cihatçılardan başkasının güvende olmadığı kent: "hatay"
DESCRIPTION
Hatay Halk Meclisleri / Savaşa Karşı Yaşam Hakkı Meclisi, "Suriye Savaşı'nın ve Türkiye'nin Suriye Politikasının Hatay üzerindeki etkileri" üzerine Mart-Nisan 2016 dönemini kapsayan 2. raporunu Hatay Halkevi'nde düzenlenen bir basın açıklaması ile duyurdu. Açıklamada kentte yakalanan IŞİD'lilere fiili dokunulmazlık uygulandığı, giderek artan şiddet olaylarına maruz kalan Suriyeli sığınmacıların cihatçıların kucağına itildiği ve kentin de bir bütün olarak çatışmaya sürüklendiği vurgulandı.TRANSCRIPT
1
2
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ.................................................................................................................................................. s.3
AMAÇ ve YÖNTEM......................................................................................................................... s.4
I. YABANCI TERÖRİST SAVAŞÇILARIN FİİLİ DOKUNULMAZLIĞI VE TRANSFERİ
Geri Gönderme Merkezi: IŞİD militanların eylem öncesi geçici konaklama mekanı................ s.4
IŞİD militanı transferine ilişkin tespitler Brüksel Katliamı ile doğrulandı................................. s.5
Çeçenler Ukrayna’ya, Doğu Türkistanlılar Kayseri’ye................................................................. s.6
Geri gönderme merkezinde şüpheli yangın..................................................................................... s.7
Av. Cihat Açıkalın: YTS’lerin tutuklanması gerekir ancak yalnızca pasaport kanununa
muhalefetten işlem yapılıyor............................................................................................................. s.8
II. SIĞINMACILARA DOĞRUDAN YA DA DOLAYLI ZORLA GERİ DÖNÜŞ ZORLAMASI
Kentteki Suriyeli sığınmacı sayısını net olarak bilen yok.............................................................. s.9
Sığınmacılar cihatçılara kalkan olmak üzere geri gönderiliyor................................................... s.10
Uluslararası Af Örgütü’nün raporu................................................................................................ s.11
Dolaylı zorlama ve “gönüllü” geri dönüşler................................................................................... s.13
Kamplar yetersiz ve sağlıksız........................................................................................................... s.13
Sığınmacılara dönük artan şiddet vakaları.................................................................................... s.19
Narlıca’da kitlesel çatışma............................................................................................................... s.20
Sınır hattında savaş yayılıyor.......................................................................................................... s.21
3
GİRİŞ
Hatay Halk Meclisleri / Savaşa Karşı Yaşam Hakkı Meclisi’nin, 15 Mart 2016’da, “Tanığız,
öfkeliyiz, kaygılıyız. Bu kentte yeni katliamlara zemin hazırlanıyor” diyerek basınla ve kamuoyuyla
paylaştığı “Suriye Savaşının ve Türkiye’nin Suriye Politikasının Hatay Üzerindeki Etkileri” başlıklı
ilk raporda, açık kapı politikasının askıya alındığı kentte Suriyeli sığınmacıların zor yoluyla
ülkelerine geri gönderilmeye başladığı ve kentte kolluk güçlerince yakalanan yabancı IŞİD
militanlarının gerekli hukuki kovuşturmalar yürütülmeden üçüncü ülkelere gönderildiği
kaydediliyordu. Türkçe dışında, İngilizce ve Almanca dillerinde tam metin olarak yayımlanan rapor;
Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, Portekizce ve Azerice basında yer buldu.
Raporun yayımlanmasının üzerinden bir hafta geçtikten sonra, 22 Mart 2016’da, IŞİD Belçika’nın
başkenti Brüksel’de büyük çaplı saldırılar düzenledi. 33 kişinin ölümü, 250 kişinin yaralanması ile
sonuçlanan saldırıların faillerinden İbrahim el Bakraoui, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da
ifade ettiği gibi daha önce Gaziantep’te Yabancı Terörist Savaşçı olduğu tespitiyle yakalanmış, sonra
da Avrupa’ya geri gönderilmişti. Erdoğan, Belçikalı ve Hollandalı yetkililerin uyarıldığını söylerken;
Belçikalı makamlar bir uyarı geldiğini, kendilerinin uyarıyı değerlendirme noktasında yetersiz
kaldıklarını ancak Türkiye’nin bildiriminin de geç yapıldığını; Hollandalı makamlar ise Türkiye’nin
Bakraoui’nin iade nedenini tam olarak belirtmediğini ve gerekli prosedürü uygulamadığını kaydetti.
Yaşananlar, katliamdan bir hafta önce yayımladığımız raporda belirttiğimiz, Türkiye’de yakalanan
IŞİD militanlarının gerekli hukuki süreç işletilmeden Valilik kontrolündeki Geri Gönderme Merkezleri
üzerinden Avrupa dahil üçüncü ülkelere transfer edildiği ve bu merkezlerdeki işleyişin uluslararası bir
güvenlik tehdidi yarattığı şeklindeki tespit ve uyarıların haklılığını ortaya koyuyordu.
1 Nisan 2016 günü ise Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’deki pek çok Suriyeli sığınmacının zorla
ülkelerine geri gönderildiği yönünde bir rapor yayımladı. Bu da daha önce Hatay Halk Meclisleri /
Savaşa Karşı Yaşam Hakkı Meclisi raporunda kayda geçen, “geçici koruma kimlik belgesi”
bulunmayan sığınmacıların Suriye’ye doğrudan ve / veya dolaylı zor yoluyla geri gönderildiği
şeklindeki tespitlerimizi destekliyordu.
