dırdırcı sayı 1
DESCRIPTION
ÂTRANSCRIPT
1
Sayı 1
20 Mart 2015
2
Ezgi Gaye Göncü Irmak Küçüker Herkese Merhaba!
Şu anda Dırdırcı’nın ilk sayısını elinize aldınız ve dünya tatlısı iki editörün yazısını okuyorsunuz. Öncelikle Emine
Örnek Koleji 3.Ulusal Forumuna hoş geldiniz! Bu dört gün içerisinde Dırdırcı medya ekibi ve biz, sizi olabildiğince
eğlendirmek ve hazırlayacağımız gazetelerle konferansı mükemmelleştirmek adına çalışacağız. Unutmayın ki
medya ekibi, konferansın olmazsa olmazıdır ve biz de bunu size kanıtlamayı planlıyoruz! Gazetemize gelince, bu
sayımızda öncelikle komite konularınızla ilgili yazılar yer alıyor. (Çalışmadan gelenler özellikle okumalı.) Ve tabi ki
birbirinden çok seveceğiniz gazetecilerimizi de tanıma şansı buluyorsunuz!
Bu dört gün içerisinde umarız ki hayatınızın en keyif dolu anlarını yaşar ve bunları ölümsüzleştirmek adına bu say-
faları hep saklarsınız! O halde iyi okumalar, hepinizi kocaman öpüyoruz..
Not : Mükemmel logomuzun yaratıcısı Dora Gözükara’ya çok teşekkür ederiiz!
NEDEN Mİ DIRDIRCI?
‘’Neden Dırdırcı?’’ dediğinizi duyar gibiyiz. Aslında başta dergiyi ‘Harry Potter’ temalı yapalım dedik. Böylece
Harry Potter esintili bir isim aramaya koyulduk ve baktık ki Gelecek Postası dışında başka dergiler ve gazete-
ler de var. Bunların arasından bir tanesi vardı ki ismine bayıldık. ‘’Dırdırcı’’. Yani asıl amacımız size Harry Pot-
ter esintisi yaşatıp Dırdırcı ile büyülü bir adım atmanızı sağlamaktı ve umarız başarılı olmuşuzdur!!
Dipnot: Şayet ki Harry Potter sevmiyorsanız (404 NOTFOUND) bu son paragrafı dikkate almayınız ve Dırdır-
cı’nın normal anlamı dışında bir anlam arayınız.
3
Olayın bir başka boyutu da tabi ki Suriye’de çı-
kan iç savaş sonrası canlarını kurtarmak için ül-
kemize kaçan mülteciler… Suriye ile bulundurdu-
ğu 911 km’lik sınır Türkiye’nin komşularıyla bu-
lundurduğu en uzun sınır olmakla birlikte sınırın
gözetimi konusunda sorunları da beraberinde
getiriyor. Reyhanlı’ da meydana gelen terör sal-
dırısında da kullanılan patlayıcıların Suriye’den
bir araçla Reyhanlı’ya getirildiği tespit edildikten
sonra da Türkiye’nin Suriye’yle olan sınır kapısı-
nın kapatılması ya da sınır kapısından geçişlerde
denetimin arttırılması konuları çok tartışılmıştı.
Sonuç olarak terör olayları hiç kimse tarafından
hoş görülmeyen insanlık dışı olaylardır. Bu olay-
lar 1980lerin başından beri ülkemizde görül-
mekte ve ülkemize can ve mal kayıplarına neden
olmakla birlikte iç huzuru bozan korkutucu olay-
lardır. Devletimizin vatandaşlarını koruma zo-
runluluğunda olduğu göz önünde bulunduracak
güvenlik komitesinin canla başla çalışacağını ve
konferans sonunda bu soruna kalıcı ve uygula-
nabilir çözümler bulacağına inanıyorum. Hepini-
ze zevkli bir konferans dilerim.
Güvenlik komitesi ülkemizde yıllardır sürege-
len terör sorununu ülke genelinde, özellikle
de konumu bakımıyla (güney)doğu illerimiz-
deki iç huzuru bozmasını Suriye’deki iç savaş
nedeniyle ülkemize göç eden ciddi miktardaki
mültecileri de göz önünde bulundurarak va-
tandaşlarımızın güvenliğinin ve ülkemizdeki iç
huzurun sağlanması için çözümler üretmeye
çalışacak. Aynı zaman insan hakları, ekonomi
ve biraz da olsa dış ilişkilerle ilgili sorunları
içeren konumuz oldukça derin ve farklı pers-
pektifler içeriyor. Aynı zamanda tarihsel gelişi-
mini de göz önüne alırsak terör Türkiye’nin en
eski sorunlarından biri. Ülkemizde özellikle
PKK’nın başı çektiği terör olayları maalesef
binlerce Mehmetçiğin ve aynı şekilde yüzlerce
masum insanın hayatlarını kaybetmesine ne-
den oldu. En son Reyhanlı’da meydana gelen
facia bizlere aslında terörizmin ülkemizde sa-
dece çatışma boyutunda değil aynı zamanda
günlük yaşantımızda da karşımıza çıkabileceği
gerçeğini gözler önüne serdi.
Can Durusoy
4
Türk tekstil ve hazır giyim sektörü ekonominin lider sektörlerinden birisi olup, ihracat gelirlerinin %
22.6’sına tekabül etmektedir. Sektörde yaklaşık 2 milyon kişi çalışmakta olup, yan sanayiler dahil olmak
üzere Türkiye’nin en büyük istihdam grubunu temsil etmektedir. Bunun yanı sıra Türkiye hazır giyim ve
tekstil ihracatında Dünya’nın ilk 10’unda yer almaktadır. Fakat buna rağmen ülkemiz moda sektöründe
diğer ülkelere kıyasla, yetenekli insan sayısına rağmen yetersiz kalmaktadır.
Türkiye’de moda tasarımı üzerine eğitim veren elliye yakın üniversite bulunmaktır ve bu üniversiteden
bazıları yurtdışına eğitime göndermektedir. Modayla alakalı birçok televizyon programı yayınlanmakta,
moda haftaları düzenlenmekte ve dergiler basılmaktadır. Fakat bunlara rağmen magazin, moda
tasarımcılarına hak ettikleri değeri ve özeni göstermemektedir. Dergilerde, programlarda, moda
haftalarında her ne kadar kıyafetler tanıtılsa da, her zaman cemiyet modacılardan daha çok ilgiyi
görmektedir.
Verilen bu az özen, tasarımcıları ikinci plana atarken, kendilerini, markalarını ve adlarını da Türkiye çapın-
da yaymaları konusunda bir engele sebep olmaktadır. Sadece yeteneklerini kullanarak kendi adlarını
duyurabiliyor olmalarına rağmen, yukarıdaki nedenlerden dolayı, kendi işleri meslek alanları ile ilgili
olmayan yerlerde boy göstermeleri gerekmektedir. Moda ile alakalı bir konuda, bir programda, bir
röportajda, bir defilede yer alabilmek için çağırılmaları gerekirken, özel bir efor sarf ederek yer almaları
gerekmektedir. Bu tür isim duyurma çabaları işlerine engel olmakta ve diktiği, tasarladığı kıyafetler
aracılığı ile kendi adını duyurması konusunda çok büyük engel teşkil etmektedir.
