d'ekj zaid' jfar{ferin s ırfan* -...

5
1(ur' 1(erim ' d'ekj zaid' Jfar{ferin S cümJede kuJlarulan ma- naya herhangi bir belirtmektedirler. Ancak onlar, cümle indeki kul- sonucu bu harflerin, anlanu ise hiç SÖZ etmemektedirler. Dilbilimcilerin, zaid harflerin bu yöndeki görmezlikten gelerek sanki onlann cümle içindeki fonksiyon- laorun sadece tekit cunektcn ibaret belirtmekle yetiruneleri gerçekten hayret vericidir. Mesela onlar, " ... u,.L>.. t.... ..• Bize müjdeci gelmedi ... ayelindeki zaid ( .:r ) harfinin istisna ve tahsis sadece metne genel olarak olumsuzluk anlanu söylemekle yetin- Halbuki bize göre bu ayetteki ( L- ) harfi •• ... ..... u ..:r "--->-...) (Ey Muhammed) Allah sen onlara davrandm .. .3'' ayetinde gibi car ve mecrur zaman, cümleye daha bir anlam Bu destekler •• ••• _,,;. c--<H <.5l....öo J c--<H "'t.r" u. _,.J ..> ...:.. ... 1..- L..J J Elçilerimiz Lul'a gelince, (LOt) onlar yilzunden ve takali kesildi... 4" ay etindeki (W ) dan sonra gelen zaid < i ) harfinin ifade ettigi tekidi sadedinde söylemektedir: Bu ayet- teki i ) , aralannda zaman olmayan ve bir- birine çok bir zaman sürecinde. artar- da meydana gelen iki fiili tekit eden bir bu bir cümlede iki fiilin sanki anda min Esran·;:-ZI}'ôde fi'I-Kur',ini'I-Kerim. Mecelletu Mecrnai'J. Lugati'l-Arabiyye, Kahirt. 1398' 1978. s.57-62 Makalenin Ali Necdi .. Doç. Dr., Onsekiz Mart Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi. Maide (5): 19 2. Abdullah b. Aluncd b. e/.Mugnl, Bcyrut. 1404/ 1984, 11. 15 . 3. Al-i (3): 1.59. 4. (29): 33. DERG1St, 14. SA YT: L 2001 Ali Necdi Çev: M. Fatih KESLER** hissedilir. Buna göre yukandaki ayetin de "0, iki gelmesiyle, kavminin onlara zarar verebileceklerinden için Lt?t'u aym anda üzünli/ve kapladi. "5 Ali de bu konuda destekler mahiyette .6 nin sürekli olarak Hayyan onun bu fikrini de kabul Ancak kendisi de, bu meseleye bir çözüm birlikte o, sadeec bu mesel e için ve bu konuda ortaya fikirleri dil bilginleri kabul etmemektedirler .T' Kanaatimizce Ebu Hayyan. bu sadece kendi dilbilimcileri bu konuda söz sahibi olarak nnekte. onlann kabul ettiklerini buna kabul etmediklerini de olarak alglla- bir Ebu dilbiliminde birer otorite olarak kabul ortaya koyduklan kurallar geçerli, dil bilginlerinin ortaya koyduklan kurallar ise geçersizdir. Burada olan önemli noktaya da etmemiz gerekiyor: dilbiliminde otorite olarak kabul ve fikirlerini bu birinin bile niçin biliii Aynca biz, bu dil bilginlerinin zrud harflerin tckidi hususundaki genel ile C w ) dan sonra gelen ( ) harfi özel lerinin neler da Ebu Hayyan bu hususlan ortaya koyup .5. Mahmud b. Ömer el-K an 't- Tenzil ve Uyii.ni'l-Akwil fi tsz, Il. 179. 6. 1. 30, 31. 7. 1, 30, 31. 33

Upload: others

Post on 07-Feb-2021

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • 1(ur' an-ı 1(erim 'd'ekj zaid' Jfar{ferin S ırfan*

    Dilbiliıncilcr, cümJede kuJlarulan zfıid lıarflerin ma-naya te' kldteıı başka herhangi bir şey kazandınnadığHu belirtmektedirler. Ancak onlar, cümle içindeki çeşitli kul-laruınlan sonucu bu harflerin, anlanu nası l etkilediğinden ise hiç SÖZ etmemektedirler. Dilbilimcilerin, zaid harflerin bu yöndeki işlevlerini görmezlikten gelerek sanki onlann kullaruldıklan cümle içindeki fonksiyon-laorun sadece ınanayı tekit cunektcn ibaret olduğunu belirtmekle yetiruneleri gerçekten hayret vericidir.

