delİk boru tÜrkİye’dekİ akademİsyen kadinlar Üzerİne … · delİk boru: tÜrkİye’dekİ...
TRANSCRIPT
The Journal of Academic Social Science Studies
International Journal of Social Science
Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3635
Number: 53 , p. 533-556, Winter II 2016
Yayın Süreci / Publication Process
Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date
01.08.2016 31.12.2016
DELİK BORU: TÜRKİYE’DEKİ AKADEMİSYEN KADINLAR
ÜZERİNE BİR ANALİZ LEAKY PIPELINE: AN ANALYSIS ON FEMALE ACADEMICS IN TURKEY
Yrd. Doç. Dr. Hatice Karakuş
Artvin Çoruh Üniversitesi Hopa İktisadi ve İari Bilimler Fakültesi
Öz
Delik Boru" (Leaky Pipeline) üniversitelerde akademik hayatın belli
aşamalarında, tıpkı delik bir borudan suyun sızması gibi, sistem dışı kalan ka-
dın akademisyenlerin durumuna işaret eden bir kavramsallaştırmadır. Rakam-
lar kadınların akademiye girişten ziyade akademide ilerleyememe ve kalıcı
olamama sorununa işaret etmektedir. Bu çalışma kadınları sistem içinde yavaş-
latan nedenlerin ve koşulların ampirik ve teorik incelemesi üzerine inşa edil-
miştir. Bu amaç kapsamında üniversitelerde görev yapan akademisyen kadınlar
ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiş olup, kadın akademisyen-
lerin pars pro toto niteliğindeki izlenimlerine başvurulmuştur. Olgu bilim ve
mülakat (yüz yüze görüşme) çalışmada öne çıkan yöntemsel yaklaşımlardır.
Doktora sonrası aşamada kadın akademisyenin kendini güncellememesi, aile
yaşantısına göre dizayn edilen akademik hareketliliğin zayıf bir akademik ser-
maye yaratması, geleneksel rollerin kamu rollerine oranla daha fazla önem-
senmesi ve kamu rollerinin geleneksel roller içine iliştirilmesi, kadınların aka-
demiye sadık kalma sorunu yaşaması, akademisyenliğin bir meslek değil iş ola-
rak algılanması, kadının konformist yaşama isteği, aynı meslek grubu içinde
yer alan kadınların önceliği eşlerine veren tutum içine girmeleri, sistem içinde
kadının hızını kesen sebeplerdir. Evlilik ya da çocuk sahibi olmanın bu durak-
samayı yarattığı yönünde güçlü bir eğilime, bu çalışma kapsamında ulaşılma-
mıştır. Kadınlarda yöneticiliğe dair bir düşüncenin oluşmaması, kadının kendi-
ni gösterme isteksizliği, bölünme korkusu, kadın yönetici fikrine yönelik olum-
suz yaklaşım saha çalışmasında edinilen diğer sonuçlardır. Bütün bu nedenle-
rin varlığı kadınları sistem içinde yavaşlatmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Delik Boru, Üniversite, Akademi, Kadın, Toplum-
sal Cinsiyet Rolleri
534
Hatice Karakuş
Abstract
Leaky Pipeline is a conceptualization, referring to the status of women
academicians who are out of the system just like the water leakage from a
pierced pipe in certain stages of academic life at universities. The figures point
out the problem concerning which the women could not make progress and al-
so become permanent in academy rather than entering into the academy. This
study was established on the empiric and theoretical examination of the reasons
and situations slowing down women in the system. In accordance with this
purpose, semi-structured interviews were carried out with the academician
women who are working at universities and were asked the pars pro toto im-
pressions of the women academicians. The phenomenology and interview
(face-to-face meeting) are the prominent approaches in the study. The follow-
ings are the reasons slowing the women academicians down in the system; not
updating herself at the postdoctoral stage, creating a weak academic capital
from an academic mobility designed according to the family life, caring the tra-
ditional roles more than the public roles and incorporating the public roles into
the traditional roles, having a problem abiding the academy, perceiving the
academicianship as a business not as a profession, desire of women to live con-
formisly, attitudes, giving priority to their husbands, exhibited by the women
within the same occupational group. Any strong tendency, related that the mar-
riage or having a child create this hesitancy, was not obtained in this study. The
other results obtained from the fieldwork are non-formation of a thought con-
cerning the administratorship in women, unwillingness of a woman to reveal
herself, fear of separation, and negative approach to the woman administrator.
The existence of all these reasons slows down the existence of women in the
system.
Keywords: Leaky Pipeline, University, Academy, Woman, Gender
Roles
1. GİRİŞ
Üniversitelerin, gerek kurumsal kim-
likleri gerekse misyonları gereği toplumsal
cinsiyet tartışmalarının dışında yer alması
beklenmektedir. Ancak yapılan çalışmalar ve
sayılara yansıyan gerçekler, bu toplumsal
sorunun üniversiteler düzeyinde de bir karşı-
lığı olduğunu göstermektedir. Konuya ilişkin
istatistikler (Tablo 1) esasında hızlı bir ilerle-
meye işaret etmektedir. Şöyle ki akademiye
girişte kadın ve erkek oranları oldukça yakın-
dır. Hatta bazı kadrolarda kadın akademis-
yenler erkek akademisyenleri geride bırak-
maktadır. Ancak yine aynı sayılar kadınların
akademide ilerleme noktasında sürecin ve
kurumun etkili, güçlü aktörleri olamadıkları
gerçeğini de ortaya koymaktadır. YÖK'ün
2015 verilerine göre
(https://istatistik.yok.gov.tr/) unvan ve terfi
gerektirmeyen aşamalarda kadın ve erkek
akademisyenler arasında görünür bir fark
bulunmamaktadır. Öğretim görevlisi, uzman,
araştırma görevlisi, eğitim öğretim planlama
ve öğretim görevlisi doktora aşamasında ka-
dın ve erkek akademisyen sayıları yakınken,
okutman ve çevirici oranlarında kadın aka-
demisyen sayısı erkeklere oranla fazladır.
Akademinin önemli unvanları arasında yer
alan Yrd. Doç. Dr., Doçent ve Profesörlük
aşamasında ise kadın ve erkek akademisyen
sayılarında gözle görünür bir fark dikkat
çekmektedir.
Türkiye üniversitelerini kapsayan bir
başka çalışmada (Elmas,
http://gold.ajanspress.com.tr, Kadın Adayları
Destekleme Derneği Türkiye Karnesi 2015,
Delik Boru: Türkiye’deki Akademisyen Kadınlar Üzerine Bir Analiz 535
cms2.ka-der.org.tr/, Er, 2008) ise çok daha
kapsamlı sonuçlara ulaşılmıştır. 100 kamu
üniversitesinden yalnızca beşinde kadın rek-
tör vardır. 245 rektör yardımcısından 234’ü
erkek, 11’i kadındır. 100 kamu üniversitesinde
toplam 918 fakültenin 823 erkek, 95 kadın
öğretim üyesi yöneticisi vardır. 100 üniversi-
teden sadece 10 üniversitede kadın genel sek-
reter olduğu gözlenmiştir. 20-30 kişilik sena-
toların çoğunluğunda sadece bir iki kadın
senatör yer almaktadır.
Kadın akademisyenlerin yer aldığı
akademik kadroların, akademik hiyerarşideki
diğer kadrolara göre daha güvencesiz,
yükselme imkanı barındırmayan ve akademik
hiyerarşinin daha alt basamaklarında yer alan
konumlar (Şentürk, 2015: 9) olarak değerlen-
dirilebiliriz. Acar'a göre (1993) bu kadrolar,
akademide yardımcı, destek kadrolar olarak
yer edinen ve yükselme imkânı barındırma-
yan pozisyonlardır. Sonuç olarak basit kadro-
larda yığılan, azınlık grubu konumunda bu-
lunan, yönetim isteği yönetme becerine yan-
sımayan, düşük temsil düzeyine sahip olan,
yöneten değil yönetilen pozisyonunu her
daim koruyan bir kadın akademisyen gerçeği
karşımıza çıkmaktadır. Bu durum belli bir
konumda bulunan kadının, konumsuzluğu-
nun okumasıdır aynı zamanda. Bu tablonun
şekillenmesinde toplumun yapısal unsurları
ile de bağlantılı olan ekonomik, toplumsal,
kültürel ve sistematik nedenler de dikkate
alındığında karşımıza, akademinin küskün-
leşmeye başlayan ve konumunu her geçen
gün içselleştiren bir kadın akademisyen kim-
liği çıkmaktadır. Bütün bu veriler bu makale-
nin de konusunu oluşturan bir probleme gö-
türmektedir bizleri. Kadın akademisyenler
akademinin belli aşamalarında sistem dışı
kalmaktadır. Bu durum akademik ilerleme
kadar yönetim kademelerinde yer alma nok-
tasında da kendini belli eden bir kadın soru-
nudur.
Üniversite Türü Devlet Vakıf Vakıf Myo Genel Toplam
Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın Erkek Kadın
Profesör 13068 5517 2356 852 10 1 15434 6370
Doçent 8165 4354 1155 674 2 1 9322 5029
Yardımcı Doçent 16846 10492 3387 2962 9 8 20242 13462
Öğr.Grv. 9864 6486 1457 2059 142 220 11463 8765
Okutman 3120 4265 769 1995 8 16 3897 6276
Uzman 1832 1763 79 77 0 0 1911 1840
Arş. Gör. 21353 20544 1262 1869 0 0 22615 22413
Çevirici 7 14 0 0 0 0 7 14
Eğ. Öğr. Plan. 8 9 1 0 0 0 9 9
Öğ. Gör. Doktora 33 31 387 420 52 20 472 471
Kaynak: https://istatistik.yok.gov.tr/
Tablo 1: Özet Akademisyen Sayıları (2015)
Çalışan kadınların sorunlarına odak-
lanan birçok çalışmada bahsi geçen durumu
doğrulayan veriler mevcuttur. Ergöl vd.
(2012: 44-45) tarafından yapılan bir çalışmada
kadın araştırma görevlilerinin %46.1’i kadının
çalışmasının aile hayatını olumsuz etkileyece-
ğini, %31.7’si ise kadının kariyerce erkekten
yüksek olmasının aile içinde sorun olacağı ve
bunun “geleneksel toplumda erkek rahatsız
olur” fikrini tetikleyeceği sonucuna ulaşılmış-
tır. Negiz ve Yemen (2011: 203-204) ise ailevi
sorumluluklar ve geleneksel kadın algısının
bizzat kadınlar tarafından da içselleştirilmesi,
cam tavan sendromu, iş-aile-ben üçgeninin
536
Hatice Karakuş
yönetim isteği önünde ciddi bir engel oluş-
turduğunu belirtmiştir. Kahraman'ın (2014,
818) ilgili çalışmasında ise kadınların %63.2'si
kadın her şeyden önce iyi bir ev kadını ve
anne olmalıdır, %55.5’i ev içi düzenin sağ-
lanmasının babadan çok annenin görevi ol-
duğu görüşlerine sahiptir. Kadın okul mü-
dürleri ile yapılan bir çalışmanın sonucuna
göre (Çelikten, 2004: 91) ise kadın yöneticiler
güvensizlik, çevreden destek görememe, iş ve
aile arasında seçim yapamama gibi sorunlara
bağlı olarak yöneticiliği isteyerek yapmadık-
larını ifade etmişlerdir. Usluer'in (2000) çalış-
masında geleneksel rollerini kamusal rolle-
rinden daha fazla önemseyen kadınların yö-
netici değil öğretmen kalmayı tercih ettikleri
sonucu çıkmıştır. Atay'a (2001) göre ise kadın-
lara yönelik geliştirilen bazı önyargılar vardır.
Çalışmak istemezler, kariyerine erkek kadar
bağlı olmaz, sert ve dayanıklı değildirler,
mesai dışında çalışmazlar, karar verme kapa-
siteleri yoktur, duygusaldırlar algılarına bağlı
olarak kadınlar yöneticilik için uygun değil-
dir. Çelikten (2004: 105-106) ise kadınların
yönetimden uzak kalma nedenlerini araştır-
dığı çalışmasında, kadınların paylaşımcı ol-
mayıp önce benlik duygularının ağır bastığı,
erkeklerin ise daha paylaşımcı yardımlaşmayı
tercih ettikleri, kadınların kendilerinden yük-
sek makamda bir kadını görmektense bir er-
keği görmeyi istedikleri sonucuna ulaşmıştır.
Bu durum yöneticiliğin kadınların azınlık
statüsünde olduğu bir meslek dalı (Tan; 1996)
algısını daha da kuvvetlendirmektedir. Üni-
versite öğrencilerinin kadın akademisyen
algılarını ölçmeyi amaçlayan bir diğer çalış-
mada (Yalçın & Demirekin, 2013: 172) ise
akademisyen olmanın iyi bir anne ya da eş
olmaya kısmen engel olduğu ve akademis-
yenliğin kadın için zor bir meslek dalı olarak
görüldüğü verisine ulaşılmıştır. Hollanda’nın
14 üniversitesinde görev yapan 188 kadın
profesörün iş hayatında yaşadıkları sorunlarla
baş etme yöntemlerini ele alan çalışmada
(Sanders, Willemsen, Millar, 2009: 301-302)
kadın dostu politikalar ve genç kadın akade-
misyenler için kadın profesörlerin akademi-
deki varlıkları vurgulanmıştır. Son olarak
Poyraz (2013: 15-16) kadın akademisyenleri
konu edindiği çalışmasında akademisyenliğin
öğretmenliğe indirgenmesi sorununa işaret
etmektedir. Yazara göre bu durumu yaratan
iki neden vardır. İlki kadınların daha düşük
gelirli, görece daha rahat, güvenli ve prestijli
olduğu için akademisyenliği seçmeleri ikincisi
ise kadın akademisyenlerin bütün kadınlar
gibi ancak ev içi sorumluluklarını yürütme
koşulu ile akademisyenliklerini yürütmeleri-
dir. Yazar ayrıca kadın akademisyenlerin
idealize edilen akademisyenliğe ulaşmak için
ya da akademik sorgulayıcılığın bir sonucu
olarak evlenmemiş olabilecekleri düşüncesini
de ortaya atmaktadır. Kadınlar akademisy-
enliği sadece ailelerinden destek alabildikleri
zaman daha kolay yürütebilmektedirler. Bu
durumu yazar akademinin kadınlar için cen-
net olmadığı düşüncesi olarak ifade etmekte-
dir.
