dırdırcı sayı 1

28
1 Sayı 1 20 Ma 2015

Upload: ezgi-gaye-goencue

Post on 21-Jul-2016

245 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: Dırdırcı Sayı 1

1

Sayı 1

20 Mart 2015

Page 2: Dırdırcı Sayı 1

2

Ezgi Gaye Göncü Irmak Küçüker Herkese Merhaba!

Şu anda Dırdırcı’nın ilk sayısını elinize aldınız ve dünya tatlısı iki editörün yazısını okuyorsunuz. Öncelikle Emine

Örnek Koleji 3.Ulusal Forumuna hoş geldiniz! Bu dört gün içerisinde Dırdırcı medya ekibi ve biz, sizi olabildiğince

eğlendirmek ve hazırlayacağımız gazetelerle konferansı mükemmelleştirmek adına çalışacağız. Unutmayın ki

medya ekibi, konferansın olmazsa olmazıdır ve biz de bunu size kanıtlamayı planlıyoruz! Gazetemize gelince, bu

sayımızda öncelikle komite konularınızla ilgili yazılar yer alıyor. (Çalışmadan gelenler özellikle okumalı.) Ve tabi ki

birbirinden çok seveceğiniz gazetecilerimizi de tanıma şansı buluyorsunuz!

Bu dört gün içerisinde umarız ki hayatınızın en keyif dolu anlarını yaşar ve bunları ölümsüzleştirmek adına bu say-

faları hep saklarsınız! O halde iyi okumalar, hepinizi kocaman öpüyoruz..

Not : Mükemmel logomuzun yaratıcısı Dora Gözükara’ya çok teşekkür ederiiz!

NEDEN Mİ DIRDIRCI?

‘’Neden Dırdırcı?’’ dediğinizi duyar gibiyiz. Aslında başta dergiyi ‘Harry Potter’ temalı yapalım dedik. Böylece

Harry Potter esintili bir isim aramaya koyulduk ve baktık ki Gelecek Postası dışında başka dergiler ve gazete-

ler de var. Bunların arasından bir tanesi vardı ki ismine bayıldık. ‘’Dırdırcı’’. Yani asıl amacımız size Harry Pot-

ter esintisi yaşatıp Dırdırcı ile büyülü bir adım atmanızı sağlamaktı ve umarız başarılı olmuşuzdur!!

Dipnot: Şayet ki Harry Potter sevmiyorsanız (404 NOTFOUND) bu son paragrafı dikkate almayınız ve Dırdır-

cı’nın normal anlamı dışında bir anlam arayınız.

Page 3: Dırdırcı Sayı 1

3

Olayın bir başka boyutu da tabi ki Suriye’de çı-

kan iç savaş sonrası canlarını kurtarmak için ül-

kemize kaçan mülteciler… Suriye ile bulundurdu-

ğu 911 km’lik sınır Türkiye’nin komşularıyla bu-

lundurduğu en uzun sınır olmakla birlikte sınırın

gözetimi konusunda sorunları da beraberinde

getiriyor. Reyhanlı’ da meydana gelen terör sal-

dırısında da kullanılan patlayıcıların Suriye’den

bir araçla Reyhanlı’ya getirildiği tespit edildikten

sonra da Türkiye’nin Suriye’yle olan sınır kapısı-

nın kapatılması ya da sınır kapısından geçişlerde

denetimin arttırılması konuları çok tartışılmıştı.

Sonuç olarak terör olayları hiç kimse tarafından

hoş görülmeyen insanlık dışı olaylardır. Bu olay-

lar 1980lerin başından beri ülkemizde görül-

mekte ve ülkemize can ve mal kayıplarına neden

olmakla birlikte iç huzuru bozan korkutucu olay-

lardır. Devletimizin vatandaşlarını koruma zo-

runluluğunda olduğu göz önünde bulunduracak

güvenlik komitesinin canla başla çalışacağını ve

konferans sonunda bu soruna kalıcı ve uygula-

nabilir çözümler bulacağına inanıyorum. Hepini-

ze zevkli bir konferans dilerim.

Güvenlik komitesi ülkemizde yıllardır sürege-

len terör sorununu ülke genelinde, özellikle

de konumu bakımıyla (güney)doğu illerimiz-

deki iç huzuru bozmasını Suriye’deki iç savaş

nedeniyle ülkemize göç eden ciddi miktardaki

mültecileri de göz önünde bulundurarak va-

tandaşlarımızın güvenliğinin ve ülkemizdeki iç

huzurun sağlanması için çözümler üretmeye

çalışacak. Aynı zaman insan hakları, ekonomi

ve biraz da olsa dış ilişkilerle ilgili sorunları

içeren konumuz oldukça derin ve farklı pers-

pektifler içeriyor. Aynı zamanda tarihsel gelişi-

mini de göz önüne alırsak terör Türkiye’nin en

eski sorunlarından biri. Ülkemizde özellikle

PKK’nın başı çektiği terör olayları maalesef

binlerce Mehmetçiğin ve aynı şekilde yüzlerce

masum insanın hayatlarını kaybetmesine ne-

den oldu. En son Reyhanlı’da meydana gelen

facia bizlere aslında terörizmin ülkemizde sa-

dece çatışma boyutunda değil aynı zamanda

günlük yaşantımızda da karşımıza çıkabileceği

gerçeğini gözler önüne serdi.

Can Durusoy

Page 4: Dırdırcı Sayı 1

4

Türk tekstil ve hazır giyim sektörü ekonominin lider sektörlerinden birisi olup, ihracat gelirlerinin %

22.6’sına tekabül etmektedir. Sektörde yaklaşık 2 milyon kişi çalışmakta olup, yan sanayiler dahil olmak

üzere Türkiye’nin en büyük istihdam grubunu temsil etmektedir. Bunun yanı sıra Türkiye hazır giyim ve

tekstil ihracatında Dünya’nın ilk 10’unda yer almaktadır. Fakat buna rağmen ülkemiz moda sektöründe

diğer ülkelere kıyasla, yetenekli insan sayısına rağmen yetersiz kalmaktadır.

Türkiye’de moda tasarımı üzerine eğitim veren elliye yakın üniversite bulunmaktır ve bu üniversiteden

bazıları yurtdışına eğitime göndermektedir. Modayla alakalı birçok televizyon programı yayınlanmakta,

moda haftaları düzenlenmekte ve dergiler basılmaktadır. Fakat bunlara rağmen magazin, moda

tasarımcılarına hak ettikleri değeri ve özeni göstermemektedir. Dergilerde, programlarda, moda

haftalarında her ne kadar kıyafetler tanıtılsa da, her zaman cemiyet modacılardan daha çok ilgiyi

görmektedir.

Verilen bu az özen, tasarımcıları ikinci plana atarken, kendilerini, markalarını ve adlarını da Türkiye çapın-

da yaymaları konusunda bir engele sebep olmaktadır. Sadece yeteneklerini kullanarak kendi adlarını

duyurabiliyor olmalarına rağmen, yukarıdaki nedenlerden dolayı, kendi işleri meslek alanları ile ilgili

olmayan yerlerde boy göstermeleri gerekmektedir. Moda ile alakalı bir konuda, bir programda, bir

röportajda, bir defilede yer alabilmek için çağırılmaları gerekirken, özel bir efor sarf ederek yer almaları

gerekmektedir. Bu tür isim duyurma çabaları işlerine engel olmakta ve diktiği, tasarladığı kıyafetler

aracılığı ile kendi adını duyurması konusunda çok büyük engel teşkil etmektedir.