İlk raporun yayımlanmasının ardından, bu iki önemli gelişmenin yanı sıra, kentte giderek tırmanan
güvenlik kaygısını da besleyecek bir dizi gelişme daha yaşandı. IŞİD’in düzenlediği belirtilen 19 Mart
2016 İstiklal Caddesi saldırısının ardından ABD, İsrail ve İngiltere, vatandaşlarına Hatay’a seyahat
etmeme çağrısı yaptı. Güvenlik uyarıları, bomba ihbarları ve artan polisiye tedbirlere bağlı olarak kent
halkının sosyal yaşama katılımı hissedilir derecede azaldı. Sınır geçişlerinde ve kent içinde IŞİD
militanlarının yakalandığı yönündeki resmi açıklamalar sıklaşmaya başladı. Sır perdesi altında bir
tedirginlik kaynağı olmayı sürdüren Geri Gönderme Merkezi’nde yaralanmalarla sonuçlanan şüpheli
bir yangın vakası yaşandı. Resmi kayıt yaptırmadan ya da yaptıramadan, bu nedenle de “Geçici
koruma kimlik belgeleri” bulunmadan ikamet eden Suriyeli sığınmacılar ülkelerine geri dönme
talebiyle gruplar halinde hareket etmeye, hatta Hatay Valiliği önünde eylem yapmaya başladı. Aynı
dönemde Suriyeli sığınmacılar ile kent halkı arasında yer yer yaralanmalarla ve kalabalık grupların
karıştığı kavgalarla sonuçlanan saldırı ve çatışmalar yaşanmaya başladı.
2016 ilkbaharında Hatay’a hakim olan atmosferi özetleyen kelime “tedirginlik”tir. Bu tedirginlik
yalnızca farklı inanç ve etnik kökenlerden Hatay halkının değil, Suriyeli sığınmacıların, mülki
amirliklerin ve uluslararası toplumun da içinde bulunduğu durumu anlatmaktadır. Kendini en güvende
hisseden kesim ise fiili dokunulmazlık zırhının ardında, devletten hala destek alan cihatçılardır.
Hatay Halk Meclisleri / Savaşa Karşı Yaşam Hakkı Meclisi tarafından hazırlanan bu ikinci raporda,
yabancı uyruklu cihatçıların fiili dokunulmazlık zırhı ile Türkiye’nin diğer kentlerine ve / veya üçüncü
ülkelere transfer ediliş mekanizmasına ve bu mekanizmada kilit öneme sahip Geri Gönderme
Merkezi’nde yaşananlara, bunun yanı sıra sığınmacıların doğrudan ve / veya dolaylı zorla Suriye’ye
geri gönderiliş sürecine mercek tutuyoruz.
4
AMAÇ ve YÖNTEM
Bu raporun hazırlanmasındaki amaç Suriye savaşının ve Türkiye’de siyasi iktidar tarafından bu savaşa
ilişkin izlenen politikaların kent üzerindeki etkilerinin, doğrudan kent halkının penceresinden ve
birincil kaynaklara dayanan doğrulanmış bilgilerle görünür kılınmasını sağlamak, savaşa ve halklar
arası düşmanlığa hizmet eden sansürü kırmak ve dezenformasyonu engellemek; barış, kardeşlik ve
insanca bir yaşam için yürütülen çabaları doğru bilgi ile desteklemektir.
Raporu hazırlayan Hatay Halk Meclisleri / Savaşa Karşı Yaşam Hakkı Meclisi farklı politik eğilimlere
ya da kitle örgütlerine üye aktivistleri ve bireyleri kapsayan kitlesel bir taban örgütlenmesi olup,
bundan önce Nusra Cephesi üyeleri başta olmak üzere cihatçıların Antakya kent içinde serbestçe
barındırılmasını ve Serinyol’da Eğit-Donat Programı’nın icra edilmesini gündeme taşımış ve sonuç
alıcı başarılı kampanyalar yürütmüştür. Bundan sonra da gündeme getirdiği sorunların takipçisi
olacaktır.
Rapor; Cumhurbaşkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, İçişleri Bakanlığı, Hatay Valiliği, AFAD gibi
devletin resmi kurumları ve Uluslararası Af Örgütü gibi STK’lar tarafından yayımlanan rapor ve
açıklamalar ile yerel, ulusal ve uluslararası ölçekteki güvenilir basın-yayın organlarından yayımlanan
haber ve röportajlar da değerlendirilerek, savaşın yakıcılığını yakından hisseden kent sakinleri ile yüz
yüze görüşmeler ve kentin farklı bölgelerindeki gözlemler sonucu hazırlanmıştır.
Raporun hazırlanma sürecinde Antakya, Defne, Reyhanlı, Altınözü ve Yayladağı ilçelerinde yerinde
gözlemlerin yanı sıra ve Geri Gönderme Merkezi’nde bulunmuş mültecileri, “geçici koruma kimlik
belgesi” bulunmayan Suriyeli sığınmacıları, İçişleri Bakanlığı bünyesinde çalışan görevlileri, Hatay
Barosu’na bağlı avukatları, yardım kuruluşu çalışanlarını ve yerel muhabirleri kapsayan yüz yüze
görüşmeler yapılmıştır. Güvenlik nedeniyle bazı isimler gizli tutulmaktadır.
I. YABANCI TERÖRİST SAVAŞÇILARIN FİİLİ DOKUNULMAZLIĞI VE TRANSFERİ
Geri Gönderme Merkezi: IŞİD militanların eylem öncesi geçici konaklama mekanı
Hatay’ın Antakya İlçesine bağlı Büyükdalyan Mahallesi’nde bulunan Sabancı Kız Öğrenci Yurdu’nun
hemen yanında yer alan Ticaret Borsası Erkek Öğrenci Yurdu binası, “dayanıksız ve kullanılamaz”
olduğu gerekçesi ile 2015-2016 öğretim döneminde Kredi Yurtlar Kurumu tarafından öğrenci
kullanımına kapatıldı. Ancak Hatay Valiliği, bu binayı Geri Gönderme Merkezi olarak kullanmaları
için Hatay Göç İdaresi Müdürlüğü’ne tahsis etti.1
1 Üniversite yurdu sığınmacılara, SES gazetesi
http://www.iskenderunses.net/haber/universiteyurdusiginmacilara-26023.html
5
Tatmin edici bir açıklama yapılmaması, yurt tabelasının değiştirilmemesi ve yeni bir tabela
asılmaması, bina etrafının yükseltilen duvarlar ve tel örgülerle, camlarının da film şeritleriyle
kapatılması nedeniyle eski yurt binası sürekli bir şüphe ve tedirginlik kaynağı oldu.
