl kaldığı, burada kaldığı müddet zarfında içinde 17, dışında da 24 dükkân bulunan büyük bir bedesten inşa ettirdiği bilinmektedir. Şehzade Cem, Kastamonu’ya vali olarak tayin edil-diğinde henüz 10 yaşındaydı. 874 (1479) yılında kardeşi Mustafa’nın vefatın-dan sonra, onun yerine Karaman vilâyetine vali tayin edildi.

Bu durumda Cem’in Kastamonu’da yaklaşık 10 yıl kadar kaldığı ve bedesteni de bu zaman zarfında yaptırdığı ortaya çıkmaktadır. Bedestenin geliri, onun ruhuna cüz okunmasına vakfolunmuştur. II.Bayezid’in yaptırmış olduğu Kapan Hanı, Cem Sultan Bedesteni ile yan yana olup aralarında sadece bir yol bu-lunmaktadır. Saltanat mücadelesi yapmış, birisi memleket haricinde vefat etmiş bu iki kardeşin yaptırdığı bedesten ve hanın yan yana oluşu hayli ilginçtir.

XV. yüzyılın sonunda şehirde 43 mahallede 5.000 nüfus bulunurken XVI. yüzyı-lın sonunda mahalle sayısının 46’ya nüfusun ise 10.000’e çıktığını; dokuma-cılık, deri işlemeciliğinin çok önemli olduğunu, Saraçlar Mahallesi’nin adının da deri işlemeciliğinden geldiğini öğreniyoruz. Ramiz Netovkin’in suluboya Kastamonu çalışmasının kapağını süslediği bu değerli çalışma için Doç. Dr. Ahmet Kankal’a ne kadar teşekkür etsek azdır.

KASTAMONU BELEDİYESİ’NİN İKİ TANITIM MATERYALİ

2012 Yılının Aralık ayında Kastamonu Belediye Başkanlığı olarak İzmir’de düzenle-nen turizm fuarına, 2013 Yılının Mart ayında da Ankara’da düzenlenen “Başkentte Kastamonu Günleri” etkinliklerine katıldık. Nisan ayında Bursa’da, Mayıs ayında da İstanbul Feshane’de hemşehrilerimizin düzenleyecekleri etkinliklere iştirak ederek Kastamonu’nun tanıtımına katkıda bulunmaya çalışacağız. Katıldığımız ve katılacağımız etkinliklerde dağıtılacak basılı döküman arasında en çok ilgi gören iki materyali sizlere tanıtmaya çalışacağım: FOTOĞRAFÇILARIN OBJEKTİFİNDEN TARİH ve KÜLTÜR ŞEHRİ KASTAMONU

Türkçe-İngilizce olarak bastırılan eserin önsözünde Belediye Başkanı Turhan TOPÇU-OĞLU diyor ki: “Kastamonu Fotoğraf Sanatı Derneği, 29-31 Ekim 2010 tarihlerinde ilimizde 300 fotoğraf sanatçısını buluşturarak Kastamonu’nun güzelliklerini gün yüzüne çıkartan önemli bir tanıtım faaliyeti gerçekleştirdi. Biz de belediye olarak bu önemli etkinliğe destek verdik.

2011 yılında Kastamonu Belediyesi olarak bir fotoğraf yarışması açtık. 80 fotoğraf sanatçısının 400 fotoğrafla iştirak ettiği yarışma ile ilgili sergi ve ödül töreni 16 Ocak 2012 günü Belediye Başkanlığı Sergi Salonu’nda yapıldı. Kastamonu Belediyesi 2012 yılı duvar takvimi bu yarışmada derece alan veya sergilemeye değer bulunan fotoğraf-lardan oluştu.

İsteme Adresi: Kastamonu Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler MüdürlüğüTelefon: 0366 214 10 48e-posta: [email protected]

İsteme Adresi:

10 Nisan 2013

Kastamonu tarihi yapılarıyla, sivil mimari örnekleriyle, doğasıyla fotoğrafçıların tabiriyle “Fotoğrafın renk ve ışığa doyduğu şehir”. İşte biz bu kitapçıkta bir nebze de olsa Kasta-monu’nun bu özelliğini insanlarımıza ulaştırmak istedik. Ama bu seferlik bu tanıtım ma-teryalinde sadece Kastamonu Şehir Merkezi ve yakın çevresinden objektiflere yansıyan güzellikleri aktarabildik.

Bu fotoğraflar inanıyoruz ki sizlere bir ilin tanıtımında fotoğraf sanatının ne kadar etkili olduğunu gösterecektir.Kastamonu Fotoğrafçılar Buluşması ile Fotoğraf Yarışması ve Fotoğraf Sergisi’nin yapıl-masında emeği geçen mesai arkadaşlarıma, değerli jüri üyelerine, Kastamonu Fotoğraf Sanatı Derneği Başkanı ve üyelerine bu eserde fotoğrafları yer alan sanatçılara teşekkür ediyor, eserin ilimizin tanıtımı için hayırlı olmasını diliyor, bütün hemşerilerime saygıları-mı sunuyorum.”

