blog yazarlarinin dÜnyasi - static.mavi.com · indigo turtles » 22–23 ... hilly kristal’in...

44
Mavi Sonbahar–Kış Koleksiyonu: Berlin’le 90’ların New York’unun Buluşması » 1–8 Bloglarda 90’ların New York’u » 9–11 Bir Aida Destanı » 12–15 Denim Kitchen Almanya Turnesi » 16–17 Aksesuarlar » 18–20 Indigo Turtles » 22–23 Cem Dinlenmiş’ten “Çevremizdeki İnsanlar” » 24–25 Avustralya’da Blogger Rekabeti » 26–29 Üç Parkour Günü » 30–31 Başrolde İstanbul » 32–33 Serenay Mavi » 34–35 What’s Your Brooklyn? » 36–39 SONBAHAR–KIŞ 2014 www.mavi.com BLOG YAZARLARININ DÜNYASI

Upload: trandiep

Post on 05-May-2019

217 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Mav

i Son

baha

r–Kı

ş Ko

leks

iyon

u: B

erlin

’le 9

0’la

rın N

ew Y

ork’

unun

Bul

uşm

ası »

1–8

Blo

glar

da 9

0’la

rın N

ew Y

ork’

u »

9–11

B

ir Ai

da D

esta

nı »

12–1

5 D

enim

Kitc

hen

Alm

anya

Tur

nesi

» 16

–17

Akse

suar

lar »

18–2

0 In

digo

Tur

tles

» 22

–23

Cem

Din

lenm

iş’te

n “Ç

evre

miz

deki

İnsa

nlar

” » 2

4–25

Av

ustr

alya

’da

Blo

gger

Rek

abet

i » 2

6–29

Ü

ç Pa

rkou

r Gün

ü »

30–3

1 B

aşro

lde

İsta

nbul

» 3

2–33

S

eren

ay

Mav

i » 3

4–35

W

hat’s

You

r Bro

okly

n? »

36–

39SONBAHAR–KIŞ 2014

ww

w.m

avi.c

om

BLO

G Y

AZA

RLA

RIN

IN D

ÜN

YASI

MAVI SONBAHAR-KIŞ KOLEKSIYONU: BERLIN’LE 90’LARIN NEW YORK’UNUN BULUŞMASI

MAV

IOLO

GY

F/W

201

42

LINDSAY —

Bazı çekimlerde giydiklerime yabancılaşıyorum, sana da öyle oluyor mu Magda?

MAGDALENA —

Olmaz mı! Ama bugün hiç öyle hissetmiyorum.

Ben de canım. Zaten Mavi... Ne demişler: “Perfect fit.”

NILS —

Benim öyle bir sorunum yok.

Ne giysem yakışır. Mesleğimiz bu.

Aman ne cool!

ROCH –

Niye öyle diyorsun? Çocuk haklı. Bizim işimiz her giydiğimizi iyi taşımak. Onun için de ne giydiğini bilmek lazım. Ne giydiğini bilmemenin imkânı var mı?

Görmüyor musun giydiğini?

Okumak mı?

Onu demek istemedim. Bilmekten kastım üzerindeki giysiyi okumak.

MAV

IOLO

GY

F/W

201

44 ROCH —

Okumak tabii. Bak mesela, Tess’e soralım. Tess, benim üzerimde ne var şu an?

MAGDALENA —

İki entel buldunuz birbirinizi tabii.

Bir dene bakalım, okuyabilecek misin? Üzerimde ne var?

Hadi ordan!

TESS —

Performansa hazır, modern bir rahatlık ve otantik kişilik. Tam bu sezonun denim modası. Teknik konuşmak gerekirse, slim kesimin sunduğu gölgeli, iyi bir vintage yıkama ve kırık dimi.

İşte gördünüz mü? Kız okuyor.

NILS –

Benim okumak diye de bir sorunum yok. Okumasam da taşımayı bilirim.

Daha az şey olmasını tercih ederdim açıkçası ama...

Yine de söyleyeyim, senin look’unda bariz bir sofistikasyon okunuyor. Bu da kumaşın aşmış özelliklerinin yansıması. Eskitme işlemleriyle yıkama efektleri öyle bir oturmuş ki, sanki ruhun örgünün içine sızmış. Nasıl ama?

Vaay! Oğlumuz da okuyor.

LINDSAY —

Bir dakika, bir dakika! Sen buna okumak diyorsan o zaman

kusura bakma ama en iyi ben okurum. Nils, geç karşıma

bakayım. Hımm bir kere senin üstündeki

denimde şimdiye kadar görmediğim

–ki ben görmediysem kimse görmemiştir–

mimari oranlar var. Bu da premium

denimde halen ürün geliştirilebildiğini

gösteriyor. Koyu renkli görünümünün

kaynağı da doğal yıkamayla eskitme

olmalı. Artı, güncellik katan selvedge çizgisi.

Tamamen tamam! Budur: Mavi Amerika.

MAV

IOLO

GY

F/W

201

46

MAGDALENA —

Bu kadar mı yani? Yapabileceğinin en iyisi bu mu Lindsay? Peki karşında

açık seçik okunmayı bekleyen urban look’u görmüyor musun? Bense

karşımda Mavi Amerika giymiş tam bir “cool Berliner” görüyorum.

Başka kimin aklına gece çıkarken denim ceketle asit yıkamalı

tişört giymek gelir? Di mi ama?

ROCH —

Müthişsiniz ya! Size bayılıyorum ve okuma

konusundaki sözlerimi geri alıyorum. Ama yine de işin

bütününe bakınca önemli bir noktayı gözden kaçırdığınızı

belirtmek zorundayım.

Hep en son lafı sen söyleyeceksin yani....

Alakası yok Magda. Giydiklerimizi göstergebilimsel

bir gözle incelersek, sportif yaklaşımla kentsellik

arasında acayip etkileşim kurduğunu söyleyebiliriz.

Bu da Berlin’le 90’ların New York’u buluştu demektir.

TESS —

Kabul. Boyfriend ceketi giymek, bu pantolonlar, kumaşın tuşesi, renkler falan hepsi bir araya geldiğinde öyle bir sonuç çıkıyor hakikaten. Benim üstümdeki mesela, Ada ve Emma’nın boyfriend fit’leri var ve hepsi de yıpranmış ve doğal duruyor. Finishing süper.

LINDSAY —

Ben de tam Lindy ve Serena’nın vintage skinny’leri için aynı şeyi söyleyecektim. Artık denimden beklenen sadece üzerine mükemmel oturması değil, bir de hareketlerini sınırlamaması. Şu siyah ve gece mavisine dokundunuz mu? Nasıl da yumuşacık. Bunu ben bir tek Mavi’nin premium jean’lerinde gördüm valla.