15 Mart 2016 tarihli ilk raporumuzda bu duruma dikkat çekmiş, ayrıca şu bilgiye yer vermiştik:
“İsminin açıklanmasını istemeyen yerel bir kaynaktan aldığımız bilgiye göre, Geri Gönderme
Merkezi’nde IŞİD militanları da bulunmakta ve bunlar Ukrayna gibi üçüncü ülkelere transfer
edilmektedir.”
17 Mart 2016’ta Sputnik Türkiye’de rapora ilişkin yayımlanan röportajımızda2 ise yine kaynağımızın
aktardığı bilgilere dayanarak, Geri Gönderme Merkezi’nde “geçici koruma kimlik belgesi”
bulunmadığı tespit edilen “kaçak” sığınmacıların yanı sıra kente kaçak giriş yaptığı tespit edilen
yabancı uyruklu cihatçıların da bulunduğunu, Yabancı Terörist Savaşçı (YTS) diye adlandırılan bu
cihatçıların hangi örgütle bağlantılı oldukları bilinmesine rağmen bu kişilerin hukuki bir kovuşturmaya
tabi tutulmadan “sorunu bir başka ülkeye ihraç edecek şekilde” üçüncü ülkelere gönderildiğini
belirtmiştik.
IŞİD militanı transferine ilişkin tespitler Brüksel Katliamı ile doğrulandı
22 Mart 2016 günü, Belçika’nın başkenti Brüksel’de IŞİD tarafından büyük çaplı saldırılar düzenlendi.
33 kişinin ölümü, 250 kişinin yaralanması ile sonuçlanan saldırıların faillerinden İbrahim el
Bakraoui’nin, Hatay’da Geri Gönderme Merkezi’nde gerçekleştiğini belirttiğimiz işleyişle aynı
biçimde, Haziran 2015’te Antep’ten Hollanda’ya gönderildiği açığa çıktı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, saldırının ertesi günü Ankara'da görüştüğü Romanya
Cumhurbaşkanı Klaus İohannis ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Brüksel'de saldırı
düzenleyenlerden birinin, Türkiye tarafından Haziran 2015’te Gaziantep'te yakalanıp sınır dışı
edildiğini söyledi. “Bu durumu 14 Temmuz 2015'te nota ile Belçika'ya ilettik. Belçikalılar adı geçeni
serbest bırakmıştır” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kişinin yabancı terörist savaşçı
olduğu şeklindeki uyarımıza rağmen, Belçika terörizmle ilişkisini tespit edememiştir. Burada Hollanda
da söz konusudur. Kendi isteği üzerine Hollanda’ya da iade etmişiz ve nota ile oraya bildirilmiştir.”3
Belçika’nın üst düzey makamları, İçişleri Bakanı Jan Jambon’un ve Adalet Bakanı Koen Geens’in
istifalarını sunmalarında da görüldüğü gibi olaydaki ihmallerini kabul etmekle birlikte, ihmalin hem
Belçika’yı hem de Türkiye’yi kapsayana iki taraflı bir ihmal olduğunu belirtti.
Geens “Türkiye’den bilgi yeterince erken gelmedi” dedi ve aynı geç davranma hatasının kendileri için
de söz konusu olduğunu belirtti. Hollanda Adalet Bakanı Ard van der Steur ise Ankara’nın
Hollanda’ya gönderdiği 14 Temmuz 2015 tarihli mektubun içeriğini kamuoyuyla paylaştı ve mektupta
Belçika vatandaşı El Bakraoui’nin Pegasus havayolları ile Amsterdam’a gönderildiğinin yazıldığını
fakat El Bakraoui’nin neden geri gönderildiğinin belirtilmediğini açıkladı.4
Belçika’nın ihmali, Türkiye’nin YTS diye kodladığı cihatçıları herhangi bir hukuki kovuşturma
yürütmeden ve uluslararası muhataplara zamanında ve gerekli bilgilendirmeyi yapmadan geri
gönderdiği gerçeğini değiştirmiyor. Kaynağımızın ve Hollanda Adalet Bakanı’nın söyledikleri
örtüşüyor. Türkiye bu kişileri, YTS olduklarını bilerek, ancak haklarından bir hukuki kovuşturma
yürütmeyerek ve bu kişilerin YTS olduğu bilgisini saklı tutarak kendi ülkelerine ya da üçüncü ülkelere
gönderiyor.
2 Hatay için çarpıcı rapor: Kent El Nusra’nın soluk borusu, Elif Örnek
http://tr.sputniknews.com/columnists/20160317/1021548126/hatay-sinir-turkiye-elnusra-cihatci.html 3 Erdoğan: Bürksel saldırganlarından birini sınırdışı etmiştik, BBC Türkçe
http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/03/160323_erdogan_bruksel 4 Belgium admits mishandling Turkich terror warnings, Financial Times
http://www.ft.com/intl/cms/s/0/65c89c22-f1cb-11e5-aff5-19b4e253664a.html#axzz46OTBQD3J
6
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Belçika’yı ve Hollanda’yı suçlayan açıklamasında, aslında cihatçılara destek
ve Suriye yönetiminin devrilmesi odaklı dış politika önceliğiyle hareket eden kendi iktidarının ceza
hukukunu ve evrensel hukuku hiçe saydığı bir uygulamayı itiraf etmiş oldu.