Aynı zamanda modaya ilgi gösteren insan nüfusunun belirli bölgelerde yoğunlaşması ve modada ortaya

çıkan yeniliklerin de bu bölgelerden öteye gidememesi modanın yayılması ve popüler hale gelmesinde

büyük bir sorun oluşturmaktadır.

Yaklaşık 2 yıl önce birkaç tasarımcının büyük çabalarıyla kurulmuş olan Moda Tasarımcılar Derneği (MTD)

birçok tasarımcı için bir ümit oluşturmuş, artık isimlerini duyurabileceklerini, birilerinin onlara yol

göstereceğini düşündürmüştür. Ancak çok geçmeden modaya verilen önemin azlığından dolayı herkesin

ümitleri kırılmıştır. 2 gün boyunca tartışarak bu soruna en iyi çözümleri getirebileceğinize

inanıyorum, iyi çalışmalar! Erkut Şengül

Page 5: Dırdırcı Sayı 1

5

Bireylerin politik görüşleri veya dinsel inançla-

rı doğrultusunda askerlik yapmak istememesi

ve bedelli yoluyla vatani görevini yerine getir-

meyi reddetmesi vicdani ret olarak adlandırı-

lır. Vicdani Ret; Avrupa İnsan Hakları Mahke-

mesi, İnsan Hakları Komisyonu ve Birleşmiş

Milletler tarafından temel insani hak olarak

kabul edilmiştir. Ülkemizde ise vicdani ret ka-

nunlarda hak olarak tanınmadığı ve vicdani

retçilerle ilgili özel bir düzenleme yapılmadığı

için vicdani retçiler askerlik çağına gelmiş her

Türk vatandaşı ile aynı muameleyi görüyor.

Anayasal Haklar Komitesi dört gün boyunca

Askerlik süresinin kısaltılması ve gündemdeki

bedelli askerlikten yola çıkarak, vatani görev

olan askerlik yerine vicdani ret hakkı tanınma-

sıyla ilgili yapılabilecek yasal düzenlemeleri

tartışacak. Mükemmel bir konferans geçirme-

niz dileğiyle şimdilik hoşça kalın.

Sözlük anlamıyla Askerlik bir ülkede belirlenen ya-

şa gelen vatandaşların zorunlu olarak bir süre or-

duda görev yapmasıdır. Vatani görev olarak da

adlandırılır. 1916 yılında çıkarılan yasaya göre 20

yaşında olan her Türk genci askerlik yoklamasını

yaptırmış olmalıdır. Günümüzde uzun dönem as-

kerlik 12 ay, yüksek öğrenim görenler içinse ye-

dek subay olanlarda 12 , kısa dönem er olanlarda

6 aydır.

Bedelli askerlik uygulaması Türkiye Cumhuriyeti

tarihinde ordunun ve devletin maddi ihtiyaçlarını

karşılamak gibi amaçlarla 10 kez yapıldı. 1999 yı-

lındaki uygulamanın sebebi 17 Ağustos'ta gerçek-

leşen Gölcük depreminden sonra ülke ekonomisi-

ne katkı sağlamaktı, son olarak 2011 yılında ise

yasaya göre 30 yaşından gün alan ve 30.000 TL

ödeme yapan kişiler askerlik vazifesini yapmış sa-

yıldı ayrıca yasa çerçevesinde bedelli ile birlikte

yapılması gereken 21 günlük askerlik süresinden

de muaf sayıldılar. 2 Aralık 2014 tarihinde Başba-

kan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamasıyla 1 Ocak

1988 ve önceki tarihlerde doğmuş olanların da

18.000 TL karşılığında aynı yasadan faydalanabile-

cekleri duyuruldu.

Zekiye Baygın

Page 6: Dırdırcı Sayı 1

6

Düşünün ki, kalabalık bir ortamdasınız, herkes sizin dediklerinizi duymak için kulak kesilmiş ve makine-

ler sadece sizin resminizi çekiyor. Ama aynı zamanda elleriniz kelepçeli ve birkaç polis memuru tara-

fından tutuklu aracına bindirilip belki birkaç ay, belki de ömrünüzün sonuna kadar kalacağınız cezae-

vine götürülüyorsunuz. Hayal ettiğiniz tam olarak buna benzemiyordu, değil mi?

Peki tutuklu aracından indikten sonra mahkumları nelerin beklediğini ve karşılaşatıkları şartların ne ka-

dar insani olduğunu, ya da olmadığını, hiç düşündünüz mü?

İnsan Hakları Komitesi’nin önümüzdeki günlerde tartışacakları konu bu sorulara cevap arıyor:

“Tutukluların cezaevlerinde maruz kaldıkları durumlar ve tutukevlerinin koşulları göz önünde bulundu-

rulduğunda hapishanelerde nasıl iyileştirilmelere gidilmeli ve mahkumların tekrar topluma kazandırıl-

maları için nasıl ortamlar sağlanmalıdır?”

Türkiye’deki cezaevi koşulları, eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in “Hainleri asmayıp da besleyecek

miyiz?” sözünden beri oldukça gelişti belki ama suçluları insan olarak görmeyen zihniyet çok da de-

ğişmedi. Konuyu daha derinden anlamak için Türkiye’deki cezaevlerinin özelliklerine, bazı olgulara ve

istatistiklere bakmak yararlı olacaktır. Türkiye’de tutuklu ve mahkum cezaevi olmak üzere iki çeşit

cezaevi vardır, bunlar açık, yarı-açık ve kapalı tipte olabilirler.

Ülkemizde 2014 yılı sonu itibariyle 302 kapalı, 52 müstakil açık

ceza infaz kurumu, 2 çocuk eğitim evi, 5 kadın kapalı, 1 kadın

açık, 3 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam

365 cezaevi bulunmaktadır ve kapasiteleri 159 bin 475 kişidir.

Mevcut tutuklu ve hükümlü sayısı ise 153 bin 946. Cezaevlerin-

de 2002-2013 yılları arasında 384 kişi intihar etmiş. 2000-2011

yılları arasında ise 2024 kişi hayatını kaybetmiş. Bu kayıplardan

1000’e yakını, gerekli sağlık hizmetine ulaşamadığı için hayatını

kaybetmiş.Bu sayılara baktığımızda ise tabii ki akla ilk olarak

cezaevi koşulları, hükümlü hakları ve bu hakların ne kadar yer-

ine getirildikleri geliyor. Her birey gibi hükümlü ve tutuklular

da başta can güvenliği ve kişi dokunulmazlığı olmak üzere

temel haklara sahiptirler. Hiçbir hükümlünün; ruh ya da beden

sağlığına zarar gelecek koşullara maruz bırakılması, ayrımcılığa

şiddete, işkenceye ya da hakarete uğraması, insan haklarına

aykırı herhangi bir durumla karşılaşması kabul edilemez ve

dokunulmazlık hakları yasalarla da güvence altına alınmıştır.

Ancak bu yasalar ne kadar uygulamaya geçiriliyor?

Page 7: Dırdırcı Sayı 1

7

Örneğin cezaevlerinde tutuklu ve yatak oranına baktığımızda %6’lık bir yatak eksiği var. Tutuklular açı-

sından hak ihlalleri söz konusu. Uluslararası standartlara göre henüz hüküm giymemiş biri masum ka-

bul edilir, oysa Türkiye’de tutuklular hükümlülerle aynı koşullarda tutuluyorlar. Avrupa Cezaevleri koşul-

larına göre bir hükümlünün sadece özgürlük hakkı elinden alınır ve geri kalan açılardan bir hükümlü-

nün normal yaşamı mümkün oldukça devam ettirmeye çalışılır. Özellikle sivil toplum kuruluşlarından

beklenen eğitim, mesleki eğitim, psiko-sosyal destek, sağlık, tahliyeye hazırlık gibi konulardaki yardım-

lar ise Türkiye’de maalesef henüz olması gereken düzeyde değildir. Henüz açığa çıkarılamayan veya

üstü örtülen birçok işkence ve tecavüz iddiaları da gündemde.

İnsan Hakları Komitesi konferans süresince bu gerçekleri göz önünde bulundurarak cezaevi koşullarını

iyileştirmek için yapılabilecekleri tartışacaklar, onlara gazetecileri olarak verimli ve eğlenceli bir komite

çalışması diliyorum.

Damla Tetiker

Page 8: Dırdırcı Sayı 1

8

Merhaba çevre komitesinin çalışkan delegeleri,

Öncelikle sizlerle şimdiden unutulmaz bir dört gün geçireceğimize eminim. Bu eğlenceli dört gün için-

de tabi ki çalışmayı elden bırakmamalıyız yüzden öncelikle komite konumuzu inceleyelim.

Bildiğiniz gibi ülkemizde ve dünyada çevremiz

insanoğlu tarafından çok da korumacı bir şekilde

kullanılmıyor. İnsanlar çevreye verdikleri zararın

bedelini aslında yıllardır ödüyorlar ama hala doğru

adımlar atılmıyor hatta tam olarak problemin bü-

yüklüğünün farkında değiller. Kişisel hırslarla, daha

çok kazanma arzusuyla, tembellikle, sorumsuzlukla

doğaya zarar verenler kendilerinin doğanın bir

parçası olduklarını ve verdikleri zararın kendilerine

döneceği gerçeğini göz ardı etmişlerdir. An-

cak çevre komitesinin, çevre bilincini oluşturmak ve bu konuda en yaratıcı fikirleri bulacaklarından yüzde

yüz eminim.

Bulunacak seçimler, doğayı yok saymamalıdır aynı zaman-

da ülkenin kalkınması ve yatırımlar için kolaylaştırıcı olmalıdır.

Yani her ikisinin dengede olması...Soma Yırca Köyünde 6.000

ağacın kesilmesi, orada tarımla uğraşan halkın işsiz kalması ve

ardından yaşanan olaylar, arbede…Yaşanan bu olay aslında

ülkemizde ki tarım ve sanayide kalkınma tablosunu gözler

önüne seriyor. Her iki alanda da kalkınmak için daha yapıcı

çözümler, yatırım alanında daha çok araştırma yapılmalı ve

önlem alınmalıdır.

Olayların kaynaklanmasının en büyük sebebi, bilicin tam

olarak oluşmamasıdır. Yatırımcılar kar uğruna doğaya zarar

vermelerinin onlara tam olarak nasıl bir geri dönüş yapacağının farkında değiller, bireysel olarak insan-

larda da aynı problem var. Toplum olarak çevre bilincini oluşturamadık ve bundan kaynaklı problem bü-

yümeye devam ediyor. Öte yandan, ekonomik kalkınmada göz ardı edilmemelidir. Sanayileşme bir dev-

letin kalkınması için en önemli etken olduğunu düşünürsek, ülkemizin bu konuda yatırımını arttırması

mantıklı bir adım olacaktır. Tabi bu noktada çevre komitesinin görevi bu dengeyi sağlamak. Her ne ka-

dar plansız kentleşme, plansız endüstrileşme, hızlı nüfus artışı, motorlu araçlar, su kaynaklarının yanlış

kullanılması gibi nedenler doğanın yüzleştiği en büyük sorunlar olsa da her biri için alınacak önlemler ve

çözüm önerilerinin komitede çok iyi bir şekilde tartışılacağından eminim. Son olarak umarım 4 gün bo-

yunca en iyi çözüm önerileri sunulurken, en iyi arkadaşlıklar ve en güzel anlar çevre komitesinde yaşanır.

Ercehan Yakar

Page 9: Dırdırcı Sayı 1

9

Ötanazi uygulamasının son derece sakıncalı olduğu-

nu düşünenler ise kendilerini şöyle savunmaktadır;

Tıp ilminin her geçen gün yeni buluşlar ve tedavi

yöntemleri keşfettiği göz önünde bulundurulursa

bugün umutsuz veya tedavisi imkansız olan birçok

hastalık gelecekte tedavi edilebilir.

Ötanazi yaygınlaşırsa bazı hekimler hastalarına olan

tıbbi itinayı kesebilir. Bu durum da tıbbi araştırmala-

rın son bulmasına neden olabilir.

Doktorun görevi hastayı öldürmek değil, ona gerekli

tedaviyi uygulayarak sağlığına kavuşturmaktır.

Bu görüşler göz önünde bulundurularak sizce öta-

nazi ülkemizde yasal olmalı mıdır, olmamalı mıdır?

Ötanazinin gerekli olup olmadığını komitemiz önü-

müzdeki 2 gün boyunca tartışacak ve ulaştıkları so-

nuca sizi ikna edeceklerdir. Toplam 4 gün sürecek

bu forumda yeri gelecek ateşli tartışmalar yaşanacak,

yeri gelecek yıllarca sürecek dostluklar oluşacak.

Eminim ki hepimiz için eğlenceli ve unutulmayacak

bir konferans olacak. Hepimize kolay gelsin.

Ötanazi. Yazıma ötanazinin ne olduğunu

anlatarak başlamak istiyorum. Türkçe kar-

şılığı ‘güzel ölüm’ olan ötanazi tıp literatü-

ründe “hekimler tarafından belirlenebile-

cek derecede yaşaması ümitsiz ya da yaralı

durumdaki kişinin, daha fazla acı çekmesini

önlemek için ölmesini sağlamaya yönelik

yapılan her türlü faaliyet ” olarak açıklanı-

yor.

Ötanazi; doktorlar, ilahiyatçılar ve hukuk-

çular arasında yoğun tartışmalara yol aç-

maktadır. Ötanazinin uygulanmasında sa-

kınca görmeyenlerin görüşleri şöyledir;

Yaşamasından umudu kesilmiş veya bitki-

sel hayattaki insanlara harcanan paraların

başka yerlerde (yoksullar, iyileşebilecek

hastalar) kullanımının daha mantıklı olması.

Hayat ancak sağlıklı bir yaşamla sürdürüle-

bilir. Tedavi etmenin acıyı önlemek anlamı-

na geldiğini ve hastanın engellenemeye-

cek derecede acı çektiğini göz önünde bu-

lundurursak ötanazi insanları büyük bir

acıdan kurtarmaktır.

Mustafa Erşad Zor

Page 10: Dırdırcı Sayı 1

10

Sağlık Komitesi, çağlardır insanlığın ‘’ilk yardımı’’

olagelmiş alternatif tıbbın yanlış kullanımı ve eko-

nomik sebeplerle hastaların yanlış yönlendirilmesi

konuları üzerine yoğunlaşacak bu konferansta.

Peki hepimizin aşina olduğu ama çoğumuzun ne

olduğunu bilmediği alternatif tıp nedir? Alternatif

tıp , tedavi yaptığı ileri sürülen ; ancak bu etkileri

bilimsel metotlarla kanıtlanamayan geleneksel veya

güncel tıbbi uygulamalara verilen isimdir. Bir başka

deyişle ; hastalandığımızda aile büyüklerimizin ver-

diği ıhlamurdan hikayelerdeki mistik ‘’koca karı’’

ilaçlarına kadar bilimselliğe dayanmayan tüm teda-

vi yöntemleri alternatif tıp olarak adlandırılabilir. Tabi ki bu yöntemler kaç yüzyıllık olursa olsun, uy-

gulama yöntemleri ile ilgili çoğu insanın soru işaretleri bulunmakta ki hala daha yanlış uygulamalar

vesilesiyle çoğu 2. Sayfa haberleri olmak üzere yaralanmalar ve

ölümler duymaktayız. Alternatif tıp klasik tıp yöntemlerinin etkisiz

kaldığı durumlarda devreye giren ve klasik tıbba göre çok daha

farklı yöntemlerde tedaviyi ön gören bir olgudur. Klasik tıpta ge-

nellikle ameliyat, ilaç tedavisi gibi işlemler yapılırken alternatif tıp-

ta bu tür işlemler yerine psikolojik etmenler, hipnoz, ses gibi

yöntemler de kullanılabilmektedir. Yani tedavi yöntemi bir bakım

çok daha çeşitlidir. Peki alternatif tıbbın yararları nelerdir? Klasik

tıp ile çare bulunamayan hastalıklarda devreye giren alternatif tıp

yöntemleri hastanın iyileşmesi için bir umut niteliğindedir. Alter-

natifin tıbbın bazı hastalıklar için büyük faydaları vardır. Örnek

olarak akut hastalığını, enfeksiyon hastalıklarının, psikolojik so-

runların ortadan kaldırılmasında alternatif tıp rol oynar ve klasik

tıp ile tedavi edilemeyen bu hastalıkları kısa bir süre içerisinde

ortadan kaldırabilir. Ya zararları? Alternatif tıp çeşitli bitkiler ve ürünler ile yapılan bir tedavi yöntemi

olduğundan bazı hastalıklarda yan etkilerin ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Alternatif tıp içerisinde

kullanılan bazı bitki tohumlarının ise alerjik reaksiyonlara sebep oluyor. Aynı zamanda alternatif tıp

üzerinde doktorların uzmanlaşmamasından kaynaklanan bilgi eksikliği kanser hücrelerini yok etmek

için yapılan alternatif tıp tedavisi bazen gereksiz kalıyor ve asıl yapılacak tedaviler gecikmeye uğraya-

biliyor.

Bu bilgiler ışığında bakalım sevgili komitem hangi çözümlerle gelecek. Merakla bekliyoruz! Kaliteli

bir konferans olması dileğiyle!

Can Bayraktaroğlu

Page 11: Dırdırcı Sayı 1

11

Emine Örnek koleji 3. Ulusal Forumunun ilk gü-

nünden hepinize merhaba Eğitim komitesi dele-

geleri.. Bu 4 gün boyunca sizlerle birlikte olacak

sizleri satırlara dökecek ve çeşit çeşit anlık kare-

lerinizi yakalayacak kişi bendeniz Hande oluyo-

rum. Beraber çok eğleneceğimizi biliyorum.

Simdi bu dört gün için gazetemizin ilk sayısını

elimize alalım ve eğitim komitesinin dört gün

boyunca ne üzerinde çalışacağına bir göz ata-

lım..

“2015-2016 yılı itibariyle kapatılması veya özel

okula dönüştürülmesi kararlaştırılan dershaneler

düşünüldüğünde, devlet okulları ve özel okullar

arasındaki farklar, öğrenci ve öğretmenin de

içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında

üniversiteye geçiş sınavlarında izlenmesi gere-

ken yol nedir?” Sorusuna cevap ararken aklınız-

da bu noktaları bulundurarak hareket edebilirsi-

niz.. Dershaneciler ve özel okul sahipleri, ders-

hanelerin dönüşümü kapsamında her iki tarafın

da büyük sorunlar yaşayacağını belirterek,

umutlarının Anayasa Mahkemesi’nde olduğunu

söylediler.

Özel okul sahipleri ise, yeni Özel Öğretim Ku-

rumları Yönetmeliği’nin, özel okulların hayatı-

nı zorlaştırdığını belirterek, dershane dönü-

şümleri konusunda Anayasa Mahkemesi’nden

iptal kararı çıkarsa özel okulların da rahatlaya-

cağını savundular.

Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) dershanelerden

özel okula dönüşmek için 463 başvuru geldi.

Bu kurumlardan 326’sı gerekli işlemleri eksik-

siz olarak tamamlayarak dönüşüm programı-

na kabul edildi.

Bir diğer yandan öğrencilerin nasıl etkilenece-

ği akıllarda bir soru işareti. Milli Eğitim Bakan-

lığı, dershaneler kapatılırsa liselerden mezun

olan 2 milyon öğrenci için Halk Eğitim Mer-

kezleri'ni devreye sokacak. Millî Eğitim Bakanı

Nabi Avcı, dershaneleri özel okula dönüştür-

me konusunda kararlı olduklarını ifade ede-

rek, "Dershaneler eşit olmayan okullar arasın-

daki adaleti sağlıyor" şeklindeki ifadelerin

doğru olmadığını söyledi. Umarım bu veriler

çerçevesinde çözümlenemeyen bu duruma

etkili çözümler bulabilirsiniz. Çok güzel bir

dört gün geçireceğimize eminim ve bu süreç

içerisinde hepinizi tanıdıkça çok seveceğimi

ve kısa surede kaynaşacağımızı biliyorum. Bu

dört günü bol kahkaha, birbirin-

den sıkı dostluklar ve az gözya-

şıyla sona erdireceğiz. Hande Dökmen

Page 12: Dırdırcı Sayı 1

12

1983 yılından sonra Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk

cumhuriyetinin de facto* olarak bağımsızlığını

ilan etmesinden sonra, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olarak hitap etmek-

tedir. Günümüzde KKTC’nin bağımsızlığını tanı-

yan tek ülke Türkiye’dir. Adanın kuzeyi de jure*

olarak Kıbrıs Cumhuriyetine dahil kabul edilir.

Birkaç kez birleşme çabası olmuştur. Bunlardan

biri olan Annan Planı BM tarafından hazırlanmış-

tır. Plan, Kıbrıs Adası’nın İngiliz toprakları dışında

bağımsız olarak birleşmesini işliyordu. Plana gö-

re, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetindeki bakanlıkların

üçte biri Türklerden oluşacaktı ve 10 ayda bir

Devlet başkanlığı ve başbakanlık makamları Türk-

lerle Rumlar arasında değişecekti.

Bu plan kapsamında adada referanduma gidilmiş

fakat iki taraftan da evet oyu alınmadığı; Türkler

onaylasa da Rumlar karşı çıktığı için plan yürürlü-

ğe girmemiştir.

Merhaba Dış İlişkiler Komitesi’nin sevimli delegeleri,

Uzun zamandır gündemde yerini koruyan, bir türlü çözülemeyen Kıbrıs Sorununa alternatif çö-

zümler bulmak için toplandınız. Peki, Kıbrıs Sorunu nedir? Nereden çıkmıştır? Kıbrıs Sorunu, Türki-

ye- Yunanistan arasındaki en temel problemdir. Kuşkusuz adanın Ortadoğu petrollerine yakınlığı

ve jeopolitik konumu nedeniyle ada önem teşkil etmiştir. İngilizler adayı kolonileştirdikten sonra

halklar arasında çatışmalar ortaya çıktı. Bu sırada Türkler, Taksim* isterken; Rumlar Enosis* istiyor-

du. Böylelikle çatışmaya başladılar. Kıbrıslılar kendi geleceğini kendi belirlemek istiyordu, işgal al-

tında bulunmak istemiyorlardı. Sonrasında Britanya ile üç farklı anlaşma imzalandı: Kuruluş, İttifak,

Garanti antlaşmaları. Bu antlaşmalarla Kıbrıs bağımsızlık kazandı.

Fakat, 20 Temmuz 1974’te Türkiye Kıbrıs harekatını başlattı. Türkiye, harekatın Zürih ve Londra

Antlaşmalarının 5. Maddesine yönelik olduğunu belirtirken; Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler

bunu “işgal” olarak adlandırmaktadır. Bunlarla

birlikte kuzeyde Türklerin politik bir düzenin

meydana gelmesine neden oldu. Bunlarla bu-

günkü Kıbrıs Sorunu ortaya çıktı.

2008’den günümüze bakarsak, Kıbrıs Cumhuriyeti

cumhurbaşkanı Hristofyas, Kıbrıs sorunun çözülme-

mesi halka ihanettir gibi cümleler kullanarak, barışa

yakın olduğunu göstermiştir.

Umarım sevgili delegeler, Kıbrıs için en uygun

çözümleri bulabilirsiniz. Son olarak Mustafa Ke-

mal ATATÜRK’ün sözünü size bir kere daha ha-

tırlatıyorum.

Efendiler; Kıbrıs düşman elinde bulunduğu süre-

ce bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a

dikkat ediniz. Bu ada bizim için önemlidir. -

1937, Mustafa Kemal ATATÜRK

Yasemin Durmaz

Page 13: Dırdırcı Sayı 1

13

ÇOCUK HAKLARI Hepimizin bildiği gibi evlilik saygı duyulması ve

önemsenmesi gereken bir olaydır. Evlilik bir ya-

şam başlatmaktır. Evlilik aile içlerinde değişen kimi

özelliklerle türün devamlılığını sağlar. Gerek gele-

cek nesiller için gerekte toplum huzuru için bazı

kuralları vardır. Örneğin Hristiyan kilisesi, kurulu-

şundan itibaren, kendi mensuplarının evlenmele-

rinde uyulması gerekli bazı özel emirler ve yasak-

lar getirmiştir ; bunlara karşı gelen dini cezalara

çarptırılırdı , en önemlisi de aforoz edilirdi. İki ha-

yatın iki bireyin birleşimi gibi önemli bu olay kimi

gelenek ve göreneklere yenik düşüyor.

Çocuk evlilikleri mesela… Çocuk evliliği 18 yaşının

altındaki her bireyin evliliğine verilen isimdir. Gü-

nümüzde bile 10 yaşına kadar düşüyor sayılar.

Ataerkil toplum yapısından yerleşmiş düşünceler-

le, genelde kız çocuklarında görülürken , bu ola-

yın erkek çocuklarında da görünmesi göz yumu-

lamaz bir gerçek.

Şüphesiz ki göz yumulan bu olay çocuk istisma-

rından başka bir şey değildir. Çocuk istismarı fizik-

sel ya da psikolojik olarak bir çocuğa bir yetişkin

tarafından kötü davranılmasıdır. Çocuk istismarı

fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar

ve ihmal gibi 4 temel gruptan oluşur. Rahatça bir

çocuğu evlendirerek cinsel, fiziksel ve duygusal

istismarın aynı anda uygulandığını söylemek

mümkün.

Gelişmemiş kesimlerde , çocuklar gerek maddi

imkansızlık gerekse zevk için genç yaşta evlen-

diriliyorlar. Çocuklarını gençlik çağında hatta

belki oyun çağında bir eşe hapseden aileler ço-

cuklarının günlerini karartmakla beraber gele-

ceklerini de paramparça etmektedirler.

Bu insanın psikolojisi için akıl almaz bir darbe-

dir, hatta bir çocuk için etkisi kesinlikle yok sayı-

lamayacak derecededir.

Türkiye’de 18 yaş altı evlilik oranının yüzde 37,

yani her üç evlilikten birinin erken yaş evliliği

olduğuna dikkat çekerim. İstatistik verilerinin

bazılarında ise erken evlilik yapanların 81.2’sinin

okur- yazar olmaması öne çıkıyor. Sizi de bura-

da cahillik ve cahilliğe hapsedilme gerçeği ra-

hatsız ediyor mu? Beni fazlasıyla ediyor.

Peki nerede bu çocuk gelinler? Kim onlar, ne-

den duyuramıyorlar seslerini? Çünkü susturulu-

yorlar, her şeyden önemlisi korkuyorlar. Türkiye

de pratikteki varlığının şiddetle sorgulanması

ve ele alınması gereken bir konudur çocuk istis-

marı. Saklı gelinleri bulmak ve onları okula gön-

dermek , yaşama döndürmek bizim işimizdir.

Çocuk Hakları Komitesindeki çalışmalarımızda

bu yönde ilerleyecektir.

Beyza Demirçalı

Page 14: Dırdırcı Sayı 1

14

Merhabalar arkadaşlar ben güvenlik komitesinden

gazeteciniz Can Durusoy. 4 Ocak 1997 doğumlu-

yum ve alman lisesinde 11. Sınıfta okuyorum. İlk

kez gazeteci olacağım bu konferansı ve sizlerle ta-

nışmayı büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum.

Neyse size biraz kendimden ve EYP hayatımdan

bahsedeyim. EYP’ye aslında oldukça geç, geçen

senenin sonunda Ted Bursa’nın forumunda delege

olarak başladım. Yaptığım büyük bir hata. Çünkü

EYP hocamız ortak tanıdıklarımızdan beni öğrenip

EYP ye çağırmıştı 9. Sınıfta. Bende sıkıcı bir organi-

zasyondur diye düşünüp basket antrenmanlarımı

bahane ederek gitmemiştim. Neyse hatanın nere-

sinden dönsek kardır. Geçen sene tek konferansla

geçtikten sonra bu benim bu seneki 4 toplamdaki

5. Konferansım olacak.

Biraz da kendimden bahsedeyim. Başkaları da

katılır genelde bence sıcakkanlı, sempatik ve

konuşkan birisiyim. Yapmaktan en çok keyif al-

dığım şey Basketbol oynamak. Ama maalesef 9

sene profesyonel olarak basketbol oynadıktan

sonra geçtiğimiz haftalarda dersler yüzünden

bırakmam gerekti. Onun dışında ailem ve özel-

likle küçük kardeşimle oynamayı arkadaşlarımla

buluşmayı ve de EYP konferanslarına gitmeyi

orada da yeni insanlarla tanışmayı çok seviyo-

rum. Daha çok yabancı müzik dinlesem de her

türlü müziği severim. Zamanında 5 yıl piyano-

da çalmıştım ama onu da basketbol yüzünden

bırakmıştım.

Umarım hepimiz için çok eğlenceli ve yararlı bir

konferans olur ve sizde eğer ilk konferansınız

ise benim gibi EYP’ye Bursa’da tutulursunuz.

Page 15: Dırdırcı Sayı 1

15

Öncelikle hepiniz Emine Örnek Koleji 3.Ulusal Forumu-

na hoş geldiniz! Bu dört günün mükemmel geçmesini

dileyerek size kendimden bahsetmek istiyorum. Söze

umarım diye başlamamaya, ama ile devam ettirmeme-

ye ve maalesef ki ile sonlandırmamaya dikkat eden bi-

riyim. Hayata toz pembe bakmaya çalışıp, pozitif ol-

manın gücüne inanırım. Bu dört gün içinde eğitim ko-

mitesi gazetecisi kimliğine bürünüp her birinizi an be

an yakalayacak kişi ben oluyorum. Biraz daha ayrıntı ile

ileride ne okuyacağımı soracak olursanız; Aynı anda

hukuk, eczacılık, mimarlık diye cevap verip lafımı

"sence ne okusam, bana hangisi yakışır?" diyerek son-

landırırım. Çelloya aşık olarak çalmaya başlayıp yoğun

dershane temposu sonucu hala ayni perdede olan bir

11. Sınıf ygs-lys mağduruyum. Kimi zaman çok saçma-

layıp gülerken kimi zaman çok ciddi olabilen bir kişili-

ğim var. Bu dört gün boyunca zaten beni yakından ta-

nıyacak olan kişiler sizlersiniz. Aslan burcunun özellik-

lerini birebir yansıtırım. Uğurlu sayılarım 3 ve 8dir. Ken-

dimi bu sayılara göre yönlendirmem. İçimden ne geli-

yorsa anı ona göre yaşamaya çalışırım.

Siz beni tanırken ben de sizi tanıyacağım.

Emine Örnek Koleji 3. Ulusal Forumunun ba-

na çok güzel dostluklar kazandıracağını bili-

yorum. Bu dört günün sonunda hepimiz ka-

panış partisinde göz yaşlarımızı tutamayaca-

ğız. Zaten tutmaya da gerek yok çünkü her

bir göz yaşına değecek mükemmel bir forum

olacak. Hepinizi kocaman sarılıp öpüyorum.

Mükemmel olan bu dört güne ve sizlere hoş

geldiniz diyorum !!!

Page 16: Dırdırcı Sayı 1

16

Biraz da kendimden bahsetmem gerekirse, favori diz-

imin Breaking Bad olduğunu söyleyebilirim. En

sevdiğim renk ise fosforlu sarı (zaten forum boyunca

bunu fark edeceksiniz). Kendi halinde, her ortamda

eğlenebilen biriyim. Kulağa hoş gelen her müziği

severim fakat favorim Kanye West’tir. Boş zaman-

larımda genellikle Harry Potter izlerim. Hobilerimin

başında evde boş boş yatmak geliyor.

Önümüzdeki 4 günde hepinizle tanışamayacak olsam

da çok eğleneceğimizden şüphem yok. Tadını

çıkarmayı unutmayın, iyi çalışmalar ve iyi eğlenceler!

Merhabalar ben Erkut Şengül, Marmara Üniversi-

tesi Almanca İşletme bölümünde okuyorum. 3.

Emine Örnek Ulusal Forumu benim 5. gazetecilik

deneyimim olacak. Emine Örnek hem lise hayatımı

geçirdiğim hem de EYP’ye başladığım okul

olduğundan dolayı bu forum için fazlasıyla hey-

ecanlı olduğumu söyleyebilirim. Bu yazıyı yazarken

bundan 3 yıl önce ilk forumu yapmak için

günlerimizi hatta aylarımızı harcadığımız zamanlar

aklımdan çıkmıyor. Yani uzun lafın kısası Emine

Örnek Yerel Forumu’nda başladığım gazeteciliği

bu forum ile birlikte bırakıyorum.

Page 17: Dırdırcı Sayı 1

17

Merhabalar!!

Ben Çocuk Hakları komitesinin gazetecisi Beyza. Ankara

ODTÜ Kolejindenim ve şu anda bu konferans için yazımı

yazmak beni gerçekten çok heyecanlandırıyor. Ben birçokları

gibi müzik hastası bir insanımdır. Önceden keman ve gitar

çaldım ve şu an amatörce şarkı söylüyorum. Şu “of hadi

utanma söyle” tacizleri altında kalanlardanım...

Tarzıma gelince... Tarzım “ben” im galiba Keyifli bir anım-

da her şeye uyarım, her telden de dinlerim. Beni aynı akşam-

da biriyle efkarlanırken , on dakika sonra ise deli dibi dans

ederken bulabilirsiniz. Evet dans lazımsa varım... Ayrıca şiir

dinlemeyi severim ve tiyatroyla da uğraştım ama spor konu-

suna gelirsek... Gelmesek daha iyi , eminim yüz yüze gelince

de anlayacaksınızdır. Elbette görünüşüme önem veririm ama

görünüş benim için asla moral bozucu bir etken değildir.

Bana güç veren şey etrafımdaki insanların beni

sevdiğini bilmek sanırım. Herkese uyabiliyorum...

Son doğum günümde anlamıştım bunu. Birbirin-

den o kadar alakasız bir grup vardı ki orta-

da .Taraflardan birkaçıyla aynı anda anlaşmak

mümkün değil bile denebilirdi. Ama ben bana gü-

lümseyen herkesi çok severim ve her zaman eğ-

lenmeye varım.

Çevremdekileri böyle “”rahat” bir tip olmamdan

dolayı hep şaşırtmıştır ama benim hayalim ağır ce-

za hakimliği yapmak.

Her neyse şahsen ben o 4 günü yaşamayı kos-

kocaman bir heyecanla bekliyorum. Bu kadar şirin

editörlere denk gelmek Forumun bana kıyağı sanı-

rım. Çocuk Hakları delegeleri ve

başkanlarıma , uzatmadan herkese

çok güzel konferanslar diliyorum.

Page 18: Dırdırcı Sayı 1

18

Merhaba! Ben Zor. Mustafa Erşad Zor. Ted Kayseri

Koleji, 11. sınıf öğrencisiyim. Basketbol oynuyor,

tiyatrolarda rol alıyorum. Az çok saksafon çalıyo-

rum. Öyle pek de özel bir yanım yok. Ama özel

gücüm olmasını çok isterdim, örneğin; Flash gibi

hızlı olmayı isterdim ve bunu Cuma namazında

imamın hemen arkasındaki o kutsal yeri kapmak

için kullanırdım. Bir köpeğim var ve köpeğimi Ad-

venture Time'daki Jake gibi eğitiyorum, umarım bir

gün başarılı olurum. Sağ ayak baş parmağımı sol

ayak baş parmağımdan daha çok severim. Neden-

se bana çok daha samimi gelmiştir. 80'ler favorim-

dir. O kadar ki Erciyes'te kayarken bile 80'ler mo-

dalı kıyafetler giyerim. Hint şarkılarına bayılırım.

Hayvan severim, özellikle atları. At binmeyi bilmem

ama atlara özel ilgi duyarım. Hayatımda her an her

şey gerçekleşebilir. Şöyle anlatayım: Sıradan bir

gündü. Mustafa Erşad Zor olarak uyanmıştım. An-

cak öğle saatlerinde Petek Dinçöz oldum. Nasıl ol-

du ben de bilmiyorum ama olmuştu işte...

Neyse, son olarak sizden bir şey isteyeceğim. Lütfen

ayağa kalkın. Sağ işaret parmağınızı sağ kaşınızın kıvrı-

mının üzerine koyun. Orta parmağınızla yüzük parma-

ğınızı, burnunuz ikisinin ortasında kalacak şekilde alnı-

nıza koyun ve son olarak da serçe parmağınızı sol kaşı-

nızın herhangi bir yerine koyun. Bu benim selamlaşma

işaretimdir; beni gördüğünüz her an bunu yaparsanız

beni çok mutlu edersiniz ve aynı şekilde ben de size

selam veririm. Neyse, laf uzadı. Bu yazının da sonuna

geldik. Şimdi uyuyacağım. Görüşürüz.

Page 19: Dırdırcı Sayı 1

19

Komitede en komik bulduğum an: Uyuyan komitenin GA

için görev dağılımı zamanı gelince bir anda uyanıp istediği

görev için kan dökmesi

En unutulmaz anı: Kesinlikle ayrılık anı. (Eğer iyi arkadaşlıklar

kurduysanız onları çok özlüyorsunuz.)

En korkunç anı: Komite başkanlarının koridorda Reso çıkmı-

yor diye fenalaştıkları anlar.

En duygusal anı: Bütün salonun pür dikkat kapanış videosu-

nu izlediği ve salonda çoğu kişinin yüzünde gülümsemesi

olmasına rağmen hemen hemen ağlayacak oluşu. (Umarım

size böyle anlar yaşatabiliriz, çünkü videolar konferansın en

akılda kalıcı noktalarıdır.)

Son olarak, biricik delegeler umarım bu dört günü en eğ-

lenceli şekilde geçirirsiniz. Hepinize kucak dolusu sevgiler!

Herkese merhaba! Ben Dış İlişkiler komitesinin gazetecisi,

Yasemin Durmaz. Hepiniz öncelikle konferansa hoş geldi-

niz! Bu dört gün boyunca sizlerin en komik, en unutulmaz

bazen de en utanç verici anlarınızı görüntülemek için ora-

da olacak insanlardan biriyim. Umarım hepinizle çok iyi

anlaşırız.

İlk gün bilindiği üzere takım kurma çalışmalarının yapıldığı

gündür. Birçoğunuzun belki de en yakın dostlarınızı edine-

ceğiz gündür. Genellikle de en heyecanlı olduğunuz gün-

dür. “Acaba komitem nasıl? İyi anlaşabilecek miyim? Ko-

nuşmazsam çok soğuk durur muyum?” gibi soruları aklı-

nızdan geçirdiğinizi tahmin ediyorum sevgili delegeler. En-

dişelenmeyin. Derin bir nefes alın ve kendiniz olun. İnsan-

larla ilk tanıştığımda çok çekingen biri olduğum için bu so-

ruları ben de geçiriyorum. Mesela size konferansın en sev-

diğim şeylerinden bahsetmek istiyorum.

En sevdiğim EYP oyunu: I have never (Asla kimden ne

çıkacak tahmin edemiyorsunuz)

Page 20: Dırdırcı Sayı 1

20

Aynı zamanda spor yapmayı çok seviyorum. Bir

dönem basketbolla ve kickboxla uğraştım. Spor

yapmanın dışında futbol maçlarını izlemeyi çok

seviyorum. Bu arada koyu bir Fenerbahçe tarafta-

rıyım! Spora olan ilgim yüzünden konferans çıkışı

yapacağımız halı saha maçı beni şimdiden heye-

canlandırıyor. Genel olarak çalışkan bir insanımdır

bu yüzden delegelerden de aynı çalışma tempo-

sunu bekliyorum. Eminim ki konferans sonunda

eğlence ve kazanılan arkadaşlıklar dışında herkes

komite konusu hakkında oldukça bilgi sahibi ola-

caktır ve bilinçleneceklerdir. Komite içinde şimdi-

den çok iyi bir hava olacağından eminim ve onla-

rın en güzel anlarını fotoğraflamak için orada ola-

cağım.

Merhaba çevre komitesinin değerli delegeleri,

Benim adım Ercehan dört gün boyunca sizin

gazeteciniz olacağım. Ayazağa Işık Lisesinde

okuyorum. Biraz kendimden bahsetmek gere-

kirse, doğal olarak EYP’yi çok seviyorum.

EYP’yi sevmemin en büyük sebebi ise orda ku-

rulan dostluklar. Yeni tanışmış insanların 4 gün

içinde bu denli yakın arkadaşlar olması ger-

çekten EYP’yi farklı kılan bir nokta. Eminim

ki,bu konferansta da aynı şekilde dostlar kaza-

nacağım ve komite içinde de çok iyi dostluklar

kurulacak.

Page 21: Dırdırcı Sayı 1

21

Herkese merhaba!! Ben Damla Tetiker,

Emine Örnek Ulusal Forumu’nda İnsan

Hakları Komitesi’nin gazetecilik görevi-

ni yapacağım ve her şeyden önce

konferans için çok heyecanlı olduğu-

mu söylemek istiyorum. Bu benim

dördüncü konferansım ve ilk gazeteci-

lik deneyimim olacak sizlerle tanışmak

için de sabırsızlanıyorum.

Alman Lisesi’nde 11. sınıftayım. EYP’ye başlama-

mı sağlayan en iyi arkadaşım ve sıra arkadaşım

biricik insan aynı zamanda editörümüz Irmak

Küçüker. Yapmayı en çok sevdiğim şeyler arasın-

da kitap okumak, müzik dinlemek, sinemaya git-

mek ve tabii ki alışveriş yapmak var. Ayrıca ama-

tör olarak bale yapıyorum ve dans hayatımın en

önemli parçalarından biri. En sevdiğim kitabı

seçmek çok zor ama hepinize önerebileceğim

çok güzel bir kitap serisi Patrick Rothfuss’tan

“Kral Katili Güncesi”. Üç buçuk yıldır üçlemenin

son kitabını bekliyorum ve benim kadar sabırsız

bir insan için üç yıl oldukça uzun bir süre. Film

zevkime gelirsek müzikallere kesinlikle bayılırım

ama içlerinden birini seçmem gerekirse “Hair”

benim için en özel olanı. En büyük hayallerim-

den biri rastgele bir anda şarkı söylemeye ve

dans etmeye başlamak ve etrafımdaki insanların

da bana katılması ve bu sayede kendi müzikalimi

yaşamak. Sesimin oldukça kötü olduğu gerçeğini

göz ardı ediyorum tabii ki. Justin Timberlake bu

hayalimi Mila Kunis için “Friends With Benefits”

filminde gerçekleştirdiği an gözümde dünyanın

en romantik erkeği olmuştu.

Page 22: Dırdırcı Sayı 1

22

Selam Gençlik,

Zekiye Baygın ben, Ted Kayseri Koleji'ndenim

onuncu sınıfa gidiyorum. Üçüncü Emine Örnek

Forumu beşinci konferansım ve bu ikinci gaze-

teciliğim olacak.

Kitap okumayı seviyorum ama edebiyat dersini

sevmiyorum, bulmaca filan da çözüyorum

ama matematik dersine de bayılmıyorum,tarih

ilgimi çekiyor fakat bilgilerimi ölçen bir ders

olarak değil, yani tam anlamıyla sayısalcıyım

veya sözel öğrencisiyim diyemem.

Voleybol antrenmanları, tiyatro provaları,

grup çalışmaları ve etüt saatlerini de kattığı-

mızda zamanımın çoğunu okulda geçiriyorum.

Küçük bir not düşmek lazım etütleri saymazsak

halimden memnunum çünkü voleybol ve ti-

yatroyu fazlasıyla seviyorum. Okulda değilsem arkadaşlarımla birlikteyimdir,

bir programımız olmaz genelde ne bulursak onu

yaparız. Ama yalnızsam hayal dünyam devreye

girer kendi kendime saçma sapan ve hiç bir da-

yanağı olmayan deneyler yaparım (En son boş

prit tüpünde pastel boya eritmeye çalıştım, aklı-

nızda bulunsun mikrodalga kullandığınızda ka-

pak basınçla fırlıyor ve mikrodalganız siz ve ha-

yalleriniz için kırmızı ve yapış yapış bir tabuta dö-

nüşüyor). Boş zamanlarımda normal bir şekilde

müzik dinleyip, film-dizi izleyip, kitap okuyup, bi-

siklet sürüp eğleniyorum da. Dinlediğim müziğin

tarzı, izlediğimin filmin türü ruh halime göre de-

ğişiyor, ama asla vazgeçmem dediğim diziler ke-

sinlikle var. Örn: 2 Broke Girl, Game of Thrones.

Dört gün boyunca birbirimizi çok daha yakından

tanıyacağımızı umuyorum. Bir sonraki sayıda gö-

rüşmek üzere, mükemmel bir konferans dilerim.

Page 23: Dırdırcı Sayı 1

23

Ben Küçük Prens’in tavsiyelerine uymayı sevenlerdenim.

Onun da dediği gibi, “Yeni bir arkadaş edindiniz diyelim;

onun hakkında hiçbir zaman sorulması gereken soruları

sormazlar. ”Sesi nasıl?” demezler örneğin, ya da “Hangi

oyunları sever? Kelebek koleksiyonu var mı?” diye sor-

mazlar.” Ben sizin de benim gibi yeni biriyle tanışırken

bu soruların yanıtlarını merak ettiğinizi varsayıyorum.

Sesim korkunçtur, sakın şarkı söyletmeye çalışmayınız.

Gerçi sohbet ettiğim kişilerden sesimin çok düzgün ol-

duğunu da fazlaca kez duydum, ama bu kararı bence

siz vermelisiniz. Hangi oyunu sevdiğime gelince işler bi-

raz karışıyor. Takdir edersiniz ki oyun oynamak çok ciddi

bir iştir. Aslında her alandan her oyunu çok sevdiğimi

söyleyebilirim. Oyun oynamak çok önemi bir parçam

sanırım.

Kelebek koleksiyonum yok, nitekim yaşadığım

yerde koleksiyon yapacak kadar farkı kelebek türü

yok. Ama çok sıkıcıyım sanmayın, başka koleksi-

yonlarım var. Anahtarlık koleksiyonum örneğin,

ya da iskambil destesi koleksiyonum. Lego kolek-

siyonumu da eklemeliyim ama sanırım şu aralar

en önemlisi dolma kalem koleksiyonum. Her gün

yanımda en az 3 farklı kalem mutlaka olur ve bü-

yük ihtimalle 4 günlük konferans için yanıma en

az 10 tanesini almışımdır. Tabi 15’ten fazla farklı

renk mürekkep de cabası… En büyük tutkum bi-

lim. Bunu her gün takacağım mikroskop kolyesin-

den de fark edebilirsiniz. 200 kelime kendimi ta-

nıtmaya yetmez, gelin sohbet edelim!

Page 24: Dırdırcı Sayı 1

24

Yalnız biraz meraklı bir kişiliğim vardır baştan söyleye-

yim. Sonra çok dırdır ettin demeyin de! Onun dışında

bazen çekingen bazen de dünyanın en saf insanı oldu-

ğumu da belirteyim. Dediğinizi falan anlamazsam kız-

mayın sakın.

Umarım bu dört günde birbirimizi daha yakından tanır

ve eskimeyen arkadaşlıklar kurarız. Biliyorum ki unutul-

mayacak bir konferans olacak. Bu dört günün en eğ-

lenceli, en çılgın, en meraklı gazetecisine hazır olun. He-

pinizi kocaman öpüyorum. Şimdilik hoşça kalın.

Merhaba,

Ben Ecem Tuana Gençer. 17 yaşında, Bursa Anadolu Lise-

si’nde okuyan, dershane-okul-ev üçgeni arasında tıkılmış,

bazen takıntılı, fazlaca titiz ama hep güler yüzlü biri ola-

rak tanıtabilirim kendimi. Dershane yüzünden genelde

yorgun bir halim olsa da merak etmeyin foruma tam

enerjiyle geleceğim. Hatta bu dört gün boyunca komitem

olmasa da hepinizin en rezil, en tatlı, en güzel anlarını ya-

kalamak için bütün enerjimi harcayacağım. Eğer çok ko-

nuşur, çok güler de başınızı şişirirsem şimdiden beni affe-

din. Şu da aramızda kalsın ama bana Tuana diye seslenir-

seniz çok sevinirim. Genelde herkes Ecem diye seslenir

ama Tuana ismimi daha çok severim. Ha bir de sakın eli-

me bozuk para falan tutuşturmayın. Ne kadar saçma bir

takıntı da olsa bozuk paraya dokunmaktan nefret ederim.

Onun dışında bir derdiniz bir tasanız olursa Güzin Ab-

la’nız burada. Dert olmasa da olur, gelin iki lafın belini kı-

ralım.

Page 25: Dırdırcı Sayı 1

25

Page 26: Dırdırcı Sayı 1

26

Sevgili Delegeler,

Az sonra okuyacaklarınız dört günlük bir rehberiniz olacak. Eğer hangi gün ne giyip, ne yapıp,

ne yapmayacağınızı merak ediyorsanız bu gazeteyi bir kenara fırlatmamanızı öneriyorum!

1. Gün : Oryantasyon

IN OUT

Sınırları zorlarcasına sosyalleşmek.

Ses çıkarma gereken oyunlarda salonu

inletecek kadar bağırmak.

Coffee breaklerde enerji toplamak İçin

bütün masayı yemek.

Abigail oynandığında bir köşeye çekilerek bit-

mesini beklemek.

Aç susuz gezmek.

2. Gün : Açılış ve Komite Çalışmaları

IN OUT

Tedbirli bir delege olarak yanında

babet getirmek.

Komite konusuna çalışarak gelmek.

Çalışmadan gelip her şeye kafa sallayan veya

hep o söz kesen egoist delegelerden olmak.

Açılış seremonisinde uyumak.

Editör Notu:

İntikam soğuk yenen bir yemektir.

Page 27: Dırdırcı Sayı 1

27

3. Gün : Komite Çalışmaları

IN OUT

I have never’da pisleşmek.

Komite çalışmalarına uygun giyin-

mek.

Çekilen videolarda ve taslaklarda

üretken olmak.

Hızını alamayıp komiteye düğüne

gider gibi gelmek.

Kapanışta görev alamayınca EYP

hayatının sona erdiğini düşünmek.

4.Gün : Kapanış ve Genel Kurul

IN OUT

Bütün komite taslaklarını

tarafsız değerlendirmek.

Geçmeyen taslak sonucu sinir krizi geçir-

mek.

EDİTÖRLER’DEN ÖNERİLER

1. Hep gülümseyin çünkü gazeteciler her an resminizi çe-

kiyor olabilir!

2. Dırdırcı’yı dikkatlice okuyun ve hatıra olarak saklayın

çünkü bu konferansı hatırlamak isteyeceğinize eminiz.

3. Video çekilirken kaçmayın

4. Son olarak delicesine eğlenin XOXO

Hande Dökmen

Page 28: Dırdırcı Sayı 1

28