bozkir (konya) ÂŞiklik geleneĞİ ve bozkirli ... aziz ayva bozkir...* yrd. doç. dr. necmettin...
TRANSCRIPT
GİRİŞ
Sarot yaylası da bir ulu yazı,
Yaralı âşıklar ağlatır sazı,
Geçirir dilberler ovada yazı,
Ünü var söylenir şanlı Bozgır.
(Bozgır Destanı)
Bozkır ilçesi; halk edebiyatı, halk bilimi, halk iyim kuşamı, halk mimarisi, halk
inanma ve uygulamaları, halk botaniği, halk hekimliği, halk baytarlığı, halk ağzı, halk
musikisi, halk takvimi, vb. alanların her biriyle ilgili zengin bir açık hava müzesi
özelliğindedir. Taşra tabiriyle birebir örtüşen coğrafyası, bu ürünleri yüzyılların ötesinden
bugünlere, özünden hiçbir şey kaybetmeden getirirken her bir ürüne kendi damgasını
vurmuş, Bozkır insanının kimliğini taşıma sorumluluğunu üstlenmiş, âdeta folkloru
Bozkır’ın ayrılmaz bir parçası yapmıştır. Sadece halk kültürü ürünlerinin yer alacağı
büyük “Bozkır Halk Bilimi Atlası”nın bir envanteri niteliğindeki bu tebliğler ilerideki
çalışmalara ışık tutacaktır.
Bozkır âşıklık geleneği çok çeşitli kaynaklardan beslenmiştir. Ozanlık
geleneğinden, Bozkır’a özgü mahallî saz ve müzik kültüründen, 1966 yılından itibaren
Konya’da düzenlenen Türkiye Âşıklar Bayramı’ndan, sözlü halk edebiyatı birikiminden,
* Yrd. Doç. Dr. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Türk Halk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi / [email protected].
BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
Aziz AYVA *
660 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
dinî-tasavvufî çevrelerden, vb. ortamlardan/kaynaklardan beslenmiş ve renkli bir mozaik
oluşturmuştur.
Bozkır’da, âşık edebiyatı açısından ele alacağımız tebliğimizle ilgili olarak
aşağıda bir liste verecek, bu listede yer alan âşıklarımızı kısa biyografileri ve örnek
şiirleriyle kısaca tanıtacağız. Bozkır’da yetişen âşıklarımızı/halk şairlerimizi şöyle
sıralayabiliriz:
***
Kimin Tarafından Yazıldığı Bilinmeyen Bozgır Destanı (?-?) (Prof. D. Faruk
SÜMER Yayını)
Âşık Tatlı (Hasan, 1088?-?, Konya / Bozkır)
Kul Mustafa (Kör Mustafa, 1202 / 1787-8- Bozkır Baybağan)
Âşık Sazlı (Hüseyin, 1240 / 1825-?, Konya / Bozkır)
Âşık Mehmed (1293 / 1878- ?, Konya / Bozkır)
Gök Dede (?-?, Bozkır / Armutlu)
Âşık Kadıoğlu (Fethi Kadıoğlu, 1941-4 Mart 2011, Dinek)
Âşık Hüseyin (Hüseyin Çıkmaz, 1959- Konya / Bozkır)
Âşık Mehmet Gürhan (Mehmet Gürhan, 1922, Bozkır/Üçpınar)
Çatlı Âşık Hacı Ali Tipi
Mehmet Özçelik
Şükrü Tuncer
Hamdi Yılmaz,
Âşık Mümine,
Deli Ana Kız, vb.
…
Not: Son üç ad ile ilgili olarak, Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU, Konya Üzerine
Şiirler adlı kitabında halk şairlerinin/âşıkların birer şiirlerine yer vermiştir.
***
Şimdi, yukarıdaki listeye sırasıyla bakalım:
661 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Kimin Tarafından Yazıldığı Bilinmeyen Bozgır Destanı (?-?) (Prof. Dr. Faruk SÜMER
Yayını)
Faruk Sümer, “Bozkır Destanı” adlı makalesinde, on dörtlükten oluşan ünlü
Bozkır Destanı’nın Âşık Mehmed’e ait olabileceğini ileri sürmektedir. Bu konuda Sümer
şöyle demektedir:
“Destan, Bozkır ilçesinde yaptığımız bir folklor gezisinde, Yazdamı köyünde
bulunan Hasan Ağa’dan alınmıştır. Hasan Ağa, destanı delikanlılığında, Bozkırlı
âşıklardan işittiğini, fakat şairinin kim olduğunu bilmediğini söyledi. Buna dair ilçenin
diğer yerlerinde yaptığımız soruşturmalarda, bazı ihtiyarlar destanı hatırlamakla beraber
onlar da hangi âşığın olduğunu bilmediklerini söylediler. Bütün bunlara rağmen
destanımızın Bozkırlı şairlerden Âşık Mehmed’e ait olduğunu gösteren bazı belirtiler
vardır. Meselâ, Âşık Mehmed’in Konya Vilâyeti Halkiyat ve Harsiyatı’nda (1926) şu
koşma parçasına dikkat edilecek olursa bunun bizim destanımızla aynı kalemden
çıktıkları ve aynı ruhu taşıdıkları görülür:
Nasıl medh edeyim Bozkır ilini?
İlkbaharları Cennet’ten seçilmez.
Lâlesi, sünbülü, bendi dağların,
Şimdiden sonra kadınlardan geçilmez.
Bu destanın hepsini elimize geçirmiş olsaydık yapacağımız karşılaştırma
muhakkak daha iyi netice verecekti. Bütün bunlara rağmen destanın Âşık Mehmed’e ait
olduğunu katiyetle söyleyemeyiz. Bu belki Âşık Mehmed’in yukarıdaki koşmasına nazire
olarak başka bir şair tarafından yazılmış olabilir. Hülâsa destanımızın şairi kim olursa
olsun bizim için şayanı dikkat olan tarafı Bozkır ruhunu terennüm edebilmesidir.
Bozkır’ın bütün zikre değer güzelliklerini şairimiz pek güzel ifade eylemiştir.” (Sümer,
1946: 15-16).
Bu görüşlerinden sonra Faruk Sümer destanın metnini yayımlamaktadır. Destanın
11 dörtlüğü elimizdedir. Bu destanın iki dörtlüğünü aşağıya alıyoruz:
Nasıl anlatayım Bozkır elini?