Çeçenler Ukrayna’ya, Doğu Türkistanlılar Kayseri’ye
İçişleri Bakanlığı bünyesinde görev yapan C.T., müstear ad kullanılması kaydıyla Geri Gönderme
Merkezi’nde yaşananlara dair sorularımızı yanıtlamayı kabul etti.
Hatay’daki sığınmacılara ve cihatçılara yönelik politikanın anlık değiştiğini vurgulayan C.T., Suriyeli
sığınmacıların gerçek bir güvenceden yoksun olduğunu, IŞİD militanlarının ve diğer cihatçı grupların
ise genel olarak fiili bir dokunulmazlık ile korunduğunu belirtti.
“Bir IŞİD üyesi yakalandığında, kolluk gücü bunu bilmesine ve şahsı YTS olarak adlandırmasına
rağmen hukuki kovuşturma başlatmıyor. Yani YTS olarak geliyor ama belgeleme yok, ana hedef
bunlardan kurtulmak, başa bela olmayacak şekilde sınırdışı etmek.”
“Yakalanan IŞİD’li biliniyor, ülkesine ya da itiraz ederse üçüncü bir ülkeye geri gönderiliyor.
YTS’lerin ülkelerine geri gönderilmesi riskli ise, mesela Rusya’dan geliyorsa bir başka ülkeye geri
gönderiyor. Rusya Federasyonu vatandaşı cihatçılar, mesela Çeçenler çoğunlukla Ukrayna’ya
gönderiliyor. Ukrayna dışında, kimileri de Malezya ve Ürdün’e gönderiliyor.”
“Anlık değişen politikalar var. Adamlara ne yapılacağı sabit değil. Ya kendi ülkesine, ya Suriye’ye, ya
da üçüncü bir ülkeye gönderilmesi... Hatta kimisine imza karışılığı denetimli serbestlik verilmesi söz
konusu olabiliyor.”
YTS’lerin transferinin fiilen MİT kontrolünde gerçekleştiğine, bu işlemlerin talimatının mülki amirlik
tarafından değil doğrudan MİT tarafından verildiğine dikkat çeken C.T., Çin vatandaşı Doğu
Türkistanlı cihatçıların ise TC kimliği verilerek Kayseri’ye gönderildiğini söyledi.
C.T. devlet tarafından korunan bu şahısların Türkiye içinde bir başka kente, ülke dışına belirli anlaşma
doğrultusunda mı gönderildiği konusunda ise bilgi vermedi.
Öte yandan cihatçılarla ilişki çok da pürüzsüz değil. Genel olarak sır perdesi arkasında sakin bir
görünüm arz eden Geri Gönderme Merkezi’nde sıra dışı olaylar yaşanabiliyor. C.T., IŞİD militanları
ile sığınmacılar arasında dönem dönem gerilim yaşandığını, IŞİD militanlarının istemedikleri bir
uygulamayla yüz yüze geldiklerinde sorun çıkardığını, Geri Gönderme Merkezi’nde 2015 yılı
sonlarında 5 Çeçen cihatçının kaçtığını, bunun üzerine yurt çevresindeki güvenlik önlemlerinin
artırıldığını belirtti.
C.T. ile görüşmemizin ardından, uzun süre Hatay’daki Geri Gönderme Merkezi’nde Suriyeli, Doğu
Türkistanlı ve Çeçenlerle birlikte kalmış bir mülteci (S.K) ile görüştük. S.K., Geri Gönderme
Merkezi’ne ilişkin şunları aktardı: “Ben eski Geri Gönderme Merkezi’nde de, bu yeni binada da
kaldım. Bu yeni yerdeki muamele ve koşullar güzeldi.” S.K., Çeçen ve Doğu Türkistanlı cihatçılara ne
olduğuna ilişkin sorumuza ise şu yanıtı verdi: “Kasım ya da Aralık ayıydı, tam hatırlamıyorum,
Çeçenler kaçtı. Sanırım Rusya’ya gönderileceklerinden korkuyorlardı. Doğu Türkistanlılar rahat, onlar
Kayseri’ye gidiyor.”
Geri gönderme merkezinde şüpheli yangın
23 Mart 2016 günü saat 13.30 civarında Geri Gönderme Merkezi’nde yangın çıktı. Yangın üzerine
bölgeye polis ekipleri ve ambulanslar sevk edilirken, binada mahsur kalanlardan 6’sı tedavi altına
alındı, geri kalanlar da polis araçlarıyla tahliye edildi. Hatay Valiliği’nden kısa bir açıklama yapılarak,
yangının ısıtma kazanındaki bir arızadan kaynaklandığı öne sürüldü.5 Hatay Büyükşehir Belediyesi
5 Hatay Valiliği’nin açıklaması: http://www.hatay.gov.tr/geri-gonderme-merkezi-konulu-basin-bulteni
7
İtfaiyesi’nin 24 Mart 2016 tarihli ilgili basın bülteninde de kazan dairesinde yangın çıktığı belirtilse de
yayımlanan fotoğraflar arasında “ısıtma kazanına” ya da “kazan dairesine” ilişkin bir görüntü yer
almadı. Fotoğraflarda bina kapısında hala “Ticaret Borsası Öğrenci Yurdu” yazdığı görülüyor.
8
Yangının ardından Valilik ve İtfaiye’den yapılan bu açıklamalar, cihatçıların istemedikleri bir durumla
yüz yüze kaldıklarında “olay çıkardığı” şeklinde iddialara konu olan binadaki yangına dair şüpheleri
artırdı. Yangından kısa süre önce, 20 Mart günü, Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya
göre Hatay’da IŞİD mensubu 3 yabancı cihatçı yakalanmış,6 yine aynı gün Anadolu Ajansı’nın
haberine göre de Nusra mensubu 2 cihatçı yakalanmıştır.7 “Terör örgütü üyelerinin yakalanması ve
tutuklanması” kategorisinde açıklamaların da yayımlandığı Valilik sitesinde 2 Nusra üyesinin
tutuklandığı belirtilmekle birlikte8, söz konusu IŞİD mensuplarının yakalanması ya da tutuklanması
konulu bir açıklama yer almıyor.9
Av. Cihat Açıkalın: YTS’lerin tutuklanması gerekir ancak yalnızca pasaport kanununa
muhalefetten işlem yapılıyor
Uzun süredir Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde avukatlık yapan Av. Hüseyin Cihat Açıkalın, 19 Nisan günü
Yabancı Terörist Savaşçıların (YTS) sınırdışı işlemleri ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Açıkalın, T.C.
uyruklu cihatçılara terör davası açılırken YTS’lere karşı sadece pasaport kanununa muhalefet ile sınırlı
bir işlem uygulandığına dikkat çekerek, uygulamaların hukuki çerçevede değil dış siyasete göre
belirlendiğini belirtti.
Açıkalın cihatçıların üçüncü ülkelere gönderilmesi ile ilgili olarak şunları söyledi: “Hatay’da
yakalanan YTS’ler daha önce hakkında başlatılmış bir soruşturma yoksa üçüncü ülkelere
gönderiliyorlar. Eğer uluslararı terörle mücadele dikkate alınarak bir işlem yapılıyor olsa gönderilen
ülkenin emniyet makamlarına bildirilmesi ve takibin sürdürülmesi gerekir.”
Brüksel saldırılarına ilişkin iade süreci ve devletler arası tartışmaları hatırlattığımız Açıkalın, şunları
söyledi:
“Sınırdışı edişler evrensel hukuka uygun değil. Yabancı Terörist Savaşçı şüphesiyle gönderildiyse iade
evraklarında bu not düşülmüş mü? Sadece Pasaport Kanunu’na muhalefetten gönerirseniz tekrar
gelebilir de, gittiği yerde eylem de yapabilir.”
6 http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/8-isidli-terorist-yakalandi-1146650/
7 http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/03/20/hatay-sinirinda-2-terorist-yakalandi
8 http://www.hatay.gov.tr/teror-konulu-basin-bulteni2103
9 http://www.hatay.gov.tr/tum-basin-aciklamalari
9
“Kimlerin olduğu yakın takipte... Türkiye’de ya da diğer ülkede gözaltına alınmalı ve tutuklanmalı.
Sınırdışı etmekle sorun çözülmüş olmuyor. Yargılanmaları lazım.”
“Şu an Türkiye’de terörle mücadele yasasına göre, üye olmak ve yardım da suç. O halde bu şüpheyle
yakalanan kişilerin haklarında adli kovuşturma başlatılıp öyle sınırdışı edilmeleri gerekir. Terör örgütü
üyesi ise işlem yapmanız, tutuklamanız gerekir.”
“Sorumluluk dış ülkelere havala edilemez. Uluslararası sözleşmelerde bu yönde maddeler mevcut.
Gerekli uyarı ve soruşturma yapılmalı.”
“Brüksel olayına kadar Avrupa da Türkiye de kolaya kaçtı. Geçişler koordine edilmedi, sağlıklı
iletişim kurulmadı. Dış siyasete göre davranıldı. Oysa iç hukukta düzenleme var.”
“Yabancı gazeteciyi tutukluyorsun. Diyarbakır’da bir gazeteci 2 ay tutuklu kaldı ve tahliye edildi. O
zaman YTS’lere neden böyle bakılmaz? Ceza hukuku böyle bakar. Ceza hukuku kriterlerine, evrensel
sözleşmelere göre bakıyorum ben.”
Açıkalın, sınırda yakalanan IŞİD ve Nusra üyelerine nasıl bir işlem yapıldığına ilişkin sorumuza da
şöyle yanıt verdi:
“İl genelindeki operasyonlarda Türk vatandaşları hakkında açılan davalar var. Yabancılar hakkında
dava açıldığı yönünde bir bilgim yok. Dava açılması gerekir. Pasaport kanuna muhalefetten, yasadışı
sınır geçişinden değil, Terör Örgütü’ne üyelik, yardım iddiası ile....”
II. SIĞINMACILARA DOĞRUDAN YA DA DOLAYLI ZORLA GERİ DÖNÜŞ ZORLAMASI
Kentteki Suriyeli sığınmacı sayısını net olarak bilen yok
15 Şubat 2016 günü yaptığı basın açıklamasında Hatay’da resmi kayıtlı 402 bin Suriyeli sığınmacı
bulunduğunu belirten Hatay Valisi Ercan Topaca, 21 Nisan 2016’da Kamu Denetçiliği Kurumu 2.
Bölgesel Konferansı’nda bu sayının 408 bine çıktığını belirtmiştir.10
Öte yandan İçişleri Bakanlığı’na
bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün bir hafta önce, yani 14 Nisan’da açıkladığı istatistiklere göre
ise Hatay’daki Geçici Koruma Kapsamı’ndaki Suriyeli sayısı 386 bin 106’dır.
Veriler arası tutarsızlığın da ötesinde bu sayı tartışmalıdır. Çünkü kamplarda kalan Suriyeli sayısı yine
Vali Topaca’nın aktardığı kadarıyla 18 binle sınırlıdır.11
Diğer Suriyeliler kendi imkanları ile ve
kontrol dışı biçimde kentin farklı bölgelerinde ikamet etmekte, bunlar arasında “geçici koruma”
kapsamında kayıt altına alınmayanlar bulunduğu gibi, kayıt altına alındığı ve Hatay’dan çıkışına
resmen izin verilmediği halde kaçak yollardan diğer illere ya da yurtdışına çıkanların sayısı da belli
değildir.
