den istihbarat almıalar, bekliyorlarmıa, yüksek güvenlikli arıyorlarmıa, daha 8 tanesi varmıa...

54
www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 331 23 Eylül 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com Hasan Selim Gönen’in Katilini İstiyoruz! AKP’nin Katil Polisleri İşkence ve Saldırılarına Devam Ediyor! Hala Adalet İstiyoruz! Vermezseniz Zorla Almaya Devam Edeceğiz! Libya’da Amerikan Elçiliği Basıldı 4 Amerikan Ajanı Cezalandırıldı! Mesele, Müslümanlara Hakaret İçeren Film Meselesi Değil, Halkların Emperyalizme Olan Öfkesidir! ORTADOĞU HALKLARI, ORTAK DÜŞMAN EMPERYALİZMDİR! Yakın! Yıkın! Ortadoğu’yu Emperyalizme Cehenneme Çevirin!

Upload: others

Post on 18-May-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.c

om

Haftalık Dergi / Sayı: 33123 Eylül 2012

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Hasan Selim Gönen’in Katilini İstiyoruz! AKP’nin Katil Polisleri İşkence ve Saldırılarına Devam Ediyor!

Hala Adalet İstiyoruz!Vermezseniz

Zorla Almaya Devam Edeceğiz!

Libya’da Amerikan Elçiliği Basıldı 4 Amerikan Ajanı Cezalandırıldı!

Mesele, Müslümanlara Hakaret İçeren Film Meselesi Değil,

Halkların Emperyalizme Olan Öfkesidir!

ORTADOĞU HALKLARI, ORTAK DÜŞMAN

EMPERYALİZMDİR!

Yakın! Yıkın! Ortadoğu’yu Emperyalizme Cehenneme Çevirin!

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DOĞRUAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu / İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com

Haftalık Süreli Yerel YayınSiyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Savaşımızı büyütmek,düşmanın saldırılarını

boşa çıkarmak, kaybettiklerimizin yerini

doldurmak için; kadrolaşmaya ve kitleselleşmeye

hız vermek zorundayız. Yöneticilerimizin, savaşçılarımızın,

komutanlarımızın sayısınıçoğaltmak zorundayız!

Her kadromuzda Parti-Cepheli bir kişiliği yaratmak zorundayız!

Gerisi [email protected]

Açıklama: 394Tarih: 20 Eylül 2012

İşbirlikçi AKP’nin Polisi Feda Eylemimiz KarşısındakiAczini Kontra Yayınlarla Örtmeye Çalışıyor!

Polis, Partimizin, “Eylemlerde özellikle hayattan bir beklentisi kalmamış sabıkalı veya

kanser hastası olan militanların canlı bomba yapılmasını istediğini” söylüyor!Hadi ordan; İşkenceci katiller!

Siz onu kokuşmuş, çürümüş düzeninizde arayın!Biz kanser hastası yoldaşımız Güler Zere’yi hücrelerinizden

çekip almak için tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdık!

11 Eylül 2012’de işkencecilerin merkezlerinden Gazi Po-lis Karakolu’na yaptığımız feda eylemimizden sonra işbirlik-çi AKP polisi acz içinde, devrimcilere saldırmaya devam edi-yor; gözaltına alıyor, işkence yapıyor. Korkusundan karakol-ların yakınına araç park etmeyi yasaklıyor. Bunlar polisin ac-zidir ve BOŞUNADIR!

Devrimcilere ve halka saldırdığı sürece işkenceci polisleriçin güvenli bir yer yoktur. Kendilerini en güvende sandık-ları yerde beyinlerinden vurmaya devam edeceğiz!

İşbirlikçi AKP’nin polisi kontra haberlerle acizliğininüstünü örtmeye çalışıyor.

18 Eylül 2012 tarihinde burjuva basında yayınlanan po-lis kaynaklı haberlerde; “Türkiye’nin Suriye politikası nede-

niyle tüm hücrelerini uyandıran DHKP-C’nin, eylem değişik-

liğine gidip canlı bombalı saldırılar yapacağı, örgüt yöneti-

minin ‘vur kaç taktiği’ yerine ‘ölünceye kadar çatışma’ ta-

limatı verdiği,

Ele geçirilen örgütsel dökümanlarda örgütün eylemlerde

özellikle hayattan bir beklentisi kalmamış, sabıkalı veya kan-ser hastası olan militanların canlı bomba yapılmasını iste-diği” yazıyor.

Birincisi; Emperyalizmin Suriye halklarını katletmesineve AKP’nin Amerikan uşaklığına sessiz kalmayacağız.

İkincisi; Kuşatıldıkları üslerde işkenceci katil polislerle

sonuna kadar, “ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK” diyerek ça-tışmak Mahirler’den bugüne 42 yıllık Parti-Cephe geleneği-dir.

Üçüncüsü; Amerikan uşağı AKP’nin polisleri de çok iyibilir ki; Cephe’nin her savaşçısı BAĞIMSIZ, DEMOKRA-TİK, SOSYALİST BİR TÜRKİYE kurmak gibi büyük bir id-dianın sahibidir. Bu uğurda canlarını feda edecek kadar ge-lecekten umutludurlar.

Dördüncüsü; Polis yalan söylüyor. Ele geçirdiği örgüt-sel bir döküman yoktur!

Burjuva basının yaptığı bu haber polis tarafından yaptırıl-mış haberlerdir. AKP polisinin feda eylemimiz karşısındakiaczi içinde yaptırılmıştır. İşkenceci polis acizliğini psikolo-jik savaşla örtmeye çalışıyor...

Burjuva basını uyarıyoruz; işkenceci polislerin halka vedevrimcilere karşı psikolojik savaş aracı olmayın.

YAŞASIN HALKIN ADALETİ!

HALKI VE DEVRİMCİLERİ KATLEDEN

İŞKENCECİ POLİSLERDEN

HESAP SORMAYA DEVAM EDECEĞİZ!

Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi

İ ç i n d e k i l e r33 Sağlıklı ve Güvenli Bir Yaşam:

Sağlık hakkımızı para kazanma aracıhaline getirenlerden hesap sormalıyız!

34 Ortadoğu halkları, ortak düşman

emperyalizmdir! Yakın, yıkınOrtadoğu’yu, emperyalizmecehenneme çevirin!

37 Devrimci İşçi Hareketi: “Sosyetik

kebapçıda eylem var” ROSETEKSişçileri hakları için direnişte

38 Emek Haber: Cansel Malatyalı

açlık grevine başladı!

40 Devrimci Memur Hareketi: Kamu

emekçilerini politikleştirmek,mücadeleye sevk etmek içinmemur meclislerini örgütlemeliyiz

42 Haklıyız Kazanacağız: Yıkımların

başında, midye kabuğundanbeton döken Bayraktar var!Bayraktar'dan bunun hesabını soralım

44 Emperyalizmin, halkların

inançlarına saygısı olamaz!

46 Halk Düşmanı AKP:

Emperyalizmin fahişesi AngelinaJolie, emperyalizmin kanlı yüzünügizleyemez!

48 Avrupa’da Yürüyüş...

52 Yitirdiklerimiz

54 Avrupa’daki Biz...

55 Öğretmenimiz

6 Polisin “biz çok değiştik” yalanına

inanmayın, işkence ve infaz birdevlet politikasıdır!

8 Dünyanın en soylu damarı

devrimcilerin cenazelerinisahiplenmemizi kimseengelleyemez!

10 Susmayacağız! Gerçekleri halka

ulaştırmaya devam edecek, adaletsavaşçılarını sahipleneceğiz!

11 Savaşı büyüterek sahi̇p

çıkacağız mi̇rasına

14 Armutlu halkına; “Büyük ailemizin

bir sıra neferi, bir feda savaşçısıolmanın onurunu, gururunuyaşıyorsam!”

17 TAYAD: Cenazemizi geleneklerimize

göre gömdük! Hi̇çbi̇r şehi̇di̇mi̇zi̇n

cenazesi̇ni̇ sahi̇psi̇z bırakmayacağız!

18 İşbirlikçi AKP, tekellerin krizini

halka yüklüyor; A’dan Z’ye

yüzde yüzü bulan zam!

19 Emperyalizme ve işbirlikçilerine

karşı direniş meşrudur20 Devrimci Alevi Komitesi Olarak

Diyoruz ki: AKP’ni̇n eği̇ti̇mi̇geri̇ci̇leşti̇rmesi̇ne i̇zi̇n vermeyeli̇m

4 Hasan Selim Gönen’in katilini

istiyoruz! Vermezseniz zorlaalmaya devam edeceğiz!

İBRAHİM (İRFAN)ÇUHADAR ÖLÜMSÜZDÜR!

mücadelemizle zulmünelinden alacağız

31 SOL’un Köşe Taşları:

Hüseyin Aykol’a

31 Hayatın Öğrettikleri:

İşlerimize iki elle değil,dört elle sarılacağız

32 Tarihimizden

Öğreniyoruz: UlucanlarKatliamı, devrimcitutsakları teslim alamadı!

21 TMMOB-İMO’nun emek

düşmanlığı sürüyor!

23 Emeğimize, geleceğimize

sahip çıkmak içinörgütlenmeliyiz -2-

26 Devrimci Okul: Örgüt

bilinci ve örgüt ruhu

27 Savaşan Kelimeler:

Nefret suçu

28 Gençliğin Gündemi:

Başbakanın itirafları

29 4+4+4 sömürünün

formülüdür, çözümü hakalma mücadelesidir

30 Gençlik

Federasyonu’ndan:Komplolarla tutuklananDev-Genç’lileri

Ülkemizde Gençlik

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!

Bir feda savaşçısı İbra-him Çuhadar’ın, YüksekGüvenlikli Gazi Karakolunuharabeye çevirmesiyle, iş-kenceci polisler hezeyaniçinde sağa sola saldırıyor.Gölgelerinden korkmayabaşladılar.

Adli Tıp Kurumu önün-de, cenazeyi almak isteyendevrimcilere saldırdı. On-larca kişiyi gözaltına aldı.İşkencelerden geçirdi.

Cenazelerimizden korkuyorlar.Adli Tıp önüne polisten barikat oluş-turdular. Terörle, işkenceyle cenaze-mize sahip çıkmayacağımızı sandılar.Tüm terörlerine rağmen engel ola-mayınca, kuduz köpekler gibi gazbombalarıyla, basınçlı suyla, coplarlaazgınca saldırmaya başladılar.

Saldırılarınız çaresizliğinizdir. Herkoşulda şehitlerimize sahip çıkarız.Ve şehitlerimizin hesabını soracağız,kanları yerde kalmayacak.

Onlar halkın savaşçılarıdır. Onlarhalkın adalet özlemidir. Onlar halkınkahramanlarıdır. İşkencelerle, terörle,katliamlarla onlara sahip çıkılmasınıengelleyemezsiniz. Onlar halkın kah-ramanlarıdır.

İşkenceciler korkularından kara-kolların yakınına araç park etmeyiyasakladılar.

Önlemleriniz boşunadır. İşkenceyapmaktan, devrimcileri, halkı kat-letmekten vazgeçin.

Vazgeçmediğiniz sürece korku-larınızı büyüteceğiz. Yaptığınız hiçbirşey yanınıza kar kalmayacak!

Halk çocuklarını sokak ortasındakatletmenizi unutmayacağız. Ak saçlıanaların, babaların gözlerinden dö-külen her damla yaşın bir hesabıolacak. Anaların yaktığı ağıtlardaadalet feryadı var. Anaların öfkesin-den, feryadından korkacaksınız.

Daha çok silah satın alın. Gazbombaları, kimyasal silahlar, zırhlıaraçlar alın, CIA, MOSSAD dahaçok eğitsin sizi, işkence tekniklerinizidaha da geliştirin.

Ama hepsi boşuna, İbrahim Çu-hadarlar’dan kaçamayacaksınız. Hal-kın adalet özlemi yakanıza yapışacak.

Boşuna “kahramanlık” hikayeleriuydurmayın: Halkımız bilir kiminne kadar cesur, “kahraman” olduğunu.

“Kahraman Polis” hikayelerinizkoca bir yalandır. Halkımız sizin ohikayelerinizi, korkak, işkenceci, te-cavüzcü, psikopat, ahlaksız polisle-rinizi çok iyi tanır. Ahlaksız polis-lerden kahraman yaratamazsınız.

Gazi Karakolu’nda ölen polistenkahraman yaratmaya çalışıyorlar.Kahraman polis, canı pahasına faciayıönlemiş. Karakolunuzun her tarafıkameralarla dolu, çıkartın gösterinşu kahramanınızın kahramanlıklarınıda halkımız öğrensin.

Halkımız sizin “kahraman” poli-sinizi çok iyi tanıyor. Oturduğu apart-manda kimsenin sevmediği bir ah-laksızdır. Beline silahı takınca herkesitehdit etmeyi, küfür etmeyi kendinehak gören bir ahlaksız, korkaktır.Gidin oturduğu apartmana sorun, opolisi seven kaç kişi çıkacak...

Polisin öldüğünü öğrendikten son-ra o apartmanda oturanlar sevincindençıkıp sokakta oyun oynadı. Geçin

Hasan Selim Gönen’in Katilini İstiyoruz! AKP’nin Katil Polisleri İşkence ve Saldırılarına Devam Ediyor!

Hala Adalet İstiyoruz! Vermezseniz Zorla Almaya Devam Edeceğiz!

u Yüksek güvenliklikarakolları onlarıkorumaya yetmedi!

u Mobeseleri, adım başıkameraları yetmedi!

u İşkenceci polisler şimdihezeyan içindekarakolların yakınına araçpark etmeyi yasakladı!

u Polis, feda eylemikarşısındaki aczini, kontrahaberlerle örtmeyeçalışıyor!

u Acz içinde,devrimcilere saldırmayadevam ediyor; Şehidimizİbrahim Çuhadar’ıncenazesine sahip çıkan 30kişiyi Adli Tıp önündengözaltına aldı.

u Gözaltında alçakçaişkenceler yaptı. GrupYorum’un solisti SelmaAltın’ın kulak zarını pat-lattı, Kemancısı Dilan Bal-cı’nın bilekleri ve parmak-ları kırılmak istendi.

u Hasan Selim Gönen’ikatleden polislere halasoruşturma açılmıyor!

u ADALET İSTİYORUZ!

Önlemleriniz boşuna:Yüksek güvenlikli

karakollarınızı başınızayıkacağız!

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

4

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ!

bu kahramanlık hikayelerini... Polistenkahraman yaratamazsınız.

Silahını halka doğrultan, halkıkatleden, işkence yapan, Amerika’nınuşaklığını yapan halk düşmanı birkurumdan, kahraman çıkması müm-kün mü?

Ama ahlaksız, katil, işkenceci,tecavüzcü, şerefsiz, alçak... ararsanız,istemediğiniz kadar bulabilirsiniz.Bu konuda Sedat Selim Aylar’danHüseyin Çapkınlar’a, AbdülkadirAksular’dan, Mehmet Ağarlar’a on-larca örnek sıralayabiliriz.

Kahraman diye; halkı için bedelödeyene, bedel ödettirene denir. Tıpkıİbrahim gibi. Silahını halka doğrul-tanları vurana denir. Tıpkı Hasan Se-lim Gönen gibi. İşkencecilerden hesapsorana denir. Tıpkı Erdal Dalgıç gibi.Halk, kahramanını bağrına basar,onun için her türlü bedeli göze alır.Tıpkı İbrahim’in cenazesini, kara-kolunuzun önünden hesap sorarakgeçirdiği gibi... Polisten kahramandeğil, işkenceci, tecavüzcü, hırsız,kumarbaz, sapık çıkar.

Demagojilerinizle kimseyi inan-dıramazsınız. Ülkenizde herkes po-lisin ne halt olduğunu bilir. Sahtekahramanlık öyküleriyle kimi kan-dırabilirsiniz. Kim olduğunuzu, kimehizmet ettiğinizi, ne yaptığınızı buhalk iyi biliyor. Silahsız insanlarınüzerine kurşun yağdıran, insanlarısırtından vuranlara, halk kahpe der,alçak der, kahraman demez...

Katil Polis, “Canlı Bomba” Haberleriyle Yeni KatliamlaraZemin Hazırlıyor!

Feda eyleminden hemen sonraAKP’nin işkenceci polisinin dema-gojilerinden bir tanesi de “9 canlıbomba” yalanı idi. Meğer çok önce-den istihbarat almışlar, bekliyorlarmış,

yüksek güvenlikliarıyorlarmış, daha8 tanesi varmış vb.her zamanki poli-sin bildik “her şey-den haberimiz var”yalanları...

Çaresizliklerin-den kontra haber-

leri yaymaya başladılar: Yeri yurdubelli olan, evinde-okulunda olan in-sanların isim ve resimlerini “canlıbomba” diyerek basına servis ettiler.Ki bu polisin yeni başvurduğu biryöntem de değildir. Daha önce dedevrimci demokrat faaliyetler içindeyer alan bir kişiyi bir süre göremedimi hemen aynı şekilde yaftalamak-tadır. Bu konuda hiç bir yasa-hukuktanımıyorlar.

Hasan Selim Gönen’i de aynı şe-kilde afişe ederek katliamlarını meş-rulaştırmaya çalıştılar. Şimdi AKP’ninkatil polisleri bu tür haberlerle yenikatliamların yolunu yapıyor.

Ancak yalanları çabuk açığa çıktı.“Canlı bomba” diye afişe ettiklerikişiler basının önüne çıkarak kendi-lerinin hedef haline getirildiklerinive devrimci-demokrat kurumlardaçalışan devrimciler olduklarını açık-ladılar. Yalanları açığa çıkan polisbu sefer de “biz liste yayınlamadık”diye açıklama yapmak zorunda kal-dı.

AKP’nin Polisi ÇaresizliğiniBurjuva Basına YaptırdığıKontra Haberlerle ÖrtmeyeÇalışıyor!

Feda eylemleri, burjuvazinin kor-kularını gizlemek için yaptığı dema-gojilerdeki gibi bir intihar değil, çokyüksek bir bilinç, vatan ve halk sev-gisiyle yapılan eylemdir.

Polis kontra haberlerle bu gerçeğinüzerini örtmeye çalışıyor. En son,burjuva basına dikte ettirdiği haber-lerde örgütün, ‘canlı bomba’ yapmakiçin “hayattan bir beklentisi kal-

mamış, sabıkalı veya kanser hastası

olan militanlarını” seçtiğini söylüyor.Tam bir acizlik...

Halka ve devrimcilere saldırıla-

rınız, katliamlarınız sürdükçe, fedaeylemleri sizi en güvenlikli merkez-lerinizde, beyninizden vurmaya de-vam edecek. Feda eylemleri halkındağ gibi büyüyen adalet özlemidir.Halkın öfkesinin patlamasıdır. Sizinkorkularınız da bu öfkenin patlama-sındandır. Psikolojik savaş yöntem-leriyle bu gerçeği değiştiremezsiniz.Halkın öfkesini dindiremezsiniz.

Tek Gözü Açık UyumasınıÖğreneceksiniz!

Yalanlarla, demagojilerle, kontrahaberlerle katil polisi aklayamazsınız.Polis halka karşı terör estiren, işkence,katliam yapan bir kurumdur.

Halktan korkusundandır ki, yüksekgüvenlikli karakollara ihtiyaç duyu-yor. Ancak ne yüksek güvenlikli ka-rakolları ne de yüksek teknolojik ön-lemleri, işkenceci polisleri koruyamaz.

Çünkü polis, halk düşmanlığına,işkencelere, katliamlara devam ediyor.

İbrahim Çuhadar’ın cenazesininAdli Tıp Kurumu’ndan alınması sı-rasında devrimcilere azgınca saldırıpterör estirdi. Cenazelerimize bile sal-dırıyor. 30 kişinin üzerinde devrimciyigözaltına alıp işkencelerden geçirdiler.Grup Yorum elemanlarına özel olarakişkence yaptılar. AKP’nin yargısı,cenazemizi sahiplenmeyi dahi tutuk-lama gerekçesi saydı.

Bütün bunların hesabı sorulma-yacak mı?

Diğer taraftan Hasan Selim’i kat-leden polislere dava bile açılmıyor.Katillerimiz cezasız mı kalacak?

Hayır! Halkın da bir adaleti var.Kimsenin yaptığı yanına kar kalma-yacak.

Halka zulmedenler, devrimcilerikatledenler, halkın adaletinden kur-tulamayacak.

Halka zulmettiğiniz sürece, tekgözünüz açık uyumasını öğrenecek-siniz. Yüksek güvenlikli karakollarınızsizi koruyamayacak.

Cehennemin dibine de gitseniz,yılanın deliğine de saklansanız bulupçıkaracak; zulmünüzün, katliamla-rınızın, hesabını soracağız...

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

5

DHKC savaşçısı İbrahim Çuha-dar’ın cenazesini almak için 14 Eylülgünü Adli Tıp önünde bekleyen HalkCepheliler’e polis saldırdı. GüvenlikŞube Amirleri’nin emri ile çevikkuvvet polisleri, 14 Eylül’de yaşlı,çocuk ve engellilerin de içinde bu-lunduğu onlarca insana saldırdı. Sal-dırı sonrasında 28 kişi gözaltınaalındı. Gözaltına alınanların isimlerişöyle: İlkay İşler, Ali Kaygusuz, Me-sut Yavuz, Deniz İskal, Damla Sandal,Uğur Tarhan, Bahar Kurt, Azade Çe-lik, Önder Aydoğdu, Musa Kurt, Da-vut Çelik, Feridun Osmanağaoğlu,Murat Gün, Sibel Kırlangıç, SelmaAltın, Cansu Öztürk, Bahar Ertürk,Doğan Taştan, Ezgi Dilan Balcı, Der-ya Seyhun, Erkan Erdem, GülaferGürlevik, Osman Beyazkaya, FıratCan Karadağ, Muhammed YusufGültekin, Deniz Can Parlak, EmirHakgöz ve Uğur Boyraz.

Gözaltına alınanların hepsi işkencegördü. İşkence, çevik kuvvet otobü-sünde de devam etti. Gözaltına alı-nanlar Adli Tıp’a getirilip, avukatlarmüdahale edene kadar sürekli terskelepçe ile bekletildiler. Gözaltınaalınanların beşi 18 yaşından küçüktü.AKP’nin işkenceci polisi, çocuk-yaşlı demeden 28 kişiye işkenceyaptı. Onları bu kadar azgınca sal-dırtan ise, işkence ve katliam merkeziolan Gazi Karakolu’na yönelik ya-pılan feda eylemiydi. Korkularındankaynaklı, devrimcileri sakat bırakacakkadar işkence yaptılar… 28 kişiye,sanki her biri İbrahim Çuhadar’mışgibi saldırdılar. Öfkeliydiler, çünkühalka düşmanlıklarının cezasız kal-mayacağını görmüşlerdi. Öfkeliydiler,çünkü bugün cenaze törenine katı-lanlar, yarın bizden hesap sormayagelecek bir feda savaşçısı olabilirdiye düşündüler… İşkence ve bas-kının olduğu yerde direniş de var…Sakatlıklara rağmen devrimciler po-lisin saldırısına direnişle cevap ver-diler.

Halkın Hukuk Bürosu (HHB),gözaltına alınan müvekillerinin gör-düğü işkenceler ve sağlık durumlarıile ilgili şu bilgileri verdi:

MURAT GÜN: Gözaltına alınırkenyoğun şekilde darp edilmiş; kafasındave yüzünde şişlikler var. Alın bölge-sinde derin sıyrık ve şişlik var, sırttave bacaklarda morarma var. Ters ke-lepçe nedeniyle her iki bilekte kelepçeizleri mevcut.

MUSA KURT: Muhabir olduğunusöylediği halde dövülerek gözaltınaalınmış. Üzerinde İSKİ yazılı veİSKİ logosu bulunan bir araca ko-nulmuş. Sırtında ve kollarında mor-luklar mevcut. Ters kelepçe nedeniyleher iki bilekte yoğun şekilde kelepçeizi mevcut.

FERİDUN OSMANAĞAOĞLU:Gözaltına alındığı sırada darp edilmiş.Sağ gözü tamamen kapanacak şekildeşişmiş ve morarmış. Gözüne yumrukvurulmuş. Kollarda kelepçe izlerimevcut.

SELMA ALTIN: Sol kulağı duy-muyor. Sağ kulağı ise çok az duyuyor.Arabanın içinde özellikle kulaklarınavurulduğunu söylüyor. Beline tekmeatılmış, yerdeyken tekrar beline çıkılıpbastırılmış. Kollarında morluklar veters kelepçe nedeniyle her iki bilektekelepçe yaraları var.

CANSU ÖZTÜRK: Hem gözaltınaalınırken hem de çevik kuvvet ara-basının içinde aralıksız işkence gör-müş. Ağrı bütün vücuda yayılmışdurumda. Ayağının üzerine basamıyor.Ters kelepçe nedeniyle her iki bilektekelepçe yaraları var.

OSMAN BEYAZKAYA: Bel, kafa,bilek darp almış, morluklar ve izlervar. Karnında yanma devam ediyor.Kelepçeler gece saat dörtte demirmakasla kesilebilmiş. Bu sebeple bi-leklerinde kelepçe yaraları var. İsminiAyhan diye çağırdıkları bir polis, sırtüstü iki kez yere vurmuş. İki kişihastane dışında da saldırmışlar. Araçiçerisinde dövmüşler. Aksaray met-roya yakın bir yerde araçtan indirmişve tekrar dövmüşler.

Doktor raporu için hastaneye ge-tirildiğinde ortopediye sevk edilmiş.Doktor hiç bakmamış. Genel cerrahi

bölümünde muaye-ne sırasında polisiçerdeymiş, ısrarlarsonucu daha sonradışarı çıkarılmış.Muayene sonrasıröntgen, ultrason,kan testi istenmiş.Haseki Hastanesi’nin içinde tekrardarp edilmiş ve tekrar kelepçe takıl-mış. Gözle görülür her yerinde darpizleri mevcut. Kafasında şişlik var.Üzerindeki giysiler ise yırtık.

ERKAN ERDEM: Wernicke Kor-sakoff hastası olan ve yürümektezorluk çeken, kendini savunması çokgüç olan Erkan Erdem aralıksız darpedilmiş ve yaralanmıştır. Sol kolualçıda. Bilekten kırılmış. Gözaltınaalındığı yere getirilmiş. Kask, copgibi bir şeyle vurmuşlar.

UĞUR TARHAN: Kafa bölgesinedarp almış. Dışarıdan gördüğümüzdarp izi yok. Ancak kaba dayak atıl-mış.

DOĞAN TAŞTAN: Sağ omuz, sağbaldır cop darbeleri nedeniyle yoğunbir biçimde ağrıyor. Sol el yüzükparmağında hareket kısıtlılığı var.Sol dizde kanamalı yara devam edi-yor, özellikle kaburgalarının sol tarafıyoğun biçimde ağrıyor. Ortopediyesevk edildiği halde hiç bakılmamış;film vs. çektirilmemiş.

DERYA SEYHUN: Omuzlarındamorluk ve ekimozlar mevcut. Saçlarıkopmuş ve tutam tutam dökülüyor.Bileklerinde uzun süreli, sıkı ve terskelepçe uygulaması nedeniyle mor-luklar oluşmuş.

İLKAY İŞLER: Üzerindeki t-shirtparamparça edildiği için avukatındanaldığı fanila ile dolaşıyor. Sağ omuzdayaralar oluşmuş ve kollarda sıyrıklar,morluklar mevcut. Özellikle iç or-ganlarına vurulmuş. Bütün vücudununağrıdığını söylüyor. Ters kelepçe ta-kıldığı için bileklerinde morluklarvar.

DAMLA SANDAL: Yüzünde sıyrıkve burnunda morluk gözle görünen

POLİSİN “BİZ ÇOK DEĞİŞTİK” YALANINA İNANMAYIN,

İŞKENCE VE İNFAZ BİR DEVLET POLİTİKASIDIR!

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!6

izler. Özellikle iç organlarına vurul-muş ve ıslatılmışlar. Islak giysilerüzerinde kurumuş. Ters kelepçe ta-kıldığı için bileklerinde morluklarvar.

ALİ KAYGUSUZ: Gaz bombası si-lahını doğrudan üzerine doğrulttuklarıiçin sol ayakta şişlik var. Sağ kol,dirsekten itibaren şiş ve mor. Sol elbileğinde kelepçe izleri var.

ÖNDER AYDOĞDU: Ayağına gazbombası isabet ettiği için şişlik vemorluklar mevcut. Sağ ayağının üze-rine basamıyor. Yine ensesinde darpizleri var. Sol göz altı şiş ve morluklargözle görülüyor. Özellikle hedef alın-dığı için sol kulak arkası çınlama veağrı var. Ters kelepce takıldığı içinbileklerinde morluklar var.

SİBEL KIRLANGIÇ: Çevik kuvvetaracına bindirilirken yüzüne doğrudanve işkence maksatlı biber gazı sıkıl-mıştır. Bu sebeple dinmeyen bir ağrıve yanma var yüzünde. Tüm vücu-dunda ve özellikle kollarında şişlikve morluklar var. Çevik kuvvet pol-islerinden biri önce vurup yere dü-şürmüş ve önümde diz çökeceksindiye diretmiş. Sibel direnince daha

çok dövmüş. Ters kelepçe öyle birsıkılmış ve bilekler o kadar çokşişmiş ki, Adli Tıp’ta çıkarılamamış.Bilekte, kollara kadar morluklar var.

GÜLAFER GÜRLEVİK: Gözaltınaalındığında yana yatırıp gözlerinebiber gazı sıkmışlar. Bu durum AdliTıp’ta da görünmüş ve tedaviye yö-nelik ilaçlar verilmiş. Polislerdenbiri uçan tekme olarak tabir edilenşekilde tekme atmış. Omzunda tekmeizi gözle görülür şekilde duruyor.Saçlarını yolmuşlar, bu sebeple yoğunbir baş ağrısı var.

EZGİ DİLAN BALCI: Sol kaşınınüstünde kanama devam ediyor, yinegöz çevresinde morluklar var. Elmacıkkemiğinden kulağa doğru yayılanşişlik, yüzünü kaplamış durumda.Gözaltına alınırken kafasını yere vur-muşlar, sağ el orta parmak, tarak ke-miğinden başlayarak şişmiş. Tümvücudunda morluklar var. Sağ ayakbileğindeki ağrı ve şişlik sebebi ileayağının üzerine basamadığı gözlendi.Ters kelepçe takıldığı için bileklerindemorluklar var.

BAHAR ERTÜRK: Sol gözüneayakkabının topuğu ile vurulmuş ol-

duğu için gözlerini açamıyor. Sırtınsağ tarafında yoğun ağrı var, doktor,çatlak olabileceğini söylemiş amaröntgende çok sıra olduğu için röntgençekilmemiş, gözaltı bittikten sonraçektirirsin demişler. Ağrı ve batmadevam ediyor. Sağ kulağı darbelersonucunda duymaz hale gelmiş. Özel-likle kafasına darbe almış. Tüm vü-cudu morluklar içinde. Ters kelepçetakıldığı için bileklerinde morluklarvar.

MESUT YAVUZ: Kollarında ve yü-zünde sıyrıklar var. Özellikle iç or-ganlarını hedef alan darbeler vur-muşlar. Ters kelepçe takıldığı içinbileklerinde morluklar var.

BAHAR KURT: Sağ yanağında sıy-rıklar var. Kollarında şişlikler vemorluklar görülüyor. Kafanın sağ ta-rafında şişlik, sol omuzda ezik vemorluk gözleniyor. Ters kelepçe ta-kıldığı için bileklerinde morluklarvar. Özellikle sol bilekte hareket zor-luğu çekiyor.

HHB, 16 Eylül tarihinde yaptığıaçıklamasında, konuyla ilgili suç du-yurusunda bulunacaklarını ve takipçisiolacaklarını bildirdi.

“Aydın ve Sanatçılar Son Sözü Fa-şizme Bırakmaz!”

PROGRAM

1. Gün: 21 Eylül 2012, Cuma3 Sabah 10:00 Festival alanınındüzenlenmesi, standların açılması 3 (17.00) Açılış-Davul, Zurna,Halaylar 3 İmza Günü (Hüsnü Yıldız /“Sana Geldik Ali” adlı kitabınıimzalıyor)3 Akşam: Film gösterimi, Şiirdinletisi3 Samsun Sanat Tiyatrosu 3 Tiyatro Simurg

2. Gün: 22 Eylül 2012, Cumartesi3 10:30 - Çocuklarla OyunAtölyesi / Benimle Oynar Mısın?(Hale Üstün)3 15.00-17.00: Söyleşi (Politik

Sinema Üzerine)Katılımcılar: Ezel Akay, FOSEM3 18.00 - 20.00: Söyleşi(Toplumcu Sanatta İz Bırakanlar)(Ruhi Su, Güngör Gençay, Orhanİyiler, Rıfat Ilgaz)3 21.00: Konser: Hüseyin Turan,Grup Yorum(Gün boyunca Hüsnü Yıldız imzagünü)

3. Gün: 23 Eylül 2012, Pazar3 10.30: Çocuklarla OyunAtölyesi / Benimle Oynar Mısın?(Hale Üstün) (Örnektepe NeşeAlten Parkı)3 15.00 -17.00: Söyleşi:Toplumcu Gerçekçi Şiir Üzerine Şükrü Erbaş, Tavır Dergisi3 17.00 - 20.00: Söyleşi(Faşizmin Tiyatro SahnelerineSaldırısı ve Mücadele)Katılımcılar: Ragıp Yavuz, Özgür

Başkaya, Veysel Şahin3 21.00: Özgür Tiyatro: ŞeyhBedreddin ŞiirleriKonser: Grup AbdalRuhi Su Dostlar Korosuİdil Kürtçe Müzik Grubu(Gün boyunca Hüsnü Yıldız imzagünü)

Festival'de ayrıca şunlaryapılacak:3 Ruhi Su Belgeseli gösterimi3 Damında Şahan/Güler ZereBelgeseli gösterimi3 Gecekonduda Yaşam Belgeseligösterimi3 Kitabevleri ve YayınevleriStandları3 F Tipi Film tanıtım standı(Kamera arkası görüntüleri)3 İdil Kurs Kayıtları3 Fotoğraf Sergisi3 Halkoyunları

3. TAVIR KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 7

Feda savaşçısı İbrahim Çuhadar'ıncenazesini alabilmek için Adli TıpKurumu önünde beklerken işkenceylegözaltına alınan Halk Cepheliler veGrup Yorum elemanları için HalkCephesi ve Grup Yorum üyeleri ta-rafından 17 Eylül günü ÇağlayanAdliyesi önünde bir basın açıklamasıgerçekleştirdi.

Basın açıklamasında öncelikleHalk Cephesi'nin basın metni oku-narak, yaşanılan gözaltıların hukuksuzolduğu ve tüm bu yapılanların adınınişkence olduğu vurgulandı. Ardındangözaltındakilerin avukatlarından Hal-kın Hukuk Bürosu avukatı Ebru Tim-tik sözü alarak, üç gündür gözaltın-dakilere yoğun bir işkence uygulan-dığını, Grup Yorum solisti SelmaAltın'ın sağ kulak zarının yırtılması-nın, Dilan Balcı'nın her iki elinin deezilerek parmaklarının kırılmaya ça-lışılmasının bir tesadüf olmadığı,diğer gözaltındakilerde ise kırıklar,morluklar, şişikler ve ağrılar olduğuvurgulandı. Tüm bu uygulamalaratek bir ad konulabileceğini, bununda İŞKENCE olduğunu vurgulayanTimtik, AKP’nin işkenceci polislerineseslenerek, bu yaptıklarının açıkla-nabilecek hiçbir yanının olmadığınıve haklı olanı bu şekilde susturama-yacaklarını ifade etti.

Av. Ebru Timtik'in ardından sözüalan Grup Yorum elemanı CihanKeşkek, gözaltındaki arkadaşlarınınsağlık durumu hakkında bilgi vererek,sağlık durumlarından endişelendik-lerini ifade etti. “Selma, Dilan veİdil Kültür Merkezi çalışanları ileHalk Cephesi üyelerine bu yapılanlar,çevik kuvvetin ‘acı çektireceksiniz’emri sonucudur” diyen Keşkek, iş-kence düzeninin böyle sürüp gitme-yeceğini faşizme karşı daima müca-dele edeceklerini ifade etti.

Keşkek, gözaltına alınma gerek-çelerinin bir devrimcinin cenazesini

almak, yani ölü birbedene kavuşupcenazesini yapmakistemeleri olduğu-nu, cenaze hakkı-nın her yerde kut-sal olduğunu vebunun için savaş-ların bile durabile-ceğini, fakat İbra-him Çuhadar'ın, birdevrimcinin, cena-zesini almak içinbekleyen annelere,babalara, engelli-lere, devrimcilere öldüresiye saldı-rarak gözaltına alındığını ifade etti.Keşkek’ten sonra destek amaçlı oradabulunan aydın sanatçılardan şair Ru-han Mavruk sözü alarak bir şiirinipaylaştı. Ardından söz alan PınarAydınlar daima Grup Yorum'la vedirenenlerle birlikte olacağını söyledi.Şair İbrahim Karaca ise Şili'li ölümsüzozan Victor Jara'nın Santiago Sta-dı'nda önce gitar çalınan ellerininkırıldığını ve sonra katledildiğini,dün onu o şekilde katleden faşizminbugün Grup Yorum'un solisti SelmaAltın'ın kulaklarına saatlerce vurup,kulak zarını yırttığını, keman çalanüyesi Dilan Balcı'nın parmaklarınıkırdığını ifade etti.

Grup Yorum ve Halk Cephesi'nindüzenlediği açıklamaya destek amaçlı

gelen sanatçılar; Efkan Şeşen, HilmiYarayıcı, Kardeş Türküler'den Ba-rış Güney, Grup Abdal (Ali EkberKayış), Pınar Aydınlar, RuhanMavruk, İbrahim Karaca, AvniSağlam, Akın Ok hep birlikte ÇavBella'yı söyledi. Efkan Şeşen vePınar Aydınlar'ın solistlik yaptığı,Grup Abdal üyelerinin gitar çaldığımini konserde Çav Bella'nın ardındansöylenen Gel ki Şafaklar Tutuşsunile halaya duran kitle basın açıkla-masının bitimiyle birlikte savcılığaçıkartılmak üzere Çağlayan Adliye-si'ne getirilecek arkadaşlarını bekle-meye koyuldu.

Açıklamadan sonra yönetmenEzel Akay da Grup Yorum eleman-larını ziyaret ederek, konuyla ilgilibilgi aldı.

Mahkeme saat gece 01.15’lerekadar sürdü. Mahkeme sonunda 21kişiden 8’i tutuklandı. Tutuklananlarınisimleri şöyle: Musa Kurt, BaharKurt, Sibel Kırlangıç, Cansu Öz-türk, Osman Beyazkaya, DoğanTaştan, Feridun Osmanağaoğlu veİlkay İşler.

Grup Yorum TürküleriMilyonların DilindeBüyümeye Devam Edecek

Akşam saatlerinde ise AKP'nin

Tutuklananlar: Musa Kurt, Bahar Kurt, Sibel Kırlangıç, Cansu Öztürk, Osman Beyazkaya, Doğan Taştan, Feridun Osmanağaoğlu, İlkay İşler.

DÜŞMANIN GÖZÜNDE: ‘POLİS KATİLİ’HALKIN GÖZÜNDE: ‘ADALET SAVAŞÇISI!’

Dünyanın En Soylu Damarı DevrimcilerinCenazelerini Sahiplenmemizi Kimse Engelleyemez

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!8

polisinin işkencelerine karşı GrupYorum, sanatçı dostları ve dinleyicileriile birlikte Taksim'de "Sanata ve Sa-natçıya Yönelik Baskıya Son" çağ-rısıyla yüzlerce kişilik bir yürüyüşyaptı. Saat 19.00'da Taksim TramvayDurağı'ndan başlayıp Galatasaray Li-sesi önüne kadar yapılan yürüyüşteAKP'nin saldırılarına karşı birlik çağ-rısı yapıldı.