Yine de son lafı ben söyleyeceğim. Bu koleksiyonda

90’ların New York’undan esinlenildiğinin en belirgin

kanıtları yüzeyde göze çarpan soluk gri tonlarla tatlı tatlı

yumuşatılmaş pastel tonlar.

Ona bakarsan “Motorcu tipi deriymiş gibi yapan pantolonlar esas kanıt.

Hem zaten fermuarlı montun detaylarını görmediniz mi” diye başlar,

“mini eteğin boyu” diye devam edebilirsin. Hem sen nereden biliyorsun

bakalım 90’ların New York’unu? O zamanlar kaç yaşındaydın ki?

Hatırlamıyor olabilirim ama okuyorum, öğreniyorum, biliyorum.

NILS —

Ben okumasam da, öğrenmesem de, bilmesem de yakıştırırım.

Tamam anladık, sen bir dâhisin!

Zor olur çünkü “denim” beş harfli, “denim on denim” ise on iki harfli...

Denim olmadan 90’ların New York’unu özetleyemezsin.

Hatta size sadece dört harfli sözcüklerle 90’ların New York’unu özetleyebilirim.

Başlıyorum, SOHO... ROXY... NYPD... Başka aklına dört harfli jenerik marka gelen var mı?

MAGDALENA —

Daha güzel şeyler düşünebiliriz, mesela WKCR.

TESS —

O ne?Ablamın vazgeçemediği radyo istasyonu. 24 saat dinlerdi.

ROCH —

Bir de CBGB var o zaman. Hilly Kristal’in canlı müzik kulübü.

Hiç gidemedim.

LINDSAY —

Buldum! SONY.

Ne alaka?

Walkman’den ötürü...

Ya, evet, öyle bir şey vardı.

Gevezeliği keselim, çekime çağırıyorlar.

Yine de son söz olarak...

AŞINI GİZLEYEN BLOG YAZAR­larının sık sık 90’ların New York

fotoğraflarını paylaşıp yakın geçmiş nostaljisi yapar olması nedendir? Gençliklerini geri alamayacaklarını anladıkları bir yaşa gelmelerinden mi? Yoksa dönemin “yabancılar oteli”nin dünya vatandaşlarına sunduğu o vahanın kılık değiştirmesinden mi?

Times Square’de 90’lardan bugüne bir tabela bile kalmadığından, bugünün turistleri sadece geniş açı selfie çekiyor. Ya tuğla cepheler? Onlar ne oldu? Cevap üç harfle özetlenebilir: LED. Gerçi 90’larda kafayı havaya dikmiş, hayran hayran havaya bakanlara da “Sen burayı asıl 60’larda görecektin” derlerdi ya neyse, o dönemin tanıklarından blog yazarı çıkmadı. Nedense burada bir süre geçiren herkes kendini New York uzmanı görür. Artık var olmayan ama belleğinde sakladığı her nokta da bir ayrıcalık timsalidir kent için.

Belki de New York’u efsanevi kılan bu efsaneler. Biri “1990 sonrası geldiysen esas New York’u gördüm diyemezsin” der, öteki “90’larda burada mücadele etmediysen kendine ‘New Yorker’ demeyi hak etmiyorsun” der. İkinciyi söyleyenlerin bir sonraki cümlesinde de Rudy Giuliani ismi geçeceğine bahse girebilirsiniz.

90’ların diğer on yıllık dönemlere göre farkı, adım adım milenyuma yaklaşılıyor olmasıydı. 2000 büyülü bir sözcüktü, “21st century” de ucuzcu bir AVM’den ibaret değildi. Görülmemiş bir değişim, rastlanmamış yenilikler bekleniyordu. Herkes her şeye hazırdı ve her ne olacaksa önce burada olacaktı.

BLOGLARDA 90’LARIN NEW YORK’U

Y

MAV

IOLO

GY

F/W

201

410

Nitekim öyle oldu. Üç w’nin yan yana gelmesiyle tüm beklentilerin ötesinde yeni bir âlem keşfolundu; Wall Street kendi insansı canlı türünü yarattı; zirveye çıkmış olan adi suç oranı minimuma indi.

90’lar, kâğıt kalem kullanarak son mektupların yazıldığı, telefonla konuşurken parmakların kablolara dolandığı, haftalığı 150 dolara otel bulunabilen, metro vagonlarının sokak sanatına tuvallik ettiği, evsizlerin evlerinin kapı dipleri olduğu, ara sokaklarda crack kokusu duyulan, sanayi deposundan sanatçı loft’u devşirilen, otomobillerde kasetçalar bulunan son dönem oldu.

Kaderine terk edilmiş küçük Ortadoğu görünümündeki Brooklyn’de vahşi köpeklere rastlandığı, yakılmış araba enkazlarıyla dekore edilmiş Williamsburg’da dekadansın acı edebiyatı üretmeye bile son verdiği yılların bu kadar yakın bir geçmişe ait olması garip değil mi? O günleri görenler L Train’in berisinde açılan ilk kafeyi, hipster’ların sökün edişini, butiklerin açılışını ve barikat malzemesi olan çöp bidonlarının yeniden sahici çöple dolmaya başlayışını da hatırlar. Hatırlayamayacak kadar genç olanlar ise o zamanlar neden herkesin şair olduğunu ve neden şarkıların bu kenti her şeyi yapmaya muktedir bir yer olarak dillendirdiğini anlayamaz.

Peki, kötü müydü? Hayır. Öyle olsa dünyanın başka bir yerinde kumdan kaleler yapacak olanlar burada yaşayıp bir kum tanesi olmayı tercih

eder miydi? Bugün bloglarında 90’ları yazanlar, o devasa “yabancılar oteli”nde kalan müthiş kişilikleri tanıdılar, onlardan biri oldular. İnsan türünün bütün harikalarının bu köhne barınağında başka hiçbir yere bahşedilmemiş bir kendin olma hürriyeti vardı. Biri olma sınırları kimi zaman başka birinin kendi olma sınırlarını zorlasa da karanlık, şiddet ve başıbozukluk ortamından doğan yaratıcı güç, kendi yolunu bulma ihtirası ve estetik de sadece buraya özgüydü. Mars Bar’ın duvarıyla Sinatra’yı buluşturan cümledeki gibi; “If you can make it in NYC, you can make it anywhere.”

90’larda eski olan yeniden daha değerli değildi. Eskinin eskiye göre bir eskilik değeri vardı. Manhattan garajlarında kurulan bitpazarlarında Bukowski’nin orijinal mektuplarını bulabilir, üzerinde Kubrick’in notları olan bir senaryo edinebilir, hakiki bir samuray kılıcı bile alabilirdiniz. Tabii bu arada 2. Cadde metrosundan geçerken bir junky illegal pazarlama amaçlı yanınıza yaklaşabilir, Mercer Street’te bir meczup aniden suratınıza bir yumruk atabilir, çaresiz bir yoksul grubu etrafınızı sarıp sizi sosyal yardıma zorlayabilirdi.