2. YÖNTEM
Olgu bilim ve mülakat (yüz yüze
görüşme) çalışmada öne çıkan yöntemsel
yaklaşımlardır. Olgu bilim farkında olduğu-
muz ancak derinlemesine ve ayrıntılı bir an-
layışa sahip olmadığımız olgulara odaklan-
maktadır. Veri analizi, yaşantıları ve anlamla-
rı ortaya çıkarmaya yöneliktir. Olguyu tanım-
layacak temellerin ortaya çıkarılması çabası
vardır. Doğrudan alıntılara yer verilir. Olgu
bilim araştırmaları kesin ve genellenebilir
sonuçlar ortaya koymayabilir. Ancak bir ol-
guyu daha iyi tanımamıza ve anlamamıza
yardımcı olacak açıklamalar ve yaşantılar
ortaya koyabilir (Yıldırım & Şimşek; 2011: 72-
75). Bu yaklaşımda araştırmacı bireyin öznel
tecrübeleri ile ilgilenmekte, bireyin algılama-
ları ve olaylara yükledikleri anlamları incele-
mektedir. Yaklaşım her ne kadar bireysel tec-
rübelerin incelenmesini öngörse de araştırma
sürecinde katılımcının yanı sıra araştırmacı da
kaçınılmaz olarak dahil olur. Hatta araştırma-
cının kullandığı dil araştırma sürecine temel
oluşturur (Baş & Akturan; 2013: 84-85). Bu
amaçla yapılan içerik analizinde verinin kav-
Delik Boru: Türkiye’deki Akademisyen Kadınlar Üzerine Bir Analiz 537
ramsallaştırılması ve olguyu tanımlayabilecek
temaların ortaya çıkarılması çabası vardır
(Yıldırım & Şimşek; 2011: 72-75).
Kartopu örnekleme yöntemi1 ile seçi-
len 12 kadın akademisyen, araştırmanın ör-
neklemini oluşturmaktadır. Türkiye'nin dört
çevre üniversitesinde görev yapan akademis-
yenler gönüllülük esasına göre çalışmada yer
almışlardır. Çalışma mülakat ve online olarak
gönderilen açık uçlu sorulara verilen cevaplar
üzerinden şekillenmiştir. Görüşmeler kişiden
kişiye değişmekle birlikte ortalama 1-1,5 saat
sürmüştür. Önceden yapılandırılmış sorular
sorularak kadın akademisyenlerin Pars Pro
Toto2 niteliğindeki izlenimlerine yer verilmiş-
tir.
3. DELİK BORU (LEAKY PİPELİNE)
AB ülkeleri ve Türkiye'de doktora
derecesine sahip olan kadın akademisyenler
%40 civarlarındadır (Şekil 1). Doktora aşama-
sında cinsiyetlerin paralelliği söz konusu iken,
sonraki aşamalarda çizgilerin yönü değişmek-
tedir. Bu değişim erkekler lehine yükselen bir
kariyere kadınlar açısından ise düşme eğilimi
gösteren bir duruma işaret etmektedir (Öztan
& Doğan; 2015: 197). Bu durum tıpkı delik bir
borudan suyun sızması gibi, akademiden
çeşitli gerekçelerle ayrılan/ayrılmak zorunda
kalan kadınların durumunu ifade etmektedir.
YÖK'ün (https://istatistik.yok.gov.tr/) Türkiye
üniversitelerindeki kadın erkek akademisyen
dağılımını gösteren istatistikleri de bu grafiği
1 Kartopu örnekleme bir ağdaki örnek olayları
örneklemek için kullanılan bir yöntemdir. Küçük başlayıp
karlar üzerinde yuvarlandıkça büyüyen ve daha fazla kar
toplayan bir kartopu analojisine dayanır. Örneğin bir
araştırmacı bir topluluktaki gençler arasında arkadaşlık
ağlarını inceliyor olsun. Birbirini tanımayan üç gençle
başlıyor. Her genç dört yakın arkadaşının ismini veriyor.
Araştırmacı daha sonra dört arkadaşa gidiyor ve her
birinden dört yakın arkadaşının ismini vermesini istiyor,
sonra o dördüne gidiyor ve aynı şeyi yapıyor ve böyle
devam ediyor. Çok geçmeden çok sayıda insan dahil
oluyor (Ritzer; 2013: 325) 2 Parçanın bütünü temsil edişi. Bütün yerine geçen parça
(Akbulut, 2011: 51, Kıyar; 2012: 139).
doğrular niteliktedir. Akademinin ilk aşama-
larında birbirine yakın oranlara sahip olan
kadın ve erkek popülasyonu, sürecin belli
aşamalarından sonra kadınların aleyhine cid-
di bir erime göstermektedir. Şöyle ki ülke-
mizde akademisyenliği tercih eden erkekler
22.615'lerde iken kadınlarda bu rakam
22.413'dür. Uzun soluklu bir meslek olan aka-
demisyenlikte, sürecin sonraki aşamalarında
erkeklerde profesör sayısı 15.434 iken kadın-
larda bu rakam 6.370'lerde kalmaktadır. Ra-
kamlar süreç içinde eriyen bir kadın akade-
misyen sorunu olduğunu göstermektedir ki
bu durum "Delik Boru"3 (Joecks, 2014: 518,
Leemann 2010, Blickenstaff, 2005) kavramı ile
ifade edilmektedir.
3 Bu çalışma kapsamında Delik Boru yerine "Telgrafik
İlerleme" ifadesi önerilmektedir. Telgrafik ilerleme Piaget
de geçen ve çocukların dil gelişim dönemlerini anlatmada
kullanılan "Telgraf/Telgrafik/Telegrafik Konuşma" (İnanç
vd., 2010: 162 ve Budak, 2000: 735) kavramından yola
çıkılarak oluşturulmuştur. Telgrafik konuşma telgraf
iletilerinde olduğu gibi gereksiz sözcük ya da bağlaçlara
yer verilmeksizin iki, üç ya da daha farklı sayıda sözcü-
ğün anlamlı bir ileti oluşturacak biçimde kullanılmasıyla
gerçekleşen bir konuşmadır. Belli yaş aralığında gramer
kurallarına uymayan bir dil gelişimine sahip olan çocuk-
lar, anlamı ortaya çıkaran kesintili cümleler (anne su, abi
park, anne vın vın) ile iletişim kurmaya çalışırlar. Bu
dönemde çocukların dil gelişiminde bir gramer bütünlü-
ğü yoktur. Var olan sadece bir anlam bütünlüğüdür.
Kadın akademisyenlerin akademi içinde sistem dışı
kalma sorunu "Delik Boru" kavramı ile ifade edilmiştir.
Delik bir borudan suyun sızması gibi sistem dışı kalan
akademik kadınlara vurgu yapmakta olup, kesintili
ilerleyen bir sürece işaret etmektedir. Bu ifadenin akade-
mik bir kavram özelliği taşımaması nedeniyle yeni bir
kavram arayışına gidilmiştir. Sistem içinde kesintiye
uğrayan kadınların durumu ile çocukların dil gelişim
dönemlerinde yaşadıkları durum arasındaki benzerlik,
Telgrafik İlerleme kavramını şekillendirmiştir. Çocuk
nasıl ki iletişim içinde var ve bunu kesintili cümleler ile
devam ettirmeye çalışıyorsa, kadın akademisyen de
akademik hayatta var ve bunu kesintili bir kariyer ile
devam ettirmeye çalışıyor denilebilir.
538
Hatice Karakuş
Kaynak: Öztan ve Doğan; 2015:197.
Şekil 1: AB ve Türkiye'de Akademik Alanda Cinsiyete dayalı Ayrışma
Blickenstaff (2005: 371-372) adı geçen
makalesinde akademik hayatta kadınların
birçok nedene bağlı olarak sistem dışı kaldı-
ğının altını çizmektedir. Kadın ve erkeğin
biyolojik farklılığı, bilimsel bir kariyer için
kadınların akademik kariyer eksikliği, bilime
karşı kadınların zayıf tutumları ve çocuklukta
bilime ilişkin deneyim yetersizliği, rol model
olarak kadın bilim insanı/mühendis eksikliği,
bilim müfredatının birçok kadın için anlam-
sız/geçersiz olması, kadınlar üzerindeki kül-
türel baskının geleneksel sınıf rolüne uymaya
zorlaması ve bilimsel epistemolojide eril bakış
açısının varlığı sayılabilir. Bütün bu nedenle-
rin toplamı süreç içinde farklı konumlara
yerleştirilmiş, kendine biçilen hazır rolleri
oynayan bir kadın akademisyen kimliğini
ortaya çıkarmaktadır. En nihayetinde bilime
ilgili olan ancak kendini bilim insanı olarak
hayal edemeyen (Blickenstaff; 2005: 375) ka-
dın akademisyenler ortaya çıkmaktadır.
Akademik hayatın kendi
dinamiklerine bağlı olarak sunduğu imkanlar
ve mesleğin kadınlar tarafından algılanma
şekli, sayılara yansıyan eşitliğin açıklaması
olarak okunabilir. Şöyle ki akademisyenlik
güvenli, uygun ve saygın (Kandiyoti,
1997,Öztan, Doğan, 2015: 196, Şentürk, 2015:
14) bir meslek olarak algılanmakta, kişisel
gelişim sağlamaya müsait (Yalçın
&Demirekin, 2013: 169, Güner, 2008)
yaratıcılığı geliştirmeye fırsat veren (Dikmen
& Maden, 2012: 282) bir alan olarak
görülmekte, kadın için özgüven, özgürlük ve
çevrenin saygısı (Şekerci, 2014: 2) gibi
ihtiyaçlara karşılık vermektedir. Ayrıca Ünni
vd.göre (2014: 124) toplum kadınların gi-
rişimci ya da ticari kariyer olanaklarını ben-
imsemek yerine akademik kariyeri ben-
imseme noktasında cesaretlendirmekte ve
yönlendirmektedir.
G7: Öğretmenlik beni sıktı....kadınlar
erkeklerden daha güçlü olmayı seviyor-
lar...akademik kariyer yapan kadınlar belki
de bu duygularını tatmin ediyor... ben emir
almamak için doçent oldum. master ya da dr.
ile kalmamak lazım. "ben buradayım" diye-
bilmeli sesi gür çıkmalı.. (Doç. Dr, Evli)
G8: Ailenin teşviki, idealistlik var-
dı...öğretmenlik bana göre değildi.. akademik
çalışmalar yapayım o alanda yükseleyim
dedim.. bir şeyleri başarma istedim....hep
olduğum yerde olmak istemedim... kendimi
geliştirmek, bir şeyleri başarmak, bir alana
Delik Boru: Türkiye’deki Akademisyen Kadınlar Üzerine Bir Analiz 539
katkı sağlamak ve ilerlemekti amacım...(Doç.
Dr, Evli)
G9: Ailem çok istedi...burada kalma-
mı istedi...belki aile kızı rahat etsin diye iste-
yebilir.. çünkü çok saygın bir mes-
lek...üniversitede kalmak hoca olmak şu anda
bile çok saygın...(Doç.Dr, Evli)
Tüm insanlar hayatları boyunca
farklı şekillerde hep bir güç arayışı içinde
olmuştur. Güç ve hayatı algılama tarzı ara-
sında kurulan ilişki, bu arayışın nedenlerin-
den birisi olarak görülebilir. Bu biraz da ikti-
dar hissinin günlük hayattaki bir karşılığıdır.
Kadın ve akademisyenlik arasındaki ilişkide
öne çıkan saygınlık, prestij, güven, yaratıcılık
ilerleme gibi istekleri bu denklemin içine yer-
leştirmek mümkündür. Kadınlar da en az
erkekler kadar güçlü olmak isterler. Aradaki
fark ise gücün tanımında gizlidir. Saygınlık ve
kariyer kadın dünyasında gücün sembolleri
olarak algılanıyor olabilir. Toplum nezdinde
çizilen güçlü kadın profili, sosyal güce yapı-
lan önemli bir yatırımdır. Kadın, akademinin
çizgileri içinde oluşturduğu güce bağlı olarak
kendi özgür ve bireysel alanlarını çizme fırsa-
tını yakalıyor da olabilir. Bütün bunlar kadı-
nın içindeki potansiyeli bir yöne kanalize
etme amacına da hizmet etmektedir. Bu du-
rum kadın için kaçınılmazdır esasında. Yüz-
yıllarca bilgiden uzak tutulan, bilgiye hük-
metmesi çeşitli gerekçelerle engellenen kadın
için yasaklı alan üzerinden "ben de varım"
demenin koşulları eline geçmiştir. Benzer bir
algının kız çocuğuna sahip olan aileler için de
geçerli olduğu varsayılabilir. Görüşme metin-
lerine de yansıdığı üzere aileler kız çocukları-
nın kendi bulundukları şehirde gücü elinde
bulundurmasını istemekte ve buna göre yön-
lendirmelerini yapmaktadırlar. Sonuç olarak
akademisyen kimliğinin yarattığı etki, aka-
demiye girme eğilimini güçlendirmektedir.
Okay (2007: 2) ve Leemann (2010:
300) ilgili çalışmalarında, kadın
akademisyenlerin sistem dışı kalma
nedenlerini değerlendirmektedirler. Okay'a
göre kadınlar iki aşamada sistem dışı
kalmaktadır. İlk aşama yüksek lisans/doktora
sonrası iş bulamama, ikinci aşama ise doktora
sonrası Yardımcı Doçent olma aşamasında
bekleme. Doktora sonrası ile doçentlik
arasındaki dönemde çocuk sahibi olan
kadınlar, yıpranma ve suçluluk duygusunun
baskın yaşanmasına bağlı olarak kendi
istekleri ile (Öztan &Doğan; 2015: 211) sistem
dışı kalmaktadır. Bahsedilen bu zaman dilimi
iş ve aile dengesinin önem kazandığı bir
aralıktır. Dengenin sağlanamaması
durumunda üretkenlik, doyum, kariyerine
devam isteğinde azalmaların olması (Yıldırım
& Çam; 2011: 5) kadını sistemin dışına
itmektedir.
G2: Doktora sonrası beş yıl kadar
bekledikten sonra atanan bir öğretim
üyesiyim. Benden önce ve sonra uzun süre
bekleyen 3 kadın arkadaşım daha oldu.
Bölümümüzde yakın zamanlarda araştırma
görevliliğine başlayan ve doktorasını bitiren
kadın sayısı (istatistiksel olarak) fazlaydı.