Fotoğraf yarışmasında dereceye giren eserlerinde yer aldığı bu eser Kastamonu’nun tanıtımında çok etkili oldu. 80 sahifeden meydana gelen bu eseri 24 Kasım 2012 Öğ-retmenler Günü’nde Merkez İlçe’de görev yapan öğretmenlerimize de armağan ettik. Eserin oluşmasındaki katkılarından dolayı Kastamonu Fotoğraf Sanatı Derneği başkan ve üyelerine teşekkür ediyorum. GEZİ REHBERİ28 sahifelik cep broşürü şeklinde hazırlanan doküman Kastamonu merkez ilçeye gelen misafirlere gezilecek yerleri göstermek ve gezilen yerlerle ilgili bilgi vermek amacıyla hazırlanmıştır.

Şeyh Şaban-ı Veli, Nasrullah, Yakup Ağa ve İsmail Bey Külliyeleri; Hatun Sultan, Benli Sultan, Müfessir Alâeddin, Gölköy Şeyh Ahmed, İsa Dede, Âşıklı Sultan, Karanlık Evliya, Şeyh Ahmet Siyahî, Terzi Köyü Adil Bey ve Şeyhoğlu Köyü Şeyh Mehmet Efendi Türbeleri gibi manevi mekânlar ile Eligüzel, Yılanlı, Atabeygazi, Kasaba Köyü Mahmut Bey Ca-mileri Gezi rehberinde özellikle dini turizm amacıyla gelen insanların özellikle görmek istedikleri yerler.

Bunların yanında Kastamonu Kalesi ve Saat Kulesi gibi Kastamonu’nun sembolü olan tarihi yapılar, Liva Paşa Etnoğrafya Müzesi ve Arkeoloji Müzesi; Aşiyan, İsmailbey, Tahir Efendi, Sinanbey, Toprakçılar, Ballık, Eflanili ve Uğurlu Konakları, Mimar Vedat Tek Kültür ve Sanat Merkezi, Balkapanı Hanı, Kurşunlu Han, Aşirefendi Hanı, Cem Sultan Bedesteni, Osmanlı Sarayı ve İzbeli Çiftliği yer almaktadır.

Gezi Rehberinin son bölümünde tarihi ve kültürel yapılarının gösterildiği bir şehir planı ile ildeki konaklama tesislerinin listesi yer almaktadır. Yeni baskılarda bilgileri güncel-lenen ve fotoğrafları yenilenen eser, istendiği taktirde otellere; toplantıları, seminerleri olan kamu kuruluşları ile sivil toplum örgütlerine de verilmektedir.

RAMİZ NETOVKİN’İN KASTAMONU RESİMLERİ

Kastamonu Belediye Başkanlığı Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü yeni bir tanıtım kitabı yayınladı. Merhum Kırımlı Ressam Ramiz Netovkin’in ilimizde yaptığı resimlerin yer aldığı Türkçe-İngilizce resim albümü, Belediye Başkanı Turhan TOPÇUOĞLU’nun önsözü ve Ramiz Netovkin’in biyografisi ile başlıyor. “Ramiz Netovkin, 1960 yılında Özbekistan’ın Taşkent Bölgesi Almazar bölge-sinde doğdu. 1975 yılında Kırım’a gelerek Karasupazar şehrine yerleşti. 1980 yılında Akmescit’te bulunan Samokiş Sanat Okulundan mezun oldu.

1989 yılında SSCB Ressamlar Birliği’ne üye kabul edildi. İlk resim albümü 1991 yılında çıktı. 1983 yılından itibaren bölge ve uluslararası sergilere katıl-dı. Ramiz Netovkin Akmescit, Bahçesaray, Kezlev, Yalta, Aluşta, Moskova, Es-tonya’nın Tartu, Polonya’nın Varşova ve Lyublin, ABD’nin New York şehirlerinde ve Kastamonu’da sergiler açtı. Netovkin’in çalışmaları Kırım, ABD, Kanada, Hollanda, Almanya, İsrail, Türkiye ve Çin’de özel koleksiyonlarda yer aldı.Netovkin, 2011 yılında geçirdiği rahatsızlık sonrası Kırım Türkleri Kültür ve

Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi’nin organizasyonu ile tedavi için Tür-kiye’ye getirildi. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ameliyat edildi. Ressam, doktorların bütün gayretlerine rağmen16 Temmuz 2011’de tedavi gördüğü hastanede vefat etti ve 21 Temmuzda Karasupazar’da (Belogorsk) toprağa verildi.Kırım’ın sanata en çok emek veren ressamı ve sanatçısıdır. 2008 Albümü Bekir ÇOBANZADE Lavriat ödülünü almıştır.”

İsteme Adresi:Kastamonu Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler MüdürlüğüTelefon: 0366 214 10 48e-posta: [email protected]

16 Nisan 2013

Ramiz Netovkin, ilimizde açtığı sergilerle hemşehrilerimizin büyük beğenisini kazanmıştı. Netovkin’in resimleri yıllarca kitaplarda, takvimlerde tanıtım amaçlı kullanıldı. Hemşehrilerimiz onun resimlerini satın alarak evlerini süslediler. Takvimlerdeki resimleri yırtmayıp çerçeveleterek evlerinin, iş yerlerinin duvarla-rına astılar.

Belediye Başkanımız Turhan TOPÇUOĞLU önsözde “Rahmetli Kemal ÇAP-RAZ’ın bizlere tanıştırdığı Ramiz NETOVKİN, yaptığı eserlerle ilimizin tanıtı-mına büyük katkı sağlamış, Karadeniz’in iki yakası arasında güzel bir dostluk köprüsü kurmuştu.