Yoklukları ve varlıklarıyla 90’ların New York’u dünyaya yeni olan o kadar çok değer kattı ki, dünyanın her köşesinden, onun sadece birkaç metrekaresine de olsa sahip olma arzusu duyanlar

“yabancılar oteli”ni doldurdu. Ne karanlığı delen zombiler ne de kayıp ruhlar onları yıldırabildi. Bir başka sanat, bir başka tarz, bir başka moda, bir başka benlik... Tüm bunların doğduğu kaynak nasıl kurur?

90’lar, Görevimiz Tehlike’yi görmenin cool, erotik mağaza açmanın girişimcilik, Broadway’de The Lover’ı seyretmenin lüks, Grey’s Papaya’da sosisli yemenin ihtiyaç, “Bizler kibar kentlileriz! Sayın valimizi daha iyi bir New York için çalıştığından dolayı takdir ediyoruz” afişine rastlamanın sıradan, Knitting Factory’de gece geçirmenin muhteşem, Carnegie Deli’s’nin bir sandviçini bitirebilmenin imkânsız, restoran barlarında sigara içmenin serbest olduğu yıllardı. Bazı şeyler hep olduğu gibi, bazı şeylerse hiçbir zaman olmadığı gibiydi. Ve bu ikisinin bileşkesinden doyumsuz bir hayat lezzeti çıktı.

Twilo, Tunnel, Limelight, Sound Factory, Websterhall “in”, house, freestyle, hip hop, dub müzik tercihiydi. Siyah, İtalyan, İrlandalı, Porto Ricolu, Dominikli, Jamaikalı olmak sosyal kimlikti. Harlem ve Bedstuy “Afroamerikan”, Morris Park ve Bensonhurts İtalyan, Hells Kitchen İrlandalıydı. Grafiti hepsinin dekoru, The Village Voice ise her şeyin kayda geçtiği yayındı. Bu muhteşem on yılın belleklere sıçrattıkları ise bugünlerde blogger’ların imbiğinden süzülerek karşımıza çıkıyor. Nostalji olayı mı dersiniz? Öyle olsa gerek…

MAV

IOLO

GY

F/W

201

412

AVİ BU YIL Mercedes­Benz Fashion Week Berlin

kapsamındaki “Stylight Awards­ Best Style Fashion Blog” sponsoruydu. Mavi’nin 2014 sonbahar­kış koleksiyonunun sunulduğu defilede Almanya’nın 2012 Next Top Model’i seçilen Luisa Hartema başta olmak üzere, mankenler podyuma çıkıp Mavi’nin yeni sezon denim look’larını sergiledi.

BIR AIDA DESTANI

M

OVUN ARDINDAN SIRA ödül törenine geldi. Aktör Raul Richter

ve “The Blonde Salad” bloguyla itgirl’lüğe terfi eden Chiara Ferragni’nin sunduğu törende sıra en iyi moda

blogger’ına geldiğinde, sahneye çağrılanların biri Mavi’nin

baş tasarımcısı Güney Oktar, diğeri ise

ödülünü onun elinden alacak olan “winner” Aida’ydı. Yarışmaya Dulcidea adlı sitesiyle İspanya’dan katılan Aida, Mavi’den bir de İstanbul

seyahati kazandı. Tabii ki takipçileri de onun

İstanbul günlüğünü adım adım izledi.

Ş

Aida’nın İstanbul Günlüğünden

“Harika şehir: İstanbul. Gelir gelmez Mavi’nin merkezine gittik ve jean üretiminin arka planındaki muazzam ve inanılmaz dünyayı keşfettim. Herkes mükemmellik için çalışıyordu. Yemek yedik ve bütün hafta sonumu geçireceğim The House Hotel’deki süitime yerleştim. Çok güzel ve rahat.”

* * *

“Selam şekerler! Hafta sonunuz nasıl geçiyor? Benimki şahane, çünkü buranın en tutulan markası Mavi’yle birlikte İstanbul’u keşfediyorum. Cumartesi Babylon Sound Garden Festival vardı ve Mavi de sponsorlar

arasındaydı. Pet Shop Boys’u seyrettim ve yine harikaydılar! Sky Ferreria ve Fm Belfast da öyle. Benim gibi festival delisi biri için, çok iyiydi.”

* * *

“Tarihi Yarımada’yı rehber eşliğinde gezdim. İstanbul’un tarihi yanını gördüm. En çok Ayasofya’yı ve Kapalıçarşı’yı sevdim tabii. Yine de Boğaz’da tekne turuyla İstanbul’u denizden gördükten sonra Asya ile Avrupa arasında günbatımı seyretmek gibisi olamaz. En güzel günüm. Çok sevgiler.”

* * *

“Selam şekerler! Bugün Karaköy’e gittim. Birkaç yer tavsiye etmişlerdi. En şaşırtıcı olan görüntü koca köprülerin üstünden balık tutanlardı. Sonra çok hoşuma giden Ortaköy’e gittik. Mağaza ve tezgâhlarla doluydu. Biraz takı aldım. Deniz kenarında yemek yedik. Şehrin her yerinde bir sürü kedi var. Kuyumcu vitrininde uyuyanını bile gördüm.”

Foto

ğraf

lar h

ttp:

//w

ww

.dul

ceid

a.co

m a

dres

inde

n al

ınm

ıştır

.

BIR AIDA DESTANI

MAV

IOLO

GY

F/W

201

414

Mav

i Son

baha

r­Kı

ş D

efile

si

Mer

cede

s­B

enz

Fash

ion

Wee

k B

erlin

Fo

toğr

af: L

ouis

Vig

nat v

e At

illa

Fida

n S

aç ta

sarım

ı ve

mak

yaj:

Bor

is E

ntru

p (M

aybe

lline

)

MAV

IOLO

GY

F/W

201

416

DENIM KITCHEN ALMANYA TURNESI

’LERDEN FIRLAMIŞ gibi şehir şehir gezen bir VW

minibüs. Sanki her istasyonda bir rock festivali varmış gibi çevresinde styling kuşağı yaratan yaratıcı bir blog yazarı.

Mavi’nin Denim Kitchen konsepti, Almanya’nın farklı noktalarına bu turneyle yansıdı. Mavi minibüs otobanları arşınlayıp yeni bir kente vardıkça, onu mesken tutan sahibi değişti ve direksiyon kimin eline geçerse onun kişiliği ve yaratıcılığından doğan yeni stil önerileri çevreye saçıldı. Park ettiği yerde kapıları açıldığı an çevresini plaj şemsiyesi, şezlong, palmiye ve sörf tahtasıyla düzenleyen minibüs, ikonik bir yaz manzarası sergilerken müzik de yaydığından her durakta hemen ilgi çekti. Mavi’yle Akdeniz arasındaki ilişkinin bu üç boyutlu görsel yansıması üzerine toplanan ilgiyi daha da iyi nasıl değerlendirebileceğini çok iyi biliyordu. Çünkü aylar boyu yapılan hazırlık sonrasında, ülkenin en etkili moda blogu yazarlarına çağrı yapılmış, Mavi Denim Kitchen Tour’a katılarak ev sahipliği yapmaları istenmişti.