Sayısı az olmasına rağmen daha kısa sürede
atanan erkek arkadaşların en önemli özelliği
siyasete yakın olmalarıydı. Son yıllarda,
üniversitelerde doktora sonrası atamaların
liyakate değil siyasete dayandığını üzülerek
görmekteyiz. Kısa sürede Yrd. Doç. olan kadın
arkadaşların çoğunun yakınlarındaki
erkeklerin ve siyasilerin desteğiyle, ataerkil
toplum geleneğiyle, kadro bulduklarının canlı
şahidiyim.(Yrd.Doç.Dr, Bekar)
G5: Bence aile kurma çabası en önem-
lisi, çocuk bakımı erkek tarafından yapılamı-
yor ve geleneksel rollere sadık bir toplumuz,
kadın sürekli savaş halinde, çok
yorucu...kadının ailedeki baskın konumu. bu
durum işte gerilemeye sebep oluyor... ya da
kadınlar bir seçim yapıyor.... ikisini dengede
tutana helal olsun...sonuç olarak toplum
yapımıza gidiyor konu... klasik normlara
uymayan aile yapısı ve iyi iş ortamı kadına
yardımcı olsa bile anne olmak eninde sonun-
da kadını zorlayacaktır... kadın da daha fazla
540
Hatice Karakuş
yük taşımak istemeyecektir. (Yd.Doç.Dr.,
Evli) G6: Kadın kendini güncellemiyor... dün-
ya insanı olamıyor... kendi çizdiği çerçeve
içindeler çoğu kez...günü kurtarmaya çalışı-
yor (Prof. Dr., Bekar)
G7: Kadınlar evli ve çocuklu olunca o
tempoyu götürmekte zorlanıyorlar...eşin de
akademisyen olduğu halde eşin senden bek-
lentileri bir ev hanımıymışsın gibi oluyor.
yine de eşim bana destek oldu ama bu biraz
da eşi aşıyor... çocukların ihtiyaçları annelik
içgüdüsü, diğer şeylere ket vuruyor...ben araş-
tırma görevliliği sınavına başvurduğumda
beni evlisin diye almadılar... sen evlisin asis-
tan olamazsın dediler...şu an kendimi çok
yorgun hissediyorum aslında... hem çalışma-
lar hem ev hem çocuklar hepsini bir arada
götürdüm... çocuğu sallarken bir yandan da
bilgisayarda yazı yazardım... istatistik öğ-
renmek için gece hocanın evine gittiğimi bili-
rim... erkeğe göre kadının temposu çok yük-
sek... bütün bunlar evet zor ama evlilik çocuk
bahane değil... zorladı ama engellemedi....
annelik bu meslekte ilerlemek için bir engel
kesinlikle bir engel değil...(Doç.Dr., Evli)
G8: Tıkanmadım...zorlandığım za-
manlar oldu ama bunlar tıkanma değil-
di..sonuçta hedeflediğim şeye ulaştım...evlilik
değil kesinlikle..evlilik benim işlerimi çok
kolaylaştırdı..ama çocuk sahibi olduktan
sonraki doktora tez dönemine rastlaması zor
oldu ama tıkamadı beni.. ...(Doç.Dr., Evli)
G9: Evli olmasaydım daha ilerde
olabilirdim...ve ben kendimi bu ülkede bul-
mazdım başka bir ülkede bulurdum...Erasmus
programlarından genelde erkek arkadaşları-
mız yararlandı...evli ve çocuklu kadınların
hiçbiri bu programa gidemedi...kadın fedakar-
lık etti erkek gitti dilini ilerletti ve dil puan-
larını aldı..kendini akademik olarak daha
ileri bir noktaya götürdü...ben mesela evli ve
çocuğum olduğu için bunlardan yararlanmak
hiç aklıma gelmedi..üstüne düşme-
dim..gidemeyeceğimi düşündüm.. hoca belli
bir rota çiziyor ve sizden belli sürede işi isti-
yor..bu sürede siz hocanızı mutlu etmiyorsa-
nız elenmeye mahkum oluyorsunuz...bu sade-
ce kadın değil erkek için de geçerli..
...(Doç.Dr., Evli)
G11: Kültürel olarak süregelen anne
rolü baba rolünden daha duygusal davran-
mayı, önceliklerini aile yönünde seçmeyi özel-
likle çocukları herşeyin üzerinde tutmayı
gerektirmektedir. BU nedenle bilim kadını
özellikle anne olduktan sonra akademik faa-
liyetlere ara vermek zorunda kalmakta, bu
durum bir süre sonra meslekten soğumaya
neden olmaktadır. Çocukların büyümesi ile
işine yeniden adapte olmaya çalışan kadın
çokça zaman kaybetmiş olur (Yrd.Doç.Dr.,
Evli)
Yüksek Lisans ve doktora sonrası iş
bulamama ile doktora ve yardımcı doçent
olma arasında geçen dönem yazarlara göre
kadın için kritik bir eşiktir. Şöyle ki aile, evli-
lik, çocuk ve akademik kaygılar aynı döneme
denk gelmektedir . Bu çalışma kapsamında
literatürün verdiği bilgiyi onaylayan görüşler
kadar tam aksini savunan görüşlere de ula-
şılmıştır. Ancak literatürü destekleyen görüş-
lerin çok güçlü bir perdeden çıkmadığını da
özellikle vurgulamakta fayda var. Ayrıca evli-
lik ya da çocuk sahibi olmanın sistemin dışına
itilme nedeni olarak görülme yönünde güçlü
bir eğilime bu çalışma kapsamında rastlan-
mamıştır. Sürecin zorluğu ve yüksek tempo
kariyeri kesintiye uğratan sebepler olmakla
birlikte, sayılara yansıyan gerçeğin tam karşı-
lığı değildir. Kadının kendini güncelleyeme-
me durumu öne çıkan bir diğer vurgudur.
Doktora sonrası aşama her akademisyen için
aslında yeni bir başlangıçtır. Akademiye yeni
bir unvanla adım atmanın ilk evreleridir ve
bu evrenin adımlarının öncekilerden çok daha
güçlü olması beklenir. Bahsi geçen zaman
dilimi akademik kimliğin ilk sınavıdır aynı
zamanda. Bu zaman aralığında bırakılan izle-
nimler akademik hayatında kadını gölge gibi
takip edecektir. Sonuçta bu kritik dönemdeki
krizin yönetilmemesi söz konusudur denilebi-
lir.
Leemann (2010) ise çalışmasında iki
soruya odaklanıyor. Kadınlar doktora sonrası
araştırma aşamasında akademiye entegre
Delik Boru: Türkiye’deki Akademisyen Kadınlar Üzerine Bir Analiz 541
olup kalma açısından erkeklerden daha fazla
problemlere mi sahip? Kadın araştırmacılar
ulusal ve uluslararası ağlara entegre oluyorlar
mı? İkinci olarak akademik toplulukla
bütünleşmeyi etkileyen iç ve dış faktörler ki
bunlar aile (çocuk doğurma) ve kariyerin
erken aşamalarında verilen destekler gibi
doktora boyunca akademik olanla
bütünleşme üzerine odaklanıyor. Erkek
habitusuna göre işleyen bir akademik camia
içinde var olmaya çalışan kadın
akademisyenler için akademik kariyer tek
kişilik bir girişim değildir. Leemann'a göre
(2010: 301-304) mevcut kadro tarafından
akademik ağlara kabul edilme üniversitede
yer edinmenin bir ön şartıdır. Akademik
bağlantılar ve ilişkiler, kariyerin gelişimini
destekleyen bir tür sosyal
sermayedir4.Akademide sosyal sermaye
günlük çalışma ortamı bağlamında, yeterlilik
dönemlerinde, kongreler sırasında, araştırma
birliktelikleri veya yurtdışında geçirilen
zamanlar süresince (gelecekte) ilgili kişilerle
kişisel ilişkiler oluşturma anlamına gelir. Bu
ilişkilerin çeşitliliği, miktarı ve gücü, bireyin
daha fazla akademik sermaye (itibar, kredi,
güç) oluşturması için referans verebileceği
kaynaklardır. Akademisyenler sosyal sermaye
biriktirme ve dönüştürme sürecine
katılmazlarsa marjinal hale gelirler. Sonunda
akademik alanın kıyısına itilir ve oyundan
düşerler. Sosyal sermayeyi büyütmek ve
sürdürmek için zamana gereksinim vardır.
Ayrıca sosyal sermaye sembolik sermaye
özelliğine sahiptir ve takdir ve tanınma
akademisyenlerin sahip olduğu bağlantılara
bağlı olduğundan bir ayrıcalık işlevi de görür.
Yurtdışında geçirilen süreler, uluslararası
dergilerde yayımlanan makaleler veya
4 Sosyal sermaye, az ya da çok kurumsallaşmış karşılıklı
tanıma ve tanınma ilişkilerinin süre(k)li ağlara sahip
olma/tasarruf etme ile bağlantılı, aktuel ve potansiyel
kaynakların birlikteliğidir; ya da farklı bir ifade ile, bir
gruba aidiyete dayanan kaynaklarla alakalı bir şeydir
(Bourdieu 1983'den akt: Yarcı; 2011: 131).
yabancı kurumlarla yapılan araştırma
ortaklıkları, bireyin tanınma ve öz-düzenleme
ile ilgili sembolik yarışmada kendini öne
çıkarma aracı olarak hizmet eder. Kariyerleri
boyunca işe yeni başlayan araştırmacılar, eğer
kariyerlerinin başından itibaren akademik
olarak güçlü akıl hocaları tarafından
desteklenirse, sosyal ağlar yoluyla akademik
sermayelerini biriktirebilir. Akıl hocaları geri
planda hami ve denetleyici olarak işlev
görürler, referans mektubu yazar, bağlantılar
kurulmasına yardımcı olur ve korumaları
altındakilerin yeterliğine katkıda bulunurlar.
Bu yüzden, kariyerlerinin ilk basamaklarında
akademik alana iyi entegre olmuş ve akıl
hocaları tarafından desteklenen
akademisyenlerin büyük bir bağlantılar ağı
kurabilecekleri söylenebilir. Adı geçen
makalesinde Leemann (2010:304) kadınların
akademik sosyal sermaye oluşturma
süreçlerinin problemli olduğuna dikkat
çekmektedir. Ebeveynlik akademik işgücünde
kadının varlığına – konferanslara katılım,
araştırma zamanı, bağlantı kurma fırsatları ve
coğrafi hareketlilik – kısıtlar koyar ve
uyumluluk sorunlarına neden olur. Kadın
araştırmacılar hareketliliklerini aile planlarına
uyacak şekilde düzenler, zaman ve mekanda
hareketlerini sınırlar veya akademik
hareketlilikten tamamıyla vazgeçerler.
Akademik ağlara erişimde, özellikle
akademik anneler olmak üzere, küçük
çocukları olduğu zaman, kadınlar bunun için
gerekli zaman kaynağına sahip
olmadıklarından, akademik bağlantıları
oluşturmada ve sürdürmede daha büyük
zorluklar yaşamaktadır.
G2: Ev sorumlulukları baskın gelir ve
bu durum seyahat kısıtlaması sağlar.... Oysa
erkek rahatlıkla kendi sorumluluklarını da
kadına yükleyip gidebilir... Evli olmayan
kadınların büyük çoğunluğu için benzer baskı
ebeveynlerinden gelmektedir. (Yrd.Doç.Dr
Bekar)
G8: Hiç kongrelere gitmedim..bildiri
542
Hatice Karakuş
yazdım ama her yıl gönderirdim ama kendim
gitmedim..çocuklar büyüdü gittim...2005-2013
arası 8 yıl kongrelere gitmedim..(Doç.Dr.,
Evli)
G9: Akademik sermaye kadının bunu
elde etmesi biraz zor oluyor...çocuk ve evlilik
biraz sıkıntılı..ama eğer sosyal ise bunları
çok kolay elde edebiliyor... doktora hocamla
yurt dışına çıktım..onunla yurtdışına çıkınca
benim vizyonum da değişti...yani hocamızın o
kadar kişinin arasında seçti...gelince ben tek
başına çok fazla ingilizcem de yoktu tek ba-
şıma Roma'ya gittim...hocamın açtığı viz-
yonla ilgili... ..(Doç.Dr., Evli)
G10: Çok istediğim bir kongre ama
akademik anlamda getiri ve götürülerini dü-
şünüyorsun... ders programı, evdeki durum
falan gitmeyim daha iyi diyorsun... o düşün-
me sıkıntısından da kurtulmuş oluyorsun.
..(Doç.Dr., Evli)
Akademik toplumla bütünleşmek,
akademik ağlar içine dahil olmak, akademik
ilişkiler içindeki yerini almak suretiyle ulusal
ve uluslararası ağlara entegre olmak, akade-
misyenliğin önemli bir bileşenidir. Sosyal
sermaye simgesel sermayenin de tetikleyicisi-
dir bir nevi. Camia içinde tanınma, itibar,
kredi gibi soyut kazanımlar da bir şekilde bu
iki sermayenin içinde gizlidir. Evli ya da be-
kar kadın akademisyenler akademik hareket-
liliklerini aile yaşantılarına göre dizayn etme
durumunda kalmaktadırlar. Aile endeksli bir
hareketlilik ister istemez zayıf bağlantıları ve
zayıf sermayeyi yaratacaktır. Bundan önceki
paragraflarda da vurgulandığı üzere kadınlar
bir şekilde sistem içinde kariyerleri anlamında
kesintiye uğramaktadır. Edinecekleri güçlü
bir akademik sermaye hem kesintinin olası
zararlarını minimize edecek hem de dönüşle-
rin hızlı olmasını sağlayacaktır. Yine bu aka-
demik ağlar kadınların kolektif çalışmalar
içine dahil olmalarını kolaylaştıracağı için
akademik konulara olan ilgiyi her daim canlı
da tutacaktır. Ayrıca yurt dışı deneyimi ka-
zanma konusunda öncü olacak hocaların ka-
dınların akademik hayatında daha çok yer
edinmesi önemlidir. Sonuç olarak kadınlar
açısından akademiye adım atılan ilk yıllardan
itibaren, alana entegre olmak ve akademik
bağlantılar kurmak anlamında geleceğe yatı-
rım yapmak önemlidir. Bu sermaye sonraki
yıllarda olası sıkıntıların yaratacağı boşluğu
doldurma misyonunu yüklenecektir. Akade-
mik sermaye yoksunluğu/yokluğu hem iş
doyumunu etkileyecek hem de bireyi marjinal
kalma tehlikesi ile karşı karşıya bırakacaktır.