İçerisinde Grup Yorum eleman-larından Selma Altın ve Dilan Bal-cı'nın da olduğu 27 kişiye yönelikAKP'nin polisi tarafından yapılan iş-kencenin faşizmin genel karakteriolduğu vurgulanan eylemde "FaşizmeKarşı Omuz Omuza" sloganları yük-seldi. Ayrıca; "İşkence Yapmak Şe-refsizliktir", "Grup Yorum HalktırSusturulamaz", "Selma, Dilan Ser-best Bırakılsın", "Devrimci SanatEngellenemez", "Kahrolsun Fa-şizm, Yaşasın Mücadelemiz", "Sa-natçıyız Haklıyız Kazanacağız"sloganları atıldı. Yürüyüş boyuncacoşkulu sloganlar ve alkışlar birbirinekarıştı.

“İşkenceleriniz Halkın Sanatçı-larını Susturamaz", "Devrimci Sa-nat Engellenemez, Baskılar Bizi Yıl-

dıramaz" pankartı arkasında GrupYorum yalnız değildi. Halk Cephesiile birlikte örgütlenen bu yürüyüşte;Grup Yorum'a büyük bir dinleyicikitlesi, sinemacılar, oyuncular, mü-zisyenler, demokratik kitle örgütleridestek verdi. Pınar Aydınlar, GrupMarsis, Grup Munzur, Nurettin Güleç,Grup Emeğe Ezgi, Ayla Yılmaz, Bur-han Berken, Ferhat Tunç, Fevzi Kur-tuluş, Hasan Hüseyin Demirel, ŞairAhmet Çanaklı, Metin Karataş, NiyaziKoyuncu, Grup İsyan Ateşi, AdileYadırgı, Grup Sılam, Grup Bajar veHilmi Yarayıcı, İstanbul Şehir Ti-yatroları Oyuncuları, Oyuncular Sen-dikası, Çağdaş Hukukçular Derneği,DHF, Partizan, PDD ve daha birçoksanatçı ve kurumun yer aldığı yürü-yüşe yaklaşık 500 kişi katıldı.

Galatasaray Lisesi önüne gelinerekyapılan basın açıklamasında ilk olarakGrup Yorum elemanı Cihan Keşkeksözü aldı. Grup Yorum elemanlarıve gözaltındaki diğer devrimcilereyönelik yapılan işkenceden bahsedenCihan Keşkek bu saldırıların halkınher kesimine yönelik olduğunu söy-ledi. Tiyatrocusundan karikatüristine,heykeltıraşından müzisyenine bütünsanatçılara yönelik baskılara karşı

birlikte mücadele ederek durulabi-leceğini söyleyen Keşkek, "Diren-meyen çürür, direneceğiz" dedi. Keş-kek'in ardından sözü alan FerhatTunç da yaptığı konuşmada yüz bin-lerce kişinin dinlediği Grup Yorum'unsesinin susturulamayacağı söyledi.AKP faşizmini kınadığını söyleyenTunç, buna karşı birlik olma çağrısıyaptı. Ardından Anadolu Müzik'insahibi Cem Yılmaz ve Grup EmeğeEzgi elemanları da desteklerini bil-diren konuşmalar yaptılar.

Grup Yorum'un hazırladığı basınmetninin okunduğu yürüyüş sonunda,Grup Yorum'la dayanışmak için bütünkitle ve sanatçılar Çav Bella marşınısöylediler. Gel ki Şafaklar Tutuşsunşarkısının okunmasıyla birlikte isebütün sanatçılar ve Yorum dinleyi-cileri halaya durdu.

Eylem; Grup Yorum elemanlarının"Biz halkız, milyonlarız, Grup Yorumtürküleri milyonların elinde, dilindebüyümeye devam edecek. Pir Sul-tanları, Ruhi Suları, Sabahattin Alileri,Nazım Hikmetleri nasıl bitiremediy-seniz, Grup Yorum'u ve Grup Yo-rum'ları da bitiremeyeceksiniz" söz-leriyle son buldu.

Hatay’da, Sağlık Bakanlığı’na ait ambulansların Su-riye’deki işbirlikçilere silah taşıdığı ortaya çıkmıştı.Sağlık Bakanlığı, böyle bir şeyin olmadığını, ambulanslarda GPS sisteminin bulunduğunu, hiçbir ambulansın Su-riye’ye girmediğini açıklarken; Hatay’da incelemelerdebulunan Basın Konseyi heyeti, işbirlikçilere silah taşın-masında kullanılan ambulansların fotoğraflarının ellerindebulunduğunu açıkladı.

Halk Cephesi Uluslararası İlişkiler Komitesi, BasınKonseyi’nin yaptığı açıklamanın ardından 16 Eylül’deyazılı bir açıklama yaparak, “Hayat kurtarmak içinyapılan ambulanslar Suriye halkını katletmek için kul-lanılıyor. Yine gazetelerde de görüyoruz ki İngiliz am-bulansları da bölgede geziyor. İngiliz ambulansları ne

yapıyorlar? Hangi tıbbiyardım için çalışıyorlar?İnsani yardım için ne ya-pıyorlar? Açıklanmalıdır.

Almanya Savaş gemilerinin topladığı istihbaratı iş-birlikçilere aktarıyor, İngiltere Kıbrıs’taki üslerinin top-ladığı istihbaratı işbirlikçilere aktarıyor, CIA ajanlarıistedikleri kampa girip işbirlikçileri eğitiyor ve silah-landırıyor. Türkiye ise ordusuyla, MİT’iyle bu savaşınen önünde gidiyor. Şimdi de İtalya bu savaşa katılıyor.Haberlerden öğreniyoruz ki bir İtalyan denizaltısı işbir-likçilere silah taşınmasında kullanılıyor. Elbette bunlarortaya çıkan, aslında buzdağının görünen yüzüdür. Em-peryalizmin işbirlikçilere desteği bundan kat kat fazla-dır.

Elbette bunlar da ortaya çıkacak. Direniş her şeyibelirleyecek. Direnen Suriye halkı kazanacak ve bizSuriye halkının direnişini destekliyoruz.” dedi.

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 9

Emperyalizmin Suriye SaldırısındakiBütün Gerçekler Er Ya da Geç Açığa Çıkacak

11 Eylülgünü, DHKC sa-vaşçısı İbrahimÇuhadar’ın, İs-tanbul Gazi Ma-hallesi’nde bulu-nan polis kara-koluna yönelikgerçekleştirdiğifeda eylemi so-nucu şehit düş-mesinin ardın-dan İstanbul Adli

Tıp’a kaldırılan Çuhadar’ın cenazesinisahiplenen devrimcilere yapılan polisterörü artarak devam ediyor.

Korku, panik ve tahammülsüzlükiçerisinde olan polis, Adli Tıp önündeavukatlara silah çekiyor, çocukların,gençlerin, yaşlı anaların ve babalarınüzerine sürekli biber gazı, tazyiklisu sıkıyor, yerlerde sürüklüyor, göz-altına alıyor, işkence yapıyor!

“Saldırmak için slogan attın”,“yanlış kaldırımda duruyorsunuz, re-sim taşıyorsunuz” gibi akıl ve man-tıktan yoksun, aciz gerekçeler bahaneetse de; asıl tahammülsüzlüğü, ce-nazenin sahiplenilmesi ve atılan her“İbrahim Çuhadar Ölümsüzdür!” slo-ganında sonlarını görerek korkularınınbüyümesidir.

İbrahim Çuhadar, polisin işken-cesinin, katliamlarının hesabını sor-mak için feda eylemi yaptı. Polis,İbrahim Çuhadar’ın ne kadar haklıolduğunu, onu sahiplenen 15 yaşın-daki çocuklara, 60 yaşındaki analara,babalara, cenazesinin yanıbaşındasaldırarak, işkence yaparak gösteriyor.İşkencesini çeken basın mensuplarını,aydın ve sanatçıları gözaltına alarak,işkence yaparak gösteriyor. İbrahimÇuhadar’ın cenazesinin Adli Tıp’agötürülmesinin ardından yaşananlarabaktığımızda, AKP’nin katil polisininne kadar tahammülsüz, hazımsız,

korku ve panik içinde hareket ettiğinidaha net görebiliriz...

12 Eylül günü Ankara’dan gelenÇuhadar’ın anne ve babası ile birlikteTAYAD’lı Aileler de evlatlarının ce-nazesine sahip çıkmak için Adli TıpKurumu önüne gittiler. Ailelerin üze-rine biber gazı ve tazyikli su sıkaraksaldıran polis, burada Dilan Poyrazve Mete Kul’u gözaltına aldı. 15-16yaşındaki çocuklara gözaltında sis-temli işkence yapacak kadar alçakçadavranan TEM şube polisleri, DilanPoyraz’ı soyarak açıkça taciz ederek,Mete Kul’un hayalarını sıkarak iş-kence yapmıştır. Saldırmak için sü-rekli bahane arayan polis, bu seferde kimlik kontrolü yaptı. Kimlikkontrolü sonrasında da ifadesi eksikkaldığı gerekçesiyle 70 yaşındaki İb-rahim Polat’ı gözaltına aldı. Saldırmakiçin bu sefer de bekleyen ailelerintaşıdığı İbrahim Çuhadar’ın resminibahane etti. Ailelerin resmi vermemesiüzerine yine saldıran polis, avukatlarıtekmeledi, yerde sürükledi. Acizliğiniresme de göstererek çerçevesini par-çaladı. Aileler, gördükleri saldırı veişkencelere direnerek bekleyişlerinisürdürerek geceyi Adli Tıp önündekaldırımlarda geçirdiler.

TAYAD’lı Aileler’in onca baskıyarağmen Adli Tıp önünden ayrılmayışıkarşısında iyice acizleşen katil polis,daha da pervasızlaşarak, 13 Eylülgünü, tam beş defa sürekli olarakTOMA’larla, gaz bombalarıyla sal-dırdı. Her saldırısına direnen aileler,ara sokaklarda dağılıp polislerle çatışıptekrar Adli Tıp önüne gelerek fedasavaşçılarını sahiplenmeye devam et-tiler. Polis, gün boyu yaşanan saldı-rılarda Selahattin Arslan, KeremcanBayram, Bahar Ertürk, Özgür Karagözve Sevcan Adıgüzel’i işkence yaparak,kafalarını tekmeleyerek gözaltına aldı.Yaşanan saldırıları fotoğraflayan, iş-

kencelerini belgeleyen Yürüyüş dergisimuhabiri Musa Kurt’u da tehdit eden,tartaklayarak, basın kartı göstermesinidayatan polis, Halk Cepheliler’inbekledikleri kaldırımı da işgal ederekfeda şehidinin sahiplenilmesini en-gellemeye çalıştı.

14 Eylül günü ise cenazeyi yinevermeyeceklerini söylerek kitleninsayısını azaltmayı hesaplayan oligarşi,kitlenin kararlı bekleyişi ve giderekartan sayısı üzerine cenazeyi vere-ceğini açıkladı. 3 gün boyunca keyfişekilde DNA testi yapılacak diyerekbeklettikleri cenazeyi vermek zorundakaldılar. Ama alçaklık parayla değilbeleş olunca, AKP’nin akbabalarındada fazlasıyla mevcut. Bu sefer decenaze arabasının önünü kesen polis,aracın gittiği yönün aksi tarafta biryöne gitmesini dayattı. Bunu kabuletmeyen avukat ve aileler, tartışarakbeklemeye başladılar ve bu esnadapolisin alçaklığını protesto eden, AdliTıp Kurumu’nun diğer tarafında bek-leyen Halk Cepheliler’e saldıranpolis, aralarında muhabirimiz MusaKurt’un, Grup Yorum üyeleri SelmaAltın ve Dilan Balcı’nın, yine Yorumkorosu üyesi Damla Sandal’ın, Tavırdergisi sahibi Bahar Kurt’un, İdilTiyatro Atölyesi oyuncusu Bahar Er-türk’ün, çocukların, yaşlı ana ve ba-baların bulunduğu 27 kişiyi gözaltınaaldı. Gözaltına alınanlardan yarala-nanlar, durumu ciddi olanlar var,hepsine çocuk yaşlı demeden işkencedevam ediyor.

Saldırıdan sonra, polis yolu açmakzorunda kaldı ve cenaze Küçükar-mutlu Mahallesi’ne götürüldü. Ma-halle girişinde arabadan alınarakomuzlarda kızıl bayraklarla kortejoluşturularak yürüyüşle Küçükar-mutlu Cemevi’ne getirilen cenaze,16 Eylül Pazar günü Gazi Mezarlı-ğı’na defnedildi…

Devrimci Basın Susturulamaz!

Muhabirimiz Musa KurtSerbest Bırakılsın!

Gözaltılar Serbest Bırakılsın!

İşkence Yapmak Şerefsizliktir!

İbrahim ÇuhadarÖlümsüzdür!

Muhabirimizi Gözaltına Alıp İşkence Yapanlar!

Susmayacağız! Gerçekleri Halka Ulaştırmaya Devam Edecek,

Adalet Savaşçılarını Sahipleneceğiz!

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!10

İstanbul Sultangazi Polis Kara-kolu’na feda eylemi düzenleyenDHKC savaşçısı İbrahim Çuhadar’ıncenazesi, üç gün süren beklemeninardından Adli Tıp Kurumu’ndan alı-narak Küçükarmutlu Cemevi’ne gö-türüldü. İki gün boyunca İbrahimÇuhadar’ın cenazesinin başında, “İb-rahim Çuhadar Ölümsüzdür!”, “KatilDevlet Hesap Verecek!”, “Hasan Se-lim Gönen Ölümsüzdür!”, “ErdalDalgıç Ölümsüzdür!”, “Anaların Öf-kesi Katilleri Boğacak!” sloganlarıylanöbet beklendi. Mahalle halkı dola-şılarak, yapılacak törene çağrıldı.

16 Eylül günü, vasiyeti üzerineyıllarca çalışma yaptığı KüçükarmutluMahallesi’nde bulunan cemevindebir tören düzenlendi. Törende, yıllarcamücadele eden ve tecrit hapishane-lerinde kalan İbrahim Çuhadar’ın,tecritten çıkar çıkmaz Abdi İpekçiParkı’na geldiği ve tecrite karşı mü-cadelesini sürdürdüğü belirtildi. Dahasonra TAYAD’da ve Armutlu’da mü-

cadelesine devam ettiği anlatıldı. İb-rahim Çuhadar’ın şehitlerimizdenöğrendiği vurgulanarak, “Biz de bu-rada and içiyoruz ki, İbrahim Çuha-dar’dan öğrendiğimiz gibi, onun yo-lunda, sonuna kadar yürüyeceğiz.”denildi. Ardından tabut omuzlanarakmahallede dolaştırıldı. Yine İbrahimÇuhadar’ın vasiyeti üzerine cenazesiEyüp Baş’ın, Güler Zere’nin ve ken-disinin de kaldığı evin önünden ge-çirildi.

Armutlu Meydanı’ndan otobüslerebinilerek Gazi Mahallesi’ne geçildi.

Cenaze öncesinde Gazi Mahalle-si’nde, halka çağrılar yapılarak, halkınadaletini yerine getiren İbrahim Çu-hadar’ın cenazesinin sahiplenilmesiistendi. Mahalle halkının evlerinetek tek telefon edildi; 3 defa 10-15kişilik bir grupla mahallede mega-fonlu, önlüklü, sloganlı çağrıya çıkıldı.Ekipler oluşturularak, ulaşılabilecekherkese ulaşıldı ve cenaze törenihaber verildi. Mahallede ayrıca, mer-

kezi yerlere 29 tane ozalit asıldı.

Gecekonduları gezerek çağrı ya-pan Cepheliler’e bir kadın, "Olurmu böyle?" diyerek çıkıştı. Nedentepki gösterdiği anlaşılmaya çalışı-lırken, kadın "Keşke on tane polisgitseydi…" deyip üzüntüsünü dilegetirdi. Mahalle arasında megafonla,sloganlarla cenazeye çağrı yapılırken,apartmanlardan alkışlayanlar oldu.

Gazi katliamı sırasında yaralanmışolan birisi, “İçimde yıllardır büyüt-tüğüm bir şey vardı, bugün onu do-ğurdum, rahatladım." diyerek sevin-cini paylaştı.

Gazi Mahallesi’nde, İbrahim Çu-hadar’ın cenazesinin bulunduğu ce-naze arabasının önünde kortej oluş-turularak yürüyüşe geçildi.

Kortejin başında “Hasan SelimGönen - İbrahim Çuhadar Ölümsüz-dür” yazan, TAYAD’lı Aileler imzalıbir pankart vardı. Pankartın arkasındabekleyen TAYAD’lı Aileler’in elle-

İbrahim Çuhadar, Gazi Halkının Yüreğini Soğutan AdaletinTemsilcisidir! İşkenceci Polisin Saldırısına Uğrayan Tüm Halkın

Öfkesinin Adıdır! Cepheliler’in “Bir Canım Var O Da Halkıma Feda

Olsun” Cüretinin Adıdır!

SAVAŞI BÜYÜTEREK SAHİP ÇIKACAĞIZ MİRASINA 23 Eylül

2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 11

rinde, İbrahim Çuhadar’ın resimlerivardı. Kortejin devamında “Halk Ço-cuklarını, Devrimcileri Sokak Orta-sında Katletmekten Vazgeçin” yazanHalk Cephesi imzalı bir pankart ta-şındı. Bu pankartın arkasında da“Keçiören’de Cem Aygün’ü, İzmir’deEmrah Barlak’ı, Gazi’de Hasan SelimGönen’i Katledenler Cezalandırılsın”yazan dövizler taşındı. Kortejde ayrıcaCephe milisleri tarafından, Cepheimzasıyla “İşkencecilerden HesapSorduk Soracağız” pankartı taşındı.

“Kahramanlar Ölmez Halk Ye-nilmez”, “İbrahim Çuhadar Ölüm-süzdür”, “Bedel Ödedik Bedel Öde-teceğiz”, “İşkencecilerden HesapSorduk Soracağız” sloganlarının atıl-dığı ve umudun adının haykırıldığıyürüyüş boyunca yapılan konuşma-larda önce polise seslenilerek; “Bi-razcık insanlığınız, onurunuz varsa;çocuklarınıza, evinize işkencede, kandamlalarıyla, diş kırıklarıyla, kemikkırıklarıyla, katliamlarla ekmek gö-türmeyin. Az bir şey şerefli olun!İnsan olun insan! Olamazsanız dabiz soracağız bunların hesabını! BizimErdal’ımız, Hasan’ımız, İbrahim’imizvar! Bizim halkımız var! Biz ölsekde bitmeyiz! Biz Cephe’yiz” denildi.Konuşmanın ardından, kitle tarafındantekrar umudun adını haykıran slo-ganlar atıldı. Gazi Cemevi’ne kadarsüren yürüyüşün ardından burada birsüre ara verilerek, cemevinde cenazetöreni yapıldı. Bekleme esnasındahep bir ağızdan marşlar söylenip,sloganlar atıldı. Ardından tekrar yü-rüyüşe geçildi.

Mezarlığa giden yürüyüş güzergahıüzerinde, İbrahim Çuhadar’ın fedaeylemi yaptığı Gazi Polis Karakoluda bulunmaktaydı. Günlerce Adli TıpKurumu önünde cenazeyi bekleyen-

lere saldırıp gözaltına alan polis, hın-cını alamamıştı. Halka, “Cenazeyekatılmayın, cenazeyi Gazi’ye alma-yacağız” söylentilerini yayarak, halkın,evladını sahiplenmesini engellemeyeçalışacak kadar acizleşmişler, cena-zeden duydukları korkuyu göster-mişlerdi. Yine halkın sahiplenmesininönüne geçemediler. Aksine halkınöfkesini daha da artırdılar. Bu öfke,karakolun önünden geçerken atılan,“Yaşasın Feda Eylemimiz!”, “İşken-cecilerden Hesap Sorduk, Soracağız!”sloganlarında somutlanıyordu.

İbrahim Çuhadar, Gazi Mezarlı-ğı’na, yoldaşlarının yanına defnedildi.Defin işleminin ardından TAYAD’lıMehmet Güvel, Halk Cephesi’nin İb-rahim Çuhadar için yaptığı açıklamayıokudu. İbrahim Çuhadar’ın mücadeleyaşamının özetlendiği açıklamada,artan polis terörü ve katliamlarındanbahsedilerek; “Ama halk ebediyenadaletsiz kalmaz. İbrahim Çuhadar,adaletsiz bırakılmak istenen halkaadalet olmuştur. And olsun ki hiçbirhesabımız kalmayacaktır” denildi.

Mehmet Güvel’den sonra TA-YAD’lı Ahmet Kulaksız bir konuşmayaptı. Büyük düşünmenin, sadecedüşünmekle olmadığını söyleyen Ku-laksız; “Eğer büyük düşünüyorsanız,eğer milyonları örgütleyip hareketegeçirmek istiyorsanız, bunun gereğiolan bedeli ödeyeceksiniz. İbrahimÇuhadar bize bunun en canlı örneğinivermiştir. Faşizme karşı mücadeleetmenin sınırının nerede başlayıp ne-rede bittiğini ancak bu mücadeleyiverenler bilir” dedi.

Şiirler okunmasının ardından,Grup Yorum üyeleri eşliğinde, İbra-him Çuhadar’ın en sevdiği türküolan “Karahisar Kalesi” ve “BizeÖlüm Yok” marşı söylendi. Mezar-

lıkta defin işleminin bitmesinin ar-dından tekrar kortej oluşturularakGazi Cemevi’ne yüründü. Buradaİbrahim Çuhadar için yemek veril-mesinin ardından kitle dağıldı. 2000kişinin katıldığı cenazede PDD, Par-tizan, ESP, DHF, BDSP ve BDP’lilerde yer aldılar.

***

“FEDA SAVAŞÇIMIZ

İBRAHİM ÇUHADAR

ÖLÜMSÜZDÜR”Yoldaşları için hesap sormanın

adıdır feda. Vatanı ve halkının umuduolmanın, düşmanın saldırılarına karşıonurun bayrağıdır feda. Feda savaşçısıİbrahim Çuhadar, düşmanın kalbindepatlayan bomba oldu. Engin Çeber’in,Erdal Dalgıç’ın Hasan Selimler’inhesabını sormak için, halkın on yıl-lardır birikmiş öfkesinin sesi olanİbrahim Çuhadar, yapılan eylemlerleselamlandı.

İstanbul-Okmeydanıİbrahim Çuhadar’ı, Liseli Dev-

Genç’liler yazılamaları ile selamla-dılar. Dev-Genç’liler, İbrahim Çu-hadar’ın şehit düştüğü 11 Eylül gecesiOkmeydanı’nda “Feda Savaşçımızİbrahim Çuhadar Ölümsüzdür”, “Ha-san Selim Gönen’in Hesabını SordukSoracağız”, “İşkencecilerden HesapSorduk Soracağız” ve “Liseli Dev-Genç” yazılamaları yaptılar.

15 Eylül günü ise Cepheliler,DHKC savaşçısı İbrahim Çuhadar’ıOkmeydanı'nda yaptıkları korsan ey-lemle selamladılar.

Anadolu Kahvesi’ne “Feda Ada-lettir! İbrahim Çuhadar Ölümsüzdür

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!12

– Cephe” yazılı pankart asıldı. Pankartasıldıktan sonra halka hitaben ko-nuşmalar yapan Cepheliler; AKP’ninkatil polisinin yaptığı işkence ve kat-liamları teşhir ettiler. Anadolu Kahvesiolarak adlandırılan bölgeden SibelYalçın Parkı’nın olduğu meydanainen Cepheliler, barikat ve molotof-larla yolu kestiler.

“Umudun Adı DHKP-C”, “HasanSelim Gönen’in Hesabını SordukSoracağız”, “İbrahim Çuhadar Ölüm-süzdür”, “Titre Oligarşi Parti-CepheGeliyor”, “Öndere Selam Savaşa De-vam” sloganlarının atıldığı eylem,iradi olarak bitirildi.

İstanbul-Gülsuyu: DHKC sa-

vaşçısı İbrahim Çuhadar'ın adı Gül-suyu duvarlarına nakşedildi. Gülsu-yu'nda 11 Eylül günü Cephe imzalı5 adet "İbrahim Çuhadar-Hasan SelimGönen Ölümsüzdür" yazılaması ya-pıldı.

İstanbul-1 Mayıs Mahallesi13 Eylül günü 1 Mayıs Mahalle-

si’nde Cepheliler tarafından korsaneylem gerçekleştirildi. Eylem, yolunmolotoflarla kesilmesiyle başladı.“İbrahim Çuhadar Hasan Selim Gö-nen Ölümsüzdür” pankartının açıldığıeylemde “Katillerden Hesap SordukSoracağız", "Yaşasın Önderimiz Dur-sun Karataş", "Yaşasın DevrimciHalk Kurtuluş Partisi-Cephesi” slo-ganları atıldı. Eylemi izleyen halk,alkışlayarak Cepheliler’i selamladı.

İstanbul-Topkapı: İstanbul

Bağcılar ve Esenyurt’ta yazılama ya-pıldı. Bağcılar Yeni Mahalle ve çev-resine ''İbrahim Çuhadar Ölümsüz-dür", "Umudun Adı DHKP-C", "Ya-şasın Feda Eylemimiz” yazan yazı-lamalar yapıldı. Esenyurt Kıraç veçevresine “İbrahim Çuhadar Ölüm-süzdür", "Umudun Adı DHKP-C”yazılamaları yapıldı.

Adana: Hasan Selim Gönen’in

katili polislerin inlerinde feda eylemiyapan İbrahim Çuhadar, Adana’dayazılamalarla selamlandı.

Adana’nın Kiremithane Mahal-lesi’nde 2, Şakirpaşa Mahallesi’nde4 ayrı noktaya Cephe imzasıyla,“Feda Savaşçımız İbrahim ÇuhadarÖlümsüzdür”, “İbrahim ÇuhadarÖlümsüzdür” yazılamaları yapıldı

Mersin: 16 Eylül Pazar günü

Demirtaş Mahallesi, Turunçlu Ma-hallesi ve Turgut Türkalp mahal-lelerinde Cepheliler yazılama yap-tılar. Cepheliler, geçtiğimiz gün-lerde Hasan Selim Gönen’i katle-den polislerin bulunduğu 75. YılSultangazi Polis Karakolu’na fedaeylemi gerçekleştiren DHKC sa-vaşçımız İbrahim Çuhadar’ı se-lamlayarak umudun adını duvarlarakazıdılar. 3 bölgede, 15 adet “İb-rahim Çuhadar Ölümsüzdür”,“DHKC SPB Katillerin Peşinde”,“Katillerden Hesap Soracağız”,“DHKP-C”, “CEPHE” yazılama-ları yapıldı.

İzmir: 12 Eylül gecesi, İzmirDoğançay Mahallesi'nde Cephe-liler, mahallenin çeşitli bölgelerine“Umudun Adı DHKP-C”, “İbrahimÇuhadar Ölümsüzdür”, “YaşasınHalkın Adaleti”, “Katillerden He-sap Sorduk Soracağız” yazılamalarıyapıldı. İbrahim Çuhadar'ın ölüm-süz olduğu vurgulandı.

Dev-Genç'liler de BornovaMerkez'de ve Ege Üniversitesi'nde;İbrahim Çuhadar'ı yazılamalarlaselamladılar. Bornova Merkez'de"Feda Savaşçımız İbrahim ÇuhadarÖlümsüzdür-DHKC/Dev-Genç"yazısı duvarlara nakşedildi. EgeÜniversitesi'nde ise Edebiyat Fa-kültesi duvarlarına ve Yabancı Dil-ler Yüksekokulu çevresineDHKC/DEV-GENÇ imzalı, "FedaSavaşçımız İbrahim ÇuhadarÖlümsüzdür!", "Hasan Selim Gö-nen'in Hesabını Sorduk Soracağız","DHKC-SBP Katillerin Peşinde!","DHKP-C", "CEPHE", "Katiller-den Hesabı DHKC Soracak!","Umudun Adı DHKP-C" yazıla-maları yapıldı.

Üniversitenin çeşitli yerlerinde,toplamda 22 yazılama yapıldı.

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 13

Merhaba,

Her şeyi kendi emek ve sevgile-riyle yapan, yaratan Küçükarmutluhalkını sevgi ve selamlarımla ku-caklıyorum.

Açlığın, yoksulluğun, işsizliğin,yağmurun, çamurun her türlüsünügörmesine rağmen örgütlülükten, bir-likten, dayanışmadan, paylaşmadan,bir göz kondusu için canını vermektençekinmeyen, düşmana her zaman di-renen, korkulu rüyası olan Küçükar-mutlu halkı.

Her zaman düşmanın korkulu rü-yası oldunuz. Sizleri düşman işgalcigördü.

Sizler oturamazdınız oralara, sizlerlayık değildiniz. Oralarda zenginleroturmalıydı, villalar yapmalıydı, ke-yiflerini sürmeli, bizlerin alınterinisömürmeliydiler. İstanbul'un en güzelyerlerinden biriydi, Boğaz ayaklarınınaltındaydı. İşte ondandır ki, biz onlariçin layık değildik oralara.

Mafyacılar çöreklendi-ler, canımızla, kanımızlaattık. Bu sefer devlet yüz-lerce kez geldi bir göz kon-dumuzu yıkmak için. Hergeldiklerinde direndik. Şe-hit verdik, gözaltına alın-dık, işkence gördük, tu-tuklandık... Ne yaparlarsayapsınlar örgütlülükten, di-renişten, direnmekten ödün

vermedik... Küçükarmutlu örgütlübir mahalleydi, devletin hedefi ör-gütlülüğü yok etmekti.

Bunu yapamadı, yapamayacakda. Ki, Küçükarmutlu'nun her har-cına canımız, kanımız aktı. Şenay-lar, Gülsümanlar, Sultanlar... herdaim bizlere güç verdiler, onur ol-dular...

Şimdi de Kentsel Dönüşüm ya-sası ile evlerimizi ellerimizden al-mak istiyorlar. Başaramayacaklar...

Sizlere yazmak gerçekten zor.Sizlerle iki yıl aynı yerde yaşadım,

soluk alıp, soluk verdim. Acılar, se-vinçler yaşadım. Güz şenlikleri ör-gütledik. Şehitlerimizi uğurladık. Engüzel sohbetler ettik gece geç saatlerekadar. İsim isim yazsam uzar gider.Ne yapalım ki, fazla zamanımız yok,biliyorum ki, adaletimizi bekliyor-sunuz.

(...)

Bizleri aç bırakan, yoksul bırakan,işsiz bırakan, evsiz bırakan...

Emeğimizi sömürenlerden, ça-lanlardan hesap soracak bir savaşçıolacaktım. Öyle ayrıldım sizlerin ya-nından.

Bir çoğunuz merak ediyor, habe-rim ne zaman çıkar diye düşünüyorolabilirsiniz. Son süreçte silahlı ey-lemlerimiz, şehitlerimiz oldu. Bili-yorum ki, bir çoğunuzun aklına ge-liyorumdur. Çünkü sizler benim ak-lımdasınız. Sizlerin sevgisi, güveni,emeği var üzerimde.

Size çok kısa süre sonra güzelbir haber vereceğim, alacaksınız ha-berimi. Yaşadıklarımız gözlerinizinönüne gelecek, bir yandan hüzünle-necek, diğer yandan sevineceksiniz.Hüzünlenmeniz, çok yakından tanı-dığınız birini daha şehitler kervanınakatacaksınız, sevineceksiniz halkdüşmanlarından can verirken canalacağım, şehitlerimizin katillerindenhesap sormuş olacağım.

Sizleri çok sevdim... Sizlerdençok şeyler öğrendim. Bir çoğunuzlaçok güzellikler paylaştım. Eyüp'ü,Güler'i birlikte uğurladık... Size layıkolacağım...

Büyük ailemizin bir sıra neferi,bir feda savaşçısı olmanın onurunu,gururunu yaşıyorsam bunda sizlerindeemekleri, sevgileri vardır. Sizleriunutmadım, unutmayacağım.

(...) Hesap sordum ve yine sizlerinyanından diğer şehitlerimizin yanınauğurlanacağım için kendimi mutluhissediyorum.

Artık ayrılık vakti geldi...

Yakın bir zamanda düşman Kent-sel Dönüşüm adı altında büyük birsaldırı girişiminde bulunacak. Bunusizlerde iyi biliyorsunuz ve komitelerkurdunuz. Biliyorum ki, geçmiştenasıl direnmişseniz, düşmanı yinepüskürteceksiniz. Çünkü sizlerin mis-yonu çok büyük. Siz ne kadar dire-nirseniz, halkımız sizlerin direnişindengüç alacak ve düşmanın politikasını

boşa çıkaracaktır.

Sizlere veda etmiyor, sizleriçok seviyorum, sizlere layık ola-cağım.

Çünkü sizlerden ayrılmıyo-rum, gözüm arkada gitmiyorum.En son sizlerin ellerinde ölüm-süzlüğe gideceğim. Hoşçakalın!

Sizleri çok seviyorum.

3 Ağustos 2012

Sevgi, saygı ve selamlarımla

Armutlu Halkına; “Büyük ailemizin

bir sıra neferi, bir feda savaşçısı olmanın

onurunu, gururunu yaşıyorsam...”

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!14

Bağımsızlık, demokrasi ve sos-yalizm şiarını her zaman yükseklerdetutan, bunun için her türlü bedeliödemekten çekinmeyen yoldaşlarımıen sıcak sevgi, saygı ve selamlarımlasımsıkı kucaklıyorum.

Zulme karşı her zaman direnen,başı dik olan yoldaşlarıma...

Yoldaş demenin güzelliğini, sı-caklığını, sevgisini, umudunu doya-sıya yaşadık...

Kavgamızın başkentinde adımla-dık sokakları... Her mahallesinde he-sap sorduk... Her daim kavganın har-cını kardık, Anadolu'nun bereketlitopraklarında...

Şehitlerimizin mezarbaşlarındakaç kez sözler verdik onlara. Devrimsözümüzü yerine getireceğiz diye.Katillerinizden hesap soracağız diye.Sizler gibi olacağız dedik. Sizlerinyolundan, izinden gideceğiz dedik.Çünkü sizler kavgamızın mimarla-rısınız dedik. Bizim dünümüz, bu-günümüz, yarınımızsınız dedik. Sizlerşehit bedenlerinizle Anadolu'nun herkarış toprağında bize yol gösteren,önümüzü açanlarsınız dedik... Şe-hitlerimize bağlılığımızı her zamanonlardan aldığımız güçle savaşarakyerine getirmeye çalıştık, çalışıyoruz.

Şehitlerimiz bizim manevi değe-

rimizdir. Bunu hiç bir zaman unut-

mayın yoldaşlar.

Ne zaman başımız sıkışsa ilk baş-vurduğumuz yine şehitlerimizdir.Bize her zaman moral güç verdiler,öğretmeye devam ettiler...

Yoldaşlarım, İki sınıf vardır. Burjuvazi ve pro-

letarya. Ezen ve ezilen, düzen vedevrim diye bahsettiğimiz. Yaptığımızher faaliyette bunu hiç bir zamanunutmamak gerekiyor. Biz devrimsaflarındayız ve sınıfımız belli. Ezi-lenleri temsil ediyor, onlar için can

veriyor, can alıyoruz. Düzen bizi teslim almak için

her türlü çirkefliği kullanıyor. Be-yinlerimizi teslim almak için yoz-laştırıyor, uyuşturuyor her türlüaracıyla. Eksik bıraktığımız herşey düzene hizmet eder. Bunu is-

temiyorsak, kendimizi büyütmek is-tiyorsak soru sormalıyız. Önceliklekime hizmet ediyor diye sormalı-yız? Dersler çıkarmalıyız. Düzenyanlarımıza militanca yaklaştığımızda, sonuç alırız. Militan yaklaşma-dığımız da, düzen açık kapılar ara-yacaktır, ara yollar bulacaktır. Arayol bırakmayacak, uzlaşmayacağız.Bunu başardığımız da biz olacağız!

Düşman her gün saldırıyor. Göz-altına alıyor, işkence yapıyor, tutuk-luyor. Bu topraklarda devrimin, dev-rimciliğin bitmesini istiyor. Bununiçin de pervasızca davranıyor. Sınıfkinleriyle hareket ediyorlar. Onuniçin kendine muhalif hiçbir ses iste-miyor. Düşmana karşı halkımızdan,vatanımızdan aldığımız güçle, haklıve meşrulukla, bizlerde öfkemiz vekinimizle savaşıyor, hesap soruyoruz.

Erdal ve Hasan'ı ölümsüzlüğeuğurladık. Hesap soran namlularımızişlemeye devam edecek. Şehitlerimizihalkımızı adaletsiz bırakmamaya de-vam edeceğiz. Zorlu bir sürecin için-deyiz ve bu süreçte her zaman olduğugibi bedellerle aşılacak. Vereceğimizher bedel, geleceği örgütleyecek, bizibüyütecektir... Şehitlik, yeniden doğ-mak, çoğalmaktır. Bunu ete-kemiğebüründüreceğiz.

Sizlerin coşkusu coşkumuzdur,heyecanınız heyacanımızdır. Umu-dunuz umudumuzdur.

Sevginiz sevgimizdir. Emeklerinizemeğimizdir. Yoldaş sıcaklığınız sı-caklığımızdır. İnancınız, inancımızdır,düşmana olan öfke ve kininiz, öfkeve kinimizdir. Bizi biz yapan tümgüzellikler benimle yoldaşlarım. Çün-kü sizler gibi yoldaşlara sahibim.Büyük aileye sahibim.

Dün birlikteydik, bugün omuz-larınızda olacağım şehit bedenimle.Ne mutlu ki büyük ailemize sahibiz,

sizler gibi yoldaşlarım var.

Yoldaşlarım, Bizi sömürenlerden, aç-yoksul

bırakanlardan, işsiz bırakanlardan,evlerimizi yıkmak isteyenlerden, va-tanımızı emperyalistlere parsel parselsatanlardan, halkımızı iliklerine kadarsömürenlerden, sağlıksız, eğitimsizbırakanlardan hesap soracağız. Hal-kımızı adaletsiz bırakmayacağız.Adaleti biz sağlayacağız.

Biriken öfkemiz ve kinimiz vardüşmana... Sabrımız sonsuz değil.

Bu öfke ve kinimizle, bizi diridiri yakanlardan, katledenlerden hesapsoracağız. 122 yoldaşımızın hesabınısoracak, Dayı'mızın vasiyetini yerinegetireceğiz.

Yoldaşlarım, Bu süreç şehit bedenlerimizin

üzerinde yükselecek, geleceği örgüt-leyeceğiz. Bağımsızlık, demokrasive sosyalizme böyle yürüyeceğiz.

Bu süreçte kimimiz Erdal ve Ha-san gibi elde silah savaşarak, hesapsorarak şehit düşecek, kimimiz defeda eylemiyle...

Büyük ailemizin bir sıra neferi,bir feda savaşçısı olmanın onurunuve gururunu yaşatan yoldaşlarımaselam olsun.

Sizlerden aldığım güçle düşmanınüzerine tereddütsüz gideceğim, siz-lerin öfkesi ve kini, umutlarınız, sev-giniz, inancınız, bağlılığınız, emek-leriniz, vefanız benimle olacak... Hal-kımız, vatanım, Dayı'mız, şehitlerimizbenimle olacak... TAYAD'lılar, Dev-Genç'liler, özgür tutsaklarımız, dergi,avukatlarımız, mahalleliler, Anadolubenimle, vatan hasretiyle yanıp tu-tuşan yurtdışındakiler benimle... Evetyoldaşlarım feda eylemine yalnızgitmiyorum. Yanımda siz yoldaş-larım varsınız... Çünkü biz büyükbir aileyiz ve BİZ'iz...

Sizleri canımı verecek kadarçok seviyorum.

Can verirken, can alacağım,şehitlerimizin katillerini yaşatma-yacağım, hesap soracağım.

Ölüme gülerek gidiyorum yol-daşlarım. Gözüm arkada gitmiyorum.

Merhaba can yoldaşlarım; Bir canım

var halkıma ve vatanıma feda olsun!

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 15

Yaşam içerisinde kendi şehit-liğimi örgütledim. Yalnız de-ğildim. Çünkü siz değerli yol-daşlarım vardı.