Beklenmedik anda, beklenmedik bir yerde, bu hayata biraz daha zanaat ve yaratıcılık katma projesi Katja ile Leipzig’de başladı. Katja yaratıcılığını daha önce Bread&Butter’daki Mavi standında da sergilemiş ve New York Mavi mağazasında Denim Kitchen etkinliği düzenlemişti. Bu deneyimleri ve tam bir yaptakçı olmasından dolayı turne tam başarıyla başladı. Daha ilk durakta, 2014 yazının mottosu “festival ve hippi stili” olarak belirdi. Katja el çabukluğuyla ürün ve aksesuar bilgisini birleştirip Mavi’den kendi fit’ini seçenlere ürün kişiselleştirme üzerine yaratıcı uygulamalar yapmakla kalmadı, katılımcıların ufkunu açacak ilham kaynaklarını da sergiledi.

Katja Mavi minibüsü hemen terk etmedi. Berlin Mitte’deki buluşmada bu kez yanında Anton Unai de vardı. Kıyafetiyle Denim Kitchen’ın şefi intibaı verse de aslında 2000’lerin ikinci yarısından beri açtığı sergilerle adından çok söz ettiren Anton Unai, Joseph Beuys’un felsefi mirasını

1970M

avi D

enim

Kitc

hen

Yaz

Turn

esi

Foto

ğraf

: Dom

inik

Wol

f

sürdüren, disiplinlerarası bir dâhi olanak nitelendiriliyor. İspanya’da başlayan yolculuğunu Avrupa’nın birçok ülkesinde sürdürdükten sonra Berlin’de karar kılan Anton da daha önce Mavi etkinliklerine katılmıştı. Berlin Mitte durağında tişörtleri festival imgeleriyle buluşturacak baskılar yapıp bilezik ve patch’lere odaklanan Katja’ya özgün malzeme sağladı. İkili bir kez de Oberhausen’ın dev alışveriş merkezinde şov yaptı.

Mavi van, yoluna Hamburg ve Frankfurt’ta bir başka Berlinli sanatçı olan Hannah ile devam etti. Mavi’nin “Pilp your shirts” etkinliğinde tasarım yeteneğini de kanıtlamış olan Hannah’nın yaratıcılığına Frankfurt’lu blogger Kim eşlik etti. Minibüsün Münster’deki ev sahibesi etkili bloguyla tanınan, 75 binin üzerinde takipçi sahibi bir moda tutkunu, Jana (Bekleidet) olurken, turnenin Münih ayağında The Paste.blog’un yaratıcısı Patrizia vardı. Mavi Denim Kitchen’ı yorumlarken o da yaptakçılığını konuşturdu ve asistanıyla birlikte katılımcıları denimin farklı boyutlarıyla buluşturdu.

DENIM KITCHEN ALMANYA TURNESI

AKS

ESU

AR

LAR

mavi.com

AKS

ESU

AR

LAR

5

5

1 2 3 4

A

B

C

D

E

2 3 41

5 6 7 8

5 6 7 8

A

B

C

D

E

Mavi mağazalarında satılan Indigo Turtles etiketli her ürün, on yavru deniz kaplumbağasının yaşamını sürdürebilmesini sağlıyor.

NDIGO TURTLES* projesi, nesli tükenme tehlikesindeki 15 bin

Akdeniz deniz kaplumbağasını koruma altına alıyor. 110 milyon yıldır Akdeniz faunasının doğal parçası olan yedi deniz kaplumbağası türünü yaşatmayı hedefleyen Mavi, yeni sezonda jean’lerle de zenginleşecek olan aynı temalı ürünlerle, güney kıyılarımızın en eski sahiplerini koruyor. 2014 yaz sezonunda vitrine çıkan Indigo Turtles tişört koleksiyonu girişime yönelik ilk destek oldu. Geliri proje yürütücüsü EKAD’a aktarılan koleksiyon, ORTA’nın geliştirdiği turkuaz tonlardaki denim kumaşından üretilmiş özel jean’lerle zenginleşecek.

EKAD, biyoçeşitlilik ve doğa koruma konusunda uzman akademisyenlerin kurduğu, deniz kaplumbağalarının korunmasında uzman, koruma altındaki türlerin yuvalama alanları ve yavrular için tehdit oluşturan unsurlarla mücadele eden bir STK. Deniz ve kıyı ekosistemi açısından da büyük önem

taşıyan deniz kaplumbağalarının Akdeniz’deki yuvalama alanlarının büyük çoğunluğu Türkiye kıyılarında bulunuyor ve yavruların yumurtlama yaşına gelmesi 15 yıl alıyor. Bu yüzden, sağlıklı büyüme koşullarının yaratılması Akdeniz’in ekolojik yaşamına önemli bir katkı sağlayacak.

EKAD’ın Haziran­Eylül ayları arasında Belek’te gerçekleştirdiği çalışmalara Mavi ekibinin yanında dünyanın birçok ülkesinden yüzlerce gönüllü katıldı. Kurulan kamp alanında buluşan gönüllüler, yumurtaların dış etkenlerden korunması ve kabuklardan kurtulan yavruların denize ulaşması için çaba sarfe derken müthiş bir doğa olayına da tanıklık etmiş oldu. Aşırı sıcakta kum üzerinde uzun yürüyüşler ve zorlayıcı uyku düzenine karşın özveriyle çalışan katılımcılar, 400 yuvayı sahiplenerek yaklaşık 15 bin deniz kaplumbağasını yaşatmayı hedefleyen projenin 2014 ayağında, doğal yaşamın sürdürülebilirliği için hayati bir müdahalede bulundu.

* Indigo Turtles projesi, Orta Anadolu A.Ş.’nin Orta Blu Protect Water (Suyu Koru) programı kapsamında, Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD) tarafından yürütülmektedir.

BIR AKDENIZ SEVGISI HAREKETI:

I

INDIGO TURTLES

Deniz kaplumbağalarını Mavi’yle buluşturan Mavi­Indigo Turtles Gönüllüleri’nin kamp videosu YouTube’da.

MAV

IOLO

GY

F/W

201

423

Bunları biliyor musunuz?

Deniz ve kıyı ekosistemi açısından büyük önem taşıyan

deniz kaplumbağalarının Akdeniz’deki yuvalama alanlarının büyük çoğunluğu,

Türkiye kıyılarında.

Koruma altına alınan deniz kaplumbağalarının ortalama ömrü 60 yıl ve

15–20 yaşında ergenliğe ulaşıyorlar.