Marjinallik akademinin dışında kalma ve bir
süre sonra oyundan düşme olarak okunabilir.
3.1.Kadın ve Geleneksellik
Aile hayatına göre endekslenen bir
akademik hayat bir başka tartışmaya yön
vermektedir. Kadın akademisyenler ataerkil-
lik ve bunun bir uzantısı olan gelenekselliğin
neresinde yer almaktadırlar? Cinsiyet, aile,
çocuk akademide yükselmenin önünde bir
engel midir? Aile hayatında erkeğe nazaran
kadından beklentiler çok daha fazladır (Öz-
kanlı & Korkmaz 2000). Annelik, eşlik, ev
kadınlığı, akrabalık, topluluk, mesleki ve bi-
reylik rolleri (Opprang & Apu, 1985: 7'den
akt: Gönüllü & İçli; 2001: 85) verilebilecek
birkaç örnektir. Evlenme ve çocuk sahibi olma
(King vd. 2009) bütün bu roller içinde en
belirleyici rol olarak öne çıkmaktadır.
Hochschild (1989'dan akt: Kapız; 2002: 150)
kadınların işten sonra eve döndüklerinde
çocuk bakımı ve ev işleriyle uğraşmalarını
ikinci vardiya olarak isimlendirmektedir.
Seyman (2010) ise buna benzer bir tanımla-
mada çalışan kadınları iki işverenli, iki mesai-
li, dört vardiyalı (ev, iş, eş, çocuk) ifadelerine
yer vermektedir. Bu durum yorgun ve mut-
suz bir çalışan kadın profili ortaya çıkarmak-
tadır. Koçkar (2015: 207) ise kadınların terfi
almasında cam tavan yerine "annelik duvarı-
nın" etkili olduğunun altını çizerek, annelik
sonrası kadını bekleyen bir dizi şokun (za-
man, seçenek, gelir ve statü kaybı) tercihlerin
belirlenmesinde etkili olduğunu savunmakta-
dır. Diğer yandan rollerin sayısındaki fazlalık
rol çatışmasını (Özkanlı & Korkmaz: 2000: 78,
Erçetin, 1997, Özbilgin & Healy, 2004, Maya;
2012: 219) tetikleyerek başka açmazlara kadını
gebe bırakmaktadır. İdeal bilim insanının iş
Delik Boru: Türkiye’deki Akademisyen Kadınlar Üzerine Bir Analiz 543
yaşamı dışında çok az ilgisi ve sorumluluğu
vardır ve zamanını bilimsel uğraşıya verir
(Bailyn 2003: 139). Bilimin bu özelliği bireyin
diğer bağlılıkları ile çatışır. Aile bu bağlılık-
lardan birisidir. Bu durum Koray'a (1992: 119)
göre aşırı yıpranan ve yorulan bir kadın ger-
çeğini yaratmaktadır. Bu nedenle kadınlar
erkekler kadar başarılı olabilmek için evlilik
sorumluluğu almayı (Akbulut: 2011: 53) ve
evliliğin günümüzdeki halini (James, 2010: 24)
reddederler.
Koray'a (1992: 96-119) göre eğitim,
ataerkil toplum yapısının toplumsallaşma
sürecinde kadınlar tarafından benimsenmesi-
ne hizmet etmektedir. Eğitim düzeyi yükselen
kadınlar kadın erkek rollerini sorgulamıyor
aksine kabullenme eğilimine giriyor. Sonuçta
kadın çalışanlar hazırlanma aşamasındaki
yetersizlikleri ve ailevi sorumlulukları nede-
niyle üst kademe geçişlerini gerçekleştiremi-
yorlar. Ataerkilliğin yarattığı mevcut durum
bir başka yönüyle de akademide suskun bir
kadın akademisyen profiline zemin hazırlıyor.
Akbulut (2011; 54-56) kadın akademisyenleri
konu alan bir makalesinde, kadınların siste-
min yarattığı hiyerarşi mantığından uzakla-
şamadığını ve üst yönetimlere karşı suskun
olduğunun altını çizmektedir. Siyasi yönetime
tavır alacak akademisyenlerin içinde kadın
akademisyenlerin sayıca az olması, yazara
göre kadınların yeterince eleştirel, özgür ve
muhalif olmadıklarının ve kendi aralarında
dayanışma zayıflığının, erkeğe ve güce tabi
olmanın kanıtıdır. İşte bu suskunluk ve sistem
içinde geleneksel kadın rolünü yeniden üret-
meleri ile geleneksel kıskaçla bilimsel uğraşı
yapma telaşına düşen bir kadın akademisyen
profili ortaya çıkarmaktadır.
Bütün bu koşullara bağlı olarak erke-
ğin çalışma hayatında yaşadığı sorunlar işe
bağlı olarak nitelendirilirken kadın için aynı
sorunlar kadın sorunu olarak görülmektedir.
Savcı'ya (1999: 161) göre erkeklerin işgücüne
katılımı "iş modeli" olarak isimlendirilirken
aynı durum kadınlarda "toplumsal cinsiyet
modeli" olarak karşılığını bulmaktadır. Bu
veri şu şekilde okunabilir; Erkeklerin işi so-
runlar ve koşullar üzerinden değerlendirilir-
ken, aynı durum kadınlar için aile ilişkileri ve
kişisel özellikler üzerinden ele alınmaktadır.
Kapız'a (2002: 143) göre aile, iş taleplerini
engelleyen bir tehdit olarak görülmektedir. Bu
iki alanı -iş ve aileyi- yönetmeye çalışmak bir
çalışan sorunu olmaktan çok bir kadın soru-
nudur. Yani iş ve aile taleplerinin rekabeti
sadece kadını ilgilendiren bir konu olarak
görülmekte ve tercihin kadın tarafından ya-
pılması beklenmektedir.
G1: Kadınlar toplumsal rollerini ye-
rine getirmek (evlenme) ve hormonel olarak
tatmin olmak için (annelik) yükselemiyorlar.
Hamile kalan hoca en iyi ihtimalle 1-1,5 sene
izne ayrılıyor. döndükten sonra tek odağı
çocuğunun bakıcısı , okulu karnının açlı-
ğı/tokluğu oluyor. Üzgünüm ama bu böyle. En
idealist kadında da bu şekilde vücut buluyor
annelik. Şöyle bir örnek vereyim: 3 yaşında
kızı olan bir hocamız yüksek lisans yaparken
hamile kaldı tahmin edeceğin üzere hala de-
vam eden bir tez süreci yaşıyor. Bu 3 sene
içinde derse girip çıkmaktan başka hiç bir şey
yapmadı. sadece 1 tane 3 yazarlı bir bildiri
yazdılar. 3 yılda bir çok yazarlı bildiri. Dü-
şünebiliyor musun. Sonra aniden bu anne
akademisyen bir proje yapmak istedi. Proje-
nin amacı şu: Hastanede tedavi gören 'çocuk-
lar' için hastane palyaçoluğu. Başta kulağa
çok özverili gibi gelebilir. Ama durum farklı
.Şöyle anlatayım: Her hafta hastane stajına
öğrenci götürüyor hocamız. Orada ağlayan
çocukları görüp kendi kızıyla empati kuruyor
ve annelik hormonları ona böyle bir proje
yapmak için motivasyon kaynağı oluyor.
Hocanın alanı 'Kamu yönetimi' . Çocuk geli-
şimci ya da ilgili alandan değil.. Gördüğün
gibi kadın (anne) akademisyenin çalışması
bile çocuk odaklı olup otobiyografik özellik
taşıyor. bu da bizi toplumsal rollerle beraber
biyolojik bir ihtiyacın tatminine götürüyor
(Öğr. Gör. Bekar)
544
Hatice Karakuş
G1: Ben burada kadın akademisyen
olarak hiç bir zorluk yaşamadım. Yaşadığım
zorlukların kaynağı bir taşra üniversitesinde
çalışıyor olmaktan kaynaklanıyor, cinsiye-
timden değil. (Öğr. Gör. Bekar)
G2. Kısa sürede Yrd. Doç. olan kadın
arkadaşların çoğunun yakınlarındaki erkekle-
rin ve siyasilerin desteğiyle, ataerkil toplum
geleneğiyle, kadro bulduklarının canlı şahidi-
yim.(Yrd.Doç.Dr., Bekar)
G4: Çalıştığım bölümde çok sayıda
kadın akademisyen var. Bunların bir kısmı
akademik çalışmaları başarılı bir şekilde
yürütürken, bir kısmı neredeyse ev hanımı
pozisyonundalar. Çekingen, iddiasız ve hırs-
sızlar. Bu durum değişmedikçe çok da şansı-
mızın olduğunu düşünmüyorum. Örneğin
bölüm başkanlığı, dekanlık için en uygun
aday olmama rağmen bu görevler verilmedi.
Bunda tek sorunun kadın olmam olduğunu
düşünmüyorum ama bunun önemli bir etken
olduğunu düşünüyorum..(Prof. Dr., Evli)
G6: Toplumsal bakış açısı etkili. ye-
rellik etkili bence...yerelden gelen mesajlar
kadını şekillendiriyor. yerel anlayışla bakıl-
dığı için olabilir. (Prof. Dr., Bekar)
G7: Kadın akademisyen geleneksel...
aileye bağımlı yetiştiriliyor insanlar. o ba-
ğımlılık evlendikten sonra da devam ediyor.
bu insanın iş hayatına da yansıyor. yani me-
sela belli bir aşamadan sonra annen baban
rahatsız olduktan sonra işler değişiyor. N.
hoca mesela anne babasının rahatsızlığı ne-
deniyle akademisyenliği bıraktı...kadınlar
konformist yaşamak istiyorlar. rahat yaşa-
mak istiyorlar. istiyor ki hem akademik kari-
yer yapayım hem de rütbem olsun diyor-
lar...bazı kadınlar o eksikliği aynı meslek
grubunda ise eşinin desteği ile kapatıyor. yani
ikisi de doktorsa hem kendi hem de eşi için
yayın yapıyor. bildiride onu da ekliyor. erkek
akademisyenin kanatları altında uçmaya
çalışan bir akademisyen durumu var. ve yay-
gın bu...doktora yaparken evliyim zor bir
süreç... bir gün çalışırken kitabı fırlattım
yapmayacağım dedim kendi kendime. sonuçta
ölüm yok ya dedim "bırakıcam". bana bunu
dedirten zamansızlıktı. yani şimdi ben akşam
eve gidiyorum çocuklar yatıncaya kadar bi-
şey yapamıyordum onlar yatınca da çok geç
oluyordu sabah 4lere kadar ders çalıştım. bu
tempo beni yordu....yıpranma ya da suçluluk
hissetmiyorum yorgunluk hissediyo-
rum..evlilik çocuk bahane değil. zorladı ama
engellemedi. senin akademik kariyer yapmanı
engelleyecek bir cinsiyetçilik yok... erkek için
akademisyenlik ev sorumluluğu anlamında iş.
kadın için sanki ekstra bişiy...o hiçbir zaman
çalışmalarından ödün vermedi ...ben hem
anne olarak hem öğretim üyesi olarak hem de
doktora öğrencisi olarak hepsini bir arada
götürdüm ama erkeklerde bu yok... erkekler
yeri geliyor sen ders çalışırken çocuğu senin
kucağına bırakabiliyor ya da bölümleri ile
ilgili bir toplantı var senin ders çalışman
lazım hiç önemsemiyor.(Doç.Dr, Evli)
G8: Eşimin bana destek sağlaması
onun kaygılarını giderici şekilde davran-
mamdan kaynaklanabilir...mesela eve vakit
ayıramama gibi bir durum söz konusu olma-
dı..geleneksel rolümü oynadım...belki bayan
olarak çocuk ve eşime ve eve bir de akademiye
sorululuğum vardı..dengelemeye çalıştım..eve
iş götürme gibi bir yola gitme-
dim..çalışacaksam evde gece çalıştım...ben
geleneğe bağlı kaldığım için zorluk yaşama-
dım ve dengeyi kurdum..eğer kurmasaydım
başka problemler ortaya çıkabilir-
di...çocuğunla eşimle ya da ailemle sorun
olabilirdi...toplum biraz daha kadına biraz
daha evine vakit ayırması yönünde baskı
yapıyor..ya da çocuğa bakma yönünde , bütün
işleri yürütmesi gereken birisi olarak görü-
yor..benim ailem mesela benim evlenmemi
istemediler... çünkü böyle bir işte çalışıyorsun
böyle bir yolun var ilerlemen gerekiyor evle-
nirsen engel olur sana evlilik, çocuk....ben
başa çıkabilirim dedim...o dengeyi kurma
çabası içinde bir düzen tutturuyorsunuz ee
tabi bazı fedakarlıklar yaptım..sosyal hayat
gitti....beni yıprattı..yıprattığını hissediyorum
uykusuzluk yorgunluk işte bu anlamda var..
