bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. dean koontz · 2017. 7. 28. · dean koontz...

356
www.cizgiliforum.com Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ

Upload: others

Post on 08-Mar-2021

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

www.cizgiliforum.com

Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır.

DEAN KOONTZ

FRANKENSTEIN – 2

GECE ŞEHRİ

Page 2: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

1. BOLUM

Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı etkiye sahip bir tür garip yıldırım düşmesine maruz kalan Deucalion, yağmurlu ve şimşeklerin çaktığı bir gece dünyaya gelmişti. Kızılca kıyametin ortasında acı dolu çığlıkları, yaratıcısının zafer naraları, eski değirmende kurulmuş ve insanlardan gizli biçimde imal edilmiş makinelerin, laboratuvarın soğuk taş duvarlarında yankılanan cızırtı ve vızıltıları arasında doğmuş-tu Deucalion. Deucalion gözlerini dünyaya açtığında zincirle bir masaya bağlıydı. Bu durum, bir köle olarak yaratıldığına dair ilk işaretti. Victor Frankenstein Tanrı'dan farklı olarak, yarattıklarına özgür irade bahşetmenin bir değer taşımayacağına inanırdı. Ütopya peşinde koşan diğer tüm insanlar gibi onun tercihi de, belli başlı bir düşünceye kesin itaat edilmesinden yanaydı. İki yüzyıldan fazla bir zaman önce o gece, Deucalion'ın sonraki hayatını şekillendirecek bir çılgınlık ve şiddet gecesi yaşanmıştı. Çaresizlik öfkeyi beslemiş, o da büyük bir öfkeyle vahşice cinayetler işlemişti. Aradan geçen uzun yıllar sonrasında kendi kendini kontrol

9

Page 3: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

altına almayı öğrenmişti Deucalion. Yaşadığı büyük acı ve içinde bulunduğu yalnızlık, acımayı ve ardından şefkat göstermeyi öğretmişti ona. Böylece kendisi için bir ümit ışığı yakmıştı. Yine de bazı geceler, belli bir neden olmasa da öfkesine yenik düşebiliyordu. Mantıklı bir nedene dayanmasa bile öfkesi, onu sağduyudan ve basiretten yoksun bırakacak şekilde gelgit benzeri bir kabarıp bir sönüyordu. Deucalion, o gece New Orleans'ta kendini cinayet işleyebi-lecek bir havada hissediyor, Fransız Mahallesi'ni çevreleyen bir geçitte yürüyordu. Gri, mavi ve siyah gölgeler yalnızca düşüncelerinin kırmızılığında hayat bulup, ferahlıyordu. Hava sıcak ve nemliydi, ortamı canlı tutan şey, ünlü caz kulüplerinin duvarlarının içeri hapsedemediği boğuk müzik sesi oluyordu. Deucalion halkın içine karıştığında, o heybetli endamı ve yüzü nedeniyle ilgiyi üstüne çekmemek için karanlık yerleri tercih eder ve arka sokakları kullanırdı. Karanlığın içinde, bir çöp kutusunun yanında üstü başı buruş buruş olmuş, her yerinden rom kokusu gelmekte olan bir adam belirmişti. Adam Deucalion'a hitaben, "Tanrı seni koru-sun kardeşim," dedi. Selam verme şekli adamın bir soyguncu olmadığına işaret etse de, Deucalion sesin olduğu tarafa dönerken, yabancının elinde bir bıçak veya tabanca olmasını ümit etti içten içe. Böylesine öfke doluyken bile, şiddete başvurmak için kendini haklı çıkaracak bir nedene ihtiyaç duyuyordu. Dilenci ise kirli avucunu açıp, pis pis kokan nefesini dışarı vermekten başka bir şey yapmadı, "Bir dolara ihtiyacım var," derken. Deucalion, "Bir dolara hiçbir şey alamazsın," dedi. "Daha cömert davranırsanız şükran duyarım, ama benim sadece bir dolara ihtiyacım var," dedi dilenci.

10

Page 4: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Deucalion, önüne uzatılan eli yakalamak ve bileği kuru bir dalmışçasma koparıp atmak isteğini bastırmaya çalışıyordu. Böyle davranmak yerine arkasını dönüp yürüdü, dilencinin ettiği küfürlere kayıtsız kalıp başını bile çevirmedi. Bir restoranın mutfak girişi önünden geçerken kapı açıldı. Beyaz pantolon ve tişört giymiş Latin asıllı iki adam dışarı çıktı. Biri, diğerine sigara tutuyordu. Kapının hemen üstünde duran bir lamba ve bunun hemen karşısında, geçitteki bir diğer lambadan yayılan aydınlık, De-ucalion'ın görüntüsünü gözler önüne sermişti. İki adam da bu görüntü karşısında donup kaldı. Deucali-on'ın yüzünün yarısı normal, hatta yakışıklı gibi görünürken, diğer yarısı anlaşılması güç bir dövme deseni ile kaplanmıştı. Dövme, bu iş için gerekli alet edevata sahip Tibetli yetenekli bir rahip tarafından tasarlanmış ve yapılmıştı. Bu dövme Deucalion'a korkutucu ve şeytansı bir görünüm kazandırıyor-du. Dövme aslında, Deucalion'ın yaratıcısı tarafından geçmişte yüzüne verilen hasarı ve yüzünün hemen altındaki kırık ke-mikleri gözlerden gizlemek amacıyla, bir maske görevi görsün diye yapılmıştı. İki ışık arasında kalan Deucalion, adamların kendisini ay-rıntılı olarak incelemelerine fırsat tanımış oldu. Adamlar gör-düklerine bir anlam veremedilerse de, dövmenin altındaki alı-şılmadık geometri dikkatlerini çekmişti. Onu korkuyla karışık, ağırbaşlı ve saygı dolu bir tavırla selamladılar, ruhani bir olaya şahitlik ediyorlarmışcasına. Deucalion ışığın altından geçip gölgelik bir yere seğirtti, öfkesi gittikçe büyüyordu. İri elleri titriyor, birilerini boğma ihtiyacı duyuyormuşçasına kasılıyordu. Ellerini yumruk yapıp, ceplerine soktu. Deucalion nehir kenarındaki şehrin usandırıcı, boğucu yaz

11

Page 5: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

sıcaklığında bile uzun, siyah bir palto giymişti. Ne sıcak, ne de dondurucu soğuk havadan etkilenirdi aslında. Acıdan ve korkudan etkilenmediği gibi... Adımlarını hızlandırdığında geniş, kullanışlı paltosu bir pelerin gibi dalgalandı. Başında bir de kukuletası olsa, o haliyle Azrail'i bile korkutabilirdi. Onu cinayet işlemeye sevk eden dürtü belki de iliklerine işlemişti. Ne de olsa bedeni, bir hapishane mezarlığına gömüldükten hemen sonra çalınmış suçluların bedenlerinden yapılmıştı. İki kalbinden biri kiliseleri yakan bir kundakçıya, diğeri ise bir sübyancıya aitti. Tanrı tarafından yaratılmış bile olsa insan kalbi, hilekârlık ve kötülükle dolu olabiliyordu. Kalp bazen, aklın bildiği ve inandığı her şeye karşı isyan edebiliyordu. Bir rahibin eli günah dolu eylemlere aracılık edebiliyorsa, mahkûm olmuş bir suçlunun elinden ne beklenebilirdi ki? De-ucalion'ın elleri de böyle bir suçluya aitti işte. Gri gözleri, baltalı bir katilin bedeninden çıkarılmıştı. O gözlerden nabız atışına benzer hafif bir parıltı geçerdi zaman zaman. Daha önce benzeri görülmemiş bir fırtınada dünyaya gelmişti Deucalion ve fırtınada çakan şimşeklerin ardında bı-raktığı ize benzerdi bu parıltı. Beyni bilinmeyen kötülüklerle doluydu bir zamanlar. Ölüm, bir önceki yaşama dair tüm anıları silmişti, ama beyninin kıvrımlarında bazı kalıntılar bırakmış olabilirdi. Deucalion'ın gittikçe büyüyen öfkesi, şimdi onu nehrin karşısındaki Cezayir Mahallesi'nin pejmürde sokaklarına çekiyordu. Bu kasvetli karmaşık sokaklar yasa dışı girişimcilerle doluydu. Eski püskü apartmanların birinde masaj ve akupunktur kliniği görünümü altında faaliyet gösteren bir genelev vardı, so-

12

Page 6: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

kakta ayrıca bir dövme salonu, bir porno video dükkânı ve gürültülü bir Cajun bar bulunuyor, bardan etrafa yayılan Zydeco müziği kolayca duyuluyordu. Bu dükkânların arka tarafında arabaların park edildiği geçitte pezevenkler, genelevlere pazarladıkları kızlarının geri gel-mesini beklerlerken kendi aralarında sohbet etmekteydiler. Havai gömlek ve ipekten beyaz takım elbise giymiş iri kıyım iki adam paten giymiş kayıyor, genelev müşterilerine toz haline getirilmiş Viagra ile kokain karışımı tozdan satıyordu. Porno dükkânının hemen arkasındaki kavisli alanda dört Harley motor durmaktaydı. Üstündeki kabadayı tipli biniciler genelev veya barın fedaileri olmalıydılar. Belki de uyuşturucu satıcılarını veya tüm çevreyi kolluyorlardı. Deucalion bu kalabalığın içinden geçti, bazıları onu fark ederken, bazıları etmediler. Onun gözünde siyah bir palto ve sığındığı kasvetli gölgeler, bir görünmezlik pelerini kadar işlevseldi. Deucalion'ı hayata getiren gizemli yıldırım düşmesi, ona aynı zamanda evrenin kuantum yapısını anlamak yolunda bir yetenek, belki de fazlasını kazandırmıştı. Bu bilgiyi keşfetmek ve yavaş yavaş hayata geçirmekle geçen iki yüzyıl sonunda, istediğinde, başkalarını hayrete düşürecek biçimde kolayca, gizlice ve büyük bir zarafetle hareket etmek gibi bir yeteneğe sahip olmuştu. Genelevin arka kapısında duran bir motorcuyla, ince yapılı uzun boylu genç bir kadın arasındaki tartışma, kan kokusu almış bir köpek balığı gibi Deucalion'ı o yöne çekti. Tahrik edici biçimde giyinmiş olsa da, kızın taze ve kırılgan bir hali vardı. On altı yaşlarında gibi gösteriyordu. "İzin ver, gideyim Wayne," diye yalvardı kız. "Bırakmak is-tiyorum." Motorcu Wayne, kızı iki eliyle tutmuş onu yeşil kapıya

13

Page 7: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

doğru itmişti. "Bir kez bulaştın mı, artık çıkış yoktur" "Henüz on beş yaşındayım." "Meraklanma, hızla yaşlanırsın." Kız gözyaşları içinde, "Böyle olacağını asla tahmin ede-mezdim," dedi. "Ne olacağını sanıyordun ki, seni salak fahişe? Richard Gere ve Özel Bir Kadın gibi mi?" "Adam çok çirkin ve leş gibi kokuyor." "Joyce, tatlım, müşterilerin hepsi çirkindir ve hepsi kokar. Ellincisinden sonra hiçbir şeyi fark etmezsin." Deucalion'ı ilk fark eden kız olmuştu. Kızın büyüyen gözleri, Wayne'nin de o yöne dönmesine neden oldu. Deucalion, "Kızı bırak," diye tavsiyede bulundu. Zalim bir yüz ifadesi olan iri kıyım motorcu, Deucalion'dan etkilenmişe benzemiyordu. "Pılını pırtını toplayıp bir an önce yaylansan iyi edersin yalnız kovboy." Deucalion hasmını sağ kolundan yakalayıp öylesine hızlı ve şiddetli biçimde arkaya doğru büktü ki, adamın omzundan çıkan kırılma sesini herkes duydu. Sonra iri kıyım adamı bir çuval gibi ileri fırlattı. Kısa bir süre havada kalan Wayne yüz üstü yere çakılmış, çığlığı asfaltta boğulmuştu. Düşerken ağırlığının ensesine binmesi yüzünden omurgası çatlamış olmalıydı. Geride kalan yüzyıldaki, ellerinde meşa-leleri ve saman tırmıklarıyla gezen çete üyelerini hatırlayan Deucalion daha fazla ileri gitmemek için kendini tuttu. Ve ellerinde zincir olan diğer motorculara doğru döndü. Kendisine yan gözle bakan kaşları, burnu ve dili çivili, gür kızıl sakallı bir diğer motorcu umursamaz bir tavırla kavgaya karışmak üzereydi. Deucalion kalabalıktan kaçmak yerine saldırganın bulunduğu tarafa doğru bir adım attı. Motorcunun sol koluna dola-

14

Page 8: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

dığı bir zinciri vardı. Deucalion zinciri yakalayıp kendine doğru çekti ve kızıl sakallının dengesini bozdu. Motorcu saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Deucalion adamı at kuyruğundan yakaladı, havaya kaldırıp, ileri savurdu. Zinciri hâlâ elindeydi, üçüncü motorcunun çevresinden dolanıp zincirle adamın dizlerini hedef aldı. Darbeyi yiyen motorcu bir çığlık atıp yere kapaklandı. De-ucalion adamı boğazından ve kasıklarından yakalayıp dördüncü motorcuya doğru savurdu. Şimdi iki motorcunun yanma gelmiş, içerden gelen müziğe eşlik edercesine kafalarını barın duvarına çarpıyordu. Adam-lar sefil bir haldeydiler ve muhtemelen büyük bir pişmanlık duyuyorlardı. Porno dükkânı, genelev ve barlardan çıkan meraklı müşte-riler, geçidi şimdiden doldurmuş, patenli uyuşturucu satıcıları ortadan kaybolmuştu. Arabalı pezevenkler birbiri ardına hızla çevreden uzaklaş-mışlardı. Kimse Deucalion'ın üstüne gelmeye cesaret edemi-yordu. Hepsi geçitten uzaklaşmıştı. Bu sırada aniden harekete geçen uzun bir Cadillac, sarı bir Mercedes'e bindirdi. Mercedes'in sürücüsü diğer arabayı durdurup, kaza sigortası poliçe bilgilerini almaya tenezzül bile etmemişti. Kısa bir süre sonra Deucalion ve Joyce adındaki kız, ken-dilerini pencere ve kapı ağızlarından izleyenler haricinde, ha-reket edemez haldeki motorcularla baş başa kalmışlardı. Barda ise müzisyenler, müziğe hiç ara vermemişti. Ağır, nemli hava müzikle birlikte donuk biçimde titreşiyordu sanki. Deucalion kızla birlikte geçidin caddeyle kesiştiği yere kadar yürüdü. Hiçbir şey söylememişti, ama Joyce'un, onun yanında kalmak için cesaretlendirilmeye ihtiyacı yoktu. Kız onunla birlikte yürüse bile korktuğu çok açıktı. Bunun

15

Page 9: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

için de oldukça geçerli nedenleri vardı. Geçitte yaşananlar Deucalion'ın öfkesini dindirmeye yet-memişti. Kendine tam anlamıyla hakim olduğunda, yüzyılların getirdiği engin, bir o kadar da seçkin tecrübe ve felsefi yansımalarla dolu olan aklı, şimdi bir nedenden dolayı çok sayıda odası olan, kanlı, soğuk, kasvetli, ceset dolu bir mahzene dönüşmüştü ve cinayet işlemeye can atıyordu. Üstünde gezinen güvelerin titreşen gölgelerinin yansıdığı bir sokak lambasının altından geçerlerken kız Deucalion'a şöyle bir baktı. Deucalion kızın titremekte olduğunun farkındaydı. Kız hem korkmuş, hem de çok şaşırmışa benziyordu, kötü bir rüyadan uyanmış da, neyin gerçek, neyin gördüğü rüyanın etkisiyle hayal olduğunu ayırt edememişçesine... Sokak lambalarının soluk ışıkları arasında yürüyüp, gölgeleri geride bıraktılar. Zydeco müziğinin yerini gürültülü bir caz müziğine terk ettiği sırada Deucalion bir elini omzuna koydu-ğunda kızın şaşkınlığı ve korkusu bir kat daha artmıştı. "Biraz önce... neler oldu? Burası Fransız Mahallesi..." Deucalion kızla birlikte Jackson Meydanı'nda yürümeye devam etti. Bir asker heykelinin önünden geçerken, "Bu saatte Fransız Mahalle'si senin açından geçitten daha güvenli bir yer değil. Gidecek bir yerin var mı?" diye sordu. Kız bunaltıcı havada kutup soğuğuna maruz kalmışçasma ellerini vücuduna dolayıp, "Evim," dedi. "Burada, şehir de mi?" "Hayır, Baton Rouge'da." Kız gözyaşlarına boğulmak üze-reydi. "Ev artık hiç de sıkıcı gibi görünmüyor gözüme." Kıskançlık duygusu o ana dek hiç evi olmamış Deucalion'ın vahşice öfkesini biraz olsun yumuşatmıştı. O güne dek birtakım yerlerde kalmış, içlerinde barınmıştı, ama hiçbiri gerçek bir ev gibi olmamıştı. Hayvani güdülerini bastırmak için çaba sarf ettiği zihnin-

16

Page 10: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

de, kızı parçalamak gibi vahşice bir duygu uyanmıştı o anda, çünkü o böyle bir yere hiç sahip olmamışken kızın gidecek bir evi vardı. Deucalion, "Telefonun var mı?" diye sordu. Kız evet dercesine başını sallayıp örgü kemerine tutturulmuş bir cep telefonu çıkardı. "Anne ve babana, onları şuradaki katedralde beklediğini söyleyeceksin." Deucalion kızla birlikte kiliseye kadar yürüdü, sokağın or-tasına geldiğinde bir an duraladı, ilerlemesi için onu cesaret-lendirirken, bir yandan da o arkasını dönüp bakmadan gözden kaybolmayı planlıyordu.

Gece Şehri /F217

Page 11: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

2. BOLUM

Victor Helios, yani sabık Frankenstein, Garden Bölgesi'n-deki malikânesinde bu güzel yaz sabahına yeni karısı Erika'yla sevişerek başlamıştı. İlk karısı Elizabeth iki yüzyıl önce evlendikleri gece Avus-turya dağlarında öldürülmüştü. Victor onu hemen hemen unutmuştu artık. Victor daima geleceğe bakardı. Geçmişten sıkılırdı. Zaten geçmişte düşünmeye değecek pek az şey vardı. Victor'ın Elizabeth de dahil olmak üzere altı karısı olmuş, bunların bazılarıyla iyi zaman geçirmiş, bazılarına zor dayan-mıştı. İkinci karısından itibaren tüm eşlerinin adı Erika'ydı. Erika'lar görünüm itibarıyla birbirlerine benzerdi, çünkü hepsi New Orleans'taki laboratuvarında yaratılmış, klonlama havuzlarında yetiştirilmişti. Eşlerinin birbirlerine benzemesi, içlerinden birinin ortadan kaldırılması gerektiğinde yeni eşe sil baştan yeni bir gardırop hazırlama zahmetinden de kurtarı-yordu Victor'ı. Victor olağanüstü zengin biri olsa da, boş yere para harca-maktan nefret ederdi. Annesi tutumlu davranmak konusunda onu iyi yetiştirmiş, zaten kadının bundan başka hiçbir katkısı

18

Page 12: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

da olmamıştı. Victor, annesi öldüğünde cenaze masraflarını karşılayacak durumda değildi, pahalı bir tabuta verecek parası da yoktu. Mezar kazıcılarına daha az ücret vermek için, tabutun toprağın iki değil de bir buçuk metre altına gömülmesini istediğinde bunu hiç şüphe yok ki annesi de onaylardı. Erika'lar birbirlerine benzese de, bir numaradan dört nu-maraya kadar hepsinin farklı kusurları olmuştu. Victor her bi-rini bir öncekinden daha zarif, daha gelişmiş yaratabilmeyi başarmıştı. Victor daha bir gece önce Erika Dört'ü öldürmüştü. Kadının kalıntılarını ilk üç Erika'mn ve kendisini hayal kırıklığına uğratmış diğerlerinin de bulunduğu şehir dışında yerleşmiş şirketlerinden birine ait araziye, çöp yığınlarının altına göm-dürmüştü. Erika Dört'ün kitaplara olan tutkusu, kendi düşünce ve duygularını analiz etmeye, iç gözlem yapmaya sevk etmekle sonuçlanmış ve onu, Victor'm müsamaha göstermeyi ret ede-cek şekilde bağımsız bir ruh kazanma yolunda cesaretlendir-mişti. Victor kısa bir süre önce yeni Erika'sını havuzdan çıkarmış, Erika bu aşamaya gelmeden önce beynine elektronik olarak yüklenen bilgilerle donanmıştı. Her zaman iyimser bir karaktere sahip olan Victor, Erika Beş'in mükemmel bir yaratık olacağına ve kendisine uzun sü-reler hizmet edeceğine inanıyordu. O, alımlı, zarif, bilgili ve itaatkâr bir yaratıktı. Erika Beş'in daha önceki Erika'lara göre daha cilveli olduğu kesindi. Victor, canını ne kadar çok yakarsa, Erika Beş'ten o derece hevesli karşılık alacağını biliyordu. Yeni Irk'a mensup biri olarak Erika Beş, iradesini kullanarak acıyı hissetmeyebilirdi, ama Victor yatak odasında onun

19

Page 13: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

bu özelliğini kullanmasına izin vermiyordu. Victor güç için yaşardı. Seks onun açısından, ancak partnerine baskı uygulama ve onun canını yakma boyutunda tatminkâr olabilirdi. Erika, Victor'ın yumruklarını sesini çıkarmadan kabulleniyor, erotik anlamda itaatkâr davranıyordu. Bedeninde ortaya çıkan yaralar, bereler Victor açısından erkekliğinin bir kanıtıydı. Victor damızlık bir aygırdı. Victor'ın diğer tüm yaratıklarında olduğu gibi Erika Beş de fizyolojik açıdan yarı tanrısal özelliklere sahipti. Yaraları hemen iyileşir, bir, iki saat içinde fiziksel mükem-melliğine yeniden kavuşurdu. Victor, Erika'yı her zamanki gibi kullanmış, şimdi onu ya-takta gözyaşları içinde yalnız bırakmıştı. Erika sadece duydu-ğu acıdan değil, utancından dolayı da ağlıyordu. Victor'ın karısı Erika Beş, Yeni Irk mensupları arasında utanma kapasitesi olan tek yaratıktı. Onu aşağılamak, kendisi-ni dört başı mamur gibi hissetmesini sağlıyordu. Victor sıcak suyla duş aldı ve Paris'ten getirttiği mineçiçe-ği kokulu sabunla yıkandı. Ölü annesini ve eşlerini ortadan kal-dırırken tutumlu davranması sayesinde, biraz lüksü karşılaya-bilecek durumdaydı.20

Page 14: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

3. BOLUM

Her zamanki kovalamaca, atlama, zıplama ve sağa, sola ateş etme olaylarının ardından seri cinayetler işleyen katilin, sonradan, kendi bölümünde çalışan bir dedektif olduğu ortaya çıkmıştı ve bu dosyayı henüz kapatmış olan Carson O'Connor, ancak sabahın yedisinde yatağa girebilmişti. Bir duş alıp, çarşafların içinde dört saatlik bir zaman geçir-mek bu dönemde kendine ayırabildiği en uzun süreydi. Bu dinlenme esnasında rüya göremeyecek kadar yorgundu. Bir dedektif olarak herhangi bir soruşturmanın sonuna yaklaşıldığında fazla mesai yapmaya alışkındı, ama üstlendiği son araştırma tipik bir cinayet vakası değildi. Bu vaka dünya-nın sonunun gelebileceğini göstermişti ona. Carson dünyanın sonuna geldiğini hiç hissetmemişti daha önce. Bu durumda beklentilerinin ne olması gerektiğini bilmi-yordu. Öğle olduğunda arabasına binip, evinin önündeki kaldırımda kendisini beklemekte olan ortağı Michael Maddison'ı aldı. Michael, Veteran Meydanı'nın hemen yakınında kolay kolay tanımlanamayacak sade bir apartmanda yaşıyordu. Bura-

21

Page 15: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

nın "oldukça Zen,"* bir yer olduğunu söyler ve her gün New Orleans'm sonu gelmez karnaval havasını soluduktan sonra kendine gelmek için oldukça minimalist bir yere ihtiyaç duy-duğunu iddia ederdi. Üzerinde Havayi tarzı bir gömlek, spor pantolon ve spor ceketten oluşan, alameti farikası haline gelmiş her günkü giysileri vardı. Sadece kıyamet günü için bir ayrıcalık yapıp ayakkabılarını değiştirmiş, her zamanki siyah Rockport yürüyüş ayakkabıları yerine, aynı markanın beyaz renkli olanından giymişti. Ayakkabılar o kadar beyazdı ki, adeta ışık saçıyordu etrafa. Michael'ın uykulu gözleri onu her zamankinden de çekici gösteriyordu. Carson bunu görmemeye çalıştı. Michael ve Carson ortaktılar, âşık değil. Hem ortak hem de âşık olmaları durumunda er veya geç öbür dünyayı boylarlar-dı. Aynı anda hem sert, hem de yumuşak olmanın polislik mesleğinde yeri yoktu. Arabaya binip kapısını kapatan Michael, "Son zamanlarda canavar gördün mü?" diye sordu. Carson arabayı kaldırımdan hızla uzaklaştırırken, "Evet, bu sabah banyodaki aynada gördüm bir tane," dedi. "Ama çok iyi görünüyorsun. Gerçekten de... Benim hisset-tiğimin yarısı kadar bile kötü durmuyorsun." "Saçımı yaptırmayalı ne kadar uzun bir zaman oldu biliyor musun?" "Sen kuaföre gitmek için zaman ayırır mısın? Ben de arada bir saçlarını tutuşturup yaktığını sanıyordum." "Ayakkabıların çok hoşmuş." "Kutusunda Çin'de imal edildiği yazıyor, belki de Tay-

* Zen : Dünyevi etkilerden sıyrılarak aydınlığa kavuşmayı amaçlayan bir tür Budizm öğretisi, (ç. n.)

22

Page 16: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

land'dır. Bugünlerde her şey başka bir yerlerde imal ediliyor." "Her şey değil. Harker'ın nerede imal edildiğini düşünü-yorsun?" Medyanın "Cerrah," adını verdiği ve sonradan seri cinayetler işleyen katil olduğu anlaşılan Dedektif Jonathan Harker'ın insan olmadığı da ortaya çıkmıştı. Ne 12 kalibrelik bir silahla vurulmak, ne de dört kat yüksekten yere çakılmak onun için bir sorun olmuştu. Michael, "Garden Mahallesi'ndeki malikânesinin salonunda veya Helios binasında olduğunu sanmıyorum. Victor belki bu iş için Biovision'ı kullanıyordur," dedi. Biovision, Victor Helios'ın bundan yirmi yıldan uzun bir süre önce New Orleans'a ilk geldiğinde kurduğu ve biyotekno-loji alanında en ileri çalışmaların yürütüldüğü bir firmaydı; He-lios bu dalda her geçen yıl daha da zenginleşmesini sağlayan birçok patentin sahibi olmuştu. Carson, "Tüm bu çalışanların, dışardan tedarik edilen birçok hizmetin ortasında gizlice birtakım yaratıklar imal edecek bir laboratuvan yürütemezsin ki," dedi. "Evet, ayrıca şaşı, kambur, kukuletalı bir pelerin giymiş Igor, makineden kendine kahve almak için dışarı çıktığında hemen göze batar... Arabayı bu kadar hızlı sürme." Aksine daha da hızlanan Carson, "Öyleyse şehrin bir yer-lerinde, merkezi Cayman Adaları gibi bir yerde bulunan para-van bir şirkete aitmiş gibi görünen bir başka bina olmalı," de-di. "Bu tür polislik işlerden nefret ediyorum." Michael bu sözlerle New Orleans'ta faaliyet gösteren binlerce şirketi araştırmayı, sahipleri yabancı veya şüpheli görünenleri ayıklayıp bir liste yapmayı kast ediyordu. Carson da Michael gibi masa başı işlerden hoşlanmasa da, daha sabırlı davranabilirdi. Ancak bu aralar buna zamanı ol-

23

Page 17: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

madiğini düşünüyordu. Şehir görüntüsünün bulanıklaşmaya başladığı bir anda, "Nereye gidiyoruz?" diye sordu Michael. "Emniyete gidip bü-tün günü bilgisayar başında geçireceksek ben kenarda ine-yim." "Öyle mi? Peki inip ne yapacaksın?" "Bilmem. Ateş edecek birilerini bulurum." "Çok yakında ateş edecek bir sürü şey çıkacak karşına. Victor'ın halkından söz ediyorum. Yeni Irk'tan..." "Eski Irk'a mensup biri olmak oldukça sıkıcı bir durum. Ge-çen yıldan kalma ekmek kızartıcısı olmak gibi bir şey bu. Biliyorsun yeni modellere Randy Nevvman'ın şarkılarını söyleten bir mikroçip yerleştirdiler." "Randy Nevvman şarkısı söyleyen bir ekmek kızartıcısına sahip olmayı kim ister? "Kim istemez ki?" Soğutuculu, on sekiz tekerlekli bir tır kamyonu kavşakta önlerini kesmemiş olsaydı Carson kırmızı ışıkta geçecekti. Kamyonun yan tarafındaki reklam amaçlı resme bakılırsa McDonald's'a köftelik et tedarik etmek üzere yola çıkmış bir araçtı bu. Carson'ın hamburger olup ölmek gibi bir niyeti yoktu. Şimdi şehrin merkezine gelmişlerdi, sokaklar oldukça ka-labalıktı. Kaldırımlarda yürümekte olan yaya sürüsünü inceleyen olan Michael, "Bu şehirde kaç kişi gerçek insan değil acaba?" diye merakını açığa vurdu. "Bunlardan kaçı Victor'ın... yaratı-ğı?" "Binlercesi," dedi Carson. "On binler, belki de yüz binler-cesi..." "Yüz binden de fazla." "Evet."

24

Page 18: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Helios peşinde olduğumuzu fark edecektir sonunda." Carson, "Şimdiden biliyordur," diye tahminde bulundu. "Bu da bizim için ne anlama geliyor, biliyorsun değil mi?" "Yarım kalmış bir işi tamamlamamız gerektiği anlamına geliyor," dedi Carson. "Kesinlikle. Helios da işleri yarım bırakmaktan hoşlanmayan birine benziyor." "Sanırım yaşayacak yirmi dört saatimiz kaldı," dedi Carson.

25

Page 19: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

4. BOLUM

Mermerden oyulmuş, yıllarca rüzgâra ve yağmura maruz kalmış Meryem Ana heykeli, Merhametin Elleri binasının ön basamaklarını kuş bakışı görecek şekilde bir nişin içinde duruyordu. Hastane çok uzun bir süreden beri kapalıydı. Pencerelerine tuğla örülmüştü. Dövme demirden parmaklıkların arasındaki kapının üstünde duran bir tabela, binanın kamuya kapalı özel bir depo olduğuna işaret ediyordu. Victor arabasıyla hastaneyi geride bırakıp, kendi kurduğu Biovision firmasının muhasebe ve personel bölümlerinin yer aldığı beş katlı binanın garajına girdi, Mercedes'ini kendisi için ayrılan boş alana park etti. Yakındaki çelikten, boyalı kapının anahtarı bir tek onda vardı. Kapının ardında yirmi metrekare büyüklüğünde, zemini ve duvarları betondan boş bir oda uzanıyordu. Dış kapının hemen karşısındaki bir diğer kapı, duvara monte edilmiş elektronik anahtar sistemiyle kontrol ediliyordu. Victor şifreyi girince elektronik kilit açıldı. Kapı eşiğini geçti, kırk metrelik bir koridor hastanenin zemin katının altına doğru uzanıyor, diğer binaları birbirine bağ-

26

Page 20: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

lıyordu. Koridor iki metre genişliğinde, iki buçuk metre yük-sekliğinde taş ve keresteden duvarları ve beton zemini olan bir yerdi. Geçit Yeni Irk mensuplarınca kazılıp, inşa edilmişti. Geçit binanın resmi planlarında görünmüyordu, sendikalı işçilere ücret verilerek inşa ettirilmiş bir yer değildi. Bu sayede Victor, Merhametin Elleri'ne tam bir gizlilik altında girip çıkabiliyor-du. Koridorun sonunda, elektronik kilidi olan bir başka kapıyı şifreyi girerek açtı. Burası hastanenin en alt zemininde yer alan, dosyaların bulunduğu bir odaydı. Metal raflar üstünde Victor'ın projelerinin bilgisayarlara kaydedilmiş yedeklerinin bulunduğu sıra sıra kutular duruyordu. Victor genelde gözlerden saklı kapılardan, gizli geçitlerden ve medeniyeti yıkıp dünyaya hükmetme planının bir gereği olarak ketumluktan hoşlanırdı. İçindeki çocukla bağlarını asla tamamen koparmamıştı. Ancak bu aralar laboratuvarına bu dolambaçlı yollarla gi-rebiliyor olmak canını sıkıyordu. Onu bekleyen yoğun bir gün vardı önünde ve sorunlardan özellikle birisiyle ilgilenmesi ge-rekiyordu. Dosya odasından geçip hastanenin bodrum katına girdi. Burası sessiz ve koridor ışıklarına rağmen gölgeler içinde bir yerdi. Victor bir zamanlar devrim yaratan deneylerini yürüt-müştü burada. Victor, tehlikeli bir hızla çoğalan kanser hücrelerinden, suni dölyatağındaki klonların süratli gelişimini kolaylaştırmak üzere faydalanılabileceği olasılığından büyülenmişti. Embriyonun gücünü arttırıp, canlıyı yıllar içinde değil, birkaç hafta içinde yetişkin bir hale getirmeyi ummuştu. Bilinen bir bilim dalı üstünde çok uç noktalarda çalışan bi-rinin ara sıra başına gelebileceği gibi, onun açısından da bazı

27

Page 21: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

şeyler ters gitmiş, Victor çalışmalarının sonunda Yeni bir in-san değil, oldukça saldırgan, hızla değişim geçiren ve oldukça zeki bir yaratık türü bulmuştu karşısında. Yaratığa bir hayat vermekten dolayı, ondan az da olsa bir minnettarlık beklentisi içindeydi. Ama beklentileri boşa çık-mıştı. Victor'm yaratıklarından kırk tanesi bu güçlü habisliği mu-hafaza etmeye çalışırken telef olmuştu. Onun yaratıklarını öl-dürmek de öyle kolay değildi ama. Bir ara her şeyin sonunun geldiğini düşünürken, bu vahşiliği baskı altına almayı ve so-nunda onları ortadan kaldırmayı başarmıştı. Bu ölü yaratıkların feci bir kokusu vardı. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen Victor, aynı kokuyu yine duyabileceğini düşünüyordu. Koridorun altı metrelik bir bölümü bu kargaşa esnasında yıkılmıştı. Bu taş deliğin ardında kasvetli ve enkazla dolu ku-luçka odası uzanıyordu. Asansörün hemen ötesinde, koridorun yarısı kadar genişlikte bir alanı, kırık beton, eğilip bükülmüş demirler, ipmişçe-sine düğümlenmiş çelik çerçevelerden oluşan tasnif edilmiş, tepe tepe moloz yığınları kaplıyordu. Victor kendisi gibi bir dâhinin bile, bazen kendi çıkarlarına zarar verebilecek boyutlarda gereğinden fazla zeki olabile-ceğini hatırlamak amacıyla bu enkaz ve moloz yığınından oluşan kalabalığı toplatıp tasnif etmiş, ama yerinden kaldırtma-mıştı. Victor o gece burada ölümle burun buruna gelmişti. Şimdi asansöre binmiş, nankör tümörün ortadan kaldırıl-masından önce ana laboratuvarının bulunduğu zemin kata çı-kıyordu. Koridorlar sessizdi. Burada Yeni Irk'a mensup seksen kişi çalışıyordu, ama kendilerine verilen görevler gereği hepsi meşguldü. Bu yaratıklar soğuk su makinesinin yanında çene28

Page 22: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

valıp zaman kaybetmezlerdi. Victor'ın devasa laboratuvarı sadece sıradan birini değil, I larvard veya MIT'nin bilim adamlarını bile hayrete düşürecek fantastik makinelerle doluydu. Operayı andıran Art Deco stilinde kurulmuş bu yerin Nazilere özgü bir havası vardı. Victor Hitler'e hayrandı. Führer bir yetenek gördü mü anında anlardı. Victor 1930 ve 40'lı yıllarda Hitler'in ayrıcalıklı bilimsel topluluğunda Mengele ve diğer önemli isimlerle birlikte çalış-mış, Müttefiklerin zaferinden önce çalışmalarında dikkate de-ğer gelişmeler kaydetmişti. Hitler çekici biriydi, iyi hikâyeler anlatır, karşısındakileri eğlendirirdi. Örnek alınacak derecede hijyene düşkün biriydi, daima temiz görünür ve temiz kokardı. Bir vejetaryen ve ateşli bir hayvansever olarak Hitler'in yumuşak bir tarafı vardı. Fare kapanlarına müsamaha göster-mez, sürüngenlerin zarar görmeden yakalanıp vahşi hayata salınmasında ısrar ederdi. Führer'in sorunu, sanat ve politika kökenli olmasıydı. Gelecek ne sanatçılara, ne de politikacılara ait olabilirdi. Yeni dünya nazizm, komünizm, sosyalizm veya kapitalizmle inşa edilmeyecekti. Medeniyet ne Hıristiyanlık, ne de İslam'la kurulmayacak veya yaşamayacaktı. Ne de birtakım tarikatçılar veya Da Vinci Şifresf nde cesaretlendirildiği ve resmedildiği gibi, tekbenci ve paranoyak yeni din taraftarlarınca... Yarınlar bilim adamlarına aitti. Bilimin rahipleri cüppe giyip sadece ayinler düzenlemezdi; onlar tanrıların gücüne sahip tanrılardı. Victor da onların Mesih'i idi. Victor devasa laboratuvarını kat ederken uğursuz görünümlü makinelerden tereddütlü homurtular, nabız atışına benzer sesler geliyordu. Makineler yılan gibi ses çıkarıp takırdadı.

29

Page 23: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Victor burada kendini evinde hissediyordu. Alıcılar onun masasına yaklaştığını hissetti ve o an bilgisa-yarının ekranı aydınlandı. Monitörde Victor'ın Merhametin El-leri'ndeki sekreteri Annunciata'nın yüzü belirdi. "Günaydın Bay Helios." Annunciata oldukça güzeldi, ama gerçek değildi. O, can sıkıcı çalışma alanına insani bir hava katmak için Victor'ın tasar-ladığı, yapay, ama boğuk, harika bir sese sahip üç boyutlu sa-yısal bir kişilikti. "Günaydın Annunciata." "Dedektif Jonathan Harker'm cesedi adamlarınız tarafından morg görevlisinin bürosundan alındı ve teşrih odasında sizin için bekletiliyor." Victor'ın masasının üstünde yalıtımlı bir kahve fincanı ve ceviz, çikolata taneli kurabiyelerin bulunduğu bir tabak duru-yordu. Kurabiyelerden birini ağzına atarken, "Devam et," dedi. "Randal Altı ortadan kayboldu." Victor'ın kaşları çatıldı. "Açıkla." "Gece yarısı sayımı sırasında odasında olmadığı tespit edildi." Randal Altı, Merhametin Elleri'nde yaşamakta olan birçok denekten biriydi. Beş selefi gibi o da takıntılı, içinden gelen yenilmesi güç bir hissin tesirinde davranan otistik biri olarak yaratılmıştı. Victor'ın bu sorunlu yaratığı tasarlarkenki niyeti, bu tür bir belanın işe yarar bir amaç doğrultusunda kullanılabilmesi için geliştirilmesinin bir sonuç verip vermeyeceğini anlamaktı. Takıntılı, içten gelen yenilmesi güç bir hissin tesiriyle hareket etme şeklinde kendini gösteren bu sorunu dikkatli biçimde ta-sarlayarak otizmi kontrol altında tutabilmekle, genellikle fabrikalarda makinelerin başında, tekdüze ve seri biçimde yapılan imalatta görevlendirilen birinin kendini işine daha yoğun bi-

30

Page 24: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Vtmde odaklamasını sağlamaktı. Böylece söz konusu işçi tek-düze bir görevi hiç hata yapmadan ve hiç sıkılmadan saatler-ce, haftalarca sürdürebilirdi. Cerrahi açıdan uygun bir biçimde yerleştirilen bir beslenme tüpü, tuvalet molası ihtiyacını ortadan kaldıran bir katater-le Victor, bu yolla, bazı fabrikalarda benzer görevler üstlenen robotlara ekonomik bir alternatif getirilebileceğini ispat edebilirdi. Böyle bir işçinin günlük gıda masrafı bir doları geçmeyecekti. İşçiye bir ücret ödenmeyecek, tatil izni verilmeyecek, sağlık hizmetlerinden yararlandırılmayacaktı. Böyle bir işçinin performansında dalgalanmalar yaşaması da söz konusu değildi. İşçi yıprandığında yapılacak tek iş onu ortadan kaldırmak olacak, onun görevini yeni bir işçiye vermek olacaktı. Victor etten yapılmış bu makinelerin halen birçok fabrikada kullanılan alet edevattan çok daha üstün olduğu konusunda ikna olmuştu. Robotların karmaşık bir yapısı vardı ve imalat için oldukça pahalıydılar. Etten yapılmış robotlar ise çok daha ucuza gelecekti. Randal Altı, yaşadığı yeri gönüllü olarak terk edemeyecek şekilde tasarlanmıştı. Kapısının eşiğinden dışarı adım atmaya korkardı. Victor bir deney için Randal'a ihtiyaç duyduğunda görevliler onu laboratuvara elleri kollan bağlı, zorla sürüklerlerdi. "Odasından kendi başına çıkması imkânsız," dedi Victor. "Ayrıca alarmı öttürmeden binadan ayrılamaz. Buralara bir yerde olmalı. Güvenlik personeline, odasının ve ana koridorların dünkü video kayıtlarını incelemelerini söyle." "Peki Bay Helios," dedi Annunciata. Victor'ın emirlerine kesin biçimde itaat etmek üzere yine Victor tarafından tasarlanmış Annunciata, yapay bir makine-nin zekâsının tezahürü olarak belirmişti. Bir bilgisayar aracılı-

31

Page 25: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ğıyla ortaya çıkıyor olmasına rağmen kavrama, anlama fonksiyonları aslında Yeni Irk mensuplarının organik beyninin bir ürünüydü. Bu beyin, içi besleyici bir solüsyonla dolu, hava geçirmeyecek şekilde kilitlenmiş bir havuzun içinde binanın bilgi işlem sistemine bağlı olarak bilgi işlem odasında muhafaza ediliyordu. Victor her biri monitörlerle izlenen ve Annunciata gibi bir bedene bağlı olmaksızın varlığını sürdüren, hizmet eden ve koğuşlarda yaşayan binlerce Yeni Irk mensubunun hayalini kuruyordu. Gün gelecek dünyada sadece bu yaratıklar yaşayacaktı. Victor, "Bu arada," dedi, "ben Harker'ın cesedi üstünde ça-lışıyor olacağım. Ripley'nin yerini tespit edip ona operasyon odasında ihtiyacım olduğunu söyle." "Peki Bay Helios. Helios." Victor kurabiyesinden bir ısırık daha almak üzereyken bir an duraladı. "Bunu neden yaptın Annunciata?" "Neyi efendim?" "Adımı gereksiz yere tekrarladın." Monitörde Annunciata'nın düzgün kaşları aklının karıştığını ifade edercesine çatılmıştı. "Öyle mi yaptım efendim?'* "Evet, aynen öyle yaptın." "Farkında değilim Bay Helios. Helios." "İşte yine yaptın." "Efendim, emin misiniz?" "Bu çok münasebetsizce bir soru Annunciata." Annunciata uygun bir dille uyarılmış görünüyordu. "Özür dilerim efendim." Victor, "Sistemlerini gözden geçir," diye emretti, "belki gıda akışında bir dengesizlik vardır."

32

Page 26: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

5. BÖLÜM

Adli tıp görevlisi Jack Rogers, durumdan haberi olmayan bir ziyaretçinin, içinde her an kaybolabileceği kitaplar, dosyalar ve ölümü çeşitli biçimlerde hatırlatan evrak yığınlarıyla dolu bir büroda çalışıyordu. Ancak minimalist dekoru, steril zemini ve o günkü havaya göre iyi ayarlanmış klimasıyla kabul salonu, halkın bir morg-dan beklentilerinin oldukça üstünde ve düzenliydi. Jack'in sekreteri Winona Harmony, bu mekânı soğukkanlı tavrıyla oldukça etkin biçimde yönetiyordu. Carson ve Micha-el morga girdiklerinde Winona'nın masasını düzenli gördüler. Resmi otopsi raporlarını daktilo ettiği Jack'in dosyaları haricinde, masasının üstünde hiçbir fotoğraf ya da not kâğıdı yoktu. Elli beş yaşlarında tombul, sıcak kalpli siyah bir kadın olan Winona bu mekâna ait değilmiş gibi görünüyordu. Carson, Winona'nın masa çekmecelerinin içinin, insanı iyi hissettirecek güzel sözler işli, lavanta torbası asılı yastıkları ve diğer hoş birtakım şeylerin resmedildiği, ama morgun kabul salonunda teşhir etmeyi uygun görmediği aile fotoğraflarıyla dolu olduğunu düşündü.

Gece Şehri / F333

Page 27: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Kapıdan içeri girerlerken Winona, "Bakın hele," dedi, "Ci-nayet Masası'nın gururu gelmiş." "Ben de buradayım," diye atıldı Michael. Winona, "Oh, sen de çok hoş görünüyorsun," dedi. "Sadece gerçekçi olmaya çalışıyorum. Dedektif olan o. Be-nim görevim onu biraz olsun neşelendirmek için şaklabanlık yapmak." Winona, "Carson, şekerim, bütün gün bu hoş adama nasıl oluyor da tahammül edebiliyorsun?" dedi. "Arada bir kırbaçlamam gerekiyor tabii." "Muhtemelen bir işe yaramıyordur," dedi Winona. "En azından formda kalmamı sağlıyor," diye karşılık verdi Carson. Michael, "Bir ceset için buradayız," dedi. Winona, "Burada cesetten geçilmiyor ki," dedi. "Bazılarının adı var, bazılarınınsa yok." "Jonathan Harker'ın cesediyle ilgileniyoruz." "Sizlerden biri," diye atıldı Winona. "Hem evet, hem hayır," dedi Michael. "Onun da bizim gibi bir rozeti, iki kulağı vardı, ama bunların dışında onunla pek ortak noktamız olduğunu söyleyemem." Winona, "Cerrah gibi sapık bir katilin sonunda bir polis ol-duğunun ortaya çıkacağını kim tahmin edebilirdi ki?" diyerek şaşkınlığını dile getirdi. "Dünya nereye gidiyor?" Carson, "Jack ön otopsiyi ne zaman yapacak?" diye sordu. "0 iş bitti bile," diyen Winona, bilgisayarın yanında duran elle yazılmış not kâğıtlarının üstüne vurdu. "Ben de şimdi o ra-poru yazıyordum." Carson şaşkınlığa uğramıştı. Jack Rogers tıpkı kendisi ve Michael gibi New Orleans'ta olağandışı birtakım şeylerin olduğunu biliyordu, şehirde yaşayan bazı vatandaşların insan üstü birtakım varlıklar olduğundan haberdardı.

34

Page 28: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Jack iki kalbi, zırh gibi sağlam bir kafatası, iki ciğeri ve diğer birçok "gelişmiş," beden parçalarına sahip Harker'ın türünden bir adama otopsi yapmıştı geçenlerde. Carson ve Michael karşı karşıya kaldıkları bu durumu ay-dınlığa kavuşturana dek Jack'ten raporunu biraz geciktirmele-rini istemişler, ardından, birkaç saat içinde Jack'i dehşete dü-şürecek biçimde ceset ve tüm otopsi raporları ortadan kaybol-muştu. Jack'in şimdi, Victor'ın Yeni Irkı'na ait bir başka yaratık olan Jonathan Harker'ın cesedi için olağanüstü güvenlik tedbiri almış olması gerekiyordu. Carson, Harker'ın insan dışı doğa-sını Winona'ya neden açık ettiğini bir türlü anlayamıyordu. Bundan daha da anlaşılmaz olanı, Winona'nın yüzündeki gülümser ifade ve o anki soğukkanlılığıydı. Bir canavarın otopsi raporunu yazan biri olarak olan bitene karşı çok ilgisizdi. Carson gibi şaşkınlığa uğramış Michael, "Yazmaya yeni mi başladın?" diye sordu. Winona, "Hayır," dedi, "neredeyse bitirmek üzereyim." "Ve?" "Ve, ne?" Carson ve Michael birbirlerine baktılar. Carson, "Jack'i görmemiz gerek," dedi. "İki numaralı otopsi odasında," dedi Winona. "Karısının hazırladığı bayat deniz böceğini yediğinden şüphelendikleri bir emeklinin cesedini açmak üzere hazırlık yapıyorlar." "Kadın perişan bir durumda olmalı," dedi Carson. Winona başını iki yana sallarken, "Kadın tutuklandı," dedi, "hastanede kocasının öldüğünü söylediklerinde kahkahalara boğulmuş."

35

Page 29: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

6. BOLUM

Deucalion uykuya pek nadiren ihtiyaç duyardı. Yaşamının büyük bir bölümünü manastırda meditasyon yaparak geçirmenin de etkisiyle sessizliğin, huzurun değerini bilse de, en doğal haliyle bile avının peşinde huzursuzca daireler çizen bir köpekbalığına benzerdi. Cezayir'deki geçitte kızı kurtardığından beri sürekli hareket halindeydi. Öfkesi yatışmış olsa da, huzursuzluğu için aynı şey söylenemezdi. Öfke yüzünden oluşan zihin dağınıklığının bıraktığı boşluğun yerini bir tür huzursuzluk almıştı. Bu, korkudan çok, oldukça önemli bir şeyi gözden kaçırmak hissinden kaynaklanan huzursuzluktu. İçgüdüleri acil bir durumun varlığını fısıldıyor, içindeki ses bir anlığına kelimelere yer vermeyen bir hışırtıya dönüşürken en-sesindeki tüyleri diken diken ediyor, ama onu aydınlatmıyordu. Şafak sökerken Luxe Sinema salonuna geri dönmüştü. Bu salon, karnavallarda ucube gösterilerinde yer aldığı yıllardan tanıdığı eski bir arkadaşından miras kalmıştı kendisine. Bu miras ve yaratıcısı Victor'ın ölmediği, tam tersine iki yüzyıldır hayatta olduğuna dair keşfi onu Tibet'ten Louisi-

36

Page 30: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

«ilaya getirmişti. Deucalion sık sık kaderin hayatını yönlendirdiği duygusuna kapılırdı. New Orleans'ta yaşananlar da bunun için iyi birer kanıttı. 1920'li yıllarda Art Deco tarzında inşa edilmiş, şimdilerde içmişe dönmeye çalışan Luxe Sinema salonu eski havasını kaybetmişti aslında. Kapılar haftada sadece üç gün için açılı-yordu. Deucalion'ın sinema salonu içindeki dairesi oldukça mütevazı olsa da, bir rahibin küçük hücresinden biraz daha geniş olan bu yer onun gözünde fazla şatafatlı bir yerdi. Eski binanın terk edilmiş koridorlarında, toplantı salonunda, ara katında, balkonunda, lobisinde gezinirken düşünceleri su yüzünde seken taş gibi hızla oradan oraya gidip geliyordu. Huzursuz ruh hali içinde Victor Helios'a, namı diğer Fran-kenstein'a ulaşmanın ve onu yok etmenin bir yolunu bulmaya çalışıyordu. Victor'ın şehre saldığı Yeni Irk'ın diğer üyeleri gibi Deucalion da yaratıcısına el kaldırmayacak şekilde özel bir biçimde yaratılmıştı. Yaratıcısını öldüremezdi. Deucalion iki yüzyıl önce Victor'a el kaldırmaya yeltenmiş, yumruğunu savurmaya muktedir olmadığını anladığında nere-deyse ölümle burun buruna gelmişti. Yüzünün dövmeyle kap-lı yarısı yaratıcısı tarafından ezilmiş, kemikleri kırılmıştı. Deucalion'ın diğer yaraları ise birkaç dakika içinde iyileş-mişti. Bunun nedeni muhtemelen Victor'ın o günlerde yaratıklarına çabuk iyileşme yeteneği kazandırmak üzere birtakım çalışmalar yapıyor olması değil, Deucalion'ın yıldırım düşmesi sonucunda diğer yeteneklerle birlikte ölümsüzlüğe de sahip olmasıydı. Bugüne dek aldığı yaralar içinde iyileşmeyen tek yara yaratıcısı tarafından açılan yaraydı. Deucalion bir zamanlar yaratıcısının on sekizinci yüzyılda

37

Page 31: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

öldüğünü sanması gibi Victor da ilk yaratığının çok uzun bir süre önce öldüğünü sanıyordu. Victor onun hayatta olduğunu öğrenirse Deucalion bir kez daha yaratıcısının hedefi olacak ve muhtemelen bu kez kurtulamayacaktı. Victor'ın yaratma metotları ilk günlerine nazaran çok daha gelişmişti, eskisi gibi mezar soyup, cesetlerin parçalarını birbirine dikmiyordu artık; bu nedenle yarattığı Yeni Irk mensuplarının gri hücreleri yaratıcılarına karşı gelmemek konusunda çok daha iyi biçimde programlanmıştı. Carson ve Michael sonunda Victor'ın kimliğini açığa çıkar-madıkları sürece onu durdurma şansına, ancak öldürerek sa-hip olabileceklerdi. Ve onu ele geçirebilmek için de Yeni Erkek ve Yeni Kadın'lardan oluşan bir orduyu alt etmeleri gerekiyordu ki, bu da robotları öldürmek kadar zorlu bir işti. Deucalion, Helios hakkındaki gerçeği o iki dedektife ifşa et-tiği için çok büyük pişmanlık ve üzüntü duyuyordu. Onları çok büyük bir riske atmıştı. Dedektiflerin New Orleans'ta yaşayan ve her nasılsa sayıları hâlâ oldukça fazla olan diğer birçok insan gibi bilmeden ölümcül bir riske atılmış olmaları onun pişmanlık duygusunu biraz olsun hafifletiyordu. Kafası buna benzer düşüncelerle karışmış ve bir an önce anlaması gereken önemli bir gerçeği gözden kaçırmış olmak gibi bir hissin esiri olmuş Deucalion, sonunda projeksiyon odasına gelmişti. Bir zamanlar dünyanın en şişman adamı olarak karnavallarda boy gösteren, şimdilerde biraz kilo vermiş, artık sadece şişman bir adam olan Jelly Biggs, kendisine okuyacak iyi bir şeyler bulmak umuduyla odadaki kitap yığınını karıştırıyordu. Projeksiyon odasının arkasında Jelly'nin iki odalı dairesi vardı. Sinema salonu açıldığından beri az çok becerebildiği bu işin sorumluluğunu üstlenmişti.

38

Page 32: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Herkesin baca gibi tüttüğü, içki içtiği ve vejetaryenlikten söz edilmeyen gizemli bir hikâye okumak istiyorum," dedi Jelly. Deucalion, "Her gizemli hikâyede bir püf noktası vardır denil mi, hani dedektiflerin hemen ellerinin altında olduğunu dü-şündüğü, ama bir türlü göremedikleri bir şey," dedi. Kitaplara şöyle bir bakarak teker teker eleyen Jelly, "Kızıl-derili, belden aşağısı felçli, otistik veya şef aşçı olacak kadar yemeklerden iyi anlayan bir dedektifin hikâyesini okumak istemiyorum," dedi. Deucalion Jelly'nin karıştırmakta olduğu kitap yığınına doğru gelip baktığı kitapların kapak resimlerini ve çekici isimlerini, içgüdülerini keskinleştirmeye yardımcı olacakmış gibi incelemeye başladı. "Kızılderililere, felçlilere, otistiklere veya aşçılara karşı de-ğilim," dedi Jelly, "ama Freud'dan haberi olmayan, duyarlılık eğitimi almamış ve kendisine kötü kötü bakan biri oldu mu yüzünün ortasına yumruğu yapıştıran bir dedektif istiyorum. Çok fazla şey mi istiyorum yoksa?" Şişman adam soruyu aslında Deucalion'ı etkilemek için sormuş, onun vereceği cevabı beklemeden atılmıştı. "Bana çok fazla düşünmeyen bir kahraman ver," diye devam etti. "Birçok şeye kafayı takan, ama ölüme çok yakın bir adam olduğunu bile bile bunu dert etmeyen, ölüm kapıyı çaldığında kapıya koşup ardına kadar açarak, 'Neden geç kaldın?' diye soran biri olsun." Belki Jelly'nin söylediği bir şey, belki de kitapların renkli karmaşık görüntüleri yüzünden Deucalion birdenbire içgüdü-lerinin kendisine ne anlatmak istediğini anlamıştı o an. Her şeyin sonu buradaydı. Bir gün kadar önce Carson O'Connor'ın evinde Deucalion ve iki dedektif güçlerini birleştirerek, Victor Helios'a karşı koy-mak ve onu sonsuza dek yok etmek için anlaşmışlardı. Bu gö-revin sabır, kararlılık, marifet ve cesaret gerektirdiğini biliyor-39

Page 33: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

lardı, uzun zaman alabileceğinin de farkındaydılar. Deucalion şimdi, zihnindeki parçaları birleştirmekten ziyade, içgüdüleri sayesinde hiç zamanları olmadığını anlamıştı. Victor'ın Yeni Irk'ının bir üyesi olan Dedektif Harker çılgınca cinayetler işlemişti. Onun türünden olan diğer yaratıkların da büyük bir bunalıma girdiklerine ve psikolojik olarak kırılgan bir halde olduklarına inanmak için nedenler vardı ortada. Dahası, Harker'ın biyolojik yapısında temel anlamda bir sorun yaşanmıştı. Kurşunların deviremediği Harker'ın içinde doğan cücemsi bir yaratık, bedeninden dışarı fırlayarak do-ğum sancısı çektiği anlarda yok etmişti onu. Başlı başına bu gerçekler, Victor'ın ruhsuzlardan oluşan imparatorluğunun şiddetli bir çöküşün eşiğinde olduğu sonu-cunu doğrulamak için yeterli kanıt oluşturmasa da, Deucalion öyle olduğunu biliyordu. Bundan emindi. Hâlâ kendine kitap seçmeye çalışan Jelly Biggs, "Bari onun adına üzülmeyeceğim bir cani hikâyesi okuyayım," dedi. Deucalion psişik güçlere sahip biri değildi. Ama bazen içinde bir şeyler uyanır, engin bir öngörü ve anlayışla gerçekleri kavrar, kavradığı bu gerçeklerden asla şüphe etmez ve an-layışının kaynağını sorgulamazdı. Sadece bilirdi. Jelly, "Geçirdiği kötü çocukluk dönemi yüzünden adam öl-dürüp yemesi umurumda bile değil," dedi. "İyi insanları öldü-rürse o zaman birkaç iyi insan bir araya gelip onun canına okumalı. O insanların dedektifin terapi görmesine şahit olmalarını istemiyorum." Deucalion kitaplardan uzaklaştı. Başına gelebileceklerden dolayı en ufak bir korku duymuyordu. Diğer insanların ve bu şehirde yaşayanların iyiliği için korku hissini aşmıştı artık. Victor'ın doğaya ve insanlığa karşı başlattığı büyük saldırı şiddetli bir fırtınaya dönüşmüştü. Ve şimdi tufan zamanıydı.

40

Page 34: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

7. BOLUM

Paslanmaz çelikten otopsi masasının, kanın akıp gitmesini sağlayan yanlarındaki su yolu henüz ıslanmamış, 2 numaralı otopsi odasının beyaz seramikten cilalı zemini kirlenmemişti henüz. Yediği deniz ürününden zehirlenmiş yaşlı adamın çıplak cesedi, tıp görevlilerinin neşteri vurmasını bekliyordu. Ada-mın yüzünde oldukça şaşkın bir görüntü vardı. Jack Rogers ve genç asistanı Luke, ameliyat önlüğünü ve eldivenlerini giymiş, adamı kesmeye hazır vaziyetteydiler. Michael, "Yaşlı, çıplak ölü bir adam sizde bir heyecan uyandırıyor mu, yoksa bir süre sonra hepsi gözünüze aynı mı görünüyor?" diye sordu. Adli tıp görevlisi, "Gerçeği söylemek gerekirse," dedi, "di-ğerlerinin tümü, sıradan bir cinayet masası dedektifine göre daha kişiliklidir." "Tanrım, ben de sadece eğilmez bükülmez cesetleri kesti-ğinizi sanıyordum." Luke, "Aslında, midesinin ihtiva ettiği şeylerin analizi, sıra-dan şeylere işaret etmediği için bu oldukça ilginç bir örnek sayılır," dedi.

41

Page 35: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Carson 0' Connor, Luke'un işini gereğinden fazla sevdiğini düşünüyordu bazen. "Ben de masanın üstünde Harker'm cesedi olacak sanıyor-dum," dedi. "Öyleydi zaten, o işi bitirdik," dedi Luke. "İşe erken başladık ve yol alıyoruz." Bir günden biraz fazla bir süre önce Yeni Irk'a mensup bir yaratığın otopsisini yapmış olmaktan ötürü oldukça sarsılmış bir adam olarak Jack Rogers, Yeni Irk'tan bir başka biriyle karşılaşmış olmasına rağmen fazlasıyla soğukkanlı görünüyordu. Keskin iş aletlerini masanın kenarına dizerken, "Ön bulgular elime geçtiğinde sizi haberdar edeceğim. Enzim profili ve diğer kimyasal analizlerin sonuçlarını da örnekleri laboratuva-ra gönderdikten sonra alırız," dedi. "Ön bulgular, profil mi? Bundan sıradan bir cesetmiş gibi söz ediyorsun." "Neden olmasın?" diye sordu Jack, dikkatini parıldamakta olan bıçak, mengene ve forsepse vermişken. Baykuşu andıran gözleri ve dervişlere özgü hatlarıyla Luke'un genellikle kitabi ve hafifçe kaçık bir görüntüsü olurdu. Şimdiyse Carson'a düşmanca bakıyordu. Carson Jack'e hitaben, "Geçen gece onun onlardan biri ol-duğunu söylemiştim sana," dedi. Luke, "Onlar," dedi, başını temkinli bir tavırla sallarken. "Harker'ın içinden gövdesini parçalayarak bir şey, bir yaratık çıktı. Onu öldüren bu oldu." Jack Rogers, "O, deponun çatısından düştüğü için öldü," dedi. Sabrı tükenmekte olan Carson, "Jack, Tanrı aşkına, geçen gece Harker'ı o geçitte yatarken sen de gördün. Karın bölgesi, göğsü içinde bir şey patlamış da açılmış gibiydi," dedi. "Bunlar yüksekten düşmenin sonucu olan şeyler."

42

Page 36: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Michael, "Yapma Jack, Harker'ın içinde ne varsa kaybol-muştu," dedi. Adli tıp görevlisi sonunda başını kaldırıp dedektiflere bak-lı "Bu da sadece ışığın ve gölgenin oyunuydu." Nehir kenarında doğmuş olan Carson sert bir kış nedir bil-mezdi hiç. Ama ocak ayında esen Kanada rüzgârının, şimdi Imz kesen damarlarındaki kandan daha soğuk olamayacağını biliyordu. "Cesedi görmek istiyorum," dedi. "Cesedi ailesine teslim ettik," diye karşılık verdi Jack. Michael, "Ne ailesi?" diye ısrar etti. "O, havuz mu, ne karın ağrısıysa öyle bir yerde klonlanmıştı. Ailesi falan yoktu." Kendisinden hiç beklenmeyecek ağırbaşlı bir tavırla gözlerini kısan Luke, "Onun ailesi bizdik," dedi. Jack'in av köpeklerini andıran yüzündeki sarkmalar ve uçuklar bir gün öncesindeki gibiydi, gerdanı da göze oldukça aşina geliyordu. Ama bu Jack değildi. O da asistanıyla aynı fikirde olduğunu ifade edercesine, "Ailesi bizdik," dedi. Michael sağ elini silahının kabzasını kavramak için ceketinin içine atarken, Carson da aynı anda birkaç adım geri çekilip kapıya yöneldi. Adli tıp görevlisi ve asistanı onlara doğru hiçbir hamle yapmamış, seslerini çıkarmadan öylesine izlemişlerdi sadece. Carson kapının kilitli olmasını bekliyordu, ama açıktı. Kapı eşiğinden geçip koridora çıktıklarında da onlara kimse engel olmamıştı. Carson ve Michael 2 numaralı otopsi odasından ayrıldılar.

43

Page 37: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

8. BOLUM

Yaradılış havuzundan sadece bir gün önce çıkan Erika He-lios, dünyanın harikulade bir yer olduğunu düşünüyordu. Ama aynı zamanda tiksindirici olduğunu da... Olağandışı fizyolojisi sayesinde Victor'ın cezalandırıcı yumruklarının ne-den olduğu büyük acı, sıcak, uzun bir duşun ardından akıp gitmişti, ama duyduğu utanç o kadar kolay geçeceğe benzemiyordu. Her şey hayranlığını uyandırıyor, su gibi birçok şeyden de zevk alıyordu. Su duştan parıldayan bir akıntı gibi süzülüyor, banyo ışığının altında pırıltılı yansımalar oluyordu. Su akışkan mücevherler gibiydi. Erika suyun altında mermer zeminden süzülüp giderden akmasından hoşlanıyordu. Su yarı şeffaf, ama aynı zamanda gözle görünür bir şeydi. Erika suyun kendine has, canlandırıcı aromasını da seviyordu. Kokulu sabunun yatıştırıcı kokusunu derin derin içine çekti. En güzeli de sabunladığı cildinin temiz kokuşuydu. Beyne doğrudan iletilen bilgilerle eğitilmiş olan Erika, dünya hakkında her şeyin farkında olsa da, gerçekleri bire bir ya-şamamıştı. Beynine akıtılan milyarlarca bilgi kırıntısı, gerçekle-

44

Page 38: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ı in derinliği ve ihtişamlığıyla kıyaslandığında zihninde sadece hayalet bir dünyanın resmini çizmişti. Gerçek dünya hayranlık uyandirici bir karmaşa ve güzellik senfonisiyken, onun havuzdayken öğrendiği tek şey bir gitardan çıkan tek bir nota, en fazla bir akordu. O ana dek onu en çok etkileyen şey Victor'ın çirkin bedeni olmuştu. İnsan olarak doğmuş, bir ölümlünün her türlü fiziksel za-yıflığını miras almış biri olarak Victor, enerjisini korumak ve ömrünü uzatmak adına aradan geçen yıllar boyunca olağanüs-tü tedbirler almıştı. Bedeni kırış kırış olmuş, yaralarının izi kalmış, bedeninde hasıl olan fazlalıklar nasırlaşıp kabuk bağlamıştı. Erika'mn duygularındaki ani ve güçlü değişiklik nankörce ve nezaketten uzaktı, bu durumdan dolayı da utanç duyuyordu. Victor ona bir hayat bahsetmişti ve karşılığında istediği tek şey sevgi görmek veya ona benzer bir şeydi. Erika ondan iğrendiğini saklamak için çaba sarf etmiş olsa da, Victor bu durumu sezinlemiş olmalıydı. Victor sevişirler-ken bütün gece öfke doluydu çünkü. Erika'ya sık sık vurmuş, ona aşağılayıcı sözler söylemiş ve genel anlamda çok kaba davranmıştı. Beyne doğrudan iletilen bilgilerle eğitilmiş olsa da Erika, paylaştıkları bu şeyin değil ideal, sıradan bir cinsellik bile ol-madığını biliyordu. Sevişmelerinin ilk bölümünde onu hayal kırıklığına uğratmış olması gerçeğine rağmen, Victor Erika'ya karşı hâlâ şefkat dolu hisler besliyordu. Sevişmeleri sona erdiğinde daha önce öfke doluyken attığı yumruk ve şamarlardan farklı olarak po-posuna sevgi dolu bir şaplak indirmiş ve, "Bu iyiydi işte," de-mişti.

45

Page 39: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Erika, Victor'ın iyi biri olduğunu biliyordu. Bu tür duygular içinde olmamalıydı. İnsanların Jackson Pollock'ın çirkin re-simlerinde saklı üstün sanat yönünü görmeyi öğrenmeleri gibi, o da Victor'ın çirkin bedeninin sanat yönünü görmeyi öğrenmeliydi. Victor şehrin elit kesimine verdiği akşam yemeği partileri esnasında Erika'dan entelektüel sohbetlere hazırlıklı olmasını beklediğinden, havuzdan çıkmadan önce beyni sanat konusunda eleştirmenlik yapmasına yetecek bilgilerle donanmıştı. Birçok şey anlamsız gibi görünüyordu gözüne ve Erika bunu saflığına, tecrübesizliğine veriyordu. Yüksek bir IQ'ya sa-hipti, bu sayede, tecrübelendikçe çirkin, zalim birinin aslında büyüleyici biçimde güzel olduğunu anlayabilecekti. Sadece doğru bir bakış açısına sahip olmaya ihtiyacı vardı. Victor'ın işkence görmüş bedenindeki güzelliği görmek için çok gayret sarf edecekti. İyi bir eş olacak ve Victor'la Romeo ve Juliet kadar mutlu olacaklardı. Beynine yüklenen binlerce farklı türden bilginin bir kısmı edebiyatla ilgiliydi, ama bu kitapların, oyunların ve şiirlerin içerikleri hakkında detaylı bilgi sahibi değildi. Erika Romeo ve Juliet'i hiç okumamıştı. Bunların Shakespeare'in bir oyunundaki meşhur kahramanlar olduğunu biliyordu sadece. Fırsat bulabildikçe bu tür eserleri okuyabilir ve bundan zevk alabilirdi, ama Victor bunu yasaklamıştı. Erika Dört zama-nında kitap kurdu kesilmiş, bu durum her nasılsa Victor'ı onu ortadan kaldırmaktan başka bir seçenek bırakmayacak bir noktaya sürüklemişti. Kitaplar tehlikeli, okuyanın zihnini çürütecek derecede kötü etkileyen şeylerdi. İyi bir eş kitaplardan uzak durmalıydı. Duşunu alan, sarı yazlık elbisesi içinde kendini oldukça iyi hisseden Erika, yatak odasından çıkıp malikâneyi keşfetmeye koyuldu. Manderley'nin alımlı odalarını ilk kez gezerken kendi-

46

Page 40: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

m Kebecca'mn isimsiz hikâye anlatıcısı ve kadın kahramanı gibi hissediyordu. Yukarı katın koridorunda dolaşırken uşakları William'a rastladı. William dizlerinin üstüne çökmüş, parmaklarını tek tek çiğnemekteydi.

47

Page 41: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

9. BOLUM

Carson sivil arabasında hızla yol alırken, her kriz anında ihtiyaç duyduğu gibi iyi bir Cajun yemeğinin özlemini çekiyordu o anda. "Jack'in annesi de, karısı da olsa onun yerini aldıklarını anlayamazlardı," dedi. "Bu Güney'e özgü bir Gotik kitap olsaydı," dedi Michael, "ben de Jack'in hem annesi, hem de karısı olsaydım, onu yine Jack sanırdım." "OJack'ti." "0 Jack değildi." Carson sabırsız bir tavırla atılarak, "O olmadığını biliyorum," dedi, "ama oydu." Ayaları terden sırılsıklam olmuştu. Ellerini kot pantolonuna sildi. Michael, "Demek Helios Yeni Irk'mı yaratıp, onları uydurma bir geçmiş ve sahte evraklarla şehrin önemli yerlerine yer-leştirmekle kalmamış," dedi. "Aynı zamanda gerçek insanların kopyalarını da çıkarabili-yor," dedi Carson. "Peki bunu nasıl yapabiliyor?" "Kolay... Dolly gibi." "Dollymi?"

48

Page 42: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Koyun Dolly. Hatırlarsan birkaç yıl önce bazı bilim adam-Iarı laboratuvarda koyun kopyalayıp adını Dolly koymuşlardı." "O bir koyundu Tanrı aşkına. Biz adli tıp görevlisinden söz eliyoruz. Bunun 'kolay' olduğunu söyleme bana." Kuvvetli öğlen güneşi arabanın ön camını ve caddede tra-fiğee çıkmış araçları kavuruyordu, tüm araçlar her an alev alacak veya asfaltta eriyip metal parçalara bölünecek gibiydi. Carson, "Jack Rogers'ı kopyalayabiliyorsa, herkesi kopya-layabilir," dedi. "Sen de gerçek Carson olamayabilirsin." "Ben gerçek Carson'ım." "Nasıl bileceğim?" "Peki senin erkekler tuvaletine gidip, oradan canavar Michael olarak çıkmayacağını ben nereden bileyim?" Michael, "Kopyam benim kadar komik olamaz," dedi. "Yeni Jack çok komikti. Otopsi masasının üstünde yatan yaşlı adamın cinayet masası dedektiflerinden daha kişilikli ol-duğunu söyledi, hatırlıyor musun?" "Bu o kadar da komik bir şey değil." "Ama Jack gibi biri için oldukça komik." "Gerçek Jack de komik biri sayılmazdı." Carson, "Ben de bunu söylemek istiyorum zaten," dedi. "Onlar ne kadar komik olmak istiyorlarsa o kadar komik olu-yorlar." "Bunun gerçek olduğunu düşünmek oldukça korkutucu," dedi Michael. "Ama iddiaya girerim, bir kopyamı yapsalar ancak bir kütük kadar espritüel olabilir." Sayfiye evi tarzında inşa edilmiş evlerden oluşan o an içinde bulundukları mahallede bazı evler konut olarak kullanılırken, çoğu iş yerine dönüşmüştü. Köşedeki mavi sarı renkli sayfiye tarzındaki ev, ön taraftaki büyük penceresine asılmış mavi neon tabela olmasa birisine

Gece Şehri / F449

Page 43: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ait bir konut gibi görünecekti. Tabeladaki HARİKULADE BESİNLER, GERÇEK ANLAMDA yazısı, Cajun ağzıyla, "LEZZETLİ YEMEKLER, BİZDE YALAN YOK'un tercüme edilmiş haliydi. Michael yazıyı, "lezzetli yemekler, atmasyon değil," şeklinde okumayı tercih eder, zaman zaman, "Haydi, atmasyon ol-mayan yemeklerden yemeye gidelim," derdi. Harikulade Besinler'in restoranın gerçek adı mı, yoksa bir slogan mı olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu Carson'ın. Fotokopiyle çoğaltılmış ucuz görünümlü mönülerinin üst veya alt kısımlarında hiç isim yazmazdı. Sayfiye evleri bölünerek birbirlerine komşu iki araziye ya-yılmış, ama yaşlı meşe ağaçlarına dokunulmamıştı. Arabalar ağaç sırası boyunca gölgelik yerlere park edilmişti. Yeri tamamen kaplamış ölü yapraklardan oluşan halı, sü-rüklenmiş ceviz kabuklarına benziyor, Carson'ın kullandığı arabanın lastikleri altında eziliyordu. Carson ve Michael arabadan inip restorana yürüdüler. Helios'ın insanlığı ortadan kaldırma planı başarıya ulaşıp, insanların yerini onun emirlerinden dışarı çıkmayan, aklı tek bir şeye çalışan kalabalıklar aldığı takdirde Harikulade Besin-ler, Gerçek Anlamda gibi yerler de olmayacak, dünya Victor'm arzusu doğrultusunda, eksantrik hiçbir yönü ve çekiciliği olmayan bir yere dönüşecekti. Polisler işleri gereği çok kötü insanlarla karşılaşabilirler, bu durumu alaycılıkla karşılayabilirlerdi. Ama her nasılsa, bir sürü kusuru olan, zaman zaman aptalca davranışlar sergileyen insanlık, Carson'ın gözünde doğa ve dünyanın kendisi kadar güzel ve değerli görünmeye başlamıştı. Carson ve Michael restoranın dışında bir meşe ağacının gölgesi altında kalmış, diğer masalardan uzak bir masa bulup oturdular, deniz böceği ve bamya salatasının ardından, kari-des ve jambon güveç ısmarladılar.

50

Page 44: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Bu bir tekzip yemeğiydi aslında. Tüm bunları afiyetle mi-ı İçlerine indirebiliyorlarsa, dünyanın sonu henüz gelmemiş, onlar da henüz ölmemiş demekti. Garson siparişleri aldıktan sonra masadan uzaklaşırken Michael, "Bir Jack Rogers yapmak ne kadar zaman alır acaba?" diye merakını açığa vurdu. "Helios bir gecede bir yaratığa hayat veriyorsa ve işi bu kadar ilerletmişse, o zaman ayvayı yedik demektir," dedi Car-son. "Şehrin kilit noktalarındaki kişilerin kopyasını yapıp yara-tıklarını oralara yerleştirmeye devam ediyorsa, Jack de liste-sindeki isimlerden biridir normal olarak." "Jack Yeni Irk mensuplarından birine ilk kez otopsi yapıp, ortada garip bir şeyler döndüğünü fark ettiğinde, Helios kendi imalatı olan Jack'i planladığından daha önce devreye soktu anlaşılan." "Buna inanmak isterim," dedi Michael. "Ben de." "İkimiz de büyük lokma değiliz. Helios'ın kısa listesinde isimlerimiz, vali ve emniyet müdürünün isimleri arasında bile yer almaz." "Helios'ın bir Carson ve Michael imal etmesi için bir neden yok," diyerek ortağıyla aynı fikirde olduğunu belirtti. "Tabii düne kadar böyleydi belki." "Bizi şu anda bile rahatsız edeceğini sanmıyorum." "Etmez, çünkü bizi öldürmek kolayına gelir." "Kesinlikle öyle." "Acaba Luke'un yerine de birini mi koydu yoksa Luke hep onlardan biri miydi?" Michael, "Gerçek bir Luke hiçbir zaman var olmamıştır bence, dedi. "Bizi dinliyorlar." 51

Page 45: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Biliyorum." "Aklımızı okuyan yaratıklardan sakınmak için alüminyum folyodan şapkalar giymeye ne zaman başlayacağız?" Ağır hava suyu emmiş bir kumaş gibi günün içine çökmüştü, hâlâ sıcak ve rutubetli, olağandışı biçimde sakindi. Tepele-rindeki meşe ağacının dalları hiç hareket etmiyordu. Tüm dünya korkunç bir gelişme beklentisi içinde felç olmuş gibiydi sanki. Garson masaya deniz böcekleriyle birlikte iki şişe soğuk bira getirdi. Carson kendi kendine hayret ettiğini açığa vururken, "Görev sırasında içiyorum," dedi. "Kıyamet Günü'nde olduğumuza göre bu davranışın emniyet yönetmeliğine ters düşmez," diye güvence verdi Michael. "Daha dün olan biten hiçbir şeye inanmıyordun, bense aklımı kaçıracaktım." Michael, "Şimdi inanamadığım tek şey, Dracula ve Kurta-dam'm henüz ortaya çıkmamış olması," dedi. Böcekleri ve salatayı derin, ama rahatlatıcı bir sessizlik içinde yediler. Sonra güveçler gelmeden önce Carson, "Tamam, klonlaya-rak veya başka bir yolla Jack'in fiziki anlamda mükemmel bir kopyasını yaptı diyelim. Ama nasıl oldu da o yaratığı gerçek bir adli tıp görevlisine dönüştürdü? Yani Jack'in hayat boyu kazandığı deneyim ve bilgiyi veya hafızasını nasıl o yaratığa nakletti?" "Bilebilseydim kendi gizli laboratuvarımı kurup, dünyayı ben ele geçirirdim." "Tabii o zaman dünya, onun dünyasına göre çok daha iyi olurdu," dedi Carson. Michael bir anda şaşırmış, ağzı açık kalmıştı. "Vay canına!" "Vay canına, ne?"

52

Page 46: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Bu çok hoştu." "Hoş olan nedir?" "Biraz önce söylediğin şey." "Hoş filan değildi." "Öyleydi." "Öyle değildi." "Bana daha önce hiç böyle hoş davranmamıştın." Carson, "Bu kelimeyi ağzına bir daha alırsan, yemin ede-ı im, yumurtalıklarına tekmeyi yapıştıracağım." "Tamam." "Ciddiyim." Michael yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirerek, "Bili-yorum," dedi. Carson küçümser bir ifadeyle, "Hoşmuş," dedi ve iğrendiğini belirtircesine başını iki yana salladı. "Dikkatli ol, gerekirse vururum seni." "Kıyamet Günü'nde bile olsak bu kurallara aykırı ama." "Ya, ama yirmi dört saat içinde öleceksin zaten." Michael kolundaki saate bakıp, "Yirmi üç saatten az bir za-man kaldı," dedi. Garson elinde güveçlerle masaya geldi. "İki bira daha ister misiniz?" "Neden olmasın?" dedi Carson. Michael garsona hitaben, "Kutlama yapıyoruz," dedi. "Doğum gününüz mü?" Michael, "Hayır," dedi, "ama onun bana ne kadar hoş dav-randığını görseydin öyle düşünürdün." Garson kız, "Çok şirin bir çiftsiniz," diyerek biraları getirmek üzere yanlarından ayrıldı. Carson, "Şirin mi?" derken homurdandı. Michael, "Onu vurma," diye rica etti, "muhtemelen üç çocuğu ve bakmak zorunda olduğu yaşlı bir annesi vardır."

53

Page 47: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Öyleyse ağzından çıkana dikkat etse iyi olur," dedi Car-son. Bir süre tekrar sessizliğe bürünüp güveçlerini yediler, bi-ralarını içtiler. Sessizliği bozan Michael oldu. "Şehir idaresinin ileri gelenlerinin hepsi muhtemelen Victor'ın yaratıklarından-dır." "Buna emin olabilirsin." "Çok sevdiğimiz amirimiz de." "Onun kopyasını çıkaralı muhtemelen yıllar olmuştur." "Ve emniyet teşkilatının yarısı da kopyalanmıştır." "Belki yarısından da çoğu." "Yerel FBI bürosunda çalışanlar da." "Onlar kesin Helios'ın adamlarıdır." "Gazeteler, medya?" "Onundur." "Helios'a ait olsun, olmasın zaten bir muhabire en son ne zaman güven duymuştun ki?" "Hiç hatırlamıyorum," dedi Carson. "Hepsi dünyayı kurtar-mak ister, ama sonunda her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırırlar." Carson gözlerini ellerine dikti. Güçlü ve maharetli olduklarını biliyordu, onu hiç yarı yolda bırakmamışlardı. Ama o anda fazla narin, neredeyse zayıf gibi görünüyorlardı. Carson yaşamının büyük bir bölümünü babasının itibarını iade etmek üzere çalışmakla geçirmişti. Babası bir uyuşturucu satıcısı tarafından vurularak öldürülmüş bir polisti. Onun uyuşturucu ticareti gibi kirli işlere bulaştığını, yaşanan bir re-kabet veya tacirlerle arasındaki anlaşmanın bozulması yüzün-den öldürüldüğünü söylemişlerdi. Annesi de olay sırasında hayatını kaybetmişti. Resmi açıklamanın yalandan ibaret olduğunu biliyordu Carson. Babası, güçlü insanların sır olarak kalmasını tercih

54

Page 48: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

edeceği bir şeyi açığa çıkarmıştı. Şimdi bu güçlü insanın Victor Helios olup olmadığını merak ediyordu. Michael, "Peki ne yapacağız öyleyse?" diye sordu. "Ben de bunu düşünüyordum." "Tahmin etmiştim." "O bizi öldürmeden biz onu öldüreceğiz." "Söylemesi kolay tabii." "Onu yakalamayı istiyorsan, değil." "İstiyorum," dedi Michael, "ama çok da arzulu değilim." "Emekliliğinde elde edeceğin sosyal avantajlardan dolayı polis olmadın sen." "Haklısın. İsteğim halka zulmetmekti." "Onlar sivil haklarını ihlal etmek de," dedi Carson. "Bu beni hep heyecanlandırmıştır." Carson, "Silaha ihtiyacımız olacak," dedi. "Silahımız var." "Daha büyük silahlar lazım bize."

55

Page 49: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

10. BOLUM

Erika'nın yaratılma sürecinde havuzdayken aldığı eğitim, parmaklarını çiğneyen bir adam gördüğünde ne yapılması ge-rektiğine dair onu hazırlıklı kılmamıştı. Oysa sanal değil de gerçek bir üniversiteye gitmiş olsaydı, ne yapması gerektiğini bilirdi. Uşak VVilliam, Yeni Irk'a mensup yaratıklardan biri oldu-ğundan, parmaklarını ısırıp koparması öyle kolay bir iş değil-di. Bunun için büyük bir çaba göstermesi gerekiyordu. Ancak çenesi ve dişleri de parmak kemikleri kadar gelişmiş ve kuvvetliydi. Aksi takdirde bu işi becermesi zor değil, imkânsız hale gelecekti. Serçe, yüzük ve orta parmağını koparmış olan William, şimdi işaret parmağını koparmaya çalışıyordu. Yerde üç kopmuş parmak duruyordu. Biri Erika'yı işaret edercesine kıvrılmıştı. William da kendi türünden olan diğerleri gibi irade gücünü kullanarak acıyı hissetmeyebilirdi. Belli ki bu durumda da iradesini devreye sokmuştu. Ağlamıyor, hatta inlemiyordu bi-le. Parmağını çiğnerken kendi kendine anlamsız sözcükler mı-

56

Page 50: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

nldanıyordu. işaret parmağını da koparmayı başardığında par-mağı ağzından tükürüp çılgıncasına, "Tik, tak, tik. Tik, tak, tik. Tik, tak, tik\" demeye başladı. Yeni Irk mensubu bir yaratık olmasa duvar ve halı kan içinde kalacaktı. Yaraları, kendi kendine zarar vermeye başladığı andan itibaren iyileşmeye başlasa da, hâlâ perişan bir hal-deydi. Erika, uşağın dizlerinin üstüne çömelip uzuvlarını neden kopardığına, bunu yaparken neyi amaçladığına bir anlam veremiyor, onun, efendisinin malikânesine zarar verdiğini görmezlikten gelmesi karşısında dehşete düşüyordu. "William, aklından neler geçiyor senin?" diye sordu. William ne cevap verdi, ne de başını çevirip baktı. Uşak şimdi sol başparmağını ağzına sokmuş, eylemini büyük bir kararlılıkla sürdürüyordu. Malikânenin oldukça büyük olması ve yakınlarda bir çalı-şanın bulunup bulunmadığını bilmemesinden dolayı Erika, yardım çağırmak için bağırmak istemiyordu. Sesini duyurabilmek için avazı çıktığı kadar bağırmak durumunda kalabilirdi. Victor'ın, eşinin her ortamda zarif ve bir hanımefendi gibi davranmasını istediğinin farkındaydı. Malikânedeki tüm çalışanlar, William gibi Yeni Irk'a men-suptu. Yine de yatak odalarının ötesindeki her yer, kesinlikle özel hayatlarının dışında kalan bir alan sayılırdı. Erika sonuçta yatak odasındaki telefonun başına gidip dahili haberleşme sisteminin TÜM ARAMALAR tuşuna bastı. Çağ-rısı tüm odalardan duyulacaktı. "Ben Bayan Helios," dedi. "William yukarıdaki holde par-maklarını koparıyor, yardıma ihtiyacım var." Erika hole geri döndüğünde uşak sol başparmağını koparmış, sağ elinin serçe parmağını çiğnemeye başlamıştı. Erika, "William bu çok mantıksız," diye uyardı uşağı. "Vic-

57

Page 51: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

tor bizi mükemmel biçimde tasarladı, ama uzuvlarımızı kay-bettiğimizde yerine yenisi çıkmayacak." İhtarı bir işe yaramamıştı. William serçe parmağını koparıp tükürdükten sonra dizlerinin üstünde ileri geri gidip gelmeye başladı. "Tik, tak, tik, tak, tik, TİK, TİK" William'ın sesindeki acelecilik, ısrar, Erika'nın zihnine ka-zınmış farklı bilgiler arasında bir bağlantı kurmasını sağlamıştı. "William, elinde köstekli saatiyle, çayırda hızla koşan ve Mad Hatter'la çay içmek için acele eden Beyaz Tavşan'a benzi-yorsun." Erika hâlâ dört parmağı olan elini kavrayıp, uşağı bu eyle-minden vazgeçirmeyi düşündü bir an. Ondan korkmuyor, ama olaya müdahil olmak da istemiyordu. Havuzdayken aldığı eğitim sırasında beynine, en iyi davranış biçimini sergilemek adına çok detaylı bilgiler yüklenmişti Erika'nın. Bir akşam yemeği partisinden, İngiltere Kraliçesi'nin huzuruna çıkmaya kadar her ortamda uygulanacak görgü kurallarından haberdardı. Victor dengeli tavırlar ve zarif davranış biçimlerini benim-semiş bir eş konusunda ısrarcıydı. William'ın İngiltere Kraliçesi veya Papa olmaması çok yazıktı. Şansına, malikânenin temizlikçilerinden Christine yakın-lardaydı. Merdivenleri hızla tırmanıp hole geldi. Temizlikçi hiç de şaşırmışa benzemiyordu. Yüzünde vahşi, ama kontrollü bir ifade vardı. Yanlarına yaklaşırken üniformasının cebinden bir cep tele-fonu çıkarıp tek bir tuşa, hızlı arama tuşuna bastı. Christine'nin kontrollü ve işini bilir tavırları Erika'yı ürküt-müştü. Parmaklarını koparmakta olan bir adamı rapor etmek üzere aranması gereken bir numara varsa bundan kendisinin de haberi olması gerekirdi. Belki beynine yüklenmiş bilgilerin tümü yeri geldiğinde ol-

58

Page 52: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ması gerektiği gibi kendisine yardımcı olmuyordu. Bu endişe verici bir düşünceydi. William dizlerinin üstünde ileri geri sallanmaktan vazgeçmiş, sağ elinin yüzük parmağını ağzına götürmüştü. Bu sırada malikânenin diğer çalışanları da merdivenlerde göründüler; üç, dört derken beş kişi olmuşlardı. Onlar da ba-samakları tırmandılar, ama Christine kadar hızlı hareket etmi-yorlardı. Hepsinin yüzünde uğursuz bir ifade vardı. Hayalete benze-miyorlardı, ama hayalet görmüş gibiydiler. Bu çok anlamsızdı tabii. Yeni Irk mensupları programlan-dıkları üzere ateisttiler ve tüm batıl inançlardan arındırılmış-lardı. Christine, "Bay Helios, ben Christine. Başka bir Margaret olayıyla karşı karşıyayız," dedi. Erika'nın kelime haznesinde Margaret'in karşılığı olarak sa-dece bir kadın ismi vardı. Christine, "Hayır efendim," dedi, "Bayan Helios değil, William. Parmaklarını koparıyor." Erika, Victor'm kendisinin de parmaklarını koparmak gibi bir işe bulaşabileceği ihtimalini dile getirmesinden dolayı şa-şırmıştı. Kendisinden böylesine bir davranış beklemesi gerek-tiğine dair ona bir neden vermediğine emindi. Uşak sağ elinin yüzük parmağını da koparıp attıktan sonra tekrar ileri geri sallanıp, "Tik, tak, tik, tak..." diye şarkısına devam etti. Christine Victor'm da duyması için telefonu William'a yak-laştırdı. Bu arada beş hizmetli hole gelmişti. Seslerini çıkarmadan, ağır başlı bir tavırla olaya şahitlik ediyorlardı. Christine, "Sekizinci parmağa başlamak üzere Bay Helios," dedi. Bir süre karşı tarafı dinledikten sonra, "Evet, efendim,"

59

Page 53: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

diye ekledi. William şarkısını bitirip sağ elinin orta parmağını ağzına götürdüğü anda Christine uşağı saçından yakaladı. Bunu uşa-ğın kendine zarar vermesini engellemek için değil, telefonu kulağına yapıştırmak için yapmıştı. Kısa bir süre sonra William hareketsizleşti ve Victor'ı can kulağıyla dinlemeye başladı. Parmaklarını çiğnemekten vaz-geçmişti. Christine saçını bıraktığında parmağını ağzından çı-karttı ve sersemlemiş halde gözlerini eline dikti. Bir an bedenini büyük bir titreme dalgası vurdu. Ardından bir ikincisi... Sonra dizlerinin üstünde yana doğru devrildi. Gözleri açık, bir yere sabitlenmiş haldeydi. Açık kalmış ağzı da yara gibi kıpkırmızıydı. Christine telefona konuşarak, "Öldü Bay Helios," dedi. Sonra, "Evet efendim," kısa bir süre sonra da, "Öyle yapacağım efendim," dedi. Christine telefonu kapatıp ağır başlı bir tavırla Erika'ya çe-virdi gözlerini. Hizmetliler de Erika'ya bakıyorlardı. Hepsinin de yüzünde uğursuz bir ifade vardı. Erika'yı bir korku dalgası sarmaladı o an. Sonra Edward adındaki hizmetli, "Dünyamıza hoş geldiniz Bayan Helios," dedi.

60

Page 54: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

11. BOLUM

Kafasında çözmesi gereken önemli sorunlar olan, belli bir düşünüş tarzına sahip bir adam bu sorunlarını genellikle uzun yürüyüşler esnasında düşünmekten hoşlansa da, aslında me-ditasyon, çoğunlukla hareketsizken yapılan bir şeydir. Deucalion aydınlıkta yürümeyi tercih etmezdi. Birçok ilginç tipin yaşadığı New Orleans'ta bile aydınlıkta bütün dikkatleri üstüne toplayacağına hiç şüphe yoktu. Sahip olduğu yetenekler sayesinde günün herhangi bir zamanı bir adım atıp güneşin henüz etkisini göstermediği batıda bir yerde olabilir, başka diyarların meçhul karanlıklarında yü-rüyebilirdi. Ancak Victor New Orleans'taydı ve burada, uzaklarda hayal gibi beliren felaket atmosferi Deucalion'ın algılamasını kes-kinleştiriyordu. Deucalion şehrin güneş ışığıyla yıkanmış mezarlığında yü-rüyor, çimle kaplı uzun yürüyüş alanlarında gezinirken turist grupları ve diğer ziyaretçileri uzaktan izleyebiliyordu. Üç metre boyundaki mezar taşları bu kalabalık minyatür şehirde birer bina gibi duruyor, Deucalion taşların arasından birileriyle karşılaşmaksızın kolayca ilerliyordu.

61

Page 55: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

O anda bulunduğu yerde ölüler, toprağın üstünde kalan kemerlere gömülmüştü, çünkü su tabakası seviyesi, mezarlar-daki tabutların gömülü halde kalamayacağı kadar yüzeye ya-kındı. Yağan yağmurla yüzeyin daha da kabarması halinde ta-butlar rahatlıkla açığa çıkabilirdi. Kemerlerden bazıları atış talimlerinin yapıldığı yerler gibi sadeyken, bazıları Garden Ma-hallesi'ndeki evler kadar şatafatlıydı. Kadavralardan yaratıldığı ve gizli saklı bir bilimin sonu-cunda, belki doğaüstü güçlerin de yardımıyla hayata geldiği düşünüldüğünde, Deucalion'ın kendini ölülerin bulunduğu bu tür yerlerde, halka açık sokaklara nazaran daha rahat hisset-mesi ironik değil, ama mantıklıydı. Kızgın güneş, Deucalion'ın yürümeye başladığı St.Louis Mezarlığı'nın genellikle beyaz kemerlerin hakim olduğu 3 nu-maralı bölümünde etkisini hissettiriyor, mezarlığın nesiller öncesine ait sakinlerinin ölü bedenleri kemik ve toza dönüşmüşken ruhları sanki etrafta başıboş dolaşıyordu. Bu ölüler, Yeni Irk'ın yaşayan ölüleriyle kıyaslandığında şanslı sayılırlardı aslında. Yeni Irk'ın bir ruha sahip olmayan köleleri ölüme seve seve kucak açabilirlerdi, ama yaradılış olarak intihar etmeye muktedir değillerdi. Bu yaratıklar kaçınılmaz olarak özgür iradeye sahip gerçek insanları kıskanacak ve bu durum bastınlamaz bir öfkeye yol açacaktı. Kendi kendilerini yok etme kabiliyetinden yoksun bu yaratıklar er veya geç öfkelerini kendileri dışındakilere yö-neltecek ve gıpta ettikleri insanları ortadan kaldırmaya başla-yacaklardı. Victor'ın imparatorluğu çökme noktasına geldiyse, ki De-ucalion'ın içgüdüleri böyle olduğunu söylüyordu, o zaman işe buradan başlamak zorunlu hale geliyordu. Yeni Irk'a mensup tüm yaratıklar, her ihtimal düşünüldü-ğünde, ait oldukları yeri biliyor olmalıydılar. Bunu ifşa etmek

62

Page 56: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

istemeleri, hatta buna muktedir olup olamadıkları ayrı bir me-seleydi. Deucalion ilk adımı atmak adına, Yeni Irk'a mensup bazı yaratıkların şehirdeki yerlerini belirlemesi gerekiyordu. Tedbiri elden bırakmadan onlara yaklaşmalı ve ne derece çaresiz olduklarını anlamalı, içinde bulundukları ümitsiz durumun, doğuracağı sonuçları umursamaksızın bir eyleme dönüşüp dönüşmeyeceğini belirlemeliydi. Kontrolünü yitirmemiş köleler arasında bile isyan etme anlamında istek duyan bazıları olabilirdi, ki bunların böyle bir kapasiteye sahip olup olmadıkları bile önemli değildi. Bu sayede tüm insanlığı düşman bellemiş Victor'ın bazı köleleri, içinde bulundukları ümitsizlik durumunda bile ona ufak da olsa bazı yollarla ihanet etmek iradesini ve cesaretini gösterebilirlerdi. Victor'ın ev ve yakın çevresinde bulunan tüm kişiler Yeni Irk mensubu olmalıydı. Bunlara yaklaşmak yolunda yapılacak bir hamle oldukça büyük risk taşıyacaktı. Victor, çalışanlarının büyük bir kısmı gerçek insanlardan oluşsa da, yaratıklarını Biovision şirketinin tüm kademelerine dağıtmıştı muhtemelen. Gizli yürüttüğü çalışmalarını kamuya açma riskini alamazdı. Deucalion açısından Biovision şirketinde kimlerin insan, kimlerin Victor'ın yaratığı olduğunu anlamak çok uzun zaman alacak ve bu girişim, kimliğini ifşa etmek anlamına gelecekti. Yeni Irk mensupları karşı karşıya geldiklerinde birbirlerini tanıyorlardı belki de. Ama Deucalion bir bakışta onları gerçek insanlardan ayırt edemezdi. Onları tanımak için gözlemesi, onlarla etkileşim halinde olması gerekiyordu. Şehirdeki birçok politikacı veya atanmış memur hiç şüphe yok ki, Victor'ın yaratığıydı. Bunlardan bir kısmı da gerçek insanların yerini almış kopyalarıydı. Önemli mevkilerde olmala-

63

Page 57: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

rı ve sürekli korunuyor olmaları, onlara erişmeyi daha da zor-laştıran bir etkendi. Şehirdeki güvenlik güçlerinin yarısı veya yarısından fazlası Yeni Irk mensubuydu. Deucalion bunların rütbelerini tespit etmek için zahmet etmemişti, çünkü polisin dikkatini çekecek bir girişimde bulunmak pek de akıllıca bir davranış olmayacaktı. Deucalion, St. Louis Mezarlığı'nm 3 numaralı alanını terk etmiş, Metairie Mezarlığı boyunca ilerliyordu. Burası New Or-leans'taki en süslü mezarlığa sahip olmakla övünen bir yerdi. Burada günün en etkili güneş ışınları bütün gölgeleri küçük profillere dönüştürüyor, kenarlarını bileyip, birer bıçak haline dönüştürüyordu. Victor halkını şehrin diğer kilit noktalarına, kanun adamları olarak hakimlerin, savunma avukatlarının, ayrıca akademis-yenlerin, tıp çalışanlarının da arasına yerleştirmiş olmalıydı. Tabii din görevlilerini de unutmamak gerekiyordu. Kişisel krizlerin yaşandığı zamanlarda insanlar rahiplere, papazlara sığınırlardı. Victor, günah çıkarırlarken veya ruhani danışmanlarıyla çok özel konuşmalar yaparlarken insanlardan çok değerli bilgiler alınabileceğini hesap etmiş olmalıydı. Ayrıca, ruha sahip olmayan yaratıkları din görevlisi kılığında gerçek insanlara vaaz verirken veya ayin düzenlerken, Vic-tor'ın insanlarla dalgasını geçmek anlamında özel bir zevk duyduğu kesindi. Deucalion gibi görünüşte iri kıyım ve zalim bir tip bile kar-şısındakinin gerçek insan veya bir sahtekâr olduğuna bakmaksızın, bir din görevlisinden rahatlatıcı şeyler duymak ihtiyacı hissederdi. Din görevlileri toplumdan dışlanmışlara biraz olsun huzur vermeye ve onlara, diğer insanlara göre daha az şüpheyle yaklaşıp kabullenmeye alışkınlardı. New Orleans'ın önde gelen din inancı Katoliklik olduğun-

64

Page 58: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

(lan, Deucalion işe buradan başlayacaktı, incelemesi gereken birçok kilise vardı. Bunların birinde, Victor'ın operasyonunun merkezinde yer alan ve her gün Tanrı'yı kandırdığı gibi, yara-tıcısını da kandırabilecek bir papaz bulabilirdi.

Gece Şehri / F5 65

Page 59: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

12. BÖLÜM

Merhametin Elleri'ndeki güvenlik odasında, koridorların ve odaların görüntülerini neredeyse üç boyutluymuşçasına yansıtan, yüksek çözünürlükte bir duvar dolusu monitör bulu-nuyordu. Victor halkının mahremiyet gibi bir hakka sahip olduğuna inanmazdı. Tabii dolayısıyla, bir hayata da... Halkının hiçbir üyesinin bir hakkı yoktu kesinlikle. Onların, Victor'ın yeni dünya vizyonunu gerçekleştirmesi gereken bir misyonları, görevleri ve Victor'ın izin verdiği ölçüde ayrıca-lıkları vardı, ama kesinlikle hiçbir hakları yoktu. Merhametin Elleri'nin güvenlik şefi Werner'in, altındaki beton zemini bile inletecek kaslı, kaya gibi bir yapısı vardı. Ama bu hale ağırlık kaldırarak veya ağır antrenmanlar yaparak gelmemişti. Hayvanları andıran fiziksel formu, yediği şeylerden neredeyse tamamen bağımsız olarak mükemmelleştirilmiş metabolizması sayesinde ideal bir seviyeye ulaşmıştı. Sümüğüyle ilgili bir sorunu vardı, ama bunu da halletmeye çalışıyorlardı. Sinüslerindeki zarı her zaman olmasa da, arada bir, ama yeterince sıkıntı verecek boyutta ve şaşılacak derecede iri sü-

66

Page 60: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ınük üretiyordu. Böylesine anlarda Werner, saatte üç kutu kâ-ğıt mendil tüketirdi. Victor, Werner'i yok edebilir, cesedini boş araziye gömebilir ve Werner İki'yi, birincisinin yerine güvenlik şefi olarak yerleştirebilirdi. Ancak bu sümük krizleri onu şaşırtıyor, merakını uyandırıyordu. Werner'i olduğu yerde bırakmayı, tutulduğu nöbetler esnasında onu incelemeyi ve bu sorununu çözmek adına fizyolojisini yavaş yavaş iyileştirmeyi tercih etmişti. Güvenlik odasında o an bu tür bir problem yaşamayan VVerner'in yanında durmakta olan Victor, Randal Altı'nın, binadan firar ederken izlediği rotayı açığa çıkaran gözetleme kasetlerindeki görüntüleri yansıtan monitörlere bakmaktaydı. Kesin güç için, şartlara ve çevreye uymak anlamında kesin bir yeteneğe ihtiyaç vardı. Yaşanan her türlü aksilik, yeni bir şeyler öğrenme adına bir fırsat olarak görülmeliydi. Victor'ın, düşlerini yansıtan ça-lışmaları türlü engellerle sarsılmamalı, tam tersine bunlardan güç almalıydı. Bazı günler diğerlerine kıyasla daha çok engellerle karşıla-şırdı. Bugün de o günlerden biriydi. Dedektif Jonathan Harker'm cesedi, henüz üstünde çalışmaya fırsat bulunamamış, ameliyat odasında bekliyordu. Uşak William'ın cesedi ise yoldaydı. Ancak Victor endişeli değil, neşeliydi. O kadar ki, boynundaki ve şakaklarındaki damarların zonkladığını hissediyor, kendisini çok heyecanlandıracak ge-lişmelerin beklentisiyle sıktığı dişleri yüzünden çene kasları şimdiden ağrıyordu. Ciddi anlamda otistik ve agorafobik olarak tasarlanmış ve havuzda yaratılmış Randal Altı, yaşadığı yeri terk etmeye hiç-bir şekilde muktedir değildi. Ancak görüntülerde, asansörlere giden koridorları bir bir geride bırakıyordu.

67

Page 61: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Victor, "Ne yapıyor?" diye sordu. Bu soruyla Randal'ın tuhaf, tereddütlü ve garip tavırlar içinde koridor boyunca ilerleyişini gösteren video görüntülerini kastetmişti. Randal bazen yana doğru birkaç adım atıp tekrar ilerlemeden evvel zemini dikkatle inceliyor, ama sonra yana, sağa doğru adım atıyordu. "Efendim, sanki dans adımları öğreniyor gibi bir hali var," dedi Werner. "Hangi dans adımı?" "Hangi dans olduğunu bilmiyorum efendim. Eğitimim ge-nellikle gözetleme ve fiziki çatışma üstüneydi. Hiçbir dans öğrenmedim." "Hiç" diye düzeltti Victor. "Randal dans etmeyi neden is-tesin?" "İnsanlar meraklıdır. "O insan değil." "Haklısınız efendim, değil." "Onu dans etmek isteğiyle tasarlamadım. Daha çok bir şeylerin üstüne basmaktan kaçınıyor gibi geldi bana." "Evet efendim. Aralıkların." "Ne aralığı?" "Zemindeki seramiklerin aralıkları." Kaçak, bir kameranın hemen altından geçerken Werner'in gözleminin doğruluğu kanıtlanmış oldu. Randal adım adım ilerlerken, büyük bir dikkat ve özenle ayağını zeminin otuz santimetre karelik kare seramiklerin iç kısmına basıyordu. "Bu takıntılı, zorlayıcı davranışın etkisiyle hareket eden bi-rine özgü davranış," dedi Victor, "ki, bu da ona kazandırdığım sakatlık gelişimiyle tutarlı bir durum." Randal bir kameranın görüş alanından çıkıp diğerine giri-yordu. Sonra bir asansöre binerek hastanenin bodrum katına indi.

68

Page 62: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Kimse onu durdurmak için bir girişimde bulunmamış Werner." "Hayır efendim. Bizim görevimiz yetkisi olmayanların giri-şini engellemek. Yetkisi olmaksızın çıkış yapanlarla ilgilenmemiz söylenmedi bize. Ne çalışanlar, ne de yeni yaratılmış olanlar sizin izniniz olmaksızın buradan ayrılamaz." "Randal ayrıldı ama." Kaşları çatılan Werner, "Size itaatsizlik etmek mümkün de-ğildir efendim," dedi. Randal bodrum katının zemininin aralıklarına basmamaya özen göstererek dosya odasına erişmiş, metal dolapların ara-sına gizlenmişti. Merhametin Elleri'nde yaratılmış Yeni Irk mensuplarının büyük bir bölümü sonunda şehir halkının arasına karışırdı. Ancak Randal gibi bazıları deneysel amaçlarla yaratılmıştı ve Vic-tor, deneyi sonuçlandırdığında deneklerini ortadan kaldırmak niyetiyle hareket ederdi. Randal bu duvarların ötesindeki dünyaya asla geçmemeliydi. Werner hızlı ileri tuşuna basıp kaseti sardı, monitörde Vic-tor'm eski hastaneyi yandaki binanın garajına bağlayan gizli tüneli kullanarak dosya odasına girdiğini gösteren görüntüler belirince durdurdu. "0 bir hain," dedi Victor, zalim bir yüz ifadesiyle. "Benden saklanmış." "Size itaat etmemek imkânsızdır efendim." "Burayı terk etmesinin yasak olduğunu kesinlikle biliyordu." "Ama size itaat etmemek imkânsızdır efendim." "Kapa çeneni Werner." "Evet efendim." Victor dosya odasından geçip Merhametin Elleri'nin alt katına indiğinde, Randal Altı gizlendiği yerden çıkıp çıkış kapı-

69

Page 63: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

sına yöneldi. Kapıdaki elektronik şifreyi girip tünele doğru ilerledi. Victor'ın merakı uyanmıştı. "Şifreyi nereden öğrendi?" Randal bir sağa bir sola doğru seğirterek tünel boyunca ilerleyip uzak tarafta kalan kapıya ulaştı ve bir kez daha bura-daki elektronik şifreyi girerek kapıyı açtı. "Nereden öğrendi bu şifreyi?" "Konuşmak için izin istiyorum." "Devam et." "Dosya odasında gizlenirken, siz tünelden odaya girmeden önce şifre için bastığınız tuşların sesini duymuştur." "Kapının arkasından bu sesi duyduğunu mu söylemek isti-yorsun?" "Evet efendim." "Her numaranın farklı bir tonu vardır," dedi Victor. "Her tonun hangi numarayı temsil ettiğini önceden öğrenmiş olmalı." Monitöre yansıyan görüntülerde Randal yandaki binanın boş deposuna giriyordu. Bir süre tereddüt ettikten sonra buradan garaja doğru yöneldi. Son kamera, Randal'ı bir süre bekledikten sonra garaj ram-pasına doğru inerken yakalamıştı. Duyduğu endişe yüzüne yansımış, ama bir biçimde agorafobyasının üstesinden gelmiş, büyük bir risk alarak kendisini tehdit eden ve onun ölçeğine göre uçsuz bucaksız bir dünyayı temsil eden bir alana çıkmıştı. "Bay Helios, güvenlik protokollerimizin yenilenmesini ve elektronik sistemlerimizin yetkisi olmayan kişilerin girişini engellediği gibi, yetkisi olmayanların çıkışını da engelleyecek biçimde elden geçirilmesini öneriyorum." "Evet, bu değişiklikleri gerçekleştir Werner." "Emredersiniz efendim."

70

Page 64: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Victor, "Onu bulmalıyız," derken bunu Werner'den çok kendine söylemiş gibiydi. "Buradan belirli bir amaç doğrultu-sunda ayrılmış olmalı. Belirli bir yere gidiyor. Çok ciddi bir hastalığı varken ve odaklanması bu kadar zayıfken, böyle bir şeyi başarması ancak ümitsizce bir şeylerin peşinde koşmasıy-la gerçekleşebilir." "Kaldığı yeri, polislerin suç mahallini araştırdıkları gibi araştırmamızı önerebilir miyim efendim? Böylece belki amacına, nereye gittiğine dair bir ipucu bulabiliriz." "Evet, en iyisi öyle yapalım Werner." "Emredersiniz efendim." Victor kapıya yöneldi, sonra bir an duralayıp arkasına dönüp, "Sümük sorunun ne durumda?" diye sordu. Güvenlik şefi Victor'ın yanına gelerek daha önce hiç görül-memiş biçimde gülümsedi. "Çok daha iyi efendim. Son birkaç gündür hiç sümüğüm yok." "Azaldı demek istiyorsun," dedi Victor. "Hayır efendim. Dediğim gibi, hiç sümüğüm yok."

71

Page 65: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

13. BOLUM

Carson O'Connor beyaz, sade bir evde yaşıyordu. Eve hoş bir görünüm veren ve üç tarafını saran bir verandası vardı. Evi meşe ağaçlarının yaprakları gölgeliyor, sıcak havada ağustosböcekleri ötüyordu. Etkili dönemsel yağmurlar ve uzun, boğucu yaz mevsimi nedeniyle veranda ve ev, beton kazıklarla yerden bir metre yükseltilmiş, tüm yapının altında bir boşluk bırakılmıştı. Bu boşluk çapraz desenli kafesle gizlenmişti. Genellikle burada örümcekler dışında başka bir canlı yaşamazdı. Ama olağandışı günler yaşanıyordu. Şimdi, örümcekler bu saklanma yerini Randal Altı'yla paylaşmaktaydılar. Merhametin Elleri'nden kaçıp şehirde yol alan, özellikle yıldırımların düştüğü yağmurlu günlerde Randal, gürültüden, ilk kez gördüğü birçok şeyden, etraftaki kokudan, seslerden çok olumsuz etkilenmişti. Daha öncesinde böylesine bir deh-şetle karşılaşmamıştı hiç. Duyumsal anlamda altından kalkamayacağı bu kadar çok şey olunca çevresinde olan bitenleri görmemek için neredeyse gözlerini tırmalayacak, sesleri duymamak için kulak zarını patlatacak hale gelmişti. Ama neyse ki bu dürtüleri savuştur-

72

Page 66: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

mayı başarabilmişti. Randal on sekiz yaşında göstermesine rağmen havuzdan Vikıp hayata gözlerini açalı sadece dört ay olmuş, tüm bu za-man zarfında tek bir odada ve bu odanın bir köşesinde yaşa-mıştı. Karışıklıktan, gürültüden hiç hoşlanmaz, dokunulmaktan, biriyle konuşmaktan haz duymaz, değişiklikten nefret ederdi. Ama işte buradaydı. O güne dek bildiği her şeyi bir kenara atmış ve bilinmeyen bir geleceğe kucak açmıştı. Böylesine bir başarıdan dolayı kendisiyle gurur duyuyordu. Saklandığı yer huzurlu bir ortamdı, onun manastırı, sığına-ğıydı. Burnuna sadece altındaki çıplak toprağın, hemen üstünde kalan ahşabın ve beton duvarın kokusu geliyordu. Ara sıra çı-kan esinti yasemin kokusu almasını sağlasa da, bu koku gece-leri, gündüzlere kıyasla daha keskin duyuluyordu. Desenli kafeslerin aralıklarından az da olsa güneş ışığı sız-maktaydı. Gölgeler etrafı kaplamış olsa da, o, çok gelişmiş görme yeteneğine sahip Yeni Irk mensubu biri olduğu için etrafı yeterince iyi görebiliyordu. Bazen sokaktan trafik gürültüsü geliyordu kulağına. Hemen başının üstündeki evden ayak sesleri, zemin gıcırtısı veya radyodan gelen sesleri de duyduğu oluyordu. Ona eşlik etmekte olan örümceklerden bir koku alamıyor, hayvanlar hiç seslerini çıkarmadan kendi başlarına oyalanı-yorlardı. Üstündeki evde mutluluğun sırrı ikamet ediyordu, böyle bir gerçek söz konusu olmasa bu ortamda uzun bir süre yaşa-yabilirdi. Ama Randal bu sırra sahip olmak zorundaydı. Bir gazetede Dedektif Carson O'Connor'ın kardeşi Arnie'y-le fotoğrafını görmüştü. Arnie tıpkı Randal Altı gibi otistik bir çocuktu.

73

Page 67: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Arnie doğanın bir oyunu olarak otistik doğmuştu. Randal'ı ise bu belaya Victor bulaştırmıştı. Yine de o ve Arnie, benzer acılar çeken, aynı yolun yolcusu iki çocuktu. On iki yaşındaki Arnie'yi ablasıyla birlikte gösteren gazete-deki fotoğraf, otizm konusunda yapılacak araştırmalar için bir hayır vakfının düzenlediği bağış toplama toplantısında çekilmişti. Arnie fotoğrafta gülümsüyor, oldukça mutlu görünüyordu. Merhametin Elleri'nde geçirdiği dört aylık zaman zarfında Randal, mutluluğu asla yakalayamamıştı. Endişe ve huzursuzluğun pençesinden hiçbir dakika, hiçbir gün kurtulamamış, bazen bu duyguyu diğer günlere göre çok daha şiddetli hissetmiş ve yakasını hiç sıyıramamıştı. Onun sefil bir hayatı olmuştu. Randal, Arnie'nin gülümseyen fotoğrafını görene dek mutlu-luğun mümkün olabileceğini hiç hayal etmemişti. Arnie, Ran-dal'ın bilmediği bir şeyi biliyor olmalıydı. Otistik Arnie'nin gülümsemesinin bir nedeni olmalıydı. Belki de birden çok nedeni... İkisi aynı yolun yokuşuydu. İkisi de aynı acıyı çekiyordu. Arnie sırrını Randal'la paylaşacaktı. Arnie'nin paylaşmayı reddetmesi halinde Randal, bu sırrı ondan söküp alacaktı. Öyle veya böyle bu sırrı ele geçirecekti. Onu öldürmesi gerekse bile... Desenli kafesin ardındaki dünya böylesine baş döndürücü, hareketli ve gürültülü olmasa Randal Altı evin altından çıkar, pencere veya kapıdan girip ihtiyacı olanı alırdı. Ancak Merhametin Elleri'nden kaçtığı ve yıldırım düşmesi gibi tahammül etmesi zor benzer olaylarla karşılaştığından beri oldukça yıpranmıştı ve daha fazlasını kaldıracak halde değildi. Saklandığı yerden eve girebilmenin bir yolunu bulmalıydı. Örümceklerin bu işi sık sık yaptıklarına şüphe yoktu. Randal da bir örümcek olacak, sürünecekti. Eve girmenin bir yolunu bulacaktı.7

Page 68: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

14. BÖLÜM

Mezbelenin yöneticisi Nicholas Frigg, atık ve çöp yığınının arasına ve çevresine yığılmış toprak istihkâmda yürümekteydi. Kot pantolonunun altına kalçalarına kadar gelen ve bir ka-yışla kemerine bağlanmış uzun lastik çizmeler giymişti. Bu öldürücü sıcakta üstüne koruyucu hiçbir şey almamış, başına şapka takmamış, üstü tamamen açık bir halde güneşin kendisini yanmış bir tost ekmeği gibi kızartmasına izin vermişti. Cilt kanserine yakalanmak gibi bir endişesi yoktu. O ne de olsa Yeni Irk'a mensuptu ve kanser olması söz konusu değildi. Onu yiyip bitiren şey hissettiği yabancılık duygusu, yalnızlık ve köle olduğuna dair bilinçti. Pontchartrain Gölü'nün kuzeydoğusunda kalan bu yüksek tepelere Big Easy ve diğer şehirlerden haftanın yedi günü, çöp yığınlarını un ufak edecek kompresörleri olan hidrolik damperli sonu gelmez sayıda çöp kamyonları aracılığıyla çöpler getirilip çukurlara dökülürdü. İnsanlardan nefret edenlerin ifade edebileceği şekliyle çöpün anlamı, New Orleans, Paris, Tokyo, hangi şehir olursa olsun, sokaklarda yürüyen insanlığın en kötü tarafını yansıtmasıydı. Ve tabii her şehrin kendi efsanesi içinde, Mafya'nın, başı-

75

Page 69: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

na dert olan birtakım insanları, tanıkları öldürüp, şehrin çete-cilerin kontrolündeki sendikaların denetiminde olan çöplüğünde ortadan kaldırdıkları gibi iddialar duyulurdu. Crosswoods Çöplük İdaresi'nin kokuşmuş derinlikleri aslında yıllardan beri binlerce cesede ev sahipliği yapmaktaydı. Bunların çoğu, gizlice defnedilmiş insan görünümünde yaratıklardı, bazılarıysa yerlerini kopyalarının aldığı gerçek insanlar... Diğer cesetler, bazıları başarısız deneylerin sonucunda hayata gelmiş insana benzemeyen yaratıklar veya çeşitli nedenlerle ortadan kaldırılmış Yeni ırk mensuplarıydı. Dört Erika da bu çöplüğe gömülmüştü. Çöplükteki görevlilerin tümü Yeni Irk mensubuydu. Bu gö-revliler Nick Figge'e hesap verirken, o da yaratıcısına karşı sorumluydu. Crosswoods Çöplüğü, Bahama adalarındaki bir holdingin iştiraki olan Nevada firmasına aitti. Bu holding ise İsviçre men-şeyli bir tröstündü. Tröstün hissedarları New Orleans'ta yaşayan Avustralya uyruklu üç kişiydi. Bu Avustralyalılar aslında Yeni Irk mensubuydu ve Victor'm halkındandılar. Bu aldatmaca diyarının en tepesinde, belki de dibinde dur-makta olan Nick, hem çöplüğün efendisi, hem de gizli mezarlığın idarecisiydi. Kendi türünden olanların birçoğunun aksine, yaptığı işten, hayatının ideali olarak görmese de, memnundu. Etrafa hakim olan ve sıradan bir insan için iğrenç diye ni-telendirilebilecek leş kokusu Nick için hayali bir parfüm kokusu gibiydi. Derin derin nefes alıyor, havayı adeta yalıyor, duyduğu her kokunun lezzetini ayırt edip, tadını çıkarıyordu. Nick'in yaratıcısı ona, köpeklerde görülen koku alma yete-neğinin bir benzerini vermişti. Bir köpeğin sahip olduğu has-sas koku alma duygusuna yakın koku alma yeteneği vardı on-

76

Page 70: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

da. Bu da, ortalama bir insana göre burnunun on bin kat daha hassas olduğu anlamına geliyordu. Bir köpek için çok az koku duygularda ani ve güçlü bir de-ğişikliğe yol açardı. Bu kokuların birçoğu ise hoş, hemen he-men hepsiyse ilginç gelirdi köpeklere. Hatta sakatat ve keskin çürüme kokusu bile meraklarını uyandırabilirdi. Bu durum Nick Frigg için de aynen geçerliydi. Bu koku alma yeteneği, iğrenç diye nitelendirilebilecek po-tansiyel zevk alma yolunu açmıştı ona. Nick, Victor'ın zalim olmasa da sert bir Tanrı olduğu inancını taşıyordu, ama bu yeteneğini göz önüne aldığında, sonuçta onun yaratıklarını gözettiği gibi bir sonuca varmıştı. Köpek burunlu Nick oldukça geniş bir istihkâmın üstünde durmuş, kamyonların çöpleri yaklaşık iki yüz metre solunda kalan doğu tarafındaki çukura boşaltmalarını izliyordu. Bu on katlı çukurun üçte ikisi son birkaç yıldır çöple doldurulmuştu. Nick ve ekibi tarafından 'çöp kalyonları' adı verilen iri bul-dozerler çöp okyanusu içinde yol alıyor, kamyonların bıraktığı çöpleri araziye eşit olarak dağıtıyorlardı. Sağında ise doğudaki kadar büyük olmasa da, ona nazaran daha dolu olan batı çukuru uzanmaktaydı. Güney tarafında bayır aşağı olan tarafta iki bölge önceden dolmuş ve üzeri iki buçuk metre kalınlığında toprakla örtül-müştü. Metan gazını dışarı atacak borular çimle kaplı bu top-rak yığınlarının altına döşeliydi. Kuzeydeki, son zamanlarda açılmış iki çukurda ise doğudaki yeni çöplüğün hafriyatı yığılıydı iki aydır. Bu tepelerden toprağı kazan makinelerin egzoz gürültüsü ve gürlemesi yankılanıyordu. Nick sırtını halen çalışmaların sürdüğü doğu tarafına dönüp, batı tarafındaki sessiz çukura bakmaya başladı. Buradaki çöp yığını iki kalbinin, başka hiçbir şeyin başara-

77

Page 71: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

mayacağı kadar heyecanla çarpmasına neden oluyordu.Yoğun kaos, «ılık, yıkıntı ve harabe: Bu rüzgâra açık, kasvetli, zehirli arazi onun bir tarafına hitap ediyor ve Eski Irk'a mensup biri olması halinde bir ruha sahip olabileceğini söylüyordu ona. Nick, ormanda, çimle kaplı tarlalarda veya bir şehirde hissedemeyeceği kadar evinde hissediyordu kendini burada. Terk edilmişlik, pislik, küflenmişlik, ekşimişlik, çöp çukurları, balçık, denizin bir denizciyi çağırması gibi çağırıyordu Nick'i. Birkaç saat içinde New Orleans'tan ceset dolu bir kamyon gelecekti. Bunların üçü öldürülen ve yerlerine kopyaları yer-leştirilmiş şehir bürokratları ve aynı sonla baş başa kalmış iki polis memuruydu. Sadece bir yıl öncesine kadar buna benzer sevkiyatlar ayda iki kez gerçekleştirilirdi. Şimdiyse haftada iki kez veya daha sık oluyordu. Heyecan verici bir zamandı, içinde bulunduğu zaman... Kamyonda beş ölü insanın yanı sıra Merhametin Elleri'nde yaratılmış, ama Victor'ın umduğu gibi çıkmamış ve yoldan çıkmış üç yaratık daha vardı. Bunlar hep ilgi çekici vakalar olurdu. Karanlık çöktükten ve Crosswoods Çöplük İdaresi sınırları içinde sadece Yeni Irk mensupları kaldıktan sonra Nick ve ekibi, insan cesetlerini ve yoldan çıkmış yaratıkları batı çuku-runa taşıyacaklardı. Cesetler, geride kalan yılların ardından oldukça organize hale gelmiş bir seremoniyle çöp yığınının altına gömülecekti. Geceleri gerçekleştirilen bu defin işlemi son zamanlarda oldukça sık tekrarlanır hale gelmiş olsa da, Nick hâlâ büyük bir heyecan duyuyordu bu işten. Nick'in kendini öldürmesi yasaktı; Victor Son Savaşı başlatıncaya dek Eski Irk mensuplarını da katledemezdi. Nick ölümü seviyordu, ama ne kendi, ne de başkaları adına bunu gerçekleştirebilirdi. Ancak bu arada, günlerini çöplük ve pisliğin içinde geçirirken cesetleri şişip çürüye-78

Page 72: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

çekleri, pis, zehirli hava yayacakları iğrenç kokulu çukurlara tıkıştırıyor ve bunu işinin zevkli bir yönü olarak görüp, kendine bir pay çıkarıyordu. Sabah olduğunda çöplüğe gelecek kamyonlar batı çukuruna yönlendirilecek, boşaltacakları yük, bu yeni mezarların üs-tüne pastanın üstündeki yeni bir tatlı katmanı gibi yığılacaktı. Nick batı çöplüğüne bakıp havanın kararmasını sabırsızlıkla beklerken, çöplükten beslenmekte olan besili bir karga sürüsü aniden uçuşmaya başladı. Kuşlar tek bir yaratıkmışçasına kanat çırpmaya ve hep bir ağızdan çığlık atmaya başlayarak ona doğru seğirtmiş, sonra güneşe doğru yönelmişlerdi. Nick'in üstünde durduğu toprak yığınının yaklaşık elli metre uzağında ve altı metre kalınlığında bir çöp yığını titreşti ve sonra sanki içinden bir şey geçmişçesine katlandı. Belki de sı-çanlar çöp katmanlarının yüzeyine doğru hareketlenmişlerdi. Son zamanlarda Nick'in ekibi her iki çukurda da ritmik bi-çimde yer değiştirmeler ve nabız atışına benzer hareketlenme-ler gördükleri birkaç kez rapor etmişlerdi. Söz konusu hareketler, toprağın genişleme ve ardından aniden açığa çıkan metan gazından kaynaklanan her zamanki şişme ve tekrar eski hale dönme hareketinden farklıydı. Bir günden kısa bir süre öncesi, gece yarısını birazgeçtikten sonra doğu çukurundan insan sesine, işkence gören insanların çığlıklarına benzer garip sesler duyulmuş, Nick ve ekibi ellerinde fenerler seslerin kaynağını bulmak için araştırmaya koyulmuştu. Sesler sürekli olarak yer değiştirmiş, tam olarak yeri tespit edilemeden kesilmişti. Nabız atışına benzer bu hareketlenme şimdi kesilmişti. Bunlar çok büyük ihtimalle sıçan olmalıydı. Yine de meraklanan Nick, toprak istihkâmdan bayır aşağı inip batı çukuruna doğru yöneldi.

79

Page 73: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

15. BOLUM

Aubrey Picou suç dünyasından emekli olmuş, kendini bah-çesine vermişti. Orta Şehir'de, meşe ağaçlarının gölgesinde kalan bir sokakta yaşıyordu. Tarihi evinin parmaklık, balkon tırabzanları gibi yerleri şehrin genel havasına uygun biçimde şatafatlı, de-koratif demir işlerle bezeliydi. Asmayla ve eğreltiotlarıyla kaplı ön verandada beyaz iki salıncaklı oturak ve sepet örgüsüyle yapılmış sallanan iskem-leler vardı, ancak gölgede kalan bu yerler ön taraftaki güneşin alnında kalmış giriş yolundan daha serin bir yer vaat etmiyor-du. Kapıyı hizmetçi Lulana St.John açtı. Bu, yapısı ve kişiliği aynı derecede sağlam, ellili yaşlarında, siyahi bir kadındı. Karşısında gördüğü Carson'ı pek de onaylamayan bir gözle süzerken, Michael'a gülümsemesini bastırmaya çalışır bir ifadeyle bakan kadın, "Karşımda Tanrı'nın hizmetinde çalışan, ama bazen şeytanın taktiklerini kullanarak hata yapan, herkesçe iyi tanınmış iki kamu görevlisi görüyorum," dedi. Carson, "Bizler iki günahkârız," diye itiraf etti. "Göz alıcı bir zarafet," dedi Michael, "benim gibi bir sefili

80

Page 74: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

kurtarmak adına ne hoş sözler." Lulana, "Çocuğum," diye girdi söze, "sanırım kurtulduğunu düşünmekle kendini kandırıyorsun. Buraya patronumun başına dert açmaya geldiysen, senden kendine dönüp barışı, huzuru sağlayan bir polis olmakla ilgili iç sesine kulak vermeni isterim." "Benim iç sesim hep bunu söyler zaten," dedi Michael, "ama Dedektif O'Connor hep birilerinin kıçını tekmelemek pe-şinde..." Lulana Carson'a dönüp, "Üzgünüm hanımefendi, ama adınız çıkmış bir kere," dedi. Carson, "Ama bugün için geçerli değil bu," dedi. "Burada bulunmamızın nedeni Aubrey'den bir iyilik yapmasını istemek, tabii geldiğimizi ona haber verirsen. Onu rahatsız edecek bir şeyin peşinde değiliz." Lulana ağırbaşlı bir tavırla Carson'ı süzdükten sonra, "Tanrı bana belayı önceden sezme yeteneği vermiş. Ve bu yetenek bana şu an için bir sorun olmadığını söylüyor. Ama rozetinizi burnuma dayamadan lütfen diye hitap etmek sizin yararınıza olur," dedi. Michael, "Dedektif O'Connor benim ısrarlarımla görgü ku-rallarını öğrenmek üzere gece kurslarına yazıldı," dedi. Lulana Carson'a dönerek, "O bir aptal," dedi. "Evet, biliyorum," diye karşılık verdi Carson. Michael, "Hayatı boyunca eliyle yemek yiyen biri olarak çatal kullanmayı inanılmaz çabuk biçimde öğrendi," dedi. Lulana, "Çocuğum, sen bir aptalsın," dedi Michael'a, "ama ancak Tann'nın bildiği nedenlerle seni kendime rağmen seve-rim." Kapı eşiğinden geri adım atarken, "Ayaklarınızı silip içeri girin," diye ekledi. Evin giriş holü beyaz lambriyle kaplanmış, şeftali rengine boyanmış ve süslü şekillerle bezenmişti. Elmas şeklinde siyah

Gece Şehri /F6 81

Page 75: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

kakmalarla süslü beyaz mermer zemin yeni cilalanmışçasma parlıyordu. Carson, "Aubrey İsa'yı buldu mu?" diye merakla sordu. Lulana kapıyı kapatırken, "Hayır, patronum Tanrı'yla ku-caklaşmadı, ama O'nunla göz teması sağlayacak kadar yakın-laştığını memnuniyetle ifade edebilirim," dedi. Lulana sadece bir hizmetkâr olarak para alsa da, geçmişini bildiği ve ruhani sorunlarıyla ilgilendiği patronuna bu an-lamda rehberlik etmek üzere ikinci bir görev de üstlenmişti. "Patronum bahçeyle ilgileniyor," dedi. "Dilerseniz salonda bekleyin, dilerseniz bahçede ona eşlik edin." "Bahçede eşlik etmek isterim kesinlikle," dedi Michael. Evin arka tarafındaki oldukça büyük mutfakta Lulana'nın ablası Evangeline Antoine bir yandan hamuru kek kabına yer-leştirirken, bir yandan da, ""O'nun Işığı Tüm Karanlıkları Ay-dınlatacaktır," şarkısını mırıldanıyordu. Evangeline, Aubrey'nin aşçısı olarak hizmet veriyor, ayrıca Lulana'nın ruhları kurtarmak adına ortaya koyduğu yorulmak bilmez çabalara destek oluyordu. Kardeşinden daha uzun boylu ve zayıftı, ama güzel gözleri ve gülümsemesi aralarındaki kan bağını açıkça ortaya koyuyordu. "Dedektif Maddison," dedi Evangeline. "Hâlâ hayatta oldu-ğunuza sevindim." Michael, "Ben de," dedi. "Ne kek yapıyorsun?" "Kavrulmuş fıstıklı, pralin, tarçın kremalı." "İşte bu, dört kez kalp ameliyatı olmaya değecek bir lezzet." Lulana, "Doğru düzgün davranırsanız kolestrolün bir zararı olmaz," dedi. Lulana dedektifleri kapıdan geçirip arka taraftaki verandaya çıkardı. Burada Aubrey'nin şoförü ve sağ kolu Moses Bien-venu, siyah tırabzanın altındaki küçük direkleri boyuyordu.

82

Page 76: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Gözleri parlayan Moses, "Dedektif O'Connor, Bay Michael'ı henüz vurmadığınızı görmek beni çok şaşırttı.," dedi. "Aslında iyi nişan almıştım, ama çok hızlı hareket ediyor." İri, ama zinde, gürbüz ve uzun boylu, bir palet gibi ellere sahip Moses, kilisede diyakoz olarak hizmet veriyor ve kardeşleri Lulana ve Evangeline gibi aynı gospel korosunda şarkı söylüyordu. Lulana erkek kardeşine hitaben, "Patronu görmeye gelmişler, ama başına bela açmak gibi bir niyetleri yok," dedi. "Eğer öyle bir şey yaparlarsa enselerinden tuttuğun gibi sokağa atar-sın." Lulana içeri giderken Moses, "Lulana'yı duydunuz. Polis memuru olabilirsiniz, ama burada kanun odur. Hem kanun, hem de yol gösterici... Beni ensenizden tutup dışarı atmak zo-runda bırakmazsanız size minnettar kalırım," dedi. "Yoldan çıktığımızı fark edersek, birbirimizi ensesinden tutup dışarı atarız," dedi Michael. Moses elindeki boya fırçasıyla işaret ederek, "Bay Aubrey putperest çeşmesinin ilersinde, güllerin arasında. Ve lütfen şapkasıyla dalga geçmeyin," dedi. Michael, "Şapkası mı?" diye sordu. "Lulana patronun bahçede uzun zaman geçirmesi durumunda şapka giymesi için ısrar ediyor. Patron hemen hemen kel sayılır, o yüzden Lulana cilt kanseri olmasından korkuyor. Bay Aubrey önceleri şapkadan nefret etti, yeni yeni alışıyor." Carson, "Birilerinin Aubrey Picou'ya patronluk taslayacağını asla düşünemezdim," dedi. "Lulana çok da patronluk taslamaz aslında," dedi Moses. "İnsanları daha çok hem sever, hem döver tarzda yola getirir." Evin arka tarafındaki verandadan basamaklarla inilen tuğlayla kaplı yürüyüş yolu bahçenin içinden geçip putperest çeş-mesini dolanıyor ve gül bahçesine çıkıyordu.

83

Page 77: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Oyma mermer çeşmede gerçek boyutlarda üç figür vardı. Keçi ayaklı ve boynuzlu erkek formunda Pan, flüt çalarak çevresine asma sarılmış bir kolonun ardında çıplak iki kadının peşinden gidiyor veya o, kadınlar tarafından kovalanıyordu. "Antikaları doğru değerlendirecek kadar iyi bir gözüm yoktur," dedi Michael, "ama bunun on sekizinci yüzyıl Las Vegas'a ait olduğuna eminim." Gül ağaçları, aralarında çürümüş granit taşlardan ara yollar olduğu halde sıra sıra dizilmişti. Dört ara yolun üçüncüsünde bir paket gübre, çiçek sulamak için bir sprey ve özenli bi-çimde düzenlenmiş bahçe aletleri görünüyordu. Aubrey Picou da burada, başında, sincapların üstünde yarışa tutuşabilecek kadar geniş kenarlı hasır şapkasıyla dur-maktaydı. Dedektiflerin geldiğini fark etmeden ve başını kaldırmadan önce bir şarkı mırıldanmaktaydı. Melodi, "O'nun Işığı Tüm Karanlıkları Aydınlatacaktır," şarkısını andırıyordu. Aubrey seksen yaşında bebek yüzlü bir adamdı. Bebek yüzü bu yaşta bile hâlâ pembe, dolgun ve çimdikleme hissi uyan-dıracak gibiydi. Kanserden korunmasını sağlayan şapkasının uzun gölgesinde dahi mavi gözleri neşeyle parıldıyordu. "Tanıdığım tüm polisler içinde en sevdiğim ikisi gelmiş," dedi Aubrey. Carson, "Diğerlerinden sevdiğin biri yok mu?" diye sordu. "Hayır o piçlerin tekinden bile hoşlanmam," dedi Aubrey. "Zaten sizin dışınızda hiçbiri hayatımı kurtarmadı ki." Michael, "Başındaki o aptal şapka da nedir?" diye sordu. Aubrey'nin gülümsemesi yerini sıkıntılı bir ifadeye bıraktı. "Cilt kanserinden ölsem ne fark eder ki? Zaten seksen yaşına geldim. Bir şekilde öleceğim nasılsa." "Lulana, İsa'yı bulmadan ölmeni istemiyor." Aubrey içini çekti. "O üçü hayatımı yönetirken ne zaman

84

Page 78: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

bir adım atsam isa'yla karşılaşıyorum zaten. Carson, "Seni kurtaracak biri varsa o da Lulana'dır," dedi. Aubrey acı bir şey söyleyecekmiş gibi bir tavır takındı, ama tekrar içini çekmekle yetindi. "Eskiden vicdansızın tekiydim. Şimdi bir vicdanım var. Bu, basımdaki komik şapkadan daha can sıkıcı bir durum." "O kadar nefret ediyorsan neden takıyorsun?" diye sordu Michael. Aubrey eve doğru şöyle bir bakıp, "Çıkartırsam Lulana görür, o zaman da Evangeline'nin keklerinden mahrum kalırım," dedi. "Pralin tarçın kremalı kek." "Hem de kavrulmuş fıstıklı," dedi Aubrey. "0 keke bayılı-yorum." Tekrar içini çekti. Michael, "Bu günlerde çok iç çekiyorsun," dedi. "Acınası bir adam oldum, değil mi?" "Eskiden de öyleydin," dedi Carson. "Şimdi biraz daha in-sancıl oldun." Michael, "Şaşırtıcı ve can sıkıcı bir durum," dedi. Aubrey, "Bilmez miyim?" diyerek onunla aynı fikirde oldu-ğunu ifade etti. "Ee, buraya hangi rüzgâr attı sizi çocuklar?" "Büyük, ses getiren, kapıları havaya uçuran cinste silahlara ihtiyacımız var," dedi Carson.

85

Page 79: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

16. BÖLÜM

Çevrede inanılmaz güzel bir koku vardı; keskin, etrafa ya-yılan ve her yere nüfuz eden bir kokuydu bu. Nick Frigg çukurlardan yayılan kokunun etine, kanına, ke-miklerine, keskin ceviz ağacı tahtası kokusunun et, balık ve derinin tütsüyle kurutulduğu imalathanelerde etin içine işlemesine benzer şekilde nüfuz ettiğini hayal etti. Her türlü çürümüş şeyin kokusunun özünü içine çekerken, uzun süredir özlemle beklediği, ama asla sahip olamayacağı ölümün zevkine varıyordu. Kalçalarına kadar uzanan lastik çizmelerini giymiş Nick, ayaklarının altında boş yumurta kartonları ve bisküvi kutuları ezilir, boş konserve kutuları takırdarken, batı çukurunun kar-şısında durmuş, kabarıp katlanan ve sonra eski haline dönen toprağın yüzeyine bakıyordu. Hareketlilik şimdilik yatışmışa benziyordu. Çöplerden oluşan metruk krallıkta gezinen büyük tekerlekli çöp kalyonları tarafından sıkıştırılmış, dümdüz edilmiş arazi-nin üstünde bulunan on sekiz, yirmi metre derinliğindeki bu çukur, doğası gereği küçük boşluklar yaratıp Nick'in ayakları-nın altında yer değiştirirdi zaman zaman. Bu durumlarda çe-

86

Page 80: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

vik, kuvvetli reflekslere sahip Nick, ayakta kalmayı başarırdı çoğu kez. Yüksekte kalan istihkâmdayken gördüğü hareketliliğin ya-şandığı yere geldiğinde, burası biraz önce geçtiği kırk beş metrelik hendekten çok da farklı görünmüyordu. Ezilmiş konserve kutuları, kırık camlar, temizlik malzemelerinden tutun da, kırık oyuncaklara kadar her çeşit plastik malzeme, un ufak olmuş palmiye apacı yaprağı, ağaç dalları, çimen gibi çevreden gelen bitkisel kırpıntılar, ağzına kadar çöp tıkıştırılmış torbalarla doluydu etraf... Nick ayakları birbirine geçmiş ve alnı çatlamış oyuncak bir bebek gördü. Ayaklarının altında Eski Irk'a ait gerçek bir çocuk varmışçasına, gülümseyen yüzü paramparça oluncaya dek ezdi oyuncağı. Sonra etrafında yavaşça dönerek enkazı daha yakından in-celedi. Bu çöp okyanusundaki olağanüstü hareketlenmeye neden olabilecek şeye dair bir ipucu görebilmek amacıyla genetik olarak gelişmiş koku alma duyusunu kullanarak etrafı kokladı, kokladı. Çukurun derinliklerinde metan gazı açığa çıkmıştı, ama bu koku her zamankinden daha yoğun değildi. Sıçanlar... Yakınlarda sıçanlar vardı, kokusunu duyabiliyordu Nick. Çöplükte, çöpün kokusunu almak kadar şaşırtıcı olmayan bir şeydi bu. Kemirgenlerin miski andıran kokusu Crosswoods Çöp İdaresi'nin çitle çevrili arazisine tamamen yayılmıştı. Nick çevresindeki bıyıklı bu bir grup canlının varlığının farkındaydı, ama sıçan sürüsünün, arazinin altında tünel açıp yol alacak ve alanın kabarmasına neden olacak kadar çok sayıda olduğuna dair bir koku alamamıştı. Nick çevresine bakınarak, havayı koklayarak arazide dolaştı ve bir süre sonra lastik çizmelerini gıcırdatarak yere çö-

87

Page 81: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

meldi. Hiç hareket etmeden etrafı dinledi. Derin derin, ama sessizce nefes alıyordu. Doğu çukurunda çöplerini boşaltmakta olan kamyonların sesi ve uzaklardaki çöp kalyonlarının uğultusu gittikçe azalmıştı. Hava, ona yardım etmek istercesine durgun ve ağırdı. Rüzgâr duymasına engel teşkil edecek şekilde uğuldamıyordu. Ka-vurucu güneş etkisini yitirmişti. Böylesine zamanlarda çukurdan yayılan tatlı koku Nick'i rahatlatırken, bir yandan da yoğun bir gözlem yapmasına yar-dım eder, onu bir tür Zen meditasyonuna sokardı. Nick zaman kavramını yitirmiş, kendinden öylesine geçmişti ki, o sesi duyuncaya dek aradan ne kadar zaman geçtiğini fark edememişti. Sesin sürekli tekrarladığı o sözün ne olduğunu tam anlayıncaya dek birkaç kez kulak kabartması gerekti. "Baba?" Yumuşak, titrek, kararsız bir ses rengindeki tek kelimelik soru, bir erkek veya dişiden geliyor olabilirdi. Köpek burunlu Nick havayı koklayarak bekledi. "Baba, Baba, Baba...?" Bu kez soru dört veya beş erkek veya dişiden aynı anda geliyor gibiydi. Nick çevreyi araştırdığında etrafta yalnız olduğunu anladı. Böylesine bir şeyin nasıl mümkün olabileceğini bilmiyordu, ses hemen altındaki sıkıştırılmış çöp tarlasının çatlaklarının arasından geliyor olmalıydı, ama neresinden? "Neden Baba, neden, neden, neden...?" Kaybolmuş ve yalvaran bir tonda gelen ses, oldukça açması bir duruma işaret ediyor ve Nick'in bastırılmış depresif ruh halini tetikliyordu. "Kimsin sen?" diye sordu Nick.

88

Page 82: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Ama bir cevap alamadı. "Nesin sen?" Çöp alanının içinden büyük bir sarsıntı duyuldu. Kısa süren, ustaca ve sinsice bir sarsıntıydı bu. Arazinin yüzeyi daha önce olduğu gibi kabarıp, katlanmamıştı bu kez. Nick gizemli varlığın geri çekildiğini duyumsadı. Ayağa kalkarak, "Ne istiyorsun?" diye sordu. Güneş etkisini kaybetmişti, hava dingindi ve etrafa o bildik koku hakimdi. Nick Frigg tek başına dururken ayaklarının altındaki çöp-lerden oluşan bataklık bir kez daha pekişmiş ve sertleşmişti.

89

Page 83: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

17. BOLUM

Aubrey, pembe, sarı ve beyaz güllerin bulunduğu ağaçtan Carson için bir demet gül kesip dallarındaki dikenleri kopardı. "Bu demete Fransız Parfümü denir. Benzersiz renk karışı-mıyla bahçemdeki en dişi güllerdendir." Michael, dikenleri koparılmış olmasına rağmen Carson'ın demeti eline ne kadar sakil biçimde aldığını görünce çok eğlendi. 0 çiçeğe böceğe alışkın bir kadın değil, mavi kot pantolon giyen, silah taşıyan türden bir kadındı. Bahçenin sahibi de, masum yüzüne ve bakımsız şapkasına rağmen bu gül ağaçlarının arasında en az Carson kadar sakil duruyordu. Uzun yıllar boyunca suç dünyasının içinde yaşamış Aubrey Picou, bu süre içinde ne birini öldürmüş, ne de yaralamıştı. Birilerini soymuş, tecavüz etmiş veya zorla gasp suçu işlemiş de değildi. Tek yaptığı şey, diğer suçluların buna benzer şeyleri daha kolay ve etkin biçimde gerçekleştirmelerini sağlamak olmuştu. Pasaport, doğum sertifikası, sürücü ehliyeti gibi belgelerin sahtelerini en kaliteli biçimde düzenleyecek bir dükkânı vardı eskiden. Ayrıca karaborsada binlerce silah satmıştı.

90

Page 84: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Silahlı soygun yapmak veya bir elmas toptancısı^ dolan-dırmak üzere belli bir planı olan ve bu planı uygulanmak üzere yeterli stratejiye ve yeteneğe sahip bir suçlu Aubrey've geldiğinde, o da bu işler için gerekli malzemeyi sağlar ve Onun operasyonunun gerçekleşmesinde başrolü oynardı. Babası Maurice, mahkemede jüriyi istediği kıvama sokmayı başararak şüpheli kişisel yaralama davalarında güvenilmez müşterilerine çok büyük tazminatlar koparan bir avukattı. Jü-riden inek sağar gibi yüklü tazminatlar koparabilme yeteneğinden ötürü bazı meslektaşları ona hayranlıklarından Sütçü Maurice adını takmışlardı. Sütçü, oğlunu o zaman için yeni sayılacak ve oldukça yüklü paralar kazanabileceği türden davaları alması ve gi^ü kapaklı yollara başvurup, mahkemede teatral bir performans sergi-leyerek tanınmış şirketleri, neredeyse iflasa sürükleyecek mil-yonlarca dolar boyutunda tazminatlar ödemelerini sağlayacak anlaşmalara zorlamayı öğrenmesi için Harvard Üniversite-si'nin hukuk bölümünde okutmuştu. Ancak Aubrey, hukuku Maurice'i hayal kırıklığın^ uğratacak biçimde sıkıcı bulmuş, dalını küçümseyerek öğrenim gördüğü zamanlarda bile topluma, hukuk sisteminin dışıncjayken içinde olduğundaki kadar zarar verebileceğini anlamıştı. Baba ve oğul bir süreliğine birbirlerine yabancılaşmışlar, ama so_ nunda Maurice oğluyla gurur duymaya başlamıştı. Sütçü'nün oğlunun başı mahkemeyle sadece iki k^z derde girmiş, her ikisinden de mahkum olmaktan kurtulmuştu. Her iki davada da jüri başkanı masumiyet kararını açıkladığında, jüri üyeleri ayağa kalkıp alkışlamışlardı Aubrey'i. Aubrey üçüncü bir davanın açılacağını önceden öngördü-ğünde, kamunun aleyhindeki delilleri gizlice değiştirmişti. Çetesinin bilgisi dışında suç dünyasından ayrılmaya karar verip yetmiş beş yaşında emekli olduğunda, suç dünyasında takdir-

91

Page 85: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

le anılacak bir nam salmıştı. "Silahlarla işim yok artık," dedi Aubrey. "Ne büyük, ne ses getiren, ne kapıları parçalayan, ne de diğer tür silahlarla..." "Emekli olduğunu biliyoruz..." "Gerçekten de öyle," diye araya girdi Aubrey. "... ama o dünya içinde hâlâ arkadaşların vardır." Aubrey, "Bu güle Siyah Kadife denir," dedi. "Kırmızısı o ka-dar koyudur ki, dalında siyah gibi görünür." "Seni kandırmaya çalışmıyoruz," dedi Carson. "Hiçbir savcı seksenlik bir bahçıvanı köşeye sıkıştırmak için binlerce sa-atini boşa harcamaz." Michael, "Ayrıca, sen Alzheimer'ın üstesinden gelip jüriyi göz yaşma boğarsın," dedi. Aubrey Carson'a dönerek, "Fransız Parfümü'nü bununla buket yapamazsın," dedi, "ama Siyah Kadife sana daha uygun bir gül gibi geliyor bana." "Bizim iki adet Çöl Kartalı tabancasına ve 50 kalibrelik Magnum'a ihtiyacımız var." Şaşıran Michael, Carson'a dönerek, "Gerçekten bunlara ih-tiyacımız mı var?" diye sordu. "Gayet net söyledim, değil mi? İki kalbin varsa ve göğsün ancak bu kalibrede bir silahla delinebiliyorsa her iki silaha da ihtiyacımız var demektir." Aubrey Siyah Kadife gülleri Carson'a uzattı, o da gönülsüz bir biçimde bu hediyeyi kabul etti. Gülleri iki eliyle tutarken şaşkın bir hali vardı. Aubrey, "Bu talebinizi neden doğrudan Emniyet'e iletmi-yorsunuz?" diye sordu. "Çünkü duruşmaya çıkarmamız halinde salondan elini kolunu sallayarak ve gülerek çıkacak bir adamı öldüreceğiz." Aubrey'nin gözleri şapkasının gölgesi altında merakla pa-rıldadı.

92

Page 86: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Üstümüzde dinleme cihazı yok, merak etme," diye güvence verdi Carson ona. "İstersen kontrol edebilirsin." "Üstünü kontrol etmek isterdim canım, ama dinleme aleti olup olmadığını anlamak için değil. Alet üstünüzde olsa böyle konuşmazsınız." "Kartallar için 324 gr. ağırlında yüzlük silindir istiyorum," dedi Carson. "Oyuk mermililerden." Aubrey, "Vay canına! Sen gerçekten hızlı ve güçlü bir silah istiyorsun," dedi. "Adamların öleceğini garanti etmek istiyoruz. Ayrıca iki tü-feğe de ihtiyacımız var. Kesme kurşun kullanmak istiyoruz, geri tepmesiz olmalı." Sanki bu konuda tamamen anlaşmışlar da, kendisi korkudan hafifçe uyuşmamış gibi, "Kesme, geri tepmesiz," diyerek aynı fikirde olduğunu belirtti Michael, başını sallayarak. Aubrey, "Karşısındakini gerçekten durdurabilecek, büyük bir güç," dedi sözleri onaylarken. "Büyük," dedi Michael, ona katıldığını belirtircesine. Carson, "İkinci atışı tek elle yapabilmemiz için yarı otomatik bir silah da gerek," diye devam etti. "Belki Şehirli Nişancı olabilir. Onların namlu uzunluğu neydi?" Aubrey, "Kırk beş santim," diye cevap verdi. "Otuz beş santime kısaltılsın isterdik. Ama acil gerek, özel imalat yapılması için bekleyecek zamanımız yok." "Ne zaman gerekli bu silahlar?" "Hemen, şimdi. Şehirli Nişancı, SGT, Remington... ihtiyacı-mızı karşılayacak biçimde modifiye edilmiş güvenilir herhangi bir silah olabilir." "Omuzda taşımak ve kalçadan ateşlemek için her biri için üçlü kayış da istersiniz," dedi Aubrey. Carson, "Ee, bu iş için kime başvuruyoruz?" diye sordu, elindeki iki gülü savaşların sona ermesi için protesto gösterisi

93

Page 87: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

yapan göstericiler gibi tutarken. Gülleri elindeki makasla otomatiğe bağlanmış bir şekilde kesmeye devam eden Aubrey, Carson ve Michael'ı şöyle bir süzdü, ardından, "Tek bir adamın peşine düşmek için fazlasıyla güçlü silahlar istiyorsunuz. Kimmiş bu İsa karşıtı herif?" dedi. Carson, "Adam çok iyi korunuyor," diye cevap verdi. "Onu enselemek için bazı engelleri ortadan kaldırmamız gerek. Ama bu engeller de başlı başına birer pislik torbası." Pek de ikna olmuşa benzemeyen Aubrey Picou, "Polisler hep çizgiyi aşar zaten. Yeterli desteği alamadıklarını, büyük riske girdiklerini düşünürsen pek de haksız sayılmazlar aslında. Ama bu sizin için geçerli değil. Siz çizgiyi aşmazsınız," dedi. Carson, "Babama neler olduğunu hatırlıyor musun?" diye sordu. "O işte her şey düzmeceydi. Baban hep aynıydı, sonuna kadar hep iyi bir polisti o." "Biliyorum. Ama sözlerin için yine de teşekkürler Aubrey." Aubrey başını şapkasına gömdüğünde tıpkı kadınsı Tru-man Capote'yi andırıyordu. "Babanın ve annenin ölümüne kimlerin sebep olduğunu bildiğini mi söylüyorsun?" Carson, "Evet," diyerek yalan söyledi. "Tetiği kimin çektiğini veya çekilmesi için kimin emir ver-diğini?" "Organizasyonun başında adamımız var," dedi Carson. Aubrey Michael'a bakarak, "Demek adamın biletini eline verdiğinizde bu büyük bir haber olacak," dedi. Genellikle suskun kalmak ve yarı aptalı oynamak Michael'a iyi gelmişti. Omuzlarını silkti. Aubrey bir omuz silkmeyle tatmin olmamıştı. "Bu işin üs-tündeyken muhtemelen öldürüleceksiniz."

94

Page 88: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Michael, "Kimse sonsuza dek yaşamıyor," dedi. "Lulana ise hepimizin yaşadığını söylüyor. Neyse, bu O'Connor'ın intikamı. Sen bu yüzden niye ölesin ki?" "Biz ortağız," dedi Michael. "Bununla ilgisi yok. Ortaklar birbirleri için intihar etmezler." Michael, "Sanırım işin üstesinden gelir, sonra arkamızı döner gideriz," dedi. İhtiyar adamın çimdiklenesi yüzünde biraz önceki masum ifadesini yok eden kurnazca bir gülümseme belirdi. "Bununla da ilgisi yok." Sırıtan Carson, "Aubrey, ona zorla söyletme," dedi. "Bu işe baş koyma nedenine dair daha inandırıcı bir şeyler söylemesini istiyorum." Carson, "Bu iş senin başına bir dert açmayacak, merak etme," dedi. "Belki öyle, belki değil. Hemen hemen ikna oldum sayılır. Senin bu işe girişme nedenini anladım tatlım. Ama bir de onun nedenini duymak istiyorum." Carson Michael'ı uyararak, "Sakın söyleme," dedi. Michael, "Eh, o zaten biliyor," dedi. "İşte, olay da burada. O zaten biliyor, bir de senin söylemene gerek yok. Aubrey sadece işleri karıştırmanın peşinde." "Hayatım, yaşlı Aubrey'nin duygularını incitme... Michael, neden bu işi yapmak istiyorsun?" "Çünkü..." "Sakın," diye atıldı Carson. "... onu seviyorum." Carson, "Kahretsin," diye mırıldandı. Aubrey Picou halinden memnun bir halde güldü. "Ben aşk delisiyim. Bana cep telefon numaranızı verin, silahları ne za-man ve nerede teslim alacağınızı söylemek üzere iki saat için-

95

Page 89: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

de biri sizi arayacak." Carson, "Aubrey Picou, sana bu gülleri yedirteceğim," dedi, Fransız Parfümü'nü ve Siyah Kadife'yi yaşlı adamın yüzüne doğru sallarken. "Güllerin eline ne kadar yakıştığını gördükten sonra sanırım tatlarından da hoşlanacağım." Carson gülleri yere fırlattı. "Bunun için bana borçlusun. Si-lahlar için gerekli parayı senden ödünç almak istiyorum." Aubrey güldü. "Neden böyle bir şey yapayım ki?" "Çünkü bir kez hayatını kurtarmıştık. Ve benim kenara kö-şeye atılmış binlerce dolarım yok." "Sevgilim, ben cömertliğiyle tanınmış biri değilimdir." "Lulana'nın sana anlatmak istediği şeylerden biri de bu za-ten." Aubrey'nin kaşları çatıldı. "Bu durumda işin içine iyice bu-laşmış olurum." "Parayı elden verdiğin takdirde, hayır. Ortada herhangi bir belge olmayacak." "Yasal açıdan dememiştim zaten. Kastettiğim ahlaki açı-dandı." Michael yanlış duyduğunu düşündü bir an. Aubrey'nin ağ-zından ahlaki kelimesi çıkmış olamazdı. Aubrey, "Anlaşmayla bir bağım olması o kadar da kötü değil aslında," dedi, "çünkü bir komisyon almıyorum, bu işten herhangi bir çıkarım yok. Ama herhangi bir kazancım olmaksızın olayı finanse edeceksem..." Carson gerçekten çok şaşırmıştı. "Kazancın olmaksızın mı?" diye sordu. "Gördüğüm kadarıyla bu yolla bir sorumluluk yüklenmiş olacağım," dedi Aubrey. Kocaman şapkasının altında endişeliden çok gülünç bir hali vardı. "Bu İsa denilen adam çok korkutucu."

96

Page 90: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Korkutucu mu?" "Yani Lulana'nın dediğinin yarısı kadar gerçekse..." "Yarısı kadar gerçek mi?" "... o zaman doğacak sonuçları düşünmek zorundasın." Carson, "Aubrey," dedi, "alınma ama, geçmişte hayatını nasıl kazandığın düşünülürse, bu işin bana ödünç para vermenin yaşlı İsa'yla bir ilgisi olduğunu sanmıyorum." "Belki de yoktur. Ama eskisinden farklı bir insan olmaya çalışıyorum." "Öyle mi?" Aubrey şapkasını çıkarıp terli alnını mendille sildi ve şapkayı hemen başına geçirdi. "Eskiden nasıl biri olduğumu herkes biliyor, ama Lulana, Evangeline ve Moses bana saygılı dav-ranıyorlar." "Ve bunu, onlara zarar vereceğinden korktukları için yap-mıyorlar." "Kesinlikle doğru. Çok ilgi çekici ve harika bir şey. Hepsi de bana belli bir neden olmaksızın öylesine iyi davrandı ki, bir süre sonra benim de içimden onlara aynı şekilde karşılık ver-mek geldi." Michael, "Ne kadar sinsice bir tutum," dedi. "Öyle," dedi Aubrey. "Gerçekten de öyle. İnsanların hayatına girmesine izin veriyorsun, özellikle iyi kek yapan insanların, sonra da bir bakmışsın hayır işleri için para dağıtıyorsun." "Gerçekten de böyle yapmış olamazsın," dedi Carson. Aubrey, "Bu yıl şimdiden altmış bin doları buldu," dedi, mahcup bir tavırla. "Olamaz." "Yetimhanenin acil onanma ihtiyacı vardı, o yüzden birile-rinin harekete geçip bu ihtiyacı karşılaması gerekiyordu." "Aubrey Picou yetimhaneye yardım ediyor, öyle mi?" dedi Michael.

Gece Şehri / F797

Page 91: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Bundan kimseye söz etmezseniz minnettar kalırım. Koru-mam gereken bir ünüm var. Eskiler yumuşadığımı veya buna-dığımı düşünebilirler." Carson, "Sırrını kimseyle paylaşmayız," diye söz verdi. Aubrey'nin yüz ifadesi aydınlandı. "Hey, ya buna ne dersiniz? Size ihtiyacınız olan parayı vereceğim. Nerde kullanmak isterseniz orada kullanın. Bir gün palazlandığınızda parayı bana değil, bir hayır kurumuna verirsiniz." Michael, "Bu yolla İsa'yı kandıracağını mı sanıyorsun?" diye sordu. "Öyle olmalı," dedi Aubrey, kendinden memnun bir halde. "Neyse, olay sonuçta parayı bir sağırlar okuluna bağışlamışım da, okul müdürü paranın bir kısmını araklayıp, iki fahişeye vermek için kullanmış gibi olacak." Michael, "Bundan bir şey anladın mı?" diye sordu Car-son'a. "Benim için fazla meta fiziksel bir açıklama oldu." Aubrey, "Olay şu ki," dedi, "paranın araklanması ve fahişeler benim kabahatim olmayacak, çünkü ben parayı sağırlar okulu için vermiş olacağım." Carson, "Borç verdiğin parayı sana geri ödemek yerine, sa-ğırlar okuluna bağışlamamı mı istiyorsun?" diye sordu. "Böylesi iyi olurdu. Ama unutmayın, bu arada parayla ne yapıyorsanız, bunun için verecek bir cevabınız olmalı." Michael, "Sen de gerçek bir ilahiyatçı kesildin," dedi

98

Page 92: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

18. BOLUM

Uşak William'ın cesedinin ve kesik parmaklarının Merha-metin Elleri'nden gelen iki kişi tarafından ortadan kaldırılma-sından sonra evin baş hizmetkârı Christine ve üçüncü kat hiz-metçisi Jolie koridordaki kan lekelerini temizlediler. Erika evin hanımefendisi olarak dizlerinin üstüne çöküp onlara yardım etmemesi gerektiğini biliyordu. Victor böyle bir davranışı onaylamazdı. Sınıf ayrılığı, kendisini yardım etmekten alıkoymuş olsa da, Erika ne yapacağını bilmez bir halde öylecene ayakta durmuş ve olan biteni izlemişti. Maun zemin üstündeki kan kolayca temizlenmişti tabii, ama Erika kanın boyalı duvardan ve antika Acem yol halısından görünür hiçbir leke bırakmadan çıkmış olmasına şaşırmıştı. Christine ve Jolie'nin elindeki markasız plastik şişeyi işaret ederek, "Kullandığınız o leke temizleyici de nedir?" diye sordu Erika. Jolie, "Bay Helios'ın icadı," dedi. "Bundan bir servet kazanmış olmalı." "Hayır, halkın tüketimine sunulmadı," dedi Christine.

99

Page 93: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

lolır, "Ikınıı bizim için geliştirdi," diyerek ağzındaki bakla- vı çıkardı. El ika, Victor'ın aklında bu kadar çok şey varken yeni ev te-miz l ik malzemesi hazırlayacak zamanı nasıl bulduğunu merak etti. Christine, "Diğer temizlik malzemeleri gözle görünür lekeleri çıkarsa bile, halı iplikleri üstünde OYA ekibinin kolayca ta-nımlayacağı kan proteinleri bırakır. Bu ise her şeyi kökünden temizliyor," diye açıkladı. Erika, "Kocam çok zeki biri, değil mi?" dedi, gurur hissi duymaksızın. Christine, "Hem de çok," diye karşılık verdi. Jolie de "Evet, çok," diyerek aynı fikirde olduğunu belirtti. "Onu memnun etmeyi çok istiyorum," dedi Erika. Jolie, "Bu çok iyi bir fikir," dedi. "Ama bu sabah canını sıktım galiba." Christine ve Jolie birbirlerine anlamlı bir bakış attılar, ama hiçbiri bir şey söylemedi. Erika, "Cinsel birleşme sırasında bana vurdu," dedi. Yerdeki kan lekelerinin çıkarılmasından sonra Christine Jolie'yi sabah büyük yatak odasında yapması gereken işler için başından savdı. Erika'yla koridorda yalnız kaldıklarında, "Bayan Helios, bu kadar açık sözlü davrandığım için beni bağışlayın, ama hizmetkârların önünde Bay Helios'la olan özel hayatınız hakkında konuşmamalısınız," dedi. Erika kaşlarını çatarak, "Konuşmamalı mıyım?" diye sor du, "Hayır, asla." "Neden peki?" "Bayan Helios, sosyal davranış tarzınız, toplum içinde davranış ve görgü kurallarına dair bilgiler beyninize yüklen-miştir mutlaka.'"

100

Page 94: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Eh, sanırım öyledir. Yani, sen öyle düşünüyorsan öyle ol-ması gerekir diyorum." "Kesinlikle öyle olmalı. Cinsel hayatınızı Bay Helios dışında kimseyle tartışmamalısınız." "Mesele şu ki, cinsel birleşme sırasında beni dövdü ve bana çok kötü sözlerle hitap etti. Utançtan yerin dibine geçtim." "Bayan Helios..." "O iyi bir adam, çok büyük bir adam, demek ki beni döv-mesine neden olacak çok kötü bir şey yapmış olmalıyım, ama onu bu kadar sinirlendiren şeyin ne olduğunu bilmiyorum." Christine, "Yine aynı şeyi yapıyorsunuz," dedi sabırsız bir tavırla, "Bay Helios'la olan özel hayatınızdan söz ediyorsu-nuz." "Haklısın, öyle yaptım galiba. Ama kocamı sinirlendirecek ne yaptığımı anlamama yardım edersen bu hem benim, hem de Victor'ın yararına olur." Christine'nin bakışları sert ve sabitti. "Erika Beş olduğunuzu biliyorsunuz değil mi?" "Evet, ve sonuncusu olmaya kararlıyım." "Öyleyse cinsel hayatınızı onunla bile tartışmasanız çok iyi olacak." "Victor'la bile mi? Ama o zaman onu sinirlendiren şeyin ne olduğunu nasıl anlayacağım?" Christine'nin sert bakışları şimdi karşısındakinin içine işleyen türden bakışlara dönüşmüştü. "Belki de bir şeye sinir-lenmemiştir." "Öyleyse neden bana vurdu, saçımı çekti ve…” "Yine aynı şeyi yapıyorsunuz.” Canı sıkılan Erika, "Ama bunu biriyle konuşmam gerek," dedi. "Öyleyse aynanın karşısına geçip konuşun bayan Helios. Bu konuyla ilgili konuşmanın en güvenilir yolu budur.”101

Page 95: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Bu yolla nasıl bir sonuç alabilirim ki? Ayna cansız bir cisim. Pamuk Prenses ve Yedi Cüce/er'deki gibi sihirli değilse ta-bii..." "Aynaya baktığınızda Bayan Helios, seksüel anlamda sadi-zimin ne olduğunu bilip bilmediğinizi sorun kendinize." Erika sadizim kelimesinin anlamını düşündü bir an. "Bu ke-limenin programlanmış bilgilerimin içinde yer aldığını sanmı-yorum." "Öyleyse kendinizi eğitmeniz ve... tahammül etmeyi öğ-renmeniz en iyi yol olacak. Şimdi, başka bir şey yoksa işimin başına dönmeliyim."102

Page 96: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

19. BOLUM

Vicky Chou mektup yazarken hünerli parmaklarının altında tıkırdayan bilgisayarının klavyesinden çıkan ses, yaz günü öğleden sonrasında duyulan tek sesti. Tuşlar arasında her du-raklayışında ortaya çıkan sessizlik, sağır olmaya benzer bir duygu yaratıyordu. Boğucu hava biraz nefes almaya çalıştığında, açık pencerenin önündeki ince perdeleri hafif bir ıslık bile çalmadan tit-retiyordu. Dışarısı kuşların cıvıldamasından yoksundu. Ara sıra geçen arabalar, donuk denizin üstünde rüzgâr olmaksızın ilerlemeye çalışan bir hayalet geminin sessiz zarafeti içinde yol alıyordu. Vicky Chou bir tıp transkripsiyoneri olarak evde çalışıyordu. Ev, Carson O'Connor'ın eviydi. Vicky burada barınma ve karnını doyurma karşılığında Carson'ın kardeşi Arnie'ye bakı-yordu. Arkadaşlarından bazıları bunun tuhaf bir anlaşma olduğunu düşünüyor, Vicky'nin kötü bir pazarlık yaptığına inanıyor-lardı. Gerçek, Vicky'nin kendini borçlu hissediyor olmasıydı. Çünkü Carson, Vicky'nin kız kardeşi Liane'i, işlemediği bir suçtan ötürü hayat boyu hapse girmekten kurtarmıştı.

103

Page 97: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Kırk beş yaşında olan Vicky beş yıldır duldu ve çocuk sahibi olmamıştı. Bu evde yaşamanın ona verdiği ek bir avantaj, ailenin bir parçası olmak hissiydi. Arnie'yi oğlu gibi görüyor-du. Çocuk otistik olmasına rağmen çok az sorun çıkarıyordu. İçine kapanık, sessiz ve kendine has sevimliliği olan bir çocuktu. Vicky çocuğun yemeklerini hazırlıyor, bunun dışında Arnie kendi kendine yetebiliyordu. Arnie odasından pek nadir ayrılır ve Carson onu evden dışarı çıkarmak istediği zamanlar haricinde hep evde oturur, ab-lasıylayken bile evden ayrılmakta isteksiz davranırdı. Vicky'nin, Arnie'nin başıboş dolaşması gibi bir derdi yoktu. Böylesine bir istek duyduğu zamanlarda gerçek dünyanın içine karışmaktansa, ona çok daha ilginç gelen iç dünyasında yolculuğa çıkardı Arnie. Vicky yine de o anda içinde bulunduğu sessiz ortamı pek de tekin bir sessizlik olarak değerlendirmiyor, bilgisayarın klavyesinin tuşlarına her basışında içini gittikçe artan bir hu-zursuzluk kaplıyordu. Sonunda masanın başından kalkıp kontrol etmek üzere Ar-nie'nin yanına gitti. Vicky'nin ikinci kattaki odası yeterli bir büyüklükteyken, koridorun karşısındaki Arnie'nin odası onunkinin iki misliydi. Arnie'ye ihtiyacı olan geniş alanı yaratmak ve çocuğa ait küçük bir banyo yerleştirmek adına iki oda arasındaki duvar yıkılıp, mekân tek bir odaya dönüştürülmüştü. Arnie'nin yatağı ve komodini bir köşeye sıkıştırılmıştı. Ya-tağının ayak ucundaki tekerlekli sehpanın üstünde DVD oynatıcısı ve televizyon duruyordu. Arnie'nin üstünde çalıştığı kale odanın önemli bir bölümünü kaplamaktaydı. Dört alçak masa, Arnie'nin dâhiyane biçimde tasarladığı ve en ufak detaylar üstünde takıntılı biçimde uğ-

104

Page 98: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

rastığı Lego parçalarından meydana getirdiği kalesinin yükseldiği, iki buçuk metreye üç buçuk metre boyutlarında bir plat-lorm oluşturuyordu. Gözetleme kulesinden perde duvarlarla , kanatlı pencerelere, istihkâmlara, zindanlara, yüksek taretlere, oradan kale içindeki koğuşlara, barakalara ve ahırlara, nalbant atölyeleri-ne, otuz metrekarelik bu ihtişamlı yapı, Arnie için korkutucu dış dünyaya karşı bir savunma mekanizması görevi görüyor-du. Çocuk o an, kaleyle uğraşırken veya ona gözlerini dikip ha-yaller kurduğu zamanlarda yaptığı gibi tekerlekli ofis iskemlesi üstünde oturmuştu. Lego yapı, Arnie'nin dışında herhangi birinin gözüne tamamlanmış görünürdü, ama Arnie ortaya çıkan yapıdan henüz tatmin olmamıştı. Yapının üstünde her gün çalışıyor, haşmetine her gün yeni bir şeyler ekliyor ve kalenin savunmasını güçlendiriyordu. Arnie on iki yaşında olmasına rağmen daha genç gösteri-yordu. Zayıf, uzun boyluydu, uzun, kasvetli bir kıştan çıkmış Kuzey ülkelerindeki çocuklar gibi solgun bir yüzü vardı. Vicky odaya girdiğinde başını kaldırıp bakmadı. Göz teması kurmak cesaretini kırardı, dokunulmaktan da pek hoşlan-mazdı. Yine de Arnie'nin, Vicky'nin sevimli bulduğu, özlem dolu bir tarafı vardı. Vicky ilk zamanlarından farklı olarak, onun dünya ve insanlar hakkında çok daha fazla şey bildiğine inanıyordu. Ölen kocası Arthur'un özlemini fazlasıyla duyduğu kötü bir gününde, Vicky acısını her ne kadar açığa vurmamış da olsa, Arnie onun içinde bulunduğu ruh haline tepki vermiş ve Vicky'nin yüzüne bakarak konuşmuş, "Ancak olmak istediğin kadar yalnızsındır, kocan da senin böyle hissetmeni asla iste-mezdi, "demişti.

105

Page 99: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Vicky daha fazla sohbet etmek için çocuğu cesaretlendirmeye çalışsa da, Arnie başka bir şey söylememişti. Vicky o günden sonra, daha önceki düşüncelerinden farklı olarak, genel anlamda otizm konusu ve Arnie'nin özel duru-muyla ilgili olarak daha gizemli bir bakış açısına sahip olmuştu. Arnie'nin tecrit edilmişlik hali Vicky'nin onu iyileştirme gücünün çok ötesinde bir yerdeydi, ama çocuk bir girişimde bulunup, Vicky'nin yalnızlık hissiyatını yumuşatmaya çalışmıştı. Vicky o günden önce de şefkatle bağlı olduğu çocuğa, o günden sonra daha da bağlanmış, ona duyduğu sevgi daha da büyümüştü. O an kalenin üstünde çalışmakta olan Arnie'ye, "Kalenin mükemmel olduğunu düşünüyorum, ama sen ne yapıp, yapıp daha da mükemmelleştirmenin bir yolunu buluyorsun," dedi. Arnie bir tepki vermese de, Vicky çocuğun kendisini duy-duğuna emindi. Çocuğu meşguliyetiyle baş başa bırakıp koridora çıkan Vicky, merdivenlerin başında durup dikkatini aşağıdaki ısrarlı sessizliğe yöneltti. Arnie olması gereken yerde, güvendeydi. Ancak sessizlik hiç de huzur verici değildi, daha çok felaket öncesi sessizliğe benziyordu. Carson ve Michael, Vicky'yi daha önceleri eve yönelebilecek bir tehlike konusunda uyarmış ve güvenlik tedbirlerini daha sıkı tutmasını söylemişlerdi. Vicky de bu uyarıyı göz ardı et-meyip ön ve arka kapıları kilitlemiş, zemin katın tüm pencerelerini kapatmıştı. Kapı ve pencereleri kilitleme konusunda gözden kaçırdığı bir şey olmadığını bilse de, aşağıdaki sessizlik ona tedbirli dav-ranması gerektiğini söylüyordu. Vicky basamaklardan inip oturma odasını, Carson'ın yatak odasını, banyoyu ve mutfağı kolaçan etti, tüm kapı ve pencere-106

Page 100: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

lerin kilitlerini bir kez daha gözden geçirdi. Her şey bıraktığı gibiydi. Yarı çekili ince perdeler zemin katı gölgeler altında bırak-mıştı. Vicky etrafı kolaçan ederken bir lambayı yakıyor, başka bir odaya geçmeden önce lambayı söndürüyordu. Zemin katta sadece Carson'ın odasında havalandırma tesisatı vardı. İçeriye buradan girmek isteyen birinin pencereye monte edilmiş tesisatı sökmeye çalışması halinde büyük bir gürültü kopar ve davetsiz misafiri eve girmeden ele verirdi. O an havalandırma tesisatı tıpkı Vicky ve Arnie'nin ikinci kattaki odalarındaki tesisatlar gibi kapalıydı, yalnızca odada uyuyan biri olduğunda açılırdı. Aşağı kattaki odaların havası, pencereler kapaklıyken bu-naltıcı ve bozuktu. Vicky mutfağa girip derin dondurucunun kapağını açtı. Dolaptan bir şey almak niyetinde değildi, içinden yayılan serinletici hava dalgasının yüzünü yalamasını ve bu yolla biraz serinlemeyi istiyordu. Vicky ikinci kattaki odasına bir kez daha çıktığında, eve hakim olan tedirginlik verici sessizliğin devam etmekte oldu-ğunu hissetti. Bu, başının üstünde sallanmakta olan, ama he-nüz öldürücü darbeyi indirmemiş bir baltanın varlığını hisset-mek gibi bir şeydi. Çok gülünç... Vicky kendi kendini boşuna korkutuyordu. Tam da korku nöbetine kapılmış birinin durumuna düşmüştü. Carson evde değildi, onu rahatsız etmek gibi bir şey söz konusu olmadığından Vicky müzik setini açtı, sesin seviyesini her zamankine göre biraz yükseltti. Dinlediği CD, Billy Joel, Rod Stewart, Knack, Supertramp, Bee Gees, Gloria Gaynor, Cheap Trick gibi farklı sanatçıların eserlerinden oluşan toplama bir CD idi. Bu gençlik dönemlerinin müziğiydi. Arthur ona evlenme teklif etmiş, mutlu bir beraberlikleri olmuştu. O dönemler za-

Page 101: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

man, hiçbir şey ifade etmiyordu onlar için. Sonsuza dek yaşa-yacaklarını düşünüyorlardı. Vicky mektubunu yazmaya başladı yeniden. Bir yandan CD'deki şarkılara eşlik ederken mutlu olduğu günler aklına geliyor, kendini daha iyi hissediyordu. Huzursuz edici sessizliği bir anda unutuvermişti.

*♦* *♦* *♦*

Başının üstünde evin zemini olan, çevresi çıplak toprak ve küf kokusuyla sarılmış, kasvetli bir ortamla sarmalanmış her-hangi biri kendini klostrofobi duygusundan kurtaramayacağı gibi, diri diri gömülmüş hissiyatıyla kolayca panikleyebilirdi de. Ama Merhametin Elleri'nde büyümüş bir çocuk olarak Ran-dal Altı böylesi bir ortamda kendini güvende, oldukça huzurlu hissediyordu. Kadının zemin kata inip kaybettiği bir şeyi ararcasına odadan odaya dolaşmasını dinledi. Kadın sonra ikinci kata çıkmıştı. Evin üst katından süzülen müzik sesini duyduğunda, Ran-dal Altı aradığı fırsatı yakaladığını anlamıştı. Müziğin sayesinde O'Connor'ların evine dikkat çekmeden girebilecekti. Saklandığı yeri baştan aşağı incelerken ne büyük maceralar atlattığını hatırladığında şaşırdı. Merhametin Elleri'nden zaman ve mesafe anlamında uzaklaştıkça agorafobyası azal-mış, içinde var olan sınırlarını genişletmek arzusu gittikçe depreşmişti. Randal çiçek açıyordu adeta. Saklandığı alan, evin üstünde dikildiği beton sütunların yanı sıra, su, lağım ve pis su borularıyla ve bunlardan daha fazla sayıda elektrik kablosuyla çevriliydi. Tüm bu teşkilat evin ze-minine giriyordu.

108

Page 102: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Randal bu kanallardan birini parçalarına ayırsa bile hiçbiri içinden geçebileceği büyüklükte değildi. Randal zeminde bir kapak da görmüştü. Kapak yaklaşık bir metre kare genişliğindeydi. Kapının diğer tarafında kalan menteşe ve mandallarına eri-şebilecek gibi değildi. Kapak içeri doğru açılıyor olmalıydı. Kapağın yakınlarında, eve giren gaz borusunun bitişiğinde, yirmi santimetre çapında, Randal'ın saklandığı alanda yılan gibi kıvrım yapan ve evden gelen esnek bir kanal vardı. Kanalın uzak ucu bir kafesle çerçevelenmişti. Randal bunun, havalandırmanın giriş ağzı veya ısıtma sis-teminin güvenlik vanası olabileceğini düşündü. Anlaşıldığı kadarıyla zeminin üstündeki kapak kalorifer odasına açılıyordu. Bir tamirci kapağı, üstteki ekipmanlarla, zeminin altındaki bağlantılar arasında hareket etmek için kul-lanabilirdi. Başının üstündeki evde otistik, ama gülümseyebilecek kadar neşeli Arnie O'Connor mutluluğun sırrını elinde tutuyordu. Çocuk bu sırrı Randal Altı'ya ya verecek, ya da Randal bunu ondan zorla alacaktı. Randal sırtüstü uzanıp dizlerini göğsüne çekti ve ayaklarıyla kapağı ittirdi. Olabildiğince az gürültü çıkarmak adına ayaklarına yavaş yavaş güç veriyordu. Sürgülere baskı yapıl-dıkça mandal ve menteşeler gıcırdamaya başlamıştı. Yukarıdan yankılanan müziğin sesi gürültülü bir hal aldığında Randal, kapağa daha kuvvetle yüklendi, sağa sola kıymık ve vida parçaları saçılırken kapak gürültüyle açıldı. Mutluluk kısa bir süre sonra Randal'ın olacaktı.

109

Page 103: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

20. BÖLÜM

Cindi, Victor'la bir araya geldikten sonra alışveriş merkezine gitmek istemişti, Benny ise insanları kesip, biçmeyle ilgili yöntemler hakkında konuşmayı arzu ediyordu. Taşıdıkları kimliklere göre Cindi ve Benny Lovewell, sıra-sıyla yirmi sekiz ve yirmi dokuz yaşlarında saygın bir çiftti. Gerçekteyse yaradılış havuzundan çıkalı sadece on dokuz ay olmuştu. Şirin bir çift görünümündeydiler. Aslında şirin bir çift olmak üzere yaratılmışlardı. Çekici, iyi giyimli bir çift olarak her ikisinin de büyüleyici bir gülümsemesi, hoş bir ses tonu ve karşısındakine bulaşan kahkahası vardı. Yumuşak bir tonda konuşur, nazik davranır ve tanıştıkları herkesle hemen dostane ilişkiler kurarlardı. Cindi ve Benny dans etmek her ne kadar en çok hoşlandıkları faaliyet olmasa da, mükemmel birer dansçıydı. Aslında en çok zevk aldıkları şey öldürmekti. Yeni Irk mensuplarına, yaratıcılarından bu konuda bir emir almadıkları sürece öldürmeleri yasaklanmıştı. Lovevvell çifti ise bu konuda oldukça şanslıydı. Eski Irk'tan birinin, kopyasıyla yer değiştirmek üzere orta-

110

Page 104: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

dan kaldırılması söz konusu olduğunda Cindi ve Benny'nin yüzünde çiçek açardı adeta. Kopyasıyla yer değiştirmesi söz konusu olmasa bile, Vic-tor'ı gücendirmiş veya onun açısından tehdit unsuru oluşturan bir kişinin yolunun Lovevvell'larla kesişmesi kaçınılmazdı. Bu karşılaşmaların başlangıcı bir caz veya gece kulübünde olurdu. Hedef kişi, tanıştığı bu çifte yeni birer arkadaş gözüyle bakarken, el sıkışma veya yanağa birer öpücük kondurma safhasına geçilen gecenin ilerleyen saatlerindeki veda anında iş, şiddet dolu bir katliama dönüşürdü. Lovevvell çiftiyle ilk kez karşılaşan diğer kurbanların ise, çifti yakından tanımaları gibi bir şansları olmaz, vücutlarından uzuvlarının kopmasına neden olan öldürücü darbe öncesinde sadece çiftin yüzlerindeki göz kamaştırıcı gülümsemeyi şöyle bir fark edebilirlerdi. Bu boğucu yaz günü, Merhametin Elleri'ne çağrılmadan hemen önce Lovewell çifti sıkıntıdan patlamak üzereydi. Benny can sıkıntısıyla başa çıkabilirdi aslında, ama Cindi bu tür anlarda tedbirsizce birtakım eylemlere girişebiliyordu. Victor'la bir araya gelmelerinden ve yaratıcılarından Dedektif O'Connor ve Madison'ı yirmi dört saat içinde öldürmeleri emrini almalarından sonra Benny, eylemi gerçekleştirmek üzere bir an evvel harekete geçmeyi istemişti. Bu işin, en az bir veya iki polisin daha bedeninden uzuvlarını canlı canlı koparmak fırsatı verecek şekilde organize edilebileceği umudunu taşıyordu. Arzu ettikleri gibi öldürmeleri yasaklanmış olan Yeni Irk'ın diğer mensupları, Eski Irk mensuplarının hayatlarını özgür iradeleriyle yönlendirmelerinden kıskançlık duyarlardı. Her geçen gün daha da keskinleşen bu kıskançlık duygusu kendini derin ümitsizlik ve açığa vurulamamış öfke şeklinde gösteri-yordu.

111

Page 105: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Halbuki yetenekli birer katil olarak Cindi ve Benny, öfkele-rini açığa vurmak fırsatını sık sık elde eder ve böylece fazlasıyla rahatlarlardı. Benny'nin aldıkları her işte aynı gayreti göstermek konusunda Cindi'ye güveni tamdı. Ancak bu işte, Cindi önce alışveriş yapmak konusunda ısrar etmişti. Cindi bir konuda ısrar ettiğinde Benny ona boyun eğmek zorunda kalırdı, çünkü aksi takdirde Cindi, can sıkıntı-sına bile katlanabilen ve yaratıcısının kendisini intihar etme yeteneğinden yoksun programladığı konusunda sürekli şikâ-yet eden Benny'yi bile geride bırakacak kadar mızmızlaşabilir-di. Alışveriş merkezine geldiklerinde Cindi, cesaretini biraz daha kıracak şekilde bebekler ve küçük çocuklar için giysi satan Tots ve Tykes mağazasına sürüklemişti Benny'yi. Benny bunun, yeni bir çocuk kaçırma olayına ön ayak ol-mamasını umuyordu. "Burada görünmemeliyiz," diye uyardı onu. "Görünmeyeceğiz. Bizim ırkımızdan çalışan biri yok burada, ayrıca bizim ırkımızdan birilerinin buradan alışveriş yapmak için bir nedeni de yok." "Bizim de bir nedenimiz yok." Cindi ona bir cevap vermeden doğrudan mağazaya girdi. Cindi raflardaki minik elbise ve diğer eşyalar arasında do-laşırken Benny onu takip etti. Cindi'nin daha önceleri gibi, çıldırmış olup olmadığını tartmaya çalışıyordu bu arada. Fırfırlı sarı bir elbiseyi beğenen Cindi, "Ne kadar sevimli, değil mi?" diye sordu. Benny, "Çok," diyerek aynı fikirde olduğunu beyan etti. "Ama pembe renk daha hoş dururdu." "Pembesini yapmamışlar galiba." "Çok kötü. Pembe... Pembe olsaydı harika dururdu." Yeni Irk mensupları birbirleriyle her türlü biçimde, sık sık

112

Page 106: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ve şiddet içerir biçimde diledikleri kadar cinsel ilişkiye girmeleri konusunda cesaretlendirilirlerdi. Cinsel ilişkiye girmek baskıyı azaltan bir vana görevi görürdü onlar açısından. Ancak Yeni Irk mensupları üremek kabiliyetinden yoksundu. Bu cesur yeni dünyanın vatandaşlarının tümü havuzlarda yaratılacak, doğrudan beyne iletilen bilgilerle eğitilerek dört aylık bir süre içinde birer yetişkin haline geleceklerdi. O günlerde bu yaratıklardan yüz tanesi yaratılabiliyordu. Kısa bir süre sonra kurulacak havuz çiftlikleriyle binlercesi ya-ratılacaktı. Yaratıcıları Victor, yaratıklarının biyolojik özelliklerini kendine saklıyordu. O, aileye inanmazdı. Aile ilişkilerinin, yaratılacak yeni toplum hedefi konusunda halkının dikkatini dağıtacağını, doğayı alt etme ve ütopik düzen kurmayla ilgili hedeflerinden saptıracağını düşünürdü. Cindi, "Çocuksuz bir dünya nasıl olurdu acaba?" diyerek merakını açığa vurdu. "Daha üretken bir dünya haline gelirdi," diye cevap verdi Benny. "Bence çok kasvetli bir yer olurdu," dedi Cindi. "Çok daha yeterli bir yer olurdu." "Bomboş bir yer haline gelirdi." Yeni Irk kadınları hamile kalma içgüdüsü olmaksızın tasar-lanmış ve imal edilmişlerdi. Doğurmak konusunda hiçbir arzu duymamaları gerekirdi. Cindi'de bu konuda ters giden bir şeyler vardı. Cindi Eski Irk'a mensup kadınları sahip oldukları özgür irade nedeniyle kıskanıyor, ama onlara en çok dünyaya çocuk getirebildikleri için gıpta ediyordu. 0 sırada bir başka müşteri, bir anne adayı bulundukları bölüme geldi. Cindi'nin yüzü önce kadının şişkin karnının görüntüsü ne-

Gece Şehri / F8113

Page 107: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

deniyle aydınlandı, ardından bu görüntü yerini büyük bir kıs-kançlığın karanlığına bıraktı. Benny, Cindi'yi kolundan çekiştirip mağazanın bir başka bölümüne götürürken, "Kendine hakim ol. İnsanlar fark ede-cek. Ona öldürecekmişsin gibi bakıyordun," dedi. "Öldüreceğim zaten." "Ne olduğunu aklından çıkarma sakın." "Evet, kısırın tekiyim," dedi Cindi, acı acı. "Hayır, onu kastetmedim. Sen bir katilsin. Yüzün mesleğini ele verdiği sürece işini yapamazsın." "Tamam. Kolumu bırak artık." "Sakinleş biraz." "Bak, gülümsüyorum." "Çok katı bir gülümseme bu." Cindi bu kez büyüleyici bir gülümseme ifadesi takındı. "İşte bu çok daha iyi," dedi Benny. Cindi eline renkli kelebekler işli pembe bir süveter alarak Benny'ye gösterdi. "Ne şeker değil mi?" Benny, "Çok şeker," diyerek onayladı. "Ama mavide daha iyi dururdu." "Mavi renklisini göremedim." "Biran evvel işe koyulsak iyi olacak Cindi." "Biraz daha etrafa bakınmak istiyorum." Benny, "Yapmamız gereken bir işimiz var," diye hatırlattı. "Ve bunu yapmak için yirmi dört saatimiz." "Dedektiflerin ikisinin de boynunu vurmak istiyorum." "Tabii istiyorsun. Bunu hep istersin zaten. Biz de öyle ya-pacağız. Ama önce dantelli şirin bir elbise veya ona benzer bir şey bulmak istiyorum." Cindi kusurlu yaratılmıştı. Ümitsizce bir bebek istiyordu ve bu konuda takıntılıydı. Benny, Victor'ın Cindi'yi ortadan kaldırıp yerine Cindi

114

Page 108: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

İ k iy i getireceğine emin olsa, onun bu yoldan çıkmışlık halini ,»ylar önce rapor edecekti aslında. Ancak Benny, Victor'ın ikisini bir bütün olarak değerlendirip kendisini de yok etmesinden çekiniyordu. Benny, Benny İki keyfine bakarken kendi düğmesinin kapa-tılıp, çöplüğe gömülmeyi hiç istemiyordu. Kendi türündeki diğerleri gibi öfke dolu olsa ve öfkesini açığa vurup rahatlama şansından yoksun kalsa Benny l.ovewell da yok edilmeyi seve seve kabullenebilirdi. Bu du-rumda yok edilmek, huzur bulmak adına tek şansı olurdu. Ama onun öldürme izni vardı. Kurbanlarına işkence edebi-liyor, bedenlerini parçalayabiliyor, uzuvlarını kesip atabiliyordu. Yeni Irk'ın diğer mensuplarından farklı olarak Benny'nin bir yaşam amacı vardı. Cindi iki yaş için imal edilmiş bir denizci giysisini işaret ederken, "Çok şeker bir şey," dedi. Benny içini çekti. "Satın almak mı istiyorsun?" "Evet." Evlerinde bebekler ve küçük çocuklar için imal edilmiş el-biselerden oluşan gizli bir koleksiyonları vardı. Yeni Irk'a mensup birinin, çocuk giysilerine olan düşkünlüğünü keşfetmesi halinde Cindi bunun hesabını vermek zorunda kalacaktı. Benny, "Peki," dedi. "Al, ama birileri bizi görmeden acele et, bir an evvel çıkalım buradan." "O'Connor ve Maddison'ın işini bitirdikten sonra eve gidip deneyelim mi?" diye sordu Cindi. Cindi deneyelim mi demekle, 'bebek yapmayı,' kastediyordu. Yeni Irk mensupları kısır yaratıklar olarak tasarlanmışlardı. Cindi'nin vajinası vardı, ama rahmi yoktu. Bu üreme organı-nın yerini Yeni Irk mensuplarına has başka organlar almıştı. Aralarında yaşanan cinsel ilişkinin sonucunda Cindi'nin

115 "Evet Bayan Helios?"

Page 109: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Meraklanma, seninle cinsel sorunlarımı konuşmak gibi bir niyetim yok." "Çok iyi, Bayan Helios." "Ama merak ettiğim bazı ufak tefek konular var." "Eminim öyledir, efendim. Ne de olsa her şey yeni sizin için." "William neden parmaklarını ısırıp koparıyordu?" "Bunu VVilIiam dışında kimse tam olarak bilemez." "Ama hiç de mantıklı bir hareket değildi," diye ısrar etti Erika. "Evet, farkındayım." "Ve o bir Yeni Irk mensubu olarak her konuda mantıklı davranmak üzere yaratılmıştı." "Evet, öyle tasarlanmıştı," diyen Christine, bunu söylerken Erika'nın anlam veremediği garip bir ifade takınmıştı. Erika, "Parmaklarının yerine yenilerinin çıkmayacağını bi-liyordu," dedi. "Sanki... parmaklarını tek tek kopararak intihar etmeye çalışıyor gibiydi, ama bizler sonuçta intihar etmeye muktedir değiliz." Christine elindeki hafif nemli bezi ender bulunan porselen bir çaydanlığın içinde gezdirirken, "VVilIiam on parmağını da kaybetmiş olmaktan dolayı ölmezdi Bayan Helios," dedi. "Evet, ama parmakları olmadan bir uşak olarak hizmet etme şansından yoksun kalırdı. Bu durumda yok edileceğini biliyor olmalıydı." "Bayan Helios, siz de gördünüz, VVilIiam o an bu tür hesap-lar yapacak durumda değildi." Ayrıca her ikisinin de bildiği gibi, Yeni Irk mensupları sadece intihar etme kapasitesinden yoksun değillerdi, aynı zamanda yok edilmelerine yol açacak bir durum yaratmak gibi yetenekleri de yoktu.

118

Page 110: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Yani... William'ın bir tür zihinsel çöküş içine girdiğini mi söylüyorsun?" diye soran Erika bu düşünceyle ürperdi. "Bu kesinlikle söz konusu olamaz." "Bay Helios bu tür durumlarda fonksiyonelliğin kesintiye uğraması terimini kullanmayı tercih eder. William'ın olayında da fonksiyonelliğin kesintiye uğraması söz konusuydu." "Bu kulağa çok daha masum bir ifade gibi geliyor." "Öyle, değil mi?" "Ama Victor onu yok etti." "Öyle yaptı, değil mi?" Erika, "Eski Irk'tan biri böyle bir şey yapmış olsa onun de-lirdiğini, aklını kaçırdığını söylerdik," dedi. "Evet, ama biz onlardan her açıdan üstünüz ve onlar için kullanılması uygun düşen her ifade bizim için tanımlayıcı ol-mayabilir. Psikoloji alanında bize özgü yepyeni tanımlamalara ihtiyacımız var." Christine bu sözleri sarf ederken aslında söylediklerinden daha başka şeyler kastedercesine garip bir ifade takınmıştı yi-ne. "Anlamıyorum," dedi Erika. "Yeterince uzun bir süre yaşadığınızda anlayacaksınız." Bu sözlerden bir anlam çıkarmak için hâlâ çabalamakta olan Erika, "William'ın parmaklarını kopardığını bildirmek için kocamı aradığında, 'Başka bir Margaret olayı ile karşı karşıyayız,' dedin. Bununla neyi kastettin?" Elindeki tabağı kuruması için dikkatle tepsiye yerleştiren Christine, "Birkaç hafta öncesine kadar Margaret evin aşçısıydı. O da tıpkı YVilliam gibi yirmi senedir burada çalışıyordu. O... olaydan sonra yok edilmesi gerekti. Yerini bir Margaret aldı," dedi. "Hangi olaydan sonra?" "Bir sabah gözleme yapmak üzereyken yüzünü sıcak, yağ-

119

Page 111: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

lı demir tavaya çarpmaya başladı." "Yüzünü mü çarptı?" "Evet, hem de ritmik bir biçimde, hiç durmadan. Margaret yüzünü tavadan her kaldırışında zaman diyor, tavaya tekrar çarpmadan önce kelimeyi tekrar ediyordu. YVilliam'ın tik, tak, tik, tak diye sürekli tekrar etmesi gibi, o da zaman, zaman, zaman diyor, kelimeleri çabucak, art arda sıralıyordu." "Hayret verici bir şey!" "Yeteri kadar uzun yaşamışsanız... değil." Sinirlenen Erika, "Benimle açık konuş Christine," dedi. "Açık mı konuşayım Bayan Helios?" "Havuzdan yeni çıktığım ve oldukça saf olduğum için eğit beni. Tamam mı? Anlamama yardım et." "Ama siz doğrudan beyne iletilen bilgilerle eğitildiniz. Daha başka neye ihtiyacınız olabilir ki?" "Christine, ben senin düşmanın değilim." Yüzünü evyeye dönüp elini havluya kurulayan Christine, "Olmadığınızı biliyorum Bayan Helios. Ama arkadaşım da değilsiniz. Arkadaşlık sevgiye benzer ve sevgi tehlikelidir. Sevgi çalışanın dikkatini dağıtıp, azami başarıya ulaşmasını engeller, tıpkı nefret gibi. Hiçbir Yeni Irk mensubu sizin düşmanınız veya arkadaşınız değildir," dedi. "Bu... bu tür bir davranış biçimi programımda yok." "Bu programlanmış bir şey değildir Bayan Helios. Bu prog-ramın doğal bir sonucudur. Hepimiz belirli bir değere sahip çalışanlarız. Doğaya hakim olarak, kusursuz, ütopik bir toplum yaratmak ve sonra yıldızlara yönelmek gibi ulu bir amacı olan çalışanlarız. Değerimiz bireysel başarılarla değil, bir toplum olarak gösterdiğimiz başarıda yatar. Doğru, değil mi?" "Öyle mi?" "Bayan Helios, siz bizden farklı olarak tevazuu göstermek, utanmak gibi tepkiler verecek şekilde programlandınız, çünkü

120

Page 112: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

yaratıcımız, karısında bu tür niteliklerin olmasından hoşlanır." Erika'nın içinde, birtakım şeyleri anlamaya başladığına dair bir his uyanmış, ama buna sırtını dönmeyi tercih etmişti. Ama bu kapıyı açık tutmakta ısrar eden de Christine değil, yine kendisiydi. "Duygular ilginçtir Bayan Helios. Belki de sadece kıskançlık, öfke ve nefretle sınırlı kalmak daha iyidir, çünkü bu tür duygular fasit bir daire gibidir. Kuyruğunun peşine düşmüş bir yılan gibi sonuz biçimde kendi etraflarında dönüp dururlar, hiçbir şeye rehberlik etmezler ve zihni umuttan uzak tutarlar, ki asla gerçekleşmeyecek bir şeyi umut ettiğinizde bu oldukça önemli bir şeydir." Christine'nin soğuk ifadesinden ve ses tonundan oldukça etkilenmiş olan Erika, kendini hizmetkâra sempati duymaktan alamadı, elini teskin etmek istercesine kadının omzuna attı. "Ancak tevazuu ve utanma duygusu," diye devam etti Ch-ristine, "karşındaki öyle hissetmeni istese de, istemese de acı-ma duygusuna dönüşebilir. Acıma duygusu şefkate, şefkat pişmanlığa... Bizim hissettiklerimizden çok daha fazla şey hissedebileceksiniz Bayan Helios. Umut etmeyi öğreneceksiniz." Erika o an kalbine bunaltıcı bir ağırlık çöktüğünü hissetse de, bu durumun neden kaynaklandığını anlayamadı. "Umut edebilmek... bu sizin için çok kötü olacak Bayan Helios, çünkü kaderiniz temelde bizim kaderimizle aynı. Sizin de özgür iradeniz yok. Umutlarınız asla gerçekleşmeyecek." "Ama William... Bu durumu William'ın olayında nasıl açık-larsın?" "Zaman Bayan Helios. Zaman... Tik, tak, tik, tak... Hasta-lıklara karşı dirençli, mükemmel bedenlere sahip olduğumuz söyleniyor... Ancak ne kadar yaşayacağımıza dair ne söylendi bize?" "Belki bin yıl," dedi Erika. Bu beynine yüklenen bilgiler121

Page 113: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

doğrultusunda ezbere söylenmiş bir sözdü. Christine başını iki yana salladı. "Umutsuzluğa tahammül edilebilir... ama bin yıl boyunca değil. Bu süre William ve Mar-garet için yirmi yıldı. Ve sonra... fonksiyonellikleri kesintiye uğradı." Hizmetkârın gergin omuzları ev sahibesinin dokunuşuyla da yumuşamamıştı. Erika elini çekti sonunda. "Ama umut etme kapasitesine sahip olduğunuzda Bayan Helios, her türlü şüphenin ötesinde, bu umudunuzun gerçek-leşmeyeceğini de anlayacaksınız. Bu durumda yirmi yıl yaşa-yacağınızı hiç sanmıyorum. Beş yılı bile çıkaracağınızdan şüpheliyim." Erika'nın bakışları mutfağı taradı. Evyedeki sabunlu suya, kurusun diye bırakılan tabaklara, Christine'in ellerine baktı, en sonunda Christine'le yine göz göze geldiler. "Senin adına çok üzgünüm," dedi Erika. Christine, "Biliyorum," dedi. "Ama ben sizin için hiçbir şey hissetmiyorum Bayan Helios. Diğer Yeni Irk mensupları için de... Bu da tamamen yalnız olduğunuz anlamına geliyor."

122

Page 114: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

22. BOLUM

Şimdilerde Faubourg Maringy olarak bilinen, bir zamanların canlı ve hayat dolu Fransız Mahallesi'ne benzeyen bölgede yer alan Diğer Ella isimli restoran, barın sahibi ve işletmecisi Klla Fitzgerald adında bir kadındı. Kadının ünlü caz şarkıcısıy-la alakası yoktu. O, bir zamanlar fahişelikten kazandığı paraları biriktirip, akıllıca yatırıma dönüştürmüş bir kadındı. Aubrey Picou'nun verdiği talimat doğrultusunda Carson ve Michael restorana gelip barmene Godot'yıı görmek istedik-lerini söylediler. Yaşlıca bir kadın içmekte olduğu birasını tezgâha dayayıp, bar iskemlesinin üstünde döndü ve elindeki cep telefonuyla dedektiflerin fotoğrafını çekti. Buna tepki gösteren Carson, "Hey, büyükanne, ben turistik bir mekân değilim," diye atıldı. Kadın, "Canın cehenneme," dedi. "Tur arabasının yakınlarda olduğunu bilsem sizi caddeye sürükler, başınızı katırların kıçına gömerdim." "Godot'yıı görmek istiyorsanız, önce Francine'le konuşmanız gerek," dedi barmen. Yaşlı kadın Carson'a dönerek, "Dün gece kustuğum ye-

123

Page 115: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

mekten daha değerli değilsiniz gözümde," dedi. Kadın çektiği fotoğrafı birilerine yollarken Michael'a bakarak sırıttı. Dişlerini bataklık canavarından ödünç almış gibiydi. "Carson, bu sabah aynaya bakıp da gördüklerinden hiç de hoşnut kalmadığını hatırlıyor musun?" "Şimdi nedense kendimi aniden güzel hissettim." Francine Carson'a hitaben, "Hayatım boyunca sizin gibi hoppa tipler tanıdım ve siz kaltakların beyninin bir nohut tanesinden daha büyük olmadığını biliyorum," dedi. "Eh, ne yazık ki burada çok yanılıyorsun," dedi Michael ka-dına. "Arkadaşımla iddiaya girmiştik, çekilen beyin röntgeninde beyninin bir ceviz kadar büyük olduğunu gördük." Francine Michael'a bir kez daha çarpık bir gülümsemeyle baktı. "Sen gerçekten de şirinsin. İçimden seni yemek geliyor." "Koltuklarım kabardı," dedi Michael. "Dün gece yediklerinden sonra ne olduğunu unutma sakın," dedi Carson. Francine cep telefonunu bırakıp bardaki bir aletten, yolladığı fotoğrafa cevaben geldiği anlaşılan gelen yazılı metni aldı. Michael, "Sen bilgi akıntısı içinde yüzmekte olan, tam bir iletişim bebeğisin Francine," dedi. "Senin de sıkı, hoş bir kıçın var," diyen Francine, aleti yerine kaldırıp bar iskemlesinde dönerek, "Benimle gel bakalım şirin çocuk. Sen de kaltak," dedi. Michael yaşlı kadını izlerken arkasındaki Carson'a şöyle bir bakıp, "Yürü bakalım kaltak, çok eğleneceğiz," dedi.

124

Page 116: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

23. BOLUM

Dedektif O'Connor ve Dedektif Maddison'ı izlemek ve onlara öldürücü darbeyi indirmek görevinde yardımcı rol üstlenen Victor'ın yaratıklarından biri olan Dooley Snopes, dedek-tiflerin emniyete ait sivil arabası O'Connor'ın evinin önünde park halindeyken ve Carson yaz sabahı hiçbir şeyden habersiz uyumaktayken, arabanın motoruna bir radyo vericisi yerleşti-rerek ateşleme kablosuna bağlamıştı. Dooley her ne kadar öyle olmayı arzu etse de bir katil olarak programlanmamıştı. Teknoloji konusunda çok bilgili, korkak ve sinsi bir tipti sadece. Cindi Lovewell, Faubourg Marigny'de park ettiği PT Cru-iser arabasının içinde oturmakta olan Dooley'nin yanından geçti. Lovewell'lar, cesetleri bir yerden bir yere taşırken fark edilmemeye yarayan, yan ve arka camları karartılmış bir Mer-cury Mountaineer kullanıyorlardı. Cindi'nin aracı sevmesinin tek nedeni çok güçlü ve kullanışlı olması değil, aynı zamanda doğurmayı özlemle beklediği çocukları için yeterince geniş olmasıydı. Cesetleri teslim etmek üzere Pontchartrain Gölü'nün kuze-yinde kalan Crosswoods Çöp İdaresi'ne gitmek zorunda olduk-

125

Page 117: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

lan zamanlarda bu tür yolculuklar bir aile serüvenine dönüşsc ne kadar hoş olurdu. Yol üstünde durup hep beraber piknik yaparlardı. Ön yolcu koltuğunda oturmuş, uydu kılavuzu ekranındaki sokak haritası üstünde yanıp sönmekte olan kırmızı noktayı incelemekte olan Benny, "Aynasızlar arabayı bir yere park etmiş olmalılar," dedi. Kaldırıma yanaşmış araçlara bakıp ekranı inceledikten sonra, "işte tam burada," diye ekledi. Cindi sivil görünümlü, eskimiş ucuz polis arabasının ya-nından yavaşça geçti. Victor'ın halkı, o sözde devlet görevlilerinden her zaman çok daha donanımlı araçlar ve aletler kullanırdı. Cindi aracını sokağın sonundaki kırmızı kaldırımın yanına park etti. Benny'nin sürücü ehliyeti Dr. Benjamin Lovewell adı-naydı ve aracın plakasında Doktor ibaresi vardı. Benny torpido gözünden DOKTOR VİZİTEDE yazılı kartı çıkarıp dikiz aynasına astı. Bir hedefin peşinde olan profesyonel katillerin arabalarını yasalara uygun biçimde park edebilmeleri gerekirdi. Polis, plakasında Doktor yazan hız yapmakta olan bir araç gördüğünde sürücünün hastaneye yetişmek üzere çabaladığını düşünürdü. Victor harcamalar için ayırdığı bütçenin park ve trafik ce-zalarıyla gereksiz yere harcanmasından hoşlanmazdı. Sivil görünümlü polis arabasını geçip PT Cruiser'ın yanına geldiklerinde, Dooley de çifti karşılamak üzere arabasından inmişti. Sivri yüzlü, zayıf, uzun bacaklı Dooley köpek olsa, o an kuyruğunu sallayacakmış gibi görünüyordu. "Diğer Ella'ya girdiler," dedi Dooley, sokağın karşısındaki bir restoranı işaret ederken. "Daha beş dakika bile olmadı. Bugün henüz kimseyi öldürmediniz mi?" Benny, "Henüz değil," dedi. "Ya dün?"

126

Page 118: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Cindi, "Uç gün önce öldürdük," dedi. "Kaç kişiyi?" "Üç," dedi Benny. "Kopyalan hazır." Dooley'nin gözleri kıskançlıktan kısıldı. "Keşke ben de on-l.ırdan birkaçını öldürebilseydim. Aslında hepsini gebertmek İsterim." "Bu senin işin değil," dedi Benny. Cindi, "Henüz değil," derken, Yeni Irk'ın, yeterli bir nüfusa ulaştığında savaşı resmen başlatacağı ve Eski Irk mensupları-nın soyunu kökünden kazımak üzere büyük bir katliama girişeceği o günün de geleceğini kastediyordu. Dooley, "Onları çevremizde dolaşıp, hayatlarını istedikleri, arzu ettikleri biçimde yönlendirirken izlemek her şeyi çok daha zorlaştırıyor," dedi. O sırada yanlarından genç bir çift geçti. Çift biri kız, diğeri erkek ikiz çocuklarının pusetini itiyorlardı. Cindi dönüp çifte baktı. O an içinden anne ve babalarını öl-dürüp, çocukları almak geçti içinden. "Sakin ol," dedi Benny. Cindi, "Meraklanma. Bir daha böyle bir olay tekrarlanma-yacak," diye güvence verdi. "Bu iyi işte." Dooley, "Hangi olay?" diye sordu. Benny ona cevap vermek yerine, "Sen gidebilirsin, bundan sonrasını biz hallederiz," dedi.

127

Page 119: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

24. BÖLÜM

Kırık sarı dişlerinin arasından arada bir dudaklarım şapır-datmakta olan Francine, Carson ve Michael'ı restoranın için-den geçirip oldukça hareketli bir mutfağa soktu, oradan da bir depoya yönlendirip, dik basamakların bulunduğu bir merdi-venden çıkardı. Basamakların bitiminde derin bir merdiven sahanlığı ve mavi bir kapı vardı. Francine kapının yanındaki bir zile bastı, ama bir ses duyulmadı. Francine, "Kendini boşa harcama sakın," dedi Michael'a. "Seni bu halinle seve seve kabul edecek, sırada bekleyen bir-çok kadın var." Carson'a bir göz atıp, memnuniyetsiz bir ifadeyle homur-dandı. "Ve bundan da uzak dur," dedi Francine Michael'a. "Tes-tislerini likit nitrojene batırmışsın gibi dondurur bu kadın." Sonra onları merdiven boşluğunda bırakıp dengesiz biçimde basamaklardan aşağı inmeye başladı. Michael, "Onu aşağı itebilirdin, ama bu çok yanlış olurdu," dedi Carson'a. "Aslında Lulana burada olsaydı, bu hareketin İsa açısın-

128

Page 120: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

dan hiçbir sorun teşkil etmeyeceğini o da onaylardı." Mavi kapı Yıldız Savaşları filmindeki tiplere benzeyen bir adam taralından açıldı; adam R2-D2 gibi bodur, Yoda gibi kel, l.ıbba gibi çirkindi. "Aubrey sizin için tam bir güvence verdi bana," dedi adam, "o yüzden ne sol kolunuzun altında taşıdığınız, ne de kı-çınızın hemen üstündeki kemerinize tıkıştırdığınız silahlara dokunmayacağım hanım evlatları." "Size de tünaydın," dedi Michael. "Yavru ördeklerin annelerini izler gibi izleyin beni, yanlış bir hareket yaparsanız eşek cennetini boylarsınız." Mavi kapının ötesindeki oda sadece dik sırtlı bir çift is-kemleyle döşeliydi. İskemlelerin birinde askılı siyah pantolon, beyaz pamuklu gömlek giymiş, tepesi basık bir şapka takmış tıraşlı bir goril oturuyordu. İskemlesinin yanında yerde, Francine zile bastı-ğında bir kenara koyduğu anlaşılan bir Harry Potter romanı açık halde durmaktaydı. Bacaklarının arasına 12 kalibrelik yarı otomatik bir silah dayamış, iki elini de silahın üstünde kavuşturmuştu. Silahı onlara doğru çevirmemişti, ama silahlarına davranmaları halinde dedektifleri ne olduklarını anlamadan delik deşik edebilir, onlar yere kapanmadan yüzlerini paramparça edebilirdi. Carson ve Michael yavru ördekler gibi itaatkâr bir halde bodur liderlerinin peşinden gidip bir başka kapıdan geçtiler, çatlamış sarı renkli muşambadan zemini, mavi lambrileri, gri duvarları olan, iki poker masasının durduğu bir odaya girdiler. Yakındaki masada üç erkek, bir kadm ve bir Asyalı trans-seksüel oturuyordu. Görüntü çok komik bir şakanın başlangıcını andırsa da Michael, hikâyenin en önemli tarafını merak ediyordu. Oyunculardan ikisi Coca Cola, diğer ikisi Dr Pepper içiyor,

Gece Şehri / F9129

Page 121: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

transseksüelin önünde anasonlu bir içki şişesi ve bir likör bar-dağı duruyordu. Carson ve Michael'ın varlığı oyunculardan hiçbirinin ilgisini çekmemiş, ne kadın, ne de transseksüel başını kaldırıp Mic hael'a bakmıştı. Masanın ortasında oyun fişlerinden oluşan bir yığın vardı. Yeşillerin elli, siyahların yüz doları temsil ettiği düşünülürse, o turda en az seksen bin dolar dönüyor olmalıydı. Bir başka tıraşlı goril bir pencerenin yanında ayakta dur-maktaydı. Carson ve Michael teftişe gelmiş gibi, elini kalçası-nın üstündeki meşin kılıfta sakladığı silahının üstüne dayamıştı. Üçüncü bir kapı, akciğer kanseri gibi kokan pejmürde bir konferans salonuna açılıyordu. Üstünde on dört tane kül tab-lasının durduğu yıpranmış bir masanın çevresine on iki san-dalye dizilmişti. Masanın başında neşeli yüzlü, canlı mavi gözlü ve bıyıklı bir adam oturmaktaydı. Adamın Justin Wilson şapkası, testi kulpunu andıran kulaklarının üstündeydi. Dedektifler yaklaşınca ayağa kalktı, bu sırada pantolonunu belinin üzerinde, göğüsleriyle göbeğinin arasında bir yere ka-dar çektiği gözler önüne serildi. "Bay Godot, bu arkadaşlar en kötüsünden erdemli tipler gibi koksalar da, galiba Aubrey'nin kefil olduğu kişiler. O yüzden bunları kedi balığı zıpkınlamak gibi bir niyetin yoksa ben voltamı alayım." Testi kulpunu andıran kulakları olan adamın sağında ve hemen arkasında gofre kumaştan takım elbise giymiş Koca Ayak duruyordu. Daha önceki goriller bunun yanında şempanze gibi kalırdı. Koca Ayak en ufak bir kışkırtma halinde onları sadece öl-dürmekle kalmayıp, yiyecekmiş gibiydi.

130

Page 122: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Diğer yandan Godot, misafirperver bir havadaydı. Sağ elini uzatıp, "Aubrey'nin dostu, benim de dostumdur, özellikle nakit parayla gelmişse," dedi. Michael uzatılan eli sıkıp, "Sizi beklemek zorunda kalaca-ğınızı sanıyordum Bay Godot, bekletmek gibi bir düşüncemiz voktu. Umarım çok geç kalmamışızdır," dedi. "Tam zamanında geldiniz," dedi Godot. "Peki bu bir içim su da kim böyle?" "Bu bir içim su," dedi Carson, "elinde nakit parası olan ki-şidir." "Şimdi daha da bir güzel göründün gözüme," dedi Godot, Carson'a hitaben. Carson ceketinin cebinden yüz dolarlık iki şişkin para to-marını çıkarırken, Godot iskemlesinin hemen yanında yerde durmakta olan iki bavuldan birini masanın üstüne dayadı. Koca Ayak'ın her iki eli de boştaydı. Godot bavulu açarak içinden kayışlı, yandan şarjörlü iki Şehirli Nişancı silahı çıkardı. Silahların namluları otuz beş santim kesilmişti. Silahlarla birlikte dört kutu şarjör ve bu tür silahların ateşleyebileceği türden kesme kurşunlar vardı. Carson, "Siz çok dehşetli bir kaynaksınız Bay Godot," dedi. "Annem vaiz olmamı, nur içinde yatsın babam da kendisi gibi kaynakçı olmamı isterdi, ama ben yoksul bir Cajun olmak gibi bir kadere isyan ettim, mutluluğu bu işte buldum ve karşınızdayım." İkinci bavul ilkinden daha ufaktı ve içinde 50 kalibrelik ti-tanyum Magnum ve iki Çöl Kartalı vardı. Silahların yanında, sipariş edildiği üzere mermi kutuları ve iki yedek şarjör paketlenmiş halde duruyordu. "Bu canavarların geri tepmesine hazırlıklı mısınız?" diye sordu Godot.

131

Page 123: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Büyük silahlara ihtiyatla yaklaşan Michael, "Hayır efendim, aslına bakarsanız kıçımıza sıkı bir tekme yapıştırmalarım bekliyorum," dedi. Bu sözler karşısında çok eğlenmişe benzeyen Godot, "As-lında bu soruyla kastettiğim bayandı, sen değil," dedi. Carson, "Kartal'ın oldukça yumuşak bir stili vardır," dedi, "geri tepmesi düşündüğünüz kadar sert olmaz. Tabii sonuçta sert bir silahtır, ama ben de öyleyim. On metreden, şarjördeki dokuz kurşunu aşağı, yukarı, sağ sola saptırmadan kasıkları-nızla gırtlağınız arasına saydırabilirim." Bu sözler Koca Ayağın öfkelenmesine ve ileri doğru bir hamle yapmasına neden olmuştu. Godot koruyucusuna, "Sakin ol," dedi. "Hanım bir tehditte bulunmadı. Sadece kendi kendine övünüyor." Silah dolu bavulu kapatan Carson, "Parayı sayacak mısınız?" diye sordu. "Gördüğüm kadarıyla hem çetin ceviz, hem de düzgün bi-risin. Eksik para vererek bana kazık atmaya kalkıştığını görsem çok şaşırırdım." Carson gülmemek için kendini zor tuttu. "Kuruşuna kadar tamamdır." Michael, "Bay Godot, "dedi, "sizin gibi gerçek insanlarla iş yaptığımızı bilmek bizi çok rahatlattı." "Bu sözlerden ne kadar samimi olduğunuzu anlıyorum," diye cevap verdi Godot, "kalpten konuştunuz." "Öyle," dedi Michael, "gerçekten öyle."

132

Page 124: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

25. BOLUM

Randal Altı zemin kattaki kalorifer ocağının bulunduğu kü-çük odada durmuş, üst kattaki odadan yayılan Billy Joel'in şarkısına kulak kabartmıştı. Küçük oda yaklaşık ikiye üç metre boyutlarındaydı. Gaz alevinin loş mavi parlaklığı ve kapının altından sızmakta olan zayıf ışık bile, içinde bulunduğu mekânı tartabilecek yeterli aydınlığı sağlıyordu ona. Uzun bir süre sonra nihayet, gülümseyen otistik çocuk Ar-nie O'Connor'ın evindeydi işte. Mutluluğun sırrına çok yaklaş-mıştı. Randal bu karanlık, ama sıcak yerde bir süre bekleyip yukarı odadan duyulan şarkıların ardı ardına değişmesini dinledi. Kazandığı zaferin tadını çıkarıyor, içinde bulunduğu yeni çevreye uyum sağlamaya çalışırken, bir sonraki hamlesini planlıyordu. Randal aynı zamanda korkuyordu da. Daha önce bir evde bulunmamıştı hiç. İki gece öncesine kadar hep Merhametin Elleri'nde yaşamıştı. Sonra bir gününü bir çöp kutusunda geçirmişti, ama çöp kutusuyla ev aynı şey değildi. Bu küçük odanın kapısının ötesinde kendisini bekleyen

133

Page 125: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

şey, başka bir galaksiye ait başka bir gezegen gibi yabancıydı ona. Randal aşina olandan hoşlanır, yeniden korkar, değişiklikten nefret ederdi. Bu kapıyı açıp, kapı eşiğinden bir kez geçtikten sonra, her şey yeni ve yabancı olacaktı onun için. Her şey sonsuza dek farklı olacaktı. Karanlıkta hafifçe titremekte olan Randal, Merhametin El-leri'ndeki yaşadığı yerin, hatta orada Baba'nın deneylerine maruz kaldığında çektiği işkencelerin, o an kendisini bekleyen şeylere göre daha az korkutucu olabileceğine inanıyordu içten içe. Yine de arka arkaya dinlediği üç şarkıdan sonra kapıyı açıp, önünde uzanmakta olan mekânı inceledi, iki kalbi de küt küt atarken. Buz tutmuş pencereden sızmakta olan ışık, dergilerde gör-düğü ve internette gezinirken rastladığı iki makineyi aydınlatıyordu. Bunlardan biri giysileri yıkıyor, diğeri kurutuyordu. Randal makinelerin üstündeki dolaplardan çamaşır suyu ve deterjan kokusu aldı. Önündeki oda çamaşır odasıydı. Bir çamaşır odası... O an çamaşır odası aklına, sıradan bir yaşamın hoşluğunu getirmiş, ondan başka bir şey düşünemez olmuştu. Randal Altı her şeyden çok sıradan bir yaşam istiyordu. Eski Irk'tan biri olmak istemiyordu, zaten olmazdı da, ama onlar gibi sürekli işkenceye maruz kalmadan, kendi payına düşen mutluluğu tadarak yaşamak istiyordu. Çamaşır odası tecrübesi bir gün için yeterli bir ilerlemeydi. Randal odanın kapısını sessizce kapatıp, kalorifer ocağı odası içinde kendinden memnun bir halde karanlıkta dikildi. Çamaşır ve kurutma makinelerinin emaye yüzeylerine ve içi kirli giysilerle dolu büyük plastik çamaşır sepetine baktığın-

134

Page 126: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

da yine mutluluk kapladı içini. Çamaşır odasının zemini, tıpkı Merhametin Elleri'nin kori-dorları ve birçok odası gibi muşambayla kaplıydı. Randal böyle bir şeyle karşılaşacağını ummuyordu, her şeyin bildiğinden tamamen farklı olacağını düşünmüştü. Merhametin Elleri'ndeki muşamba zemin, yeşil ve pembe noktalı, gri renkteydi. Çamaşır odasmdakiler ise sarı... Bu iki ver döşemesi hem farklı, hem de aynı gibiydi. Evin içindeki müzik birkaç kez değişirken, Randal ürkekli-ğinden dolayı gittikçe utanç duyuyordu. O'Connor'ların çama-şır odasını dikizlemek, kahramanca bir başarı sayılmazdı ne de olsa. Randal kendi kendini aldatıyor, agorafobyasına, otizmden kaynaklanan ve duyulara açık olma halini en aza indirgeyen arzusuna yenik düşüyordu. Kendisine büyük acı veren bu halden kurtulmadığı takdirde o kapıdan eve girip, Arnie'yi bulması için altı aya gereksinim duyacaktı. O kadar uzun bir süre evin altında saklanamaz, o halde ya-şayamazdı. Zaten şimdiden çok acıkmıştı. Mükemmel bedeni, mazota fazlasıyla ihtiyaç duyan bir makineydi. Randal evin altında bulabileceği örümcekleri, kemirgenleri, solucanları ve yılanları yemeyi dert etmiyordu, ama saklan-dığı yerde o ana dek karşılaştığı yaratıklar düşünüldüğünde o gölgelere bürünmüş krallığında kendisine destek olabilecek küçük bir oyun yoktu. Randal tekrar kapıyı açtı. Önünde o harika çamaşır odası kendisini bekliyordu. Kalorifer ocağının bulunduğu odadan dışarı çıkıp kapıyı arkasından yavaşça kapattı. Kelimelerle ifade edemeyeceği kadar heyecanlıydı. Daha önce sarı muşamba üstünde yürümemişti hiç. Bun-

135

Page 127: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

lar da griler gibi iş görecekti. Yürürken ayakkabısının tabanın dan hafif gıcırtılar geliyordu. Çamaşır odasıyla mutfak arasında bir kapı açık durmaktaydı. Randal bu yeni kapı eşiğinde duralamış, şaşkınlıkla çevresine bakmıyordu. Bir mutfakta düşündüğünden çok daha fazlası, hemen hemen her şey vardı! Her türlü konforun düşünüldüğü, insanı büyüleyen bir yerdi mutfak. Ortamdan dolayı kolaylıkla sarhoş olabilirdi Randal. Kendine hakim olmalı, ihtiyatlı davranmalı, yaklaşan bir şey duy-duğunda geri çekilmeye hazırlıklı olmalıydı. Arnie'nin yerini belirleyip, ondan mutluluğun sırrını zorla alana dek biriyle yüz yüze gelmekten kaçınıyordu. Böyle bir durumda neler olabileceğinden emin değildi, ama sonuçlarının hiç de hoş olmayacağını hissediyordu. Baba'nın deneyleri doğrultusunda otistik biri olarak prog-ramlanmış olsa da, ki bu durum onu Yeni Irk'ın diğer mensuplarından farklı kılıyordu, Yeni Irk mensuplarının programlarının çoğu onun için de geçerliydi. Örneği Randal Altı da intihar etme yeteneğinden yoksundu. Yaratıcısı tarafından emredilmediği veya kendisini savunma zorunda kalmadığı sürece birini öldürme izni yoktu. Sorun, Randal'ın otizminden ölesiye korkuyor olmasıydı. Kolayca tehdit edilmiş duygusuna kapılabiliyordu. Çöp kutusunda saklanırken, boş içecek kutusu gibi ganimetler aramakta olan evsiz bir adamı öldürmüştü. Serserinin zarar vermek gibi bir niyeti yoktu belki, aslında ona zarar verebilecek kapasite de değildi, ama Randal onu başından yakalayıp çöp kutusuna çekmiş, boynunu kırarak, çöplerin arasına gömmüştü. Birtakım yeniliklerin bile onu ne kadar korkuttuğu, küçük değişikliklerin onu ne derece ürperttiği düşünüldüğünde, bir

136

Page 128: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

yabancıyla karşılaşmasının, öz savunma mekanizmasını devreden çıkarmaktan başka bir şeyle sonuçlanmayacağı açıktı. Bu konuda ahlaki bir endişesi yoktu Randal'ın. Eski Irk mensupları er veya geç öleceklerdi zaten. Boş bir ara sokakta bir serserinin boyun kemiğini kırmak dikkati çeken bir şey değildi; sorun, bu evde birini öldürmenin oldukça gürültü çıkaracak ve varlığını evdeki diğer insanlara, halta komşulara duyuracak olmasıydı. Her şeye rağmen Randal çok açtı ve buzdolabında örümcek ve solucanlardan daha lezzetli şeyler olduğu konusunda bir şüphesi bulunmadığından, çamaşır odasından çıkıp mutfağa girdi.

137

Page 129: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

26. BÖLÜM

Carson ve Michael ellerinde silahlar dolusu bavul, Diğer Ella'dan ayrılmışlardı. Sözde yoldan çıkmış bir polisin kızı olarak Carson, camia içinde diğer meslektaşlarına göre daha çok göz önünde oldu-ğuna inanıyordu. Bu durumu anlıyor, aynı zamanda içten içe tepki gösteriyor, ama olayı abarttığını fark edecek kadar da kendini tanıyordu. Francine ve Godot gibi ağzı bozuk iki tiple muhabbet etmenin zevki damağında kalmış halde park ettiği sivil arabasına git-mek üzere kaldırımı geçen Carson, caddeyi gözleriyle şöyle bir tararken İç İşleri Bölümü'nden polislerin her an ortaya çıkıp kendisini ve ortağını tutuklayacağı şüphesini taşıyordu. Yanlarından geçen yayalar Carson ve Michael'ın taşıdığı çantaları şüpheli gözlerle süzüyorlardı. Sokağın karşısındaki iki adam ve bir kadın ise diğerlerine göre daha bir ilgiyle bakıyorlardı sanki. İnsan bir restorandan elinde bavullarla neden çıkardı ki? Kimse eve götürmek için bu çapta bir sipariş vermiş olamazdı. Carson ve Michael bavulları arabanın bagajına yerleştirdiler. Carson direksiyona geçti, arabayı Faubourg Marigny'nin

138

Page 130: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ılışma sürdü. Korktuğu başına gelmemişti. Michael, "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu. "Biraz dolaşacağız." "Güzel." "Düşünmeliyiz." "Neyi?" Aşkın rengini, tek elin çıkardığı sesi... Neyi düşünmek zo-ı unda olduğumuzu sanıyordun sen?" "Şu anda düşünecek havada değilim," dedi Michael. "Fazla düşünmek yüzünden öleceğiz." "Peki Victor Frankenstein'ı nasıl ele geçireceğiz?" "Helios." "Helios, Frankenstein... İkisi de aynı kapıya çıkıyor. Vic-tor'ı nasıl ele geçireceğiz?" Michael, "Belki batıl inançlı biriyim, ama Victor'ın* ilk adı-nın farklı olmasını isterdim," dedi. "Neden?" "Zafer, düşmanını alt edince kazanılır. Victor, kazanmak anlamına gelir." "Geçen yıl Royal'daki antikacıda çifte cinayetten tutukladı-ğımız adamı hatırlıyor musun?" "Tabii. Adamın üç yumurtalığı vardı." "Bunun konuyla ne ilgisi var Tanrı aşkına?" diye sordu Carson, sabırsızca. "Adam tutuklanıp, hüküm giyinceye ve hapishanede muayene oluncaya dek bunu bilmiyorduk." Michael, "Bir şeyle ilgisi olması gerekmiyor," diye itiraf etti. "İnsanın aklında kalan detaylardan biri sadece." "Benim demek istediğim, adamın adı Champ Champi-on'dı,** ama adam hayatında hep kaybetmiş biriydi."

* Victor: Fatih, kazanan kimse. ** Champion: Şampiyon, Champ: Şampiyonun kısaltılmışı, (ç. n.)

139

Page 131: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Adamın gerçek adı Shirley Champion'dı, ki bu da her şeyi açıklıyor." "Ama adını yasal olarak Champ Champion olarak değiştir-mişti." "Cary Grant'in gerçek ismi de Archie Leach'ti. Önemli olan, doğduğunda konulan ismi, gerçek ismidir." "Şimdi ben arabayı kenara çekeceğim, sen de pencereni indirip önüne gelen yayaya sor bakalım, hiç Archie Leach filmi seyretmişler mi? Gerçek isim önemli miymiş, değil miymiş anlarsın o zaman." Michael, "Marilyn Monroe'nun gerçek adı Norma Jean Mortenson'dı," dedi, "zaten genç yaşta fazla uyuşturucudan öldü." "Yine keçi gibi inatçılığının tuttuğu anlardan birinde misin yoksa sen?" "Bunun genelde senin işin olduğunu biliyorum," dedi Mic-hael. "Ya Joan Crawford'a ne dersin? Gerçek adı Lucille Le Sueur'muş, bu da çocuklarını neden tel elbise askısıyla dövdüğünü açıklıyor." "Cary Grant tel elbise askısıyla kimseyi dövmemiş ve harika bir hayatı olmuş." "Evet, ama o sinema tarihinin en büyük aktörüydü. Kurallar onun için geçerli sayılmaz. Victor ve Frankenstein iki güçlü isim, adam da bu isimlerle doğmuş. Sen ne dersen de, annesi adamın ismini Nancy koymuş olsaydı ben çok daha rahat ede-cektim." Cindi, "Ne yapıyor bunlar?" diye sordu, arabanın gösterge paneli üstündeki sokak haritasına bakarken.

140

Page 132: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

O arabayı kullanırken Benny paneli sürekli olarak inceli-yordu. "Labirentin içindeki kör bir fare gibi her sokağın sonunla sapıyor, ileri geri dolaşıp, zigzaglar çiziyor," dedi. "Belki takip edildiklerini biliyorlardır." "Bilemezler," dedi Benny. "Bizi göremezler." Dooley'nin araca yerleştirdiği vericinin sürekli olarak gön-derdiği sinyaller sayesinde sivil polis arabasını takip edebilen l.oveweH'lann arabayı gözle görmelerine gerek yoktu. Birkaç lokak geride olsalar, hatta dedektiflerin izledikleri yolun para-lelinde kalsalar bile takibi rahatça sürdürebiliyorlardı. "Kadının ne hissettiğini biliyorum," dedi Cindi. "Ne demek istiyorsun?" "Tıpkı labirentteki kör bir fare gibi hissediyor." "Kadının ne hissettiğini söylemedim ben. Ne hissettiğini bilmiyorum. Onun arabayı kullanış biçimini kastetmiştim." Cindi, "Ben genellikle labirentteki kör bir fare gibi hissedi-yorum kendimi. Onun da benim gibi çocuğu yok," dedi. "Kim?" "Dedektif O'Connor. Kadın yarım düzine çocuk sahibi olacak yaşta, ama hiç çocuğu yok. O da kısır." "Kadının kısır olup olmadığını bilemezsin." "Biliyorum." "Belki sadece çocuk sahibi olmak istememiştir." "O bir kadın. Çocuk sahibi olmayı ister." "Yine dönüş yaptı, bu kez sola saptı." "Gördün mü?" "Neyi gördüm mü?" "Kadın kısır." "Sola döndü diye kadın kısır mı oldu?" Cindi ağırbaşlı bir tavırla, "Labirentteki kör bir fare gibi," dedi.

141

Page 133: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

♦ ♦ ♦

Carson sağa dönerek Chartres Caddesi'ne çıktı, gün geç tikçe çürümekte olan Napolyon Evi'ni geçti. Carson, "Victor'ı Biovision'da ele geçirmek söz konusu bi le olamaz," dedi. "Orada çok fazla insan, çok fazla şahit var, muhtemelen hepsi de onun halkından değildir." "Arabasına çarpabiliriz." "Cadde ortasında mı? Bunu yaparken hayatta kalmayı be-cersek bile sonumun senin eski kız arkadaşlarınla birlikte ha-pis olmasını istemem." Michael, "Hangi yolları kullandığını öğreniriz," dedi, "ve o yollardan hangisinin en tenha olduğunu anlarız". "Bunu öğrenecek zamanımız yok," diye hatırlattı Carson. "Biz şu anda hedefiz. Bunu ikimiz de biliyoruz." "Daha önceden konuştuğumuz şu gizli laboratuvar... Hani o yaratıkları... yarattığı yer..." "Orayı bulacak zamanımız da yok. Ayrıca orası Knox Kale-si'nden daha iyi korunuyordun" "Knox Kalesi'nin güvenliği muhtemelen abartılı değerlen-diriliyor bence. Goldfinger filmindeki kötü adamlar bunu anlamıştı." Carson, "Bizler kötü adamlar değiliz," dedi, "ve gerçek ha-yattayız, filmde değil. Victor'ı ele geçirebileceğimiz en iyi yer evi." "Orası bir malikâne. Bir sürü görevli vardır." "Hızlı ve sert davranıp görevlileri saf dışı bırakır, doğrudan Victor'a yöneliriz." "Biz SWAT değiliz." "Trafik polisi de değiliz." Michael, "Ya ev halkından biri bizden çıkarsa?" diye sordu.

142

Page 134: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Olamaz. Victor evinde, gizli şeylere şahit olabilecek veya ıluyabilecek bir insanın hizmet etmesini istemez. Hepsi de Yeni Irk mensubudur." "Bundan yüzde yüz emin olamayız." Atlı arabaların turistik turlar yapmak üzere sıralandığı lackson Meydanı'ndaki Decatur Caddesi'nde uysal katırlardan biri köşeyi dönüyordu. Hayvan süslü arabaya daireler çizdirip trafiği engellerken, sürücüsü ve bir polis memuru da hayvanın peşinden yayan halde gelmekteydi. "Belki yaşlı Francine birilerini hayvanın kıçına sokuştur-muştur," diye tahminde bulundu Michael. Arabayı durduran Carson, "Öyleyse Victor'ı Garden Bölge-sindeki evinde enselememiz gerek," dedi. "Belki de New Orleans'tan ayrılmak daha mantıklıdır. Bizi bulamayacağı bir yerlere gidip olayı yeniden değerlendirmek için zaman kazanırız." "Evet. Böylece baskıdan kurtulmuş olur, gerçekten düşünmek için bir hafta kazanırız. Belki iki hafta. Belki de hiç geri dönmeyiz." Michael, "Bu o kadar da kötü olmazdı, değil mi?" diye sordu. "Şeytanın zafer kazanması için gerekli tek şey..." "... iyilerin hiçbir şey yapmamasıdır.' Evet, bunu daha önce de duymuştum." "Bunu kim söylemiş sahi?" diye merakını açığa vurdu Car-son. "Galiba Tigger'dı,* ama Pooh da* olabilir." Atlı arabanın sürücüsü atın dizginlerine asılınca hayvan sakinleşti ve kaldırıma doğru yürütülürken zorluk çıkarmadı. Tıkanan yol açılmıştı.

* Tigger ve Pooh: Disney'nin çizgi kahramanları, Winnie Pooh ve arkadaşı Kaplan, (ç. n.)

143

Page 135: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Carson, "Victor peşinde olduğumuzu biliyor. Şehirden av rılsak bile bizi bulmaktan vazgeçmeyecektir, Michael. Sürekli kaçmamız gerekir," dedi. "Kulağa oldukça romantik geliyor," dedi Michael heyecanlı bir ifadeyle. "Sakın bu muhabbete girme," diye uyardı Carson. "Aub-rey'nin gül bahçesi de bu muhabbet için uygun bir yer değildi, burası da..." "Uygun bir yer olacak mı hiç?" Carson bir süre hiç konuşmadan arabayı sürdü, sonra sağa dönerken, "Halkı bizi boğazlamadan ve Mississippi nehrine atmadan önce Helios'ı ele geçirebilirsek, belki olur..." "Bir erkeği cesaretlendirmeyi çok iyi biliyorsun." "Şimdi sesini kes ve bu konuyu kapat artık. Birbirimizle uğraşmaya başlarsak dikkatimizi dağıtacağız. Bu durumda ikimiz de ölürüz." "Dünyanın geri kalanının senin bu şefkatli tarafını asla gö-remeyecek olması çok yazık doğrusu." "Çok ciddiyim Michael. İkimizden söz etmek, bunun şakasını yapmak bile istemiyorum. Kazanmamız gereken bir sava-şımız var." Michael, "Peki, tamam. Seni duydum. Sesimi çıkarmayaca-ğım," diyerek içini çekti. "Champ Champion'ın üç yumurtalığı vardı ve bense yakın bir zamanda sahip olduklarımın tümünü kaybedeceğim, hepsi çürüyüp gidecek." Carson, "Michael," diye uyardı ortağını. Michael yine içini çekti, bu kez hiçbir şey söylemedi. Birkaç sokak geçtikten sonra Carson yan gözle ortağına baktı. Michael harika görünüyordu ve o da bunun bilincindeydi. Kendine hakim olmaya çalışarak, "Aldığımız yeni silahları incelemek için gözlerden uzak bir yere gitmeli, silahlara mer-

144

Page 136: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

mı doldurup, yedek şarjörleri hazırlamalıyız," dedi. Michael, "Şehir Parkı'na gidelim," diye önerdi. "İki yıl önce öldürülen muhasebeciyi bulduğumuz şu servis yolunu kullan." "Hani Mardi Gras tespihiyle boğulan çıplak adamdan mı <>/ ediyorsun?" "Hayır, hayır. O mimardı. Ben kovboy giysili adamdan söz ediyorum." "Ah, evet, siyah deri kovboy giysisi giymişti." "Siyah değil, koyu lacivertti," diye düzeltti Michael. "Öyle diyorsan öyledir. Sen bu anlamda daha dikkatlisin. Cesedi servis yoluna çok yakın bir yerdeydi." "Cesedi bulduğumuz yeri değil, başını bulduğumuz yeri kastetmiştim," dedi Michael. "Evet, şu çam ağaçlarının arasından gidiliyordu." "Meşe ağaçlarını da geçiyordun." "Sonra da çim, açık bir alan vardı. Hatırlıyorum. Güzel bir yerdi." "Çok güzeldir," dedi Michael, "ve koşu parkurlarına uzak kalır. Orada kimse rahatsız etmez bizi." "Katili de kimse rahatsız etmemiş belli ki." Michael, "Kesinlikle," dedi. "Katili yakalamak ne kadar zamanımızı almıştı, dört hafta mı?" "Beşten biraz fazla." "Ateş ederken çok esaslı bir numara çekmiştin herife," dedi Carson. "Elindeki baltanın sağ yüzünden sekmişti kurşun." "Adama, üstüme başıma kan sıçrayacak kadar yakın olmaktan pek de hoşlanmamıştım." "Kuru temizlemecin beyin parçalarını temizlemeyi başara-bilmiş miydi?" "Adama ne lekesi olduğunu söylediğimde elini bile sürme-

Gece Şehri/no145

Page 137: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

misti. Ceket de yeniydi." "Ama benim suçum değildi. O tür bir sekme Tanrı'nııı işi..." Carson biraz gevşemişti. Dikkatini dağıtan, sinirlerini ayaklandıran o romantik sohbete göre bu çok daha hoş bir sohbetti.

146

Page 138: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

27. BOLUM

Victor, paslanmaz çelik ve beyaz seramikten oluşan otopsi odasında Dedektif Jonathan Harker'ın leşini incelediğinde, bedeninden yaklaşık yirmi kiloluk bir hulâsanın kayıp olduğunu anlamıştı. Parçalanmış bir göbek bağı gövde boşluğunda iz bırakarak dışarı çekilmişti. İnfilak eden karın kısmı ve parçalanan göğüs kafesi göz önüne alındığında bu durum, belki bir parazit olarak nitelendirilebilecek istenmeyen bir tür yaşam formunun Harker'ın içinde hayat bulduğuna, burada Harker'dan bağımsız biçimde yaşayabilecek bir duruma geldiğine ve gelişimini tamamladıktan sonra Harker'ı yok edip dışarı çıktığına işaret ediyordu. Bu da oldukça rahatsızlık verici bir gelişmeydi. Otopsi görüntülerini seyyar video kameraya kaydeden Ripley'nin kafasının, bu keşfin aklına getirdiklerinden dolayı karıştığı açıkça belliydi. "Bay Helios, Harker doğum yapmış." Victor, "Ben bunu doğum yapmak diye adlandırmazdım," diye karşılık verirken duyduğu rahatsızlığı gizleyemiyordu. Ripley, "Bizler doğum yapma yeteneğine sahip değiliz,"

147

Page 139: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

dedi. Sesi ve tavrı, Harker'ın bir hayat vermiş olduğu düşüncesini bir tür kafirlikle eşanlamlıymış gibi değerlendirdiğini ifade eder gibiydi. "Bu üreme değil, bir tür habisliktir," dedi Victor. "Ama efendim... kendi kendine yetebilen, hareket edebilen bir habislik olur mu?" "Ben mutasyonu kastettim," dedi Victor sabırsızca. Ripley hayata gelme aşamasında havuzdayken, Yeni ve Eski Irk'ın fizyolojisiyle ilgili hatırı sayılır bir eğitim almıştı. Bu tür biyolojik farklılıkları anlayabilecek kapasitedeydi. "Harker'ın bedeninde parazit denilebilecek ikincil tür bir canlı gelişmiş," dedi Victor, "ve ondan bağımsız yaşayabilecek duruma geldiğinde de... bedenden ayrılmış." Ripley görüntüleri kameraya kaydetmeyi durdurmuş, beti benzi atmış, büyük bir şaşkınlık ve dehşet içinde kenarda du-ruyordu. Ripley'nin şaşkın bir komedyen ifadesine bürünmesi-ne neden olan kalın kaşları vardı. Victor, Ripley'i neden böylesine kaba kaşlarla yaratma kararı aldığını hatırlamıyordu. Adamın çok komik bir görüntüsü vardı. "Bay Helios, efendim, hoşgörünüze sığınarak sormak isti-yorum, Harker'ın bedeninde mutasyona uğramış ikincil bir canlının hayat bulmasını istediğinizi, bunu özellikle yaptığınızı mı söylemek istiyorsunuz? Öyleyse, amacınız neydi?" "Hayır Ripley, bunu özellikle yapmadım tabii. Eski Irk'tan olanların bir deyişi vardır; 'Bazen böyle kazalar olur işte.'" "Efendim, bağışlayın beni ama, bizi tasarlayan, yaratan sizsiniz. Bedenimizle ilgili sizin anlamadığınız veya öngörmediğiniz bir gelişme nasıl yaşanabilir?" Ripley'nin kaşlarının yüzüne verdiği komik görüntüden daha da kötüsü, abartılı bir tür kınama ifadesiydi. Victor ise kınanmaktan hoşlanmazdı. "Bilim büyük geliş-

148

Page 140: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

meler kaydedilmesini sağlar, ama bazen de geriye birkaç adım atılmasını engelleyemez." "Geriye mi?" Yaradılış havuzundayken yeterli bilgilerle do-natılmış Ripley, beklentilerini hayatın gerçekleriyle özdeşleş-tirmekte güçlük çekiyordu bazen. "Evet, bilim genel anlamda bazen yanlış adımlar atabilir, ama bu sizin ve Yeni Irk için geçerli bir durum değil." "Unutulmaması gereken en önemli şey, ileriye doğru atılan adımların geriye doğru atılan adımlardan çok daha büyük ve fazla olduğudur." "Ama bu geriye doğru atılmış oldukça büyük bir adım efendim. Öyle değil mi? Bedenimizin... kontrol dışı olması?" "Bedeniniz kontrol dışında değil Ripley. Melodramlara özgü bu sözleri de nereden öğrendin sen? Kendini küçük düşü-yorsun." "Özür dilerim efendim. Belli ki olayı anlayamamışım. Üze-rinde biraz daha düşünmek için zaman bulduğumda olayla il-gili sizin fikirlerinizi benimseyeceğime eminim." "Harker'ın yaşadıkları, birtakım yeni gelişmelere dair işaret sayılmaz. Onunki istisnai, anormal bir durumdu. Başka mu-tasyonlar söz konusu olmayacak." Parazit sadece Harker'ın iç organlarında beslenmemiş, iki kalbiyle olduğu kadar ciğerleri ve diğer iç organlarıyla da bü-tünleşmiş, başlarda paylaşımcı bir konumdayken sonra tüm bu organları kendine mal etmişti belki de. Söz konusu organlar Harker'ın kadavrasından eksikti zaten. Ölen ve yerine kopyası yerleştirilmiş olan adli tıp görevlisi gerçek Jack Rogers'a göre Dedektif O'Connor ve Maddison, Harker'ın bedeninden kozadan fırlarcasına hızla dönen bir ya-ratığın çıktığını iddia etmişler, yaratığın fırtınalı bir havada kanalizasyonun mazgal kapağının altına girip gözden kaybolduğuna şahit olmuşlardı.

149

Page 141: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Victor, Harker'ın cesedi üstünde çalışmayı bitirip daha sonra incelemek üzere bedeninden doku örneği aldıktan sonra kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Harker'dan geriye kalanlar bir torbaya konup Crosswoods'a gönderilmek üzere kaldırıldıktan sonra Ripley, "Harker'dan çıkan ikincil canlı nerede Bay Helios?" diye sordu. "Fırtınada kanalizasyona sürüklendi ve öldü." "Öldüğünü nereden biliyorsunuz?" Victor sert bir sesle, "Biliyorum işte," dedi. Sonra ikinci otopsi masasında beklemekte olan uşak William'ın cesedine yöneldiler. Victor, William'ı parmaklarını koparma aşamasına getiren şeyin sadece psikolojik çöküntüden kaynaklandığına inansa da, uşağın bedeninde de ikincil bir yaratığın hayat bulmadığı-na emin olmak için yine de uşağın gövdesini açıp organlarının bir dökümünü yaptı, mutasyona dair bir delil bulamadı. Victor'ın tasarladığı ve Yeni Irk'a mensup herhangi bir ya-ratığın kalın kemiğini rahatça öğütecek kadar keskinlikte bir testereyle William'ın kafatasını deldiler. Beynini çıkartarak, daha sonra yapılacak araştırmalar için içi saklama çözeltisi dolu plastik bir kaba koydular. Ripley, William'ın başına gelenlerden Harker'ın durumu kadar etkilenmemişti. Daha önce bu tür şeylerle çok karşılaş-mıştı çünkü. Victor akıl sağlığı yerinde, kusursuz yaratıklara can veriyor, ancak havuzlarda hayat bulmuş bu yaratıklar, Eski Irk'ın sağlıksız toplumuna karışıp onlarla temasta bulunmaları sonucunda bazen baştan çıkıp dejenere oluyorlardı. Eski Irk kökt^j.biçimde yok oluncaya ve onun Darwin öncesi ahlak anlayışı ve sosyal yapısı tamamen ortadan kalkıncaya dek, zaman, zaman bu tür problemlerle karşılaşılacaktı. On-dan sonra, Nihai Savaş'ın ardından, Eski Irk'ın akıl karıştırıcı

150

Page 142: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

v<- tahrik edici örneklerinin yok olmasıyla birlikte Victor'ın halkının her bir üyesi daima ve sonsuza dek kusursuz akıl sağlığıyla var olacaktı. William'ın cesedi üzerinde yaptıkları çalışmayı tamamla-dıklarında Ripley, "Bay Helios, özür dilerim efendim, ama düşünmekten kendimi alamıyorum, acaba Harker'ın başına gelen şey, benim de başıma gelebilir mi?" diye sordu. "Hayır, söylemiştim, o bir istisna." "Efendim, münasebetsizlik ediyormuşum gibi gelebilir ama... böyle bir şeyin olabileceğini daha önceden öngörme-ınişseniz, bundan sonra da gerçekleşmeyeceğine nasıl emin olabilirsiniz?" Victor lateks ameliyat eldivenlerini çıkarıp, "Kahretsin Ripley, şu kaşlarını oynatmayı bırak," dedi. "Kaşlarım mı, efendim?" "Ne demek istediğimi çok iyi biliyorsun. Kes şunu." "Efendim, Harker'ın bilincinin, akıl yetisinin ikincil yaratığa bir şekilde geçmiş olması mümkün mü?" Elbisesinin üstüne giydiği ameliyat önlüğünü çıkarıp otopsi odasının kapısına yönelen Victor, "Hayır. O mutasyona uğra-mış bir tür parazitti, çok büyük bir ihtimalle hayvanlara özgü, incelikten yoksun bir akıldan başka bir şeye sahip değildi," dedi. "Ama efendim, Harker'ın bedeninden çıkan o şey, bir şey değil de, Harker'ın bizzat kendisiyse, şimdi özgür biçimde ka-nalizasyonda yaşıyor olmalı." Özgür kelimesi Victor'ı olduğı nüp gözlerini Ripley'e dikti. Ripley yaptığı hatayı anladığında korkudan düşen yüzündeki o komik ifadenin kaybolmasıyla birlikte sarkmaya başladı. "Tabii Harker'ın başına gelenlerin hiçbir şekilde arzu edilen bir şey olduğunu söylemek istemedim.”

Arkasını dö-

Page 143: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Öyle mi Ripley?" "Hayır efendim, istemedim. Başına gelenler korkunçtu." Victor gözleri Ripley'nin üstündeydi. Ripley başka bir şey söylemeye cesaret edemedi. Bir süre her ikisi de sessiz kaldıktan sonra Victor, "Kaşlarının yanı sıra, oldukça kolay heyecanlanan bir tipsin. Hem di can sıkıntısı verecek kadar kolay...," dedi.

152

Page 144: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

28. BOLUM

Huşu içinde ve tereddütle mutfakta ilerleyen Randal Altı, sofu keşişler Tanrı'ya adanmış tapınakta ne hissediyorlarsa, o ;ın kendisinin de aynı şeyi hissettiğini düşünüyordu. Randal hayatında ilk kez bir evdeydi. Daha önce Merhame-lin Elleri'ndeki koğuşta yaşamıştı, ama orası asla bir ev değil-di. Olsa olsa bir mekândı ve orasıyla ilgili hiçbir duygusal bağı yoktu. Eski Irk mensupları için ev, varoluşun merkeziydi. Ev, ha-yatın zalimliğine ve hayal kırıklıklarına karşı son savunma yeri, aynı zamanda sığınılacak ilk yerdi. Evin kalbi mutfakta atardı. Randal bunun gerçek olduğunu biliyordu, çünkü ev dekorasyonu ve hafif yemek pişirmeyle ilgili iki ayrı dergide okumuştu. Ayrıca Martha Stewart da bunun doğru olduğunu söylemişti; Martha Stevvart Eski Irk mensuplarının oy birliğiyle bu tür konularda kesin otorite kabul edilen biriydi. Yakın arkadaşlar ve komşular akşamları bir araya geldikle-rinde mutfakta toplanırlardı. Ailelerin en mutlu bazı anıları mutfaktayken geçirdikleri anlardan oluşurdu. Eski Irk filozoflarına göre insanların kalbine giden yol yemek yemekten geçer-

153

Page 145: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

di ve yemek de mutfakta pişerdi. Mutfağın perdeleri yarı yarıya çekiliydi. Pencereye kadar gelen ikindi güneşi öncelikle meşe ağaçlarıyla filtre edilse de Randal, çevresini keşfedebilecek kadar iyi görüyordu. Dolapları sessizce açınca tabakları, fincanları, sos kaplarını, bardakları gördü. Çekmecelerin içindeki katlanmış halde ta bak havlularını, çatal bıçak takımlarını ve kaplar, mutfak alet-lerinden oluşan baş döndürücü koleksiyonu keşfetti. Genelde ilk kez gördüğü, aşina olmadığı birçok yeni şey Randal'ın paniklemesine neden olur, şoktan kurtulması adına onu bir köşeye çekilip sırtını dünyaya çevirmeye zorlardı. Ancak bu kez bir sebepten dolayı, bu mutfakta karşılaştığı zengin görsel deneyim onu her zamanki gibi olumsuz etkilememişti. Panik olmak yerine, mutluluk kaplamıştı içini. Bunun nedeni belki de, sonunda bir evde olmasıydı. Ev, bozulmamış, dokunulmamış bir yerdi. Bir sığınaktı. Martha bir evin, insanın kişiliğini yansıttığını söylerdi. Ev, tüm mekânlar içinde en güvenli yerdi. Randal şimdi o evin kalbinde, her gün birçok mutlu anın, paylaşmanın ve kahkahanın yaşanacağı, en güvenli mekânın en güvenli yerindeydi. Randal Altı hiç gülmemiş, bir keresinde gülümsemişti. 0 da, O'Connor'ların evine gitmek için yola koyulduktan sonra fırtınadan kurtulup, örümceklerin cirit attığı evin altındaki ye-re sığındığında ve sonunda Arnie'ye ulaştığını anladığında... Randal kilerin kapısını açtığında raflardaki paketlenmiş ve konservelenmiş yiyeceklerin kalitesini ve çeşitliliğini gördü-ğünde şaşkınlıktan olduğu yere çakıldı, kaldı. Böylesine bir bolluğu hayal etmeye bile cesareti yoktu aslında. Merhametin Elleri'ndeyken yemeği kaldığı koğuşa getirilirdi. Ne yiyeceğine başkaları karar verirdi. Yemeğin rengi hari-cinde, ki o konuda çok ısrarcıydı, çeşidiyle ilgili hiç seçeneği

154

Page 146: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

oImazdı. Oysa burada önündeki seçenekler baş döndürecek kadar çeşitliydi. Sadece hazır çorbadan altı çeşit vardı. Kilerden çıkıp buzdolabının üst kapısını açtığında bacakla-ıı titredi, dizlerinin bağı çözüldü. Dondurucuda diğer yiyecek-lerin yanı sıra üç çeşit dondurma duruyordu. Randal Altı dondurmaya bayılır, asla doymazdı. Dondurmalar arasında vanilyalı olmadığını anladığında I »aştaki heyecanı büyük bir hayal kırıklığına dönüştü. Dolapta bademli çikolata, naneli çikolata ve çilek muz karışık dondur-ma çeşitleri vardı sadece. Randal o güne dek sadece beyaz ve yeşil gıdalardan yemişti, çoğunlukla da beyaz. Yiyeceklerine getirdiği bu sınırlama kaosa karşı bir savunma, otizminin bir dışa vurumuydu. Süt, tavuk göğsü, hindi, patates, patlamış mısır ( bunu da mısırı sarılaştırdığı için yağsız yerdi), soyulmuş elma, soyulmuş ar-mut yerdi sadece. Marul, sap kereviz, bezelye gibi yeşil sebzeleri ve üzüm gibi yeşil meyveleri de çok istekli olmasa da kabul ederdi. Beyaz ve yeşil gıdalarla sınırlı beslenme alışkanlığının ek-sikliği, vitamin ve mineral haplarıyla giderilirdi. Daha önce vanilyalı dondurma dışında başka çeşit dondurma yememişti. Randal başka çeşit dondurmaların varlığından hep haberdardı, ama bunları yemek düşüncesi bile midesini bulandırırdı. Ama O'Connor'ların evinde vanilyalı dondurma yoktu. Randal kendini bir anlığına yenik düşmüş gibi hissedip, ümitsizliğe kapıldı. Açlıktan midesi kazınıyordu ve o anki kadar hiç yeniliğe açık hissetmemişti kendini. Dondurucudan naneli çikolatalı dondurmayı alırken bu duruma kendisi de şaşırdı. Daha önce kahverengi bir yiyecek hiç yememişti. Bademli

155

Page 147: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

çikolata yerine naneli çikolatayı seçmesinin nedeni, içinde yeşil parçacıklar bulmayı ummasıydı, böylece yemeyi biraz ol sun kolaylaştıracağını düşünüyordu. Çekmeceden bir kaşık alıp dondurmayla birlikte mutfak masasına oturdu. Korku dolu bir bekleyiş içinde titriyordu. Kahverengi bir yiyecek... Belki de hayatta kalmayı başara-mayacaktı. Randal dondurma kabının kapağını araladığında, soğuk kahverengi yüzeyin içindeki parlak yeşil kurdeleler halindeki nane parçacıklarını keşfetti. Tanıdık yeşil renkten cesaret ah]), ağzına kadar dolu kabı kaşıkladı. Kaşığı ağzına götürürken porsiyonu yutabilmesi için gerekli cesareti bulamadı kendinde. Dört kere denedikten sonra beşincisinde başarılı oldu. Dondurmanın tadı iğrenç değil, tam tersine nefisti. Gerçekten de muhteşem bir tadı vardı. İkinci kaşığı hiç te-reddüt etmeden ağzına götürdü. Ardından üçüncüsünü. Dondurmayı yerken daha önce hiç olmadığı kadar huzurlu ve halinden memnundu. Mutluluk kavramını anladığından henüz mutlu olmadığını biliyordu, ama havuzun dışında geçirdiği dört aylık zamanda hiç yaşamadığı o mutluluğu yakalamaya yaklaşmıştı. Mutluluğun sırrını bulmak üzere geldiği bu yerde öncelikle bambaşka bir şey bulmuştu: bir ev... Randal nasıl Merhametin Elleri'ne ait olmadığını hisset-mişse, aynı şekilde buraya ait olduğunu da hissediyordu. Bu-rada kendini o kadar güvende duyumsuyordu ki, kahverengi yiyecekleri bile yiyebiliyordu. Belki sonra sıra pembe sarı, çi-lekli muzlu karışık dondurmaya gelecekti. Bu koruyucu duvarların arasında gözüne ne kadar zorlu görünürse görünsün, her şey mümkünmüş gibi geliyordu ona. Naneli çikolatalı dolu bir kutu dondurmanın yarısını yedik-

156

Page 148: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ten sonra oradan asla ayrılmayacağını anlamıştı. Burası onun eviydi. Tarih boyunca Eski Irk'tan insanlar evlerini korumak adı-ıı.ı ölmüş, öldürülmüşlerdi. Randal Altı'nın, havuzdayken bey-nine yüklenen bilgiler sayesinde tarih konusunda biraz bilgisi vardı! Bu huzurlu ortamı bırakıp göz alıcı ve gürültülü dünyaya katılmak, ölmekle eş anlamlıydı. Bu yüzden onu bu evden uzaklaştırmak adına yapılacak herhangi bir hareket Randal Altı tarafından canına kastedilmek olarak değerlendirilecek, öldürücü bir karşılık bulacaktı. Burası onun eviydi. Hakkını savunmak adına tüm gücünü kullanacaktı. Randal o an merdivenlerden birinin inmekte olduğunu duydu.

157

Page 149: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

29. BÖLÜM

Çöp kalyonu şoförü Gunny Alecto, müdüriyet bürosu olarak hizmet veren kulübeye girip Nick Frigg'in masasının yanına oturdu ve, "Faraziye, farfara, farmason, farika...," dedi. Nick cevap vermedi. Kadın konuya girmekte sorun yaşı-yordu; aradığı kelimeyi bulması için ona yardım etmesi halin-de aklını daha da karıştıracaktı. "Faraş, faraza, farazi, farenjit. Fare?' Kadın aradığı kelimeyi bulmuştu. "Farelerle ilgili bir şey gözüne çarptı mı?" "Ne olmuş farelere?" "Kime ne olmuş?" "Farelere, Gunny." "Sen de fark ettin mi?" "Neyi fark ettim mi?" "Fareler gitmiş," dedi kadın. "Nereye gitmiş?" "Bilseydim, sana sorar mıydım?" "Neyi sorar miydin?" "Farelerin nereye gittiğini?" "Burada her zaman fare vardır," dedi Nick. Kadın başını iki yana salladı. "Şu anda burada fare yok ar-

Page 150: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Iık." Gunny bir film yıldızına benziyordu, onlardan tek farkı pis olmasıydı. Nick, Victor'ın onu neden böylesine güzel yaratıp sonra çöplükte görevlendirdiğini bilmiyordu. Belki de görün-tüsüyle yaptığı işin tezat oluşturması onu eğlendirmişti. Belki M Eski Irk'tan biri tarafından reddedildikten sonra kadını bir örnek olarak yaratmış ve intikamını almıştı kendince. Gunny, "Neden dışarı çıkıp filleri aramıyorsun?" diye sordu. "Sen neden söz ediyorsun, fil de ne demek?" "Burada bir fareye rastlama ihtimali bir file rastlama ihti-maliyle aynı. Çöpleri ne zaman karıştırsam her zaman birkaç fare sürüsüne rastlardım, ama üç gündür tek bir tane bile gör-medim." "Belki biz çukurları doldurdukça, onlar da yuvalarını daha derine yapıyorlardır." "Demek elimizde beş tane var, öyle mi?" diye sordu Gunny. "Beş fare mi?" "Bugün Eski Irk'tan beş ölünün geldiğini duydum." Nick, "Evet. Ayrıca yoldan çıkmış üç ölü de var," dedi. "Akşam eğlence var desene," dedi Gunny. "Hava da bugün çok sıcak." "Louisiana yazı, başka ne bekliyordun ki?" Gunny, "Şikâyet etmiyorum," dedi. "Güneşi severim. Keşke geceleri de güneş çıksa." "Güneş çıksa akşam olmazdı." "Sorun da burada ya zaten," dedi Gunny. Gunny Alecto ile iletişim kurmak oldukça zor bir işti. Kadın çok güzeldi, diğer tüm çöp kalyon şoförleri gibi yetenekliydi, ama konuşmasından anlaşıldığı gibi kafasının çalışmasında zaman zaman sorunlar yaşanırdı.

159

Page 151: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Yeni Irk'tan herkesin bir rütbesi vardı. Sınıflar içinde rü bece en üsttekiler yönetici, elit Alfa sınıfıydı. Onları Betalar vo Gamalar izlerdi. Çöplüğün müdürü olarak Nick bir Gama'ydı. Ekibindekiler de Epsilon. Epsilonlar kaba işgücünde kullanılmak üzere tasarlanmış ve programlanmışlardı. Bir gün yerlerini fabrika robotlarına bırakacaklarından habersiz çalışan etten makinelerden bir iki gömlek üstündüler. Yeni Irk mensupları arasında kıskançlık yaşanmasına izin verilmezdi. Her biri rütbesinden şikâyetçi olmayacak ve geli şim sağlamak adına ihtiras duymayacak şekilde programlan-mıştı. Ancak rütbece aşağıda olanları küçümsemek ve üstünlük taslamak hoş görülen bir şeydi. Birinin rütbece aşağıda olanı hor görmesi, tehlikeli tutkulara kapılmasının yerini tutan sağlıklı bir nitelikti. Gunny Alecto gibi Epsilonlar, Gamalar gibi, ki Nick de bir Gama'ydı, doğrudan beyne iletilen bilgilerle donatılmamışlar-dı, böyle bir zenginlikten yoksundular. Tabii Nick de Betaların, Betalar da Alfaların sahip oldukları bilgi donanımından yoksundular. Epsilonlar, diğer sınıflara göre daha az eğitimli olmalarının yanı sıra, beyinlerinin, diğer üst sınıflara mensup olanların beyinleri kadar itinayla tasarlanmamış olduğunu açığa çıkarırcasına kavrama sorunlarıyla karşılaşırlardı bazen. "Yolcu, yolgeçen, yolluk, yoldaş. Yoldan çıkanlar! Demek elimizde üç tane yoldan çıkan var. Neye benziyorlar?" Nick, "Henüz görmedim onları," diye cevap verdi. "Herhalde aptal bir görünümleri vardır." "Eminim öyledir." "Aptal görünümlü, yoldan çıkmışlar. Bu akşam eğlence

160

Page 152: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

I|] " "Ben de dört gözle bekliyorum," dedi Nick, ki bu doğruydu. "Nereye gittiklerini düşünüyorsun?" "Teslimatçı onları soğutucuya koymuştu." Kadın, "Fareleri mi?" diye sordu, aklı karışmış gibiydi. "Ben yoldan çıkanları kastettiğini sanmıştım." "Hayır fareleri söylüyordum. O küçük şeyleri özlüyorum. Turalarda kedi filan yok değil mi?" "Hayır, hiç görmedim." "Bu etrafta fare olmamasını açıklardı oysa," dedi Gunny. "Ama sen kedi görmedim diyorsan, öyledir." Gunny, Eski Irk mensupları arasında yaşamak durumunda kalsaydı kendini onlardan biri diye yutturamaz veya geri zekâlı damgası yerdi. Bir Crossvvoods çalışanı olarak çöplüğün dışında bir haya-lı yoktu. Günün yirmi dört saatini, haftanın yedi gününü çöplü-ğün sınırları içindeki koğuş görevi gören römorktaki ranzada geçirirdi. Birtakım sorunlarına rağmen mükemmel bir dozer sürücü-süydü ve Nick ondan çok memnundu. Nick'in masasının yanından kalkan Gunny, "Eh, ben çukura geri dönüyorum, sonra akşam eğleniriz, değil mi?" dedi. Nick de onunla aynı fikirde olduğunu belirtirken, "Akşama eğlence var," dedi.

Gece Şehri /Fil161

Page 153: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

30. BÖLÜM

Christine'le mutfakta yaptığı sohbetin ardından Erika Helios, malikânede daha önce hiç görmediği odalarda geziniyordu. Tiyatro salonu St. Petersburg'daki saraydan esinlenen Rus Belle Epoque tarzındaydı. Victor bu zengin tarzı eski arkadaşı komünist diktatör Joseph Stalin anısına yaptırmıştı. Stalin, Üçüncü Reich'ın çöküşünün ardından, ki bu durum Victor'ın gelişiminin önüne bir süre set çeken çok korkunç bir talihsizlikti, Yeni Irk araştırmalarına büyük bir kaynak sağla-mıştı. Stalin, Victor'ın tamamıyla kontrol edilebilen ve aldığı emirleri sorgusuz yerine getiren gelişmiş insanlar yaratabile-ceğine dair yeteneklerinden öylesine emindi ki, klonlama ha-vuzları daha henüz mükemmelleştirilmemişken, çeşitli yollar-la kırk milyon vatandaşının ölüm fermanını imzalamıştı. Sonsuza kadar yaşamak gibi bir ihtirası olan Stalin, o dö-nemler iki yüz yaşında olan Victor'ın tekniklerini kendi üstünde uygulamaya başlamıştı. Ancak yaşam uzatma tekniklerini uygulaması veya başka bir nedenden dolayı, tam olarak teşhis edilemeyen bir beyin tümöründen muzdarip olan Stalin, gerçek hayattan gittikçe kopmuş ve paranoyaklaşmıştı. Stalin'in ayalarında kıllar çıkmaya başlamıştı, ki böyle bir

162

Page 154: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

durum Victor'ın başına gelmemişti hiç. Dahası, önceden tah-min edilemeyen biçimde bazen çevresindekilere, bazen etra-fındaki eşyalara, bazen de en sevdiği çizmelerine yönelen an-lamsız bir şiddet nöbetine yakalanır olmuştu. Sonunda yakın çevresi diktatörü zehirlemiş ve bir askeri darbe hazırlığında olduklarını gizlemek için bir hikâye uydur-muşlardı. Haksızlık Victor'ın kapısını bir kez daha çalmış ve araştırma fonları kesilmişti. Erika havuzdayken kocasının oldukça zengin geçmişine dair her şeyi öğrenmişti; ancak bunları Victor dışında birileriyle paylaşması yasaktı. Bu bilgiler ona sadece Victor'ın destansı mücadelelerini, zaferlerini ve şanlı varoluşunu anlayabilmesi için bahşedilmişti. Erika tiyatro salonundan sonra müzik odasını, kabul salo-nunu, resmi davetlerde kullanılan oturma odasını, gündelik kullanılan oturma odasını, kahvaltı odasını, çeşitli hatıra eşya-larının sergilendiği odayı, bilardo odasını, mozaikle döşeli ka-palı yüzme havuzunu dolaşmış ve sonunda kütüphaneye gel-mişti. Kitapların ne kadar zararlı, hatta şeytanca şeyler olduğunu bilen Erika, raflar dolusu kitapların görüntüsünden huzursuz olmuştu. Kitaplar, okuduklarından tehlikeli şeyler öğrenen Erika Dört'ün sonunu hazırlamıştı. Erika yine de kütüphaneye alışmalıydı, çünkü Victor'ın çoğu güçlü politikacılar ve lider iş adamlarından oluşan Eski Irk'a mensup önemli kişileri ağırladığı davetlerde misafirler konyak ve diğer içkileri içmek için kütüphaneye gelirlerdi. Ev sahibesi olarak bu korkunç kitapların varlığına rağmen kendisini burada rahat hissetmeye ihtiyacı vardı. Kütüphanede dolaştıkça kitaplara el sürme cesaretini ken-dinde bulmuş, ardından o uğursuz şeylerin verdiği hissiyata alışmaya çalışmış, hatta iki kalbi de küt küt atarken bir tanesi-

163

Page 155: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ni raftan indirip, bir süre incelemişti. Bir davette misafirlerden biri, Erika tatlım, şu güzel ciltli ki tabı bana uzatır mısın, bir bakmak istiyorum, dediğinde, tecrii beli bir yılan avcısının yılanı yakalaması gibi istenileni yerine getirebilmeliydi. Christine, Erika'nın raflar dolusu psikoloji kitaplarını tek tek okuduğunu ve bu sayede kendini seksüel sadizime hazırla-dığını ileri sürmüştü. Ama kendisi bir türlü kitabın kapağını açamıyordu. Büyük odada gezinir, elini rafların altında gezdirip ahşabın satenmiş hissi veren dokusunu hissederken, gizli bir düğme keşfetti. Daha ne olduğunu anlayamadan düğmeyi çevirmişti bile. Bölmelere ayrılmış raflar, menteşeleri ekseni etrafında dönen gizli bir kapı görevi görmekteydi. Kapının ardında gizli bir geçit uzanıyordu. Havuzdayken bu gizli kapı ve ardında nelerin olduğuna dair bir bilgi verilmemişti kendisine. Ama bunu keşfetmesinin ya-sak olduğu da söylenmemişti.

164

Page 156: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

31. BÖLÜM

Vicky Chou akşam yemeğini hazırlamak üzere mutfağa gelip ışığı açtı, mutfak evyesinde ellerini yıkarken kirlenmiş hav-lunun yerine yenisinin konması gerektiğini fark etti. Yine de çekmeceden temiz bir havlu almadan önce ellerini bu havluda sildi. Daha sonra çamaşır odasına yönelip kapıyı itti, ışığı açmadan kirli havluyu çamaşır sepetine attı. Odada burnuna çarpan hafif bir küf kokusu nedeniyle ertesi sabah ilk iş olarak temizliğe girişmesi gerektiğini not etti aklının bir köşesine. Bu oda gibi yeterince havalandırılmayan ve rutubetin yoğun olduğu yerlere özel bir ihtimam gösteril-mesi gerekiyordu. Mutfak masasının üstüne iki plastik tabak altlığı koydu, kendisi ve Arnie için tabak, çatal ve bıçak çıkararak masayı kurdu. Carson'ın tüm sabahı uyuyarak geçirip, evden acil bir şekilde ayrılması akşam yemeğine evde olmayacağına işaretti. Arnie'nin tabağı Vicky'nin tabağından farklıydı; daha bü-yüktü, yuvarlak değil, dikdörtgen şeklindeydi ve dört bölmesi vardı. Arnie tabağındaki yemeklerin karışmasından hoşlan-

165

Page 157: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

mazdı. Arnie turuncu ve yeşil yiyeceklerin aynı tabakta olmasına tahammül edemezdi. Et ve diğer yiyecekleri kendi kesse de domateslerin ağzına atabileceği irilikte dilimlenerek tabağına konmasında ısrarcıydı. Tabağında kesilmesi gereken irilikte bir domates gördüğünde suratını buruşturup, "Büyük, büyük," derdi. Diğer birçok otistiğe göre Arnie çok daha az kuralcıydı. Çok fazla konuşmamasından dolayı Vicky, onu sözlerinden çok, kendine has garip tavırlarından tanır ve çocuğa sinirlen-mekten ziyade sevgiyle yaklaşma eğilimi gösterirdi. Her fırsatta Arnie'nin sosyalleşmesi için çaba gösteren Vicky, yemeği kendisiyle ve evde olduğunda ablası Carson'la birlikte yemesi için elinden geleni yapardı. Vicky'nin ısrarcılığı bazen işe yaramaz, böyle durumlarda Arnie'nin yemeğini Le-go'dan kalesinin yanında, odasında yemesine izin verirdi. Vicky masayı kurduktan sonra bir kutu Tater Tots almak için derin dondurucunun kapağını açtığında, naneli çikolata dondurmasının düzgün biçimde yerleştirilmediğini fark etti. Kutunun kapağı yarı açıktı, içinde bir kaşık bırakılmıştı. Arnie daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı. Genellikle yemeklerin önüne konulmasını bekler, nadiren kendisi alırdı. İştahlı bir çocuktu, ama ne zaman ne yiyeceği konusunda pek girişken değildi. Kileri veya buzdolabını karıştırdığı nadir zamanlarda Arnie sağına soluna dikkat eder, etrafı pisletmezdi. Çocuğun yemek konusunda hijyen takıntısı oldukça büyük boyutlardaydı. Bir şey tatmak için başkasının, hatta ablasının bile tabağından asla bir şey almaz, kendi çatal ve bıçağının dışında hiç kimsenin çatalına, bıçağına el sürmezdi. Vicky onun kutudan bir şey yemiş olabileceğini hayal bile edemiyordu. Geçmişte bilgisi dışında böyle bir şey yapmış ol-

166

Page 158: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

sa bile kaşığını öylecene bırakmazdı hiç. Vicky çok acıkan Carson'ın evden ayrılmadan evvel aceleyle bir şeyler atıştırmış olabileceğini düşünmeye başladı. Ancak Vicky kutuya daha yakından baktığında kutunun yüzeyindeki dondurma tabakasının yumuşak olduğunu ve eri-meye yüz tutarak parıldadığını gördü. Kutu bir süre buzdolabının dışına çıkarılmış ve birkaç dakika önce yerine konmuştu. Vicky dondurmanın kapağını olması gerektiği gibi yerine yerleştirdi, dondurucunun kapağını kapattı ve kaşığı alıp durulamak üzere evyeye götürdü. Kaşığı bulaşık makinesine yerleştirirken, "Arnie, tatlım ne-redesin?" diye seslendi. Arka kapı bıraktığı gibi çift kilitle kilitliydi, ama yine de en-dişelenmekten kendini alamadı. Çocuk daha önce hiç kendi başına evden ayrılmamıştı, ama dondurma kutusu içinde kaşığını da bırakmamıştı... Vicky mutfaktan çıkıp oturma odasına giden kısa koridora yöneldi. Kapalı perdeler odayı gölgeler içinde bırakmıştı. Işığı açtı. "Arnie, aşağıda mısın, Arnie?" Ev, oturma odasının sonundaki kemerli bölüm haricinde bir tiyatronun geniş fuayesinden farksızdı. Ön kapı da arka kapı gibi çift kilitle kilitlenmişti. Arnie, Carson'ın işi gereği evden uzak kaldığı ve ablasını özlediği zamanlarda onun odasına gider, hiç sesini çıkarma-dan iskemlede otururdu. Ancak şimdi orada da değildi. Vicky yukarı çıkıp Arnie'yi sağ salim odasında bulduğunda oldukça rahatladı. Çocuk onun odaya girmesine hiç tepki ver-memişti. Vicky, "Tatlım, akşam yemeğine az bir zaman kala dondurma yiyip mideni tıkamamaksın," dedi.

167

Page 159: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Arnie hiçbir karşılık vermeden, üstünde değişiklikler ya|> tığı Lego kalesinin duvarına bir parça ekledi. Çocuğun zorlu birtakım kısıtlamalar içinde yaşadığını İn len Vicky, onu azarlamak taraftarı değildi. Dondurma konusu nun üstüne fazla gitmeksizin, "Akşam yemeği kırk beş dakika içinde hazır olur. Bu akşam en sevdiğin yemekler var. Hazır olduğunda aşağı gelir misin?" dedi. Arnie cevap olarak komidinin üstündeki dijital saate bak-makla yetindi. "Tamam. Seninle birlikte güzel bir yemek yeriz, sonra is-tersen Mars'tı Podkayne den bir bölüm okurum sana." Çocuk yumuşak bir sesle ve huşu içinde bir tavırla, yazarın adını anarak, "Heinlein," dedi. "Doğru. Podkayne'den en son ayrıldığımızda başı büyük bir beladaydı." Arnie, "Heinlein," diyerek yazarın adını tekrarladı, sonra kale üstünde çalışmaya devam etti. Tekrar aşağı kata inen Vicky, mutfağa giden koridordaki portmanto dolabının yarı açık kalmış kapısını kapattı. Mutfak kapısının eşiğine geldiğinde çamaşır odasında fark ettiği küf kokusunu duydu yine. Arkasını dönüp geldiği tarafa bakınarak etrafı kokladı. Ev temel kazıkları üstünde duruyor olsa da, topraktan yük-sekte olan zeminin altındaki hava sirkülasyonu mantar, küf oluşumunu engellemiyor, kokuyu evin üst katlarına kadar taşıyordu. Kokunun kaynağı zeminin altındaki rutubetli, karanlık boşluktu. Topraktaki su beton kazıklara sızıyor, küf, bu rutubetli yüzeyden emilerek eve yayılıyordu. Vicky sabah olduğunda zemin kattaki dolapların karanlıkta kalmış köşelerini titizlikle gözden geçirecek, küf oluşumunu engelleyici kimyasallarla her yeri temizleyecekti. Vicky genç yaştayken O. Henry'nin yazdığı ve küften nef-

168

Page 160: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ret etmesine neden olan bir hikâye okumuştu. Hikâyede, geniş bir evdeki rutubette ve karanlıkta kalmış eski tip bir radyatörün arkasında küflenmiş, kan lekeli ve pis bir çaputun bir şekilde canlandığı ve ışıkların söndüğü bir gece kayarcasına harekete geçip başka bir yaşam arayışı içinde, odada kalan adamı boğması anlatılıyordu. Vicky Chou kendini ,4/f'ens'daki Sigourney Weaver veya Terminatör'daki Linda Hamilton'la bir tutmuyordu, ama rahatsız edici bu küf olayıyla savaşmakta kararlıydı. Bu sonu gelmez savaşta onun açısından tek çıkış yolu ve tek seçenek, kesin bir zafer elde etmekti. Tekrar mutfağa girip derin dondurucudan Tater Tots ku-tusunu çıkardı, hamur tabakasını Pam'le kaplayarak üstüne bi-raz Tots serpti. Akşam yemeğini Arnie ile birlikte yiyecekler, sonra çocuğa Mars'lı Podkayne'i okuyacaktı. Arnie Vicky'nin masal oku-masından hoşlanıyor, Vicky'de onunla zaman geçirmeyi çok seviyordu. Tam bir aile gibiydiler. Bu akşam da güzel bir ak-şam olacaktı.

169

Page 161: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

32. BOLUM

Deucalion öğlen saatleri boyunca kiliseleri, katedralleri ve sinagogları dolaşarak geçirmiş, ama Katoliklerin kutsal yerle-rinden çıkıp Protestanların kutsal yerlerine giderken, şehrin farklı inançlara sahip toplulukların ibadethanelerini gezer ve kiliselerin dehlizlerini adımlarken, zaman ve mekân kavramıyla ilgili kendine has yeteneğinin bir faydasını görememişti. Kutsal mekânları bir bir dolaşırken gizlice papaz evlerine de girip din görevlilerini çalışırken gözlemlemiş, aralarında Yeni Irk'a mensup biri olabileceği şüphesiyle hepsini dikkatle incelemişti. Bu gözlemleri sırasında bir kadın ve birkaç erkek din adamı şüphesini çekmişti. Bunlar kendisinden bile daha korkunç özelliklere sahip canavarlar ise bu özelliklerini çok iyi saklıyorlar, bu canavarlar herkesin içinde olduğu gibi, özel yaşamlarında da olduklarından farklı görünmeyi çok iyi başarıyorlardı. Bunlar bulundukları mevki itibarıyla Victor'm yaratıkları içinde en kurnaz ve en zeki sınıf olan Alfa sınıfına mensup olmalıydılar. Deucalion, Acıların Kadını mabedindeki kilisenin papazında normalin dışında bir şeyler sezinlemişti, ama şüphelenme-

170

Page 162: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

sine neden olan şey hakkında kesin bir şey söyleyemiyordu. Somut bilgi ve mantığın dışında sezgileri ona, Peder Ducha-mc'nin Tanrı'nm bir kulu olmadığını fısıldıyordu. Peder altmış yaşlarında kır saçlı, temiz yüzlü mükemmel bir klondu. Gerçek peder ise şu anda isimsiz bir mezarda çü-rümekteydi muhtemelen. Genellikle yaşlılardan oluşan, bazıları ikişerli gruplar halinde, çoğu tek başına hareket eden kilise cemaati üyeleri akşam duası için bir araya gelmişti. Ayin henüz başlamadığından sessizce oturuyorlar, kilisenin sükûnetini bozmuyorlardı. Kilisenin diğer kısımlarından daha yüksek ve daha dar olan bölümündeki kirli cam pencereden batmakta olan güneşin parlaklığı ve sıcaklığı giriyor, renkli, geometrik şekiller iba-det edenlerin ve onların oturdukları sıraların üstüne vuruyor-du. Kilisenin günah çıkarma bölmeleri her sabah Aşai Rabbani ayininden önce ve şu anda olduğu gibi akşam duası sırasında açılırdı. Kilisenin bu yüksek ve dar olan bölümünün gölgede kalmış doğu tarafından ilerleyen Deucalion, günah çıkarma böl-melerinden birine girip kapıyı kapattı ve dizlerinin üstüne çöktü. Papaz aralarındaki paravanın üstündeki özel paneli kenara kaydırıp onu günah çıkarmaya davet ettiğinde Deucalion yumuşak bir sesle, "Peder Duchaine, sizin tanrınız nerede ya-şıyor, cennette mi, Garden Mahallesi'nde mi?" dedi. Peder bir süre sessiz kaldı, ama sonra, "Bu sözler kulağıma kafası karışmış bir insanın sorusu gibi geliyor," dedi. "İnsanın değil Peder. İnsandan öte ve insana göre daha de-ğersiz bir şeyin... Tıpkı sizin gibi." Peder bir an tereddüt ettikten sonra, "Neden geldin buraya?" diye sordu.

171

Page 163: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Michael, "Giydiği kovboy şapkasının kenarının yukarı dol ru kıvrılmış olmasından etkilenmiştim," diye hatırladıklarını dile getirdi, "özellikle içinde bulunduğu koşullar düşünüldü günde." Carson, "İlk buluşmalarıydı, değil mi?" diye sordu. "Doğru. Birlikte kostümlü bir partiye katılmışlardı. Adam I yüzden gece mavisi renkte deri bir kovboy kıyafeti giymiş, taklit elmas takmıştı." "Çizmelerinde sedef kakmalar vardı." "Çok kaliteli çizmelerdi. Başı gövdesindeyken adamın iyi bir görünüme sahip olduğuna iddiaya girerim, ama onu o haliyle hiç göremedik tabii." Carson bavulu açmak üzere ölü meşe yapraklarıyla kaplı toprağa çökerken, "Katilin ne kostüm giydiğini öğrenebilmiş miydik?" diye sordu. "Galiba matador kostümü giymişti." "Kovboyun başı baltayla kesilmişti. Matadorlar balta taşı-mazlar." "Evet, ama arabasının bagajında hep bir balta bulunduru-yordu," diye hatırlattı Michael. "Muhtemelen ilk yardım çantasının yanında tutuyordu. Kafa kesmeyle sonuçlanan bir ilk buluşmadan daha kötü ne olabilir ki?" Silah dolu bavulu açan Michael, "Sorun, insanların ilk bu-luşmada beklenti çıtasını çok yüksekte tutması. Tabii kaçınıl-maz olarak hayal kırıklığına uğruyorlar," dedi. Michael Şehir Nişancılarını kontrol edip kayışlarını takarken, Carson da silahların sürgüsünü elden geçirip şarjörlerini yerine yerleştiriyordu. Michael ve kendisinin çıkardığı hafif sesler dışında koru bir kilise sessizliğine bürünmüş ve bu sessizlik ilerde uzanmakta olan çimenliği de sarmıştı.

174

Page 164: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Carson Çöl Kartalı Magnumlara 50 kalibre mermi alan şar-jörleri yerleştirirken, "Victor'ın malikânesine girmeden önce onun orada olduğuna emin olmalıyız. Onu şaşırtmak için tek bir şansımız var," dedi. "Evet, ben de aynı şeyi düşünüyordum. Bu işte Deucalion'ı da yanımıza almalıyız. Bize bir fikir verebilir." Carson, "Sence Arnie tehlikede midir?" diye sorarken en-dişesini açığa vuruyordu. "Hayır. Biz Helios için bir tehdit unsuruyuz, Arnie için değil. Helios seni susturmak için kardeşini kullanmayacaktır. Bizi ortadan kaldırmanın daha kolay olduğunu anlayacaktır na-sılsa." Carson, "Umarım dediklerin doğru çıkar," dedi. "Sözlerin beni rahatlatıyor." "Ya, ne demezsin, bir şeytanın hedefi olmak kadar günümü gün eden bir şey olamaz." "Şuraya bak, Godot Kartallar için fazladan iki meşin kılıf koymuş. Bunun parasını almamıştı." "Ne tür kılıflar bunlar?" "Kemerli olanlarından." Michael, "Silahlara uyuyor mu?" diye sordu. "Evet." "Ver bakayım. O canavarı omuz askısında taşımak çok garip bir his olacaktı zaten." "Kartalı belinde mi taşıyacaksın?" diye sordu Carson. "Bavulda taşırken silaha davranmak o kadar da kolay bir şey olmaz, değil mi? Helios'ın halkı veya her neyseler o yaratıklar peşimizdeyse, canavarları durduran bu silahlara malikânesine ulaşmadan çok önce ihtiyacımız olacak demektir." Michael silahları doldururken Carson dört yedek şarjöre 50 kalibrelik mermiler dolduruyordu. Kemerli kılıfları bellerine bağlayıp Kartalları kınlarına yer-

175

Page 165: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

leştirdiler. ikisi de kılıfı ceket hizasına gelecek şekilde sol kal çalarının üstüne koymuştu. Sağ kalçalarındaysa Kartalların iki yedek şarjörünü ve Şehirli Nişancının mermilerini muhafaza ettikleri bir kese vardı. Giydikleri spor ceket yeterli bir gizlilik sağlıyordu aslında, ama yüklendikleri bu yeni ağırlıklara alışmaları için bir süre geçmesi gerekecekti. Bavulları kapatıp silahları kabzaları yukarı, namluları aşağı bakacak şekilde sağ omuzlarına astılar. Hemen hemen bo-şalmış olan bavulları alıp meşe ağaçlarıyla kaplı koruya doğru hareketlendiler. Meşe ağaçlarıyla güney tarafındaki çam ağaçlarının bulun-duğu açık alandaki bayırın üçte ikisini kat ettiklerinde bavulları yere bırakıp geldikleri tarafa döndüler. "Bu silahlarla ateş etmenin neye benzediğini anlamalıyız," dedi Carson. "Her biriyle bir kez ateş edip, park güvenliği gelmeden tü-yelim." Önlerindeki bayır kurşunların sekmesini engelleyecekti. Silahları iki elle kavrayıp aynı anda ateş ettiklerinde sanki sa-vaş alanındaymışlarcasına çok büyük bir gürültü koptu. Sanki görünmez ve öfke dolu iki golf oyuncusu golf sopala-rıyla acemice bir vuruş yapmış ve çimenler kökünden kopmuştu. Carson silahın geri tepmesini omuz eklemlerine kadar his-setti, ama namluyu yere doğru tutmayı başardı. Michael, "Yeterince gürültülü mü?" diye sordu. "Henüz hiçbir şey duymadın," dedi Carson, Kartalı kılıfından çıkartırken. Omuz askılı silahları ellerine alıp ateş ettiler. Gök gürleme-sini andıran bir ses havayı, ayaklarının altındaki toprakla bir-likte titretmişti.

176

Page 166: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Michael, "iyi hissediyor musun?" diye sordu. "Oldukça hoş bir duygu." "Böyle bir silah adamın bacağını kökünden koparır." "Ama onlardan biri için yeterli olmayabilir." "Ne tür bir etki yaparsa yapsın, suratlarını asacağı kesin. Hadi, yola koyulalım." Silahları bir kez daha omuzlayıp bavulları ellerine aldılar, sonra çam ağaçları arasındaki ılık gölgelerin arasına hızla dal-dılar.

Gece Şehri / F12177

Page 167: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

34. BÖLÜM

Cindi Lovevvell cipini servis yolunun kenarına, sivil polis arabasının yüz metre kadar arkasına park etmiş, motoru kapa-tıp pencereleri açmıştı. Benny, "Arabada değiller," dedi. "Sence nereye gittiler?" "İşemek için koruya girmiş olmalılar," dedi Cindi. "Bu in-sanların bizlerinki kadar gelişmiş kontrol duygusu yok." Benny, "Sanmıyorum," dedi. "Biyolojik yapılarından anla-dığım kadarıyla Eski Irk mensupları yaşlanıp prostatları büyüyünceye kadar tuvaletlerini kontrol etmekte sorun yaşamıyor." "Belki de bebek yapmak için koruya girmişlerdir." Benny sabırlı olmak için kendini zorluyordu. "İnsanlar ko-rularda bebek yapmazlar." "Evet, yaparlar. Her yerde yapıyorlar. Koruda, tarlada, tek-nede, yatak odasında, mutfak masası üstünde, ay ışığında sa-hilde, uçakta tuvaletlerde... Her yıl her yerde, her an milyon-larca, milyonlarca bebek yapıyorlar." "Düşünürsen, üreme yöntemleri incelikten yoksun ve ve-rimsiz," dedi Benny. "Havuzda üremek çok daha iyi bir sistem, hem daha hijyenik, hem de idare edilebilir."

178

Page 168: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Havuzlar bebek yapmaz." Benny, "Yetişkin, üretken vatandaşlar yapar," dedi. "Havuzda herkes topluma hizmet edecek şekilde doğar. Bu çok daha pratik bir şey." Cindi, "Ben bebekleri seviyorum," dedi ısrarla. Benny, "Bundan vazgeçmelisin," diye uyardı. "Ama seviyorum. Minik parmaklarına, şirin ayak baş par-maklarına, sıkılası kırmızı yanaklarına, dişsiz gülümsemelerine bayılıyorum. Yumuşak ciltlerini, kokularını..." Benny, "Yine takıntılı davranmaya başladın," dedi sinirli bir ifadeyle. "Benny, sen neden bebek istemiyorsun?" Benny, "Var olma nedenlerimizin tümüne aykırı bir şey bu," dedi öfkeyle. "Bizim için tamamen yapay bir şey. Benim tek isteğim, gerçekten tek isteğim insan öldürmek." Cindi, " Ben de insan öldürmek istiyorum," dedi, ona güvence verircesine. "Bundan pek emin değilim." Cindi başını iki yana sallarken Benny'nin kendisini hayal kırıklığına uğrattığı anlatmak ister gibiydi. "Bu hiç de adil değil Benny. Benim de insan öldürmek istediğimi biliyorsun." "Eskiden ben de böyle düşünüyordum." "Hepsinin kökünü kazıyacağımız günün gelmesini sabırsız-lıkla bekliyorum. Ama sen de aynı zamanda yaratmak istemez misin?" "Yaratmak mı? Hayır. Neden böyle bir şey isteyeyim ki? Onlar gibi olmak istemiyorum, bebekleri, kitapları, iş impara-torluklarıyla onlara benzemek...." Benny'nin sözleri uzaktan hemen hemen aynı anda duyulan, sert ve keskin iki patlamayla kesildi. "Silah sesi," dedi Cindi. "Şu çam ağaçlarının ötesinden iki el ateş edildi."

179

Page 169: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Cindi, "Sence birbirlerini mi vurdular?" diye sordu. "Neden böyle bir şey yapsınlar ki?" "İnsanlar böyle şeyler yapıyorlar her zaman." Benny, "Birbirlerini vurmadılar," derken, düşüncesinden çok umudunu vurgulamıştı. "Bence birbirlerini vurdular." Benny, "Birbirlerini vurmuşlarsa çok öfkeleneceğim," dedi. Şimdi de yine hemen hemen aynı anda gelen iki el silah sesi daha duyulmuştu, ama bu kez bir öncekinden daha gürültülü olan bu ses çam ağaçlarının dışında yankılanırken, tekdüze bir havlamadan çok boğuk bir kükremeyi andırıyordu. Rahatlayan Benny, "Birbirlerini vurmamışlar," dedi. "Belki başkaları onlara ateş ediyordur." Benny, "Neden bu kadar olumsuzsun?" diye sordu. "Ben mi? Aksine, çok olumluyum. Ben yaratıcı güce sahibim. Yaratmak olumlu bir şeydir. Yaratmaya karşı olan sensin." İki dedektifin akıbetiyle ilgili olarak büyük bir endişeye ka-pılmış olan Benny, arabanın ön camından ilerdeki koruya bakıyordu. Yarım dakika kadar ses çıkarmadan oturdular, sonra, "Bir beşiğe ihtiyacımız var," dedi Cindi. Benny bu tür bir sohbetin içine çekilmeyi reddediyordu. Cindi, "Öncelikle başka şeylere ihtiyacımız varken biz giysi aldık. Bebek bezi, battaniye gibi şeyler almadık," dedi. Rutubetli havadan daha yoğun biçimde kasvetli bir hava çökmüştü Benny Lovewell'ın üstüne. "Emzirip, emziremeyeceğimi anlayana dek hazır mama satın almayacağım. Bebeğimizi emzirmeyi çok istiyorum," dedi Cindi. O sırada çam ağaçlarının arasında iki kişi belirdi.

180

Page 170: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Gelişmiş görme yeteneğine rağmen bunların kim olduğunu anlaması için Benny'nin bir süre beklemesi gerekti. "Onlar mı?" diye sordu. Cindi bir an tereddüt ettikten sonra, "Evet," dedi. "Evet! Evet, onlar." Benny dedektiflerin yaşadığına ve hâlâ onları öldürme şansına sahip olduğuna çok sevinmişti. Cindi, "Ne taşıyorlar?" diye sordu. "Tam olarak anlamadım." "Bavul mu?" "Olabilir." Cindi, "Koruda bavulu da nereden buldular?" diyerek me-rakını açığa vurdu. "Belki öldürdükleri adamlardan almışlardır." "İyi de öldürülen o adamların ellerinde bavulla koruda ne işi vardı?" Benny, "Beni ilgilendirmez," dedi. "Neyi niçin yaptıklarını kim bilir? Onlar bizler gibi her zaman mantıklı hareket eden bir ırk değil... Gidip haklayalım şunları." "Burası bu iş için uygun bir yer mi?" diye sordu Cindi, ama aynı anda arabanın motorunu çalıştırmıştı. "Ben hazırım. Bu işe ihtiyacım var." Cindi, "Çok açıktayız," dedi. "İşin tadını çıkaracak kadar zamanımız olmayabilir." Benny isteksiz bir ifadeyle, "Haklısın. Tamam," dedi. "Ama onları bayıltıp, etkisiz hale getirir, ayak altı olmayan bir yere götürebiliriz." "Buraya gelirken Sanat Depoları Bölgesi'ni geçmiştik, hani henüz her şeyin bozulmadığı o terk edilmiş yerde bir fabrika vardı. Orayı sen de biliyorsun." "Kopyalarının hazır olduğu gece emniyet müdürü ve karısını öldürdüğümüz yer," dedi Benny, hafızasını tazelerken. "Çok iyi bir işti," dedi Cindi.

181

Page 171: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Evet, öyleydi." Cindi, "Kadının kafasını portakal kabuğu gibi soyarken ko casının nasıl çığlık attığını hatırlıyor musun?" diye sordu. "Emniyet müdürünün daha sert biri olacağını sanmıştın, değil mi?" Cindi cipi servis yolu üstünde sürerken, "Hâlâ hayattayken ikisini de parçalayabilir, sonra da ne yaparız biliyor mu sun?" dedi. Sivil polis arabasına yaklaşırlarken Benny, "Ne?" diye sordu. Dedektifler bavulları arabanın arkasına yerleştirmişler, ka-pıları kapatıyorlardı. Cindi, "Bütün o kan ve mezbelenin içinde bebek yaparız," dedi. Benny'nin neşesi yerine geliyordu. Cindi'nin bunu bozmasına fırsat vermeyecekti. "Tamam, yaparız," dedi. Cindi, "Kan, taze kan bazen çok etkili ayinlerde kullanıl-mıştır," dedi. "Elbette. Arabaya binmeden yetiş şunlara. Sen ne ayininden söz ediyorsun bu arada?" "Bereket ayininden. Eski Irk üreyebilen bir ırk. Bu işi onların kanına bulanmış halde yapar, onların kanıyla yıkanırsak belki biz de çocuk doğurabiliriz." Dedektifler dönmüş, yaklaşmakta olan cipe bakıyorlardı. Benny yaşanacak vahşetin beklentisi içinde heyecanlanmış olsa da, kendini "Bereket ayini mi?" diye sormaktan alamadı. Cindi, "Vudu," dedi. "Ibo mezhebine ait olanların yaptığı vudu." "Ibo mu?" "Je suis rouge," dedi Cindi. "Kulağa Fransızcaymış gibi geliyor. Fransızca konuşmak üzere programlanmadık biz."

182

Page 172: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

" 'Ben kırmızıyım' anlamına geliyor, daha doğrusu, 'Ben kırmızı olanım'... Ibo kendine bu adı vermiş." "Yine şu Ibo," dedi Benny. "0, vudunun kanlı kurban edilme kültürünün şeytani tanrısıdır. Biz de bu ikisini öldürüp kanları içinde yuvarlanırken bebek yapacağız. Ibo için dua edelim." Cindi, Benny'nin dikkatini avlarının üstünden çekmeyi ba-şarmış, o da şimdi şaşırmış ve korkmuş bir halde gözlerini ona dikmişti.

Page 173: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

35. BÖLÜM

Erika Helios gizli geçide girdiğinde kitap raflarından oluşan kapı arkasından otomatik olarak kapanmıştı. "Wilkie Collins kitaplarındaki gibi," diye mırıldandı, hiç okumadığı Viktorya dönemi yazarlarında biri olan Collins'in adını anarken. Bir buçuk metre genişliğindeki geçidin zemini, duvarları ve tavanı betondu. Erika savaş zamanında bir yer altı sığınağına girmiş gibi hissetti kendini. Göründüğü kadarıyla ışıklar hareket sensörleriyle kontrol ediliyor, Erika bu yeni keşfini tanımlamaya çalıştığı ve bir süre hareketsiz kaldığı anlarda geçit karanlığa bürünüyor, tekrar hareketlendiğinde ışıklar yanıyordu. Dar koridor tek bir yöne doğru uzanıyordu ve sonunda sağlam, çelik bir kapı vardı. Victor alet edevattan ve teknolojik oyuncaklardan hoşlandığı için, Erika kapıya elektronik bir kilit takılı olduğunu düşündü. Victor'ın tarzı gereği, kapıda parmak izi veya göz retinası tarayıcısı olmalı ve ancak onun girişine izin vermeliydi. Ancak beklediği gibi çıkmadı; kapı beş kalın sürgüyle sür-gülenmişti. Sürgülerden biri baş kısmına, diğeri kapı eşiğine,

184

Page 174: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

öbür üçü de menteşelerin karşısına gelecek şekilde sağ taraf-taki pervaza monte edilmişti. Karşılaştığı bu engeli kafasında bir süre tartan Erika, kapıyı açmanın akıllıca olmadığını düşündü. Kapının ötesi bir kutu, lapı da bir kapak değildi, ama Erika o an kaçınılmaz biçimde merakına yenik düşüp Prometius'un insanlığı etkileyebilecek iblisleri kilit altına aldığı kutuyu açan Pandora'yı hatırladı. Aklına gelen bu efsane yüzünden sadece bir anlığına du-raksadı, çünkü Eski Irk, yani insanlık zaten lanetlenmişti. Gün gelecek, bizzat kendisine öldürebildiği kadar insan öldürmesi emri verilecekti. Ayrıca her kimse, Samuel Jackson denilen biri bir zamanlar, "Merak, aklı selimin belli başlı ve değişmez karakteristik özelliklerinden biridir," demişti. Kapının heybetli görünümü, ağırlığı ve onu emniyet altına alan sürgüler düşünüldüğünde, ardında Victor açısından çok çok önemli bir şey olmalıydı. Erika kocası için en ideal eş ve yaradılış havuzlarında yaratılmış son Erika olacaksa, onu anlayabilmen ve anlayabilmek için de onun değer verdiği her şeyi bilmeliydi. Çatı kemerini andıran bu engelin ardında her ne varsa onun için çok büyük bir değer taşıdığı kesindi. Erika kapının baş kısmındaki sürgüyü çekti, sonra sürgüyü beton zemine bıraktı. Ardından diğer sürgüleri birer birer ye-rinden çıkardı. Çelik kapı açılmış, ilerdeki mekânın tavan ışıkları otomatik olarak yanmıştı. Erika eşikten geçerken, bilye şeklindeki menteşeleri sayesinde yavaşça ve sessizce açılan kapının yaklaşık yirmi santimetre kalınlıkta olduğunu gördü. Şimdi yine üç buçuk metre uzunluğunda kısa bir geçitteydi ve bu geçit de geride bıraktığı kapıya benzer bir kapıya uza-nıyordu. Bu ikinci koridor boyunca duvarlar metal çubuklarla çen-185

Page 175: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

tilmişti. Solundaki çubuklar bakırdan gibiydi. Sağındakiler de başka bir metaldendi, çelik veya başka bir şey olabilirdi. Geçidi, yumuşak, ulurcasma kısık bir ses doldurmuştu Ses anlaşıldığı kadarıyla metal çubuklardan geliyordu. Erika havuzdayken, Victor'ın ortadan kaldırıncaya dek Eski Irk mensubu politikacıları ağırlayacağı davetlerde, davetlileri etkilemek üzere esas olarak müzik, dans, edebiyat ve benzer konularda eğitim almıştı. Bilim konusunda pek bir bilgisi yoktu. Yine de, geçidin diğer tarafına sıralanmış metal çubuklar arasında bir sebepten dolayı ihtiyaç duyulması halinde, güçlü elektrik akımının iletilebileceğini ve aralarına sıkışan herhangi bir şeyi kızartıp, buharlaştırabileceğini akıl etti. Bir Yeni Irk mensubunun bile bu durumdan yara almadan kurtulması olanaksızdı. Erika eşiğin iki adım içinde ayakta durmuş bu keşfi üstünde düşünürken, tavandaki sabit bir noktadan mavi bir lazer ışını yayıldı ve onu tanımlamaya çalışırcasına başından ayak par-maklarına, sonra tekrar başına kadar taradı. Lazer ışını bir an yanıp söndü, hemen ardından çubuklar mırıldanırcasına ses çıkarmayı kesti. Geçide büyük bir sessiz-lik hakim olmuştu. Erika geçitte bulunması açısından bir mahzur görülmediği şeklinde değerlendirdi bu durumu. İlerlemeye devam etmesi halinde yanıp kül olmayacaktı. Eğer yanılıyorsa, deneme kabilinden attığı adımlar onu yok olmaktan kurtaramayacaktı. O da arkasındaki kapıyı açık bırakarak ileri doğru cesaretle yürüdü. Victor'ın yatak odasındaki öfkesiyle başlayan, ardından William'ın parmaklarını koparma olayıyla devam eden, sonra Christine ile mutfakta yaptığı rahatsız edici sohbetle süren malikânedeki ilk günü umduğu gibi pek de sıcak geçmemişti. Bel-

186

Page 176: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ki bu andan sonra daha hoş birtakım gelişmeler olabilirdi. I lektriğe kapılmış olmamak da bu yönde iyi bir işaretti.

187

Page 177: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

36. BÖLÜM

Cindi, "Zafer Ibo'nun olsun, kanımın tadından hoşlansın," diye tekrarladı. Çok kısa bir süre önce dedektifleri ele geçirip öldürmek ateşiyle tutuşmakta olan Benny Lovevvell bu sözlerle aniden buz kesmişti. Cindi daha önceden hiç söz etmediği bu garip vudu sohbe-tiyle Benny'nin dikkatini dağıtmış, onu hazırlıksız yakalamıştı. Cindi'ye artık güvenip güvenemeyeceği konusunda aniden şüpheye düşmüştü Benny. İkisi birlikte bir takımdı. Ahenk içinde hareket edip birbirlerine tam anlamıyla güven duymaları gerekiyordu. Sivil polis arabasına yaklaştıklarında Benny, "Durma sakın," dedi. Cindi, "Erkek olanı bana bırak," dedi. "Beni bir tehdit olarak algılamayacaktır. Ona öyle bir girişeceğim ki, ne olduğunu anlamayacak." Benny, "Hayır, sürmeye devam et, sadece sür, sür," diye ısrar etti. "Ne demek istiyorsun?" "Ben ne dedim? Benimle bebek yapmak istiyorsan arabayı

188

Page 178: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

tir!" Sivil polis arabasının hemen yanında durmak üzereyken yanından geçip gittiler. Dedektifler onlara bakıyordu. Benny onlara gülümseyip el salladı. Onlara saldırana dek yapılacak en iyi şey bu gibi gö-ı mise de, o an dikkati üstüne çektiğini anladı ve başını hızla çevirdiğinde kendisinden şüphelendiklerini fark etti. Cini hızlanıp servis yolu boyunca parkın iç taraflarına yö-neldi. Önce dikiz aynasından hurdaya çıkmak için gün sayan sivil polis arabasına, ardından Benny'e bakan Cindi, "Bu da neydi böyle?" diye sordu. "Sorun Ibo," dedi Benny. "Anlamıyorum." "Anlamıyor musun? Sen anlamıyorsan, ben hiç anlamıyorum. Je suis rouge, şeytani tanrılar, kanlı kurban edilmeler, vu-du..." "Vudu diye bir şey duymamış miydin hiç? On sekizinci yüzyılda New Orleans'ta çok büyük bir olaydı. Hâlâ da geçerli, aslına bakarsan..." Benny, "Sen havuzdayken hiçbir şey öğrenmedin mi?" diye sordu. "Bu dünyadan başka bir dünya yok. Bu bizim amentü-müz. Bizler rasyonel ve materyalistiz. Batıl inanç yasaktır bizlere." "Biliyorum. Bilmediğimi mi sanıyorsun? Batıl inanç Eski Irk'ın en zayıf tarafıdır. Onların akılları zayıftır, bir sürü aptalca şey, korkuyla ve saçmalıkla doludur." Benny, Cindi'nin biraz önce polis arabasına yaklaşırken söylediklerini tekrarladı: "'Ibo için dua edelim, zafer Ibo'nun olsun.' Bunlar bir materyalistin sözleri gibi gelmedi bana. Ha-yır, bu sözler böyle birine ait olamaz." "Biraz sakinleşsene," dedi Cindi. "Eski Irk'tan biri olsan

189

Page 179: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

kan damarlarını çatlatmıştın." "Ara sıra dışarı çıktığında vudu katedrallerine mi gidiyordun sen?" "Vudu katedrali diye bir şey yoktur. Bu çok cahilce. Haitililer o mabede houmfort derler." "Demek sen houmfort'a gidiyordun," dedi Benny, suratını buruşturarak. "Hayır, çünkü buralarda Haiti tarzı bir houmfort yok." Cindi polis arabasının iyice geride kaldığına emin olduktan sonra cipi servis yolunun kenarına çekerek çimlere park etti. Arabanın motorunu ve havalandırmayı açık bırakmıştı. "Zozo Deslisle, Treme'deki küçük evinde gris-gris'ler satıyor, büyü yapıyor. Kadın bu işleri iyi bilen, Ibo kültüründen gelme bir bocor." Benny, "Bunların hepsi saçmalık," dedi. "Cindi, başının, başımızın ne tür bir belada olduğunun farkında değil misin? Halkımızdan biri senin batıl inançlara sahip olduğunu anlarsa yok edilirsin, muhtemelen ben de... Çoğumuza nasip olmayan öldürme iznimiz var ve sürekli iş alıyoruz. Halkımız bize gıpta ediyor ve sen şu aptal batıl inançlarınla her şeyi mahvedeceksin." "Ben batıl inançlı değilim." "Değilsin, öyle mi?" "Hayır, değilim. Vudu batıl inanç değildir." "Bir dindir." Cindi, "Bir bilimdir," dedi. "Gerçektir ve işe yarar." Benny içini çekti. Cindi, "Vudu sayesinde sonunda bir çocuğum olacak. Bu sadece bir zaman meselesi," dedi. "Dedektifler şu anda arkada baygın bir halde yatıyor, biz de eski fabrikaya doğru yol alıyor olabilirdik." Cindi el çantasının fermuarını açıp içinden ağzı kırmızı ip-

190

Page 180: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

İt büzülmüş pamuklu beyaz bir çanta çıkardı. "İçinde Adem ve I lavva kökleri var. İkisi birlikte dikilmiş halde." Benny hiçbir şey söylemedi. Cindi elini yine çantasına atıp bu kez küçük bir kavanoz çı-kardı. "Yahuda karışımı... Gilead Bahçesi'nden tomurcuklar, dövülmüş yaldız tozu, tavşan kanı, Van Van esansıyla..." "İyi de ne yapıyorsun bu karışımla?" "Bir bardak ılık süte yarım çay kaşığı karıştırıp, biraz tuz serperek her sabah içiyorum." "Çok bilimsel bir şeye benziyor." Cindi bu alaycı ifadeyi atlamadı. "Sanki sen bilimden çok anlarsın ya... Sen Alfa veya Beta değilsin, tıpkı benim gibi bir Gamasın. Benny, "Doğru," dedi. "Bir Gamayım, cahil bir Epsilon değil. Ayrıca batıl inançlı bir Eski Irk mensubu da değilim, ben bir Gamayım." Cindi, Adem ve Havva köklerini ve Yahuda karışımını tekrar çantasına yerleştirip fermuarı kapattı. Benny, "Ne yapacağımı bilemiyorum," dedi. "Bize bir görev verilmişti, hatırladın mı? O'Connor ve Mad-dison'ı öldürecektik. Şu ana dek bu işi neden bitirmediğimizi bilmiyorum." Benny arabanın camından parka bakıyordu. Yaradılış havuzunda kustuğu o günden beri hiç bu kadar kötü hissetmemişti kendini. Dengeli ve kontrollü olmak için can atarken sürekli kaos ortamına sürükleniyor, içinde bulunduğu ikilemi düşündükçe, daha çok ümitsizliğe kapılıyordu. Victor'a karşı yükümlülükleriyle kendi isteklerini tartan Benny, tam anlamıyla bir materyalist olarak tasarlanmasına rağmen, kendisinden, kendinden başka herkesi düşünmesinin talep edilme nedenini sorguluyordu. Emirlerine itaat etmeme-si durumunda yaratıcısının kendisini yok edeceği düşüncesi

191

Page 181: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

bir yanda dururken, neden kendi ihtiyaçlarından çok geleceği hakkında kafa yoruyordu? Bu dünya pek de anlamlı bir dünya değilken, Yeni Irk'ın üstün gelmesi onun için neden bu kadar önemliydi ki? İnsanlığı ortadan kaldırıp doğaya hükmetmenin, evrenin her köşesi, tüm doğa boşuna tasarlanmış aptal bir mi kineyse yıldızlara gitmek gibi tehlikeli bir işe atılmanın amacı neydi? Bir şeylerin kralı olmak için böylesine çaba sarf etmenin ne anlamı vardı? Benny iş bitirici biri olarak yaratılmıştı, devamlı hareket halindeydi ve sürekli insan öldürüyordu. Böylesine felsefi ko-nularda kafa patlatması için tasarlanmamıştı. "Böyle önemli konuları bırak da Alfalar ve Betalar düşün-sün," dedi. Cindi, "Ben hep öyle yapıyorum zaten," diye karşılık verdi. "Sana söylemedim, kendi kendime konuşuyordum." "Daha önce böyle bir şey yaptığını hiç görmemiştim." "Şimdi görüyorsun işte." Cindi kaşlarını çattı. "Bana mı söylediğini, yoksa kendi kendine mi konuştuğunu nasıl anlayacağım?" "Kendi kendime çok sık konuşmam. Belki bir daha asla böyle bir şey yapmam. O kadar da önemsediğim bir şey değil zaten." "Bebeğimiz olsaydı hayatı çok daha fazla önemserdik." Benny içini çekti. "Ne olacaksa olsun. Yaratıcımız bizi yok edene dek onun istediklerini yapıp, insanları yok edeceğiz. Bu kontrolümüz dışında olan bir şey." Cindi, "Ibo'nun kontrolünün dışında değil ama," dedi. "Hani şu kırmızı olan." "Doğru. Benimle gelip Zozo Deslisle'yle tanışmak ve gris-gris'lerden almak ister misin?" "Hayır. Tek isteğim şu polisleri ele geçirip onları parçalamak ve bağırsaklarını birbirine dolarken atacakları çığlıkları

192

Page 182: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

dinlemek." "Arabanın yanından geçip gitmemi söyleyen sendin," diye lı.il ırlattı Cindi. "Hata yapmışım. Haydi, gidip bulalım şu polisleri."

Gece Şehri /F'13193

Page 183: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

37. BOLUM

Annunciata'nın yüzü tüm o dijital detaylarıyla bilgisayar monitöründe belirdiğinde Victor, ana laboratuvardaki masa-sında oturmuş kahve molası veriyordu. "Bay Helios, Werner size Randal Altı'nın odasında olduğunu ve patladığını söylememi istedi." Annunciata gerçek bir kişilik değil de, karmaşık bir bilgisayar yazılımının tezahürü olmasına rağmen Victor sinirli bir ta-vırla, "Yine yüzüne gözüne bulaştırdın," dedi. "Efendim?" "Werner böyle bir şey söylemiş olamaz. Mesajlarını tekrar gözden geçirip, doğru naklet." Werner, Randal'ın odasının araştırılması işini bizzat yönetmiş ve Randal'ın bilgisayarındaki her şeyi gözden geçirme işini üstlenmişti. Annunciata tekrar söz aldı: "Bay Helios, Werner size Randal Altı'nm odasında olduğunu ve patladığını söylememi istedi." "Werner'le temas kurup ondan mesajını tekrarlamasını iste, sonra mesajı doğru aldığında bana haber ver." "Evet Bay Helios."

194

Page 184: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Victor tabağındaki son fındıklı kurabiyeyi ağzına atmak üzereyken bir an durdu, Annunciata'nın Bay Helios kelimelerini tekrar etmesini bekledi, ama beklediği olmadı. Annunciata'nın yüzü ekrandan kaybolurken Victor son lokmayı da ısırarak kahvesinden bir yudum aldı. Annunciata geri dönmüştü. "Bay Helios, Werner gerçekten de patladığını tekrarladı ve durumun aciliyetini size iletmemi istedi." Victor ayağa fırlayıp kahve kupasını duvara fırlattı, bardak parçalanırken tatmin edici bir ses çıkardı. Gergin bir ifadeyle, "Annunciata, bakalım tek bir şeyi doğru dürüst becerebilecek misin. Temizlikçiyi çağır ve ana labo-ratuvara kahve döküldüğünü söyle," dedi. "Evet Bay Helios." Randal Altı'nın odası yaradılış havuzlarından çıkmış, ancak Merhametin Elleri'nin duvarları ötesindeki dünyaya gön-derilmeye henüz hazır olmayan Yeni Irk mensuplarının koğuşlarının bulunduğu ikinci kattaydı. Asansör yukarı çıkarken Victor sakinleşmek için çaba gös-teriyordu. Geride kalan 240 yılın ardından, bu tür şeylerle si-nirlerini bozmaması gerektiğini öğrenmiş olması gerekirdi. Aslında mükemmel olmayan bir dünyada mükemmel olmak gibi bir talihsizliği vardı. Bir gün halkının kendi yüksek standartlarının düzeyine ulaşacağına dair inancıyla huzur bu-luyordu. O gün gelinceye dek dünya, daha önceden olduğu gibi mü-kemmellikten uzak standartlarıyla ona işkence çektirecekti. Yaşanan türlü ahmaklıklara sinirlenmesi değil, gülmesi gerektiğini çok iyi biliyordu. Ama gülmeyi yeterince başaramamış, aslına bakılırsa bu-günlerde gülmeyi tamamen unutmuştu. Hatırladığı kadarıyla gerçek anlamda uzun, uzun en son, 1979 yılında Havana'da Fi-

195

Page 185: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

del Castro'yla birlikte olağanüstü yüksek zekâya sahip politik tutukluların beyinlerinin incelenmesi işi sırasında gülebilmişti Victor ikinci kata çıktığında Werner'le birlikte Annunci-ata'nın hatası üzerine gülmeye hazırlıyordu kendini. Tabii Werner espri anlayışına sahip değildi, ama yalandan da olsa kahkaha atabilirdi. Bazen yalandan da olsa neşelenmek, ger-çek anlamda neşelenmek gibi bir etki yaratabilirdi. Victor asansörden inip ana koridora çıktığında bir düzine Yeni Irk mensubunun Randal Altı'nın odasının kapı eşiğinde toplanmış olduğunu gördü. Bu görüntü onda birtakım şeylerin yolunda gitmediği duygusu uyandırmıştı. Kalabalık geçmesi için ona yer açtığında, Werner'in yüzüstü yerde yatmakta olduğunu gördü. Kaslı, iri kıyım güvenlik şefi gömleğini parçalamış kıvranıyordu, yüzünü buruşturmuş halde gövdesini bir arada tutmak istercesine kendine sarılmış-tı. VVerner acı duymamak gibi bir yeteneğe sahip olsa da ter içinde kalmıştı, dehşete düşmüş gibi görünüyordu. Victor, Werner'in yanına gelip diz üstü çöktü ve, "Neyin var?" diye sordu. "Patlıyorum. Pat... patlıyorum." "Çok saçma. Patladığın filan yok." "İçimden bir şey başka bir şey istiyor," dedi Werner. "Anlamsız konuşuyorsun." Werner dişlerini çatırdatarak, "Ne olacak bana?" diye sordu. "Kollarını hareket ettir de, neler olduğunu anlayabileyim." "Ben neyim, neden var oldum, neden oluyor bunlar? Baba, anlat bana." Victor, "Ben senin baban değilim," dedi, sert bir sesle. "Kollarını hareket ettir!"

196

Page 186: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Werner kollarını, gövdesinin boynundan göbeğine kadar olan bölümünü gözler önüne serecek biçimde açtığında Victor, göğüs kemikleri yağlı birer dokudan ibaretmişçesine etinin bir nabız gibi atarak dalgalandığını, göğüs kafesinin içi sanki kıvranmakta olan yüzlerce yılanla doluymuş da, yılanlar dı-şarı çıkmak üzere hareket ediyorlarmış gibi göründüğünü fark İtti. Büyük bir hayrete kapılan ve aynı zamanda büyülenen Victor, bir elini Werner'in göğsüne dayayarak içindeki bu kaotik hareketliliğin neden kaynaklandığını anlamaya çalıştı. Hemen o anda bu benzersiz olayın göründüğünden farklı bir şey olduğunu fark etmişti. Werner'in içinde ne ayrı bir varlık, ne de huzursuz yılanlardan oluşan bir kalabalık veya başka bir şey dolaşıyordu. Werner'in yaradılış havuzunda şekillenen eti değişime uğ-ramış, amorf, jelatinimsi, pekişmiş, ama aynı zamanda tama-men yumuşak muhallebiye benzer etten bir yığına dönüşerek, Werner'den başka bir şey haline gelmek için uğraş veriyordu. Adamın nefes alışı güçleşmişti. Boğazından bir şeyler çı-karmak istercesine ve boğulurcasına birtakım sesler çıkarıyordu. Gözleri kanamaya başlayan Werner, ümitsizce ve kıpkırmızı gözlerle yaratıcısına bakıyordu. Kol kasları düğümlenip, bükülüyor, sonra iki yana sarkıp yeniden eski halini alıyordu. Kalın boynu zonkluyor, esneyip, çıkıntı yaparken yüz hatları bozuluyordu. Çöküş, fizyolojik anlamda gerçekleşmiyordu. Burada, mo-leküler biyolojinin en temel esasını teşkil eden hücresel bir değişim söz konusuydu, parçalanan sadece dokular değil, özdü. Victor'ın ayası ve ayrık parmaklan altındaki Werner'in göğüs eti, Victor'ın parmaklarını araştırırcasına kavrayan bir ele dönüşmüştü. Bunu yaparken tehdit edici değil, neredeyse se-

197

Page 187: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

vecen bir hali vardı, ama büyük bir şoka giren Victor elini he-men çekti. Ayağa fırlayarak, "Sedye, hemen bir sedye getirin! Bu adamı derhal karantinaya almalıyız," diye bağırdı.

198

Page 188: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

38. BOLUM

Erika ikinci kapının üstündeki beş çelik sürgüyü yerinden çıkarırken kendisinden önceki dört Erika'nın da bu gizli geçidi keşfedip etmediklerinin merakı içindeydi. Böyle olsa bile, bunu malikânede geçirdikleri ilk günde başaramadıklarını düşünmek hoşuna gidiyordu. Kütüphanedeki düğmeyi kazara çevirmiş olmasına rağmen keşfinin, tıpkı Samuel Jackson'ın dediği gibi, hayatla kay-naşmış ve takdir edilmesi gereken bir merakın sonucu olarak gerçekleştiğini düşünmek eğilimindeydi. Erika merakının, kendinden önce gelen Erika'ların merakından daha çok takdir edilmesi gereken bir merak olduğuna inanmak istiyordu. Bu mütevazı olmayan arzu yüzünün kızarmasına neden ol-muştu, ama yine de böyle hissediyordu. O, diğerleri gibi başarısız olmak istemiyordu, isteği iyi bir eş olmaktı. Diğer Erika'lar bu gizli geçidi bulmuş olsalar bile, içine gi-recek kadar cesur davranamamış olabilirlerdi, girmiş olmaları halinde kapıların değil ikisini, birini açmak konusunda bile tereddüt etmişlerdi muhtemelen. Erika Beş tıpkı Nancy Drew gibi, hatta Dashiell Hammett'in İnce Adam eserindeki Nick Charles'ın karısı Nora Charles gibi

199

Page 189: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

maceracı bir yapıya sahip olduğunu düşünüyordu. Bu kitap da okuyarak hayatını riske atmadan zekice adres gösterebildiği bir başka kitaptı. Beş sürgüden sonuncusunu da çektikten sonra yaşadığı gerilim ve heyecanın tadını çıkarmak istercesine bir an durala-dı. Kapının ötesindeki şey neyse, hiç şüphesiz ki Victor açı-sından olağanüstü bir önemi vardı. Hatta bu şey, Victor'ın gerçek doğasını ortaya çıkaracak, onun tamamen anlaşılmasını sağlayacak detaylara sahip çok manalı bir şey olabilirdi. Erika bir iki saat içinde parlak, ama bir o kadar da gizemli, anlaşılmaz kocası hakkında bir yılda öğrenebileceğinden daha fazlasını öğrenebilirdi. Kocasının umutlarına, onun yaşam ve aşk üzerine dikkate aldığı gözlemlerine dair içten gizemlerinin ipuçlarını yakala-mak beklentisi içindeydi. Gerçeği söylemek gerekirse, iki çelik kapı ve elektrik verilerek ziyaretçileri öldürmeye yarayan tünel, kocasının günlüğünün bir komodin çekmecesinde saklanmasından daha emin bir yol olduğu düşünülerek inşa edilmemişti sadece. Erika yine de yazıya dökülmüş, içten bir ifadeyle yazılmış böylesine bir belge bulmayı çok arzuluyordu. Böylece kocası hakkında daha fazla şey öğrenerek onu daha iyi anlayabilecek ve ona daha iyi hizmet edebilecekti. Bu arada böylesine ro-mantik bir düşünceye kapılmaktan dolayı hem şaşırmış, hem de memnun olmuştu. Kapıların dışardan sürgülenmiş olması gerçeğini de unut-muyordu bu arada. Bundan, amacın bir şeyi zapt altına almak olduğu sonucunu çıkarmıştı. Erika korkusuz değildi, ama kimse onun için ödlek de diye-mezdi. Tüm Yeni Irk mensupları gibi o da büyük bir güce, çe-vikliğe sahipti, kurnazdı ve fiziksel anlamda cesaret isteyen iş-

200

Page 190: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Icrde hayvanlara özgü bir güveni vardı. Yine de yaratıcısının müsamahası sayesinde yaşıyordu lıer dakikayı. Victor'ın ağzından kendini yok etmesine dair bir söz duyduğu anda, programlandığı gibi hiç tereddüt etmeden hu emre uyardı. Uşak William böylesine bir emri telefonda almış, aklı karış-mış bir haldeyken bile emre uymuştu. Erika diğer tüm Yeni Irk mensupları gibi bir kriz anında yapabildiği üzere acıyı duymama özelliğini devreye sokabilir, böylece emredildiği zaman tüm otomatik sinir fonksiyonlarını kapatabilirdi. VVilliam da bir anda kalp atışlarını ve solunumunu durdurmuş, ölmüştü. Bu William'ın intihar etmek üzere yaptığı bir tür numara değildi. Sadece yaratıcısı tarafından seslendirilen yerinde bir talimat bu tetiği çekebilirdi. Varlığınızın tamamen bu tür bir müsamahaya bağlı olduğu, bir iki sert sözcüğün makas görevi görüp, yaşamınızın tu-tunduğu pamuk ipliğini kesebildiği durumlarda sürgülü iki çelik kapının ardında ne olduğu hakkında çok fazla endişe duymazdınız. Erika da ikinci kapıyı açmış ve hemen ardından lambalar otomatik olarak yanmıştı. Kapı eşiğinden geçtiğinde kendisini Viktorya tarzı döşenmiş, sıcak bir misafir odasında buldu. Altı metrekarelik bu penceresiz mekânın cilalı maun bir zemini, antik bir Acem halısı, William Morris duvar kâğıtları ve maundan süslü bir tavanı vardı. Fildişi ve ceviz ağacından şöminenin kenarlarına VVilliam de Morgan seramikleri döşenmişti. _______ Shantung ipeğinden püsküllü örtüsü olan bir çift lamba, Japon temalı dekoratif kumaştan yapnmış üstü yastıklarla dolu bir kanepe Victora arzu ettiğinde uzanması belki kestirmesi için değil ama, rahatlayıp parlak zekasını dinlendirmesine olanak tanıyordu herhalde. 2Q1

Page 191: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Geniş arkalıklı ayaklı taburede dik biçimde oturup düşüne bilir veya istediğinde boncuk gölgeli yer lambasının altına di uzanabilirdi Victor. Sherlock Holmes, H.G. Wells veya G. K. Chesterton böyle sine bir odada kendilerini evde hissedebilirlerdi. Odada dikkati en çok çeken şeyse, dolgun kanepe veya is-kemle değil, iki buçuk metre uzunluğunda, bir buçuk metre genişliğinde ve bir metreden daha fazla derinliğe sahip devasa cam muhafazaydı. Üzerindeki el işçiliğiyle odadaki Viktorya tarzına olabildi-ğince uyum sağlayan muhafaza, pençe şeklindeki bronz ayak-lar üstünde duruyordu. Altı ayrı yüzeyden oluşan cam, ışığı her açıdan alacak şekilde kenarlarından eğik olarak kesilmiş ve süslü yaldızlı pirinç bir kafesle, kabartma desenlerle harikulade bir görünüme sahip bronz bir iskeletin üstüne yerleştirilmişti. Muhafazanın içini yarı mat kırmızı-altın renklerinde bir madde doldurmuştu ve ne olduğu anlaşılmasın diye bakan gözlere meydan okuyordu. Madde bir an için mahir bir akımın içindeki akışkan bir şey gibi görünse de, bir an sonra cam içinde büyük ve kaba bir dalga olarak tembelce gezinen yoğun bir buhar, belki bir gaz gibi görünüyordu. Malikânede verilen resmi, sıradan bir akşam yemeği parti-sinde sözü edilmesi pek uygun düşmeyecek, ama Erika'nın edebiyat repertuarında yine de kendine yer bulmuş kahramanı Dracula olan kitapta, Dracula'nın parlak gözlerinin lanetle-mek üzere olduğu Mina Harker'ı kendine çekmesine benzer biçimde Erika'yı kendine çekiyordu bu gizemli madde. Akışkan veya buharımsı madde kırılgan olma özelliği saye-sinde lambadan yayılan ışığı emip kor haline geliyor, bu içsel parlaklık muhafazanın merkezinde yer alan kasvetli, esrarlı görünümlü bir şeyi açığa çıkarıyordu.

202

Page 192: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Erika muhafaza altına alınmış bu cisme dair en küçük deliyi bile göremese de, bir sebepten dolayı, antik çağlardan kalına reçinenin içine düşmüş ve bu duruma çok şaşırmış bir bok-böceği gibi algılamıştı gördüğü şeyi. Erika muhafazaya yaklaştıkça merkezdeki madde seğiriyor gibi görünmüştü gözüne, ama bu hareketliliği sadece hayal ettiğini düşündü sonra.

203

Page 193: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

39. BÖLÜM

Şehir Park'ından ayrılan Carson ve Michael, Helios'ın ma-likânesinin çevresindeki sokakları gözden geçirmek üzere Gar-den Bölgesi'ne doğru yol alıyorlardı. O an için malikâneye baskın yapıp Frankenstein avına çık-maya henüz hazır değillerdi, ama bölgeyi yakından tanıyıp, her ne kadar pek olası görünmese de, Victor'ı öldürüp evden sağ salim ayrılmaları ihtimaline karşın kaçış noktalarını tespit etmek istiyorlardı. Yolda giderlerken Carson, "Parkta gördüğümüz şu beyaz Mercury cipteki tipler sana da tanıdık geldi mi?" diye sordu. "Hayır, ama adam bize el salladı." "Onları daha önce bir yerlerde gördüğümü sanıyorum." "Nerede?" "Tam hatırlayamadım." "Ne demek istiyorsun? Şüpheli mi göründüler gözüne?" Carson dikiz aynasına bakarken, "Adamın gülümsemesinden hoşlanmadım," dedi. "Sahte gülümsemeleri var diye New Orleans'ta adam öl-dürmüyoruz." "Peki servis yolunda ne işleri vardı? Orası sadece park

204

Page 194: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

personelinin kullanımı içindir, halbuki cip parka ait bir araç değildi." "Biz de park personelinden değiliz. İçinde bulunduğumuz koşullar yüzünden paranoyakça davranıyorsun anlaşılan." "Paranoyakça davranmamak aptallıktır," dedi Carson. "Geri dönüp onları öldürmek mi istiyorsun?" Carson, "Öyle yapsam kendimi daha iyi hissederdim," dedi, tekrar dikiz aynasına bakarken. "Deucalion'ı arayıp bir bu-luşma ayarlamak ister misin?" "Gerçek bir Frankenstein canavarına bir cep telefonu nasıl tahsis edilir, hayal etmeye çalışıyorum." "Telefon, sinema salonunu Deucalion'a bırakan adamın ar-kadaşı olan ve orada yaşayan Jelly Biggs'e ait." "Kim çocuğuna Jelly Biggs diye bir isim koyar ki? Büyüdü-ğünde şişman biri olması için lanetlemişler çocuğu adeta." "Bu onun gerçek ismi değil, festivallerde ucube gösterilerine çıktığı zamandan kalma takma ismi." "Ama hâlâ kullanıyor." "Galiba festivallerde çok uzun süre takılınca gerçek isimler unutulup takma isimler kalıyor akıllarda." Michael, "Deucalion'ın ucube gösterilerine çıkarken kul-landığı ismi neydi?" diye sordu. "Canavar." "Bu, politik açıdan doğruculuk kavramının henüz geçerli olmadığı zamanlara ait olmalı. Canavar... Öz güveni nasıl da yok eden bir isim. O günlerde lakabı Farklı Olan olmalıydı." "Yine de çok rezil bir isim olurdu." "Evet. En iyisi Sıra dışı Güzellik ismini kullanması olurmuş. Numarası sende var mı?" Carson numarayı söylerken Michael da telefonu tuşluyor-du. Michael bir süre bekledi, dinledi ve sonra, "Hey, ben Mic-

205

Page 195: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

hael. Buluşmamız gerek," dedi. Numarasını bırakıp, telefonu kapattı. "Şu canavarlar... hepsi de çok sorumsuz oluyorlar. IV lefonu açmamış, telesekreterine mesaj bıraktım."

206

Page 196: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

40. BOLUM

Oturma odasıyla mutfak arasındaki koridorda bulunan portmanto dolabının içinde saklanan Randal Altı, tam anlamıyla mutlu olmasa da, kendini evinde hissettiği için yine de hayatından memnundu. Sonunda onun da bir evi olmuştu. Klonlama ve biyoloji mühendisliği çalışmaları için labora-tuvarlara dönüştürülmüş eski hastanede portmanto dolapla-rında saklanma gibi bir tecrübe yaşamamıştı. Portmantonun varlığı ona evinde olduğunu söylüyordu. Böylesine sıcak bir iklimde palto ve kabanlara ihtiyaç du-yulmazdı. O nedenle dolaptaki askılara fermuarlı birkaç ince ceketin dışında bir şey asılmamıştı. Dolabın zemininde birkaç kutu da duruyordu, ama istediğinde oturabileceği yeterince boş alan vardı. Randal oturama-yacak kadar heyecanlıydı, o nedenle ayaktaydı ve karanlıkta beklenti içinde titriyordu. Günler boyu olmasa da, saatlerce bu dolapta kalabilir ve bundan hiç sıkılmazdı. Bu dar alan bile Merhametin Elleri'nde-ki koğuşundan ve yaratıcısının onu acı dolu testlere tabi tuttuğu ve kelepçelediği korku veren makinelerin bulunduğu yerden çok daha iyiydi.

207

Page 197: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Dolabın kapağını aralaması için onu kışkırtan ilk şey, kadının mutlu bir şekilde şarkı söylemesi ve mutfaktaki aletlerin hoş takırtısı olmuş, daha sonra yağda kızartılan soğanların ağız sulandıran kokusuyla baştan çıkmıştı. Kahverengi yiyecekleri yiyebilmesi, belki de diğer her türlü yiyeceği de yiyebileceğine işaret ediyordu. Randal tam olarak ne yaptığının bilincinde olmaksızın, evden gelen kokuların ve seslerin de etkisiyle dolabın kapağını ardına kadar açarak koridora çıkma cesaretini gösterdi. Mutfağın kapı eşiğine dört buçuk metreden daha yakın bir uzaklıktaydı. Arkası dönük biçimde ocağa dayanmış şarkı söyleyen kadını görebiliyordu. Şimdi, Arnie O'Connor'ı bulmak üzere risk alıp evin iç kı-sımlarına gitmek için iyi bir zaman olabilirdi. Aldığı riskler sonucunda ulaşmak istediği şey artık avucunun içindeydi; mutluluğun sırrını bilen gülümseyen otistik çocuk... Ancak ocağın başındaki Arnie'nin annesi olduğunu düşün-düğü kadından çok etkilenmişti. Carson O'Connor çocuğun ab-lasıydı, ama mutfaktaki kadın gazetede fotoğrafı olan Carson değildi. Eski Irk ailelerinde bir de anne olurdu. Merhametin Elleri'nin çocuğu Randal Altı, daha önce bir anneyle karşılaşmamıştı hiç. Yeni Irk mensupları arasında böyle yaratıklar yoktu, onlar yerine havuzlar vardı. Önünde duran insan sadece bir kadın değildi. Bu, labora-tuvarlarda bir Yeni Irk mensubu yaratmak için gerekli olan korkunç makinelere ihtiyaç duymaksızın vücudunda bir insa-na hayat verebilen, büyük bir gizeme sahip bir varlıktı. Zamanı geldiğinde, ki bu çok yakın bir gelecekte olacaktı, Eski Irk'ın soyu kurutulduğunda bu kadın gibi anneler eski zamanlarda kalmış efsanevi birer figür olacaklardı. Randal Altı elinde olmaksızın kadına merakla bakıyordu. Kadın, Randal Altı'da garip birtakım duygular uyandırıyor-

208

Page 198: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

clu, sebebi anlaşılmaz bir saygıydı bu duygu. Kokular, sesler, mutfağın sihirli güzelliği onu karşı konula-maz biçimde mutfağa çekiyordu. Ocağın başından ayrılıp evyenin yanındaki kesme tahtası-n.ı doğru adım attığında hâlâ hafif bir sesle şarkı söylemekte olan kadın, gözünün ucuyla da olsa Randal'ı görme şansını kaçırmıştı. Şarkı söyleyerek akşam yemeğini hazırlayan kadının, Arni-c'nin fotoğraftaki görüntüsünden bile daha mutlu bir hali var-dı. Randal mutfağa yaklaştıkça, Arnie'nin mutluluk sırrının bu kadında olabileceği düşüncesine kapılıyordu. Belki de mutlu olmak için sizi karnında taşıyan, sizi en az kendi canı kadar seven bir anneye ihtiyaç vardı. Randal Altı kendi yaradılış havuzunu en son, dört ay önce içinden çıkarken görmüştü. Oraya tekrar geri dönmek için hiçbir nedeni yoktu. Kadın varlığından hâlâ habersiz bir halde bir kez daha ocağın başına doğru hareketlenip kendisinden uzaklaştığında, Randal daha önceden hiç yaşamadığı ve kelimelerle tarif etmesi olanaksız bir duyguya kapıldı. Bunaltıcı biçimde bir şeye özlem duyuyordu, ama neye, işte bundan emin değildi. Kadın Randal'ı, yerçekiminin ağaçtaki elmayı çekmesi gibi onu kendine doğru çekiyordu. Kadına doğru hareketlenen Randal, o an tek istediği şeyin, görüntüsünün, kadının gözlerinde yansıması olduğunu fark etti. Bunun nedenini bilmiyordu. Randal'ın arzu ettiği bir diğer şeyse, kadının, saçlarını dü-zeltip alnından atmasıydı. Kadının kendisine gülümsemesini de istiyordu. Bunun nedenini de bilmiyordu.

Gece Şehri / F14209

Page 199: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Randal çevik bir hareketle kadının arkasına geçmiş, dahi önceden hiç yaşamadığı ve yaşayacağı ihtimalini vermediği bir duygunun etkisiyle titriyordu. Kadın bir an için onu fark etmedi, ama bir şeyden huzur suz olmuş, içinde alarm zilleri çalmaya başlamıştı. Arkasını döndüğünde şaşkınlık ve korku içinde çığlığı bastı. Biraz önce kesme tahtasından aldığı bıçak elindeydi, bıça ğı kullanmak üzere bir girişimde bulunmuş olmamasına rağ men, Randal sol eliyle onun bıçağı tutan elini kavradı, keskin tarafından tutup kendini keserken, bıçağı kadının elinden alıp mutfağa fırlattı. Sonra sağ eliyle kadına vurup, yere düşürdü.

210

Page 200: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

41. BÖLÜM

Kilisedeki akşam duasının ardından Deucalion, Peder Duc-haine'nin iki kupaya koyu kahve dolduruşunu izliyordu. Pede-rin krema ve şeker önerisini reddetmişti. Peder, Deucalion'ın karşısına oturduğunda, "Kahveyi çok sert yaptım, tadı zehir gibi acıdır. Acıya karşı bir eğilimim var," dedi. "Sanırım bu durum bizim gibi olanların hepsi için geçerli," dedi Deucalion. Günah çıkarma hücresindeki sohbeti geride bırakmışlardı. Peder Duchaine'nin, misafirinin yaradılışına dair bazı özel hu-suslardan haberi olmasa da, ikisi de birbirlerinin ne olduğunu çok iyi biliyordu Peder, "Yüzüne ne oldu?" diye sordu. "Yaratıcımı öfkelendirdim ve ona el kaldırdım. Haberim ol-madan kafatasıma bir cihaz yerleştirmişti. Sinyal üretip ciha-zın harekete geçmesini sağlayan özel bir yüzük takıyordu." "Günümüzdeyse sesle aktive olan bazı cihazlar gibi, onun herkesten rahatlıkla ayırt edilebilen sesini duyduğumuzda devre dışı kalacak biçimde programlıyor bizleri." "Ben onun çalışmalarını henüz ilkel biçimde yürüttüğü za-

211

Page 201: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

manlara aitim. Kafatasımdaki cihazın beni yok etmesi gerekl yordu aslında, ama cihaz görevini yarı yarıya yerine getirip, canavarlığımın daha da belirgin bir hale gelmesine neden ol du." "Ya dövme?" "İyi niyetli yapılmış, ama yetersiz bir maske... Hayatimin büyük bir bölümünde çalışanlarının çoğunun toplum dışına itilmiş tiplerden oluştuğu festivaller veya benzer yerlerdeki ucube gösterilerine katıldım. Ama New Orleans'a gelmeden önce birkaç yıl boyunca Tibet'te bir manastırdaydım. Ayrılmadan evvel arkadaşım olan bir keşiş sanatını yüzüme uyguladı." Acı içeceğinden ufak bir yudum alan beyaz saçlı peder, "İlkel derken ne kadar ilkeli kast ediyorsun?" diye sordu. Deucalion orijinini ortaya koymak konusunda bir an tereddüt etti, ama sonra olağandışı cüssesi, gözlerinde zaman zaman görünen nabız atışına benzer parlama ve yüzünün içler açısı durumunun kimliğini yeterince ele verdiğini fark etti. "İki yüzyıldan daha fazla bir zaman öncesini... Ben onun ilk yaratığıyım." Duchaine, "Demek doğruymuş," derken bakışları daha da kasvetli bir ifadeye bürünmüştü. "Sen ilksen ve bu kadar uzun yaşamışsan, bizler bin yıl yaşayabiliriz ve bu dünya cehenne-mimiz olur." "Belki öyle, belki değil. Ben yüzyıllar boyu yaşadım, ama nedeni onun ölümsüzlüğü bana nasıl aşılayacağını biliyor ol-ması değildi. Uzun yaşamam ve diğer birçok şey, beni hayata getiren yıldırım düşmesiyle alakalı. 0, benim uzun bir süre önce öldüğümü sanıyor ve bir alın yazım olduğundan haberi yok." "Yıldırım düşmesi derken ne söylemek istiyorsun?" Deucalion kahvesinden bir yudum aldı. Kupayı masanın üstüne koyduktan sonra bir süre sessiz kalıp, "Yıldırım düşme-

212

Page 202: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

si sadece meteorolojik bir olaydır, ama kollarıma bağlı demir-li-t in daha da yüce bir krallıktan hayat bulmamı sağladığı dü-şünüldüğünde, ben olayı sadece fırtına bulutlarına bağlayamı-yorum," dedi. Peder Duchaine bu ifşaat üzerinde düşünürken, biraz ön-ce solgun görünen yüzüne renk gelmişti. " 'Uzun yaşam ve diğer birçok şey yıldırım düşmesi sayesinde oldu,' dedin. Diğer birçok şey... ve alın yazısıyla neyi kastettin?" Oturduğu iskemle üstünde öne doğru eğilerek, "Bana... bir ruha sahip olduğunu mu anlatmak istiyorsun?" diye ekledi. "Bilmiyorum. Böyle bir şeyi iddia etmek, benim gibi sefil bir orijine sahip biri için çok büyük bir gururun atfedilebilecek bir yansıması olabilir. Kesin olarak söyleyebileceğim tek şey, birtakım şeyleri bilecek, doğayı ve doğanın nasıl işlediğini anlayabilecek biçimde kutsanmış ve ne Victor'ın, ne de ölümün bu tarafında olan birinin asla elde edemeyeceği bilgiye sahip şekilde birtakım yetenekler kazandığırndır." Peder, "Öyleyse," dedi, "şu an önümde bir Varlık oturuyor." Titreyen elleri arasındaki kahve kupası masaya çarparken takırdıyordu. Deucalion, "Vaazlarınızın içinde aşılamaya çalıştığınız inancın gerçek olup olmadığını bir parça merak ediyorsanız, ki programlanmış olmanıza rağmen, en azından böyle bir merakınız olduğunu sanıyorum, o zaman daima, her an içinizde bir Varlık olduğu olasılığını göz ardı etmezsiniz," dedi. İskemleden kalkarken neredeyse düşecek gibi olan Duchaine, "Korkarım kahveden daha sert bir şeye ihtiyacım var," dedi. Kilere gidip elinde iki şişe viskiyle geri döndü. "Bizim gibi bir metabolizmaya sahip olunca kafayı bulmak için çok içmek gerekiyor." Deucalion, "Ben istemem," dedi, "zihnimin açık olmasını tercih ederim."

213

Page 203: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Peder boş kupanın yarısını kahve, diğer yarısını içkiylr doldurup iskemlesine oturdu ve içti. Ardından, "Alın yazısın dan söz ettin, seni iki yüzyıl sonra New Orleans'a getirecek bir alın yazısı düşünebiliyorum," dedi. Deucalion, "Onu durdurmak, öldürmek benim kaderim," diye niyetini açığa vurdu. Pederin renklenen yüzü yine solgunlaşmıştı. "Hiçbirimiz ona el kaldıramayız. Mahvolmuş yüzün bunun bir kanıtı." "Biz yapamayız, ama başkaları yapabilir. İnsanların ona bir sadakat borçları yok ve ona merhamet etmeyeceklerdir." Peder içkiyle karıştırılmış kahvesinden biraz daha içti. "Ama onu ifşa etmemiz, ona karşı bir entrika düzenlememiz yasak. Bu tür emirlerle programlandık. Ona itaatsizlik edecek kapasiteye sahip değiliz." "Bu tür emirler benim içime işlenmedi," dedi Deucalion. "Bunu daha sonra düşünmüş olmalı, belki de iki yüzyıl önce evlendiği gün karısını öldürdüğüm zaman aklına gelmiştir." Peder Duchaine içeceğine biraz daha içki ilave ederken şi-şenin ağzı kupanın kenarına çarpıp takırdadı. "Tanrın kim olursa olsun, hayat bir gözyaşı vadisidir." Deucalion, "Victor tanrı değil," diye bastırdı. "Sahte bir tanrı, gerçek bir insanın yarısı kadar bile değil. Sapık bilimi ve pervasız iradesiyle, kendini doğduğu halinden daha da yeter-siz bir hale soktu, doğadaki en basit hayvanın kendisini azal-tabileceğinden daha çok kendini alçalttı." İçtiği içkiye rağmen yatışmak yerine gittikçe daha da heye-canlanan Duchaine, "Ona karşı gelemem. Böyle bir şeyi arzu ettiğimi farz etsek bile bunu benden isteyemezsin," dedi. Deucalion kahvesini bitirdi. Soğudukça tadı daha da acı-laşmıştı. "Senden bir şey yapmanı istemiyorum, ne ona elini kaldırmanı, ne de ona karşı gelmeni..." "Öyleyse neden buradasın?"

214

Page 204: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Senden tek isteğim, sahte bile olsa bir papazın cemaatindi kilere herhangi bir gün birçok kereler verebildiği bir şey... Tek isteğim bana lütuf, biraz lütuf göstermen, sonra asla dön-memek üzere gideceğim." Bir ölüye benzer sapsarı yüzü göz önüne alındığında, Peder Duchaine'nin bu ifşaatı yapabilecek yeterli dayanaktan yoksun olduğu, bu sözleri güçbela sarf edebildiği anlaşılıyor-du: "İkimizin yaratıcısı hakkında nefret dolu düşüncelerim ol-du. Sadece birkaç gece önce burada Jonathan Harker'ı sakla-dım ondan. Harker'ın kim olduğunu biliyor musun?" "Katil olduğu sonradan anlaşılan dedektif." "Evet, bütün haberlerde vardı. Ama haberlerde sözü edil-meyen şey... Harker'ın bizden biri olduğuydu. Hem psikolojik, hem de fizyolojik açıdan çöküş içindeydi. O... değişiyordu." Duchaine titremesine engel olamamıştı. "Onunla birlikte Victor'a karşı gelemedim, ama onu korudum. Çünkü... çünkü, biraz önce sözünü ettiğimiz Varlık'ı bazen ben de merak ediyorum." "Biraz lütuf," diyerek ısrar etti Deucalion, "biraz lütuf gös-termeni istiyorum." "Nedir istediğin?" "Nerede yaratıldığını, Victor'ın çalışmalarını nerede yürüt-tüğünü söyle bana, sonra gideceğim buradan." Duchaine dua eder gibi ellerini önünde kavuşturdu, bu haliyle kendini adamış bir adamdan çok, bu hareketi yapmayı alışkanlık haline getirmiş birini andırıyordu. Bir süre ellerine baktıktan sonra sonunda, "Bunu sana söylersem karşılığında senden bir şey isterim," dedi. Deucalion, "Nedir?" diye sordu. "Onun karısını öldürmüştün." "Evet." "Ve sen onun ilk yaratığısın, seni cinayet işlememek konu-

215

Page 205: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

sunda programlamadı." "Yalnız ona el kaldıramam," dedi Deucalion. "Öyleyse sana öğrenmek istediğin şeyi söyleyeceğim., ama hazırlanmam için bana birkaç saat ver." Deucalion bir an için pederin ne demek istediğini anlama dıysa da, sonra niyetini fark etti. "Benden seni öldürmemi isti yorsun." "Böyle bir şeyi isteyecek kudrete sahip değilim." "Anlıyorum, ama bana o yerin adını şimdi ver, sonra ne za-man arzu edersen geri döner... işimizi tamamlarız." Peder başını iki yana salladı. "Korkarım istediğini aldıktan sonra bir daha geri dönmeyeceksin. Benim de kendimi hazırlamam için biraz zamana ihtiyacım var." "Neye hazırlanacaksınız?" "Bu, sahte ve ruhu olmayan bir peder için aptalca bir istek gibi görünebilir, ayrıca duamın yerine ulaşmayacağını da bili-yorum, ne de olsa beni dinlemesi için bir neden yok, ama ben yine de son bir kez daha dua etmek istiyorum." Deucalion ayağa kalkarak, "Bu isteğinizde aptalca hiçbir şey göremiyorum Peder Duchaine. Hatta bundan daha az aptalca başka bir şey isteyemezdiniz. Ne zaman geri dönmemi is-terdiniz, iki saat uygun mu?" dedi. Peder başını salladı. "Çok korkunç bir şey istemedim senden, değil mi?" "Ben masum değilim Peder Duchaine. Daha önce de öldür-düm ve eminim ki sizden sonra da öldüreceğim."

216

Page 206: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

42. BOLUM

Lulana St. John ve kız kardeşi Evangeline Antoine, Pastor Kenny Laffite'ye kavrulmuş fındık parçalı, pralinli tarçınlı pasta getirmişti. Evangeline, patronu Aubrey Picou için iki pasta yapmış, ayrıca onun cömertçe verdiği izinle papazları için de fazladan iki tane hazırlamıştı. Bay Aubrey dört pastayı birden yemek arzusunu ifade etse de, aslında kendisi de böyle bir şey yapmanın çok oburca bir şey olacağını biliyordu, oburluğun, kendisini şaşırtan son keşfi olarak, yedi ölümcül günahtan biri kabul edildiğini öğrenmişti. Ayrıca zavallı Bay Aubrey'nin kendisini sık sık yoklayan bağırsak kramplarının, yağlı, kalorisi yüksek bu iki pastayı yemekle şiddetleneceği, dördünü birden mideye indirmesi halindeyse onu mahvedeceği kesindi. Lulana ve Evangeline'nin çalışma günü sona ermiş, erkek kardeşleri Moses Bienvenu eve, karısı Saffron'un ve iki çocuğu Jasmilay ve Larry'nin yanına gitmişti. İkindi ve akşamları Bay Aubrey'e yardım eden kişi olarak sadece Lulana, Evangeline ve Moses'ın kardeşi Meshach Bienvenu kalırdı. Civcivine göz kulak olan tavuk gibi, sadık Mes-

217

Page 207: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

hach da patronunun yemeğini yediğini, rahatının yerinde oldu ğunu ve onun gibi biri ne kadar davranabilirse o kadar erdem li davrandığını görmeden rahat etmezdi. Kız kardeşler pişirdikleri pasta ve kekleri sık sık Pastor Kenny'e getirirlerdi, çünkü o, kiliseyi kalkındıran harika bir din adamıydı, iştahı yerindeydi ve bekârdı. Otuz iki yaşında, tam bir sofu, yeterince çekici ve bazı standartlara göre yakışıklı biri olan din adamı, iyi bir av sayılırdı. Romantizm yaşamak anlamında kız kardeşlerden hiçbirinin gözü pederde değildi. Peder onlar için çok gençti. Ayrıca Lulana'nın mutlu bir evliliği vardı, Evangeline ise mutlu bir duldu. Ama tam da böylesine bir din adamına yakışacak bir ku-zenleri vardı. En büyük kız kardeşleri Larissalene'nin kızı olan Esther'di bu kuzen.... Dişlerinin talihsiz görünümünden kurtulması için sürdürülen on altı aylık tedavisinin bitimine üç ay kalmıştı, sonra tatlı kız oldukça hoş bir görünüme kavuşacaktı. Çöpçatanlık konusunda başarılı bir geçmişe sahip olan Lulana ve Evangeline, Esther'in yolunu leziz pasta ve keklerle, ku-rabiye ve ekmeklerle açmaya çalışıyorlardı. Bu, birilerinin yolu palmiye ve gül yapraklarıyla döşemesine kıyasla daha emin bir yoldu. Kilisenin hemen yanındaki papaz evi iki katlı, tuğladan ya-pılmış sevimli bir evdi. Ev ne Tanrı'yı utandıracak kadar bü-yük, ne de cemaati etkilemekten uzak kalacak kadar fazlasıyla mütevazıydı. Ön verandaya bambudan yapılmış sallanan iskemleler konmuş, tavana asılan ve içinde küpeçiçeği ve koyu kırmızı, mor renklerde başka çiçekler yetişen saksılar çevreye hoş bir görünüm katmıştı. Kız kardeşler ellerinde pastalarla verandanın basamaklarını tırmanıp ön kapıya geldiklerinde kapının Pastor Kenny ev-

218

Page 208: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ileyken genellikle olduğu gibi ardına dek açık bırakıldığını gördüler. Pastor sıradan bir yaşamı olan sıcak kanlı bir din adamıydı, kilise dışındayken beyaz spor ayakkabı, spor pantolon ve ince dokunmuş pamuklu gömlekler giyerdi. Lulana kapının tel perdesi ardından içeriyi pek iyi göremi-yordu. Saat henüz erken olmasına rağmen güneş şimdiden kır-mızılaşmış, pencerelerden içeri dolan ışınlar içerde morumsu gölgeler oluşturmuştu. Evin iç kısımlarındaki mutfakta bir ışık parlıyordu. Evangeline çalmak üzere zile yaklaştığında, papaz evinin içinden insanı irkilten bir çığlık duyuldu. Ses büyük azap duymakta olan bir ruha aitmiş gibi gittikçe yükselmiş, sonra titreşerek şiddeti azalmıştı. Lulana, Pastor Kenny'i, cemaatinden pişmanlık içindeki, hatta toplum dışına itilmiş birinin ruhunu teselli etmekle meş-gulken rahatsız ettiklerini düşündü önce. Sonra çığlık yine duyuldu. Lulana tel perdeden içeri göz at-tığında, feryat etmekte olan birinin oturma odasının kemerli bölümünden aşağıdaki salona doğru fırladığını gördü. Oda gölgeler içinde kalmış olmasına rağmen, büyük bir acı çekmekte olan adamın bir günahkâr veya kederli bir cemaat üyesi değil de, bizzat pederin kendisi olduğunu anlamıştı. Evangeline, "Pastor Kenny?" dedi. Kendisine seslenildiğini duyan din adamı aceleyle onlara doğru seğirtirken, bir yandan da sivrisinekleri savuşturmak is-ter gibi elini sağa sola sallıyordu. Pastor Kenny kapıyı açmadan tel perdenin ardından onlara baktı. Yüzünde biraz önce şeytanı görmüş bir adamın ifadesi vardı. "Yaptım, değil mi?" dedi, nefes nefese kalmış ve büyük bir acı çekiyormuşçasma. "Evet, evet, yaptım. Sadece var olarak yaptım. Sadece var olarak... Yaptım. Sadece Pastor Kenny Laf-

219

Page 209: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

fite olarak yaptım. Yaptım, yaptım, yaptım." Adamın konuşma tarzı ve kelimeleri sürekli tekrar edişi Lulana'ya çocukken çok etkilendiği Dr. Seuss'un çocuk kitaplı rını hatırlattı. "Pastor Kenny, neler oluyor?" "Kimsem, oyum. O değil, benim. Böyle yaptım işte, yaptım, yaptım," diyen peder, tel perdenin önünden ayrılarak salon boyunca koşturdu, bir yandan da büyük bir stres yaşıyor, elini sağa sola savuruyordu. Lulana bir an durakladıktan sonra; "Hemşire, sanırım pederin bize ihtiyacı var," dedi. Evangeline, "Hiç şüphesiz, şekerim," diye karşılık verdi. Lulana içeri davet edilmemiş olmasına rağmen tel perdeyi açtı, papaz evine girerek kapıyı kız kardeşine tuttu. Evin arkalarından papazın, "Ben ne yapacağım? Ben ne ya-pacağım? Herhangi bir şey, herhangi bir şey... işte bunu yapa-cağım," dediği duyuldu. Bir römorkör gibi kısa, tıknaz ama güçlü Lulana, havayı bir geminin suları yarmasına benzer şekilde yararak koridor bo-yunca ilerledi, Evangeline ise arkasına bağlı cankurtaran san-dalı gibi dümen suyundan onu takip ediyordu. Peder mutfakta evyenin başında durmuş büyük bir gayretle ellerini yıkamaktaydı. "Sen yapmayacaksın, yapmayacaksın, ama ben yaptım. Sen yapmayacaksın, ama ben yaptım." Lulana buzdolabını açıp pastaları içine yerleştirdi. "Evan-geline, burada Tanrı'nın yarattığı çimenlerden daha çok geri-lim var. Belki ihtiyaç duyulmaz ama, biraz ılık süt hazırlasak iyi olur." "O işi bana bırak tatlım." "Teşekkür ederim kardeşim." Evyeden buharlar yükseliyordu. Lulana pederin gürül gürül akan suyun altındaki ellerinin kıpkırmızı kesildiğini fark etti.

220

Page 210: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Pastor Kenny, kendini yakmak üzeresin." "Sadece ben olmakla yaptım. Neysem, oyum. Ne yaptıy-,.ııu, oyum. Yaptım, yaptım." Musluk öylesine sıcaktı ki, Lulana kapatmak için çevresine havlu sarmak zorunda kalmıştı. Pastor Kenny musluğu tekrar açmaya kalkıştığında kadın pederin eline, bir çocuğa yaptığı yaramazlığı bir daha tekrarlamaması için sevgi dolu bir ihtar verircesine hafifçe vurdu. "Hayır peder, şimdi ellerinizi kurulayıp masaya oturun." Peder ellerini kurulamadan evyenin yanından uzaklaşırken masaya oturmadı. Ellerinden sular damlarken yalpalayan bacaklarıyla buzdolabına yönelmişti. O an, kız kardeşlerin eve girmeden kapı ağzında bekleşirlerken duydukları sese benzer biçimde inledi ve bir çığlık attı. Buzdolabının yanında, duvarda bıçakların durduğu bir tahta kutu asılıydı. Lulana, Pastor Kenny'nin iyi bir insan, iyi bir din adamı olduğuna inanır ve ondan korkmazdı, ama bu ko-şullar altında onu bıçaklardan uzak tutmak iyi bir fikir gibi görünüyordu. Evangeline arkalarından geliyor, pederin ellerinden yere damlayan suları siliyordu. Lulana pederi bir kolundan tutup onu elinden geldiğince bıçaklardan uzak tutmaya çalışırken, "Pastor Kenny, kendinizde değilsiniz, oturup biraz rahatlayın, biraz huzur bulmaya gayret edin," dedi. Peder ayakta bile duramayacak kadar kötü görünmesine rağmen, Lulana'yı sürükleyip masanın etrafında bir buçuk tur attırdıktan sonra iskemleye oturtulabilmişti. Peder hıçkırıyor, ama göz yaşı dökmüyor, mutsuzluğu değil, dehşeti yaşıyordu. Evangeline iri bir çaydanlık bulmuş, içini sıcak suyla dol-durmuştu.

221

Page 211: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Peder ellerini göğsünde kavuşturmuş iskemlesinde ilcıi geri sallanırken, sesi yaşadığı dehşetin etkisiyle çatallaşrmsiı "Aniden, birdenbire ne olduğumu, ne yaptığımı, başımın n< büyük bir belada olduğunu anladım." "Biz yanındayız Pastor Kenny. Acılarını paylaştığın takdirde hafifletebilirsin. Acılarını benimle ve Evangelin'le paylaş, büyük bir kısmından kurtulduğunu göreceksin." Evangeline çaydanlığı ocağın üstüne koyup ocağı yakmış, şimdi de buzdolabından süt kutusunu çıkarıyordu. "Acılarını Tanrfyla paylaş, böylece omuzlarından bir yük kalkmış olur, hafiflersin. Diğer insanların da bu yolla nasıl ra-hatladıklarını size söylememe gerek yok tabii." Birbirine kenetlediği ellerini şimdi yüzüne doğru kaldıran peder onlara dehşet içinde bakıyordu. "Sen yapmadın, yapmadın, yapmadınl" Pederin nefesi alkol kokmuyordu. Lulana, pederin içine Tanrı'nın tatlı havasından başka bir şeyler çektiği gibi bir dü-şünceyi aklına getirmekten nefret ediyor, ama Esther'in diş te-davisinin tamamlanması ve pedere kur yapmaya başlamasın-dan önce din görevlisinin uyuşturucu bağımlısı olup olmadığını anlaması gerektiğini düşünüyordu. Lulana, "Bize verilen kudret sayesinde yapacağımız şeylerin sayısı yapamayacaklarımızdan daha fazladır," dedi, pederin dikkatini kendisine çekmeye çalışırken. "Ama yapamaya-caksın derken tam olarak neyi kast ediyordunuz Pastor Kenny?" Peder, "Öldürmeyi," dedi, titreyerek. Lulana kız kardeşine baktı. Evangeline elinde süt kutusu, kaşlarını kaldırmıştı. "Yaptım, yaptım, yaptım, yaptım." Lulana, "Pastor Kenny," dedi, "nazik ve kibar biri olduğu-nuzu biliyorum. Ne yaptığınızı düşünüyorsanız, eminim sandı-

222

Page 212: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ğınız kadar korkunç bir şey değildir." Peder ellerini yüzünden çekti. Sonunda kadına bakmaya başlamıştı. "Onu öldürdüm." Lulana, "Peki kimi öldürdünüz?" diye sordu. Dehşet içindeki adam, "Hiç şansım olmamıştı," diye fısıl-ıladı. "Onun da hiç şansı olmamıştı. İkimizin de daha önce hiç tansımız olamamıştı." Evangeline sütü boşaltabileceği bir kavanoz buldu. Din görevlisi, "O öldü," dedi. Lulana ısrarla, "Kim?" diye sordu. "O öldü. Ben öldüm. Ben en başından beri ölüydüm." Lulana'nın cep telefonunda kalabalık ailesinin ve onlardan daha kalabalık arkadaş grubunun numaraları kayıtlıydı. Patronu Bay Aubrey, doğru yolu tahmin ettiğinden daha çabuk bulmaya başlamıştı, ama yine de bir gün o kirli geçmişi onu rahatsız edebileceği ve bir polise ihtiyaç duyabileceği düşüncesiyle Michael Maddison'ın büro, ev ve cep telefonlarının numaraları da rehberinde kayıtlıydı. Telefonda Michael'ın adını bulup, numarayı tuşladı.

223

Page 213: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

43. BÖLÜM

Erika sürgülü iki kapının ardındaki Viktorya tarzı döşeli penceresiz salonda devasa cam muhafazanın etrafında dolaşı-yor, her detayı dikkatle inceliyordu. Muhafaza ona başlarda büyük bir mücevher kutusunu hatırlatmıştı, aslında hâlâ aynı şeyi düşünüyordu; ama fazlasıyla büyük ve sıra dışı gibi duran muhafaza, şimdi de gözüne bir tabut gibi görünüyordu. Muhafazanın içinde bir ceset olduğuna inanması için hiçbir neden yoktu. Muhafazanın ortasındaki kefenle örtülmüş gibi duran kehribar rengi sıvı veya gazın, gözle görülen uzuvları veya belli başlı hatları yoktu. Bu, hiçbir detayı olmayan kasvetli görünümlü bir şeydi, herhangi bir şey olabilirdi. Muhafazanın içinde gerçekten bir ceset varsa, bu iki buçuk metre uzunluğunda, bir metreden fazla genişlikte oldukça iri bir şey olmalıydı. Erika gizli bir menteşenin varlığına işaret edebilecek şekilde muhafazanın cam panellerinin birleştiği alt tarafta bir bağlantı yeri bulabilmek amacıyla şatafatlı altın taklidi yaldızlı pirinç çerçeveyi inceledi, ama bir şey bulamadı. Muhafazanın üst kısmı bir kapaksa, gözünden kaçan bir detay mekanizma sayesinde açılıyor olmalıydı.

224

Page 214: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Cama parmağının oynak yeriyle hafifçe vurduğunda, çıkan sesten kalınlığının en az iki buçuk santimetre olduğunu tahmin elli. O an camın parmağıyla vurduğu noktanın hemen altına gelen yerinde, kehribar renkteki sıvı veya gazın, suya taş atıldığında olduğu gibi gamzeler oluşturduğunu fark etti. Gamzeler safir mavisi renge bürünerek halka haline gelmiş ve kehribar rengi sıvının yüzeyinde kaybolup tekrar eski halini almıştı. Erika cama tekrar vurduğunda aynı şeyler yaşandı. Bu kez arka arkaya üç kez vurdu, aynı merkez çıkışlı mavi halkalar ortaya çıktı, ardından yine kayboldu. Parmağı camla çok kısa bir süre temas etmiş olmasına rağ-men camın çok soğuk olduğunu anladı. Avuç içini dayadığında camın buz kıvamında olduğunu, bir iki derece daha soğuk olması halinde derisinin cama yapışacağını düşündü. Acem halısı üstünde diz çöküp muhafazanın alt bölümüne baktığında, maharetli bir biçimde pençe şekli verilmiş ayakla-rın arasında, muhafazanın altından çıkıp zeminde kaybolan elektrik tellerini muhafaza eden farklı renklerde ve çaplarda borular gördü. Bu da, malikânenin bodrumu olmamasına rağ-men muhafaza operatörünün zeminin altında bulunduğu anla-mına geliyordu. Victor çevredeki en büyük malikânelerden birinin sahibiydi. Aslına bakılırsa iki ayrı yapıyı tarihi dokularını koruyarak çok zarif bir biçimde bir araya getirmekle alkışı hak etmişti. Malikânenin içinin yenilenmesi işleri Yeni Irk mensuplarınca gerçekleştirilmiş, düzenlemelere ait tüm planlar belediyenin imar dairesinde onaylatılmamıştı. Erika'nın başarılı kocası, üniversitelerdeki tüm bilim in-sanlarının yapabileceğinden daha fazlasını başarmıştı. Çalış-malarını gizlice ve Mao Tse-tung'un talihsiz ölümünün ardın-dan hiçbir hükümetten destek almaksızın yürüttüğü göz önü-

Gece Şehri /Fİ 5225

Page 215: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ne alındığında, elde ettiği başarılar çok daha fazla takdire la yıktı. Erika ayağa kalkıp tabutun baş veya ayak kısmını belirlemek istercesine muhafazanın çevresinde bir kez daha dolandı. Cismin tasarımı ona hiçbir ip ucu vermiyordu, ama ince sezgileriyle baş kısmının oda kapısının en uzak köşesinde olduğuna karar verdi sonunda. İleri ve yere doğru eğilen Erika, yüzünü muhafazaya gittikçe yaklaştırıp kehribar sıvı veya gaza dikkatle bakarak, sıvı ke-fen içindeki gölgemsi şeklin dokusu veya hatları hakkında az da olsa bir fikir sahibi olmaya çalıştı. Dudakları cama yarım santim kadar yaklaştığında yumuşak bir sesle, "İçerideki, merhaba, merhaba," diye seslendi. Sıvı bu kez kesinlikle hareket etmişti.

226

Page 216: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

44. BÖLÜM

Köpek gibi koku alabilen Nick çukurun kenarında durmuş, etkisini yavaş yavaş kaybetmekte olan güneşin ardından çıkan hafif rüzgârın sürüklediği iğrenç kokuyu derin derin içine çekiyordu. Bir saatten biraz fazla bir süre önce günün son kamyonu da yükünü boşaltmış, Crosswoods Çöp İdaresi kapılarını şafağa kadar kapatmış, etrafı keskin tellerle çevrili arazi şimdi kendi dünyasına çekilmişti. O akşam Nick Frigg'in ekip üyeleri kendilerince bir akşam geçirmekte serbesttiler. Birtakım anormal tavırlarının Eski Irk mensubu kamyon şoförlerince fark edilme endişesi taşımaksı-zın istediklerini yapabilirlerdi artık. Ekip üyeleri, hemen altındaki batı çukurunda kazıklara oturtulmuş meşaleleri ölülerin gömüleceği çöplüğe dikiyorlardı. Karanlık çöktükten sonra bu meşaleleri yakacaklardı. Oldukça gelişmiş görme yeteneğine sahip Nick ve ekip üyelerinin aslında böylesine bir aydınlatmaya ihtiyaçları yok-tu, ama meşaleler bu tür törenlere ayrı bir hava katıyordu. Yeni Irk mensupları, hatta Nick gibi Gamalar ve onun emri altında çalışan Epsilonların bile böylesine bir törenden ve

227

Page 217: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ortamdan zevk alabilme özellikleri vardı. Aslında en büyük zevki alanlar Epsilonlardı. Epsilonl.n hayvanlardan daha zekiydiler tabii, ama sadelikleri, basitlikle ri ve kolay heyecana kapılabilme yönleriyle hayvanlara ço| benziyorlardı. Nick Frigg, Crossvvoods'da yaşayan ve kendisinden başka Gamalarla pek fazla temas etme şansları bulunmayan, Betalar la veya Alfalarla ise hiçbir ilişkisi olmayan, Yeni Irk'ın daha üsl sınıflarına mensup üyeleriyle bir araya gelip onları örnek alma şansına sahip olmayan Epsilonların zekâlarının daha da gerilediğini, daha da hayvanlaştıklarını düşünüyordu. Böylesine bir ortamda yaşayan Epsilonlar tavır ve davranışlarını geliştirmek adına bilgisiz ve oldukça mütevazı standartlarda kalıyor, havuzlardayken beyinlerine yüklenen bilgileri bile unutuyorlardı. Cesetlerin gömülmesinden sonra ekip üyeleri eğlenecek, bol bol içecek ve seks yapacaklardı. Başlarda kıtlıktan çıkmış-çasına yiyecekler, kısa bir süre sonra hayvanlaşıp yemeklere saldıracak ve her şeyi delicesine tüketeceklerdi. İçki şişeden doğruca ağızlara akıtılacak, alkolün etkisinden azami ve en hızlı biçimde yararlanmak için hiçbir şeyle karıştırılmaksızın içilecekti. Büyük bir istekle ve bencilce seks yapılacak, başlarda zorlayıcı ve öfkeli bir tavır hakimken, sonra vahşileşilecek, o esnada hiçbir arzu ve duyguya yer verilmeyecekti. Epsilonlar yalnızlık ve anlamsızlığın içinde rahatlayacaklardı. Ancak bu rahatlık sadece yemek yeme, içme ve seks yapma esnasında yaşanacaktı. Sonrasında öfke ve ızdırap bir balyoz gibi yine üzerlerine çökecek, bu duygu gittikçe derinleşecekti. Ama her zaman olduğu gibi bu duyguyu da unutacaklardı, çünkü unutmaya ihtiyaçları vardı. O sırada Gunny Alecto ve diğer ekip üyeleri soğutucunun içindeydiler, sedyeler üstündeki beş insan cesedini ve üç yol-dan çıkmışı tören yerine nakletmek üzere bir çift küçük dört

228

Page 218: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

tekerlekli kamyonun üstüne yerleştirmişlerdi. Eski Irk mensuplarına ait kadavralar bir kamyonda, diğerleri ise ayrı bir kamyondaydı. Eski Irk'a ait cesetler yoldan çıkmışların cesetlerine göre daha kötü muamele görüyordu. Aslına bakılırsa hayvan gözüyle bakılan bu cesetlerin hiç saygı görmedikleri söylenebilirdi. Yeni Irk'ın sınıfsal yapısı içinde Epsilonların, Eski Irk men-supları dışında üstünlük taslayabilecekleri hiçbir sınıf yoktu. Hu gömme törenleri esnasında nefretleri, öfkeleri patlama noktasına gelirken, Eski Irk'a mensup cesetler dünya tarihinde kimselerin görmediği bir aşağılama, vahşice nefret ve iğrenç bir muameleye muhatap olurlardı. Bu gece gerçekten sıkı bir eğlence vardı.

229

Page 219: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

45. BÖLÜM

Victor'ın mikro organizma mühendisliğine ilgi duymaması nedeniyle, Merhametin Elleri'ndeki üç tecrit odası da ölümcül hastalıkları kontrol altına alacak biçimde tasarlanmamıştı. Victor'ın kazara yeni bir virüs veya bakteri yaratmasının hiçbir tehlikesi yoktu çünkü. Sonuç olarak, Werner için seçtiği altı metreye dört buçuk metre boyutlarındaki odanın havadan gelen mikrop ve sporla-rın girmesini engelleyecek bir düzeneği olmadığı gibi, kendine ait özel bir havalandırma sistemi de yoktu. Tecrit odası yalnızca Victor'ın idare edilmesi zor, anti sosyal ve ölümcül tabiata sahip, onun zaman zaman yarattığı egzotik Yeni Irk mensuplarının barındırılması amacıyla yapılmıştı. Bu nedenle duvarlar, tavan ve zemin güçlendirilmiş, çelikle desteklenmiş beton kırk beş santim kalınlığında inşa edil-mişti. Odanın iç yüzeyleri üst üste getirilmiş yarım santim ka-lınlığında üç çelik panelle kaplıydı. Gerektiğinde, yanındaki monitörlerin bulunduğu odadaki bir düğme sayesinde tecrit odasındaki bu panellere öldürücü bir elektrik akımı verilebiliyordu.

230

Page 220: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Tecrit odasına tek giriş, burayla monitör odası arasında Imlunan bir geçiş modülüydü. Çalışanlar, Victor her ne kadar bu ifadeyi hatalı bulsa da, buraya hava kilidi adını vermişlerdi. Geçiş modülünün kullanılın esnasında atmosferik bir değişim olmuyor, en ufak bir hava dönüşümü gerçekleşmiyordu. Modülün banka kasaları için imal edilmiş iki çelik döner kapısı vardı. Tasarımı itibarıyla iki kapının da aynı anda açıl-ması olanaksızdı; bu nedenle içteki kapı açıldığında, tecrit odasındaki bir mahkûm aradaki bölmeye geçebilir, ama monitör odasına kadar ulaşamazdı. Moleküler bir değişim değil de, hücresel bir çöküş yaşayan Werner, Victor'ın adamlarına, "Acele edin, hızlanın kahro-lasıcalar!" bağrışları arasında Merhametin Elleri'nin koridorlarında sürüklenerek monitör odasına, sonra modüle, oradan da tecrit odasına getirilmişti. O an çalışanlar yaratıcılarının ne yaptığını bilmez bir halde paniğe kapılmış olduğunu düşünebilirlerdi, ama Victor on-ların ne düşündüğünü dert etmiyordu. Werner bir kale gibi korunan hücrede emniyet altına alınmıştı ve önemli olan tek şey de buydu. Werner'in gövdesinin garip bir hal almış etinden bir el şe-killenip dışarı çıkmış, Victor'ın elini şefkatle ve yalvarırcasına tutmuştu. Ama bu değişimin başlardaki uysal görünümüne kapılıp, iyi bir tabiatı olduğuna güvenilmezdi. Daha önceden hiç böyle bir şey olmamıştı. Kendi kendine gelişen biyolojik bir yenilenme eşliğinde yaşanan böylesine bütünlük içindeki hücresel bir çöküş olanaksızdı. Sağduyu, böylesine radikal bir dönüşümün beyin dokula-rındaki şiddetli bir değişikliği de kapsaması gerektiğini ve Werner'in havuzdayken beynine yüklenmiş, aralarında yaratı-cısını da öldürmesini engelleyen programın da bulunduğu

231

Page 221: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

programların önemli bir bölümünün silinmesini icap ettirdiği ni öngörüyordu. Bu noktada paniklemeden basiretli ve sorumlu bir tavırla hızlı hareket etmek gerekiyordu. Eşsiz bir bilimsel vizyona sa hip biri olarak Victor, en kötü senaryoyu düşünerek takdir edı lecek bir soğukkanlılıkla davranmış ve tepkisini gösterirken tehlikenin boyutlarını hesap etmişti. Gün sona ermeden çalışanlarına, yaşananların sonuçlarına ilişkin notlar içeren sert bir uyarı yazısı hazırlayacaktı. Victor bu iç yazışmayı Annunciata'ya yazdıracaktı. Sonra hayır dedi, kendi kendine, Annunciata'nın canı ce-henneme, yazıyı kendisi kaleme alacak ve bizzat kendi dağıtacaktı. Victor monitör odasında Ripley ve dört çalışanıyla bir ara-daydı. Bir sıra yüksek çözünürlü dikdörtgen monitör tecrit odasındaki altı kameradan yansıyan görüntüleri iletiyor, Werner'in o rahatsızlık verici halinden hâlâ kurtulamadığını gözler önüne seriyordu. O an Werner'in kollan yoktu, dört ba-cağı vardı ve sürekli değişmekte olan gövdesinden belli belir-siz Werner'in başını andıran şey çıkıyordu. Werner'i andıran şey, büyük bir ıstırap içinde ve delicesine tecrit odasında dolanıyor, yaralı bir hayvan gibi sesler çıka-rırken bazen, "Baba? Baba? Baba?" diyordu. Bu baba meselesi Victor'ı çok sinirlendiriyor, artık tahammül sınırlarını zorladığını hissediyordu. Monitörlere, Kes sesini, kes sesini diye bağırmaktan kendini alıkoymasının nedeni, akşam hazırlayacağı iç yazışmaya bir başka paragraf daha ek-leme zorunda kalmak istememesiydi. Victor halkının kendisini babaları olarak düşünmesini iste-miyordu. Halkı ailesi değildi; onlar icatları, imalatı ve hiç kuşkusuz mallarıydı. O, halkının yaratıcısı, sahibi, efendisi ve eğer onlar öyle düşünmeyi arzu ediyorlarsa, liderleriydi, aile reisi

232

Page 222: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

değil... Aile, kendisini toplum çıkarlarının üstünde bir yerde ko-numlandırdığından, ilkel ve yok edici bir kurumdu. Veli-çocuk ilişkisi anti devrimci bir olaydı ve kökten yok edilmeliydi. Halkı açısından, yarattığı tüm ırk Victor'ın ailesi olacaktı; her bir Yeni Irk üyesi birbirinin kardeşi olacak, böylece hepsinin ilişkisi aynı düzeyde kalacak, herhangi birilerinin diğerlerinden iarklı olarak özel bir ilişki yaşaması söz konusu olmayacaktı. Bireyselliğin ve ailenin yıkıcı etkisi olmaksızın bir ırk, bir aile, birlik içinde çalışan tek bir topluluk aklına neyi koyarsa onu başarabilir, çocuksu duyguların ve batıl inançların engel-leyiciliğinden uzak, sonu gelmeyen güç evrendeki her hedefe ulaşabilirdi. Dinamik, durdurulamaz, bu zamana dek hayal bi-le edilmemiş kararlılıkta ve her geçen an daha da büyük bir ivme kazanan bir topluluk Victor'ın adına ardı ardına zaferler kazanabilirdi. Hayvansı sesler çıkaran, tecrit odasında delicesine hareket eden dört bacaklı Werner'e benzeyen şeyin sırtından kola benzeyen bir şeylerin filizlenmesini izlemekte olan Ripley, o gülünç kaşlarını kaldırıp, "Tıpkı Harker gibi," dedi. Victor derhal araya girip onu azarladı. "Harker'a benzer bir tarafı yok. Harker başlı başına bir garabetti. Vücudundan parazit ikincil bir canlı çıkmıştı, Werner'de böyle bir şey söz konusu değil." Monitördeki şok edici görüntüler karşısında olduğu yerde mıhlanıp kalmış olan Ripley, "Ama Bay Helios, efendim, Werner de..." "Werner'in vücudundan parazit ikincil bir canlı çıkmıyor," dedi Victor, sinirli bir ifadeyle. "Werner korkunç bir hücresel değişime uğruyor. Bu aynı şey değil, kesinlikle değil. Werner farklı bir garabet."

233

Page 223: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

46. BÖLÜM

Bir tarafta vudu bilimine inanan Cindi, diğer taraftan inan-mayan Benny Lovevvell, sivil polis arabasının altına yerleştirilmiş olan vericinin yaydığı sinyaller sayesinde Dedektif O'Connor ve Maddison'ın izini bulmuşlar, hedeflerini Garden Bölgesi'nde yakalamışlar, ama onlara görünmeyecek şekilde uzaklarında kalmışlardı. Polisler uzun bir süre aynı sokakları dolaşmışlar, sonra arabalarını ters yöne sürüp tanıdık bölgede ardı ardına daire-ler çizmişlerdi. Cindi ciddi bir ifadeyle, "Labirentteki kör bir fare gibi," dedi, daha önce O'Connor'ın çocuksuz olmasını ifade ederken ta-kındığı tavrı takınarak. Benny, "Hayır," dedi, "Bu farklı." "Sen anlamazsın." "Anlayış kapasitem seninkinden farklı değil." "Bu konuda öyle, bunu anlamazsın. Dişi değilsin." "Dişi olmak için bir rahme sahip olmak şartsa, o zaman sen de dişi değilsin. Senin rahmin yok. Bir bebek doğuracak şe-kilde tasarlanmadın ve hamile kalman mümkün değil." Cindi, "Bu konuda Ibo ne diyecek, göreceğiz," diye cevap

234

Page 224: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

verdi, kendini beğenmiş bir tavırla. "Je suis rouge." Benny ekrandaki yanıp sönen noktayı incelerken, "Çok yavaş ilerliyorlar..." dedi. "Onlarla sıcak temas sağlayıp virajda kıstıralım ve tepelerine binelim, ne dersin?" "Burada olmaz. Burası insanların polis çağırabileceği bir mahalle, sonra peşimize düşerler," diyen Benny, ekrana bir süre daha baktıktan sonra, "Bir şey arıyorlar," diye ekledi. "Ne arıyorlar?" "Nereden bileyim?" Cindi, "Zozo Deslisle'nin burada olmaması çok yazık," dedi. "Onun vuduculara özgü bir görüş açısı var. Ekrana bir baksa, niyetlerinin ne olduğunu hemen anlardı." Benny, "Yanıldım," dedi. "Bir şey aramıyorlar. Aslında ara-dıklarını buldular, şimdi de gözetliyorlar." "Gözetlemek mi? O işi banka soymak isteyen soyguncular yapar. Bu mahallede banka filan yok, sadece ev var." Benny gözlerini ekrana dikmiş, aklından geçenlere bir cevap ararken hedef garip biçimde hızlanmıştı. Ekrandaki kırmızı ışık u dönüşü yaparak hızla ilerlemeye başladı. Cindi, "Şimdi ne yapıyorlar?" diye sordu. "Onlar polis. Belki acil bir çağrı aldılar. İzlerini kaybetme. Bizi görmelerine izin verme, ama bir sokak sonra iyice yaklaş. Belki bir fırsat yakalarız." Cindi bir dakika sonra, "Mahalleye doğru yol alıyorlar, bizim için çok fazla göz önünde bir yer," dedi. "Sen yine de onları kaybetme." Dedektifler mahallede durmadılar, Faubourg Marigny bo-yunca nehrin kıvrımını takip ederek Bywater olarak bilinen mahalleye girdiler. Ekrandaki ışık hareket etmiyordu. Lovewell'lar alacakaranlık basmadan önce güneşin son demlerinin hakim olduğu

235

Page 225: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ortamda polislere yetiştiklerinde, sivil araba bir kilisenin ya-nında, iki katlı, tuğla bir evin önüne park etmişti. O'Connor ve Maddison görünürlerde yoktu.

Page 226: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

47. BÖLÜM

Carson masada Lulana'nm karşısında, Pastor Kenny Laffi-te'in çaprazına gelecek şekilde oturmuştu. Michael ise Evangeline'nin, üstünde süt dolu bir kabı ısıt-makta olduğu ocağın hemen yanında ayaktaydı. Evangeline Michael'a, "Tavada ısıttığında haşlanma riski oluyor," dedi. "O zaman kaymaklanıyor da, değil mi?" diye sordu Michael. Kadın sırıttı. "Altı yanarken, üstü kaymaklanıyor." Peder kollarını masaya dayamış halde gözlerini dehşetle ellerine dikmişti. "Birdenbire yaptığımı fark ettim. Onu sadece ben olmakla öldürdüm. Halbuki öldürmek yasaktır." Carson, "Pastor Laffite," dedi, "kanunen, avukatınız yanı-nızda olmaksızın sorularımıza cevap vermek zorunda değilsi-niz. Avukatınızı çağırmak ister misiniz?" Lulana durumu protesto edercesine, "Bu iyi adam kimseyi öldürmedi," dedi. "Ne olduysa kazara olmuştur." Carson ve Michael eve girer girmez çabucak etrafı araştır-mışlar, ama ne bir cesede, ne de bir şiddet yaşandığına dair ize rastlamışlardı.

237

Page 227: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Pastor Laffite, lütfen bana bakın," dedi Carson. Pederin gözleri sürekli ellerindeydi, irice açtığı gözlerini hiç kırpmıyordu. Carson, "Pastor Laffite, bağışlayın ama, hem burada değil miş, hem de aşırı heyecanlıymış gibi görünüyorsunuz. Yasa di şı biçimde uyuşturucu kullandığınızdan şüpheleniyorum," dedi. Peder, "Uyandığımda o ölüydü veya hemen ölecekmiş gi-biydi. Sadece uyanarak onu öldürdüm," dedi. "Pastor Laffite, şu an bana anlattığınız şeylerin mahkemede aleyhinize delil olarak kullanılabileceğinin farkında mısınız?" "Bu iyi adam asla mahkemeye filan çıkmayacak," dedi Lu-lana. "Sadece bir nedenden dolayı kafası karışmış. Bu yüzden polis olarak sizleri çağırdım. Bir delil olmadan hemen bir so-nuç çıkarmayacağınızı sanıyordum." Peder gözlerini hâlâ kırpmıyor, gözyaşı da dökmüyordu. Uzun süredir kırpmadığı gözlerinden yaş gelmesi gerekirdi oysa. Michael ocağın başında durduğu yerden, "Pastor, kimi öl-dürdüğünüzü düşünüyorsunuz?" diye sordu. Peder, "Pastor Kenny Laffite'yi öldürdüm," diye cevap verdi. Lulana çok şaşırmış bir tavırla başını geri attı, ağzı açık halde bir elini göğsüne götürdü. "Tanrım, Pastor Kenny, kendinizi öldürmüş olamazsınız. Şu anda bizimle birlikte oturuyor-sunuz." Peder yine uyuşturucunun etkisindeymişçesine bir tavır takınmıştı. "Gördünüz mü, gördünüz mü, işte bu kadar, çok basit. Öldürme iznim yok, ama varoluşumun gerçekliği sayesinde onun ölümünden bir parça ben de sorumluyum, yani tam da yaratıldığım gün bana yüklenen programa karşı geldim. Prog-

238

Page 228: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ramım çöktü. Programım çöktüyse yapmamam gereken şeyler dışında ne yapmalıyım, başka ne yapmalıyım?" Carson bakışlarını Michael'a çevirdi. O ana dek ocağın yanındaki mutfak tezgâhına yaslanmış olan Michael, şimdi elleri yanda, olduğu yerde dikleşmişti. Lulana pederin elini iki elinin arasına alarak, "Pastor Kenny," dedi, "onca işiniz arasında bir de kiliseyi onarmak için para toplamaya çalışırken çok büyük bir yükün altına girdiniz..." Evangeline araya girerek, "Bir ayda beş düğün düzenlediniz," diye ekledi. Kavanozu elindeki tutakla kavrarken ılık sütü bir bardağa boşalttı. "Ayrıca üç cenaze töreni de..." Lulana, "Ve bunca işi bir eşiniz ve onun size verebileceği huzur olmaksızın yaptınız, bu kadar yorgun ve gerilmiş olma-nıza hiç şaşmamak gerek," derken, Carson oturduğu iskemleyi masadan hafifçe uzaklaştırıyordu. Süte şeker katmakta olan Evangeline, "Amcamız Absalom hiç evlenmeden seneler boyunca çalıştı ve bir gün periler gör-meye başladı," dedi. Lulana, "Evangeline peri demekle homoseksüelleri değil, kanatlı küçük yaratıkları kastediyor," dedi, pederi temin etmek istercesine. Evangeline süte biraz vanilya katarken, "Peri görmek uta-nılacak bir şey değil. Absalom amcanın biraz dinlenmeye, şefkat görmeye ihtiyacı vardı, zaten bunlara sahip olduktan sonra düzelmiş, bir daha peri falan da görmemişti," dedi. O sırada Carson ayağa kalkıp masadan bir adım uzaklaşmıştı. "İnsanları öldürmemem gerekiyordu, ama tam da varolu-şumun gerçekliği sayesinde Kenny Laffite'yi öldürdüm," dedi. Kenny Laffite, "ve gerçekten de daha fazla öldürmek istiyorum," diye ekledi. Lulana pederin eline hafifçe vururken, "Çok yorgun oldu-

239

Page 229: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ğunuz için böyle şeyler söylüyorsunuz," dedi. "Sadece yorgun luğun getirdiği şeyler bunlar, hepsi o Pastor Kenny. Siz kimseyi öldürmek istemezsiniz." "İstiyorum," diye karşı çıktı peder. Gözlerini kapatıp başını dikleştirdi. "Programım çöktüğüne göre, belki de öldüren • ğim. Hepinizi öldürmek istiyorum, belki de öldüreceğim." Michael, Evangeline'nin önüne geçip onun sütle dolu bardağı masaya taşımasına engel oldu. Carson sol kalçasının üstünde durmakta olan silahım kınından usulca çıkarıp iki eliyle sıkıca kavrarken, "Lulana, buraya ilk geldiğimizde Pastor Laffite'ye yaptığınız iki pastayı vermek için uğradığınızı söylemiştin," dedi. O an Lulana'nın melas kahverengisi rengindeki gözleri iri-leşmiş ve dedektifin elindeki silaha kilitlenmişti. "Carson O'Connor, bu sana hiç de yakıştıramadığım aşırı bir tepki. Bu zavallı..." Carson, kadının sözünü, "Lulana," diyerek keserken, sesin-deki hafif uyarı tonu hissediliyordu. "Neden o pastalardan bi-rini buzdolabından çıkarıp bizim için de birkaç dilim kesmi-yorsun?" Laffite hâlâ başı eğik, çenesi göğsüne dayalı ve gözleri kapalı bir haldeyken, "Programım çöküyor. Bunu hissedebiliyo-rum... bir tür yavaş çekim gibi darbelerle çöküyor. Yüklenmiş bir dizi bilgi, tellerin üstünde dururken elektrik akımına kapı-lıp düşen kuşlar gibi çöküyor," dedi. Evangeline Antoine, "Şu pasta," dedi, "galiba o kadar da iyi bir fikir değil." Lulana olayları aklında biraz daha tartıp iskemlesini masadan uzaklaştırır ve ayağa kalkarken, Michael'ın cep telefonu çalmaya başladı. Laffite başını dikleştirmiş, ama gözlerini açmamıştı. Göz kapaklarının ardındaki gözlerinin hızla hareket edişi, heyecan-

240

Page 230: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Iı bir rüyaya dalmış biri gibi görünmesine yol açıyordu. Michael'ın telefonu bir kez daha çaldığında Carson, "Tele sekretere mesaj bırakmalarına izin verme," dedi. Lulana buzdolabına değil de kız kardeşine doğru hareketlenip silahın etki alanından uzaklaşırken Laffite, "Bunun bir Al-fa'nın başına geliyor olması ne kadar garip," dedi. Carson o an, Michael'ın telefonda konuştuğu kişiye papaz evinin adresini verdiğini duydu. Laffite gözleri yuvarlanır ve göz kapakları seğirirken, "0 büyük korku duyduğum şey, üstüme geliyor," dedi. "Yirmi beşinci ayet," dedi Lulana. Laffite, "Korku üstüme geldi," diye devam etti, "ve tüm ke-miklerimi titretti." "On dördüncü ayet," dedi Evangeline. Kız kardeşler arka verandaya veya koridora çıkan kapılardan birine erişebilmek için silahın etki alanından geçmek zo-rundaydılar. Birbirlerine sokulup mutfağın en emniyetli gör-dükleri bir köşesine yöneldiler. Michael telefon görüşmesini bitirip Carson'ın solunda, Laffite ile kız kardeşler arasında bir yerde pozisyon aldı, bu arada silahını iki eliyle tutuyordu. Laffite, " 'İnsanları bir araya toplayın, onların beni dinle-melerini sağlayacağım ve yeryüzünde yaşadıkları her an ben-den korkmayı öğrenecekler,'" dedi. "Kutsal kitap," dedi Lulana. "Dördüncü bölüm, onuncu ayet," diye ekledi Evangeline. Carson telefon konuşmasını kastederek Michael'a, "De-ucalion mıydı?" diye sordu. "Evet." Laffite gözlerini açtı. "Kendimi size açtım. Bu da programı-mın çöktüğünün bir başka delilidir. Oysa farklılığımızı veya amacımızı açığa çıkarmadan aranızda gizlice hareket etmeli-

Gece Şehri / F16241

Page 231: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

yiz." Michael, "Bizim için hava hoş," dedi. "Bu konuda bir soru-numuz yok. Siz sadece bir süre oturun Pastor Kenny. Sade< | oturup, minik kuşların telin üstünden düşmelerini izleyin."

242

Page 232: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

48. BÖLÜM

Randal Altı, Arnie'nin annesini öldürdüğünden dolayı ken-dine çok öfkelenmişti. "Aptal," diye söyleniyordu, "Aptal." Randal kadına kızmamıştı. Ölü birine kızmanın bir anlamı yoktu. Kadına vurmaya niyeti yoktu oysa. Çöp kutusundaki ser-serinin boynunu kırarken yaptığı gibi, kendisini aniden böyle bir eyleme girişmiş halde bulmuştu. Geçmişi hatırladığında, kendini tehlikede görmüyordu. Meşru savunma böylesine aşırı tedbirler almayı gerektirmezdi. Merhametin Elleri'nde kapana kısılmış bir halde yaşadıktan sonra, bir tehdidin ciddiyetini doğru biçimde kavrayabilmek için dış dünyada daha çok deneyime sahip olması gereki-yordu. Sonra Arnie'nin annesinin sadece bayılmış olduğunu fark etti. Bu durumda kendisine öfkelenmek için hiçbir neden kal-mamıştı. Kendisine olan öfkesi iki dakikadan az bir zaman almış olsa da, yaşadığı bu deneyim çok yormuştu onu. Başka insanlar size öfkelendiğinde, sık sık Victor'ın yaptığı gibi, içinize kapa-

243

Page 233: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

nıp onlardan kaçabiliyordunuz. Öfkenizi kendinize yönelttiği nizde ise içe kapanmak bir işe yaramıyordu, çünkü ne kadar derinlerinize inseniz de öfke olduğu gibi duruyordu. Elindeki bıçak yarası kanamıyordu artık. İki veya üç saat içinde yaradan hiç iz kalmayacaktı. Yere ve mutfak aletlerine sıçramış kan damlaları onu rahatsız ediyor, bu lekeler etrafa hakim olan neredeyse ruhani atmosfere zarar veriyordu. Burası bir evdi ve mutfak da evin kalbiydi. Mutfağa her daim sakinlik ve huzur hakim olmalıydı. Randal kâğıt havlu ve püskürtücülü deterjanla kan lekelerini temizledi. Sonra, dikkatle ve kadının cildine dokunmaksızın, çünkü başka insanların ciltlerine dokunmanın verdiği histen hoşlan-mazdı, onu çamaşır odasındaki sepetten aldığı bir kumaştan yırttığı parçayla iskemleye bağladı. İşini tam bitirmişti ki kadın kendine gelmeye başladı. Altüst olmuş yüzünde endişeli, sorularla dolu bir ifade vardı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kadının acı, tiz sesi ve delicesine konuşması Randal'ı hu-zursuz etmişti. Kadın Randal'ın cevabını beklemeden bir baş-ka soru soruyor, ondan birçok şey istiyordu. Randal'ın algıla-yıp bir sıraya koyamayacağı kadar çok şey söylemişti. Kadına vurmak yerine koridorda yürüyüp oturma odasına geçti ve bir süre orada kaldı. Alacakaranlık çökmek üzereydi. Oda hemen hemen karanlıktı ve heyecanla konuşan anne bu-rada değildi. Randal sadece birkaç dakika içinde kendini daha iyi hissetmeye başlamıştı. Mutfağa geri döndü, içeri girer girmez anne yine konuşmaya başlamıştı. Kadına susmasını söylediğinde kadın daha da gevezeleş-miş, yalvarışları, istekleri daha da fazlalaşmıştı. Randal neredeyse evin altında, örümceklerle birlikte olma-

244

Page 234: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

yi tercih edecekti. Kadın bir anne gibi davranmıyordu. Anneler daha sakin olurlardı. Anneler her şeyi bilirlerdi. Anneler seni severlerdi. Randal Altı genellikle başkalarına dokunmaktan ve doku-nulmaktan hoşlanmazdı. Ama o an farklı bir durum yaşanıyordu. Karşısındaki, o an öyle davranmasa da bir anneydi. Sol eliyle kadının burnunu kıstırırken, sağ elini çenesinin altına dayayıp onu susması için zorladı. Kadın başlarda bir süre mücadele etti, ama sonra onun çok güçlü olduğunu anlayınca bundan vazgeçti. Anne oksijen yetersizliğinden bayılmadan hemen önce Randal elini burnundan çekti ve kadının nefes almasına izin verdi. Bu arada konuşmaması için eliyle çenesini tutmaya de-vam ediyordu. Randal, "Şşşşşş," dedi. "Sessiz ol. Randal sessizlikten hoş-lanır. Randal çok çabuk korkar. Ses Randal'ı korkutur. Çok konuşmak Randal'ı korkutur. Randal'ı korkutma." Kadının işbirliği yapacağım hissettiğinde elini çenesinden çekti. Kadın hiçbir şey söylemedi. Delicesine nefes alıyor, ama şimdilik hiç konuşmuyordu. Randal tavadaki soğanların yanmasını engellemek için ocağı kapattı. Bu, daha önceleri çevresinde olan bitenlere karşı hiç göstermediği duyarlı bir davranışa işaret ediyordu ve Randal bu davranışından dolayı çok mutlu oldu. Belki de yemek pişirmek konusunda yeteneği olduğunu keşfedecekti. Çekmeceden bir kaşık alıp dondurucudan çilekli, muzlu karışımı çıkardı. Mutfak masasına, Arnie'nin annesinin karşısına oturdu ve pembe sarı renklerdeki karışımı kaşıklamaya başladı. Bu kahverengi yiyeceklerden daha güzel değildi, ama daha da kötü sayılmazdı. Sadece farklıydı, ama yine de çok hoştu.

245

Page 235: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Karşısında oturan kadına gülümsedi, çünkü o an, gülümse meyi gerektirecek, ancak evlerde yaşanan, insanları birbirine yakınlaştıran türden bir andı. Ancak kadının, gülümsemesinden rahatsız olduğu açıkç;ı belliydi. Belki de kadın bunun hesaplı bir davranış olduğunu, içten bir gülümseme olmadığını söyleyecekti. Anneler her şeyi bilirlerdi. "Randal bazı sorular soracak, sen de cevap vereceksin. Randal senden bağıra çağıra birçok soru duymak istemiyor. Tek istediği cevap. Kısa cevaplar... Randal gevezelik etmeni istemiyor." Kadın anlamıştı. Başını salladı. "Adım Randal." Kadın buna bir cevap vermeyince, "Oh, se-nin adın ne?" diye sordu. "Vicky." "Randal şimdilik sana Vicky diye hitap edecek. Randal'm sana Vicky diye hitap etmesinde bir sorun var mı?" "Hayır." "Sen Randal'ın karşılaştığı ilk annesin. Randal anneleri öl-dürmek istemez. Sen öldürülmek istiyor musun?" "Hayır, lütfen." "Birçok insan öldürülmek ister. Merhametin halkı çok ister bunu. Çünkü kendilerini öldürmek kabiliyetinden yoksun-durlar." Ağzına biraz daha dondurma atmak için bir süre duraladı. Sonra dudaklarını yalayarak devam etti: "Bu örümcek ve solucanlardan daha lezzetli, sürüngenlerden de... Randal evin içini, altından daha çok sevdi. Sen de evin içinde olmayı, altında olmaya mı yeğlersin?" "Evet." "Peki ölü bir serseriyle birlikte bir çöp kutusunda bulundun mu hiç?"

246

Page 236: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Kadın gözlerini ona dikip hiçbir şey söylemedi. Randal kadının hafızasını yokladığını düşündü, ama bir süre sonra, "Vicky, ölü bir serseriyle birlikte bir çöp kutusunda bulundun mu hiç?" diye sordu. "Hayır, bulunmadım." Randal Altı o an, daha önceleri olmadığı kadar gurur duyu-yordu kendisiyle. Merhametin Elleri'ndeyken yaratıcısıyla yaptığı sohbetin dışında ilk kez biriyle konuşuyordu. Ve konuşma oldukça iyi geçmekteydi.

Page 237: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

49. BÖLÜM

Werner'in hayat boyu devam eden sümük problemi, o an karşı karşıya kaldığı büyük belayla karşılaştırıldığında çok ufak bir sorun olarak kalmıştı. Güvenlik şefi tecrit odasında dört ayağı üstünde yan yatmış halde dururken, monitör odasında Victor, Ripley ve olayı huşu içinde izlemekte olan dört görevli altı ayrı ekrandan onu gözlemlemekteydiler. Werner'in arka ayakları, olay başladığın-daki halindeydi. Ön ayakları ise arka ayaklarını andırıyor olsa da, omuz eklemleri çok büyük bir değişikliğe uğramıştı. Güçlü omuzları, vahşi ormanlarda yaşayan kedigillerden bir hayvana aitmiş gibiydi. Werner diğer odada huzursuz bi-çimde dolaşırken değişim geçirmeye devam ediyor, dört bacağı da gittikçe kedi bacağına benziyordu. Omuz kaslarından, kedilerde olduğu gibi tamamlayıcı bir ön bacak eklemi ortaya çıkmıştı. Bu, kaba etine yakın bir bölgede diz fonksiyonu da gören, ama dizden daha esnek bir ayak bileği idi. Bu durum Victor'ın merakını uyandırmıştı, çünkü çevikliğini ve hızını arttırmak üzere zamanında YVerner'in tasarımına bir panterin genetik materyallerinden eklemişti. Arka bacaklar, parmakların üstünde uzun ayak tırnakları-

248

Page 238: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ııın, bacağın ortasına yakın bir yerde bir topuğun ve gövdeye yakın bir yerde bir dizin ortaya çıkmasıyla daha da çok bir kedi bacağına benzemeye başlamıştı. Kıçı, uyluk kemiği ve yan tarafları da boyutları gibi değişmekteydi. Arka bacaklanndaki insan ayakları yok olmuş, kör ayak parmakları olan etkileyici bir hayvan pençesine bürünmüştü. Ön ayaklarda da pençeler belirmeye başlamış, şimdi parmak-lar da pençe şekline dönüşmüş, ama insan eli yapısı bozulma-mıştı. Tüm bu değişim kendini açıkça belli ediyordu, çünkü Werner'in vücudu tüyle kaplanmamıştı, adam tamamen tüy-süz ve pembeydi. Bu kriz geride kalmamış olsa da, aslında daha yeni başlamış da olabilirdi, Victor gözlemlerine dayanarak sakin kafayla bilimsel bir çıkarım yapmış ve Werner'in karşı karşıya kaldığı, kısa bir süre içinde yok olma tehdidinin artık geçersiz olduğuna kanaat getirmişti. Victor aradan geçen onlarca yılın ardından, başarılarından çok başarısızlıkları sayesinde bir şeyler öğrenebilmişti. Başarısızlık, özellikle onun başarısızlıkları, ilerleyişinin tasdik-çisi olmuş, kendi bilgi düzeyinin çok altında kalan diğer bilim adamları elde ettikleri zaferlerle bir şeyler öğrenirlerken, o ise onlardan çok daha fazla şeyi yaşadığı başarısızlıklar sayesinde öğrenmişti. Victor, tasarımına genlerin eklenmediği insan dışı özelliklerin böylesine önemli tezahüründen çok etkilenmişti. Güvenlik şefinin kas yapısı zamanında bir panterin genetik materya-liyle güçlendirilmiş olsa da, kedilere özgü bacaklara sahip olacak şekilde genetik bir kod taşımıyordu. Ayrıca şu an şekillenmeye başlayan bir kuyruğa sahip olacak biçimde tasarlanmadığı da kesindi. Werner'in hâlâ eski halini andıran başının altındaki ensesi

249

Page 239: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

kalınlaşmış ve rahatsız edici biçimde yılankavi bir şekle bürünmüştü. Kameraya dönen gözleri, kromozomlarına kedilere özgü bir görüş olanağı sağlayan bir gen aşılanmamış olmasın.ı rağmen, bir kedinin oval iris tabakasını taşıyordu. Bu durum Victor'a, Werner'i yaratırken bir hata yaptığını veya Werner'in genetik yapısında bulunan ve hayvansal özel likler taşıyan az sayıda genin, hayret verici şekilsiz etini her türlü detayıyla bir hayvan formuna sokma özelliğine sahip ol-duğunu düşündürüyordu. Bu şimdiye dek görülmemiş, imkânsız olarak nitelendirilebilecek bir kavram olsa da, Victor ikinci açıklamaya daha yakın hissediyordu kendini. Werner'in hızla bir pantere dönüşmesini yansıtan altı ka-meranın haricinde, tecrit odasındaki mikrofonlar da sesinin monitör odasında duyulmasını sağlıyordu. Büyük bir acı duy-masının kaynağını teşkil eden bedenindeki fiziksel değişimin farkında olup olmadığı sesinden anlaşılmıyor, ağzından manasız sözler çıkıyor, çoğunlukla da çığlık atıyordu. Attığı çığlıkların şiddetine ve tarzına bakıldığında zihinsel ve fiziksel açıdan duyduğu büyük acı, geçirdiği değişime eşlik etmekteydi. Belli ki Werner, duyduğu acıyı istediği anda yok sayabilme özelliğini kaybetmişti artık. Aniden, "Baba, Baba," demesi çok net biçimde duyuldu-ğunda, Victor mikrofonların sesini kapattı ve görüntüleri ses-siz olarak izlemeye devam etti. Harvard, Yale, Oxford ve dünyanın diğer önde gelen üni-versitelerindeki bilim adamları son yıllarda farklı türlerdeki canlıların genetik yapılarını çapraz olarak eşleştirme deneyle-ri yapmaktaydılar. Örümceklerin genetik materyallerini keçilere aşılayıp süt veren örümcekler yaratmışlar, insan DNA'sı taşıyan fareler üretmişlerdi ve hepsi insan beyni taşıyan bir domuz üreten ilk bilim adamı olmak üzere birbirleriyle rekabet halindeydiler.

250

Page 240: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Victor gözlerini altı kameraya dikmiş halde, "Ama sadece ben, birçok canavarın özelliğini bünyesinde taşıyan tek bir Canlı, mitolojik bir canavar yaratabildim," dedi. Ripley, "Fonksiyonel mi?" diye sordu. Victor sabırsız bir tavırla, "Öyle olduğunu sen de benim gibi görebiliyorsun," dedi. "Büyük bir hızla koşuyor." "Biçimsiz daireler çiziyor." "Bedeni esnek ve güçlü." "Ve yine değişiyor," dedi Ripley. Werner'de de tendonlarının kolayca şekil alabilme özelliğini arttıran, kaslarının gerilmesine ve dayanıklılığına katkıda bulunan, örümcek ve hamamböceklerine özgü bir nitelik var-dı. Şimdi örümceklere ve böceklere özgü bu elementler kendilerini bir panter formunda geliştirip göstermeye başlamıştı. "Biyolojik bir kaos," diye fısıldadı Ripley. Victor, "Dikkat et," diye uyardı onu. "Bu olaya tanıklık ederken genetik ve moleküler biyoloji tarihinde kaçınılmaz biçimde çığır açacak birtakım ipuçları bulacağız." Ripley, "Geçiş modülü kapılarının tamamen kilitli olduğuna emin miyiz?" diye sordu. Diğer dört görevli de bir ağızdan, "Evet," dediler. O sırada altı ekrandan biri gri bir renge bürünmüş ve An-nunciata'nın yüzü belirmişti. Victor onun bir hata sonucu ekranda belirdiğini düşünüp bağlantıyı kesmesi için neredeyse bağırmak üzereydi. Tam ağzını açmıştı ki, Annunciata “Bay Helios bir Alfa si-zinle acil olarak görüşme isteğini ilememi istedi,”dedi. "Hangi Alfa?" "Patrick Duchaine." "Buradaki hoparlörlere bağla." “Telefonda değil Bay Helios. Merhametin Ellerinin kapısında bekliyor sizi."

251

Page 241: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Merhametin Elleri dış dünyada gün içinde pek fazla işlek olmayan özel bir depo olarak bilindiğinden, burada doğanlar bu görüntüye ters düşmemek adına hiçbir nedenden dolayı geri dönmezlerdi. Bu nedenle Duchaine'nin geleneği bozan bu ziyareti, çok önemli bir haber iletmek istediğine işaretti. Victor, "Onu yanıma gönder," dedi Annunciata'ya. "Tabii Bay Helios, tabii."

252

Page 242: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

50. BOLUM

Laffite gözlerini açtı. "Kendimi size açtım. Bu da programı-mın çöktüğünün bir başka delilidir. Oysa farklılığımızı ve amacımızı asla açığa çıkarmadan aranızda gizlice hareket etmeliyiz." Michael, "Bizim için hava hoş," dedi. "Bu konuda bir soru-numuz yok. Siz sadece bir süre oturun Pastor Kenny. Sadece oturup, minik kuşların telin üstünden düşmelerini izleyin." Michael Deucalion'la yaptığı telefon görüşmesini bitirdikten hemen sonra bu sözleri söylerken, dev, papaz evinin aşa-ğıdaki holünde yer alan mutfaktan içeri girmekteydi. Carson bu devin anlaşılmaz derecede çabuk davranıp olay yerinde gizemli bir biçimde bitivermesine o kadar alışmıştı ki, iki eliyle sıkıca kavradığı ve papazın göğsünü hedef aldığı silahını bir milimetre bile kıpırdatmamıştı. Michael, "Ne yani, benimle konuşurken verandada miydin sen?" diye sordu. Dövmeli, korku salan dev yapısıyla Deucalion, Lulana ve Evangeline'e başıyla selam verdikten sonra, "Tanrı bize korku değil, güç, sevgi ve akıl vermiştir," dedi. Lulana titrer halde, "Birinci bölüm, yedinci ayet," dedi.

253

Page 243: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Deucalion kardeşleri teskin etmek istercesine, "Şeytan d bi görünüyor olabilirim, ama bir zamanlar öyle olsam da, sim di değilim," dedi. Michael kız kardeşlere güvence verircesine, "O iyi bir adamdır," dedi. "Bu konuyla ilgili İncil'de hangi ayet var bilmiyorum, ama onun iyi biri olduğuna garanti verebilirim." Deucalion kısa bir süre önce Lulana'nın oturmuş olduğu iskemleye yerleşirken, "İyi akşamlar Pastor Laffite," dedi. Papazın, bu dünyayla öbür dünya arasına bir peçenin ar-dından bakarcasına sırlanmış gözleri şimdi Deucalion'a yönelmişti. "Yedinci ayeti hatırlamıyorum," dedi Laffite. "Programım gittikçe çöküyor. Kendimi kaybediyorum. Bana bir başka ayetten söz edin." Deucalion ezberindeki ayeti kelimelere döktü: "Bak, her yönüyle kibir dolu. Yaptıkları hiçbir anlam ifade etmiyor. Silinmiş görüntüsü rüzgâr ve karmaşadan ibaret." Papaz, "Bu ayeti de bilmiyorum," dedi. "Yirmi dokuzuncu ayet," dedi Evangeline, "ama biraz de-ğiştirmiş." Laffite Deucalion'a hitaben, "Sen... Helios'u tarif eden bir ayet seçtin," dedi. "Evet." Carson, Michael'la birlikte silahını indirip indirmemekte tereddüt ediyordu. Sonra böyle hareket etmesi gerekseler, De-ucalion'ın onları zaten baştan uyaracağını düşündü ve olduğu gibi kaldı. Laffite, "Helios hakkında nasıl bilgi sahibi oldun?" diye sordu. "Ben onun ilk yaratığıyım. Senin standartlarına göre oldukça kaba bir yaratığı..." "Ama programın çökmemiş."

254

Page 244: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Düşündüğün gibi bir programım yok." Laffite o an şiddetli biçimde titremeye başladı ve gözlerini kapattı. "Bir şeyler geçti, neydi o?" Göz kapaklarının ardındaki gözleri aşağı, yukarı, sağa, sola hızla hareket etmeye başlamıştı. "Sana en çok arzuladığın şeyi verebilirim," dedi Deucalion. "Sanırım... evet... Acıyı hissetmeme yeteneğimi kaybettim." "Korkma. Ben bunun acısız olmasını sağlayacağım. Karşılı-sında senden bir şey istiyorum." Laffite hiçbir karşılık vermedi. "Onun adını andın," dedi Deucalion, "ve programının seni yönlendirmediğini farklı yollarla gösterdin. Şimdi nerede doğduğunu, onun çalışmalarını nerede yürüttüğünü söyle bana." Laffite zekâ seviyesinde bir gerileme olduğuna işaret eden hafifçe kalınlaşmış sesiyle, "Ben Merhametin çocuğuyum. Orada doğdum ve yetiştirildim," dedi. Deucalion, "Bu da ne demek?" diye bastırdı. Laffite, "Merhametin Elleri," dedi. "Merhametin Elleri ve cehennem havuzu." Carson, "Eski bir Katolik Hastanesi'nden söz ediyor," dedi. "Merhametin Elleri." "Orasını ben çocukken kapatmışlardı," dedi Michael. "Şimdi başka bir şey oldu, bir depo... Pencerelerine tuğla ördüler." Laffite gözlerini açmadan, "Şu an hepinizi öldürebilirim," dedi. "Eskiden hepinizi öldürmek isterdim. Bunu o kadar çok isterdim ki..." Lulana yavaşça göz yaşı dökerken Evangeline, "Elimi tut kardeşim," dedi. Deucalion Carson'a dönerek, "Hanımları evlerine götürün hemen," dedi. "Birimiz onları eve bırakırken, diğerimiz sana destek ol-

255

Page 245: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

mak için burada kalabilir," dedi Carson. "Bu benimle Pastor Laffite arasında. Ona biraz anlayış ı:< ı| terip huzur bulmasını sağlamalıyım." Michael silahını kınına koyup, "Hanımlar pastalarınızı di yanınıza alabilirsiniz. Hiç şüphesiz sizlerin burada bulundu İMİ nuzun bir ispatı olmayacaktır, ama yine de götürseniz |y| olur," dedi. Kadınlar pastaları buzdolabından aldıktan sonra Michad onlara mutfağın dışına kadar eşlik etti. Carson silahını Lalh te'in üstüne doğrultmuş halde duruyordu. Deucalion, "Daha sonra evinde buluşuruz," dedi ona. "Kısa bir süre sonra." Laffite kalınlaşmış sesiyle, "Karanlık derinliklere çöküyor," dedi. "Öyle miydi, yoksa yine unuttum mu?" "İkinci ayet," dedi Deucalion. Sonra Carson'a evi terk etmesi gerektiğini belirten bir işaret yaptı. Carson silahını indirip istemeyerek de olsa odadan çıktı. Koridorda ilerlerken Laffite'in, "Bize bin yıl yaşayacağımızı söylemişti. Kendimi şimdiden bin yıl yaşamış gibi hissediyo-rum," dediğini duydu.

256

Page 246: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

51. BOLUM

Gizli çalışma odasında durmakta olan Erika, cam muhafaza içindeki şeyle konuştuğunu düşünüyordu. Kehribar rengi sıvı veya gaz kaplı, sürekli kasılan karanlık o şey hiç şüphesiz ki hareket etmiş, ya Erika'nın sesine tepki vermiş, ya da hareketinin zamanlaması tamamen tesadüfen olmuştu. Oysa Eski Irk mensuplarının bir deyişi vardı: Tesadüf diye bir şey yoktur. Ama Eski Irk mensupları batıl inançlı ve mantıksız hareket eden yaratıklardı. Havuzdayken öğrendiği gibi evren, tesadüfi olayların rasgele çarpışması ve anlamsız tesadüflüklerin hayatımıza birer şarapnel parçaları gibi düşmesinden oluşan bir kaos okyanu-sundan başka bir şey değildi. Yeni Irk'ın amacı kaosa karşı bir düzen getirmek, evrenin korkutucu ve yok edici gücünü dizginlemek ve onların ihtiyacı doğrultusunda hizmet etmesini sağlayarak, sonsuzluktan beri bir anlamı olmayan bir ırka anlam kazandırmaktı. Yükleyecekleri bu anlam, yaratıcılarının anlamı, onun adının ve suretinin yüceliği, vizyonunun ve her arzusunun yerine getirilmesiydi

Gece Şehri/Fİ7257

Page 247: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ve ancak, onun bu isteklerinin mükemmel biçimde uygulanıp icra edilmesiyle başarıya ulaşmış sayılacaklardı. Temel programına yüklenmiş olan bu amentü, Wagner'in, milyonlarca Yeni Irk mensubunun ahenk içinde uygun adını yürürkenki görüntüsüne eşlik eden müziğiyle birlikte kelimesi kelimesine hafızasında uyanıyordu. Başarılı kocası, şiiri kendi dehası içinde değersiz bir şey olarak görmese, bir şair olarak nitelendirilebilirdi. Muhafazanın içindeki şeye hitap ettikten sonra Erika'nın içini büyük bir korku kaplamış, kanına ve kemiklerine işleyen bu korku, muhafazanın yanından ayrılıp iskemleye oturmak ih-tiyacı hissetmesine neden olmuştu. Erika burada bir süre ses-sizce oturup neler yapabileceğinin yanı sıra, kendisini hareke-te geçiren şeyin ne olduğunu da düşünmeye başladı. William'ın parmaklarını bir bir koparıp ardından yok olma-sından dolayı çok sarsılmış, Christine'nin, kendisine Yeni Irk'ın diğer mensuplarına bahşedilenden daha zengin bir duy-gusal hayat, alçak gönüllülük, utanma, acıma ve merhamet gösterme potansiyeline sahip olma gibi özellikler bahsedildiğine dair ifşaatlarından çok etkilenmişti. Eşsiz bir dehaya sahip Victor'ın halkına, sonra ancak ken-dilerine yönelecek ve umudu ortadan kaldıracak nefret, kıs-kançlık, öfke ve diğer hisleri yasaklaması için iyi bir nedeni olmalıydı. Erika onun, hizmetini sunabileceği ölçüde değeri olacak mütevazı bir hizmetkârıydı. Yaradılışını sorgulamayı hayal etmek hakkına sahip değildi, öyle bir anlayışı, bilgisi veya bunun için yeterli bir vizyonu yoktu. Erika birçok konuda ümit besliyordu. Hepsinden önemlisi, günden güne daha iyi bir eş olmayı ve Victor'ın gözünde tak-dir edilmeyi umut ediyordu. Havuzdan henüz çıkmış ve henüz çok yaşamamış olmasına rağmen umutsuz bir yaşamı hayal edemiyordu.

258

Page 248: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Daha iyi bir eş olması, sonunda kocasıyla seks yaparlarken dövülmeyi hak etmeyecek bir noktaya ve onun tarafından el üstünde tutulacak bir duruma gelmesi halinde, bir gün ondan Christine ve diğerleri için, kendisi gibi ümit besleyecek bir noktaya gelmelerine izin vermesini isteyebilir, kocası da onun bu arzusuna karşılık verip halkına daha iyi bir yaşam sunabi-lirdi. "Ben Kral Ahasuerus'un Kraliçesi Esther'im," dedi, kendini Mordecai'nin kız kardeşiyle kıyaslayarak. Esther, Yahudi halkını kurtarmak ve onları, krallığın prensi Haman'ın ellerin-de yok olmasını engellemek için Ahasuerus'u ikna etmişti. Erika hikâyenin tümünü bilmiyordu, ama programında, bilgi dağarcığında yer edinmiş binlerce edebi eserden biri olan bu eserin, içinde bulunduğu duruma uygun düştüğüne emindi. Artık Victor tarafından el üstünde tutulmak adına çok ça-balamalı, bunu yapmak için de ona daima en mükemmel biçimde hizmet etmeliydi. Bu amaca ulaşmak için kocası hakkında her şeyi bilmeli, onun geçmişine dair doğrudan beynine yüklenen bilgilerle yetinmemeliydi. Her şey derken, buna Victor tarafından cam muhafazanın içine hapsedildiği açıkça belli olan şey de dahildi. İçinde beli-ren büyük korkuyu hiçe sayarak muhafazaya geri dönmeli, o kaosla yüzleşmeli ve ona hükmetmeliydi. Tabutun baş kısmına gelen Erika, muhafaza bir mücevher kutusundan daha çok bir tabut gibi görünüyordu gözüne şim-di, yüzünü cama, içerde kehribar rengiyle kaplanmış halde bekleyen şeyin yüzü olduğunu düşündüğü noktanın hemen üstüne yaklaştırdı. Daha önceki gibi, ama bu kez daha canlı bir sesle, "Merhaba, merhaba, merhaba içerdeki," dedi. Karanlık şekil yine hareketlendi, bu kez Erika'nın ses dal-gaları muhafazanın içine, daha önce parmak darbelerinin yap-

259

Page 249: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

tığına benzer şekilde mavi nabız atışları göndermiş gibiydi. Konuşurken dudakları camın yirmi santim üzerindeydi. Şimdi daha da yaklaşmış, aradaki mesafeyi yarı yarıya kısalt-mıştı. "Ben Kral Ahasuerus'un Kraliçesi Esther'im," dedi. Nabız atışları şimdi daha da koyu bir maviye bürünmüş ve karanlık şey, Erika, detayları olmasa da yüzünün neye benze-diğini görebilsin diye camın alt tarafına gelecek şekilde yükselmişti. Erika yine, "Ben Kral Ahasuerus'un Kraliçesi Esther'im," dedi. Nabız gibi atan maviden, görülmeyen yüzden bir cevap olarak, her nasılsa cam tarafından engellenemeyen bir ses du-yuldu o an: "Sen Erika Beşsin ve benimsin."

260

Page 250: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

52. BOLUM

Gecenin kara dili batı tarafındaki ufkun son morluğunu da yalayıp yuttuktan sonra, batı çukurunun üstündeki kandiller yakılmıştı. Turuncu ışığın alev gibi yalayarak yayılan ışığı çöp alanına hayalet ejderhalar ve onların kanatları, kuyrukları gibi yayılı-yor, gölgeler oluşturuyordu. Nick'in on dört elemanından on üçü kalçalarına kadar uzanan çizmeler giymiş, yüzleri parlar halde onunla birlikte çukurda cesetleri getirecek kamyonların yolunu gözlüyorlardı sabırsızca. Nick'in yanında gözleri yansıyan ateşle parlamakta olan Gunny Alecto duruyordu. "Yalın, yalnız, yanlış, yasak, yabani. Yabani! îşte yabani ölüler geliyor Nick. Eşyalar yanında mı?" "Evet, yanımda." "Eşyalar yanında mı?" Nick kovasını kaldırdı. Tıpkı Gunny'nin ve diğerlerinin ta-şıdığına benzer bir kovaydı bu. İlk kamyon çukurun meyilli duvarından aşağı doğru alçal-dı, sonsuz sayıda ve çeşitlilikte maddelerden oluşan çöpler te-kerleklerin altında ezilirken, virane boyunca homurdandı.

261

Page 251: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Kamyon kasasının üstünde sağlam beş kazık yükseliyordu. Her birine Eski Irk'a mensup, yerlerini kopyaları almış ölü-lerden biri bağlanmıştı. Üçü şehir bürokratı, ikisi polis memu-rundan ikisi kadın, üçü erkekti. Cesetlerin giysileri çıkarılmıştı, gözleri, karşı karşıya kal-dıkları aşağılanma sonucu hissettiklerini yansıtan bir ifade ta-şıyordu. Ölülerin ağzı çubuk yardımıyla açılmıştı, işkence edenler onların merhamet dilediklerini veya en azından çığlık attıklarını hayal etmek ister gibiydiler. Erkeklerden birinin uzuvları ve başı kesilmişti. Crossvvoods çalışanları adamın kollarını, bacaklarını ve başını çocuklara özgü bir muziplikle telle tutturmuş, başını ters çevirerek tenasül organlarını komik bir biçimde yerleştirmişlerdi. Kamyon yaklaştıkça çukurda sıralanmış kalabalık ölülerle alay etmeye, onlara bağırmaya, ıslıklamaya ve uzuvları bile koparılmadan öncekiyle kıyaslandığında, daha bir heyecanla tezahürat yapmaya başlamıştı. Sosyal sınıf içinde en alt kademede yer alan Epsilonlara kendi ırklarına mensup birini küçük görmelerine izin verilmemişti, ancak Tann'nın çocukları olduklarını iddia eden, acıyı hissetmeme gibi bir yetenekleri bulunmayan ve kolayca ölen tek kalpli erkek ve kadınları istedikleri gibi aşağılayabilirlerdi. Havuzlarda yaratılan Epsilonlar büyük bir tezahürat ve alaycı sözler eşliğinde nefretlerini açığa vuruyor ve bu yolla üstünlüklerini ispat ediyorlardı kendilerince. Kamyon durduğunda çalışanlar gözlerini heyecanla sıranın ortasında durmakta olan Nick'e dikmişlerdi. Epsilonlar ara-sında bir Gama olarak Nick, bu töreni kendisi değil, çalışanları düzenlemiş olmasına rağmen onlara örnek olmalıydı. Nick elindeki kovadan kötü koku yayan bir kütle çıkardı. Böylesine bir yerde çürük meyve ve sebze, sonsuz çeşitlilikte

262

Page 252: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

pislik, ekşimiş, küflenmiş maddeden bol bir şey yoktu. Gün içinde özenle seçtiği pislikleri bir araya toplayan Nick, şimdi aşağılayıcı bir çığlık atarak bir avuç dolusu pisliği kamyondaki cesetlerden birinin üstüne fırlatıyordu. Bu hareket Epsilonlar arasında büyük bir tezahürata yol açmıştı. Diğerleri de onu takip ederek ellerindeki kovalardan avuçladıkları pisliği cesedin üzerine atmaya başladılar. Gözleri olabildiğince büyümüş, ağızları açılmış cesetler çukurun kenarında dururken kalabalık daha da hırçınlaşmış, heyecanlarını kelimelere dökmekten çok seslerini daha gür çı-karmaya başlamışlardı. Bağrışlar neşeyi yansıtmaktan uzak bir biçimde keskinleşmiş ve tizleşmiş, alaycı olmaktan çıkmıştı. Epsilonlar kovalanndaki pislik bittiğinde boşalmış kovaları fırlatmışlar, sonra kamyona atlayıp cesetleri kazığa bağlayan ipleri vahşice koparmaya başlamışlardı. Aldıkları darbelerle çürümüş cesetleri çözdükten sonra, büyük bir mezar alanı ola-rak hizmet edecek yakındaki çöp tarlasına fırlattılar hepsini. Nick Frigg heyecandan kendilerinden geçmiş ekibiyle birlikte kamyona atlamamış olsa da, yaşanan öfke ve nefret dalgası onu da sarmış, özgür iradeye, itibara ve umuda sahip ol-duklarını iddia eden sözde Tanrı'nın çocuklarına karşı duydu-ğu hırs alevlenmişti. O da Crosswoods sakinlerine katılmış, yağlı saçlarını ve yumruğunu geceye sallayarak, ırkının tüm vahşetiyle kendini göstereceği ve hallerinden memnun Eski Irk mensuplarına o değerli özgür iradelerinin ellerinden çabucak alınacağı, şereflerinin zalimce beş paralık edileceği ve acınası umutlarının sonsuza dek söndürüleceğini ispat edecekleri o günün hayaliyle güç kazandığını hissetmeye başlamıştı. Şimdi de insanları sembolik olarak öldürmeye gelmişti sıra. Beş ceset kamyondan aşağı fırlatıldığında, şoför de dahil olmak üzere Epsilonlar çığlık atarak mezar alanına doluşmuş-

263

Page 253: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

lardı. Öldürmeye can atıyor, öldürmeyi şiddetle arzuluyor, şiddetli ıstırap çektikleri noktada öldürme ihtiyacı ile yaşıyorl.n di, ancak gazaplarını açığa vurmaları yaratıcılarının izni olmak sızın yasaktı. Prangaya vurulmuş hayatlarından dolayı yaş.ı dıkları hayal kırıklığı başlıca öfke noktasında toplanıyor, neS retle dolu bir silaha dönüşüyorlardı. Bu sembolik cinayetleri işlerlerken, duydukları büyük öf-kenin ancak çok ufak bir bölümünü harcıyorlardı. Ayaklarını yere vuruyor, kollarını birbirlerine dolayıp dörtlü veya altılı gruplar halinde daire olup, ölülerin arasında ve tabii üstlerinde vahşice bir ritimle dans ediyor, meşalelerin ışığıyla aydınlatılmış geceyi ölümcül seslerle dolduruyorlardı. Köpek burunlu Nick her ne kadar bir Gama olsa da, Epsi-lonların bu coşkusundan etkilenmiş, ölüm dansına eşlik etmek üzereye daireye dahil olurken kanı öfkeyle kaynamıştı. O esnada yerinde bir Beta, hatta Alfa da olsa onun da aynı tepkiyi vereceğini, bunun sadece Yeni Irk'm en alt sınıfına özgü bir tepki olmadığını, farklı işler için yaratılmış ve farklı biçimlerde programlanmış, ama aynı nefret ve gazabı duyan, Merhametin Elleri'nde doğmuş tüm çocukların gerçekleştirmeyi çok arzuladıkları, bastırılmış duygularının bir ifadesi olduğuna kanaat getirmişti. Çalışanlar titreyerek, uluyarak, baykuş gibi öterek, çığlık atarak terlemiş ve meşalelerin ışığıyla parlamış yüzlerinde kendilerinden geçmiş bir ifadeyle biraz önce alay ettikleri ce-setlerin üstünde tepiniyor, çoktan ölmüş insanları ayin düzeni içinde bir kez daha öldürüyor, yere vurdukları ayaklarından çıkan sesle geceyi sallarken, nihai savaşın gelmekte olduğunu müjdeliyorlardı.

264

Page 254: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

53. BÖLÜM

Cindi ve Benny Lovewell caddenin karşısında durmuş, O'Connor ve Maddison'ın papaz evinden birlikte çıktıkları iki siyahi kadını sokak lambası altına park ettikleri sivil polis arabasına bindirmelerini izliyorlardı. "Polisleri enselemek için kadınlardan birini veya ikisini birden öldürmek zorunda kalacağız muhtemelen," dedi Cindi. Dedektiflerin dışında kimseyi öldürmek üzere emir alma-dıklarını düşünen Benny, "Biraz beklesek daha iyi olacak," dedi. Cindi, "Kadınlar ne taşıyor?" diye sorarken merakını açığa vuruyordu. "Pasta sanırım." "Neden pasta taşıyorlar?" "Belki pasta çalarlarken yakalanmışlardır," diye fikir yürüttü Benny. "İnsanlar pasta mı çalıyorlar?" "O türden olanlar, evet. Onlar her şeyi çalarlar." Cindi, "O'Connor ve Maddison cinayet masasında görevli değil miydi?" diye sordu. "Evet."

265

Page 255: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Öyleyse neden pasta hırsızlarının peşindeler?" Benny omuzlarını silkti. "Bilmiyorum. Belki kadınlar past çalarken birilerini öldürmüşlerdir." Cindi kaşlarını çatarak, "Bu da mümkün tabii, ama sank bir şeyleri atlıyormuşuz gibi bir his var içimde. Kadınlar hiç d katile benzemiyorlar," dedi. "Bizim de katile benzer bir tarafımız yok," diye hatırlattı Benny. "Bunun için adam öldürmüşlerse neden ellerinde pastayla dolaşıyorlar hâlâ?" Benny, "Bu insanların adalet sistemini hiç anlamamışımdır zaten," dedi. "Aslına bakarsan kadınları da, pastaları da umur-sadığım yok. İlgilendiğim tek şey o polislerin bağırsaklarını sökmek." Cindi, "Aynı şey benim için de geçerli," dedi. "Bebek istiyor olmam, insan öldürmekten zevk almadığım anlamına gel-mez." Benny içini çekerek, "Senin yumuşadığını filan ima etmek istememiştim ki," dedi. Bu arada kadınlar ellerinde pastalarla arabanın arka koltuğuna oturmuşlar, Carson direksiyona geçerken, Michael da yolcu koltuğundaki yerini almıştı. "Onları yakın takibe al," dedi Benny. "Diğer tarafta elimize bir fırsat geçtiği takdirde hızlı hareket edebilmeliyiz." Sivil polis arabası kaldırımın yanından hareketlenip köşede gözden kaybolurken, Cindi de kullandığı ciple onu takip et-meye başladı. Dedektifler kadınları polis karakoluna teslim etmek yerine iki sokak ötede, Byvvater'daki bir başka eve bırakmışlardı. Cindi cipini bir kez daha polis arabasının bir sokak aşağı-sında, iki sokak lambasının arasında gölgede kalan bir yere park ettiğinde, "Bu hiç de iyiye alamet değil. Buradaki evlerin

266

Page 256: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

çoğunda insanlar ön verandada oturuyorlar. Etrafta bizi göre cek çok sayıda tanık var," dedi. Benny onunla aynı fikirde olduğunu belirtircesine, "Evet," dedi. "O'Connor ve Maddison'ın tepesine rahatlıkla çökebili-riz, ama bu polisleri peşimize takmak anlamına gelir." Tedbirli davranmak zorundaydılar. Yetkililerin onları birer katil olarak tanımlamaları halinde mesleklerini icra ede-mezler, başka insanları öldürmek için yaratıcılarından izin alamazlar ve sonunda onun tarafından yok edilirlerdi. "Şu salaklara bir bak. Verandada sallanan iskemlenin üstünde pinekliyorlar," dedi Cindi. "Limonata veya bira içiyorlar, bazıları sigara tüttürüyor, birbirleriyle sohbet ediyorlar." "Ne konuda sohbet ediyorlar?" "Bilmem." "O kadar... boş bir hayatları var ki," dedi Cindi. "Ne için yaşıyor ki bu insanlar?" "Onlardan birinden, hayatın amacının yaşamak olduğunu duymuştum." "Orada öylecene oturuyorlar. Dünyaya ve doğaya hükmetmek veya başka bir amaç için hiçbir girişimde bulunmuyorlar." Benny, "Dünyanın sahibi onlar zaten," diye hatırlattı. "Ama bu pek uzun sürmeyecek."

267

Page 257: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

54. BÖLÜM

Deucalion papaz evinin mutfağındaki masada Pastor Laff te'nin kopyasının karşısında oturmuş, "Sizlerden kaç kişi şe re sızdı?" diye soruyordu. Laffite hafiften kalınlaşan sesiyle, "Sadece bana kadar olanların sayısını biliyorum," diye cevap verdi. Gözlerini, ayaları yukarıya bakacak şekilde masaya dayadığı ellerine dikmişken, geleceğine dair farklı seçenekleri okur gibiydi. "Dokuz yüz seksen yedi kişi. Benden sonra da şehirde görev alan birçok kişi olmuştur, tabii." "Halkının nüfusu ne hızda artıyor?" "Havuzlarda olgunlaşmalarına kadar geçen süre dört ay." "Merhametin Elleri'nde faal olan kaç havuz var?" "Bir zamanlar yüz on tane kadardı." "Yılda üç nesil eder bu," dedi Deucalion, "ve her defasında yüz on kişi. Halkına yılda üç yüz otuz kişi ekleyebiliyor de-mek." "Aslında o kadar fazla değil. Çünkü arada bir... başka şeyler de yapıyor." "Ne demek başka şeyler?" "Bilmiyorum. Çeşitli söylentiler var. İnsana benzemeyen

268

Page 258: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

yaratıklar. Yeni formlar... Deneyler... Ne isterdim, biliyor musun?" "Söylesene," diye cesaretlendirdi onu Deucalion. "Son bir parça çikolata. Çikolatadan çok hoşlanırım." "Çikolatalarını nerede saklarsın?" "Buzdolabında bir kutu var. Kendim de alabilirdim, ama cisimleri tanımlamak konusunda güçlük çekmeye başladım. Doğru düzgün yürüyebileceğimden de emin değilim, sürün-mek zorunda kalabilirim." Deucalion, "Ben alırım," dedi. Buzdolabından çikolata kutusunu aldı, kapağını açıp kutuyu masanın üstüne Laffite'in önüne koydu. Deucalion iskemlesine otururken Laffite çikolata almak üzere kutuya uzandı, ama eli kutunun sol dış tarafına kaydı. Deucalion yavaşça uzanıp Laffite'in sağ elini kavradı ve ku-tunun içine yönlendirdi, papazın çikolata parçalarını adeta kör biri gibi tek tek yoklayıp içinden birini seçmesini izledi. Laffite itiraflarına devam ediyordu. "Söylenenlere göre şehrin dışında bir çiftliği faaliyete geçirme hazırlığındaymış, bir iki hafta sonra üretime geçecekmiş." "Ne çiftliği?" "Bir Yeni Irk çiftliği... Tek bir çatı altında iki bin havuzu olan, dıştan fabrika veya sera görünümünde bir çiftlik." Laffite elindeki çikolata parçasını ağzına götürmeyi başa-ramayınca Deucalion ona yardım etti. "Bu altı bin kapasiteli üretim demek." Pastor Laffite gözlerini bir kez daha kapatmış, çikolatayı büyük bir zevkle çiğniyordu. O haliyle bir şeyler söylemeye çalıştı, ama bir şey yerken aynı anda konuşma yeteneğini kaybetmiş gibiydi. "Acele etme," dedi, Deucalion. "Tadını çıkar." Laffite ağzındakini yutup dudaklarını yaladıktan sonra

269

Page 259: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

gözleri hâlâ kapalı haldeyken, "İkinci bir çiftlik de inşa halinde, yıl başında hazır olacak. Bu ikincisinin üretim kapasitesi ilkin den de fazla olacak," dedi. "Victor'ın Merhametin Elleri'ndeki programından haberin var mı? Oraya ne zaman gider, ne zaman ayrılır?" "Bilmiyorum. Zamanının büyük bir kısmını orada geçirir." "Halkından kaç kişi Merhametin Elleri'nde çalışıyor?" "Sanırım seksen, doksan kişi. Tam olarak bilmiyorum." "Sıkı bir güvenlik olmalı." "Orada çalışan herkes aynı zamanda birer ölüm makinesidir. Bir çikolata daha almak istiyorum." Deucalion, Laffite'in çikolata parçasını kavramasına ve ağ-zına götürmesine yardım etti. Laffite'in ağzı boşken gözleri yuvarlanmış ve göz kapakları seğirmeye başlamış, çikolatayı ağzına attığında ise normale dönmüştü. Çiğnemeyi bitirdikten sonra, "Dünyayı olması gerekenden daha gizemli buluyor musun?" diye sordu. "Öyle olmadığını kim söylüyor?" "Yaratıcımız... Peki sen birtakım şeyleri merak ediyor mu-sun?" Deucalion, "Evet, birçok şeyi," dedi. "Ben de... Merak ediyorum. Sence köpeklerin ruhu var mı-dır?"

270

Page 260: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

55. BÖLÜM

Carson, yasemin kokusunun hakim olduğu akşamın ilk sa-atlerinde Lulana'nın evinin ön tarafındaki veranda basamakla-rına giden yürüyüş yolu üstünde kız kardeşlere dönüp, "Papaz evinde olanlar hakkında kimseye bir şey söylemeseniz iyi olacak," dedi. Lulana titremekte olan ellerine pek güvenmediğinden pastayı iki eliyle kavramıştı. "O dev de kimdi?" diye sordu. "Anlatsam bana inanmazsınız," dedi Carson, "ayrıca bunu bilmek sizin için iyi olmaz." Diğer pastayı özenle tutmakta olan Evangeline, "Pastor Kenny'nin nesi vardı? Ona ne olacak?" diye sordu. Michael bu soruya cevap vermek yerine, "Sizin için en iyisi papazınızın uzun bir süre önce son yolculuğuna çıkmış oldu-ğunu bilmektir. Bu gece Pastor Kenny diye bildiğiniz adam için... yas tutmanıza gerek yok," dedi. Kız kardeşler birbirlerine baktılar. Lulana, Carson'a, "Dün-yaya garip bir şey geldi, değil mi?" diye sorarken bir cevap beklemediği çok açıktı. "Bu gece burada tüylerimi diken diken eden bir hisse kapıldım, sanki... dünyanın sonu geliyormuş gibi..."

271

Page 261: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Evangeline, "Belki dünya için dua etmeliyiz, kardeşim," de di. "Bir zararı olmaz," dedi Michael. "Hatta faydası bile olabl lir. Ayrıca pastalarınızı yemeyi unutmayın." Lulana gözlerini şüpheyle kısarak, "Bay Michael, sanki ha lâ zaman varken pastanın tadını çıkarmamız gerektiğini söyle gibi bir haliniz var," dedi. Michael suskun kalırken Carson, "Pastalarınızdan yiyin, hem de bolca," dedi. Tekrar arabaya binmişler, Carson direksiyona oturmuştu. O esnada Michael, "Bir sokak aşağıda karşı kaldırımdaki beyaz Mercury Mountaineer'ı fark ettin mi?" diye sordu. "Evet." "Parkta gördüğümüzün aynısı." Carson dikiz aynasından bakarken, "Evet. Papaz evinin aşağısında da aynı araba duruyordu," dedi. "Onu da fark ettin mi diye merak ediyordum." "Ne yani, birdenbire kör mü oldum sandın?" "Peşimizde mi?" "Henüz değil." Carson arabayı sokağın sağ köşesine doğru sürdü. Michael arkalarında bıraktıkları karanlık sokağa bakmak için oturduğu yerde dönerken, "Hâlâ gelmediler. Şehirde o bü-yüklükte beyaz bir Mountaineer'den daha fazlası için bir sınırlama getirmiş olmalılar," dedi. "Ve bu da, aynı araca sürekli olarak tesadüf ettiğimiz o korkutucu günlerden biri olmalı." "Belki Godot'dan birkaç el bombası istememiz gerekirdi," dedi Michael. "Eminim onu da bulurdu." "Herhalde hediye paketi de yapardı. Şimdi nereye gidiyoruz?"

272

Page 262: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Evime," dedi Carson. "Vicky'nin Arnie'yi başka bir yere götürmesi iyi bir fikir olabilir." "Iowa'dakiler gibi şirin, sakin bir kasabaya." "Ve 1956'ya, Frankenstein'nın sadece Colin Clive ve Boris Karloff, Mary Shelly'nin de bir kâhin ve tarihçi değil de, sadece bir yazar olduğu o günlere..."

Gece Şehri / F18273

Page 263: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

56. BÖLÜM

Altı kapalı devre ekrana Werner'in bir böceği andıran, ancak bazı yönlerden hâlâ insan özellikleri taşıyan varlığı yansı-maktaydı. Bazen tecrit odasının çelik duvarlarına tırmanıyor, bazen avına sessizce yaklaşmakta olan yırtıcı bir hayvan gibi dikkatle hareket ederken, bazen de korkuya kapılmış, sinirlenmiş bir sazan balığı gibi hızlanıyordu. Victor, Peder Duchaine'nin vereceği hiçbir haberin moni-törlere yansıyan görüntülerden daha ilginç olamayacağını dü-şünürken, pederin dövmeli adamla yaptığı görüşmeyi naklet-mesinin ardından fikri değişmişti. İlk yaratığının inanılmaz biçimde tekrar hayata dönmesiyle kıyaslandığında, Werner krizi artık önemsiz bir sorun olarak görünüyordu gözüne. Başlarda şüpheci bir yaklaşım sergilemiş, papaz evinde pederle birlikte oturup kahve içmiş bu dev adamı tanımlaması için Duchaine'i sıkıştırmış, ona özellikle yarısı tahrip olmuş yüzüyle ilgili sorular sormuştu. Peder, büyük bir titizlikle yapılmış dövmenin altında sıradan birinin hayatta kalmasına izin vermeyecek derecede bir yara gördüğünden söz etmişti. Bu da, Victor'ın şaşmaz hafızasındaki görüntüyle bire bir eşleşen bir tanımlamaydı.

274

Page 264: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Peder'in, adamın yüzünün sağlam kalmış diğer yarısıyla ilgili sözleri, Victor'ın çok uzun zaman önce ilk yaratığına ideal, yakışıklı bir erkeğin hatlarını bahşettiği gerçeğini doğrulamış ve bu durum gözüne uzaklarda kalmış bir hayal gibi görün-müştü. Victor, gösterdiği böylesine bir şefkatin karşılığını ihanete uğrayarak ve karısı Elizabeth'in öldürülmesiyle almıştı. Eliza-beth'i kaybetmesi, daha sonra kendisi için yaratacağı eşlerin kaybıyla bir değildi. Kadının vahşice öldürülmesi affedilemez bir küstahlıktı. Büyük bir ihtişama sahip olduğu gibi bir haya-le kapılan, kader hakkında saçma fikirler yumurtlayan ve yara-tıcısıyla ikinci kez yüzleşmesinin ardından hayatta kalabileceğinin ötesinde, zaferle çıkacağına inanacak kadar aptal olan o nankör sefil yine geri dönmüştü. Victor, "Onun buzların içinde öldüğünü sanıyordum," dedi. "Kutup buzullarının içinde... Onun sonsuza dek donmuş ol-duğunu düşünmüştüm." "Bir buçuk saat içinde papaz evine geri dönecek," dedi peder. Victor onaylarcasına bir tavırla, "Çok akıllıca bir iş yaptın Patrick. Son zamanlarda gözümden düşmüştün, ama bu hare-ketinle geçmişi telafi ettin," dedi. Yaratıcısıyla göz göze gelmekten kaçınan peder, "Doğrusu, başlarda size ihanet edebileceğimi düşünmüştüm, ama so-nunda onunla işbirliği yapamadım," dedi. "Tabii ki yapamazdın. İncil'in, Tanrı'ya karşı gelen asi me-leklerin cennetten atılacağını söyler. Ama ben, Tanrı mitinin olmaz dediğini gerçekleştirip, onunkilerden daha sadık yara-tıklar yarattım." Bu arada ekranlara, Werner'in aceleyle bir duvara seğirtip tavana tırmanırken, oradan titrer bir halde aşağı sarkarkenki görüntüleri yansıyordu.

275 Duchaine huzursuz bir tonda, "Efendim," dedi, "Buraya sa-dece bu haberi vermek için değil, aynı zamanda... ilk yaratığı-nızın bana söz verdiği iyiliği sizin bahşetmenizi rica etmeye

Page 265: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

geldim." Victor bir an bu iyiliğin ne anlama geldiğini kavrayamadı. Sonra pederin ne demek istediğini anladığında birdenbire si-nirlendi. "Seni öldürmemi mi istiyorsun?" Patrick yaratıcısının bakışlarından kaçmak için monitörlere bakarken alçak bir sesle, "Beni özgür bırakın," diye yalvardı. "Sana bir hayat verdim, sen de bana bu şekilde mi teşekkür ediyorsun? Kısa bir zaman sonra dünya bizim olacak, do-ğanın burnu sürtülecek, her şey sonsuza dek değişecek. Seni bu büyük davanın bir parçası yaptım, ama sen bana sırtını dö-nüyorsun. Riyakârca savunduğun dinin, bir şekilde gerçeği kapsadığına inanacak kadar hayal dünyasında mı yaşıyorsun?" Werner'in hayalete benzer görüntülerinden gözlerini ala-mayan Duchaine, "Efendim, bir sözünüzle beni özgür kılabilirsiniz," dedi. "Tanrı diye bir şey yok Patrick. Olsa bile O'nun cennetinde senin gibilere yer yok." Pederin sesi Victor'ın hoşlanmadığı biçimde hürmetkar bir tonda çıkıyordu şimdi. "Efendim, benim cennete ihtiyacım yok. Sonsuz karanlık ve sessizlik benim için yeterli." Victor, Ducahine'den tiksiniyordu. "Galiba yaratıklarımdan en az biri sandığımdan daha acınası bir halde," dedi. Peder buna bir cevap vermeyince Victor tecrit odasına bağlı mikrofonu kapattı. Werner'e benzeyen şey hâlâ dehşet içinde ve acıyla çığlık atıyor, sesinin bambaşka bir yaratıktan çıktığı belli oluyordu. Bazen büyük acı çeken bir kediyi andırırken, bazen çok tiz biçimde yansıyan çığlıklar çıldırmış bir sü-rüngenin garip lisanını hatırlatıyor, bazıları da akıl hastanesi-

276

Page 266: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ne kapatılmış bir akıl hastasının insani yakarışları gibi geliyordu kulağa. Victor görevlilerden birine, "Geçiş modülüne açılan en yakın kapıyı açın. Peder Duchaine kutsal varlığını zavallı Werner'e sunmak istiyormuş," dedi. Titreyen Peder, "Ama sadece bir iki sözle siz..." derken, Victor, "Evet," diyerek onun sözünü kesti. "Dediğin gibi yapabilirim, ama sana zaman ve kaynak yatırımı yapmıştım Patrick. Ama sen bu yatırımıma en kabul edilemez bir biçimde karşılık verdin. Bu yolla, en azından bana son bir kere hizmet etmiş olacaksın. Werner'in ne kadar tehlikeli olduğunu, kendisinden başkaları için de ne kadar büyük bir tehlike arz ettiğini görmem gerek. Sen sadece içeri gir ve pederlik sanatını icra et. Yazılı bir rapor vermen de gerekmez." Modülün en yakın kapısı açılmıştı. Duchaine odaya girdi. Kapı ağzında durup yaratıcısına baktı. Victor pederin yüzünde veya gözlerindeki ifadeyi okuyamadı. Onları her ne kadar büyük bir özenle yaratmış, bedenlerine ve akıllarına belki kendininkinden de üstün en son buluşlarıyla şekil vermiş olsa da, bazı Yeni Irk mensupları ona Eski Irk mensupları kadar gizemli görünebiliyordu. Duchaine bir şey söylemeksizin geçiş modülüne girdi, kapı arkasından kapandı. Ripley, "Hava kilidine girdi," derken sesi uyuşmuş bir ruh halini yansıtıyordu. Victor, "0 hava kilidi değil," diye düzeltti. Görevlilerden biri, "Yakın kapı kilitlendi. İlerdeki kapı açı-lıyor," dedi. Kısa bir süre sonra böceğe benzeyen Werner'in çığlıkları kesildi. Tavandan sarkan şey titrer halde alarma geçmiş, ilgisini çığlık atmaktan başka bir şeye yöneltmişti sonunda.

277

Page 267: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Peder Duchaine tecrit odasındaydı. İlerdeki kapı dönerek kapanmış, görevlilerden hiçbiri nıo dülün kapandığına dair alışılagelmiş anonsu yapmamıştı. Mo nitör odası, Victor'ın daha önce hiç şahit olmadığı kadar sel sizdi. Duchaine şimdi üstünde asılı duran canavara değil, kamera aracılığıyla yaratıcısına hitap ediyordu. "Seni affediyorum Baba. Sen ne yaptığını bilmiyorsun." Victor'ın bu sözlere büyük bir öfkeyle karşılık vermesine fırsat kalmadan, böcek Werner kimselerin hayal bile edemeyeceği kadar ölümcül olduğunu ispata koyulmuştu. Öylesine çevik hareket edip avını kapmış ve çene kemiğinin gücünü kullanıp onu bir makine düzeninde öylesine ısrarla parçalamıştı ki... Bir Yeni Irk mensubu olan peder dövüşmek için program-lanmıştı, çok güçlüydü ve hemen iyileşen bir bünyesi vardı. Sahip olduğu bu gücün etkisiyle ölümü kolay değil, yavaş, ve zalimce olmuş, ancak arzuladığı şeye sonunda kavuşmuştu.

278

Page 268: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

57. BOLUM

Pastor Laffite'in göz kapaklarının altında asabi bir biçimde hareket eden gözlerine bakan Deucalion, "Evet, birçok teolog köpeklerin ve diğer hayvanların bir ruha sahip olduklarını söyler. Ama ruhlarının ölümsüz olup olmadığını kimse bilemez," dedi. Laffite, "Köpeklerin bir ruhu varsa, o zaman bizler de etten birer makine olmaktan fazlasıyızdır belki," diye fikir yürüttü. Deucalion bir süre düşündükten sonra, "Sana boş bir umut vermeyeceğim... ama istersen bir çikolata daha ikram edebilirim," dedi. "Sen de bir tane al, olmaz mı? Burası çok yalnız bir cemaat." "Tamam." Papaz daha önceki şiddetli titremelerinden farklı olarak şimdi, elleri ve başından hafif bir felç geçiriyordu. Deucalion kutudan iki çikolata aldı, birini Laffite'in dudak-larına bıraktı. Kendi çikolatası hindistanceviziyle kaplıydı. İki yüz yıldır böylesine tatlı, ama içinde bulunduğu koşullardan ötürü ağzında böylesine acı bir tat bırakan başka bir şey yememişti.

279

Page 269: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Laffite, "Gözlerim açık da, kapalı da olsa korkunç halüsi-nasyonlar, hareketli şekiller görüyorum. Öylesine korkunçlar ki, onları tarif edecek kelime bulamıyorum," dedi. Deucalion oturduğu iskemleyi geri iterek ayağa kalktı ve, "Öyleyse daha fazla oyalanmayalım," dedi. "Ve acı," dedi Laffite. "Bastıramadığım korkunç bir acı du-yuyorum." "Daha fazla duymayacaksın," diye söz verdi Deucalion. "Ben senden çok daha güçlüyüm. Hızlı olacak." Deucalion, Laffite'in iskemlesinin arkasına dolandığında papaz onun elini kavradı ve sonra, bir Yeni Irk mensubundan asla beklenmeyecek, Deucalion'ın asırlar da geçse hafızasın-dan asla silinmeyeceğini bildiği bir şey yaptı. Programı çöküyor, aklı yetisini kaybediyor olsa da, belki de tam da bu nedenle, Pastor Laffite, Deucalion'ın elini dudak-larına götürüp şefkatle öptü ve "Kardeşim," diye fısıldadı. Kısa bir süre sonra Deucalion papazın boynunu kırmış, omurgasını öylesine bir güçle parçalamıştı ki, papazın beyin ölümü anında gerçekleşmişti; ölümsüz görünümlü bedeni bir daha asla eski halini alamayacaktı. Deucalion yine de emin olmak adına bir süre mutfakta kaldı. Gece pencerelere yansımıştı. Dışarıda hareketli bir şehir vardı, ama Deucalion camın ardından sadece kesif bir karanlık, merhametsiz bir koyuluk görüyordu.

280

Page 270: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

58. BOLUM

Cam muhafazanın içindeki ne olduğu belirsiz şey adını seslendiğinde ve onun hakkında uğursuz sözcükler sarf etti-ğinde, Erika Viktorya tarzı döşeli çalışma odasında daha fazla kalamayacağını düşünmüştü. Sesin kabalığından, tekin olmayan tınısından hoşlanmamıştı. Odanın kapı eşiğine gelip geçide hızla yöneldiğinde, du-varlardan çıkıntı yapan çubukların yine vızıldadığını fark etti. Başını eğip geçide yürümek, mükemmel biçimde tasarlanmış bedeniyle binlerce volt elektrik arasında bir meydan okumaya yol açabilirdi. Olağanüstü güçlü ve dayanıklı Erika Helios, Scarlet O'Hara değildi. Rüzgâr Gibi Geçti, elektriğin evlere henüz ulaşmadığı bir dönemde geçiyordu; Erika bu edebi hayalin, içinde bulunduğu duruma uygun düşüp düşmediğine emin değildi, ama yine de aklına gelmişti işte. Tabii kitabı okumamıştı; ama Scarlet O'Hara'nın üstüne yıldırım düştüğü, ama yara almadan kurtulduğu bir bölüm içeriyor olabilirdi. Erika geçidin uzak tarafındaki girişinde yaptığı gibi ihtiyat-

281

Page 271: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

lı biçimde kapı eşiğine adım atıp bir an bekledi. Daha önce olduğu gibi tavandan mavi bir lazer ışığı yayılıp onu taradı. Kimlik tanımlama sistemi ya onun kim olduğunu biliyordu, ya da daha da muhtemel olanı, onun ne olmadığını tanımlamıştı: Eri-ka cam muhafazadaki şey değildi. Çubukların vızıltısı sustu ve Erika geçitten güvenli bir bi-çimde geçebildi. Devasa çelik kapıyı hızla kapattı ve beş kilidi kilitledi. Bir dakikadan az bir süre içinde diğer çelik bariyere ulaşmış ve onları da kilitlemişti. Uyumlu biçimde hareket eden kalpleri hızla atmaya devam ediyordu. Bedeni olmayan bir sesin ve kaynağı belirsiz, tehdit gibi algıladığı bir şeyin onu böylesine huzursuz etmesi karşısında şaşkınlığa düşmüştü. Bu ani, ısrarcı ve yaşadıkları göz önüne alındığında aşırı korku diye nitelendirilebilecek şey, boş inançlara dayanan bir karakterin eseri gibiydi. Ama Erika, tüm boş inançlardan uzaktı tabii ki. İçgüdüsel tepkisi onu, cam muhafazanın içine hapsolmuş kehribar rengi maddenin ne olduğunu bilinç altında bildiği ve duyduğu korkunun bu bilgiden kaynaklandığı gibi bir düşünceye sevk etmişti. Döner kitap raflarının bulunduğu en baştaki geçide geldi-ğinde, duvarın ardındaki gizli kapıyı açan düğmeyi buldu. Hızla kütüphaneye girdi, çevresi zihinleri zehirleme potan-siyeli taşıyan bir sürü kitapla çevrili olmasına rağmen burada kendini güvende hissediyordu. Bir köşede ağır kristal bardaklar ve en seçkin içkilerin dur-duğu bir bar vardı. Henüz bu yeteneğini gösterecek sosyal bir faaliyete katılmamış olsa da, aldığı eğitim sayesinde her türlü kokteyli hazırlamayı çok iyi biliyordu. Erika sinirlerini yatıştırmak için konyak içerken arkasın-

282

Page 272: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

dan Christine'nin, "Bayan Helios, karıştığım için özür dilerim ama, Bay Helios içki şişesinden içmenizi hoş karşılamayacaktır," dediğini duydu. Erika böylesine bir çam devirdiğinin bilincinde değildi, ama dikkatini verince Remy Martin'i kusursuz Lalique şişesinden kana kana içtiğini, hatta çenesinden birkaç damlanın dam-ladığını fark etti. "Çok susamıştım," derken, mahcup bir tavırla şişeyi bara geri götürdü, tıpasını yerine yerleştirdi ve peçeteyle çenesini sildi. "Akşam yemeğini haber vermek için biz de sizi arıyorduk Bayan Helios." Bir an pencereye bakıp akşam olduğunu anlayan Erika pa-nikleyerek, "Oh, yoksa Victor'ı beklettim mi?" diye sordu. "Hayır hanımefendi. Bay Helios'ın geç saatlere dek çalışması gerekiyormuş ve yemeğini laboratuvarda yiyecekmiş." "Anladım. Öyleyse ben ne yapacağım?" "Akşam yemeğinizi arzu ettiğiniz herhangi bir yerde servis edebiliriz Bayan Helios." "Burası çok büyük bir ev, yemek yenecek çok yer var." "Evet." "Akşam yemeğimi burada, tüm bu kitapların bulunduğu kütüphane dışında yiyip, konyağımı içebileceğim bir yer var mı?" "Akşam yemeğinizi konyakla birlikte evin herhangi bir ye-rinde servis edebiliriz Bayan Helios. Tabii yemekle birlikte konyaktan çok şarabın daha iyi gideceğini söylemeliyim." "Tabii, muhakkak öyledir. Öyleyse ben yemekle birlikte bir şişe şarap istiyorum, aşçının hazırladığı yemeğe uygun düşe-cek bir şarap seçin lütfen." "Tabii bayan Helios." Christine'nin, o gün öğleden sonra mutfakta ettikleri soh-

283

Page 273: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

bete benzer fazlasıyla samimi ve hararetli bir konuşmaya he-vesli olmadığı çok açıktı. Aralarındaki ilişkiyi bundan böyle daha resmi bir zeminde sürdürmek ister gibiydi. Bundan güç alan Erika, evin hanımefendisi olarak otoritesini kullanmaya karar vermişti, ama bunu yaparken cana yakın davranmaya niyetliydi. "Christine, ayrıca bir şişe Remy Martin de istiyorum. Sana iki kere iş olmasın diye yemek ve şarapla birlikte getir lütfen." Christine Erika'yı bir süre süzdükten sonra, "Buradaki ilk gününüzde iyi vakit geçirebildiniz mi Bayan Helios?" diye sordu. "Çok yoğun bir gündü," dedi Erika. "Başlarda ev, kasvetli denebilecek kadar sessiz gibi göründü gözüme, ama her an değişik bir şeyler yaşanacakmış gibi de gelmedi değil doğrusu."

284

Page 274: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

59. BÖLÜM

Arnie'nin annesiyle oynadığı soru cevap oyunu başlarda iyi gitmiş olsa da, Randal Altı konuşma konularını hızla tüket-miş, şimdi soracak soru sıkıntısı yaşıyordu. Aklına yeni bir soru gelmesini beklerken bir kutu çilekli muzlu dondurmanın yansını bitirmişti. "Korkmuşa benziyorsun Vicky. Korktun mu?" "Evet. Tanrım, evet." "Neden korktun?" "İskemleye bağladın beni." "İskemle sana zarar veremez. Bir iskemleden korkmak ap-talca bir şey değil mi?" "Yapma bunu." "Neyi yapmayayım?" "Benimle alay etme." "Randal ne zaman alay etti seninle? Randal bunu asla yap-maz." "Ben iskemleden korkmuyorum." "Ama biraz önce korktuğunu söylemiştin." "Ben senden korkuyorum." Randal gerçekten şaşırmıştı. "Randal'dan mı korkuyor-

285

Page 275: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

sun? Neden?" "Bana vurdun." "Sadece bir kez." "Ama çok sert vurdun." "Ölmedin ama, değil mi? Randal anneleri öldürmez. Ran-dal anneleri sevmeye karar verdi. Anneler harika bir fikir. Ran-dal'ın annesi veya babası yok." Vicky hiçbir şey söylemedi. "Hayıııııır, Randal onları öldürmedi. Randal bir tür makine tarafından yaratıldı. Makineler anne şefkati göstermez ve ayrıldığında seni özlemezler." Vicky, otistiklerin belli bir süreç içinde değerlendirmeleri gereken haddinden fazla şeyle karşılaştıklarında yaptıkları gi-bi gözlerini kapattı. Ancak o bir otistik değil, bir anneydi. Randal ise karşı karşıya geldiği tüm bu yeni gelişmelerin üstesinden böylesine iyi gelebildiği ve böylesine düzgün konuşabildiği için kendine şaşıyordu. Görünen o ki akıl sağlığına kavuşuyordu. Ama Vicky'nin görünümü hiç de iyi değildi. Yüzü asılmıştı. Hasta gibi bir hali vardı. "Hasta mısın?" diye sordu. "Çok korkuyorum." "Korkmaktan vazgeç artık, tamam mı? Randal senden annesi olmanı istiyor. Tamam mı? Şimdi, kendi oğlun Randal'dan korkacak halin yok ya." O an çok şaşırtıcı bir şey oldu: Vicky'nin gözlerinden yaşlar akıyordu. Randal, "Bu çok şeker," dedi. "Sen çok iyi bir annesin. İkimiz çok mutlu olacağız. Randal artık sana Vicky değil, Anne di-yecek. Doğum günün ne zaman Anne?" Vicky cevap vermek yerine hüngür hüngür ağlamaya baş-

286

Page 276: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ladı. Çok duygusaldı. Anneler çok hisli olurlardı. "Doğum günün için pasta hazırlamalısın," dedi Randal. "Kutlama yapacağız. Randal kutlama nasıl yapılır, bilir. Daha önce hiç kutlama yapmadı, ama yine de bilir." Vicky başını eğdi, hâlâ ağlıyordu, yüzü gözyaşlarıyla sırıl-sıklam olmuştu. "Randal'ın ilk doğum günü sekiz ay sonra," diye bilgi verdi Randal. "Randal henüz dört aylık." Randal çilekli muzlu çikolata kabını buzdolabına koydu, sonra masanın yanında durup gözlerini Vicky'e dikti. "Sen mutluluğun sırrısın Anne. Arnie'nin bu sırrı Randal'a söylemesine gerek yok. Randal şimdi erkek kardeşini ziyaret edecek." Vicky gözleri fal taşı gibi açılmış halde başını kaldırdı. "Ar-nie'yi mi ziyaret edeceksin?" "Randal iki kardeşin olmasında veya bir kardeşin bile fazla gelip gelmediğinde bir sorun var mı anlamak istiyor." "Bir kardeşin bile fazla gelmesi demekle ne demek istiyor-sun? Sen neden söz ediyorsun? Neden Arnie'yi görmek istiyorsun?" Randal, Vicky'nin kelimeleri panik halde ardı ardına sırala-nmasıyla şaşkına dönmüştü; kelimeler kulağında çınlıyordu. "Bu kadar hızlı konuşma. Soruyu Randal sorar, Anne cevap verir." "Arnie'yi rahat bırak." "Randal burada iki kişi için yeterli mutluluğun olduğunu düşünüyor, ama Arnie aynı şekilde düşünmüyor olabilir. Ran-dal, Arnie'den iki kardeş olması konusunda bir sorun yaşan-mayacağını duymak istiyor." Vicky, "Arnie çok az konuşur," dedi. "İçinde bulunduğu ruh haline göre seni fark etmeyebilir bile, bambaşka yerlerde olabilir. Yaptığı maket kale gerçekmiş, o da içinde kilitliymiş gi-

287

Page 277: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

bi davranır. Seni duymayabilir bile." "Anne çok bağırıyorsun, çok fazla ve çok hızlı konuşuyoı sun. Yükse sesle ve hızlı konuşmak çok çirkin." Randal koridora açılan kapıya yöneldi. Vicky sesini yükselterek, "Randal, çöz beni. Hemen, şinı dir diye seslendi. "Şimdi hiç de iyi bir anne gibi davranmıyorsun. Bağırmak Randal'ı korkutuyor. Bağırmak mutluluk değil." "Peki, tamam. Yavaşça ve sessizce halledelim. Lütfen Ran-dal, bekle. Lütfen çöz beni." Randal kapı ağzında durup Vicky'ye baktı. "Neden?" "Çözersen Arnie'yi görmeni sağlayabilirim." "Randal Arnie'yi bulabilir." "Arnie bazen saklanır. O zamanlar onu bulmak çok zor olur. Ama ben onun saklanmaktan en çok hoşlandığı yerleri bi-liyorum." Randal gözlerini Vicky'ye dikmiş, bu sözlerde bir hilenin olduğunu hissetmişti. "Anne, Randal'a bir zarar vermeye mi çalışacaksın?" "Hayır, tabii ki hayır. Sana neden zarar vereyim ki?" "Anneler bazen çocukların canını yakar. Bu konuda internette koca bir web sayfası var." Randal bu konu hakkında düşündükçe zavallı çocukların başlarına neler geleceğinden hiç şüphelenmediklerini anlıyor-du. Onlar annelerine güveniyorlardı. Anneleri onları sevdikle-rini söylüyor, onlar da annelerine güveniyorlardı. Sonra da anneler çocuklarını yataklarında doğruyor veya arabalarını göle sürüp onları boğuyorlardı. "Randal senin iyi bir anne olduğunu umuyor kesinlikle," dedi. "Ama Randal seni çözmeden önce birçok soruya cevap vermen gerekecek." "Tamam. Geri dön, istediğin soruyu sor bana."

288

Page 278: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Randal önce Arnie'yle konuşmalı." Vicky bir şeyler söyledi, ama Randal onu duymuyordu. Koridora yürümeye başladı. Arkasında, Anne yine hızlı konuşmaya başlamıştı. Bu kez hiç olmadığı kadar hızlı konuşuyordu, ardından bağırmaya başlamıştı. Randal Altı oturma odasında daha önce de bulunmuştu. Anne ayılmaya başladığında öylesine fazla gevezelik etmişti ki, Randal sakinleşmek ihtiyacı hissederek bu odaya gelmişti. Şimdi yine aynı odada, sakinleşmeye çalışıyordu. Anne'yle ilişkisinin daha şimdiden bozulmamış olduğunu ümit etti. Aradan bir iki dakika geçtikten ve kendini hazır hissettikten sonra Arnie'yi aramaya koyuldu. Yeni kardeşinin bencil mi, yoksa paylaşımcı mı olduğunu merak ediyordu. Bencil olması halinde Randal Altı ne yapacağını çok iyi biliyordu. 0 zaman meşru müdafaayı devreye sokacaktı.

Gece Şehri /F'19289

Page 279: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

60. BÖLÜM

Carson arabayı evinin giriş yolu üstünde park edip farları söndürmüş ve motoru kapatmıştı. "Tüfekleri alalım," dedi. Lulana ve Evangeline'i papaz evinden alıp evlerine götür-meden önce bavulları ve tüfekleri bagaja yerleştirmişlerdi. Tüfekleri aceleyle ellerine aldıktan sonra sivil arabaya girip sakladılar. Carson şoför koltuğuna oturmuş sokağı izliyordu. Michael, "Akşam yemeği için ne yapacağız?" diye sordu. "Öğle yemeği için ayırdığımız zamanı akşam yemeği için ayıramayız." "Öldüğümde en çok özleyeceğim şey Nevv Orleans yemek-leri olacak," dedi Michael. "Diğer tarafta bolca bulursun belki." "Ama sıcaklığını ve rutubetini özlemeyeceğim." "Bundan o kadar emin misin?" Akşam sessizliğinde yaklaşmakta olan bir motorun sesini duydular. Araba geçtikten sonra Carson, "Siyah bir Porche Carrera GT. Bu bebeğin altı vitesi var. İçinde olsam ne kadar hızlı gi-derdim, biliyor musun?" dedi.

290

Page 280: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Beni sürekli kusturacak kadar." "Ben araba kullanırken asla ölmezsin," dedi Carson. "Ölümün bir canavarın elinden olacak." "Carson, bu iş bir şekilde sona erse ve biz hayatta kalsak, polislikten istifa eder miyiz?" "İstifa edip ne yapacağız?" "Mobil evcil hayvan bakıcılığına ne dersin? Bütün gün ara-bayla gezer, köpeklere banyo yaptırırız. Kolay iş. Stres yok. Eğlenceli bile olabilir." "Köpeklere bağlı. Sorun, bütün bu iş için gerekli aletlerin bulunduğu bir araç almakta. Bu tür araçlar çok hantal oluyor. Ben öyle bir aracı kullanmam." Michael, "Belki bir eşcinsel barı açarız," dedi. "Neden eşcinsel?" "Erkeklerin sana aşılmayacaklarından emin olurum böylece." "Gözleme yapan bir dükkân açmak da iyi olabilir." Michael, "Öyle bir yer açıp yine de silah taşıyabilir miyiz?" diye merakını dile getirdi. "Taşımamak için bir neden göremiyorum." "Silahla kendimi daha rahat hissediyorum da." Bir başka motor gürültüsü duyunca konuşmalarına ara verdiler. Araç yaklaştığında Carson, "Beyaz Mountaineer," dedi ve görünmemek için başını geriye attı. Cip yavaşladı, ama durmadı, ilerleyip evi geçti. Carson, "Biraz ileriye, sokağın diğer tarafına park edecekler," dedi. "Sence iş burada mı patlayacak?" "Tuzak kurmak isteyeceklerdir," dedi Carson. "Ama hemen gelmezler. Bütün gün fırsat kolladılar, sabırlı davranıyorlar. Araştırma yapmak için zaman harcayacaklardır."

291

Page 281: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Ne kadar, on dakika mı?" Carson, "Muhtemelen o kadar," dedi. "Beşten az değil Haydi, Arnie ve Vicky'yi götürelim buradan." Mountaineer gözden kaybolunca hızla evin arka tarafına yöneldiler. Mutfak kapısı kilitliydi. Carson elini ceketinin cebine atıp anahtarları aramaya başladı. Michael, "Bu yeni ceketin mi?" diye sordu. "Daha önce birkaç kere giymiştim." "Üstüne beyin parçası bulaştırmamaya çalışırım." Carson mutfak kapısının kilidini açtı. Mutfakta Vicky Chou masanın yanında bir iskemleye bağ-lanmış halde duruyordu.

Page 282: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

61. BOLUM

Benny ve Cindi silah taşır, ama her fırsatta kullanmaktan kaçınırlardı. Mesele gürültü çıkarmak değildi, silahlarında susturucu vardı. Bir adamı yüzünden üç kere mıhlasalar, yan komşu hapşırık duyduğunu sanırdı. Sakat bırakmak için de ateş edebilirlerdi, ama Eski Irk mensuplarında Yeni Irk mensuplarının sahip olduğu, yaraların hemen iyileşme özelliği yoktu, bir yerleri yaralanmaya görsün, hemen oluk gibi kan boşalırdı vücutlarından. Benny ve Cindi, biraz eğlenmek için işkence edecekleri bir yere götürene kadar yaralı avları genellikle ya ölür, ya da komaya girerdi. Bazıları ölü birinin başını kesmekten veya organlarını ko-parmaktan zevk alsa da, bu Benny Lovewell için geçerli değildi. O çığlıkları duymadıktan sonra bu işin pişmiş tavuğu kesmekten bir farkı kalmıyordu. Cindi, silahla vurulmuş ve her an ölmek üzere olan birini, Benny onun kollarını kesmeye başlamadan evvel işkenceye tabi tutar, ardından Benny'nin testereyi devreye sokmasıyla eş zamanlı olarak kurbanın çığlıkları gelirdi. Ama bu, bekledikleri etkiyi yapmaktan uzak kalırdı tabii.

293

Page 283: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Eski Irk mensubu bir avı, gözlerini kimyasal bir sıvıyla hedef alarak yola getirmek de mümkündü. Burada sorun, bu şekilde kör olmuş birinin bağırması ve istenmeyen durumlarda dikkatleri üstüne çekmesiydi. Victor, Benny ve Cindi için kimyasal sıvı yerine kloroform püskürtecek bir silah geliştirmişti. Kloroform yüze püskürtül-düğünde insanlar genellikle şaşkınlıktan kokusunu içlerine çekiyor ve küfürü basmaya fırsat bulamadan bayılıyorlardı, tabii bunu bile yapacak zaman bulabilirlerse. Bu silahın dört, beş metrelik bir menzili vardı. Benny ve Cindi ayrıca Taser denilen ve tabancaya benzer silahlar da taşıyorlardı. Bunlar sadece yakın temasta kullanılacak tipte silahlardı. O'Connor ve Maddison polisti, Merhametin Elleri'nde doğ-muş Jonathan Harker hakkında birtakım şeyler öğrenmişlerdi ve bu yüzden tetikteydiler, bu durum onlara yaklaşmak konu-sunda zorluk çıkartacaktı. Cindi cipi O'Connor'ın evinin karşısına park ettikten sonra, "Buralarda insanlar verandalarda oturmuyor," dedi. "Burası farklı tipte bir mahalle de ondan." "Peki verandada oturmak yerine ne yapıyorlar?" "Bize ne!" "Herhalde bebek yapıyorlardır." "Bırak şu işi artık Cindi." "En azından evlat edinebiliriz." "Gerçeklerle yüzleş artık. Biz Victor için insan öldürüyoruz. Sıradan bir iş sahibi değiliz. Evlat edinmek için gerçek bir işin olması gerekir." "Daha önce yakaladığımızı elimizde tutmamıza izin ver-seydin şimdi çok mutlu olacaktık." "Sen onu kaçırmıştın. Herkes çocuğun peşine düşmüşken, sen onu alışverişe çıkarabileceğini mi sanıyordun?"

294

Page 284: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Cindi içini çekti. "Çocuğu parkta bırakmak zorunda kaldı-ğımızda kalbim kırılmıştı." "Kalbin filan kırılmadı. Bizim türümüzden olanların böyle-sine duygular yaşaması söz konusu değildir." "İyi, tamam, ama çok kızmıştım." "Bilmez miyim?... Tamam, şimdi içeri gireceğiz, onları yere serip bağlayacağız, sonra sen cipi evin arka tarafına çeke-ceksin ve onları istif edilmiş odun gibi cipe tıkacağız." Cindi, O'Connor'ın evini şöyle bir inceledikten sonra, "Te-reyağından kıl çeker gibi, değil mi?" dedi. "Kesinlikle öyle. Girip çıkmamız beş dakikayı bile bulma-yacak. Haydi, işe koyulalım."

295

Page 285: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

62. BÖLÜM

Carson ve Michael omuzlarına asılı silahlarıyla evin arka kapısından içeri girdiklerinde Vicky panik halde, "O, evin içinde," diye fısıldadı. Carson mutfak çekmecelerinden birini çekip, içinden bir makas çıkartırken, "Kim?" diye sordu. "Delinin biri. Çok garip bir tip," diye cevap verdi Vicky, Carson yakalaması için makası Michael'a doğru atarken. Michael makası havada yakalarken Carson hole doğru ha-reketlenmişti. Vicky, "Arnie'yi arıyor," diye fısıldadı. Carson koridoru kontrol ederken Michael, Vicky'nin bağ-larına iki makas atıp, aleti bıraktı. "Gerisini sen halledersin Vic." Koridor boştu, oturma odasının uzak tarafında kalan lamba açıktı. Carson, "Silahlı mı?" diye sordu. Vicky, "Hayır," diye cevap verdi. Michael, Carson'ın önüne geçmek istediğini işaret etse de, burası Carson'ın eviydi. O'Connor silahını bel hizasında tutup önden ilerlemeye başladı.

296

Page 286: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Portmantoyu kontrol etti, paltolardan başka bir şey yoktu. Deli oturma odasında değildi. Tek bir hedef haline gelmemek için Carson sağa, Michael sola hareketlendi, sonra durala-dılar. Şimdi karar verme zamanıydı. Oturma odasının ilersinde sağda Carson'm yatak odası ve banyo, sol tarafta ise ön kapı ve ikinci kata çıkan merdivenler vardı. Michael gözleriyle yukarıyı işaret etti. Carson da aynı fikirdeydi. Deli bir nedenden ötürü Arnie'yi arıyordu ve Arnie ikinci kattaydı. Carson silahını iki eliyle kavrayarak basamakları, daha az gıcırdayacağı duvara yakın taraftan tırmanmaya başladı. Michael de arka tarafı kollayarak onun arkasından geliyordu. Carson, Arnie'nin başına gelebilecekleri düşünmeye cesaret edemiyordu. Canını kollamak dikkatin keskinleşmesini sağ-larken, paniğe kapılmak açık vermeye neden olurdu. Deliyi durdurmayı düşünmeliydi. Ev bir mezar gibi sessizdi. İkinci katta da kimseler yoktu, koridorda ışık açıktı, ama hiç gölge görünmüyordu. Carson yukarı kata tırmandığında Arnie'nin odasında yabancı birinin sesini duydu. Açık kapının önüne geldiğinde kardeşini iskemlesine oturmuş, dikkatini Lego kalesine vermiş halde gördü. Davetsiz misafir on sekiz, on dokuz yaşlarında görünüyordu. Arkası Carson'a dönük halde Arnie'nin hemen önünde du-ruyor, ona bakıyordu. Ateş etmesi gerekirse bu riskli olacaktı. Silahının mermisi davetsiz misafiri delip geçer, Arnie'ye de zarar verebilirdi. Carson bu çocuğun kim olduğunu bilmiyordu. Daha da önemlisi onun ne olduğunu ...

297

Page 287: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Davetsiz misafir, "Randal bunu seninle paylaşabileceğini düşünüyordu. Ama şimdi kale, ev, dondurma, Anne... Randal bunları sadece kendine istiyor," diyordu. Carson, Michael'ın koridorda hemen arkasında olduğunu hissedince koridorun sol tarafına yanaştı. "Randal paylaşımcı değil. Randal artık Altı değil. Bundan sonra Randal O'Connor..." Carson hâlâ hareket halindeyken, "Burada ne işin var?" diye sordu. Davetsiz misafir bir dansçı veya çok iyi tasarlanmış bir makine gibi olduğu yerde öylesine çabuk dönmüştü ki... "Carson." "Seni tanımıyorum." "Ben Randal. Sen Randal'ın kız kardeşi olacaksın." Carson, "Dizlerinin üstüne çök," diye emretti. "Dizlerinin üstüne çök ve yüzüstü yere uzan." "Randal bağırarak konuşulmasından hoşlanmıyor. Ran-dal'a Victor gibi bağırma." Michael, "0... çocuğu," derken, Carson, "Arnie, iskemleni geri it ve çekil oradan," dedi. Arnie yerinden kımıldamamış, ama Randal hareketlenip Carson'a doğru bir adım atmıştı. "Sen iyi bir kız kardeş misin?" "Daha fazla yaklaşma. Dizlerinin üstüne çök. Hemen, simdir "... yoksa hızlı ve yüksek sesle konuşan kötü bir kız kardeş mi?" diye sordu Randal. Carson, Arnie'nin hedef olmasını engellemek için sağına doğru hareketlendi. "İki kalbin olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?" dedi. "Bu silahla tek atışla ikisini birden yerinden söküp alamayacağımı mı sanıyorsun?" Randal, "Sen çok, çok kötü bir kız kardeşsin," derken Car-son'a yaklaşıyordu.

298

Page 288: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Randal öylesine hızlıydı ki, silahı neredeyse Garson in elin-den kapacaktı. Patlayan silah pencereleri titretirken, barut ko-kusu Carson'ın yüzünü sarmış, Randal'ın sırtına saplanan merminin açtığı yaradan fışkıran kan, oyuncak kaleye bulaşmıştı. Randal geriye kapaklanmış, en azından sendelemiş olmalıydı. Carson hedefin altına nişan almış, kalplerden birini veya ikisini birden ıskalamıştı, ama bu mesafeden iç organlarının yarısını paramparça etmiş olmalıydı. Randal silahın namlusuna yapışıp yukarı doğru hızla çe-kerken, Carson tetiğe bir kez daha asıldı ve ikinci mermi tavanda bir delik açtı. Carson silaha hakim olmaya çalışırken Randal onu kendisine doğru çekti, Carson tam yakalanmak üzereyken son bir gayretle kurtulup, yere yuvarlandı. Böylece Michael için elverişli bir atış pozisyonu yaratmıştı. Michael da iki el ateş etti. Patlama yüzünden çıkan ses öylesine yüksekti ki, duvara doğru yuvarlanmakta olan Carson'ın kulakları çınlamıştı, o esnada Randal'ın, şükürler olsun, yere düştüğünü ve Michael'ın da ona doğru ihtiyatlı adımlarla yaklaştığını gördü. Ayağa kalkan Carson sol belindeki 50 kalibrelik Magnum'u çekti. Buna ihtiyacı olmadığını düşünse de, Randal hâlâ hayattaydı. Şehirli Nişancı'dan çıkan üç kurşunla vücudu delinmiş halde yerde yatıyordu, ama ölmemişti. Randal başını kaldırıp meraklı gözlerle çevresine bakındı, sonra sırtı üstü düşerken tavana bakıp gözlerini kırpıştırdı. "Ev," diye sayıklarken, artık ölmüştü.

299

Page 289: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

63. BOLUM

Arka kapı açıktı. Benny ve Cindi bir an tereddüt ettiler, ama Benny hızla içeri dalmaya karar verince Cindi de onu takip etti. Mutfakta masanın yanında Asyalı bir kadın durmuş, sol bi-leğine sarılı bez parçasını çözmeye çalışıyordu. Kadın onları görünce gözlerini kırpıştırıp, "Kahretsin..." diye mırıldandı. Cindi hızlı davranmış, kloroformu kadının burnuna sıkmıştı. Kadın bir an güçlükle nefes aldı, sonra boğulur gibi oldu, an-lamsız bir şeyler mırıldanarak yere kapaklandı. Onunla daha sonra hesaplaşabilirlerdi. Kadın en az on beş dakika baygın halde kalacaktı nasılsa. Asyalı kadın öldürmeleri gereken kişiler arasında olmasa da, yüzlerini görmüştü. Bu yüzden kadının da icabına bakmaları gerekecekti. Bu durum bir sorun teşkil etmeyecekti. Mercury Mounta-ineer'ın bagajında üç kişiyi alacak yeterli yer vardı, Benny de en sevdiği kesme aletlerini yeni bilemişti. Benny arka kapıyı kapayıp kilitledi. Birilerinin arkalarından gelmelerini kolaylaştırmak gibi bir niyeti yoktu. Bir keresinde dört yaşında bir kız onlar iş üstündeyken ka-

300

Page 290: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

pıdan içeri girmiş, Cindi kızı evlatlık alma konusunda ısrar etmişti. Şimdiyse Cindi sağ elinde kloroformu, sol elinde Taser'ı tutuyordu. Benny ise sadece kloroforma güveniyordu. Benny ve Cindi'nin polislerin taşıdıkları tabancalardan yana bir endişeleri yoktu. Polisler genellikle 9 mm.lik silahlar kul-lanıyorlardı. Gerektiğinde kendilerini bu silahların önüne ra-hatlıkla atabilirlerdi. Sinsice hareket ettikleri sürece, avlarının kendilerine silah çekme şansları olmuyordu zaten. Mutfak çamaşır odasına açılıyordu ve boştu. Evin ön bölümüne açılan holün üstünde bir portmanto vardı. Kimse burada olduklarını bilmediğinden portmanto da boştu muhtemelen, ama onlar yine de kontrol ettiler. İçerde sadece asılı paltolar duruyordu. Oturma odasına geldiklerinde üst kattan silah sesleri duy-dular. Tüm ev sarsılıyormuşçasına büyük bir gürültü kopmuş-tu. Cindi bir kloroforma, bir de Taser'a baktı. Ardından büyük bir gürültü daha koptu. Cindi Taser'ı iç cebine koyup kloroformu sol elinde aldı ve silahını çekti. Yukarıdaki kulakları sağır eden gürültü iki kez daha tekrar-landı. Benny de silahını çekmişti. Bu 9mm.lik yarı otomatik bir silahtı, ama bu kalibrede bir silah O'Connor ve Maddison'ın başına, Lovewells'lara kıyasla çok daha büyük belalar açabilir-di.

301

Page 291: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

64. BÖLÜM

Davetsiz misafirin kim olduğu, eve nasıl girdiği, neden özellikle Arnie'yi hedef aldığı gibi sorunlar, onun bir Yeni Irk mensubu olmasının ve olayların gidişatının, Carson'ın en ba-şından beri korktuğu noktaya gelmesinin yanında önemsiz ka-lıyordu. Evlerinin duvarları, kapılarının kilitleri Arnie'nin Lego ka-lesinden daha güvenli değildi. Belki de bu şehrin, dünyanın kaderi Victor Helios'un elindeydi ve bir daha evlerinde huzur dolu bir gün geçirme şansı bulamayacaklardı. Artık burada kalamazlardı. Ve evi bir an evvel terk etmeleri gerekiyordu. Komşular dört el silah sesinin nereden geldiğini tam olarak anlamamış olabilirlerdi, ama yine de bu mahallede yaşanan böylesine bir olay muhakkak polise ihbar edilecekti. Kısa bir süre sonra New Orleans Polisi'ne ait bir veya iki devriye arabası gelecek, şüpheli aramaya başlayacaklardı. Carson, polis bile olsa işine kimseyi karıştırmak niyetinde de-ğildi, herhangi bir makbuzu olmayan, emniyetten onay alma-dan bulundurdukları silahlar için hesap vermek istemiyordu. Ayrıca, polislere de eskisi gibi güven duymuyordu artık.

302

Page 292: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Yeni Irk mensupları polis teşkilatına da sızmışlardı ve Helios'a sadık olan bu yaratıklara Carson ve Michael'ın ortadan kaldırılması gereken en önemli hedefler olduğu talimatı verilmişti veya her an verilecekti. Carson, Randal'ın elinden zorla aldığı Şehirli Nişancı'yı yerden kaldırdı, harcadığı mermilerin yerine yenilerini koyar-ken, "İşin iyi tarafı hazırlıklı gelmiş olmamız," dedi. "Normal bir silah onu durduramazdı," dedi Michael, aynı fikirde olduğunu belirtmek için. O da kendi silahına yeni mermiler dolduruyordu. "Çıkan ses, ciptekileri bir süreliğine durdurmuştur belki." "Veya tam tersi, koşarak buraya gelmelerine neden olmuş-tur." "Hemen Vicky'yi alıp doğruca ön kapıya gidelim. Arabası kaldırımın yanında. Onunkiyle gideriz." Michael mermilerini doldururken, "Bizim arabaya verici mi yerleştirdiklerini düşünüyorsun?" diye sordu. "Evet. O sayede bizi uzaktan izlemiş olmalılar."

O sırada Arnie oturduğu iskemleden kalkmış, üstüne kan bulaşmış kalesine dikmişti gözlerini.

Carson, "Tatlım, gitmemiz gerek. Hemen," dedi. O an istedikleri son şey, Arnie'nin karşı koymasıydı. Arnie genellikle yumuşak başlı davranır, söylenenleri yerine

getirir, ama bazen yaşadığı travmatik deneyimler veya duyduğu yüksek sesler nedeniyle katır gibi inatçı da kesilebilirdi.

Odanın içinde dört el ateş edilmişti, davetsiz misafir yerde ölü halde yatıyordu, ama Arnie hayatta kalmanın yolunun kabuğuna çekilmekte değil, cesaretini toplamakta olduğunu fark etmiş gibiydi. Söylenenleri yapıp hemen kapıya yöneldi.

Michael, "Yanımda kal Arnie," dedi ve üst kattaki hole doğru ilerledi.

Carson odadan çıkarken davetsiz misafirin gözlerini hâlâ oynatabileceği endişesiyle son kez ona şöyle bir bakmış, bek-lentilerinin boşa çıktığını anlayınca rahatlamış ve Arnie'ye eş-

Page 293: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

lik etmişti. O an Nevv Orleans'ın artık bir gece şehri haline geldiğini düşünürken, Arnie'yi artık koruyamayacağı gibi bir endişe kaplamıştı içini.

Benny merdivenleri tırmanırken arkasından gelmekte olan Cindi, "Evde bir bebek varsa onu da yanımıza alalım," diye fısıldadı. Benny sırtını merdiven duvarına yaslamış, basamakları yavaş yavaş çıkarken, "Evde bebek falan yok," dedi. "Ya varsa?" "Buraya bebek için gelmedik." "Buraya mutfaktaki o şıllık için de gelmemiştik, ama onu da yanımıza alacağız." Benny üst kata tırmandığında etrafına bakındı. Görebildiği kadarıyla kimseler yoktu. Hemen arkasında Cindi, "Bebeği de alalım, diğerleriyle bir-likte onu da öldürürsün," diyerek onun aklını çelmeye çalışı-yordu. Cindi delirmişti ve Benny'yi de delirtiyordu. Onunla müna-kaşa etmeye niyeti yoktu, özellikle iş üzerindeyken. Ayrıca, bebeği alsalar bile Cindi öldürmesine izin verme-yecekti. Bebeği bir kere almaya görsün, ona sahip olmak iste-yecek ve ona cicili bicili giysiler giydirmeye kalkışacaktı. Neyse, zaten evde bebek falan da yoktu! Benny sırtı hâlâ duvara dayalı halde üst katta ilerliyordu. Köşeye gelince başını şöyle bir uzattı ve Maddison'ı arkasında bir çocuk, elinde bir silahla gördü. O'Connor da elinde kendi silahıyla çocuğun arkasındaydı.

304

Page 294: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Maddison Benny'yi görünce, Benny hemen geriye yaslan di ve o an duvarın köşesine, merdivenin bitişinden hole açılan noktaya bir mermi isabet ettiğini gördü. Mermi duvarı parça lamış, Benny'nin üstü başı alçı ve kıymık olmuştu. Benny dizlerinin üstüne çöktü, hedef olma riskini göze alıp iyi nişan almadan Maddison'ın ummadığı bir noktaya, biraz aşağısına doğru ateş etti, ardından merdivenlere doğru geri çekildi.

Üç mermi de isabet kaydedememiş, ama içlerinden biri, evden kaçma planının ne kadar yerinde olduğunu vurgularca sına ıslık çalarak Carson'ın yakınından geçmişti. Carson merdivenin başındaki adamı şöyle bir görmüş olsa da, tanımıştı. Adam Mountaineer'ın içinde kendilerine gülüm-seyip el sallayan adamdı. Ama adam evde yalnız değildi, arkasında bir de kadın vardı. İkisi de Yeni Irk mensubu silahlı tiplerdi. Carson ve Michael, Randal'ı etkisiz hale getirebilmek için üç kez ateş edip iç organlarını parçalamak, iki kalbini de sus turmak ve omurgasını lime lime etmek zorunda kalmıştı. Merdivenlerin başındaki iki canavarı öldürmek de, en az Randal'ı öldürmek kadar zor olmalıydı. Ve Randal'dan farklı olarak bunlar silahlıydılar ve düşmanlarını etkisiz hale getirmekte deneyimli gibi görünüyorlardı. Carson, Arnie'yi düşünmek zorunda olmasa ellerindeki si-lahların gücüne güvenirdi, ama çocuk yanındayken kozlarını istediği gibi oynayamıyordu. Arnie'yi kolundan yakalayıp, Michael'a, "Vicky'nin odasına," diye seslendi ve holün sonuna doğru seğirtti. Michael düşmanlarının cesaretini kırmak adına iki tur yay-

Gece Şehri/¥20305

Page 295: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

hm ateşi açtıktan sonra merdivenlerin başından geri çekildi. Üst kat koridoruyla merdiven duvarının birleştiği yere isabet eden mermi metal köşeyi saat zembereği gibi paramparça etmiş, etrafa yayılan parçalar Benny'nin yüzüne bulaşmıştı. Benny bir an için umutsuzca merdivenlere geri koşarken bulmuştu kendini. Sonra bir kapının kapandığını duymuş, ar-dından silah sesleri kesilmişti. Tekrar merdivenleri tırmandığında üst kattaki koridorun boş olduğunu gördü. Cindi ona eşlik ederken, "Bunlar, korudayken denedikleri silahlar olmalı," dedi. Yüzüne bulaşan metal parçaları temizlemekte olan Benny, "Evet, ben de aynı şeyi düşünüyordum," dedi. "Geri çekilip, onları hazırlıksız yakalayabileceğimiz başka bir yerde kıstırmaya ne dersin?" "Olmaz. Yanlarında çocuk var, hareket kabiliyetleri sınırlı. Onları şimdi haklamalıyız." "Çocuk mu? Yanlarında çocuk mu var?" "Bebek değil. On iki, on üç yaşlarında bir çocuk." "Tüh, çok büyükmüş. İstersen onu da öldürebilirsin," dedi Cindi. Şimdi durum karmaşık bir hal almış, Benny'nin O'Connor ve Maddison'ı canlı olarak ele geçirme planları suya düşmüş, iş, onun yeteneklerini sergileyebileceği ve zevk alabileceği bir iş olmaktan çıkmıştı. Koridora açılan üç oda vardı. Kapılardan biri aralıktı. Benny kapıyı tekmeleyip açtı. Burası banyoydu ve içerde kimse yoktu. İkinci odaya girdiklerinde yerde kanlar içinde yatan bir ce-

306

Page 296: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

set gördüler. Odada aynı zamanda büyük boyutta bir kale mo-deli de vardı. Eski Irk mensuplarının yaşadığı evlerde nelerle karşılaşacağınızı hiç bilemezdiniz. Benny bu iki odada da bir şey bulamayınca, sesin koridorun sonundaki odadan geldiğine karar vererek oraya doğru yö-neldi.

Carson silahına aceleyle mermi doldururken, Michael da kilitli kapının açılmasını daha da zorlaştırmak için önüne bir dolap itiyordu. İşini bitirip silahını aldığında Carson, "Pencereden veran-danın çatısına atlayıp, oradan sokağa çıkabiliriz," dedi. "Vicky ne olacak?" Carson, aklından geçenleri kelimelere dökmekte zorlansa da, "Onları gördüğünde ya kaçmıştır, ya da çoktan ellerine geç-miştir," dedi. Carson Arnie'yi elinden tutup açık pencereye doğru yürü-türken, koridordaki canavarlardan birinin kapıya yüklendiğini fark etti. Çıkan sesten kapının çatladığını, menteşelerinin ye-rinden söküldüğünü anlayabiliyordu. Michael, "Carson!" diye bağırdı. "Bu dolap on saniye bile dayanamayacak." Carson Arnie'yi pencereye doğru yürütürken, "Çatıya atlı-yoruz," dedi. Kapı yeni bir darbe aldığında arkasına baktı. Parçalanmaya yüz tutmuş, çerçevesinden sökülmeye başlamıştı kapı. Bu, sıradan birinin yapabileceği bir iş değildi. Bir gergedanın hamlesine benziyordu daha çok. İkisi de silahlarına davrandılar. Kapı meşe ağacından yapılmıştı. Canavarlar onu bir kal-

307

Page 297: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

kan olarak kullanacaklardı. Silahlardan çıkan mermi kapıyı del-se de, aynı etkiyi yapmaktan uzak kalacaktı. Üçüncü darbede kilit de yerinden sökülmüş ve kapı ara-lanmıştı. "İşte, geldiler!"308

Page 298: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

65. BOLUM

Pastor Laffite'in kopyasının cesedinin yanında bir süre oyalanan Deucalion, papaz evinin mutfağından çıkıp Vicky Chou'nun kloroformun etkisiyle baygın halde yatmakta olduğu Carson O'Connor'ın mutfağına gelmişti. Yukarı kattan duyulan büyük bir çatırdama sesi işlerin kı-zıştığına dair bir işaretti. Deucalion mutfaktan çıkıp ikinci ka-tın koridoruna vardığında, bir adamın omzuyla yatak odası kapısına yüklendiğini, bir kadının da hemen arkasında onu izlediğini gördü. Kadına hamle yaparak onu şaşırtmış, o, silahını kendisine doğrultmaya çalışırken, iterek silahtan uzaklaşmasını sağla-mıştı. Adam kapıya bir kez daha yüklendiğinde kapının daha fazla dayanamayacağı belli olmuştu. Deucalion o an onu ensesin-den ve pantolonundan yakalayıp havaya kaldırmış, girmeye çalıştığı odanın karşısındaki koridor duvarına çarpmıştı. Çarpma öylesine şiddetliydi ki, duvardaki bir çivi çatlarken adamın yüz kemikleri de parçalanmıştı. Deucalion çivi ye-rinden çıkacak ve duvar iyice çatlayacak hale gelinceye dek adamın kafasını duvara vurmaya devam etmiş, sonunda katilin

309

Page 299: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

bedeni koridorda kalırken, başı Arnie'nin odasından çıkmıştı. Kadınsa o sırada silahına ulaşmaya çalışıyordu. Bunu gören Deucalion giyotinin hilal şeklindeki aralığına benzeyen de-likte boynundan duvara asılı halde kalmış adamı bırakıp kadı-na yönelmişti. Kadın silahı kapmış, yerde yuvarlanarak ateş açmıştı. Mer-milerden biri isabet etmişti, ama bu sadece 9mm.lik bir mer-miydi ve göğüs kemiğine gelen mermi Deucalion'a fazla bir zarar vermemişti. Deucalion tekme atarak silahı kadının elinden uzaklaştırırken, muhtemelen onun bileğini de kırmıştı. Sonra bir tekme de göğüs kafesine savurdu; Yeni Irk mensubu yaratığın güçlü kemiklerinin parçalandığına emin olana dek tekmeleri ardı ardına sıraladı. Bu sırada adam kafasını duvar deliğinden çıkarmayı başar-mıştı. Deucalion adamın kendine doğru gelmekte olduğunu sezinlemiş, alçıyla bembeyaz olmuş yüze, kan içinde kalmış kırık burna ve kıymıkla dolmuş göze çevirmişti yüzünü. Katil hâlâ güçlü ve hızlıydı, ama Deucalion onun hamlesini bertaraf etmekle kalmamış, aynı zamanda papaz evinden O'Connor'ın evine gelirken yaptığı gibi tek bir adımla altı metre geriye çekilip düşmanının hamlesini boşa çıkarmış ve onun boşluğa doğru atılıp sendelemesine neden olmuştu. Bu arada silahı elinden alınan kadın merdivenlere ulaşmaya çalışıyordu. Deucalion kadını yakalayıp basamaklardan daha kestirme bir yoldan inmesine yardım edip, onu aşağıya, bi-rinci kata fırlattı. Adam her ne kadar insanlığın soyunu kurutarak gelecekte gezegenin hakimi olmaya aday olağanüstü güçlere sahip yara-tıklardan biri olsa da, alçıyla bembeyaz kesmiş yüzü, kürdan-lık haline gelmiş sol gözüyle artık şansını daha fazla zorlamak istemiyordu ve koridorda koşarak Arnie'nin odasına kaçmıştı.

310

Page 300: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Deucalion arkasından geldiğinde onun bir pencereden at-layarak arka avluya çıktığını gördü.

♦ ♦ ♦:♦

Vicky'nin odasında ayakta dikilmekte olan Michael koridorda yaşanan karmaşaya kulak kabartmış, "Neler oluyor, bir-birlerine mi girdiler yoksa?" diye soruyordu. "Neler oluyor bilmiyorum ama, birilerinin canının çok yan-dığı kesin," dedi. "Vicky olmasın?" Silahlarını indirmeden kapının önünde barikat oluşturan ve yıkılmış kapıya destek görevi gören dolaba doğru yaklaştılar. Büyük bir gürültünün ardından etrafa sessizlik hakim ol-muştu. Carson kulağını kapıya dayayıp, "Neler oluyor?" dedi. Arkalarında durmakta olan Deucalion, "Kıyamet günü geldi," dedi. Carson sıçrayarak arkasına dönünce devin Arnie'nin yanında durmakta olduğunu gördü. Onun eve açık pencereden girmiş olabileceği gibi mantıklı bir düşünce hiç geçmemişti ak-lından. Çocuk felç geçirircesine titriyordu, elleriyle yüzünü kapat-mıştı. Çok fazla gürültü, çok fazla yeni ve garip şey vardı etrafında. "Her şey parçalanıyor," dedi Deucalion. "İşte bu yüzden tam bu anda buraya getirildim. Victor'ın imparatorluğu bu kez elinde patlıyor. Sabah olduğunda şehirde güvenli hiçbir yer kalmayacak. Arnie'yi buradan uzaklaştırmalıyım," dedi. Carson endişeyle, "Onu nereye götüreceksin?" diye sordu. "Onun sakin bir yere ihtiyacı var. Onun..." "Tibet'te bir manastır var," dedi Deucalion, Arnie'yi kolay-

311

Page 301: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ca kaldırıp kollarına alırken. "Tibet mi?' "Manastır bir kale gibidir. Arnie'nin kalesine benzemez ve oldukça sakindir. Orada Arnie'yi nasıl sakinleştireceklerini bi-len arkadaşlarım var." Bir an panikleyen Carson, "Tibet mi? Hayır... Bari aya gö-türseydin çocuğu," dedi. Deucalion, "Vicky Chou mutfakta baygın halde yatıyor. En iyisi şu dolabı kaldırıp buradan çıkmak olacak," dedi. "Polisler birazdan burada olurlar ve siz onların gerçekte kim olduklarını bilemeyeceksiniz." Dev, Arnie'yi açık pencereden dışarı çıkartacakmışçasına olduğu yerde döndüğü anda ortadan kaybolmuştu.

312

Page 302: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

66. BÖLÜM

Carson'ın Arnie'nin odasında Randal'a ateş ettiği anın üs-tünden dört dakika geçmişti belki. Komşular o andan sonraki ilk dakikayı, bu sesin motoru geri tepen bir kamyona mı, yok-sa yellenen bir köpeğe mi ait olduğunu merak etmekle geçir-miş olabilirlerdi; yani, ihbarın polise üç dakika önce yapılmış olma olasılılığı da vardı. Bu şehirde, bir silah sesi duyulduğunda ve silahı atan kişinin görülmediği, sesin tam olarak nereden geldiği bilinmediğinde olayı polise ihbar etme süresi ortalama olarak altı dakikaydı. O yüzden aradan üç dakika geçtikten sonra Carson'ın Tibet'teki Arnie konusunda endişelenmesine zaman kalmamıştı bile. Michael kapının önündeki dolabı çekmiş ve kapı odanın içine yıkılmış, sonra Carson'la birlikte koridora çıkıp merdi-venlerden aşağıya inmişlerdi. Vicky hâlâ kloroformun etkisinde olduğundan ve kendine gelemediğinden, Carson silahları, Michael da Vicky'yi taşımıştı. Carson arka kapının kilidini açıp kapıyı araladıktan sonra bir an eşikte durup mutfağına şöyle bir bakarken, "Burayı bir

313

Page 303: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

daha hiç görmeyebilirim," dedi. Michael sabırsızca, "Hemen ümitsizliğe kapılma," dedi. "Bu evde büyüdüm ben." "Ve elinden geleni yaptın. Hayat devam ediyor." "Sanki burayı hatırlatacak bir şeyler almam gerek gibi his-sediyorum." "Sanırım Deucalion'ın 'Kıyamet günü' dediğini duydun. Bu yüzden iç çamaşırlarını bile değiştirmene gerek yok." Michael Vicky'yi dışarı taşırken Carson ona kapıyı tuttu, kapatmadan önce bir an tereddüt etti ve o an neye ihtiyacı ol-duğunu fark etti: Vicky'nin arabasının anahtarları... Anahtarlar mutfaktaki tahta askıda duruyordu. Carson eve girip anahtarları kaptı, sonra hiçbir pişmanlık duygusuna ka-pılmadan evden ayrıldı. Cipteki Yeni Irk mensuplarının hâlâ çevrede olabilecekleri ihtimalini düşünerek tedbiri elden bırakmaksızın, evin karanlığa gömülmüş tarafında Michael'ın arkasından ilerledi, ön avluya geldiklerinde onu geçip Vicky'nin Honda'sının arka kapısını açtı ve Vicky'yi arabaya bindirmesini izledi. Araba bir sokak lambasının altına park edilmişti. Yaşanan onca gürültünün ardından izlendikleri kesindi, bir, iki saat sonra muhtemelen kullandıkları arabayı değiştirmek zorunda kalacaklardı. Carson ve Michael arabada her zamanki yerlerini almışlar, Carson direksiyona geçerken Michael da polislerin 'ateş etme koltuğu' diye adlandırdıkları yolcu koltuğuna oturmuştu. Kol-tuk bu gece adının hakkını verecek gibiydi, Michael'ın elinde dumanı hâlâ tütmekte olan iki Şehirli Nişancı vardı. Motor çalıştı, Carson el frenini indirirken Michael, "Bir, iki NASCAR numarası göster bakalım," dedi. "Bana ilk kez istediğim gibi araba kullanma fırsatı veriyorsun ve kullandığım araba beş yaşında bir Honda."

314

Page 304: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Arka koltukta Vicky horlamaya başlamıştı. Carson arabanın lastiklerini yakarcasına bir kalkış yapmış, çekiş gücünü ve frenlerini test etmek için sokağın sonundaki dur işaretine kadar olabildiğince hızlı gidip frene asılmıştı. İki sokak ileride yaklaşmakta olan bir polis arabasının kır-mızı, mavi ışıkları görünüyordu. Carson arabayı bir ara sokağa çekti, bu sırada birilerinin çöp kutusunu devirdi, dokuz canlı bir kediyi bir canını alacak kadar korkuttu, motoru durdurmadan beklerken, "Şu kahrola-sı aşağılık Frankenstein," dedi. Polis arabası geçtikten sonra mahalleden ayrıldı.

315

Page 305: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

67. BÖLÜM

Ölülerin etrafında yapılan ve katılanların kendilerinden geçtikleri dansın ardından Gunny Alecto ve diğer bir çöp kal-yonu şoförü, beş Eski Irk mensubunun kalıntılarının bulundu-ğu mezarı gizlemek üzere üstüne bir metrelik çöp yığını dök-müşlerdi. Çöp tarlası meşalelerin ışığı altında altın para gibi parıldı-yor, kendilerinden geçmiş ekibin yüzlerindeki ter eritilmiş altın gibi görünüyordu. Şimdi kendilerini bekleyen daha ciddi bir tören için sakinleşme çabası içindeydiler. Şafağın sökmesinin hemen ardından dışarıdan gelecek kamyonlar buraya, batı çukuruna en az bir hafta boyunca çöp boşaltacak ve işkence görmüş kalıntıları, kazara ortaya çıkma veya toprağın şöyle bir kazılmasıyla gözler önüne serilme olasılığını tamamen ortadan kaldıracak biçimde derine gömmüş olacaktı. Kalıntıların üstünün örtülme işlemi sona erdikten sonra hayatından memnun bir halde sırıtmakta olan bir film yıldızını andırır güzellikte ve pislik içindeki Gunny, Nick'in yanına gelip heyecanla, "Birer hamamböceği gibi ezildiler, değil mi?" diye sordu.

316

Page 306: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Oh, evet ezildiler," dedi Nick. "Çatır ÇQtır ezildiler mi?" "Evet, aynen öyle oldu." "Çok heyecanlıydı," dedi Gunny. "Heyecanlı olan sensin." "Bir gün onlar gibi kamyonlar dolusu insanı bu çukurlara dolduracağız. Bir gün gelecek bu da olacak Nick, değil mi?" "Bir gün gelecek bu da olacak," dedi Nick, elini Gunny'nin kalçalarına kadar gelen çizmelerinin arasına daldırıp, pantolon ağından sıkıca kavrarken. Gunny de, "Olacak," diye karşılık verirken, Nick'i heyecan-landıracak bir vahşilikle aynı hareketi ona yapmıştı. Köpek burunlu Nick onun iğrenç kokusunu yeterince içine çekemediğini düşünerek yüzünü Gunny'nin saçlarına gömmüş, o kahkahalar atarken inlemişti. Şimdi ikinci kamyon bayırdan çukur duvarının aşağısına iniyor ve ekibin önünde ilerliyordu. Kamyonun üstünde, yapı-lan deneylerin sonucunda umulan sonucu vermeyen üç yol-dan çıkmış yatıyordu. Nick'in bildiği kadarıyla Victor Helios ve Merhametin EUe-ri'nde bulunan hiç kimse bunları yoldan çıkmışlar olarak nite-lendirmezdi. Bu nitelendirme ekibin törenlerde kullandığı bir sıfat olarak, Crossvvoods kültürünün bir parçasıydı. Eski Irk mensubu beş kişi mezar yolculuğunun son aşama-sında baş aşağı halde kazıklara bağlanmış, hakaretlere maruz kalarak üstlerine çöpler fırlatılmışken, yoldan çıkmışlar hafta-lar boyunca çöplüğe taşınan hurma yapraklarından oluşan ka-lın bir yığına yatırılmıştı. Bunlar Eski İrk mensuplarının cesetlerinden ayrı bir yere, tabii arkalarından dua edilmeksizin, ama onlardan farklı ola-rak, saygı gösterilerek gömülecekti. Yoldan çıkmışlar tüm ekip üyeleri gibi yaradılış havuzlarından gelmişlerdi. İnsanlarla

317

Page 307: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

benzerlik taşısalar da bir şekilde ekip üyelerinin hısımları sayılırlardı. Gunny, Nick veya herhangi bir ekip üyesi için yoldan çıkmışlardan biri olabilecekleri ve çöp tarlasının koruyucularından biri değil de, çöp olarak buraya yollanabileceklerini hayal etmek çok kolaydı. Kamyon durduğunda Nick ve on dört kişiden oluşan ekibi kamyona tırmandılar. Bunu yaparken, daha önce ilk kamyon-daki cesetleri parçalamak ve yere indirmek için yaptıkları gibi vahşice değil, belli bir merak ve biraz da korkuyla hareket ediyorlardı. Huşu içinde oldukları da söylenemezdi. Karnavallarda ucubelerin teşhir edildiği eski günlerden kalma zamanlarda Eski Irk mensubu bir adam sahneye çıkar, gözünü garip görünüşlü ucubeye diker ve kendi kendine, İşte, Tanrı'nm lütfü, derdi. Nick ve adamlarından bazıları o an, ucube gösterisinin sahibini zor duruma düşürecek benzer acıma duygusundan uzak olsalar da, buna yakın bir şeyler hissediyorlar, ama hiçbiri, bu yoldan çıkmışların çektiği işkence ve azabı düşünmüyordu. Onlar için, yoldan çıkmışlar, yaratıcılarının makinelerinde sadece azap duymak ve işkence görmek için yaratılmışlardı, bu durum onların ortak paydaları ve kör talihiydi. Kalplerinde üstünlük kavramına yer yoktu, batıl inanç hepsi için yasaklanmıştı ve Eski Irk'ın doğa ötesi kutsiyet algı-lamasıyla alay ederlerdi, ama şimdi hepsi yoldan çıkmışların cesetleri önünde diz çökmüş, onların çarpılmış, meşum hatla-rına şaşkınlık içinde bakıyor, bir çeşit hayvansı merakla, gize-min verdiği ürpertiyle ve bilinmeyeni anlama çabasıyla garip bir hal almış bedenlerine dokunuyorlardı.

318

Page 308: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

68. BÖLÜM

Rombuk Manastın'nın pencerelerinin ardındaki karla kaplı Himalayaların yüksek tepeleri, fırtına habercisi bulut yığınla-rının ateşte çok kalmış demir tava üstünde oluşan siyah be-neklerini andıran görüntüleri nedeniyle gözden kaybolmuştu. Yün cübbesi ve kazıdığı başının gerisine attığı kukuletasıy-la manastırın yaşlı rahiplerinden Nebo, Arnie ve Deucalion'a eşlik ediyor, koridor boyunca resmedilmiş çeşitli dini figürler, tütsüden gelen tatlı koku, yağlı kandillerden, sunak masalarından ve duvardaki şamdanlardan yayılan ışığın sayesinde yumuşamış taş zemin üstünde ilerlemelerine yardımcı oluyordu. Rahiplerin odaları dekoratif anlamda kasvetliden, çok sadeye farklı sıfatlarla tarif edilebilirdi. Bir otistik bu sadeliği çekici, hatta yatıştırıcı bulabilirdi, ama Rombuk'ta hiç kimsenin bu tipik odaları bir çocuk ziyaretçiyle paylaşmasına izin veril-mezdi. Bu din adamları dini yönleri kadar nezaketleri ve misafir-perverlikleriyle de tanınırlardı ve manastırdaki birkaç odayı misafirlerine ayırmışlardı. Bu odalardaki mobilyalar ve süsle-meler, saf meditasyonun izinde yürürken dünyevi konfora ihtiyaç duymayan ve asla duymayacak ziyaretçilere göreydi.

319

Page 309: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Deucalion Rombuk'ta yıllarca kaldıktan sonra birkaç gün önce buradan ayrılmıştı. Manastır tarihinde burada ondan da-ha fazla kalan kimse yoktu ve duvarların çevrelediği bu yerde karnavallardayken edindiğinden çok daha fazla arkadaş edin-mişti kendine. Birkaç aydan önce dönmesi beklenmiyordu, tabii eğer dö-neceği varsa... Ancak bir geceden fazla kalamayacak da olsa, ayrıldıktan bir haftadan daha kısa zaman içinde kendini yine burada bulmuştu. Nebo'nun onlara gösterdiği oda, tipik bir rahip odasının üç, dört misli büyüklüğünde bir odaydı. Büyük duvar halıları duvarları süslüyor, el yapımı kırmızı kilimler yürürken çıkan sesin yankılanmasını engelliyordu. Yatağı çevreleyen bir per-de vardı, mobilyalar rahat bir biçimde döşenmişti ve bronz-dan dekoratif bir işlemeyle süslü büyük şömine odaya hoş bir aydınlık ve bir dizi havalandırma sisteminin de yardımıyla is-tenilen sıcaklığı sağlıyordu. Nebo odanın çeşitli yerlerine dağılmış şamdanları yakmış, yatağı yapmak için çarşafları çıkarırken, Deucalion Arnie'yle birlikte şöminenin karşısındaki koltuğa oturmuştu. Şömineden yayılan ışığın altında, onunla ilk karşılaşmasında aralarında bir sıcaklık oluşmasını sağlayan madeni para nu-marasını tekrarlıyordu. Parlayan para gözden kaybolup tekrar ortaya çıkar ve ardından sonsuza dek yok olurken, Deucalion bir yandan da Arnie'ye New Orleans'taki durumdan söz edi-yordu. Çocuğun, anlattıklarını anladığından yana bir şüphesi yoktu, onu korurcasına bir tutum sergilememiş, gerçekleri an-latmış, hatta ablasının cesaretinin nelere mal olabileceğinden söz etmekte bir sakınca görmemişti. Arnie otizmin elinde hapsolmuş akıllı bir çocuktu, ama dünyada neler olup bittiğinin farkındaydı, ona engel olan bir-takım kısıtlamalara rağmen olayları birçok insana göre daha

320

Page 310: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

derinlemesine irdeleyebiliyordu. New Orleans'tan Tibet'e yaptığı olağanüstü hızlı yolculuk paniklemesine neden olmadığı gibi, tam tersine canlanmasını sağlamıştı. Manastıra vardıklarında Deucalion'ın gözlerinin içine bakıp biraz şaşkın, daha çok neler olup bittiğinin farkında bir halde, "Oh," demiş, ardından ağzından, "Evet," sözcüğü çıkmıştı. Arnie madeni parayı alışılagelmişin dışında sakince izliyor, ama Deucalion'ı can kulağıyla dinlemeyi ihmal etmiyordu, çok uzaklarda olması beklenen kötü olaylar yüzünden kabuğuna çekilmiş gibi bir hali de yoktu. Tam tersine; New Orleans'ta-ki çatışma hakkında daha çok bilgi sahibi oldukça ve ablasının şeytana karşı direniş gösterme kararlılığını anladıkça daha da yatışıyordu. Nebo, Arnie'nin dünyanın karanlık tarafındayken akşam yemeği yemediğini duyduğunda, kürenin sabahı yaşayan bu tarafında onun güzel bir kahvaltı etmesini sağlayacak yemek-ler hazırlanmasını istemişti. Şimdi genç bir rahip içeri girmiş, odanın tek penceresinin yanında duran sehpanın üstüne elin-deki geniş sepetten çıkardığı kahvaltılık yiyecekleri koymak-taydı. Çocuğun her gün üzerinde çalıştığı Lego kalenin yerine De-ucalion, Nebo'dan manastırın koleksiyonunda bulunan basit birkaç yap-boz oyununun yanı sıra, bizzat kendisinin birkaç kere üstünde çalıştığı ve bir meditasyon olarak gördüğü Rhi-neland kalesi resminin bulunduğu bin parçalık diğer bir yap-boz oyunundan getirmesini rica etmişti. Şimdi, çocuk sehpanın yanında durmuş, kahvaltısını yapa-cağı, aralarında portakal peynirinin de bulunduğu, ama yeşil hiçbir şey ihtiva etmeyen cazip birtakım yiyeceklere dikmişti gözünü. O sırada bir başka rahip elinde yap-boz oyunlarıyla odaya girmişti. Deucalion Arnie'yle birlikte oyunları inceler-ken, ona yap-boz resimlerinin Lego oyununun iki boyutlu bir

Gece Şehri /F21321

Page 311: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

türü olarak düşünülebileceğini izah ediyor, çocuk da kale res-mine merakla bakıyordu. Deucalion çocukla mümkün olduğunca göz göze gelmek için dizlerinin üstüne çöküp onu omuzlarından tutarak, "Artık seninle kalamam, ama geri döneceğim. Bu arada sen, Tann'nın çocukları arasında gezinen serserilerin de hâlâ O'nun çocukları olduğuna inanan ve onları da kendileri kadar seven Nebo ve kardeşleriyle birlikte burada güvende olacaksın. Ben yaratıcıma el kaldıramadığımdan ablan kahramanım ve yardımcım olmak zorunda, ama onu korumak adına tüm gücümü kullanacağım. Yine de işler oluruna varır, her birimiz kendimizce bu olayları değerlendirmeliyiz, ablan gibi cesaretle davranmalıyız," dedi. Bu sözler üzerine çocuk Deucalion'ı kucakladığında o bu tepkiye pek de şaşırmamış, aynı şekilde karşılık vermişti.

322

Page 312: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

69. BOLUM

Carson'ın haksız yere cinayetle suçlanmaktan kurtardığı Vicky'nin kız kardeşi Liane, Fransız Mahallesi'nden pek de uzakta olmayan Faubourg Marigny'de bir apartmanda yaşıyordu. Kapıyı açtığında yanında bereli bir kedi vardı. Liane başında kırmızı ponponlu bere olan siyah kediyi eline aldı. Liane çok tatlı görünüyordu, kedininse utanmış bir hali vardı. Michael, "Biraz önce gördüğümüz farenin gülmekten ölme nedeni şimdi anlaşılıyor," dedi. Vicky eve gelmeden önce arabada ayılmış, ayaklarının üs-tünde durabiliyor, ama pek de iyi görünmüyordu. Kedinin ba-şını okşayıp içeri girerken kız kardeşine, "Merhaba tatlım, ben galiba kusacağım," dedi. Michael, "Carson evinde böyle şeylerin olmasına izin ver-mez," dedi, "bu yüzden biz de buraya geldik. Vicky'nin kusması biter bitmez onu eve götüreceğiz." Liane, Carson'a dönerek, "Asla değişmeyecek," dedi. "Asla. Bir kaya kadar katıdır." Vicky midesinin yatışması için biraz biranın iyi geleceğine karar vermiş ve herkesi mutfağa çağırmıştı.

323

Page 313: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Liane kediyi yere bıraktığında kedi tiksinircesine bir tavırla silkinmiş, bereyi başından atıp durumu Hayvan Hakları Ör-gütüne ihbar etmek istercesine bir telaşla odadan ayrılmıştı. Liane herkese içecek bir şeyler verirken Carson, "Kalp kri-zine sebep olacak kadar kafeini bol bir şey istiyorum," dedi. Michael da aynı isteği tekrarlayınca, Liane buzdolabından iki Red Bull şişesi çıkarıp uzattı. Michael, "Şişeden içeriz," dedi. "Hanım evladı değiliz." Bira şişesini şimdiden yarılamış olan Vicky, "Evde neler oldu öyle? Randal da kimdi? Dünyamı karartan o iki kişi de nere-den çıktı? Arnie'nin güvende olduğunu söylediniz, ama nere-de?" diye sordu. Carson, "Bu uzun bir hikâye," dedi. Vicky, "O ikisi çok güzel bir çiftti," dedi. "Öylesine bir çiftin kloroform kullanarak birilerine saldıracağına hayatta ihtimal vermezsiniz." Carson'ın, Bu uzun bir hikâye ifadesinin, sağlıklı bir açıklama olsa da Vicky'yi tatmin etmeyeceğini düşünen Michael, "O çift hakkında söylenebilecek şeylerden biri, profesyonel katil-ler olduklarıdır," dedi. Midesi yatışmışa benzeyen Vicky öfkeden kıpkırmızı kesil-miş halde, "Profesyonel katillerin mutfağımızda ne işi var?" diye sordu. Michael, "Bizi profesyonelce öldürmeye gelmişler," diye açıkladı. "İşte bu yüzden birkaç günlüğüne New Orleans'tan ayrıl-manız gerek," dedi Carson. "New Orleans'tan ayrılmak mı? Ama onlar beni değil, sizi öldürmeye gelmiş olmalılar. Benim düşmanım yoktur ki." Liane onunla aynı fikirde olduğunu belirtmek istercesine, "Asla," dedi, "o dünyanın en şeker insanıdır." "Ama onları gördün," dedi Carson, "artık listelerine sen de

324

Page 314: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

dahil oldun." "Bana polis koruması sağlasan yetmez mi?" Michael, "Bunu yapabileceğimizi sanıyorsun, değil mi?" diye sordu. Carson gerçeği açıklarken, "Polis teşkilatında kimseye gü-venmiyoruz," dedi. "Orada da ciddi bir yozlaşma var. Liane, Vicky'yi birkaç günlüğüne şehir dışına götürebilir misin?" Liane kız kardeşine dönerek, "Leelee teyzede kalabiliriz. Zaten o da gelmemizi arzu ediyordu," dedi. Vicky, "Leelee teyzeyi severim," dedi, "tabii kutupların yer değiştirmesiyle ilgili vaaz vermediği zamanlar." Liane, "Leelee teyze, dünya nüfusunun eşit olmayan dağılımı yüzünden manyetik kutupların ağırlığının dengesini yitir-diğini, bunun da medeniyetin sonu olacağına inanıyor," diye açıklama gereği duydu. Vicky, "On milyon insanın Hindistan'dan Kansas'a kaydı-rılmasının gereği üstüne saatlerce konuşmadığı zaman çok eğlenceli biridir," dedi. Carson, "Leelee nerede yaşıyor?" diye sordu. "Shreveport'ta." "Michael, orası sence yeterince uzak mı?" "Tibet kadar olmasa da, iş görür. Vicky, arabanı ödünç al-mamız gerek." Vicky kaşlarını çattı. "Kim kullanacak?" Michael, "Ben," dedi. "Tamam, alabilirsiniz." Liane, "Leelee teyzeyle birlikte birkaç gün geçirmek hoş olacak," dedi. "Sabah erkenden yola çıkarız." Carson, "Hemen çıkmanız gerek," dedi. "Bir saat içinde..." Vicky, "İş o kadar mı ciddi?" diye sordu. "Evet." Carson ve Michael evden ayrılırlarken dördü birbirlerine

325

Page 315: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

sarıldı, ama hakarete uğramış kedi inzivaya çekilmiş gibi bir kenarda duruyordu. Sokakta arabaya doğru yürürlerken Carson araba anahtar-larını Michael'a fırlatınca Michael, "Nedir bu?" diyerek anah-tarları ona iade etti. Carson, "Vicky'ye arabayı senin kullanacağına dair söz verdin," diyerek, anahtarları yine ona doğru attı. "Söz vermedim, sadece 'Ben kullanırım,' dedim." "Zaten araba kullanmak içimden gelmiyor. Arnie konusunda çok endişeliyim." Michael anahtarları yine ona fırlatırken, "Arnie güvende," dedi. "O, Arnie. Korkmuş, karşılaştığı yeni birçok şey yüzünden bunalmış bir halde ve kendisini terk ettiğimi düşünüyor." "Hayır, öyle düşünmüyor. Deucalion'ın Arnie'yle arasında bir çeşit bağ var. Bunu sen de gördün. Deucalion onun olan bi-teni anlamasını sağlayacaktır." Anahtarları Michael'a doğru havaya savuran Carson, "Tibet... Tibet'e nasıl gidilir, onu bile bilmiyorum," dedi. "Baton Rouge'a gidip, sola döneceksin," diyen Michael, Carson'ın önüne geçerek onun Honda'nın yolcu koltuğuna açılan kapıya uzanmasını engelledi. "Michael, her zaman araba kullanma tarzımdan şikâyet eder durursun, işte sana fırsat." Carson'ın anahtarları ona teslim etmesi, içine düştüğü ümitsizliği vurguluyordu. Michael onu daha önce hiç böyle görmemişti, Carson'ın aklı karışmış bu halinden hoşlandığını düşündü. "Carson dinle. Arnie şimdi burada, Yeni Irk'ın çöküşünün yaşandığı bu günlerde yanımızda olsaydı, tabii olan biten ger-çekten buysa, onun hakkında çok daha fazla endişeleniyor olurdun."

326

Page 316: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Ne olmuş yani?" "Yani, Tibet konusunda endişelenmeyi bırak artık. Bana gözü yaşlı kadın numarası falan da yapma." "Oh öyle mi? Sözlerin çok kabaydı, doğrusu." "Ne yapalım, bazen olaylar öyle görünüyor insanın gözüne." "Öyle göründüğü filan yok. Bu sözler çok kabaydı." "Ne gördüysem onu söyledim. Sulu gözlü kadınlar gibi davranmaya başladın." "Hiç böylesine alçalmamıştın Michael." "Ama gerçek böyle. Bazı insanlar gerçeği kaldıramayacak kadar çok yumuşak ve kırılgan oluyor." "Seni kışkırtıcı piç, seni." "Kısasa, kısas." "Kısasa kısas neymiş gösteririm ben sana. Ver şu kahrolası anahtarları." Carson anahtarları Michael'ın elinden kapıp şoför koltuğuna yöneldi. Kemerlerini bağlamışlar, Carson anahtarı kontağa yerleş-tirmişken Michael, "Biraz sert olmalıydım," dedi. "Nede olsa arabayı benim kullanmamı istedin. Bu da beni çok korkuttu." Carson, "Ben de senin kullanmandan korktum," dedi, motoru çalıştırırken. "Arabayı kullansan bütün dikkatleri üstümüze çekecektin, arkamızdaki tüm arabalar kıçını kaldırman için kornaya asılacaklardı."

327

Page 317: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

70. BÖLÜM

Deucalion Rombuk Manastın'ndan Peder Patrick Ducha-ine'nin mutfağına gelmiş, Pastor Laffite'den Merhametin Elleri gerçeğini öğrenmiş olmasına rağmen, daha önceden söz verdiği gibi onu acıdan kurtarmak üzere hazırlanmıştı. Peder ışıkları açık bırakmıştı. İki kahve kupası ve iki konyak bardağı, Deucalion iki saat önce ayrılırken olduğu gibi ma-sanın üstünde duruyordu, ama şişelerden biri bıraktığından farklı olarak boşalmış, diğerinin dörtte birlik kısmı içilmişti. Laffite'in bu dünyadan ayrılmasına yardımcı olmak Deuca-lion'ı beklediğinden daha çok etkilemiş, aynı kaderi Duchaine'e de lütfedeceği gerçeğinin verdiği heyecanla, daha önce kahve içtiği kupaya hatırı sayılır miktarda konyak doldurmuştu. Deucalion kupayı dudaklarına götürmüş, ama bir yudum bile alamamış, çünkü tam o sırada yaratıcısı holden mutfağa girmişti. Victor şaşırmış gibi görünüyor, ancak ilk yaratığının iki yüz yıl önce yok olup gittiği inancını taşıyan biri olarak çok da hayrete düşmüşe benzemiyordu. "Demek kendine Prometheus'un*

* Prometheus: Yunan mitolojisinde gökten ateşi çalıp insana veren kahraman, (ç. n.)

328

Page 318: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

oğlu Deucalion'm adını verdin. Bu, haddini bilmezlik mi, yoksa yaratıcınla alay etmenin bir yolu mu?" Deucalion kendini aşırı derecede beğenen yaratıcısıyla yüz yüze geldiğinde daha önceden tahmin etmediği ölçüde korku duyduğunu hissetti. Aslında korku duymaktan daha çok öfke doluydu. Bu, pat-lama noktasına gelinceye dek kendi kendini besleyecek ve gazap duygusunu körükleyerek bir dizi şiddet hareketini hayata geçirmeye neden olacak bir öfkeydi. Böylesine bir öfke, o bir zamanlar kendini kontrol etmeyi öğrenene dek masumlar için de tehlike oluşturmuştu. Şimdi, bu dizginlenmemiş öfkesi yaratıcısının karşısındayken bizzat kendisini tehlikeye atacak, kontrolünü kaybetmesine neden olup, çaresiz ve kırılgan bir hale gelmesine yol açacaktı. Victor arka kapıya şöyle bir göz atarak, "Nöbetçileri atlat-mayı nasıl basardın?" diye sordu. Deucalion elindeki kupayı sert bir hareketle masaya bıra-kırken içindeki hiç içilmemiş konyağın bir kısmı döküldü. Victor mutfağa doğru bir adım daha atarken, "Dövme mas-kenle ne de güzel görünüyorsun. Bu maskenin karşındakinin iğrenme duygusunu hafifleteceğine gerçekten inandın mı yoksa?" dedi. Deucalion yaşadığı hayal kırıklığıyla, istemeden de olsa bir adım geri attı. "Ve böyle siyahlara bürünmüş halinle buralar için çok garip bir görüntün var," dedi Victor. "Birinin yasını mı tutuyorsun? Bir zamanlar senin için yarattığım, ama sonra yok ettiğim eşin için mi yas tutuyorsun yoksa?" Deucalion iri ellerini yumruk yapıp sıktı, Victor'a vurmak istese de yapamamıştı. "Tam bir hayvansın," dedi Victor. "Seni yarattığım için utanç duyacağım neredeyse. Bugünlerde çok daha zarif şeyler

329

Page 319: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

yaratıyorum. Ama hepimiz bir yerlerden başlamak zorunday-dık, değil mi?" "Sen bir kaçıksın, her zaman öyleydin," dedi. "Hayvan konuşuyor!" diye eğlendi Victor, alaycı bir ifadeyle. "Canavar yaratıcısı canavara dönüşmüş." "Hayvanımız esprili olduğunu sanıyor," dedi Victor. "Ama benimle sohbet edebilme yeteneğine kimse bir şey diyemez. Sana sadece hayat vermiş, bir kelime bile öğretmemiştim, ama şimdi bir hayattan daha fazlasını verdiğimi görüyorum... İki yüz yıl ve daha fazlası... Ben bu kadar süredir hayatta kalabilmek için çok uğraştım, ama senin ölümlü olduğunu sanıyordum." "Bana verdiğin tek şey acı. Uzun süre yaşamam, o gece ya-şanan yıldırım düşmesinin sonucu." "Evet, Peder Duchaine buna inandığından söz etmişti bana. Eh, haklıysan o zaman yağmurlu havalarda herkes tarlanın ortasına dikilsin, sonsuza dek yaşamak için üstüne yıldırım düşsün diye beklesin." Deucalion'ın öfkesi kabardıkça görüşü de kararıyor, gözle-rinde beliren yıldırım düşmesinin hatırası olan parlaklık, daha önce görülmemiş şiddette nabız gibi atarken, damarlarına hü-cum eden kan kulaklarında çınlıyor ve yorgun bir at gibi hızla nefes alıp verdiğini duyabiliyordu. Ona hayretle bakan Victor, "Ellerini öylesine sıkmışsın ki, tırnak uçlarınla avuç içinden kanını çekecekmişsin gibi bir halin var. Bu kadar nefret hiç de sağlıklı değil, rahatla biraz. Hep bu anı beklemiyor muydun sen? İşte, o an geldi, tadını çıkarsa-na," dedi. Deucalion parmaklarını gevşetti biraz. "Peder Duchaine yıldırım düşmesinin senin kaderini çizdi-ğinden de söz etmişti. Kaderin beni yok etmekmiş ... Eh, kar-

330

Page 320: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

şındayım işte..." Deucalion acizliğini kabul etmekten kaçınsa da, ne yaptığını fark edene dek gözlerini yaratıcısının delici bakışlarından kaçırdı. Victor, "Maden işimi bitiremiyorsun, o zaman ben, çok uzun bir süre önce tamamlamayı başaramadığım bir şeyi ta-mamlayayım," dedi. Deucalion bakışlarını bir kez daha yaratıcısına çevirdiğinde Victor'ın bir tabanca çektiğini gördü. "357 Magnum," dedi Victor. "158'lik kaplama mermileriyle dolu bir Magnum ve ben nereye nişan alacağımı çok iyi biliyorum." Deucalion, "O gece," dedi, "yaşanan fırtınada kaderim tayin edilirken, evrenin kuantum doğasını anlama yeteneği de bahşedildi bana." Victor yine gülümsedi. "Ah, bilgiyi doğrudan beyne yükleme sisteminin ilk hali desene." Deucalion elini kaldırdığında başparmağıyla işaret parmağı arasında madeni bir para belirdi. Parayı havaya fırlattı, para havaya yükselirken gözden kayboldu. Yaratıcısının yüzündeki gülümser ifade daha da belirgin-leşmişti. Deucalion başka bir madeni para daha çıkarıp onu da havaya fırlattı, para yükseldi, bu kez gözden kaybolmamıştı. Düşüp, masaya çarptığında çıkan sesle birlikte Deucalion da ortadan yok olmuştu..

331

Page 321: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

71. BÖLÜM

Carson arabayı kullanıyor, Michael da elinde silahla yanında tetikte bekliyordu. En azından bu, dünyada birtakım şeylerin eskisi gibi gittiğini gösteren bir görüntüydü. Michael, Deucalion'ın cep telefonunu aramış, ama her za-manki gibi Jelly Biggs'in telesekreteri çıkmıştı karşısına. Mesaj bırakarak, gece yarısı Luxe Sineması'nda onunla buluşmak istediğini söyledi. Carson, "O zamana dek ne yapacağız?" diye sordu. "Bir ara daireme uğrama riskini alabilir miyiz dersin? Evde biraz nakit para bırakmıştım. Ayrıca ufak bir bavul da hazırlarım." "Oraya gidip bir bakalım." "Sesten daha yavaş gitmeye çalış, bu arada." Daha da hızlanan Carson, "Deucalion'ın o Hudini numarasını nasıl yaptığını düşünüyorsun?" diye sordu. "Bana sorma, hokkabazlık konusunda hiçbir şey bilmem. Hani, sanki burunlarını koparıyormuş gibi yapıp, gerçekte başparmağını ortaya çıkardığın, çocuklara yaptığımız o şaka var ya?" "Evet."

332

Page 322: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"O numarayı yaptığımda, çocuklar bana salağın tekiymi-şim gibi bakarlar ve 'O senin aptal başparmağın,' derler." "Seni çocuklarla şakalaşırken hiç görmemiştim." Michael, "Çocuksu şakalardan hoşlanan bir, iki arkadaşım var," dedi. "Mecbur kaldığımda bebek bakıcılığı da yapmış-tım." "Eminim çocuklarla aran iyidir." "Dinozor Barney değilim, ama kendimce bir şeyler buluyo-rum." "Barney o elbiseler içinde domuz gibi terliyor olmalı." "Milyonlar versen beni Barney olmaya ikna edemezsin," dedi Michael. "Çocukken Koca Kuş'tan nefret ederdim." "Neden?" "Kendini beğenmiş, sıkıcı bir şeydi," dedi Carson. "Peki çocukken beni en çok korkutan şeyin ne olduğunu biliyor musun?... Yumoş Ayı..." "Yumoş Ayı'yı hatırlamıyorum." "Şu kumaş yumuşatıcısı reklamındaki ayı. Hani birileri bornozlarının veya havlularının ne kadar yumuşak olduğundan söz ederken, Yumoş Ayı da kıkırdayarak bir yastığın arkasında saklanır veya bir iskemlenin altından sürünür." "İnsanların memnuniyetinden mutlu olmuştur da ondan." "Hayır, onun sapıkça bir kıkırdaması vardır, gözleri de cam gibidir. Zaten saklanmak ve kıkırdamak için o evlere girmeyi nasıl başarıyordu ki?" "Yumoş Ayı'nın bir sapık olduğunu mu söylüyorsun?" "Kesinlikle. Kıkırdadığı zamanlarda bir pençesiyle ağzını kapatırdı. O zamanlar dişlerinin görünmesini istemediği için öyle yaptığını düşünürdüm." Carson, "Yumoş Ayı'nın çürük dişleri mi vardı?" diye sordu.

333

Page 323: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Ben onun bozuk, küçük azı dişlerini gizlediğini düşünür-düm. Dört veya beş yaşındayken ne zaman bir oyuncak ayıyla yatsam hep kâbus görürdüm. Kâbuslarımda da Yumoş Ayı vardı, boyun damarımı ısırıp, kanımı emmeye çalışırdı." "Hiç adetin olmadığı kadar mantıklı konuşuyorsun," dedi Carson. "Belki bir gün polisliği bırakırsak bir oyuncakçı dükkânı açarız." "Oyuncakçı dükkânı işletirken silah da taşıyabilir miyiz?" "Taşımamak için bir neden göremiyorum," dedi Michael.

334

Page 324: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

72. BÖLÜM

Cindi LovewelI, Michael Maddison'ın dairesinin mutfak masasında oturmuş, elinde cımbızla Benny'nin sol gözündeki son kıymığı da çıkartıyordu. Benny, "Nasıl görünüyor?" diye sordu. "Pek iyi değil, ama iyileşecek. Görebiliyor musun?" "O gözümle baktığımda her şey bulanık, ama sağ gözümle net görüyorum. Artık eskisi gibi yakışıklı görünmeyeceğim." "Merak etme, yine eskisi gibi olacağız. Bir şey içmek ister misin?" "Ne var?" Cindi buzdolabına gidip bir baktı. "Dokuz çeşit gazoz ve bira." "Kaç kutu bira var?" "Altılı iki paket görüyorum." Benny, "Paketlerden birini alayım," dedi. Cindi altılı paketlerden birini masaya koydu. İçlerinden iki şişe alıp kapaklarını açtılar ve biraları yudumlamaya başladı-lar. Cindi'nin bileği tam olmasa da büyük ölçüde iyileşmişe benziyordu.

335

Page 325: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Maddison'ın dairesi bir stüdyo daireden biraz daha genişti. Mutfak, yemek yenecek yere ve oturma odasına açılmaktaydı. Cindi ve Benny oturdukları yerden ön kapıyı görebiliyorlardı, kapının açılması halinde rahatlıkla duyabileceklerdi. Maddison, eve gelmesi durumunda kapıdan adım atar atmaz ölecekti. Belki o kaltak da onunla birlikte gelirdi, böylece işi bitirmiş olurlardı. Cindi kısır olması yüzünden O'Connor'a acıyor, ama yine de onu en zalim biçimde öldürmek istiyordu. Benny ikinci biranın kapağını açarken, "Peki o dövmeli adam da kimdi?" diye sordu. "Ben de onu düşünüyordum." "Eski Irk'tan değildi. Bizlerden biri olmalı." Cindi, "Bizden daha güçlüydü," dedi. "Çok daha güçlü... Bizi iyi benzetti." "Yeni bir model olmalı." "Pek de yeni bir modele benzemiyordu aslında," dedi Cindi. "Bu arada, aklımın bir köşesinde vudu var." Benny içini çekerek, "Bırak şimdi vuduyu filan düşünmeyi," dedi. Benny'nin hayal gücü bazen bir Gama'ya göre hiç de yeterli değilmiş gibi geliyordu Cindi'ye. "Adamın yüzündeki dövme bir tür veve gibiydi," dedi. "Saçmalık bunlar." "Veue, astral gücün kuvvetini ve şeklini temsil eden bir ta-sarımdır." "Yine garip garip konuşmaya başladın." "Birileri Kongo veya Petro tanrısı yoluyla bize kötü bir büyü yapmış ve yollamış olmalı." "Kongo ta Afrika'da." Cindi sabırla, "Vudu'nun üç farklı dinsel ayini veya bölü-

336

Page 326: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

mü vardır," dedi. "Rada, iyiliksever tanrıların gücünü çağını "Neler dediğinin farkında mısın?" "Kongo ve Petro, iki farklı şeytani tanrının gücünden ya-rarlanmak ister." "Sen buna vudu bilimi diyorsun, oysa tanrıların bilimle ilgisi yoktur." Cindi, "Onlar da fizik kanunları gibi güvenilir kanunlar gibi iş görse," diye ısrar etti, "ve birileri Kongo veya Petro büyüsünü çağırıp peşimizden yollasa, o zaman neler olur görürsün."

Gece Şehri / F22 337

Page 327: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

73. BÖLÜM

Victor, gece boyunca Merhametin Elleri'nde çalışmamak kararı alıp eve döndüğünde, Erika Helios akşam yemeğini bitirmiş, misafirlerin ağırlandığı oturma odasında bir süredir konyak içiyor, odanın tadını çıkarıp cam muhafaza içindeki şeyin ne olduğunu düşünmemeye çalışıyordu. Victor Erika'yı bulduğunda Erika, "İyi akşamlar canım. Bu çok hoş bir sürpriz oldu, seni yarın sabahtan önce göremeye-ceğimi sanıyordum," dedi. Victor kirli tabaklara şöyle bir bakıp, "Akşam yemeğini oturma odasında mı yedin?" diye sordu. "Yemeğimi, sonra konyağımı da içebileceğim bir yerde ye-mek istedim. Christine de konyağı evin istediğim herhangi bir yerinde içebileceğimi söyledi, ben de buradayım işte. Yemeği burada yemek çok da hoş oldu aslında. Bir ara misafirlerimizi akşam yemeğine davet edip yemeği de oturma odasında ye-riz." "Kimse yemeğini oturma odasında yemez," dedi Victor, kesin ve sert bir ses tonuyla. Erika o an Victor'ın havasında olmadığını anlamıştı, ama iyi bir eşin görevleri arasında kocasını havaya sokmak da var-

338

Page 328: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

di, o da hemen yanındaki bir iskemleye Işarel ptllp m "Neden bir iskemle çekip benimle birlikte bira/ kon} yorsun? Buranın akşam yemeği için oldukça hoş bir ycı oldu ğunu sen de göreceksin," dedi. Erika'ya dik dik bakan Victor, "Oturma odasında, on seki zinci yüzyıldan kalma üç yüz bin dolarlık Fransız yazı masasının üstünde yemek yiyorsun sen!" dedi. Victor'ın kötü havası aniden daha da kötüleşmişe benziyordu. Korkan ve kafası karışan Erika, yine de kocasının kalbini kazanmak umuduyla söze girdi. "Oh, bu mobilyanın tarihi de-ğerini biliyorum canım. Antikalar konusunda çok iyi programlandım, eğer..." Victor aniden Erika'yı saçından yakalayıp ayaklarına doğru çekti ve yüzüne üç kez oldukça sert vurdu. "Diğer dördü gibi bu da hiçbir işe yaramayan, salağın teki," derken bağırıyor, bu arada Erika'nın yüzüne tükürük saçı-lıyordu. Onu geriye doğru ittiğinde Erika bir an sendeledi ve küçük bir masaya çarptı. Masanın üstündeki Çin vazosu Acem halısının üstüne düşmüş, ama yine de kırılmıştı. "Özür dilerim," dedi Erika, "çok özür dilerim. Oturma oda-sında yemek yenmemesi gerektiğini anlayamamıştım. Şimdi ne kadar aptalca davrandığımı görebiliyorum. Galiba görgü kuralları hakkında daha titizlikle..." Victor bu kez Erika'ya daha önceden hiç görülmemiş bir hırsla ve vahşice saldırdı. Erika böyle bir şeyin altından kalkabileceğini hayal bile edemezdi. Victor ona önce elinin tersiyle, sonra yumruklarıyla vurmuş, hatta ısırmış, bu esnada onun acıyı duymama özelliğini kullanmasını yasaklamış, Erika da tabii olarak kendini savuna-mamış ve çok büyük bir acı yaşamıştı. Victor çok öfkeliydi ve zalimce davranmıştı. Erika, hak et-

339

Page 329: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

meşe böylesine bir zalimlikle yüz yüze gelmeyeceğini biliyordu. Hissettiği utanç duygusu, çektiği acıdan daha fazlaydı neredeyse. Victor sonunda onu yerde bırakıp odadan çıktığında Erika olduğu yerde uzun bir süre kaldı. Derin nefes almak canını yaktığından hafifçe solumaya çalışıyordu. Bir süre sonra yerden kalkıp kanepeye oturdu ve sırtını dayadı. O an şok içindeyken birçok emsalsiz ve pahalı eşyanın kanıyla lekelendiğini fark etti. Dâhi kocasının mucizevi leke çıkarıcısını, hizmetkârının parmaklarını kopardığı anlar dışında da kullanmak üzere icat ettiğini anlamıştı. 0, eğer son Erika olacaksa bu olaydan bir ders çıkarmalı, kocasının her sözünü ve ona verdiği her cezanın nedenini de-rin derin düşünmeliydi. Yaşananları iyice analiz edebilirse çok daha iyi bir eş olacağı kesindi. Ancak şu belli olmuştu ki, önünde kat etmesi gereken yol, başta düşündüğünden çok daha çetin bir yoldu.

340

Page 330: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

74. BÖLÜM

Yoldan çıkmışlara ait üç ceset kamyonun hurma yaprakla-rıyla kaplanmış yatağından alınmış, örtülere sarılarak Eski Irk'a ait beş cesetten makul bir uzaklığa gömülmek üzere me-şalelerin ışığı altında çöp tarlasının fazlaca derin olmayan bir bölümüne taşınmıştı. Bu, ölüm dansına kıyasla çok daha sade bir törendi, onun kadar heyecan uyandırmamış, hatta kefene sarılı cesetler or-tak mezarlarına konulmak üzere sıra sıra dizildiğinde ekip üyelerinden bazıları huzursuz olmuştu. Defin işleminin ardından kadın ve erkeklerden oluşan ekip birbirlerini temizlemek üzere duşlara gidecekti. Orada cinsel ilişkiye girip, eğlencelerine şafak sökünceye dek devam ede-ceklerdi. Ekip üyeleri biraz önce dans etmiş, ölülerin üzerlerinde te-pinmişlerdi, hapsedilmiş saldırganlıklarını üstlerinden biraz olsun atmış olmaları gerekirdi, ama ne gariptir ki öfkeleri tazelenecek, yeniden su yüzeyine çıkacak ve cinsel ilişkiye heyecan verici bir vahşilikle gireceklerdi. Köpek burunlu Nick, diğerlerinin birbirleriyle cinsel ilişkiye girmeden önce yıkanma gereksinimi duymalarını bir şansız-

341

Page 331: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

lık olarak görüyordu. Nick, özellikle Gunny Alecto'nun pisliğe bulandığı zamanlardaki kokusundan hoşlanırdı. Gunny sabunlandıktan sonra da çekiciydi ama, onun yıkanmadan önceki halinden daha çok hoşlanıyordu. Gunny, yoldan çıkmışların üstünü örtecek çöpleri boşaltmak üzere çöp kamyonunu cesetlere doğru sürerken Nick'in aklı biraz sonra yaşanacak eğlence ve grup seksteydi. 0 bunları düşünürken birdenbire soluk renkli ve birkaç kol ve bacağı olan, şimdiye kadar hiç görmediği garip bir şey çöp tarlasının ortasında beliriverdi. Mantık dışı ölçülerde insan uzuvlarına, insan başına ve insan gövdesine sahip olan ve örümcek gibi hızlı hareket eden şey yoldan çıkmışlara ait üç cesedi kapıp onları çöp tarlasının içine çekti ve gözden kayboldu. O an çöp tarlası Nick'in ayaklarının altında sallanıyordu.

342

Page 332: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

75. BOLUM

Merhametin Elleri'ndeki ana laboratuvarda, temizlik ekibinin bir üyesi olan Lester adındaki Epsilon, büyük bir gayretle günlük temizlik ve bakım yapıyordu. Bay Helios laboratuvardayken Lester temizlik yapamazdı. Bay Helios etrafta toz alınır, yerler silinirken dikkatinin dağıl-masından hoşlanmazdı. Bu durum Lester'ın da işine geliyordu. Yaratıcısı çevresin-deyken hep huzursuz olurdu. Bay Helios Merhametin Elleri'nde sınırlı bir zaman geçirirdi, dehasının onu zorladığı anlarda çalıştığından, çalışma saatleri düzensizdi. O nedenle Lester binanın bu bölümünde her gün farklı saatlerde çalışmak zorundaydı. Şimdi olduğu gibi en çok geceleri çalışmaktan hoşlanır, diğer çalışanların yaratıcılarının yokluğunda ana laboratuvara girmek gibi bir riski almak istemedikleri anda işini görmeyi severdi. Aslında algılamasının çok ötesinde kalan karmaşık ve fan-tastik görünümlü makineler onu korkutuyor olmalıydı, ama gerçek bunun tam tersiydi. Makineler homurdanıyor, gurulduyor, tıkırdıyor, fıslıyor, bir sır vermek istercesine kıkırdıyor, ara sıra bipliyor, ama bu-

343

Page 333: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

nu yaparken çıkardıkları ses Lester'ın kulağına mekanik bir sesten çok, hızlı ve melodik biçimde söylenen sözler gibi geliyor ve o, bu sesleri çok rahatlatıcı buluyordu. Lester bunun nedenini bilmiyordu, üstünde düşünmemiş, anlamaya çalışmamıştı. Lester işini daha iyi yapmak adına ihtiyaç duyduğu şeyler dışında hiçbir şeyi anlamak için kafa yormazdı. Onun yerinde olan diğerleri için de geçerli olması gerektiği gibi, işi hayatıy-dı. Çalışmadığı anlarda zaman bir türlü geçmek bilmezdi. Bazen saatlerce oturur, kolunu kanatmcaya kadar kaşır, sonra iyileşmesini izler, ardından tekrar kaşır ve yine iyileşmesini izlerdi. Diğer zamanlarda binanın en alt katındaki, yaratıcısının temizlenmesine izin vermediği, molozların bulunduğu özel yere gider, beton duvarın önünde durup ritmik hareketlerle başını duvara vurur, içinde, onu bu hareketi yapmaya zorlayan duygu kaybolana dek bunu yapmayı sürdürürdü. Zaman, iş yaparken, işinin olmadığı anlara göre çok daha iyi geçiyordu. Lester işteyken neler yapması gerektiğini bilirdi. İşi ve boş zamanları dışında hayatındaki bir diğer şey, son zamanlarda yaşadığı geçici şuur kaybıydı. Ara sıra ayakta, uyu-muşçasına birden bire uyanıyor ve kendini, sonradan oralara nasıl geldiğini ve neler yaptığını hiç hatırlamadığı birtakım garip yerlerde buluyordu. Sonuçta Lester zamanının çoğunu çalışarak geçirmeye gayret ediyor, zaman geçsin diye henüz bir saat önce temizlediği yerleri tekrar tekrar temizliyordu. O akşam yaratıcısının masasının etrafını bezle ovarken bil-gisayarın karanlık ekranı birdenbire aydınlandı ve Annunci-ata'nın yüzü belirdi. "Bay Helios, Helios, Werner benden size Randal Altı'nın oda-sında olduğunu ve patladığını, patladığını söylememi istedi."

344

Page 334: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Lester ekrandaki yüze baktı. Ne diyeceğini bilemediğinden etrafı ovmaya devam etti. "Bay Helios, efendim, Werner size durumun aciliyetini, aciliyetini, aciliyetini iletmemi istedi." Bu kulağa kötü bir haber gibi geliyordu, ama Lester'i ilgi-lendiren bir şey de değildi. "Bay Helios, bir Alfa sizinle acilen, acilen, acilen görüşmek istiyor." Sinirlenen Lester, "Bay Helios burada değil," dedi. "Bay Helios, Werner'in, Werner'in, Werner'in İki Numaralı Tecrit Odası'nda sıkışıp kaldığını fark ettim." "Onu daha sonra tekrar aramalısın," dedi Lester. Annunciata, "Emirleriniz?" diye sordu. "Ne?" "Emirlerinizi alabilir miyim efendim?" "Ben Lester'ım, emir vermem, alırım." "Ana laboratuvarda kahve dökülmüş." Lester endişeli gözlerle çevresine bakındı. "Nerede? Ben kahve filan görmüyorum." Makineler her zaman olduğu gibi homurdanıyor, gıcırdı-yordu. Cam kürelerin, tüplerin içindeki renkli gazlar ve sıvılar fokurduyor, hararetleniyordu sadece. Patlayan hiçbir şey yoktu etrafta. Annunciata sert bir ifadeyle, "Annunciata, bakalım doğru anladığın tek bir şey var mıymış?" dedi. Lester onu temin edercesine, "Hiçbir şey patlamıyor," dedi. Annunciata, "Werner İki Numaralı Tecrit Odasında, kahve. Sistemlerini gözden geçir Annunciata, gözden geçir, gözden geçir," dedi. Lester, "Seni anlamıyorum," dedi. "Beni sinirlendiriyorsun."

345

Page 335: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Günaydın Bay Helios. Helios." "Ben laboratuvarın diğer tarafını temizlemeye gidiyorum," dedi Lester. "YVerner sıkışmış, sıkışmış, sıkışmış. Gözden geçir. Bak ba-kalım doğru anladığın tek bir şey var mı?"

346

Page 336: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

76. BOLUM

Carson, Vicky'nin Honda'sını Michael'ın apartmanının kar-şısındaki kaldırıma park etti. Arabanın el vitesini çekmemiş, motoru da susturmamıştı. Bir süre arabada oturup daireye dışardan baktılar. Donuk bir görüntüye sahip apartmanın tehditkâr bir hali yoktu. Burası, içinde yaşayanların etten makinelerce acımasızca öldürül-mediği hantal, köhne, kendi halinde bir binaydı. Michael, "Eve geri dönmekle ilgili söylenen bir şey vardı, neydi o?" diye sordu. "Dönemezsin." "Evet, tamam. 'Eve dönemezsin.'" Carson, "Thomas Wolfe'un sözü," dedi. "Her kim söylemişse... Şu an kesinlikle 'eve dönemezsin' türünden birtakım titreşimler alıyorum." "Ben de." "Bu sabah yeni beyaz ayakkabılarımı giydiğime çok mem-nunum. Onları bir daha asla giyememekten korkuyordum." Carson, "Hoş ayakkabılar," dedi, arabayı kaldırımdan hareket ettirirken. "Dış görünüşün her zaman olması gerektiği gibidir zaten."

347

Page 337: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Öyle mi?" "Her zaman." "Ağzından bal damlıyor. Biraz önce sulu gözlü bir kadın gibi davrandığını söylediğim için özür dilerim." "O köprünün altından çok sular geçti." "Aç mısın?" "İçtiğimiz o Red Bull iştahımı açtı." "Bende de 'elektrikli sandalyeye bağlanmadan önce akşam yemeğinde ne yemek istersiniz' türünden bir iştah peydahlan-dı. Elektrik verilmeden önce her şeyden yemek istiyorum. Midem kazınıyor." "Her zamanki yerimize gidelim mi?" "Başlangıç için hiç de fena olmaz." Özellikle Michael'ın hiç de alışık olmadığı gibi uzunca bir süre hiç konuşmadan yola devam ettiler. Sonra Carson, "Hani Helios'ın malikânesini basıp, onu oradan çıkarma planımız vardı ya?" dedi. Michael, "Ben de kafamda o planın ne kadar doğru olabile-ceğini tartmaya başlamıştım," dedi. "Arnie'nin odasındaki yaratığın hakkından ikimiz birlikte ancak gelebildik. Sonra evdeki o çift..." "Fred ve Ginger." "Gerçekten de dansçılara benzer bir havaları vardı, değil mi? Tamam, Fred ve Ginger. Deucalion ortaya çıkmasaydı, onları zor alt ederdik." "Malikânedeki tiplerin hepsi o ikisi kadar zorlu olmalı," diyen Michael, ardından "Belki Shreveport'a gidip Leelee teyzeyi ziyaret etsek iyi olacak," diye ekledi. "Deucalion'la buluştuğumuzda neler yapılacağına dair onun da fikrini alırız." "Mesajıma cevap vermedi. Telefonunu açmıyor, mesajlarını dinlemeyi de ihmal ediyor."

348

Page 338: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

"Onun bu huyunu görmezlikten gelmek gerek," dedi Car-son, "o ne de olsa on sekizinci yüzyıldan kalma bir adam."

349

Page 339: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

77. BÖLÜM

Ekip üyeleri iki kazığın üstünde durmakta olan meşaleleri alıp, yoldan çıkmışların anası yaratığın, kefene sarılı üç cesedi kapıp götürdüğü çöp alanındaki deliğe getirdiler. Etrafa yayılan ışık, derinliğe inildikçe daralan iki, iki buçuk metre genişliğinde bir tünelin ağzını aydınlatıyordu. Geçidin duvarını oluşturan ezilmiş çöpler, meşalenin ışığında bir zamk gibi parıldayan berrak bir maddeyle sıvanmış gibiydi. Gunny Alecto, "Çok esaslı bir şeydi, değil mi?" diye sordu. "Öyle değil miydi?" Nick, "Evet, öyleydi," diyerek aynı fikirde olduğunu belirtti. "Ama ne olduğunu bilmiyorum." Gunny heyecanla, "Ne gece ama," dedi. "Aynen öyle." "Şu şeyin peşinden gidelim." "Çukurun içine mi? Ben de aynı şeyi düşünüyordum." Croswoods'da yaşam, günden güne çoğalan sembolik ci-nayetler sayesinde oldukça iyiydi, ama gerçekte ekibin haya-tında pek de bir yenilik yoktu. Her gece farklı bir üyeyle yaşanan cinsel;ilişkiler, ölülerin etrafında yapılan danslar, her defasında daha önce hiç görmedikleri yoldan çıkmışlarla karşılaş-

350

Page 340: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

malar, hepsi iyiydi de, bundan ötesi yoktu. Karmaşık olmayan ve kendilerini yaptıkları işe adayan ya-pılarıyla Epsilonlar ve özellikle Nick gibi bir Gama, yeni bir şeyin özlemini duymaya başlamış, işte şimdi karşılarına tam da aradıkları türden bir fırsat çıkmıştı. Ekipten iki kişi daha güçlü aydınlatıcılar getirmek üzere gitmiş ve geri dönmüşlerdi. İçlerinden biri, Hobb, "Aşağıya iniyor muyuz Nick?" diye sordu. Nick ona hemen cevap vermek yerine fenerlerden birini eline alıp yaktı ve tünelin ağzında diz çöktü. Fenerden yayılan ışığın yardımıyla tüneli inceledi ve çöp alanının yüzeyinin üç metre altına gelecek şekilde, girişinden yaklaşık otuz metre ilerde geçidin sola, aşağıya doğru kıvrılıp gözden kaybolduğunu gördü. Aşağıda olabilecek şeyle ilgili hiçbir korku duymuyordu. Kolay kolay ölmezdi, zaten ölmeyi umursamıyordu da. Havayı içine çektiğinde çukurun derinliklerinden yükselen kokudan çok hoşlanmıştı. Bu, karmaşık, aşina, ama çöp alanı-nın yüzeyindeki kokudan çok daha yoğun, farklı bir kokuydu. Çöplerden yayılan binlerce farklı kokuyu birbirinden ayırt edebilen, her kokuyu ayrı ayrı tanıyabilen ve hepsinden farklı bir tat alabilen Nick, gizemli ve yoldan çıkmışların henüz taze cesetlerinin katkısıyla oluştuğunu sandığı çok çekici, yepyeni bir koku almıştı. "Aşağıya iniyoruz," dedi. "Ama hepimiz değil, sadece dör-dümüz." Gunny Alecto, "Beni seç Nick, beni seç," diye atıldı. Nick," Seni zaten seçtim," dedi. "Sen,,de gejmek ister misin

Hobb'un gözleri heyecanla parladı.”Oh, evet.Beni de gruba dahil et Nick. Hep seks, yemek, içmek…Ama böylesine bir şeyle ilk kez karşılaşıyoruz." 351

Page 341: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Hobb bir erkekti, o nedenle Nick dördüncüyü bir kadın olarak belirledi. Azazel, Gunny kadar olmasa da seksi bir kadındı. Nick çukurun dibine inip yoldan çıkmışların anasını bula-mamaları halinde bile, o pisliğin içinde cinsel ilişkiye girebileceklerini, bunun da hepsi için her zamankinden daha iyi, yepyeni bir tecrübe olacağını düşünüyordu. Gunny, Azazel ve Hobb da ellerine birer fener aldılar. Tünel aşağıya doğru dik bir açıyla kıvrılıyordu, ama yürü-melerini zorlaştıracak kadar da dik değildi. "Haydi, gidip şu fare yiyeni bulalım," dedi Gunny. "Aşağıda nelerin dolaştığını anlayalım bakalım."

352

Page 342: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

78. BOLUM

Erika'nın yüzü gözü yara içinde kalmış, ama kan durmuştu artık. Yaralı bereli, elbisesi yırtılmış haliyle çat kapı gelebile-cek bir misafir için hiç de hoş bir görüntüsü yoktu, ama hızla iyileşiyordu. Bar dolabının yanına gelip içinden bir şişe Remy Martin aldı. Bir bardak bile almaya tenezzül etmeyecekti aslında, ama Victor'ın kendisini şişeden içerken görmesi halinde başına be-la açılabileceğini düşündü. Sonra bilardo odasına yöneldi. İstediği her odada yemek yiyemeyeceğini öğrenmişti artık, ama beynine yüklenen görgü kuralları tersini söylemediği müddetçe içkisini istediği odada içeceğine inanıyordu. Oyalanmak adına plazma televizyonu açıp kanallar arasında gezindi. Bir süre sonra sıkıldı, televizyonu tam kapatacaktı ki, Çaresiz Ev Kadınları isimli, büyüleyici bulduğu televizyon dizisine rastlayınca dizinin son yarım saatini izledi. Dizinin ardından gelen program ilgisini çekmeyince tele-vizyonu kapatıp bilardo odasından hemen yanındaki camlı verandaya geçti. Burada, ışıkları açmadan karanlıkta, önünde uzanmakta olan ve ağaçların, manzarayı en iyi biçimde gözler

Gece Şehri / F23353

Page 343: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

önüne serecek şekilde konumlandırıldığı alanı izlemeye koyuldu. Bir yandan konyağı yudumlarken, diğer yandan dâhi koca-sının ona bahşettiği üstün metabolizma sayesinde alkolün et-kisini çok sert biçimde hissetmeyeceğini düşünüyordu. Alko-lün Eski Irk'ın üstünde yarattığı etkinin kendisi için de geçerli olacağına ihtimal vermiyordu pek. Oysa o bazı şeylerin... bu-lanıklaşmasını ister gibiydi. Belki de düşündüğünden daha çok sarhoş olmuştu. Böyle bir fikre kapılmasına neden olan şey, bir an için avluda gördü-ğünü sandığı hoplayıp, zıplayan çıplak, albino bir cüceydi. Cüce, bir manolya ağacının gölgesinden taraçaya kaçmış ve gözden kaybolmuştu. Erika düşünceli ve gittikçe artan dalgın bir tavırla midesine biraz daha konyak indirirken albino tekrar ortaya çıkmış, bu kez taraçadan geçip, kararmakta olan havadan sızan son ışıkları yansıtan göl boyunca aşmalı çardağa doğru seğirtmiş-ti.

354

Page 344: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

79. BÖLÜM

Deco tarzında inşa edilmiş ve uzun bir süredir eski günlerini aramakta olan Luxe Sinema salonu dini toplantılar düzen-lenen ve haftanın sadece üç günü büyük perdesinde eski film-ler oynatan bir yer haline gelmişti. Burasını yuvası ve yürüttüğü işlerde bir merkez olarak kullanmaya başlayan Deucalion, dünyayı kurtarmak adına bir gün önce salonu tamamen kapatmıştı. Gece yarısı olduğunda Carson, Michael ve Deucalion bu salonun lobisinde, Jelly Biggs'in büfenin yanına açtığı katlanır masanın çevresinde bir araya geldi. Jelly masanın ortasına yerleştirdiği büyük bir tepsiyi zamanında büfede satılan yiyecek malzemeleriyle doldurmuştu. Salonun kısa bir süre öncesine kadar hizmet vermekte olduğu düşünüldüğünde içecek olarak az sayıda seçenek vardı. Yine de Carson kendisi için vanilyalı gazoz bulmuş, Deucalion ve Jelly kök birasını tercih ederken, Michael da çikolatalı içe-ceğini yudumlamaya başlamıştı. Michael, "Eğer zafer, kan şekeri en yüksek savaşçıların ola-caksa, savaşı şimdiden kazandık demektir," dedi. İzleyecekleri strateji ve taktiği aralarında tartışmadan ön-

355

Page 345: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ce Deucalion, Tibet'te bulunan Arnie'nin durumuyla ilgili bilgi verdi. Carson'ın ona soracağı birçok soru vardı, ama sonunda aldığı cevaplardan oldukça rahatlamışa benziyordu. Moralleri yükselten bu haberlerden sonra Deucalion, yara-tıcısıyla Peder Duchaine'nin mutfağında karşılaşmasından söz etti. Bu gelişme Helios, yani diğer adıyla Frankenstein'nın kendisine yönelecek tehditlere karşı daha da bir hazırlıklı olması anlamına geliyor, dolayısıyla ona karşı düzenleyecekleri saldırının başarı şansını azaltıyordu. İlk soru Carson'dan geldi. Carson, muhafızlarına rağmen Victor'ı kaçırabilmeye yetecek silah gücünü nasıl elde edeceklerini öğrenmek istiyordu. Deucalion, "Sanırım," dedi, "biz ne planlarsak planlayalım, baştan öngöremeyeceğimiz biçimde bir fırsat çıkacaktır. Daha önce, Victor'ın imparatorluğunun çökmek üzere olduğundan söz etmiştim. İnanıyorum ki, bu durum gün geçtikçe kendini daha çok belli edecektir. Victor tıpkı iki yüz yıl önce olduğu gibi şimdi de küstah, ama eskiden olduğu gibi başarısızlıktan korkmuyor, ki bu da çok önemli bir husus. Daha önce işleri zaman zaman da olsa ters gitmesine rağmen çok uzun bir süredir yoluna öylesine bir inatla devam etmiş ki, fikirlerinin kaçınılmaz olarak hayata geçeceğine inanıyor. Bu yüzden imparatorluğunun temel direklerinin çürümekte olduğunu göremeyecek kadar körleşmiş." Tepsideki yiyecek paketlerinden birini açan Jelly Biggs, "Ucubelerin çıktığı gösterilerde yer alamayacak kadar kilo verdim, o zamanki kadar şişman olmasam da kalben hâlâ bir ucubeyim. Bu tür gösterilere çıkan şişman ucubeler, ateş altında gösterdikleri cesaretle tanınmazlar. Bu yüzden sizlerin bu işte beni yanınızda görmek istemediğinizi biliyorum, zaten bunu yapacak halim de yok. Anlayacağınız silaha fişeklikten yeni cephane doldurmak gibi bir derdim yok. Benim derdim... İm-

356

Page 346: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

paratorluğu çöküyorsa, Victor halkının kontrolünü kaybecli yorsa, şehirde birkaç bin insanüstü yaratığın cirit atmaya baş-lamasıyla birlikte neler olacağı... Ve sizler onu öldürmeyi ba-şarırsanız, kontrol dışı kalmış bu yaratıkların daha ne kadar azacağı," dedi. "Bu iş nereye varır, kestiremem," dedi Deucalion. "Ama aklımızın, hayalimizin alamayacağı noktalara kadar gidebilir. Yeni Irk mensupları, ortadan kaldırılıncaya dek on binlerce insanı öldürebilir. Ve işin sonunda zaferi biz kazansak bile, şu an masanın etrafında toplanmış dördümüzden kaçımız hayatta kalır, bilemiyorum." Bir süre sessiz kaldılar, ölüme giden bu yolu zihinlerinde bir kez daha tarttılar. Sonra Carson, Michael'a dönerek, "Beni hayal kırıklığına uğratma, düzenbaz," dedi. "Elinden geleni ardına koyma sakın." Michael, "Bu kez garanti veremiyorum," dedi. "Kahretsin," dedi Carson, "o zaman başımız gerçekten belada demektir."

Page 347: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

80. BOLUM

Erika loş avluda, içtiği konyağın da etkisiyle başı hafif du-manlı bir halde otururken, çıplak, albino cüce telaşla başka bir yöne doğru seğirtmişti. Cüce malikâneden yansıyan ışıkların önünden geçmediği ve yarı görünür olduğu zamanlar haricinde bir hayaleti andırıyordu. Havuzun dışında geçirdiği ilk gün olduğu için, Erika'nın gerçek dünyayla ilgili yeterli bir tecrübesi yoktu. Albino bir cücenin Garden Bölgesi'nde ne yapıyor olabileceğine dair bir fikri bulunmadığından, onun bir şeyler aramakta olduğunu düşündü. Cüce bir dolap çevirmeye niyetli olabilir, bunun öncesinde de çevreyi tanımaya çalışıyor olabilirdi. Erika'nın, onun nasıl bir dolap çevirmek istediğine dairse bir fikri yoktu. Kötü niyetli bir cüce, Erika'nın beynine yüklenen programda yer alan edebi bilgiler dahilinde ona bir altın kâsesini, yeni doğmuş bir çocuğu, büyünün tesiri altında kalmış bir prensesi veya sihirli güçlere sahip bir yüzüğü çağrıştırıyordu. Cüce şafak sökmeden saklanacak bir yer arıyor olabilirdi. Albinoların güneş ışığına dayanamadığı şüphe götürmez bir gerçekti. Ayrıca, bu çıplak bir cüceydi, teşhirciliği yasaklayan

358

Page 348: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

kanunlar vardı. Erika delicesine sağa sola seğirten cüceyi bir süre İzli di Cüce sonunda onu fark etmişti. Erika loş verandada, konyağı nı tazelemek ve bardağını ağzına götürmek dışında hiç hareket yapmadan oturduğundan cüce onu geç fark etmişti. Cüce, Erika'yı gördüğünde ondan on beş metre uzakta bir yerde yüzünü o yöne doğru çevirdi, bazen zıplıyor, bazen iki eliyle göğsünü yumrukluyordu. Sıkıntılı, heyecanlı olduğu belliydi, vdığı belli olduğundan beri ne yapması gerektiğini bilemez birhali vardı. Erita bardağına biraz daha konyak koyup bekledi. Niclc Frigg, çöp tarlasının derinliklerine uzanan tünel bo-yunca fiunny, Hobb ve Azazel'e liderlik ediyor, ellerindeki fenerlerin ışıkları camı andıran parlak ve kıvrımlı yüzeyde parıl-dıyordu. Niclc, çöp duvarını sıkıca tutan cam gibi tabakanın kayna-ğının, tiim yoldan çıkmışların anasından sızan organik mater-yal oldiığunu düşünüyordu. Parlak şeyin kokusunu içine çektiğinde bunun örümcek ağı, güve kozası, kovan balmumu ve kanatlı karınca dışkısının kokusunu andıran, ama onlarınkinden daha farklı bir koku olduğunu anladı. Aradan on beş dakika geçtiğinde tünelin yılankavi biçimde döndüğünü ve bir solucan deliğine benzer şekilde iç içe geçti-ğini gördüler. Bu delik sadece batı çukurunda değil, doğu çu-kuru boyunca da kilometrelerce uzanıyor olmalıydı. Hatta şu anda tamamen dolmuş, toprakla kapatılmış ve üstünde bitkiler bitmiş diğer eski çukurlar boyunca da devam ediyordu belki de... Croswoods'un altında uzun, gizli yollar uzanmaktaydı. La-

359

Page 349: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

birent, çok becerikli ve çalışkan da olsa, tek bir canlının yuvası olamayacak kadar ustalıkla inşa edilmişti. Nick ve adamları her bir kör noktaya rastladıklarında garip bir yaşam formundan oluşan bir koloni, hatta alışılmadık bir mimari yapıyla karşılaşacakları beklentisi içindeydiler. Sonra bir ses duydular. Ardından sesler çoğaldı. Erkek ve dişiye aitmiş gibi gelen sesler uzaktan bir yerden ve ritmik bi-çimde duyuluyordu. Sonsuz biçimde kıvrılan tünel sesleri an-laşılmaz kılıyor olsa da, dördünün kulaklarına bozulmadan gelen ve sürekli tekrar eden bir kelime vardı: Baba... Baba... Baba. Annunciata, Merhametin Elleri'nde, boş durumdaki labo-ratuvarda konuşmaktaydı. Temizlik ve bakım görevlisi Lester bile oradaki işini bitirip başka bir bölüme gitmiş, belki de bir yerlerde oturmuş, kanayıncaya dek vücudunu kaşımaya başla-mıştı. "Acil, acil, acil. Tuzağa düşmüş. Sistemlerini gözden geçir. Bir kez olsun bir şeyi doğru yap. Belki beslenme sisteminde bir dengesizlik var. İç kapıyı açtın mı?" Annunciata bir soru sorduğunda cevabı için sabırla bekliyor, ama hiçbir karşılık alamıyordu. "Emriniz var mı Bay Helios? Helios?" Ekrandaki yüzüne aklı karışmış bir ifade yerleşmişti. Sonunda Victor'ın ana laboratuvarındaki bilgisayarın ekranı karardı. Aynı anda Annunciata'nın yüzü, 2 Numaralı Tecrit Oda-sı'ndaki altı bilgisayar ekranında belirdi. Annunciata, "İç kapıyı açtınız mı?" diye sordu. Odada, bu soruya cevap verecek hiçbir görevli yoktu. Gö-

360

Page 350: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

revüler uzakta bir odada birbirleriyle cinsel ilişkiye giriyor veya başka bir şeyle meşgul oluyorlardı. Sorduğu soruya kimseden cevap alamayınca, Annunciata o anki duruma uyarlanabilecek şekilde geçmişte aldığı talimat-ları hafızasında taramaya başladı. "Geçiş modülünün yakının-daki kapıyı açın. Peder Duchaine kutsal varlığını zavallı Werner'e sunmak istiyor." En yakındaki kapı mırıldandı, iç çeker gibi bir ses çıkardı, kilidin dönmesiyle birlikte ardına kadar açıldı. Ekranlara, duvarların çevresinde delicesine hareket etmekte olan Werner'e benzeyen şeyin aniden durmuş ve dikkat kesilmiş haldeki görüntüsü yansıdı. Annunciata, "İlerdeki kapıyı açtınız mı?" diye sordu. Bir cevap alamadı. "0, hava kilidinde," dedi. Sonra kendi kendini düzeltti. "Orası hava kilidi değil." Werner'e benzeyen şey şimdi, eşsiz ve bu dünyaya kesinlikle ait değilmişçesine bir görünüme kavuşmuştu. Ne kadar biyolog, antropolog, entomolog ve herpetolog bir araya gelse ve onun o andaki vücut dilini ve bir zamanlar yüz denen, ama şimdi yüzünün uzantısı olan şeyin ifadesini yıllarca inceleyip bir anlam çıkarmaya çalışsa başarılı olamazdı. Ancak konuyla ilgisi olmayan herhangi birine sorsalar, ekranlarda farklı açı-lardan görünen ifadenin öfkeyi yansıttığı cevabını alırlardı. "Teşekkür ederim Bay Helios. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim Bay Helios. Helios. Helios."

*♦* *♦* *♦*

New Orleans'ın şimdiki bölge savcısı olan Bucky Guitreau, öldürülen gerçek Bucky'nin bir kopyasıydı. Evdeki çalışma odasında oturmuş çalışırken, kendisi gibi kopya olan eşi Janet

361

Page 351: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

koridorda belirip, "Bucky, sanırım temel programımın şifreleri çözülüyor," dedi. Bucky onu, "Hepimizin böyle hissettiği günler olur," diye teskin etmeye çalıştı. Janet," Hayır," dedi. "Programımın önemli bir bölümünü kaybetmiş olmalıyım. Birkaç dakika önce çalan kapı zilini sen de duydun mu?" "Evet, duydum." "Gelen pizzacı çocuktu." "Biz pizza mı ısmarlamıştık?" "Hayır, çocuk yan komşu Bennet'lere gelmiş. Onu doğru adrese yönlendirmek yerine, öldürdüm." "Ne demek 'öldürdüm'?" "Onu kapıdan içeri sürükleyip, ölene dek boğazladım." Bir an endişelenen Bucky masasından kalktı. "Göster şunu bana bakalım." Bucky Janet'i girişe kadar takip etti. Yirmili yaşlarda bir adam yerde ölü halde yatmaktaydı. Janet, "Pizza mutfakta duruyor, biraz yemek ister misin?" diye sordu. "Çok fazla soğukkanlı davranıyorsun," dedi Bucky. "Öyle, değil mi? Gerçekten çok eğlenceliydi ama. Kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim." Bucky'nin Janet konusunda her zaman ihtiyatlı davranması, kendini sakınması ve davranışlarının yaratıcısının büyük planı üstündeki etkilerini göz ardı etmemesi gerekse de o, böyle davranmak yerine Janet'e hayranlık duyar ve onu kıskanırdı. "Programının bazı yönlerinde bir sorun olduğu kesin," dedi. "Bunun mümkün olabileceğini hiç sanmazdım. Peki şimdi ne yapacaksın?" "Galiba yan tarafa gidip komşuları, Bennet'leri öldürece-

362

Page 352: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

ğim. Peki sen ne yapacaksın?" "Yapmam gereken şey, ortadan kaldırılman için seni rapor etmek," dedi Bucky. "Bunu yapacak mısın?" "Belki bende de bir sorun vardır." "Beni gammazlamayacaksın, değil mi?" Bucky, "Bunu yapacakmışım gibi hissetmiyorum," dedi. "Benimle gelip, Bennet'leri öldürmeme yardım etmek ister misin?" "Emir alıncaya dek insanları öldürmemiz yasak." "Onlar Eski Irk mensubu. Onlardan çok uzun bir süredir nefret ediyorum." Bucky, "Evet, ben de," dedi, "ama yine de..." "Lafını bile etmek beni heyecanlandırdı," dedi Janet, "zaman kaybetmeden, şu anda harekete geçmeliyim." Bucky, "Ben de seninle geleceğim," dedi. "Birini öldürebi-leceğimi hiç düşünmezdim. Ama komik değil mi?... Sanırım seni izleyebilirim." Çıplak, albino cüce bir süre sonra loş avluda ilerleyip veranda camının yanma, Erika'nın hemen önüne gelmiş ve gözlerini ona dikmişti. Ona cüce diye hitap etmek pek yerinde olmayacaktı. Erika doğru kelimenin ne olması gerektiğini bulamıyordu, ama trol, * cüceden daha uygun bir tanımlamaymış gibi geliyordu. Erika cam muhafazanın içindeki şeyden korkmuş olsa da, bu yaratığa karşı aynı duyguları beslemiyordu. Böylesine kor-kudan uzak duruyor olması kendisini de şaşırtmıştı.

* Trol: Mağaralarda veya tepelerde bulunduğu farz olunan bir tür cüce. (ç. n.)

363

Page 353: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Yaratığın iri, olağandışı etkileyici gözleri vardı. Meşum ve büyüleyiciydiler. Erika bu yaratığa karşı nedeni açıklanamaz biçimde sempati duymuş, onunla arasında bir bağlantı olduğunu hissetmişti. Yaratık alnını cama dayadı, törpülü, ama anlaşılır bir sesle, "Harker," dedi. Erika bir süre bunun ne anlama geldiğini düşündü. "Harker mı?" Yaratık, "Harker," diye tekrarladı. Erika yanlış anlamadıysa yaratığın kendi sözlerini tekrarla-dığı fikrine kapılmıştı. "Erika," dedi. Yaratık, "Erika," diye karşılık verdi. Erika, "Harker," dedi. Yaratık gülümsedi. O esnada yüzünde çirkin bir yara izi belirmişti, ama Erika bu görüntüden etkilenmedi. Görevlerinden biri mükemmel bir ev sahibesi olmaktı. Mü-kemmel ev sahibeleri her misafirine aynı derecede kibar dav-ranırdı. Erika konyağından bir yudum aldı. Bir dakika boyunca camın ardından birbirlerine baktılar. Sonra yaratık, "Ondan nefret ediyorum," dedi. Erika bu açıklama üzerinde bir süre düşündü, sonra, yaratığa bu sözlerle kimi kastettiğini sorması durumunda, alacağı cevaba göre onu birilerine ihbar etmesi gerekebileceğine ka-rar verdi. Mükemmel ev sahibesi meraklı sorular sorma ihtiyacı duy-mazdı, ama misafirlerinin ihtiyaçlarına da ilgi göstermesi gerekirdi. "Sen burada bekle," dedi, "hemen döneceğim." Erika mutfağa gidip kilerden bir piknik sepeti aldı ve içine peynir, et, ekmek, meyve ve bir şişe şarap koydu.

364

Page 354: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

Geri döndüğünde yarattftm Hllıı yordu, ama o hâlâ penceredeydi Erika verandanın kapısını açıp dışmıyn ulı............ ı yaratık ürktü ve avluya doru sekerek k;ıçtı I .. ı dan onu belli bir mesafeden izliyordu. Erika elindeki piknik sepetini yere bırakıp veranda) ı döndü, biraz önceki koltuğuna yerleşip, konyağını tazeledi Yaratık başlarda çekingen bir tavır takınmış, ama çekin genliğini aniden üstünden atıp sepetin kapağını kaldırmıştı. Yaratık kendisine ikram edilen şeyin ne olduğunu anladığında sepeti yerden aldı ve hızla malikânenin arka taraflarına gidip karanlıkta kayboldu. Mükemmel ev sahibesi misafirleri hakkında dedikodu yap-maz, onların sırlarını ifşa edip güvenlerini boşa çıkarmazdı. Mükemmel ev sahibesi, akıllı bir eş gibi yaratıcı, sabırlı olur, yaşananları hiçbir zaman unutmazdı.

DEVAMI ÜÇÜNCÜ KİTAPTA...

Page 355: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

EFSANE DEVAM EDİYOR...

FRANKESNTEIN 3. KİTAP • YAŞAYAN ÖLÜ

Page 356: Bu e-kitap tanıtım amaçlı hazırlanmıştır. DEAN KOONTZ · 2017. 7. 28. · DEAN KOONTZ FRANKENSTEIN – 2 GECE ŞEHRİ . 1. BOLUM Yakıp kül etmekten çok, canlandırıcı

DEAN KOONTZ'UN YAYINEVIMIZDEN ÇIKAN DİĞER KİTAPLARI

Cehennem Alevi Cennetin Bir Kapı Ötesinde

Esrarlı Yollar Fanatikler

Göz Ucuyla Hiçbir Şeyden Korkma

Kalbin Karanlık Irmakları Karabüyü

Kükreyen Mağara Kurbanlar

Maske Onlar Yoktu

Şeytan Tohumu Yanlış Hafıza

Yüz Hız

Frankenstein 1. Kitap: Mirasyedi