Aynı zamanda modaya ilgi gösteren insan nüfusunun belirli bölgelerde yoğunlaşması ve modada ortaya
çıkan yeniliklerin de bu bölgelerden öteye gidememesi modanın yayılması ve popüler hale gelmesinde
büyük bir sorun oluşturmaktadır.
Yaklaşık 2 yıl önce birkaç tasarımcının büyük çabalarıyla kurulmuş olan Moda Tasarımcılar Derneği (MTD)
birçok tasarımcı için bir ümit oluşturmuş, artık isimlerini duyurabileceklerini, birilerinin onlara yol
göstereceğini düşündürmüştür. Ancak çok geçmeden modaya verilen önemin azlığından dolayı herkesin
ümitleri kırılmıştır. 2 gün boyunca tartışarak bu soruna en iyi çözümleri getirebileceğinize
inanıyorum, iyi çalışmalar! Erkut Şengül
5
Bireylerin politik görüşleri veya dinsel inançla-
rı doğrultusunda askerlik yapmak istememesi
ve bedelli yoluyla vatani görevini yerine getir-
meyi reddetmesi vicdani ret olarak adlandırı-
lır. Vicdani Ret; Avrupa İnsan Hakları Mahke-
mesi, İnsan Hakları Komisyonu ve Birleşmiş
Milletler tarafından temel insani hak olarak
kabul edilmiştir. Ülkemizde ise vicdani ret ka-
nunlarda hak olarak tanınmadığı ve vicdani
retçilerle ilgili özel bir düzenleme yapılmadığı
için vicdani retçiler askerlik çağına gelmiş her
Türk vatandaşı ile aynı muameleyi görüyor.
Anayasal Haklar Komitesi dört gün boyunca
Askerlik süresinin kısaltılması ve gündemdeki
bedelli askerlikten yola çıkarak, vatani görev
olan askerlik yerine vicdani ret hakkı tanınma-
sıyla ilgili yapılabilecek yasal düzenlemeleri
tartışacak. Mükemmel bir konferans geçirme-
niz dileğiyle şimdilik hoşça kalın.
Sözlük anlamıyla Askerlik bir ülkede belirlenen ya-
şa gelen vatandaşların zorunlu olarak bir süre or-
duda görev yapmasıdır. Vatani görev olarak da
adlandırılır. 1916 yılında çıkarılan yasaya göre 20
yaşında olan her Türk genci askerlik yoklamasını
yaptırmış olmalıdır. Günümüzde uzun dönem as-
kerlik 12 ay, yüksek öğrenim görenler içinse ye-
dek subay olanlarda 12 , kısa dönem er olanlarda
6 aydır.
Bedelli askerlik uygulaması Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ordunun ve devletin maddi ihtiyaçlarını
karşılamak gibi amaçlarla 10 kez yapıldı. 1999 yı-
lındaki uygulamanın sebebi 17 Ağustos'ta gerçek-
leşen Gölcük depreminden sonra ülke ekonomisi-
ne katkı sağlamaktı, son olarak 2011 yılında ise
yasaya göre 30 yaşından gün alan ve 30.000 TL
ödeme yapan kişiler askerlik vazifesini yapmış sa-
yıldı ayrıca yasa çerçevesinde bedelli ile birlikte
yapılması gereken 21 günlük askerlik süresinden
de muaf sayıldılar. 2 Aralık 2014 tarihinde Başba-
kan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamasıyla 1 Ocak
1988 ve önceki tarihlerde doğmuş olanların da
18.000 TL karşılığında aynı yasadan faydalanabile-
cekleri duyuruldu.
Zekiye Baygın
6
Düşünün ki, kalabalık bir ortamdasınız, herkes sizin dediklerinizi duymak için kulak kesilmiş ve makine-
ler sadece sizin resminizi çekiyor. Ama aynı zamanda elleriniz kelepçeli ve birkaç polis memuru tara-
fından tutuklu aracına bindirilip belki birkaç ay, belki de ömrünüzün sonuna kadar kalacağınız cezae-
vine götürülüyorsunuz. Hayal ettiğiniz tam olarak buna benzemiyordu, değil mi?
Peki tutuklu aracından indikten sonra mahkumları nelerin beklediğini ve karşılaşatıkları şartların ne ka-
dar insani olduğunu, ya da olmadığını, hiç düşündünüz mü?
İnsan Hakları Komitesi’nin önümüzdeki günlerde tartışacakları konu bu sorulara cevap arıyor:
“Tutukluların cezaevlerinde maruz kaldıkları durumlar ve tutukevlerinin koşulları göz önünde bulundu-
rulduğunda hapishanelerde nasıl iyileştirilmelere gidilmeli ve mahkumların tekrar topluma kazandırıl-
maları için nasıl ortamlar sağlanmalıdır?”
Türkiye’deki cezaevi koşulları, eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in “Hainleri asmayıp da besleyecek
miyiz?” sözünden beri oldukça gelişti belki ama suçluları insan olarak görmeyen zihniyet çok da de-
ğişmedi. Konuyu daha derinden anlamak için Türkiye’deki cezaevlerinin özelliklerine, bazı olgulara ve
istatistiklere bakmak yararlı olacaktır. Türkiye’de tutuklu ve mahkum cezaevi olmak üzere iki çeşit
cezaevi vardır, bunlar açık, yarı-açık ve kapalı tipte olabilirler.
Ülkemizde 2014 yılı sonu itibariyle 302 kapalı, 52 müstakil açık
ceza infaz kurumu, 2 çocuk eğitim evi, 5 kadın kapalı, 1 kadın
açık, 3 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam
365 cezaevi bulunmaktadır ve kapasiteleri 159 bin 475 kişidir.
Mevcut tutuklu ve hükümlü sayısı ise 153 bin 946. Cezaevlerin-
de 2002-2013 yılları arasında 384 kişi intihar etmiş. 2000-2011
yılları arasında ise 2024 kişi hayatını kaybetmiş. Bu kayıplardan
1000’e yakını, gerekli sağlık hizmetine ulaşamadığı için hayatını
kaybetmiş.Bu sayılara baktığımızda ise tabii ki akla ilk olarak
cezaevi koşulları, hükümlü hakları ve bu hakların ne kadar yer-
ine getirildikleri geliyor. Her birey gibi hükümlü ve tutuklular
da başta can güvenliği ve kişi dokunulmazlığı olmak üzere
temel haklara sahiptirler. Hiçbir hükümlünün; ruh ya da beden
sağlığına zarar gelecek koşullara maruz bırakılması, ayrımcılığa
şiddete, işkenceye ya da hakarete uğraması, insan haklarına
aykırı herhangi bir durumla karşılaşması kabul edilemez ve
dokunulmazlık hakları yasalarla da güvence altına alınmıştır.
Ancak bu yasalar ne kadar uygulamaya geçiriliyor?
7
Örneğin cezaevlerinde tutuklu ve yatak oranına baktığımızda %6’lık bir yatak eksiği var. Tutuklular açı-
sından hak ihlalleri söz konusu. Uluslararası standartlara göre henüz hüküm giymemiş biri masum ka-
bul edilir, oysa Türkiye’de tutuklular hükümlülerle aynı koşullarda tutuluyorlar. Avrupa Cezaevleri koşul-
larına göre bir hükümlünün sadece özgürlük hakkı elinden alınır ve geri kalan açılardan bir hükümlü-
nün normal yaşamı mümkün oldukça devam ettirmeye çalışılır. Özellikle sivil toplum kuruluşlarından
beklenen eğitim, mesleki eğitim, psiko-sosyal destek, sağlık, tahliyeye hazırlık gibi konulardaki yardım-
lar ise Türkiye’de maalesef henüz olması gereken düzeyde değildir. Henüz açığa çıkarılamayan veya
üstü örtülen birçok işkence ve tecavüz iddiaları da gündemde.
İnsan Hakları Komitesi konferans süresince bu gerçekleri göz önünde bulundurarak cezaevi koşullarını
iyileştirmek için yapılabilecekleri tartışacaklar, onlara gazetecileri olarak verimli ve eğlenceli bir komite
çalışması diliyorum.
Damla Tetiker
8
Merhaba çevre komitesinin çalışkan delegeleri,
Öncelikle sizlerle şimdiden unutulmaz bir dört gün geçireceğimize eminim. Bu eğlenceli dört gün için-
de tabi ki çalışmayı elden bırakmamalıyız yüzden öncelikle komite konumuzu inceleyelim.
Bildiğiniz gibi ülkemizde ve dünyada çevremiz
insanoğlu tarafından çok da korumacı bir şekilde
kullanılmıyor. İnsanlar çevreye verdikleri zararın
bedelini aslında yıllardır ödüyorlar ama hala doğru
adımlar atılmıyor hatta tam olarak problemin bü-
yüklüğünün farkında değiller. Kişisel hırslarla, daha
çok kazanma arzusuyla, tembellikle, sorumsuzlukla
doğaya zarar verenler kendilerinin doğanın bir
parçası olduklarını ve verdikleri zararın kendilerine
döneceği gerçeğini göz ardı etmişlerdir. An-
cak çevre komitesinin, çevre bilincini oluşturmak ve bu konuda en yaratıcı fikirleri bulacaklarından yüzde
yüz eminim.
Bulunacak seçimler, doğayı yok saymamalıdır aynı zaman-
da ülkenin kalkınması ve yatırımlar için kolaylaştırıcı olmalıdır.
Yani her ikisinin dengede olması...Soma Yırca Köyünde 6.000
ağacın kesilmesi, orada tarımla uğraşan halkın işsiz kalması ve
ardından yaşanan olaylar, arbede…Yaşanan bu olay aslında
ülkemizde ki tarım ve sanayide kalkınma tablosunu gözler
önüne seriyor. Her iki alanda da kalkınmak için daha yapıcı
çözümler, yatırım alanında daha çok araştırma yapılmalı ve
önlem alınmalıdır.
Olayların kaynaklanmasının en büyük sebebi, bilicin tam
olarak oluşmamasıdır. Yatırımcılar kar uğruna doğaya zarar
vermelerinin onlara tam olarak nasıl bir geri dönüş yapacağının farkında değiller, bireysel olarak insan-
larda da aynı problem var. Toplum olarak çevre bilincini oluşturamadık ve bundan kaynaklı problem bü-
yümeye devam ediyor. Öte yandan, ekonomik kalkınmada göz ardı edilmemelidir. Sanayileşme bir dev-
letin kalkınması için en önemli etken olduğunu düşünürsek, ülkemizin bu konuda yatırımını arttırması
mantıklı bir adım olacaktır. Tabi bu noktada çevre komitesinin görevi bu dengeyi sağlamak. Her ne ka-
dar plansız kentleşme, plansız endüstrileşme, hızlı nüfus artışı, motorlu araçlar, su kaynaklarının yanlış
kullanılması gibi nedenler doğanın yüzleştiği en büyük sorunlar olsa da her biri için alınacak önlemler ve
çözüm önerilerinin komitede çok iyi bir şekilde tartışılacağından eminim. Son olarak umarım 4 gün bo-
yunca en iyi çözüm önerileri sunulurken, en iyi arkadaşlıklar ve en güzel anlar çevre komitesinde yaşanır.
Ercehan Yakar
9
Ötanazi uygulamasının son derece sakıncalı olduğu-
nu düşünenler ise kendilerini şöyle savunmaktadır;
Tıp ilminin her geçen gün yeni buluşlar ve tedavi
yöntemleri keşfettiği göz önünde bulundurulursa
bugün umutsuz veya tedavisi imkansız olan birçok
hastalık gelecekte tedavi edilebilir.
Ötanazi yaygınlaşırsa bazı hekimler hastalarına olan
tıbbi itinayı kesebilir. Bu durum da tıbbi araştırmala-
rın son bulmasına neden olabilir.
Doktorun görevi hastayı öldürmek değil, ona gerekli
tedaviyi uygulayarak sağlığına kavuşturmaktır.
Bu görüşler göz önünde bulundurularak sizce öta-
nazi ülkemizde yasal olmalı mıdır, olmamalı mıdır?
Ötanazinin gerekli olup olmadığını komitemiz önü-
müzdeki 2 gün boyunca tartışacak ve ulaştıkları so-
nuca sizi ikna edeceklerdir. Toplam 4 gün sürecek
bu forumda yeri gelecek ateşli tartışmalar yaşanacak,
yeri gelecek yıllarca sürecek dostluklar oluşacak.
Eminim ki hepimiz için eğlenceli ve unutulmayacak
bir konferans olacak. Hepimize kolay gelsin.
Ötanazi. Yazıma ötanazinin ne olduğunu
anlatarak başlamak istiyorum. Türkçe kar-
şılığı ‘güzel ölüm’ olan ötanazi tıp literatü-
ründe “hekimler tarafından belirlenebile-
cek derecede yaşaması ümitsiz ya da yaralı
durumdaki kişinin, daha fazla acı çekmesini
önlemek için ölmesini sağlamaya yönelik
yapılan her türlü faaliyet ” olarak açıklanı-
yor.
Ötanazi; doktorlar, ilahiyatçılar ve hukuk-
çular arasında yoğun tartışmalara yol aç-
maktadır. Ötanazinin uygulanmasında sa-
kınca görmeyenlerin görüşleri şöyledir;
Yaşamasından umudu kesilmiş veya bitki-
sel hayattaki insanlara harcanan paraların
başka yerlerde (yoksullar, iyileşebilecek
hastalar) kullanımının daha mantıklı olması.
Hayat ancak sağlıklı bir yaşamla sürdürüle-
bilir. Tedavi etmenin acıyı önlemek anlamı-
na geldiğini ve hastanın engellenemeye-
cek derecede acı çektiğini göz önünde bu-
lundurursak ötanazi insanları büyük bir
acıdan kurtarmaktır.
Mustafa Erşad Zor
10
Sağlık Komitesi, çağlardır insanlığın ‘’ilk yardımı’’
olagelmiş alternatif tıbbın yanlış kullanımı ve eko-
nomik sebeplerle hastaların yanlış yönlendirilmesi
konuları üzerine yoğunlaşacak bu konferansta.
Peki hepimizin aşina olduğu ama çoğumuzun ne
olduğunu bilmediği alternatif tıp nedir? Alternatif
tıp , tedavi yaptığı ileri sürülen ; ancak bu etkileri
bilimsel metotlarla kanıtlanamayan geleneksel veya
güncel tıbbi uygulamalara verilen isimdir. Bir başka
deyişle ; hastalandığımızda aile büyüklerimizin ver-
diği ıhlamurdan hikayelerdeki mistik ‘’koca karı’’
ilaçlarına kadar bilimselliğe dayanmayan tüm teda-
vi yöntemleri alternatif tıp olarak adlandırılabilir. Tabi ki bu yöntemler kaç yüzyıllık olursa olsun, uy-
gulama yöntemleri ile ilgili çoğu insanın soru işaretleri bulunmakta ki hala daha yanlış uygulamalar
vesilesiyle çoğu 2. Sayfa haberleri olmak üzere yaralanmalar ve
ölümler duymaktayız. Alternatif tıp klasik tıp yöntemlerinin etkisiz
kaldığı durumlarda devreye giren ve klasik tıbba göre çok daha
farklı yöntemlerde tedaviyi ön gören bir olgudur. Klasik tıpta ge-
nellikle ameliyat, ilaç tedavisi gibi işlemler yapılırken alternatif tıp-
ta bu tür işlemler yerine psikolojik etmenler, hipnoz, ses gibi
yöntemler de kullanılabilmektedir. Yani tedavi yöntemi bir bakım
çok daha çeşitlidir. Peki alternatif tıbbın yararları nelerdir? Klasik
tıp ile çare bulunamayan hastalıklarda devreye giren alternatif tıp
yöntemleri hastanın iyileşmesi için bir umut niteliğindedir. Alter-
natifin tıbbın bazı hastalıklar için büyük faydaları vardır. Örnek
olarak akut hastalığını, enfeksiyon hastalıklarının, psikolojik so-
runların ortadan kaldırılmasında alternatif tıp rol oynar ve klasik
tıp ile tedavi edilemeyen bu hastalıkları kısa bir süre içerisinde
ortadan kaldırabilir. Ya zararları? Alternatif tıp çeşitli bitkiler ve ürünler ile yapılan bir tedavi yöntemi
olduğundan bazı hastalıklarda yan etkilerin ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Alternatif tıp içerisinde
kullanılan bazı bitki tohumlarının ise alerjik reaksiyonlara sebep oluyor. Aynı zamanda alternatif tıp
üzerinde doktorların uzmanlaşmamasından kaynaklanan bilgi eksikliği kanser hücrelerini yok etmek
için yapılan alternatif tıp tedavisi bazen gereksiz kalıyor ve asıl yapılacak tedaviler gecikmeye uğraya-
biliyor.
Bu bilgiler ışığında bakalım sevgili komitem hangi çözümlerle gelecek. Merakla bekliyoruz! Kaliteli
bir konferans olması dileğiyle!
Can Bayraktaroğlu
11
Emine Örnek koleji 3. Ulusal Forumunun ilk gü-
nünden hepinize merhaba Eğitim komitesi dele-
geleri.. Bu 4 gün boyunca sizlerle birlikte olacak
sizleri satırlara dökecek ve çeşit çeşit anlık kare-
lerinizi yakalayacak kişi bendeniz Hande oluyo-
rum. Beraber çok eğleneceğimizi biliyorum.
Simdi bu dört gün için gazetemizin ilk sayısını
elimize alalım ve eğitim komitesinin dört gün
boyunca ne üzerinde çalışacağına bir göz ata-
lım..
“2015-2016 yılı itibariyle kapatılması veya özel
okula dönüştürülmesi kararlaştırılan dershaneler
düşünüldüğünde, devlet okulları ve özel okullar
arasındaki farklar, öğrenci ve öğretmenin de
içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında
üniversiteye geçiş sınavlarında izlenmesi gere-
ken yol nedir?” Sorusuna cevap ararken aklınız-
da bu noktaları bulundurarak hareket edebilirsi-
niz.. Dershaneciler ve özel okul sahipleri, ders-
hanelerin dönüşümü kapsamında her iki tarafın
da büyük sorunlar yaşayacağını belirterek,
umutlarının Anayasa Mahkemesi’nde olduğunu
söylediler.
Özel okul sahipleri ise, yeni Özel Öğretim Ku-
rumları Yönetmeliği’nin, özel okulların hayatı-
nı zorlaştırdığını belirterek, dershane dönü-
şümleri konusunda Anayasa Mahkemesi’nden
iptal kararı çıkarsa özel okulların da rahatlaya-
cağını savundular.
Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) dershanelerden
özel okula dönüşmek için 463 başvuru geldi.
Bu kurumlardan 326’sı gerekli işlemleri eksik-
siz olarak tamamlayarak dönüşüm programı-
na kabul edildi.
Bir diğer yandan öğrencilerin nasıl etkilenece-
ği akıllarda bir soru işareti. Milli Eğitim Bakan-
lığı, dershaneler kapatılırsa liselerden mezun
olan 2 milyon öğrenci için Halk Eğitim Mer-
kezleri'ni devreye sokacak. Millî Eğitim Bakanı
Nabi Avcı, dershaneleri özel okula dönüştür-
me konusunda kararlı olduklarını ifade ede-
rek, "Dershaneler eşit olmayan okullar arasın-
daki adaleti sağlıyor" şeklindeki ifadelerin
doğru olmadığını söyledi. Umarım bu veriler
çerçevesinde çözümlenemeyen bu duruma
etkili çözümler bulabilirsiniz. Çok güzel bir
dört gün geçireceğimize eminim ve bu süreç
içerisinde hepinizi tanıdıkça çok seveceğimi
ve kısa surede kaynaşacağımızı biliyorum. Bu
dört günü bol kahkaha, birbirin-
den sıkı dostluklar ve az gözya-
şıyla sona erdireceğiz. Hande Dökmen
12
1983 yılından sonra Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk
cumhuriyetinin de facto* olarak bağımsızlığını
ilan etmesinden sonra, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olarak hitap etmek-
tedir. Günümüzde KKTC’nin bağımsızlığını tanı-
yan tek ülke Türkiye’dir. Adanın kuzeyi de jure*
olarak Kıbrıs Cumhuriyetine dahil kabul edilir.
Birkaç kez birleşme çabası olmuştur. Bunlardan
biri olan Annan Planı BM tarafından hazırlanmış-
tır. Plan, Kıbrıs Adası’nın İngiliz toprakları dışında
bağımsız olarak birleşmesini işliyordu. Plana gö-
re, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetindeki bakanlıkların
üçte biri Türklerden oluşacaktı ve 10 ayda bir
Devlet başkanlığı ve başbakanlık makamları Türk-
lerle Rumlar arasında değişecekti.
Bu plan kapsamında adada referanduma gidilmiş
fakat iki taraftan da evet oyu alınmadığı; Türkler
onaylasa da Rumlar karşı çıktığı için plan yürürlü-
ğe girmemiştir.
Merhaba Dış İlişkiler Komitesi’nin sevimli delegeleri,
Uzun zamandır gündemde yerini koruyan, bir türlü çözülemeyen Kıbrıs Sorununa alternatif çö-
zümler bulmak için toplandınız. Peki, Kıbrıs Sorunu nedir? Nereden çıkmıştır? Kıbrıs Sorunu, Türki-
ye- Yunanistan arasındaki en temel problemdir. Kuşkusuz adanın Ortadoğu petrollerine yakınlığı
ve jeopolitik konumu nedeniyle ada önem teşkil etmiştir. İngilizler adayı kolonileştirdikten sonra
halklar arasında çatışmalar ortaya çıktı. Bu sırada Türkler, Taksim* isterken; Rumlar Enosis* istiyor-
du. Böylelikle çatışmaya başladılar. Kıbrıslılar kendi geleceğini kendi belirlemek istiyordu, işgal al-
tında bulunmak istemiyorlardı. Sonrasında Britanya ile üç farklı anlaşma imzalandı: Kuruluş, İttifak,
Garanti antlaşmaları. Bu antlaşmalarla Kıbrıs bağımsızlık kazandı.
Fakat, 20 Temmuz 1974’te Türkiye Kıbrıs harekatını başlattı. Türkiye, harekatın Zürih ve Londra
Antlaşmalarının 5. Maddesine yönelik olduğunu belirtirken; Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler
bunu “işgal” olarak adlandırmaktadır. Bunlarla
birlikte kuzeyde Türklerin politik bir düzenin
meydana gelmesine neden oldu. Bunlarla bu-
günkü Kıbrıs Sorunu ortaya çıktı.
2008’den günümüze bakarsak, Kıbrıs Cumhuriyeti
cumhurbaşkanı Hristofyas, Kıbrıs sorunun çözülme-
mesi halka ihanettir gibi cümleler kullanarak, barışa
yakın olduğunu göstermiştir.
Umarım sevgili delegeler, Kıbrıs için en uygun
çözümleri bulabilirsiniz. Son olarak Mustafa Ke-
mal ATATÜRK’ün sözünü size bir kere daha ha-
tırlatıyorum.
Efendiler; Kıbrıs düşman elinde bulunduğu süre-
ce bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a
dikkat ediniz. Bu ada bizim için önemlidir. -
1937, Mustafa Kemal ATATÜRK
Yasemin Durmaz
13
ÇOCUK HAKLARI Hepimizin bildiği gibi evlilik saygı duyulması ve
önemsenmesi gereken bir olaydır. Evlilik bir ya-
şam başlatmaktır. Evlilik aile içlerinde değişen kimi
özelliklerle türün devamlılığını sağlar. Gerek gele-
cek nesiller için gerekte toplum huzuru için bazı
kuralları vardır. Örneğin Hristiyan kilisesi, kurulu-
şundan itibaren, kendi mensuplarının evlenmele-
rinde uyulması gerekli bazı özel emirler ve yasak-
lar getirmiştir ; bunlara karşı gelen dini cezalara
çarptırılırdı , en önemlisi de aforoz edilirdi. İki ha-
yatın iki bireyin birleşimi gibi önemli bu olay kimi
gelenek ve göreneklere yenik düşüyor.
Çocuk evlilikleri mesela… Çocuk evliliği 18 yaşının
altındaki her bireyin evliliğine verilen isimdir. Gü-
nümüzde bile 10 yaşına kadar düşüyor sayılar.
Ataerkil toplum yapısından yerleşmiş düşünceler-
le, genelde kız çocuklarında görülürken , bu ola-
yın erkek çocuklarında da görünmesi göz yumu-
lamaz bir gerçek.
Şüphesiz ki göz yumulan bu olay çocuk istisma-
rından başka bir şey değildir. Çocuk istismarı fizik-
sel ya da psikolojik olarak bir çocuğa bir yetişkin
tarafından kötü davranılmasıdır. Çocuk istismarı
fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar
ve ihmal gibi 4 temel gruptan oluşur. Rahatça bir
çocuğu evlendirerek cinsel, fiziksel ve duygusal
istismarın aynı anda uygulandığını söylemek
mümkün.
Gelişmemiş kesimlerde , çocuklar gerek maddi
imkansızlık gerekse zevk için genç yaşta evlen-
diriliyorlar. Çocuklarını gençlik çağında hatta
belki oyun çağında bir eşe hapseden aileler ço-
cuklarının günlerini karartmakla beraber gele-
ceklerini de paramparça etmektedirler.
Bu insanın psikolojisi için akıl almaz bir darbe-
dir, hatta bir çocuk için etkisi kesinlikle yok sayı-
lamayacak derecededir.
Türkiye’de 18 yaş altı evlilik oranının yüzde 37,
yani her üç evlilikten birinin erken yaş evliliği
olduğuna dikkat çekerim. İstatistik verilerinin
bazılarında ise erken evlilik yapanların 81.2’sinin
okur- yazar olmaması öne çıkıyor. Sizi de bura-
da cahillik ve cahilliğe hapsedilme gerçeği ra-
hatsız ediyor mu? Beni fazlasıyla ediyor.
Peki nerede bu çocuk gelinler? Kim onlar, ne-
den duyuramıyorlar seslerini? Çünkü susturulu-
yorlar, her şeyden önemlisi korkuyorlar. Türkiye
de pratikteki varlığının şiddetle sorgulanması
ve ele alınması gereken bir konudur çocuk istis-
marı. Saklı gelinleri bulmak ve onları okula gön-
dermek , yaşama döndürmek bizim işimizdir.
Çocuk Hakları Komitesindeki çalışmalarımızda
bu yönde ilerleyecektir.
Beyza Demirçalı
14
Merhabalar arkadaşlar ben güvenlik komitesinden
gazeteciniz Can Durusoy. 4 Ocak 1997 doğumlu-
yum ve alman lisesinde 11. Sınıfta okuyorum. İlk
kez gazeteci olacağım bu konferansı ve sizlerle ta-
nışmayı büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum.
Neyse size biraz kendimden ve EYP hayatımdan
bahsedeyim. EYP’ye aslında oldukça geç, geçen
senenin sonunda Ted Bursa’nın forumunda delege
olarak başladım. Yaptığım büyük bir hata. Çünkü
EYP hocamız ortak tanıdıklarımızdan beni öğrenip
EYP ye çağırmıştı 9. Sınıfta. Bende sıkıcı bir organi-
zasyondur diye düşünüp basket antrenmanlarımı
bahane ederek gitmemiştim. Neyse hatanın nere-
sinden dönsek kardır. Geçen sene tek konferansla
geçtikten sonra bu benim bu seneki 4 toplamdaki
5. Konferansım olacak.
Biraz da kendimden bahsedeyim. Başkaları da
katılır genelde bence sıcakkanlı, sempatik ve
konuşkan birisiyim. Yapmaktan en çok keyif al-
dığım şey Basketbol oynamak. Ama maalesef 9
sene profesyonel olarak basketbol oynadıktan
sonra geçtiğimiz haftalarda dersler yüzünden
bırakmam gerekti. Onun dışında ailem ve özel-
likle küçük kardeşimle oynamayı arkadaşlarımla
buluşmayı ve de EYP konferanslarına gitmeyi
orada da yeni insanlarla tanışmayı çok seviyo-
rum. Daha çok yabancı müzik dinlesem de her
türlü müziği severim. Zamanında 5 yıl piyano-
da çalmıştım ama onu da basketbol yüzünden
bırakmıştım.
Umarım hepimiz için çok eğlenceli ve yararlı bir
konferans olur ve sizde eğer ilk konferansınız
ise benim gibi EYP’ye Bursa’da tutulursunuz.
15
Öncelikle hepiniz Emine Örnek Koleji 3.Ulusal Forumu-
na hoş geldiniz! Bu dört günün mükemmel geçmesini
dileyerek size kendimden bahsetmek istiyorum. Söze
umarım diye başlamamaya, ama ile devam ettirmeme-
ye ve maalesef ki ile sonlandırmamaya dikkat eden bi-
riyim. Hayata toz pembe bakmaya çalışıp, pozitif ol-
manın gücüne inanırım. Bu dört gün içinde eğitim ko-
mitesi gazetecisi kimliğine bürünüp her birinizi an be
an yakalayacak kişi ben oluyorum. Biraz daha ayrıntı ile
ileride ne okuyacağımı soracak olursanız; Aynı anda
hukuk, eczacılık, mimarlık diye cevap verip lafımı
"sence ne okusam, bana hangisi yakışır?" diyerek son-
landırırım. Çelloya aşık olarak çalmaya başlayıp yoğun
dershane temposu sonucu hala ayni perdede olan bir
11. Sınıf ygs-lys mağduruyum. Kimi zaman çok saçma-
layıp gülerken kimi zaman çok ciddi olabilen bir kişili-
ğim var. Bu dört gün boyunca zaten beni yakından ta-
nıyacak olan kişiler sizlersiniz. Aslan burcunun özellik-
lerini birebir yansıtırım. Uğurlu sayılarım 3 ve 8dir. Ken-
dimi bu sayılara göre yönlendirmem. İçimden ne geli-
yorsa anı ona göre yaşamaya çalışırım.
Siz beni tanırken ben de sizi tanıyacağım.
Emine Örnek Koleji 3. Ulusal Forumunun ba-
na çok güzel dostluklar kazandıracağını bili-
yorum. Bu dört günün sonunda hepimiz ka-
panış partisinde göz yaşlarımızı tutamayaca-
ğız. Zaten tutmaya da gerek yok çünkü her
bir göz yaşına değecek mükemmel bir forum
olacak. Hepinizi kocaman sarılıp öpüyorum.
Mükemmel olan bu dört güne ve sizlere hoş
geldiniz diyorum !!!
16
Biraz da kendimden bahsetmem gerekirse, favori diz-
imin Breaking Bad olduğunu söyleyebilirim. En
sevdiğim renk ise fosforlu sarı (zaten forum boyunca
bunu fark edeceksiniz). Kendi halinde, her ortamda
eğlenebilen biriyim. Kulağa hoş gelen her müziği
severim fakat favorim Kanye West’tir. Boş zaman-
larımda genellikle Harry Potter izlerim. Hobilerimin
başında evde boş boş yatmak geliyor.
Önümüzdeki 4 günde hepinizle tanışamayacak olsam
da çok eğleneceğimizden şüphem yok. Tadını
çıkarmayı unutmayın, iyi çalışmalar ve iyi eğlenceler!
Merhabalar ben Erkut Şengül, Marmara Üniversi-
tesi Almanca İşletme bölümünde okuyorum. 3.
Emine Örnek Ulusal Forumu benim 5. gazetecilik
deneyimim olacak. Emine Örnek hem lise hayatımı
geçirdiğim hem de EYP’ye başladığım okul
olduğundan dolayı bu forum için fazlasıyla hey-
ecanlı olduğumu söyleyebilirim. Bu yazıyı yazarken
bundan 3 yıl önce ilk forumu yapmak için
günlerimizi hatta aylarımızı harcadığımız zamanlar
aklımdan çıkmıyor. Yani uzun lafın kısası Emine
Örnek Yerel Forumu’nda başladığım gazeteciliği
bu forum ile birlikte bırakıyorum.
17
Merhabalar!!
Ben Çocuk Hakları komitesinin gazetecisi Beyza. Ankara
ODTÜ Kolejindenim ve şu anda bu konferans için yazımı
yazmak beni gerçekten çok heyecanlandırıyor. Ben birçokları
gibi müzik hastası bir insanımdır. Önceden keman ve gitar
çaldım ve şu an amatörce şarkı söylüyorum. Şu “of hadi
utanma söyle” tacizleri altında kalanlardanım...
Tarzıma gelince... Tarzım “ben” im galiba Keyifli bir anım-
da her şeye uyarım, her telden de dinlerim. Beni aynı akşam-
da biriyle efkarlanırken , on dakika sonra ise deli dibi dans
ederken bulabilirsiniz. Evet dans lazımsa varım... Ayrıca şiir
dinlemeyi severim ve tiyatroyla da uğraştım ama spor konu-
suna gelirsek... Gelmesek daha iyi , eminim yüz yüze gelince
de anlayacaksınızdır. Elbette görünüşüme önem veririm ama
görünüş benim için asla moral bozucu bir etken değildir.
Bana güç veren şey etrafımdaki insanların beni
sevdiğini bilmek sanırım. Herkese uyabiliyorum...
Son doğum günümde anlamıştım bunu. Birbirin-
den o kadar alakasız bir grup vardı ki orta-
da .Taraflardan birkaçıyla aynı anda anlaşmak
mümkün değil bile denebilirdi. Ama ben bana gü-
lümseyen herkesi çok severim ve her zaman eğ-
lenmeye varım.
Çevremdekileri böyle “”rahat” bir tip olmamdan
dolayı hep şaşırtmıştır ama benim hayalim ağır ce-
za hakimliği yapmak.
Her neyse şahsen ben o 4 günü yaşamayı kos-
kocaman bir heyecanla bekliyorum. Bu kadar şirin
editörlere denk gelmek Forumun bana kıyağı sanı-
rım. Çocuk Hakları delegeleri ve
başkanlarıma , uzatmadan herkese
çok güzel konferanslar diliyorum.
18
Merhaba! Ben Zor. Mustafa Erşad Zor. Ted Kayseri
Koleji, 11. sınıf öğrencisiyim. Basketbol oynuyor,
tiyatrolarda rol alıyorum. Az çok saksafon çalıyo-
rum. Öyle pek de özel bir yanım yok. Ama özel
gücüm olmasını çok isterdim, örneğin; Flash gibi
hızlı olmayı isterdim ve bunu Cuma namazında
imamın hemen arkasındaki o kutsal yeri kapmak
için kullanırdım. Bir köpeğim var ve köpeğimi Ad-
venture Time'daki Jake gibi eğitiyorum, umarım bir
gün başarılı olurum. Sağ ayak baş parmağımı sol
ayak baş parmağımdan daha çok severim. Neden-
se bana çok daha samimi gelmiştir. 80'ler favorim-
dir. O kadar ki Erciyes'te kayarken bile 80'ler mo-
dalı kıyafetler giyerim. Hint şarkılarına bayılırım.
Hayvan severim, özellikle atları. At binmeyi bilmem
ama atlara özel ilgi duyarım. Hayatımda her an her
şey gerçekleşebilir. Şöyle anlatayım: Sıradan bir
gündü. Mustafa Erşad Zor olarak uyanmıştım. An-
cak öğle saatlerinde Petek Dinçöz oldum. Nasıl ol-
du ben de bilmiyorum ama olmuştu işte...
Neyse, son olarak sizden bir şey isteyeceğim. Lütfen
ayağa kalkın. Sağ işaret parmağınızı sağ kaşınızın kıvrı-
mının üzerine koyun. Orta parmağınızla yüzük parma-
ğınızı, burnunuz ikisinin ortasında kalacak şekilde alnı-
nıza koyun ve son olarak da serçe parmağınızı sol kaşı-
nızın herhangi bir yerine koyun. Bu benim selamlaşma
işaretimdir; beni gördüğünüz her an bunu yaparsanız
beni çok mutlu edersiniz ve aynı şekilde ben de size
selam veririm. Neyse, laf uzadı. Bu yazının da sonuna
geldik. Şimdi uyuyacağım. Görüşürüz.
19
Komitede en komik bulduğum an: Uyuyan komitenin GA
için görev dağılımı zamanı gelince bir anda uyanıp istediği
görev için kan dökmesi
En unutulmaz anı: Kesinlikle ayrılık anı. (Eğer iyi arkadaşlıklar
kurduysanız onları çok özlüyorsunuz.)
En korkunç anı: Komite başkanlarının koridorda Reso çıkmı-
yor diye fenalaştıkları anlar.
En duygusal anı: Bütün salonun pür dikkat kapanış videosu-
nu izlediği ve salonda çoğu kişinin yüzünde gülümsemesi
olmasına rağmen hemen hemen ağlayacak oluşu. (Umarım
size böyle anlar yaşatabiliriz, çünkü videolar konferansın en
akılda kalıcı noktalarıdır.)
Son olarak, biricik delegeler umarım bu dört günü en eğ-
lenceli şekilde geçirirsiniz. Hepinize kucak dolusu sevgiler!
Herkese merhaba! Ben Dış İlişkiler komitesinin gazetecisi,
Yasemin Durmaz. Hepiniz öncelikle konferansa hoş geldi-
niz! Bu dört gün boyunca sizlerin en komik, en unutulmaz
bazen de en utanç verici anlarınızı görüntülemek için ora-
da olacak insanlardan biriyim. Umarım hepinizle çok iyi
anlaşırız.
İlk gün bilindiği üzere takım kurma çalışmalarının yapıldığı
gündür. Birçoğunuzun belki de en yakın dostlarınızı edine-
ceğiz gündür. Genellikle de en heyecanlı olduğunuz gün-
dür. “Acaba komitem nasıl? İyi anlaşabilecek miyim? Ko-
nuşmazsam çok soğuk durur muyum?” gibi soruları aklı-
nızdan geçirdiğinizi tahmin ediyorum sevgili delegeler. En-
dişelenmeyin. Derin bir nefes alın ve kendiniz olun. İnsan-
larla ilk tanıştığımda çok çekingen biri olduğum için bu so-
ruları ben de geçiriyorum. Mesela size konferansın en sev-
diğim şeylerinden bahsetmek istiyorum.
En sevdiğim EYP oyunu: I have never (Asla kimden ne
çıkacak tahmin edemiyorsunuz)
20
Aynı zamanda spor yapmayı çok seviyorum. Bir
dönem basketbolla ve kickboxla uğraştım. Spor
yapmanın dışında futbol maçlarını izlemeyi çok
seviyorum. Bu arada koyu bir Fenerbahçe tarafta-
rıyım! Spora olan ilgim yüzünden konferans çıkışı
yapacağımız halı saha maçı beni şimdiden heye-
canlandırıyor. Genel olarak çalışkan bir insanımdır
bu yüzden delegelerden de aynı çalışma tempo-
sunu bekliyorum. Eminim ki konferans sonunda
eğlence ve kazanılan arkadaşlıklar dışında herkes
komite konusu hakkında oldukça bilgi sahibi ola-
caktır ve bilinçleneceklerdir. Komite içinde şimdi-
den çok iyi bir hava olacağından eminim ve onla-
rın en güzel anlarını fotoğraflamak için orada ola-
cağım.
Merhaba çevre komitesinin değerli delegeleri,
Benim adım Ercehan dört gün boyunca sizin
gazeteciniz olacağım. Ayazağa Işık Lisesinde
okuyorum. Biraz kendimden bahsetmek gere-
kirse, doğal olarak EYP’yi çok seviyorum.
EYP’yi sevmemin en büyük sebebi ise orda ku-
rulan dostluklar. Yeni tanışmış insanların 4 gün
içinde bu denli yakın arkadaşlar olması ger-
çekten EYP’yi farklı kılan bir nokta. Eminim
ki,bu konferansta da aynı şekilde dostlar kaza-
nacağım ve komite içinde de çok iyi dostluklar
kurulacak.
21
Herkese merhaba!! Ben Damla Tetiker,
Emine Örnek Ulusal Forumu’nda İnsan
Hakları Komitesi’nin gazetecilik görevi-
ni yapacağım ve her şeyden önce
konferans için çok heyecanlı olduğu-
mu söylemek istiyorum. Bu benim
dördüncü konferansım ve ilk gazeteci-
lik deneyimim olacak sizlerle tanışmak
için de sabırsızlanıyorum.
Alman Lisesi’nde 11. sınıftayım. EYP’ye başlama-
mı sağlayan en iyi arkadaşım ve sıra arkadaşım
biricik insan aynı zamanda editörümüz Irmak
Küçüker. Yapmayı en çok sevdiğim şeyler arasın-
da kitap okumak, müzik dinlemek, sinemaya git-
mek ve tabii ki alışveriş yapmak var. Ayrıca ama-
tör olarak bale yapıyorum ve dans hayatımın en
önemli parçalarından biri. En sevdiğim kitabı
seçmek çok zor ama hepinize önerebileceğim
çok güzel bir kitap serisi Patrick Rothfuss’tan
“Kral Katili Güncesi”. Üç buçuk yıldır üçlemenin
son kitabını bekliyorum ve benim kadar sabırsız
bir insan için üç yıl oldukça uzun bir süre. Film
zevkime gelirsek müzikallere kesinlikle bayılırım
ama içlerinden birini seçmem gerekirse “Hair”
benim için en özel olanı. En büyük hayallerim-
den biri rastgele bir anda şarkı söylemeye ve
dans etmeye başlamak ve etrafımdaki insanların
da bana katılması ve bu sayede kendi müzikalimi
yaşamak. Sesimin oldukça kötü olduğu gerçeğini
göz ardı ediyorum tabii ki. Justin Timberlake bu
hayalimi Mila Kunis için “Friends With Benefits”
filminde gerçekleştirdiği an gözümde dünyanın
en romantik erkeği olmuştu.
22
Selam Gençlik,
Zekiye Baygın ben, Ted Kayseri Koleji'ndenim
onuncu sınıfa gidiyorum. Üçüncü Emine Örnek
Forumu beşinci konferansım ve bu ikinci gaze-
teciliğim olacak.
Kitap okumayı seviyorum ama edebiyat dersini
sevmiyorum, bulmaca filan da çözüyorum
ama matematik dersine de bayılmıyorum,tarih
ilgimi çekiyor fakat bilgilerimi ölçen bir ders
olarak değil, yani tam anlamıyla sayısalcıyım
veya sözel öğrencisiyim diyemem.
Voleybol antrenmanları, tiyatro provaları,
grup çalışmaları ve etüt saatlerini de kattığı-
mızda zamanımın çoğunu okulda geçiriyorum.
Küçük bir not düşmek lazım etütleri saymazsak
halimden memnunum çünkü voleybol ve ti-
yatroyu fazlasıyla seviyorum. Okulda değilsem arkadaşlarımla birlikteyimdir,
bir programımız olmaz genelde ne bulursak onu
yaparız. Ama yalnızsam hayal dünyam devreye
girer kendi kendime saçma sapan ve hiç bir da-
yanağı olmayan deneyler yaparım (En son boş
prit tüpünde pastel boya eritmeye çalıştım, aklı-
nızda bulunsun mikrodalga kullandığınızda ka-
pak basınçla fırlıyor ve mikrodalganız siz ve ha-
yalleriniz için kırmızı ve yapış yapış bir tabuta dö-
nüşüyor). Boş zamanlarımda normal bir şekilde
müzik dinleyip, film-dizi izleyip, kitap okuyup, bi-
siklet sürüp eğleniyorum da. Dinlediğim müziğin
tarzı, izlediğimin filmin türü ruh halime göre de-
ğişiyor, ama asla vazgeçmem dediğim diziler ke-
sinlikle var. Örn: 2 Broke Girl, Game of Thrones.
Dört gün boyunca birbirimizi çok daha yakından
tanıyacağımızı umuyorum. Bir sonraki sayıda gö-
rüşmek üzere, mükemmel bir konferans dilerim.
23
Ben Küçük Prens’in tavsiyelerine uymayı sevenlerdenim.
Onun da dediği gibi, “Yeni bir arkadaş edindiniz diyelim;
onun hakkında hiçbir zaman sorulması gereken soruları
sormazlar. ”Sesi nasıl?” demezler örneğin, ya da “Hangi
oyunları sever? Kelebek koleksiyonu var mı?” diye sor-
mazlar.” Ben sizin de benim gibi yeni biriyle tanışırken
bu soruların yanıtlarını merak ettiğinizi varsayıyorum.
Sesim korkunçtur, sakın şarkı söyletmeye çalışmayınız.
Gerçi sohbet ettiğim kişilerden sesimin çok düzgün ol-
duğunu da fazlaca kez duydum, ama bu kararı bence
siz vermelisiniz. Hangi oyunu sevdiğime gelince işler bi-
raz karışıyor. Takdir edersiniz ki oyun oynamak çok ciddi
bir iştir. Aslında her alandan her oyunu çok sevdiğimi
söyleyebilirim. Oyun oynamak çok önemi bir parçam
sanırım.
Kelebek koleksiyonum yok, nitekim yaşadığım
yerde koleksiyon yapacak kadar farkı kelebek türü
yok. Ama çok sıkıcıyım sanmayın, başka koleksi-
yonlarım var. Anahtarlık koleksiyonum örneğin,
ya da iskambil destesi koleksiyonum. Lego kolek-
siyonumu da eklemeliyim ama sanırım şu aralar
en önemlisi dolma kalem koleksiyonum. Her gün
yanımda en az 3 farklı kalem mutlaka olur ve bü-
yük ihtimalle 4 günlük konferans için yanıma en
az 10 tanesini almışımdır. Tabi 15’ten fazla farklı
renk mürekkep de cabası… En büyük tutkum bi-
lim. Bunu her gün takacağım mikroskop kolyesin-
den de fark edebilirsiniz. 200 kelime kendimi ta-
nıtmaya yetmez, gelin sohbet edelim!
24
Yalnız biraz meraklı bir kişiliğim vardır baştan söyleye-
yim. Sonra çok dırdır ettin demeyin de! Onun dışında
bazen çekingen bazen de dünyanın en saf insanı oldu-
ğumu da belirteyim. Dediğinizi falan anlamazsam kız-
mayın sakın.
Umarım bu dört günde birbirimizi daha yakından tanır
ve eskimeyen arkadaşlıklar kurarız. Biliyorum ki unutul-
mayacak bir konferans olacak. Bu dört günün en eğ-
lenceli, en çılgın, en meraklı gazetecisine hazır olun. He-
pinizi kocaman öpüyorum. Şimdilik hoşça kalın.
Merhaba,
Ben Ecem Tuana Gençer. 17 yaşında, Bursa Anadolu Lise-
si’nde okuyan, dershane-okul-ev üçgeni arasında tıkılmış,
bazen takıntılı, fazlaca titiz ama hep güler yüzlü biri ola-
rak tanıtabilirim kendimi. Dershane yüzünden genelde
yorgun bir halim olsa da merak etmeyin foruma tam
enerjiyle geleceğim. Hatta bu dört gün boyunca komitem
olmasa da hepinizin en rezil, en tatlı, en güzel anlarını ya-
kalamak için bütün enerjimi harcayacağım. Eğer çok ko-
nuşur, çok güler de başınızı şişirirsem şimdiden beni affe-
din. Şu da aramızda kalsın ama bana Tuana diye seslenir-
seniz çok sevinirim. Genelde herkes Ecem diye seslenir
ama Tuana ismimi daha çok severim. Ha bir de sakın eli-
me bozuk para falan tutuşturmayın. Ne kadar saçma bir
takıntı da olsa bozuk paraya dokunmaktan nefret ederim.
Onun dışında bir derdiniz bir tasanız olursa Güzin Ab-
la’nız burada. Dert olmasa da olur, gelin iki lafın belini kı-
ralım.
25
26
Sevgili Delegeler,
Az sonra okuyacaklarınız dört günlük bir rehberiniz olacak. Eğer hangi gün ne giyip, ne yapıp,
ne yapmayacağınızı merak ediyorsanız bu gazeteyi bir kenara fırlatmamanızı öneriyorum!
1. Gün : Oryantasyon
IN OUT
Sınırları zorlarcasına sosyalleşmek.
Ses çıkarma gereken oyunlarda salonu
inletecek kadar bağırmak.
Coffee breaklerde enerji toplamak İçin
bütün masayı yemek.
Abigail oynandığında bir köşeye çekilerek bit-
mesini beklemek.
Aç susuz gezmek.
2. Gün : Açılış ve Komite Çalışmaları
IN OUT
Tedbirli bir delege olarak yanında
babet getirmek.
Komite konusuna çalışarak gelmek.
Çalışmadan gelip her şeye kafa sallayan veya
hep o söz kesen egoist delegelerden olmak.
Açılış seremonisinde uyumak.
Editör Notu:
İntikam soğuk yenen bir yemektir.
27
3. Gün : Komite Çalışmaları
IN OUT
I have never’da pisleşmek.
Komite çalışmalarına uygun giyin-
mek.
Çekilen videolarda ve taslaklarda
üretken olmak.
Hızını alamayıp komiteye düğüne
gider gibi gelmek.
Kapanışta görev alamayınca EYP
hayatının sona erdiğini düşünmek.
4.Gün : Kapanış ve Genel Kurul
IN OUT
Bütün komite taslaklarını
tarafsız değerlendirmek.
Geçmeyen taslak sonucu sinir krizi geçir-
mek.
EDİTÖRLER’DEN ÖNERİLER
1. Hep gülümseyin çünkü gazeteciler her an resminizi çe-
kiyor olabilir!
2. Dırdırcı’yı dikkatlice okuyun ve hatıra olarak saklayın
çünkü bu konferansı hatırlamak isteyeceğinize eminiz.
3. Video çekilirken kaçmayın
4. Son olarak delicesine eğlenin XOXO
Hande Dökmen
28