çocuklardan sonra görevlerimi yerine getir-
dim.....gerektiği kadar..aşırıya kaçmadı şu
Delik Boru: Türkiye’deki Akademisyen Kadınlar Üzerine Bir Analiz 545
kadar makale yapıcam demedim..onlar yürü-
yebildiği hızda yürüdü.. .(Doç.Dr, Evli)
G9: Sadık öğrenciler bence sevili-
yor...bu cinsiyet meselesi değil... hocalar ge-
nelde vefa borcunu hisseden kişiyi severler..
kadın geleneksel kafa ile bu kuruma gidiyor
ve kurum onları atıyor kabul etmiyor..içinde
kadın eleniyor..elenmeyenler de sisteme enteg-
re olan kadınlardır... geleneksel yapıdaki
kadınlar üniversitenin her yerinde var.. gele-
neksel roller kamusal rollerden daha fazla
önemseniyor..son dönemlerde dini bir profil
de artmaya başladı...bunla birlikte kadınlar-
da kamunun için de şekillenmeye başlı-
yor..bazen fikrinizi söyleyemiyorsu-
nuz...karşıdaki yanlış algılar diye söyleyemi-
yorsunuz... .(Doç.Dr, Evli)
G10: Sen kadın olduğun için engelle-
niyorsun fikrine inanmıyorum... yani aslında
ülkemiz sen bir proje yapıyorsan ya da işte
bişey yapacaksan sırf kadın olduğun için
değil layıkıyla yapamıyorsan ayrıntılarına
yer vermiyorsan önemsemiyorsan evet başarı
elde edemiyorsan bunu kadın olmaya mal
etmek bana doğru gelmiyor. öğrenilen çocuk-
luktan gelenleri bundan sonraki eğitimler ile
değiştirmek zor..evet biraz da işlerine geliyor.
kadınlar için ne deriz. fedakar. feda ediyor ve
kar elde ediyor. mesela kadın evde saçını sü-
pürge eder. ayrı bir yaşam kurma konusunda
kendinde bir güç bulamadığında ne yapıyor
ben çocuklarım için katlanıyorum.. değil as-
lında böyle değil..onu yapacak dinamiklere
sahip değil özgüven eksikliği kaynaklanan o
anda daha kolay gelen daha alışmış olduğu
davranış biçimlerini benimsiyor kadınlar..
dolayısıyla de kadın akademisyen için de ben
feda ediyorum kendimi ailem çocuk vs. bekar
da olabilir kadınlar için sosyal yaşam işten
daha güçlü geliyor ya da önemli. sonra da dış
mazeretler ile açıklıyor..aslında herşey insa-
nın kendisi ile alakalı. ..hızı kesen kadının
geleneksel ve toplumsal rollerinden çıkama-
ması. öğrenilmiş davranışlar bunlar. akade-
mideki kadınların bu geleneksel bakıştan
çıkmaları ve daha farklı düşünmeleri gereki-
yor...daha farklı bir yaşam biçimi benimseme-
leri gerekiyor... ama dediğim gibi bunu başa-
ranlar bir yerlere geliyorlar başaramayanlar
ise gelemiyor. .(Doç.Dr, Evli)
Evlilik, annelik, çocuk ve cinsiyet
ataerkil söylemin kendini inşa ettiği temel
kavramlardır. Kadın akademisyenler için bu
kavramlar akademik hayatlarının neresinde
yer almaktadır? "Kadın akademisyen gelenek-
seldir" düşüncesi bu çalışmada birçok katılım-
cı tarafından özellikle belirtilmiştir. Yerelden
gelen mesajların güdümünde olan kadın aka-
demisyen profili çekingen, hırssız ve iddiasız
olarak nitelendirilmektedir. Hatta "ev hanımı"
ifadesi öne çıkan bir yorumdur. Kadın ve
gelenek arasındaki ilişkide iki veri göze
çarpmaktadır: İlki geleneksel rollerin kamu
rollerinden daha fazla önemsenmesi, ikincisi
ise geleneksel roller içine iliştirilen kamusal
roller. Bu iki faktör kadını geleneksel bir zih-
niyet ile kuruma girme konusunda teşvik
ediyor olabilir. Kurumsal zihniyetin de bu
yapıya onay vermesi bir başka çalışmanın
konusu olmaya adaydır. Geleneksel rollerinin
ardı sıra, yürüyebildiği hızda ilerleyen bir
akademik yaşam, kadınların hayatlarındaki
erkeklerin kaygılarını giderme beklentisi hızı
kesen diğer sebepler olarak düşünülebilir.
Belki de kadınlar için akademide ilerlemenin
yolu geleneğe bağlı kalmak ve erke-
ğin/erkeklerin kaygılarını gidermekten geçi-
yor da olabilir. "Geleneğe bağlı kaldığım için
zorluk yaşamadım" ifadesi gelenek ve kadın
arasındaki ilişkinin özeti olarak okunabilir. Bu
anlamda gelenek kadın dünyasında işle-
ri/gidişatı kolaylaştırıcı bir etkinin parçası
olarak yorumlanabilir. Görüşme metinlerinde
ifade edilen "fedakar" kelimesi üzerinden
yapılan analizi de yine bu düşüncenin uzantı-
sı olarak görmek mümkündür. Şöyle ki ka-
dınlar için en sık kullanılan sıfatlardan birisi
"fedakarlık"tır. Bir şeyleri feda eden kadının
bundan bir "kar"ı da vardır. Akademide iler-
leme noktasında pürüzlerle karşılaşan kadın
546
Hatice Karakuş
akademisyen için, bu pürüzlerin yarattığı
kaygıyı kendine daha kolay gelen, öğrenilen
davranışlar arasından seçtikleri ile telafi etme-
si mümkün olabilir. Sürdürülemeyen bir iş,
aile için kendini feda etmek olarak düşünül-
düğü vakit, geleneksel roller kurtarıcı bir işlev
görür. Bu roller aynı zamanda kadının onay
görmesini kolaylaştırıcı bir etkiye de sahiptir.
Akademiyi askıya alıp rollerine kendini ada-
yan bir profil, toplum tarafından da onayla-
nacaktır. Sonuçta kadının kendini feda edip
kar elde ettiği durumlar, kadınları mevcut
duruma daha bağlı hale getirebilir ve durak-
samalara neden olabilir. Bundan önceki pa-
ragraflarda paylaşılan bir veriyi yinelemekte
fayda var. Katılımcıların birçoğu evlilik ve
çocuk sahibi olmanın kariyer edinme sürecin-
de bir engel oluşturmadığını özellikle belirt-
mişlerdir. Sürecin çeşitli aşamalarında devre-
ye giren evlilik aile, çocuk gibi değişkenler
zamansızlık, yorgunluk, yıpranmışlığa sebep
olmakla birlikte mesleki ilerleyememenin bir
gerekçesi olarak görülmemektedir. Geleneksel
toplumların tipik özelliği olan erkeğe endeksli
bir yapının bir benzerinin bu camia için de
geçerli olduğu yorumu bu başlığı tamamla-
yan bir diğer veridir. "Akademisyen eşinin
kanatları altında uçan" kadın akademisyenle-
rin görüşmelerde özellikle vurgulanması,
gelenekselliğin kılıf değiştirmiş bir boyutuna
atıftır aslında. Bütün bu verilerin toplamını şu
şekilde özetlemek mümkündür. Kadınlar
akademiye sadık kalma sorunu yaşıyorlar.
Çeşitli gerekçelerle mesleğe olan bağlılıklarını
sürdürmek noktasında yaşadıkları kopuşlara
neden olduğu için, mesleğe olan sadakatlerini
tehlikeye sokuyor olabilirler. Bu anlamda
gelenek sığınılan bir liman gibidir. Kadın
gelenekten gördüğü faydaya bağlı olarak
sırtını annelik, çocuk, evlilik gibi geleneklere
dayıyor yorumu, sahadan edinilen izlenimin
açılımıdır.
Ataerkil düzen kimliksizleşme, top-
lumsal rol, cinsiyetçi yaklaşım ve bu yak-
laşımın sınıf farkı yaratması, ötekileştirme,
hiyerarşi gibi kadın kimliğine dair pek soru
barındırır. Toplum kendi dinamiği içinde
gelenekler zinciri ve tabular yaratarak, daha
tehlikeli olan normalleştirme sürecini dayatır.
Ataerkil yapı kişiyi disipline ederek otomat-
ikleştirir ve kişi kendisinden beklenildiği gibi
hareket etmeye başlar (Selçuk, 2014: 517). Bu
anlamda geleneğe bağlı olan kadınların du-
rumu "kimliğin şeyleşmesi" (Metin: 83,
http://sbedergi.karatekin.edu.tr/) kavramı ile
açıklanabilir. Şöyle ki kimliğin toplumsal
olarak üretildiğinin ve değiştirilebilirliğinin
farkında olmayarak, bireyin kendisini, ko-
numu gereği belirli kalıplar içerisinde hareket
etmek zorunda hissetmesidir. Bu durumda
kazanılan kimlik sorgulanmaksızın, kimliği
taşıyandan nasıl hareket etmesi isteniyorsa,
kimlik sahibi o şekilde hareket eder. Ve bu
kimliği anlamlı kılan sembolik evren içerisin-
deki diğer kimliklerdir ki bu da erkek kimli-
ğidir. Bir başka açıdan kültür bir yaşama de-
senidir ve onda bireysel ve toplumsal belleğe
ilişkin donanımlar içkindir (Subaşı, 2003: 137).
Çünkü o, toplumsalın derin hafızasıdır ve gün
yüzüne çıkarıldığı her seferinde sosyal yaşa-
ma ilişkin temsiller de açığa çıkar. Yine birey
ve toplumun varoluşsal kimliği de kültürel
bellek içinde anlam kazanır. Sonuçta kişi de
toplum da kültürel sığınağın yarattığı güven-
lik ortamındadır ve kuşkusuz huzur içinde-
dir. Çünkü kültür bir güvenlik alanıdır. Hem
kişi hem toplum o kültürün koordinatları
içinde kendini var eder. Shills'e göre (2003:
113) gelenekler bağımsız şekilde kendi kendi-
lerini yeniden üreten şeyler değildir. Yalnızca
yaşayan, bilen ve arzulayan insanlar onları
hayata geçirebilir ve değiştirebilirler. Gele-
nekler sahipleri onları temsil etmekten vaz-
geçtikleri ya da onları benimseyen ve yeniden
hayata geçirerek yaygınlaştıranlar artık başka
yaşam çizgilerini tercih ettikleri vakit çürür-
ler.
Yukarıda bahsi geçen tartışma başka
soruları da tetiklemektedir. Kadının akademi-
ye bakışı ve akademide erkeği önceleyen bir
kadın profili sistem dışı kalma sorunu ile iliş-
kilendirilebilir mi?
G7: : İnsanlar akademisyenliğin ne
olduğunu bilmeden bu işe başlıyorlar. Türki-
Delik Boru: Türkiye’deki Akademisyen Kadınlar Üzerine Bir Analiz 547
ye'de koşullar sıkıntılı herkes istediği işi ya-
pamıyor. bazıları bunu bir iş gibi görüyor
meslek olarak görmüyor. bu işi bir para ka-
zanma olarak görüyorlar.... ben burada gece
gündüz ders çalışırken öğlen yemeğe gitmez-
ken onlar yemeğe de gittiler, kuaföre de gidi-
yorlar , arta kalan zamanını akademiye ayı-
rıyor..yani hayata bakış açılarımız çok farklı.
birçok kadın bırakıyor. eşiyle birlikte aynı
üniversitede ise öğretim görevlisi olarak ça-
lışmayı göze alıyor. birçok kadın eşine önce-
lik tanıyor. eğer kendisi onun önüne geçerse
mutlu olamayacağını biliyor. ve o tür bir
yaşamı tercih ediyor (oto frenleme)...
.(Doç.Dr, Evli)
G9: Bu meslek saygın..bu kadına ye-
tiyor...kurum içinde bu kafayla devam edebi-
lirim diyor.... en alttan en üste kadar unvanı
alınca ona kafi geliyor... kadının eş tercihi ile
de alakalı bu..bence bu erkeklerin bencilliğin-
den kaynaklanıyor...eğer eşi çalışması için
imkan sağlıyorsa evde çok fazla bir beklentisi
olmuyorsa o zaman daha rahat ilerliyorsu-
nuz...mesela arkadaşlarıma baktığım zaman
akademik çevredeki kadınlar genelde eşleri
için kendilerini feda ediyorlar..şöyle yapıyor-
lar...mesela diyor ki önce sen doçent ol önce
sen profesör ol..ikisi de araş görevlisi dokto-
ra aşamasına geliyorlar diyor ki önce onun
doktorası bitsin ben sonra bitiririm...kadın
biliyor ki öne geçtiği zaman huzursuzluk
çıkacak..belki kadının kolayına da geliyor-
dur...oda arkadaşımın doktora yaparken eşi
de doktora yapıyordu..eşi doktorayı bitirmesi
için ona şans tanıdı...dedi ki o doktorasını
bitirsin ben ondan sonra bitireceğim..erkek
doçentliğe hep önce başvuruyor..ikisi de üni-
versitede ise önceliği kadın eşine veri-
yor...belki erkeğin ezilmemesi için belki kendi
aralarında çok hırslılar..belki makam mevki
olaylarına gelme ihtimalleri daha yük-
sek...erkeğin makamından yararlanma olabi-
lir..kadın için erkeğe öncelik vermek bir stra-
teji olarak düşünülebilir...belki evdeki huzur
da olabilir...kadın şunu da söylüyor olabi-
lir..bir an önce kurtulsun olsun ben bir şekilde
başımın çaresine bakabilirim...benim o erkeğe
ihtiyacım yok ben bir şekilde başımın çaresi-
ne bakarak ilerleyebilirim... .(Doç.Dr, Evli)
G10: Akademisyen olmak akademik
yaşamayı gerektiriyor. yani akşamları ser-
best olamazsın ders çalışman gerekiyor yayın
takip etmen gerekiyor, en az günlük 1 tane
makale okuman gerekiyor, bunları yaparken
kadının kadınlık annelik kimliği evdeki ona
yüklenmiş rollerini yerine getirme sürecinde
belki akademik yaşama bu kadar zaman ayı-
ramıyor.bu süreci yapılması gerektiği için
değil de bu benim işim yani bir makale yaz-
mak belli şeyleri takip ederek belli konularda
bilgini özünü bulmaya çalışmak sürecindeki
doyumu alamıyor. psikolojik gereksinmeler
ait olma saygınlık güvenlik sevilme o ihti-
yaçlarını oralardan karşılıyor ya da karşıla-
maya çalışıyor dolayısıyla mesleki anlamda
bir üst aşamaya geçmek gereksinimleri geri
planda kalıyor. .(Doç.Dr, Evli)
Kadın akademisyenler unvana gerek
kalmadan bu mesleğin vermiş olduğu saygın-
lığı yeterli görüyor olabilirler. "Akademisye-
nim" ifadesi saygınlık, güvenlik, ait olmanın
yeterli koşulu olarak görülebilir. Bu düşünce
bir işe sahip olmanın ifadesi olarak da okuna-
bilir. Meslek iş ikileminde algının iş düşünce-
sinden yana ağır basması ve akademisyenli-
ğin "arta kalan zaman"larda yapılması bu
duraksamanın nedenleri arasında gösterilebi-
lir. Eşiyle aynı mesleği yapan kadınların mes-
leki ilerlemede geri planda kalıp, erkeğe önce-
lik veren bir anlayışı benimsemesi geleneksel-
liğin akademideki karşılığıdır. Yine bu dü-
şüncenin bir başka versiyonu olan kadının
konformist yaşama isteği bir tür strateji olarak
değerlendirilebilir. Şöyle ki güce karşılık ge-
len makam arayışı, erkeği bir yere taşıma
düşüncesine öncelik verebilir. Kadının bu
tercihi güce doğrudan değil dolaylı yollardan
ulaşmanın bir yöntemi olarak da okunabilir.