Yaşamlarının çoğu denizde geçiyor ve yalnızca dişiler yumurtlamak için

doğdukları kumsala geri dönüp sahile çıkıyor.

Beslenme ve kışlama alanlarına gitmek için çok uzun mesafelere

göç ettiklerinden, ortalama üç yılda bir yuvalıyorlar.

Her dişi, ömrü boyunca yaklaşık kırk kadar yuva yapıp

3.200 yumurta bırakıyor.

Yumurtalardan çıkan yavruların ortalama yüzde kırkı denize ulaşırken,

bunu başaranların sadece binde biri hayatta kalıyor.

Yumurtadan çıkan yavrular deniz yönünü yakamozların yardımıyla bulduğundan, sahilde yakılan ışıklar

yanlış yönlenmelerine neden olabiliyor.

EKAD SORUYOR:

24

MAV

IOLO

GY

F/W

201

426

AVUSTRALYA’DA BLOGGER REKABETI

AVİ AVUSTRALYA sosyal medya etkinliğini ve moda

kültürünü artırmaya yönelik olarak moda blogu yazarları arasında bir ödül programı başlattı. Kişisel stilden sokak modasına farklı segmentlerde yüksek takipçi oranına ulaşmış moda yazarları arasında yapılan yarışmanın ödülü Trip Advisor’ın en gözde gezi noktası seçtiği İstanbul’a seyahat olunca, rekabet kızıştı. Alexander Carlton (Australya’nın önde gelen moda dergisi Shop Til You Drop editörü), moda blogu yazarı Brooke Testoni (Maiden Sydney) ve Ali Hootman’den (Mavi Avustralya) oluşan jürinin değerlendirmesi sonucunda kazanan belirlendi.

M

En iyi on blogdan seçmeler

Bugün her şey daha bir başka.

“Yeni Mavi Alexa’m sanki benim için yapılmış gibi (tebrikler), anında gardrobumun değişmezleri arasına girdi. Üstelik paça boyu da tam bana göre.”

“Mavi’nin reform koleksiyonundaki Alexa skinny jean’i için derinlemesine mükemmel diyebilirim. Belki klişe olma riskine gireceğim ama tam benim için yapılmış gibi ve bu cidden doğru.”

“Bu şahane jean’ler hakkında yazan birçok blog yazarı gördüm. Hakikaten hepsi üstüme tam uyuyor. Her birimiz farklı vücut yapısına sahip olsak da nasıl oluyorsa uyuyor işte!!! Alexa giyiyorum ve söylemeliyim ki, otur, kalk, koş, zıpla, ne yaparsan yap mükemmel. Heyecanla onaylıyorum.”

WATERMELON CRUSH

SUBSTANCE BLOG

JESKAALEE

Steph Kramer/Sydney

Ally May Carey/Sydney

By Jessica Marshall/Gold Coast

IG Takipçi sayısı: 6.600

IG Takipçi sayısı: 21.000

IG Followers: 35.000

FB Beğenileri: 3.600

“Melbourne’un gri soğuğunda yeni denim favorim, Mavi’nin inovatif Gold Reform Koleksiyonu.”

SEE WANT SHOP

Lisa Hamilton/MelbourneIG Takipçi sayısı: 138.000 FB Beğenileri: 23.000

“Üstünüze tam uyan bir jean aradığınızda gidip Mavi’yi deneyin. Bu mesajın jean hastası bir kızdan geldiğini hatırlatırım.”

A FOX THAT MEOWS

Rochelle Fox/SydneyIG Takipçi sayısı: 36.000 FB Beğenileri: 7.000

AVUSTRALYA’DA BLOGGER REKABETI

MAV

IOLO

GY

F/W

201

428

“Coachella’ya gitmeyi çok hayal etmiştim ve sonunda gittim. Ve orada Mavi hayatıma girdi! En mükemmel mavi denim yıkaması hangisidir diye soracak olursanız da cevabım aynı: Tabii ki Coachella!”

“Hafta boyunca Alexa’mın içinde kaldım ve bu yıl gördüğüm en iyi jean olduğuna eminim! Mavi Türkçe’de mavi anlamına geliyormuş ama bence denim uzmanlığı anlamına geliyor!”

“Mavi’nin özellikle plajda rahat etmek için ideal olduğunu söylemeliyim. Sahip olduğu stil bir yana, aynı anda hem çizmeyle hem de Havaianas’larla çok iyi gidiyor.”

MOJO MADE

TANARAH

SMF (SYDNEY MEN’S FASHION)

Morgan Joanel/Sydney

Sanchia Peterson/Melbourne

Elias El­indari/Dubai

IG Takipçi sayısı: 4.000

IG Takipçi sayısı: 10.000

IG Takipçi sayısı: 22.000

FB Beğenileri: 8.000

FB Beğenileri: 12.000

“Mavi’yi keşfedeli beri denim oyununa iyice dahil olduk diye düşünüyoruz. Mavi Gold serisinin inanılmaz stretch kumaşları var. Bu jean’ler sanki ikinci bir deri gibi vücudu sarıyor. İkimiz de hayli şaşırdık.”

CITIZENS OF STYLE

Tayla­Jane ve Madeline Riley/SydneyIG Takipçi sayısı: 3.000

“Hiçbir zaman jean’e fazla önem vermedim. Samimiyetle söylemeliyim ki, jean giyecek son insan benim ama bunlar o kadar rahat ki…

JESS LOVES FRED

Jess T./SydneyIG Takipçi sayısı: 10.000 FB Beğenileri: 4.000

And the winner is…

Seçim kriterleri yaratıcılık, sosyal medya popülerliği, Mavi’yi blog’a doğru yansıtmaydı ve adaylardan İstanbul’a marka elçisi olarak seyahat edebilecek olmaları bekleniyordu. Kazanan moda, seyahat ve fotoğraf tutkunu, 23 yaşındaki Spin Dizzy Fall blogunun yazarı Emma Lucey oldu.

Emma eylül ayında fotoğrafçı sevgilisi Luke Hooper’la birlikte İstanbul’a gitti. Mavi Türkiye pazarlama ekibi tabii ki onlara harika bir gezi programı hazırlamıştı ve kültürel geziler dışında İstanbullu meslektaşlarıyla da bir buluşma ayarlanmıştı. Böylece iki uzak dünyanın blog yazarları Mavi’de buluşarak modaya ilişkin görüşlerini birbiriyle paylaşma imkânı buldu.

“Mavi çılgınca bir şey yapıp bana tam uyan jean’i yarattı. Mavi Reform koleksiyonundaki ultra incelik –bırakın üzerime çok iyi uymasını– bende gelecekte miras bırakmak isteyebileceğim kadar derin bir etki yarattı.”