    Mesela onlar, " ... ~.lJ':I.)~ ı:r u,.L>.. t.... ..•

    Bize müjdeci gelmedi ... ı" ayelindeki zaid ( .:r ) harfinin istisna ve tahsis olmaksızın sadece metne genel olarak olumsuzluk anlanu verdiğini söylemekle yetin-ınişlerdir.2 Halbuki bize göre bu ayetteki ( L- ) harfi •• ... ~ ~ .....u ı ..:r "--->-...) ~ (Ey Muhammed) Allah 'ın ralınıelinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandm .. .3'' ayetinde olduğu gibi car ve mecrur arasında bulunduğu zaman, cümleye daha farklı bir anlam kazandınnaktadır. Bu görüşümüzü destekler malıiyette ez-Zemalışeri , el-Keşşaf'da •• ••• ~ _,,;. c--

  • gösterseydi de, biz de doğru olaıu tercih etıne şansına saltip olabilseydik.

    insaniann çok iyi bildiği gibi "doğru" her zaman saltibini zafere ulaştınr ve onu destekleyecek yardun-cılardan malırum etmez. İşte bu hakikat. bir kez da1ıa tecelli etmıştır. Şöy le ki: Ebu Hayyan'ın cz-Zeınahşeri 'den kapalı ve kannaşık bir şekilde aktarmış olduğu görüşleri ele alarak anlaşılır kılan bazı bilgileri İbn Hişiiın ' ın el- Muğni'sinde bulmaktayız. Mesela: Ebü Hayyan'ın otorite dil bilginleri dediği kimseler. Ankebüı Suresindeki ( L-.J ) dan sona gelen ( .;ıi ) harfinin deruhte ettiği anlam hususunda ez-Zemahşeri ve eşŞelbubi'ıtin görüşleriılİ kabul etıniyorlarsa da, biz bu konuyu, ömek olarak inceleyeceğiıniz iki ay etle açıklayabiliriz. Gerçekten bu ayetlerdeki ( L...J ) dan sonra kul-Jaıulan C ui ) harfinin ez-Zeınahşeri ve eş-Şelbı1bl'nin söylediklerine uygun olarak kullaıuldıklan cüınlede fark-lı bir işlevi yerine getirdikleri aşikardır.

    Konuyla ilgili olarak şu ayetleri inceleyebiliriz;

    ..:..ıl, .- 0 l L....l> o _,_..J..j}l\.... illi if ~~ vii r

  • KUR'AN-I KERlM'DEKl ZAİD HARFLERIN SIRLARJ

    başkasım da öldüreceğim anlayabilir. İşte yukandaki ayetlerde de anlatıldığı üzere ertesi gün. ayru şekilde Mlısii (a.s.)'run karıştığı bir başka kavga esnasında yüZÜndeki kızgmlık i7Jerini gören. dolayısıyla onun ken-disine de tokat atmaya aziınli olduğunu hisseden herkesin korkudan ve endişeden çığlık aunaması mümkün değildir. Burada da olduğu gibi böyle bir tehlikeyi sezen bir kişinin Müsa (a.s.) 'mn yüZÜne karşı şu ithanılarda bulunarak onu uyannaması da düşünülemez:

    "Ev Mıisd! dün bir kişivi o!dürdüğün .gibi bugün de beni mi öldürmek istivorsun?''

    Bu aıılattJklarımızdan soımı şunları söyleyebiliriz: e7.-Zeınahşeri , Ebü Hayyan 'ın dil bilimi konusunda otorite olarak kabul eUiği aliıniere ( L...J ) dan sonra gelen ( .:ı i ) harfi konusunda söylediklerine herhangi bir itbamda bulunınamıştır. Ayrıca ez-ZemaJışeri de bilimsel olarak bu alimlerden daJıa aşağıda değildir. Hatta, onlann söz söyleyemedikleri konulan açıklığa kavuşturan ilıııi bir kişiliğe salıiptir.