Erkeğin bencilliği de yine bu denklem içine
yerleştirilecek bir diğer veridir. Önceliğin
548
Hatice Karakuş
kendinde olduğunu açık ya da gizli yollarla
kadına yansıtan bir zihniyet de kadın akade-
misyenlerin izlenimleri arasında yer almakta-
dır. İşte bütün bu nedenlerin toplamı kendi
hızını kendi isteği ile kesen akademik kadın-
lar sorununu ortaya çıkarmaktadır.
3.2. Kadın ve Yöneticilik
Çalışma hayatının birçok alanında,
kadınların erkeklere nazaran temsil güçleri
görece daha azdır. Bu anlamda sistemin
dışında kalmanın bir diğer yansıması ise
yöneten değil yönetilen bir kadın geçekliğidir.
Konuyla ilgili olarak literatüre yansıyan
birçok çalışmada ortak olan bazı saptamalar
bulunmaktadır. Kadınların "performans bazlı
kültürde rekabet etme konusundaki
gönülsüzlüğü, rol model azlığı ve görünür
olmayışı, tanınma ve yükselme için daha fazla
çaba harcama zorunluluğu,
değerlendirenlerin erkek oluşu, haklar
konusundaki eğitimsizliği, seçim yarışına
girmekten çekinme, iddialı olmama, terfi
aşamalarını yeteri kadar bilmeme, liderlik
pozisyonlarında erkekleri destekleme"
(Yüksek Öğretimde Kadın Liderliğinin
Geliştirilmesi ve Güçlendirilmesi Çalıştayı,
2012: 13-17) "azınlık grup olarak
görülmeleri"(Maya, 2012: 208) "özgüven
eksikliği, başarılı ve zirvede olmasının kadını
yalnızlaştıracağı düşüncesi, yasal
düzenlemeler (Kılıç & Öztürk, 2014: 118)
çocuklardan boşalan yerin yaşlanan aile
üyelerinin bakım sorumlulukları ile
doldurulması (Öztan & Doğan, 2015: 212)
performans değerlendirmesinde eşit
davranılmaması (Zel, 2002: 45) üst kademede
yer alma konusunda isteksizlik (Yüksek
Öğretimde Kadın Liderliğinin Geliştirilmesi
ve Güçlendirilmesi Çalıştayı, 2012: 13-17,
Erçetin, 1997, Özbilgin ve Healy, 2004, Maya,
2012: 219) yönetim biçimi, kültür ve din
(Ferber & Lowry, 1977) , kadına yönelik
geliştirilen cinsiyet stereotipleri5 (Aronson,
5 Valiann (2005) ilgili çalışmasında bu durumu "cinsiyet
şeması" kavramı ile açıklamaktadır. Bu şemada cinsiyete
yönelik algılarımızda kadınlar daha az değerli iken
erkekler daha çok değerlidir. Kadın erkek eşitliğinin
Wilson & Akert, 2012, Hogg ve Vaughan,
2011. Bayrak ve Mohan, 2001: 112) iyi
yöneticilerin erkek olduğuna dair genel kabul
(Çelikten, 2004: 96) kadınların siyasal rekabete
dayalı seçim süreçlerinde başarılı olabilmek
için gerekli direnç, cesaret ve yılmadan
mücadele özelliklerini çok göstermedikleri
(Sancar, 1998: 539-540), kadınların yaşamını
ilgilendiren konularda erkeklerin karar
alabilmesinde bir tuhaflığın görülmemesi
(Sancar, 1998: 531) gibi sebeplere bağlı olarak
kadınlar sistemin dışındaki yerlerini
almaktadır.
Snavely (21'den akt: Zel; 2002: 45)
ilgili makalesinde kadınların yönetim
becerilerinin zayıf olmasına bağlı olarak
yönetimde başarısız sonuçlar ile
karşılaştıklarını belirterek, bu durumu çeşitli
şekillerde gerekçelendirmektedir. Kadınların
erkek çalışma arkadaşları tarafından gayri
resmi iletişim ağının içine alınmamaları, farklı
kıstaslara bağlı olarak yöneticilik
performanslarının değerlendirilmesi,
yöneticilik ve ailevi sorumluluklar arasında
kalmaları ve erkeklere nazaran akıl
hocalarının az olması kadınların yöneticilik
vasıflarını aşağıya çeken faktörlerdir. Yazar
adı geçen çalışmasında (1993: 17'den akt: Zel;
2002: 40, Negiz & Yemen, 2011: 47-48) erkek
egemen çalışma ortamlarının şekillenmesine
zemin hazırlayan birkaç noktaya dikkat
çekmektedir. Kadınların tarih içindeki
kalıplaşmış konumu, kadınların erkek iş
arkadaşlarıyla gayri resmi iletişim kurmakta
zorluk çekmeleri, ulaştıkları yöneticilik
makamlarının organizasyonların tümünü
yönetme imkanı tanımaması, kariyer ve iş
tanımlarının erkek değerlerine ve erkek
ihtiyaçlarına uygun bir şekilde tanımlanmış
olması ve erkeklerin kadınlarla birlikte
çalışmaktan memnun olmamaları gibi
nedenler eril alanların oluşmasında belirleyici
bir role sahiptir. Özcan (1999) ise erkek
çalışanların kendi çalışma yaşamlarında grup
varlığına rağmen hatta kadınlar çok daha iyi olsalar bile,
yazara göre bu düşünce güçlü bir biçimde
düşüncelerimiz içindeki yerini almaktadır.
Delik Boru: Türkiye’deki Akademisyen Kadınlar Üzerine Bir Analiz 549
ruhuyla hareket edip dayanışma içinde
olduklarını, ağabey-kardeş ilişkisi içinde bir
dayanışma örneği gösterip, aralarına bir kadın
girmesinden rahatsızlık duymaları nedeniyle
erkek egemen yapıların ortaya çıktığı tezini
ileri sürmektedir.
Yönetimde güçlü olamayan kadın
temsillerinin teorik arka planını, Acuner ve
Sallan (1993) insan kaynağı, ayrımlaşmış iş
gücü ve ekinsel görüş yaklaşımı çerçevesinde
ele almaktadır. İnsan kaynağı yaklaşımına
göre kadınlar işe giriş ve yükselmelerde
dezavantajlıdır. Eğitim ve deneyim
yetersizliği yönetici olma gücünü kadından
almaktadır. Ayrımlaşmış iş gücü yaklaşımına
göre ise, işgücü pazarı, çalışma koşulları ve
ikincil işgücü piyasaları halinde ayrışmıştır.
İlk piyasada yüksek ücret ve uzmanlık vardır.
İkincil piyasa ise düşük ücretli ve yükselme
oranı düşüktür. Kurama göre kadınlar bu
ikincil piyasa içindeler ve kadının yükselmesi
pek olası değildir. Sonuçta yöneticilik bir
erkek işidir ve kadınlar işe bağlı olmama,
yüksek iş değiştirme oranı, aile
sorumlulukları nedeni ile yönetici
pozisyonuna gelemezler ve birincil piyasada
şans bulma oranları oldukça düşüktür.
Ekinsel görüş yaklaşımı ise aile içi
sorumluluklara odaklanmaktadır. Kurama
göre iş hayatında kadınlara yönelik oranların
düşük olması ataerkilliğin bir sonucu olarak
istekli bir seçimdir. Cinsel görev ayrımı
çekirdek aile içinde kadına aktarıcı görevi
(çocuk doğurma, çocukların bakımı,
beslenmeleri vs) verirken erkeğe
gerçekleştirici pozisyonda karar verme
sürecinde roller vermektedir. Bu durum
kadını özel alana erkeği ise kamusal alana
sürüklemektedir. Bu anlamda kadın
geleneksel rolünün dışına çıktığı vakit
sorunlar baş gösterir. Geleneksel rolünü
benimser iş yaşamını buna göre dizayn ederse
sorunlarda azalmalar görülecektir. Sonuç
olarak kurama göre kadın özel alanda
uzmanlaşmakta ve düzenini buna göre dizayn
etmektedir. Bu durum yönetici pozisyona
gelmesi önündeki en büyük engeldir.
G1: Müdür yardımcılığı için özellikle
kadın istediler. Ancak talip olan olmadı (Öğr.
Gör., Bekar)
G3: Kadınlar doğaları gereği çok
karmaşık ruh haline sahip...Dolayısıyla alı-
nacak kararlar da iş gereği mantığından zi-
yade yer yer duygularını da işin içine kat-
maktadır. işin içerisine biraz daha idari po-
zisyonluk girdiğinde kadınlardaki duygusal
yoğunluk, kıskançlık, hırs, öfke kontrolü gibi
mekanizmalar çok girmekte ve işin rengi çok
değişmekte. Kadınların çok fazla olduğu bir
birimde işler aslında hiç iyi gitmez, Kesinlik-
le… (Yrd.Doç.Dr., Evli)
G4: Akademik ilerlemede her hangi
bir engelle karşılaşmadım doğrusu. Ancak üst
yönetim kadrolarında şimdiye kadar hak
ettiğim yerde olamadım. Örneğin bölüm baş-
kanlığı, dekanlık için en uygun aday olmama
rağmen bu görevler verilmedi. Bunda tek so-
runun kadın olmam olduğunu düşünmüyorum
ama bunun önemli bir etken olduğunu düşü-
nüyorum. Ancak erkek yöneticiler erkeklerle
çalışmayı istiyor ve daha rahat bir arada
bulunabiliyorlar.(Prof. Dr., Evli)
G5: Aile yine, zaman bulmak çok zor
olsa gerek. ayrıca kadınların nezaket gereği
yumuşak başlı olması bekleniyor, kadınlar
bunu göze alamıyor. toplum kadına ailesi ile
ilgilenmesi konusunda baskı yapıyor. bence iş
koşulları o kadar engellemiyor. kadının bö-
lünmesi daha baskın diye düşünüyorum.
(Yrd.Doç.Dr., Evli)
G6: Erkeğin aile reisliği işte de devam
ediyor...akademide kadınların aldığı ödüller
daha az önemseniyor... daha çok erkeklerin
üzerinde duruluyor... ben bunu cinsiyete bağ-
lıyorum... başarıların ve ödüllerin erkekler
tarafından alınması tesadüf değil... çünkü
erkeğin daha çok zamanı olacak... öne çıkı-
yorlar çünkü erkekler daha güçlü bir imaj
bırakıyorlar... o mesaj insanlarda var...ve
550
Hatice Karakuş
gücüne güç katıyor...daha çok bu durum er-
keklere yakıştırılıyor...(Prof. Dr. Bekar)
G7: Kadınların isteğinde bir eksiklik
olduğu için değil. o makam işlerinde hizmet
amacıyla kullanmıyor ki. o makamdan aldığı
bir güç var. dolayısıyla sen o makamın altın-
da kaldığın zaman kendi istediğini sana yap-
tırmaya çalışıyor. sende orda hayır dediğin
zaman problem çıkıyor. o yüzden kadınlar
idareciliği istemiyorlar. kimisi aile hayatını
engelleyeceği için. dekan yardımcılığı istediler
onu da ben kişisel sebeplerden dolayı isteme-
dim. .(Doç.Dr, Evli)
G8: Fakültemizin yüzde yetmişi ka-
dından oluşuyor ...yönetim kurulundaki tek
kadın benim.. siz gelin işte şurda şunu olun
kolaydır yardımcı oluruz size böyle bir teşvik
ya da teklif ben hiç duymadım..yönetici ol-
mak konusunda çok istekli olan görmedim,
duymadım..çünkü ben bunu şeye bağlıyorum
bayanlarda öyle bir düşünce çok oluşmuyor...
lisanstan arkadaşım...ama onun öyle idealleri
vardı...erkelerde daha çok bu ideal oluşmuş
oluyor....belki de rol modeli yoktur.. öyle bir
sorumluluğu almak zor bişey..aldığınız za-
man alan erkelere bakıyorum çok fazla za-
manlarını alıyor..ama bir kadın o kadar vak-
tini harcayamaz... ikisinden birini terk etmesi
gerekiyor.. yani insanların ya da kurumların
sorunlarıyla ilgilenme yeteneğim yok...çok
isteğim de yok..bu isteksizlik korkudan da
kaynaklanabilir......arkadaşlarım arasında
idealist birisi yok..tanımadım da...çok uğra-
şıp da istediği verilmeyen kadın akademisyen
görmedim...akademisyenlik için hedef koyan
insanın yöneticilik düşünmesi, garibime gidi-
yor... erkekler yönetmeyi seviyorlar ben-
ce...yönetilmeyi istemiyorlar... ben eşme de
kontrolü vermeyi severim..o kontrol etsin ben
öyle rahatım..çünkü benim çocuk
var..akademisyenim..bir de yöneticiliğe ka-
yarsam bu defa diğerlerini yapamayaca-
ğım..bizi bir bayan dekanın yönetmesini is-
temem..bölüm başkanı olsun istemem..çünkü
ben kadın yöneticilerden çok olumlu şeyler
görmedim.. çünkü bayanların çok fazla karar-
lı bir duruşu olmuyor her zaman..ya da nasıl
desem mantıkla hareket etme şeyi çok fazla
değil bana göre..biz daha çok duygularımız ile
hareket edince bu ani karar değişimleri oluyor
ve oda çok iyi bişey değil..biz daha detaycı
onlar biraz daha yüzeysel olaylara duygusal
yaklaşmadan kolayca halletme yoluna gidip
haledebiliyolar.. .(Doç.Dr, Evli)
G9: Kadınlar da istemiyor ba-
zen...erkekler daha çabuk işleri yapıp bitiyor-
lar..belki daha kolay çözümleyip bitiyor-
lar..kendi aralarında daha rahat anlaşıyor-
lar..kadınlar işe girdiği zaman ayrıntı da
başlıyor.. erkeklerde ayrıntı yok düz mantık
var...sürekli sorun çıkıyordu önceki üniversi-
temde... sorunu kapatma değil de sorun çı-
kartma anlayışı var sanki...kadın mekaniz-
mayı zorlaştırıyor...kurumun işleyişini zor-
laştırıyorlar bence hiç de kolaylaştırmıyor-
lar..sorumluluk almak istemiyor-
lar...sorumluluk onların vaktini çalı-
yor...zamanlarını bu işlere vermek istemiyor-
lar.. kadınlar arasında kin beslemede
var..erkek sorun yaşasa bile ertesi gün yemeğe
çıkabiliyor..kadın öyle değil...erkek çok rahat
iletişimini devam ettiriyor...erkekler kurum
ilişkilerini daha rahat sürdürü-
yor..kişiselliklerini bırakıyor bu böyle olmalı
diyor...kadınlar bunu yapamıyorlar...