Belediye Başkanlığı olarak bastırdığımız bu albümle hem O’nun hatırasını yad etmiş, hem de hemşehrilerimize ölümsüz bir eser kazandırmış olacağız” diyor.“Siz Hiç Kastamonu’yu gördünüz mü?” adlı hikâye kitabımda yer alan Ramiz NETOVKİN hikâyesini de kitabın başlangıcına koyduk. Çünkü bu hikâye ya-şanmış olayların anlatıldığı gerçek bir hikâyedir.

Ressam ilk geldiği yıllarda siyah-beyaz karakalem çalışmalar yapmıştı. Bu resimleri Kastamonu-Bahçesaray adlı bir albümde toplamıştık. Bu kitapta bu çalışmalardan 5 tanesi yer alıyor.

87 adet de renkli suluboya resmin yer aldığı eserde Ramiz Netovkin’in fırça-sından Hükümet Konağı, İsmailbey Konağı, Yakup Ağa Camisi ve Kastamonu Kalesi, Ballık Konağı, İsmailbey Mahallesi, Saat Kulesi, Akmescit Mahallesi, Nasrullah Şadırvanı, Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi, Nasrullah Köprüsü, Kasta-monu Evleri ve muhteşem Kastamonu genel görünümleri yer alıyor. Eser tam anlamıyla güzel bir tanıtım materyali oldu ve büyük beğeni kazandı. Ramiz Netovkin’in Kastamonu Resimleri (1) adlı albümde genellikle merkez ilçede yapılan eserlere yer verildi. Sadece Taşköprü Meskânların Konağı ile Kasaba Köyü Mahmut Bey Camii merkez ilçe dışında konulan resimlerdir.Ramiz NETOVKİN’e Yüce Allah’tan rahmet diliyor ve bu eserle onun adını Kastamonu ile bütünleştirdiğimizi, ölümsüzleştirdiğimizi zannediyorum.

KUZEY ANADOLU’DABEYLİKLER DÖNEMİ SEMPOZYUMU BİLDİRİLER

Çankırı Karatekin Üniversitesi, Kastamonu Üniversitesi ve Sinop Üniversiteleri 3-8 Ekim 2011 tarihlerinde “Kuzey Anadolu’da Beylikler Dönemi” adıyla bir sempozyum gerçekleştirdiler. Çobanoğulları, Pervâneoğulları dönemlerinin incelendiği bu sempozyuma sunulan bildiriler Çankırı Karatekin Üniversitesi tarafından bastırılarak kamuoyunun istifadesine sunuldu. (1)

Çankırı Karatekin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali İbrahim SAVAŞ kitaba yazdı-ğı takdim yazısında kitabın yazılış amacını şöyle açıklıyor:

“Kuzey Anadolu’nun köklü şehirleri olan Çankırı, Kastamonu ve Sinop’un tarih ve kültürel mirasını aydınlatmak adına, bilim insanlarımızın Kuzey Anadolu’da Beylikler Dönemi Sempozyumu’nda sundukları çok değerli bildirileri bu kitapta bir araya toplandı. Bu bağlamda Beylikler Dönemi Anadolu Türk Tarihi hak-kında mühim bir literatür de ortaya çıkmış oldu. Sanattan edebiyata, tarihten tıbba kadar geniş bir yelpaze oluşturan bildiri konuları, katılımcıların kıymetli mesai ürünleri olarak oldukça dikkat çekici sonuçlar ortaya koyuyor.

Kuzey Anadolu’da Beylikler Dönemi, bölgemizin derin kökleri anlamına gelmektedir. Çobanoğulları, Candaroğulları ve Pervaneoğulları, ilk defa bir sempozyum konusu olarak araştırmacıları ve akademisyenleri bir araya getirmiştir. Bununla birlikte Çankırı, Kastamonu ve Sinop illerimizin ortaklaşa bir proje yürütmelerinden duyduğum sevinç ve memnuniyetimi ifade etmek isterim. Özellikle bölgemiz üniversitelerinin akademik işbirliği oldukça sağlam ve verimli bir zeminde ilerliyor.”

İsteme Adresi:Baskı-CiltAnıl Grup Matbaacılıkwww.anilmatbaa.net / 0312 483 63 53Çankırı Karatekin Üniversitesi Yayınları

Anıl Grup Matbaacılık

24 Nisan 2013

Bu takdim metninden sonra da kitapta Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyit AYDIN’ın açılış konuşmasına yer verilmiş. Konuşmasında Seyit AYDIN, bu üç il arasındaki o yıllardaki ilişkinin ekonomiye de dayandığını ifade ediyor:“Bizans’a karşı askerî faaliyetleri yürütmesi için Türkiye Selçuklu hükümdarları tarafından kurdurulan Çobanoğulları Beyliği’nin merkezi olan Kastamonu, Anadolu’da sosyal ve kültürel bakımlardan önemli bir yer işgal eden büyük şehirlerden biri idi.

Bu şehir bir taraftan Çankırı ve Ankara üzerinden Selçukluların başkenti Konya ile, bir taraftan da Amasya üzerinden Kayseri ve Sivas gibi ticaret kentleriyle temas halinde bulunmakta, diğer taraftan ise Sinop gibi önemli bir liman kenti vasıtasıyla Karadeniz çevresi ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini yürütmekte idi.