SPIN DIZZY FALL

Emma Lucey/SydneyIG Takipçi sayısı: 38.000 FB Beğenileri: 3.000

MAV

IOLO

GY

F/W

201

430

ÜÇ PARKOURGÜNÜ

AVİ’NİN YENİ REKLAM FİLMİ üç gün süren çekimler süresince

tüm ekip için yeni bir deneyim oldu. Dünya üzerinde gittikçe meraklısı artan parkour sporuyla tanışmak özellikle filmin yıldızı Serenay Sarıkaya için ayrı bir önem taşıyordu; çünkü bu kez rol arkadaşı ne bir aktör ne de modeldi. Erkek oyuncu birçok reklam filminin yanı sıra James Bond, Avangers, Harry Potter, Game of Thrones, Sherlock Holmes gibi çok sayıda film ve dizide görev alan, dünyanın en ünlü parkour sporcusu Chase Armitage’dı. Serenay çekimlerden bir ay önce parkour dersleri almaya başladı. İki parkour sporcusu Cane ve Chase kardeşlerle kamera karşısına tam bir Mavi Gold kızı olarak çıkan Serenay, geçirdiği hazırlık dönemi ve çocukluğundan başlayarak jimnastik yapmasına bağlı olarak Med Cezir’dekinden çok farklı bir performans ortaya koymakta hiç zorlanmadı.

Mavi’nin skinny look’unu Jake ve Teo jeans gömlekle yansıtan Chase Armitage, parkour performansına bağlı olarak sayısız ödül kazanmış bir sporcu. Bedensel hareketliliğin sınırlarını zorlayan bu branşta rekabet yok ve bir noktadan diğerine giderken var olan tüm engellerin hızlı ve akıcı şekilde aşılması öngörülüyor. Dolayısıyla parkour sporcularının tek rakibi kendileri oluyor. Chase parkour dışında birçok spor dalıyla yakından ilgili olmanın yanında capoeira ve break dansa da tutkun.

M

Foto

ğraf

lar:

Uğu

r Bek

taş

2014 Mavi Reklam Filmi Reklam yıldızı: Serenay SarıkayaRol arkadaşı: Chase ArmitageSenaryo: Ali TaranYönetmen: Cemal AlpanGörüntü Yönetmeni: Simon CoullStilist: Carlo Alberto Pregnolato

Chase Armitage:

— Parkour’la ilgilenmeye 15 yaşında başladım ve 15 yıldır bu spora devam ediyorum. İlk profesyonel işimi 18 yaşındayken aldım. Bu alandaki endüstri sürekli geliştiğinden çalışmalar aralıksız devam etti ve parkour benim hayat tarzım oldu. Bu işin bana yaptığı en büyük katkı dünyayı gezmemi sağlaması oldu. Başka türlü bunca ülkeyi görme imkânı bulamazdım. Mesela şimdi İstanbul’dayım ve bu harika bir şey. Mesleğimin bir hediyesi gibi. Parkour’un en güzel tarafı, her an her yerde uygulanabilir olması. Bir spor salonuna bile gitmek gerekmiyor. Evinin bahçesinde, sokakta ve dünyanın her yerinde bedensel performansla aşılabilecek birçok engel bulunuyor. Tabii ki içindeki çocuk ruhunu kaybetmemek şart. Mavi reklam çekimi gibi profesyonel işler olmadığı zaman da kendi istediğim yerlerde parkour yaparak film çekiyorum. Kardeşlerim ve arkadaşlarımla birlikte farklı yerlerden aldığımız ilhamı değerlendirerek çekim yapmayı seviyorum. Bu, İstanbul’a beşinci gelişimiz. Kentin her iki yakasında çok iyi vakit geçiriyor, burayı seviyoruz. Bu filmdeki mekânlar ve ekip çok iyiydi. İstanbul’da hep keşfedecek bir şeyler çıkıyor. Normalde bu işi yaparken jean giymeyi tercih etmem ama bu çekimde giydiklerim o kadar esnekti ki, değil zorlanmak rahat bile geldi. Artık hem parkour yapıp hem de cool görünmek istediğimde Mavi Amerika giyeceğim; çünkü bu işi yaparken kesinlikle rahat ve kendini hissettirmeyen giysiler gerekiyor. Mavi’yi zaten biliyordum. Kanada’da, New York’ta, Londra’da rastladım. Tarzı bana tam uyuyor.

Serenay Sarıkaya:

— Mavi yeni bir jean yapmış. Gold. Süper bir şey. İncecik. Bir kere sımsıkı sarıyor ve asla esneme yapmıyor. Acayip bir teknoloji geliştirmişler. İnsan her şeyi yapabiliyor. Atladım, zıpladım, koştum, o kadar rahat ettim ki, bu jean’in içinde herkesin hem seksi, hem cool olacağına emin oldum. Hiç üstünde yokmuş gibi hissediyorsun ama diğer yandan tam jean gibi. Çekimler boyunca hep kendime “Jean’imi buldum” dedim. Projenin en iyi yanı bu oldu! Jean’imi bulmam dışında oldukça zor bir süreçti. Acayip bir tecrübeydi ve bence herkesi çok şaşırtacak bir reklam filmi oldu. Tatilden döner dönmez kendimi parkour macerası içinde buldum. Çok heyecanlı geçti. Derslere hayvan hareketleri yaparak başladık. Sonra giderek hareketleri geliştirdik ve bir yandan bedenimin kapasitesini fark etmeye, bir yandan da dengeli olmayı öğrenmeye başladım.

MAV

IOLO

GY

F/W

201

432

Kapalıçarşı’nın çatısı Altında 64 cadde ve sokak, iki bedesten, 16 han, 22 kapı, 3600 dükkân olan, dünyanın en ünlü çatılarından biri. Yüz binlerce kişi altından geçip giderken, çekim ekibi kuruluş tarihi 1461’e dayanan Kapalıçarşı’nın artık “James Bond yolu” olarak anılan çatısında bir parkour sahnesi çekti. 1894 depreminden sonra yapılan tadilatlarla bugünkü halini alan çatı, aynı zamanda dünyanın en eski bankasıyla en büyük ve en eski alışveriş merkezini de örtüyor.

Yeni Cami’nin geçit ve merdivenleri Eminönü’nde meydanı süsleyen en büyük yapı, Yeni Cami diye bilinen Valide Hatice Sultan Camii. Temeli

1597’de III. Murad’ın eşi Safiye Sultan tarafından atılan külliye inşa edilirken deniz kenarındaydı. Mimar Sinan’ın kalfası Davud Ağa temelden su çıkınca tulumbalarla suyu tahliye etti ve kazıklar çaktırıp taş temeli bugünkü seviyesine yükseltti. Ardından deniz doldurularak zemin sağlamlaştırıldı. Davud Ağa ölünce inşaata Dalgıç Mehmed Ağa devam etti. 1603’te Safiye Sultan da ölünce iş yarım kaldı. 1660’ta yaşanan yangın tüm Suriçi’ni tahrip edince IV. Mehmed’in annesi Hatice Turhan Sultan Yeni Cami’nin de yeniden inşa edilmesini emretti. Cami ve çevresinin düzenlenmesi, İstanbul’un en yoğun Yahudi yerleşiminin dağılmasına neden oldu.