122 şehidimizin hesabını so-racak olmanın, Dayı'mızın vasi-yetini yerine getirecek olmanınhuzuru ve mutluluğundayım. Bumutluluk ve coşkuyla düşmanınbeyninde patlayacağım.

Tüm yoldaşlarımı bir kezdaha sımsıkı kucaklıyorum. Siz-leri çok seviyorum. Gönlünüzrahat olsun, şehitlerimizin hesa-bını sormaya, geleceği örgütle-meye devam ediyoruz. Çünkübiz haklı ve meşruyuz. Emper-yalistleri ve işbirlikçilerini yerlebir ederek devrimi gerçekleşti-receğiz. Bu inançla feda eyleminigerçekleştireceğim ve yanımdaen sevdiklerim sizler olacaksınızyoldaşlarım.

Tüm yoldaşlarımı devrimeolan bağlılığımla, inancımla, bü-yük ailemizden aldığım güçlefeda eylemini gerçekleştirecekolmanın heyecanı ve coşkusu,morali ile bir kez daha kucaklıyorve hoşçakalın!

122 şehidimizin hesabını so-racak, Dayımızın vasiyetini ye-rine getireceğim!

YAŞASIN FEDAEYLEMİMİZ!

YA ŞEHİT OLACAĞIM, YAŞEHİT!

DEVRİME ŞEHİTBEDENLERİMİZLE

YÜRÜYECEĞİZ! ERDAL VE HASAN

ÖLÜMSÜZDÜR! ÖNDERİMİZ,

BAŞKOMUTANIMIZ,DAYI'MIZ DURSUN

KARATAŞ ÖLÜMSÜZDÜR! YAŞASIN DEVRİMCİ HALK

KURTULUŞ PARTİSİ! YAŞASIN DEVRİMCİ HALK

KURTULUŞ CEPHESİ!

6 Ağustos 2012

Selam, sevgi ve saygılarımla

İbrahim Çuhadar

Bağımsızlık Demokrasi veSosyalizm İçin YürüyüşDergisinin 330. SayısıHakkında ToplatmaKararı Verildi!

Gerçekleri halka ulaştırma ve halkıngerçeklerini yazmayı ilke edinen, ülkemizinsosyalizm mücadelesinde devrim umu-dunun, kurtuluşun yolunda olanların sesinibedellerle halkımıza ulaştıran dergimizindün muhabiri tutuklandı, bugünse 330.sayısı toplatıldı.

İstanbul 1 No’lu Hakimlik tarafındanalınan 2012/1917 sayılı kararı ile dergi-mizin kapatılma kararına gerekçe olarak,dış ve iç kapaklarında, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 48,49. sayfalarında yer alan haber ve yazılarda“örgüt propagandası” yapıldığı “suç vesuçluyu övdüğü” gerekçe gösterilmektedir.

Biz hiçbir zaman ne bu devleti, neAKP’yi ne de onların ordusunu, polisini,yargısını, herhangi bir kurumunu, övmedik,eğer bunu yapmış olsaydık işte o zaman,suçu ve suçluyu över, bizde gayrı meşrukonumuna düşer, ezilen halklara karşıdüşmanlaşırdık. Bundan dolayı AKP’ninyargısının bu iddiası en az kendileri kadargayri meşru ve yalandır. Örgüt mü? Örgütlüolmak haktır. Her zaman örgütlü olacağız.Ve örgütlü olmanın önemine ve gereklili-ğine sayfalarımızda yer vereceğiz.

Emperyalistler ezilen halklara karşıtüm olanaklarıyla örgütlenirken, oligarşitüm kurumlarıyla halka karşı örgütlü savaşyürütürken; bizim de örgütlenmek, örgütlüolmak, en büyük görevimiz, sorumlulu-ğumuz ve hakkımızdır!

Biz, ezilenlerin tarafıyızBiz, İbrahim Çuhadarlar’ın vatansever

olduğunu, haklı, doğru ve halkın adaletiolduğunu yazıyoruz.

Biz, halkın kurtuluşunu Çuhadarlar’ıngetireceğini, hiçbir devrimcinin kanınınyerde kalmayacağını, işkencecilerden herkoşulda hesap sorulacağını yazıyoruz.

Biz, AKP’nin vatan haini olduğunu,vatanı parsel parsel emperyalizme peşkeşçektiğini, ülkemizin her köşesine emper-yalist savaş üsleri açtığını yazıyoruz.

AKP’nin Amerika adına Suriye halkınakarşı her türlü alçaklığı yaptığını, ÖzgürSuriye Ordusu adlı çapulculara toprakla-

rımızı üs olarak açtığını, halka gönder-mediği ambulanslarla onlara silah taşıdı-ğını, Suriye’de vatan hainlerinin döktüğüher kanda AKP’nin de elinin olduğunuyazıyoruz.

Biz, bu savaşın vatanseverlerle vatanhainlerinin savaşı olduğu gerçeğini yazı-yoruz.

İşte bunun için oligarşi bizi tutukla-malalarla, toplatmalarla susturmaya çalı-şıyor. Hayır! Biz susmayacağız! BizAKP’nin satın alamadığı ve susturamadığıbir dergiyiz. Gerçekleri yazmaya devamediyoruz, devam edeceğiz.

Biz dergimizde yazılan her satırın be-delini ödüyoruz. İşte bedel, bu toplatmalar,kapatmalar, baskınlar, tutuklamalardır. Halada bu bedellerin çok daha fazlasını ödemeyigöze almışız. En fazla yapabileceklerinedir? Bugüne kadar yüzlerce devrimciyeyaptıkları gibi dergimizin çalışanlarını dakatledebilirler. Biz ona da hazırız.

Devrimci Basın Susturulamaz!Tutuklamalar Toplatmalar Bizi

Yıldıramaz!Kahrolsun Faşizm Yaşasın

Mücadelemiz!Halkız Haklıyız Kazanacağız!

Bağımsızlık Demokrasi veSosyalizm İçin

YÜRÜYÜŞ DERGİSİ18 Eylül 2012

Bütün GecekondularBizim Olacak!

10 Eylül günü İzmir Narlıdere-İnönüMahallesi’nde Halk Cepheliler, yıkımlarlailgili afişleme yaptılar. Bir ekibin afişlemeyaptığı, diğer ekibin de bildiri dağıtıp ma-halleliyle sohbet ettiği çalışma sırasındahalkın ilgisiyle karşılaşıldı. Yıkımlar veKentsel Dönüşüm projesi ile ilgili sorusoranların olduğu mahallede, her sokaktamahallelilerle sohbetler edildi. Bildiri da-ğıtımına yardım etmek isteyen mahalleninçocukları ile birlikte her sokağa girildi,her kapı çalındı. Evine veya işyerineasmak üzere afiş isteyenlere afiş verildi.

Adaleti Sağlayan Eller, Adaleti Yazan Eller Olmaya Devam Edeceğiz!

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!16

İbrahim Çuhadar, 11 Eylül tari-hinde, Gazi Karakolu’na yönelik bireylemde şehit düşmüştü. Yıllardırhalka gerçekleri anlatmaya çalışı-yordu. Tecriti, işkenceleri, yoksullu-ğu ve bunu yapanları anlatıyordu. Ge-cekonduları gezdi yıllar boyu. Ha-pishanelerde yıllarca yattı. İşkenceleriyaşadı, tecrit hücrelerinde kaldı. Amatecrit zulmüne yenilmedi. Bir TA-YAD’lı olarak hücrelere karşı müca-dele etti. Gazi’yi, Armutlu’yu, Nur-tepe’yi… İstanbul’un kondularınıgezdi. Emekçiydi. Halkın içindeydi,her yanıyla halktan birisiydi. Ama biryanı daha vardı onu her türlü zorluktagüçlü tutan. Şehitlere ve tutsaklarabağlıydı. Vefalıydı. Yüreğinin biryanı her zaman şehitlerle ve tutsak-larla beraberdi. Adalet için mücade-le ederken adaletsizliği gördü, yaşa-dı. Yoldaşlarının kömürleşmiş be-denlerine tanık oldu. Katledilen yol-daşlarına tanık oldu. Şimdi kendisi deşehitler kervanına katıldı. Adaletsiz birülkede adaletin savaşçısı olarak şehitdüştü.

Polis, CenazeninSahiplenilmesineBu NedenleTahammülsüzce Saldırdı?

Gazi Karakolu, işkence merkez-lerinden biriydi, devrimcileri katledenpolisler görevliydi orada. Ve bu iş-kence merkezine yönelik eylemde İb-rahim Çuhadar şehit düştükten sonrakisüreç ülkemizde bir cenazeyi sahip-lenmenin bile nasıl bedeller gerek-tirdiğini gösterdi. Bir devrimcinincenazesini sahiplenmenin bedeli gazbombası, tazyikli su, işkence, gözal-tı, tutuklama oldu.

İbrahim Çuhadar’ın cenazesi, ey-lemden sonra yapılan incelemelerinbitiminde Adli Tıp Kurumu’na götü-rüldü. Bizler de cenazemizi almak vesahiplenmek için aynı günün akşamıAdli Tıp önünde beklemeye başladık.

AKP’nin işkenceci ve katil po-lisi Adli Tıp Kurumu önünde bek-leyen analarımıza tam 3 gün bo-yunca saldırdı. Cenazemizi sahip-lenmemize bile tahammül edemi-yordu. Ama biz, bedeli ne olursa ol-sun bugüne kadar cenazelerimizisahipsiz bırakmadık.

12 Eylül’de yapılan ilk saldırı-da TOMA’larla sıkılan tazyikli su-larla yerlerde sürüklendi yaşlı ana-larımız. Sıkılan sadece su değildi,içine portakal gazı karıştırılmıştı.Polis, halk düşmanlığını bir kez dahagösteriyordu bu saldırılarında. Ayrı-ca çeşit çeşit gazlar sıkıyordu. Halkı,düşman olarak görmeye alıştığındanailelerimize de aynı düşmanlıkla sal-dırıyordu.

Tam 9 kez saldırdı AKP’nin iş-kenceci polisi ve bu saldırılarda tam35 kişi gözaltına alındı. Her saldırı-nın ardından yeniden Adli Tıp önünegittik. Evlatlarımızın cenazeleri içinher türlü bedeli ödeyecektik gerekir-se. Bunu hazmedemedi polis.

Polis, son olarak cenazeyi alırkensaldırdı, işkencelerle 27 kişi gözaltı-na alındı. O kadar pervasızdı ki iş-kence yapmaya Adli Tıp önünden baş-lıyordu. Attığı gaz bombalarıyla ya-ralananlar oldu. Kelepçeler alabildi-ğine sıkıldı, kulak zarı yırtılanlaroldu, aldığı darbelerle yaralananlaroldu. Gözaltına alınanlardan 8’i key-fi gerekçelerle tutuklandı.

Ama buna rağmen cenazemizi al-dık, cenazemizi layık olduğu şekildegömdük. Polisin tüm saldırılarınarağmen halkımız şehidini sahiplendi.Adli Tıp önünden başlayan sahip-lenme cenazede kitlesel bir sahip-lenmeye dönüştü. Bini aşkın kişi hepbir ağızdan sloganlar ve marşlarlauğurluyordu şehidimizi.

O, halk adaletsiz kalmasın diye he-sap sorandı. Halk, adalet savaşçısınasahip çıktı, halkı için canını verenle-ri yalnız bırakmadı. İbrahim Çuhadar,

halka umut olmak için şehitlerimizin,tutsaklarımızın umutlarını öfkesinikuşanarak yola çıkmıştı. Ve hedefineulaştı. Halk onun umudunun slogan-larıyla uğurladı onu.

Cenazeyi sahiplenmek, halk ge-leneğimizdir. Bunu ne AKP’nin iş-kenceci polisi ne de tutuklama terö-rü unutturamaz. Cenazelerimizi sa-hipleneceğiz.

Evlatlarımız onurumuzdur. On-ları hiçbir koşulda sahiplenmektenvazgeçmeyeceğiz.

AKP’ye ve İşkenceciPolislerine Buradan BirkezDaha Haykırıyoruz:

Hiçbir saldırınız cenazelerimizi sa-hiplenmemizi engelleyemeyecek. Ce-nazelerimize ve halkımızın değerle-rine saldırmaktan vazgeçin. Ve halkınadalet isteğinden, evlatlarının kö-mürleşmiş bedenlerini teslim ettiğinizanalarımızın öfkesinden korkun! İş-kence yapmaktan ve evlatlarımıza so-kak ortasında kurşun sıkmaktan vaz-geçin!

İşte gördünüz, tüm saldırılarınıza,gözaltı ve tutuklama terörünüze rağ-men yüzlerce insan “İşkencecilerdenHesap Sorduk, Soracağız!” slogan-larıyla uğurladı İbrahim Çuhadar’ı.

Her cenazemizde Adli Tıp önün-de olacağız, cenazelerimizi bedellerödemek pahasına sahipleneceğiz.

Cenazelerimizi Sahiplendiği İçinTutuklananlar Serbest Bırakılsın!

İbrahim Çuhadar Ölümsüzdür!

Cenazemizi Geleneklerimize Göre Gömdük! HİÇBİR ŞEHİDİMİZİN CENAZESİNİ

SAHİPSİZ BIRAKMAYACAĞIZ!TAYAD’lı Aileler

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 17

Emperyalizme bağlı,yeni-sömürge bir ülkeolan yurdumuzda eko-nomik krizlerin sürekli-liği ekonomik-siyasi ya-pının bir gerekliliğidir.Emperyalist tekellerdenbağımsız ekonomik po-litikalar uygulama imkanıolmayan Türkiye’nin,emperyalist-kapitalist sis-temde yaşanan krizlerin dışında kal-ması, istikrarlı bir kalkınma, büyümeprogramı uygulaması mümkün de-ğildir. Geçici iyileşmelere, demagojikaçıklamalara dayanan “kalkınıyoruz,gelişiyoruz, büyüyoruz” masallarısürekli var olan krizin derinleşmesiile saklanamaz hale gelmekte, bizzathükümetler tarafından itiraf edilmekzorunda kalmaktadır.

2013 bütçesi hazırlıkları sürerken,Reuters Ajansı’na bir demeç verenMaliye Bakanı Mehmet Şimşek 2013yılında bütçe açığının, GSMH’nın(Gayri Safi Milli Hasıla) yüzde 1,5’aulaşacağını belirterek “bu konudadüzeltici önlemler” alınacağını be-lirtti. Bakanın ifade ettiği düzelticiönlemlerin Türkçe’si halkın dahada yoksullaşmasıdır. Yaşam koşul-larını daha da ağırlaştıran zamlarınve vergi artışlarının ifadesidir. 10Milyar dolarlık bir kaynak yaratmapeşinde olan hükümetin zam ve vergiartışı hazırlıkları içinde olduğunadair açıklamalar basına yansıdı. Bütçeaçığının kapatılması, ekonomidekikötü sinyallerin giderilmesi, krizinatlatılması için bir takım zamlarınkaçınılmaz olduğu açıklandı. Bakanınaçıklamasının ardından ekonomidensorumlu bürokratlarının bir zam pa-keti hazırladığı, doğalgaz, elektrik,sigara, tapu harcı, otomotiv gibiürünler başta olmak üzere bir çokkalemde zamların, vergi artışlarınıngündeme geleceği belirtildi. Doğalgaz,elektrik gibi temel kalemlerde yapılanzamların tüketim mallarının hemenhepsine yansıyacağı, ekmekten, ha-berleşmeye, ulaşımdan, sağlık gi-derlerine otomatik zamların yaşana-

cağı aşikardır. Ekonomideki kötü sinyallerin, kri-

zin sorumlusu emekçiler, halk değildir.2012 ve önceki yılların bütçelerindevar olan kaynaklar tekellere aktarıl-mış, özelleştirmeler, zamlar, vergiartışları ile tekellerin karlarının kat-lanması sağlanmıştır. AKP hüküme-tinin iktidar olduğu 2002 yılındanbu yana işçilerin, memurların, çift-çinin, gelirlerinde reel bir artış ol-mamıştır. Esnaf, zanaatkar, küçüküreticilerin gelirleri azalmış, tekellerinrekabetiyle başa çıkamaz durumagelmişler, iflaslar ile işyerlerini, top-raklarını kaybetmişlerdir. Yaşananher kriz, yapılan her bütçe halkın,yoksulların daha da yoksullaşmasınıgetirmiştir. Emekçiler kriz dönem-lerinde bir yandan işini, ekmeğinikaybederken, hala çalışabileceği birişi olanlar “şükrederek” düşük üc-retlere, hak gasplarına mahkum edil-miştir. İşsizlik, peşinden gelen inti-harlar, yozlaşma emekçiler için sıra-dan haberler olarak verilirken, bur-juvazi ise krizleri fırsata çevirmenin,katlanan karlarının keyfini çıkarmak-tadır. Örneğin bankacılık sektöründe2011 yılının ilk altı ayında, “Garanti

Bankası 1 milyar 928 milyon 929

bin lira, Bank Asya 103 milyon lira,

Halkbank, 1 milyar 37 milyon lira,

Yapı Kredi 1 milyar 101 milyon lira

net kar elde etti. Denizbank, net

karını 2010 yılının aynı dönemine

göre %30’luk bir artış ile 426 milyon

TL’ye çıkardığını açıkladı. Koç Hol-

ding 2011 yılında net karını yüzde

22 artırarak 2 milyar 124 milyon li-

raya yükseltti. Sabancı Holding ise

2011 yılında 2010’na göre yüzde 13

artışla 1 milyar 878 milyon tl

net kar elde etti.” (HürriyetEkonomi, 10 Mart 2012)

2011, 2012 yılları oligarşininbankaları, holdingleri için karlıgeçerken, yaşanan krizlerin fa-turası halka çıkarılmaktadır.2009 yılında yoksulluk riskialtında olanların oranı % 17,3iken bu oran 2010 yılında%18,5’e yükselmiştir. En zengin

yüzde 20’lik grup ile en yoksulyüzde 20’lik grup arasındaki gelirfarkı 8 kata yükselmiştir.

Ekonomik politikaların, bütçeninoluşmasında, ekonominin yönlendi-rilmesinde hiçbir söz hakkı olmayanemekçiler, halkımız oligarşinin kriz-lerinin faturasını canıyla, kanıyla öde-mektedir. Karından en ufak taviz ver-meyi göze almayan oligarşi, vergilerve zamlarla halkın yaşamını daha dazorlaştırmaktadır. Tekeller için bo-şaltılan bütçenin açıklarını kapatmak,yine yoksulların sırtına yüklenmektedir.

Hükümetin Maliye Bakanı’nın“düzeltici önlemler gerekli” diyeişaret ettiği ekonomik krizi, emper-yalist tekellerin gazeteleri daha açık-sert ifadeler ile tanımlıyor. FinancialTimes’ta yayımlanan bir makaleninbaşlığı “ Türk Ekonomisin Pili Bi-

tiyor Mu?” (Hürriyet Ekonomi 12Eylül 2012) şeklinde. Türkiyeli işadamlarının görüşlerine yer verilenmakalede önceki yıllarda elde edilenyüksek büyüme rakamlarının tekrar-lanamayacağı belirtilerek beklenenkrize dikkat çekildi.

Hükümetin ve emperyalist tekel-lerin ifade ettiği krizden çıkmanıntek yolu olarak oligarşi, krizin fatu-rasını halka ödetmekte görüyor. Bukriz biz emekçilerin krizi değil. Hiçbirsorumluğumuzun olmadığı bu krizinfaturasının bize ödettirilmesine izinvermeyelim. Bize kesilen faturayıkabul etmeyelim. Zamları, vergi ar-tışlarını kabul etmeyelim. Zamlarakarşı örgütlenip, tepkilerimizi ortayakoyalım. Krizin faturasını ödemesigerekenler biz değil karlarına karkatan tekellerdir.

İşbirlikçi AKP, tekellerin krizini halka yüklüyor;

A’dan Z’ye Yüzde Yüzü Bulan Zam!AKP’NİN YARATTIĞI TÜRKİYE

u NÜFÜSUN YÜZDE 18.5’İAÇLIK SINIRININ ALTINDA

YAŞIYORu EN ZENGİN %20 İLE EN

YOKSUL %20 ARASINDAKİGELİR FARKI 8 KATINA ÇIKTI

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!18

16 Eylül günü Hatay’da İşçi Par-tililer’in Suriye’ye destek vermekiçin yapmak istedikleri mitinge polissaldırdı ve durum halkın direnişinedönüştü. Mitingi düzenleyen İşçiPartisi ve CHP’liler açıklama yaparak“Olacak olaylardan sorumlu değiliz”dediler ve halkı yalnız bıraktılar. Ey-lem Halk Cepheliler’in, demokratikkurumların ve genel olarak Hatayhalkının direnişine dönüştü.

Armutlu, Sümerler ve Saman-dağ’da emperyalistler ve işbirlikçiAKP’ye karşı direnildi.

16 Eylül’de Sümerler’de İşçi Par-tisi’nin düzenlediği Suriye mitingiiçin saat 16.00 gibi toplanan halkapolis gazla saldırdı. Bu esnada İşçiPartililer alana bile gelmemişti. İşçiPartililer alana geldiklerinde İşçi Par-tisi Genel Başkanı “Burada eylemibitiriyoruz. Bundan sonra olacaklar-dan biz sorumlu değiliz” diyerek git-tiler. Halk çatışmaya devam etti. Hal-kın çatıştığını gören Halk Cepheliler,halkla birlikte çatışmaya başladı. Ça-tışma sırasında Serkan İlaslan isimlibir kişi başına isabet eden gaz bom-bası yüzünden hastaneye kaldırıldı.Bunu öğrenen Halk Cepheliler has-taneye gittiler. Hastaneye gelen polise“AKP’nin katil polisi buradan uzak-laş” denilerek tepki gösterildi. Polisoradan uzaklaştı.

Armutlu’da ise Vali aleyhine slo-ganlar atarak, barikatlar kurup ça-tışmaya başlayan halka, İşçi Partililer“Biz barış istiyoruz, çatışmayın” de-

diler. İP’lile-rin, halkın di-renişini kırma-ya çalışmasınarağmen halkçatışmaya de-vam etti. Baş-tan beri İşçiPartisi’nin bututumunu bil-diğinden dola-yı yürüyüşek a t ı l m a y a nHalk Cepheli-ler, durum hal-kın iradesine

dönüşünce, kızıl fularlarıyla halkınyanında yer alarak onlarla birlikteçatışmaya başladı.

Armutlu halkı, direnenlere bal-konlarda alkışlar tutarak destek oldu.Balkonlardan ve camlardan su, li-monlar atıldı; kapıyı açarak kovalarladirenen halkın önüne taşlar döktüler.Halktan bazıları ise evlerinin cam-larından, caddeden geçen TOMA veakrepe saksı, taş ne bulduysa fırlattılar.

Birkaç demokratik kurum, HalkCepheliler’in ve Hatay halkının sür-dürdüğü Armutlu’daki çatışma 4 saatkadar sürdü. Daha sonra polis, Ar-mutlu’dan kaçmak zorunda kalarak,bir kez daha halkın gücünü görmüşoldu. Polisin kaçtığını görünce halkzafer sloganları attı.

CHP’li milletvekilleri gelerek,“Siz kazandınız polisler gitti hadidağılın” dedi. Kararlı halk ise, “Ar-kadaşlarımız serbest bırakılıncayakadar buradayız” diyerek arkadaşla-rına sahip çıktı. 1 saate kadar bırakı-lacak denilen gözaltındakiler, 3 saatkadar sonra serbest bırakıldı. CHP’li-ler bu bekleyiş sırasında slogan atanhalkı engellemeye çalıştı ama kararlıhalkın aldığı tavırdan vazgeçiremedi.

Halk Cepheliler, Armutlu’da ilkbarikatın kurulmasından, 4 saatlikdirenişe ve gözaltına alınanların ser-best bırakılmasına kadar olan süredehalkı bir an bile yalnız bırakmadı.Gözaltına alınanların saat 00.30 gibiserbest bırakılmasıyla halk, alkışlar

ve “Burası Armutlu Buradan ÇıkışYok”, “Armutlu Faşizme Mezar Ola-cak” ve “Suriye Halkı Yalnız Değil-dir” sloganlarıyla dağıldı.

Samandağ’da yürüyüş yapıldı.Tekebaşı ve Samandağ’dan gelenaraçlar, Kuş Alanı girişinde birleşerekAntakya’ya doğru yola çıktı. Çevre-yolu girişinde polis, araçları durdurdu.Bir aracın içindekilerin kimliklerineel konularak grup bekletildi. Halkıntepki vermesi üzerine İşçi Partililer“Arkadaşlar olay çıkartmayın” di-yerek halkın iradesini kırmaya çalıştı.Polislerin yanına giderek uzlaşmayaçalışan İşçi Partililer’e halk tepkigösterdi ve polisle çatışmaya başladı.İşçi Partisi ise çatışmada halkı yalnızbırakarak oradan uzaklaştı. Dahasonra Samandağ girişine gelen halkHalk Cepheliler’in öncülüğünde Sa-mandağ’a doğru yürüyüşe geçti.

Samandağ’a gelen gruba Saman-dağ’da bulunanlar da eklendi. Halkve Halk Cepheliler, hastane yolunageldiklerinde, bir polisin çekim yap-tığını gördüler. Halk ve Halk Cep-heliler, polisin üstüne doğru koşarakpolisle çatıştılar. Halktan bir kişi,polis kamerasını alarak kırdı. Polis,“Ben de sizdenim, vurmayın” diyeağlamaklı bir şekilde konuştu. Polisinbu durumunu gören sivil polisler,kendi arkadaşlarının yardımına bilegitmediler.

Yine 2-3 polis otosu, çatışanlarıgörünce hastaneye doğru kaçtılar.Bir polis otosu, kalabalığın içindengeçerken camları indirildi. Polislerotodan bile inmeden kaçtılar. Halk,camlardan su ve limon attı. Esnaflarmalzemelerini direnenlere vererek“Alın bunları da atın” dedi. Saman-dağ’da “Samandağ Faşizme MezarOlacak”, “Burası Samandağ BuradanÇıkış Yok” diye bütün Samandağ’ıdolaşarak slogan atan halk, Tekeba-şı’na doğru giderken, Samandağ Em-niyet Müdürlüğü’nün önüne geldik-lerinde Emniyet binasının büyükçelik kapısı kapatıldı ve bütün polislerkorkularından kafalarını bile çıkara-madılar. Eylem iradi olarak bitirildi.

Emperyalizme ve İşbirlikçilerine Karşı Direniş Meşrudur

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 1 9

AKP, Alevilerin çocuklarının daokuduğu okulları, imam hatipleredönüştürüyor. Eğitim, halkın diniinançlarını esas almalıdır. Eğer birinanç, başka bir inancın sahiplerinezor yoluyla dayatılıyorsa, orada ada-letsizlik vardır, zorbalık vardır...

Hangi inanıştan olursa olsun,halka sormadan okulları değiştirmek,müfredatı değiştirmek, komple eğitimsistemini değiştirmek de nasıl halkdüşmanlığı ise, inançlar üzerindekibaskı da öyledir...

4+4+4 ile "dinci-gerici" gençlikyetiştirmeyi planlayan AKP, Alevilerüzerindeki baskıyı da sürekli artır-maktadır.

Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarankanun ile 1997-1998'den bu yanakapalı olan imam hatip okullarınınortaokul bölümleri yeniden açıldı.

"1996-1997 ve 1997-1998 eğitimöğretim yıllarındaki imam hatip li-selerinin sayıları değişmezken, öğ-renci sayılarında zamanla düşüş ya-

şandı. Bu liselere; 1996-1997'de yenikayıt olan 64 bin 299 öğrenci sayısı,1997-1998'de 55 bin 712'ye, 1998-1999'da 38 bin 135'e geriledi. Bunabağlı olarak da mevcut öğrenci sa-yıları da azaldı. Ancak 2010-2011eğitim yılından itibaren öğrenci veokul sayısında artış yaşandı. MEB'in2010-2011 verilerine göre 493 imamhatip lisesinde 112 bin 608'i erkek,

123 bin 31'i kız öğrenci olmak üzeretoplam 235 bin 639 öğrenci okurkenbu sayı, 2011-2012'de 537 imam

hatip lisesine, 126 bin 429'u erkek,141 bin 816'sı kız olmak üzere toplam268 bin 245 öğrenciye çıktı." (AbbasGüçlü, 30 Nisan 2012)

Bu rakamlar gösteriyor ki, imamhatip okulları bilinçli olarak arttırı-lıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 5 Ha-ziran 2012 tarihli genelgesi ile bin-lerce okul bir gecede imam hatipokuluna dönüştürüldü. Önceden halkaherhangi bir duyuru yapılmadan, ta-mamen keyfi olarak, dayatma yoluile okullar imam hatiplere çevrildi.

"Çok Acele" notuyla okullaragönderilen genelge ile açılan imamhatiplere kayıt yaptıran öğrenci sayısıise 15 sene önceki sayıya ulaştı...Toplam 697 imam hatip ortaokuluaçıldı.

Toplam 98 bin öğrenci imamhatip okullarına kaydedildi. Öğren-cilerin yüzde 91’i normal ortaokullara,yüzde 9’u ise imam hatip okullarınakayıt yaptırdı.

Sadece İstanbul'da 85 imam hatiportaoukulu açıldı. 39 ilçede şimdiyekadar 20 bin öğrenci kaydedildi.

Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğ-retimi Genel Müdürü Prof. Dr. İrfanAycan, 4 yıl sonra imam hatip lise-lerinde 400 bin civarında öğrenciartışı beklediklerini söyledi.

Alternatif bir okulun olmadığıyerlerde, öğrenciler imam hatipleregitmek zorunda bırakılıyor. Halkaseçme şansı vermeyen devlet, gericieğitimi zorla dayatmaktadır.

Zaman gazetesinin faşist yazar-larından Mümtazer Türköne, imamhatiplerin misyonunu bir yazısındaşöyle anlatıyor: "Önce imam-hatipokullarının, Tevhid-i Tedrisat Kanu-nu'na dayandığını hatırlatalım. Buokullar, eğitimde devlet tekelinin

eseri. Müslüman halk, devletle kavgaetmeden din eğitimi ihtiyacını kar-şılamak için bu kapıyı zorladı. Uzunaskerî vesayet dönemlerinde imam-hatipler, yıllar boyu halk ile devletinneredeyse yegane uzlaşma alanı ola-rak kaldı. Bu okulların tamamınayakınının binası doğrudan halk ta-rafından yapıldı. Yanlarına pansi-yonlar inşa edildi. Masrafları ha-yırseverler marifetiyle karşılandı.Yine bu okullar sayesinde başka türlütahsil imkanı bulamayacak gençler,toplumun üst katlarına tırmanma im-kanı buldu. imam-hatipler İslam ül-keleri de dahil, dünyada bir benzeriolmayan Türkiye'ye özgü din eğitimimodelidir. Bu model başarılı oldu.Yıllar boyu halk, bu okullar üzerindenceberrut devletle aralarındaki buzlarıçözmeyi başardı. Tabii her dönemdede bu okullar bitmez tükenmez siyasikavgaların merkezinde yer aldılar."

İşte imam hatip okullarıyla amaç-lanan budur... Düzen, kendisine uygunkafalar yetiştirmek için eğitimi ge-ricileştirmektedir.

Zaten din dersinin mecburi olduğueğitim sistemi yetersiz gelmiş olacakki, din eğitimi üzerine kurulu okul-larda okumaya zorlanıyoruz. Amaç,tek başına Alevi halka düşmanlıkdeğil, yoksulluğu artıran AKP'ninhalkı yönetebilmek için beyinleriteslim alabilme politikasıdır.

Halkı mezhep temelinde bölenAKP, bir yanıyla bu ayrımı daha dabüyüterek, halkları birbirine karşıkışkırtmaya çalışıyor; diğer yanıylada kendi kadrolarını yetiştiriyor...

Eğitimin gericileştirilmesine karşıAlevi-Sünni tüm halk birlik olmalıyız.Parasız, bilimsel, eşit bir eğitim sis-temi için AKP'nin eğitim politikasınıhayata geçirmesine izin vermemeli-yiz...

AKP'NİN, EĞİTİMİ GERİCİLEŞTİRMESİNE İZİN VERMEYELİM!

Devrimci Alevi Komitesi Olarak Diyoruz ki

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!20

Hazımsızlar! Açığa çıkan ihbar-cılıkları, emek düşmanlıklarının yüz-lerine vurulmasından rahatsızlar. Burahatsızlık, bu telaş saldırganlığa dö-nüşüyor. Cansel Malatyalı’nın haklıeylemine destekler karşısında İMOyönetimi önce uzun bir açıklama yaptı.Ve fırsat kollayarak polisle işbirliğihalinde 13 Eylül günü direniş çadırınasaldırdı. Cansel Malatyalı ve ona des-tek verenleri gözaltına aldırıp, onlarÇankaya Polis Karakolu’nda gözal-tındayken apar-topar çadır kurulanalana duvar ördüler.

İMO Yöneticileri adeta AKP’ninpolisi gibi hareket etmektedir. Yap-tıkları yalan ve demagojik açıkla-malarla direnişin haklılığını, meşru-luğunu boşa çıkarmaya çalışırlarkendiğer yandan da polis işbirliğiylebaskı kurarak direniş çadırını kal-dırmaya çalışmaktadır.

İMO Yönetim Kurulu açıklama-sında: “İnşaat Mühendisleri Odası’nave yöneticilerine karşı haksız, mes-netsiz ve bilgisizce yürütülen kam-panyaya İnsan Hakları Derneği veÇağdaş Hukukçular Derneği gibikurumların da yeni aktörler olarakdahil olmaları, tarafımızdan ilaveaçıklamalar yapılmasını zorunlu kıl-mıştır” denilmektedir.

Gerçek şudur ki direniş İMO yö-neticilerini yeni açıklamalar yapmakzorunda bırakmıştır. Öyle ya onyıl-lardır odaları parsellemişler, astığı-astık, kestiği kestiktir. “Tüm hak-larını verip işten attıklarında” herşey bitecek diye düşünmüşlerdir. An-cak öyle olmamıştır.  Yaklaşık 170gün boyunca bir çalışanı kapısınınönünde geceli-gündüzlü direndiğihalde devrimci demokratik kesimlere,demokratik kitle örgütlerine hiçbir

açıklama yapma gereği duymamış-lardır. Ne zaman ki sıkışmışlar. Nezaman ki maskeleri düşmüş; dev-rimci-demokratik kesimler akıllarınagelmiş, onlardan kendi lehlerinetutum almalarını istemişlerdir. Dahasıbunu dayatmışlardır. 

İMO Yönetimi ihbarcılığına, emekdüşmanlığına rağmen utanmazcamağdur, mazlum rolü oynamaktadır.

Biz Emeğimiz, İşimiz,Haklarımız İçinDireniyoruz! Peki Ya SizTMMOB, İMOYöneticileri Siz Ne İçinDirenirsiniz?

İMO yöneticileri Cansel Malat-yalı’yı işten atmamak için çok çabasarfetmişler. Ancak son noktada mec-bur kalmışlar. Ve kıdem, ihbar taz-minatları ve diğer alacaklarını ödeyipişten çıkarmışlar. Cansel Malatyalı“Daha ne istiyor ki?” diyorlar.

İMO’nun Cansel Malatyalı örne-ğindeki tavrı sınıfsaldır dedik. Bunadikkat çektik.

“Bakın tüm haklarını verdik nedenhala direniyor ki” diyorlar. TabiİMO yöneticilerinin tuzu kurudur.Yöneticilerin büyük çoğunluğu mü-teahittir. İş güvencesi sorunları yoktur,geçim derdi sorunları yoktur. 200küsür gündür geceli-gündüzlü biremekçi kapısında direniyor. İMO yö-neticileri bu durumu anlamıyorlar.“Neden hala direniyor ki” diyorlar.Anlamazlar, anlayamazlar. Onlarındirenmelerini gerektirecek bir so-runları yoktur. Dedik ya tuzları ku-rudur onların.

Soralım onlara; siz değil 200 gün,2 gün oturdunuz mu? Direndiniz mi?Duymadık, görmedik, bilmiyoruz.Öyle ya siz ne için direneceksiniz ki?

TMMOB-İMO yöneticileri diren-meye de, direnene de düşmandırlar.

Sol ve Demokratik Güçler İçinde Tehdit, Saldırı, İhbar Yöntemi Devrimcilerin Değil “Devrimci, Demokrat” Maskesi Takanların Yöntemidir!

Cansel Malatyalı’nın direnişininhaklılığını, meşruluğunu yok ede-meyen ihbarcı TMMOB-İMO yöne-ticileri başından beri saldırıya uğrayan“mağdur”, “mazlum” rolüne bürün-mekte, buradan medet ummaya ça-lışmaktadır.

Bakın açıklamalarına; “Binamızsaldırıya uğradı”, “camlarımız, çer-çevelerimiz, dolap, masalarımız par-çalandı, kırıldı”, “6 ay boyuncaçeşitli tavır ve sataşmalarla İMOyöneticileri ve çalışanları taciz edil-miş, sayısız defa hakaret ve iftiraiçeren yazı ve bildiriler yayınlanmış,bilindik ihbar ve teşhir yöntemleriyleyöneticiler hedef haline getirilmiştir.”

Cansel Malatyalı’yı ve ona destekveren devrimcileri, işkence yapılaraksaldırıya uğrayacaklarını bile bilepolise ihbar eden İMO yöneticileridir.

Cansel Malatyalı ve ona destekveren devrimcileri “kınamazsanızilişkilerimizi gözden geçiririz”, “bir-likteliğimizi gözden geçiririz” diyerektehdit eden TMMOB ve İMO yöne-ticileridir. Bu kesimleri, mali güçlerive olanaklarıyla adeta terbiye etmeyeçalışmaktadırlar. 

“Her türlü şiddete karşıyız” an-layışını savunan İMO yöneticileri;işi için direnen Cansel Malatyalı’yıve devrimcileri işkenceci polise hedefgöstermekten geri durmamıştır.

İhbarcılığını, polisi davet etme-lerini, “Odamız tüzel kişiliğe haiz

TEHDİT, SALDIRI, İŞBİRLİKÇİLİK

TMMOB-İMO’nun EmekDüşmanlığı Sürüyor!

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 21

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

bir kurumdur” anlayışı ardına sığı-narak savunmaya çalışacak denli de-mokrat olmaktan, halktan yana ol-maktan çıkmışlardır. Tüzel kişilik-lerini o derece içselleştirmişlerdir ki,AKP’nin polisiyle içli-dışlıdırlar.İhbarcı, polis işbirlikçisi, emek düş-manı anlayışlarını sürdürmektedirler.13 Eylül akşamı direniş çadırındaoturma eylemine devam ettiği sıradaCansel Malatyalı, kardeşi Özkan Ka-yöz ve direnişe destek veren CemDursun gözaltına alındılar. İMO yö-netimi, gözaltındakiler ÇankayaKarakolu’na götürüldükten hemensonra İMO'nun etrafına 2 metre-den yüksek demir duvarlar ördüler.Polisle işbirliğinin bundan daha güzelbir örneği var mıdır?

Gerçekler Bizim, Yalanİse Burjuvazinin ve  OnunİdeolojisindenBeslenenlerin Silahıdır

İMO yöneticileri arsızca CanselMalatyalı’nın 200’lü günlere gelendirenişini "’Hak arama mücadelesi’adı altında tehdit ve saldırı boyutla-rına ulaşan bu eylemler sürecinde”diyerek çarpıtmak istiyorlar.

İMO’nun Cansel Malatyalı’yı iş-ten atma gerekçeleri tartışmalıdır.Nitekim Cansel Malatyalı da bu ge-rekçelerin keyfi ve gerçek dışı oldu-ğunu iddia etmektedir. Ancak kesinve net olan bir şey vardır ki o daİMO yöneticilerinin direnişin başın-dan sonuna kadar sergiledikleri tu-tumdur; ihbarcılıkları, direnişi yoksaymaları, direnişe tahammülsüzlük-leri ve kendinden yana olmayanlarıtehdit etmeleri… İşte bu gerçeklertüm devrimci demokratik kesimleringördüğü, ortada olan gerçeklerdir.