    ez-Zemalışeri 'yi savunduğu göıiişlerinde destekleyen hususlardan birisi de şudur: Kuraıı-ı Kerim'de anlatıldığı kadanyla Lüt (a.s.)'a gelen melekler daha önce de İbrahim (a.s.)'a gelmişlerdi. Ancak burada önemli olan şöyle bir nokta bulunmaktadır: .İbrahim 'e meleklerin gelişini anlatan ayette C L...J ) dan sonra ( .:ı i ) harfi buluıunaktadır. Halbuki Lut (a.s.) 'a gelen meleklerden bahseden ayette bu lıarfin bulunduğunu söylemiştik Ayrıca, Kur'an aıılatıınlarına göre İbraJuın (a.s.)'in içinde bulunduğu durum ile, Lut (a.s.) 'un durumu birbirinden oldtıkça farklı idi. Mesela, melekler İbrahim (a.s.)'in yanına geldiği zaman onun içinde herhangi bir sıkıntı yoktu ve oıılan11 gelişinden dolayı bir rahatsızlık da duy-ınaııuştı . Çünkü kendi kavminin bu ziyaretçi meleklere herhangi bir zarar vennelerini bekleıniyordu. Zaten yüce Allalı'ın kendisini onlardan kurtardıktan ve daJıa hayırlı bir beldeye göç ettikten sonra o, bu gibi istenmeyen dununlardan da kurtulınuştu. Diğer taraftan İbrahim (a.s.) çok cömert ve misafirperver bir şalısiyetti. Öyle ki. daha önce hiç karşılaşmadığı bu melekleri görünce onlan mi-safir olarak kabul etmiş ve bu düşünceyle kendilerine iyi muamele yapnuştır. Hatta İbralum (a.s.)'in meleklerle olan karşılaşması baştan sona bu şekilde devaın etmiştir. Kendisi önce onlan giiler yüzle karşılamış, ardından da yemek ikram etmiştir. Ancak. İbraluın (a.s.) bu misafırlerin yani meleklerin. ikram edileılleri yemediklerini göıiince şüpheleıuniş, fakat onlar kendisine yumuşak huylu bir çocuk müjdesi verince de buna bayret etıniştir.

    Lut (a.s.)'un durumu ise daha farklıdır. Çünkü o, kavminin işlediği iğrenç fii lden dolayı sıkıntılıdır ve bu

    İSLAMI ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, CİLT : 14, SA YI: ~, 2001

    sebeple onlara çok kızınaktadır. Böyle bir ortaında melekleri göıiince onlaninsan zanneııniş ve durumunçok ciddi olduğunu anlamıştır. Bir ara, kavminin bu insaıılara da adetleri üzere aynı kötülüğü yapacaklannı düşüruııüş ve içini aniden bir sıkıntı kaplaınıştır. Üstelik bu elçıler/melekler onun misafırleriydi: dolayısıyla onlan koru-mak ve kenditerine ikraın etmek durumundadır. Bu kıssadaki en önemli nokta: Lut (a.s.)'u aıtiden saran sıkınil ve korkunun dile getirilmesidir. Ancak onun içinde bulundu[,ru bu olağanüstü duıuın ibarelerle caıılandınlanıaz. sadece bazı işaretlerle tasvir edilebilir. İşte bıırada seçilen zaid harf ise ( .:.ı i ) kelimesidir. isabetli olarak seçilen bu kelime, içinde kullanıldığı cüınlede tasvir edilen ınanzaraya hem uyg1ınluk arz etmekte. hem de buradaki ibarenin güzelliğine ve inceliğine işaret etmek-tedir.

    Hal böyle iken Lfıt (a.s.)' un lUkayesi ikinci bir defa Hfıd Suresi ' nde, üçüncü defa da Hicr Süresi'nde zikredilmektedir. Bu siire de zaman edıitı C L...J ) ile başlaınaktadır. Ankebiit Suresi' nin aksine bu iki surede ( L...J ) dan sonra ( .:ıi ) kelimesi kullanılınaınıştır. Öyleyse. Lut (a.s.) ve meleklerden bahsedüen bu üç ayetin konusu ayru olduğu halde, Ankebüı Suresi' nin aksine bu iki surede ( L..J ) dan sonra ( .:ıi ) kelimesi-nin kullaıulınamasının lukıncti nedir?

    Tııbiatıyla Kur'an-ı Kerim'in kıssa aniatma metodunu inceleyen bunun sırrına varabilir. Şöyle ki, Kur'an-ı Kerim bir kıssayı defalarca anlatmış olsa bile, bu an.lauşlannda tek bir yol takip etmez. Akslı1e, bir kıssayı her aıılatışında, az veya çok farklı ifade b içinıleri kullanır. Mesela; bir kıssada geçen herhangi bir olay bazen tafsi-latlı olarak aıılatı l dığı halde. bazen de ona hiç değinilm ez. Yine buna benzer otarak bir yerde yüzeysel olarak aıılatılan bir olay. bir başka yerde ayrıntılanyla gözler önüne serilebilmcktedir. Durum böyle olunca kıssalarda kendiliğinden bir yenilik ve akıcılık oluşmaktadır. Doğal olarak insanlar yeni YC farklı olana meyillidirler. Diğer taraftan bu şekilde tekrar edilen her kıssa kendinden önceki kıssada olınayan bazı yenilikleri ve farklı özellik-leri bünyesinde taşır. Bütün buıılara rağmen kıssalar defalarca tekrar edilse bile onlann konusu öz itibariyle hiçbir 7 ..