.(Doç.Dr, Evli)
G10: Ama bazen kadınlar daha kap-
risli olabilirler ayrıntılı olabilirler ve işin
özünü kaçırabiliyorlar..bunun içinde insan-
larla bir takım ilişkileri geliştirmek diyaloga
girmek gerekiyor. kadın o evdeki ya da özel
yaşamdaki şeylerden dolayı mesela toplantı
oluyor toplantıya gitmemeyi düşünebiliyor.
yani kendinde o noktalarda kendini göstere-
meyebiliyor. ya da ne yapmak istediğini in-
sanlara tam olarak açıklayamayabiliyor.
..kadın olduğu için mi engelleme yoksa yani
insanlar daha iyi çalışabileceğini düşündüğü
insanlarla çalışırlar. kadın dışarıda ve pek
çok grubun içine dahil olma noktasında çaba-
sı ve isteği yok dolayısıyla siyasi anlamda
siyasetle çok fazla göremiyoruz. yapamaya-
cağını mı düşünüyor bilemiyorum. idari görev
bana teklif edildi ben istemedim. zaman
Delik Boru: Türkiye’deki Akademisyen Kadınlar Üzerine Bir Analiz 551
ayırmak istemiyorum dedim. başka insanlar-
la uğraşma sorumluluğu korkuttu beni. hatta
acaba yapabilir miyim dedim. yok başkasını
bulun falan dedim... .(Doç.Dr, Evli).
G11: Erkek akademisyenler kadınlar-
la çalışmayı pek tercih etmezler. Erkeklerin
özellikle projelerde görev vermekten kaçın-
dıkları kadın akademisyenlerin bir sorunu da
ekip oluşturamamasıdır. Sanırım kadının
detaycılığından kaynaklanan yavaş ilerleme
ve ince eleyip sık dokuma huyu erkeklere iş
yavaşlatma olarak yansımakta, bu nedenle
erkek akademisyenler mecbur kalmadıkça
ekiplerinden evli kadınlara yer vermekten
kaçınmaktadırlar. Tercihlerini bekar kadınlar
yönünde kullanmaktadırlar. Çeşitli sebepler-
den dolayı yavaş ilerleme gösteren kadınlar
ekip oluşturduklarında bu ekibin de zamanla
aşındığı ve sonunda dağıldığı şahit olunan
durumlardan birisidir (Yrd.Doç.Dr, Evli).
G12: Lisans, yüksek lisans ve doktora eğiti-
mimi tamamladığım kurum olan Ankara üni-
versitesinde bu durumu görmedim, yaşama-
dım. Cebeci kampüsünde bulunan dört fakül-
tenin dekanı da kadındır. Hem DTCf hem
eğitim fakültesi hem de diğer fakültelerde
bölüm başkanı hocalarımız kadındır. Ancak
doktora sonrası kadro arayışı serüvenimde
....üniversitesi ile yaptığım görümelerde, o
fakültede görevli bir kadın hocam, "sanatla
uğraşmış, düşünce yapısı yönetimde olanlar-
dan farklı ve görece muhafazakar olan bir
şehre taşınmanın sıkıntılara neden olacağı"
konusunda uyarıda bulunmuştu (Yrd.Doç.Dr.,
Bekar).
Kadınlar sanıldığının aksine yönetme
konusunda istekli değiller. Bu isteksizliği
yaratan koşulların düzeltilmesi durumunda
bile kadınlar yönetmek istemiyorlar. Çalış-
manın bu son kısmında ortaya çıkan ana so-
nuç şu: akademide yöneticilik iki engele takı-
lıyor. İlki kadınların yönetme korkusu ikincisi
yöneticiliğe istekli olmayan kadınlar. Kadın-
larda yönetime karşı mesafe oluşturan çeşitli
korkular bulunmaktadır. İlki rolleri ve görev-
leri arasında ortaya çıkacak olan bir çatışma-
nın ortasında kalmaktan duyulan endişenin
yarattığı "bölünme" korkusudur. Bu korku
sorumluluk alma duygusunun yarattığı ağır-
lığın da bir sonucudur. Özel alanda sorumlu-
luk taşıyan kadını kamusal sorumluluklar
ürkütüyor denilebilir. Çünkü kadın için so-
rumluluk vakit kaybına eşdeğerdir. Kadınla-
rın yönetici olarak öne çıkma noktasında
"kendini gösterme" anlamında yaşadıkları
endişeler, ikinci korku kaynağı olarak ulaşılan
bir diğer veridir. Kadınlarda yöneticiliğe dair
bir düşüncenin oluşmaması belirtilmesi gere-
ken bir diğer ayrıntıdır. Erkekler için meslek
ya da sektör ne olursa olsun yönetici olmak en
nihai hedefler arasında yer almaktadır. Çünkü
erkek için meslekte yönetmek bir idealdir.
Kadınların dünyasında bu düşünce belirmi-
yor diyebiliriz. Öte yandan kadınları yönetici
olarak görmek istemeyen ya da kadın yönetici
fikrine mesafeli duran bir kadın duruşu da
belirtilmesi gereken bir diğer detaydır. Ka-
dınların erkeklerden farklı bir doğaya sahip
olması, kadınların iş yapma ve yönetme şekil-
leri, kadınların hırs, öfke duygularını işe yan-
sıtma durumları, kadınlar tarafından yönetil-
mek istemeyen bir kadın akademisyen gerçe-
ğini ortaya çıkarmaktadır. Öte yandan kadın-
ları kendi aralarında görmek istemeyen bir
erkek profili de söz konusudur. Şöyle ki er-
keklerin kendi aralarında daha rahat çalışma-
sı, bir arada bulunması, işlerin kısa zamanda
bitirilmesi gibi gerekçelere bağlı olarak kadın-
ları dışarıda bırakan bir yönetim zihniyetinin
oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Kadınla-
rın çalışma disiplini, işlerin ayrıntısına yöne-
lik tutumları ve sorumluluk alma kabiliyetle-
rinin farklılığı yönetim açısından istenilen
özelliklerdir. Erkekler bu açıdan kadına esa-
sında hayranlık duyuyor ve bu hayranlık
duygusuna bağlı olarak işlerin bir bölümünü
devretmek istiyor olabilir. Ancak bu hayranlı-
ğa bağlı paylaşım "rakip yaratmama" üzerine
gelişiyor ve erkekler kadınlara yardımcılık ya
da belli görevler üzerinden bazı teklifleri gö-
552
Hatice Karakuş
türüyorlar denilebilir. Bu durum, erkeklerin
kendi içlerinde oluşturdukları erkek habitu-
sunda dengeleri ellerinde tutma isteklerinin
bir sonucu olarak yorumlanabilir.
SONUÇ YERİNE...
Çalışma hayatında kadın sorunsalının
akademik yüzünü ortaya koymayı amaçlayan
bu makale, akademide kadınları görünmez
kılan nedenlere odaklanmaktadır. Akademide
kadın sorunsalını araştıran çalışmalarda, er-
keklerin akademik hayata katılım oranı %51
iken kadınlarda bu oran % 49 olarak görül-
mektedir. Rakamlar kadınların akademiye
girişten ziyade akademide ilerleyememe ve
kalıcı olamama sorununa işaret etmektedir.
Literatür kadınların çoğunlukla alt akademik
kadrolarda yığıldıklarını göstermektedir. Bu
durum bir yönüyle bu kadroların diğer kadro-
lara göre daha güvencesiz, yükselme imkanı
barındırmayan ve akademik hiyerarşinin
daha alt basamaklarında yer alan pozisyonları
olup, yardımcı ve destek kadrolar işlevi
görmektedir. Bu çalışma kadınları sistem
içinde yavaşlatan nedenlerin ve koşulların
ampirik ve teorik incelemesi üzerine inşa
edilmiştir. Bu amaç kapsamında üniversite-
lerde görev yapan akademisyen kadınlar ile
yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleşti-
rilmiş olup, kadın akademisyenlerin pars pro
toto niteliğindeki izlenimlerine başvurulmuş-
tur.
Evlilik ya da çocuk sahibi olmanın
sistemin dışına itilme nedeni olarak görülme
yönünde güçlü bir eğilime bu çalışma kapsa-
mında rastlanmamıştır. Sürecin çeşitli aşama-
larında devreye giren evlilik aile, çocuk gibi
değişkenler zamansızlık, yorgunluk, yıpran-
mışlığa sebep olmakla birlikte mesleki ilerle-
yememenin bir gerekçesi olarak görülmemek-
tedir. Kadın akademisyenler akademik hare-
ketliliklerini aile yaşantılarına göre dizayn
etme durumunda kalmaktadırlar. Aile en-
deksli bir hareketlilik ister istemez zayıf bağ-
lantıları ve zayıf akademik sermayeyi yarat-
maktadır. Kadınların akademik yaşamları için
bu sermayenin varlığını önemsiyoruz. Zira
akademik sermaye sonraki yıllarda olası sı-
kıntıların yaratacağı boşluğu doldurma mis-
yonunu yüklenecektir. "Kadın akademisyen
gelenekseldir" verisi bu çalışmada birçok katı-
lımcı tarafından özellikle belirtilmiştir. Gele-
neksel rollerin kamu rollerinden daha fazla
önemsenmesi, geleneksel roller içine iliştiri-
len kamusal rollerin hakim olduğu bir kamu
vizyonu öne çıkan bir sonuçtur. Erkeğe en-
deksli bir yapının bir benzerinin bu camia için
de geçerli olduğu söylenebilir. "Akademisyen
eşinin kanatları altında uçan" kadın akade-
misyenlerin görüşmelerde özellikle vurgu-
lanması gelenekselliğin kılıf değiştirmiş bir
boyutuna atıftır aslında. Bütün bu verilerin
toplamını şu şekilde özetlemek mümkündür.
Kadınlar akademiye sadık kalma sorunu ya-
şıyorlar. Çeşitli gerekçelerle mesleğe olan
bağlılıklarını sürdürme noktasında yaşadıkla-
rı kopuşlar mesleğe olan sadakatlerini tehli-
keye sokuyor denilebilir. Eşiyle aynı mesleği
yapan kadınların yükselme yarışında geri
planda durup yolu erkeklere açması bu dü-
şünceyi güçlendirmektedir. Kadınların bu
rolleri yerine getirmesinin bir diğer nedeni de
hayatlarındaki erkeklerin kaygılarını giderme
beklentisi olabilir. Belki de kadınlar için aka-
demide ilerlemenin yolu geleneğe bağlı kal-
mak ve erkeğin/erkeklerin kaygılarını gider-
mekten geçiyordur. Bu anlamda geleneğin
kadın nezdinde işleri/gidişatı kolaylaştırıcı bir
etkisi olduğu da düşünülebilir. Erkeğin ben-
cilliği yine bu süreci şekillendiren bir diğer
nedendir. Önceliğin kendinde olduğunu açık
ya da gizli yollarla kadına yansıtan bir zihni-
yet kendi hızını kendi isteği ile kesen bir ka-
dın akademisyen portresi ortaya çıkarmakta-
dır.
Kadın için "akademisyenim" ifadesi
saygınlık, güvenlik, ait olma, kariyer gibi ihti-
yaçların yeterli koşulu olarak algılanıyor. Bu
durum en nihayetinde camia içinde yer alma-
nın, ilerleme düşüncesinin önüne geçmesi
gerçeğini yaratmaktadır. Yine akademis-
yenliğin bir meslek değil bir iş olarak algı-
lanması, kadının kendini akademik hayatın
belli aşamalarında güncellememesi, kadının
Delik Boru: Türkiye’deki Akademisyen Kadınlar Üzerine Bir Analiz 553
konformist yaşama isteği bu denkle-
min dışında kalan bir kadın varlığı, akademi-
den sızmaların diğer nedenleri olarak göste-
rilmektedir.
Son olarak kadınlar sanıldığının aksi-
ne yönetme konusunda istekli değiller. Bu
isteksizliği yaratan koşulların düzeltilmesi
durumunda bile kadınlar yönetmek istemi-
yorlar. Akademide yöneticilik iki engele takı-
lıyor. İlki kadınların yönetme korkusu ikincisi
yöneticiliğe istekli olmayan kadınlar. Bu du-
rumu yaratan nedenler ise: rolleri ve ailevi
sorumlulukları arasında kalmaktan duyulan
"bölünme" korkusu, "kendini gösterme" endi-
şesi, kadın yönetici fikrine sıcak bakılmaması,
kadınların doğalarının iş yapma şekillerine
yansıması ve duygu odaklı bir yönetim anla-
yışının ortaya çıkacağına yönelik düşünceler
sayılabilir. Bu anlamda kadınlar sadece kendi-
lerinin değil başka kadınların da yönetici
olmalarını istemiyorlar. Öte yandan kadınları
kendi aralarında görmek istemeyen erkekle-
rin durumu da bu verinin bir diğer sonucu-
dur. Kadınların çalışma disiplini, işlerin ayrın-
tısına yönelik tutumları ve sorumluluk alma
kabiliyetlerinin farklılığı yönetim açısından
istenilen özelliklerdir. Erkekler bu açıdan
kadına esasında hayranlık duyuyor ve bu
hayranlık duygusuna bağlı olarak işlerin bir
bölümünü devretmek istiyor olabilir. Ancak
bu hayranlığa bağlı paylaşım "rakip yarat-
mama" üzerine gelişiyor ve erkekler kadınlara
yardımcılık ya da belli görevler üzerinden
bazı teklifleri götürüyorlar. Böylece kadınların
ayrıntı ve sorumluluk duygularından fayda-
lanmak suretiyle işlerin sürekliliği sağlanmış
oluyor. Bu durum, erkeklerin kendi içlerinde
oluşturdukları erkek habitusunda dengeleri
ellerinde tutma isteklerinin bir sonucudur
denilebilir.
KAYNAKÇA
Acar, F.(1993) “Women and university educa-
tion in Turkey”, Higher Education in
Europe, Vol.18, No.4, pp.65-77.