Suriyeli sığınmacı sayısına ve ikamet adreslerine ilişkin verilerin sağlıksızlığı, Avrupa Birliği ile
Türkiye arasında varılan anlaşma gereği, sığınmacılar için Türkiye’ye verilecek 3 milyar avro
tutarındaki yardımın Şubat ayında onaylamasının ardından özellikle bir sorun haline gelmiş; Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından Suriyeli sığınmacıların hangi adreste kaç kişi kaldıklarına
ilişkin keşif çalışmaları başlatılmıştır.
Ancak Bakanlığa bağlı iki ayrı çalışan ile yaptığımız görüşmede, “Geçici Koruma Kimlik Belgesi”
olmayan Suriyeli sığınmacıların kayıt altına alınmak istemediği, keşif çalışmalarının Bakanlık
personeline yönelik tepkiler karşısında güvenlik kaygısı nedeniyle ertelendiği tespit edilmiştir.
Sığınmacılar cihatçılara kalkan olmak üzere geri gönderiliyor
10
http://www.hatay.gov.tr/kamu-denetciligi-kurumu-2-bolgesel-konferansi-hatayda-gerceklesti 11
http://www.haberler.com/hatay-valisi-topaca-1-5-milyon-nufuslu-kentimizde-8186628-haberi/
10
Öte yandan Suriyeli sığınmacıların devlet kurumları karşısındaki bu güvensizliği ve tepkisi yersiz
değildir. Şubat ayının ortalarına doğru sınır bölgelerinde, kent içinde, şehirler arası yollarda, otobüs
terminalinde ve işçi servislerinde Suriyelilere yönelik denetimler artırılmış, “Geçici Koruma Kimlik
Belgesi” bulunmayan Suriyeliler Cilvegözü sınır kapısından sınır dışı edilmeye başlamıştır.
14 Şubat 2016’da Yayladağı’na bağlı Güveççi köyü sınırında, kaçak geçişler sırasında bir Türk
askerinin öldürülmesinin ardından, denetimler sıkılaştırılmış, Suriyelilere “Geçici Koruma Kimlik
Belgesi” verme işlemi durdurulmuş, 5 Mart 2016’da da Cilvegözü Sınır Kapısı Valilik kontrolündeki
özel izinli geçişler haricinde giriş-çıkışa kapatılmıştır.12
Reyhanlı-İdlib sınırında Bükülmez Köyü, Cilvegözü Kapısı ve Atme Kampı’nı gösteren harita:
Duvarın ötesinde dev bir kamp-kent. Reyhanlı Bükülmez Köyü’nden İdlib Atme kampının görünümü:
Cilvegözü’nden sınır dışı edilen Suriyelileri, Suriye tarafındaki Bab el-Hawa kapısını elinde tutan
Ahrar’uş Şam ve bölgenin diğer hakim gücü El Nusra beklemektedir. Kapının birkaç kilometre
12
Sürece ilişkin ayrıntılı bilgi, Ek’teki ilk raporumuzda yer almaktadır.
11
kuzeyinde, El Kaide çizgisindeki bu iki örgütün kontrolündeki Atme Kampı bulunmaktadır. Reyhanlı
ilçesine bağlı Bükülmez Köyü’ne ve sınır karakoluna taş atımı mesafede bulunan kamp, nüfusu
giderek artan dev bir çadır kente dönüşmüş durumdadır. Devlet, İslamcı STK’lar ile birlikte kendi
olanaklarını da bu kamp ve İdlib’de sınıra yakın diğer kamplar için seferber etmektedir. Bu kamplara
yönelik yardım faaliyetlerinde başı çeken İHH, Türk Kızılayı’nın da desteğini almaktadır.13
Türkiye,
artık savaştan kaçan Suriyelileri fiili durumlar yaratarak Türkiye’ye kabul etmeyip Suriye içinde,
cihatçıların kontrolündeki bölgelerde tutmakta, böylece hem “sığınmacı yükü”nün daha fazla
ağırlaşmasını engellemekte hem de Suriyeli sivilleri Rusya ve Suriye ordularının tehdidi altındaki
cihatçılara kalkan yapmaktadır.
Uluslararası Af Örgütü’nün raporu
İlk raporumuzda yer verdiğimiz, Suriyeli sığınmacıların zorla geri gönderildiği tespiti, Uluslararası Af
Örgütü’nün 1 Nisan 2016 tarihli raporu14
ile de desteklenmiştir. Af Örgütü, Türkiye’nin Avrupa ile
imzaladığı anlaşmaya rağmen uluslararası hukuka aykırı biçimde Şubat ve Mart ayları içinde binlerce
Suriyeli sığınmacıyı zorla geri gönderdiğini kaydetmektedir.
Af Örgütü’nün görüştüğü, “Geçici Koruma Kimlik Belgesi” olmayan bir Suriye sığınmacı, daha önce
kayıtsız olduğu tespit edilip belge verileceği iddiasıyla alıkonan Suriyelilerin önce Geri Gönderme
Merkezi’ne oradan da Suriye’ye yollandığını söylemiş ve bu nedenle sağlık ve iaşe gibi sosyal
yardımlardan yararlanamama pahasına kayıt olmak istemediklerini belirtmiştir.
Af Örgütü’nün raporunun ardından Hollanda devlet televizyonu muhabirleri Hatay’a gelerek bir dizi
görüşme yapmış ve bu görüşmeler sonucunda, Suriyelilerin geri gönderilmesine ilişkin görüntü
kayıtları da elde ederek, durumu haberleştirmiştir.15
Hollanda Devlet Televizyonu’nun yayımladığı zorla geri gönderme görüntülerinden kareler:
13
http://www.ihh.org.tr/tr/main/pages/suriyeye-yapilan-yardimlar/313 14
https://www.amnesty.org/en/press-releases/2016/04/turkey-illegal-mass-returns-of-syrian-refugees-expose-fatal-flaws-in-eu-turkey-deal/ 15
http://nos.nl/uitzending/14471-nieuwsuur.html
12
13
Reyhanlı’da mukim Yunus Dolgun, Av. Hatice Can ve Mahmoud Bitar ile yapılan röportajlarda
Türkiye’nin dört yanında yakalanan kağıtsız Suriyelilerin geri gönderildiği belirtilmektedir.