“6 ay boyunca çeşitli tavır ve sa-taşmalarla İMO yöneticileri ve çalı-şanları taciz edilmiş, sayısız defahakaret ve iftira içeren yazı ve bildi-riler yayınlanmış, bilindik ihbar veteşhir yöntemleriyle yöneticiler hedefhaline getirilmiştir.” (İMO Açıkla-masından)

Sahtekarlığın, yalanın, ahlaksız-lığın bu kadarına pes denir doğrusu

ya şaşırmıyoruz. Bir kez daha dikkatçekiyor: İMO’nun Cansel Malatyalıdirenişindeki tavrı sınıfsaldır. Ah-laksızlık, yalancılık, sahtekarlık dev-rimcilerin, ilericilerin, halkın değilburjuvazinin, ondan beslenenlerinkültürü ve ideolojisidir.

Evet emekten yana görünüp emekdüşmanlığı yapan, demokratik ku-rumların yönetimlerini işgal etmişolan müteahitlerin yönetimini teşhirediyoruz ve etmeye de devam ede-ceğiz. Böylelerinin maskelerini dü-şüreceğiz.

Kendi ihbarcı, emek karşıtı tu-tumlarını  destekleyen kurumlara 6aydır neredeydiniz demeyen İMOyöneticileri, kendi tutumlarını be-nimsemeyen devrimci demokratikkurumlara “6 ay sonra sahneye çıkıpkulaktan dolma bilgilerle, İnşaatMühendisleri Odası ve yöneticilerineyönelik iftira ve hakaret içeren me-tinlere imza atmalarını, daha doğ-rusu kişisel güdülerini kurumlarınamal etmeye çalışmalarını anlamışdeğiliz” diyerek saldırmaktan geridurmuyor. İMO’dan dinleyince ku-laktan dolma bilgi olmaz. AncakCansel Malatyalı’dan dinlemişsen“kulaktan dolma bilgiler”dir!

Tam AKP mantığı, Tayyip Erdo-ğan zihniyeti. Tek doğru ve haklıkendileridir. Sütten çıkmış ak kaşık-tırlar. Hoşgörülü, sabırlı ve olgun-durlar. Onun dışındakiler ideolojiktir,maksatlıdır, kişisel güdülerini ku-rumlarına mal edenlerdir, saldırgan-dırlar, hakaret etmekten ve tehdit et-mekten başka bir şey bilmeyenlerdir.

İMO yöneticileri tam da “boza-cının şahidi şıracıdır” misali Tez-koop-İş Sendikası’nın açıklamasınıkendine dayanak edinmiş. Tam dayakışmış.

Bir de biz anlatalım Tezkoop-İş’i. Başlangıçta Cansel Malatyalı’nındirenişini sahiplenen Tezkoop-İş, neolduysa İMO yöneticileriyle kapalıkapılar ardından gerçekleştirdiği gö-rüşmelerin ardından direnişten des-teğini bir anda çekmiştir. Öyle kiTezkoop-İş’in direnişe desteğini çek-tiğine ilişkin açıklaması ÖDP’ninBirgün gazetesinde “direniş bitti”

denilerek verilmiştir.

Öncelikle direniş kararını verenCansel Malatyalı’nın kendisidir. VeTezkoop-İş üyesi olan Cansel Ma-latyalı doğal olarak da üyesi olduğusendikadan eylemi için destek iste-miştir. Eylemin talebi, eylemin biçimidaha başından belli olmasına rağmenve bunlarda herhangi bir değişiklikolmamasına rağmen -tek değişiklikmesai saatleri içinde süren oturmaeylemi belli bir aşamadan sonra ge-celi-gündüzlü oturma eylemine dö-nüşmüştür- Ankara Tezkoop-İş Sen-dikası eylemden desteğini tümüyleçekmiştir. 

Emekten yana bir sendikanın göre-vi direnen, hak arayan üyesine, dahasıüyesi olmasa da, sahip çıkmak, des-teklemektir. Ancak hayır böyle yap-mamıştır Tezkoop-İş Sendikası. “Sen-dikal kararlara uymakta zaafiyetgöstermiştir” gerekçesi arkasına sı-ğınıp direnen, hak arayan CanselMalatyalı’yı suçlayarak desteğiniçekmiştir. Hangi sendikal kararlardansöz ediyor Tezkoop-İş? Direnme ka-rarı Cansel Malatyalı’nındır, sendi-kanın değil.

Beğen ya da beğenme, kendi çiz-gine uyar ya da uymaz ortada birhak arama eylemi vardır. Emektenyana bir sendikaya düşen görev buhak arama eylemine en azından kendiölçütleriyle destek vermektir. Değilsebunun adı emekten yana sendikacılıkolamaz. Düzen sendikacılığıdır. Mü-teahit oda yönetimlerine de böylesisendikacılar yakışır!

Son sözümüz DİSK, KESK,TTB yöneticilerine. Destek çıktı-ğınız İMO yönetimi polis işbirliğine,direnenlere saldırıya devam ediyor.Ve bunda hiç kuşkusuz İMO veTMMOB yöneticilerine verdiğinizdesteğin de payı var. Bu yaşananlarınbunca üzerinde durmamız, yazmamız,teşhir etmemiz karşısında “olayı fazlabüyütmeye gerek yok” tavrı apolitik,sınıfsal olmaktan uzak ve emektenyana olmayan bir tutumdur. Unutul-masın ki sınıf karşıtı, emek düşmanıanlayışlarla ideolojik mücadele sınıfmücadelesinin en önemli cephele-rinden biridir.

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!22

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

Yazı dizimizin ikinci bölümündeİnşaat, madencilik ve metal iş kollarınıanlatmıştık. Bu bölümde de iş kolla-rını kaldığımız yerden anlatmaya de-vam edeceğiz.

Gemi İş kolu: Gemi sanayi işkolu, her türlü deniz araçları yapımı,onarımı ve gemi bozma tezgahlarındayapılan işleri kapsar.

Gemi sanayi iş kolu işçi sağlığıve iş güvenliği bakımından olumsuzkoşullara sahiptir.

Bu iş kolu "iş kazaları"nın yoğunyaşandığı işkollarının başında gelir.Onarım için çekilen gemilerin büyükbölümü nemli ve havasızdır. Çoğun-lukla gemi taşıdığı asbest gibi zehirlimaddelerden ya da atıklardan tü-müyle arındırılmadan onarıma çekilir.Çalışma sırasında atıkları zehirlimaddeleri bünyelerine alan işçileriçin yaşamsal tehlike kaçınılmazdır.Özel tersanelerin çoğunda duş sistemiolmadığından, zehirli maddeleri bün-yelerine alan ya da üzerinde kimyasalatıklar bulunan işçiler, bu zararlımaddeleri evlerine taşıyarak çocuk-larına, eşlerine bulaştırır. Böylecetehlike halkası genişler. Zehirli gaz-ların, törpüleme ve rende sonucu ya-yılan dimer tozlarının yarattığı bronşit,verem gibi hastalıklar iş kolununbaşlıca sorunlarındandır.

Gemi teknelerinde yapılan ba-kımlarda, yüksek atım verilmesi so-nucu elektrik çarpması ölümleri artırır.İş kolunda en sık rastlanan hastalıklarbronşit, verem gibi akciğer hasta-lıklarıdır. Uzun süreli kaynak işlerindeyetersiz malzeme kullanımı nedeniylegörme bozuklukları meydana gelir.

Gemi izolasyonundakullanılan asbest ve ya-pıştırıcı maddeler organtahribatı yaratırken sü-rekli eklem, kas ve belağrılarına neden olmak-tadır.

Bugün tersaneler enazgın sömürünün olduğu ve en çokiş cinayetlerinin işlendiği yerlerdenbirisidir.

Dokuma İş kolu: Dokuma işkolu, her türlü dokuma sanayi, giye-cek eşyası sanayi, hazır dokuma eş-yası yapımı (trikotaj ve fermuar ya-pımı), her türlü iplik sanayi (suni vesentetik elyaf işleri dahil), çırçırsanayi (idrofil pamuk yapımı dahil),çamaşırhanede yapılan işler, ütü,kola, boyama ve temizleme işlerinikapsar.

Dokumacılık iş kolu, Türkiye'ninen eski ve imalat sanayinde Metalsanayinden sonra istihdamın en fazlaolduğu iş kollarından biridir.

Dokuma işkolunun önemli özel-liklerinden biri, eve iş verme siste-minin yaygınlığıdır.

Küçük ev tipi işletmelerde üretimyapılması yanında, işverenin sağladığıbazı makinaların eve verilerek ev deüretimin sürdürülmesine de yaygınolarak rastlanır. Bu nedenle sigortasızişçi çalıştırma çok yaygındır. Küçükve orta ölçekli işyerlerinde ise ge-nellikle parça başı ücret ilkesiyle ha-reket edildi-ğinden çalış-ma süreleriyükselmekte,12-13 saatiaşmaktadır.

İş kolun-daki küçük iş-yerlerinin bü-yük bölümükonfeksiyon,trikotaj, bo-yama gibi

belli alanlarda uzmanlaştıklarından,aynı işi yapan bir çok işyeriyle rekabetedilmekte, yüksek teknolojinin geti-receği maliyetlerden kaçınmak içinemek yoğun teknoloji tercih edilmekteve işgücü maliyetlerini aşağı çekmekiçin yasal düzenlemelerdeki haklarınçok altında çalıştırma yöntemleri uy-gulanmaktadır.

AKP iktidarının elli kişiden azişçi çalıştıran işyerlerinin işletmebelgesi alma zorunluluğunu kaldır-ması sonucu dokuma iş kolunda dakaçak çalışmanın önü açılmış, iş sağ-lığı ve güvenliğine dair hiçbir önleminolmadığı küçük işyerlerinde çalışanişçiler kölelik koşullarına terk edil-miştir.

Dokuma iş kolunda kadın ve ço-cuk işçi istihdamı yaygındır. Bununsonucunda işçi ücretleri daha da ge-riye çekilmektedir.

İş sağlığı, meslek hastalığı denil-diğinde bugün akla ilk olarak kottaşlama işçileri ve silikozis gelmek-tedir.

Silikozis: Kumlama işinin yapıldığıişyerlerinde çok küçük tozların ak-ciğere yerleşmesi, akciğer dokusunayapışması sonucu dokulardaki suyunbu tozlar tarafından emilmesiyle ge-lişen bir hastalık ve ne yazık ki te-davisi yok! Silikozis tamamen önle-bilir bir hastalık. Yeter ki gerekli işgüvenliği ortamı sağlansın. (Silikozis

Örgütlenmeden Hak AlmaMücadelesi Verilemez!

Tüm İş Kollarında Örgütlenmeliyiz!

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 23

ÜRETEN BİZİZ, EMEĞİMİZİ ÇALAN İSE BİR AVUÇ ASALAKTIR!

EMEĞİMİZE, GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKMAK İÇİN; ÖRGÜTLENMELİYİZ!

2

sadece dokuma işçilerin de görülenbir hastalık değildir. Maden işçileri,kiremit ve tuğla fabrikalarında çalışanişçilerin de en sık karşılaştığı hasta-lıklardan biridir)

Gıda Sanayi İş kolu: Gıdasanayi iş kolu, istihdam yoğunluğuaçısından imalat sanayi içinde 4. sı-rada yer almaktadır.

Gıda maddeleri yapımı sanayi,tüketime mahsus gıda maddelerininyapımı, her çeşit gıda maddelerininkonserve yapılması, saklanması, ek-mekçilik ve her çeşit un ve unlumaddelerden yiyecek yapımı, içkive tütün sanayi gibi işleri kapsar.

İş kolu, un ve unlu mamüller,bitkisel ve hayvansal yağlar, sebzeve meyve işleme, mezbahane ürün-leri, şeker ve şekerli maddeler üre-timi, diğer maddeler üretimi olmaküzere 6 alt sanayi grubundan oluş-maktadır.

Gıda sanayi iş kolunda sorunlarınyaşandığı işyerlerinin başında fırınlargelir.

Fırınlarda sigortasız çalıştırmayaygındır. Fırın işçileri çoğunlukla3-5 ay çalıştıktan sonra işten çıkarı-lır.

Başta fırınlar olmak üzere, gıdaiş kolunun büyük bölümünde işinniteliği uzun süreli çalışarak vasıfkazanmayı gerektirmediğinden iştençıkarmalar yaygındır. Fırınlarda işçisağlığı ve işgüvenliği koşulları dason derece olumsuzdur. Havasız verutubetli ortamlarda günde 12-14saat çalışmak zorunda kalan işçilerderomatizma ve benzeri hastalıklararastlanır. Ayrıca, un tozlarına bağlıolarak da çeşitli sağlık sorunları ya-

şanmaktadır.F ı r ı n l a r d agece çalışmasıda yaygındır.

Gıda sana-yi iş kolundamevsimlik işçiyaygındır. Buiş kolu kapsa-mındaki kon-serveciliktebahar ve yazayları dışındaçalışma yapı-

lamamaktadır. Ege'de üzüm, Kara-deniz'de çay toplama ve işleme gibiişler mevsimlik çalışmayı gerektirenişlerdir.

Çimento, Toprak ve Cam İşkolu: Kapsamı, metalden başka ma-den sanayi, çimento sanayi, her türlütoprak ve seramik sanayi ile çömlek,çini, fayans yapımı ve çimento, alçı,taş ve toprak kullanılarak yapılanyapı malzemesi, cam ve camdan ya-pılma eşya sanayi gibi işlerdir. İmalatsanayi içinde istihdam yoğunluğununfazla olduğu iş kolları arasındadır.

İş kolunun toprak alt sektöründe,özellikle tuğla, kiremit işyerlerindegeçici-mevsimlik, istikrarsız istihdamsöz konusudur. Bu sektörlere bağlıişyerlerinde tozlu ortamda çalışmayabağlı olarak deri ve akciğer rahat-sızlıkları sıklıkla görülmektedir.

Çocuk işçi çalıştırma yaygındır.Bir dönem basında gündeme gelen(gelebilen) Tekirdağ bölgesindekituğla fabrikalarında, yaşları 7-14 ara-sında değişen işçi çocuklar karın tok-luğuna, tam anlamıyla köle gibi ça-lıştırılmaktadır. Bu gibi örnekler yay-gındır.

Petrol-Kimya ve Lastik İşkolu: İş kolunun kapsamı, "petrol

arama, ham petrol, sair akaryakıt

ve tabii gaz tasfiyehaneleri ve petrol

mamülleri sanayi (LPG dahil), akar-

yakıt depo ve istasyonları, akaryakıt

taşınması, satışı, ecza ve kimya sa-

nayi, pil, batarya ve akümülatör sa-

nayi, tabii ve suni lastik ve kaucuk,

plastik, bakalit, linolyum, muşamba

ve benzeri sanayi ve bu maddelerden

yapı, elektrik, sıhhı malzeme, ev

eşyası ve her türlü eşya yapım işleri"

olarak tanımlanmıştır.İş kolunda, petrol arama ve işleme

gibi "stratejik" nitelikte önemli sanayikuruluşları yanında hemen hementüm sanayi sektörüne ham, ara venihai ürünler sağlayan işletmeler var-dır.

İş kolunun önemli özelliği ham-madde ve teknoloji olarak dışa ba-ğımlılığı ve emperyalist sermayenindiğer sektörlere göre çok daha yoğunolmasıdır.

2008 yılında Türkiye günlük 633bin varil petrol alımı ile en fazlapetrol ithal eden ülkeler arasında 13.sırada yer alıyordu. Türkiye'nin enerjitüketiminin %40 kadarını petrol oluş-turmaktaydı. Petrol ihtiyacının ancak%10'u civarında yerli üretim (ki oyerli üretimin de yarısından fazlasınıemperyalist ortaklı kuruluşlar ger-çekleştiriyor) tarafından karşılandığıbilindiğinde, petrol konusunda Tür-kiye'nin dışa bağımlılığının boyutlarıanlaşılır.

Petrol-kimya ve lastik iş kolu yal-nızca Türkiye'de değil, dünya gene-linde de işçi sağlığı ve güvenliği açı-sından en riskli iş kollarından birisi-dir.

İş kolunda, özellikle petrol bayi-leri, küçük lastik-plastik atölyelerigibi işyerlerinde sigortasız, bildirimsizçalıştırma yaygındır.

Tarım Sektörü ve Tarım,Ormancılık, Avcılık veBalıkçılık İş kolu: Tüzükte, buiş koluna giren işler şöyle belirlen-miştir. "Tarım ve hayvan yetiştir-

me, ormancılık ve tomrukçuluk,

her türlü teraslama işleri ve tarım

ve bahçıvanlık okulları hizmetleri,

avcılık ve av hayvanlarının üretil-

mesi, balıkçılık, süngercilik ve

benzeri su ürenlerinin çıkarılması

işleri."

İş kolundaki işler genellikle mev-simlik işlerdir ve buralarda çoğunluklamevsimlik ve geçici işçiler çalışmak-tadır. Geçici tarım işçileri, tarımsalişgücü ihtiyacının en yoğun olduğuekim, dikim, sulama, hasat gibi dö-

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!24

nemlerde genellikle bir bölgeden baş-ka bir bölgeye giden; aynı işletmedeyıl içerisinde belirli bir süre çalışanişçilerdir. Tarım işçilerinin çok önemlibir bölümünü oluştururlar.

Tarım işçileri, ağır ve olumsuzçalışma şartları altında çalışmakta-dırlar. Tarımsal ürünün niteliğinebağlı olmakla birlikte çalışma süreleriçok uzundur. Çalışmaya genelliklesabahın erken saatlerinde başlar veakşamın ilerleyen saatlarine kadardevam ederler. Günlük çalışma süresibelirlenmediği için, fazla çalışma yada hafta tatili ücreti gibi ödemelersöz konusu değildir. Çünkü tarımkesiminde ücretin, çalışılan günegöre ödenmesi uygulaması kuraldır.

Tarım kesiminde ücretler, sanayive hizmetler kesimine göre düşüktür.Özellikle, mevsimlik ve geçici çalı-şanların, çalışma süresine bağlı olarakelde ettikleri gelirin istikrarsızlığı, 6aylık kazançları ile 12 aylık geçim-lerini sağlamak zorunda oluşları,gelir düzeylerini ve yaşam standart-larını düşürür. Belirli bir ücret vegelir düzeyi söz konusu değildir. Ço-ğunlukla da asgari ücretin altındaseyreder. Diğer taraftan, tarım işçi-lerine ücretlerinin zamanında ödendiğide söylenemez, genellikle işverenve aracıların uygun gördükleri za-manda ödeme yapılır.

Tarım sektörü, insan beslemesinintemeli olarak stratejik bir öneme sa-hiptir. Dünyada tarım alanlarının da-ralması, küresel ısınmaya bağlı olarakiklim koşullarındaki dalgalanmalar,kuraklık vb. tarımda da kara dayalıkapitalist üretim koşulları ile birleş-tiğinde ortaya 800 milyondan fazlainsanın yatağa aç girdiği, buna karşılıktarım ürünleri fiyatlarının hızla arttığıbir durum çıkıyor. Dünya Bankasırakamlarına göre temel gıda maddesidurumundaki ürünlerde son üç yıldakiortalama fiyat artışı %83 oldu. Budurum, tekellerin kar artışının dünyahalklarına açlığı üzerine olduğunugöstermektedir.

Tarım sektörü açısından önemliolan diğer bir nokta da Türkiye'nindünyada toprak rezervi kalmayan 19ülkeden biri olmasıdır. Bir yandanbüyük ölçü de erozyon, diğer yandan

tarım alanla-rının tarımdışı kullanıl-ması sonucu,tarımsal alandaralmakta-dır.

1980 son-rası Türki-ye'nin tarım-sal üretim ya-pısı ve dış ti-caretinde bü-yük değişik-likler meyda-na geldi. Tarım da kendi kendineyetebilen bir konumda olan Türkiye,uygulanan emperyalist politikalarlabu özelliğini yitirerek, pek çok ürünüithal etmek zorunda kaldı. Tarım danet ihracatçı konumdan, net ithalatçıkonuma gelindi.

Türkiye'de uygulanan emperyalistpolitikalarla küçük toprak sahibi çift-çiler tasfiye edilmekte, sonuçta busürecin kazananı hakimiyetlerini tümdünya da sürdüren dev emperyalisttarım-gıda şirketleri olmaktadır.

Bir diğer sorun ise, bu alandaüretimin küçümsenmeyecek orandadoğa olaylarına, hava durumuna vb.bağımlı olmasıdır. Örneğin, küreselısınma ve suyun sanayide kullanıl-masından, emperyalist tekellerin sularıkirletmesinin sonucu dünyanın pekçok ülkesinde kullanılabilir su kay-nakları azalmaktadır. Kuraklık önemlibir sorun olarak tarımsal üretimi et-kilemektedir.

Hizmetler Sektörü: Türkiye'deistihdamın en fazla olduğu sektör“Hizmetler Sektörü”dür. Bu sek-törün kapsamına; ticaret, komisyon-culuk, tamirat, oteller ve lokantalar,gayrimenkul kiralama ve iş faaliyet-leri, eğitim, sağlık ve sosyal işler,kamu hizmetleri, diğer toplumsal,sosyal ve kişisel hizmetler, ulaştırma,depolama, haberleşme gibi işler gir-mektedir. Bu sektörün kapsamı içinegiren, istihdamın en yoğun olduğubaşlıca iş kolları şöyledir:

Ticaret, Büro, Eğitim ve GüzelSanatlar İş kolu: İş kolu, "her

türlü mali kuruluşlar, ticaret borsaları,kredi, esham ve tahvil borsaları, hertürlü büro ve benzeri kuruluşlar iledernekler, noterler, işçi ve işverenkuruluşları (istihdam büroları vb.),her türlü sınai, tarımsal ve hayvansalmaddelerin ve ürünlerin alımı ve sa-tımı, eğitim kurumları, sahne, perdeve benzeri gösteri sanatları, müzik,resim, heykel, dekorasyon, edebiyatve benzeri güzel sanatlarla ilgiliişler"i kapsamaktadır.

Ticaretin yanı sıra özellikle bilgiteknolojisi ve hizmet üretiminin öneçıkması, mal ve enerji üretiminin alt-yapısını oluşturması sonucu, günü-müzde büyük önem kazanmış, gerekişyeri ve işletme bazında, gerekse buiş kolunda çalışan işçi yoğunluğu açı-sından, iş kolları arasında en büyükişkollarından biri durumuna gelmiştir.

İşyerlerinin küçük ve dağınık ol-masının yanı sıra önemli bir bölümünde işverenin kendisinin ve yakınla-rının çalışıyor olması, yine bir çokişyerinde, işgücünün fazla bir nitelikgerektirmemesi, kaçak işçi çalıştır-manın yaygınlığı, kamu işyerlerindememurlaştırma ya da sözleşmeli per-sonel istihdamının yaygın biçimdeuygulanması, özelleştirmeyle birlikteişçi sayısında görülen azalma ve sen-dikasızlaştırma iş kolunda karşılaşılansorunların başında gelir. İş kolundakibir çok iş ve işyeri, belirli-belirsizzamanlı çalışmaya, taşeronluğa, öğ-rencilerin ve genç işçilerin istihdamınaaçıktır. Kadın işçilerin oranı ise işkolunda yüksektir.

Sürecek

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 25

Merhaba, Devrimci Okul okurla-rı. Bu haftaki konumuz, Örgüt Bilin-ci ve Örgüt Ruhu.

“Örgüt nedir”? diye başlayalımdersimize: "Belli bir amaç ve hedef-

ler doğrultusunda bir araya gelmiş,

kendi içinde bir program ve tüzüğe sa-

hip, ulusal, mesleki, ekonomik, din-

sel, sınıfsal, siyasal ya da benzer or-

taklıkları olan topluluk veya grup"

olarak tanımlanır. Ve bizim örgütten veörgütlü olmaktan anladığımız aynıamaç doğrultusunda ortak hedefi-miz olan devrim yürüyüşümüzde,devrimin ihtiyaçlarını karşılayacakpolitikaları üretmek ve bu politikalarıhayata geçirmektir.

Örgüt sadece maddi bir bütünolarak değerlendirilemez. Örgüt birruh ve duygu birliğidir. İdeolojik vesiyasi birliğin üzerine ruh ve duygu bir-liği kurulmadığında bir örgütten sözedilemez.

Örgütlü olmak sahip olduğumuzsınıfın ideolojisini her şart altında sür-dürmek ve düşmanın tüm saldırıları-na karşı koyabilmektir.

Öyle ki devrimcilik sürekli bir sa-vaş halidir. Her devrimcinin beyni-yaşamı, düzen ve devrim için bir cenkmeydanıdır. Ve kuşkusuz ki bu savaşınsonuçlarının en somut görüldüğü yer isepratiğimizdir. Örgüt bilinci ve örgüt ruhubu somutlukta kendini gösterir.

––Örgüt Bilinci ve Ruhu İleİş Yapmak Her KoşuldaDevrimi Savunmaktır

Her koşulda devrimin çıkarlarını,tavrını, politikalarını savunmak önem-lidir. Devrimciler tüm yaşamları bo-yunca burjuva ideolojisinin bombardı-manı altındadırlar. Bu durum sürekli birçatışma halini beraberinde getirir. Buideolojik bir savaştır. İdeolojik dona-nımımızı, Marksist-Leninist bakış açı-

mızı sağlamlaştır-dığımız, örgütün ta-vır ve politikalarınıiçselleştirdiğimiz,örgütle bütünleştiğ-miz noktada örgütbilincimiz güçlene-cek ve bu ruh ha-liyle savaşan ola-cağız. Örgüt bilin-

cimiz güçlendiği her noktada da girdi-ğimiz her çatışmada galip gelen, dev-rimci olan olacaktır.

Devrimin çıkarları, düzen-dev-rim çatışmasında bir adım öne geçenolmaktır.

Bu çatışmayı sürekli tutmadığımıznoktada, örgüt bilincini oluşturmadı-ğımız noktada galip gelen düzenin çı-karlarıdır.

Yaptığımız her işi bu bilinçle yap-

mak, attığımız her adımı örgüt bilin-ciyle atmak önemli ve gereklidir.

Örneğin bir mahallede, gecekonduyıkımlarına karşı bir faaliyet yürütü-yoruz. Bu faaliyet içerisinde halkla ku-racağımız bağ, örgütleyeceğimiz ey-lemler, alacağımız kararlar… Sonuç-ta neyi niçin yaptığımızın bilincinde ol-mamız gerekir. Aksi halde bir süre son-ra sadece söyleneni yapan oluruz. Buda bir süre sonra yürüttüğümüz çalış-mada söylenenden öteye gitmeyen,sonuç alınamayan, emek harcamamışolduğumuz sonucunu doğrurur. Yaptı-ğımız işin devrim için olduğunun bi-lincinde olmak, örgütlü ruh halinde ol-makla birlikte gelişir. Çünkü örgüt bi-lincini taşımak bu coşkulu ruh halinidoğurur. Bunu yaratan, örgüte olan gü-veni ve bağlılığıdır. Elbetteki bu gü-venin ve bağlılığın temelinde de ideo-lojik sağlamlığımız vardır.

Bu güven Niyazi Aydın'ın dilinde"Ben varsam Devrimci Sol vardır"

şeklinde somutlanır. Ben varsamumut da vardır. Bu söz büyük iddia vesorumluluğu barındırır. İfade ettiği gü-ven ve bağlılıktır.

Her devrimci bu misyonu üstlen-mek için kendisini geliştirmeli ve ye-nilemelidir. Hareketin ihtiyaçlarınabağlı olarak bu gelişimi sağlamalı veemek harcamalıdır. Aksi halde örgütbilincinden, sorumluluğu ve güve-ninden uzaklaşmış oluruz.

Örgüt ruhundan uzaklaşmak de-mek devrimin çıkarları için emekharcamamak demektir.

Örgüt bilincini taşımak yılgınlıkla-rın, baskıların karşısına inançla, karar-lılıkla yürüme iradesiyle çıkmaktangeçer.

––Örgüt Bilinci ve RuhuPratikte Yaptığımız İşteKendini Gösterir

Örgüt bilinci ve ruhu, iktidarıalma hırsı ve coşkusu günlük çalış-

malarımızda en küçük bir işi ör-gütlerken de ortaya çıkar. Veböylece örgütün programını dahasağlıklı hayata geçiren oluruz. Veyaptığımız işten sonuç alarakörgüt bilinciyle hareket ederiz.

Yaptığımız her işte aldığımızher görev ve sorumlulukta örgüt

bilinciyle hareket etme sorumlulu-ğunda olmalıyız.

Tarihimizde yer alan birçok deneyve bunun sonucunda oluşan tecrübe-lerden sonuçlar çıkarmalıyız. Halkave kendine güvenerek atmalıyız adım-larımızı. Halkımızla örgüt arasındaoluşturulan bağ, halka güvenmemiz-den geçer.

Halka güveneceğiz. Onları eğite-rek, birlikte değişip dönüşerek, dev-rimcileşerek yapacağız bunu. Bununise en somut olanı pratiktir. Pratiktegörev vererek, adım atmalarını sağ-layarak yapacağız. Kendimize ve ör-gütümüze güvendiğimiz, güvenimi-zi güçlendirdiğimiz noktada başarılısonuçlar alacağız.

- Örgüt bilinciyle hareket etmek;günlük yaşamımızda kitle ilişkilerindefaaliyet alanında, eylemde örnek ol-maktır.

- Kendimizden önce örgütün veyoldaşlarımızın güvenliğini alıp, ge-leceğini düşünmektir.

Ders: Örgüt Bilinci veÖrgüt Ruhu

Örgüt Bilincive Örgüt Ruhu

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!26

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

- Olmaz yapamam de-meden, her göreve hazırolmak, her ihtiyaca kar-şılık verebilmektir.

- Hata yapmadan,korkmadan, sorumlulukduygusuyla titizlikle ça-lışıp, emek harcamak de-mektir.

- Olayları çözümler-ken, değerlendirmelerdebulunurken sonuçtan de-ğil, neden-sonuç bağlantısını ku-rarak, hareket etmek ve sonucavarmaktır.

- Örgütlü mücadeleninin geliş-mesi için devrimci kişiliğini bü-yütmek, biçimlendirebilmektir.

- Halka duyduğu sevgiyi, dev-rime olan inanç ve coşkuyu herdaim diri tutmaktır.

- Adaletli, ilkeli olmaktır.

––Sorumluluk Duygusu,Örgüt Bilinci ve RuhununSonucudur

Devrime, halkımıza, yoldaşları-

mıza karşı sorumluyuz. Ve aynı şe-kilde kendimize de… Gerek gelişi-mimiz olsun, gerekse de eksiklerimiz,tüm bunlara sorumluluk duygusuylayaklaşırız. Eskinin yerine yeniyi koy-maya çalışırız. Bu noktada çaba har-camak örgüt bilincinin ve örgüt ru-hunu taşımanın sonucudur.

Yoldaşlarımızın eksiklerini ta-mamlamamak, olumsuzlukları olum-luya çevirmemek, eleştirmemek veeleştirinin, özeleştirinin gereklerini ye-rine getirmemek örgüt bilincindenuzaklaşmanın sonucunda olur.

Örgüt bilincinden, biz duygusundanuzaklaşmak bencilleşmektir. Devrime

değil, düzenin çıkarlarına hiz-met etmektir. Küçük bürjuva-zinin bireyciliği, otorite tanı-mazlığa, örgüt bilincinin za-yıflamasına neden olur.

Önderimiz, şehitlerimizörgüt bilincini yaşamları veölümleriyle somutluyor.

Her koşulda devrimin çı-karlarını düşünmek demek,Enginler gibi işkencelerde ölü-mü göze almaktır. Her koşulda

ve her yerde yüzümüzün örgüttenyana olmasıdır.

Bu bilinci taşımak ve örgüt ru-huyla hareket etmek için ideolojimizlene kadar bütünleşmişiz, örgütün po-litikalarını ne kadar kavrayıp hayatageçirebiliyoruz, değer ve gelenekle-rimizi ne kadar içselleştirmişiz tüm busoruları kendimize sormalıyız. Vedoğru cevapları alana kadar emek har-camalıyız.

Örgüt insanı olmak demek, ekipruhuna sahip olmak, örgüt bilincinesahip olmaktır.

"Nefret suçu" kavramı ilk olarak eşcinsellere yöneliksaldırılarda kullanılsa da başta reformist kesimler olmaküzere solun önemli bir bölümü tarafından hızla benimsendive yaygınlaştırıldı. Artık bu kavram faşist saldırılar, kontr-gerillanın katliamları için dahi kullanılır hale getirildi.

"Nefret suçu" kavramı için yapılan bir tanımlamada şöy-le denilmektedir: "Nefret suçları dünya çapında başta etnik,

ulusal ve dini kimlik, cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kim-

liği temelli olmak üzere; sağlık durumu, zihinsel ya da fiziksel

engellilik, toplumsal statü, siyasi ve felsefi görüş eğitim du-

rumu gibi özelliklere yönelik olarak da işleniyor. Bu suçlar

taciz veya hakaretten, mülk ve eşyalara zarar vermeye, okul

veya işyerinde zorbalıktan, kundaklama ve cinayete kadar

varabiliyor." Bu tanımda sayılanların çoğuna yabancı de-ğiliz elbet, ancak biz bunları bu güne kadar "nefret suçu" ola-rak değil "faşizmin baskısı" olarak tanımladık.

"Nefret suçu"na geniş bir çerçeve çizildikten sonra HrantDink'in katledilmesi, Zirve Yayınevi katliamı, Çingene hal-kımızın Manisa Selendi'den sürgün edilmesi, Kürt halkı-na yönelik baskılar, katliamlar gibi faşizmin işlediği tüm

suçlar "nefret suçu" olarak adlandırılabiliyor.Oysa bu tamamen sınıfsallıktan uzak bir yakla-şımdır. En hafif tanımıyla apolitikliktir. İster bi-linçli ister bilinçsiz yapılsın faşizmi yok saymak,

aklamak anlamına gelir.İster devletin bizzat kendi eliyle örgütlediği, ister ge-

rici faşist ideolojilerle halkın belli kesimlerini kışkırtma-sı sonucu gerçekleşen saldırılara "nefret suçu" denilmesidoğru değildir. Bu, saldırıların sınıfsal nedenini ortadan kal-dırır, gerçek sorumluların kim olduğunu bulanıklaştırır, fa-şist politikaları görmezden gelip gizleyerek konuyu basitbir adli olaya indirgemek olur. Faşizmin istediği de budur.

"Nefret suçu" söyleminin sol içinde yaygınlaştırılmasıbilinçli bir tercihtir. Bir ağız alışkanlığı değildir. Geçmiştesolun dilinde böyle bir tanım olmayıp sonradan girmiştir.1979'da Maraş Katliamı için kimse "nefret suçu" tanımı yap-mamıştır. Veya 1915 Ermeni Soykırımı, 6-7 Eylül için de aynıdurum geçerlidir. Geçmişte katliamların, sürgünlerin, soy-kırımların adı konulur, "nefret suçu" gibi söylemlerle yu-muşatılmazdı. Bugün "nefret suçu" gibi kavramların kulla-nılması açık ki, solda yaşanan dönüşümün sonucudur.

Faşizmin baskısını üstüne çekmek istemeyenler tepki çek-meyen bir dil, tepki çekmeyecek kavramlar keşfetmekte-dir. Biz dilimizi yumuşatmayız. Faşizmin katliamının da bas-kılarının da adını koyar, yaşananların bir kaç kişinin bireyselduyguları olmadığını biliriz ve doğru hedefi gösteririz. Nef-ret suçu değil, faşizmin baskı ve terörüdür.

SavaşanKelimeler

‘NEFRET SUÇU’

Yaptığımız işin devrim için olduğunun

bilincinde olmak, örgütlü ruh halinde

olmakla birlikte gelişir. Çünkü örgüt

bilincini taşımak bu coşkulu ruh halini

doğurur. Bunu yaratan, örgüte olan

güveni ve bağlılığıdır. Elbetteki bu

güvenin ve bağlılığın temelinde de

ideolojik sağlamlığımız vardır

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 27

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

Ülkemizde Gençlik

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,Cedide Abalıoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde,2012-2013 eğitim öğretim yılı ve toplu açılış töreninde ko-nuşma yaptı. Konuşmasında da kendisinin bile haberi ol-madan bir olayı aydınlatmış oldu. "Teröristler, anarşistleryetişmediği için mi imam-hatipleri kapattınız."

Erdoğan'a göre onlara mühalif olan, onları eleştiren,hiçbir zulme boyun eğmeyen, demokratik liseler isteyen,parasız eğitim isteyen herkes "anarşist, terörist"tir.

Niye imam-hatiplerde "Anarşistler, teröristler" yok?İmam-hatip liselerindeki öğrenciler kimler? Nasıl bir eği-tim alıyorlar? Alınan eğitimin içeriği nasıl?

İmam-hatip liselerinde okuyan öğrencilerde halk ço-cuklarıdır. İmam-hatip liselerinde okuyan öğrencilerindedüz liselerdeki öğrencilerden bir farkı yok. Fark sadecebu ülkeyi yönetenlerin imam-hatip liselerini arka bahçe-leri gibi görmeleridir. Fark sadece imam-hatip liselerin-de bilimsel bir eğitim değil gerici bir eğitime dayalı bireğitim sisteminin olması.

Bu eğitim sistemi imam-hatip liselerinde okuyan öğ-rencileri bilimsel bir eğitime değil, dogmatik bir eğitimemahkum ediyor. Bu nedenledir ki, imam-hatip liseleri dev-letin ihtiyaçlarına göre kullandığı liselerdir.

Erdoğan'nın "Dindar nesil yetiştireceğiz" dediği kesi-min kim olduğuna bakacak olursak: Dindar nesil Sivas'taAlevileri diri diri yakanlardır? Maraş'ta ana karnındaki be-bekleri katledenlerdir.

Başbakan demedi mi "şifre" skandalından sonra."İs-tesek bizde YGS'yi protesto edenlerin karşılarına 5-10bin gençi çıkarırız" diye. Bu düpedüz “imam-hatip lise-

lerinde okuyan öğrenciler benim neferlerim, ben onları banakarşı gelenler için kullanırım” demektir.

İmam-hatip liselerinden "anarşist terörist" çıkmaztabi. AKP'nin anarşist, terörist diye kastettikleri kişiler buvatan için emperyalizme karşı mücadele edenlerdir. Hal-kı için canını verenlerdir. Ya AKP’nin imam hatiplerin-den yetişen “dindar kesim”leri kimdir? Amerikan uşak-larıdır. Emperyalizmin işbirlikçiliğini yapanlardır. İs-lamcıların tarihi işbirlikçiliktir. Tarihleri boyunca em-peryalizme uşaklık yapmış, ülkemizde de halka karşı kontr-gerillanın kullandığı maşalardır.

Düzenin halkı sömürmesi, açlık ve yoksulluk karşısındaşükreden, boyun eğen, emekçi halkın mücadelesine engelolan kesimdir.

AKP, imam-hatip okullarıyla yoksul halkın inançları-nı sömürüyor. Çocuklarınızı imam-hatiplere gönderin di-yor. Kendi çocuklarını imam-hatip okuluna göndermiyor,Amerika’da özel okullarda okutuyor.

Liselerin örgütlenme potansiyeli yüksektir. Geçensene örgütlediğimiz "Füze Kalkanı Değil DemokratikLiseler İstiyoruz!" kampanyamız kapsamında liselileriharekete geçirmeye çalıştık. Türkiye'nin bir çok yerindeçadır açtık. Defalarca saldırıya uğradı çadırlarımız. Kam-panyamız bize göstermiştir ki, liseliler örgütlenebilir. Li-seliler harekete geçirilebilir. Geçirildiğinde büyük bir güçolur. Erdoğan'ında korkusu budur. Bu yüzden halkını va-tanını seven liselilere "terörist" diyor.

Erdoğan'ın korkusunu gerçek kılacağız. İmam-hatip li-sesi öğrencileri de halk çocuklarıdır. Tüm halkın çocuk-larını örgütleyeceğiz.

GençliğinGündeminden

Başbakanın İtirafı: “İmam-Hatip Liseleri Sivil Faşist Yetiştirme Yerleridir!”