Şahinler durağı Susambeli’ni.
Durnalar uçardan gibi yelini,
Ünü var söylenir şanlı Bozgırın.
662 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
…
Dağ yolu denilen yalçın kayalık,
Amma dilberleri böyür mayalık,
Hocaköy, Baybağan, Kocaasarlık,
Ünü var söylenir şanlı Bozgırın. (Sümer, 1945: 16).
Âşık Tatlı
Âşık Tatlı ile ilgili ilk bilgileri İbrahim Aczi Kendi’den öğreniyoruz. O, Konya
Halkevi dergisinin 1946 yılında Kasım ve Aralık aylarında birlikte yayımlanan sayısında
eline geçirdiği bir cönkten yola çıkarak Âşık Tatlı ile ilgili bilgiler vermiştir:
Asıl adı Hasan olan Âşık Tatlı, H. 1088’de Bozkır’da doğmuştur. Okuryazar
olmayan âşık hakkında bildiklerimiz son derece azdır. Bir koşmasından anladığımıza
göre, Bozkır Ayanı Fart Musa’nın zulmünden kaçarak Tarsus’a kaçmış ve oralarda köy
köy, yayla yayla gezerek Güvlek Yaylası’nda Karacaoğlan ile karşılaşarak karşılıklı
olarak dertleşmişler ve şiirler söylemişlerdir (Kendi, 1946: 9-11).
Üç dörtlükten oluşan bu koşmayı aşağıya alıyoruz:
Dağdan dağa nice saldı kader beni,
Gezdiriyor ilden ile keder beni.
Gurbet iller bana garip duraktır,
Garip bülbül yedeğinde yeter beni.
Acep nettim, suçum nedir feleğe?
Geze geze yolum geldi Güvlek’e,
Karacaoğlan’la girdim eleğe,
Aklıma geldi belki mat eder beni.
Hoş sohbetle dertleşerek saz ile,
Onun derdi durna ile kaz ile,
Tatlı der ki derdim bitmez söz ile,
Kadir Mevlâ’m vatanıma gider beni. (Kendi, 1946: 9-11; Ülker,
2003: 269).
663 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Bir koşmasında ise Âşık Tatlı, kendi devrinde baş gösteren yolsuzlukları
hicvetmiş ve millî duygularını dile getirmiştir. Hecenin 8’li kalıbıyla ve 4 dörtlük olarak
söylenen bu şiirden de iki dörtlüğü aşağıya alıyoruz:
Özüm Türk’tür kana kana,
Saz çalarım yana yana,
Dinleyin siz ata ana,
Türk diyenler bize, duysun.
…
Tatlı olan tatlı söyler,
Biz olmasak acep neyler?
Beyler kime beylik eyler,
Türk diyenler bize, duysun. (Kendi, 1946: 9-11; Ülker, 2003:
269; Ayva, 2005: 181-182)
Kul Mustafa (Baybağan)
Âşık Kul Mustafa, 1202/1787-8 yılında, Bozkır’ın Baybağan köyünde dünyaya
gelmiştir. Ergun ve Uğur, Konya Vilâyeti Halkiyat ve Harsiyatı adlı eserlerinde (1926)
âşığın 1275/1860 yılında doğduğunu ve 1325/1910 yılında da vefat ettiğini
kaydetmektedirler. Okur yazar olmayan Mustafa, saz çalması ve güzel türkü söylemesiyle
tanınmıştır ([Ergun-Uğur], 1926: 338; Yeniterzi, 2001: 120).
İlerleyen yaşlarında, gözlerinin kapanması sebebiyle, Kör Mustafa lâkabıyla da
tanınan âşığın şiirleri bir divanda toplanmıştır. Ömrünün son yıllarında Nakşîbendiliğe
intisap etmiş ve 1294/1879 yılında yine kendi köyünde ölmüştür (Akça 1945: 7-8;
Yeniterzi, 2001: 113).
Kemal Akça, “Baybağanlı Âşık Kul Mustafa / Hayatı ve Eserleri” adlı
makalesinde âşığın bilinen bilgiler ışığında hayat hikâyesini, şiirlerinden hareketle
âşıklığını ele almış ve bir koşması ile bir türküsünü yayımlamıştır (Akça, 1945: 7-8).
Akça, Kul Mustafa hakkında şöyle demektedir:
“Baybağanlı Âşık Mustafa’nın halk arasında yayılmış olan koşma, türkü ve
destanları henüz toplanmamıştır. Buna ait bir cönk de mevcut değildir. Varsa da ele
geçiremedim. Ben de halk arasında toplayabildiklerimi, divanından istinsah ettiklerimi
664 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
neşretmeye çalışacağım. Yalnız bu şair hakkında on beş yıldan beri yaptığım araştırma
ve tetkik neticesinde şu kanaate vardım ki, Konya bölgesinde Âşık Mustafa’dan sonra
yetişen bazı halk şairleri Baybağanlı Âşık Kör veya Kul Mustafa’nın şiirlerini kendilerine
mal etmişlerdir. Yahutta derleyenler tarafından başka mahlâslar altında
neşredilmişlerdir. Bu şekilde bazı şiirler elde ettim. Bunları sırası geldikçe neşr, tenkit ve
münakaşa edeceğim.” (Akça, 1945: 7-8).
Aşağıda, Baybağanlı Âşık Kul Mustafa’nın bir koşmasına yer veriyoruz:
Yârab nice olur şu garib hâlim?
Gurbete çıkalı el bana düşman.
Bir garip başım var kurtarabilsem,
Her ayak bastığım il bana düşman.
Hasretteyim ben sılaya varamam,
El uzatıp gonca gülün deremem,
Celâlinden dost bahçesine giremem,
Hizmetin ettiğim el bana düşman.
Kul Mustafa’m dedi bakma dostuma,
Boz bulanık olub gelür üstüme,
Çekti hançerini vurdu postuna,
Dağ başından inen sel bana düşman. (Akça, 1945: 8; Ayva, 2005:
228-229)
Âşık Sazlı
Âşık Sazlı ile ilgili ilk bilgileri İbrahim Aczi Kendi’den öğreniyoruz. O, Konya
Halkevi dergisinin 1947 yılında Nisan-Mayıs-Haziran aylarında yayımlanan 8 ve 9.
Sayılarında, eline geçirdiği bir cönkten yola çıkarak Âşık Sazlı ile ilgili bilgiler vermiştir:
Asıl adı Hüseyin olan Âşık Sazlı, Konya’nın Bozkır ilçesine bağlı Sazlı köyünde
H. 1240 tarihinde doğmuştur. Mahlâsını da köyünün adına bağlı olarak almıştır.
Şiirlerinden, biraz okuryazar olduğu anlaşılan Sazlı, komik tipte bir âşık olup, kendi
yaptığı sazıyla irticalen şiirler söylemekte ustadır (Kendi, 1947: 8-9; Yeniterzi, 2001: 85).
665 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Gazimihal’in, H. 1324 tarihinde eski adı Elmasun olan Güneybağ (Güneysınır)
kasabasından Osman adında bir imamdan aldığı cönkte Sazlı’nın iki türküsü
bulunmaktadır. Yayla hayatını canlandıran bu türkülerden birinden iki dörtlüğü aşağıya
alıyoruz:
Uçan kuşlar yurt kokusu getirir,
Yuca yuva dağlar aşar ilimizden.
Karabahtım bize gurbet gezdirir,
Bozuk düzen iş gelmiyor elimizden.
…
Sazlı der ki benim Konya ilimdir,
Ata yolu, Hünkar yolu yolumdur,
Burcu burcu tüten yurt gülümdür,
Haber budur sorar isen salımızdan. (Kendi, 1947: 8-9; Ayva,
2005: 204)
Âşık Mehmed
Âşık Mehmed de, Konya âşıklık geleneği içerisinde yer alan Bozkırlı
âşıklarımızdandır. 1293/1878 yılında doğmuştur. Çiftçilikle uğraşan âşığımız okuryazar
değildir ([Ergun-Uğur], 1926: 338; 2002: 107-108; Yeniterzi, 2001: 116).
Ergun ve Uğur’un kitaplarına aldıkları Âşık Mehmed’in koşmasını aşağıda
veriyoruz:
Nasıl medh edeyim Bozkır ilini?
İlkbaharları Cennet’ten seçilmez.
Lâlesi, sünbülü, bendi dağların,
Şimdiden sonra kadınlardan geçilmez.
O yârin dudakları tâze tâze,
Yanaktan bal akar dudaktan meze,
Sahrâ’dan gelirken yol uğrat bize,
Garibin hâlinden bil incik Leylâ.
666 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Yârin dudakları kandildir kandil,
Bal akar yanaktan, dudaktan emdir,
Sahrâdan gelirken bir selâm getir,
Garibin hâlinden bil incik Leylâ. ([Ergun-Uğur], 2002: 107-108;
Yeniterzi, 2001: 116; Ayva, 2005: 199-200)
Gök Dede
Asıl adı Mustafa olan Gök Dede, Bozkır’ın Armutlu köyündendir. Gözleri mavi
olduğu için bu adla anılmıştır. Okuryazar olmayan âşık, hoş sohbet ve lâtifeyi seven bir
kişiliğe sahiptir. Hayvanları taklit etmeyi çok seven Gök Dede, bu özelliği sayesinde,
keklik avcılığında ustalaşmıştır. Ergun ve Uğur, eserlerinde âşığın, yaşı 60’ı geçtiği hâlde
o yıllarda (1926) hâlâ dinç bir vücuda sahip olduklarını kaydetmektedirler ([Ergun-Uğur],
1926: 336-337; 2002: 56-57; Yeniterzi, 2001: 95-96; Yusuf Küçükdağ, Armutlu).
Aşağıda, Gök Dede’nin bir koşmasına yer veriyoruz:
Tutular, kumrular sahrâda ötmüş,
Gençliğin kuvveti serimden gitmiş,
Sinnimi sorarsan olmuştur altmış,
Konmaz oldu kuşlar köşküme benim.
Seğirttim dünya ardından yetemedim,
Çimen gibi büyüyüp bitemedim,
Kocalık düştü, yerden kalkamadım,
Konmaz oldu kuşlar köşküme benim.
Ersem de ben murâdıma bir ersem,
Elim yetse gonca güllerin dersem,
Gençlik gelse de ben bir arzıhâl versem,
Konmaz oldu kuşlar köşküme benim. ([Ergun-Uğur], 2002: 57;
Ayva, 2005: 213-214)
667 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Âşık Kadıoğlu (Fethi Kadıoğlu)
Fethi Kadıoğlu, 30.12.1941 tarihinde, Konya’nın Çumra ilçesine bağlı, il
merkezine 65 kilometre uzaklıkta bulunan, bugün 5.000 nüfusa sahip olan Dinek
kasabasında doğmuştur. Ailenin, dört çocuğundan üçüncüsü olarak dünyaya gelen
Fethi’nin çocukluğu yokluklar içerisinde geçmiştir. Daha 5-6 yaşlarında, oyun oynarken
düşmüş ve kalçası çıkmıştır. O günün şartlarında ne kadar hocaya, kırıkçıya, çıkıkçıya
gidilirse de küçük Fethi iyileşmez ve kalçasından sakat kalır.
İlkokulu ancak üçüncü sınıfa kadar okuyabilen Fethi, okuma yazmayı kendi
kendine öğrenir. Askerlik çağına kadar, çiftçi olan ailesine yardım eder ve 1961 yılında
askere alınır. Amasya’da başladığı askerlik görevini, Kahraman Maraş’ın Pazarcık
ilçesinde özürlü olduğu için sekiz ay yaparak tamamlar ve köyüne döner.
Asker dönüşü köyünden bir kıza tutulur, ancak ailesinin bu evliliğe sıcak
bakmaması sonucu Fethi bir darbe daha alır. Bu acıyla hayli yanıp kahrolan Fethi’ye ailesi
Alıssa (Yenimescit) köyünden bir kız bulur. 17.5.1964 tarihinde Fadim Şentürk ile evlenir
ve bu evliliğinden; Fahrettin, Şerife, Esme, Sadiye ve Seyit Şakir adlarında üç kız ile iki
oğlu dünyaya gelir.
Daha önce Saruhanlı olan soyadını, kendi ifadesine göre, “Kadılar oymağının
unutulmaması ve yazdığı şiirlerde kullandığı Kadıoğlu mahlâsını beğenmesinden”
dolayı, 1978 yılında, Çumra Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararıyla Kadıoğlu olarak
değiştirir.
Hayatı boyunca birçok işte çalışmış olan Fethi Kadıoğlu, siyasî baskılar sonucu
birçok resmî ve özel kurumdan istifa etmek zorunda kalmıştır. Ankara Devlet Demir
Yolları İnşaatı, Seydişehir’de Etibank Boksit Tesisleri, Konya Çimento Fabrikası,
Yatağanlar Makine Sanayii gibi çok değişik iş kollarında çalışmıştır.
Devlet işlerinde iyice yorulduğunu hisseden Kadıoğlu, bir müddet at arabacılığı
yapar. Bir süre köyünde bakkal dükkanı işletirse de bu işte de dikiş tutturamaz. 1991
yılında sigorta primlerini kendi isteğiyle öder ve Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan emekli
olur (Alptekin, 2004: 7-15).
Kadıoğlu, bugüne kadar ne yazık ki tanınamamıştır. O, badeli bir âşık değildir,
saz çalmasını da bilmemektedir. Herhangi bir ustaya çırak da olmamıştır. Bununla
668 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
birlikte, oldukça üretken olan ve 400 civarında şiiri bulunan Kadıoğlu’nun şiirlerinde
kullandığı temiz Türkçesi ve güçlü anlatımı birçok usta âşığı al aşağı edebilecek
niteliktedir. Yeterli eğitiminin olmamasından, şiirlerinde yer yer teknik kusurlar göze
çarpmaktadır. Ancak kullandığı mecazlar, katıksız Anadolu Türkçesi ve duygu yüklü
anlatımı ile Konyalı âşıklar arasındaki yerini almıştır.
Fethi Kadıoğlu’nun şiirleri üzerine yapılmış tek bilimsel çalışma Prof. Dr. Ali
Berat Alptekin’e aittir. Ağlayan Bayrak / Âşık Fethi Kadıoğlu adlı (Konya, 2004)
kitabında Alptekin; Kadıoğlu’nun hayat hikâyesini, aile çevresini, âşıklığını ve sanatını
kısaca ele almış ve önce hecelerine göre olmak üzere, âşığın 358 şiirine kronolojik olarak
yer vermiştir. Kitapta ayrıca; Harun Yıldız tarafından kaleme alınan, “Hayatın Şiiri-Şiirin
Hayatı / Fethi Kadıoğlu’nun Şiirleri Üzerine Mütevazı Bir Değerlendirme” adlı bir yazı
bulunmaktadır. Yıldız burada, âşığın sanatını değerlendirmiş ve örnek şiirlerine yer
vermiştir.
Yine, âşığımızın tanıtıldığı bir makalenin bulunduğunu görüyoruz. Fadime
Aydın’ın kaleme aldığı makalede âşığımızın kısa hayat hikâyesine ve örnek şiirlerine yer
verilmiştir (Aydın, 1999: 4-5).
Şiirlerinde millî ve dinî değerlerimizi özellikle dile getiren Kadıoğlu; aşk, ayrılık,
gurbet, tabiat, eğitim, vb. konular etrafında şiirlerini yazmıştır. 8’li ve 11’li hece ölçüsüyle
yazdığı 400 civarında şiiri bulunan Kadıoğlu’nun bir şiirini aşağıya alıyoruz:
Bir Kelam Eyle
Allı turnam gene sökün eyledi,
Sen bizim ellere gel selâm eyle.
Yaylanın düzünde yâri görünce,
Varıp divanında bir kelâm eyle.
Pınarlardan soğuk sular içer mi?
O mah yüzün yad ellere açar mı?
Sual eyle yârim benden geçer mi?
Bağını bahçesin sen talan eyle.
669 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Eğlen turnam eğlen yaylamız düzde,
Sürmeleri var mı o ela gözde,
Bizim eller çıkar baharda yazda,
Ne hâlde olduğum sen talan eyle.
Kadıoğlu’m der ki düşmüşüm derde,
Çok ağır hastayım varamam yurda,
Bunca yıl aradım sevdiğim nerde,
Ne hâlde olduğum sn beyan eyle. (Kadıoğlu’nun Bize Emanet
Ettiği Defterinden s. 184)
Âşık Hüseyin (Hüseyin Çıkmaz)
Hüseyin Çıkmaz, 10.05.1959 tarihinde, Konya’nın Bozkır ilçesine bağlı, bugün
kasaba olan Hamzalar köyünde doğmuştur. Hamzalar; Toroslar’ın eteğinde, il merkezinin
100 km. güneyinde, 5.000 nüfuslu bir beldedir. Bölgede tarım ve hayvancılık yapılmakta
olup, özellikle bağcılık önemli bir ekonomik uğraş olarak kendini göstermektedir.
Hüseyin, daha küçük yaşlardan itibaren köy hayatının gereği olarak, ailesinin
gündelik işleri arasında kendini bulmuş ve her köy çocuğu gibi o da, yeterli bir eğitim
görememiştir. 1971 yılında, Hamzalar İlkokulu’nu bitirdikten sonra, büyüklerinin de
ısrarıyla Kur’an Kursu’na devam etmişse de kısa bir süre sonra köyüne geri dönmüştür.
Okuyamamasına çok üzülen Hüseyin, bu yönde kendini yetiştirmeye çalışmış ve eline
geçirdiği dinî ve halk tipi kitapları hevesle okumuştur.
1979 yılının Kasım ayında askere alınan Hüseyin, İzmir’in Hacılar Kırı’nda üç
aylık acemi birliği eğitiminden sonra, Çanakkale’nin Gelibolu ilçesinde ulaştırma er
olarak askerliğini tamamlayarak köyüne dönmüştür. 1986 yılında, Hamzalar
Belediyesi’ne zabıta memuru olarak işe girer ve burada iki yıl çalışır. 1988 yılında da,
hâlen çalışmakta olduğu Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’na
hizmetli statüsünde ataması yapılır.
Âşık Hüseyin’in başından iki evlilik geçmiştir. İlki 1977 yılında gerçekleşmiş ve
akraba evliliği olan bu evliliği ancak altı ay sürmüştür. İkinci evliliğini ise 1979 yılında
yapmış ve bu evliliğinden üç çocuğu olmuştur.
670 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Âşık Hüseyin’in âşıklığını keşfedişimiz bir rastlantılar zinciri sayesinde olmuştur.
Kendisini uzun yıllardır tanımamıza rağmen, onun bir âşık olduğunu ancak 2001 yılında
fark ettik. Dostları, yakın akrabaları ve komşuları tarafından kendisine Âşık diye hitap
edilmesi bizde bir merak uyandırdı ve komşuları sayesinde hakkında önemli ipuçları elde
etmeye başladık. Hüseyin, her ne kadar başlangıçta şiir yazdığını, söylediğini gizlemeye
çalıştıysa da eşinin ısrarlarıyla şiir defterlerini bize göstermeye razı olmuştur.
Daha küçük yaşlardan itibaren, kendi ifadesiyle türkü çığırmaya meraklı olan
Hüseyin, ilk evliliğinin bitmesinden sonra, bunalıma girmiş ve şiirler yazmaya
başlamıştır. O yıllarda yazdığı bir defter dolusu şiiri de birkaç defa denediği Avrupa
sevdalarının birinde çaldırmıştır. Çaldırdığı defterine hâlâ ah çeken Hüseyin, o yıllardan
bugüne, aralıklarla da olsa şiir yazmayı sürdürmüştür.
Âşık Hüseyin’e Âşık diye hitap edilmesi onun âşık tarzı şiirler yazmasına bağlı
olarak gelişmemiştir. O, ancak yakın dostlarının bildiği erken dönem şiirlerinde ve
söylediği türkülerinde, ilk evliliğinin acılarını işlemiş ve ondan dolayı da bu adı almıştır.
Hatta, bu ad ona bir çeşit divanelik olarak verilmiştir.
Âşık Hüseyin, âşıklığı, âşıklık geleneğini, usta-çırak ilişkisini, bade içmeyi, vb.
temel kavramları dahi bilmemektedir. O yazdığı şiirlerin, bir ilham perisinin gelerek
kendisini kaybetmesine sebep olduğu ve nerede olursa olsun o anda yazmak için şiddetli
bir arzunun sonucu olarak doğduğuna inanmaktadır. Bizden önce hiç kimse onun
şiirlerini bir gelenek mahsulü olarak görmemiştir. Doğal olarak, 1966 yılından beri devam
eden Âşıklar Bayramı’na da katılmamıştır.
Âşık Hüseyin’in bir ustası olmamıştır. Geleneği bilmemesi, ustasının olmaması,
yazdıklarının ona göre bir değer ifade etmemesi gibi sebeplerden dolayı şiirlerinde hayli
teknik kusur bulunmaktadır. Hece sayılarında uyumsuzluk, kafiye şemalarında
düzensizlik, kafiyelerde tutarsızlık ve mahlâs dörtlüklerinin şiir ortalarında yer alması
gibi çok basit, bir âşığın yapmaması gereken hatalar görülmektedir. Tabiî, bu durumu
onun geleneği bilmemesiyle, bir ustasının olmamasıyla ve yazdıklarının daha önce hiçbir
araştırıcı tarafından değerlendirilmemesiyle açıklayabiliriz. Yeterli eğitimi alamamış
olması da şiirlerindeki hataların başlıca sebepleri arasındadır (Ayva, 2004: 14-17).
671 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Bütün bunların yanında Âşık Hüseyin’in gelenek açısından önemli olan tarafı
onun badeli bir âşık olmasıdır. O, bade içmesiyle ilgili olayı kendi ağzından şöyle
anlatmaktadır:
“1971 yılıydı. Kendi köyümde bir kızı çok sevmiştim. Galiba kız beni, benim
sevdiğim kadar sevmiyordu, ya da ana babasından çekindiği için karşılık vermiyordu.
Büyüklerimi dünür yolladım. Kızı bana vermediler. “İşsiz güçsüz.” demişler. Ben bu
olaydan sonra kahroldum, kendimi kaybettim. Herkes bana Âşık demeye başladı. Böyle
deli divane dolaştığım günlerde harmanımızda babamgile yardım ederken
uyuyakalmışım. Bir rüya gördüm. Orası öyle yeşillikli, öyle güzeldi ki o güne kadar ne
öyle bir manzara gördüm ne de ondan beri. Televizyonlarda bile öylesine rastlamadım.
Harmanın ortasında kenarları taşlarla örülmüş bir su kuyusu vardı. Oraya eğilmiş su
içmeye çalışıyordum. Eğilip eğilip doğruluyordum ama bir türlü suya dudağımı
değdiremiyordum. Bir ara doğruldum ki karşıdan bembeyaz atıyla dörtnala ak sakallı bir
adam geliyor. Çok uzaklardaydı ama bir anda yanıma geldi. “Sen burada ne yapıyorsun
evlâdım?” diyerek beni sıvazladı. Elinde de çok güzel iki kitap vardı. Kitapları bana
uzatarak, “Al evlâdım, bunları oku!” dedi ve der demez kayboldu. Arkasından
bakakaldım ama sanki bir rüzgâr olmuş havaya karışıp gitmişti. Kitapların biri Yasin-i
Şerif diğeri de İslâm İlmihâli’ydi. Kitapların birini şöyle bir açtım ama sanki deryaya
daldım, o hâlim ne kadar sürdü bilmem. İkinci kitabı okuyamadım. Birden bir sap
arabasının harmana yanaştığını fark ettim ve hemen doğrulup kaçtım. İşte ne olduysa
bana o günden sonra oldu. Herkesten kaçmaya, yalnız kalmaya başladım. Ara sıra gizli
gizli şiir yazıyordum. “Öğrenilecek.” diye çok korkuyordum. O adamı sanki köyümden
bir emmiye benzetiyordum ama dikkatli bakınca onun o nuranî yüzü kimseye
benzemiyordu. O dedeyi de bir daha görmedim. Ne rüyamda, ne de hayatımda…” (Ayva,
2004: 15).
Onun, yukarıdaki rüyasını işlediği Bana adlı şiirinden bir dörtlüğü aşağıya
alıyoruz:
O gitti, kitabın birini açtım,
Açar açmaz sanki deryaya düştüm,
Âşıklığa belki orda eriştim,
Deryadan çıkması zor geldi bana. (Arşivimizden).
672 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Âşık Hüseyin’in elimizde 200 civarında şiiri bulunmaktadır. Hecenin 7’li, 8’li ve
11’li kalıbında görülen bu şiirler yukarıda da değindiğimiz gibi düzeltilmeye muhtaçtır.
Kim bilir belki kendisinin de ifade ettiği gibi, rüyasında kendisine verilen ikinci kitabı
okuyabilseydi şiirleri daha bir güzel ve teknik olarak da daha başarılı olabilirdi.
O, şiirlerinde en çok kişisel sorunlarını işlemiştir. Başta; gençlik yıllarında
başından geçen karşılıksız bir aşk olmak üzere, ancak altı ay süren evliliği, uzun bir süre
işsiz kalması ve karşılaştığı geçim sıkıntıları onun içli bir kişiliğe bürünmesine sebep
olmuş ve bu durum onu şiirlerinde kişisel sorunlarını işlemeye itmiştir. Bunlardan başka,
köy ve şehir hayatı, toplumsal sorunlar, eğitim öğretim konuları da onun sıkça işlediği
konular arasında yer almıştır.
Şiirlerinde; Âşık, Âşık Hüseyin, Kul Hüseyin, Garip Hüseyin gibi mahlâslar
kullanmaktadır. Âşığımızın mahlâs konusunda da bir kararsızlık içerisinde olduğunu
görüyoruz.
Âşık Hüseyin, şiirlerini şimdiye kadar toplu bir kayıt altına alamamıştır. Bugün,
ah çekerek ifade ettiği bir olaydan öğrendiğimize göre, gençlik yıllarında yazmış olduğu
ve içinde yüzlerce şiiri bulunan defterini çaldırmıştır. Onun, bize gösterdiği şiirleri
kendisinin tuttuğu üç defter ile gelişigüzel yazılmış müstakil sayfalardaydı.
Âşık Hüseyin, âşıkların da en çok öğündüğü bade içmeye erişmiş, badeli
âşıklarımızdandır. Niyetimiz, önümüzdeki ilk Âşıklar Bayramı’na onun katılmasını
sağlamak ve onun, o ortamdan etkilenerek kendi şiirlerini belki de yeniden gözden
geçirmesini sağlamaktır.
Âşık Hüseyin hakkında yapılmış bir lisans tezi ve bir makale bulunmaktadır. Prof.
Dr. Ali Berat Alptekin’in danışmanlığında, Seval Selçuk tarafından hazırlanan, Âşık
Hüseyin Çıkmaz / Hayatı-Sanatı-Şiirleri adlı (Konya, 2004) tezde; âşığın hayatı, aile
çevresi, âşıklığı, sanatı, vb. konular ele alınmış ve ayak seslerine göre sıralanmış 111
şiirine yer verilmiştir.
Tarafımızdan hazırlanan bir makalede ise Âşık Hüseyin’in; hayat hikâyesi,
âşıklığa başlaması, bade içmesi, vb. konular ele alınmış ve 5 şiirine yer verilmiştir (Ayva,
2004: 14-17).
Aşağıda, Âşık Hüseyin’in bir şiirine yer veriyoruz:
673 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Maniler
Karşı dağdan yol gider,
Yol üstünden kız gider,
Çok sevdim alamadım,
İçerimden kan gider.
Karşı dağdan geçmeli,
Oturup eyleşmeli,
Bir yâr sevdim olmadı,
Mahşerde birleşmeli.
Karşı dağ sıra sıra,
Bir ev yapsam sırtına,
Sevdiğimi verseler,
Dönüp bakmam kimseye.
Karşı dağdan atlarım,
O yâri kucaklarım,
Şu gencecik yaşımda,
Beyazladı saçlarım. (Arşivimizden)
Âşık Mehmet Gürhan
Bozkır ilçesinin Üçpınar beldesinde 1922 yılında doğmuştur. Okuryazarlığı
vardır. Geçimini kunduracılık yaparak sağlamıştır. Yörede âşık olarak kabul edilen
Mehmet Gürhan 1997 yılında âşıklığı bırakmıştır. Saim Sakaoğlu’nun ifadesine göre
âşığın çeşitli konularda yazılmış sekiz şiiri bulunmaktadır. Sakaoğlu Gürhan’ın şu
dörtlüğünü örnek olarak kaydeder.
Kova kova şaşırdılar,
Bin bele[n]nden aşırdılar,
Bir Engin’e düşürdüler,
Deyüp ağlan bir geyicek. (Sakaoğlu, 2006: 476)
674 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Çatlı Âşık Hacı Ali Tipi
Bozkırlı âşıktır. Çat/Çağlayan nufüsuna kayıtlıdır. Koşma tarzında söylediği
şiirleri vardır. Belirli bir usta görmemiştir. Şiirlerini saz eşliğinde söyleyen âşığın şiirleri
dernenip yayımlanmamıştır.
Bir sevdadır başımdasın,
Nere gitsem karşımdasın,
Geceleri düşümdesin,
Yeşil Bozkır’ım benim.
…
Çatmışlar kazanları,
Türkü söyler ozanları,
Oynatırlar kızanları,
Yeşil Bozkır’ım benim.
…
Aygırından gelir suyu,
Yemyeşil dere boyun,
Gezilecek çoktur yerin,
Yeşil Bozkır’ım benim.
…
Aslan Mustafa’mız gönüllerde,
Söyleniyor hep dillerde,
Sazın ile tellerde,
Yeşil Bozkır’ım benim. (Yeşil Bozkır Dergisi)
Mehmet Özçelik
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Konya Üzerine Şiirler adlı kitabında şairin Bozkır temalı
bir şiirine yer vermiştir:
Yiğit yatağıdır ardıçlı dağlar,
Tatlı üzümlerle yüklüdür bağlar,
Derelerden sular köpürür, çağlar,
İsmin yakışmıyır sana Bozkır’ım!
675 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
…
Köylülerin olan kahraman erler,
Sana Bozkır değil ‘Sırısdat’derler,
Haykır ki sarsılsın gökler ve yerler,
İsmin yakışmıyor sana Bozkır’ım! (Sakaoğlu, 2002: 418)
Şükrü Tuncer
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Konya Üzerine Şiirler adlı kitabında şairin Bozkır temalı
bir şiirine yer vermiştir:
Koyun kuzu su yolundan atlarken,
Değirmenci su yolunu beklerken,
Bekçilerin bağ ve bostan beklerken,
Ne hoş olur syreylemek Bozkır’ım!
…
Her dağından akıp inen deren var,
Her ilçeden eksik kalan neren var,
Sen söyle ki ‘sarılacak yaram var’,
Sarmak için canım feda Bozkır’ım! (Sakaoğlu, 2002: 419)
Hamdi Yılmaz
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Konya Üzerine Şiirler adlı kitabında şairin Bozkır temalı
bir şiirine yer vermiştir:
Yeşil bir vadim, dört yanım orman,
Bana verilmemiş sun’i bir derman,
Daha bozulmamış çeşmemde kurnam,
Dağım, taşım, pişmiş aşım Bozkır’ım!
…
Uzaklarda seni arar dururum,
Konyalı deseler çok düşünürüm,
Toroslar’da boynu bükük gururum,
Suyun sertmiş, insanın mert Bozkır’ım! (Sakaoğlu, 2002: 420)
***
676 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Ayrıca; bitirme tezi, seminer, ödev, derleme, vb. çalışmalarda da Bozkırlı âşıklara
/ halk şairlerine rastlamaktayız. Örnek olması açısından Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü Mezunu Atilla Çetin’in Bozkır Yöresi Halk Edebiyatı ve Halk
Bilimi Üzerine Bir Araştırma (Konya 2000) adlı lisans tezinde sırasıyla; Şair Gök Dede,
Şair Mehmet ve Şair Muslu’dan bahsedilmiştir (s. 35-37). Cumhuriyet Sonrası Bozkır
Şairleri başlığında ise çoğu Bozkırlı, ancak bir bölümü Bozkır’da görev yapmış
memurlardan oluşan 54 kişilik bir liste verilmiştir ki bunların bir kısmı âşık tarzı şiirler
yazan amatör şairlerdir. Kanaatimizce Bozkır’da görev yapmış bu memurlar da Bozkır
âşıklık geleneği içerisinde yer almalıdır. Tezde yine, Prof. Dr. Faruk Sümer tarafından
Bozkır’ın Akçapınar köyünden tespit edilen, 11 dörtlükten oluşan ünlü Bozgır Destanı’na
da yer verilmiştir. Ayrıca, Bozkırlı şair Ali Ulvi Ülker tarafından yazılan 78 beyitlik
“Bozkır’ı Takdimimdir” şiiri de âşık tarzının tadını vermektedir. Son olarak Nâzım
mahlâsıyla âşık tarzı şiirler yazan Emekli Vali Nazım Kemal Deniz’in Düğün Alayı adlı
şiirini bu arada anabiliriz. Yine İsmet ÖZALP’ın Türk Folklor Araştırmaları dergisinde
yayımladığı bir makalede Bozkırlı iki kadın ozanımızın (Âşık Mümine, Deli Ana Kız)
tanıtıldığını da düşünürsek Bozkır’da köklü ve zengin bir gelenekten söz edebiliriz.
SONUÇ
Konya’da âşıklık geleneği içerisinde Bozkır ilçesinin önemli bir yeri vardır. Bir
tek âşıkla bile adı anılmayan ilçelerinin yanında, bu ilçemizde yetişen birçok âşıkla Konya
âşıklık geleneğinde ilçemizin hatırı sayılır bir yeri vardır. Öyle ki Âşık Mümine, Âşık
Deli Ana Kız adlarında iki kadın ozanımız da Bozkırlı kadın âşıkları olarak adını
yazdırmışlardır.
Bozkırlı âşıklar genelde tabiat âşıklarıdır. Sınırlı sayıda şiirleri saymazsak
herhangi bir tarikat veya cemaat koluna bağlı şiirler söylememişlerdir. Bozkır ve
köylerinde yetişen âşıklar, âşıklık geleneğinin genel konu ve şekil düzenine bağlı şiirler
söylemişlerdir. Âşık Tatlı, Âşık Sazlı, Âşık Mehmed gibi zamanın folklor güldestesi
sayılabilecek Konya Vilâyeti Halkiyat ve Harsiyatı adlı esere (1926) girebilen âşıkların
yanında adı sanı duyulmayan çok sayıda mahallî sanatçıları da vardır. Biz yazılı
kaynaklardaki âşıkları, sözlü kaynaklardaki bilgileri ve şahsî arşivlerdeki belgeleri
tarayarak Bozkırlı âşıkları bir arada vermeye çalıştık. Bu listenin dışında da halk şairi
677 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
sınıfına dahil edilebilecek, birkaç şiiri yöresel bültenlerde ve gazetelerde yayımlanmış
veya kendi kabuğundan dışarıya çıkamamış adlara rastlanılabileceğini de belirtmek
istiyoruz. Ayrıca, Bozkır kaşık havalarında çalıp söyleyen mahallî sanatçıların da bu
kadrolarla birlikte veya ayrıca değerlendirilebileceğini hatırlatmak istiyoruz. Biz bu saz
sanatçılarını tebliğimize dahil etmedik. Bu mahallî saz sanatçılarıyla birlikte düşünüldüğü
zaman liste elbette ki çoğalacaktır. Zira, bu sanatçılarla âşıklar sürekli bir etkileşim
içerisinde olmuşlardır. Aynı kültür dairesi içerisinde düşünülen Hadim ve Taşkent yöresi
âşıklarını/halk şairlerini de çalışmamızın dışında tuttuğumuzu özellikle belirtmek
istiyoruz. Bozkır türkülerinin bu bağlamda âşıklık geleneğinden bağımsız
düşünülemeyeceğini de özellikle vurgulamak istiyoruz.
Sözlerimizi; Konya âşıklık geleneğine şiirleri, derlemeleri, kitap, makale, bildiri
ve her türlü yayınlarıyla dünden bugüne hizmet etmiş olan başta âşıklarımızı,
araştırıcılarımızı, kültür adamlarımızı saygıyla anarak bitiriyoruz. İleride hazırlanacak
Bozkırlı Âşıklar adlı bir çalışmada elbette gün ışığına çıkacak yeni adlar da olacaktır.
678 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
KAYNAKÇA
[ERGUN], Sadettin Nüzhet-[UĞUR], Mehmet Ferit (1926), Konya Vilâyeti Halkiyat ve Harsiyatı, (hzl.
Hüseyin AYAN), Konya 2002.