  • ··~ \;.,'-i \h .. .!... Bu çetin bir gündür. ı o İşte bu ayet Lut (a.s.)'un kendisine gelen

    elçiler/melekler bakkındaki endişesim dile getinuektedir.

    Dolayısıyla onun enruşesi. kavminin kendisine gelen bu

    elçilere bir kötülük yapmalan ihtimalidir. İşte bwıdan dolayı onun içini bir sıkıntı kaplanuştır. Ancak bu ayet

    sözünü ettiğimiz. bu hususların meydana gelmesindeki

    luzlılığa işaret etınemektedir. Hicr Suresi' ndeki anlatım

    larda ise o günün içerdiği sıkıntı.lann tasvirinden hiç

    bahsedilmemektedir. Sadece Hz. Lut'un elçi melekler

    '· ~ J.rc ( _,.; ,..s:_; ~ J ü 1 hakkındaki endişeleri şu ifadelerle açıklanmaktadır: (Lüt) Siz, cidden tamnmamış

    (karlwlur) kimselersinizi dedi. " lı Daha soımı bu kıssanın

    devamında ise meleklerin, Hz. Lut'a elçi o larak

    gelınelerirun sebepleri y ine kendileri tarafından açıklan

    makta ve yüce Allah'ın onları azgınlıkları sebebiyle nasıl

    cezalandırdığından balısedilmektedir. Bnnun akabinde,

    anlatılan diğer olaylarla bu kıssa tamamlaıunaktadır.

    Bütün bu anlatunlar değişik ifade türleri ve edebi üslup-

    larla aktanlmaktadır .

    Çalışınanuzın bu kısnunda ifade edece!;,>iıniz bir başka husus da şudur: Acaba biz ( W ) dan sonra gelen ( 0 i ) kelimesinin içerdiği arılaıru ( ı .> ı ) dan sonra gelen ct..- ) kelimesinin an1anuyla kıyaslayabilir miyiz? Yani ( 0i ) kelimesinin cümlede deruhte ettiği anlam ile( t..- ) kelimesinin anlaım aynı mıdır? Aslında böyle bir kıyaslaınayı olumsuz kılacak hiçbir sebep bulamıyoruz. Zira, bu her iki kelime de, zaid ve harf olmak bakunından eşit durumdadırlar. Bu kelimeler ile birlikte ( L..J ) ve ( ı .; ı ) kullamlan edatlan ise şart anlamı irade eden birer zarft1flar.

    Bu noktada ifade ettiğimiz bu bilgilere şu edatıda ekleyebiliriz: C 1 .; ı ) dansoma c t..- ) kelimesi zaid olarak bulunduğu zaman o. ( w ) dan sonra zaid olarak c .:.ı i ) gelen in fonksiyonunu icra eder. Durum böyle ( ı .; ı ) olunca ıun şartı ve cevabı, bitbirine yakın olan iki ayrı zamanda gerçekleşmiş olur. Yani farklı iki zamanda dana gelen ( ı.> ı ) mey nın şart ve cevabı sanki aynı

    anda ve'birlikte gerçekleşmiş gibi hissedilir.

    Buraya kadar anlattığıııuz bilgilerin ışığında u!aştığınuz bu sonucu, ct..- ) kelimesirun açık \'eya kapalı bir şekilde ıiıid olarak bulunduğu bazı ayetleri inceleyerek pekiştirebiliriz. Mesela, Şura Suresi 'nde zikirden bahseden ve art arda gelen aşağıdaki iki ayeti örnek olarcık alabiliriz. Bu iki ayette de. Rabb' lerine

    10. Hüd(ll): 77. 1 ı. Hicr ( IS): 62.

    36

    A. NECDİ NAS1F

    tevekkill eden ınüıninlerin vasıflarının sayılmasında bir benzerlik buluınnaktadır.