Mahmoud Bitar, minibüse bindirilen bir grup Suriyelinin görüntüsünü paylaşmakta, internet üzerinden
görüşülen bir Suriyeli de her gün Suriyelilerin otobüslerle geri gönderildiği bilgisini paylaşmaktadır.
Dolaylı zorlama ve “gönüllü” geri dönüşler
Öte yandan, bazı Suriyeli sığınmacıların da gönüllü olarak ülkelerine dönmek istediği
gözlemlenmektedir. 30 Mart 2016 günü öğlen saatlerinde aralarında kadınların ve çocukların da
bulunduğu 30-40 kişilik bir Suriyeli grup Antakya merkezdeki Hatay Valiliği binasının önüne gelerek,
“ülkelerine geri dönme” talebiyle kısa süreli bir oturma eylemi yapmıştır.
Suriyeli sığınmacıların Valilik önündeki oturma eyleminden kareler:
14
Valilik yetkililerini bekleyen grupla olay yerinde yapılan görüşmede, grubun “Geçici Koruma Kimlik
Belgesi” olmayan Suriyelilerden oluştuğu, hareketleri giderek kısıtlandığı için Hatay’da da kalmak
istemedikleri ve ülkelerine, Halep’e dönmek istedikleri, ancak sınır kapısı kapalı olduğu için bunu da
gerçekleştiremedikleri, Valiliğin geri dönüşlerini sağlamasını istedikleri anlaşılmıştır.
Polis grubu Valilik binasına yaklaştırmazken Valilik yetkilileri grubun yanına gelerek, önce gidip Göç
İdaresi’nde kayıtlarını yaptırmaları, gönüllü geri dönüş belgelerini imzalamaları ve hakların
yürütülecek soruşturmada herhangi bir suç nedeniyle aranmadıkları anlaşılırsa geri gönderilecekleri
yönünde telkinde bulunmuştur. Valilik görevliler ayrıca olay yerindeki basın mensuplarının görüntü
almamalarını istemiş, olayın basına yansıtılmaması yönündeki hassasiyetlerini belirtmiştir.
Sığınmacıların geri dönüşünü teşvik eden dolaylı zor, yalnızca resmi kaydı bulunmayanların hareket
serbestisinin kısıtlanması ve yakalandıklarında geri gönderilebileceklerini bilmeleri ile sınırlı değildir.
Suriyeli sığınmacılar oldukça olumsuz koşullarda yaşamlarını sürdürmekte ve giderek artan şiddet
olaylarında hedef alınmaktadır.
Kamplar yetersiz ve sağlıksız
400 bin civarında sığınmacının büyük çoğunluğu arlarında ahırdan bozma evlerin de bulunduğu kiralık
binalarda yaşamakta, yalnızca 18 bini kamplarda barınmaktadır. Basının görüntü almasına izin
verilmeyen kampların içinden çekilmiş aşağıdaki görüntüler, kampların insanca yaşam koşullarından
uzak olduğunu ortaya koymaktadır. Hijyen koşullarından uzak banyo ve tuvaletlerin suları sağlıklı bir
şekilde tahliye edilmemekte, yer yer dışarıya taşmakta, çocukların sular içinde oynadığı, bulaşık
yıkanan tezgahların da pislik içinde olduğu görülmektedir.
Altınözü Boynuyoğun Kampı kadınlar tuvaletinden 3 kare (burada bulaşık yıkanıyor, çocuklar oynuyor):
15
16
Altınözü Tekel Kampı WC-duş alanı:
Apaydın Kampı’ndan 2 kare (çadırların çevresi ve duş):
17
Yayladağı Tekel Kampı’ndan 3 kare:
18
19
Yayladağı YİBO Kampı:
Sığınmacılara dönük artan şiddet vakaları
Kent içinde yaşayan Suriyeli sığınmacılar da; cinsel istismara, güvencesiz ve düşük ücretli çalışmaya,
küçük yaşta ikinci eş olarak evlenmeye ya da seks işçisi olarak çalışmaya ya da suç ekonomisine
eklemlenmeye zorlandıkları gibi artık artan bir gerilim ve şiddetle yüz yüzedir.
Son dönemde biri kamuoyuna yansıyan diğeri de büyük ölçüde gizli tutulan iki önemli gelişme
yaşanmıştır.
Birincisi ekmek çalan iki çocuğun esnaf tarafından sopalarla dövülmesi olayıdır. Olay 1 Nisan 2016
günü saat 05.30 sıralarında Antakya ilçesi Kanatlı Mahallesi Yavuz Sultan Selim Caddesi'ndeki bir
işyerinin önünde meydana gelmiştir.
20
Geçici koruma kapsamında bulunan Suriye uyruklu F.A. (16) ve M.B (16) olay günü bir dükkanın
önündeki dolaptan izinsiz ekmek aldıkları esnada işyeri sahibi M.T. ve yanında çalışan V.Z. tarafından
sopalarla uzun süre darpedilmiştir.16
Olay, kamera görüntülerinin17
sosyal medya üzerinden yayımlanması sayesinde gündeme gelmiştir.
Suriyelileri ve cihatçı görünümlü yabancı şahısları hedef alan benzer pek çok olay, mülki amirliklerin
basına yansıtılmaması yönündeki telkinleri doğrultusunda gizli kalmaktadır.
Narlıca’da kitlesel çatışma
Antakya ilçesine bağlı Narlıca Mahallesi’nde 17 Nisan 2016 Pazar günü başlayan olaylar ise kentteki
gerilime eşik atlatacak niteliktedir. Söz konusu tarihte Suriyeli sığınmacılar ile mahalleli arasında
bıçaklı, sopalı çatışma yaşanmıştır.