Acuner, Selma ve Sallan, Songül (1993), Türk
Kamu Yönetiminde Yönetici Kadınlar,
Amme İdaresi Dergisi, C:26, S:3, 77-92.
Akbulut, Nazire (2011), Ayna Benlik: Kadın
Akademisyen Gelenekçidir, Eğitim Bi-
lim Toplum Dergisi, C:9, S:34, 50-66.
Aronson, E. Wilson T. vd. (2012). Sosyal Psiko-
loji, İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Atay, Kenan (2001), İlköğretim Okulu Müdür-
lerinin Genel İş Tutumu ve Davranış-
ları, Eğitim Yönetimi, Sayı: 28, 471-482.
Bailyn, Lotte (2003). Academic Careers and
Gender Equity: Lessons Learned from
MIT. Gender, Work, and Organizations,
Vol:10, No:2, 10: 137–153.
Baş, Türker & Akturan, Ulun (2013). Nitel
Araştırma Yöntemleri, Ankara: Seçkin
Yayıncılık.
Bayrak, Sabahat ve Mohan, Yeliz (2001), Erkek
Yöneticilerin Çalışma Yaşamı ve Li-
derlik Davranışları Açısından Kadın
Yöneticileri Algılama Tarzları, Amme
İdaresi Dergisi, C:34, S: 2, 89-114.
Blickenstaff, Jacob Clark (2005), Women and
Science Careers: Leaky Pipeline or
Gender Filter, Gender and Education,
Vol: 17, No: 4, October, 369-386.
Budak, Selçuk (2000). Psikoloji Sözlüğü, Anka-
ra: Bilim ve Sanat Yayınevi.
Çelikten, Mustafa (2004), Okul Müdürü Kol-
tuğundaki Kadınlar: Kayseri İli Örne-
ği, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sa-
yı : 17, /2, 91-118.
Dikmen, Nedim ve Maden, Derya (2012),
Kadın Akademsiyenlerin Görünme-
yen Emeği Üzerine Bir Araştırma:
Ordu Üniversitesi Örneği, İstanbul Ti-
caret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Yıl: 11 Sayı: 21, 257-288.
Er, Dilek (2008), Modern Türkiye’de Kadın
Öğretim Üyelerinin Konumuna ve
Sorunlarına Sosyolojik Bir Yaklaşım,
Doktora Tezi, Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji
Ana Bilim Dalı, Elazığ.
554
Hatice Karakuş
Erçetin, Şule (1997), Acaba Kadınlar
Yönetmeye İstekli Değil mi?, Türkiye
Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3, 17-32.
Ergöl, Şule, Koç, Gülten, Eroğlu, Kafiye,
Taşkın, Lale (2012), Türkiye'de Kadın
Araştırma Görevlilerinin Ev ve İş
Yaşamlarında Karşılaştıkları
Güçlükler, Yükseköğretim ve Bilim Der-
gisi, C: 2, S: 1, 43-49.
Ferber, Marianne ve Lowry, Helen (1977),
Woman's Place: National Differences
in The Occupational Mosaic, Journal of
Marketing, 23-31.
Gönüllü, Müzeyyen ve İçli, Gönül (2001),
Çalışma Yaşamında Kadınlar: Aile ve
İş İlişkileri, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi
Mayıs 2001 Cilt : 25 No: 1 81-100.
Güner, Asuman (2008), Üniversitede Çalışan
Kadınların "Kadının Çalışma yaşamında-
ki Sorunlarına Yönelik Algıları, Marma-
ra Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-
tüsü çalışma Ekonomisi ve Endüstri
İlişkileri Ana Bilim Dalı Yönetim ve
Çalışma Psikolojisi Abilim Dalı Yük-
sek Lisans Tezi, İstanbul.
Hogg, Michael A.& Vaughan, Graham
M.(2011). Sosyal Psikoloji, Çevirenler:
İbrahim Yıldız, Aydın Gelmez, Anka-
ra: Ütopya Yayınevi.
İnanç, B. Bilgin M. vd. (2010). Gelişim Psikolo-
jisi, Ankara: Pegem Akademi.
James, Selma (2010). Cinsiyet, Irk, Sınıf. Kadın-
lardan Yeni Bir Perspektif, İstanbul,
Bgst Yayınları.
Joecks, Jasmin vd. (2014), Childbearing and
(female) Research Productivity: a Per-
sonal Economics Perspective on the
Leaky Pipeline, J Bus Econ, 84: 517-
530.
Kahraman L., Kahraman, A.B., Ozansoy, N.,
Akıllı, H., Kekillioğlu, A., Özcan, A.
(2014) Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üni-
versitesi Toplumsal Cinsiyet Algısı
Araştırması. Turkish Studies 9/2, 811–
31.
Kandiyoti, D.(1997). Cariyeler, Bacılar, Yurttaş-
lar: Kimlikler ve Toplumsal Dönüşümler,
İstanbul: Metis Yayınları.
Kapız, Serap Özen (2002), İş-Aile yaşamı
Dengesi ve Dengeye Yönelik Yeni Bir
Yaklaşım: Sınır Teorisi, Dokuz Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, C:4, S: 3, 139-153.
Kılıç, Dilek ve Öztürk Selcen (2014), Türki-
ye'de Kadınların İşgücüne Katılımı
Önündeki Engeller ve Çözüm Yolları:
Bir Ampirik Uygulama, Amme İdaresi
Dergisi, Cilt 47, Sayı 1, Mart 2014, s.
107-130.
Kıyar, Neslihan (2012); İlkel Us ve Sanat Algı-
sı Bağlamında Tabula Rasa Kurgusu,
Sanat Dergisi, Sayı:22, 135-146.
King, Eden B., Botsford E. Whitney, Huffman
Ann H. (2009), Work, Family and Or-
ganization Advancement, Does Ba-
lance Support the Perceived Advan-
cement of Mothers, Sex Roles, 61:879–
891.
Koçkar, Aylin İlden (2015); Günümüzde Anne
Olmak: Bağlanma Teorisi ve Kadının
Çalışması Arasındaki Dengenin İnce-
lenmesi, Cogito Annelik Sayısı, Yapı
Kredi Yayınları, Sayı 81, 207-218.
Koray, Meryem (1992), Çalışma Yaşamında
Kadın Gerçekleri, Amme İdaresi Dergi-
si, C:25, S:1, 93-122.
Leemann, Regula Julia vd. (2010), The Leaky
Pipeline in the Swiss University Sys-
tem, Identifying Gender Barriers in
Postgraduate Education and
Networks Using Longitudinal Data,
Swiss Journal of Sociology, 36(2), 299-
323.
Negiz, Nilüfer ve Yemen, Aysun (2011), Ka-
mu Örgütlerinde Kadın Yöneticiler:
Yönetici ve Çalışan Açısından Yöne-
timde Kadın Sorunsalı, SDÜ Fen Ede-
biyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi,
Aralık, S:24, 195-214.
Maya, İlknur Çalışkan (2012), Yükseköğreti-
min Yönetimine Kadınların Katılımı:
Bazı AB Ülkeleri Tarafından İzlenen
Politika-Stratejiler ve Türkiye için
Öneriler, Ahi Evran Üniversitesi Kırşe-
Delik Boru: Türkiye’deki Akademisyen Kadınlar Üzerine Bir Analiz 555
hir Eğitim fakültesi Dergisi, Cilt 13, Sa-
yı 3, 207-226.
Okay, Nilgün (2007), Türkiye’de ve Dünya’da
Mühendislik ve Fen Bilimleri Bölüm-
lerindeki Kadın Akademisyenlerin
Mevcut Durumuna Bakış, Cumhuriyet
BilimTeknik, 289: 3.
Özbilgin, Mustafa ve Helay, Geraldine (2004),
The Gendered Nature of Career Deve-
lopment of University Proffessors:
The Case of Turkey, Journal of Vocatio-
nal Behavior, 64, 358-371.
Özcan, Figen Öcal (1999), Milli Eğitimin Bürok-
ratik Yapılanmasında Cinsiyetçilik, İs-
tanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim
Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Özkanlı, Ö. ve Korkmaz, A.(2000), “Academic
Women in Turkey: The Structure of
Attitudes towards Role Conflict”, The
Global Awareness Society Internatio-
nal Ninth Annual International Con-
ference Proceedings kitabı içinde,
Bloomsburg University, New York, s.
314-322
Öztan, Ece ve Doğan, Setenay Nil (2015),
Akademinin Cinsiyeti, Yıldız Teknik
Üniversitesi Örneği Üzerinden Üni-
versite ve Toplumsal Cinsiyet, Çalışma
ve Toplum, 3, 191-222.
Poyraz, Bedriye (2013), Akademi Kaınların
Cenneti mi? Ankara Üniversitesi Ör-
neği, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 4(2), 1-18.
Ritzer, W. Lawrence (2013). Toplumsal Araş-
tırma Yöntemleri-Nitel ve Nicel Yakla-
şımlar I-, Ankara: Yayın Odası.
Sancar, Serpil (1998), Siyasal Alanda Cinsiyet-
çilik ve Kadınların Söylemsel Kuşa-
tılmışlığı, 20. Yüzyılın Sonunda Ka-
dınlar ve Gelecek Konferansı, Editör:
Oya Çiftçi, Türkiye ve Ortadoğu Amme
İdaresi Enstitüsü Yayını, İnsan hakları
Araştırma ve Derleme Merkezi.
Savcı, İlkay (1999), Çalışma Yaşamı ile Çalış-
ma Dışı Yaşam Alanlarının İlişkisi
Üzerine Kuramsal Çalışmalar, Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi, 54-4, 145-166.
Selçuk, N. M. (2014). "Kadın ve Senkronize
Roller." Journal of Academic Social
Science Studies, C/S. 25(1): 513-522.
Shils, Edward (2003), Gelenek, Doğu Batı, Yıl:
7, Sayı: 25, 101-135.
Subaşı, Necdet (2003), Kültürel Mirasın
çeşitliliği ve Seçicilik Sorunu, Doğu
Batı, Yıl: 7, Sayı: 25,135-147.
Şekerci, Hacer (2014) Akademik Hayatta Ka-
dın, Emo Kadın Bülteni, 1-3.
Şentürk, Burcu (2015), Çokuz Ama Yokuz:
Türkiye'de Akademisyen Kadınlar
Üzerine Bir Analiz, ViraVerita E-Dergi,
Sayı: 2, 1-22.
Tan, Mine (1996), Eğitimin Yönetimindeki
Kadın Azınlık, Amme İdaresi Dergisi,
C: 29, S: 4, 33-42.
Usluer, Lokman (2000), Kadın Öğretmenlerin
Yönetici Konumlara Yükseltilmeme Ne-
denleri Konusundaki Öğretmen ve Yöne-
tici Görüşlerinin Değerlendirilmesi, An-
kara İli Örneği,Yüksek Lisans Tezi,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara.
Ünnü, Nazlı Ayşe Ayyıldız, Baybars, Miray,
Kesken Jülide. (2014), Türkiye'de Ka-
dınların Üniversite Bağlamında Yetki
ve Karar Verme Mekanizmalarına Ka-
tılımı, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, Sayı: 42, 121-134.
Yalçın, Hatice ve Demirekin, Murat (2013),
Lisans Eğitimi Alan Öğrencilerin Ka-
dın Akademisyenlerin Çalışma Yaşa-
mındaki Durumlarına Yönelik Algıla-
rı, Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, Cilt:
3, Sayı: 2, Ağustos, 166-172.
Yarcı, Selman (2011), Pierre Bourdieu'da Sos-
yal sermaye Kavramı, Akademik İnce-
lemeler Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 1, 215-133.
Yıldırım, Ali & Şimşek, Hasan (2011). Sosyal
Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri,
Ankara: Seçkin Yayıncılık, 8. Basım.
556
Hatice Karakuş
Yıldırım, Serap & Çam, Olcay (2011), Akade-
misyen Hemşirelerin Çalışma Yönelik
Tutumlarının İncelenmesi, Psikiyatri
Hemşireliği Dergisi, 2(1):1-8.
Yüksek Öğretimde Kadın Liderliğinin Gelişti-
rilmesi ve Güçlendirilmesi Çalıştayı
Raporu; 2012, Düzce Üniversitesi, 13-
17.
Valian V. (2005), "Beyond Gender Schemas:
Improving the Advancement of Wo-
men in Academia", Hypatia A Journal
of Feminist Philosophy, Vol. 20, No. 3
:198-213.
Zel, Uğur (2002), İş Arenasında Kadın Yöneti-
cilerin Algılanması ve Kraliçe Arı
Sendromu, Amme İdaresi Dergisi, C:35,
S:2, 39-48.
İnternet Kaynakları
Elmas Arslan, Gülen, Erkek Egemen Üniversi-
te Yönetimleri ve Kadın Akademis-
yenler,
http://gold.ajanspress.com.tr/linkpress
/iq0VUGkf_KfXBz3-
XFjXDQ2/?v=2&s=1557&b=231479&is
H=1
http://www.egitimtercihi.com/okulga
zetesi/17102-erkek-egemen-
ueniversite-yoenetimleri-ve-kad-n-
akademisyenler.html). Erişim Tarihi:
10.03.2106).
Kadın Adayları Destekleme Derneği Türkiye
Karnesi 2015, Kadınlara Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırıl-
ması Uluslararası Sözleşmesi,
http://cms2.ka-
der.org.tr/file/ka.der%20karnesi.pdf),
Erişim Tarihi: 10.03.2106).
https://istatistik.yok.gov.tr/, Erişim Tarihi:
20.03.2016
Metin Abdullah, Kimliğin Toplumsal İnşası
ve Geleneksel Kadın Kimliğinin Akta-
rımı, Çankırı Karatekin Üniversitesi Sos-
yal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(1), 74-
92.http://sbedergi.karatekin.edu.tr/Ma
kaleler/1420404194_5.kitapcik.pdf
Sanders K. , Willemsen, T. M., Millar, C. C. J.
M. (2009) "Views from Above the
Glass Ceiling: Does the Academic En-
vironment Influence Women Profes-
sors’ Careers and Experiences? Sex
Roles",
http://link.springer.com/article/10.100
7/s11199-008-9547-7, Erişim Tarihi:
12.08.2106.
Seyman, Y.(2010), "Dört Vardiyalı Kadınlar",
Kazete. Özgür Kadının Sesi,
http://kazete.com.tr/makale/dort-
vardiyali-kadinlar_653, erişim tarihi:
10.05.2016.