Büyük Yeni Han’ın galerileriİki revaklı avlusu ve üç katlı yapısıyla İstanbul’un en ilginç hanlarından olan Büyük Yeni Han, III. Mustafa tarafından 1764’te yaptırıldı. Topografyadaki kot farkını değerlendiren yapının bir kapısı üçüncü kattan Tarakçılar Sokağı’na açılıyor. Beşik tonozlu ana avluya bakan revaklar yuvarlak kemerli dokusuyla egzotik bir dekor yaratıyor. Mehmed Tahir Ağa imzası taşıyan Büyük Yeni Han evvelce sarrafları ve ilk Emniyet Sandığı’nı barındırırken, I. Dünya Savaşı’ndan sonra işgal kuvvetlerinin karargâhı olarak kullanıldı. Halen farklı atölye ve işletmelere ev sahipliği yapıyor.

BAŞROLDE ISTANBUL

Mavi’nin yeni reklam filmi, parkour performansı için en iyi fonu oluşturacağı düşünülen İstanbul’a has özel mekânlarda çekildi. O mekânlar İstanbul’u biraz daha yakından tanıma fırsatı yaratıyor.

Bomonti Bira Fabrikası’nın avlusuOsmanlı İmparatorluğu’nda modern teknikle ilk bira imalatı yapılan fabrika, 1890’da İsviçreli Bomonti kardeşler tarafından kuruldu. 1912’de rakip şirket Nektar’la birleştikten sonra 1938’de Tekel İdaresi’ne geçen tesise yeni üniteler eklendi. Bunlardan biri de 1950’lere kadar var olan Bomonti Bira Bahçesi’ydi. Efes Pilsen tarafından satın alınıp 37 milyon litre üretime ulaşan fabrika 1991’de işlevini tamamladı. IC İçtaş İnşaat’ın 2010’da başlattığı proje sonrasında bina bugünkü halini aldı. Şimdi İstanbul’un en büyük oteli Hilton Worldwide’ı barındıran kampustaki tarihi fabrika da restore edildi ve İstanbul’un yeni Babylon’u olmaya hazırlanıyor.

Galata’nın terasları 19. yüzyıla kadar Suriçi ve Üsküdar’ın dışında kentin üçüncü bölgesi olan Galata, tepelere doğru genişleyip bugünkü Beyoğlu’nu oluştururken mimari dokusu da değişime uğradı. Tophane gibi eski yapıların yanında 18. ve 19. yüzyılda ahşap yapıların yerine gelen taş binalar, 1950’lerden itibaren artan çarpık yapılaşma örnekleriyle harmanlanarak İstanbul’a has bir kentsel görünüm yarattı. Dini yapılar ve konsolosluk binalarıyla iç içe geçen bu yapılanmanın güncel halini gözlemek için en uygun konum ise Galata’nın terasları.Fo

toğr

afla

r: U

ğur B

ekta

ş

ERENAY SARIKAYA’NIN ilk Mavi Gold serisi ürününü

giydiğinde “Bir beden ince gösteriyor, sımsıkı sarıyor” demesinin nedeni, yeni nesil jean’lerin hakikaten sihirli bir şekilde vücudu sarıyor olması. Denim teknolojisinde varılan nokta, kumaşın hafifliğini ve esnekliğini artırarak bir jean devrimi yaratıyor. Vücudu 360 derece saran jean’lerin ardında yatan sır, denim kumaşının dokunduğu pamuğu lastik gibi saran iplik teknolojisi. Denim’de üstün performans sağlayan bu yenilik Mavi’nin tasarım ve üretim kalitesiyle birleşerek jean’de

‘perfect fit’i yeniden tanımlıyor.

SERENAY MAVI

Çok mu çok modayızSMAVİ GOLD REFORM

Vücudumu sımsıkı saran...

Şekle sokup neredeyse bir beden ince gösteren...

Gün boyu şeklini koruyan muhteşem ötesi bir jean.

Hareket özgürlüğümü doruklarda yaşatan yeni moda bir jean...

Jean’de yeni nesil stretch’in

Mavi imzalı en son tasarımı...

Çok havalı. Çok çekici. Çok seksi.

MAVİ GOLD DREAM FIT

Tenim kadar yumuşak...

Tenim kadar hafif bir jean.

Giyince çıkarmak istemiyorum...

Üzerimde var ama yok duygusu yaşatıyor...

Hareket özgürlüğüme özgürlük katıyor.

İşe giderken de, gece çıkarken de kendine baktıran olağanüstü bir jean.

İpliğinden ve teknolojisinden olsa gerek Perfect fit özelliği ve yumuşaklığı ile hayran olunacak bir jean.

Çok havalı. Çok çekici. Çok seksi.

#yepyenibirjean

Foto

ğraf

lar:

Ric

card

o Ti

nelli

MAV

IOLO

GY

F/W

201

436 EÇTİĞİMİZ İLKBAHARDA

Mavi, Brooklyn’deki flagship mağazasının bulunduğu Park Slope’taki bir bina duvarına uygulanacak sanat eseri için bir yarışma açtı. Birçok adayın projeleriyle katıldığı yarışmanın amacı New York’un bu ikonik semtine kalıcı bir eser kazandırmaktı. Sanatçılardan

“What’s your Brooklyn?” sorusuna yanıt aramaları ve kendi Brooklyn anlayışlarını bir esere yansıtmaları istendi. Bunun dışında tamamen serbest ve özgün bırakılan sanatçılar eserleriyle son teslim günü jüri karşısına çıktı. 9 Haziran günü bir karara varan jürinin seçimi kazananın Kate Wilkes olduğunu belirledi.

Kate Wilkes, Carroll Gardens’ta kiliseden dönüştürülmüş bir dairede yaşıyor. Ve genellikle perakende ürünlerinin ambalaj tasarımları üzerine çalışıyor. Birkaç yıldır üzerinde çalıştığı kentsel manzara resimlerini sergiledikten sonra ise yeni bir iş kolu bulmuş durumda. Tasarladığı ürünler Etsy’de, Smith St. Kate ve By Brooklyn’de satılırken, bir yandan dijital medyada yaptığı işleri tekstil ürünlerine uyarlıyor. Halen 7. Cadde’deki Stationers’ta yapıtları sergilenen Wilkes’in duvar çalışması ise 21 Haziran’da tamamlandı ve hayatına başladı.