Diğer bir ifade ile Kastamonu, kuzey-güney ticaret yolu üzerinde bulunması dolayısıyla hem Selçuklu hem de beylikler devrinde ciddi anlamda bir eko-nomik ve kültürel birikime sahip bir kent olarak karşımıza çıkmaktadır. Ünlü gezgin İbni Batuta, Kastamonu’yu Anadolu’da gezip gördüğü şehirler içinde ucuzluk ve bolluk kenti olarak tarif etmiştir. İslâm kaynaklarında ise Kastamo-nu’ya, “Türkmenlerin merkezi” denilmiş, bu şekilde bu bölgedeki kalabalık Türk nüfusunun altı çizilmiştir.”

Prof. Dr. Saime İnal SAVİ, Doç. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU, Erdal ARSLAN, Mus-tafa GEZİCİ, Murat KARASALİHOĞLU, Fahri MADEN, Prof. Dr. Yavuz UNAT gibi tanıdık isimlerin bildirilerinin de yer aldığı bu 559 sahifelik eser bundan sonraki çalışmalara da ışık tutacak önemli bir kaynak olmuş. Doç. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU’nun bildirisinden öğrendiğimiz Hanönü’nde bulunan bir kitabe-den öğrenilen ilçedeki hanla ilgili gerçeği de ortaya çıkarmış olması önemlidir. Hanönü’ndeki hanın Candaroğulları hükümdarlığı zamanında İsfendiyarbey’in eşi Tatlı Hatun tarafından 1438 yılında inşa ettirildiği belli olmuştur.

Kuzey Anadolu’da Beylikler Dönemi Sempozyumu’nu düzenleyen ve sempoz-yumun bildirilerini kitap halinde yayınlayan herkesi kutluyorum.

GRİ TİLKİ KURŞUN GÖLGESİNDE GÜNEYDOĞU

“Kahredici bir günün gecesiydi. Aranis mezrası sakinleri her şeyden habersiz uyuyor-du. Yılan sessizliğinde, güney dağlarından inen bir grup gerilla köye yaklaştı. Bir süre gözetleme yaptı. Mezrada asker ve korucunun olmadığını, tespit ettikten sonra mezrayı çevirdiler. Gerilla saldırı grubu köy içine sızdı. Rastgele ateş etmeye başladılar. Hakaret ve tehditlerle evlerin kapısına vuruluyordu. Çocuk, genç, kadın, erkek uykularından tit-reyerek uyandı. Korkuyla dışarı çıktılar. Dışarı çıkmayanlar evlerin kuytusunda saklandı. Dışarı çıkanlardan fırsatını bulan, karanlıkta bir yerlere saklanarak, canını kurtarmaya çalışıyordu.

Yaklaşık otuz gerilla, ellerinde silahlarla mezranın meydanına çıkanları, bir duvarın di-binde topladı. Yaklaşık on beş mezra sakini olacaklardan habersiz duvara dizildi. Grup lideri mezra halkının, örgüte ihanet ettiğini, bu nedenle cezalandırılacaklarını söyledi. Bağımsız Kürdistan savaşçılarına (!) ihanet edenlerin cezasının ölüm olduğunu bildirdi. Gerillalara “öldürün” talimatı verdi. Kana susamış gerillalar karşılarında, yalvaran mez-ralılara hiç acımadı. Çocuk çığlıkları, haykırışlar arasında üzerlerine, yakın mesafeden yüzlerce kurşun yağdırıldı.

Vurulan tek tek düşüyordu. İçlerinden birisi yaralanmasına, rağmen kaçmayı başarmıştı. Bu sırada evinin önüne çıkardıkları, doksan yaşındaki Osman amcaya da acımamışlar, en fazla ona ateş etmişlerdi. Sonra da Osman amcanın ölü bedeninin üzerine Kürdis-tan’a ihanet ettikleri için infaz edilmiştir PKK ERNK Pervari Komutanlığı yazılı bir belge bırakarak, geldikleri yöne kaçtılar. Uzak mezrada, katliam yapıldığı ancak sabahla öğrenilmişti.

GRİ TİLKİFerfir Eğitim ve Yayıncılık Ltd. Şti.Adres: Alemdar Mah. Alayköşkü Cad. Hasanoğlu İşhanı 2/4 Cağaloğlu/İSTANBULTel: 0212 512 88 77 / 526 04 30e-posta: [email protected] www.ferfir.com / www.kitapnehri.com

Adres:

1 Mayıs 2013

Bu katliam gerçekleştiğinde, İğneli civarında görevdeydim. Çok sayıda tim o bölgeye sevk edildi. C.Savcısı helikopterle olay yerine gitti. Alay Komutanı ve çok sayıda yetkili Aranis’teydi. Durumu telsizle takip ediyordum. Mezraya gidenler gördükleri, bu vahşet karşısında küçük dilini yuttu. Katliamdan bir kişi mucize olarak sağ kurtulmuştu.” Yukarıdaki satırlar İhsan SÖNMEZ’in “Gri Tilki” (1) adlı anı-roman tarzı kitabından alınmıştır.

İhsan Sönmez’in: “Toplumsal içerikli yazıları ile şiir, öykü, deneme, inceleme ve söy-leşileri; Gülpınar, Tay, Şehiriçi, Aykırı Sanat, Yaşayan Yarın, Şiiri Özlüyorum, Patikalar, Şehir, Ötekisiz, Bizim Sanat, Uzak Ülke, Lacivert Sanat; Akademi Gökyüzü, Temrin, Aydili Dergileri ile çeşitli gazetelerde yayınlandı.Aykırı Sanat Dergisi’nin 2005 yılı şiir yarışmasında “Düşlerin Çağrısı” ile ikincilik ödülü, Değişen Kocaeli Kocaeli Oskarları edebiyat kategorisinde 2008 Yılının edebiyatçısı ödülünü aldı. Yazar, Çağdaş Şair ve Yazarlar Derneği üyesidir.