AKÇA, Kemal (1945), “Baybağanlı Âşık Kul Mustafa / Hayatı ve Eserleri”, Folklor Postası, 1 (5), Şubat,
7-8.
ALPTEKİN, Ali Berat (2004), Ağlayan Bayrak / Âşık Fethi Kadıoğlu, Konya.
AYDIN, Fadime (1999), “Konya’dan Bir Ses: Fethi Kadıoğlu”, Erciyes, 22 (253), Ocak, 4-5.
AYVA, Aziz (2002), Âşık Özhanî / Hayatı-Sanatı-Şiirleri, Konya, (Yayımlanmamış Doktora Semineri),
83 s.
AYVA, Aziz (2003), “Âşık Ataroğlu ve Şiirleri”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü
Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 14, Güz, 59-79.
AYVA, Aziz (2004), “Bilinmeyen Bir Âşık: Bozkırlı (Konya) Âşık Hüseyin”, Erciyes, 27 (313), Ocak, 14-
17.
AYVA, Aziz (2005), Konya Âşıklık Geleneği ve Âşık Ataroğlu / Hayatı-Sanatı-Şiirleri ve Şiirlerinin
Tahlili, Konya. (Yayımlanmamış Doktora Tezi), 2 Cilt, 1196 s.
AYVA, Aziz (2006), “Günümüz Konya Âşıklık Geleneğinde Bir Sima: Âşık Kadıoğlu (Fethi Kadıoğlu)”,
Kırk Bir Kere Edebiyat, 2, Nisan-Mayıs-Haziran, 6-10.
AYVA, Aziz (2014-2015), Konya Ansiklopedisi (Muhtelif Maddeler)
ÇAKIR, Nazire (1997), Bozkır Yöresine Ait Halk Edebiyatı Örnekleri, Konya, (Lisans Tezi), 53 s.
ÇETİN, Atilla (2000), Bozkır Yöresi Halk Edebiyatı ve Halk Bilimi Üzerine Bir Araştırma, Konya,
(Lisans Tezi), 102 s.
ÇINAR, Hanefi (1969), “Konyalı Halk Şairleri”, Tarla, 42, Ekim, 9-10.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1943), “Konya’da Musiki”, Konya, 58, 9-12.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1943), “Konya’da Musiki”, Konya, 63, 34-35.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1944), “Konya’da Musiki”, Konya, 11. Teşrin, 9 (73), 6-12.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1944), “Konya’da Musiki”, Konya, 64-65, 6-10.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1944), “Konya’da Musiki”, Konya, 66, 15-17.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1944), “Konya’da Musiki”, Konya, 67-68, 7-10.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1944), “Konya’da Musiki”, Konya, 69, 12-18.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1944), “Konya’da Musiki”, Konya, 70, 38-47.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1944), “Konya’da Musiki”, Konya, 71-72, 17-22.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1944-1945), “Konya Musikisi”, Konya, 9 (74-75-76-77), Aralık-Ocak-
Şubat-Mart, 33-40.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1945), “Konya’da Musiki”, Konya, 78, 7-13.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1945), “Konyalı Halk Musikicileri I”, Folklor Postası, 1 (9), Haziran, 5-6.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1945), “Konyalı Halk Musikicileri II”, Folklor Postası, 1 (10), Temmuz,
3-4.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1946), “Konya Halk Sazcıları III”, Folklor Postası, 2 (15), Nisan, 3-6.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1946), “Konyalı Halk Sazcıları IV: Silleli Halk Musikicileri”, Folklor
Postası, 2 (17), Haziran, 7-8.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1947), “Konya Saz Şairleri”, Konya, 11 (108-109-110), Ekim-Kasım-
Aralık, 3-4.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1947), “Konya’nın Müzik Hareketi Meselesi”, Konya, 99-100-101, Ocak-
Şubat-Mart, 7-9.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1947), Konya’da Musiki, Ankara, 116 + XXII s.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1948), “XIII. Asır Konya’sında Musiki Hayatı”, Konya, 120-121, Ekim-
Kasım, 17-19.
GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1958), “Baş Ozan Korkut Ata ve Onun Yelteme Kopuzu”, Türk Folklor
Araştırmaları, 5 (104), Mart, 1653.
IŞIK, Ali (2016), “Âşık Baybağanlı Kul Mustafa ve Ahmet Hâdimî Efendi’nin Ona Yaktığı Ağıt”,
(Yayımlanmamış Bildiri), Konya.
KENDİ, İbrahim Aczi (1946), “Cönkler, Şairler, Âşıklar”, Konya, 10 (97-98), Kasım-Aralık, 9-11.
KENDİ, İbrahim Aczi (1947), “Âşık Sazlı”, Konya, 11 (102-103-104), Nisan-Mayıs-Haziran, 8-9.
679 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
KÜÇÜKDAĞ, Yusuf, Armutlu, Konya.
ÖZALP, İsmet (1962), “Bozkırlı İki Kadın Ozan”, Türk Folklor Araştırmaları, 17 (156), Temmuz, 2773.
SAKAOĞLU, Saim (2002), Konya Üzerine Şiirler, Konya.
SAKAOĞLU, Saim (2006), “Konya’da Âşık Edebiyatı”, Yeni İpekyolu Özel Sayısı Konya Kitabı IX,
Konya, 465-489.
SÜMER, Faruk (1946), “Bozgır Destanı”, Folklor Postası, 2 (19), Ekim-Kasım-Aralık, 15-16.
ÜLKER, Ali ÜLKER (1998), Bozkır Güldestesi, Konya.
ÜLKER, Ali ÜLKER (2003), Kültür Diliyle Bozkır, İstanbul.
YAKICI, Ali (1994), “Başlangıcından 20. Yüzyıla Kadar Konya’da Âşıklık Geleneği” Gazi Üniversitesi
Gazi Eğitim Fakültesi / Yeni Dönem, 2, Bahar, 177-201.
YENİTERZİ, Emine (2001), “Tanzimat’tan Cumhuriyet’in İlk Yıllarına Kadar Konyalı Şair ve Yazarlar”,
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 10, Konya, 77-159.
YEŞİL BOZKIR DERGİSİ Arşivi (2012-1016), Konya. “Çatlı Hacı Ali Tipi”
680 BOZKIR (KONYA) ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BOZKIRLI ÂŞIKLAR
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR