°cdaniniza... · web viewvİcdaniniza seslenİyorum dostlar: “bİzİm bİr derdİmİz var!..”...

49
1 VİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” TÜRKİYE SİYASİ DÜŞÜNCE PLATFORMU” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA ZATIMA YÖNELTİLEN SALDIRILARA İLİŞKİN CEVABIM VE SERZENİŞİM! (NOT: Vakti müsait olmayan Dostlar, “SONUÇ” bölümüne bakabilir ya da renkli kısımlara göz atabilrler!) Whatsapp gruplarının günümüzün yaygın ve etkin bir haberleşme ve fikir teati ortamları haline geldiğini hepimiz biliyoruz. Türkiye’deki entelektüel birimin toplandığı meşhur whatsapp gruplarından biri, Taşkın KOÇAK yönetimindeki “Türkiye Siyasi Düşünce Platformu” olduğu söyleniyor. Bu yazımda sizlere, ne yazık ki biraz dedikodudan bahsedeceğim. Allah af etsin! Elitlerden oluşan ve 250 kişiye yakın üyesi bulunan söz konusu watshapp grubunda bulunmadığım için, ben de şahsıma yapılan hakaret ve iftiralara bir yazıyla cevap verme lüzumu hissettim. Bu nedenle yazımın başında sizden affımı dileyerek söze başlamak istiyorum. SÖZ KONUSU OLAY

Upload: others

Post on 31-Dec-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

1

VİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..”

“TÜRKİYE SİYASİ DÜŞÜNCE PLATFORMU” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA ZATIMA YÖNELTİLEN SALDIRILARA İLİŞKİN CEVABIM VE SERZENİŞİM!

(NOT: Vakti müsait olmayan Dostlar, “SONUÇ” bölümüne bakabilir ya da renkli kısımlara göz atabilrler!)

Whatsapp gruplarının günümüzün yaygın ve etkin bir haberleşme ve fikir teati ortamları haline geldiğini hepimiz biliyoruz.

Türkiye’deki entelektüel birimin toplandığı meşhur whatsapp gruplarından biri, Taşkın KOÇAK yönetimindeki “Türkiye Siyasi Düşünce Platformu” olduğu söyleniyor.

Bu yazımda sizlere, ne yazık ki biraz dedikodudan bahsedeceğim. Allah af etsin!

Elitlerden oluşan ve 250 kişiye yakın üyesi bulunan söz konusu watshapp grubunda bulunmadığım için, ben de şahsıma yapılan hakaret ve iftiralara bir yazıyla cevap verme lüzumu hissettim. Bu nedenle yazımın başında sizden affımı dileyerek söze başlamak istiyorum.

SÖZ KONUSU OLAY

24 Aralık 2020 (Perşembe) günü gündüz sularında “Türkiye Siyasi Düşünce Platformu” whatsapp grubunda yer alan bir şahıs tarafından bana ait olmayan bir yazı paylaşılmış. Gelen bilgilere göre, yazıda İstanbul Müftüsü M. Emin MAŞALI’nın ve Mehmet GÖRMEZ’in tenkit edilen fikirlerinden söz ediliyormuş. Aynı yazıda, Hayrettin KARAMAN’ın da tenkit edildiği ekran resimlerinden anlaşılmakta. Verilen bilgiye göre, benim web sitemde yer alan birkaç yazıma ait linkler de yazıda kaynak gösterilmiş. Bu linklerden hareketle web sitemdeki yazılara ulaşmışlar. Ardından, Grupta paylaşılan yazıyı bir kenara bırakıp, başlamışlar beni topa tutmaya ve linç etmeye…

Olayın mahiyetinin daha iyi anlaşılabilmesi için, öncelikle web sitemdeki (www.ahmetgelisgen.com ) yazıların mahiyetinden söz etmek istiyorum.

Page 2: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

2

WEB SİTEMDEKİ YAZILARIM

Web sitemde kaleme aldığım yazılarda ağırlıklı olarak ele alınan konular, Vatikan ve Fetö projesinin özünü teşkil eden “Ilımlı İslam” ve “Dinler Arası Diyalog” bağlamındaki görüşlerin tenkididir. Şu kadar var ki, görüşlerin sahipleri belirtilmeden yapılan adressiz tenkitler boşlukta kalmakta, uyarıcı nitelikte olmamakta, kısaca yararı olmamaktadır. Toplumun, bir zarardan korunmasını arzu ediyorsanız, o zararın veya yanlışın kaynağını da mutlaka belirtmelisiniz ki, hem toplum onları tanıyıp ona göre hazer alsın, hem de o kişiler için de bu deşifre bir çekinti sebebi olsun. Yoksa havanda su dövmeye devam edersiniz… Bu yüzden, tenkide mahal görüşleri bizzat sahiplerine nispet ederek konuları işlemeyi tercih ettik.

Eleştiriye konu ettiğimiz kişiler hakkında hiçbir şekilde asılsız, kaynaksız bir isnat bulamazsınız. Nitekim senelerdir yayında olan yazılarımıza bugüne kadar en ufak bir itiraz ya da serzeniş de gelmemiştir. Bu konuda, hiçbir yazımız hakkında yasal bir işlem de söz konusu olmamıştır. Bu bakımdan ele aldığımız kişilere iftira ettiğimizi ileri sürenler, kesinlikle doğru söylememekteler, bu konuda nefislerine uymaktadırlar. Bununla birlikte, yazılarımızda asılsız isnad ya da bu isnadlar hakkında isabetsiz değerlendirme olduğunu ileri sürenler varsa, başka bir deyişle, herhangi bir kişiye iftira edildiğini iddia edenler varsa, bu şahıslar, web sitemdeki açık maile sorunlarını bildirebilecekleri gibi, hukuk yoluna da başvurabilirler.

En son çıktığı Habertürk TV programı başta olmak üzere, icra ettiği konferans ve konuşmalarda, “Bana iftira atıyorlar, cevap vermeye gerek duymuyorum” diyen Mehmet GÖRMEZ de web sitemizde yayınladığımız kendiyle ilgili yazılarımızdan haberdar demektir. Mustafa ÖZTÜRK’ün Kur’an’ı inkâr eden ve Rasülüllah Efendimiz (s.a.v.)’e iftira atan hezeyanlarını dahi üstü örtülü şekilde savunan ve bu bağlamda, özetle, “Mustafa kardeşimi tekfir etmek de linç kampanyasına tutmak da doğru değildir, Mustafa kardeşimin bu fikirde olduğunu sanmıyorum” diyen Mehmet GÖRMEZ, kendine iftira atıldığını söylüyor da bunları neden cevapsız bırakıyor acaba?!.. Bu kaçışın sebebi, hakkında yazılanların iftira değil de “hakikat” olması mıdır(!)?!..

Hal böyle olunca, “Türkiye Siyasi Düşünce Platformu” whatsapp grubunda dile getirilen iftiracılık, yalancılık, sahte unvan kullanma, fitnecilik, dine büyük zarar verme, günümüz alimlerini itibarsızlaştırma, yüzlerce alimin günahına

Page 3: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

3

girmek, güya karalama kampanyasına girişme, her şeyi yapabilecek şerli (kötü) adam gibi, şahsım aleyhine yöneltilen iddia, iftira ve hakaretlerin haksız eylemler olduğu muhakkaktır. Bu iftira ve hakaretlerin, kim adına ve ne hakla yapıldığı da merak konusudur… Zira eleştirdiğimiz kişiler, kendileri bu konuda sukutu tercih etmektedirler… “Ma’rız-ı hacette sukut ikrardır” (Cevap verilmesi gereken yerde sukut etmek, iddiayı kabul demektir) diye bir mecelle kaidesi de vardır, biliyorsunuz.

Görüşlerini eleştirdiğimiz kişilerin bizzat kendileri sukut ederken, onlar adına şahsımı iftiracılıkla suçlayanların bu eylemde durum ve konumları nedir acaba? Kendini savunamayanları, siz hakaret ve iftira ile savunma yoluna mı gidiyorsunuz? Bu ne fuzululik ve aymazlık? “Fuzulilik” de bu kadar ayağa düşmemelidir. Zira fuzuliliğin de hukukta bir yeri ve belli şartlarda geçerliliği vardır.

İsterseniz siz, savunduğunuz adamlara bir sorun da ondan sonra bu işlere girişin! Zira bu fevri tavrınızla onları daha çok yıpratmaktasınız. Onlara sorsanız belki, “bizi deşifre ediyorsunuz, karıştırmayın bu işleri, bu konular gün yüzüne çıkmasın” diyeceklerdir sizlere… Sukut tavırlarının anlamı da budur zaten!

O zaman size düşen, önce, “olup-bitenler” konusunda hakikati öğrenmektir. Şayet iyi niyetliyseniz, hakikati öğrendiğinizde tavrınız tersine dönüşecektir… İyi niyetli değil de bağnazlığına hakaret ve iftira ediyorsanız, bu durumu şahsiyetinize ve sıfatlarınıza yakıştırabiliyorsanız, o zaman “kem söz sahibine aittir” der, durumu Allah’a havale ederiz. “Adam” olan, bu yazılarıma hakaretle ve iftira ile değil, medeni ve centilmen bir tavırla, fikre fikirle cevap verir; birilerinin, ezbere kuru savunuculuğunu yapmaz.

Biz, “ılımlı İslam” ve “Dinler Arası Diyalog” karşıtı duruşumuzu 2000 yılından itibaren sözel, 2005-2006 yıllarından itibaren de yazılı olarak başlatmışızdır. Fetöcülüğe karşı duruşumuz ise, bunu karşı taraf da bilir, ta 17 yaşımızda 1982 yıllarında, Mühendislik Fakültesi’ndeyken, onlarla ilk karşılaştığımız yıllarda başlamıştır. O zamanlar “Fetöcülük” değil, “Fetullah Gülen Hoca Efendi” (!) olduğu halde!

2006’lı yıllardan sonra yazılarımıza kolay ulaşmak isteyen, hatta kaynak göstermek isteyen dostlarımızın ısrarları üzerine, “akademia.edu”da yazılarımızı yayınlamaya başladık. Yoğun bir ilgiden sonra, merkezi Amerika’da bulunan

Page 4: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

4

“akademia.edu” yönetimi, yaklaşık 10 (on) gün gibi bir sürenin sonunda hesabımı kapattı. İngilizce yazışmalara rağmen hesabım açılmadı.

Bunun üzerine özel web (www.ahmetgelisgen.com ) sitemizi kurma ihtiyacı zuhur etmiştir. Web sitemize her gün, gece gündüz, inanılmaz çok sayıda, yurt içinden ve dışından saldırının yapıldığı bilgisini site yapım ve yöneticisi dostumdan almaktayım. Bu saldırıların orijinal dijital verileri de mevcuttur.

Web sitemde yayınladığım yazılar, herkese açıktır ve “Word” dosyası halinde indirilebilecek şekilde programlanmıştır. Her türlü alıntı ve yayın serbesttir. Yeter ki kötüye kullanılmasın ve kaynak gösterilsin.

Bu meyanda yazılarımın pek çok web sitesinde ve dergilerde yayınlandığı haberleri gelmektedir. Kim nerede yayınlıyor, bilgim dışındadır. Bizim amacımız ticaret değil irşat, aydınlatma ve zararlı görüleni deşifre olduğuna göre, yazılarımızın bu şekilde yayınlanmasında bir beis de görmeyiz. Bu bağlamda Fakir, sitesinde yayınladığı kendine ait yazıların altına imzasını atmıştır. Dolayısıyla bu yazılardan her şeyi ile, dünyasıyla ahiretiyle sorumludur…

Yazılarımızda, İslam itikat esasları ve ahkamıyla bağdaşmadığına ve İslam toplumu için zararlı olduğuna inandığımız dini kitap, makale, söyleşi, tebliğ ve planlı konuşmaların sahibi olan zevatı, hakaret etmeden, ilmi bir üslupla müdellel olarak tenkit ve ifşa etme gayretinde olduğumuz açıktır. Bunlar içinde en çok eleştirdiğim ekol, “tarihselci” anlayışı temsil etmeleriyle birlikte, aktivite ve etkin görevleri dolayısıyla, Mehmet GÖRMEZ ve ekibi olan “ANKARA OKULU” namındaki ekolün müntesipleri olan zevattır.

MEHMET GÖRMEZ’İN ZATIMI HEDEF ALMASININ SEBEBİ ILIMLI İSLAM’IN TEMELİ OLAN FİKİRLERİ TENKİT ETMEMDİR!

Yazı ve çalışmalarımızdaki maksadımız, web sitemde de belirttiğim üzere, özellikle son çeyrek asırda yayılım politikası sürdüren ve etkin hale getirilen din, devlet ve millet aleyhine “dini anlayış” ve “kuram”lara karşı, Milletimizi uyarmak ve bu tehlikeye karşı korumaktır. Fetö’nün ihanetinin fikri temel alt yapısını oluşturan ve gün geçtikçe de sinsi şekilde ivme kazanan “Ilımlı İslam” ve “Dinler Arası Diyalog” ihanetlerini yazılı ve sözlü olarak, Türkiyemiz’de ilk gündeme getiren ve kaleme alanlardan birisi olduğu söylenir, bu Fakir’in.

Page 5: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

5

Bundan dolayı da eski DİB Başkanlarından hem Ali BARDAKOĞLU hem de Mehmet GÖRMEZ’in DİB Başkanlıkları döneminde hakkımızda iki kez, “soruşturma” değil adeta “yüce divan” mahiyetinde haksız tahkikat açılmıştır. Bu tahkikatların haksız olduğu bilindiğinden, ifademi dahi alamamışlar, her iki tahkikat da yarım bırakılmıştır. Neden suçlandığım konusunu, defalarca talep etmeme rağmen, bu hususa özel, bir satır yazı dahi yazmaktan imtina edilmiştir. Çünkü “şu konulardaki eleştirilerinden dolayı” diye yazılı belge vermek, şahsıma yönelik haksız ve hissi tavrı resmen açığa çıkaracaktı.

Mevzuata uygun herhangi bir suç bulunamayınca, Diyanet’in içerisinde, odama 20-30 metre mesafedeki mescide vakit namazı kılmaya gittiğimde, lavaboya ya da Diyanet içerisinde veya dışında bulunan sağlık ocağına gittiğim zaman dilimlerinde odama bir heyet gönderilip, sırf suçlamak için “görevi başında bulunmamaktadır” diye tutanaklar tutulmaya kadar gidilmiştir. Ancak, işin altı üstü de düşünüldüğünden olsa gerek, bu tutanakların işleme konamadığını, belki de imha edildiğini tahmin ediyorum.

“Fuzuli” bir tavırla ya da “güdümlülükle” şahsıma yönelttiğiniz haksız eleştiri, hakaret ve iftiralarlarla kendini kurban eden “Türkiye Siyasi Düşünce Platformu Watshapp Gurubu”ndaki isimleri mezkur beyler!

Haddi zatında beni yıpratabileceğiniz çok önemli bir şeyi göz ardı etmişsiniz ya da haberiniz yok!..

15 Temmuz ihanetinden 10-15 gün sonra, Fetöcülükle mücadele veren Ahmet GELİŞGEN’e “Fetöcü” de dendi!

Bunu size hiç hatırlatan olmadı mı?! Bu daha çok işinize yarardı aslında! Tüh, kaçırmışsınız! Neyse, çok da canınızı sıkmayın, şimdi anlatacağım, bundan sonra kullanırsınız...

Nasıl Fetöcü “Oldurulmuşum”, Anlatayım İzninizle:

(DİYK Üyesi M. KAPUKAYA’ya; Aleyhime Yalan Şahitlik mi Teklif Edildi?)

Uğruna şahsıma hakaret ettiğiniz, zamanın DİB Başkanı olan Mehmet GÖRMEZ var ya! İşte onun başkanlığı döneminde, Orman ve Su işleri Bakanlığına Bakanlık Müşaviri olarak naklolduğum halde, kurumdan ayrılalı da

Page 6: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

6

dört yıl geçtiği halde, namı değer (!) Mehmet GÖRMEZ üzerine vazife edinmiş ve “Ahmet GELİŞGEN kripto fetöcüdür” diye gizli rapor hazırlatıp Devletin ilgili birimlerine gönderilmesini sağlamış. Diyanet’ten giden bu yazı, bizzat GÖRMEZ’in imzasıyla mı yoksa, devrin “Stratejik Adam”larından birinin imzasıyla mı gitti bilmiyoruz...

Ama kesin bildiğimiz bir şey var ki GÖRMEZ’in bu konuda “suç tasnii yoluyla iftira raporu” hazırladığı veya hazırlattığıdır. Şöyle ki:

Mehmet GÖRMEZ, 15 Temmuz ihanetinden birkaç gün sonra, bir çarşamba günü olmalı, zamanın DİYK Üyesi ve 1990’da Antalya’daki “Müftülük Vaizlik Hizmet Öncesi İhtisas Kursu”ndan devre arkadaşım olan Mehmet KAPUKAYA’yı makamına çağırır. Kapıyı kapattırıp KAPUKAYA’nın önüne bir mezuniyet albümü açar. 1990 yılındaki Antalya “DİB Müftülük ve Vaizlik Hizmet Öncesi Kursu Mezunlar Albümü”. Bu albüm, bir yerlerden bulunmuş… O dönem mezun olduğumuz için o albümde Sayın KAPUKAYA ve Ben de varım.

Aynı dönem mezunu olarak albümde bulunan isimlerden biri de Diyanet’te Fetöcülükten ilk atılan ve 9-10 sene hapis cezasına çarptırılan o vakit Strateji’de Daire Başkanı olan Gazi ERDEM. 26 senelik albümü de muhtemelen bu kişi temin etti. Çünkü albüm, şayet zayi edilmemişse, genelde dönem mezunlarının elinde bulunabilir. Bizzat M. GÖRMEZ tarafından Daire Başkanı yapılan bu zatın kim olduğu, kendisi tarafından çok iyi bilindiği halde, darbe girişiminden sonra ilk hamlede, bu zat değil de “Fakir” “fetöcü” yapılıyor!.. Bu yapıyla hiç alakası olmayan “M. KAPUKAYA da yine bu suçtan “zanlı” oluyor.

Hikayeye (!) devam edelim!: GÖRMEZ, önünde açık bulunan albümde benim fotoğrafım üzerine parmağını basarak:

“Söyle bakalım Mehmet Hoca! Ahmet Gelişgen 1990’daki Müftülük Vaizlik İhtisas Kursu’dan, Antalya’dan senin devre arkadaşınmış! (Evet!). Bu GELİŞGEN, kripto fetocuymuş, bunun Fetöcülüğüne şahitlik eder misin? Bu arada senin de Fetöcülük raporun geldi, seni kurtarmaya çalışırım...” anlamındaki sözleriyle DİYK Üyesi Mehmet KAPUKAYA’ya yüklenmiş.

Kurumun en tepesindeki atamaya yetkili amirin, özel olarak makamına çağırtıp kapalı kapı arkasında ne demek istediğini siz anlayın! Öylesine sıkıntılı bir zamanda ve puslu havada amirin memuruna yönelttiği “çirkin teklif” yanında

Page 7: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

7

gösterilen “fötücülük sopası”nın ne anlama geldiğini söylemek de izahtan varestedir.

Ne yazık ki o günün şartlarında, herhangi bir kurumun amirinin “fetöcü” diye raporladığı kimse, neredeyse anında “fetöcü” oluyordu… Nitekim bundan daha beterini “Fakir” bizzat yaşadı. Yani kurum amirim dahi olmayan birinin iftirasıyla “fetöcü” muamelesine maruz kaldık.

Şükürler olsun ki Mevla bizi, yazılarımdan ve fetöcülükle mücadelemden tanıyan toplum ve dostlar aracılığıyla yarım saat içerisinde temize çıkardı. Ya başkası? İftiraya kurban giden öteki “gariban” neyle kendini tezkiye edebilecekti?

O nedenle Saygıdeğer Yetkililer, böyle hususlarda iftiracılara çok dikkat etmelisiniz. Bu bağlamda, “ihbarcı ile ihbar edilen kişi arasındaki ilişki”nin, aralarında fikir ya da bir menfaat çarpışmasının olup olmadığının, çok iyi araştırılması ve iddialar hakkında mutlaka somut delil istenmesi gerekir. “Falanca kamu görevlisi yazmış, alın kellesini”, demek hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmayacağı gibi, bu zulüm telâfi edilmez de bir kul hakkı olur.

Eee! Bir de bu ihbar, zamanın koskoca Diyanet Reisi’nden veya onun nezaretindeki yetkililerden geliyorsa! Değerlendirme ve infaz makamında bulunan yetkililer, buna inanmasın da kime inansın?!..

Besbelli ki o günün sıkıntılı atmosferinde yetkili makamlar, “a canım, Diyanet Reisi’ne de güvenmeyip kime güveneceğiz, üstelik adam hadis prof’u, bildiğimiz Mehmet GÖRMEZ hoca!” diyerek, direkt bir infaza yöneldiler.

Ama işin öbür ucunda benim SEVGİLİ BAKANIM’ın, Fakir’i içiyle dışıyla tanıdığı halde bu işe ses çıkarmadan, hatta muhatap dahi almadan, mal bulmuş mağribi gibi derhal infaza yönelmesi, asıl üzerinde durulması gereken ayrı bir trajik durumdu!.. Demek ki mahiyetini bilmediğimiz ortak bir “senaryo” böyle tahakkuk etmiş ya da ettirilmiş!..

Anılan isimleri kastetmediğimi belirterek söyleyelim ki, o günlerde henüz iş başında bulunan fetöcülerin, “hem torba dolsun hem de bizimkiler kurtulsun” anlayışıyla hareket ettikleri hususu, medyada epeyce yazılıp çizilmişti.

Page 8: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

8

Tekrar devam edelim hikayemize!” (!): Mehmet GÖRMEZ’in soğuk ter döktüren şeni’ teklifi karşısında Mehmet KAPUKAYA arkadaşım ise, sağ olsun, “Ahmet GELİŞGEN’i iyi tanırım, onun hakkında böyle bir iddia kesinlikle yanlıştır” anlamında beyanda bulunduğunda, nahoş bir tavırla derhal kapı dışarı edilmiştir.

Hakkımdaki fetöcülük iddiasıyla ilgili olarak “Bir Makam”dan açıklama yazısı istenmesi üzerine yazdığım 10 (on) sayfalık dilekçemi 5 (beş) ayrı Devlet kurumuna gönderince, bu yazımız anında GÖRMEZ’in eline geçmiş olmalı ya da kendisine bilgi verilmiş olmalı ki, azar tahtası (!) Mehmet KAPUKAYA tekrar makama çağrılarak bizzat GÖRMEZ tarafından ağır bir siygaya çekilir ve;

“Biz o hususu konuşurken baş başa idik; neden seninle konuştuğumuzu ifşa edip GELİŞGEN’e durumu bildirdin?!..” der Görmez, kendisine…

Artık o ortamdaki havayı ve “aforoz”u siz düşünün. Neticede tüm birimlere talimat verilir ki, “Bundan gayrı, Mehmet KAPUKAYA’ya hiçbir yerde ekstra görev verilmeye!..”

Bereket ki Mehmet KAPUKAYA, DİYK Üyesi olduğundan ve bu olayı da benim deşifre etmemden o gün kelleyi kurtarabildi. Yoksa, “fetöcü” denemese bile, benim başıma gelen soruşturmalarda olduğu gibi, sudan bahanelerle “başına getirilecekler” pişmiş tavuğun başına gelenlerden beter olurdu. Zira Başbakanlık sistemi devam ederken mevcut olan mevzuatta, DİYK Üyesi olan bir şahsa, “ilgili Başbakan Yardımcısının onayı olmadan soruşturma açılamaz” hükmü yer alıyordu.

Ez-cümle; Sayın KAPUKAYA’nın, söz konusu şeni’ şahitlikten kaçınmasına rağmen, benim hakkımda Diyanet’ten, “kripto fetcüdür” diye bir rapor gönderilmiş olmalı ki, yukarıda belirttiğim üzere, birkaç gün sonra İlgili Makamlarca, “iddia” ile ilgili bir açıklama göndermem için arandım.

M. KAPUKAYA’nın yerine başka biri şahit tutuldu mu, şayet şahit gösterildiyse, o gün kimi şahit gösterdiler, merak ediyorum?.. Diyanet’te Fetöcülükten ilk atılan, ancak, o gün itibariyle henüz görevde olan, sonradan 9-10 sene hapis cezasına çarptırılan yukarıda ismi mezkur “Fetöcü Zat” olmasından da şüphe etmiyor değilim… Takdir edersiniz ki, idarede bulunanların “kimliği” ve “çalışmaları” açısından bu nokta da oldukça önem arz eder… Bir meraklı bu rapora ulaşırsa seviniriz…

Page 9: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

9

------------

Bu kadarına da Pes Doğrusu!

Bu bağlamda gıyabımda Diyanet’ten gönderilen “kripto fetöcü” raporunda ek olarak sunulan “naylon belge”den de söz etmeyi kayda değer buluyorum:

1990 yılında Antalya “Hacı Mehmet Gebizli Eğitim Merkezi”ndeki “Müftülük Vaizlik Hizmet Öncesi İhtisas Kursu” akabinde, bizzat İDARE tarafından görevlendirilen beş (5) mezun aday tarafından hazırlanan “MEZUNİYET ALBÜMÜ”nde, o günkü iddiaya göre “fetöcü adaylar” varmış. Mezun olan adaylardan birisi olarak ben de o albümde bulunduğum için “fetöcü” olmuşum… Benim fetöcülüğüme (!) ancak böyle bir delil bulabilmişler…

Esasen, albüm hazırlama komitesinden iki kişi, albümde bulunan 70 mezunun resimleri altına güzellemeler yazmışlar. Yaklaşık 70 kişi olan mezunlardan ilk 35 kişinin güzellemesini bir görevli, ikinci 35 kişinin güzellemesini de ikinci görevli yazmış. İki tür güzellemeler arasında bariz bir üslup farkı var. Birisi, edebi ve ağdalı bir üsluba sahipken, diğeri de yalın bir üslupta.

Ben ve Mehmet KAPUKAYA, ağdalı üslupla yazılan ikinci 35 kişinin içerisinde yer almışız (şansımız !). Bu ağdalı üslupta Fetö ağzı varmış ve ben sırf bundan dolayı “ fetöcü ” ilan edilmişim . Haddi zatında bu mantığa göre, ağdalı güzelleme yapılan 35 kişinin tamamının silme “fetöcü” sayılması gerekmez miydi? Bu iddianın gülünç ve zayıf olacağı belli ki, devre arkadaşım Sayın KAPUKAYA’nın şehadetine de ihtiyaç duyulmuş… M. KAPUKAYA’nın bu hususla ilgili M. GÖRMEZ’LE yaşadıklarını yukarıda anlatmıştık. İşbu belgeler, Devletimizin arşivlerinde mevcuttur.

Benimle ilgili olarak Diyanet’ten giden “kripto fetöcüdür” raporuna istinaden bir cuma günü, mesai bitimine bir buçuk saat kala apar topar Bakanlığa çağrıldım. Sandım ki bana etkin bir görev verilecek!.. Meğer, İçişleri Bakanlığı’ndan “fetöcülük” (!) raporum gelmiş. O günün puslu havasında hızlı ve etkin bir işlemle, “fetöcülükten dolayı, 1,5 (bir buçuk) saat süre zarfında emekli edilmeye” zorlandım. Ve karar: “Bir buçuk saat içerisinde emeklilik dosyanı imzalamazsan, pazartesi saat 09:00’da toplanacak komisyonda ihraç edileceksin, bu takdirde emeklilik hakkın da yanar!” İsnadın kaynağı, zamanın

Page 10: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

10

DİB Başkanı Mehmet GÖRMEZ’in Diyanet’ten yazdırdığı söz konusu “iftira raporu!”

Bu şeni’ isnadın kaynağı o anda henüz kesin belli olmasa da o sırada içime düşen sesle kaynağın Mehmet GÖRMEZ kaynaklı bir ihbar olacağını anlamıştım... Bunu ilgili görevli Mustafa YARAŞIR’a da o anda söyledim. Sonradan gelişen hadiselerle de durumun öyle olduğu te’yit edildi. İşbu iftira raporu, nerelerden geçtiyse en sonunda İçişleri Bakanlığı’na intikal etmiş, oradan da görevli bulunduğum “Orman ve Su İşleri Bakanlığı”na infaz emriyle gönderilmiş…

Benim bu durum karşısındaki net tutum ve davranışım ise, “Bu açık bir iftiradır, bu tehditle emekli olduğum takdirde ben fetöcü olma şaibesini de üstlenmiş olurum. O yüzden kesinlikle emekli olmuyorum, evrakı da imzalamıyorum. Şayet ben Fetöcüysem, atın beni görevden ve bütün haklarımı da yakın!” deyip, çağrıldığım yer olan, zamanın (personelden sorumlu) Bakan Danışmanı Mustafa YARAŞIR’ın odasını ve Bakanlığı da terk edip gittim.

Benim bu net tavrım üzerine ortalık bir anda karıştı ve yarım saat içinde “pardon” dediler. Bundan sonraki günlerde de yukarıda belirttiğim gibi, açıklama mahiyetli şikâyet dilekçemi 5 (beş) ayrı makama hazırlayıp gönderdim.

Mehmet GÖRMEZ’in, “tarihselci” fikirlerini eleştirmem nedeniyle attığı iftira sadece bununla sınırlı değil. Şahsım aleyhine, iffet konusunu da içeren üç büyük iftirası daha vardır. Bunların tamamı sağlam delilli ve şahitlidir. Bunların tamamını, ilgili 5 (beş) Devlet Dairesine gönderdiğim dilekçemde ve daha önceden şikâyette bulunduğum Başbakanlık ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiğim dilekçelerde de müdellel bir şekilde açıklanmıştır.

İşbu minvalde, Mehmet GÖRMEZ’in “ahlak ahlak!” çığırtkanlıklarını da umarım gözden geçirirsiniz!..

Mehmet GÖRMEZ’in fikir ve dini inanç dünyasını, ne kadar ileri boyutta bir tarihselci, Fazlurrahmancı ve Musa Carullah hayranı olduğunu, Diyanet’te Fetö hareketine karşı tutumunu, “ABD Dış İşleri Bakan Yardımcısı Matt Bryza” ile din konusundaki özel görüşmesini (http://yenisafak.com.tr/arsiv/2005/agustos/30/ikaragul.html ), Konrad Vakfı konferansında, “dinler arası diyalog” için “bütün dinlerin ortak noktalarının alınması gerektiği” söylemini; ayrıca, “toplumun yaşantısına uymayan hadislerin,

Page 11: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

11

peygambere aidiyeti kesin dahi olsa bir değerinin olmayacağı ve bu hadislerin dinde hüküm ifade etmeyeceği”, “sünnetin bir model olarak bize gelmediği”, İslami ilimlerin, bu ilimlere ait kaynakların ve İslam alimlerinin sünneti ve İslam’ı yansıtmakta aciz kaldıkları, İslamiyet’te başörtüsünün taabbudi/bağlayıcı değil ahlaki bir gelenek olduğu, ehli kitap erkeklerle Müslüman hanımların evlenmesinin caiz olduğu, hayızlı kadınların namaz kılmalarının, oruç tutmalarının ve (mutat şekilde cezasız olarak) Kabe’yi tavaf etmelerinin caiz olduğu vb. görüş ve iddialarını da web sitemizden (www.ahmetgelisgen.com ) delilleriyle ve uzun izahlarıyla birlikte okuyabilirsiniz. (Görmez’in özet fikirleri için bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=96#20180327122 ).

Bunlar “yalan ve iftira” diyorsanız hala, savunduğunuz adamları Fakir’le birlikte adil bir jüri huzurunda baş başa TV’ye çıkarırsınız, bunlar iftira mıdır, hakikat midir konuşuruz!.. İddia ettiğiniz gibi yazdıklarımız iftira ise şayet, TV’de söyleyeceklerimiz de benim aleyhime ve sizin lehinize daha etkili delil olur. O ortamda biz, fikriyat dışında maddi konulardan da konuşuruz... Dağarcığımızda her şey müdellel olarak mevcuttur!..

Onlar gelmiyorlarsa, madem onları kayırıp savunuyorsunuz, yüreğiniz yetiyorsa buyurun siz gelin, adamlarınızı savunun! Şayet Adamlarınızsa! Adamlarınız değilse, o takdirde, yazılarımı okumadan, delil ve açıklamaları görmeden ve vicdanınızın sesini dinlemeden, sırf birileri görsün diye, Din, Devlet ve Millet için hakikati söyleyen ve tehlikeyi bağıran masum kişileri, ezbere bir surette damgalamayın, onları “iftiracı” ilan etmek suretiyle de kendiniz “müfteri” duruma düşmeyin! Zira insanın haysiyeti çok kıymetlidir. İnsan haysiyetiyle yaşar. Haysiyeti varsa bir kimse insandır. Haysiyetini yitiren insan hiçbir değerini de koruyamaz. Bu hususta, henüz Müslümanlığa ve Ahiret hesabına da gelmedik; bunlar da ayrı!..

Özellikle mağdurun bulunmadığı bir ortamda, kişilerin, birbirlerinin gölgesine sığınarak, grup psikolojisinden de istifade ederek, masum insanlar hakkında karalama kampanyasına girişmek, ancak âcizlerin ve sağduyu sahibi olmayanların işidir.

AHMET AKIN’IN GRUPTA PAYLAŞTIĞI TALİHSİZ MESAJLAR

Adı geçen whatsapp grubunda bulunan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanı ve “Hayat Boyu Öğrenme ve Yetişkin Eğitimi Anabilim Dalı” Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet

Page 12: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

12

AKIN, şahsım aleyhine 24 Aralık 2020’de grupta paylaştığı mesajlarında şunları yazmış:

“Bu kişi bazı bilgileri bir araya getirerek kendine göre bir perspektif çizmiş ama yüzlerce kişinin günahını almıştır. Buhtan ve iftira içeren ve birçok değerli âlimi degersizlestiren bu yazıları paylaşmak dine büyük zarar verir.”

“Bu kişi muhtemelen reisle problemi olan birisi onun atadığı herkesi sorunlu göstermiş”,

“itibar suikasdı yapmış kendince,”

“İsmi geçen birçok âlim bizimde yakından takip ettiğimiz ve tanıdığımız alimlerdir. Bilgiler kesinlikle uyumlu değil. Bu kişi muhtemelen reisle problemi olan birisi onun atadığı herkesi sorunlu göstermiş”

“Bir rahat bıraksınlar su müslümanları üstadım. Hayrettin hocaya bile buhtan var nedir bu anlamadım”

“Allah şerrinden emin eylesin böyle insanların abi”

“Herşey yaparlar maazallah”

“Onlarca ismi aynı kefeye koymuş yazıklar olsun ahirette nasıl hesap verecekler”

Eğitim ve Psikoloji Uzmanı, 8 yıl dini tahsil görmüş bir profesörün ifadeleri bunlar. Ahmet AKIN’a ait, tırnak içi ifadelerdeki zatıma yöneltilen hakaret ve iftiraları özetleyelim:

1-Yüzlerce kişinin günahını almışım! 2-Buhtan ve iftirada bulunmuşum! 3-Birçok değerli âlimi değersizleştirmişim! 4-Bu yazılarla dine büyük zarar vermişim!5-Reis’le problemim olduğu için onun atadığı herkesi sorunlu

göstermişim!6- Müslümanları rahat bırakmıyormuşum!7-Hayrettin hocaya bile bühtanda bulunmuşum! (Bana ait olmayan

yazıdan dolayı olsa gerek)

Page 13: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

13

8-Şerli insanlardanmışım! O nedenle şerrimden Allah’a sığınıyor,9-Şerli olunca, her şey yapabilecek olanlardanmışım!10- Onlarca ismi aynı kefeye koymuşum! (itibarsızlaştırmışım), bu yüzden

bana, “yazıklar olsun”muş!11-Bu kadar büyük günah, iftira, şerlilik, alimleri itibarsızlaştırma, dine

ve Müslümanlara zarar vermekten dolayı, ahirette hesabım zormuş!..

Ahmet Akın’ın internette yer alan kısa biyografisini ibret olsun diye buraya alıyorum:

“1990 ile 1998 yılları arasında hafızlık ve İslami İlimler Eğitimlerini tamamladı. Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında 2004 yılında lisans, 2006 yılında Yüksek Lisans, 2009 yılında doktora eğitimlerini tamamladı. 2011 yılında Psikolojik Danışmanlık alanında doçent doktor ünvanını aldı. 2016 yılından itibaren İstanbul Medeniyet Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik anabilimdalında Prof. Dr. olarak görevine devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. İngilizce ve Arapça bilmektedir. Çalışma alanları arasında kendini sabotaj, kendini aldatma, psikolojik testler ve başarı yönelimleri bulunmaktadır. 16 kitabı ve çok sayıda uluslararası ve ulusal makale ve bildirisi bulunmaktadır.” http://www.hayatyayinlari.com/yazar/prof-dr-ahmet-akin.html ).

Evet, Ahmet AKIN’ın biyografisinde dikkatimizi çeken detaylar; sekiz sene İslami eğitim görmüş, hafız, psikolojik danışman, kendini sabotaj ve kendini aldatma konularında uzman, profesör… Bir kayıtta, görev yaptığı Fakülte’de bir ara “Dekanlık” yaptığı bilgisine de rastladım…

Diğer bir biyografisinden aldığımız bilgiye göre de Ahmet AKIN, Yüksek Lisans ve Doktorasını, 2004-2009 yılları arasında “Sakarya Üniversitesi”nde yapmış. (https://avesis.medeniyet.edu.tr/ahmet.akin ; AHMET AKIN.pdf ) .

Kişinin kendisinin sahip olduğu uzmanlık alanları bazen kendisine de başka türlü yansıyabiliyor demek ki!.. Bir adam kendi kendini “sabote” ederse, ancak bu kadar edebilir…

“REİS”le Problemli Olduğumdan Dolayı bu Yazıları Yazıyormuşum (!)?..

“Ilımlı İslam”a temel olan fikirleri veya bu fikirlerin müntesiplerini eleştirmekten dolayı da Ahmet Akın profesörümüz, bizi “Reis’le problemli olmak”la suçlamış ki bu “Reis düşmanlığı (!)” demektir, haşa! Güya, O’nun

Page 14: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

14

atadığı görevlileri eleştirdiğimden dolayı! Bu iddiaya başka şeyler demek geliyor içimden ama, diyemiyorum… Yazıklar olsun, böyle profesöre de insana da!..

Ahmet Akın bey! Beni de “Bakanlık Müşaviri” olarak ve terfi’en “Reis”, (Sayın Cumhurbaşkanımız) atadı. Reis’in emrindeki bir kurumda da halen Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı/Raportörü olarak görev yapmaktayım. Senin mantığından gidersek, sen de beni kötülemekle Sayın Cumhurbaşkanımızı yıpratmış olmuyor musun? O zaman senin de mi Sayın “Reis”le problemin var?..

Öte yandan, yazılarımda eleştirdiğim kişiler arasında, Hakkı YILMAZ ve Atasoy MÜFTÜOĞLU gibi hiç kamu görevi olmayanlar da var. Çok önceden elde ettiği bir kariyer mesleğini eleştiri tarihi itibariyle sürdüren kimselerde var. Ayrıca “Reis”in değil, daha alt kademelerdeki yetkililerin atadığı kimseler var. Bunlara ne diyeceksin Ahmet AKIN?..

Senin mantaliteni alt üst eden gerçeklerden biri de şu ki, eleştirdiklerim arasında Bardakoğlu’nu “Reis” (Sayın Cumhurbaşkanımız) değil, bir önceki Cumhurbaşkanı atadı. Süresi bitince de Sayın “Reis” atamadı. Eleştirdiklerim arasında Reis’in atadığı bir tek Mehmet GÖRMEZ var; onu da Fetö’ye gönderdiği iddia edilen mektup olayından sonra “Reis” (Sayın Cumhurbaşkanımız) kendisi görevden aldı ve görevi yarım kaldı. Bundan da mı haberin yok Ahmet bey?

O halde, “Reis’le problemi olduğu için O’nun atadıklarını eleştiriyor” saçmalığın nerde kaldı?.. Aynı konuda paylaşımda bulunan grup arkadaşın Osman GÜLŞEN, “Peygamberlerin bile zelleleri olmuş, insan da hata yapabilir…” demiş, aynı mahfildeki bu satırı da mı okumadın? Hem bu nasıl bir mantık böyle?! Keşke, öğrencinin karşısına çıkmadan önce biraz “mantık ilmi” okusaydın!

Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanımız’ın, iş başına getirdiği pek çok yol arkadaşıyla, hem de en büyükleriyle bugün yolları ayrılmadı mı? Ayrılanlar medya huzurunda “Reis”le siyasi bir yarış ve O’nu yıpratma içerisine girmediler mi? Bunlar da Sayın Cumhurbaşkanımızın atadığı ya da kendi eliyle tercihen iş başına getirdiği büyük adamlardı. “Bir devlet büyüğünün atadığı veya göreve getirdiği kimse, kıyamet sabahına kadar aynı yapı ve düşünceyle kalacaktır” demek mümkün müdür? Nitekim, Mehmet GÖRMEZ’i görevden almasını yukarıda örnek olarak verdik; sizin savunduğunuz “Adam”ı yani!..

Page 15: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

15

Bir profesöre, hem de Eğitim, Rehberlik ve psikoloji profesörü olmuş bir zata, bu söz ve yaklaşımlar yakışıyor mu sizce Ahmet bey? Birisi, aynı nitelemeleri size yapsa veya aynı sözleri size sarf etse, bir eğitim ve psikoloji uzmanı olarak siz bu işe ne dersiniz?.. Bir de görev yaptığın üniversitenin adı, “MEDENİYET”!.. Bu kurumun adını bari kirletme!

Biz, Devletimizi idare eden ve milletimize hizmet eden kim olursa olsun daima dua ve hürmet eder, Cenab-ı Hakk’ın onların, sağlık afiyet içerisinde, din, devlet ve millet lehine hayırlı hizmetlere yöneltmesini, bu yönelişlerinde de hayırlı muvaffakiyetler elde etmelerini niyaz ederiz. Yanlış olduğunu düşündüğümüz bir durum varsa, onu da münasibince bildiririz, ama asla dalkavukluk etmeyiz.

Herkes bilir ki, tarihte devlet başkanlarına asıl ihanet edenler, her iş başına gelen “iktidar sahipleri”nden koltuk veya ulufe bekleyen dalkavuk, yardakçı ve seviyesiz sahtekarlardır. (Bkz. Nesai, Bey’at, 35, 36; İbn Mace, Mukaddime, 23; Ahmed, III/321, 399; Suyuti, Camiu’s-Sağir, No: 628, 5701). Tarihte yıkılan liderler de etrafında ulufe bekleyen dalkavuk sahtekarların hakikati gizlemeleri sonucunda, olumsuzluklara karşı ön alınamaması sebebiyle yıkılmışlar ve öylece saltanatlarını kaybetmişlerdir. Bu ifademi genel anlamda bilgi ve irşad amaçlı sarf ettiğimi ve belirli bir şahsı veya şahısları kastetmediğimi hassaten belirtmiş olayım.

FATİH ASLAN İSİMLİ ŞAHSIN GRUPTA PAYLAŞTIKLARI

Fatih ASLAN isimli şahıs kimse tanımıyorum, araştırmadım da. Aynı whatsapp grubunda bu şahsın paylaştıkları da aşağıdadır:

“Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliğine son verilmesine dayanamayıp yalan ve iftiralarla karalama kampanyası yapan bu "kullanışlı" müfterinin saçma sapan ihbarlarına itibar etmeyiniz. Bu tipleri ve bu filmleri çok gördük.”

“Özgeçmişinde: Halen "Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi" olduğunu yazıyor. Bu gerçek değil.”

“Karıştırdığı "istihbarat ve bilgi toplama" faaliyetleri nedeniyle Diyanet'ten Orman Bakanlığı'na sürülen bu şahıs, fitneden başka bir şey üretemez.”

Şimdi, Fatih ASLAN’ın Tırnak İçi İfadelerini Özetleyelim:

Page 16: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

16

1-DİYK üyeliğime son verilmesine dayanamayıp, yalan ve karalama kampanyasına girmişim, güya! (Yalancıyım, iftiracıyım güya!)

2-“Kullanışlı” bir müfteriymişim, saçma sapan iftiralarda bulunuyormuşum! (Akılsız, başkalarının şerde kullandığı, herkesin her şeyi yaptırabildiği adam. Artık bu “kullanışlılık”, parayla mı parasız mı, bilmiyoruz…)

3- Özgeçmişim’e, “Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi” yazmışım, güya! Bu gerçek değilmiş!

4-İstihbarat ve bilgi toplama faaliyetleri içerisindeymişim ve bunları da kullanmayı bilmiyor karıştırıyormuşum!

5-Fitneciymişim ve bu faaliyetlerim nedeniyle Orman Bakanlığına sürülmüşüm!

Şimdi Fatih Aslan denen adamın bu iftira ve saçmalıklarına sırasıyla cevap verelim:

1-Ben, “DİYK Üyesi” hiç olmadım ki kaybettiğimden dolayı yalan ve karalama kampanyası yapayım.

O zaman, şimdi sen söyle Fatih bey, yalancı ve iftiracı kim?..

2-Bir kimsenin, kullanılmaya müsait olup olmadığı zeka ve hayattaki başarısından anlaşılır.

Okuyuculardan özür dileyerek belirtmek zorunda kalıyorum ki Fakir, okullarını birincilikle veya ikincilikle bitirmiş, bulunduğu DİYK Uzmanlığı sınavını 1998’de Türkiye birincisi olarak kazanmış, iki yabancı dilde resmi dil sınavlarında 75 ve 78’lerde puan almış, 6 yıl Bakanlık Müşavirliği kadrosunda Bakan Danışmanlığı yürütmüş, yıllarca Anadolu’nun muhtelif yerlerinde, Konya Merkez Vaizliği dahil müftülük ve vaizlik yapmış, İslam Hukukunda master ve doktorasını yapmış olduğu halde Diyanet İşleri Başkanlığı adına kendisine Hadis Kavramları sözlüğü yazdırılmış, -altı yıl Bakanlık Müşavirliği dışında- 20 yıldır Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanlığı/ Raportörlüğü yapmış ve halen bu göreve devam etmektedir.

Page 17: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

17

Bunları söylemek, biliyorum ayıptır ama, böyle maksatlı iftiracılar karşısında da hüküm tersine döner vacip hale gelir!

Şimdi söyle Fatih bey ! “Bu nitelik ve tecrübeye sahip bir adam kullanılır mı?” Bu bilgiler ışığında bu soruyu, en geri zekalı bir adama dahi sorsalar, rahatlıkla “hayır” cevabı verecektir. Gerisini sen düşün Fatih bey!

3- Hiç DİYK Üyesi olmadığımdan, “özgeçmişim” dahil olmak üzere, hiçbir yerde “DİYK Üyesiyim” diye yazmadım. Hiçbir platformda da böyle bir unvan kullanmadım. Böyle bir şey aklımın ucundan da geçmemiştir. Bazı meclislerde yanlışlıkla “DİYK Üyesi” diye tanıtıldığımda bile anında müdahale ederek düzeltme yoluna gitmişimdir. Zira bir kimsenin, sahip olmadığı bir unvanla tanıtması, kendi kendine hakaret ve millete de saygısızlıktır.

O halde Fatih bey, bu unvanı nerede yazdığımı göster, bir zahmet! Demek ki “Uzmanı” sıfatı ile “Üyesi” sıfatını karıştırmışsın. Ya da DİYK Uzmanı dahi olmadığımı mı iddia ediyorsun? Galiba öyle gibi… Eh, gir internete bak! Zaten grupta da senin önüne koymuşlar.

4- İstihbarat ve bilgi toplama görevlisi değilim, böyle bir merakım da yok. Yazdığım makalelerde istihbarat alameti mi var acaba? Benim görevim, Devletin bana verdiği ve 20 senedir yürüttüğüm, “Din İleri Yüksek Kurulu Uzmanlığı” ki bu “Dini Raportörlük” görevidir. Nitekim, bu unvan önceleri, “Din İleri Yüksek Raportörü” şeklinde idi.

Bu görev, yetkim ve liyakatim istikametinde, resmi görevimin dışında da Dinim, Devletim ve Milletim için, zararlı dini düşünce ve faaliyetleri eleştirip, web sitemde, altına imza atarak alenen yayınlıyorum. Halen yürüttüğümüz resmi görevimizin niteliği de aynı mahiyettedir.

Fatih Bey, “Kullanılan adam”, olduğumu iddia ediyorsun madem, nerede kim tarafından nasıl kullanıldığını da ispat et bari!..

5- Orman Bakanlığı’na sürülmedim. Her şeyden önce sürgün, kurum içinde tenzili rütbe ile olur Fatih bey! Bunu dahi bilmiyorsan, kendini gelişigüzel laflarla toplum huzurunda rencide etme!

Dediğinin aksine Fatih bey, 2012 Haziran ayında üçlü kararname ile (Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İlgili Bakanın İmzası ile) Diyanet’teki görevimden

Page 18: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

18

Orman ve Su İşleri Bakanlığına “Bakanlık Müşaviri” olarak terfi’en atandım. Devlet büyüklerimiz ricada bulunup benden dilekçe aldılar, bunun üzerine atamam yapıldı. Dilekçeyle gidilen görev, tenzili rütbe bile olsa sürgün olmaz. 2018’de de Bakanlık Müşavirliği kadroları kapatıldığı için de ilgili mevzuattaki amir hüküm gereği, mezkur kadronun sosyal haklarıyla, eski görevim “Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanlığına” geri döndüm.

Fitnecilikten dolayı sürüldüğümü ileri sürdüğüne göre, şimdi “terfien ve kendi dilekçemle başka kuruma atandığım” gerçeği, fitnecilik iddianı da çürütmüş olmaktadır!

Seninle tanışmıyoruz Fatih bey! İsmini de o watshapp grubundaki söz konusu mesajların aracılığıyla ilk defa duydum. Şu an dahi kim olduğuna bakacak kadar vaktim de yok. O zaman bu kadar kinin, haset ve fesadın sebebi nerden gelmektedir, Fatih bey?

BİLAL ARIOĞLU’NUN GRUPTA PAYLAŞTIĞI İFTİRALAR

Adı geçen watshapp gurubu üyelerinden Bilal ARIOĞLU denen şahıs da Ahmet AKIN’IN, yukarıda sıraladığımız ilk üç mesajından sonra;

“Hocam aynı kanaatteyim. Bu ancak müslümanlar arasında ikilik

oluşturmak ve gerçek gündemi saptırmak isteyenlerin işine yarar.”

mesajını paylaşmış.

Buna göre Bilal ARIOĞLU da aşağı yukarı, Ahmet AKIN’a ait mesajları hükmen paylaşmış demektir. Bu durumda Bilal ARIOĞLU’na göre de Fakir, aşağıdaki suçları işlemiş olmaktadır, güya!

Bu nedenle Bilal ARIOĞLU ile ilgili olarak Ahmet AKIN hakkında yukarıda yazdıklarımızı burada tekrar etmeye ihtiyaç yoktur. “AHMET AKIN’IN GRUPTA PAYLAŞTIĞI TALİHSİZ MESAJLAR” başlığı altındaki cevaplara bakabilirsiniz.

Ancak, Bilal ARIOĞLU’nun, bu tartışma bağlamında Grupta paylaştığı diğer bir mesajında söylediği “bu yoldan gidersek klasik yunan eserlerini çeviren islam alimlerini de mi bu sınıfa koyacağız. Böyle mantık olur mu?” sözleri de kabul edilebilir değildir. Şöyle ki:

Page 19: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

19

İslam alimlerine, “Klasik Yunan Eserleri”ni tercüme ettiklerini isnad etmek, onlara yapılan bir iftiradır. Zira hiçbir İslam alimi, İslam itikadına aykırı düşünce içeren bir kitabı, tenkitsiz tercüme edip piyasaya süremez. Zorunlu bir ihtiyaca mebni olarak tenkitle yayınlamak dahi, gayet ender olur. Çünkü, “Bâtılı tasvir boş zihinleri çalar”.

Şayet bir kimse, Yunan Felsefesine ait eserleri tenkitsiz tercüme edip piyasaya sürdüyse, o asla “İslam alimi” olamaz. Dini yazılar yazmak, İHL veya İlahiyat bitirmek hatta bu alanda kariyer yapıp Doktor, Doçent ya da Profesör unvanı almakla da kişi, -özel yetişmişlik dışında- “İslam alimi” olmaz. İslami ilimler dışında kariyer yapmak ise, kişiye, “İslam alimliği”nin “i” harfini bile kazandırmaz. Hele hele, salt “Din Eğitimi”, “Din Psikolojisi”, “Din Sosyolojisi” “Din Felsefesi” veya “Dinler Tarihi” gibi alanlarda kariyer sahibi olmakla İslam alimi olmak arasında hiçbir bağıntı yoktur. Pek tabii ki, İslam alimi olmamak bir düşüklük nedeni de değildir. Herkes branşında görevini yapar, hizmetini yürütür. Ama, İslam alimi olmak, aşağıda açıklayacağımız üzere, ayrı bir fazilettir.

O halde, Milletimiz önce “İslam alimi” kavramını iyi öğrenmelidir. “İslam alimliği” bambaşka bir sıfattır… O sıfatın rabbani ve ruhani yönü ağır basar. İslam alimi, İslami ilimlerde liyakat sahibidir. Asla dünya ehli olmaz. Allah’ın emir ve yasaklarına titizlikle riayet ettiği gibi, “emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker”i (iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak) yerine getirmekte de tavizi olmaz. Yaptıklarında da daima Allah’ın rızasını gözetir, onun emir, yasak ve rızasına aykırı hareket etmez (Bkz. Bakara, 2/269; Ankebut, 29/43; Fatır, 35/28, 32; Zümer, 39/9). Kim olursa olsun, Allah için sever, Allah için kızar. Konjontürel değildir, gereken yerde usulünce hakkı söyler. (Bkz. Ali-İmran, 3/187). En yakını da olsa, ona önceden faydası dokunmuş birisi de olsa taraf tutmaz. Onun tarafı, hak ve haklı olandır. İlmi faaliyet ve irşadının yanı sıra, bütün yaptığını Allah rızası için yapar, dünyalık menfeaat ve hatır gözetmez. Saltanat uyuntusu olmaz, idarecilerden menfaat ve koltuk beklemez, bu amaçla onlara dalkavukluk da etmez (Bkz. Nesai, Bey’at, 35, 36; Nesai, Sayd, 24; Tirmizi, Fiten, 69; Ebu Davud, Edahi, 24; İbn Mace, Mukaddime, 23; Ahmed, I/357; II/371; 440; III/321, 399; Suyuti, Camiu’s-Sağir, No: 628, 5701). Çünkü Allah Teâlâ Kur’an’da, kendinden başka ilah olmadığına, meleklerle birlikte alimleri şahid tutmakta (Ali- İmran, 3/18), Hz. Peygamber (s.a.v.) de alimleri kendine varis ilan etmektedir. (Buhari, İlim, 10; Ebu Davut, İlim, 1; İbn Mace, Mukaddime, 17; Darimi, Mukaddime, 32; Ahmed, V/196).

Page 20: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

20

Bu saydıklarımız özelliklerden ötürü, haşa “ismet” sıfatını haizdir şeklinde filan anlaşılmasın! Haddi zatında bu özellikler, bir Müslümanda bulunması gerekli sıfatlardır.

İlminin gereğini ifa etmeyen ilim sahiplerine hadisi şeriflerde ve İslam literatüründe "âlim" denmemiş, aksine onlar "kârî/okuyucu" sıfatıyla anılmışlardır. (Bkz. Dârimî, Mukaddime, 22; Muvatta, Kasru’s-Salâti fi’s-Sefer, 173). Çünkü Kuran, âlim sıfatını, Allah korkusuyla özdeş kılmıştır (Fatır, 35/28). Hz. Peygamber sav de ilmin hakkını vermeyenler hakkında, "ümmetim hakkında (zararından) en çok korktuğum kimseler, dilinde bilgelik olan münafıktır" buyurmuşlardır. (Ahmed, l/22, 44).

Esasen âlim, tercümeyle de uğraşmaz, kendisi eser üretir ya da mevcut eserlerden faydalanarak talebe okutur, irşad eder. Filozofla İslam alimini de birbirine karıştırmamak gerekir. İslam aliminin çalışma alanı, Kur’an sünnet tabanıdır, bunlardan neşet eden fıkıh, fıkıh usulü, hadis, hadis usulü, tefsir ve tefsir usulü ile kelam ve akaidedir.

Bu demek değil ki “âlim”in dünyevi kültür de olmasın! Nitekim, Nasslarda geçen pozitif ilimlerle ilintili metinleri anlamak maksadıyla alim, pozitif bilimin verilerinden de yararlanabilir. Bunların dışında bir İslam aliminin ne Tevrat’a, ne İncil’e ve ne de Yunan Felsefesi’ne ihtiyacı olmadığı gibi, kelamî savunma amacı dışında bu tür kaynakları okumak veya onlarla hem hal olmak da (hadisi şeriflerde belirtildiği üzere) dinen mahzurludur. İslam’a yönelebilecek tehditlere cevap vermek amacıyla, bir İslam aliminin (örneğin, kelâm aliminin) farklı dinlere ait kaynakları okuyup bilgi sahibi olması ise, bu hükmün dışındadır.

İslamiyet, kıyamete kadar tüm insanlığın bilgi ve hidayetini sağlayacak nitelikte indirilmiştir. Bu nedenle İslam, düşünce sistemini de kendisi kurar ve bu hususta, Yunan ya da Batı Felsefesi’ne ihtiyaç duymaz. Aksi halde itikadî sapmalara kapı aralanır. İslam tarihindeki bidat veya batıl mezheplerin ortaya çıkış sebeplerinin başında da bu sapmalar yer alır. İslam itikadına aykırı düşünce yapısına -ki bunda ölçü Ehli Sünnet inancıdır- sahip olan şahsiyetlere biz, kesinlikle “İslam âlimi” demeyiz. Her kim ki gerçekte İslam alimi olmayan kişilere toplumu yönlendirir ya da onların reklamını yaparsa, bu nedenle sapkınlığa düşen insanların vebalinin bir misli de onun boynuna olur.

GRUPTA YAZILAN İFTİRA VE HAKARETLERDE YÖNETİCİSİ TAŞKIN KOÇAK’IN SORUMLULUĞU

Page 21: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

21

“Türkiye Siyasi Düşünce Platformu” isimli whatsapp grubunun aktif yöneticisinin Taşkın KOÇAK isminde hiç tanımadığım bir şahıs olduğu söylendi. İnternete bu ismi sorduğumda, sadece YENİ AKİT GAZETESİ’de yazılarının olduğunu ve doğruysa şayet, TÜDP Yönetim Kurulu Başkanı olduğu bilgisine rastladım. Bu kısaltmadan kastedilenin, “Türkiye Siyasi Düşünce Platformu” (WHATSAPP GRUBU) olması ihtimali yüksek.

Whatsapp da olsa Türkiye’deki elit bir grubun başına Başkan olmuş ve Yeni Akit Gazetesi’ndeki köşe yazarlığı ile millete akıl veren Taşkın bey, yazıyı paylaşanı haşlayıp gruptan atmayı biliyor da -gavur dahi olsa- huzurda olmayan bir kimseye aleni şekilde hakaret edilmesine, akıl almaz iftiralar atılmasına ve neticede bunun linç kampanyasına dönüştürülmesine nasıl müsaade edebiliyor acaba? (Bkz. son sayfada yer alan Taşkın KOÇAK’a ait paylaşım resmi).

Taşkın bey’in, bana ait olmayan yazıyı paylaşan kişiye ve yazana yönelik, “Büyük Ayıp” başlığıyla paylaştığı hakaretamiz ve sitem dolu yazısı, şahsıma yönelik olmadığı için o paylaşım hakkında bir değerlendirmede bulunmuyorum.

Keza, Osman GÜLŞEN isimli şahsın, tepkiye sebep olan yazıya raptederek paylaştığı uzunca yazısındaki suçlamaları da üstüme alınmam yersizdir.

Ancak, şu kadarını belirteyim ki, “peygamberlerden zelle sadır olabileceği kabulünden hareketle, dini hizmetlerin temsilcisi durumundaki yetkililerden, kim hangi hatayı yaparsa yapsın, neyi yazarsa yazsın, onları o haliyle kabullenmeliyiz” temasındaki ifadeleri kabul edilebilir değildir. Söz konusu hataları tenkit etmeyi de “saldırı” ve “birliği-dirliği bozmak” (yani, “fesadçılık”) olarak değerlendirmek ise, çok daha vahim bir yaklaşımdır.

Zira, Kuran, sünnet ve ortak akıl, yanlış ve kötülüğü usulünce ve herkesin sorumluluğu nispetinde önlemeyi, hiç değilse eleştirmeyi, en azından kalben rahatsız olmayı emreder. (Maide, 5/79, 80; Enfal, 8/25; Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvud, Salat, 232; Melâhim, 17; Nesai, Îmân, 17; İbn Mace, İkâme, 155; Fiten, 20).