İhsan Sönmez: “1982-1984, Bingöl, Karlıova, Kalencik, 1988-1990 Siirt, Pervari, Ekindüzü, 1995-1997 Şanlıurfa, Bozova, Atatürk Barajı, 2001-2003 Şırnak anılarım anımsayabildiğim kadarıyla Gri Tilki’de yer aldı. Türkiye’deki bazı kritik olayların, yansımasını işledim. Son bölümde barış kapısının kayıp anahtarını, kendimce bulmaya çalıştım.”

Ferfir Yayınları editörü Gri Tilki ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunda çeyrek asırdan daha fazla zamandır akan bir kan var. Bin yıllık kardeşliği bozamayanlar, sinsice planlarla fitne tohumu ektiler. Binlerce insan hayatını kaybetti. Birçok aile hayatlarının en büyük acılarını yaşadılar. Sayısız kalem, belki de binlerce yıl onların destansı acılarını yazacak. Gri Tilki; Doğu ve Güneydoğu’yu insancıl bakışla, tertemiz yürekle, önyargıdan uzak akılla irdeleyen bir anı-roman... H.İhsan Sönmez, şair duyarlılığını terk etmeden müthiş bir trajedinin yaşandığı toprakları anla-tıyor Gri Tilki’de. Suya hasret toprakların, genç insanların kanıyla sulanmasına şahitlik ediyor. Sıcak teması ve çatışmayı yaşıyor, arkadaşlarının tamamının hayatını kaybettiğini görüyor, yalnız başına kalıyor, birkaç kez ölümün kıyısından dönüyor.

Gri Tilki’de anlıyoruz ki vatanı sevmek, onu korumak erdemlerin en yücelerinden biri. Etrafta kol gezen ölüme, kine ve kavgaya “dur” demek, bunun için çaba sarf etmek de öyle! Bingöl’ün karlı dağlarında, Şanlıurfa’nın bereketli topraklarında, Şırnak’ın ve Pervari’nin sımsıcak havasında kardeşliğimizi ve insanlığımızı destanlaştıran bir aydın yüreğin içten türküsü, aslında ağıtıdır Gri Tilki. H.İhsan Sönmez, Gri Tilki’nin satır arala-rında, ülkemizde oynanan kirli oyunların alevden nefesini hissettiriyor bizlere.”Son açılım sürecinde yayınlandığı için büyük önem taşıyan “Gri Tilki” için İhsan Sön-mez’i kutluyor, bundan önce genellikle şiir türünde eserler veren hemşehrimizi bundan sonra roman veya hikâye türlerinde eserler vereceğine inanıyorum.

HER ŞEYE RAĞMEN

“Belki de son günüdür,Hayatımın bugün.Doya doya yaşadım,Üzülmedim, MutluydumDiyebilecek miyim?Yarın olsa son günü hayatımın,Bunları yaşayıp,Tadabilecek miyim?” Funda Name Kahveci, henüz 18 yaşında iken yazmıştı yukarıdaki mısraları. O henüz hayatının baharındaydı. Önünde onu bekleyen bir gelecek vardı. Ama sanki kaderi içine doğmuş gibiydi. O gencecik kız bugün yok. O’nu ebediyete uğurladık. Funda Name KAHVECİ: “25.12.1973’te Eğitimci Sevim ve Ahmet KAHVECİ’nin ilk çocukları olarak dünyaya geldi.

İlkokulun üçüncü sınıfına kadar annesinin öğrencisi oldu. Bu sınıfta iken ka-tıldığı TRT Ankara Radyosu Çocuk Korosu sınavını kazanarak müzik eğitimine başladı. İlköğrenimini Ankara Yenimahalle Güven İlkokulu’nda tamamlayarak 1984 yılında H.Ü. Ankara Devlet Konservatuarı’na girdi. Bu okulda on yıl ke-man öğretmeni Doç. Engin ERALP’le çalıştı. Okulunu çok başarılı bir kemancı olarak 1994 yılında bitirdi ve Akdeniz Gençlik Orkestrası sınavını kazanarak Fransa, İtalya ve Tunus’ta konserlere katıldı. Aynı yıl okulunda Yüksek Lisans ve Araştırma Görevlisi sınavlarını kazanarak bölümünde keman öğretmenliğine başladı.

(1) HER ŞEYE RAĞMENİletişim Adresi:Emniyetevleri, Yeniçeri Sokak, No:15/104.Levent-Kağıthane / İSTANBULTel: 0532 435 49 82

26 Haziran 2013

Sürekli okuyan, çok çalışan duygularını müziğin yanında şiirle de dile getir-mekten büyük mutluluk duyan bir insandı. Ünlü bir kemancı olmak ve şiir kitabının yayınlanması en büyük idealiydi.

Çevresinde başarılı bir kemancı ve sevgi dolu kişiliğiyle farklı bir yer edinen Funda, 08.01.1995 günü makine yüksek mühendisleri Cem Kendi ve Alper KILINÇ ile birlikte, ülkemizde dizginlenemeyen trafik cinayetinde, hayatının baharında iken yaşamını yitirdi.