Kavganın çıkış nedeni net olmamakla birlikte, çocuklar arasında başlayan bir kavganın aileler arası bir
kavgaya dönüştüğü ve mahallenin yerli nüfusunun Suriyeli sığınmacılar ile karşı karşıya geldiği iddia
edilmektedir.
Dükkan ve işyerlerinin de zarar gördüğü kavganın ardından mahalleye çok sayıda polis ekibi sevk
edilmiş, Valilik yetkilileri de olay yerine gitmiş ve yerel basının olayın üstüne gitmesi de polis ve
Valilik kanalıyla engellenmiştir.
16 http://www.hurriyet.com.tr/suriyeli-cocuklara-dayak-atan-esnaflar-gozaltina-alindi-4008222
17 https://www.youtube.com/watch?v=hiwn58TkoJs
21
Kavganın ertesi günü mahalledeki Suriyeli çocukların eğitim gördüğü Recep Tayyip Erdoğan Okulu
açılmamış, Suriyelilere ait işyerleri de kapalı tutulmuştur.
Sığınmacılar ile yerli halk arasındaki gerilim, daha önce de zaman zaman kitlesel çatışma biçimini
almıştır. Ancak ilk defa, AKP’nin destek temelinin güçlü olduğu bir mahallede yerli halk ile Suriyeli
sığınmacılar karşı karşıya gelmektedir. Kentin sosyal ve ekonomik yapısındaki bozulmanın
derinleşmesi, suç ekonomisinin adım adım yerleşmesi, sığınmacılar kendilerini giderek daha fazla
dışlanma, aşağılanma ve güvensizlik altında hissederken Hatay halkının Suriye savaşından ve Suriyeli
sığınmacılardan duyduğu hoşnutsuzluğun ve tedirginliğin artması, yeni ve tehlikeli toplumsal fay
hatlarını açığa çıkarmaktadır.
Yalnızca Hataylı sığınmacılar değil, Suriye’ye geçmek üzere Türkiye’nin diğer kentlerinden Hatay’a
gelen sığınmacılar da insanca muamele görmediklerini ve süren çatışmalara rağmen ülkelerine geri
dönmek istediklerini belirtmektedir. Nisan ayı içinde İstanbul’dan Hatay’a otobüsle geri dönen
Suriyeli bir aile ile görüşmemizde, İdlibli olduklarını ve Türkiye’de daha iyi bir yaşam umutları
olmadığı için memleketlerine dönmek istediklerini belirtmişlerdir. Süren çatışmalara rağmen nasıl geri
dönüşe cesaret ettiklerini sorduğumuzda ise, verdikleri yanıt çarpıcıdır: “Döneceğiz. Orada ölür ya da
yaşarız ama burada sürünüyoruz.”
Sınır hattında savaş yayılıyor
24 Nisan günü gerçekleşen roket atışlarıyla birlikte Suriye’de El Kaide, IŞİD ve müttefikleri olan
cihatçı grupların kontrolündeki bölgelerden Kilis’e yapılan saldırıların sayısı 11’e yükselirken,
saldırılar sonucunda 17 kişi yaşamını yitirdi, 62 kişi de yaralandı. Hayatını kaybedenlerden altısı
Suriyeli, 11’i Türkiye vatandaşıydı.
Bir önceki raporumuzda Hatay-Kilis hattının yoğun bir şekilde cihatçı hareketliliğine açıldığını
kaydetmiştik. Şubat ayında Türkiye hükümetinin desteğiyle Hatay-Kilis arasında oluşturulan yeni
cihatçı koridorunda İdlib’den Hatay’a giren cihatçılar Hatay’dan Kilis’e oradan da Halep’in kuzeyine
ağır silahlarla donatılmış halde geçmiş, transfer edilen savaşçı sayısının 2 bini bulduğu öne sürülmüş
ve hükümet tarafından bu konuda bir yalanlama gelmemişti.
22
Bu hareketliliğin ardından sınır boyunda yaşanan savaş, Kilis’te ağır can kayıplarına yol açacak
şekilde sürerken Hatay Yayladağı da sınırın öte tarafından gelen top atışlarına hedef oldu.
Cihatçıların Türkiye’yi yönetenlerin desteğiyle yürüttüğü savaş yalnızca sınır hattını değil, bu hatla
bağlantılı olarak savaş politikalarına eklemlenen iç bölgeleri de etkilemektedir. Maraş’ın Aşağı
Terolar (Sivricehüyük) Köyü’nde mera alanına, Suriyeli sığınmacıların barınma sorunu gerekçe
gösterilerek kurulacak kamp alanına karşı bir direniş sürmektedir. Hatay Halk Melisleri, 13 Nisan
2016 günü, direnişteki yöre halkını ziyaret etmiş, yapılan görüşmelerde halkın Antakya Apaydın
Kampı gibi bir cihatçı kampı kurulabileceğinden endişe duyduğu görülmüştür. Bu kaygılar yersiz
değildir. Zira, kamp alanı cihatçılara ikmal kapısı olarak kullandırılan Kilis Öncüpınar Sınır Kapısı’na
130 kilometre mesafededir.
Hükümetin Suriye’ye yönelik politikaları sonucunda Hatay, Kilis-Antep ve Maraş hattında açığa çıkan
gerilimler iç içe geçmiş ve Türkiye’nin içine taşınmış bir savaşın semptomlarıdır ve bölge bugüne
kadar yaşadıklarımıza kıyasla çok daha ağır sorunlara ve çatışmalara gebedir.
26 Nisan 2016, Hatay
İletişim:
[email protected] (For English)
https://twitter.com/halk_meclisleri
https://www.facebook.com/HALK-MECLİSLERİ-893577630757064/
Koordinasyon: Ali Ergin Demirhan ([email protected] / 0553 281 93 05)
23