SONUÇ

Taşkın KOÇAK yönetiminde olduğu belirtilen “Türkiye Siyasi Düşünce Platformu” adlı whatsapp grubunda, bana ait olmayan ancak yazı içinde benim

Page 22: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

22

web sitemde yer alan yazılarıma ait linklerin de kaynak gösterildiği bir yazının paylaşılması üzerine, Grupta yer alan bir grup zevat tarafından, kamuoyunu tahrik edici, Devlet makamlarına ihbar mahiyeti de taşıyan, zatıma yönelik hakaret, iftira ve haksız değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Web sitemde yayınladığım yazılarımdan hareketle zatıma yöneltilen haksız iftira ve hakaretlerden bazıları özetle şöyledir: İftiracılık, yalancılık, sahte unvan kullanma, fitnecilik, dine büyük zarar verme, günümüz alimlerini itibarsızlaştırma, yüzlerce alimin günahına girmek, güya “DİYK Üyeliği”nden alındığımdan dolayı karalama kampanyasına girişme, fitnecilikten dolayı görevden sürülme, her şeyi yapabilecek şerli (kötü) adam ve en kötüsü, güya “Reis”le problemli olduğumdan onun atadığı adamları karalayıp kötüleme gibi akla ziyan itham ve iddialar…

Bu asılsız iddia ve ithamların, özellikle, “Reis’le problemli olmak ” iftirasıyla mayalanıp taçlandırılması, son derece dikkat çekici bambaşka bir ihanettir. Özellikle 15 Temmuz ihanetinden sonra iki yüzlü şahsiyetlerin, söz ve hareketlerine güç kazandırmak ve güya kendilerini güvene almak maksadıyla, ilgisiz bir şekilde konuyu Sayın Cumhurbaşkanımız’la ilintilendirme sahtekarlığı, toplumda hızla sirayet eden bir hastalık haline gelmiştir.

Günde 18 saat, İslam Dini ana kaynaklar üzerinde dini çalışma yaparak milletine hizmet etme gayretinde olan ve 7/24 denebilecek şekilde milletin derdini dinleyip onlara çare üretme çaba ve gayretinde olan bir gariban hocanın; günde üç saat uykuyla gecesini gündüzüne katarak devletine milletine çalışarak ömrünü tüketen, bundan dolayı bütün şer güçlerinin hedefi haline gelen koskoca bir Devlet Başkanı ile ne hesabı olsun, bre gafil iftiracılar?!

Hadi söylediğini söyledin diyelim! Kendi şirretine, Saygıdeğer Cumhurbaşkanımızı niye alet edersin ki? Hiç mi Allah’tan korkmazsın? Bir de profesör olmuşsun, idarecilik üstlenmişsin ve milletin evladının önüne geçiyorsun!

Evet Muhterem Dostlar!

Bakınız, bir atasözümüzde ne denmiş: “Arsız güçlü olunca, haklı suçlu olurmuş!” Bu iddiaların ne kadar saçma ve yalan olduğu, yukarıda detaylı bir şekilde anlatılmıştı.

Söz konusu hakaret ve iftiralar, “Türkiye Siyasi Düşünce Platformu” adlı whatsapp grubu üyelerinden, Prof. Dr. Ahmet AKIN, Fatih ASLAN ve Bilal

Page 23: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

23

ARIOĞLU isimli şahıslar tarafından yapılmıştır. Yukarıda bunları ayrı ayrı belirttik. Grup yöneticisi Taşkın KOÇAK ise, ilgili yazıyı paylaşan kişiyi hışımla gruptan atmasına rağmen, şahsıma olmadık hakaret ve iftiralar yağdıran mezkur şahıslara en ufak bir laf dahi etmemekle, onları onaylamış bir pozisyona düşmüştür.

Web sitemde yer alan ve yukarıdaki iftira ve hakaretlerin yöneltilmesine neden olan yazılarım, “İslam itikadını hedef alan çağdaş dini akımları” tenkit bağlamında Milletimizi bu tehlikeye karşı uyarmak amacıyla Allah rızası için yazılmıştır.

İslam Dünyasını ve Anadolumuz’u çiğnemek için asırlar boyu denenen haçlı seferlerinin, kanaatimizce en son, en sinsi ve en tehlikeli versiyonu, Vatikan ve diğer uluslararası güçler tarafından organize edilip desteklenen, “Ilımlı İslam” ve “Dinler Arası Diyalog” ihanetidir. “Tarihsellik”, bu ihanetlerin truva atı olduğu gibi, bidat ve batıl görüşlere sahip “Şia” inancını, İslam İtikadının özü olan Ehli Sünnet inancıyla harmanlama çabaları da bu ihanetlerin başka bir aracıdır. Aynen, içerisinde temiz su bulunan bir kapla, kirli su bulunan kabı “bileşik kaplar” haline getirmeyi arzulamak gibi. İşte yazılarımızda amaçlanan, bütün bu ihanetlere karşı milletimizi uyarmak ve Devletimize de yardımcı olmaktır.

Dini bir derdi olmayan, Din, Devlet ve Milletine yönelik yüksek gayesi olmayan bir “Adam”, bu kadar dünyayı karşısına almaz, bu riske de girmez…

Öyleyse, geliniz! Allah rızası için bu “Fakir”i nefsinizin kulağıyla değil, vicdanınızın kulağıyla bir kez dinleyin! Tüm ön yargılardan sıyrılarak, objektif bir tavırla ve eleştirel bir üslupla yazılarımızı okuyun! Bu yazılar içerisinde, tırnak içinde gösterilip eleştiriye konu edilmiş metinleri, dipnotlarından kontrol ediniz. Ardından, bunlar hakkındaki açıklamalarımıza bakın! Bu açıklamaları dayandırdığımız kaynaklara da ayrıca bakın lütfen! Hepsi ilmidir, müdelleldir. İftira yoktur, hakaret yoktur, eleştiri, irşat ve uyarı vardır. Ortada yaygın hale gelen bir yanlışı haykırmanın tepki çekeceğini ve bunun olumsuz sonuçları olacağını biz de biliyoruz... Yığınların karşısında hakikatleri gündeme getiren bir kişi, elbette zorluk ve risklerle yüz yüze gelecektir. Bunu bize Cenab-ı Hak, Kur’an’da psikolojik bir hazırlık olarak önceden haber vermektedir (Lokman, 31/17). Ama bu işin ahiret kazancı da büyük olacaktır inşallah! Allah saptırmasın!

Şunu ifade edelim ki, elimizle tutmadığımız, gözümüzle görmediğimiz, saatlerce ve günlerce inceleyip uğraşmadığımız hiçbir kelimeye ve satıra,

Page 24: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

24

yazılarımızda yer vermeyiz. Çünkü bu işin hem dünyevi sorumluluğu hem de uhrevi sorumluluğu var. Allah’ın kullarına iftira ise, ayrı bir sorumluluktur. Yanlış dini anlayış ortaya koyarak Allah’a iftira atmak ise, tam bir akılsızlık, nasipsizlik ve imansızlıktır. Hepimiz için ahiret var, hesap var! Herkes kendine mazeret dosyası hazırlamak zorundadır. Bu dosyada sahte evrak geçmez tabii ki! Kimin ne yaptığını söylediğini ve niyetini de “kirâmen katibîn” yazıyor. Bu film, huzuru mahşerde oynatılıp hepimizden hesap istenecek. Hepimizin amel defteri kendi eline verilecek ve herkes defterini/kitabını “mahkeme-i kübrâ”da kendisi okuyacak!

Öyleyse, Allah’ın dini adına hiç kimsenin, ama hiç kimsenin, gösterişli kılıflarla da olsa, bugüne kadar dinde kesin olarak bilinen ve üzerinde ittifak edilenlerin aksine yanlış görüş ve değerlendirmede bulunma lüksü de hakkı da yoktur. Bakınız, bir “tarihsellik” saçmalığını düşünün. Ne demek tarihsellik? “Dini hükümlerin bugün geçerliliği kalmamıştır” demektir. Böyle bir iddia, Allah’ın indirdiği ve kıyamete kadar koyduğu sübutu ve delaleti kati hükümleri doğrudan inkâr etmek, yok saymaktır. Bu düşünceyi ortaya atanlar da Batılı müsteşriklerdir . Toplumuzda neredeyse yerleşmiş hale gelen “Tarihsellik ilhadı”, günümüzün çağdaş sapma ve saptırma yöntemlerinden sadece birisidir.

“Dinler Arası Diyalog” ise, üç dinin ortak noktalarını alarak yeni bir din oluşturmak ve “İslamiyet’in inanç esaslarıyla şer’î ahkamını kürüyüp atmak” demektir. Üç dinin ortak noktası denilen şeyler; sevgi, barış kardeşlik ve hoşgörü gibi ütopik ve hümanist, evrensel ahlakî konulardır. Bundan dolayı, birileri dinde “iman-küfür” farkını unutturmak istiyorlar. “Mümin” ve “kâfir” kavramlarını da silmek istiyorlar. Kuran’da ve en güçlü hadislerde vurgulanan, hatta iman ve İslam’ın, Kur’an ve Sünnet’in özü olan “mümin-kafir” ayırımını, “ötekileştirme” olarak adlandırıyorlar. Ve birilerine göre Kur’an’ın ayırımı olan “ötekileştirme, ayıp ve gayri meşru, haşa! Bugün bu zokayı Müslüman Türk toplumuna yutturmak üzereler… Biz bu açıklamaları, bir kesimi dışlamak ve ayrımcılık yapmak için söylemiyoruz. Allah Teala insana inanç hürriyeti tanımıştır. O yüzden hiç kimseyi iman etmeye, İslam’a girmeye zorlama hakkımız yok. Sadece davet etme ve irşat etme “hak ve dini görevimiz” var. Allah’ın bizden istediği, hakkı saptırmadan, olanı olduğu şekliyle söylemek ya da göstermektir. Dolayısıyla biz, bu ifadelerimizle Allah katında iman etmenin ne demek olduğunu söylüyor, neticede insanların imanını kurtarmayı hedefliyoruz.

Son çeyrek asırda ilahiyatçı söylemlerde, bir “sahih dini bilgi” söylemi aldı gidiyor. Şunu ifade edelim ki, “sahih dini bilgi” söyleminden kastedilenin,

Page 25: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

25

“tarihsellik” ve “dinler arası diyalog” bağlamında elde edilecek “reforme” edilmiş “sahte bir dini anlayış” olduğundan emin olabilirsiniz… Bunu kesin olarak ispatlayan her türlü yazılı ve sözel doküman elimizdedir. Web sitemizde de bunların bir kısmına ulaşabilirsiniz. Bazı kimselerin, farkında olmadan bu zehirli kavramı yanlış kullanmaları da söz konusu olabilir.

Belki birileri, “Efendim, hurafelerden arındırılmış din kasdediyoruz” diyecektir. Bu yaklaşım, savunma mekanizmasından başka bir şey değildir. Din hurafelerden ayrıdır zaten. Allah bize dinini korumayı tekellüf etmiştir. Yeter ki onu sunanlar ehil olsun! Dinin sıhhatli yönünü almayı bilen, bu meyanda kaynaklara inebilen, usül ilimleriyle birlikte İslami ilim dallarına vakıf ihlaslı alimler olmadığı sürece ne hurafeyi tanıyabilirsiniz ne da sıhhatli bilgiyi. Hurafeden korunmanın yolu, hurafeyi ayıklama değil, topluma sağlam bilgi sunacak ve hurafeden uzak tutacak alim yetiştirmektir.

Fazlurrahmancı düşünceyle yetiştirmeye çalıştığınız ilahiyatçıların, toplumu hurafelerden değil, İslam itikadından uzaklaştıracaklarında hiç şüpheniz olmasın! Bir yanda İslami ilimlerin ve bu alandaki kaynakların geçersizliğinden ve bunların yok edilmesi gerektiğinden söz ederken, diğer yandan hurafeleri uzaklaştırmaktan söz etmek, asla samimiyet göstergesi olamaz. Zira bu iki söylem birbiriyle taban tabana zıttır. İlim, usul, kitap ve alim olmadan, toplum hurafeden uzak tutulamaz. İlimleri ve kitapları yok ederseniz, toplumu hurafelerden daha zehirli unsurlara sürüklemiş olursunuz ki bu zehrin ucu, küfre kadar varır. Nitekim, “tarihsellik” ve “Dinler Arası Diyalog” tuzakları, tabir caizse, hurafelerden çok daha beter zehirli tuzaklardır. Tabii ki, Rabbimiz tarafından kıyamete kadar “koruma garantisi” verilen Dinimiz, yanlışlar arasında tercihe mahal olmayacak şekilde bütün unsurlarıyla sapasağlam elimizdedir, elhamdülillah!

İşte, sakat dini anlayışları bertaraf etmeye yönelik çalışmalara, peşin hükümlü ve güdümlü bir tavırla “iftira” damgası yapıştırmak, bu çalışmaları yapanlara “fitneci” yaftası yapıştırarak hedef haline getirmek, dolaylı yoldan da olsa, bu sakat dini anlayışlara destek ve onları koruma anlamına gelecektir. İman ve ebedi cennet gibi yüce değerler, dünyanın hangi geçici menfaatiyle değiştirilebilir ki? Allah muhafaza buyursun!

Page 26: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

26

Bizim bir derdimiz var Dostlar!.. Ve o dert, küçük değil, büyük!..

Dinimiz, itikadımız, kültürümüz ve gençliğimiz çalınıyor! Bu felaket, en sonunda doğrudan “siyasi egemenliğimize” ve “milli bekamıza” yansıyacaktır. Dış güçlerin Dinimiz bozma çabalarının asıl hedefi de budur. İnancımızı ve değerlerimizi kaybedersek, Allah muhafaza her şeyimizi kaybeder, boyunduruk altına gireriz.

İlan ettiğimiz bu derdin çaresinin ilk basamağı “teşhis”tir. Teşhis ortaya konursa, tedavi çok kolay olacaktır. İyi niyetle de olsa, farkında olmadan ortaya konan üzücü tavırlar, bizce teşhise de tedaviye de direnmektir.

Bahsettiğimiz “çağdaş sakat dini görüşler”e iyi niyetle takılanlar da olabilir. Ne var ki bu yol yanlıştır! İyi niyetler de hataları telafi etmez! Allah Teala, son peygamberiyle birlikte son dinini kıyamete kadar baki olacak nitelikte, en kâmil şekilde göndermiştir. Dolayısıyla bu dini insanların değiştirme salahiyeti yoktur. Kabul eden eder, etmeyen etmez. Kabul etmeyen dinden çıkar. Allah Teala’nın Kur’an’da kesin ayetlerle ortaya koyduğu bu gerçeği, “tekfircilik” diye itham eden kimse, haşa, Allah ve Rasülü’nü suçlamış ve sonuçta inkârcı duruma düşmüş olur. Çünkü bu hükmü Allah (c.c.) ve Rasülü (a.s.) bildirmiştir. Bu yüzden, İslam itikadına göre, Müslümana “kâfir” demek ne kadar tehlikeliyse, kafire “Müslüman” demek de en az o kadar tehlikelidir.

İnsan, Allah’ın indirdiği ve Rasülü’nün bildirdiği dini esas ve hükümleri tasdik edip kabul ederse, hiç değilse imanını kurtarır. İnanan kimsenin amelde kusuru olabilir. Bu hususta tövbe kapısı vardır. Bunun yanında Allah’ın kendi lütfuyla günahkar kulunu affetme umudu da vardır. Fakat dünyadan imansız giden kimseye bütün kapılar kapalıdır; ebedi cehennem onu bekler. Kur’an ve Sünnet’te haber verilen İslam itikadı budur. “Ehli Sünnet İtikadı” da İslam inancının ta kendisidir. Artık bugün neredeyse çevremize, “günah işleseniz bile, aman ha onun haramlığını inkâr etmeyin de imanınızı koruyun” diyecek hale geldik! Başımızdan yıllardır hiç eksik olmayan bunca ağır musibetin sebeplerini oturup bir düşünelim lütfen!

Konumuza dönersek: Bir şeyi okumadan, işin künhüne vakıf olmadan ve meseleyi sindirmeden peşin hükümle hareket edip karalama yoluna gidenler, eninde sonunda pişman olurlar. Ayrıca şahsiyetlerini de hem bu dünyada hem de öbür dünyada rencide ederler. Kul hakkı ise, hepsinden daha zor bir çıkmaz ve pişmanlık sebebi olacaktır.

Page 27: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

27

Bütün bunlardan daha da önemlisi var. Birilerinin hatırı ya da bir menfaati koparmak için ön yargılı hareket ederek hakkı savunan ve kötülüğü engelleme gayretinde olan çalışmaları baltaladıklarında, bu zatlar, Allah Teala’nın diniyle ilgili “doğruya irşadın” ve “yanlışı engelin” yolunu tıkamış olurlar. Bu suretle ya da dini bir sapmanın yanında yer almakla, milyonlarca insanın sapıtmasına neden olmanın vahametini düşünebiliyor musunuz? Bu talihsizlik, makamla, mansıpla, parayla pulla, şanla şöhretle ölçülebilecek bir günah değildir. Malumunuz, hakka mâni olmak “Ebu Cehiller”in, “suret-i hak”tan görünmek de “İbn Selül”lerin işidir. Bu sıfatlarla da kesinlikle herhangi bir kimseyi kastediyor değilim.

Netice itibariyle, her nerede ve hangi platformda olursa olsun, çalışmalarımıza iftira deyip hakaret edenleri, “kem söz sahibine aittir” deyip Allah’a havale ediyorum. Yukarıda bahsedilen şahıslar, hata ettim, diyorlarsa, eh, Allah’tan af ve mağfiret talep etsinler, kendilerine çeki düzen versinler. Böyle olursa biz de hakkımızı helal eder, beraberce yola revan oluruz. Değilse, nasıl olsa hesap günü her şey ortaya çıkacaktır! Allah o günde bizi rezil rüsvay eylemesin!

Grupta yer alan ve hakkımda ileri sürülen talihsiz itham ve iftiralara muttali oldukları halde ses çıkarmayan “fazilet ve erdem havarileri”ni de önce Allah’a sonra da değerli okuyuculara havale ediyorum. Grubu takip etmeyen ya da duruma muttali olmayan grup üyeleri hakkında elbette bir sözümüz olamaz.

Mevla bizim imanımızı ve amelimizi kabul buyursun. İmandan sonra kalbimizi eğip bükmesin; küfre de fâsıklığa da düşürmesin. Ahir zaman fitnelerinin her türünden, bütün şerlerden, şerirlerden, hastalıklardan ve her türlü afetten korusun. İmanla geldiğimiz şu fani dünyadan, imanla, “hüsn-i hatime”yle ayrılabilmeyi nasip ve müyesser eylesin!

Ömrümüz boyunca bizi dinine hadim olanlardan eylesin. Ömrümüzün kalanını da hayırlı ve bereketli eylesin. Müminler arasında İslam kardeşliği nasip etsin. Her türlü günahtan ve bilhassa kul hakkına girmekten bizleri muhafaza eylesin. Bilmeden hukukunu çiğnediğimiz kimseler var ise şayet, Mevla onların günahlarını bağışlasın ki, bu duamızla günahları affedilen mağdurla aramızda mahsuplaşma suretiyle muhtemel kul hakkından kurtulmayı nasip etsin kılsın inşallah!

Âmine ya Muîn, ya Erhamerrahimîn!

Page 28: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

28

"Meşhurdur ki fısk ile olmaz cihan harab; Eyler anı müdâhane-i âlimân harâb"

27.12.2020

Dr. Ahmet GELİŞGEN

------------------------------

NOT: “ELİT SINIFIN İÇTİMAÎ SORUMLULUĞU” ile ilgili olarak şu linklerde yer alan yazılarımıza da göz atabilirsiniz:

https://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=532#2114 ; https://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=74#20616703 ; https://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=164#2150 ; https://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=36#2181 ;https://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=154#2061180016

--------------------

“Türkiye Düşünce Platformu” Adlı Whatsapp Grubunda Paylaşılan Söz Konusu Mesajlardan Örnek Resimler:

Page 29: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

29

Page 30: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

30

Page 31: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

31

Page 32: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

32

Page 33: °CDANINIZA... · Web viewVİCDANINIZA SESLENİYORUM DOSTLAR: “BİZİM BİR DERDİMİZ VAR!..” “ TÜRKİYE . SİYASİ . DÜŞÜNCE PLATFORMU ” ADLI WHATSAPP GRUBUNDA, GIYABIMDA

33