Kastamonu’nun Tosya İlçesi, Büyüksekiler Köyünde ulu bir meşe ağacının gölgesinde yatmaktadır. Ailesi, 2004 yılında köy meydanına 4500 m2 alanda Funda Name Kahveci Parkı yaptırmıştır.” Vefatı sonrası anısına çıkartılan “Her Şeye Rağmen” (1) adlı şiir kitabı, Funda Name Kahveci ismini ölümsüzleştirmiş. Funda Name KAHVECİ’yi rahmetle anarken yazımı onun kitabına adını veren “HER ŞEYE RAĞMEN” şiiriyle bitiri-yorum:

Gidenlerle yiten sevdalar yaşadık.İçimizde yine de solmayan gülleri var sevgilerin.Tomurcuk gündoğumlarında öldük yeniden, Ve yeniden doğduk zifiri karanlık gecelerden.Yitirdik günlerimizi yarınlarda, Gebeydi güneş yeni yarınlara.Umutla bekledik umutsuz günlerde,Umutla bekledik mutlu dünyaları.Kabardı dolunay gecelerinde,

Yüreğimizdeki sular,Ay tutulmalarında çölleşti sevdalar,Susadık ölürcesine.Geldi geçti sevdalı gözler defalarca yüreklerimizden,Yine umutlara,Yeni umutlara hazır bedenlerimizden.Karşı koyduk yasak gemilereLimanımıza girmesinler diye, biz istemedikçeŞimdi;Her şeye rağmen yine deDüşünceler, düşlerle beraber yeşerir benliğimizde.Ve acılarla bir kez daha göğüs gereriz,Henüz doğmamış güneşlerimizle.

CEMAL ÜNAL’IN ŞİİR KİTABI: “SEHER YELİ”

Seher Yeli (1) Cemal ÜNAL’ın şiir kitabının adı.

Cemal ÜNAL, hayat hikâyesini şöyle anlatıyor: “1951 Yılında Azdavay ilçesinin Kırcalar Köyü’nde gözümü açmışım dünyaya. İlk gözümü açtığımda yokluğun, fakirliğin, çilenin ayak seslerini duydum anamın sesinden evvel. Akşama kadar aç bir şekilde çalışıp, akşam eve geldiğinde, daha bir lokma bile yiyemeden sancılanan anamın beni dünyaya getirdikten sonra, sürekli ağladığımı söylerdi rahmetli ebem. Çünkü gün boyunca ormanda çalışan anamın sütü birikmemişti o gün ve bana doğumdan sonra verememişti çilekeş anacığım. Açlığın feryadını ilk günlerden haykırmaya başlamışım. Sesimi dindirmek için bir un bulamacı ya-pılmış ve doyurulduktan sonra uyumuşum. Bu bir hikâye değil değerli dostlar, yaşamımın ilk adımlarının anısı.

İlkokulu köyümde tamamladıktan sonra, Göl İlk Öğretmen Okulu sınavını ka-zanarak okula girdim. Sonra da Yüksek Öğretmen Okulu sınavlarını kazana-rak İzmir’de Fen Fakültesi Matematik-Fizik bölümünü bitirdikten sonra ilk görev yerim Gaziantep Öğretmen Okulu’na atandım. Sonra kendi memleketim olan Azdavay’a tayin oldum. Adana Anadolu Lisesi’nde devlet hizmetimi tamamla-dım. Emekli olduktan sonra Adana Koleji’nde altı yıl hizmet verdim. Şimdi artık kendimi tamamen yazmaya adadım.

(1)SEHER YELİİsteme Adresi: Mahfesığmaz Mah. 79015 Sk. Buhanoğlu Apt. Kat:6 No:6 Çukurova/ADANAe-posta: [email protected]İletişim: 0535 475 26 27

3 Temmuz 2013

İlk şiir kitabım “Şakağımdan Vur Beni” ikinci şiir kitabım ise “Seher Yeli”. İki cilt halinde anı roman türünde öğretmen okulu ve üniversite yıllarımı yazmakta-yım. Sağlığım elverdikçe yazmaya da devam edeceğim.”

Cemal ÜNAL, doğduğu Azdavay ilçesi için öyle bir şiir yazmış ki mısralar sitem dolu. Şimdi sizlere AZDAVAY başlıklı bu şiiri vererek Cemal ÜNAL’ı bu güzel eser için tebrik ediyorum. “Kırk yıldır bir yere bakılmaz mı hiç?Kırk yılda bir çivi çakılmaz mı hiç?Yollara bir asfalt dökülmez mi hiçRahat bir gün süremedin Azdavay.

Biz de eller gibi yüz mü yırtalım?Elektrik, su parasından fırtalımUçup gitti şahinlerin kartalınAğlarını öremedin Azdavay.

Ne yazık ki tüm köylerin boşalmışGençleri kalmamış gurbete salmışNeneler oturup hayale dalmışHiç hayıra yoramadın Azdavay.

Ot basmış tarlanı ekinin yokturDerdin katar katar bakanın yokturOy için ensene çökenin çokturKaderini kıramadın Azdavay.

Ormanın kalmamış, maden kalmamışBurada yaşamaya neden kalmamışAnalar, babalar, deden kalmamışOn ikiden vuramadın Azdavay.

Asker derler gönderirsin davullaSanki eşit değil misin o kulla?Sana gıdım gıdım ona bavullaHesabını soramadın Azdavay.

Senin de bir Apon olsaydı eğerSana sunulurdu kuzudan ciğerİhanet hizmetin yoluymuş meğer Sen bunları göremedin Azdavay.

Gönüller virane evler viraneKoca köyde kalıvermiş bir hane Siyaside hazır durur bahane Bir bulamaç karamadın Azdavay.

Sadece merkezde bina yeter mi?Süslü binalarla baca tüter mi?Goncasız bahçede bülbül öter mi?Kör talihi kıramadın Azdavay.

Vatanım diyerek candan seversinHer fırsatta milletini översinSoran olmaz ne içip de ne yersinİpe unu seremedin Azdavay.”

ŞAİRLERİN GÖNLÜNDEKİ ŞEYH ŞABAN-I VELÎ

“Şairlerin Gönlündeki Şeyh Şaban-ı Velî” (1) Ersöz Ağabeyoğlu’nun hazırladığı Şeyh Şaban-ı Velî ile ilgili yazılmış şiirlerin toplandığı bir şiir antolojisi.

“Şeyh Şaban-ı Velî Dergâhı’nın son postnişini Şeyh Âta Efendinin torunu olan Ersöz Ağabeyoğlu, dedesinin ikâmetgahı olan dergâh evlerinden Harem Konağı’ndan 24.9.1936 tarihinde doğdu. Anne ve babası Ankara’da çalıştık-larından, vefatına kadar dedesi Ata Efendi, büyükannesi ve teyzesiyle beraber 17 sene Kastamonu’da bu konakta yaşadı.

Çocukluğundan itibaren büyüklerinden menkıbelerini dinlediği Şaban-ı Velî’ye gönülden bağlandı ve ona olan hayranlığı her geçen gün biraz daha arttı, Hazreti Pir’in âşığı oldu. Onun aziz ruhundan aldığı feyiz ve irfan yaşamının her döneminde yolunu aydınlattı, rehberi oldu.

Kastamonu Gazipaşa İlkokulu’ndan sonra, Abdurahman Paşa Lisesi Ortao-kulu ve Ankara Atatürk Lisesi’nde okudu, yüksek öğrenimini Ankara Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Ankara’da bir kamu bankasındaki 25 senelik hizmeti sırasında, kısa sürelerle görevli olarak Amerika ve Almanya’da bulundu. Bankadan emekli olduktan sonra 15 sene İstanbul’da özel bir şirketin hukuk danışmanlığını yaptı.

(1) ŞAİRLERİN GÖNLÜNDEKİ ŞEYH ŞABAN-I VELİİsteme Adresi:Şabân-ı Veli Kültür Vakfı / KASTAMONUBaskı: Önder Matbaacılık Ltd. Şti.İzmir Cad.34/2-3 Kızılay / ANKARATel: 0312 418 94 10

10 Temmuz 2013

Halen Ankara’da ikamet etmekle beraber, hemen her sene, Şaban-ı Velî’yi ziyaret için memleketine gitmekte, hayatta sahip olduğu her şeyini borçlu olduğu Hazreti Pir’inin kabri başında okuduğu dualarla minnet ve şükranlarını sunarak sonsuz bir huzur bulmaktadır.”

Ersöz Ağabeyoğlu, kitaba yazdığı önsözde kitabın yazılma amacını şöyle açıklı-yor ve kendisine yardımcı olanlara teşekkür ediyor: “Kastamonu’nun maneviyat değeri olan büyük din âlimi Şeyh Şaban-ı Veli’nin hayatı, bilge kişiliği ve menkıbeleri hakkında birçok yazarımız tarafından çok sayıda kitap kaleme alınmıştır.

Bu kıymetli yazarlarımızın yanında, Şeyh Şaban-ı Veli’ye olan sevgi, saygı ve hayranlıklarını şiirleriyle ifade eden şairlerimizin de bulunduğunu düşünerek onların eserlerini başarabildiğim kadar bir araya getirmeye çalıştım.Bu arada, çok araştırmama rağmen, yaşamları hakkında bir bilgiye ulaşama-dığım şairlerimizle ilgili eksikliğimin hoş görülmesini dilerim.

Kitabın hazırlanması sırasındaki destek ve yardımlarından dolayı, başta Fehmi Ataulusoy olmak üzere, Fazıl Çiftçi, Mustafa Gezici, Ozan Ozanoğlu, Hikmet Bayraktar, Özdemir ve Nail Tan Beylere minnet ve şükranlarımı sunarım.”Ersöz Ağabeyoğlu, 22 şaire ait Şeyh Şaban-ı Velî ile ilgili şiirleri koyduğu kitabına benim de Şeyh Şaban-ı Veli ile ilgili yazdığım bir şiirle bir dörtlüğü almış. Yazımı bu dörtlükle bitiriyor ve Ağabeyoğlu’nu bu güzel eser için tebrik ediyorum.

“Şabaniye Dergâhında bir dervişSeneler boyunca hep çile çekmişNihayet sonunda kemâle ermişEvliyâlar şehri can KASTAMONU”

KASTAMONU ANIT AĞAÇLARITARİHİMİZİN SESSİZ TANIKLARIProf. Dr. Sadık ERİK ve Cebrail KELEŞ’in birlikte hazırladıkları “Kastamonu Anıt Ağaçları”(1) Kastamonu Valiliği İl Özel İdaresi yayını. Büyük boy, 180 sahifelik eser Özeller Medya Tanıtım Matbaacılık tarafından basılmış.Valimiz Sayın Erdoğan Bektaş “Kastamonu Bir Orman Şehridir” Başlıklı giriş yazısında şunları yazmış: “İlimizin yüzölçümünün %74,6’sı dağlık ve ormanlık olup bu zorlu coğrafyada kurulu 1.067 köy ve beldelerde yaşayan 359.808 (2012) vatandaşımızın büyük bir kısmı geçimini orman ve ağaçtan sağlamak-tadır.

Orman varlığı açısından Türkiye’nin en zengin illeri arasında olan şehrimizin aynı zenginlikte de anıt ağaç olma potansiyeli taşıyan ağaçları olduğu bilin-mektedir. Birçok ülke, sahip oldukları farklı özellikleri dolayısıyla anıtsal nitelik kazanmış ağaçları bilim, sanat, tarih ve kültür açısından doğanın eşsiz birer yapıtı olarak muhafaza altına alıp ileriki nesillere aktarma yolunda çalışma-lar yapmaktadır. Anıtsal niteliğe sahip ağaçlar bu anlamda korunacak doğal mirasın en önemli parçalarından birini oluşturmaktadırlar.

Kastamonu bu anlamda adeta bir açık hava anıt ağaç müzesi görünümünde-dir. İlimiz sınırları içinde mistik, folklorik, tarihsel nedenlerle zarar görmeden varlığını sürdüren pek çok anıt ağaç bulunmaktadır. Ama ne yazık ki büyük çoğunluğu bilimsel ölçütlerle tespit edilip koruma altına bu zamana kadar alınamamıştır.

Anıt ağaçların saptanması, kaydedilmesi ve korunması konusundaki çalışmala-rı sadece belli kişilerce değil ilgili kuruluşlar tarafından daha ayrıntılı ve işbirliği ile yapılması, koruma önlemleri alınmasının yanında anıt ağaç ve çevresinin de doğru bir şekilde düzenlenmesi, kültürel ve görsel peyzajla olan ilişkilerini de dikkate alarak yeni projeler hazırlamak gerekmektedir.”

(1) KASTAMONU ANIT AĞAÇLARI Tarihimizin Sessiz TanıklarıKastamonu Valiliği İl Özel İdaresiAraştırma: Prof. Dr. Sadık Erik Cebrail Keleş Baskı: Özeller Medya Tanıtım Matbaacılık www.ozellermedya.comTel: 0366 214 40 00

29 Kasım 2013

İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Zafer Karahasan’ın “Anıt Şehrin Anıt Ağaçları” başlıklı önsözü takip ediyor.

Sadık Erik Hocam: “İl dâhilindeki bu anıt ağaçların tanıtımından sonra bakımı, korunması ve tescili umarım kısa sürede ilgili mercilerce ele alınarak gerçek-leştirilir. Özellikle çok sayıdaki çam ağacının gövdesi oyuk ve yanık olması ve yıldırım izleri taşıması büyük risk oluşturmaktadır. Birçok ağacın acilen rehabili-tasyona ihtiyacı olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Yaptığım gözlemlerde özellikle anıt ağaçların kurtarılması açısından çok önem-li olduğunu ve bu amaçla orman teşkilatlarında bu konuda uzman personelin mutlaka istihdam edilmesi gerekliliği fikri oluştu bende. Bu düşünceden hare-ketle, Orman Genel Müdürlüğü teşkilatlarında anıt ağaçlarla ilgili bir birimin oluşturulmasının çok yararlı olacağını düşünüyorum. Her ne kadar konu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı ilgilendiriyorsa da asıl konuya sahip çıkacak kuruluş doğal olarak orman teşkilatlarıdır.”

“Çam, Meşe, Çınar, Kayın, Fındık, Kestane, Selvi, Kavak, Sakız, Armut” olmak üzere toplam 67 anıt ağacın Cebrail Keleş tarafından çekilmiş nefis fotoğ-rafları ile Sadık Erik Hoca’nın teknik bilgilerinin birlikte aktarıldığı bu güzel eser, umarım ki bundan sonra bu konuda yapılacak çalışmalar için de öncü olacaktır.Uzun ve meşakkatli bir çalışma mahsulü olan bu değerli çalışma için Sadık Erik Hoca’yı ve Cebrail Keleş’i kutluyorum. Ayrıca bu değerli eserin basımını sağlayan Valimiz Sayın Erdoğan Bektaş ve İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Zafer Karahasan’ı tebrik ediyor, teşekkürlerimi sunuyorum. Yazımı Sadık Erik Ho-ca’nın Son Sözü ile bitiriyorum.

“Doğa tutkunu insanların çevreye saygılı olmaları, kuşları, çiçekleri ve de ağaçları sevmeleri, koruyup gözetmeleri beklenen bir davranış örneğidir. Çünkü onlar bu konuda bilinçlidirler. Hele konu bir de anıt ağaçlar olunca bu ağaçların cüsseleri karşısında etkilenmemeleri, hayranlık duymamaları mümkün değil. Doğa tutkunu olmayanların ise en azından şöyle düşünmeleri beklenir: “Bu ağaçlar 600, 800, 1000 yıllar ötesinden gelip hâlâ yaşama devam ediyorlar, bunlar atalarımızdan kalan yadigârdırlar, dedemin dedesinin dedesinin dedesi bile bu ağaca tanıklık etmiş, ben nasıl ona hoyratça davranı-rım, yoksa mezarında kemikleri sızlar.”

NOT

NOT

NOT

NOT

NOT