JÜRİ:Brooklyn sakinleri Eric Adams Brooklyn Borough BaşkanıLisa Small Brooklyn Müzesi Küratörü Michael Conklin Brooklyn Magazine Genel Yayın Yönetmeni

WHAT’S YOUR

BROOK-LYN?

G

Kate’nin çalışma sürecini ve NYC Block Party’yi YouTube’da izlemek için: #whatsyourbrooklyn

Detay görüntüleri Kate’in Instagram’ından: @brooklynbelltower.

Katılımcılardan bir seçki:

Emily Strauss, FIT (Fashion Institute of Technology, New York) mezunu, ayrıca Mural Painter NYC’nin (www.muralpainternyc.com) sahibi. Şu anda Park Slope’ta bir restoran için yaptığı dış mekân mural (duvar boyama) uygulaması üzerinde çalışıyor ve Park Slope’un sakinleriyle bir arada olmaktan büyük keyif alıyor. Brooklyn Köprüsü’nün dev bir soyut grafik görüntüsünü referans alan Emily, onun üzerine kendi çizgilerini oturttu. Siyah ve grileri, lazer ışınlarını andıran neon çizgilerle evlen­direrek, Montana akrilik sprey boyalar ve şeritlerle çizimine kentsel detaylar işledi.

Zeynep Pak, kendi markası TakeNote by Zeynep Pak için yaratıcılığını konuştur­manın yanı sıra bir dizi farklı markayla işbirliği yapıyor. Tasarımlarında otantik ve heyecan verici olmayı amaçlayan Zeynep, mükemmel ve kusursuz tasarımlar yerine pratik ve günlük hayatta kullanılabilir uygulamaları tercih ediyor. Zeynep, Mavi Türkiye ofisi için aralarında İstanbul tişörtlerinin de olduğu pek çok tasarım yaptı. Callie Hirsch için Brooklyn, keşfetme, yakalama ve paylaşma demek. Callie, New York eyaletinin dağlık bölgesi Rockland County’den gelmiş ve Brooklyn’de yaşıyor. Kâğıt üzerine mürekkep, tuval üzerine akrilik ya da vitrin mankeni üzerine akrilik gibi farklı araç ve yüzeyler kullanıyor. İşlerini 25 yıldan uzun bir süredir birçok ulusal ve uluslararası etkinlikte sergiliyor. www.callieart.com

Sadi Tekin İstanbullu bir endüstri tasarımcısı ve illüstratör. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde endüstriyel tasarım eğitimi aldı. Haftalık bir mizah dergisinde karikatürleri yayımlanıyor, ayrıca çocuk kitapları resimliyor, film posterleri tasarlıyor ve endüstriyel tasarım, sergi ve film projelerinde çalışıyor. Casey Courey-Pickering, Los Angeles’ta yaşayan ve “hero” lakabını kullanan bir karma medya sanatçısı. 2007’den bu yana sanatına yeni elementler ve teknikler katmaya çalışıyor. Son bir yılda vakitsiz ölümlerinden önce Amerika Rüyası’nı yaşayan Brooklyn’li iki sanatçıya, Christopher Wallace (The Notorious B.I.G.) ve Jean Michel Basquiat’e saygı niteliğinde bir resim yaptı. Casey bir baskı şirketiyle birlikte bu eserin sınırlı sayıda baskısını piyasaya sürdü. Maria Sayde yarışmaya iki tasarımla katıldı. İlk tasarımı soyut bir kuş tüyü. Brooklyn pek çok farklı kuş tüyüyle ilişkilendirilebilir. Kuş tüyü özgürlüğü sembolize ediyor; özgürlük ya da aşk, sanat, moda, umut, güzellik ve tutkuyu... Bu onun Brooklyn’i! İkinci işinde ise Güzel ve Çirkin’in gülünün soyut bir yorumuna yer vermiş. Maria bu tasarımını Brooklyn’i temsil ettiği için seçmiş; çünkü ona göre gülün ve yapraklarının güzelliği arasındaki dengeye rağmen, bu güzelliği koruyacak dikenler olmasa gül, artık saygı duyulan ve sevilen bir çiçek olmayacak.

1 2

1, 2 Maria Sayde 3 Callie Hirsch4 Casey Courey­Pickering5 Sadi Tekin 6 Zeynep Pak7 Emily Strauss

3

5

4

6

7

MAV

IOLO

GY

F/W

201

440

2014 Mavi Sonbahar­Kış KoleksiyonuFotoğraf: Benny HorneStil editörü: Carlo Alberto PregnolatoModeller:* Lindsay Lullman Magdalena Frackowiak (30.) Nils Butler (21.) Roch Barbot (17.) Tess Hellfeuer (hotlist)Saç tasarımı: Ali Rıza YılancıMakyaj: Ali Rıza ÖzdemirLokasyon: Aslı Tunca Evi, İstanbulYapımevi: Trouble Management

* models.com sıralaması

Maviology

Mavi Giyim San. ve Tic. A.Ş. adına sahibiElif Akarlılar

Sorumlu müdürPınar Gözeri

Editörİzzeddin Çalışlar

TasarımEsen Karol

Katkıda bulunanlarAdrian Higgs Alison HootmanAlissa FriedmanCaroline ProsenjakCem DinlenmişErin HawkerKübra AlptekinNihal BoztekinPatrick Jones

Kapak fotoğrafıRiccardo Tinelli

Bu sayıda kullanılan fontlarYellow Design Studio’dan Eveleth Radim Pesko’dan F GroteskTypeTogether’dan Bree Serif

Yayın türü: 6 aylık dergi- yerel süreli yayın

Yayıncı Mavi Giyim San. & Tic. A.Ş.Eski Büyükdere Cad., No: 43, 4. Levent, 34418, Istanbul, TürkiyeTelefon: +90 212 371 20 [email protected]

Basımevi Mas Matbaacılık A.Ş.Hamidiye Mah., Soğuksu Cad., 3, Kağıthane, Istanbul, TurkeyPhone: +90 212 294 10 [email protected]

İstanbul Eylül 2014

BiLETLER BILETIX VE iKSV’DE!

SUUNS11 EKiMCUMARTESi

YENi SEZONDA HERKES SALON'DA!

MARISSA NADLER16 EKiM PERŞEMBE

SUBMOTION ORCHESTRA28-29 KASIM CUMARTESi

CUMA

THE BOXER REBELLION5 KASIM ÇARŞAMBA

BALMORHEA19-20 KASIM ÇARŞAMBA

PERŞEMBE

EAST INDIAYOUTH13 ARALIK CUMARTESi

KIASMOS6 ARALIK CUMARTESi

FUTURE ISLANDS

CUMA10 EKiM

GARANTi CAZ YEŞiLi:

Nejat Eczacıbaşı Binası Sadi Konuralp Caddesi No. 5 Şişhane 34433 İstanbul T: (212) 334 07 00

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Maviology_ilan.pdf 1 10/09/14 17:09