Yeni eğitim yılına daha başlamadan ülkemizin dört biryanından 4+4+4 eğitim sistemine karşı tepkiler yüksel-meye devam ediyor. AKP’nin istediği gerici gençliği ya-ratmak için tasarladığı 4+4+4 eğitim sistemine karşı herk-es tepkili. Tüm liseliler biliyor ki bu sistem bilimsellik-ten uzaktır. Genel geçer bilgilere ve ezbere dayalı olansistemlerinde, şimdi gericilikten başka ezberleyecek birşey de yok.

Bizler Liseli Dev-Genç’liler olarak “Parasız EğitimSınavsız Gelecek Hakkımız” kampanyasına devam ede-rek eğitimin halk için olmasını, bilimsel demokratik bireğitim olmasını istemeye devam edeceğiz. Liselerimi-zi iktidarın istediği gibi yönetmesine ve 4+4+4 eğitim sis-teminin getirdiği bütün gericiliğe karşı mücadele edeceğiz.

Mahallelere zorla kurulan İmam Hatip Liselerinde deörgütleneceğiz. Mahallesinde veya semtinde tek olduğuiçin zorunluluktan imam hatip lisesine giden liselilerlede birlikte bu sisteme karşı mücadele edelim. Düşmanınher saldırısını birkoza dönüştüre-bilmek bizim eli-mizde. Halkınhiçbir kesimininmemnun olm-adığı bu sistem-de tüm liseler,tüm liseliler bi-zim olacak!

Li̇seli̇ Dev-Genç’li̇ler, 4+4+4 Geri̇ci̇ Eği̇ti̇m Si̇stemi̇ne KarşıParasız, Bi̇li̇msel, Demokrati̇k Eği̇ti̇m Mücadelesi̇ Veri̇yor!

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!28

Ülkemizde Gençlik

AKP'nin 4+4+4 formülüyle isim-lendirilen eğitim sistemi resmi olarakgeçtiğimiz hafta başladı. Böylelikle8 yıllık zorunlu eğitim uygulamasıkaldırılarak, yerine 12 yıllık zorun-lu-kademeli eğitim getirildi.

Neredeyse her sene yapılan sistemdeğişiklikleri, AKP’nin “dinci” ne-siller yetiştirme amacına hizmet edi-yor. Kendi kadrolarını yetiştiren,devleti tüm kurumlarıyla ele geçirenve hala da geçirmeye devam edenAKP, eğitim sistemindeki bu köklüdeğişiklikle din eğitimini yaygın-laştırmak istiyor.

Nisan 2012’de yürürlüğe giren ya-sadan tam 17 milyon öğrenci etki-leniyor. 17 milyon öğrenciye eğitimverecek öğretmen sayısı ise 800 bin.Bunlardan 2,7 milyon öğrenci ile 104bin öğretmen İstanbul’da bulunuyor.

4+4+4’e göre eğitim sistemi 3’ebölünüyor: Her biri 4’er yıl olmaküzere ilkokul, ortaokul ve lise…

5. sınıfa başlayacak 1 milyon228 bin öğrencinin 98 bini İmamHatip ortaokuluna gidecek.

Seçmeli dersler şöyle: Kuran-ıKerim, Hz. Muhammed’in Haya-tı, Temel Dini Bilgiler ve Kürtçe.

Sadece 5. ve 9. sınıf öğrencileri-ne verilen seçme hakkı için, 10-12Eylül başvuru süresi olarak belirlendi.Bir genelge ile duyurulan bu süre, ön-cesinde velilere açıklanmadı. Yani“seçme” hakkını veren devlet, süreyikısa tutarak ve önceden duyurusu-nu yapmayarak, hakkı geri almışoldu. Seçmeli derslerin okullar açıl-madan seçilmesini dayatan devlet,bir katakulliye getirerek, dini eğitimitüm öğrencilere vermek istemekte-dir. Karşı çıkan olursa da, “Sen di-

nini öğrenmek istemiyor musun?”

diyerek baskı altına almaktadırlar.Genelgeden haberi olmadığı için se-çim yapamayan öğrencilere, okulidareleri kendi istedikleri dersleri ve-recekler…

Sabahçı-öğlenci eğitim düzeninegeri dönülürken; yabancı dil eğitimiilkokul 2. sınıftan itibaren başlayacak.

Yaklaşık 1 milyon 200 bin öğrencizorunlu liseye başlayacak.

Bir yandan 4+4+4 eğitim sistemihayata geçerken; öte yandan Eko-nomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü(OECD), Türkiye'deki eğitim siste-miyle ilgili yeni bir rapor daha ha-zırladı. "Eğitime Bakış 2012" baş-lıklı rapor, ülkelerin eğitim sistem-lerini birbirleriyle kıyaslıyor ve bir sı-ralamaya koyuyor. 2010 yılı verile-rine dayanılarak yapılan rapora göre,Türkiye OECD ülkeleri arasındason sıralarda yer alıyor.

OECD'nin verdiği bilgilere göre:Nüfusun %58’i ilkokul mezunu. Nü-fusun %11’i ortaokul eğitimi alırken;ancak %10’u liseye gidebiliyor. Üni-versitelilerin oranı ise %13…

“Türkiye’de öğretmen başına dü-

şen öğrenci sayısı ilköğretimde 21.7,

liselere 17,6 kişi… Raporda yer

alan en yeni Türkiye verisi olan

2000’de Türkiye, eğitime milli geli-

rin yüzde 2,5’ini ayırmış.” (İsmet Öz-kul, HaberTürk, 15.09.2012)

Eğitimine gelirinin yüzde 2,5’iniayıran bir devletten ne beklenebilir?Eğitim her şeyin temelidir. AKP iseeğitimi paralı yapıyor, parasız eğitimhakkını anayasadan çıkartıyor, eği-

time az bütçe ayırıyor, eğitimi geri-cileştiriyor… Okullar ticarethane,öğrenciler de işçi olarak görülüyor.

4+4+4 ile çocuklar 9 yaşından iti-baren imam hatip ve meslek lisesi eği-timlerine yönlendirilecek. 4 yıllıkmesleki eğitimin ardından 13 yaşındakiçocuklar “stajyer” adı altında çalıştı-rılacaklar. Çocuklarımızı çalıştırarak,işlerini bedavaya yaptıracaklar. Bunedenle 4+4+4 sadece bir eğitim so-runu değil, aynı zamanda işçi sınıfınınhaklarına yapılan bir saldırıdır da…

5 işçi çalıştıran işyerleri dahi ar-tık stajyer işçi çalıştırabilecek. Böy-lelikle çocuklarımız daha okul ça-ğında ucuz iş gücü olarak kullanıla-caklar. AKP, stajyer işçi ücretlerini dedüşürdü: “Yine Torba Yasa ile staj-yerlerin ücretleri brüt asgari ücretinyüzde 30’undan net asgari ücretinyüzde 30’una indirildi. Bu ücret,20’den fazla işçi çalıştıran işyerle-rinde aylık 200 TL dolayına,20’den az işçi çalıştıran işyerlerindeise 100 TL’nin altına düşüyor.”(Atilla Özsever, Yurt, 14.09.2012)

4+4+4, gençlerin eğitimle zaptu-rapt altına alınmasıdır. Sistem dayat-malarla kendi işçisini yaratmak dışındabir şey yapmamaktadır. İhtiyacı ol-duğu kadar eğitim verecektir yine…Daha fazlasını değil… Eğitim sistemi,düzenin kendi varlığını devam ettire-

bilmesi için gerekli olan kadarınıöğretmek üzerine kuruludur. Ma-kinayı kullanabilecek kadar teknikbilgi, bilgisayardan anlayabilecekkadar İngilizce…

AKP’nin “yenilik” diye gös-terdiği, “atılım” diye lanse ettiğiher uygulama aslında tekellereucuz-yeterli bilgiye sahip işgücü-nü hazırlamanın yöntemleridir.

4+4+4’e karşı eğitim hakkı-mıza sahip çıkalım.

Parasız Eğitim, Sınavsız Ge-lecek Hakkımız, İstiyoruz Ala-cağız!

OECD'nin verdiğibilgilere göre: Nüfusun%58’i ilkokul mezunu.

Nüfusun %11’i ortaokuleğitimi alırken; ancak

%10’u liseyegidebiliyor.

Üniversitelilerin oranıise %13…

4+4+4 SÖMÜRÜNÜN FORMÜLÜDÜRÇÖZÜMÜ HAK ALMA MÜCADELESİDİR

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 29

Ülkemizde Gençlik

Ülkemizde yoksulluk sınırınınaltında yaşayan 11 milyon 600 bin in-san var. Bu tablo AKP politikaları-nın bir sonucudur. Sağlıkta dönüşümadı altında sağlık hakkımızın gaspedilmesi, işten atıldıkları için direnenişçilere yapılan saldırılar, emekçihalkımızın kıdem tazminatını gaspedilmesi, kamu emekçilerinin grevhakkının yasaklanması, kentsel dö-nüşüm adı altında evlerimizin yıkıl-mak istenmesi ve daha sayabilece-ğimiz birçok saldırı. Hepsi AKP’ninişbirlikçi politikalarının sonucudur.Ülkemizi ABD’ye patronlara peşkeşçeken AKP’nin yarattığı tablodur; 11milyon 600 bin yoksul halk.

AKP'nin saldırılarının temel he-deflerinden biri ise gençliktir. Çün-kü gençlik bu ülkenin hep en dinamikve direngen kesimi olmuştur. Ülke-miz gençliği her zaman bağımsız-lıktan yanadır. Kendini halktan ayrıgörmemiştir, emperyalist saldırgan-lığa karşı halktan yana tavır almıştır.

AKP harçların kaldırılmasını eğitimiparasız yaptık diye halka anlattı ama or-tada böyle bir durum yok. Yasayagöre sadece 1. öğretimde okuyan öğ-renciler harç ödemeyecek. Derstenkalanlar ders başına para ödeyecek, sı-nıf tekrarı yapanlar ve 2. öğretimdeokuyanlar için harçlar daha da zam-landı. Yine yabancı dilde öğrenim gö-renler de harç ödemeye devam ede-

cekler. Benzer bir durum açıköğretimdede uygulanmaya başladı. 250 liralıködenen harcın adı değiştirildi ve sade-ce 205 liraya indirildi. Ayrıca ulaşımada yüzde 50'ye varan zamlar yaparaköğrenciler üzerinden uyguladığı sö-mürüyü dengeledi.

AKP nin tüm bu saldırılarınınarkasında gençliğin örgütlenmesikorkusu var. Bu korkuyu en açık ola-rak AKP, tüm illerde Gençlik Fede-rasyonu’na yaptığı saldırıda 100’e ya-kın arkadaşımızı işkencelerle göz-altına alıp, 39 arkadaşımızı tutukla-yarak gösterdi. 5-6 ay dava açılma-dan, neyle suçlandıklarını bilmedentutuklu kalan birçok arkadaşımızdaha sonradan serbest bırakıldı. Amaaynı gerekçelerle tutuklanan birçokarkadaşımız hala içeride. Tutuklananarkadaşlarımızın işledikleri “suçlar”ise; milyonlarca insanın katıldığı 1Mayıs’a katılmak, Amerika’nın Ma-latya Kürecik’te kurduğu füze kal-kanına karşı olmak, PARASIZ EĞİ-TİM istemektir. Erdoğan harçlarıkaldırdık diyor, AKP’li bakanlar An-kara’da 1 Mayıs’a katılıyor, ama bizaynı eylemlere katılıp aynı talepleridile getirince tutuklanıyoruz.

AKP’nin saldırırken bu kadarpervasız olmasının sebebi halkın ör-gütsüzlüğüdür. Bu saldırıları dur-durmanın, haklarımızı geri almanınyolu daha çok örgütlenmek ve dev-

letin uyguladığı bu saldırılara karşı di-renen tutsakları sahiplenmektir. Tut-saklarımız verdiğimiz mücadeleninve devletin uyguladığı faşizmin ka-nıtıdır. Ülkemizde mücadele bedel-lerle sürüyor. Bu bedel bazen infazedilmek, bazen linç edilmek bazen detutsaklık oluyor.

Halklara uygulanan sömürü poli-tikasına karşı en kararlı, ısrarlı mü-cadeleyi veren ve bedeller ödeyenDev-Genç’liler olarak tutsaklarımı-zı sahipleniyoruz ve bu adaletsizliğiteşhir ediyoruz. Bizler tutsaklarımıziçin gerekirse tutsaklığı, şehitliğigöze alanlarız ve tutsak Dev-Genç’li-ler serbest bırakılana kadar, dışarıdatek bir insanımız kalsa dahi, AKP ik-tidarının karşısında haykırmaya de-vam edeceğiz. Tüm halkımızı da buhalkın onurlu evlatları Dev-Genç’li-leri sahiplenmeye çağırıyoruz.

-Komplalarla tutuklanan Dev-Genç’liler serbest bırakılsın!

-Füze kalkanına karşı oldukla-rı için tutuklanan Gülşah ve Meralserbest bırakılsın!

-1 Mayıs’a katılmak, Grup Yo-rum konserine katılmak, parasızeğitim istemek suç değildir!

-AKP parasız eğitimi getirdiği-ni söylüyor, parasız eğitim iste-yenler hala içeride!

-Yaşasın Dev-Genç, YaşasınDev-Genç’liler!

Halk Cephesi, 15 Eylül tarihinde Ankara’da gerçek-leştirilen 4+4+4 Mitingi öncesinde çağrı amacıyla eylemyaptı.

13 Eylül günü Cevahir Alışveriş Merkezi önünde top-lanan Halk Cepheliler, “AKP’nin Gerici-Faşist Eğitim Sis-temine Teslim Olmayacağız-Halk İçin Parasız, BilimselEğitim İçin Ankara’ya Gidiyoruz” pankartını açtılar. Ey-lemde açıklamayı Nursel Tanrıverdi okudu. Tanrıverdi;“4+4+4 eğitim sistemiyle, yoksul halk çocuklarının

eğitim hakkının gaspedildiğini, dindar, kader-ci, boyun eğen, emper-yalizmin işbirlikçisi, ge-

rici-faşist bir toplum yaratılmak istendiğini, çocuklarımızazorunlu din dersinin dayatıldığını belirtti. AKP’nin ge-rici-faşist eğitim sistemine karşı 15 Eylül’de Ankara’daolalım çağrısı ile eylem sonlandırıldı.

Eylem sonrasında Mecidiyeköy Metrobüs girişine ka-dar bildiri dağıtıldı. Eylem boyunca ve bildiri dağıtımısırasında yoğun polis ablukası yaşandı. Eylem, “ParasızEğitim, Parasız Sağlık”, “Zorunlu Din Dersi İstemiyo-ruz” sloganları atılarak bitirildi.

Komplolarla Tutuklanan Dev-Genç’lileri Mücadelemizle Zulmün Elinden Alacağız!

Gençlik Federasyonu’ndan

4+4+4, Parasız Eğitim Hakkımızın Çalınmasıdır!4+4+4 Eğitimin Gericileştirilmesidir! İzin Vermeyeceğiz!

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!30

Hüseyin Aykol “Aykırı Kadınlar/Osmanlı’dan Gü-nümüze Devrimci Kadınlar” adında bir kitap yazmış.

Aykol kitabında 49 kadına yer vermiş. Bunlarıniçinde örgütümüzün önder kadrolarından Merkez Komiteüyesi Sabahat Karataş ve Dünyanın ilk kadın ÖlümOrucu şehidi Ayçe İdil Erkmen de yer almaktadır.

Şehitlerimizle ilgili anlatımların içeriğine ilişkineleştirilerimiz olmakla birlikte esas olarak eleştirimizböyle bir kitabı yazarken Hüseyin Aykol’un göstermişolduğu sorumsuzluğadır.

Aykol kitabının önsözünde “bu kitapta yapmaya

çalıştığımız, önder durumdaki kimi kadınların mücadele

dolu yaşamlarının gelecek nesillere aktarmaktır” diyor.Fakat kadınların mücadele dolu yaşamlarını geleceknesillere aktarırken hiçbir sorumluluk duymadığını gö-rüyoruz.

Kitabınızda şehitlerimize yer verirken kimdenizin aldınız?

Yaşamını ideallerine, inancına, örgütüne adamış şe-hitlerimiz hakkında bir şeyler yazarken önce o kişilerinörgütüne sormanız gerekmiyor muydu?

Önder kadınların mücadele dolu yaşamlarını geleceknesillere böyle mi aktaracaksınız?

Yazdıklarınızı kime sorarak yazdınız? Kimden izinaldınız? Gelecek nesillere aktaramaya çalıştığınızbilgilerin doğruluğunu onaylatmak için o kişilerinörgütüne sormanız gerekmiyor muydu?

Gerekiyordu. Burjuvazi bile bu tür durumları içinyasal düzenlemeler getirmiş.

Ama Hüseyin Aykol, sol’a akıl vermekten geri kal-

mazken burjuvazinin bile duyduğu sorumluluğu duy-muyor. Tam bir keyfiyet; eline kalemi alınca istediğigibi yazmayı kendine hak görüyor.

Dünya mücadele tarihine mal olmuş şehitlerimizhakkında örgütünün izni olmadan istediğiniz gibibiyografi yazıp kitabınıza koyamazsınız. Bu sorumsuzlukve saygısızlıktır.

Böyle yaparak ne kadınların mücadelesine saygınızolur, ne gelecek nesillere bir katkınız olur.

Aykol, kitabın önsözünde “Ulaşılabilir durumda

olanlara da ulaşıp, bulduğum yaşam öykülerini bir

kez daha doğrulattım” diyerek bu kitabı yazarken nekadar sorumluluk duyduğunu söylüyor.

Peki bize neden ulaşmadınız? Biz sizin ulaşamaya-cağınız bir yerde miyiz?

Bizim şehitlerimiz hakkında istediğiniz gibi bir bi-yografi yazıp kitabınıza koymanız ilkeli değildir.

Eğer birazcık sorumluluk duysaydınız, birazcık say-gınız olsaydı birincisi; o kişilerin örgütünden izinalmanız gerekirdi.

İkincisi oradan, buradan bulduğunuz bilgilere daya-narak biyografi yazmayı kendinizde hak görmezdiniz.

Hiç kimse bir örgütün merkez komitesine kadargelmiş ve devrimci yaşamının büyük bir bölümünüillegal mücadele içinde geçiren bir devrimci hakkındaörgütü kadar doğru ve gerçek bilgiye sahip olamaz.

Ama Aykol sorumsuzca kendine göre bir biyografiyazmayı muktedir görüyor. Bu küçük burjuva aydınküstahlığı değilse nedir?

Hüseyin Aykol kitabında şehitlerimize yer verirkenbunu bize sormadığı için, şehitlerimiz hakkında yazdığıbiyografinin doğruluğunu onaylatmadan yayınladığıiçin sorumsuzluk ve saygısızlık yapmıştır. Şehitlerimizadına örgütünden özür dilemelidir.

Hüseyin Aykol’a:“Aykırı Kadınlar” Kitabı Üzerine!

Yürüyüş dergisini Tür-kiye’de haftalık 30 bine çı-

karmak için toplantılar yapıyorduk… O zaman haftalıkbizim dağıttığımız dergi sayısı 350’di. Daha ilk başlardabu sayıya çıkmamızın imkansız olduğunu söylüyordubir arkadaşımız.

Her ayın başında dağıttığımız sayının üstüne 100-150 dergi eklenecekti. Zor bir görev olduğunu biliyorduk,fakat istediğimizde başaramayacağımız bir iş olamaya-cağının da bilincindeydik.

Haftalar, aylargeçtikçe ilk dağıt-tığımız sayının ikikatına çıkmıştı der-

gi sayımız. Artık yapamayacağız, edemeyeceğiz diyenarkadaşlarımız, şu anki dağıttığımız dergi sayısının ikikatını dağıtabileceğimizin planlarını yapıyorlardı. Dergidağıttığımız yerleri hiç dergi götürmediğimiz yerlerlekıyasladığımızda, dergimizi çok sınırlı yerlere ulaştır-dığımızı görürüz. Bu durumda önümüze koyduğumuzhedefe ulaşmanın hiç de zor olmadığını görürüz. Yaniişin içinde emek, yaratıcılık, irade olunca, üstesindengelemeyeceğimiz, yapamayacağımız hiçbir iş olmaya-cağının bilincine vardık.

Hayatın Öğrettikleri

İşlerimize İki Elle Değil, Dört Elle Sarılacağız!

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 31

26 Eylül 1999 sabahı, her sabaholduğundan daha erken kalktı ÖzgürTutsaklar. Ankara Ulucanlar Hapis-hanesi'ndeki katliam saldırısı ve ÖzgürTutsakların ölümüne direnişi sürerken,saldırıyı öğrenen diğer hapishaneler-deki Özgür Tutsaklar da operasyonudurdurmak ve katillerden hesap sormakiçin harekete geçiyordu. Ulucanlar'dasilahlara, bombalara, işkencelere karşıdirenen devrimci irade, tüm hapis-hanelerde öfkeye, hesap sorma bi-lincine dönüşerek katliamcılara sal-dırıyordu. Ulucanlar'da akan kan,düşmanın umduğunun aksine korkuyudeğil öfkeyi, yılgınlığı değil kararlılığıkörüklüyordu.

Ulucanlar'da 4. koğuşun ahşapçatısından yükselen alevler, İsmet'in,Aziz'in, Ahmet'in ve diğer şehitleri-mizin kanlarıyla kızıllaşıyor, kızıl-laştıkça daha da yükselerek direnişinsıcaklığını diğer hapishanelere taşı-yordu. Bu sıcaklıkla kapılar patlatılıyor,maltalar, bloklar işgal ediliyor, rehinleralınıyor ve birçok hapishanede "Ya-şasın Ulucanlar Direnişimiz" sloganıhaykırılıyordu. Sağmalcılar'da, Üm-raniye'de, Çanakkale'de... kurduklarıbarikatların üstünden hapishanelerikuşatan asker ve polislere seslenentutsaklar, "Yoldaşlarımızın intika-mını alacağız. Devletinize söyleyin,bu barikatlar sizi koruyor" diyordu.

Ulucanlar’da kurşunla, bombayla,işkenceyle, kanla vahşetle saldırarakkatleden düşman, karşısında bu kabınasığmaz öfkeyi ve cüreti buldu. Bu öfkeve cüretle katliamın hesabını sormakiçin harekete geçti Özgür Tutsaklar...

Bayrampaşa Hapishanesi26 Eylül gecesi Ankara Ulucanlar'da

katliam amaçlı bir saldırı ve direnişyaşandığı duyulur duyulmaz, Bay-rampaşa Hapishanesi'ndeki tutsaklarharekete geçer. Parti-Cephe tutsakla-rının Ulucanlar'daki saldırıyı durdur-mak için rehin alma eylemi önerisidiğer CMK üyeleri tarafından önemlibir tartışma yaşanmadan kabul edilir.

4 gardiyan rehin alınır. Düşmanınsaldırılarına karşı şebeke ve koğuşlardada barikat hazırlıkları yapılır. Hapishanemüdürü aracılığıyla “Ulucanlar'dakioperasyonun durdurulması” talebiniAdalet Bakanlığı'na bildiren CezaevleriMerkezi Koordinasyonu Yürütmesi,katliamın hesabının sorulacağını ka-muoyuna ilan eder. Devletle görüş-

melerin yürütüldüğü Bayrampaşa Ha-pishanesi'nde, Parti-Cephe tutsakları,son ana kadar direnişi disiplinli birşekilde sürdürür.

Uşak HapishanesiUşak Hapishanesi'nde çeşitli da-

valardan kadın devrimci tutsaklar, 26Eylül sabahından itibaren barikat di-renişine başlarlar.

Ümraniye Hapishanesi İlk anda 9 gardiyan rehin alınır. Sabahsaatlerinde idareyle görüşen temsilciler,Ankara'daki katliam operasyonu dur-durulmazsa hapishaneyi başlarına yı-kacaklarını belirtirler. 27 Eylül'deÜmraniye Hapishanesi'ndeki CMKbiriminin kararıyla idare blokunu işgaleden devrimci tutsaklar, 3 gardiyanıdaha rehin alır. Hapishanenin yanpenceresinden, hapishane önünde bek-leyen tutsak aileleri ve gazetecilereyönelik konuşmalar yapılır. Penceredenaşağı pankart sallandırılır. Çıkan ça-tışmada bir DHKP-C tutsağı kafasın-dan gaz bombası mermisiyle yaralanır.

Bergama HapishanesiDevrimci tutsaklar, katliamı öğ-

renmeleriyle birlikte alt maltayı elegeçirip barikat kurarak 5 gardiyanırehin alırlar. 27 Eylül gecesi tutsaklarınbarikatına idare blokundan yaklaş-maya çalışan askerler taş ve sapanlapüskürtülür.

Gebze Hapishanesi Devrimci tutsaklar, 26 Eylül sabahı2 ikinci müdür ve 19 gardiyanırehin alarak direnişe katılırlar. 27Eylül'de 2 kadın gardiyanı serbestbırakan tutsaklar, anlaşmanın sağ-lanmasıyla birlikte direnişi sonaerdirir.

Çankırı HapishanesiBir başgardiyan ile 10 gardiyan

rehin alınır. Adliler eylemin ama-cını açıklayan devrimci tutsaklara,kendilerinin de eyleme katılmayı

istediklerini, direnişe sonuna kadardestek vereceklerini söylerler.

Diğer Hapishaneler veAnlaşmaAydın Hapishanesi’ndeki tutsaklar,

Ankara Ulucanlar katliamından 1 saatönce saldırıya uğramışlardı zaten.Asker ve gardiyanlar tarafından koğuşduvarları kırılarak, içeriye gaz bombasıatıldı. Tazyikli su sıkıldı. Cop, demir239 çubuk ve dipçiklerle koğuşlaragiren işkenceciler, tutsakları öldüresiyedövdü. Koğuşlardaki yiyecekler, gi-yecekler, yatak yorgan gibi eyşalartalan edildi. 3 saat süren operasyonda,görüşler engellenerek operasyon, 'sa-yım vermeme eylemi var' denilerekgizlendi. Bursa, Adana Kürkçüler veCeyhan hapishanelerindeki devrimcitutsaklar ise sayım vermeme ve maltaişgali eylemleri ile direnişe katıldılar.Devrimci tutsakların bulunduklarıtüm hapishanelerde rehin alma, maltaişgali, sayım vermeme gibi değişikbiçimlerde süren direniş, CezaevleriMerkezi Koordinasyonu ile AdaletBakanlığı arasında varılan anlaşmasonucu tüm hapishanelerde aynı andabitirildi.

GÜNÜMÜZÜ AYDINLATAN

Ulucanlar Katli̇amı Devri̇mci̇Tutsakları Tesli̇m Alamadı,

Di̇reni̇ş Büyüdü!

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!32

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

Tedavi olmak, sağlıklı bir yaşamsürdürmek tüm halkın en temel hak-larından birisidir. Ülkenin gelişmiş-liğini sağlık sistemindeki uygulama-larla da hesaplayan egemenler, dahaçok kendi ceplerine giren parayı he-saplıyorlar. Yoksa kimse bizim sağlıklıyaşam sürdürme hakkımızla ilgilen-miyor.

Kronik bir hasta eczaneye gidipistediği zaman ilacını alabilmelidir.Bu en doğal olanıdır. Oysa işleyişteböyle değildir. Kalp hastasısınız, farketmediniz ve ilacınız bitti ve hızlailaca ihtiyacınız var... Sağlıkta dö-nüşümden önce bu ilacı gidip ecza-neden alabiliyorken; şimdi doktoragitmeden alamıyorsunuz. Hastalığınızaynı, seyri aynı... Sağlık durumunuzdabir değişiklik yok ama ilacınız bitti-ğinde her defasında doktora gitmenizgerekiyor.

"74 yaşındayım. Birçok hastalıksonucu her gün 15 çeşit ilaç (raporlu)kullanıyorum. Son aylarda emekliaylığımdan yüzde 4 civarında kesintiyapılıyor. En son Eylül 2012 aylı-ğımdan 35 lira kesildi. Geçen ay 45lira kesildi. E-devlette incelediğimde9 Temmuz'da sağlık ocağında ilaç-larımın bir kısmını yazdırdım. 24lira muayene ücreti ve reçete, ilaçfarkı gibi kesintiler var. Kullandığım15 ilacın her birinin ilaç adetleriaynı olmadığı için bitiş tarihleri dedeğişiyor. İcabında ayda 2 defa reçeteve ilave ilaç parası ödemem gereke-cek. Ne yapmam gerek bilemiyorum...Devlet herhalde ilaç içmeyin, biz debir an evvel bu yüklerden kurtulalımdiye düşünüyor..." (HaberTürk,18.09.2012)

Halkı çaresiz, aciz bir durumdabırakan devlet, devlet değildir. ÖnderAydinç isimli bir gazete okurununbu mektubu, sağlıktaki sömürünün

büyüklüğünü ortaya koyanörneklerden sadece birisidir.15 ilaç için 15 defa doktora

gitmek gerekiyor. Sadece reçeteyazdırmak için 15 defa doktora git-tiğinde 360 lira ödemesi gerekiyor.İlaç paraları da cabası...

Bu düzende adalet yoktur. Adalet olsa, kronik bir hastanın,

ilacını gerektiğinde eczaneden al-masını olanaklı kılması gerekir. Teşhisbir kez yapılır ve tedavi süreci has-tanın lehine düzenlenmelidir. Has-taneye gelemiyorsa, doktor evine git-melidir; ilacını alamıyorsa alabilmesiiçin gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.Sağlık hizmetleri parasız olmalıdır.Yani özetle sağlık halktan yana,halkın ihtiyacına göre, halk için ol-malıdır. Temel olan sağlık sigortaları,sağlık politikası değil, halkın bizzatkendisidir.

Ama halkı otobanda giderken,köprüleri geçerken her defasındapara vermeye zorlayan, kanıksatanbu devlet, bir ilaç için doktora gitmeyide kanıksatacaktır. Eğer biz bu uy-gulamayı kabul etmez ve direnmezsektabii...

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK),ilaç alımındaki bu uygulama ile heradımda hastaların üzerinden para ka-zanıyor. Kronik hastaların ilaç almasıiçin 15 günde bir doktora gitmeyive her defasında 8 lira muayeneparası ödemeyi şart koşan devlet,eczaneden ilaç alan hastaya da ilaçbedelinin yüzde 10'unu ödemeyi da-yatıyor. Oysa hasta ilaçlarını ecza-neden direk alabilme hakkına sahipolsa, sağlık alanını pazar haline çe-virenler bu kadar para kazanamaya-cak.

Ama kronik hastalar Türkiye'de30 milyonluk bir "pazarı" temsil edi-yorlar. TÜSİAD'ın bu sene hazırlattığı"Sürdürülebilir Sağlık Sistemi İçinKronik Hastalık Denetiminde Elek-tronik Sağlık Kayıtlarının Rolü"

başlıklı rapora göre, Türkiye'de 30milyon kronik hasta var. Diğer birdeyişle, 30 milyon düzenli "müşte-ri"... Ölümlerin yüzde 60'ı da kronikhastalıklardan kaynaklanıyormuş.

Bizim hastalığımız onların kararacıdır. Bizim ölümümüz onlarıncebine para girmesi demektir. Sağlıklıolmak değil de hastalıklı olmak parakazandırdığında da, kimse hastanıniyileşmesini istemeyecektir, istemez.

Sağlık alanındaki tekeller, sömü-rünün sürekliliği için sağlıklı bir ha-yattan ziyade sağlıksız bir hayattanyanadırlar.

TV programlarında, gazetelerde,her yerde sağlıklı beslenme, sağlıklıyaşam üzerine atılan palavralar bunedenle ciddiye alınmamalıdır. Düzenher şeyiyle pisliğe batmıştır. Neresinitutarsanız elinizde kalır... Kilo ver-diren, yüz gerdiren, kırışıklık azaltanne varsa bilinmelidir ki, sağlık te-kellerinin reklamıdır, para kazanmaaraçlarıdır... Bir yandan ürünlerinibize satmaya, bizi bağımlı hale ge-tirmeye çalışırlar, şişmanlatır ve sağ-lıksız hale getirirler; diğer yandanda kilo vermeyenleri aşağılarlar...

Sağlıksızlığın, hastalıkların kay-nağı bu düzendir. Sağlıkta halktanyana bir dönüşüm yapılması isteni-yorsa, önce bu düzene karşı mücadeleedilmelidir. Fast-food yiyecekleri ya-panla, şişmanlığa karşı ilaç satanşirket aynı ise orada bir sorun vardır.Bu nedenle halk olarak biz çalınanemeğimize, sağlığımıza, geleceğimizesahip çıkmalıyız. Devlet bir gecedeçıkardığı yasalarla bizi bir metayadönüştürememelidir.

Susarsak sürünmek var, ölüm var,sesimizi çıkartırsak kazanacak hak-larımız var... Susmayalım, mücadeleedelim.

AKP, Hastaların İlaç Hakkını da Ticarete Döktü

Sağlık Hakkımızı, Para Kazanma Aracı Haline

Getirenlerden Hesap Soralım!

Sağlıklı veGüvenli

Bi̇r YaşamHakkımızdır

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 33

Geçtiğimiz günlerde Libya'daAmerikan büyükelçisiyle birlikte dörtelçilik görevlisinin öldüğü eylemsonrasında ABD Dışişleri BakanıHillary Clinton, "Özgürleştirdiğimizbir ülkede bu nasıl olabilir" diyetepki göstermiş...

Bu nasıl mı oluyor? Bunun içinçok düşünmeye gerek var mı acaba?Bunun için işgaliniz, çapulculardanoluşturduğunuz katiller ordusu eliyleyaptığınız katliamlar, yakıp yıktığınızevler, bombaladığınız kentlerdekihalkın yaşadığı acılar, en iğrenç iş-kencelerle linç ederek katlettiğinizLibya lideri Kaddafi'nin öfkesiyeterli değil midir acaba?

Amerikan emperyalizminin yö-neticileri ve işbirlikçileri konuşurkenduyan; sanki hiçbir suç işlememişlerde durup dururken bu kadar olayyaşanıyor ve halkın öfkesi bu kadarbüyük bir tepkiyle sokaklara taşıyorsanır...

Emperyalizmin ve İşbirlikçilerinin Suçları Saymakla Bitmez...

Ortadoğu halklarına karşı emper-yalizmin saldırılarının, katliamlarınınve genel olarak suçlarının haddi he-sabı yoktur... Şimdi burada bunlarınhepsini sayacak da değiliz.. Ama sa-dece son bir yıllık süre içinde “ArapBaharı” adı altında Ortadoğu halk-larına karşı işlediği suçlar ile Afga-nistan ve Irak’ta yaptıklarını hatırla-mak bile emperyalizme duyulan öf-keyi anlatmaya yeter de artar...

2001 yılında Amerika’da halkların

on yılların birikmiş öfke-sini ikiz kulelerde patlat-masının arkasından saldı-rıya geçen Amerika, önceAfganistan’ı ve ardından daIrak’ı işgal ederek buralardahalklara her türlü katliamı,

işkenceyi, ahlaksızlığı ve aşağı-lamayı reva gördü...

Afganistan ve Irak halkının tümöfkesine ve karşı çıkışına rağmenzorla, işgal ederek işbirlikçi yöne-timleri halklara dayatan Amerikanemperyalizmi başta olmak üzere,tüm emperyalistler, saldırganlıklarınarağmen, ne Afgan halkına ne de Irakhalkına boyun eğdiremedi. Ancakbuna rağmen de buralardan çekil-mediler ve hala da suçlarını büyüt-

meyedevam ediyorlar.

Afganistan’ı ve Irak’ı yakıp yıkanemperyalistler buralara medeniyetgötürmekten, demokrasi götürmektenvb. dem vuruyorlardı. Ama yaptıklarıbunların hepsinin demagoji ve ya-landan ibaret olduğunu açıkça gözlerönüne serdi…

Medeniyet dedikleri şey halkların

Libya’da Amerikan Elçiliği Basıldı. 4 Amerikan Ajanı Cezalandırıldı!

Mesele, Müslümanlara Hakaret İçeren Film Meselesi Değil, Halkların Emperyalizme Olan Öfkesidir!

Emperyalistlerdemokrasi getiriyoruzdiye Libya’da 6 ayiçinde 50 bin Libyalı’yıkatlettiler. Libya’yı yakıpyıktılar. Libya LideriKaddafi’yi işbirlikçilerine“Allahuekber” diye tekbirgetirterek 21 Ekim 2011’dealçakça linç ettirdiler.

Şimdi İntikam Zamanı:ABD'nin BingaziBüyükelçisi Chris Stevensve üç ajan, Libya halkıtarafından Büyükelçilikbasılarak cezalandırıldı.

ORTADOĞU HALKLARI, ORTAK DÜŞMAN EMPERYALİZMDİR!

Yakın! Yıkın! Ortadoğu’yuEmperyalizme Cehenneme Çevirin!

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!34

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

12 E

ylül

201

2

daha fazla sömürü-sünden başka bir şeydeğildi… Demokrasidedikleri ise emper-yalist tekellerin ül-keleri rahatça yağmave talan etmesindenibaretti… Ortadoğuhalklarını aşağılaya-rak gerçekleştirdikleribatı medeniyetininvahşi saldırıları, katliamlarıve işkenceleri emperyalistmedeniyetin gerçek karak-terini gösteriyordu…

Kadınlara, genç kızlaratecavüz edenler, kundaktakibebeleri katledenler, karındeşenler, cesetlere işeyecekkadar insanlıktan çıkanlar,tutsakları çırılçıplak soyuptecavüz edenler, işte bu batımedeniyetini bu ülkeleretaşıyanlardı…

İşte bunlar aynı şekilde batı me-deniyetini ve demokrasisini başkaülkelere de götürmeye çalıştıklarındabunu herkese “devrim” diye, “ArapBaharı” diye sunmaya, yutturmayaçalıştılar…

Bu demagoji ile salt halkları değilkendine solum sosyalistim diyen ke-simleri de aldatıp desteklerini topla-yarak Irak ve Afganistan’da yaptık-larının benzerini ama bu kez dahaçok işbirlikçileri devreye sokarak,halkların birikmiş tepkilerini yön-lendirip örgütleyerek gerçekleştirdi-ler… Ve tüm bunları yaparken deipleri ellerinden bırakmadılar ve ken-dilerine yarattıkları yeni işbirlikçileriiktidara getirdiler…

Güçlü direnişlerle karşılaştıklarıve işbirlikçilerin tek başlarına ikti-darları emperyalizm adına ele geçi-remedikleri ülkelerde ise askeri des-teklerini esirgemeden saldırdılar.

Libya işte bu güçlü direnişin ol-duğu ülkelerden biriydi… Libyalideri Kaddafi emperyalizme biat et-medi ve direnişe geçti. Böyle oluncaemperyalizmin işi hiç de kolay ol-madı… Direnişi kırmak ve ülkedekiyönetimi ele geçirmek işbirlikçi se-fillerle olacak iş değildi. Ve bu ne-

denle de açık askeri güç göndererekişbirlikçilere desteklerini sundular.Ve Libya lideri Kaddafi’yi esir edipişkencelerle ve tüm ahlaksızlıklarınısergileyerek, dünyanın gözleri önündekatlettiler… İşte bu da emperyalist-lerin medeniyet gösterisiydi…

Ve bu medeniyettir ki, son olarakbir film yaparak Müslüman Ortadoğuhalklarını aşağılamaya çalıştılar…Daha öncesinde benzer inanç saldı-rıları yine olmuştu; Kuran yakılmış,Hz. Muhammed’in karikatürleri ya-pılarak benzer saldırılar yine yaşan-mıştı emperyalist ülkelerde… Vehepsinde de ortak yan Ortadoğu halk-larının aşağılanması temelindeydi…Son yapılan film bunların devamındanbaşka bir şey değildir…

Film sonrasında halkların tepkisisokaklara ve eylemlere döküldü. An-cak bunu salt filme yönelik bir tepkiolarak değerlendirmek mümkün de-ğildir. Bu yaşanan tüm saldırılarınsonucudur, deyim yerindeyse bardağıtaşıran damladır…

Çünkü emperyalistler onlarca yıl-dır halklara yapmadıklarını bırak-madılar…

İşgal ettiler… Katlettiler… Ya-kıp, yıktılar… Tecavüz ettiler…Linç ettiler… İşkencelerden geçir-diler… Aşağıladılar…

En son “demokrasi,özgürlük getiriyoruz”diye halkları birbirinekırdırdılar, ülkeleri yağ-maladılar, gerici, işbir-likçi Müslüman Kar-deşleri iktidara getir-diler. Bırakın demok-rasiyi, halk sahip ol-duğu hakları da kay-betti. Ülkeleri emper-

yalist haydutlar tarafından yağ-malandı. Ve Ortadoğu halklarıkısa süre içinde “Arap Baharı”denen saldırının Ortadoğu’yu yağ-malamak demek olduğunu gördü.

Bu Medeniyet Gösterilerinin, BuSuçların Bir HesabıOlacaktı Elbet

Tüm bu katliamların ve ya-şanan vahşetin bir hesabı olmayacakmıydı? Elbette olacaktı… Emperya-listlerin saldırganlıklarını ve vahşetinigörmeyenler halkın biriken öfkesininsokaklara taşmasına ve emperyalisthedeflere yönelik hesap soran ey-lemlere dönüşmesine şaşırıyorlar…“Aman ha şiddet olmasın” diye feryatediyorlar… Bunlar emperyalizmintescilli işbirlikçileri değillerse eğer,gerçeklere gözlerini kapatan körlerdir.Gerçekleri emperyalist medya tekel-lerinin süzgeçli haberlerinden öğrenenve kendi mantıklarını işletmek yerine,en geri emperyalist propagandanınyorumlarıyla düşünenlerdir…

Clinton gibilere sormak gerekiyor:Ne sanıyordunuz? Yaptıklarınızın ya-nınıza kar kalacağını ve kimseninsizin yakanıza yapışmayacağını mısanıyordunuz? Çok çok yanılıyor-sunuz ve böyle düşündüğünüz sürecede daha çok yanılmaya devam ede-ceksiniz. Çünkü ezilen, sömürülenhalkları asla boyunduruk altına ala-mayacaksınız. Sağladığınız geçicibaşarılar olabilir, iktidarlar devirip,iktidarlar kurabilirsiniz. Ama sömürüsisteminizi halklara ömür boyu asladayatamazsınız… Yaptığınız işgal-lerin, katliamların, yakıp yıktığınızülkelerin ve kentlerin, doğmadankatlettiğiniz bebelerin, tecavüz etti-

Korkun emperyalistler! Halkların öfkesinden korkun!

u Vietnam nasıl bir sendromunuzolduysa! u Irak nasıl bataklığınız olduysa! u Afganistan nasıl kubusunuzadönüştüyse!u Libya’da cehenneminiz olacak! Libya halkı; yakın, yıkın! Libya’yıemperyalistlere cehenneme çevirin!

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 35

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

ğiniz kızların, alçakça işkencelerlelinç ettiğiniz ya da idama gönderdi-ğiniz halk önderlerinin, halkları aşa-ğılayan ve kendini abartan üstenciukalalıklarınızın, aşağılamalarınızınbir hesabı olmayacak mı sanıyorsu-nuz? Halkların kendine ait bir adaletiolmayacak mı sanıyorsunuz…

Hayır! Binlerce kez hayır!..

Dünyanın hiçbir yerinde , hiçbirhalk asla adaletsiz kalmadı ve kal-mayacaktır. Yaptıklarınızın ve de ya-pacaklarınızın hesabı er yada geçmutlaka ama mutlaka sorulacaktır.

İşte bu son yaşananlar bu hesabıngöstergeleridir… Ve asla bunlarla dasınırlı kalmayacaktır…

Şimdi bölgeye gönderdiğiniz ge-mileriniz de, rambolarınız da bununönüne geçemeyecektir…

Korkun, Halkların Adaletinden, Birikmiş Öfkesinden Korkun!

Libya’ya adalet götürdüğünü, öz-gürlük götürdüğünü iddia edenlerşimdi şaşkınlıklarını ifade ediyorlarsa;bu onların saflıklarını değil, alçak-lıklarının boyutunu gösterir sade-ce…

Ülkeleri yakıp yıkarlarken, halk-lara her türlü alçaklığı reva görür-

lerken rahattılar… Kimse yakalarınayapışmayacak sanıyorlardı, yarattık-ları havayla ve katliamlarının vahşi-liğiyle herkesi dize getirdiklerini sa-nıyorlardı... Şimdi gerçekler yaka-larına yapışmış durumda…

Şimdi dünyanın gözü önündealçakça katlettikleri ve katliam gö-rüntüleri karşısında “vaavvv” çek-tikleri Kaddafi’nin hesabı sorul-maktadır kendilerinden... ABD el-çisini cezalandıran halkın tepkisi,öfkesi bu nedenle her ne kadar filmekarşı bir isyan gibi gözükse de elçinincezalandırılma biçimi bile bu öfkeninbir yansımasıdır.

Şimdi de halkın öfkesine “va-aavvv” çeksenize!.. Halkın intikamalma kararlılığıyla yuvalarınıza gelipdağıtması karşısında şiddet edebiyatıyapacağınıza oturun işlediğiniz suç-ların hesabını verin. Hani demokrasigötürmüştünüz, hani kurtarmıştınızLibya’yı?

Kurtardık dediğiniz ülkede işle-diğiniz suçların hesabıdır bu yaşa-nanlar… Korkun bu şiddetten… Bı-rakın yalanı, demagojiyi… Çünküyalanlarınızla ikiyüzlü saçmalıkları-nızla halkları kandıramayacaksınız.Kandırmanın, aldatmanın da bir sınırıvar gördüğünüz gibi. “ArapBaharı”nız çok çabuk soldu ve artıkgerçek yüzünüzü Arap halklarından

gizleyemezsiniz. Şimdi halkların he-sap sorma günleri başlıyor…

Bu günlerin yarattığı sonuçlar sizemperyalistler ve işbirlikçileri içinaslında çok da yabancı değildir.. Dö-nün tarihinize bakın…

Bakın Vietnam’ın nasıl bir sen-droma dönüştüğünü göreceksiniz…

Irak’ın nasıl bataklığınız olduğunugöreceksiniz…

Bakın ve görün… Dünya halklarımutlaka ama mutlaka intikamlarınıalacaktır. Bugün yaşananların binbeterini yaşayacaksınız… Bu ahdı-mızdır, bu dünya halklarının ahdıdır,yeminidir…

Ve emin olun ki;

Vietnam nasıl sendromunuz ol-duysa Libya’da cehenneminiz ola-caktır…

Yakıp yıktığınız her yeri, her ül-keyi emperyalistler ve işbirlikçileriiçin cehenneme çevirmek bizlerin,Ortadoğu halklarının boynunun borcuolsun!

Ve bu borcu ödeme kararlılığıylatüm Ortadoğu halklarına çağrımızdır:

ORTADOĞU HALKLARI!

YAKIN YIKIN… ORTADO-ĞUYU EMPERYALİZM İÇİNCEHENNEME ÇEVİRİN!

1976’dan bu yana ABD’nin diplomatik temsilcilik-lerine ve temsilcilerine düzenlenen en büyük saldırılarşöyle:

-Haziran 1976: ABD’nin Lübnan’daki BüyükelçisiFrancis Melloy, Ekonomi Ataşesi ve büyükelçiliğinşoförü ile kaçırıldı, Beyrut’ta öldürüldü.

-4 Kasım 1979: Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’nde,aralarında diplomatların da bulunduğu 60 kadar kişi444 gün rehin tutuldu. Olay, ABD ve İran arasındakidiplomatik ilişkilerin kesilmesine neden oldu.

-14 Şubat 1979: ABD’nin Kabil Büyükelçisi AdolphDubs, Kabil’de Sovyetlerin Afganistan işgalindeki birrehine krizinde çıkan çatışmada öldürüldü. ABD, Dubs’ınölümü sonrasında 2002’ye kadar Kabil’e büyükelçi atamadı.

-18 Nisan 1983: Beyrut’ta bomba yüklü aracıninfilak etmesi sonucu ABD Büyükelçiliği’nin tamamıyıkıldı. Saldırıda 17’si Amerikalı 63 kişi öldü.

-20 Eylül 1984: Beyrut’taki ABD Büyükelçiliği’nin

ek binasının önünde bomba yüklü araçla düzenlenensaldırıda 24 kişi öldü, ABD ve İngiltere Büyükelçilerihafif yaralandı.

-7 Ağustos 1988: Kenya ve Tanzanya’da ABD Bü-yükelçiliklerine düzenlenen saldırıda 224 kişi öldü, 5binden fazla kişi yaralandı.

-29 Ocak 2005: Irak’ın başkenti Bağdat’taki ABDBüyükelçiliği’ne düzenlenen roket saldırısında 2 Ame-rikalı öldü.

-2 Mart 2006: Pakistan’ın Karaçi kentindeki ABDKonsolosluğu yakınında, bomba yüklü araçla düzenlenenintihar saldırısında aralarında bir Amerikalı diplomatında bulunduğu 5 kişi öldü.

-17 Eylül 2008: Yemen’in başkenti Sana’daki ABDBüyükelçiliği’ne düzenlenen saldırıda biri Amerikalı16 kişi öldü.

-3 Eylül 2012: Pakistan’ın kuzeybatısındaki Peşaverkentinde, Amerikalı diplomatların hedef alındığı bombayüklü araçla düzenlenen intihar saldırısında iki kişiöldü, aralarında ikisi Amerikalı çok sayıda kişi yaralandı.(Milliyet, 13 Ağustos 2012)

Emperyalist Katiller;Korkun Halkların Öfkesinden!

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!36

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

Milliyet’in magazin eki Cadde’de14 Eylül tarihinde Ersin Süzer imza-sıyla bir haber çıktı. Haberde, yakla-şık 10 haftadır gasp edilen alacak-ları için eylem yapan Roseteks iş-çilerinin eylemi konu olmuş.

10 haftadır eylem yapan işçile-rin eylemi burjuva basında yerbulmadı. Haber değeri olmadı. Ne-den acaba?

Bir kez CNN Türk’ün sitesindehaber olan eylem, hemen bir-ikigün içinde siteden kaldırıldı. Haberadeta uçuruldu.

Ve eylemin 10. haftalarındaMilliyet’in magazin ekinde haberolmayı başardı. O da şu şekilde:

“Sosyetik Kebapçıda Eylem Var!Köşebaşı, bir süredir protestocularınhedefinde. Peki eylemin asıl nedenine? Nişantaşı Köşebaşı Restaurant’ınönünde protesto yürüyüşleri düzen-leniyor bir süredir. İşten çıkarılan birgrup işçi, Köşebaşı’nın önünde eylemyapıyor. İşçiler, bir tekstil firmasınınçalışanları. Meğer o tekstil firmasıKöşebaşı’nın da ortaklarındanmış.Firma iflas etmiş, çalışanlar da kar-şılarında muhatap bulamayınca, Kö-şebaşı önünde eylem yapmaya baş-lamışlar. Geçen pazar oturma eylemivardı. İlk kez bir restaurant’ın önün-de oturma eylemine şahit oldum.Yalnız eylem yapıp hakkını arayan ar-kadaşlar: Eylemleriniz devam eder-se, bilin ki Köşebaşı’nda çalışan ar-kadaşlarınız da işsiz kalacak. Çünkükimse eylemin yapıldığı bir resrau-ranta yemek yemeye gitmez. Tekstilfirması battı. Köşebaşı da batmasınki, paranızı alabilin. Ayrıca bu du-ruma Köşebaşı’nın sahibi olarak bi-linen Ali Akkaş’ın açıklık getirmesi la-zım. Çok sessiz kalıyor.” (14 EylülMilliyet – Cadde, Ersin Süzer)

Milliyet yazarı sormuş, “PEKİEYLEMİN ASIL NEDENİ NE?”diye. Sanki ortada bir muamma var-mış gibi. Emekten, haktan, hak ara-maktan bihaber olanlar sorabilir an-

cak bu soruyu. Sorun açık değil mi-dir? Hakyiyen bir patron “iflas ettim”gerekçesiyle yüzlerce işçisini ortadabırakıyor, dahası onca yıllık emekle-rinin karşılığı olan kıdem tazminatı

haklarını vermiyor, birkaç aylık bi-rikmiş maaşlarını ödemiyor. Roseteksişçileri bunu istiyorlar işte.

Patronlara hakyemek, sömürmek,gasbetmek, çalmak, işten atmak hak.İşçiye ise emeği, hakkı, geleceği, işiiçin direnmek yasak. Bu düzen baş-ka nasıl ayakta kalacak ki?

Milliyet’in sosyetik yazarı emek-ten, haktan, hak aramaktan o kadaruzak ki “işçi arkadaşlar tekstil firmasıbattı, şimdi Köşebaşı önünde eylemyaparak burayı da batıracaksınız,yapmayın, batırmayın ki paranızıalabilesiniz” diyor.

Milliyet’in sosyetik yazarının ka-fası oldukça karışık. Haklarını almakiçin “eylem yapan işçilere eylemyapmayın ki hakkınızı alabilesiniz” di-yor. Tüm bilmezliğine, kafa karışık-lığına rağmen sosyetik yazar, hakarayan işçiden değil patrondan yana-dır. Ne de olsa o da orada yemek yi-yor.

Milliyet gazetesinde daha önce deRoseteks işçilerinin eylemi haber ol-muştu:

“İşçiler garsonlarla karşı karşıya!Bir tekstil firmasının işten çıkarılanişçileri, patronlarının ortak olduğurestaurantın önünde oturma eylemiyapınca, çalışanlardan, tepki aldı.”

(16 Ağustos 2012, Milliyet) Sosyetik yazarın rahatsızlığını

dile getirdiği şekilde 16 Ağustos ta-rihli haberde de özellikle restaurant-ta çalışan garsonların işçilerin eyle-

minden etkilendiği ve haklarınıntehlike altında olduğu belirtiliyor.

Hiçbir hak arama eylemi, birbaşka çalışanın, emekçinin hak-larını tehlikeye sokmaz, onunhakkını çalmaz. Bir emekçi,emekten yana olduğunu söyle-yen böyle düşünemez. Böyledüşünenler emek düşmanları-dır. Böyle düşünenler eylem kı-rıcılardır. Böyle düşünenler çı-karlarının nerede olduğunu bil-meyenlerdir.

Bugün Köşebaşı restaurantta ça-lışan garsonu, komisi, aşçısı ile işçi-ler, patronları yarın farklı bir gerek-çeyle “iflas ettim” dediklerinde ve bi-rikmiş haklarını vermediklerinde neyapacaktır? Bugün Roseteks işçileri-nin yaptığını yapacaklardır.

Patronların ucuz demagojisidir:“Hepimiz aynı gemideyiz!” Derler.“Gemi batarsa hepimiz batarız!” Der-ler.

Onların uşakları, çıkarlarının ne-rede olduğunu bilmeyenler, patronla-rı, emekçilere iş sağlayan, onlarıngeçimlerini sağlayanlar olarak ifadeederler.

Yalan söylerler. İflas ederler, ba-tan biz oluruz. Krizler olur işsiz, aş-sız, haksız kalan biz emekçiler oluruz.Onlar, patronlar ise en çok da kriz dö-nemlerinde sömürürler. Bize iş ve ge-çim sağlamaları babalarının hayrınadeğildir, sömürülmemiz pahasınadır.Fabrikaları, makinaları mülkiyetleri-ne almaları ve bize emeğimizi sat-maktan başka çıkar bir yol bırakma-malarındandır.

Biz işçiler olmazsak patronlar daolmazlar. Biz olmazsak hayat durur.Hakkımızı aramaktan, direnmektenvazgeçmeyeceğiz. Ta ki kendi ikti-darımızı kurana kadar.

“Sosyetik Kebapçıda Eylem Var”

ROSETEKS İŞÇİLERİ HAKLARI İÇİN DİRENİŞTE

Devrimci İşçiHareketi

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 37

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

İnşaat Mühendisleri Odası’nda(İMO) 31 Ocak 2012 tarihinde uy-durma gerekçelerle işten çıkartılanCansel Malatyalı'nın işine geri dön-mek için başladığı direnişin 200.gününde Ankara, Yüksel Cadde-si'nden İMO önüne yürünerek eylemgerçekleştirildi.

6 Eylül günü Yüksel Caddesi’ndetoplanan kitle, TMMOB önüne yü-rüyerek burada yarım saatlik oturmaeylemi yaptı. Açıklamanın ardındanNecatibey Caddesi’ne doğru yürü-yüşe başlandı. Yürüyüşü engelle-meye çalışan Çevik Kuvvet polisininbaskılarına izin verilmeyerek, yürü-yüşe devam edildi. Yürüyüş boyun-ca “İMO'da Oda Ağalığına Son",“Cansel Malatyalı İşe Geri Alınsın”,“Cansel Malatyalı Yalnız Değildir”,“Direne Direne Kazanacağız”, “İş-çiyiz Haklıyız Kazanacağız” slo-ganları atıldı ve aynı içerikte döviz-ler taşındı. yaklaşık 100 kişinin ka-tıldığı eylem, İMO önüne yapılanaçıklamayla eylem sona erdi. Bura-da ki açıklamada Cansel Malatyalı,“Ben 200 gündür onurumu ve işimigeri kazanmak için direniyorum.Performans yasasıyla çıkarıldım, di-renişle döneceğim. İMO yönetimi ta-rafından işe geri alınmadığım ya dabenzer sosyal haklara sahip olacağımbir iş teklifinde bulunulmadığı süre-

ce, mesai saatle-rinde masa açarakbaşlayıp bugünle-re getirdiğim dire-nişimi sonuna ka-dar götüreceğim.Açlık grevi dahilher türlü fiili-meş-ru eylemden ka-çınmayacağımıduyuruyorum.”dedi.

Eyleme Cansel

Malatyalı’nın ailesi, direnişinin ba-şından beri hep yanında olan HalkCephesi, direnişe destek veren dost-ları ve BDSP, Alınteri, DevrimciProleterya, Partizan, DHF, İHD ÇHD,Düşünceye Özgürlük Girişimi veEDP katıldı. Eylemden sonra halay-lar çekilip, çadırda sohbet edildi.

AKP'nin performans yasası ile iş-ten atıldığı İMO önünde 207 gündürdirenen Cansel Malatyalı ve direni-şe destek veren Özkan Kayöz ile CemDursun, 13 Eylül günü saat 23.00 su-larında İMO tarafından planlı birşekilde ihbar edilerek, AKP'nin po-lisleri tarafından işkenceyle gözaltı-na alındı.

Direniş çadırına saldırının ardın-dan, direnişi engellemek amacıyla,İMO binasının önüne büyük demirduvarlar, barikatlar örüldü.

Olay yerinde bulunan İMO yö-neticileri ve çalışanlarından bazıları,İMO önünde bekleyen devrimcileresaldırdı; Metin isimli İMO çalışanı,yumruk attı. Polis, zaman zaman iş-birlikçi İMO yönetiminin yanına ge-lip, bir isteklerinin, sıkıntılarınınolup olmadığını sordu.

Bu saldırının ertesi günü açıkla-ma yapan Malatyalı, "İMO yöneti-minin emek düşmanlığına karşı hertürlü direnme hakkı meşrudur. Ben de

direnişimi, bugünden itibaren süresizaçlık grevi olarak devam edeceğim."açıklamasında bulundu.

Ve Malatyalı, 14 Eylül günü aç-lık grevine başladı. Haksız yere iştenatıldığı İMO önünde 208 gündür di-renen ve nihayetinde süresiz açlıkgrevine başlayan Cansel Malatyalı,basın açıklaması ve çadır kurma ey-lemini yapamadan, direnişe destekveren 8 kişi ile birlikte, işbirlikçi İMOyönetiminin ihbarıyla 14 Eylül günüişkenceyle gözaltına alındı.

Cansel Malatyalı ile birlikte, İs-mail Ozan Demirel, Sabahattin Gö-koğlu, Meral Gökoğlu, Aziz Arslan,Ufuk Çalımlı, Ezgi Antmen, NazımYazırlı ve Alparslan Serdar Kaçmangözaltına alındı.

Saldırın ardından, “Yaşasın Hak-lı Onurlu Direnişim” pankartının ar-kasında toplanılarak eylem yapıldı.Eylemde açıklamayı, Cansel Malat-yalı gözaltında olduğu için, onun ye-rine direnişi desteklemek için oradaolan bir devrimci okudu. Açıklamada, Cansel Malatyalı’nın,“İMO yönetiminin emek düşmanlı-ğına karşı her türlü direnme hakkımeşrudur. Ben de direnişime, bu-günden itibaren süresiz açlık grevi ya-parak devam edeceğim.” sözlerineyer verildi.

Ardından İHD Ankara Şube Yö-neticisi Mahmut Konuk, gün içeri-sinde yapılan saldırıyı anlattı ve tümdevrimci demokrat çevreleri CanselMalatyalı’nın direnişine destek ol-maya çağırdı. 40 kişinin katıldığı ve“Cansel Malatyalı Yalnız Değildir”,“Direne Direne Kazanacağız”, “İş-çiyiz Haklıyız Kazanacağız” slo-ganlarının atıldığı eylemin ardın-dan, direniş çadırı tekrar açıldı.

Yunanistan Halk Cephesi de, sal-dırıyla ilgili yaptığı açıklamada,"Cansel Malatyalı’nın onurlu dire-nişine ve başlattığı süresiz açlık gre-vine destek veriyoruz. İMO yöneti-mini protesto ediyor, işbirlikçi tutu-mundan vazgeçip işçilere karşı sal-dırılarını durdurması konusunda uya-rıyoruz" dedi.

EMEK

Emek Düşmanlarına Karşı Direnmek Meşrudur

Cansel Malatyalı

Açlık Grevine Başladı

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!38

Yıllarca çalıştıkları işyerlerinden,hakları gasp edilerek, alacaklarınıalamadan haksız yere işten çıkartılanve aylardır direnen işçiler, 15 Eylülgünü ortaklaştırdıkları eylemlerinindördüncüsünü gerçekleştirmek içinTaksim Meydanı’nda bir araya gel-diler. Saat 19.00’da “İşimizi, Ekme-ğimizi, Haklarımızı İstiyoruz, Ala-cağız! İşçiyiz Haklıyız Kazanaca-ğız” pankartını açarak kortejlerinioluşturdular.

İşçiler, “Gasp Edilen Haklarımızıİstiyoruz! Direnen HEY Tekstil İşçi-leri", "Köşebaşı Restaurant PatronlarıNedim Aşkın, Bülent Temuroğlu veYalçın Temuroğlu Çaldığın Hakları-mızı İstiyoruz, Alacağız! ROSE-TEKS İşçileri", "Taşerona TeslimOlmayacağız! Direnen BEDAŞ İşçi-leri", "İşime Geri Dönmek İstiyorum!Cansel Malatyalı", "Kiğılı'ya Boykot,Direnişe Destek, Yaşasın Sınıf Da-yanışması! Direnen Kiğılı İşçisi","Darkmen Fabrikasından Atıldık,Haklarımızı İstiyoruz! DirenenDARKMEN İşçileri" sıralamasıylapankartlarını açarak yürüyüşü baş-lattılar.

Sloganlar eşliğinde devam edenyürüyüşte, ses cihazından belirli ara-lıklarla direnen işçilerin verdikleri mü-

cadele anlatıldı.Kiğılı Mağaza-sı'nın önüne ge-lindiğinde kitleburada durarak,Didem Sorgun'unneden işten çıkar-tıldığı çevredeki-lere anlatıldı. Al-kışlar ve atılan

sloganlarla Kiğılı protesto edildi.Galatasaray Lisesi önüne gelindiğin-de ortak hazırlanan basın metniniRoseteks işçilerinden Sezgi Kavraz-lı okudu.

Açıklamada; “Direnen işçiler ola-rak sesimizi ortak ve daha güçlü birşekilde sokağa taşıdığımız eylemle-rimizin dördüncü haftasındayız. Biraydır omuz omuza yürüyor, istekle-rimizi, hakkımız olanı hep bir ağızdanhaykırıyoruz. Bu güç, bizim gücü-müzdür. Bu güç, direnişleri birleşti-ren işçilerin gücüdür. Birlikte örgüt-lediğimiz ortak eylemimizin gücüdür.Birbirimizi hiç tanımasak da, birbi-rimizin yüzünü ilk kez burada görsekde aynı kadere mahkum edilen ve bukaderi değiştirmek için yola çıkanla-rız. Aynı illerde bile değiliz kimimiz.Ama amacımız aynı. Kaderimizi pat-ronlar değil, yüzüne demokrat mas-kesi takanlar değil, onları koruyan hü-

kümetler değil, biz yazacağız. Dire-nişimizle yazacağız. Onun için 'İşçi-yiz Haklıyız Kazanacağız' diyoruz..."denildi.

Açıklama şu sözlerle bitirildi: "Ay-lardır direniş çadırlarımızdayız, ey-lemlerimizle sokaklardayız. İşimizi, ek-meğimizi, haklarımızı istiyoruz vealacağız. Tüm halkı eylemlerimizeses vermeye, direnişlerimizi birleştir-meye ve kazanmaya çağırıyoruz.”

Basın açıklamasının ardından Av.Taylan Tanay'da kısa bir konuşmayaptı. Tanay, “Dördüncü haftamızdayine buradaydık. Bugün aramızdaCansel Malatyalı‘da olacaktı fakatsözde demokrat İMO yöneticilerini-nin işbirliğiyle polis saldırmış vedestekleyenleri ile birlikte gözaltınaalınmıştır. İMO önü demir tabelalar-la kapatılmıştır. Kendisi yine çadırı-nı kurmuş ve açlık grevine başlamışbulunmaktadır. Bu alçakça saldırıla-rı kınıyor ve Cansel Malatyalı‘yaselamlarımızı gönderiyoruz. Şu anaramızda olmayan direnen tüm işçi-lere selamlarımızı yolluyoruz. Onla-rı da aramızda görmek istiyoruz.Bunu sağlamak için görüşmelerimizsürüyor” dedi. Haftaya aynı saatteyine burada olunacağı duyurusu ya-pılarak sonlandırılan eyleme 100 kişikatıldı.

Doğal Afetleri KatliamlaraDönüştürenler Kahrolsun!

19 Eylül günü Çanakkale’nin Biga İlçesi’ne bağ-lı köylerde yaşanan selde iki kişi kayboldu. Hiçbir ön-lem alınmayan dere yataklarının aldığı canlara 2 kişidaha eklendi.

Yunanistan Halk Cephesi, selde hayatını kaybe-den iki kişinin ailesine başsağlığı, selde zarar görenhalkımıza geçmiş olsun dileğinde bulunarak, yazılıbir açıklama yaptı. Açıklamada, "Halkımızın acısı bi-zim acımızdır" denildi.

Direniş Direniş İçinde ÖğrenilirRoseteks/Köşebaşı İşçileri, direnişlerinin 10. haftasında Levent Köşebaşı

Restaurant önündeydi. Sloganlarla başlayan eylemde yoldan geçen halk, iş-çileri arabalarının içinden korna çalarak selamladılar.

Direnişteki işçiler, “Eylemimize, Pazar günü saat 17.00-18.30 Nişanta-şı Köşebaşı Restaurant ve saat 19.00-21.30 arası Levent Köşebaşı Restau-rant önünde devam edeceğiz” bilgisini verdiler.

Son Sözü Direnenler SöyleyecekSon Sözü Direnenler Söyleyecek

Bütün Sokaklar Bizimdir!Halka Ulaşmamıza EngelOlamayacaklar!

İzmir Yamanlar’da 17 Eylül günü, Gülhan Sağaltıcı veAlican isimli iki Halk Cepheli işkenceyle gözaltına alındı.Yamanlar Mahallesi’nde karakolun yakınlarında bir direğe22 Eylül günü yapılacak olan Doğançay Halk Festivali’ninafişini asarken gözaltına alınan Halk Cephelilere mahallegençleri tarafından destek verildi. Gençler, “İşkence YapmakŞerefsizliktir” sloganlarıyla polisi protesto ettiler.

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 39

Gazi Ayaklanması’nın, 95-96 1 Ma-yısları’nın ardından halk kitlelerini ör-gütlemek için önerdiğimiz halk mecl-isleri, Susurluk kazası sonrasında geli-şen ışık karartma eylemleriyle birlikte,maddi bir güce dönüştü. O dönem ma-hallelerde, üniversitelerde kimi örnek-lerin oluştuğu meclisleri kendi özgü-cümüzle örgütlerken, memurlar olarakmemur meclislerini kurmayı hedefleyenbir sürecin içine girdik. Sol ise yaşananpratiğin dışında kaldı ve uzun uzadıyameclislerin niye kurulamayacağını,mevcut meclislerin kitle örgütlenmesideğil de siyasi bir örgütlenmenin uzan-tısı olduğunu açıklamaya, sendika vedernekleri meclislere alternatif olarakgöstermeye girişti.

Bugün 96’lardan farklı olarak özel-likle Halkevleri’nden ÖDP’sine Kürtmilliyetçilerinden çeşitli siyasal anla-yışlara kadar kitlelere ulaşmak içinveya kendi siyasal örgütlenme araçla-rı olarak meclislerden bahsediyorlar.Sendikal mücadelenin yaşadığı aç-mazlar nedeniyle de KESK ve bağlı sen-dikalar bünyesinde meclis örgütlen-mesini savunanlar var.

Meclislere Nasıl Bakıyoruz?

Meclisler taban örgütlenmesidir. Şuveya bu partiye oy vermesine, şu veyabu sendikaya üye olmasına bakma-dan, dil-din farkı gözetmeden, örgütlüörgütsüz, sistemle çelişkisi olan tüm hal-kı örgütlemeyi hedeflemelidir. Bu ya-nıyla meclisler sendikalara alternatif de-ğildir ama kurumlar üstüdür.

KESK bünyesinde kurulmak istenenbir meclis ise taban örgütlenmesi olma-yacaktır. Çünkü o meclis sadece o işye-rindeki KESK üyelerinin meclisi olacaktır.Tabana ulaşmalıyız derken daha baştan buyaklaşımla farklı sendikalara üye ya dahiçbir sendikaya kaydı bulunmayan yüzbinlerce kamu emekçisi meclis örgüt-lenmesinin dışında tutulmaktadır. Elbet-te sendikalar kendi örgütlenmesini mec-lis şeklinde örgütleyebilir ve örgütleme-lidir de ancak meclisler bu kadar dar biralana hapsedilmemelidir. Kamu emek-

çisi olup da sendikalı olmayanlara, sen-dikalı olup da KESK’li olmayanlara,KESK’li olup da sendikal mücadeleningündeminden haberdar olmayanlaraulaşmalıyız.

Tüzük tartışmalarında veya başkaplatformlarda kendi anlayışımız çer-çevesinde meclisleri savunmalıyız. Kit-leleri söz ve karar sürecine katmak, kit-leyle politika yapmak büyük emek is-ter. Devrimci çalışma ister. Altı ayda birveya seçimlerden seçime delegeleribelirlemek için işyerlerinin gezildiği,üyelere eylemlerin mesaj yoluyla du-yurulduğu, protestoculuğun hak ka-zanmanın yerine konulduğu sendikatablosunun mimarları sendikalardabuna gelmeyecek, emek harcamaya-caktır. Devrimci memurlar olarak kit-lelere güvenmeliyiz, yanlış düşüncele-rin ancak doğru düşünceler kitlelere ma-ledildiğinde önlendiğini hatırlayarakkitleler yanlış kararlar aldıklarında davazgeçmemeliyiz. Sendika bünyesindegündeme gelen meclis tartışmaları isekitleye güvensizliğin itirafıdır. ÖrneğinKESK’li olmayanların da işyerlerindekimeclis toplantılarına katılması, bu ha-liyle meclisin kağıt üzerinde herkesinmeclisi olması, ancak KESK’li olma-yanın oy kullanamaması, kararlara etkiedememesi kimi siyasal anlayışlar ta-rafından dile getirilebilmektedir.

Meclisler doğrudan söz hakkı, doğ-rudan kararlara katılım demektir. Sen-dikalı sendikasız tüm çalışanları kap-sayan meclisler kurmalıyız. Meclisleriörgütlemek bir işyerindeki devrimci me-murların diğer memurlara öncülük yap-masıyla mümkündür. Bir tek insanı-mızın olduğu yerde bile arkadaşlarımızmeclis perspektifiyle çalışabilir. Bunuişyerlerinde de, örgütlü olduğu sendi-kada da yapabilir, insanları birleştirebilirve mücadeleye sevk edebilir.

Yönetiminde olduğumuz sendikaşubelerini meclis tarzında işletmemizinönünde bir engel yoktur. Çalıştığımız iş-yerlerinde ise devrimci memurlar ola-rak her sorunun çözümüne bütün kitleyikatmayı hedeflemeli, bunun için çaba

sarfetmeliyiz. Kitlelerin meclislerde aldığı kararlar

işyerinde örgütlü olan sendikalara daöneri olarak yansıtılır. Sendikalar bu öne-rileri dikkate alır veya almaz, temeldebelirleyici olan bu değildir. Belirleyiciolan kitlelerin meclislerde aldığı kararasendikanın yaklaşımıdır. Meclis ka-rarlarına uymayan sendika zamanlateşhir olur. Meclis kararlarına uyansendikalar ise kitlelerin önerilerinidikkate aldığı ve onun için mücadele et-tiği için kitleler nezdinde itibar kaza-nır. Böylelikle meclisler sendikalarıda besleyen bir rol oynar.

Bugün kitlelerin politika yapmakiçin can attığını söyleyemeyiz. Kitlele-rin iktidarın hışmına uğramaktan başınınbelaya girmesinden korktuğu bir gerçek.Bu gerçeğe teslim olmamalı, pratiği-mizle, kişiliğimizle kitlelere güven ver-meliyiz. Ancak o zaman kamu emekçi-lerinin de yılların birikiminin sonucu or-taya çıkan geri yanlarını mücadele için-de aşmalarını, örgütlü bir güce dönüş-melerini sağlayabiliriz.

Hedefimiz * Kitleleri politikleştirmek, müca-

deleye sevk etmek, kitlelerden beslen-mek için,

* Çözümü devrime ertelemeden bu-günden bir kısım sorunlarımızı yardım-laşma ve dayanışma ile çözmek için,

* İktidarı alabilecek bir mücadele veörgütlenme seviyesine ulaşmak, kendikendimizi yönetebileceğimiz göster-mek için,

* Kreş, servis gibi işyerlerimizeözgü; hekime, öğretmene şiddet gibimesleğimize özgü; sağlığın, eğitiminözelleştirmesine, hastane okul arazile-rinin satışına karşı ortak sorunlarımızınçözümü için,

* Örgütsüz hak alamayacağımız için, * Kısır tartışmaların, delege pazar-

lıklarının arasında boğulmamak, kalı-cı taban örgütleri oluşturmak için, iş-yerlerimizin asli unsurlarıyla MEMURMECLİSLERİNİ ÖRGÜTLEMEKOLMALIDIR!

Kamu Emekçilerini PolitikleştirmekMücadeleye Sevk Etmek İçin Memur

Meclislerini Örgütlemeliyiz

Devrimci MemurHareketi

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!40

Mersin BES Şube Eski Başkanı Gürsel SIĞINIR, SESŞube Eski Başkanı Yılmaz BOZKURT ve Eğitim SenMersin Şube Eski Başkanı Orhan YILDIRIM hakkında2005 yılında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ndeyapmış oldukları basın açıklaması nedeniyle verilen 15ay hapis cezası Yargıtay tarafından onaylanarak kesin-leşti.

2005 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yap-tıkları yürüyüş ve basın açıklaması sonrasında Toplantıve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten Mersin3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından açılan dava sonundasendikacılara, 2911 sayılı yasaya aykırı hareket ettikle-ri gerekçesiyle 15'er ay hapis cezası verilmişti. Yargıtaykararının ardından SES Genel Merkez Yöneticisi ve Şube

eski Başkanı Yılmaz Bozkurt ile Eğitim SenMersin Şube Eski Başkanı, halen Birleşik

Kamu-İş Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Yıldırım 23 Ağus-tos’ta polis tarafından evinden gözaltına alınarak Mer-sin Açık Cezaevi İnfaz Kurumu'na götürüldü. Cezası ona-nan sendikacılardan infaz savcılığına erteleme talebin-de bulunan dönemin KESK Mersin Şubeler Platformu Dö-nem Sözcüsü ve BES Şube Başkanı Gürsel (Sığınır) Şen-şafak ise 2 Eylül’de Eskişehir’deki evinden gözaltına alı-nıp tutuklanarak Eskişehir Cezaevi’ne konuldu.

BES Yönetim Kurulu tarafından 27 Ağustos 2012 ta-rihinde yapılan açıklamada yapılan eylemin KESK ta-rafından kararlaştırıldığı belirtilerek “aynı suçu bizler de

işledik, işlemeye devam edeceğiz” denildi. Tutuklama-lar sendikalar ve demokratik kitle örgütleri tarafından daprotesto edildi.

SENDİKACILAR TUTUKLANDI 

Ankara’da 15 Eylül günü, 4+4+4eğitim sistemiyle ABD işbirlikçisi birgençlik yaratılmak istenmesine kar-şı miting yapıldı. Mitinge binlerce in-san katıldı. Sabahın erken saatlerin-de şehir dışından gelen emekçilerinAnkara Hipodrom’da buluşarak Sıh-hıye’ye doğru kortejlerini oluştur-masıyla miting başladı. Halk düşmanıAKP polisinin Ankara Garı'nın üze-rinden çekim yaptığı gözlendi.

4+4+4 eğitim sistemine karşı ya-pılan mitingde Halk Cepheliler, üçayrı pankart altında bir araya geldi-ler. Önde Halk Cephesi pankartı,ardında üzerinde “AKP'nin Gerici-Faşist Eğitim Sistemine Teslim Ol-mayacağız! Halk İçin Parasız, Bi-limsel, Demokratik Eğitim İstiyo-ruz!” yazılı Kamu Emekçileri Cep-hesi imzalı pankart vardı. Anado-lu'nun her yerinden gelen KamuEmekçileri Cephesi pankartın ar-dında bir araya geldiler.

Gençlik Fede-rasyonu üyeleride, ellerinde Dev-Genç flamaları,

üzerlerinde “Halk İçin Parasız, Bi-limsel, Demokratik Eğitim İstiyoruz","AKP'nin Gerici ABD İşbirlikçisiGençliği Olmayacağız", "Halk İçinBilim Halk İçin Eğitim” yazılı dö-vizleri ile yer aldılar Halk Cephesikortejinde. Liseli Dev-Genç'liler de“AKP'nin Gerici, Faşist, İşbirlik-çi Gençliği Olmayacağız” pankart-ları ile alandaydılar. Ayrıca mitingteKamu Emekçileri Cephesin’den tu-tuklu Mehmet Ali Aslan ve HalilTop’un serbest bırakılmasını isteyendövizler de taşındı.

Devrimci Alevi Komitesi ise4+4+4 eğitimi sistemi ile zaten yıl-lardan beri asimile edilmeye çalışı-lan, katledilen Alevi halkının dahaçok baskı göreceğinin anlatıldığı,üzerinde “AKP'nin Zorunlu DinDersi Dayatmasını Kabul Etmi-yoruz! Zorunlu Din Dersi Alevili-ğin Asimilasyonudur” yazılı pan-kartı taşıdılar.

Saat 12.00'ye doğru toplanan kit-le Sıhhiye'ye doğru yürüyüşe geçti.Eğitim emekçileri, AKP'nin eğitim-öğretim politikalarını protesto et-mek için yurdun dört bir yanındanAnkara'ya gelmişti.

250 kişilik Halk Cephesi kortejiyürüyüş kolundaki yerini aldıktansonra “Mahir Hüseyin Ulaş Kur-tuluşa Kadar Savaş”, “KurtuluşKavgada Zafer Cephede” slogan-larıyla alana girdi. Miting alanındaköprüden Kamu Emekçileri Cephe-si imzalı “Grevli Toplu SözleşmeliSendika Hakkı İstiyoruz, Alaca-ğız!” pankartı asıldı. Halk Cephesikorteji Sıhhiye köprüsünün altındangeçerken yürüyüş kolunun etrafındakortejin geçişini izleyenler tarafındanalkışlarla, coşkuyla karşılandı. “İb-rahim Çuhadar Ölümsüzdür” slo-ganları atılırken coşku doruğa çıktı.“Parasız Eğitim İstiyoruz Alacağız,Yaşasın DEV-GENÇ, YaşasınDEV-GENÇ'liler, Hasan Selim Gö-nen Ölümsüzdür, Halkız HaklıyızKazanacağız” sloganları da atıldı.

AKP’ni̇n Geri̇ci̇ Faşi̇st Eği̇ti̇mi̇ne Karşı Eği̇ti̇mEmekçi̇leri̇ ve Halk Ankara’da Buluştu

Halk İçi̇n Parasız Bi̇li̇msel Demokrati̇k Eği̇ti̇m İsti̇yoruz!

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 41

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

5 Ekim 2012 tarihinde 33 ildebirden yıkım başlayacak. Eş zamanlıyıkımlarla amaçlanan, direnişin önünegeçmek. Direniş için fırsat yaratma-mak amacıyla yaklaşık 100 noktadaaynı anda, topluca saldıracaklar.

İstanbul'da ilk olarak Beşiktaş,Şişli, Sultangazi, Sarıgazi, Esenler,Fatih, Beyoğlu, Çekmeköy, Tuzla,Kadıköy, Çatalca, Maltepe, Sancak-tepe ve Hadımköy semtlerinde yı-kımlar başlayacak. 5 Ekim günü 150bina, 2 bin konut ve işyeri yıkılacak.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Er-doğan Bayraktar, 19 Eylül'de TürkiyeMüteahhitler Birliği'nde düzenlenentoplantıda yaptığı konuşmada, "Ka-nunun önemli bir hususu, gönüllülükesası. Önce isteyen vatandaşlardabaşlayacağız. 'Benim evim riskli, he-yelan, deprem tehlikesi var' diyeninsanların elinden tutacağız. Devletolarak elimizden geleni yapacağız.Önce rızaya ve gönüllülüğe dayalıbir yapıyla yürüyeceğiz. Ancak evyüzde 100 afet riski altında bulunanbir yapıysa, devlet olarak onu datespit etmek zorundayız. Netice iti-bariyle vatandaş yıkmıyorsa, biz yık-mak zorundayız. Kimse kusura bak-

masın. Bizim vatandaşımızın canı,

malından daha önemli. Vatandaşı-

mızın hayatı, sağlıklı yaşaması ma-

lından daha önemli. Mal hakkı,

mülkiyet hakkı kutsal. Ama yaşamahakkı daha kutsal, daha önemli. Ya-sanın ruhunda bu var, yaptırım gü-cünde de bu var. Bu yasanın yanına

rant kelimesini getirmek, bu yasayla

birlikte rant ifadelerini kullanmak

çok büyük haksızlıktır" dedi.Bayraktar'ın gönüllülük dediği,

varımız yoğumuz olan evlerimizitıpış tıpış onların eline teslim etme-mizdir. Evlerimizi gasp etmeleri içingönüllü olmamızı, direnmememizi

istiyorlar.Gönüllü olmak demek, yıkımlar

sonrası evsiz, borçlandırılmış olmakdemektir... Bu gönüllülüğü kabul et-miyoruz. Evlerimizi korumak için,emeğimizi çöpe atmamak için dire-neceğiz...

Yıkımı İstenen 7 MilyonKonutu Kim Yaptı? MademBinalar Sakat, YapanlarNeden Yargılanmıyor?

AKP, halka yalan söylüyor. “Dep-rem riski var, evlerinizi yıkalım, yerinesize sağlam evler yapalım” diyor amayalan söylüyor... Halkın canını bukadar düşünenler; 7 milyon risklibinayı yapan müteahhitleri neden yar-gılamıyor madem öyle? 17 Ağustosdepreminden sonra sadece bir müte-ahhit ceza aldı... Devlet, depremdeölenlerin hesabını sormadı, halkı ada-letsiz bıraktı... Dün adaleti uygula-mayanlar, bugün de adaletli değildir.

Dün depremde yıkılan binaların-ölen insanların sorumluluğunu üst-lenmemek için, kendi sorumluluklarınıgizlemek için katilleri yargılamayanlar;bugün de evlerimize-arsalarımıza elkoymak için yalan söylüyor.

AKP, "Kentsel Dönüşüm" yala-nıyla gözümüzü boyamaya çalışa-dursun, Erdoğan Bayraktar, ken-disinin de inşaatta sahtekarlık yap-tığını itiraf etti.

Van'da yapılan deprem konutlarınıziyaret eden, kendisi de müteahhitolan Bayraktar, gazetecilerin "Kaç

bina yaptınız? Sizin yaptığınız bi-

nalar arasında yıkılacak olanlar var

mı?" sorusu üzerine: “Araştırayım.1999'dan evvel yapılan binalardagenelde risk olduğunu varsaymak

lazım. Polima çakılıyla midye ka-

buğuyla kürekle karılan betonlarla

döküldü" dedi.Yani açıkça, midye kabuğundan

beton yaptıklarını itiraf ediyor Bay-raktar... Sanki sıradan bir olaymışgibi... Sanki suç değilmiş gibi... Sankibunu söyleyenin şimdi deprem riskinekarşı halkın canını koruyacağını ina-nacakmışız gibi...

Bayraktar, halk düşmanıdır... Yı-kılabileceğini bilerek bina yapan birkatil, halkın canına düşman bir katil,şimdi çevre ve şehirden sorumlu birbakandır... Böyle bir bakan, halkıncan güvenliğini düşünemez.

Cenaze törenine katıldığı için dev-rimcileri sakatlayan AKP'nin polisleri,neden sahtekâr ve katil olduğunuitiraf eden Bayraktar'ı gözaltına al-mıyor... Bu düzen başından kokmuş-tur...

Utanmaz, arlanmaz, yalancı, sah-tekâr, alçak Bayraktar, "Evi ciddi

riskliyse yıkacağız kimse kusura

bakmasın" diyor. Evlerimizi riskli hale getirenler,

depreme dayanıklı inşa etmeyenler,yine halkı cezalandırıyor...

Müteahhitler, onları koruyan devletdeğil, halk sokağa atılıyor, cezalan-dırılıyor... Katillerimizin yakasına ya-pışalım... Hesabımızı soralım... Ev-lerimizden dışarı tek bir adım dahiatmayalım... Bizi evlerimizden atma-larına izin vermeyelim... Emeğimizle,hasta olmak pahasına, aç kalmak pa-hasına, çocuklarımızın rızkından sa-kınarak yaptığımız evlerimizi halkdüşmanlarının eline bırakmayalım...

Bayraktar, midye kabuğundanyaptığı betonların altında kalıncayakadar direniş bayrağını yere düşür-meyelim...

YIKIMLAR BAŞLIYOR!Yıkımların Başında Midye

Kabuğundan BetonDöken Bayraktar Var!Bayraktar'dan BununHesabını Soralım...

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!42

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

Halk Cephesi’nin başlattığı, “AKP Zulmüne Karşı İşçi,Memur, Gençlik Tüm Halk Birleşeceğiz! Milyonları Ör-ğütleyeceğiz!” kampanyası kapsamında, Devrimci İşçi Ha-reketi, 14 Eylül günü İstanbul’da Çağlayan MetrobüsDurağı üstgeçidine “Halk Cephesi” imzalı kampanya pan-kartını astı.

18 Eylül günü de Bağcılar Yeni Mahalle’de ev ziyaretiyapıldı. Ziyarete gidilen aileyle kampanya üzerine ve ma-hallede yaşanan sorunlar üzerine sohbetler edildi. Mahalledekiyozlaşmadan şikayetçi olan aileye, birlikte mücadele edil-diğinde mahallenin yozlaşma batağından kurtarılabileceği,sorunların çözümünün örgütlenmekten geçtiği, bu örgüt-lenmelerinde halk komiteleriyle sağlanabileceği anlatıldı.AKP zulmüne karşı herkesin mutlaka bir şeyler yapabile-ceğinin vurgulandığı sohbet 1,5 saat sürdü.

Milyonları Örgütleyeceğiz!

Güler Zere’nin zulmün elinden alınışı ve sürecianlatan "Damında Şahan Güler Zere" belgeseli, 16Eylül günü Tekirdağ-Çerkezköy’de Halk Cephelilertarafından PSAKD Çerkezköy şubesinde gösterildi.

Güler Zere’nin mücadelesi ve içinde bulunduğutecrit koşullarını anlatan bir konuşmanın ardından,Ümit İlter’den şiirler okundu. Sonrasında hep birliktebelgesel izlendi. Belgesel sonrası ülke koşulları vedemokrasi mücadelesi üzerine sohbet edildi. 40kişinin katılımıyla gerçekleşen belgesel gösterimi,her ay yapılacak film ve belgesel duyurusundansonra sona erdi.

Tarihi Ancak YazanlarAnlatabilir!

İstanbul Gazi Mahallesi’nde, düzenin dayattığı yozkültüre karşı alternatif olarak “Yozlaşmaya Karşı 9.Geleneksel Gazi Halk Şenliği”, 16 Eylül günü Gazi Ba-rajı’nda (Sarıtepe) yapıldı. Şenlik, İbrahim Çuhadar’ıncenazesinin aynı güne denk gelmesi nedeniyle, saat12.00’den, 18.00’e ertelenmişti.

Şenlik, Gazi Mahallesi’nden Günay Özarslan’ınaçılış konuşmasıyla başladı. Özarsalan konuşmasında,“Şenliğimizle, burada hep birlikte türkülerimizle, marş-larımızla Anadolu’nun bereketli topraklarında doğupbüyüyen kültürümüzü, değerlerimizi yaşatacağız.” dedi.

Özarslan’ın konuşmasının ardından sahneye ErdalBayrakoğlu çıktı. Gazi Halk Şenliği’ne daha öncebeş kez katılmış olan Bayrakoğlu, bir kez dahaKaradeniz’in coşkusunu Gazi’ye taşıdı.

Erdal Bayrakoğlu’dan hemen sonra ise bir Dev-Genç’li şiir okudu. Ardından Nurettin Güleç sahneyeçıkarak, kitleyle beraber şarkılarını seslendirdi.

Son olarak sahneye Grup Yorum çıktı. Türkü vemarşlarını seslendirdikten sonra Grup Yorum üyesi İnanAltın bir konuşma yaptı. İbrahim Çuhadar’ın cenazesinibeklerken Yorum’un iki üyesinin de gözaltına alındığınısöyleyen Altın, herkesi bir sonraki gün Çağlayan’dabulunan İstanbul Adliyesi önünde yapılacak eyleme,gözaltına alınan devrimcilere destek vermeye çağırdı.

Halkı Yozlaştırmaya Çalışanlara KarşıBedenlerimizle Barikat Olacağız!

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 43

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

Yıllardır halka acı çektiren birişkence merkezi olan Gazi Polis Mer-kezine yönelik feda eyleminde şehitdüşen İbrahim Çuhadar’ın cenazesinisahiplenmek için 12 Eylül’den iti-baren İstanbul Yenibosna’da bulunanAdli Tıp Kurumu önünde bekleyenHalk Cepheliler’e, AKP’nin işkencecipolisleri defalarca azgınca saldırmış,üç gün boyunca 35 kişi gözaltınaalınmıştı. Katil polis katletmeye doy-mamış, feda eylemine ve sahiplen-meye tahammülsüzlüğünü 4 günlükgözaltı süresi boyunca Halk Cephe-liler’e yaptığı işkencelerle göstermişti.

Gaz bombalarını nişan alıp ayaklara,kafalara atan, insanların kulakzarını patlatan, kafa kıran, kol kı-ran… kısacası yaptığı psikolojikve fiziksel işkencelerle dolu gözaltısüresi sonunda, 8 kişi tutuklanmış,serbest bırakılanlara da ev hapsi

cezası verilmiştir. 21 Eylül günü İstanbul Adliyesi

önünde toplanan Halk Cepheliler İb-rahim Çuhadar’ın cenazesini sahip-lenenlere yönelik gözaltı, işkence vetutuklamalara karşı bir eylem ger-çekleştirdiler.

“Devrimcilerin Cenazesini Sa-hiplenmek Onurdur TutuklananlarSerbest Bırakılsın!” pankartının açıl-dığı eylemde, “İşkence Yapmak Şe-refsizliktir”, “İbrahim Çuhadar Ölüm-süzdür”, “Gözaltılar, Tutuklamalar,Baskılar Bizi Yıldıramaz” sloganlarıatıldı.

Sloganların ardından Halk Cephesiaçıklaması okundu. Açıklamada, İb-rahim Çuhadar’ın cenazesini halkıngelenek ve kültürüne göre defnedil-mesine AKP’nin işkenceci, katil po-lisinin tahammülsüzlüğünü işkencegözaltı ve tutuklamalarla gösterdiğinevurgu yapıldı.

Yapılan işkencelerin yanı sıra bur-juva medyada yayınlanan kontra ha-berlerle de karşılaşıldığı ifade edilenaçıklamada, pervasızca halkı katledenpolislerin aynı zamanda pervasızcayalan söylediği belirtildi.

Son olarak “Tarih tanıktır ki hiçbircenazemizi ortada bırakmadık. Se-nelerce hapis yatmamız gerekse bilesokak ortasında, hapishanelerde, ada-let arayışında canını veren hiçbirdevrimcinin cenazesini ortada bırak-mayacağız” denilen açıklamanın ar-dından eylem sona erdi.

Devrimcilerin Cenazesine Sahip ÇıkmakOnurdur! Katillerini İsti̇yoruz!

Emperyalizm, halkların inançla-rına saygısı olmadığını bu kez deMüslüman halklara hakaret edenfilmle gösterdi. Emperyalizmin halk-lara saldırısını protesto etmek içinHalk Cepheliler, Şişli Cevahir Alış-veriş Merkezi önünde eylem yaptılar.

Halk Cephesi üyeleri “Emperya-lizm Halklara Düşmandır, MüslümanHalklara Saygısı Yoktur!” pankartıaçarak bir açıklama yaptılar. NagehanKurt’un yaptığı açıklamada, inanç-larına hakaret edilmesi üzerine, halk-ların inançlarına sahip çıkarak, em-peryalizme olan öfkelerini ortayakoydukları vurgulandı. Kurt, açıkla-manın devamında, “Yapılan, provo-katif bir filmle Müslümanlığa sal-dırmak değildir. Bu, emperyalizminçok açık olarak halklara olan düş-manlığının, hor gören, aşağılayanbakış açısının bir kez daha sergilen-mesidir. Böylelikle, özellikle Orta-doğu üzerinde hakimiyetini artırmak,çeşitli ülkelere yönelik işgal planlarınıhayata geçirmek ve içinde bulunduğukrizi aşmak için Ortadoğu ülkelerininpetrolünü gasp etmek için kendinezemin hazırlıyordu” dedi.

Kurt ayrıca, “Gerçek düşmanımızemperyalizmdir, Amerika'dır! İnanç-larımıza saldıran onlardır! Amerika’yave diğer emperyalistlere karşı ver-diğiniz mücadele haklı ve meşrudur!Ortadoğu’yu emperyalistlere zindanedelim! Öfkemizle bu katilleri bo-ğalım!” diyerek, Halk Cephesi olarakinançlara yönelik saldırılara karşıezilen halkların meşru mücadelesininyanında olduklarını söyledi.

Eylemde; “Kahrolsun ABD Em-peryalizmi", "Katil ABD Ortado-ğu'dan Defol", "Halkız Haklıyız Ka-zanacağız", "Yaşasın Halkların Kar-deşliği” sloganları atıldı.

İşte EmperyalizminBeyni, Ahlakı; “BizOnları Özgürleştiriyoruz,Onlar BüyükelçimiziÖldürüyor!”

Amerika’da, Hz. Muhammed’i

aşağılayan bir filmyapılmasını protes-to eden ülkelerdenLibya’da, Ameri-kan Büyükelçi-si’nin öldürülme-siyle ilgili olarakHalk CephesiUluslararası İlişki-ler Komitesi yazılıbir açıklama yaptı.

Amerika Dışiş-leri Bakanı HillaryClinton’un, büyük-elçilerinin öldürülmesi ardından yap-tığı “Biz onları özgürleştiriyoruz,onlar büyükelçimizi öldürüyorlar”açıklamasına değinen Halk CephesiUluslararası İlişkiler Komitesi, “Lib-ya, zengin petrol kaynakları için işgaledildi. Daha Libya’da işbirlikçilerinsaldırıları başlamadan önce, işbir-likçilerle Fransa’nın anlaşma yaptığıve Libya petrolünün % 30’unun Fran-sa’ya bırakıldığı ortaya çıktı. YineIrak zengin petrol kaynakları nede-niyle işgal edildi ve şimdi Irak pet-rolünü Amerikan tekelleri işletiyorve kendileri için satıyorlar.

Hani özgürleştirme; böyle mi olu-yor özgürlük? Tüm bir ülke yağma-lanıyor ve bunun adı da özgürlük

oluyor. Aslında doğru, burada birözgürlük vardır, o da tekellerin sonsuzsömürme özgürlükleridir.

Burada sormak gerekli; ülkeleri,halkları özgürleştirme görevini Ame-rika’ya, Avrupa’ya kim verdi? Hangiülke halkları gidip emperyalistlereyalvardı bizi özgürleştirin diye. Sor-mak gerekli; bu halklar kendileri öz-gürlüklerini kazanamıyorlar mı?

Bu vesileyle de emperyalizminahlakı ve halkın inançlarına bakışıda bir kez daha ortaya çıktı. Onların,halkın inançlarına saygıları yoktur.Sanki daha önce Afganistan’daKur’an yakanlar onlar değiller gibişimdi de Müslümanlara saldırı filminisahipleniyorlar. Bunun adına da öz-

Emperyalizmin Halkların İnançlarına Saygısı Olmaz!

Emperyalizme Karşı Direniş Meşrudur!

Obama'nın Gazcı UşağıErdoğan bir kez daha uşaklık rolünü

oynadı.

Amerika'da Müslümanlar’a hakaretiçeren "Müslümanların Masumiyeti"adlı film yüzünde Müslüman ülkelerinhepsinde deyim yerindeyse yer yerin-den oynuyor. Tüm ülkelerde halk,inançlarına yönelen hakaretlere, aşa-ğılamaya karşı sokaklara çıkıp öfkesinigösteriyor. Amerikan ve emperyalistdevletlerin elçiliklerini basıyor.

Ülkemizdeki sözde Müslüman-lar’dan ses seda yok.

Neden? Çünkü efendileri öyle isti-yor. Çünkü, uşakları üzerlerine düşenrolü oynuyor.

Libya'da, Amerikan Büyükelçiliği

basılıp 4 Amerikan ajanının cezalan-dırılması üzerine Obama, telefonla ya-veri Erdoğan'ı arayarak "yatıştırıcıaçıklamalar yap"! diyor. Erdoğan daikiletmiyor: Yurtdışına çıkarken ha-vaalanında yapıyor açıklamasını. Yet-miyor; uzaktan indikten sonra Yalta'daikinci açıklamasını yapıyor.

Toplumun Gazını AldıkErdoğan yaptığı açıklamada şöyle

diyor. "Arap sokağı ayaklandı, Türkiyesakin. Bizi diğerlerinden ayıran ne?Bizim verdiğimiz mesajlar var. Toplumbu mesajlara bakıyor. Sizin mesajınızyoksa ne oluyor. O zaman halk sokağadökülüyor. Son 10 senede aşırılıklartörpülendi. Bir anlamda paratöner gibiolduk, gaz aldık. Bunlar olmasaydı...

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!4 4

gürlük diyorlar. Hayır, bu özgürlükdeğildir, herkes bilir ki Amerika’daCIA’nın onay vermediği filmleri çek-mek mümkün değildir” dedi.

Açıklama, “Halkımız; Özgürlü-ğümüz ellerimizdedir. Bizim her şe-yimizle alay eden, bizlere yukarıdanbakan emperyalistlerden bize hiçbirfayda dokunmaz.” denilerek bitirildi.

Yunanistan Halk Cephesi de, ko-nuyla ilgili bir açıklama yaparak,"Dünya, damarına basılan halklarınöfkesinin ortaya çıkarttığı güce ye-niden tanık oluyor. Emperyalizm,halkların inançlarına kolay kolaysaygısızlık yapamayacağını, bir ka-tilinin canı bedeli tekrar gördü. Bugünhalkların ayaklamasının nedeni 'dini'

sebeplerdir. Fakat bu büyük güç,yarın aynı emperyalizme karşı 'ba-ğımsızlık ve demokrasi' içinde ayak-lanacaktır. O günler çok yakındır.Bizim mücadelemizle, devrimcilerle,anti-emperyalist mücadeleyle tanış-tıkça halkların öfkesi emperyalizmihedef alacaktır. Emperyalizmin asılkorkusu da budur" dedi.

Hatay: Halk Cepheliler, hu-kuksuzca tutuklanan arkadaş-larının bir an önce serbest bı-rakılması için yaptıkları otur-ma eylemine 15 Eylül günüde devam ettiler.

Eylemde, on binlerin ka-tıldığı bir eylemin, AKP’ninyargısı tarafından suç sayıldığıbelirtilerek, “ Halkın en onurluevlatları olan devrimcileri bas-kıyla yola getiremeyeceksiniz”denildi. Oturma eylemi boyunca halk, alkışlarıyla eylemedestek verdi. Halktan iki kişi oturma eylemine katılıp,diğer haftalarda da geleceğini söyledi.

13 kişinin katıldığı eylem, alkışlar ve sloganlarlasona erdi.

Ankara: 24 Mart 2012 günü Ankara polisinin yaptığıbaskınlar sonucunda komplo ile tutuklanan devrimcilerinserbest bırakılması için yapılan eylemlere, 11 Eylülgünü devam edildi. Ankara Adliyesi önünde bir arayagelen Halk Cepheliler, yaptıkları eylemde “Bizler, kom-plolar ile tutuklananların serbest bırakılması için mücadeleetmeye, devrim şehitlerinin mezarlarını ziyaret etmeye,Yürüyüş Dergisi'ni halka ulaştırmaya, derneklerimizegidip-gelmeye devam edeceğiz. Hiçbir baskınız, göz-dağınız bizi dergimiz Yürüyüş'ü ve derneklerimizi sa-hiplenmekten geri bırakamaz” dediler.

10 kişinin katıldığı eylemde “Komploları Boşa Çı-kartacağız”, “Komplolarla Tutuklananlar Serbest Bıra-kılsın”, “Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız” sloganları atıldı.

Yapılan açıklamanın ardından yarım saatlik oturmaeylemi yapılarak, devrimcilere kurulan komplonun an-latıldığı bildiriler halka dağıtıldı.

Mersin: Halk düşmanı AKP polisinin, 8 Mayıs 2012günü Mersin’de bulunan derneklere ve evlere yaptığıbaskınlar sonucunda tutuklanan dört devrimcinin serbestbırakılması için her hafta Mersin Taş Bina önünde

yapılan eyleme 14 Eylül günü dedevam edildi.

“Yüzlerce yıl kanımızı döke-rek, bedeller ödeyerek kazandı-ğımız haklarımız ve özgürlükle-rimiz için savaşmaya devam ede-ceğiz.” denilen eylemde, vatan-severlerin yok edilemeyeceği vur-gulandı. Açıklamanın ardındanyarım saatlik oturma eylemiyleMersin Emniyeti'nin yalanları hal-ka anlatıldı. Halk düşmanı AKP

polisinin hazırladığı yalanlardan oluşan fezleke sonucundatutuklanan devrimcilerin niçin tutuklandıklarını beşaydır hala bilmedikleri söylendi.

15 kişinin katıldığı, ESP’nin de destek verdiğieylemde “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”, “GözaltılarTutuklamalar Baskılar Bizi Yıldıramaz”, “KomplolarlaTutuklananlar Serbest Bırakılsın”, “Kahrolsun FaşizmYaşasın Mücadelemiz”, “Halkız Haklıyız Kazanacağız”sloganları atıldı. Marşların hep birlikte coşkuyla söy-lenmesinin ardından Halk Cepheliler eylemlerine herhafta kesintisiz devam edeceklerini söyleyerek eylemisonlandırdılar.

Adana: Halk Cepheliler, her hafta pazartesi günü saat18.00’deki yaptıkları oturma eylemlerine devam ediyorlar.17 Eylül günü yapılan eylemde “Kahrolsun Faşizm Ya-şasın Mücadelemiz, Tutuklananlar Serbest Bırakılsın”pankartı açılarak, “1 Mayıs’a Katılmak Suç Değildir","Grup Yorum Konserine Katılmak Suç Değildir", "Kahv-altı Yapmak Suç Değildir” dövizleri taşındı.

On dakikalık oturma eylemine geçilmeden önce biraçıklama yapan Hasan Farsak, AKP iktidarının yalanla-rından ve işbirlikçiliğinden bahsetti.

Sloganların atıldığı oturma eylemi, gelecek pazartesiyine aynı yer ve saatte yapılmak üzere sona erdi.

Ayrıca Adana'daki tutsaklardan Mehmet Bıldırcın'ınyazdığı bir mektup aracılığıyla, kendisine gönderilenDünya ve Türkiye atlaslarının, "öğrenci olmadığı" vegüvenlik gerekçesiyle kendisine verilmediği öğrenildi.

Devrimcileri Komplolarla Teslim Alamayacaksınız!HATAY

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 4 5

Geçtiğimizhafta Birleşmiş

Milletler (BM)Mülteciler Yük-sek Komiserliği

(BMMYK) Özel Temsilcisi Angeli-na Jolie ve Mülteciler Yüksek Ko-miseri Antonio Guterres, Kilis Ön-cüpınar’daki konteyner kenti ziyaretetti. Basına kapalı olan ziyaretin ar-dından bir açıklama yapan AngelinaJolie:

'' Çok minnettarız. Bugün çok sa-

yıda aileyle ve çocukla görüştüm. Ai-

leler ve çocuklar da Türk halkına ve

Türk hükümetine aynı şekilde min-

nettarlar. Çok duygusallar ve Suri-

ye'de yaşananlardan dolayı büyük en-

dişe duyuyorlar, Suriye'de kalan ai-

leleri ve arkadaşlarını merak edi-

yorlar. Türk hükümeti büyük cö-mertlik göstererek bu olağanüstükampı kurmuş. Gerçekten çok etki-leyici. Guterres'in söylediği gibi he-

pimiz ülkelerinden kaçmak zorunda

kalan ailelerin barındırılması için bu

şartlarda kamplar olmasını umut

ediyoruz. Hiçbir yerde bunun gibi birkamp görmedim'' dedi.

Bundan bir yıl önce de gelip Su-riyeliler’in kaldığı kampı gezmişti An-gelina Jolie. Her iki ziyaretinin deamacı aynıdır aslında. Jolie, iyi niyetelçiliği, BM yardımları vs. adı altın-da geri bıraktırılmış yoksul ülkelerigezip, oradaki halklara emperyalizminkatliamlarını, saldırganlığını unut-turmak istemektedir. Halkların kanı-nı döken, ülkeleri işgal eden emper-yalizm ve onun kurumlarıdır. Bu ne-denle onlardan asla iyi niyet bekle-nemez. Adları iyi niyet elçisi olsa datek niyetleri vardır; ülkeleri işgaledip kendi istedikleri gibi işbirlikçi biryönetim kurup, ülkelerin maddi mane-vi zenginliklerini yağmalamak.

İşte Angelina Jolie’nin ziyaretle-ri de emperyalizmin bu amacına hiz-met etmektedir.

Antonia Guterres de Angelina Jo-lie de açıklamalarında, “çok memnunkaldıklarını”, “böyle bir kampın insanonuruna yakışan ve kaliteli olduğunu”

söyleyip, AKP hükümetineişbirlikçiliğinden dolayı te-şekkürlerini bildirmişler,övgülerini dizmişlerdir. On-lar herşeyi kendi görmek is-tedikleri gibi görmekte, ken-di çıkarlarına göre biçim-lendirmektedirler. Eğer azı-cık objektif bakabilselerdi,amaçları emperyalizm ve iş-birlikçisi AKP iktidarını iyigöstermek olmasaydı, okampta yaşananları da görürlerdi.Ne olmuştu bu kamplarda biz hatır-latalım:

* Yakın zamana kadar su ve temelgıda maddeleri kendilerine yeterinceverilmediği için kampta yaşayan Su-riyeliler gösteri yaptı.

* Kadınlara, genç kızlara tecavüzedildi.

Bunun gibi daha pekçok olay ya-şanırken Angelina Jolie'nin bunlardanbahsetmeyip, kampın ne kadar güzel,konforlu olduğunu söylemesi yalan-dan, gözboyamadan başka bir şey de-ğildir.

Angelina Jolie, Suriye'den Türki-ye'ye sığınanlara yardım ettiği içinTürkiye halkına ve hükümetine te-şekkür etmek için önce İçişleri Ba-kanı İdris Naim Şahin, ardından Baş-bakan Yardımcısı Beşir Atalay ve sonolarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gülile görüştü.

Neyin nesi bu teşekkür? Türkiyebu yardımları Angelina Jolie için miyapıyor? Ülkemize gelen her Ameri-kalı, sınırları açtığımız için teşekkürediyor... Kimin için, neden açıldı busınırlar?

Elbette Amerika istediği için. Tür-kiye’nin maşa olarak kullandırılma-sınadır bu teşekkürler.

BM Özel Temsilcisi olarak yapı-lan bu ziyaret, esasında emperyaliz-mi temsilen yapılan bir ziyarettir.Emperyalistlerin ve uşaklarının dök-tükleri kanın üzerini örtmek için ya-pılmıştır.

İşbirlikçi AKP tarafından, devletbaşkanlarından daha iyi ağırlandı Jo-

lie.Şu uşaklığa bakın: TBMM’nin

milletvekillerinin sokulmadığı mültecikamplarına, emperyalizmin fahişesielini kolunu sallayarak giriyor.

Çünkü gelen bir TBMM millet-vekili değil, Amerikan ajanıdır. Ame-rika’yı temsilen gelmiştir. Ameri-ka’dan gelen her kim olursa olsun,AKP hükümeti tarafından böyle kar-şılanır. Efendi-uşak ilişkisi gereği elpençe divan durmak zorundadırlar.

DüşmanıHalk

AKP

Emperyalizmin fahişesi Angelina Jolieemperyalizmin kanlı yüzünü gizleyemez!

“Seni görmek de nasipmiş”AKP’nin İçişleri Bakanı İdris Naim

Şahin; sözde muhafazakar. “BMMülteciler Yüksek Komiserliği ÖzelTemsilcisi” sıfatıyla mülteci kampla-

rını görmeye gelen emperyalizminfahişesi Angelina Jolie ile görüşüyor.

Jolie’yi görünce vidaları gevşemişŞahin’in. Yamulmuş koltuğuna, ağzı-

nın suyu akıyor. "Çok ünlü birisiolduğunuz için bu kadar ilgi var.Seni görmek de nasipmiş" diyor.

Yuh size ahlaksızlar!VE BU AHLAKSIZLAR, HALK

ÇOCUKLARINI ÖLÜMEGÖNDERİP ONA DA NASİP

DİYORLAR!İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, git-

tiği Iğdır’da şöyle diyor: “Bizim

Iğdır’a gelmemiz de bir nasip işidir.

Aniden karar verdik ve Iğdır’a geldik.

Şehitlik de, gazilik de, uzun yaşamakda, genç yaşta şehit olmak da, nasip

işidir” diyerek Iğdır’a gitmesiyle halkçocuklarının askerde ölümünü aynı

kefeye koyuyor. Nedense bu alçaklaragezmek, Jolie’nin karşısında şebeklik

yapmak; halk çocuklarına da ölümnasip oluyor.

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!46

Gazetecilerin, milletvekillerininsokulmadığı yere Jolie nasıl giri-yor?.. Girer, çünkü o kamp onların.AKP, onların hizmetkarı. “Teşekkür-ler” onun için.

"İnsanların kış günü sokaktakalmasını istemiyorum" diyor ‘barışelçisi.’ Geçin bu yalanları: Soğuktakalanlar, açlıktan ölenler sizin umu-runuzda mı?

O kamplarda işbirlikçi çapulcula-rın ne iş yaptıklarının üzerini örtmeklemeşgulsünüz orada. Çoluk, çocuksıradan halkın o kamplara gelmesininde sorumlusu sizsiniz.

Angelina Jolie, Türkiye'nin büyükcömertlikle böyle bir kamp kurduğunusöylüyor. Gerçekten çok cömerttirAKP. Kendine yakın olanlara herzaman çok cömerttir ama yoksul hal-kın düşmanıdır. Kürt halkını ve Ale-viler’i yok saymakta daima cömert-

tir. Şimdi de emperyalizmin, Suriyehalkını birbirine düşman ederek ül-kelerinden kaçmaya zorlayan bir ül-kenin uşaklığını yapmaktadır. Yapmakzorundadır. Efendi-uşak ilişkilerindeuşağın değil, efendinin, yani Ameri-ka’nın çıkarları sözkonusudur.

İçişleri Bakanı İdris Naim Şa-hin'in yaptığı şarlatanlık ise midebulandırıcı bir tarzdaydı. "Çok ünlübirisi olduğunuz için bu kadar ilgivar" diyor halk düşmanı Şahin. Em-peryalizmin fahişesinin karşısına ge-çince vidaları gevşemiş. Oturduğuyerde yamulmuş, ağzının suyu akıyor.“Seni görmek de nasipmiş” diyor.

İşte AKP’lilerin ahlakı budur. Fır-satını bulduklarında her türlü ahlak-sızlığı yapacak zihniyettedirler. Mu-hafazakarlık, din, iman, kitap hepsi birtarafta kalır.

Öyle ahlaksızdırlar ki, yaptıkları

ahlaksızlıklara da bir kılıf bulurlar.İnançlarını da ahlaksızlıklarına uy-dururlar.

İşte Amerika, bunun için özellik-le Jolie gibi fahişeleri gönderiyor. On-larla katliamlarının üzerini örtüyor.Döktükleri kanı Jolieler’le temizli-yorlar. İdris Naim Şahin gibi ahlak-sızları da Jolieler’den ‘nasip’lendi-rerek maşa olarak kullanıyorlar.

Suriye’de, Suriye halkları, ülke-mizde Kürt halkı ve yoksul halk ço-cukları onar onar katlediliyor.

Ahlaksız İdris Naim Şahin ise“Şehitlik de, gazilik de, uzun yaşa-mak da, genç yaşta şehit olmak da,nasip işidir” diyor.

Nedense bu alçaklara gezmek,Jolie’nin karşısında şebeklik yap-mak, halk çocuklarına da ölüm nasipoluyor.

Pankart Hırsızlığı İleYıkımlara Karşı MücadeleyiEngelleyemezler!

Bursa’da, Yıkımlara Karşı Halk Komitesi’nin, Bur-sa Haklar Derneği binasına astığı pankartı zabıtalarıngece gizlice kaldırması üzerine aynı pankart yeniden asıl-mıştı. 10 Eylül günü “Kentsel Dönüşüm Rant, Sürgün,Talandır! Yıkımlara Karşı Gücümüz Birliğimizdir!Yıkımlara Karşı Halk Komitesi” pankartının tekrar asıl-masının ardından zabıtanın yaptığı bu hırsızlık halka teş-hir edilerek bildiri dağıtıldı.

18 Eylül günü sabah derneğe gelen dernek çalışan-ları, pankartın tekrar çalındığını gördüler. Aynı gün saat12.00 civarında, “Kentsel Dönüşüm Rant, Sürgün, Ta-

landır! Yıkımlara Kar-şı Birleşelim! Baskı-lar Bizi Yıldıramaz!”pankartı tekrar asıldı.

Bursa Haklar Der-neği tarafından yapılanaçıklamada, “Onlarhırsız ve korkak. Kent-sel dönüşüme karşı birpankart bile büyükkorkuları oluyor. Kor-kularını büyütceğiz.Pankartlarımızı indir-dikçe biz yenisini asa-cağız. Mahalleleri pan-kartlarla donatacağız.”denildi.

Polisin Komplolarını,Devrimcileri SahiplenerekBoşa Çıkartacağız!

Gençlik Federasyonu; Elif Sultan Kalsen ve Harran Ay-dın’ın, polisin servis ettiği haberlerle basın tarafından hedefgösterilerek katledilmek istenmesini, 13 Eylül günü Çağla-yan Adliyesi önünde yaptığı eylemle protesto etti.

“Komploları Boşa Çıkaracağız, Arkadaşlarımızı Katlettir-meyeceğiz” pankartı açan Dev-Genç’liler adına yapılan açık-lamada “Katliamlarına doymayan AKP’nin katil polisleri, yenibir katliamın planlarını kuruyor... Komplolar ve senaryolar üre-terek katliamına zemin hazırlıyor. Basına sesleniyoruz, katilpolisin yalan haberlerine göre yapılan gazetecilik, ne basın ah-lakına ne de tarafsız haberciliğe yakışır. Arkadaşlarımız,günü gelince size de her türlü şiddeti uygulayan polis teşkila-tı tarafından katledilmeye çalışılıyor. Onların başına gelebi-leceklerden katil polis kadar sizler de sorumlusunuz” denildi.

“Komploları Boşa Çıkaracağız”, “Baskılar Bizi Yıldıramaz”,“Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler” sloganlarınıatan Dev-Genç’liler polisi uyararak “Asıl terörist sizsiniz, te-rörü yapan, insanları katleden, işkencelerden geçiren, sokak or-tasında infaz eden polis teşkilatından başkası değil” dediler.

Açıklamanın ardından Elif Sultan Kalsen ve Harran Ay-dın’ın avukatı Günay Dağ söz alarak İstanbul Siyasi Şube po-lisinin, aynı Hasan Selim Gönen’de olduğu gibi bir katliamhazırlığında olduğunu ve basının da buna ortak olduğunu be-lirtti. Daha sonra Harran Aydın ve Elif Sultan Kalsen devrimci,sosyalist kimliklerinden dolayı hedef gösterildiklerini, sürekligöz önünde olduklarını ve demokratik mücadele yürüttüklerinibelirten konuşmalar yaptılar. Ardından polis hakkında suç du-yurusunda bulundular.

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 47

Av�ru�pa’da

Almanya'da, Avusturya'dave İsviçre'de İbrahimÇuhadar Anıldı

İsviçre: İsviçre'nin Basel şeh-rinde 16 Eylül günü İsviçre HalkCephesi tarafından yapılan bir top-lantıda DHKC feda savaşçısı İbrahimÇuhadar selamlandı.

Basel şehrinde, Union dernekler bi-nasında yapılan anmada “İbrahim Çu-hadar Ölümsüzdür-Halk Cephesi” ya-zılı pankart yer aldı. Önce feda sa-vaşçısı İbrahim Çuhadar şahsında tümdevrim şehitleri için 1 dakikalık say-gı duruşu yapıldı. Ardından Devrim-ci Halk Kurtuluş Cephesi Basın Bürosutarafından yapılan 393 nolu açıklamaokundu.

Açıklamanın ardından, salondabulunan iki kişi, İbrahim Çuhadar ileilgili anılarını paylaştılar. Anmaya ka-tılan Partizan ve Halkın Günlüğüokurları da ağır baskı koşullarının ya-şandığı günümüzde, sürecin böylesi-ne davasına adanmışlık perspektifiile aşılacağını söyleyerek şehidimizi se-lamladılar.

40 kişinin katıldığı anma, helva da-ğıtılmasıyla sona erdi.

Avusturya: Avusturya'nın Vi-yana şehrinde Halk Cepheliler tara-fından anma düzenlendi. 16 Eylülgünü yapılan anmada, “Binlerce kilo-metre uzaklıkta da olsak bizler şehit-lerimizi her zaman yanımızda hisse-diyoruz. İbrahim yoldaşımız halkınadaletidir. Burada bulunmamız, yok-sulluğun ve ülkemizde yaşanan katli-amların sonucudur. Bunun içindir kibiz hiç bir zaman zulme boyun eğ-medik. Daha çok şehitler vereceğiz,halkın özlem duyduğu bağımsız Tür-

kiye olana dek. Açlığı, yoksulluğu bizyaratmadık, ülkeleri biz işgal etmedik,öfkemiz emperyalizme ve faşizmekarşıdır” denildi. Anmaya 46 kişi ka-tıldı.

Almanya: Almanya’nın Ham-burg şehrinde, 16 Eylül günü Ekin Kül-tür Merkezi'nde yapılan anmaya say-gı duruşuyla başlandı. Saygı duru-şundan sonra Nazım Hikmet'in "SıraNeferi" şiiri okundu. Ardından İbrahimÇuhadar için Devrimci Halk KurtuluşCephesi’nin yaptığı açıklama okundu.

Anmada ayrıca, feda eylemcisi İb-rahim Çuhadar'ın cenazesini almak içinİstanbul Adli Tıp Kurumu önüne gidenailesinin, avukatlarının, TAYAD’lı Ai-leler’in ve Halk Cepheliler’in 4 günboyunca polisin gazlı-coplu saldırıla-rına maruz kaldıkları anlatıldı. Anmaya30 kişi katıldı.

Stuttgart Halk Cephesi de Çuha-dar’ın şehitliğinin ardından yapılan po-lis saldırıları ve devrimcileri afişe et-mesi hakkında yazılı bir açıklamayaptı. 15 Eylül tarihli açıklamada,basına seslenilerek, “AKP’nin ve po-lisinin komplolarına alet olmayın,meslek onurunuza yakışır şekilde hal-kın safında olun” denildi.

Yaşamı Derslerle Doluİbrahim ÇuhadarBerlin'de Anıldı

Almanya'nın Berlin şehrinde 16Eylül günü feda savaşçısı İbrahimÇuhadar'ın anması yapıldı. Anmaya,İbrahim Çuhadar nezdinde, tüm dev-rim şehitleri için yapılan saygı duru-şuyla başlandı. Saygı duruşunun ar-dından Devrimci Halk Kurtuluş Cep-hesi’nin açıklaması okundu. Feda ey-

lemcisi İbrahim Çuhadar'ın ders-lerle dolu yaşamı anlatıldı.

AKP iktidarının halka yöneliksaldırılarına karşı devrimcilerincan bedeli bir savaş yürüttükleri,Avrupa'da yaşayan Cepheliler’inde bu mücadelenin bir parçası ol-duğu belirtildi. Anma, ailelerinşehidimiz için yaptığı helvanın

dağıtılmasıyla sona erdi.

Halkın Adaleti, Katilleri ErYa da Geç Bulacak!İbrahim ÇuhadarÖlümsüzdür!

Yunanistan Halk Cephesi, 39 ya-şındaki feda savaşçısı İbrahim Çuha-dar’ın eyleminin ardından, 14 Ey-lül’de şu açıklamayı yaptı: “Gazi Ma-hallesi’nde yaptığı feda ile, aradan 20yıl bile geçse halkın adaletinin unut-mayan hafızası, belleği olduğumuzugöstermiştir. 20 Temmuz 2012’de yol-daşı Hasan Selim Gönen'in katillerinekarşı gerçekleştirdiği eylemle hemdosta hem de düşmana, sorulmadıkhiçbir hesabımızın kalmayacağını ha-tırlatmıştır. O, bize şehitliğiyle, iste-nildiğinde her şeyi yapabileceğimizigöstermiş, yolumuzu aydınlatmıştır. İb-rahim Çuhadar, şehitliğiyle haykır-mıştır. Hiç bir güç devrimci savaşımızıbüyütmemizin önünde engel olama-yacak”

AKP, Köpeklerinin İpiniEline Dolasın!Uyarıyoruz: Bizde Daha Çokİbrahim Var!

Yunanistan Halk Cephesi, İbra-

Şehitlerimiz Bizden Birileridir,Bizim İçimizden Çıkmışlardır

Avusturya

İsviçre

Atina

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!48

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

Avusturya’nın İnnsbruck şehrinde 4 Kasım’da yapılacak olan Irk-çılığa Karşı Eşit Haklar Grup Yorum Konseri’nin tanıtım çalışması Avus-turya’nın bir çok şehrinde başladı.

15 Eylül’de Anadolu Federasyonu çalışanları bir düğüne giderek ora-da konser biletleri dağıttılar. Haberlerde Grup Yorum elemanlarına ya-pılan saldırı, gözaltına alınmalarını öfke ile anlatan birçok insan, GrupYorum Konser biletini aldı. Gelemeyecek olanlar da dayanışmak içinaldıklarını belirttiler. Toplam 77 tane bilet satıldı.

Irkçı Kafa Yapısı Halkın Acılarını AnlayamazBelçika'da 18 Eylül 2010'da öldürülen, Uğur ve Süleyman Aygün

kardeşlerin cenazelerinin verilmeyişinin İKİNCİ yılı da doldu.

Tam 2 yıldır, Aygün kardeşlerin cenazeleri morgda rehin olarak tu-tuluyor. Anadolu Federasyonu, uzun bir süredir cenazeleri almak içinmücadele ediyor. Anadolu Fedarasyonu'nun sürdürdüğü mücadeledenrahatsız olanlar, ırkçı savcıyı konuşturdular. Irkçı Bölge Savcısı MacAllegeart, bir Belçika gazetesi ile yaptığı röportajda bir kez daha ırk-çı, yabancı düşmanı yüzünü gösterdi. Allegeart, 2 yıldır rehin tuttuk-ları cenazeleri vermeyeceklerini, hatta bunun için “2 yılın yetmediğini”,“2 yılın az bile olduğunu” söyleyerek; “2 yıl daha” rehin tutacakları-

nı ilan etti. Irkçı savcı, cenazeleri “2013’tenönce vermeyi düşünmediklerini” söyledi.

Belçika Anadolu Federasyonu, savcı-nın açıklamalarıyla ilgili olarak 16 Eylülgünü şu değerlendirmede bulundu: “Irk-çı savcı Mac Allegaert bilmelidir ki, biz-ler ölümüze de, dirimize de sahip çıkaca-ğız.” Açıklamada bir de Allegeart'i protestoetme çağrısı yapıldı: “Ona protestolarımızı,göndereceğimiz mailler, fakslar, telefon-larla göstermeliyiz. Bu kararı tanımama-lı, Anadolu Federasyonu’nun, cenazele-rimizi almak için sürdürdüğü mücadele-yi desteklemeliyiz. Onlar yıllara yaysa da,bizler cenazelerimizi almak için mücadeleetmeye devam edeceğiz.”

him Çuhadar’ın cenazesini almak içinAdli Tıp önünde bekleyen Halk Cep-heliler’e yönelik polis saldırısıyla ilgiliolarak yazılı bir açıklama yaptı. Açık-lamada, “Adalet eylemimizi hazme-demeyen Türkiye’nin faşist polisi,feda şehidimizin cenazesini almakiçin Adli Tıp önünde bekleyen dev-rimcilere saldırdı… Başta AKP olmaküzere, İstanbul Emniyeti’ni uyarıyoruz:Saldığınız köpeklerinizin ipini dolayınelinize… Yoldaşlarımızın daha fazlakanını akıtmayın. Unutmayın, bizdedaha çok İbrahim var.” denildi.

İbrahim ÇuhadarHalk Kahramanıdır veKahramanlarımızı AnmakGörevimizdir

Yunanistan'ın Atina şehrinde, fedasavaşçısı İbrahim Çuhadar’ın şehitli-ğinin 5. gününde anma düzenlendi. An-maya saygı duruşuyla başlandı, ar-dından Cephe açıklaması okundu.Daha sonra hazırlanan şiirler okundu.İbrahim Çuhadar’ı tanıyanların anla-tımıyla anma programı devam etti. Sonolarakda tek yürek ve tek nefes olarak

"Bize Ölüm Yok" marşı okundu. Or-taklaşa hazırlanan yemeğin yenmesi-nin ardından anma sona erdi.

Fransa Komünist Partisi (PCF) tarafın-dan uzun yıllardan beridir düzenlenen LaFéte de l'Hümanıté (İnsanlık Bayramı), buyıl da 14- 16 Eylül tarihleri arasında dü-zenlendi.

Paris La Courneuve park alanında dü-zenlenen festivale, Fransa Komünist Parti ör-gütlülükleri, Fransa'da faaliyet yürüten, ara-larında çeşitli yabancı demokratik kitle ör-gütlerinin de bulunduğu kurumlar katıldı.Fransa Halk Cephesi de, açtığı stantla fes-tivale katıldı.

Fransa Halk Cephesi bu yıl, Yunanistandevleti tarafından Türkiye faşizmine teslimedilmek istenen devrimci tutsak NevzatKalaycı ile ilgili bir pano oluşturarak Nev-zat Kalaycı'nın sahiplenilmesi çağrısında bu-lundu ve Yunanistan devletini teşhir etti.

Almanya'da tecrit altında tutulan devrimcitutsakların fotoğraf ve adreslerinin yer aldığıve yine devrimci tutsakların sahiplenilmeçağrısının yapıldığı bildiriler halka ulaştırıldı.

Halk Cephesi Uluslararası İlişkiler Ko-mitesi’nin Suriye'ye yönelik emperyalistpolitikalarının teşhir edildiği bildiri de hal-ka ulaştırılanlar arasındaydı. Çeşitli panel-ler, tartışma platformları ve konserlerin yeraldığı festivalde bu yıl da milyonlarca katı-lımcıyla birlikte sosyalizmin halkların tekkurtuluş umu-du olduğu vedirenen halk-ların sahiple-nilmesi ve des-teklenmesi öneçıkan mesajlararasında oldu.

Yaşasın SosyalizmIrkçılığa Karşı Eşit Haklarİstiyoruz!

Almanya

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 49

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

Nevzat Kalaycı’nın serbest bıra-kılması için 26 gündür Atina’nınSintagma Meydanı ile Selanik’in Ka-mara Meydanında masa açılıyor. Baş-latılan bu kampanya, gazimiz NevzatKalaycı’nın Türkiye faşizmine teslimedilmemesi, serbest bırakılması için-dir.

Her gün zabıtaların, sivil faşistle-rin, polisin tacizine maruz kalınıldı-ğı Atina’nın Sintagma Meydanı’ndakimasaya işbirlikçi Yunan polisi saldırdı.

Yunanistan’daki Halk Cepheliler,saldırı karşısında, “Cesaretiniz varsayine saldırın” diyerek direndi.

Kampanya Günlüğünden:

19. Gün: Masa yine her zamankisaatinde açıldı ve bildiriler dağıtıl-maya başlandı. Gün içinde yeni in-sanlarla tanışıldı.

20. Gün: 600 bildiri dağıtıldı ve 68imza toplandı.

21. Gün: Açılan masayı 2 Türki-yeli ziyaret etti. Sohbet edildi. Kam-panyadan ve ülkemizden konuşuldu.Başarı dileklerini iletip gittiler. Gününsonunda 250 bildiri dağıtıldı ve 25imza toplandı.

22. Gün: 1963'de Türkiye'den Yu-nanistan'a zorunlu göç eden bir Yu-nanlı ziyaret etti. Hiç tereddüt etme-den imza attı. 500 bildiri dağıtıldı ve40 imza toplandı.

23. Gün: 700 bildiri dağıtıldı ve 33imza toplandı.

24. Gün: Bugün toplam 900 bildiridağıtıldı ve 231 imza toplandı.

25. Gün: Akşam saatlerinde 2

kişi masayı ziyarete geliyor. Türki-ye’den geldiklerini, bizleri uzaktan al-gılayıp, tereddüt etmeden geldikleri-ni söylüyorlar. Ziyaretçilerden biriAmerika’da Marksistlerin çıkardığıbir derginin Türkiye temsilciliğiniyaptığını söylüyor. Gün sonunda 650bildiri ve 42 imza toplanıyor.

26. Gün: Hazımsız Yunan polisi,açılan masaya saldırdı ama saldırıla-ra rağmen kampanya çalışması devamediyor. Saat 16.00’da iki polis masa-ya geldi. Masanın etrafında duran 7dövizin kaldırılmasını istediğini söy-ledi. Kaldırılmayınca, dört polis dahageldi. Daha fazla saldırmaya cesaretedemeyen polis; “Yarın masa açma-yacaksınız” kuru tehdidinin ardındangitmek zorunda kaldı. Saldırıyı duyanYunan solundan ziyaretler de oldu. 5ayrı örgütten ziyarete gelenler oldu,desteklerini sunup, imzalarını attılar.Günün sonunda 600 bildiri dağıtıldıve 31 imza toplandı.

27. Gün “Nevzat Kalaycı’ya Öz-gürlük Nevzat Kalaycı Türkiye Fa-şizmine Teslim Edilemez” şeklindeyapılan çağrıya Yunan dostlarımızdangelenlerle beraber 15 kişi olundu. Me-gafonla dünkü saldırıyı teşhir et-mekle başlandı. 950 bildiri dağıtıldıve 51 imza toplandı.

Yunanistan Halk Cephesi, kam-panya çalışmasına imza ve bildiri da-ğıtımı dışında, Yunan soluyla ortak ey-lemler düzenleyerek de devam ede-cek. Yunanistan solundan Yeni SolAkım (NAR), Haklar ÖzgürlüklerPlatformu (DİKTIO), Enternasyonal

İşçi Solu (DEA), Komünist KurtuluşGençliği (NKA), Kontra, SınırsızYunanlı Yeşilciler, Yunanistan Dev-rimci Komünist Partisi (EKKE) veOrtaöğretim Çalışanları Federasyonuile toplantı yapılarak, Kalaycı’nınhukuki durumu ve yürütülen kam-panya hakkında bilgi verildi. Asılolarak dayanışmanın farklı boyutla-ra taşınması için yapılabileceklerintartışıldığı toplantıda şu kararlar alın-dı:

- Adalet Bakanlığı’yla görüşme(Randevu alındı)

- Sintagma Meydanı’nda açılanmasaya destek verilmesi

- Sintagma’da miting düzenle-me...

Ayrıca, 13 Eylül günü Atina’nınsol radyolarından olan Radyo Dub-le’de, Nevzat Kalaycı'ya Özgürlükkampanyasının çalışması duyurul-du. Yayında; geniş olarak kampanyahakkında bilgi verildi. Nevzat Ka-laycı’nın devrimci mücadele geçmi-şi ve şu andaki hukuki durumu anla-tıldı. Sağlık durumu hakkında bilgiverildi. Nevzat Kalaycı’nın ölümorucu gazisi olduğu ve ciddi sağlık so-runları olduğu belirtildi.

Kampanya çalışması sırasında ya-şanan polis-zabıta ve faşistlerin sal-dırıları da anlatıldı. Radyo progra-mında Türkiye’deki hapishane ko-şullarından kaynaklı ölen insanlarhakkında bilgi verildi. Hasta tutsak-ların Türkiye hapishanelerinde nasılişkence çektikleri anlatıldı.

Geçtiğimiz hafta Belçika’nın Liege şehrinde kurulan

pazarda Yürüyüş dergisinin tanıtımı yapıldı. Bir buçuk

saatlik çalışma ile 12 dergi halka ulaştırıldı. Tanıtım ça-

lışmalarının her hafta pazar yerlerinde devam edeceği bil-

dirildi.

Dünya'nın Hiçbir Yerinde Hiçbir Baskı Bizi Yıldıramaz!

Yürüyüş Dergisi, Belçika'daki

Türkiyelilere Ulaştırılıyor

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!50

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

İzmirİzmir’de 16 Eylül günü Narlıdere semtinin İnönü Ma-

hallesi’nde Yürüyüş Dergisi’nin tanıtımı ve dağıtımı ya-pıldı. İki ayrı ekip şeklinde yapılan dergi dağıtımı sıra-sında resmi polis aracı mahallede dolaşmaya başladı.

Üç Yürüyüş okurunun bir evin önünde dinlendiği sı-rada, mahalle içinde dolaşan polisler kimlik kontrolü ya-pacaklarını söylediler. Yürüyüş okurları, neden kimlik so-rulduğunu, evlerinin önünde oturan birçok insan varkenneden sadece kendilerine bunun dayatıldığını sordu. Tar-tışma üzerine polis takviye istedi ve 6 ekip polis daha gel-di. Dergiyi gasp etmek isteyen polislere izin verilmedi.

Yapılan kimlikkontrolünün ar-dından Yürüyüşokurları çalış-malarına devamettiler.

Mahalle hal-kından birininikram ettiği çayıiçtikleri sırada

bu sefer de başka bir polis ekibi, Yürüyüş okurlarını ra-hatsız etti. “Hakkınızda ihbar var” diyen polislere, “Bizikimse ihbar etmez” denilerek, polisler gönderildi.

Yürüyüş okurları, mahalle halkına, “Yıkımlara gel-diklerinde sizi değil yıkım ekiplerini koruyacaklar” di-yerek AKP’nin polisini anlattı. Polisin tacizlerine rağmengünün sonunda 45 dergi halka ulaştırıldı

Hatay12 Eylül günü Yeşil Pınar-Gümüşgöze beldelerinde

2 Yürüyüş okuru tarafından 60 Yürüyüş Dergisi halka ulaş-tırıldı. Yine aynı hafta Samandağ’a bağlı Sinanlı-Akne-hir beldelerinde de 80 yürüyüş dergisi halka ulaştırıldı.Okuma-yazma bilmeyen bir nine “Ben okuyamam” de-mesi üzerine Yürüyüş okurları yazılanları bir bir nineyeanlattılar.

18 Eylül günü ise, Sümerler'de dergi dağıtıma çıkanYürüyüş okurları gözaltına alındı. Necmi Asfuroğlu Li-sesi'nin yanına geldiklerinde, polis Yürüyüş okurlarını dur-durdu. Derginin toplatması olduğu gerekçesiyle Yürüyüşokurları Selin Durgun ve Başak Şah’ı gözaltına aldı. Dur-gun ve Şah aynı gün serbest bırakıldılar.

İngiltere’nin başkenti Londra’da, İstanbul’un yoksulmahallelerinden biri olan ve halk arasında Filistin Mahallesiolarak bilinen, Güvercintepe-Altınşehir mahallesi ço-cuklarının yalnız olmadığını göstermek ve onları sahip-lenmek için yapılan kampanya coşkuyla sürüyor.

9 Eylül Pazar günü, her Pazar yapılan kahvaltının ar-dından, toplantı yapılıp haftalık çalışma üzerine konuşu-lup değerlendirme yapıldı, kararlar alındı. Kahvaltıdan son-ra Woodgreen Kütüphanesi önünde Türkçe ve İngilizce bil-diri dağıtımı yapıldı. Kampanyayla ilgili bilgi verildi. İkikişi kampanyaya katılma sözü verdi.

10 Eylül Pazartesi günü Tottenham bölgesinde esnaf-lar ziyaret edildi, destek çağrısında bulunuldu ve esnaf kam-panyaya katılırken, esnaflar kendi çevrelerine de duyu-racaklarını söylediler.

11 Eylül Salı günü Dolston’da yine toplu halde Türk-çe ve İngilizce bildiri dağıtımı yapıldı. Aynı gün kadın-larla toplu yemek etkinliği düzenlendi. 25 kadının katıl-dığı yemekte, kampanyaya kermesler düzenleyerek kat-kıda bulunmaya devam etme kararı aldılar. Kermes tari-hi kamuoyuna duyurulacağını belirttiler. Yemekten gelengelir kampanyaya aktarıldı.

12 Eylül Çarşamba günü Greenlanes bölgesinde top-lu halde esnaf ziyaret edildi, kampanyaya katılma çağrı-

sı yapıldı. Kahvehanelerde konuşmalar yapıldı. Esnaflardanbir kadın bir çocuğun okuduğu sürece tüm okul masraf-larını karşılayacağını belirtti.

Kardeş Mahalle Filistin Mahallesi’yle YardımlaşmaKampanyası Komitesi, her hafta Pazar 12.00’de kahval-tı, her Cumartesi ve Pazar 15.00’de merkezi yerlerde bil-diri dağıtımının, esnaf ziyaretleri, aile ziyaretleri ve yeniçalışmalarla devam edeceğini duyurdu.

Yoksulluğumuz Bir, Dayanışmamız Büyük…

Baskılarınız Gerçekleri Yazmamıza EngelOlamayacak!

VERMEZSENİZ, ZORLA ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ! 51

23 Eylül2012

Yürüyüş

Sayı: 331

Yitirdiklerimiz

Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

29 Eylül - 5 Ekim

Kayhan eski bir arkadaş ile gelmişti. Gördüğümüz-de çok hoşumuza gitmişti. Baba-oğul görüntüsünü, sa-vaşın ileriki yıllarını, böyle katılımların olacağını düşü-nerek gülmüştük. Çok genç bir arkadaşımızdı. Geldiği günakşam yemeği için lahana sarması yapıyorduk. Birçok ar-kadaş birlikte yaşıyorduk. Kayhan şaşkın şaşkın bizi sü-züyor, devamlı gülümsüyordu. Akşam yemeğini yeme-di. Ama bizler neden yemediğini anlayamadık, ilk gün-lerin heyecanına verdik. Haftalar sonra neden yemediğinisöylemiş bunun esprisini yapmıştık. O gün hepimiz bir-likte yapıyorduk. Birçok kişinin elleri çatlamış ve kara,çirkin görünüyor. O eller, şehirde gördüğü eller değildi.Ve bu eller sarma sarıyordu. O gün, onun için yiyeme-mişti, ama çok kısa sürede bütün bunlar onun için bir an-lam ifade etmedi ve yaşama çok çabuk uyum sağladı.

Birlik olarak onu Che'ye benzetirdik. Yüzünden hiç-bir zaman gülümseme eksilmezdi. Kışın çok kar yağmıştı.Çadırların üstünü temizliyorduk. Aradan bir saat geçmeden

tekrar doluyordu. Çadırların çökmemesi için sık sık te-mizlemek zorundaydık. Tabii bu arada elektrik telleri de3-4 metre karın altında kalmıştı. Kayhan karın altında ka-lan ve kopan bu telleri bulmak ve tamir etmek için kar-da yuvarlana yuvarlana aşağı iner tekrar yukarı çıkardı.Bizler de ona yardım ettik ve karın altında kalan kablo-ları çıkardık. O tamir etti. Bundan sonraki günlerde herakşam üzeri Kayhan artık kabloları tamir etmek zorun-da kaldı. Kablolar çok yüksekte değildi. Ve köpeklerimizbunlarla oynuyor, koparıyordu. Kayhan yuvarlana yu-varlana karda oynayarak neşeli bir şekilde bu işi her güntekrarlardı, ta ki karlar eriyene kadar. Silahları çok severdi.

Marksizm-Leninizmi ve hareketimizin ideolojisini oilk zamanlarda çok fazla bilmezdi. Ama düzene karşı sa-vaşmak gerektiğini ve Devrimci Sol'un da bunu yaptığınıbilir ve harekete inanırdı. “Birçok konuda eksiğim amaben savaşacağım ve iyi bir savaşçı olacağım” derdi.

Ülkeye dönerken bizden şu sözleri söyleyerek ayrıl-dı: “Savaşa gidiyorum, burada öğrendiklerim bana çok

şey kazandırdı. Hareketimin benden beklediklerini bi-

liyorum ve bu bilinçle gidiyorum. Kanımın son dam-

lasına, silahımın son mermisine kadar savaşacağıma söz

veriyorum”.Savaşa koşar adım, yüzünde gülümseme ile gitti. Yü-

zündeki o gülümseme hiç silinmedi. Ve seni hep böyleanacağız.

“Yaşarsam zafer gününde halaya duracak, şehit

olursam geleneklerimize yeni bir halka daha ben

ekleyip, yoldaşlarımızın zafer gününü, şehitler

kervanına katılarak selamlayacağım.”

Songül KOÇYİĞİT

Kayhan Tazeoğlu'nu bir yoldaşı anlatıyor:

YÜZÜNDEKİ GÜLÜMSEMEYLE KOŞAR ADIM GİTTİ SAVAŞA

1977, Hatay-Samandağ doğumludur.1995'te harekete katıldı. Bölgesindeki demo-kratik faaliyet içerisinde görevler aldı. 1999'daSPB üyesi oldu. 5 Ekim 1999'da ölüm manga-ları tarafından Adana Yüreğir'de bulunduğu evedüzelenen baskında katledildi. İnfazcılar, aynıbaskında Murat Bektaş adlı, devrimci hareket-le hiç bir ilgisi olmayan bir işçiyi de katlettiler.Erdinç ARSLAN

1960 do-ğumludur. İs-tanbul Seren-cebey'de 2Ekim 1979'dafaşistler tara-fından katle-

dildi.

1959 do-ğumludur. 1Ekim 1979'daİstanbul Bah-çelievler'de fa-şistlerle çıkanbir çatışmadabıçaklanarak

katledildi.F. Yılmaz Güven

1956 Mardin Nusaybin doğumludur. Dev-rimci Sol'un yaratılmasına katılan kadrolardanbiriydi. Beyazıt Dev-Genç Komitesi’nde yeralmıştı. 12 Eylül Cuntası'na karşı direnişi ör-gütleyen Devrimci Sol kadrolarındandı.

2 Ekim 1980'de cuntaya karşı gerçekleşti-rilecek bir eylemin hazırlıkları sırasında, elindeki

bombanın patlaması sonucu şehit düştü.

1979 Dersim Pertek doğumludur. 84 ÖlümOrucu şehidimiz Haydar Başbağ’ın yeğeniydi.Devrimcilerin içinde, şehitlerimizin mirasıyla bü-yüdü. 1997 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi,Gemi Mühendisliği bölümünde kazandı. Dev-Genç’liydi. En son Karadeniz Bölge Komitesi için-de yer alıyordu. Aranır duruma düşmesi nede-

niyle silahlı birliklerimizde istihdam edildi.

4 Ekim 2011'de Yunanistan’ın Selanik kentinde bulunduğuortamdaki patlayıcının kaza ile patlaması sonucunda şehit düşm-üştü.

Rıdvan SANCAR

Mehmet BAŞBAĞ

1977'den itibaren devrimci hareketinBalat, Fener, Ayvansaray Bölgesi'ndekiçalışmalarında yer aldı. 12 Eylül sonrası Ka-bakoz ve Metris Hapishaneleri'nde kaldı.Tahliyesinden sonra da mücadelesini sür-dürdü. 29 Eylül 1987'de hastalığı sonucuaramızdan ayrıldı.Hasan Veli AŞIKÇI

Anıları Mirasımız

Ömer FarukBAYRAKTAR

1975, Artvin-Hopa doğumlu, Laz milli-yetindendir. 1990'da İstanbul Liseli Dev-Genç saflarında mücadeleye katıldı. Bir dö-nem Ankara, Kayseri ve Kocaeli'de faaliyetyürüttü. İşkenceler, tutsaklıklar yaşadı. 1997yılında Marmara Bölgesi içinde faaliyet yü-rütmeye başladı. Kısa zamanda Kocaeli'ninemekçi mahallelerinde, Susurluk pisliğine kar-

şı halkın tepkisini örgütlemeye çalıştı.

5 Ekim 2000'de Ulucanlar Katliamı'nın hesabını sormakiçin bir eylem hazırlığındayken, taşıdığı bombanın patlama-sı sonucu İstanbul-Harbiye'de şehit düştü.

Hüsamettin CİNER

KAYIP

1960 Manisa doğumludur. 12 Ey-lül öncesinde mücadele içinde yeraldı. İstanbul Üniversitesi CoğrafyaBölümü öğrencisiydi. Bir dönem Niğ-de Öğrenci Yurdu'nda kaldı. Kadınla-rın anti-faşist mücadelede militan bir

biçimde yer almasının öncülerinden bi-riydi. 1980 sonlarında hareketin yeniden toparlanma-sı sürecinde de yine mücadelenin, örgütlenmenin için-deydi. Devrimci İşçi Hareketi'nde yönetici olarak gö-rev aldı. İşkenceciler en sonunda onu kaybetmekte bul-dular çareyi. 5 Ekim 1994'de İstanbul'da veya Gebze'degözaltına alındı, kaybedildi.

Lütfiye KAÇAR

29 Eylül2004’te Tokatİli YağmurluBeldesi kırsalalanında geril-lalarla oligar-şinin askerigüçleri arasın-

da çıkan çatışmada şehitdüştüler. Bir görev nede-niyle bölgede bulunan Cep-he üyesi, Çorap Emekçile-ri Derneği (ÇEM-DER)başkanı Salih Çınar ise sağ

yakalandıktan sonra infaz edildi.

Uzun yıllar boyunca dağlarda tüm zorluklara göğüsgererek

devrim ve sosyalizm bayrağını taşıdılar. Umudu bü-yüttüler Karadeniz’in yoksul köylerinde.

Dört gerilla, yılların tecrübesiyle, sınıf kinleriyle, dev-rimci coşkularıyla direndiler. Songül Koçyiğit 11 yıl, Se-bahattin Yavuz 10 yıl, Mustafa İşeri 10 yıl, Derya Dev-rim Ağırman ise 6 yıldır dağlardaydılar.

Sebahattin Yavuz, 1973 doğumludur. Aslen Erzin-can-Kemahlı olup, Tokat Almus İlçesi Mescit Kö-yü’nde doğup büyüdü. 1990 başlarında mücadeleye ka-tıldı.

Songül Koçyiğit, 1973'te Sivas Ulaş İlçesi Kurtlu-kaya Köyü’nde doğdu. 1991’de örgütlü mücadeleye, Ey-lül 1993'te gerillaya katıldı.

Mustafa İşeri, 1971'de Tokat'a bağlı Almus İlçesi Du-rudere Köyü’nde doğdu. Mücadeleye 1989’da Küçü-karmutlu'da başladı. 1994 Kasım’ında gerillaya katıldı.

Derya Devrim Ağırman, 1981 İstanbul doğumludur.16 yaşındayken devrimci harekete sempati duymaya baş-ladı. 17 yaşında dağlarda savaşçı oldu.

Salih Çınar, Tokat Almus Kınıklı Köyü doğumludur.1998’den bu yana mücadele içindeydi. Çorap Emekçi-leri Derneği’nin (ÇEMDER) başkanıydı.

Songül KOÇYİĞİT Derya Devrim

AĞIRMAN Sebahattin YAVUZ

Mustafa İŞERİ Salih ÇINAR

Halk Cephesi Uluslararası İlişkiler Komitesi, SosyalistEnternasyonal’in, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde yapılanGenel Kurulu’nda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçda-roğlu’nun Genel Başkan Yardımcısı seçilmesiyle ilgiliolarak 16 Eylül tarihli yazılı bir açıklama yaptı.

Sosyalist Enternasyonal’in, Marks ve Engels tara-fından dünya işçi sınıfının örgütlenmesi, birlikte mücadeleetmesi ve devrime ulaşması için önerildiğini; tüm dün-ya işçi sınıfını, ezilenleri, sömürülenleri kapitalizme kar-şı örgütleyerek, işçi sınıfının dayanışmasını büyütme-yi hedeflediğini belirten Halk Cephesi Uluslararasıİlişkiler Komitesi, “Bu amaçla kurulan Sosyalist En-ternasyonal, ne yazık ki kuruluş amaçlarından çokuzaklaşmıştır. Oportünist ve reformistlerin yönetimin-deki Sosyalist Enternasyonal, artık işçi sınıfının değil,emperyalizmin hizmetindedir” açıklamasında bulundu.

Düzen içi solculuk yapanların Enternasyonal’i halkiçin umut olmaktan çıkarttığının, İkinci Paylaşım Sa-vaşı’ndan sonra tekrar kurulan Enternasyonal’in, artıkkesinkes emperyalizmin bir kurumu olduğunun belir-tildiği açıklamanın devamında şunlar ifade edildi: “Em-peryalizmin saldırılarına bakın; Sosyalist Enternasyonalne yapmıştır? Balkanlar saldırısında ne tavır almıştır? Af-ganistan, Irak, Libya saldırılarında ne tavır almıştır? Enson Suriye saldırısında ne tavır almıştır? Açık olarak em-peryalizmin saldırısı desteklenmiştir. Saddam’ın, Kad-dafi’nin, Esad’ın diktatör olduğu korosuna bunlar da ka-tılmışlardır. Yaptıkları tek şey halkı kandırmak, sosya-lizmin prestiji üzerinden kitleleri yedeklemektir.

Çözüm, halkların anti-emperyalist mücadelesini bü-yütmektir. Çözüm anti-emperyalist örgütlenmeleri kur-mak ve büyütmektir. Sosyalizm için mücadele etmek,mücadeleyi büyütmek, ülkemiz ve dünya halklarının bir-liğini sağlamaktır. Örgütlenmelerimizi büyüttüğümüzoranda kazanabiliriz. Bizim çözümümüz, halkın kendigücüne güvenmesi ve kendi örgütlenmeleriyle müca-deleyi büyütmesidir. Sosyalizm için mücadele etmektir.Ne olursa olsun emperyalizme karşı direnmektir. Ka-zanan, direnen halklar olacaktır.”

SOSYALİSTENTERNASYONAL,

EZİLEN DÜNYAHALKLARINI

TEMSİL ETMİYOR!

Öğrenci arkadaşım, ger-çekten okullarda yabancı-larla Almanlar eşit mi?

Irkçılık yok mu? Ay-rımcılık yok mu?

Peki Alman öğrencilerbizden daha mı akıllı? Dahamı zeki?

Hayır! Ne biz onlardan daha ze-kiyiz! Ne de onlar bizden daha zeki!

Ya da biz onlardan daha mı az ça-lışıyoruz! Hayır! Tam tersi, bizim ai-lelerimiz çok daha ağır işlerde çalı-şıyorlar!

Peki biz, neden sadece kara kafa-lı olduğumuz için evlerimizde yakı-lıyoruz, tek kurşunla öldürülüyoruz?

Alman Devleti neden Naziler’idestekleyen polisleri ve gizli servisigörevinden almıyor, aksine terfi etti-riyor?

Alman Devleti ırkçılığı teşvik miediyor? Neden katilleri yakalamı-yor?

Biz ise en ufak bir kavga nedeniyledahi tutuklanabiliyoruz. Ceza alıyo-ruz.

Ama evlerimizi yakmaya kalkanırkçılar "sarhoştu" denilerek nedenserbest bırakılıyor?

Bizim ailelerimiz, Almanya’yaalınterlerini akıttılar, en ağır işlerin-de çalıştılar.

Biz bunu mu hak ediyoruz? Diridiri yakılarak ölmeyi mi? Ya da çalı-şırken, sokakta yürürken tek bir kur-şunla ya da dövülerek ölmeyi mi…

Neden okullarda bize yapılan ay-rımcılığa karşı çıkmıyoruz? Zekamızonlardan geri değil. Tamam, onlardanzekiyiz de demiyoruz. Ama bu ayrım-cılık neden? Neden Arbeitsamt’da,Jobcenterlar’da en son bize iş veriliyor.Bir Alman’ın notu bizden daha kötüolabilir ama ilk önce o tercih ediliyor.

Biz bir suç işlediğimizde (suç da şuarabanın camını kırdın, arabaya çarp-tın, birini darp ettin) polis hemen bizibulur, gözaltına alır. Ama onlar aynışeyi bize karşı yaptıklarında “psiko-lojisi bozuk” ya da “sarhoş” denilebi-liyor. Mutlaka biz suçlu oluyoruz.

Eski kuşakları, yani ailelerimizi

“Almanca bilmiyorlar” diye suçladı-lar. Suçlu onlar mıydı gerçekten?1963 yılında Almanya’ya işçi olarakgeldiklerinde hiç dil kursuna gön-derdiler mi? 2. Paylaşım Savaşı’ndanyenilgiyle çıkan Almanya'nın tekamacı vardı: Bizi en ağır işlerde ça-

lıştırmak ve ülkelerini kalkındır-

mak. Dile gerek duymuyorlardı bu-nun için.

Şimdi de 60 yaşındaki insanla-

rımızı dil kursuna gönderiyorlar.

Bir de Almanca bilmedikleri içindairelerde aşağılanıyorlar. 60 yaşınagelmiş bir insan nasıl öğrenecek o dili.Bir de gitmezse yardımı kesiyorlar.

Biz gençler dil biliyoruz ama

yine de ayrımcılığa uğruyoruz. Ai-

lelerimiz de bilmedikleri için uğ-

ramışlar. Mesele dil bilmek değil.Amaçları bizim Almanlaşmamızdır,yabancılaşmamızdır kendi kültürü-müze.

Bizim, Alman öğrenci arkadaşla-rımızla bir sorunumuz yoktur. Evet, bizvatanseveriz, kültürümüzü seviyoruz,ona sahip çıkıyoruz. Ama biz milliyetçideğiliz. Yani biz, Almanlar’ı aşağıla-yıp kendimizi üstün görmüyoruz.

Bir çoğumuzun, anaokulundanitibaren Alman arkadaşlarımız vardır.Birbirimizden üstünlüğümüz yokturaslında. Ama Devlet, onların yanın-da, bizim değil. Alman arkadaşlarımızda bu ayrımcılığa, ırkçılığa karşı çık-malılar.

Bu tür baskıların, ayrımcılığıntek bir nedeni var; bizim asimile ol-mamızı, kendi kültürümüzden uzak-laşmamızı istiyorlar.

Bizim kültürümüz, Anadolu kül-türüdür. Çok onurlu bir halkın ve va-tanın çocuklarıyız biz. Kültürümüz deçok zengin, neden vazgeçelim ki buzenginlikten?

Bizim kültürümüzde paylaşımvardır. Biz, arkadaşımızın karşısında,

ona sormadan ağzımızalokma atmayız. Biz,onun parası yoksa bizimelimizde varsa yardımcıoluruz. Düğününde, ce-nazesinde yanında olu-ruz. Hastalığında yanın-

da oluruz. Bayramlarımızda bir ara-ya geliriz. Kendi halkoyunlarımızı oy-narız. Horon teperiz, halay çekeriz,çifte telli oynarız, roman havası oy-narız.

Neden vazgeçelim, 7 bölgesindeayrı olan bir güzellik olan kültürü-müzden? Neden vatanımızdan uzak-laşalım? Bizim kökenimiz Anadolu-Türkiye. Evet, burda doğmuş büyü-müş olabiliriz. Ama Alman değiliz,neden asimile olalım? Bunu bizdenneden istiyorlar?

Aslında biraz başarılı da olmuşlarbizi asimile etme politikalarında. Ço-ğumuz kendi anadilimizi doğru düz-gün konuşamıyoruz. İki kültür ara-sında kalmışız. Çünkü bize hep şöy-le anlatıldı: “Almanca konuş, senAlmanya’da yaşıyorsun, yoksa dış-lanırsın” denildi.

Almanya’nın, anaokullarında es-kiden şöyle denilirdi; "Bir çocuk ne

kadar anadilini iyi konuşabilirse o ka-

dar iyi Almanca konuşur"

Ama bu dediklerinden vazgeçtiler5 yıldır. Artık tam tersi, anaokullarındaAlmanca konuşma zorunluluğu geti-riliyor. İlkokullarda iyi Almanca bil-meyenlerimizi 4. sınıftan sonra Son-derschule’ye gönderebiliyorlar.

Peki sana söylüyorum öğrenci ar-kadaşım; biz neden sesimizi çıkar-mıyoruz? Biz neden hakkımızı ara-mıyoruz? Biz bu ayrımcılığı hak edi-yor muyuz?

Hiç şöyle düşündün mü, ya bir güngelip benim evimi de yakarlarsa? Yada beni de sokak ortasında tek kur-şunla öldürürlerse diye.

Bunun garantisi yok, hepimiz bu-nunla karşı karşıya kalabiliriz.

Biz Anadolu gençleriyiz, genç in-san, haksızlığın karşısında durur!Oturup yerinde olanları izlemez! Bi-raz cesur olur, kanı deli olur. Birazkendimize gelelim! Birlik olalım.

AVRUPA’dakiBİZ

ANADOLU GENÇLİĞİ,KÜLTÜRÜNE DE, ÖZÜNE DE

SAHİP ÇIKMALIDIR

Yürüyüş

23 Eylül2012

Sayı: 331

HASAN SELİM GÖNEN’İN KATİLİNİ İSTİYORUZ!5 4