    Birinci ayette. müıninJeıin kızgınlık anında öfkelerine hakim olmak ve kıısLırlu olan kardeşini affetınek gibi "asıflan şu ibarelerle işlerunektedir:

    ·· 0~~ r'J~ ı... 1 " '~ . ../. .. Onlar lazdıkları . zaman da. affederler." 12

    İkinci ayette ise, yine münıinlerin zaJimlere ve oruann zulmüııe karşı. birlikte yaptıklan mücildele esnasında, kendi aralannda sergiledikleri yardımlaşma örnekleri de aynı şekilde şu ifadelerle anlatılmaktadır:

    I.J)~ r~' ~wl ı ~ ı -:r-.U ı _,

    Onlar, bir zulüm ve saldmva uğradıklari zaman, bir-birlerine vardmı ederler. u

    Bu iki ayette de < ı .; ı ) kelimesi şart edatı olarak ku1-lanılınaktadır. Ancak ilk ayelte bu edal zaid ( 1....... ) harfi ile birlikte bulunduğu halde ikinci ayet1e tek başına yer almaktadır. Dolayısıyla bu durumda bizim şunu söyle-memiz mümkündür. Bu ayette zikredilen "af' belirli bir zamana münlıasır olmayan, herhangi bir özelliği bulun-mayan sıradan bir olgu değildir. Aksine bu ayette söz konusu edilen "af'. arnnda ve hiç zaman kaybedilmeden gönüllü olarak yerine getirilen bir aftır. Yaru kızgın olan bir kişirun kendisine sinidendiği kişiyi I

  • KUR"AN-I KER1M"DEKt ZAİO HARFLERiN SIRLARJ

    İşte bu. birinci ayetteki ( ı .> ı ) dan sonra zfud olan ( t.... ) lıarfınin ifade ettiği anlamın ta kendisidir. Zirn o ayeıte hatalı bir insaıun affedilmesi hususundan bahsedilmektedir.

    Diğer ayette ise zulüm ve haksızlık yapanlara karşı \'erilecek mücadelede birbirlerine yardım edenlerin duruınlanndaıı bahsedilmektedir. Yani, bu ayette söz konusu edilen durum. diğer ayettekinden farklı olduğundan her iki ayet için aym değerlendinneyi yapmak uygun değildir. Çünkü bu ayetteki ( ı.>ı ) edatındruı sonra zaid

    ( t.... ) harfi buluıunaınaktadır. Bu yapısıyla sözünü ettiğimiz ayet zulme karşı mücadele etmek ve zulnıü ortadan kald ınnak için herkesin olumlu katkısmı gerek-tiren kesin bir çağrıyı içermektedir. Ancak bu çağrıya belli bir süre ve başlangıç tarihi tayin edilmemiştir. Çünkü her zalim in pozisyonu ile. diğer taraftan ona karşı mücadele edenlerin durumu ayru değildir. Dolayısıyla

    zaliınlere karşı mücadeleye girişrnek bazen oium.lu sonuçlar verdiği halde. bazı durumlarda bu mücadele kötü sonuçlara da sebep olabilmektedir. O halde zalime ve zulınüne karşı yapılacak olan mücadeleye hiç zaman kaybetmeden hemen mi. yoksa dalıa sorıra mı başlanacağı konusunda karar verme yetkisi yönetimi ellerinde bulun-duran idarecilerindir. Doğal olarak onlar da verecekleri kararlarda Kudin ve Süımetin yam sıra, geçmiş tecrü-belerini ve gelişen ilmi verileri de göz önünde bulundura-cak.lardır.

    Bu bağlamda mücadele edenlerin her zaman dikkat etmeleri gereken husus: gerekli tedbirleıi öncelikli olarak alınalan ve tüm hazırlıkların tamamlanmasından sonra cihada başlaınalarıdır. Bu şeki lde davrandıklan takdirde. yüce Allah"ın vaad ettiği zaferin gerçekleştiğini görecek-lerdir. Aksi halde sonuç, kendileri için çok kötü ve üzücü olabilir. Zira düşınanlar. bütün merhamet duygularım kaybetmiş azgm yanıtıklardır.

    HANECİOÖLU OTEL .P"", RE· ·s·T: AU, RAN''T" .. : ~.:_ : :> ' • . ··'· ·· !.'

    ''Ankara'daki Eviniz''

    Talatpaşa Bulvarı No: 112 Hamamönü 1 ANKARA Tel : O 312 309 60 27 - 309 60 28 Faks: O 312 309 60 29

    m .. 1 TT 'TT "1 '1 ~'1 • TT '1 "T""'\ 0 '1 , '1 '~ ' "T"""\ ,,,, 1 urK na va r01ıarı ve ıvnarter ucaK nuenerı 1en1ın .r.ıaınr.

    İSLAMi ARAŞTIRMALAR DERGlSl. CiL T: 14, SA YI: 1. :2001 37

    Button3: Button1: