dîvân-ý hulûsi-i darendevî somuncu baba · prof.dr. ahmet akgÜndÜz 20. Ýbn-i es-seyyid...

29
ADANA (322) 457 66 54 AMASYA (358) 218 20 28 ANKARA (312) 363 52 58 ALANYA (242) 528 37 52 BURSA (224) 254 53 26 ÇAYCUMA (372) 643 62 72 G.ANTEP (342) 232 45 53 GÖLCÜK (262) 414 28 82 DENÝZLÝ (258) 372 11 66 ÝSTANBUL (216) 342 18 01 ÝZMÝR (232) 431 06 48 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 KAYSERÝ (352) 222 38 83 K.MARAÞ (344) 221 98 99 ELBÝSTAN (344) 415 02 00 KARABÜK (370) 712 13 85 KARAMAN (338) 214 57 04 KONYA (332) 251 83 00 KARAPINAR(332) 755 21 11 ILGIN (332) 882 73 64 MALATYA (422) 324 34 36 MERSÝN (324) 231 30 95 OSMANÝYE(322) 812 78 21 SAKARYA (264) 281 00 26 SAMSUN (362) 431 40 99 SÝNOP (368) 681 55 19 SÝVAS (346) 224 21 31 TOKAT (356) 212 24 63 TURHAL (356) 272 41 82 ZONGULDAK (378) 251 48 31 TEMSÝLCÝLÝKLER ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ A.Þemsettin ATEÞ GENEL YAYIN YÖNETMENÝ A.Tacettin ATEÞ YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜR Av. Haki DEMÝR REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLER Mehmet UÇARALP Yusuf MUTLU - Mehmet ÞEN Ali GENCAL - Yemliha GÖNCÜ Ali AYDOÐAN KAPAK Besmele Bülbülü “Resim-Yazý”:A.Ülker Erke Dia: Hasan Âli Göksoy FOTOÐRAFLAR Bekir SARI TEKNÝK YAPIM AJANS B / Darende Tel:615 17 55 GRAFÝK - TASARIM Aslan TEKTAÞ YAZIÞMA ADRESÝ Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende / MALATYA e.mail: [email protected]. BASIM - YAYIM - DAÐITIM - PAZARLAMA Somuncu Baba Basýn-Yayýn Tic.San.Ltd.Þti. RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim Repro (312) 231 26 72 BASKI Poyraz Ofset (312) 384 19 42 Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý Mesuldür Kaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir. KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr ISSN:1302-0803 YIL:7 SAYI:29 KASIM - ARALIK 2000 Bülbül elhân-ý seher Söyledi bir hoþca haber Etti ki tut yâr eteðin Bâde için çekme keder Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Baþyazý................................................ 2 Dîvan’dan............................................ 3 Araþtýrma Somuncu Baba ve Neseb-i Âlisi............. 4 Kapak Bülbül..................................................... 6 Edebiyat Ramazaniye........................................... 12 Araþtýrma Mustafa Tâki Efendi............................... 14 Basýndan Basýndan Belgelerle Es-Seyyid O. Hulûsi Efendi................... 18 Altun Silsile Hâce Alâeddin-i Attâr (K.S).................. 20 Kültür Ramazan Sohbetleri............................... 24 Edebiyat Kemal Ümmi’nin Þeyh Hamid-i Veli Mersiyesi................. 26 Ekonomi Þirket Mimarisi....................................... 30 Sempozyum Sosyal Hayatýmýzda Tasavvuf ve Hacý Hulûsi Efendi........................... 32 Araþtýrma Sadrazam Mehmet Paþa....................... 36 Hatýra Bu Sabah Bir Kitaptan Tefe’ül Ettim..... 38 Hadis Hadisler Iþýðýnda Tasavvuf ................... 41 Saðlýk Çevre Saðlýðý........................................ 42 Araþtýrma Tasavvuf’ta “Nokta”............................. 44 Hatýra Hatýra Fotoðraflarý ............................... 47 Tomurcuklar Ruh Saðlýðýnýn Sigortasý: Sevgi............. 48 Haberler............................................. 51 ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI Somuncu Baba

Upload: volien

Post on 17-Feb-2019

225 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

ADANA (322) 457 66 54AMASYA (358) 218 20 28ANKARA (312) 363 52 58ALANYA (242) 528 37 52BURSA (224) 254 53 26ÇAYCUMA (372) 643 62 72G.ANTEP (342) 232 45 53GÖLCÜK (262) 414 28 82DENÝZLÝ (258) 372 11 66ÝSTANBUL (216) 342 18 01ÝZMÝR (232) 431 06 48ÝSKENDERUN (326) 615 73 56KAYSERÝ (352) 222 38 83K.MARAÞ (344) 221 98 99ELBÝSTAN (344) 415 02 00

KARABÜK (370) 712 13 85KARAMAN (338) 214 57 04KONYA (332) 251 83 00KARAPINAR(332) 755 21 11ILGIN (332) 882 73 64MALATYA (422) 324 34 36MERSÝN (324) 231 30 95OSMANÝYE(322) 812 78 21SAKARYA (264) 281 00 26SAMSUN (362) 431 40 99SÝNOP (368) 681 55 19SÝVAS (346) 224 21 31TOKAT (356) 212 24 63TURHAL (356) 272 41 82ZONGULDAK (378) 251 48 31

T E M S Ý L C Ý L Ý K L E R

ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI ADINAÝMTÝYAZ SAHÝBÝA.Þemsettin ATEÞ

GENEL YAYIN YÖNETMENÝA.Tacettin ATEÞ

YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜRAv. Haki DEMÝR

REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLERMehmet UÇARALP

Yusuf MUTLU - Mehmet ÞENAli GENCAL - Yemliha GÖNCÜ

Ali AYDOÐAN

KAPAKBesmele Bülbülü

“Resim-Yazý”:A.Ülker Erke Dia: Hasan Âli GöksoyFOTOÐRAFLAR

Bekir SARI

TEKNÝK YAPIMAJANS B / Darende Tel:615 17 55

GRAFÝK - TASARIMAslan TEKTAÞ

YAZIÞMA ADRESÝZaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

44700 Darende / MALATYAe.mail: [email protected].

BASIM - YAYIM - DAÐITIM - PAZARLAMASomuncu Baba Basýn-Yayýn Tic.San.Ltd.Þti.

RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞBizim Repro (312) 231 26 72

BASKIPoyraz Ofset (312) 384 19 42

Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý MesuldürKaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir.

KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝEs-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr

ISSN:1302-0803

YIL:7 SAYI:29KASIM - ARALIK 2000

Bülbül elhân-ý seher

Söyledi bir hoþca haber

Etti ki tut yâr eteðin

Bâde için çekme kederDîvân-ý Hulûsi-i Darendevî

Baþyazý................................................ 2Dîvan’dan............................................ 3

AraþtýrmaSomuncu Baba ve Neseb-i Âlisi............. 4

KapakBülbül..................................................... 6

EdebiyatRamazaniye........................................... 12

AraþtýrmaMustafa Tâki Efendi............................... 14

BasýndanBasýndan Belgelerle Es-Seyyid O. Hulûsi Efendi................... 18

Altun SilsileHâce Alâeddin-i Attâr (K.S).................. 20

KültürRamazan Sohbetleri............................... 24

EdebiyatKemal Ümmi’nin

Þeyh Hamid-i Veli Mersiyesi................. 26

EkonomiÞirket Mimarisi....................................... 30

SempozyumSosyal Hayatýmýzda Tasavvuf ve Hacý Hulûsi Efendi........................... 32

AraþtýrmaSadrazam Mehmet Paþa....................... 36

HatýraBu Sabah Bir Kitaptan Tefe’ül Ettim..... 38

HadisHadisler Iþýðýnda Tasavvuf ................... 41

SaðlýkÇevre Saðlýðý........................................ 42

AraþtýrmaTasavvuf’ta “Nokta”............................. 44

HatýraHatýra Fotoðraflarý ............................... 47

TomurcuklarRuh Saðlýðýnýn Sigortasý: Sevgi............. 48

Haberler............................................. 51

ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI

Somuncu Baba

Page 2: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Ey dil yürü zâr eyle kim, zârýn nice bir zâr ola, Aç gözünü dîdârý gör, bu uykudan bîdâr ola.

Ölmeden öndin bul memât, hayy ol içüp âb-ý hayat, Hem ol ki mahv ü mahz-ý zât, cân vâkýf-ý esrâr ola.

Dil vuslata nâil olup, cânâna cân vâsýl olup,Her matlabýn hâsýl olup, hâr'ýn gülü gül-zâr ola.

At varlýðý varý niden, ko ârýný ârý niden,Bul yâri aðyâr-i niden, her-dem enîsin yâr ola.

Âþýksan, özle yârini terkedüp âr u vârýný,Sâ'y eyle bul dildârýný, kim manzârýn dîdâr ola.

Ey cân u di1 dîdâra bak, hem hâl ü hem ruhsâra bak, Ko gayriyi bu kâre bak, kârýn meðer bir kâr ola.

Er sâfiyâne bul safâ, senden kamû olsun nümâ, Âyine-i dildâdeni, tâ görünen ol dîdâr ola.

Sa'yet de ol eh1-i ferâð, arada kalmaya niza', Bu sözleri et istima', hep gizliler ahbâr ola.

Bul Hakk'a varmaða delîl, görmez gözün olmuþ alîl, Zikret ki Hakk'ý, cân ü dil gencîne-i esrâr ola.

Geldin bû ile sen garîb, ol bâð-ý dosta andelib,Bu derdine bul bir tabîb, zahm-i dilin tîmâr ola.

Nâdânla olma yek nefes, bul eh1-i Hakk'ý iþte bes, Bî-keslere ol dâd-ý res, dâd-ý resin Gaffâr ola.

Bil alleme'l-esmâ nedir, ismi ve müsemmâ nedir? Hem tâc-ý kerremnâ nedir, âný giyen muhtâr ola.

Hasretle eylerem melâl, gör hâlim ey sâhip-kemâl, HULÛSÎ'ye göster cemâl, þevk ile bî-karâr ola.

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S)

“Ramazan, bilerek veya bilmeyerek iþlediðimiz günahlardan yýkanma ayýdýr. Ramazan, kararan ruhlarýmýzý arýtma ayýdýr. Ramazan, katýlaþan kalblerimizi yumuþatma ayýdýr. Ramazan, dargýnlarýn barýþma ayýdýr. Ramazan korkularýmýzdan kurtulma, umduklarýmýza kavuþma ayýdýr. Bu ayda Mü'minler sýrf Allah'ýn rýzasýný kazanabilmek içun, yemelerini, içmeleri-

ni terk ederek, büyük bir coþkunluk içerisinde her zamankinden daha çok Allah'ayönelir. Gündüzleri oruç tutarak, vakit buldukça Kur'an okuyarak, mukabele dinley-erek, geceleri teravih kýlarak, hep Allah'ý anar, Allah'ý tesbih eder, Allah'a þükür ederler,günahlarýnýn baðýþlanmasýný Allah'tan dilerler.

Açlýðýn, susuzluðun kalbleri yumuþatmasý, ruhlarý inceltmesi sebebiyle, yok-sullarý, kimsesizleri daha çok düþünür, düþkünlere, fakirlere, hayýr cemiyetlerine olanyardýmýný daha da artýrýrlar. Zenginlerimiz zekat daðýtmalarýný bu aya rast getirir, bi'l-hassa yetim yavrularýn Ramazan bayramýný neþ'e içerisinde, sürûr içerisindegeçirmelerini saðlamýþ olurlar. Mü'minlerle dolup taþan câmilerde gündüzleri okunanmukabeleleri, geceleri kýlýnan teravihler, zarif sülün endamlarýyla göklere yükselenminarelerin pýrýl pýrýl kandilleri, sahurlar, iftarlar...

Dünya gailesinin bin bir çeþit yükü altýnda ezilen, bunalan ruhlarýmýza ferahlýk,serinlik bahþ ederler.

Muhterem cema'at, gören gözler, duyan kalbler, Ramazan hilâlinin ufkumuza doð-duðu andan itibaren, kainatta bir deðiþiklik sezerler. Bu þerefli ayýn sahurlarýndabaþka, þafaklarýnda baþka, öðlenlerinde, ikindilerinde baþka, hele iftar zamanýndabaþka bir neþ'e vardýr. O iftar zamaný ki çoluk çocuðuyla bütün aile sofranýn baþýndatoplanýr. Gözler parlar, yüzler neþ'eli. Orucun verdiði hassasiyet içerisinde dudaklardadu'alar ... Duygular saf ... Emeller dilekler yalnýz Allah'ýn rýzasý ... Ýþte bu an, insanruhunun dünyada duyabileceði en büyük neþ'e aný, yaþayabileceði en mes'ud zamandýr.Bu neþ'eyi, mü'min kalbleri saran bu ilahi havayý sadece büyükler deðil, henüz oruçtutma çaðýna gelmemiþ çocuklar bile duyarlar. Onlar, hiçbir günahýn en ufak bir lekesi-ni bile taþýmayan saf, temiz kalblerinde uyanan sýcak, samimi bir duygu ile ana vebabalarýndan sahura kaldýrýlmalarýný, oruç tutmalarýna izin verilmesini yalvarýrlar,dilekleri kabul olunmazsa direnirler, aðlarlar.”

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi, bir hutbesinde Ramazaný böyle tarif ediyor. Ýþtebu tür edebi ve dini öneme haiz kýymetli hutbelerden oluþan ve Hulûsi Efendi’ninDîvan ve Mektûbat’ýndan sonra yayýnlamaya muvaffak olduðumuz üçüncü eserini birRamazan neþesi içerisinde sizlere ulaþtýrmayý bizlere nasib eden yüce Mevlâmýza hamdediyoruz...

Kýymetli okuyucularýmýzý “Þeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler” adlý, mümtazve müstesna eseri okumaya davet ediyoruz. Vakfýmýz yayýnlarý arasýnda neþredilenHutbeler kitabý Somuncu Baba Dergisi temsilcilerinden ve Vakýf Genel Merkezindentemin edilebilir.

Ramazanýnýz kutlu, bayramýnýz mutlu olsun...

Somuncu BabaBaþyazý

Kasým-Aralýk 20002

“Ramazan ve Yeni Yayýnýmýz”

Yayýn Heyeti

D ivân-ý Hulûsi-i Darendevi’den

Page 3: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

2- Þeyhzadeoðlu Ailesindeki Þecere

Bu yazýmýzda önemle üzerinde duracaðýmýz birdiðer belge de, Þeyhzadeoðlu ailesinin özelkütüphanesinde bulunan bir þeceredir. Bu þecere ilealakalý þu bilgiler verilmektedir.

Belgede özellikle Osman Hulûsi Efendi'nin babasýÞeyh Hasan Feyzi ve oðullarý; onun babasý AhmedHilmi ve oðullarý, onun babasý Þeyh Ali Rýza ve oðullarýhakkýnda doðru ve baþka yerde bulamadýðýmýz bilgilerverilmektedir. Ondan sonraki dedeler hakkýnda kýsabilgi vardýr. Somuncu Baba'dan itibaren verilen bilgilerde doðrudur. Ancak bu ikisi arasýnda kalan kýsýmkanaatimize göre eksiktir. Her ne kadar, ÝstanbulNakib'ül-Eþraf Dairesinden 1233 Hicri tarihinde alýndýðýbelirtilse de, burada bir yanlýþlýk vardýr ve tarih 1333olsa gerektir ki, bu da Miladi 1914 yýlý eder. Belgeyiaynen vermek istiyoruz. Þu neticeyi de ilave etmekgerekmektedir. Bu vesika, o gün için mevcut olan doðrubilgileri ihtiva etmektedir. Ancak bütün bilgileri doðrukabul etmek yerinde deðildir.

‘HÜVEL MUÝYN’

Kadimden beru yedimizde bulunan þecere-i þerifeve tomardan muktebes silsile-i nesebiyemizin suretidir.

1. Es-Seyyid Eþ-Þeyh Hasan Feyzi bi tarikatil-hal-vetiyye ve hatib-i dergah-ý âli Es-Seyyid Eþ-Þeyh El-Hac Hamid Veli (kuddise sirruhu) Darende.

Vebnuhu Osman Hulusi.

2. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh Ahmed Hilmi minhulafa-i halvetiyye

Vebnuhu Ali RýzaVebnuhu Hasan FeyziVebnuhu Osman HulûsiVe bintuhu Zeynep.3. Ýbn-i Es-Seyid Eþ-Þeyh Ali Rýza min hulafa-i

halvetiyyeVebnuhu Ahmed HilmiVebnuhu Hasan Fehmi

Vebnuhu Emin Muhammed.4. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh Emin Muhammed min

hulafa-i halvetiyye.5. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh Ali Kemaleddin min

hulafa-i halvetiyye.6. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh Hüseyin Karabaþ min

hulafa-i halvetiyye.7. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh el-Hac Hasan Feryadi

min hulafa-i halvetiyye.8. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh Pîr Muhammed efen-

di min hulafa-i halvetiyye.9. Ýbn-i Es-Seyyid Eþ-Þeyh El-Hac Ahmed-i Sanî

min hulafa-i halvetiyye.10. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-arifin Eþ-Þeyh Halil

Taybi min hulafa-i halvetiyye.(kaddesallahu sýrrehûl aziz)11. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Alem ve Gavsul-Azam

Mürþid-i El-Hac Bayram-ý Veli bi müþtehir SomuncuBaba. (kaddesallahu sýrrehû)

12. Ýbn-i es-Seyyid mûrþidil-a'zam Eþ-Þeyh MusaÞemseddin El-Kayseri min hulafa-i halvetiyye. (kuddisesýrruhû)

13. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Aktab Eþ-Þeyh HasanEr-Rumî El- halvetiyye.

(kuddise sýrruhû)14. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbu-Cihan Eþ-Þeyh

Ýbrahim'ül-evvel El-Basravî El-halvetî.(kuddise sýrruhû)15. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbu'd-Din Eþ-Þeyh

Süleyman El-evvel El-halvetî.(kuddise sýrruhû)16. Ýbn-i Es-Seyyid Arif-i Billah Eþ-Þeyh Hasan

Efendi El-halvet'i (kuddise sýrruhû)17. Ýbn-i Es-Seyyid Mürþid-il Kamiliyn Eþ-Þeyh El-

Hac Mahmud Efendi El-halvetî.(kuddise sýrruhu)18. Ýbn-i Es-Seyyid Kutb'ul Alem Eþ-Þeyh El-Hac

Osman Er-Rumi El-halvetî.(kuddise sýrruhu)19. Ýbn'üs-Seyyid Gavs'ül-A'zam Eþ-Þeyh Hacý

Mahmud El-Kerhi El-halveti(kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 2000 5Kasým-Aralýk 2000

Somuncu BabaAraþtýrma

4

SOMUNCU BABA VE NESEB-Ý ALÝSÝ ÝLE ALAKALI YENÝ ARÞÝV BELGELERÝ

Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ

20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-ÞeyhSadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî.

(kuddise sýrruhu)21. Ýbn-i Es-Seyyid bi Gavsul-Azam bi asrihi Eþ-

Þeyh El-hac Ýshak El-Halvetî.(kuddise sýrruhu)22. Ýbn-i Es-Seyyid El-aktab Eþ-Þeyh Süleyman

Sânî fil-Buhari El-Halvetî.(kuddise sýrruhu)23. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbuz-Zaman diðer þeyh

Süleyman Es-Salis ve nakibûl- eþraf fil-Ýsfe-hanî El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

24. Ýbn'üs-Seyyid Ahmed Horasanî25. Ýbn-i Es-Seyyid Ekmelûl-Evliya Eþ-Þeyh

Hüseyin bi-Muhacir El-halvetî.(kuddise sýrruhu)26. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul Arifin Musa-i sanî fil

muhaciriyn min-Bistam.(kaddesallahu sýrrehûl aziz)27. Ýbn-i Es-Seyyid kutbul-Devran Eþ-Þeyh

Ýbrahim Sanî bi muhaciriHindistanî halveti.(kaddesallahu sýrrehûl aziz)28. Ýbn-i Es-Seyyid bi Gavsul-Ekvan min silsile-i

Alî Haþim Seyyid'ü-sâdâtHazreti Abbas El-Medeni (radiyallahu anhu)29. Ýbn-i Es-Seyyid menba-i ulûmil-hakaik

mürþid-i Ýmamul-azam kaþifüesrar'id-dekayýk Hazreti Ýmamý Cafer-i Sadýk,

(radiyallahu anhu)30. Ýbn-i Es-Seyyid min âli-t-tayyib vet-tahir

cami'u menakýb vel mefahirHazreti Ýmamý Muhammed Bakýr. (radiyallahu

anhu)31. Ýbn-i Es-Seyyid pîrû-s-sâdat menba-ý-sad3at

nurul-mübiyn Hazreti ÝmamýZeynel-Abidin. (radiyallahu anhu)32. Ýbni camlus-sadat hazinûl-emanat mazhar-ý

esrar'il-lahutiye sultanuþ-Þüheda Hazreti Ýmam Hüseyn Abidin. (radiyal-

lahu anhu)33. Ýbni Cenabý þah-ý velayet kasim'ün-nâr vel-

cennet saki-î kevser varisü Rasul-i kibriya Hazret-i Ýmam-ý Ali keremellehu

vechehu vel-mürteza.(radiyallahu anhu)34. Ve seyyidetü hayrûnnisa Þafiatûl-mû'minat

ümmü cemius-sâdât bintüMuhammed Mustafa zevcetü Alîyyül-mürteza

bid'atu Cenab-ý Rasul-i kibriya Fatýmet'üz-Zehra(radiyallahu teala anha)

35. Bintu mahbub-i mevla nurul-ard vel-semaþefi'ul-müznibiyn rahmeten lil-

Âlemin Muhammed Mustafa Sallallahu teala aley-hi vesellem.

Der-i Aliyye'de elyevm mevcud Nekabet'ül-Eþrafdaire-i celilesinde mahfuz kuyud-ý kadime ve atiklerdemukayyed ve mestur olan musaddak Þecere-i Silsile-name iþbu suret ayni ve aslýna mutabýk olduðu tasdikolunur.

Fil yevm'il-ehad min þehr-i Receb'il-Ferd li senetiehad ve selasun ve mieteyn ve elf (1233).

Devam Edecek

Somuncu Baba Araþtýrma

Page 4: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Somuncu Baba Kapak

Musa TEKTAÞ

Somuncu BabaKapak

debi eserlerin meydana gelmesinde insan ha-yalinin, mecazýn ve sembollerin büyük etkisi vardýr.Osmanlý dönemi Ýslami edebiyat denildiðinde ilk aklagelen tür divan edebiyatýdýr. Türklerin Ýslamiyet ilemüþerref olmasýndan sonra özellikle mutasavvýflar vedin bilginleri tarafýndan ortaya konulan edebiyat ürün-leri divan edebiyatýnda da ilahi aþk üzre bina edilmiþ,gerçek sevgiliyi sembol eden, mecazi sanatlar baþtaolmak üzere hayatýn bütün safhalarýný içine alan birgörüþ ile kaleme alýnmýþtýr. Ýslam dini ölümden öncekihayatý ve sonrasýný bir bütünolarak ele almýþ, bu aradadünyevi ve canlý motifler sem-bol olarak kullanýlmýþtýr.

Önce Selçuklular ardýn-dan da Osmanlý Devletindehayat nizamý olarak dini esasve onun çerçevesinde mey-dana getirilen efsane vemenkýbeler, edebiyat ve musi-ki gibi her alanda medeniyet-lerin aynasý durumunda olanyazýlý ve sözlü sanat ürün-lerinin temelini din ögesi teþkileder. Ýslami tasavvufdüþüncesinin tekke edebiyatýiçerisinde en çok geliþen vemeydana gelen divan edebi-yatý, daha sonra saray vemedrese çevresinde yayýlmaimkaný bulmuþtur. Asyaiçlerinden kalkýp, Anadolu'yuyurt edinen derviþlerin ve oyolun takipçilerinin edebi-yatýmýza katkýlarý ve Osmanlý-Türk toplumunun hayatdinamiðini oluþturduklarýmuhakkaktýr.

Türk Edebiyatýndasevgiyi tavsifte en çok iþle-nilen konulardan biri de

“Bülbül”dür. Besmelenin ve Bülbül’ün ilk harfininalfabenin ikinci harfi olan “b” ile baþlamasý remzen ilahimuhabbeti temsil eder.

Bülbül; serçe nev'inden, çok güzel küçük olmasý-na raðmen naðmeleriyle etrafý etkileyen cürmü küçükama, sesi çok yüksek bir kuþtur. Onun naðmeleri tüken-mez ve kendine mahsus musikisi vardýr. Mekanýgülzârdýr, gül mevsiminde bir bahçe sahibinin kendibahçesindeki dalýndan gül kopardýðýný görse yine fer-yad eder, yine inler. Asla susuz olmaz, çünkü mîzacý

ateþ gibi hararet üzereolduðundan su kenarlarýnda,sulu yeþillikli bahçelerdeeðlenir. Çok küçük olduðun-dan, kuvvetli rüzgârlarýn etk-isinden kurtulmak için rüzgarlýhavalarda yuvasýndan çýk-maz. Rivayet olunur ki;Kuþlarla konuþma ilmi veihsaný verilen, Süleyman aley-hisselam, birgün bir aðaçüzerinde bir bülbül'ün yanýn-dan güzâr eylediðini görüncebülbülün bâþýný ve kuyruðunuokþar, onu tahrik edip oynatýr.Yanýndaki ashaba buyurur ki;þu bülbül ne söyler biliyormusunuz. Onlar “bilmiyoruz”derler. Süleyman aleyhisse-lam ceva-býnda “-Bu bülbülsöyler ki, bugün ben yarýmhurma yedim. Dünya isterseharab olsun, isterse toprakolsun.” Burada bülbülün azakanaat ettiðine iþaret vardýr.Zaten Neml suresinin 16.ayetinde "SüleymanDâvud'a varis oldu ve dediki, ey insanlar bize kuþdili öðretildi ve bizeherþeyden nasib verildi.

6 Kasým-Aralýk 2000

E

Kasým-Aralýk 2000 7

Doðrusu bu apaçýk bir lütufdur" buyurulmaktadýr.(K.K. Neml, 27/16)

Rüyada bülbül görmek zenginlik ve hafýz erkekevladý ile tabir olunur.

Folklorculara göre de bülbül, bir bahar kuþudur vegeceleri hiç uyumaz. Dilimizdeki bülbül ile ilgili ben-zetmeler ve sözlerden bazýlarý þunlardýr.

"Bülbül gibi dem çekmek""Bülbül gibi konuþmak""Bülbül gibi ötmek""Bülbülün kýrk türküsü vardýr, kýrký da gül üze-

rinedir""Bülbülü altýn kafese koymuþlar, ah vataným, vah

vataným demiþ""Bülbülün çektiði dili belasýdýr"vs.

Halk edebiyatýmýzda ve türkülerimizde bülbülünayrý bir yeri vardýr. Hatýrlayabildiklerimizi sýralayacakolursak;

"Aðlama garip Bülbül""Bülbüle kursam tuzaðý""Bülbüller ötüyor""Bülbülün göðsü""Garip Bülbül""Ýki Bülbül""Konma Bülbül"

Halk þiirimizde bir çok kuþlar olduðu gibi bülbül'debüyük bir tezyin unsuru olmuþ âþýklarýn sözlerinisüslemiþtir:

Bülbül gelmiþ gül dalýna aðlýyorDeli idin uslandýn mý yaylalar

Ruhsati

Bülbülü koysalar altýn kafeseYine özler, ister vatan demiþler

Mir'atî

Bülbül de hasrettir gonca gülüneKavuþur da bir kez ötüþür mü ola

Yozgatlý Nâzi

Aþýk Kerem ise, bülbülün ötmesini baharýn gelme-sine baðlamýþ, sevgilisi olan gül de baharda açýlmýþtýr.

Þaký bülbül þaký, bahar eriþtiÞakýyýp ötmenin zamaný geldiKýrmýzý gül budaðýna eriþtiKoparýp kokmanýn zamaný geldi

Aþýk Keremdizeleriyle duygularýný ve aþkýný

ilan ederken, Aþýk'a göre, bülbülün ötüþü garip, gariptir.Buradaki “garip” sözü acýklý, etkili dokunaklý anlamýn-dadýr.

A bülbülüm garip garip Ötme beni aðlatýrsýnVarýp yâdlar arasýnda Yatma beni aðlatýrsýn

Aþýk

Halk edebiyatýnýn en büyük tasavvuf ustasýsayýlan Yunus Emre, bülbülü ve gülü tasavvuftakisimgesel anlamlarýyla kullanýr. Ona göre, aþýk, yalnýzcadost (Allah) baðýnýn bülbülüdür.

Dost baðýnda bülbül olamÖtem hey dost deyi deyi

Varam ol dosta kul olamHem açýlýben gül olamHem Ötüp bülbülü olamDuraðým gülistan ola

Yunus Emre

Milli þairimiz Mehmed Akif'de bülbül de vatanhasretini sembolleþtirmiþ, büyük ediplerimizdendir.Onun meþhur bülbül þiirinin bazý mýsralarý þöyledir.

"Eþin var âþiyanýn var baharýn var ki beklerdin Kýyametler koparmak neydi ey bülbül

nedir derdinO zümrüd tahta kondun bir semâvi saltanat

kurdunCihanýn yurdu hep çiðnense çiðnenmez senin

yurdunBugün bir yemyeþil vadi yarýn bir kýpkýzýl gülþenGezersin hanümanýnþen için þen kâinatýn þen"

Milli mücadele yýllarýn-da vatanýmýzýniçinde bulunduðuelim günlerde bül-

büle seslenerek, onunneþe içerisinde olduðugibi, bir gün hürriyetbayraðýnýn gölgesindedüþman istilasýndankurtulmuþ aziz vataný

hayal etmektedir. Asýlaðlayýp, inleyenin bülbül

deðil, istilaya uðramýþ vatanevlatlarý olmasý gerektiðini

iþaret etmektedir. Türk Hat Sanatýnda “Besmele Bülbülü”

“Resim-Yazý” sanatýndan bir örnek, A. Ülker Erke Koleksiyonundan

Page 5: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Es-Seyyid Osman Hulûsiefendi'nin babasý Seyyid Hasan FeyziEfendi (Hatip Hasan Efendi) Davûdisesi ile güzel ilahi okuyan bir zattýr. Bazýsohbetlerde bülbül'den mevzugeçerken; "Ben ilahi okurken bülbülgelip, koluma kondu. Ben bülbülükoluma kondurmuþ birisiyim" diyebuyurduklarý bilinmektedir. Aynýzamanda yine çok güzel sesi ile bilinenHulûsi efendi'nin aðabeyi Ahmet NuriEfendi, Hulûsi Efendi'nin gazelleriniyanýk sesiyle derinden ve gayet doku-naklý okuduðu bir çok kez, sohbetesnasýnda ilahi okurken sohbet edilenodanýn camýna bülbüllerin geldiðimüþahede edilmiþtir. Aslýnda bülbül çokkýskanç bir varlýktýr. Güzel sese de mef-tundur. Hem merakýndan hem de ilahiterennümler olan, güzel sözlü ve özlüduygulu gazelleri dinlemek için de soh-betlere iþtirak edebilir.(Ali RýzaKaraaðaç (85) ve Bedrettin Ateþ (78) ileyapýlan röpörtajdan)

Belki de bülbül bir divanda kendine bu kadar ver-ilen önemi ilk defa bulmuþtur. Çünkü gül ile bülbülünmünasebeti tasavvuf dilinde gerçek aþký sembolizeeder.

Gülzâr-ý hüsne karþý bülbül edende zârýArzusu vasl-ý gülken hicran olur olur ya! (s.3)

Bülbül þakýyýþýyla aðlayýp inleyen, durmadansevgilisinin güzelliklerini anlatan ve ona aþk sözleri arze-den bir aþýðýn timsalidir. Bazen aþýðýn caný, bazen kendibazen de gönlü olur. Aþk bazen cefa ve aðlamadýr, amaasla vazgeçilmez.

Gülün güzelliðine karþý bülbül aðlayýp, inleyipsýzlasa da güle ulaþmayý arzular ama, hicrana (ayrýlýða)düþerek istediði bazen yerine gelmez.

Bülbül eyler nâle-i gülzâr gül-i zârýndan cüdaGül de çâk etmiþ giribânýn nigârýndan cüda (s.6)

(Bülbül gülden (sevgiliden) ayrý kaldýðý için nâleeyler, gülde açýlmýþtýr ancak, o sevgili bülbülü yanýndayoktur.) Bu satýrlar tasavvufi neþve ile kaleme alýnmýþtýr.Bazen gül "Þeyh" makamýnda sembol olarak kul-lanýldýðý için sevgilinin, þeyhin veyahut HazretiPeygamberi, hatta mutlak aþkýn nihai hedefi "Allah'aulaþmak için gayret göster, ayrýlýða katlanan ve o güzel-

liklere varabilme duygusunu taþýyanaþýðýn gözyaþlarýný sevgiliden ayrýlýðýnanlatýldýðý beyitlerdir.

Ötüþen bülbüllerin sesi, lalenin,sümbülün ve yeni açýlmýþ gülünkokusu ve canlýlýðý kadar gönlün inþi-rah bulup, þen safa bir þekildeolmasýný arzulayan Hulûsi EfendiDivaný’nda;

Þakýyan bülbüller gibi Lâleler sümbüller gibiTâze gonca güller gibiAçýla gönül açýlaÞen ola gönül þen ola (s.13)

beyitleriyle bunu ifade etmektedir.

Bahar eyyamýdýr sahn-ý çemende neþ'eden ey gül

Figaný bülbülü gûþ eyleyüp çâk-i giriban et (s.23)

Bahar mevsimi tabiatýn can-landýðý çiçeklerin yapraklý, topraklarýn gerçek güzellik-lerden iþler bulunduðu bir mevsimdir. Etrafý yeþillikkaplamasý, sularýn coþmasý gönle de coþkunluk verir,sevgiyi artýrýr. Bahar mevsiminde herþey tazedir. Aþkdatazelenir, kuvvetlenir, baharda gönül bülbülünde ötmezamanýdýr.

Yeþillikler içerisinde bahar günleri içerisinde gülneþelenir. Bu neþeyi gören bülbül, güle kavuþmak için,yakýnýr, üstünü baþýný yýrtar.

Bahar olup bezenmezse gülistanDehan-ý bülbülün feryada gelmez (s.83)

Baharýn huzurlu ortamý gibi güller açýlýp sevgiliyüzü görünmezse, bülbül gibi olan feryad eyler, bül-bülün aðzýndan ses çýkmaz. Bülbül sabahýn erkensaatinden itibaren gül için aðlar, söyler, onu övmeklebitiremez. Onu söyleten aþkýdýr.

Aþkdýr þem' oduna yandýran pervaneyiAþkdýr gül için bülbül bunca zâr ü zâr eder (s.42)

Geceleri ýþýðýn etrafýndan dönen küçük kelebeklerimum ýþýðýna (ateþe) yandýran ateþe olan aþklarýdýr.Ateþin etrafýnda can veren kelebekleri örnekle ve bül-bülü misal veren Hulûsi Efendi; sevgilinin uðruna canverebilmek için âþýk olmak gerektiðini, bu yolda fedayýcân edecek derecede sevmenin önemine iþaret etmek-

8 Kasým-Aralýk 2000 Kasým-Aralýk 2000 9

Divan edebiyatý sanatýn dünyasýný seçmiþ bir ede-biyattýr. Divan þairleri için hüner ve marifet ön plan-dadýr. Bu edebiyatta hüner; eþyanýn veya olayýn çeþitliedebî sanatlarla adýný deðiþtirmek ve onun dahamükemmel, daha güzel, daha heyecan verici benzerinibulmaktýr. Divan edebiyatýnda sanat, çeþitli teþbihunsurlarýna yaklaþmak ve onu ifadeye çalýþmaktýr. Þiirsanatýn esprisi, kendi mahiyetinden kaynaklanan herþeyi, kendi özellik ve yapýsýna uygun þekilde kullanýpkullanmadýðýna dayanmaktadýr. Divan þairleri aynýkonuyu ortak benzetmelerle mümkün olduðu kadardeðiþik imajlarla ifade etmeye çalýþmýþlardýr.

Bülbül þairlerinbir kýsmýnýda asýlvatanýndan uzakdüþmüþ insanoðlu-nun remzi olarak veyayare kavuþmak isteyenbir âþýk olarak iþlen-miþtir. Baharda güzel veyanýk sesiyle kül renginde-ki kuþ, bahar mevsimindegörülür. Yuvasýný gülþende veçemelikte kurar ve "cihana vermez".Türk divan þiiri kuþlarý daha çoksimgesel anlamlý deðerlendirir. Bu yorumla bülbülaðlayan aþýktýr, âþýkýn gönlü de bülbüldür.

Gonca gülsün gül açýlsýn cuy feryad eylesinSen dur ey bülbül biraz gülþende yârim söylesin

Nâbi

Bir tebessüm eylese gonca çemende açýlýrKanlý yaþýndan hezârýn sat-hezâran taze gül

Hayali

Sana benzer cihan içinde yok gül Benim tek dahi bîçare bülbül........

Ümidi vasl eder daim MuhibbiAnýnçün ider hicre tahammül

Muhibbi

Vasfý hüsnün her seher gülþende bülbül bir varakOkudukça gonca-vü -güller hicab üstündedir

Necati Belasýze eser itmez figaný Hamdi'ninGuraba hoþ mu gelir bülbülün ser-âzý

Devran elinden âhü figan eyleme dururÞâmu seherde bülbülü þeyda negamlarý

Ârif gerek ese kýla âsarý nevbaharÂþýk gerek ki anlaya bülbül nidasýný

Hamdullah Hamdi

Âþýðýn bülbüle teþbihi sevgilinin veya yüzününgoncaya, bulunduðu yerin gülþene(gül bahçesine)teþbihi cihetiyledir.

Tasavvuf aleminde þiiri irþad vasýtasý kabul edenbüyüklerimizden ve devrin en müstesna divan þair-lerinden birisi de, Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'dir.Ayný zamanda bir Nakþi þeyhi olan ve 20. Yüzyýlýn istis-nai divan sahibi þairlerindendir. Bülbül sembolünü

Divanýnda çok kullanan Hulûsi Efendi, tasavvufiçerçeve içerisinde sevgiden,

muhabbetten, aþkdan vevuslattan bahsetmiþ,ayrýlýðýn acýsýný dile getir-

miþtir. 1331 (1914) tari-hinde Darende'nin Hacýlar/Þeyhlimahallesinde dünyaya gelen Hulûsi

Efendi 24. kuþaktan Þeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba)'nin, 36.

kuþaktan da Hazreti Muhammed (S.A.V.)'in neslin-dendir. Alemlerin gülü Hazreti Peygamber Efendimizeolan sevgisini ve neseb baðlýlýðýný þiirinin bir beyitindeþöyle dile getirir.

Gülzâr-ý habibi bülbülüsün yâr-ý HULÛSÝEy zâr-ý HULÛSÝ

Lutfile açýlmýþ sana þehbâl-ý inâyetCanana seâdet (s.22)

yukarýdaki beyitlerde gül bahçeleri misali donatýlmýþolan silsile-i sâadât ve cedd-i necibi HazretiPeygambere olan muhabbeti ile onu, yâr kabul ediponun için inleyen bir aþýktýr. Çünkü Hazreti Rasulullah'ýsevmek Allah'ý sevmektir. Kendisine neseben yaratýlýþýn-daki ihsan ve inayeti dile getirmektedir. Bu kutlu sev-dayý, bu yüce silsileyi ve bu güzellikleri, kendisi için enbüyük bir mutluluk olarak kabul etmektedir.

Hulûsi Efendi'nin dünyaya geldiði Hacýlar Þeyhlimahallesindeki evlerinin bahçesinde özel bir gül bahçe-si vardýr. Burada kýrmýzý ve beyaz güller yetiþtirilmekte-dir. Bülbüllerin hoþ sadasý ile çocukluk yýllarýndanitibaren gülistanýn içinde bulunan Hulûsi Efendi,bülbül-leri çok iyi tanýmaktadýr. Onun için bütün Divan sahibiþairler gibi gazellerinde ve ilahilerinde "Bülbül" sem-bolünü yerli yerince kullanmýþ, onunla gazellerinisüslemiþtir.

Somuncu Baba KapakSomuncu BabaKapak

Page 6: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

tedir. Muhakkak ki kendileri osevgiyi en yüksek derecedegöstermiþlerdir. Ve bulunduklarýaþkýn zirvesi sayýlan irþadmakamýna bu vesile ileulaþmýþlardýr.

Sevgiliye gidebilmek içindikenli yollara katlanmak gerekir.Hatta Hz. Peygamber (S.A.V)Efendimizi kutlu Ýslam davasýndanalýkoymak için eza ve cefa mak-sadýyla ve onu engellemek içingeçtiði yollara dikenler dökmedil-er mi? Bu çirkin davranýþ yüzün-den Allahü Teala Tebbet suresiniEbu Leheb ve onun gibi düþünen-ler için indirmiþtir. Eziyet vermekmaksadýyla Resulullah'ýn yolunagizlice diken koymuþlar ve bu iþehanýmý da yardým etmiþti. Ýlahihitap þöyledir;

"Ebu Leheb'in iki eli kurusun!Kurudu da.Malý ve kazandýklarý ona fayda vermedi. Oalevli bir ateþte yanacak. Odun taþýyýcý olarak veboynunda bir hurma lifinden bükülmüþ bir ipiolduðu halde karýsý da (ateþe girecek)." (K. Kerim,Tebbet111/1,2,3,4,5)

Bunun üzerine Ebu Leheb'in elleri kurumuþtur,evinde ölmüþ ve üç gün kimsenin haberi olmamýþ, kok-muþ ve adam tutularak gömülmüþtür. Allahý Azimüþþânkainatýn gülü ve habibi olan Hz. Muhammed (S.A.V)’eel uzatanlara ilahi cezasýný tahakkuk ettirmiþtir.

Bülbül'de güle kimsenin el uzatmasýný istemez.Ayette geçtiði gibi diken; zahmetin sembolüdür. Belayasabrýn da Allah'ýn emri olduðunu bilen bülbül gülünündikenine katlanýr. Hak yolunda her zaman dikenlerlekarþýlaþmak mümkündür. Onun için sevgiden usan-mak, dâvadan yýlmak yoktur. Bu itibarla Hulûsi Efendiönce gönlüne sonra da bizlere örnekle nasihat vermek-tedir.

Eðer bülbül isen et hâre minnetGücenüp hâre gülzârdan geçilmez (s.81)

(Eðer bülbül gibi sevdana sadýk aþkýndan vesevgiliden geçmeyeceksen, dikenlere katlanacaksýn.Dikenlere, zorluklara, eziyetlere güç yetiremeyip buyoldan dönmek yoktur. Gül yüzlü sevgiliden, etrafýnda-ki ve gül bahçesindeki dikenler sebebiyle vazgeçilmez.Bu âþýklýða da yakýþmaz. )

Analýtýlýr ki, sabahýn sehervaktinde bülbül; gülün goncaþeklinde açýlýþýný seyretmek içingüzel sözler söyleyerek o aný bek-lermiþ. Ancak tam güneþin doð-duðu ve gülün açýldýðý zamantatlý bir uykuya dalarmýþ.Uyanýrmýþ ki, gül açýlmýþ.Bunugören bülbül gülün dikenlerineboynunu sürerek yakasýnýpaçasýný yýrtar bu þekilde canverirmiþ. Bu hikayeyi teyid edenve gül ile bülbülün sevgisininsebeplerini de açýklayan þu gazeliincelemeye çalýþalým. Bu gazeldegül ile bülbülün sembolize ettiðiaþk Peygamber sevgisininizharýdýr. Hz. Muhammad(S.A.V) Efendimize olan muhab-bet ve bu muhabbetin kaynaðý,

tezahürü bu gazelde sýrlanmýþ, bülbülün sevgisi olarakHulûsi efendi'nin kendi duygularý biraz girift olaraksorulu cevaplý bir þekilde açýklanmýþtýr. Her ne kadarsual biçiminde ise de her beyitin sonunda bülbüle hakveren bir özellik vardýr. Gazel þöyledir;

Söylekim efgân ü âhýn bülbülü þeydâ nedenGüllere karþý demâdem âhü vâveyladan neden?

(Ey bülbül söyle bakalým, bu kadar âhý, figaný,aðlamayý, baðýrmayý niçin yapýyorsun. Seni güllerekarþý öttüren, ona baðlayan, onlar için daima çýðlýkattýran nedir)

Ýþbu feryâdýna neyine hemen güldür sebebAslý nerden hâsýl olupdur gül-i ra'na neden?

(Anlaþýldý ki, senin bütün feryadýna sebep olangüldür. Ancak senin o gülde bulduðun güzellik nedir.Onun nereden hasýl olduðunu biliyorsun deðil mi?)

Maksadýn güldür ki eylersin temennayý visalBir gül için kendini âlimlere rüsvâ neden?

(Sen o sevgiliye kavuþmak için hoþ temenniler,ümitli sözler içeren ötüþlerde bulunursun. Bir gül için bukadar kendini niçin yýpratýyorsun. Yakaný paçaný yýrtý-yorsun. Senin periþan halini gören cümle âlem ne der,bunlarý düþünmüyor musun? Yoksa seni haklý çýkaranbir sebebin mi var? Mutlaka vardýr.)

Kasým-Aralýk 2000 11

Somuncu Baba Kapak

10 Kasým-Aralýk 2000

Somuncu BabaKapak

Gül güzeldir lâkin hiçbir sûrete benzer deðilÂnda aksin gördüðün ol sûret-i zîba neden?

(Gülün güzelliði zaten ortada. Hatta o diðergüzellere de benzemez. Bu dýþ görünüþün altýnda seninsezdiðin ve gördüðün gülün ayna olduðu o güzelyakýþklý (Hz. Muhammed (S.A.V) için inliyorsundur herhalde)

Aþk yükünü çekmeðe yoktur vücudun tâkatiBî-karar eden seni baþýndaki sevdâ neden?

(Aþýk olmana bir þey demiyoruz ama, sen küçükbir kuþsun. Vücudunun cürmü ile sevdanýn büyüklüðüorantýsýz. Üstelik sen hiç sevgiden vazgeçmiyor, vücu-dunun zafiyetine bakmýyor, gönlünün sesine uyuyor-sun)

Kýymetli okuyucularýmýz; karýncanýn hac yolunda-ki mücadelesini anlatan hikayeyi hepimiz biliriz.Karýncaya nereye gidiyorsun demiþler. O' da; Haccagidiyorum cevabýný vermiþ. Bunun üzerine; demiþler kisenin gücün yetmez oraya varana kadar yolda biri-lerinin ayaðýnýn altýnda kalýrsýn. Karýnca mânidar ce-vabýný vermiþ; "Gidemesem de o yolda ölürüm ya".Tasavvuf âleminde vuslata eriþmek için her sýkýntýyýomuzlamak, her zorluða göðüs germek gerekiyor.Karýnca'nýn da bülbülün de göstermiþ olduðu muhabbetörneði biz insanlara misal olarak yeter. Bülbül küçücükbir kuþ olmasýna raðmen gerçek sevgiyi, gerçek sevgiliyibulmuþ ve o yolda baþýný, canýný ortaya koymuþtur.

Sen ki gülden bûyini aldýn meðer peygamberinMazhar oldu anan bu devlet-i uzmâ neden ?

(Sen gülden Peygamber efendimiz hoþ kokusunualdýnda böyle ötüyorsun, onun için neþ'elisin. Seninsevdiðin güle Allahü Teala büyük bir özellik vermiþ,Resulullahýn kokusunu vermiþ, gülü Habibinin terindenyaratmýþ. Onun peygamberimizi temsil etmesi nebüyük bir devlettir. O sebeple senin aþkýnda elbette kigerçek aþktýr ve kýymeti yücedir.)

Bu Hulûsi'nin suâli mutlaka ister cevapVer haber bu sýrr-ý pünhaný nedir veyâ neden?(s.174)

(Hulûsi'nin sana sorduklarýnýn cevabýný ver-melisin. Böyle sorular cevapsýz býrakýlmaz. Senin buaþkýnýn da sýrrýný açýklamanýn zamaný gelmiþtir. Dahadoðrusu Hulûsi senin aþkýnýn sýrlarýný iyi bilmektedir.Ona gizli saklý yoktur. Tabiiki bülbülü sorgulayan bubeyitleri yazan biri de muhakkak yüksek bir aþk mer-tebesine ermiþtir.)

Bir baþka ilahisinin beyitlerinde;Bu pazara giren canlar hayran-ý sergerdan olurDüþer bülbül gibi zâra subhü mesâ nâlan olurYanar aþk oduna can-ý o cânanýn firakýyla

Þu kim pervaneler gibi aþk o'duna sûzan olur(s.66)

(Aþk bahçesinde sevgi yarýþýna katýlanlar sevdanýnbaþdöndürücü etkisiyle canýndan geçerler. Bülbül mi-sali sabah akþam gönül sesiyle sevgiliyi anarlar.Ayrýlýðýn acýsýndan dolayý can aþk ateþiyle yanar. Ancakyine de âþýk canýný sevdiðinin civarýnda verebilmek,ona kavuþmak için ölümü bile göze alýr.)

Hulûsi Efendi bu ifadelerinde tarikata giren salik-lerin halini beyan eder. Tasavvuf yolu öyle bir yoldu ki,bu yolun yolcusu olan müridlerin tek sermayesi candýr.Onunla sevgilinin aþkýný satýn almak, ona kavuþmakister. Sevgilinin âþýktan yüz çevirmesi canýn bedendenayrýlmasý gibidir. Sevgilinin dudaðý can-bahþ (canbaðýþlayan) bir özellik taþýr. Tabii bu dudaktan çýkansözlerde ayný niteliðe bürünür. Âþýk canýný ortaya koyar,onunla oynar ve onu kurban eder. Âþýðýn binlerce canýolsa onu yine sevgilisinin uðrunda fedaya hazýrdýr.

Yoluna bu can kurban ey þehâEylesem bin caným olsa yine az (s.77)

(Ey Þâhým, efendim; canýmý yoluna kurban etmekisterim. Deðil bir caným, bin tane caným olsa yinesenden baþkasýna kurban etmem. Hatta sana bin canbile az gelir. Senin sevgin o kadar yüce ki)

BÝBLÝYOÐRAFYAKur’an-ý Kerim ve Açýklamalý Meali TDV Yay. Ank 1993AKALIN, L.Sami, Türk Folklorunda Kuþlar, s.82, Kültür Bak. Yay. Ankara 1993ALICI Lütfi, Osman Hulûsi Efendi Divanýnda Gül sembolü, Somuncu BabaDergisi Aralýk 1996 Yýl:3, S:11, s:6-11ATEÞ, Osman Hulûsi, Divan-ý Hulûsi-i Darendevi Ýst. 1986 I. Baský.BOLAK A, Aydýn, Sohbetler, Ýst. 1994DEMRÎ Mehmed Kemaleddin, Hayatul Hayvan, (Osm)Amire Matbaasý 1272ERSOY Mehmet Akif, Safahat, Inkýlap ve Aka Yay, Ýst, 1984HALMAN, Talât Sait, Yunus Emre, Kültür Bak. Yay. Ajans Türk Mat. Ank.1993Kaynak Kiþiler:(Ali Rýza Karaaðaç (85) Darende-Zaviye Mahallesinde oturur.Bedrettin Ateþ (78) ile yapýlan röpörtajdan)Darende-Zaviye Mahallesinde otu-rur.MERMER Ahmet, Divan Þiirindi Tuðra Tavsifleri, Bilig-14; Yaz, 2000MEVLEVÝ, Tahir, Edebiyat Lügâtý, Enderun Kit. Ýst.1973.PALA Ýskender, Ansiklopedik Divan Þiiri, Akçað Yay. Ank. 1995--------------------, Ah Minel Aþk Ötüken Neþr. Ýst. 1999--------------------, Divan Þiiri Antolojisi, Ötüken Neþr. Ýst. 1999ÖZYILDIRIM Ali Emre, Hamdullah Hamdi Divaný, s.214-215 Kül. Baka. Yaya,Ank 1999TARLAN A. Nihat, Necati Bey Divaný s.275, M.E. B Yay, 1997 ÝstÜÇER Müjgan, Atalar sözü yerde kalmaz, Sivas 1998

Bülbül Yuvasý

Devam Edecek

Page 7: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

"Asiler ümîdile bekler þifâ-yý maðfiretEy tabîb-i çâre-sâz derd-i isyân merhabaElvedâ ey mazhar-ý tevfik-i Rahmân elvedâElvedâ ey sevgili devletli mihman elvedâ

Merhaba ey itaatsizlik derdine dermanolan tabib. Senin geliþini isyankar olankullar, baðýþlanarak dertlerinden kurtulmakümidiyle dört gözle beklemektedirler:Elveda ey rahman olan Allah'ýn yardýmýnanail olmuþ mübarek ay, elveda ey sevgili, tal-ihi yüce misafir elvedâ.

Eyleme bizden þikayet Hâlika lutf eyleyipKýl þefâat cürmümüze yevm-i mîzân elvedâRâzî vü hoþnutluðla kýl azîmet hazreteÝsteyü var mücrimâne afv vü gufrân elvedâ

Kullarýn amellerinin teraziye konuptartýldýðý o büyük günde, suçlarýmýza þefaatederek lutf eyle de bizleri suçlarýmýzdandolayý yüce yaratýcýya þikayet etme. Uðurlarolsun sana yüce Ramazan. Ey mübarekRamazan ayý, ayrýlýp tekrar Hazret-iZülcelâl'in yanýna giderken bizden hoþnutkaldýðýný ve razý olduðunu ona bildir vebizim gibi günahkâr kullarýnýn suçlu birbiçimde O'nun engin baðýþlamasýndan afdilediklerini iletiver. Sana elveda derken buson dileðimizi yerine getirmeni arzu ediy-oruz.

Cûd-ý lutfisin Hudâ-yý Zülcelâlin kim kamuMü'minîni feyz-i rahmet ettin ihsân elvedâÂciziz hayfâ ki âl-i kadrini bilmekde kimLeyl-i kadrin yeter kadrine bürhân elvedâ

Ey mübarek Ramazan, sana elveda. Senyüce yaratýcýnýn lutfettiði cömertliðin açýk birgöstergesisin. Bu yüzden bütün müminlereyaratanýn rahmetinin bolluðunu ihsan ettin.Senin zamanýnda bütün müminler AllahüTeâlâ'nýn rahmetinden bol bol istifade etmeimkanýna sahip oldular. Sana güle güle diyoruz,fakat bizler senin deðerinin yüceliðini bilmektenaciz varlýklarýz. Ancak senin yüceliðine, deðerineait delil gerekiyorsa, senin içinde yer alan KadirGecesi bunun için yeterlidir.

Gelmen ile þâd edüp gitmenle giryân eyledin

Firkatin nârýna âlem oldu sûzân elvedâ.

Kan döker çeþmi Hulûsi'nin firâkýnlamüdam

Elvedâ der hüznile ey Þehr-i Sultân elvedâ

Sen gelmekle bizleri mutluluða garketmiþtin; þimdi de gidiyorsun. Gitmekle de biz-leri göz yaþýna boðuyorsun. Sana elveda, fakatsenin aðýrlýðýnýn ateþine sadece bizler deðil,bütün âlem yandý, kül oldu. Senden ayrýlmýþolmanýn acýsýyla Hulûsi'nin gözleri sürekli olarakgözyaþý deðil kan akýtmaktadýr. Ama ne yazýk kine kadar üzgün olursa olsun, aylarýn sultaný olansana, elveda demekten baþka þansý da yoktur.

Kasým-Aralýk 2000Kasým-Aralýk 200012 13

Somuncu BabaEdebiyat Somuncu Baba Edebiyat

Manzume, mübarek Ramazan ayýnýn þere-fine, yüceliðine, ulviyetine ve uhre-viyetine izafeten yazýlmýþ bir med-

hiyedir. Yedi dörtlükten oluþan manzume ikibölüme ayrýlmýþtýr. Bu iki bölümlük tasnifte,halk arasýnda raðbet bulmuþ dini telakkilereuygunluk dikkati çekmektedir. Ýlk bölüm baþtakiondört mýsradan oluþmakta ve bu bölümdeRamazanýn geliþi "merhaba" redifi ile karþýlan-maktadýr. Ýkinci bölüm ise, son ondört mýsrayýiçine almakta ve burada da Ramazan ayýnýngidiþi, "elveda" redifi etrafýnda oluþturulanhüzünle tasvir edilmektedir.

Merhabâ ey rükn-i dîn envâr-ý îmân merhâbaMerhabâ ey munimî eltâf-ý sübhân merhâbaDevlet ile gelmiþ idin þâd edip mü’minleriBize senden müjde geldi þehr-i Þâbân merhâba

Ey mübarek Ramazan ayý sana merhaba; kisen, dinin temel direðisin ve imanýn nurlarýsenin içinde saklýdýr. Eyyüce Ramazan ayý merha-ba sana. Merhaba; çünküsen Allah'ýn lütuf venimetlerini içindebarýndýran bir aysýn. Senöylesine kutlusun ki,senin varlýðýnda gizli olanve beraberinde getiripsunduðun kut (devlet)bütün mü'minleri sevincegark etmiþtir. Senin geliþi-ni biz önceden haberaldýk. Çünkü Þaban ayýsenin geliþini müjdeleyen

ve senden hemen önce gelen bir aydýr. Ona da,sana da merhaba.Her yaný envâr-ý feyzinle serâ-ser doldurup

Makdeminle buldu âlem rûh-ý reyhân merhabâ

Gayri âmâl-i hubbin sen kim likânýn reh- nümasýn

Ey saâdetli kerim ve cümle ihsan merhabâ

Senin feyzinin ýþýklarýyla her yaný baþtanaþaðýya doldurarak tekrar geliþin sayesinde,bütün varlýk bir kez daha tatlý, hoþ bir canlýlýðakavuþtu. Bunun için de sana merhaba. Sen,gören gözlerin ve hisseden gönüllerinrehberisin. Bu yüzden, sen geldikten sonra sevgiümitleri yeniden yeþermiþ, kalpler yenidenaçýlmýþtýr. Ey büyük mutluluk kaynaðý ve iyilik-lerin gözdesi sana merhaba.

Âyet âyet beyyinât nâzil mübarek þânýnaEy nüzûl-i rahmet âyât-ý fürkân merhabaSeyyidü'þ-þühûr deyü tebþiri kadr etti sanaSeyyidü'l-kevneyni rusûl fahr-i zî-þân merhaba

Ey rahmetin yeryüzüneinmesine vesile olan, ey; iyiile kötü ve doðru ile yanlýþarasýndaki farkýn anlaþýlmasý-na delil olan, sana merhaba.Senin bu tertemiz, yüce þaný-na, gökten nâzil olan bütünayetler teker teker þahitlikederler. Senin bütün buözelliklerini þereflibüyüðümüz, dünya veahiretin efendisi, mübarekpeygambe-rimiz, sanaaylarýn efendisi sýfatýný ver-erek bizlere müjdelemiþtir.Bu yüzden bir kez daha hoþgeldin, merhaba sana.

*Mehmet Akif ALKAYA

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S)

Kullarýn amel-lerinin teraziye

konup tartýldýðý obüyük günde,

suçlarýmýza þefaatederek lutf eyle debizleri suçlarýmýz-dan dolayý yüce

yaratýcýya þikayetetme.

*Uþak Eðitim Fak. Türk Dili Okutmaný

Page 8: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 200014 15

Somuncu Baba AraþtýrmaSomuncu BabaAraþtýrma

Kasým-Aralýk 2000

Mustafa Tâki Efendi’deMustafa Tâki Efendi’de

I) Mustafa Tâki Efendi1873'de Sivas'ta doðdu. Babasý Mehmet Selim

Bey, annesi Saniye Hatun'dur. Ýlk, orta öðreniminiSivas ibtidaî mektebinde ve Rüþtiyesinde tamam-lamýþtýr. 1887'de sorgu hakim yardýmcýlýðý ile Adliyehizmetine girmiþ, 1891'de Hafik ilçesi sorgu hakimyardýmcýsý olmuþtur. 1894-1913 tarihleri arasýndaSivas Adliyesinde zabýt katibi, baþ katip ve mahkemeüyesi olarak görev yapmýþtýr. Müderris ve dersiamolan Mustafa Tâki Efendi Arapça ve Farsça'yý çok iyibilmekteydi. 1914-1920 tarihleri arasýnda Sivas

Sultanisinde Arapça öðretmenliði yapmýþtýr.TBMM'nin I. Dönem için yapýlan seçimlerde

Sivas Milletvekili olarak seçildi. 23 Nisan 1920'de I.TBMM'nin açýlýþýna katýldý. Mecliste pek çok alandagörev yaptý. TBMM'de yedisi gizli oturumda olmaküzere kürsüde kýrküç konuþma yaptý, beþ kanunönerisi verdi. I. Dönem milletvekilliðinden sonra1923'te Sivas'a Hadis ve Arapça öðretmenliðine tayinoldu.1

Tokatlý Seyyid Mustafa Haki Efendi'ye (1855-1917) müntesiptir. Kendisi çok iyi bir eðitim almýþolduðu için Arapça ve Farsçayý çok iyi bildiði gibi

fýkýh ve tefsir mürebbiliði de yapmýþtýr. Sýrat-ýMustâkim, Sebilü'r-reþad ve Beynü'l-hak dergilerindebir çok yazýsý yayýnlanmýþtýr.2 Ayný zamandamutasavvýf olan Mustafa Tâki Efendi tasavvuf þairidir.Mustafa Haki (k.s.) Efendinin vefatýnda yazdýðý mer-siye bunun ispatýdýr. Mustafa Tâki Efendinindüþüncesine Osmanlýcýlýk ve Ýslâmcýlýk fikirlerihakimdir.

1 Aðustos 1925 tarihinde Gürün'de vefat edenMustafa Tâki Efendinin cenaze namazý büyük bir ka-labalýk tarafýndan Sivas Meydan Camii'nde kýlýnmýþ,Abdulvehab Gazi Türbesi yanýna defn olunmuþtur.

II) I. TBMM'de Seçim Sistemi ve MeclisinDurumu

Mustafa Kemal Paþa'nýn 19 Mart 1920 tarihligenelgesi ile bütün ülkede seçimler yapýlmýþAnkara'da toplanacak TBMM hazýrlýklarýný tamam-lamýþ, TBMM 23 Nisan 1920'de toplanmýþtýr.Merasim ve dualarla meclis açýlmýþ, halkýn seçmiþolduðu milletin temsilcileri bu mecliste toplanmýþtýr.TBMM 1 numaralý kararý ile kendi kuruluþunudüzenlemiþtir. 23 Temmuz - 7 Aðustos 1919Erzurum kongresi kararýna uygun olarak milli irad-eye dayanan bir meclisin seçimi yapýlmýþ, kapatýlanÝstanbul Meclisi Mebusanýnýn bir kýsým üyeleri deAnadolu'da baþlayan Milli kurtuluþ mücadelesinekatýldýklarýndan veseçimle, yani milliirade ile geldik-lerinden yeni kuru-lan Meclise katýlmayetkisini 1 numaralýkararla kazan-mýþlardýr.3

Mustafa TâkiEfendi yeni açýlanTBMM'nin I'incidönemi için yapýlanseçimlerde SivasMilletvekili olarak 23Nisan 1920'deTBMM'nin açýlýþýndahazýr bulundu.4

Millet Vekilliðigörevini üstlendi.

III) Mustafa TâkiEfendide MebusOlma Anlayýþý

Mustafa Tâki Efendi Sýrat-ý Mustâkim dergisisayý 182 cilt 7 de milletvekili (mebus) olmanýngerekleri hakkýnda bir yazý kaleme almýþtýr.5 AyrýcaFatih Bayram, Mustafa Tâki Efendi ve Düþüncesi adlýbir lisans tezi hazýrlamýþtýr. Bu tezde Mustafa TâkiEfendide mebus olma anlayýþýna da yer vermiþtir. BizMustafa Tâki Efendinin bu görüþlerinin deðer-lendirmesini yaparak Mebus olmanýn nitelikleri

hakkýnda bilgi vereceðiz. Mustafa Tâki Efendi; bilgebir mebus, iþini iyi bilen, devletini ve milletini çokseven, çok çalýþan bu uðurda gerekirse kendisinifeda edebilen bir mebus tiplemesi çizmektedir.

Mustafa Tâki Efendi mebus olmanýn sýfatlarýnýüç kýsma ayýrmaktadýr. Bunlar; kanunî, ilmî, amelî veahlakî sýfatlardýr. Þimdi bunlarý izaha çalýþalým.

1) Kanuni SýfatlarKanun-u Esasi ve Ýntihap Kanunnamesinin

esas alýnmasýnýn ve bunlarýn bilinmesinin zaruretiüzerinde durmuþtur. Yani mebuslarýn mevcutyasalarý, tüzük ve genelgeleri çok iyi bilmesi gerek-tiði üzerinde dururken kendisinin de mevcut olanOsmanlýdaki ilk anayasayý (Kanun-u Esasi) çok iyibildiði anlaþýlmaktadýr.

Mustafa Tâki Efendi'nin Sýrat-ý Mustâkim'de bil-inmesi gereken kanunlar dediði Kanun-u Esasi'yikýsaca özetleyelim:

A) Anayasada kiþi özgürlüðü, basýn özgürlüðü,her türlü ortaklýk kurma hakký, öðretim ve öðrenimözgürlüðü, mülkiyet hakký, konut dokunulmazlýðý,dilekçe hakký, yasal eþitlik, vergi eþitliði gibi temelhaklar düzenlenmiþtir.

B) Yürütme yetkisi, baþýnda padiþahýn bulun-duðu vekiller heyetine (Bakanlar Kurulu'na) aittir.

C) Yasama yetkisi Ayan ve Mebusan meclisineverilmiþtir.

D)Mebusan meclisinin üyeleri halkýn seçeceðimilletvekillerinden oluþacaktýr.

E) Kanun teklifini hükümet yapacak, meclisiaçma ve kapama yetkisi padiþaha ait olacak,

Mütefekkir Olarak

Mebus OlmanýnNitelikleri

Resul KESENCELÝTarih Uzmaný

Page 9: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 2000 17Kasým-Aralýk 200016

Somuncu BabaAraþtýrma Somuncu Baba Araþtýrma

hükümet padiþaha karþý sorumlu olacaktýr.

F) Padiþahýn devlet emniyetini bozduðugerekçesiyle istediðini sürgüne gönderme yetkisivardýr.

Mustafa Tâki Efendi mevcut kanunlara uyul-masý gerektiðini belirtmiþ, bunun içinde kanunlarýçok iyi bilmenin lazým olduðunu savunmuþtur.

2) Ýlmi VasýflarA) Bir mebus (milletvekili) bilge bir kiþiliðe

sahip olmalý, þer'i ilimleri bilhassa Usul'ü Fýkýh'ý(Ýslam Hukuku) çok iyi bilmelidir. Osmanlýdakikanunlarý çok iyi bildiði gibi diðer devletlerin kanun-larýný da tahlil etmelidir. Bu þekilde bilgili olunursagörülmeyen eksikliklerin daha çabuk farkýna varýlýrve giderilir.

B) Büyük Devletlerin mülki üstünlüklerininolduðunu kabul eden Mustafa Tâki Efendi, medenikanun, adliye ve hukukumuzun kendimize aitolmasý gerektiðini benimseyerek, bunlarýn ÝslamFýkhýnýn (Hukukunun) bir sonucu olmasý gerektiði-ni savunur. Bu ise bir anlamda batýnýn bilim vetekniðinin alýnmasý fakat Türk toplumunun sosyal,kültürel hayatýna Batýnýn girmemesi gerekliliðinisavunur. Çünkü sosyo-kültürel hayata baþkaunsurlar (kültür ve deðerler) girdiði zaman mil-letimizin kendi tarihi ile insanýyla deðerleriylebaðlarý kopar ki, bu da kendi kendinden yabancýlaþ-mayý baþlatýr. Sonu ise kendi benliðini milli özellik-lerini ve kimliðini kaybederek baþka milletlerinhegemonyasý altýna girmeyi baþlatýr.

C) Mebus tarih ilmine vakýf olmalýdýr, ÝslamTarihini ve Osmanlý Tarihini mükemmel bir þekildebilmeli, yabancý devletlerin tarihlerini genel manadabilmelidir. Eðer tarih ilmine vâkýf olunursa geçmiþteyapýlan hatalar çok iyi bilinip önlemler alýndýðý gibiayný zamanda hatalarda ýsrar önlenir, dünyacoðrafyasýnda ise dost düþman ülkelerin yapýsýnagöre tavýr alýnýp, siyasi arenada nasýl davranýlacaðýbelirlenir.

D) Mebuslarýn fen bilimlerini bilmeleri gerekir.Özellikle harple ilgili fen bilimleri hakkýnda (bilim veteknik) yeterli bilgilere sahip olunursa bilim veteknikte son geliþmeler takip edilip bu husustaaraþtýrma ve çalýþmaya kurumlarý yönlendirme yapýpkanunlar çýkararak muasýr medeniyetler seviyesiniyakalamada önderlik yapmalýdýrlar. Bilim ve tekniðeönemli ölçüde pay ayýrarak batý medeniyetindekiseviye yakalanmalýdýr.

E) Mustafa Tâki Efendiye göre mebusuncoðrafya bilgisi geniþ olmalýdýr. Özellikle kendiülkesinin coðrafyasýný çok mükemmel bilmeli;ovalarýný, nehirlerini, ormanlarýný, daðlarýný çok iyibilmeli zorlanmadan yerlerini söylemeli özellik-lerinden bahsedebilmelidir. Mebuslar Osmanlýnýnkültür coðrafyasýný çok iyi bilmelidir ki sahip olduðutebanýn örf, adet, gelenek ve göreneklerine görekanunlar düzenleyip, kanunlarýn iþleyiþini mükem-mel kýlabilsin. Kendi milletine ait kültürel özelliklergöz ardý edilirse kültür dejeneresi baþlar ki budanesiller arasýnda kopmaya kendi milli benliklerini

kaybetmeye, nesiller arasý iletiþim kurmada zorluk-lara sebep olur. Kültür coðrafyasýndaki bozulmalarise bir milletin kaderini, geleceðini olumsuz etkiler.

F) Mebus memleketin her köþesini gezipgörmeli, halkýn ne gibi sorunlarý olduðunu iyi tahliletmeli, bu sorunlarýný çözmek için çareler üret-melidir. Halkýn derdiyle dertlenmeli, halkla hem-hâlolmalýdýr. Kendisinin üstesinden gelemediði,çözümlerini bulamadýðý meseleleri meclisegetirmeli, halkýn problemlerine hep birlikte çözüm-ler üretmelidir. Bunun içinde halkýn yapýsýný çok iyibilmelidir ki çözümlerde baþarýlý olunabilsin.

G) Mebus, dünya üzerinde meydana gelensiyasi olaylarý çok iyi bilmeli ve tahlil edebilmelidir.Osmanlý devletine komþu olan devletlerin özellik-lerini, geliþimini, yapýsýný, coðrafyasýný, siyasetini,ekonomisini çok iyi bilmeli bunlarý Osmanlýdevletiyle mukayese etmeli, Osmanlý devletininyapýsýna vâkýf olmalýdýr. Ayrýca Ýslam alemindekidevletleri çok iyi tanýmalý, kabiliyetlerini bilmeli,dertleriyle, sorunlarýyla ilgilenerek çözümler üret-melidir.

H) Mebuslarýn bedenlerinde ve duyu organ-larýnda vazifelerini engelleyici bir kusur olmamalý,meramýný güzel bir lisanla anlatacak kabiliyetemalik bulunmalýdýr. Kendisine verilen görevin çokönemli bir görev olduðunun farkýnda olmasýgerekir. Ayrýca millete ait olan meselelerinçözümünde fikir üretebilmeli, hakkýyla halkýný tem-sil edebilmelidir.

3) Amelî ve Ahlâkî VasýflarA) Mebus, Osmanlý devletinin içerisinde bulu-

nan ve bilinen dinlerden birisine mensup olmalýdýr.Bu din semavi dinlerden birisi olup, mebus dininebaðlý olmalýdýr. Mustafa Tâki Efendi dinine baðlýolan insanlarda vatan sevgisinin daha fazlaolduðunu, vatan ve milletini daha fazla sevdiklerinisavunmaktadýr.

B) Mustafa Tâki Efendi fikir olarakOsmanlýcýlýk ve Ýslamcýlýk görüþündedir.Mebuslarýn da bu görüþlere sahip olmalarýný iste-mektedir. Mustafa Tâki Efendi, ýrkýn üstünlüðünedayanan görüþlere karþý olduðunu belirtirkenýrkçýlýðýn insanlarý tefrikaya sürüklediðini belirt-miþtir.

C) Mebuslarýn güzel ahlâka sahip olmasýnýngerektiðini savunan Mustafa Tâki Efendi, birmebusun, terbiyeli, edepli olmasý gerektiðinibunun yaný sýra kumar, fuhuþ, yalancýlýk, içki â lem-leri yapmak gibi iþlerden uzak durmasýnýn þartolduðunu, katiyen bu gibi iþlerle iþtigal etmemesigerektiðini hassasiyetle savunur.

D) Mebus, adaletli ve dürüst olmalý, her konu-da kendisine ait bir görüþü ve reyi olmalýdýr. Kendigörüþünü rahatlýkla savunup doðru kararlarýn alýn-masýnda rol oynamalýdýr.

E) Mebus, vatanýný ve milletini büyük bir aþkve azimle sevmelidir diyen Mustafa Tâki Efendimebuslarýn tembel ve vurdumduymaz olmamasýgerektiðini savunurken yaptýðý iþi severek büyük biristekle yapmasý gerektiðini söylemiþtir.

SonuçMustafa Tâki Efendinin savunduðu görüþler

onun hayat tarzýnda olan ilmî, siyasî ve tasavvufîyönünün yansýmasýdýr. Ýnandýðý gibi yaþayanMustafa Tâki Efendi çevresindeki insanlara da aynýþeyi telkin etmiþ bunda da etkili olmuþtur. Sosyalhayat içersinde nasýl davranýlacaðý, nasýl bir çizgitakip edilmesi gerektiðini de kendi görüþüne göreözgün bir þekilde aktarmýþtýr.

DÝPNOTLAR1-Fahri Çoker, Türk Parlâmento Tarihi, Milli Mücadele ve TBMM I. Dönem(1919-1923) Ankara 1995, C. III, s. 889,890. (Türkiye Büyük Millet MeclisiVakfý Yayýnlarý) 2-Fatih Bayram, Mustafa Tâki Efendi ve Düþüncesi, 1947 Ýstanbul(Yayýnlanmamýþ Lisans Tezi)3-Hamza Eroðlu, Türk Ýnkýlap Tarihi, Ýstanbul 1982, s. 2024-Fatih Bayram, Mustafa Tâki Efendi ve Düþüncesi, 1947 Ýstanbul(Yayýnlanmamýþ Lisans Tezi)5-Mustafa Tâki, "Mebus Nasýl Olmalý" Sirat-ý Mustâkim, C. 7, S. 182, Y. 1327,s. 412-415

Page 10: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

18 Kasým-Aralýk 2000 Kasým-Aralýk 2000 19

Somuncu BabaBasýndan Somuncu Baba Basýndan

Darende’nin Sesi

Page 11: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

HÂCE ALÂEDDÝN-ÝATTÂR (K.S)

Kasým-Aralýk 200020

Somuncu Baba

âce Alâeddin-i Attâr hazretleri, orta boylu, esmerbenizli, oldukça güzel yüzlü büyükçe sakallýydý.Buhara'nýn Cefanyan muhitindendir. Ýnsanlarý Hakkadavet eden onlara doðru yolu gösterip hakiki saadetekavuþturan ve kendilerine "silsile-i âliyye" denilen büyükâlim ve velîlerin onaltýncýsýdýr. Ýsmi, Muhammed binMuhammed Buhârî'dir. Muhammed Behaeddin-iBuhari Hazretlerinin dâmadý ve talebesidir. Zamanýnkutb-i irþadý idi. Zamanýnda herkese rüþd ve îman onunvasýtasý ile gelir, Ýslamiyeti korurdu. Onun varlýðý ile,Din-i Ýslam baþý boþ kalmadý, din düþmanlarý pervasýzcadini yýkmaða ve deðiþtirmeye kalkýþamadý. Hakkýnda,Seyyid Þerif Cürcani; "Alaeddini Attar Hazretlerinin soh-betlerine kavuþunca, Rabbimi tanýyabildim" dedi.Künyeleri; Muhammed oðlu Muhammed AlaaddinAttar'dýr. Aileleri zengin olmakla beraber; kendileri fakremeyilli, ilme ve takvaya talip idi. Hatta dünyaya meyiliolmadýðýna babalarýnýn vefatýndan sonra miras talepetmemeleri delil gösterilir. Nakþibendi hulefasýnýn ulu-larýndandýr. Þah-ý Nakþibend Hazretlerinin terbiyesindeyetiþmiþ ve onun damatlýk þerefine nail olmuþtur. Baþtada bahsedildiði gibi Alâeddin Hazretleri çocuk yaþlardaiken Buhara medreselerinden birisinde ilim tahsilinebaþlamýþtý. Kendilerindeki masumiyet ve Allah (c.c)'ýnikramý olan bir takým erdemleri keþfeden Þah-ýNakþibend Hazretleri bir gün medreseye gelerek,Alâeddin-i Attâr'ýn odasýna gitti. Bu sýrada Alâeddin-iAttâr, eski bir hasýr üzerinde bir kitap mütâlaa ediyordu.

Odasýnda, baþýnýn altýna koymak için bir de tuðlasývardý. Baþka bir þeyi yoktu. Behaeddin-i BuhârîHazretleri'yi karþýsýnda görünce, hemen ayaða kalktý.Behaeddin-i Buhârî Hazretleri buyurdu ki: "Eðer kabuledersen, evimde yeni buluða gelmiþ bir kýzým var.Seninle evlendireyim." Alâeddin-i Attâr, edeble duru-munu arz etti: "Hakkýmda büyük bir lütûf ve saadetbuyurdunuz. Fakat görüyorsunuz ki, yanýmda dünyalýkolarak hiçbir þeyim yoktur." Behaeddin-i BuhârîHazretleri ise; "Benim kýzým sana müyesser ve mukad-derdir. Rýzkýnýzýn da, Allahü Teâlanýn gayb hazinesindengönderileceði bildirilmektedir. Bunun için “hiç üzülme”buyurdu. Böylece iffet ve ismet sahibi, temiz ve edeblibir kýzla evlenmiþ oldu. Bu hanýmýndan; Hâce Hasen,Hâce Þehabeddin, Hâce Mübarek, Hâce Alâeddin isim-lerinde oðullarý dünyaya geldi.

Nihayet o hüküm ferma nazarýyla Alâeddin AttârHazretlerine baktýlar ve medreseden alarak, yetiþtirmeküzere terbiye ve himmet dairelerine dahil ettiler. Dahasonra müridânýndan bir kýsmýný Attâr Hazretlerinehavale eden Þâh-ý Nakþibend Hazretleri, onu baþlangýç-ta bazý çetin imtihanlara tâbi tutmuþtur. AlaaddinAttâr'ýn babasý Buhara'nýn zengin eþrafýndan idi. Üç oðluvardý. Bunlardan büyük oðularýnýn isimleri; Þehabeddinve Hace Mübarek'tir. Alâeddin en küçükleri idi. Babasývefat edince oðullarýna çok fazla mal kaldý. FakatAlâeddin, mirastan hiç kabul etmeyip, Þâh-ý NakþibendMuhammed Bahaeddini Buhari'ye talebe olmayý tercih

Mevlüt SARIOÐLUNecmettin SARIOÐLU

etti. Huzurlarýna varýp halini arz etti ve talebeliðe kabulbuyurulmasýný istirham eyledi. O'da; "Bugün bir tepsielma alýp, kardeþlerinin mahallesinde sat" buyurdu.Alâeddin, soylu ve tanýnmýþ bir aileye mensup olmasýnaraðmen, kibirlenmeyerek kardeþlerinin mahallesinde,hiçkimsenin sözlerine aldýrýþ etmeden elmayý sattý. Ertesigün Þâh-ý Nakþibend'in huzuruna gelerek; "Emirleriniziyerine getirmeye çalýþtým efendim" dedi. BahaeddiniBuhari; "Bugün de kardeþlerinin dükkaný önünde sata-caksýn" buyurdu. Alâeddin; "Peki Efendim!" diyerekaðbeylerinin dükkaný önünde baðýrarak elma satmayabaþladý. Aðabeyleri yanýna gelip; "Bizi elaleme reziletme, para lazým ise, istediðin kadar verelim" dediler.Fakat o, aðabeylerinin sözlerine hiç aldýrýþ etmedensatýþa devam etti. Aðabeyleri onun aldýrýþ etmediðinigörünce bu defada; “Dükkanýmýzýn önünde bari satma”diye rica ettiler. Alaeddin-i Attar, bunlarýn sözlerine yinealdýrýþ etmeyerek akþama kadar elma satmaya devametti. Ertesi günü Bahaeddin-i Buhârî, onu talebeliðekabul buyurdu. Alâeddin Attar (ks) anlatýr "Þâh-ýNakþibend Hazretleri beni kabul edince onu o kadarsevdim ki, sohbetlerinden ayrýlamayacak hale geldim.Bu halde iken bir gün bana dönüp; 'sen mi beni sevdinben mi seni sevdim.' buyurdu. 'Ýkram sahibi zatýnýz, acizhizmetçisine iltifat etmelisiniz, hizmetçiniz de sizi sevme-lidir' diyerek cevap verdim. Bunun üzerine; 'Bir müddetbekle, iþi anlarsýn' buyurdu. Bir müddet sonra kalbimdeonlara karþý muhabbetten eser kalmadý. O zaman;'Gördün mü, sevgi benden midir senden midir?' buyur-du."

Öyle bir noktaya gelinmiþtir ki, "Alâeddin bizimyükümüzü hafifletti" diye buyurmuþlardýr. Kendilerineekseri "Alâ" diye hitap ederler ve meclislerde muvace-helerine oturturlardý. Sebebini soran derviþlere"Emniyetime alýyorum. Nefis onu bir kurt gibi kapmakiçin pusu kurmuþtur. Nazarýmýz ve himmetimizle obadirelerden atlatmak için yakýnýmýzda oturtuyoruz"diye buyurmuþlardýr. Behaeddin-i Buhârî Hazretleri birgün talebeliri ile kýra çýkmýþtý. Yolda bir nehrin üzerindengeçerlerken, Behaeddin-i Buhârî Hazretleri; "Alâeddinatla!" buyurdu. Alâeddin Attâr Hazretleri kendini hemennehrin azgýn sularýna attý, Nehir çok kabarmýþ, bir çokaðaçlarý kökünden sötüp götürüyordu. Behaeddin-iBuhârî Hazretleri, talebeleriyle yoluna devam etti.Akþam üzeri geri dönerken, köprünün yanýna gelincekaç kiþiydik “bir eksiðimiz var mý?” diye sordu.Talebelerde; "Bir kiþi eksiðimiz var. Oda sabahleyinburadan geçerken nehre atlamýþtý" dediler. Behaeddin-iBuhârî Hazretleri elini nehre uzatarak; "Alaeddin çýk"buyurdu. Alâeddin Attar nehirden çýktý. Elbiseleri hiçýslanmamýþtý. Behaeddin-i Buhârî Hazretleri talebelerinebuyurdu ki; "Görüyorsunuz nehir kökleri saðlam

olmayan bütün aðaçlarý söküp götürüyor fakatAlâeddin'in kökü saðlam olduðundan söküp götüreme-di" buyurdular.

Alâeddin-i Attâr (k.s.) anlatýr "Derviþlerden biri,birgün bana, kalbin nasýl olduðunu sordu. "Nasýlolduðunu bilmiyorum" dedim. O; "Ben kalbi, üç günlükay gibi görüyorum" dedi. Bunu üstadým ve efendimÞâh-ý Nakþibend hazretlerine anlattým. "Bu, onunkalbine göredir" buyurdu. Ayakta duruyorduk, ayaðýnýayaðýmýn üzerine koydu. Birden kendimden geçtim.Bütün mevcudâtý Arþ-ý â'layý kalbimde bir aradagördüm. Kendime gelince; "Gördüklerini anlat" buyur-du. Anlattým. Bunun üzerine, "Gönül budur. O derviþinsandýðý gibi deðil. Allahü Teâlâya, kalbin yakýn olduðukadar hiçbir þey yakýn deðildir. Mahluklarýn en üstünü,en þereflisi kalbdir. Kalb, bilinmeyen sýrlarla dolu birâlemdir, her þeyi kendinde bulundurur. Görüldüðü gibikalb, her þeyden geniþ bir latifedir. Böyle olunca, onu birkimse nasýl anlayabilir. Bunun için hadis-i kudsideAllahü Teâla; "Yere ve göðe sýðmam, mü'min kulumunkalbine sýðarým" buyurdu. Bu, “derin sýrlardandýr"buyurdu.

Alâeddîn-i Attâr hazretleri þöyle anlattý: "Birgün,hocam Behâeddîn-i Buhâri'nin huzurunda bulunuyor-dum. O gün hava kapalý idi. Bana; "Öðle namazý vaktigirdi mi?" dedi. "Hayýr" dedim. "Semâya bir bak" buyur-du. Gökyüzüne bir baktým ki, melekler toplanmýþ, öðlenamazý ile meþgul oluyorlardý. Gözlerimdeki perdekalkýp bu hali görünce, bana; "Sen, hâlâ öðle vaktiolmamýþ diyorsun" buyurdu. Hocama verdiðim cevap-tan çok utandým, bir müddet bu hâdisenin ezikliðiniduydum."

Alâeddin Attar Hazretleri, Þah-ý Nakþibend gibi birüstadýn terbiyesinden çýktýklarý için kerametleri, keþiflerive harikulâde hâlleri sayýlamayacak kadar çoktur.

Bir gün Buhara alimlerinden bir heyet Allah (c.c)'ýngörünüp görülmeyeceði hakkýnda ihtilafa düþtüler.Müþküllerini çözmek için Hace Alâeddin AttârHazretlerine müracaat ettiler. Buyurdular ki:

- Üç gün müddetle temiz ve abdestli olarak dünye-vi bir kelam konuþmadan meclisimizde oturun, bunasonra karar verelim.

Söylendiði gibi emir yerine getirilmiþ, ulema üçgün sessiz ve temiz olarak oturmuþlar, son günü kendi-lerine öyle bir hal galip gelmiþki hepsi kendilerindengeçmiþler, ayýldýklarýnda da Alâeddin Attâr Hazretlerininayaklarýna kapanarak rü'yet; yani görme olayýnýn vukubulduðunu itiraf etmiþlerdir. Kendilerinin buna benzermenakýbý ve veciz ifadeleri Hâce Muhammed ParisaHazretleri tarafýndan toplanmýþ ve Þah-ý NakþibendHazretlerinin "Makamatý"na ilave etmiþlerdir.

Alâeddin Attâr Hazretleri buyurdu ki:

Kasým-Aralýk 2000 21

Altun Silsile

H

Somuncu BabaAltun Silsile

HÂCE ALÂEDDÝN-ÝATTÂR (K.S)

Page 12: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 200022

Somuncu Baba Altun SilsileSomuncu BabaAltun Silsile

"-Hakikat, zenginliðin gösteriþinden korkmak vetitremek gerektirir. Zenginlik taslamamalý, AllahuTealanýn verdiðine þükretmelidir.

- Evliyanýn mezarlarýný ziyaret eden, kabirdekizatýn büyüklüðünü ne kadar anlamýþ ise ve o veliye nedüþünce ile teveccüh etmiþ, yani kalbini ona baðlamýþise, ondan o kadar feyz alabilir. Kabir ziyaretinin faydasýçok olmakla beraber, evliyanýn ruhlarýna teveccüh ede-bilen kimse için uzaklýk zarar vermez.

- Bu yola taklit ederek girenin, bir gün hakikatekavuþacaðýna kefil olurum.

- Nefsi terbiye etmekten maksat, bedenî baðlýlýklar-dan geçip, ruhlar ve hakikatler âlemine yönelmektir.Kul, kendi istek ve arzularýndan vazgeçip, Hakk'ýn yolu-na mani olan baðlýlýklarý terk etmelidir. Bunun çaresiþöyledir: Kendisini dünyaya baðlayan þeylerin hangisin-den istediði an vazgeçebiliyorsa, bunun maksada maniolmadýðýný anlamalýdýr. Hangisini terk edemiyorsa vegönlünü ona baðlý tutuyorsa, onun Hakk yoluna maniolduðunu anlamalý ve o baðlýlýðýn kesilmesine çalýþ-malýdýr.

- Aradaki mesafe nekadar çok olursa olsun,talebe, hocasýna durumunumanevi yol ile arz etmelidirki, gafletten kurtulabilsin.

- Bir alimi ve evliyayýziyaret etmekten maksat,Allahu Teâlaya yönelmektir.O büyüklerin ruh-u þeriflerinitam bir yönelme ile ziyaret,Cenab-ý Hakk'ýn rýzasýnakavuþmaya vesiledir.Nitekim görünüþte halkatevâzu, hakikatte Hakk'atevâzudur. Çünkü insanlaratevazu göstermek, AllahuTealanýn rýzasý için ise mak-buldür.

- Sülûktan murat;müridin kendi irade ve gayretiyle Hakk yoluna maniolan alâkalardan kurtulmasýdýr. Mürþide rabýta ve alâkahakikatta gayri ve neticede lüzumsuz olmasýna raðmenesasta eriþme (vuslat) sebebidir.

- Bu yolun yüksek þahsiyetleri, muvaffakiyetlerinçalýþmayla mümkün olacaðýný kabul ederler. Bu doðrul-tuda salikin mürþidinden feyz talebi çalýþmasýyla oran-týlýdýr. Biz de bundan dolayý Nakþibend Hazretlerininterbiyelerinde günümüzü çalýþmayla geçirdik. Müridinçalýþmasý elzemdir. Eðer çalýþma esnasýnda bir haletzuhur eder, mürid de onu görürse hayrete düþer. Salikbu durumlarda kendi rýzasýný sevgilinin rýzasýna feda

ederek ciddi çalýþmasýyla o hali muhafaza eder. Bu yolailk girenlere lazým olan bütün varlýklardan sýyrýlmaktýr.Bu bir nevi ifnadýr. Talibin fena bulmasý da mürþidinebaðlanmasý ve onun inayeti ile mümkündür. Bununlaberaber dünya ve ahirete ait ufak ve büyük her iþte,iradeyi terk ederek mürþide teslim etmek icab eder. Buhep böyle olmuþtur."

Yine veciz ifadelerinin birinde: "Sadýk talip; cismiyle þeriatta, ruhuyla tarikatta ve

sýrrýyla vuslatta olmalýdýr." buyurmuþlardýr. Burada dikkat edilmesi icab eden ifadenin üç

bölümdeki tavsiyesi ve tanýmý üzerine bir hükme var-maktýr. Þöyle ki; þeriat bir zahir ilmidir. Yaþanýlmasýayetlerle iletilen ve hadis-i þeriflerle teyid edilen evamiriilahiyenin tamamýdýr. Zahire hükmettiðinin delili"Nahnü nahkumü bizzahiri" (Biz zahire hükmederiz.)Hadis-i Þerifinde mevcuttur. Bundan anlaþýlýr ki; kul-luðun zahir, yani görünen tarafýyla icra edilmesi hük-münü getirir ve kanun koyar. Tarikatta ruhuyla olmanýnsýrrýnda insanýn malik olduðu fýtri güzelliklerden ve bumanzumeye baðlý yeteneklerden oluþan hissiyatýn ve

duyumun icra safhasýna kon-masýdýr. Ruh bedenin tamam-layýcýsýdýr. Kýlýçtýr, beden kýnýn-da mahfuzdur. Tarikatmefküresinin bihakkýn yaþan-masý; iþte o kýlýcýn nefse karþýicra-ý cihat etmesini teminolayýdýr. Çaðdaþ deyimle;insaný baðlayýcý olumsuzluklar-dan görünen veya görün-meyen sebeplerden temiz-leyen, huzura, esenliðe ve tat-minkârlýða taþýyan ilahi birmeditasyondur. Ýnanýþ biçi-minde hafýzasý bir takýmarýzalarla veya felsefi hezeyan-larla iþgal edilmiþ özellikle ilimesiri kiþilerin baþvurmasýlüzumlu olan bir meditasyon...

Sýr ve vuslat iliþkisine gelince; bu olay her iki haldede yani hem zahirde, hem bâtýnda kayýtsýz þartsýz tes-limiyet, özleyiþ ve hüzünle mümkündür. Tarikat zarfýiçinde mevcuttur. Zira hüzün, özleyiþ ve teslimiyettarikatýn deðiþmez anlayýþlarýdýr. Yine þer'i ile iç içedir.Zira "Vedhakû kalilen, vebkû kesira" (Az gülün, çokaðlayýn) nazm-ý celilesi en iyi tarikat erbabý tarafýndananlaþýlýr. Bunun içindir ki Hace Alâeddin Attâr Hazretleribu ifadesiyle þüpheye muhatab mevzularý açýklýðakavuþturmuþ ve yok etmiþtir. Baþka bir ifadelerinde:

"Sohbet tekidi sünnetlerdendir. Allah ehli ile soh-bet etmek insanlarý üstün akýl sahibi yapar. Tasavvuf

Muhammed Alâed-ddîn anýn ol nûru feyzindenItýrlar saçtý canlâra verüben derde dermaný

ehlinin sohbetine katýlanlara dikkate deðer tavsiye:Onlara katýlýrken, onlara karþý takýnacaðýn edeb tavrýnýda unutmayasýn. Onlarla sohbet edeceðin zaman önce,onlara karþý edebi öðren, ondan sonra onlarýn sohbe-tine gir. Onlardan ancak bu þekilde faydalanýrsýn. Aksihalde edepsizliðin zararý yine kendine olur, dikkat et!"

Bizler Hace Alâeddin Attâr Hazretlerinin bu yük-sek tavsiyelerini yorumlayamayýz. Ancak onlarý bireriksir olarak kabul ederiz ve sonuna kadar da öyle deðer-lendirilmesini isteriz.

Alâeddin Attâr Hazretleri, hanefi mezhebindenolup pek çok insanýn sapýk fikirlerinden kurtulmalarýnavesile olmuþtur. Kendisi çok güçlü ikna kabiliyetinesahiptir. Sohbet konusunda titizdi; "Birbirinize sýðýnýnher iþte yolunuz, ölçünüz Ýslam olsun. Ölçüleri yerinegetirmek azminden geri dönmeyiniz. Sohbet, önemli birsünnettir. Bu sünnete uyunuz, genel ve özel olarak soh-bete devam ediniz. Eðer bu yolda sebat ve istikametgöstererseniz, bir anda büyük derecelere kavuþursunuz.Halinizin sürekli yükseliþ üzere olmasý lazýmdýr."

Feyz konusunda da þöyle buyururlar; "Mürþidinemri ile mürþidin sevgisinin dýþýnda kalp herþeydensýyrýlýrsa ve mürþidi sevmeye engel teþkil edecek þeyler-den kurtulursa kýsaca mürþidin sevgisi, müridinkalbinde yer tutarsa, iþte o zaman müridin kalbi ilahifeyzi almaya uygun hale gelir. Þunu unutmamakgerekir ki kusur, feyizlerde deðildir. Kusur, feyze talipolan, onu isteyen müriddedir. Mürþid ile mürid arasýn-daki engeller kalktýðý zaman, mürþidin himmeti öyle birhale ulaþýr ki müridin onu anlatmasý, anlamasý mümkündeðildir."

O son zamanlarýnda da sohbetlerini; rýza, vecd,aþk, þevk ve dostluk üzerine gâh hikmet ve gâh da duaolarak insanlýða sundular.

Alaeddin Attar Hazretleri: "Hedefe, sadecemürþidin muhabbeti ve rýzasý ile ulaþýlabilir. Bu nedenlemüridin ilk görevi, mürþidini memnun etmesidir. Ziramürid için mürþid kapýsýndan baþka bütün kapýlarkapalýdýr. O halde mürþide teslim olmaktan baþka çýkaryol yoktur. Zaten mürid, iradesini mürþidine ve Hakk'ateslim edendir." Düþüncesine sahip olduðu için Þah-ýNakþibend Hazretlerine tam anlamýyla baðlanarak tes-

lim olmuþtur.Son anlarýnda Þah-ý Nakþibend Hazretlerinin

ruhaniyetiyle epeyce söyleþerek, irtihallerinin iþaretinivermiþlerdir. Buhara yakýnlarýnda ki Çaganiyan (veyaNevçaganiyan) köyünde topraða verildi.

Seyid Þerif Cürcani, Muhammet Parisa, Yakub-iÇerhî gibi alimler ve veliler Alâeddin Attâr Hazretleri'nintalebesidir. Bunlardan baþka pek çok kimseler onunvasýtasýyla hidayete kavuþtu, baþkalarýný yetiþtirecekirþad makamlarýna yükseldi.

Vefatlarýndan evvel, talebelerinden biri þöyle birrüya gördü "Büyük bir otað kurulmuþ. Otaðda peygam-ber efendimiz de bulunuyordu. Alaeddin AttarHazretleri ile hocasý Bahaeddin-i Buhari hazretleri deotaðýn yanýnda duruyor ve içeri girip PeygamberEfendimizi görmek istiyorlardý bir ara Bahaeddin-iBuhari içeri girdi ve bir müddet sonra sevinç ile çýkarakbuyurdu ki: "Bize, kabrimizin yüz fersah mesafesinedefnedilecek her müslümana þefaat etmemiz ihsan edil-di. Alâeddin Attâr'ada kýrk fersah mesafedekilere þefaatihsan edildi. Bizi sevenlere ve ihlas ile baðlýlýk gösteren-lere de, bir fersah mesafede olanlar ihsan edildi." (1 fer-sah 6 kilometredir)

Hicretin 802/Miladi 1399 senesinin receb ayýndaRahmet-i Rahman'a nail olmuþtur. Silsilelerinde;"Piþuva-i Hakk Þeyh Alâeddin Attar-ül Buharý Rû Peri"diye anýlmýþlardýr.

Þah-ý Nakþibend Hazretleri kendilerinin kabr-iâlilerine yüz fersah mesafedekilere, Alâeddin AttârHazretlerinin de kýrk fersah mesafedekilere þefaatemuktedir olduklarýný beyan etmiþlerdir. Cenab-ý Hakkcümle ümmet-i Muhammedi ve ihvan-ý kiramý þefaat-lerine nail eylesin. Amin.

KAYNAKLAR- TDV Ýslâm Ansiklopedisi, c. 2, s.319-320.- Ýslâm Alimleri Ansiklopedisi, c.11, s.265-271- Evliyalar Ansiklopedisi s. 438- Nefahat'ül Üns s. 428- Hadikat'ül Evliya s. 70- Rehber Ansiklopedisi c. 1, s. 166- Sahabeden Günümüze Allah Dostlarý c. 7, s. 293-299- Adab, Muhammed b. Abdullah Hânî, s. 84

Kasým-Aralýk 2000 23

"Hakikat, zenginliðin

gösteriþinden korkmak

ve titremek gerektirir.

Zenginlik taslamamalý,

Allahu tealanýn

verdiðine þükret-

melidir.”

Page 13: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

mercimekli çorbayý götürüp, "Teyzeciðim!.. Annem tat-manýz için gönderdi.." diye taþýdýðýmý hatýrlarým. Bütünaileler birbirlerine, piþirdiklerinden ikram ederlerdi,"birazda bizimkinden tadýnýz" diye... Ve böylece bütünbir mahalle hep beraber Ramazan idraki içinde olurlar,onu birlikte kutlarlardý.

Ramazan hazýrlýklarý, sabrýn, sükunetin, feragatin,açlýðýn ne demek olduðunu anlayýþýn, bir büyük emreuymanýn hazýrlýðý olduðu için fevkalade mühimdirinsanlýðýn yapýsýnda.

Türk töresinde Türk ailesi, Ramazan ayýna daimaözenle hazýrlanmýþ ve Ramazan'ý "bereket ayý" olarakgörmüþtür. Ramazan sofralarý gerçekten bereketlisofralardýr, Ramazan ikramlarý da bereketli ikramlardýr.Hepinize hayýrlý Ramazanlar ve bereketli sofralar diliyo-rum...

ORUÇ GÜNLERÝBugün, Ramazan ayýnýn arefesi... Yarýn, bir aylýk

oruç günleri baþlayacak. Ay takvimi'ne göre Ramazan,Recep ve Þaban aylarýndan sonra gelen ve Þevvalayýnýn birinci günü biten bir takvim süresidir.

Bu ayda tutulan oruç, Ýslamda ki beþ þarttan birisiolarak kabul edilir. Ama Ýslam'la baþlamýþ bir adetdeðildir. Ýslam'dan evvel de oruç, insanlýk için çeþitli tarzve sürelerde vardý. Hýristiyanlýkta vardý, Museviliktevardý, Budizmde vardý... Deðiþik þekillerde hep vardý.Bütün oruçlarýn hepsinde hedef, elbette ibadet gayesidaima baþta olmak üzere, "insanýn kendi nefsini terbiyeetmesi", isteklerini kendi iradesiyle frenlemesi; yemeðekarþý arzusu olduðu halde yememesi, susadýðý halde suiçmemesi; Velhasýlý, vücudunun ve nefsinin bütün arzu-larýný tahdit etmesidir.

Bu tahditten maksat, insanýn; kendisi gibi diðerinsanlarý da idrak edebilmesidir. Bütün hayatý boyuncaservet içinde yüzmüþ ve açlýðýn ne demek olduðunubilmemiþ bir insanýn ancak oruç tuttuðu zaman açlýðýanlamasý mümkündür. Ekmek fýrýný önünden geçerkenekmeðin o mis gibi kokusu burnuna gelen zengin,fukaranýn bütün bir sene o kokuyu nasýl duyduðunu,ancak oruçluysa anlayabilir. Bütün sene boyuncasofrasýnda kuþsütü bile eksik olmayan insanýn bir aysureyle kendi nefsine sýnýr koyarak o nimetlerdenmahrum kalabilmesi oruç sayesindedir. Ayný zamandaoruç, insanýn bütün vücudunun en baþta da hazýmcihazýnýn dinlenmesi demektir. Bütün bu sebeplerle ruhisükuneti bulan insan, oruç ayýný ibadetlerle süslemekte-dir. Orucun manevi fazileti; insanýn insaný sevmesine,

insanýn insana dost olmasýna ve karþýsýndakinin sýkýn-týlarýný anlayarak ona yaklaþabilmesine imkan ver-mesindedir. Oruçlunun her davranýþý diðer bir oruçlutarafýndan anlaþýlabilir, çünkü ikisi de ayný halet-iruhiye içindedirler.

Türk töresinde oruçla beraber geliþtirilmiþ çokgüzel fýkralar da vardýr. Oruç, Türk sosyal hayatýnýnayrýlmaz bir unsurudur. Hatýrýma gelen bir "BabaErenler" fýkrasýný anlatayým:

Baba Erenler oruca niyetlenmiþ. Fakat bir müddetsonra çok susamýþ. Su küpünün baþýna geçerek maþra-payla içerken, yeniçeri aðasý dikilmiþ tepesine:

"Ramazan geldi, neredeyse gidiyor. Yapýlýr mý buseninki?.." demiþ. Baba Erenler aðanýn yüzüne dikkatlebakmýþ ve cevap vermiþ:

"Ramazan bu sene gider, seneye yine gelir. BabaErenler giderse bir daha gelmez!.."

Bunun gibi nice güzel fýkralar, nice güzel fýkralarýnsohbetleri;iftardan sonra verilen "diþkirasý" hikayeleri,hepsi de Türk töresinin getirdiði zarafet ve zekapýrýltýlarýdýr. Sözlerimi Yahya Kemal Beyatlý'nýn"Atikvalide'den Ýnen Sokakta" isimli þiiriyle bitirmekistiyorum:

Ýftardan önce gittim Atikvalide semtine,Kaç defa geçtiðim bu sokaklar bugün yine,Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti"Bir tatlý intizâra çevirmiþ sükuneti;Semtin oruçlu halký, süzülmüþ benizliler,Sessizce çarþýdan dönüyorlar birer birer;Bakkalda bekleþen fukarâ kýzcaðýzlarýAz çok yakýnda sezdiriyor top ve iftarý.Meydanda kimse kalmadý artýk bütün bütün;Bir top gürültüsüyle bu sahilde bitti gün.Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,Bir nurlu neþ'e kapladý kerpiçten evleri.Yârab nasýl ferahtý bu âlem, nasýl temiz!Tenhâ sokakta kaldým oruçsuz ve neþ'esizYurdun bu iftarýndan uzak kalmanýn gamýHadsiz yaþattý rûhumu bir gurbet akþamý.Bir tek düþünce oldu tesellî bu derdime;Az çok ferahladým ve dedim kendi kendime:Onlardan ayrýlýþ bana her an üzüntüdür;Mâdem ki böyle duygularým kaldý, çok þükür."

Sevgili Okuyucular;Mübarek Ramazan ayýnýzýn neþ'e dolu ve

sofralarýnýzýn bereketli olmasýný niyaz eder, hepinizesaygýlar sunarým.

24 Kasým-Aralýk 2000 Kasým-Aralýk 2000 25

Somuncu Baba Kültür

RAhmed Aydýn BOLAK

amazan, takvimin ayýn hareketine göre ter-tiplenmesi suretiyle bulunan aylardan dokuzuncusununismidir. Bu ay, Ýslamiyette "Oruç Ayý" diye anýlýr.Ramazan ayýna girerken ailelerin hazýrlýklarý...

Evlerimizde buzdolabýnýn, elektrik fýrýnýnýn, petrolgazýyla çalýþan fýrýnýn veya elektrikle çalýþan diðer alet-lerin olmadýðý zamanlarda ramazanlarý yaþadýðým için,deðiþik hatýralardan söz etmek istiyorum:

Meselâ; yaz ramazanlarýnda bizim için en kullanýþlýyer, yemeklerimizin, sularýmýzýn ve meyvelerimizinsoðuk tutulduðu kuyumuzdu. Kuyuya iple sallandýrýlanyiyecekler ve meyveler iftar zamanýna doðru oradançekilir ve kuyunun saðladýðý serinlikten istifade edilirdi.Yahut; daðlardaki karlarý batýrarak bir hayvanýn üzerineyükleyen ve testereyle kesip sokak sokak satan

"karcý"dan alýnmýþ kar ile yapýlmýþ haþlama su, yaz gün-leri ramazanýnda sofranýn serinleticisi olurdu.

Kýþ ramazanlarýna ise evler baþka türlü hazýr-lanýrdý. Tabii, kýþ ramazanlarýnýn yiyecekleri de, giye-cekleri de, içecekleri de deðiþikti. Kýþ ramazanlarýndahâkim yemek, et, kavurma ve böreklerdi. Biraz evvelsöylediðim gibi, fýrýn olmadýðý için, analarýmýz gecesahurda kalkarak bize ve ev halkýna börekleri mangalüzerinde piþirip, sýcak sýcak verirlerdi. Þimdiki hanýme-fendilerin rahatý onlarda yoktu!.. Turþularý, reçelleri,tarhanalarý, bulgurlarý, kuskuslarý evde hazýrlarlardý.

Ramazan yaklaþýrken ev kâmilen temizlenir,"Ramazan temizliði" yapýlýrdý. Ayrýca Ramazan, "misafirdavet etme ayý" olduðu için, her aile, hâl ü vaktine göremutlaka bir baþka aileyi iftara davet ederdi. Çocuk-luðumda, Ramazan'ýn ilk günü evde piþen çorbanýnelime bakýr tasla verildiðini ve komþularýmýza hamurlu

Somuncu BabaKültür

Page 14: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 200026

Somuncu BabaEdebiyat

18. Anun ol pend-i irþâdý biliþ kýldý kamû yâdýKi her ubbâd u zühhâdý tapusunda püser kýldý

Onun irþad edici öðütleri bize yabancý olan herþeyi dost haline getirdi. O bütün âbit va zâhitlerikapýsýnda hizmetçi kýldý.

19. Anun evsâfý eltâfý tutubdur kamû etrâfýCihâd u adl u insâfý cihâna ser-teser kýldý

Onun özellikleri en güzel en hoþ en latif yönleri hertarafa mâlum olmuþtur. Her yerde bilinmektedir. Onundoðruluðu adalete dayanan gayreti dünyaya hakimolmuþtur. (Her yerde baþtan baþa onun çabalarýhissedilir olmuþtur).

20. Meþâyih-i dünyerde boldur velî þeyhü'þ-þüyûh oldur

O gösterdüði hak yoldur ki fark-ý hayr u þer kýldý

Dünyada þeyhler çoktur, lakin þeyhlerin þeyhiodur. Onun gösterdiði Hak yolu hayýr ile þerri ayýrdý.

21. Mubassýrlar o dildârý görüben kýldý ikrârýMeger kim þekk ü inkârý ana key bî-basar kýldý

Hal ehli olanlar Allah dostunu görünce onunbüyüklüðüne þüphe gözüyle bakmayý mümküngörmediler.

22. Þuna kim hak fehm virmez bu sýrra aklý hiç irmez

Ýþitmez hakký vü görmez kimi kim kör ü ker kýldý

Allah'ýn anlayýþ vermediði insanýn bu sýrra aklýermez. Zira Allah'ýn kör eþek kýldýðý kimsenin hakkýgörmesi ve iþitmesi beklenemez.

23. Tutuben Hâlika yüzin Rasûlün izledi izinAmel baðýnda kendözin dýraht-ý bâ-semer kýldý

Yüzünü, yönünü yaratana yönelterekRasulullah'ýn yolunu izledi. Allah'ýn rýzasýný gayeedinerek Allah Rasûlünün sünnetinden ayrýlmadý.Kendisini ibadet bahçesinde meyveli bir aðaç halinegetirdi.

24. Baþýnda taç idüp ahdi geyüben hýrka-i cehdiRidâ-ý hizmet ü zühdi beline hem-kemer kýldý

Sözü (Kur'ân'ý) baþýnda taç edip gayret hýrkasýnýgiyerek, hizmeti omzuna hýrka, takvayý da beline kemerkýldý.

25. Koyuben bahs ü akvâli kazandý hayr-ý ef'âli Melekler gibi âmâli cihanda ol beþer kýldý

Sözlerin geçici büyüsünü terk edip iþlerin hayýr-lýsýný kazandý. Ancak meleklerin yapabileceði o muaz-zam iþleri bu dünyada onun gibi bir insan baþardý.

26. Çü dört erkân-ý beþ hissi kodu ol ilm ü hilm issi

Dürüþdi aklýna nefsi zebûn ol þîr-i ner kýldý

O ilim ve hilm sahibi zat dört erkaný beþ duyuyuterk edince aklýyla sebat ederek aziz nefsini bir erkekaslan haline getirdi.

27. Þu sözin sýrrýný anla anun ahvâlini tanlaKi ol her ahþamý tanla kamû þâmý seher kýldý

Þu sözün sýrrýný anla, onun derinliðini idrak et. Zirao söz her karanlýðý aydýnlatarak, bütün akþamlarý saba-ha ulaþtýrdý.

28. Hemîþe gündüzin sâim olurdý gîceler kâ'imBu resme tâati dâ'im müdâm ol gerçek er kýldý

Daima gündüzleri oruçla, geceleri ibadetle meþgulolurdu. Bu adet üzere (bu usulle) daim ibadet etmeyi(bu ibadeti devamlý kýlmayý) gerçek bir mana eri olan ozat yapabildi.

29. Helâlden kesb edip yerdi kamû vakfa haram dirdi

Yimedi aguyu yerdi gýdasýn çün þükür kýldý

Rýzkýný helalinden ayýrýp yerken her türlü vakýfmalý yemeyi kendine haram kabul ederdi. Þüpheliþeylerden kaçýnýrdý. Vakýf malý yemektense zehiryemeyi tercih ederdi. Yiyecek bir þey bulamayýnca"þükrü" kendine gýda edinirdi.

30. Kaný ol kâni ü sâbir azîz ü þâkir ü zâkir Zehî key assýlu tâcir ki her yükin güher kýldý

Hani o kanaatkar, sabýrlý, aziz, þükreden ve daimaAllah'ý zikreden zat nerede? O her yükünü mücevherkýlan güzel tüccar nerede?

31. Tevekkül kýldý ol hoþ-hû yimedi rýzkiçün kaygu

Tama' hýrs okýna karþý kanâatdan siper kýldý

Allah'a tevekkül kýldý, o güzel kokulu zat rýzk içinkaygýlanmadý. Tamah ve hýrs ateþine karþý kanaattankendine siper kýldý (perde çekti).

32. Harâma bakmadý hergîz azabýn fikr idüben tiz

Helâlden eyledi perhîz hesâbýndan hazer kýldý

Haramdan doðacak azabýn (kederin-acýnýn)endiþesinden dolayý asla harama bakmadý. Helaldenbile ölçülü bir þekilde yararlandý. Hesabýndan sakýndý,ölçüsüzlükten ve aþýrýlýktan kaçýndý.

33. Ne mâl ü milkeke kaldý ne zevk ü þöhrete daldý

Ne begler bahþiþin aldý ne meyl-i sîm ü zer kýldý

Ne dünya malýna mülküne meyletti ne de zevk veþöhret endiþesine daldý. Ne makam sahiplerinin ihsan-larýna tenezzül etti. Ne de gümüþ ile altýna ulaþmaarzusuna kapýldý.

34. Kodý mahlûký ol âþýk gözetdi çehre-i HâlikNe dünya sevdi ol sâdýk ne ukbâya nazar kýldý

O Hak aþýðý dünyaya ait her þeyi terk etti ve ancakHakk'ýn rýzasýný gözetti. O sadýk dost ne dünyayý sevdine de ahirete gözünü dikti. O'nun cemalini görmektenbaþka her þeyi bir kenara itti.

35. Kani ol vâiz ü nâsih hamîd ü hâce vü sâlih Anýn þerhini bu þârih bilin key muhtasar kýldý

Hani o nasihat eden, hamd eden üstad ve salihkiþi nerede? Onun þerhini bu þarih muhtasar kýldý. Ozatýn hayatýný þerh eden bu kiþi bilesiniz ki bu þerhioldukça kýsa yazdý.

36. Kemâl Ümmî okur aðlar anun mersiyyesin her bâr

Ne kim biz dedük ol dildâr hezâran ol kadarkýldý

Kemal Ümmî her zaman onun mersiyesini okur,aðlar. Öyle ki bizim baþtan beri söylediðimiz binlercehususu o gönül ehli zat gerçekleþtirdi.

37. Ne var tolundýsa hurþîd bi-hamdi'llâh kim ol mürþîd

Muzaffer hazretin tecdîd makâmýnda kamerkýldý

Allâh'a þükrolsun ki güneþin doðmasý gibi (Allâh'ýnyardýmý ile) o mürþid, o muzaffer zâtýný tecdîdmakamýndaki ay kýldý, zamanýn sahibi oldu.

38. Nebînün hicretinden bil sekizyüz onbeþinci yýl

Berâat dûninde ol fâzýl bu menzilden sefer kýldý

O erdemli, faziletli insan bilin ki bu dünyadan hicrî815 yýlýnýn Berât gecesinde Hakk'a ulaþtý.

39. Hiç öldü sanman ol pîri bilün kim diridür diri

Zihî merhûm yol þîri ki meydânda hüner kýldý

O mübarek pîri sakýn öldü sanmayýn, bilin ki odiridir. Allah'ýn rahmeti üzerine olsun. O ne güzel biryoldaþtý. Yol aslaný bu meydanda nice hünerler göster-di.

*Yrd. Doç. Dr. Cemil GÜLSERENGeçen Sayýdan Devam

*Kocatepe Ünv. Uþak Eðitim Fak. Dekan Yardýmcýsý

BibliyoðrafyaARMAÐAN Mustafa, Ýstanbul Armaðaný, Fetih va Fatih Yay., BüyükþehirBelediyesi, Ýst. 1995. Büyük Türk Klasikleri, Ötüken-Söðüt C. III, Ýst. 1986, s. 39GÜLSEREN Mehmet,CENGÝZ M. Ali,ADIGÜZEL Yüksel, Somuncu Baba,ÞeyhHamîd-i Velî, Ank. 1965KARAHAN Abdulkadir, Ýslâmî Türk Edebiyatýnda Kýrk Hadis, Ýstanbul Üniv.Edeb. Fak. Yay. No: 587, Ýst. 1954KOCATÜRK Vasfi Mahir, Tekke Þiiri Antolojisi, 2. basým, Ank. 1968KÖPRÜLÜ M. Fuat, Türk Edebiyatý Tarihi, 2. basým, Ýst. 1981PALA, Ýskender, "Kemal Ümmî" Türk Dili ve Edebiyatý Ansiklopedisi C V, Ýst. 1982SARIÇÝÇEK Ramazan, Kemal Ümmî: Hayatý, Sanatý ve Divaný(Ýnceleme-Metin),Ýnönü Üniv. Sos. Bilm. Enst. (Yayýnlanmamýþ Doktora Tezi), Malatya 1997

Somuncu Baba Edebiyat

27Kasým-Aralýk 2000

Page 15: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Fotoðraf: Aslan Tektaþ/Darende-2000

Page 16: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 200030 Kasým-Aralýk 2000 31

Somuncu Baba EkonomiSomuncu BabaEkonomi

Mustafa ÖZELEkonomist-Yazar

Batý dünyasýnda hýzlageliþmekte olan sanayiler-den birinin "liderlik sanayii"

olduðunu söylemek yanlýþ olmaz.Adam baþý "liderlik sanatý" ile alâkalýkitap ve dergiler görüyoruz. Herkeskendine göre liderlik kurallarýsýralýyor. Bu iþ için Atilla, CengizHan, Napolyon ve daha nice tarihiþahsiyet iþportaya dökülüyor.Acaba gerçekten iþe yarar bir sonuçelde ediliyor mu?

Ünlü iþ idaresi hocasý PeterDrucker'a sorarsanýz, bütün bu li-derlik masallarý beyhudedir. "Buyüzyýlda üç büyük liderimiz oldu,"diyor, "Hitler, Stalin ve Mao. Yolaçtýklarý tahribatý hepiniz biliyor-sunuz!" (Fortune, 21 Þubat 1994)

London Business Shool iktisatprofesörlerinden John Kay, iki yýlönce son derece ilginç bir kitapyayýnladý: Foundations of

Corporate Success: How BusinessStrategies Add Value. Türkçesi:Þirket Baþarýsýnýn Temelleri: ÝþletmeStratejilerinin Deðer Katma Tarzlarý.Kay'e göre, þirket stratejileri üzerineyazýlanlarýn çoðu, kocakarý ilaçlarý-na benziyor. Bu tehlikeli modadanyakayý kurtarmadýkça gerçekten iþeyarayacak fikirlere ulaþmak çok zor.

Her þeyden önce, baþarý içinbir kýstasýmýz olmalý. Mesela þirketölçeði, Pazar payý veya sermayegetirisi gibi. Hocamýza göre, bun-larýn hiç biri esas alýnmamalý.Önemli olan katma deðerdir: Þirkethasýlasýnýn deðerinin, kullanýlanham madde, sermaye ve iþçilikmaliyetlerini geçme marjý. Bukritere göre Glaxo, Benetton,Reuters, Petrofina, Kwik Save veGuinness gibi Þirketler Avrupasanayiinin yýldýzlarýdýr. Bunlarakarþýlýk, Phillips son yýllarda negatif

katma deðer yaratmakta, yani mev-cut sermayesini yok etmekte,amiyane tabirle "ceptenyemekte"dir.

Kay'in ilkesi þu: Laf ebeliðiyapmayalým. Bütün þirketler içingeçerli hiçbir sihirli formül yok. Herþirketin rekabetçi üstünlüðü, tanýmgereði, kendine özgüdür vebaþkalarýnca taklit edilemez. Þayetedilecek olursa, kýsa zamanda boþaçýkar. Kafayý "vizyon" ve "liderlik"dalgalarýna takmak yerine, þusoruyla uðraþmalýyýz: "Nasýl farklýolabiliriz?"

Bu soruya verilecek cevaplar,her þirketin kendi içinde, onun endeðerli gerçek veya potansiyelüstünlüklerini teþhis etmek suretiylebulunacaktýr. Bu "ayýrdediciyetenekler" dört geniþ kategoriyeayrýlabilir: Birincisi, yenilik (icat)yapmaktýr. Nazik bir avantajdýr bu,çünkü rakipler tarafýndan kolaylýklataklit edilebilir. Ýkinci ve dahasavunulabilir bir yetenek þöhrettir:Saðlam markalarda ifadesini bulanbir özellik. Üçüncü bir yetenekstratejik aktiflerdir, hükümetlerceverilmiþ tekel haklarý gibi. Dördüncüve en kritik yetenek ise þirketmimarisidir: Þirket ile çalýþanlarý,müþterileri ve tedarikçileri arasýndakurulan baðlar.

Mimaride en temel özellik,üsluptur; yani, bütün ile parçalararasýndaki iliþkinin ahengi. Þirketmimarisinin de merkezinde, iliþkilerüzerinde kurulu istikrarlý birsözleþmeler aðý; veya katýlýmcýlararasýnda, onlarýn birbirlerine karþýdavranýþlarýna yön veren örtük biranlayýþlar aðý yer almaktadýr. Busözleþme ve anlaþmalar uzun birzaman boyunca, katýlýmcýlar arasýn-daki "oyun" tekrar tekraroynandýkça pekiþir. Oyuncular bir-birleriyle iþ yapmaya devam ede-

Sirket Mimarisi cekleri kanaatine sahip olacaklarýn-dan, bu bilgi bencil fýrsatçýlýðý cay-dýracak, karþýlýklý uzun vadeli fay-danýn ortaya çýkmasýna yardýmcýolacaktýr.

Kay'e göre, þirket mimarisi,"olaðanüstü insanlarý bir arayagetirmek suretiyle deðil, çok olaðaninsanlarýn olaðanüstü biçimlerdeicraat yapmalarýný mümkün kýlmaksuretiyle olaðanüstü bir organizas-yon meydana getirir." Bunu en iyiuygulayanlar, tahmin edilebileceðigibi, genelde Avrupa'da Almanlar,Pasifik'te ise Japonlardýr. Kýsa-vadeciliðin kendilerini ayartmasýnafýrsat vermemekte ve þirketin uzun-vadeli çýkarýný kollamaktadýrlar. Kazgelecek yerden tavuk esirgenmez.

ÞÝRKETLEÞME VE GELECEK

Hiçbir þey boþlukta durmaz vehiçlikten hiçbir þey doðmaz. Þiirinveya mimarînin gelenekle ne kadar-baðlantýsý olmalýysa, iktisadisahadaki atýlýmlarýn da o ölçüdegelenekle baðlantýsý olmak gerekir.Aksi halde, suda yüzen aðaçlar gibi,topraða kök salmayan teþebbüslerkýsa zamanda sürüklenip giderler.

Prof. Sabri Ülgener'e göre,onbeþ ve onaltýncý asýrlarda Ýraniçlerinden Güneydoðu ve OrtaAnadolu'nun kervan yollarýna kadaruzanan geniþ bir saha üzerinde vehem de en ileri anlamda bir "ticaretkapitalizmi" mevcut iken, bununüretimi kamçýlayamamasý ve(Avrupa'dakine benzer) bir sanayikapitalizmine dönüþememesi baþlý-ca iki sebepten kaynaklanýyordu: 1.Rantabilitede geri kalýþ; 2. Sermayeortaklýðýnda ve teþkilatlanmada (þir-ketleþmede) gerileyiþ. Prof. HalilÝnalcýk'ýn (þu anda Ukrayna sýnýrlarýiçinde bulunan) Kefe Limaný güm-rük defterleri üzerinde devametmekte olan çalýþmalarý, ayný asýr-larda Anadolu'nun Karadenizüzerinden Rusya, Polonya ve Baltýkbölgesine muazzam miktarda

mamûl mal ihraç ettiðini göstermek-tedir.

Ýki yýl önce Türkiye'yi ziyaretetmekte olan Seyyid Hüseyin Nasrile sohbet ederken, kendisineJaponlarýn maddi alandakibaþarýlarýný neye baðladýðýný sor-muþtum. Cevabýnda, maddibaþarýlarda bile gelenekle kurulanbaðýn öneminden ve bu bahiste"Japon geleneðinin diridamarlarý"ndan söz etmiþ, fakatmeseleyi somutlaþtýrmaya fýrsat bul-madan sohbet kesilmiþti. Eðeryanýlmýyorsam, Japonlarýn gelenek-lerinde Batýlýlarýnkinden farklý (hattaonlara zýt) unsurlarý yok etmek ye-rine, o unsurlara dayanarak Batýyadirendiklerini ve sonuçta en az onlarkadar "baþarýlý" olduklarýný söyle-mek istiyordu.

On dokuzuncu yüzyýl Japon iþhayatýna göz attýðýmýzda, rekabet vekâr güdüsünden, bunlarýn oluþtur-duðu iktisadi bireycilikten ziyadekamu yararý ve imparator içinfedakârlýk, yurtseverlik coþkusu gibiözelliklerin daha aðýr bastýðýnýgörüyoruz. Batý bencilliðinin yerini,"ülkeye borcunu ödeme" duygusualmýþtý. Byron K. Marshall'ýn ifade-siyle, "Meiji iþ hayatýnda her nekadar özgüven, bireysel giriþimcilikve baðýmsýz eylem çok yüceltilmek-teydiyse de, kâr güdüsü, maddiservetin rekabetçi takibi ve iktisâdibireycilik doðmasýna esas olan diðerunsurlar her zamanki gibi küçüm-senmekte ve karþý çýkýlmaktaydý.Onlarýn yerine yurtseverlik coþkusuve kamu yararý için fedakârlýkarzusu konmaktaydý."

Meselâ, on dokuzuncu yüzyýlýnönde gelen giriþimci ve düþünür-lerinden biri olan Þibusawa'ya göre,insanlar birbirleriyle rekabete gi-riþmemeliydiler. Toplum içinde birarada olabilmek ve "ülkeye borcunuödeyebilmek" için kiþisel baðýmsýzlýkve kendine-dayanma düþüncesineterk etmeli, bencilliði tamamen bir

yana atmalýydýlar. Morimura ise,insanlarýn toplum içinde karþýlýklýbaðýmlýlýklarýna dikkat çekerek, biriþ adamý olarak her zaman ilkgörevinin "Toplumdan aldýðý men-faatlere karþýlýk minnettarlýðýný ifadeedecek tarzda davranmak"olduðunu söylüyordu. Kinbara,ömür boyu Ikko tarikatýnýn derviþ-lerini taklit etmiþti. Ikko, sadelik vesamimiyet (ihlas) demekti. FakatKinbara, derviþler gibi Buda'yýdüþünmek yerine, "ihlas içindeülkenin hayrýný tasarlamakla"geçiriyordu günlerini.

Japon iktisat geleneðinin ikincibir diri damarý, ticaretin horgörüldüðü Tokugawa asýrlarý (1601-1868) boyunca, az sayýdakiticaret/sanayi þirketinin ciddi birergeleneðe sahip olmalarý ve bütünolumsuzluklara raðmen bunudevam ettirmiþ olmalarýdýr. Bu þir-ketlerden biri Mitsui, bir diðeriSumitomo'dur. On altýncý yüzyýldadin adamlýðýndan dönme bir þifalýbitkiler hekimi tarafýndan kurulanSumitomo þirketi 1945 yýlýna kadarticaretten uzak durmuþtu. Çünküþirketin kurucusu, ticareti kýsýr vespekülatif bir faaliyet olarak görmüþve varislerinin "bu nefret edilesi iþebulaþmamalarýný" vasiyet etmiþtiOnlar da tam 350 yýl bu vasiyeteuymuþ, ancak Ýkinci DünyaSavaþýndan sonra iþsiz kalan çoksayýdaki iþçilerinin istihdamý içinmecburen ticarete dalmýþlardý(Sumitomo'nun sadece ticaret þirke-tinin þu anki yýllýk cirosu 150 milyardolarýn üzerindedir!)

Mitsui ise 1673'te MitsuiHaçirobei tarafýndan kurulmuþtu.Kurucunun 1694 yýlýnda irâde ettiðikurallar bugün halâ þirketinanayasasý mesabesindedir. On üçmaddelik bu anayasanýn, bugüncirosu 180 milyar dolarý aþan þir-ketin gelenekle kurduðu baðýn biriþareti sayabiliriz.Bkz. Yöneticilik Dersleri, Ýz Yay. Ýstanbul 1997

Page 17: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 2000 33Kasým-Aralýk 200032

Somuncu BabaSempozyum

Ýslam Düþüncesinin merkezini Allah teþkil eder.Çünkü Ýslam düþüncesi yaratýcý düþünceyi kabuleder. Âlem yaratýlmýþtýr; yaratanda yüce Allah'týr.

Her þey onun sanatýnýn eseridir. O, âleme her anmüdahele etmekte, yaratmasý bütün anlarda devametmektedir. Diðer taraftan Yaratýcý’nýn âlemde var ettiðiher varlýkta mevcut hikmetler insan tarafýndankeþfedilmekte ve Yaratýcý ve kul münasebetini belirginhale getirmektedir. Böyle bir düþünce, âlemin yaratýcý’-dan gene O'na doðru gitmekte olduðunu kabul etmek-te ve her türlü faaliyetin bu çerçeve içinde ele alýnmasýnýgerektiðini ifade ediyor... O halde, her faaliyet, Allah'agidiþin görüntüsünü vermekte O'ndan eser taþýmanýntecelli etmesine imkan hazýrlamaktadýr. Bu sebepten,insani her faaliyet bu düþüncenin eseri olarak kendinigösterir. Çiniye rengini veren sanatkar, yazýyý duvarlarazapteden hattat, Ýnce Minare kapýsýna âyetleri hâk edenusta, kubbeleri ve minareleri yükselten mimar,Yaratýcý’nýn insanda mevcut düþüncesini gösterdiði gibi,O'nun fertte var ettiði kabiliyeti de sergilemektedir.

Þair, "Garip ne aðlayýp gezersin burdaAðlatýrsa Mevlâm, yine güldürür."

Derken, bu düþüncenin istikametindedir. " Hak þerleri hayr eyler,

Zannetme ki gayr eyler,Arif onu seyreyler,Mevla görelim neyler,Neylerse güzel eyler,

Aþevlerini ve imarethaneler inþa edip çalýþtýranzihniyet ile kervan saraylarý bina eden fikriyatta Allahmerkezli düþüncenin örneklerini verirler.

Diðer taraftan, Ýslam düþüncesinde insanýn yeri;Yüce Allah'ýn halifesi olma makamý, gayesi de iyilikolunca, insandan kendisi ve çevresi için iyilikten baþkabir þey beklenemez.

Ýyi olan ferdin kendisine ve çevresine faydalý olan,doðru olan, gerçek olan, hakikat olan söz veyadavranýþtýr. Ýyi, ferdi Yüce Alah'a yaklaþtýran faaliyettir.

Bu yüzden Türk-Ýslam kültüründe, beþeri herfaaliyet bu istikamette þekil kazanmýþtýr; Kurulan bin-lerce "vakýf", insanlara, hayvanlara, bitkilere yapmakgayesiyle gerçekleþtirilmiþlerdir. Medrese veya okul,tekke ve hangah, hastane ve çeþme, kuþ saraylarý veimarethaneler ve benzeri bütün kurumlar insana iyilikyapmak için inþa edilmiþlerdir. Ýnsanýn ihtiyaçlarýný heryönden temin ederek onu mutlu kýlmak için faaliyetgöstermiþtir.

"Ýnsana iyilik yapmak" fikri, kendini devamlý kýl-mak için müesseleþme yoluna gitmiþ ve yukarýda ifadeedilen "vakýf" kurumlarý ortaya çýkmýþtýr. Hiçbir milletintarihinde, Türklerin tarihinde olduðu kadar, insana iyi-lik ederek onu mesut etmek yolunda vakýflar gibi birfaaliyet olmamýþtýr.

Ýnsan kendisi ve çevresi hakkýnda sahip olduðubilgi nisbetinde mutlu olur. Yani mutluluðu bilgisi ileorantýlýdýr. Çünkü, bilgi sevginin ilk kaynaðýdýr. Ýnsanbildiði, yakýndan tanýdýðý varlýklarý sever ve bu sevgiylemutlu olur.

Bu sebeple tasavvufta "Men arefe nefse hu fe kadarefe Rabbehu" denilmiþ, böylece, marifetullah YüceAllah'ý sevmek demek olan "muhabbetullah"ýn önünegeçirilmiþtir.

Bilginin sevgiyi ortaya çýkarmasý sebebiyle,Kur'anî düþünce, ilme ve ilim sahiplerine büyük önemvermiþtir. Zirâ, yaratýlýþýn ve kâinatýn sýrrýna vâkýf olan-lar, yüce yaratýcýnýn kudretini görür ve O'na yönelirler.

Prof. Dr. Hayrani ALTINTAÞA.Ünv. Ýlahiyat Fakültesi

Sosyal Hayatýmýzda Tasavvufve Hacý Hulûsi Efendi Bu þuurla O'na doðru giderken

kâinatýn sýrrýný keþfe çalýþýlýr veKâdir-i Mutlak'ýn kudretinitemaþa ederler. YüceYaratýcý’nýn kendilere neler lüt-fettiðini müþahede eder, hanginimetlerle donatýldýklarýný bilirve anlarlar. Ýþte o zaman, þairgibi,

"Yýldýzlý semalardakihaþmet ne güzel þey".

diye haykýrýrlar.

Kâinatýn sýrrý, bugün, fizik,kimya, biyoloji, astronomi,jeoloji, mineroloji gibi sosyalbilimlerle keþfedilmekte veYüce yaratýcý’nýn gücü vekudretinin ihtiþamý anlaþýlmak-tadýr. Bunu idrak eden ruhlar,aczini kavrayarak secdeyekapanýrlar.

Peygamberi ve Kur'anî düþünce, söz ve davranýþolarak insanlarýn iyilik içinde olmalarýný istediðindeniyiyi kazanma yollarý araþtýrýlýr. Ýhsanýn iyi olmasýnaengel olan bencilliðidir. Bencillik, ferdi, çýkarcý, kindar,öfkeli, inatçý ve dikkafalý yapmakta böylece, iyiliktenuzaklaþtýrmaktadýr. Bunlarýn tek sebebi istekleri bir türlübitip tükenmeyen nefistir. O halde iyi olmaya engelolan nefse hakim olmak gerekmektedir. Bunun için, biryol, teknik geliþtirilmiþtir. Bu yolun adý tasavvuftur.

Tasavvufî düþünce sistemi, nefse hakim olmayý,sonuç itibariyle "iyi" sýfatýný kazanmayý bir baþka ifadeile güzel ahlaký ve Peygamberi yaþayýþ tarzýný eldeetmeyi hedef alýr. Bunun dýþýnda her gaye meþrudur.

Ancak, daha öncede ifade edildiði gibi, tasavvufyüksek bir Kur'an kültürü ile felsefeyi yani düþünce sis-temini zorunlu kýlar.

Kur'an-ý Kerim Peygamberi ahlakýn umdeleriniihtiva eder. Kur'an kültürüne sahip olmaksýzýn, onuniçinde neler yazýldýðý bilinmeksizin tasavvufî ahlakasahip olmak mümkün deðildir.

Ýþte bütün dergah ve dergahlarda Kur'ani ahlakýtemin etmenin usul ve edebi öðretilmiþtir. Bu ahlak,Kur'aný esas olarak benimseyenler, halka hizmeti þiaredinmiþlerdir. Halka en iyi hizmet ise, ona ilmi irfaný

verecek müessesler inþa etmek-tir. Kur'anî ve tasavvufîdüþünce, bir taraftan, insanýruhen tedavi edip onu güzelahlaký kazandýrýrken, diðertaraftan da, iyi faaliyetlere itiphastahane, imarethane, çeþme,yol okul gibi maddi tedavi yol-larýna sevk etmiþtir.

Bu manada, tasavvufidüþünce, sosyal bir hayattamüspet bir yol oynayýp,Mevlanalar, Yunus Emreler,Hacý Bayram-ý Veliler, HacýBektaþ-ý Veliler, ErzurumluÝbrahim Hakkýlar yetiþtirmiþonlarý "gönül sultanlarý" yap-mýþtýr. Bunlar 'aþk erleri' dir.Yüce Allah'a ve onun yolunabaþ koymuþ, bu yolda insanlarýirþat ve eðitme görevini üstlen-

miþ pirlerdir. Onlarda halka hizmette baþka bir gayeyoktur; çünkü, halka hizmet, hakka hizmettir.

Bu aþk erlerinden biri, hicri 815’de vefat eden,Bursada’yken sattýðý ekmekler yüzünden SomuncuBaba diye anýlan, Þeyh Hamid-i Veli'dir. Nefsi terbiyetezkiye yolunda halka hizmet aþkýyla, Kayseri, Tebriz,Erdebili ve Bursa arasýnda seyahatler yapan SomuncuBaba, aslen Türkistanlýdýr. Haç görevini ifa ettiktensonra Darende'ye gelen Somuncu Baba, burada vefateder. Saðlýðýnda, buradaki dergahýnda pek çok insanýirþad ederek yetiþtirir. Ruhlarý ve akýllarý tenvir edenSomuncu Baba'nýn terbiyesi nesilden nesile intikalederek bu güne kadar gelir ve halen devam etmekte-dir.

Somuncu Baba dergahýndan feyz alan ve aþk eriolan Hulûsi Efendidir. Hacý Hulûsi Efendi'nin Divan-ýbaþtan baþa aþk, Mektûbât-ý da bu aþkýn tecelli ve teza-hürleridir.

Hayatýn gayesinin aþk, halka ve hakka hizmetolduðunu vurgulayan Hacý Hulûsi Efendi, benliktenuyanma gereðine iþaret eder.

"Uykudan uyan, dertlere boyan,Aþk oduna yan avare gönlüm." diyerek aþk

yolunun çetin bir güzergah olduðunu iþaret eder.

Aþk, davaya sadakati gerektirir. Öyle ki, davauðruna baþ verilir. Aþk yolu meþakkatlerle dolu çetin ve

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S)

Somuncu Baba Sempozyum

Prof. Dr. Hayrani ALTINTAÞ

Page 18: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 2000 3534 Kasým-Aralýk 2000

zorlu bir yoldur. O yolda dikenler vardýr. Ama þairindediði gibi , sonunda gülzare eriþilir;

N. F. Kýsakürek bunu þöyle dile getirir;"Rabbim, Rabbim, bildim neymiþ iþin Türkçesi,Senin aþkýn ateþtir, ateþin gül bahçesi."Hacý Hulûsi Efendi, bu aþk halini,

"Her seher aðla, su gibi çaðla,Rûz ü þeb aðla bi-çare gönlüm.

Durma yürü sen, kalma geri sen,Vergil ser-i sen dildare gönlüm." diyerek dile

getiren aþk yolunu anlatýr."Vergil ser'i sen" ifadesi dava adamýnýn sahip

olduðu aþk ahlakýna iþaret eder.

Gerçekten de Hacý Hulûsi Efendi, dava adamý idi.Bundan on iki veya on üç sene önce, Ankara ÝlahiyatFakültesine gelerek, Darende'de bir Ýlahiyat Fakültesiaçma teþebbüsünü hatýrlýyorum. Bizleri Darendeyehocalýða davet etmiþti. O, fakültede insanýna vermekistediði hemen her þeyi hazýrlattýðýný söylemiþti. Bununiçin önce manevi eðitimi vermek isteðiyle bir ÝlahiyatFakültesi açýlmasýný istiyordu. Bunun için þöyle diyor:

"Ýnsan ara bul, irfan ara bul,Dermen ara bul bi-mâre gönlüm."

Ýlim ve irfan insaný iyileþtirecek, güzelleþtirecek birçiçek gibi yapacaktýr.

O, bu husus þöyle dile getirir:"Gel gül ola gör, bülbül ola gör,Bülbül ola gör gül-zare gönlüm."......

Tasavvufi düþünce, Hacý Hulûsi Efendi'ye, halkahizmeti telkin etmiþtir. Halka hizmet Yüce Allah'ýn bir

emri olup ferdi O'na yaklaþtýrýr. Ancak, Halka hizmetiçin ben'den vazgeçmek gerekir. Bu, Allah'a yaklaþmak,O'nun ahlakýyla ahlaklanmak demektir. Bunun ilkbasamaðý fani lezzetleri terk etmektir. Aþaðýdaki mýs-ralarda bunu açýkça seziyoruz:

Soyunup varlýðýn derde düþ abdal ol,Hem hamule-i aþký al arkana hammâl ol.Nîdeceksin koy kamû fani olan lezzâtý.Sana imdâd edecek sâliha-i 'mal ol

Bu fenâ'.....................düþen eremez maksadýna.Lâ-mekanda bir mekan tut pür mülk ü mal ol.

Hafv-i Rabbani düþüp yaksýn ol dâm ile içini,Elif-i zîbâ iken servi buy-i dal ol.

Kadem-i dosta yüzün sür aðlayuben zâr zâr,Dost elime uçmaða zikrile perr ü bâl ol.

Nefs-i menhûsu katl farz-ý yakindir kullaraSende katl-i nefs edip þöyle ki Rüstem-i zal ol.

Nefsini çýkar HULUSÝ aradan dosta eriþ.Yek vücud, yek bezm, yek eþkel ol.

Hacý Hulûsi Efendi, Kur'ani düþünce yolunda idi.Sözlerinin ve davranýþlarýnýn kaynaðý, Kur'an ve sünnetidi. Kur'anýn tavsiyelerini tutarak nefsine hakim olmuþ-tu. Hacý Hulûsi Efendi, sadece aþký terennüm etmemiþ,ona sahip olmak için gerekli yol ve yöntemi de göster-miþtir. Þiirlerinde aþk ahlakýnýn kaidelerini belirtmiþtir.

Bu manada, Peygamber Efendimizin birhadisi ona yol göstermiþtir.

“Bir milletin efendisi, milletine hizmetedendir". Hacý Hulûsi Efendi, buna dayanarakyaptýðý hizmetlerle kavminin efendisi olmuþtur. Ýþteonun tavsiye ve telkinlerini dile getiren mýsralar:

Alemi sen kendinin kölesi, kulu sanmaSen Hakk için alemin kölesi ol, kulu ol

Nefsin hevâsý ile maðrûr olup aldanma,Yüzüne bassýn kadem her ayaðýn yolu ol.

Gararsýz hem ivazsýz hizmet her canlýyaKimsesizin düþkünün ayaðý ol, eli ol

Allah için herkese hürmet et de sev, sevil,Her göze diken olma sünbülü ol gülü ol

Ýncitme sen kimseyi kimseye incinme hem

Güler yüzlü tatlý dil her aðýzýn balý ol

Nefsine yan çýkýp tâ Kâ'be'yi yýksan dahi

Ýncitme, gönül yýkma, ger uslu ger deli ol

Güneþ gibi þefkatli, yer gibi tevâzu'lu

Su gibi sehâvetli, merhâmetle dolu ol

Gökçek gerek derviþin, saný yoksula baya

Suçlularýn suçundan, geçüp hoþ görülü ol

Varlýðýndan boþal kim, yokluða eriþesin

Sözünü söyle, gerçek HULUSÝ’ nin dili ol.

Kendine hakim olmanýn ilkyolu, ferdin kendini bilmesidir.Yaratýlýþtan beri insana telkinedilen fikir, verilen bilgi ve yapýlanikaz, kendi varlýðýnýn m e n þ e i ,bu âlemde yeri ve makamý venihayet yaratýcý karþýsýndaki duru-mudur. Hz. Adem'e verilen ilk bilgiler kendisinin kimolduðuna dairdir. Sokrat'a atfedilen "Kendini bil" sözü,Hz.Alinin "Sen kendini küçük bir þey mi sanýrsýn, sendebüyük bir âlem gizlidir" vecizesi ve daha nice dahabüyük zevatýn bu mealdeki sözleri, insanýn kendisinitanýmasý ve bilmesi yönündedir. Bu bilgi, kiþiyi Allah'agötürür; yaratýlýþýna uygun tarzda davranmayý saðlar.

Hacý Hulûsi Efendinin mýsralarýnda, insan, bircevherdir. Alemin özünü taþýyan büyük bir cevherdir.

Sendedir hükm-i Süleymân hâteminSendedir "ab-ý hayat ayn-ý demin.Hýzr ü Ýlyas sende Mesîhâ Âdemin Sendedir Âdem, demisin Âdem'inMazharýsýn sýrrý nefahtü demin.

Çar unsur bendine oldun esirSendedir âb-ý hayât ayn-ý deminHýzrü Ýlyâs sende Mesihâ deminSendedir Âdem, demisin Âdem'inMazhârýsýn sýrr-ý nefahtü demin

Tac-ý kerremnâ baþýnýn tacýdýr.Gayriler hep kadrinin muhtacýdýr.Arþ-ý âla ruhunun mi'racý dýr.Sendedir Âdam, demisin Âdem'inMazharýsýn sýrr-ý nefathü demin.

Ahsen-i takvimsin esfel yerin.Kadrini bil, kamil ol ekmel yerin.Olmadan a'laya er âfil yerinSendedir Adem , demisin Âdem' inMazharýsýn sýrr-ý nefathü demin

Tasavvufî düþünce, sosyal hayatta, Hacý HulûsiEfendi ile sosyal hayatta nasýl bir rol oynadýðýný göster-miþ, usul ve adabý ile aþk ahlakýna sahip dava adamýnýnnasýl olacaðýný Hulûsi Efendi'nin þahsýnda þekil-lendirmiþtir.

Nice Hulûsi Efendiler yetiþmesi temennisiyle....

Somuncu BabaSempozyum

Eski Devlet Bakaný Cemil Çiçek, Prof. Dr Hayrani Altýntaþ, Prof. Dr. Ýrfan GündüzHamidettin Efendi ile Birlikte Þeyhzâdeoðlu Özel Kitaplýðýný gezerken

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S)

Page 19: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 2000 37Kasým-Aralýk 200036

Somuncu Baba Araþtýrma

sonra bu makamda devþirme asýllý kiþiler söz sahibiolmaya baþlamýþlardýr.2 Yaklaþýk 18.yy'a kadar bugöreve gelen kiþiler Enderundan yetiþirken, 18.yy'-dan sonra bu makama kalemiyeden yetiþen kiþileratanmaya baþlanmýþtýr.3

Devþirme usulünün de bozulmasýyla beraberyine bu makamý Türk asýllý kiþiler atanmaya baþlan-mýþtýr. Sadrazamlýða atanan kiþi sivil ve askeri husus-larda hükümdarýn vekili olup, kýlýç ehlinin ve kalemehlinin bütün tayinlerinide düzenlemede en yetkilikiþi olarak addedilmiþtir.4 Divana riyaset edenSadrazam aylýk toplantý yapma, padiþahýn çýkmadýðýseferlerde orduyu yönetme gibi pek çok yetkilerledonatýlmýþtýr. Cumhuriyete kadar varlýðýný sürdürensadaret makamý saltanatýn kaldýrýlmasýyla birlikteortadan kalkmýþtýr. Yeni kurulan TürkiyeCumhuriyeti’nde ise bu makama baþ vekil veyabaþbakan denilmiþtir ve hâlen denilmektedir.

b-Mehmet Paþa’nýn Çocukluðu ve Gençliði Darende'nin meþhur ailesinden olan

Cebecizadeler ailesine mensub olan Mehmet PaþaDarende'de doðmuþtur.5 Babasýnýn ismi ise Mahmutolup, bu ailenin önde gelen simalarýndan biri olaraktanýnmaktadýr.6

Nitekim Darende ile alâkalý olarak bir takým bil-gileri aktaran Merhum Hanifi Hoca daCebecizâdelerin, Darendenin kadim ailesindenolduðunu belirtmekle beraber bu ailenin çýkardýðýpaþalarla maruf olduðunu belirmektedir.7 Darendetarihi içerisinde mühim bir yere sahip olan bu aile,yaklaþýk yedi-sekiz paþa çýkarýp haklý olarak da buþöhreti taþýma þerefine nail olmuþlardýr. Bu paþalarýnen meþhuru da Abdurahman Paþa olup, getirildiðisadaret makamýnda mühim rol oynamýþtýr.8 Gerektabakat kitaplarýnda gerekse de tarih kitaplarýndaMahmut Paþa'nýn yeðeni olarak anýlmasý bu paþanýnoynadýðý mühim rol ile alâkalýdýr.9

Tahsil hayatýna Darende'de baþlayan MehmetPaþa, Hacý Hüseyin Paþa'nýn yaptýrdýðý medresedetahsil hayatýný sürdürmüþ ve nitekim Hacý HüseyinPaþa Musul valiliði sýrasýnda hayran kaldýðý FethullahMusuli’yi Darendeye göndermesiyle birlikte,Fethullah Musuli’ye talebe olmuþtur.10 FethullahMusuli'den Dini ve edebi dersleri okumuþ ve yineMusuli’ye ait olan Tuhfetül Adab11 kitabýnda da ilimterbiyesini okumuþtur. Kýsa sürede FethullahMusuli’nin gözüne giren Mehmet Paþa tahsil hayatýnýdevam ettirmek için Ýstanbul'a giderek SüleymaniyeMedresesi’ne kaydolmuþtur.12 Gerek küçük yaþlardaailesinden almýþ olduðu terbiye ve gerekse deFethullah Musuli'den almýþ olduðu terbiye sayesinde

buradaki hocalarýnda gözüne giren Mehmet Paþa kýsasürede ilim basamaklarýnda yükselmiþtir.

Mehmet Paþa, okuduðu dini ilimlerin yanýndaEdebiyata olan düþkünlüðü ile de þöhret bulmuþtur.Bu sayededir ki Kendisine sorulan sorulara sonderece nükteli cevaplar vermiþtir. Rivayet edildiðinegöre, Süleymaniye medresesinde ilim tahsil ettiðisýrada devrin padiþahý tedbil-i kýyafetle hücresineuðramýþtýr ve bu sýrada feraizle meþgul olan MehmetPaþaya þu suali yönetmiþtir. "Bir merkep ölse, mirasýkime düþer?" Merhum Hoca Mehmet Paþa, eline birkaðýt alarak; “Merkep ölmüþ” yazmýþ ve arkasýndan"Baba derviþ, siz merkebin nesi oluyorsunuz. Merkepbaban mý, yoksa anan mý?" deyince Padiþah sukûtederek dýþarý çýkmýþ ve bu duruma þahit olan devrinSadrazamý! “Padiþah, hocaya gazap etti” diyerek mer-hum Mehmet Paþanýn odasýnýn numarasýný almýþtýr.Saraya dönen padiþah; "Darendeli Mehmet Efendiyikorkutmadan saraya getirin" diye buyurmuþ ve sarayagetirilen Mehmet Paþa ya da "Sualime karþý hukuk-uÞeriyyenin cevabýndan memnun oldum" diyerek ken-disine ikramda bulunmuþtur.13

a-Giriþ:

Otuz yapraklý gül anlamýna gelen Darende, tari-hi seyir içerisinde baðrýndan öyle insanlarý çýkart-mýþtýr ki, deðil sadece tarih sayfalarýnda anýlmalarý;anýlan o sayfadaki tarih akýþýna da yön vermiþlerdir.Bu nedenle Darende gerek paþalarýyla gerekse dealimleriyle haklý olarak övünme þerefine nail olmuþ-tur. Mýsýr Valisi Mehmet Ali Paþa'ya da "Darendelilerhem paþalarýyla hem de alimleriyle ne kadar övünse-ler azdýr" sözünü söyleten gerçek te her halde bu olsagerek .

Bu sebepledir ki;Tarihte Osmanlý Devleti gibibir cihan devleti içerisinde mühim rol oynayan ve buoynadýðý rol ile Darendelilerin her zaman ve herzeminde haklý olarak övündükleri Sadrazam MehmetPaþanýn nev-i þahsýna münhasýr olan hayatýný konuedinmeye çalýþacaðýz.

Halk bana verse de eziyet kederKýyamam incinsin benden bir nefer

Gidenler bir çok þey ekmiþtir bizeBizde ekmeliyiz genç neslimize

sözlerini kendisine þiar edinmiþ bir þahsiyetin ha-yatýný burada zikretmek elbette bizim için güçtür.Ama böyle mümtaz bir þahsiyetin hayatýný yeni nesil-lerin bilmek ve onun rûh-u asalet meabýndan müste-fit olmak istediklerini bildiðimiz için kaynaklarýndaverdiði bilgilere dayanarak merhum SadrazamMehmet Paþanýn hayatýný aktarmaya çalýþacaðýz.

Burada sahib olduðu mevki ve makam olanSadaret makamý yani, Sadrazamlýkla alâkalý olan bil-gileri de aktarýrsak zannederim merhum MehmetPaþa’nýn hayatý daha iyi anlaþýlmýþ olacak.

Bilindiði gibi Sadrazam, Osmanlý Devleti’nde,devlet ricalinin en büyüðüne verilen ünvan olup,divanda baþ vezir veya birinci vezir için kul-lanýlmýþtýr.1 Osmanlý Ýmparatorluðu’nda Fatih SultanMehmet'e kadar bu makamda Türk asýllý kiþiler görevalýrken özellikle Çandarlý-Fatih münasebetinden

DÝPNOTLAR1-JJ.DENY. "Sadrazam" Ý.A2-JJ.Von HAMMER Osmanlý Tarihi, c-II s. 523. Ý. Hakký Uzunçarþýlý Osmanlý Tarihi, c-III s.8 3-BBunlarýn en tanýnmýþý olarak ta Koca Ragýp Paþa olarak bilinir. bkz. bu konuda Bekir Sýtký

Baykal, Abdulkadir Karahan "Ragýp Paþa"4-ÝÝ. Hakký Uzunçarþýlý, age, C.II-SS.502- J. DENYY. "Sadrazam" Ý.A5-MMehmet Süreyya Sicil-ii Osmanlý , C.III S.361 Þemseddin Sani Kamusul Alam, C.VI

S.4203Hanifi Hoca Darende Tarihi, S.196-HHanifi Hoca, Darende Tarihi, S.187-HHanifi Hoca, a-gg-ee, S,148- Hanifi Hoca, a-gg-ee, S,14 ;Þemseddin Sami, Kamus'ul Alam C-VVI-SS 42039- Þemseddin Sami, Kamus'ul Alam C-VVI-SS 420; Mehmet Süreyya, Sicili Dumani, C,3.

S,36110- Hanifi Hoca, Darende Tarihi, S.1811-BBu eser Darende Mehmet Paþa Kütüphanesinde el yazmalarý bölümünde kayýtlýdýr.12- Hanifi Hoca, a-gg-ee,S:1813- Hanifi Hoca, a-gg-ee,S:19

Raþit Ýlkây KARAKUÞ

SSadrazâm MMehmet PPaþa

Somuncu BabaAraþtýrma

Sadrazam Mehmet Paþa Kütüphanesi

Devam Edecek

Page 20: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Somuncu Baba Hatýra

Kasým-Aralýk 200038 Kasým-Aralýk 2000 39

Somuncu BabaHatýra

"Tefe'ül" deyimi lügatlerde iki manâyla açýklaný-yor. Birincisi, "Fal açma, fala bakma", ikincisi de "hayreyorma, uðursama, uður sayma" olarak kullanýlýyor.

Bilindiði üzere dinîmizde "Fal" nehyedilmiþtir.Ama eskiden, bazý kararlarda zorlanan büyüklerimizin,Kur'an-ý Kerim baþta olmak üzere, Hâfýz Divâný yadaMesnevî gibi kitaplardan "Tefe'ül" ettiklerini buluyoruz.Meselâ; doðacak evlâdýna isim arayan kiþi, tefe'ül içinKitab'ýn rast gele bir sahifesini besmele ile açar, oradakarþýlaþtýðý ismi veya isimlerden birini, "uðursar, hayreyorar" ve evlâdýna verirdi. Ýsimleri bu yüzden Yakub,Mûsa, Ýbrahim, Ýsmâil yada Meryem konulmuþ çokkimse bulunduðunu düþünmek yanlýþ olmasa gerektir.Þimdi gelelim, bu sabah niçin tefe'ül râhýna gittiðime..

Türkiye'de kaç Cami olduðunu bilemiyorum.Acaba bu camilerde görevli imam-hatiplerden kaçý, ilimve fikir adamlarýný davet ederek camisinden konfe-ranslar verdirir?.. dahasý, bu konuþmalarý banda alýr,sonra deþifre eder ve sonra sponsor bulup kitaphaline getirir?..

Ýþte böyle bir kiþi bendenize bu yazýyýyazdýran, aydýn, gayretli, fikr-i ta'kîb sahibigenç bir din adamý olan Ahmed Yüter'dir.Topkapý'daki teknik oto sanayi sitesi (çinili)camii'nin imam ve hatibidir. Türkiye'deki bin-lerce din görevlisinden biridir ama, Ahmedhoca bir (memur) olmaktan ötel-erdedir. Çünkü sanýyorum, hergün kendisine, "Bu gün Allahiçin ne yaptýn?" sorusundanbaþka, "Bu gün ibâdullahiçin ne yaptýn?"sorusunu da sormak-tadýr. Hani

Þemseddin-i Sivâsi'nin "Hakk'a makbûl olmak ister,halka mecbur olmadan" tarifine uyanlardan deðildir. O,cemaate kendi verdiklerinden gayri, "baþka kim, baþkane verebilir?" heyecanýný yaþamaktadýr. Dahasý, birderginin yazý heyetinde görevlidir. Ýbadet saatleri dýþýn-da ropörtajlar yapmakta, dergiye yazý toplamaktadýr.

Fakîr'den bir yazý istediðinde o'na "hayýr" diye-bilme gücünü kendimde bulamadým. Onun enerjisin-den utandým... Ama doðrusu ya, ne yazacaðýmhususunda zorlandým. Sonunda "tefe'ül" e baþvurdum!

Ahmed hoca'nýn hazýrladýðý "Aydýnlar Geçidi"isimli kitabýn rastgele bir yerini besmele çekerek açtým.Karþýma 54. sahife ve baþýný teslimiyetle eðmiþ, yazýyazan bir zât'ýn fotoðrafý çýktý. Resim altý þöyle idi:

Doç.Dr. Selçuk Eraydýn(Sohbet Tarihi; 03.02.1995)

1937 yýlýnda Bandýrma'nýn Edinciknahiyesinde doðdu. Ýlk tahsilinden sonra,

Ýstanbul Ýmam-Hatip lisesine girdi. 1964yýlýnda Yüksek Ýslâm Enstitüsünü bitirdi.Sivas Ýmam-Hatip Lisesinde öðretmenlikyaptý. 1967 yýlýnda Ýstanbul Yüksek

Ýslâm Enstitüsüne asistan olarak girdi.Baþta tasavvuf olmak üzere Osmanlýca

ve din eðitim dersleri verdi. 1982'deDoktor oldu... Tasavvuf dalýnda önemli

eserleri vardýr. 1996 Ramazan'ýndaKadir Gecesi vefat etti.

Bu resim altýndaönemli bir hata olduðunu,yazýyý tebyiz ederken

anladým. Sevgilikardeþim, Uður

Derman'ýn ikâzý üzerine, Emin Iþýk hoca'nýn nefis biryazýsýný okudum. ("Cennet'e Mektup", Türk Edebiyatý,sayý:273, Temmuz 1996, sf:31-32). Iþýk Hoca Eraydýnhoca'nýn Mî'râc Gecesinde (19 Aralýk 1996) Allah'akavuþtuðunu bildiriyordu. Kitaptaki tarih ise, birgün bir-ilerinin mutlaka baþvuracaðý bir kaynak olan her yayýnýhazýrlarken ne kadar dikkat gerektiðini ortaya koyuyor-du. Bu husustaki þüpheciliðimle Emin Iþýk hoca'yýaradým. "Mî'râc"ý te'yid ederken, o güzel dostla ilgiligönül yangýnýndan hâlâ dumanlar tüttüðünü telefondaokuduðu þu mýsralarla hissettim:

"Çýkmaz derûn-ý dilden efendim muhabbetin..."

Bülbül ki âþiyân-ý fenâyý koyup giderDilden libâs-ý nakþ-ý sîvâyý soyup gider.

Gülzâra dem-be-dem gam-ý hicrân-ý yâr gelirOl yâr ki bûy-i verd-i cinân-ý duyup gider.

Mî'râc'da nûr-ý Hakk-ý gören gözde nûr olurHizmet yolunda mihnet-i dehre doyup gider.

Ýnsan kemâl-i rûh ile aydýn bir er olurSelçuk cihanda hükm-i kazaya uyup gider.

Elbet derûn-ý dilde muhabbet bek bulurLâkin firâký, kalb-i Emîn'i oyup gider.

Ahmed Yüter hoca'nýn benden yazý istediði tarihAralýk ayý baþlarý idi. Demek ki þu resimde görülen zâtýalem-i bekâ'ya ulaþmasýnýn ikinci yýlýna yirmi günvardý!.. Selçuk Eraydýn Ahmed Hoca'nýn davetiyleÇinili Camii'de sohbet ve on ay yirmi gün sonra da ilâhidâvete icâbetle teslim-i emânet eylemiþti.

55. sahife Selçuk Eraydýn'ýn "Sosyal Ýbadet Þuuru"mevzuundaki konuþmanýn banttan çözülmüþ metni ilebaþlýyordu. Dinlemekten mahrum kaldýðým o konuþ-mayý bu satýrlardan okurken, bu muztarîb gönlün sesiniduymaktaydým:

"..Geçmiþ hayâl gibidir.." diyordu; "..Birde gele-ceðe bakýn; o'da hayâl gibi!.. Onun için böyle birdünya'ya fazla itibar etmemek gerek. Gönlümüzüonunla meþgul etmeye yazýk oluyor.."

Bu cümleler "büyük yolculuða" yaklaþtýðýnýhisseden ve nitekim bir yýldan az bir zaman sonra altmýþyaþýna varmadan öte dünyaya göçecek bir gönül erininduygularýný yansýtmaktadýr. Daha sonraki mesajlarda,

þu fani dünyanýn yaldýzýna süsüne, gerçekleri kapatanmasiva örtüsüne ömrünce ilgi duymamýþ, o er kiþininhayat felsefesidir:

"..Fazla mal, insan vücudundaki yâða benzer. Yaðinsana ne kadar zararlýysa, kullanýlmayan mal da okadar zararlýdýr. Siz mala sahip olamazsanýz, mal sizesahip olur! Makam ve mansýp da böyledir..."

Sözün burasýnda Hârûnü'r-Reþîd'in, "Öldüðümde,ellerimi kefenin dýþýnda býrakýn.. bu dünyadan eli boþgittiðimi herkes görsün!.." demesini hatýrladým. Mal-mülk, makam-þöhret hýrsýyla kardeþin kardeþi boðaz-ladýðý günümüzde, Eraydýn'ýn "nefse kölelik" hakkýnda-ki benzetiþleri ne kadar isabetli idi.

"..Eskiden kölelerin þahitliði kabul edilmezdi.Çünkü kölenin sahibine baðlýlýðý vardýr. O, sahibininemriyle hareket eder. Bir büyük zât bunu nâzara alarakdiyor ki; Nefsine esir almasýda bir nevi köleliktir..Nefsinin istediði þekilde hareket edecektir. Bunlarýn daþahitlikleri makbul deðildir!.."

Selçuk hoca'nýn amel defterinde neler yazýlýdýrbilmek haddimiz deðil. Lâkin, ef'âlinin meyveleriyle git-tiði, kendisine "dön" emrinin verildiði günden bellidir.Onun bir "Allah adamý" olduðuna þu sözleri þehadetetmiyor mu;

Hasan Âli Göksoy

Hasan Âli GöksoySelçuk Eraydýn

Page 21: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Somuncu Baba Hadis

Kasým-Aralýk 2000 4140 Kasým-Aralýk 2000

Somuncu BabaHatýra

"Allah'a kulluk yapmazsak, þöhretin ve þehvetinkulu oluruz... En güzel hürriyet, Allah'a kul olmaktýr!.."

Rehber edindiði mutasavvýflardan HazretiMevlânâ'ya ait bir sözü naklederken, hayatlarý boyuncayanýlgýlar içinde yuvarlanan insanlara sesleniyor;

"Rýzk'ýn peþinde deðil, Rezzâk'ýn peþinde koþmaklazýmdýr. Rýzk bizim peþimizden gelir.."

Þimdi de Anadolu'nun o güzel deyiþlerinden birinihatýrlamamak mümkün mü; "Yaylada kuzu doðar,derede otu biter!"

Allah'ý anan herkese "dinci" demeyi "sosyal bilge-lik" sayanlarla, samimi müslümanlarý bile "dinsiz" ilaneden gerçek yobazlarýn yan yana yaþadýðý toplumu-muzda bir Ýlahiyat hocasýnýn þu sözleri yürek iþi deðilsenedir:

"Mübarek geceler.. en büyük gece olarak da KadirGecesi geliyor. Bir yýkanýyor, bir temizleniyoruz ki!.. bugecelerde ferdi ibadetleri çokça teþvik ediyorlar. Yüzrekat namaz kýlýn, þu kadar tesbih çekin!.. hâlbukiEfendimiz (s.a.v), bütün hayatýný ashabýyla berabergeçirmiþ. Eðer boþ vakti varsa, ferdi ibadete yönelmiþ..ferdi ibadetin aþýrýsý insaný egoizme götürür. Günde yüzrekat nafile namaz mý makbuldür, yoksa bir hastahanede inim inim inleyen bir hastayý ziyaret mi?.. Bu günsosyal hayatý yönelik ibadetlere ihtiyacýmýz çokfazladýr.."

Selçuk Eraydýn'ýn 3 Þubat 1995 günü seslendiðikiþilerin hepsi de, alýnlarýnýn teri, mesleki bilgileri vebileklerinin gücü karþýlýðýnda ekmeklerini helalin-den kazanan güzel insanlardýr. Onlar, beþ yýldanberi bu cami de yapýlan Cuma sohbetlerini "edepledinlemeyi" bilmektedirler. Eraydýn hoca bunu far-ketmiþ olmalýdýr ki, konuþmasýnýn bir yerinde þöylediyecektir:

"Cemaat baþka, kalabalýk baþkadýr!.. Özgeci-lik, deðer-gamlýk dediðimiz baþkalarýný düþünerekhareket etme, yani cemaat olma þuuru ortadankalkarsa, geriye kalabalýk kalýr. Cemaati tarif et der-seniz, size Akif'in diliyle cevap veririm:

Deðil mi cephemizin sînesinde îman bir;Sevinme bir, acý bir, gaaye ayný, vicdan bir;Deðil mi sîne de birdir vuran yürek... yýlmaz!Cihan yýkýlsa, emin ol, bu cephe sarsýlmaz!"

Cemaat budur. Onun dýþýndakiler kalabalýktýr.Bir araya gelebiliriz, sayýlarýmýz yüzbinleri bulabilir.Ayný düþünceyi, ruhu paylaþmýyor, ýstýrabý

yaþamýyor, heyecaný duymuyorsak, biz cemaat deðil,kalabalýðýz demektir...

Cemaat ve "kalabalýk" arasýndaki farkýgözetmeden konuþup, söylediklerinin anlaþýldýðýnýsanan, yada "kendilerini kimsenin anlayamadýðýndan"yakýnan hatipler vardýr. Bir de, cemaati "kalabalýk" ye-rine koyanlarý tanýrýz. Onlar, sözüm ona edebiyat yap-týklarýný sanarak, insan topluluklarýný "yýðýn" diye tabirederler. Sonra da, o küçümsedikleri "yýðýnlar" ýn altýndaezilip giderler...

Selçuk Eraydýn, Ýz'ini hiç býrakmadýðý hocayýMahir bey'le birlikte asla, "kalabalýklar" a hitab etmedi-ler. Onlarýn karþýsýnda hep insan topluluklarý vardýr.Onlar, Allah'ýn kullarýna en büyük lütfu olan akýldan vepeygamber ahlâkýnca yaþayýþýn ilk þartý olan tevazudanyana zengindiler. Selçuk Eraydýn da,

Mazhar-ý feyz olamaz düþmeyicek hâke nebât,Mütevâzý' olaný rahmet-i rahman büyütür.

fehvasýnca yetiþmiþ ve öyle büyümüþtü. Dolayýsýyla,þimdi Mahir Ýz hocayla beraber ikisi,

O rütbe mürtefi' bünyâddýr kasr-ý tevâzu kim,Rîyâz-ý Cennet'e nezzâre kaabildir zeminindenbeytini yaþýyor olmalýdýrlar.

Mekanlarý cennet, aziz ruhlarý þâd-ü handânolsun...

Not: Merhum Selçuk Eraydýn hoca, Darende’dedüzenlenen Somuncu Baba ve Hulûsi EfendiSempozyumlarýnda ilmi tebliðler sunmuþlardýr.Vefatýnýn yýldönümünde kendilerini rahmet ve min-netle anýyoruz. (Somuncu Baba Dergisi)

Talha SARGIN

SÜNNETE UYMAYI TEÞVÝK EDEN VE

BÝDAT ÝÞLEMEKTEN MEN EDEN HADÝSLERDEN

BÝR DEMET

1. "Size iki þey býraktým; onlara sýkýsarýlýkça ebediyyen sapýtmazsýnýz.O iki þey;Allahýn kitabý ve Rasulünün sünnetidir". ¹

2. "Kim benim sünnetimi tutarsa cennetegirer." ²

3. "Kim benim sünnetimden yüz çevirirsebenden deðildir." ³

4. "Kim benim sünnetimi tutarsa ben-dendir."4

5. "...Garip olanlara ne mutlu!.. Garipler okimselerdir ki, benden sonra, halkýn sünnetle-rimden bozduklarýný ýslah ederler."5

6. "Kim bana itaat ederse, Allah'a itaatetmiþ olur.Kim benim tayin ettiðim emire itaatederse bana itaat etmiþ olur.Ve kim benimemirime muhalefet ederse bana muhalefetetmiþ olur."6

7. "Ýmtina edenlerden baþka, benimümmetimin bütün fertleri cennete girerler.Kim bana itaat ederse cennete girer .Kim banamuhalefet ederse imtina etmiþ olur."7

8. "...Kim Muhammedi dinlerse ,Allah'ýdinlemiþ olur.Kim Muhammed'e sýrt çeviriponu dinlemezse ,Allah'ý dinlememiþ olur..."8

9. "Size Allah’tan takva üzere bulunmanýzýve baþýnýzdaki kimse habeþi bir köle de olsasözünü dinlemenizi tavsiye ederim. Zira ben-den sonra sizden kim sað kalýrsa , bir çok ihti-laflar ve ayrýlýklar görecektir."

10. "Benim ve - doðru yoldan ayrýlmayan -raþid halifelerin yolundan ayrýlmayýn ve o yola

sýmsýký sarýlýp onu aðýzlarýnýzla tutun ve sakýnyeni ortaya çýkan þeylere kapýlmayýn.Çünkü heryeni ortaya çýkan þey bidattir. Her bidat sapýk-lýktýr." 9

11. "Kim benim sünnetimden bendensonra ölmüþ bir sünneti yaþatýrsa , o sünnet ileamel eden bütün kimselerin ecri kadar onaecir hasýl olur ve onlarýn ecirlerinden de bir þeyeksiltilmez." 10

12. "Her kim temiz (helal) yer, sünnetimleamel eder, ve insanlar onun þerrinden eminolursa cennette girer.11

13. "Allah teala bidat uyduranlarýn ne oru-cunu ,ne namazýný ,ne haccýný ,ne umresini,,nede cihadýný kabul eder..." 12

14. "Her kim Allahýn ve Rasülünün razýolmayacaðý bir bidat uydurursa , o bidatle ameledenlerin günahlarýnýn bir mislide onun üzer-ine yazýlýr. Ve bu , onlarýn günahlarýn dan hiçbirþey eksiltmez." 13

15. "Kim benim ümmetim bozulmaya yüztutuðu zaman bir sünnetimi tutarsa o kimseiçin yüz þehidin ecri vardýr." 14

16. "Ümmetim ihtilafa düþtüðü zaman sün-netimi tutan kimse ,ateþ közün elinde tutankimse gibidir." 15

DÝPNOTLAR1-Hakim ,sahih rivayetle ibn-i Abbastan rivayet ediyor. (R.A)2-Darekutni, Aiþe den (R.A)3-Müslim ,Enes ten (R.A)4-Ýbn-i Asakir , Ýbn-i Ömerden5-Tirmizi ,Amr bin avftan (R.A)6-Buhari ,Ebu Hureyreden (R.A)7-Buhari ,Ebu Hureyreden (R.A) 8-Buhari , Cabirden (R.A)9-Tirmizi , Ebu Davud , irad bin Sariyeden (R.A)10-Tirmizi , Bilal bin Haristen (R.A)11-Hakim , Ebu said el- Hudri den (R.A)12-Ýbn-i Mace ,Huzeyfeden (R.A)13- Ýbn-i Mace ,Tirmizi ,Kesir bin Abdullah bin Amr dan(R.A)14-Beyhaki ,Ýbn-i Abbastan (R.A)15-Hakim Ebu Hureyre den(R.A)

Page 22: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 2000 4342 Kasým-Aralýk 2000

Somuncu Baba Saðlýk

Bekir Sýddýk DURMUÞ

Her zaman için, insan ve hayat faktörününidamesinde çok etkili olan çevre, saðlýk, temizlikve bakýmý açýsýndan önemini muhafaza etmiþtir.

Kýymetli hocamýz Ali Rýza Karabulut’un Týbb-ý Nebeviadlý eserinden ilgili konularý derleyerek siz kýymetliokuyucularýmýzýn istifadesine sunuyoruz.

Çevrenin saðlýklý olabilmesi için temiz olmasýlazýmdýr. Çünkü temiz olmayan çevre saðlýklý olamaz.Her müslüman evini temiz tuttuðu gibi çevresini detemiz tutmakla sorumludur. Nitekim PeygamberAleyhis-Selam; "Yahudilere benzemeyiniz! Sizler çev-renizi temiz tutunuz! Çünkü en pis çevre Yahudilerinyaþadýklarý çevredir." buyurmuþtur.1

Hz. Ömer (r.a) de, halîfeliði sýrasýnda Mekkesokaklarýnda gezerken, her gördüðü cemaate: "Çev-renizi temiz tutunuz!" diye tenbih ederdi. Nihayet EbûSüfyan'ýn evinin önünden geçerken onlara da: "Çev-renizi temiz tutunuz" diye tenbih etti. Onlar da: "Peki YâEmirel-Müminîn, biraz sonra hizmetçilerimiz gelip te-mizleyecek."dediler. Hz. Ömer, bir müddet sonra yineuðradý, temizlenmemiþ olarak gördü. Üçüncü defauðradý, yine temizlenmemiþ olarak görünce , asasýnýEbû Süfyan'ýn boynuna yapýþtýrdý. Bu sýrada EbûSüfyan'ýn karýsý Hind çýkageldi de: "Vallahi nice günlergelip geçti ki, o günlerde sen, Ebû Süfyan'ý dövecekolsaydýn , gerçekten Mekke sallanýrdý" dedi. Bu sözüduyan Hz. Ömer ;" Evet o zamanlar öyleydi" dedi2

Bataklýklarýn Kurutulmasý:Peygamber Aleyhis-Selam Medine'ye hicret

ettiðinde burasý Arabistan bölgesinin en vebalý mýn-týkasý ve sýtmasý ile meþhur bir yer idi. Çünkü ButhanVadisi'nin en yüksek yerinden çýkýp vadiye geldiðindeorada toplanýp kokuþmuþ pis sular vardý. 3

* Medine'nin üç vadisinden biri olan KanatVadisi'nin sularý da, Medine'nin Kuzeyinden geçmedenönce Uhud Daðýnýn doðusundaki bir çukura akarakorada tabîî küçük bir göl oluþturuyor ve sularý bütünsene boyunca acýmýþ ve kokuþmuþ olarak duruyordu. 4

* Medine'nin bir kenarýnda olan Bakîu'l-ÐarkadKabristanlýðý, Akik Vadisi'nin de baþlangýcý sayýlýyordu.

Kabristanlýk haline getirilmeden önce burasý, dikenlidikensiz otlarýn ve ýlgýn cinsi aðaçlarýn bulunduðu biryerdi. Ayrýca burada suyu acýyýp pis olmuþ bir çokbataklýk vardý ki, akþam olduðu zaman havada dumangibi sivrisinekler gözüküyordu. 5

* Ýþte bu sebeple Medine þehri sýtmasý vesivrisineði ile meþhur bir þehir haline gelmiþti. GerçiMedine þehri, Mekke þehrine göre, baðlýk ve bahçeliktiama, bu durum sýtmanýn önlenmesine kafi gelmiyordu.O günlerde Medine'de müslüman , yahudi ve putpe-rest olmak üzere üç sýnýf insan yaþýyordu. Medine'yedýþardan gelen yabancýlar çok geçmeden sýtmayayakalanýyordu. Nitekim bu durumu anlatmak isteyenHz. Aiþe(r.a): "Müslümanlar Mekke'den Medine'ye göçettiklerinde Medine þehri, Arabistan mýntýkasýnýn envebalý (salgýn hastalýklý) bir yeri idi" demiþtir. 6

Kurutma Çalýþmalarý:Medine'nin Akîk Vadisi'nin baþlangýcý sayýlan

Bakîu'l-Ðarkad Mevkiindeki bataklýklar kurutularakÝslam Kabristanlýðý meydana getirilmiþtir. YinePeygamber Aleyhis-Selam, Buthan Vadisi'ndeki batak-lýðýn kurutulmasý içinde tavsiyelerde bulunmuþtur. 7

Sularýn, Aðaç Altlarýnýn ve Yollarýn Kirletilmemesi:Ýslam temizlik dinidir. Temizlik ise, imanýn

yarýsýdýr. Vücut, elbise ve ibadet yerlerinin temiz tutul-masýnýn lazým geldiði gibi; aðaç altlarýnýn, gölgeliklerin,durgun sularýn, yollarýn ve bütün çevrenin temiz tutul-masý lazýmdýr. Nitekim Peygamber Aleyhis-Selam;"Sizden biriniz sakýn su içine idrar yapmasýn! Belkisonra o sudan abdest almasý veya gusletmesi icap eder.Yine sizden biriniz cünüp olduðu halde, durgun suyuniçine girerek yýkanmasýn! Bir kap ile alarak dýþarýdayýkansýn! 8

* "Ýþlek yol üstünde konaklamayýnýz (yani otur-mayýnýz, yatýp kalkmayýnýz). Yol üzerine abdest boz-mayýnýz!" buyurmuþtur. 9

* Yine Peygamber Aleyhis-Selam bir defasýnda:"Sakýn lânete uðrayanlardan olmayýnýz!" buyurunca,sahabeler tarafýndan: "Bunlar kimlerdir" diye sorulmuþ,

Peygamber Aleyhis-Selam da: "Her kesin gelip geçtiðiyollara, gölgelendikleri gölgelere, su kenarlarýna veaðaçlarýn altýna abdest bozup kirletenlerdir" diye cevapvermiþtir. 10

* "Ýmanýn yetmiþ küsür þûbesi vardýr. En üstünü"La ilahe illallah" sözüdür. En aþaðý derecesi de, yollar-dan insanlara zarar verici þeyleri gidermektir. Haya daimandan bir þûbedir" 11

* Abdullah b. Sercis (r.a) de: "PeygamberAleyhisselâm, hayvanlarýn toprakta açmýþ olduðu delik-lere abdest bozulmasýný yasakladý" demiþtir. 12

* Temiz tutulmasý gerekli olan yerler, sadece aðaçgölgesi deðil, halkýn dinlenme ve tenezzüh için oturupkalktýðý bütün yerlerin temiz tutulmasý lazýmdýr.

Çevrede Açýkta Kalmýþ Ýnsan Cesedi VeyaHayvan Leþlerinin Gömülmesi:

Ýnsan en þerefli bir varlýk olduðu için, ona verilendeðerden dolayý, onun naþý açýkta býrakýlmayýp belli biryere defn edilir. Eðer defnedilmeyip açýkta kalacakolursa hem ona karþý saygýsýzlýk edilmiþ olur ve hem dekokuþarak çevrenin kirlenmesine ve çeþitli hastalýklarýnyayýlmasýna sebep olur. Ýþte bu sebeple, eti yenen hay-vanlardan murdar olarak ölenlerle, eti yenmeyen hay-van leþleri de, topraða gömülürler. Nitekim sahabeden,Yâlâ b. Mürre (r.a) þöyle bir hadise anlatýr: "PeygamberAleyhis-Selam ile birkaç defa seferde bulundum. Ölmüþbir insan cesedine rastlayýpta, gömülmesi için emir ver-meden geçtiðini görmedim. Gömülmesi gereken oinsanýn müslüman mý veya kafir mi olduðunu dahi sor-mazdý" 13

* “Bedir Savaþý'nda düþman tarafý maðlup olunca,savaþ alanýnda ölmüþ olan kendi adamlarýný dahidefnedemeden kaçýp gitmiþlerdi. Cesetlerin açýktakaldýðýný gören Peygamber Aleyhis-Selam, düþmanölülerinden yirmi dört kiþiyi bir çukurda toplatarakgömdürmüþtür" 14

* “Çevrede kendiliðinden ölmüþ veya baþkalarýtarafýndan öldürülmüþ hayvan leþleri de çevreyi kirlet-memesi, kokuþmamasý vs. gibi sebeplerden dolayýtopraða gömülür. Hatta Peygamber Aleyhis-Selam,hacamatçýnýn vücuttan aldýðý kanýn dahi, -çevrenin kir-letilmemesi için- topraða gömülmesini tavsiye etmiþtir"

Kuduz Köpeklerin ve Zararlý Hayvanlarýn ÝtlafEdilmesi:

Kuduz köpek, çok tehlikeli bir hayvandýr. Çünküýsýrdýðý veya salyasýný bulaþtýrdýðý insanlarý ve hayvan-larý da kuduz eder. Bunun gibi çevre de zararlý olan ve

baþýboþ olarak dolaþan bazý hayvanlarýnda itlaf edilme-si lazýmdýr. Nitekim Peygamber Aleyhis-Selam: “Beþsýnýf hayvan vardýr ki, bunlar Mekke'nin sýnýrlarý içindeve dýþýnda da olsa (insanlar hac için ihramlý veya ihram-sýz da olsalar) bu hayvanlar öldürülürler. Yýlan, akrep,alaca karga, fare ve kuduz köpek.”

* "Her kim av veya çoban yahud ziraat köpeðidýþýnda köpek edinirse, sevabýndan her gün için iki kýrateksilir" buyurmuþtur. 16

* Hz. Ömer'in oðlu Abdullah (r.a) ise:“Peygamber Aleyhis-Selam; av köpeði, yahud koyunveya hayvan sürüsü köpeði ve ziraat köpeði müstesnaolmak üzere bütün köpeklerin öldürülmesi için emirverdi” 17 Hatta (baþýboþ dolaþan) köpekler öldürülsün!"diye Medine nahiyelerine dahi haber gönderdi"demiþtir. 18

Kaynaklar:[1]- Faik 2/402; Nihaye 3/199; 1/161; ayrýca bak. K. Hakayýk

2/109-110; K. Ummal 15/41 498-100; Tirmizi edeb H. 2799. [2]-Nihaye 4/110. [3]- Buhari F. Medine 2/225; E. Nuaym vr. 124a; Ý.Sünnî vr. 59a; Nihaye 5/23; Kamus 4/105. [4]- M. Bûldan 4/401-402. [5]- Ýbni Sâd 3/397 ; ayrýca bak. M Büldan 1/473. [6]-Müslimnikah H.69; Buhari M. Ensar 4/251; ayrýca bak. Ý. Mace nikahH.1876; Darimi 2/156. [7]- K. Ummal 3/9085; ayrýca bak. Ramuz s.222; L.Ukûl 2/559-60.[8]- Müslim taharet H.95, 97; ayrýca bak. K.Ummal 9/26409, 419,420,421;Ý. Kayyim Mukaddime s. 36; Hýlye4/93, 5/14,8/72.[9]- Ý. Mace edeb H. 3772. [10]-Müslim taharetH.68;Ý. Mace taharet H.327; M. Zevaid 1/204; ayrýca bak. Faik3/318.[11]- Müslim Ýman H. 58; E. Davud sünnet H. 4676; Nesîmî2/305. [12]- E. Davud taharet H. 29; Nesaî taharet 1/33. [13]-Darekuthî sünen 4/116 H. 41.[14]-Ý. Hiþam 1/638-639.[15]-Müslimhac H. 66-79; Bunari b. Halk 4/99.[16]-Buhari hars 3/66-67; Zebayýh6/119-120; Müslim müsagat H. 51; E.Davud savm H. 2844. [17]-Müslim müsagat H. 46.[18]-Müslim müsagat H.44

Týbb-ý NebeviSomuncu BabaSaðlýk

Page 23: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 2000 45Kasým-Aralýk 200044

Somuncu BabaTasavvuf Somuncu Baba Tasavvuf

aynaklarda adem hakkýnda þu bilgilileri görürüz:Adem, masiva, zulmet, þer, batýl, çirkin anlam-

larýna gelmektedir. Tasavvufta adem iki türlüdür:

a) Mutlak adem; Adem-i muhal. Bu anlamdaadem yoktur, var olmasý da mümkün deðildir. Mutlakadem halis þer ve sýrf karanlýk (zulmet)tir. Nitekimbunun mukabili olan vücud da halis hayr ve sýrf nur-dur. Adem batýl, vücud Haktýr.

b) Mümkün adem; Olmayan, ama olmasýmümkün olan ademdir. Buna kýdemdeki adem,subuti adem ve subut denir. Bu anlamda ademtasavvufta "þey", "ayn" ve "zat" olup bir takým özellik-lere ve niteliklere sahiptir. Mutlak adem zulmet,mümkün adem zýl (gölge)dir. Mümkün adem,Hakkýn kendisine tecelli ettiði bir aynadýr. Hak yok-luk aynasýnda zuhur eder. Varlýklar ve eþya yoklukaynasýndaki akislerden ibarettir. Madde, alem ve tümvarlýklar kendi asýllarýna ve zatlarýna göre ma'dum(yok), Hakka göre vardýr. Varlýklarýný ondan alýrlar.Bunu dýþýnda onlara atfedilen varlýk, bir vehim ve birhayeldir.8

Akla ziyade önem verdiði, mükaþefeyi ikinciplana attýðý için mutasavvýflar tarafýndan bir haylitenkid edilen önde gelen müfessirlerden Fahreddin-iRazi de böyle bir rivayeti kabul etmekte, fakat kiminsöylediðini belirtmeden onu þu þekilde ifade etmek-tedir.

"Denildi ki bütün ilimler dört kitapta, dört kitap,Kur'an'da, Kur'an ise Fatiha suresinde, Fatiha isebesmelede ba harfinde dercedilmiþtir."

Razi bu sözün doðruluðunu isbat sadedindeþunlarý söyler:

"Derim ki bu söz doðrudur. Zira bütün ilimleringayesi, kulu rabbine ulaþtýrmaktadýr. Ýþte bu "ba"

harfi de ilsak ba'sýdýr ki bu kulu Rabbine baðlar. Buise gayelerin en yücesidir."

Vücud (varoluþ) "bâ" ile meydana çýkmýþ, noktaile ibadet eden ile edilen yekdiðerinden ayrýlmýþtýr.Þibli'nin "Ben bâ'nýn altýndaki noktayým" sözü, “Beninsan-ý kâmilim" veya "Ben izzetle nitelenen âbiddenzilletle ayrýlan (abd ve) kulum" anlamýna gelir.9

Kaynaklara baktýðýmýzda insan-ý kamil hakkýn-da þunlarýn kaydedilmiþ olduðunu görürüz:

"Ýnsan-ý Kamil, Allah'ýn zat, sýfat, isim ve fiil-leriyle en mükemmel biçimde kendisinde tecelli ettiðiinsandýr. Alemin var oluþunun ve varlýðýnýsürdürmesinin sebebidir. Varlýðý meydana getiren veonu muhafaza eden ilkedir. Ýnsan-ý kamil, Allah'ýnsureti, Allah da onun ruhu gibidir. Diðer taraftaninsan-ý kamil, alemin ruhu, alem de onun suretidir.Onun için aleme: "insan-ý kübra" denilmiþtir. Allah'ýnyeryüzündeki halifesi olmasý itibariyle onun bütünisim ve sýfatlarýna mazhar olan ve baþ hazreti yanivarlýðýn esas mertebelerini tümüyle kendisindetoplayan insandýr. Kamil insan göz bebeðine benzer,her þeyi görür ama kendisini görmez. Kamil insanAllah'ýn zat, sýfat ve isimlerinin aynasýdýr. Kamilinsanýn sözü, iþi, huyu ve bilgisi iyidir. Ýnsan-ý KamilAllah'ýn gözü ve alemin nurudur. Ýnsan-ý kamilinsimurg, bahr-i muhit, bulut, güneþ gibi birçok isimlerivardýr."10

Sufi Ebu Medyen ise: "Baktýðým her þeyinüzerinde bâ'nýn yazýlý olduðunu görmüþümdür."demiþtir. "Besmeledeki bâ'nýn altýnda bulunan noktabenim" diyen Hz. Ali'de bu sözüyle ilk taayyüne yaniilk akla iþaret etmiþtir. Bu demektir ki: ilk taayyünegöre alemin varlýðý bâ'ya göre nokta gibidir. Nasýlnokta bâ'nýn altýnda ve ona tabi ise varlýklar da ilktaayyün altýnda olup ona tabidirler. Tasavvufta elif ile

M. Fatih Yanardað*

K Geçen Sayýdan Devam

Allah'a, bâ ile Hz. Muhammed'e ve onun manevihüvviyetine iþaret edilir. Hakikatu'l-hakaik, akl-ievvel, taayyün-i evvel, akl-ý külli, ruh-ý a'zam ve nuriMuhammedî hep ayný anlama gelir.11

Taayyün hakkýnda kýsaca þunlarý söyleyebiliriz."Taayyün, belirleme, belli olma, ortaya çýkma.

Müþahhas hale gelme, birbirinden seçilme, ayýrtedilme, ayn olarak ortaya çýkma. Ýlk Taayyün:Vahdet mertebesi, ikinci taayyün vahidiyet mertebe-sidir. Sufilere göre Hakk'ýn zatýnda her þey vardýr,ama belirsiz olarak vardýr. Þeylerin ondan zuhur vetecelli yolu ile çýkýþlarý bir taayyün þeklinde kendinigösterir. Aslýnda tüm nesnelertaayyunattan ibarettir.Taayyünlar biri külli, diðeri cüz'iolmak üzere iki türlüdür. Cins vetürlerin taayyünlarý küllidir.Bunlarýn ruhlar alemindemücerred manevi mahiyetlerivardýr. Cüz'i taayünlar iseküllilere baðlý olan sonsuz sayý-daki ferdi taayyünlardýr. Salikiçin taayyunlar birer perdedir.Hakk'a yükseliþ halinde bulunansalik ve taayyünlarý kaldýrýr,perdeleri açar, en sonunda haki-ki varlýða ulaþýp yok olur, yokluk-ta var olur."12

Abdülbaki Gölpýnarlý,Tasavvuf'tan Dilimize GeçenDeyimler ve Atasözleri, isimlieserindeki nokta hakkýnda þun-larý söylemektedir:

Arapça olan bu söz, durak,yer, dikkat edilecek, dikkatedilmesi gerekli yer, bir yolunsonu, iki çizginin birleþtiði yer veyazýda, ayný þekilde harflerinüstünde, altýna, kalem dokun-durularak konan, harfinokunuþunu deðiþtiren karaltýanlamýna gelir.

Sufilerce nokta, harflerin baþlangýcý ve sonudur;bütün harfler, noktanýn yayýlmasýndan meydanagelir; þu halde harflerin hepsi de noktadadýr ve bütün

harfler, bir noktadan ibarettir. Nitekim bütün varlýksuretleri, bütün kainat, her an, Allahu Tealanýn bil-gisinde taayyün eder, bu taayyün, varlýklarýn zuhu-runa sebep olur, bu yüzdende kainat, gerçekte"Taayyün-i Zati"nin yani Allah'ýn zatýna ait sýfatý olanbilgisinde belirmiþ surelerin yokluk aleminde zuhu-rundan ibarettir ve alemin varlýðý, izafi varlýktýr;gerçek varlýk, ancak Allah'ýndýr. Nokta, O "ZatiTaayyün"dür adeta, kainatsa harflerdir. Esrar Dede,bilgiyi, Allah bilgisini noktaya benzeterek, "Bilgi nok-tasýný, çalýþýp çoðaltarak bir nice zaman, bir nicesoluk, yokluk dersini tekrar ettim-durdum" mealindeþu beyti söyler:

"Sa'y ile eyleyüben nokta-i ilmi teksir,Eyledim bir nice dem ders-i fenayý teksir."

Bektaþi þairlerinden Seher Abdal da, bir müsed-desinin mütekerrir beytinde,

Page 24: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 2000 47Kasým-Aralýk 200046

"Tövbeler bir dahý ben kimseye etmem kederiYürü ey zülf-i siyah, noktadan aldým haberi"

der.13

Divan þairlerinin sevgiliden bahsederken nok-tayý bir teþbih unsuru olarak kullandýðýný görürüz. Bukullanýmýn tasavvufî manadan farklý olduðu dikkatiçeker.

"Divan þiirinde aðýz, dudak ve benler için noktateþbihi yapýlýr. Aðýz ve dudaðýn küçüðü makbulolduðu için noktadýrlar. Ben olan nokta ise güzellikkitabý yazýlýrken damlayan bir damla mürekkeptir.Bazen cim harfi olan saç arasýnda olan bu ben,cim'in içindeki noktadýr. Arap alfabesinde noktanýnönemi büyük olduðu için de yer yer söz konusu edilir.Batýni tarikatlara göre kainatýn sýrrý Kur'an'da,Kur'an'ýn sýrrý besmelede, besmelenin sýrrý "ba"da,ba'nýn sýrrý ise altýndaki noktadadýr. Bu nokta ise Hz.Ali'dir. Hurufi inanýþa göre her þeyin ve bütünharflerin aslý zira çizgiyi, sýra noktalar oluþturur.

Hoþ düþüptür zülf-i reyhanýnda miskin benlerinGerçi kim hattatlar nokta komaz lam üstüne

Ahmet Haþim

Hep maðlata vü laklakadýr batün u zahirBir nokta imiþ asl-ý sühan evvel ü ahir

Ruhi

Nokta-i ba'sýndan erer âlemeSubh u mesa reþha-i feyz-i amim 14

Aþki

Tasavvufta nokta, harflerin baþlangýcý vesonudur, bütün harfler, noktanýn yayýlmasýndanmeydana gelir. O halde harflerin hepsi de noktadýrve bütün harfler, bir noktadan ibarettir. Nokta, ZatiTaayyün'dür, kainatsa harflerdir. Yani alemin varlýðý,izafi varlýktýr, gerçek varlýk ancak Allah'ýndýr.

DÝPNOTLAR*KSÜ. Fen-Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatý Böl. Öðr. Gör.8 a.g.e., s. 19-209 a.g.e., s.7910 a.g.e., s.250-25111 a.g.e., s. 79-8012 a.g.e., s. 463-46413 Abdülbaki GÖLPINARLI, Tasavvuf'tan Dilimize Geçen Deyimler veAtasözleri, s. 259-26014 Ýskender PALA, Ansiklopedik Divan Þiiri Sözlüðü, Cilt I-II, s. 392

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi

Somuncu Baba HatýraSomuncu BabaTasavvuf

Page 25: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 2000 49Kasým-Aralýk 200048

Somuncu Baba Tomurcuklar

nsanýn psikolojik açýdan duyduðu ihtiyaçlardan birisi desevgidir. Çocuðun yaþamýnda sevginin önemli bir yeribulunmaktadýr. Sevgi, çocuðun gýdasýdýr. Bir bebeðinfiziki ihtiyaçlarýnýn giderilmesine olduðu kadar sevgiyede ihtiyacý vardýr. Çocuðun arzuladýðý sevgi ihtiyacý;okþayarak, öperek, severek, güven telkin edilerek gide-rilmelidir.

Çocuðun doðduðu andan itibaren en iyi iletiþimkurduðu kiþi annesidir. Çocuk ilk sevgiyi annedentadar. Ýlk duyumlarý annesinden alýr. Dýþ dünyayaannesiyle birlikte açýlýr. Onun için annenin çocukla olaniletiþiminde çok dikkatli olmasýgerekir.

Sevgi; insanlarý birbirineyaklaþtýran, uyum içerisindeyaþamalarýný saðlayan olumluve iyi davranýþlarýn tamamýdýr.

Ýnsanlar, sevmeden öncesevilmeyi öðrenirler. Sevmeyeteneði sevile sevile kazanýlýr.Buna uygun atasözü ve deyim-lerimiz bulunmaktadýr. "Senseversin yavrunu, o da severyavrusunu" sözü bir gerçeðiaçýklamaktadýr.

Çocuklar her zaman içinkorunmaya ve bakýlmaya muh-taçtýr. Çocuðumuza karþýgöstermiþ olduðumuz sevgiylebunlarý garanti altýna almýþ oluruz. Sevgi þefkatten yok-sun büyüyen bir çocuk soðuk ve çekingen olur.Baþkalarýný sevmesi güçleþir. Sevgi ruh saðlýðýnýn sigor-tasýdýr. Çocukluðunda sevgiye doymamýþ insanýn, den-geli bir kiþilik geliþtirmesi ve baþkalarýný sevmesi imkan-sýzdýr. Yeterince sevgi alamayan insan alamadýðý birþeyi baþkalarýyla paylaþamaz.

Çocuk aðladýðýnda sadece açlýðýndan, rahatsý-zlýðýndan deðil, sevilmek ihtiyacý olduðundan da aðlar.

Aðlayan bir çocuðu annesi kucaðýna alýp; sevipokþadýðýnda susmasý bunun emaresidir.

Sevgi ihtiyacý bir ömür boyu sürer. Açlýk ve susuz-luk gibi sevgi de sürekli doyurulmasý gereken birduygudur. Ana kucaðýndaki yavru da; evlat sahibiolmuþ baba da; seksen yaþýndaki dede de onsuz ede-mez. Her yaþýn sevgi ihtiyacý deðiþiktir. Çocukluðundasadece alýcý durumunda olanlar, büyüdükçe etrafýnasevgi daðýtarak verici durumunda olmaya baþlar. Lakinþunu unutmamak gerekir ki; sevilme ihtiyacý azalmadanyalnýzca biçim deðiþtirerek sürüp gider.

Çocuðun sevgiden veþefkatten yoksun býrakýlmasýonun ruh saðlýðýný bozduðu gibibir takým olumsuz davranýþlarayönelmesine de sebep olur.

Kavgacý, inatçý, baþkalarý-na zarar veren, baþkalarýnýnbeðendiði þeyleri beðenmeyen,daha da ileri giderek onlarýnbeðendiklerini yok etme eðilimiiçerisinde olur.

Çocuklarý normal ölçüleriçersinde sevmek, onlara nor-mal bir kiþilik kazandýrýr.

Anne babasý tarafýndansürekli el üstünde tutulmaya,sürekli korunmaya, her zaman

okþanmaya, her istediði yerine getirilmeye alýþmýþ olanbir çocukla anne-babasý arasýnda son derece yakýn birbaðlýlýk oluþur. Bu durum çocuðun geliþimini ve olgun-laþmasýný geciktirir. Yaþýnýn ilerlemesine raðmen sürekliaþýrý sevgi ve ilgi bekler. Diðer insanlardan ayný sevgi veilgiyi göremeyince hayal kýrýklýðýna uðrar. Kendisinisevmedikleri kanaatine vararak çevresindekilere düþ-manca tavýr takýnýr.

Çocuk için aþýrý sevgi kadar sevgi azlýðý da tehlike-

GARÝP SORULAR

(Ýkisi de "0" (Sýfýr) gösterince titretir)

(Hiç acelesi olmadýðý için)RUH SAÐLIÐININ SÝGORTASI: SEVGÝ

Zeliha YILDIZPedagog - Yazar

IBÝR HADÝS

Rasulullah (s.a.v) þöyle buyurdu:"Kim çocuðunu þefkatle koklarsa Allah ona on

sevab yazar, on günahýný siler, on derece yükseltir.""Çocuklarýnýzý öpmeyi çoðaltýnýz. Her bir öpücük

için size mükafat vardýr." (Muhammed b. Mahled, Hadislerle Çocuk Eðitimi)

ÖÐRETMENÝMÖðretmenim, tarihimi bir bellet,Bir bellet ki, tarih beni söylesin...Bir çadýrdan nasýl doðdu bir millet?Edebâli düþü, seni söylesin...

Harama yöneltme elini sakýn,Yanlýþ düzenleme telimi sakýn,Kökünden koparma dilimi sakýn,Eskinin yeliyle yeni söylesin...

Bir türkü söylet ki, Türk'ü anlatsýn,Akla karadaki farký anlatsýn...Zaman seli dönen çarký anlatsýn,Can öðüten deðirmeni söylesin...

Silkin, baþtan baþa bir ýþýk kesil,Ki, senden feyz alsýn bu yeni nesil...Hangi boya sahte, hangi renk asil?Nakýþ-nakýþ, çini çini söylesin...

Öðretmenim, þu gönülden çaðrýyýDuy özünde, al baþýmdan aðrýyý...Yer yarýlsa, gökler çökse doðruyuBiri sussa bile, bini söylesin...

Saadettin Kaplan, Nisan Tomurcuklarý)

3.Termometre ile öðretmen arasýndane gibi benzerlik vardýr?

1.Kaplumbaða niçin yavaþ yürür?

2.Kapýyý açmak için ne gerekir?

(Önce kapamak gerekir)

FIKRA AVCIAvcý etrafýnda bulunan insanlara heyecanla anlatýyor-du.- Aslanla aramda bir metre mesafe ya vardý, ya yoktu.O bana gözlerini dikmiþ bakýyordu, ben de ona.Bakýþlarý öfke doluydu, soluðunu yüzümde hissediy-ordum.Dinleyenler heyecanla sordular: "Peki sonra ne oldu?"Avcý omuz silkti:- Hiiiiç. Aslaný býrakýp, maymunlarýn kafesinin önünegittim.

KÝM NE DEDÝ?1.Eðilde alnýndan öpeyim. 2.Ýçim yanýyor. 3.Bir ay ömrüm kalmýþ.

Seccade

SobaTakvim

Somuncu BabaTomurcuklar

Page 26: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Kasým-Aralýk 2000

Somuncu Baba Haberler

51Kasým-Aralýk 200050

Aslan TEKTAÞlidir. Bir çocuk için cezalarýn enbüyüðü kendi gözünde büyükanlam taþýyan anne ve babasýnýnsevgisini kaybetmektir. Annebabalarýn kýzdýklarý zamançocuða "Artýk seni sevmiyorum."diyerek çocuðu korkutupsindirmeye çalýþmalarý yanlýþ birtutumdur. Bu davranýþ çocuktagüvensizlik duygusu, çekingenlikve içe kapanýklýk halini doðurur.Ruh saðlýklarý ciddi bir þekildebozulur.

"Kiþi yaþamýnda ne denlibaþarýlý ne denli zengin olsa dasevgiyi yitirdiði zaman kendiniboþlukta bulur. Bilinçli yada bi-linçsiz olarak giriþtiðimiz bir çokiþler, baþarýya ulaþma tutkusuhep bu beðenilme ve sevilmegereksiniminin karþýlanmasýamacýný taþýr. Victor Hugo'nundediði gibi: 'Yaþamda en yücemutluluk, sevildiðini bilmekten gelir.' Þurasý bir gerçekki; göze batan bir ayýrým yapýlmasa da her çocuukdeðiþik ölçüde sevilir. Bir kez; Çocuklar, zeka, yetenekve sevimlilik bakýmýndan ayrýlýk gösterirler. Doðuþtangelen bu ayrýlýklardan baþka, çocuklarýn geliþtirdiklerikiþilik özellikleri de ana babalarýn hoþuna giden ya dayadýrgadýklarý cinsten olabilir. Çocuklarýmýzý deðiþikseviþimiz, bir yandan onlarýn ayrý özellik taþýmalarýn-dan, öte yandan kendi tutumumuzu etkileyen bilinçli yada bilinçsiz nedenlerden ileri gelmektedir. Bu nedenleaçýða vurmaya çekinsek de, her birine biraz deðiþikbiçimde kanýmýz kaynar. Ama, gönlümüzde hepsininayrý ve vazgeçilmez bir yeri olduðunu da biliriz. Kimidaha zekidir, kimi daha sokulgan ve sevimlidir, kimidaha söz dinler ve yardýmcýdýr. Çocuklarýmýza duyarlýteraziyle sevgi daðýtmalýyýz. Çocuk yönünden önemliolan sevildiðine güvenmektir. Baþka bir deyiþle; sevim-li, uslu, yada güzel olduðu için deðil; çocuðumuz olduðuiçin, kendisi olduðu için sevildiði inancýný ona vere-bilmektir."1

Seven ve sevilen çocuðun her zaman kendisinegüveni olur. Kendine güven duygusu, çocuk için çokönemlidir. Kendine güveni olan çocuk baþaramamak,beðenilmemek korkusu içinde olmadýðý için çevre veöðrenme durumlarýna rahatlýkla uyum saðlar.

Problemli çocuklarýn önemli bir kýsmý bozulmuþ,

daðýlmýþ, problemli ailelerinçocuklarýdýr. Bir çocuk için enmutlu yer, en sýcak çevre anne vebabasýnýn tebessümleriylesüslediði evidir. Minicik yavru-larýn gönülleri þefkat ve muhab-betle yoðrulup, sevgiyle süslen-mediði müddetçe servet, lüks, bolharcamalar iþe yaramaz.

Bir çocuðu sofrada anne-babasýnýn karþýsýnda oturmak,onlarla oyunlar oynamak, yataðý-na giderken onlara rahatlýk dile-mek kadar hiçbir þey mutlu ede-mez.

Çocuk yetiþtirme yurtlarýn-da, öksüz ve bakým yurtlarýndabüyümek zorunda kalan çocuk-lar, beslenip, ihtiyaçlarýnýn gider-ilmesine karþýn, bakýcýlarýn onlar-la ilgilenip, gerekli sevgi ve þefkatigösteremedikleri için büyüdük-

lerinde az yada çok ruhsal bozukluk göstermektedirler.

Gelecekte problemli bir toplum oluþturmamakiçin, anormallikler ülkesinde yaþamamak için çocuk-larýmýzý mesut yuvalarda büyütmek mecburiyetindeyiz.

"Bir annenin çocuðunu yetiþtirme konusunda hertürlü bilimsel gerçekten daha önemli özelliði, çocuðu-na olan sevgisidir. Annenin çocuðuna duyduðu sevgi,onu yetiþtirme konusunda saðduyunun getirdiði herþeyden daha önemlidir. Kýsacasý; anneler, son çözüm-lemede, yüreðinizin sesine kulak verin! Bazý durumlar-da çocuðunuza nasýl davranmanýz gerektiðini kestire-meyebilirsiniz. Bu konuda bilim bir þey söyler, yüreðinizbaþka bir þey söyler. Yüreðiniz ne diyorsa ona inanýn.Saðduyunuz bir þeyler söyler, yüreðiniz daha baþka birþey. Siz yine yüreðiniz ne diyorsa ona inanýn. Otuzunuaþkýn kiþiler buna "yürek" diyor. Otuzun altýndakiler"ruh" diye adlandýrýyor. Adý ne olursa olsun ayný þeydir.Ýsterseniz kuþaklar arasýndaki bu ayýrýmý kaldýrmakbunu "ruh ve yürek" diye tanýmlayalým. Öyleyse gelintek kelimeyle "sevgi" diyelim. Çocuðunuzun yetiþti-rilmesinde bilimin önemli yeri vardýr. Saðduyu daönemlidir. Ama en önemlisi sevgidir. Bilim, saðduyu vesevgi... Ýþte bu üçü. En önemlisi de SEVGÝ!.."2

DÝPNOTLAR1-Yörükoðlu Prof. Dr. Atalay - Çocuk Ruh Saðlýðý - s. 1392- Fitzhugh Dodson, Çocuk Eðitimi El Kitabý, s.433-434

Somuncu BabaTomurcuklar

Kaya membalý sularýn bol bulun-duðu Darendemiz de kullanma ve sulamasuyu olarak bu kaynaklardan istifadeedilmektedir. Önceki yýllarda Vakfýmýztarafýndan aðaçlandýrýlan sahalarýn sulan-masý için Kudret Hamamý civarýndanmotopomp vasýtasýyla kale eteði veMercan Tepesine sulama tesisi kurulmuþ-tur.

Yapýmýna baþlanan 200 YataklýHulûsi Efendi Hastanesi ve halen hizmetveren Hulûsi Efendi Yüksek ÖðrenimErkek Öðrenci Yurdu’nda kullanýlmaküzere titiz bir çalýþma ve emek mahsülüolarak 1.500 metrelik boru hattýylaTohma Kanyonundan su getirilmiþtir.Vakfýmýzýn bu tür gayretleri kaynaklarýn

Page 27: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Somuncu BabaHaberler

52 Kasým-Aralýk 2000

Somuncu Baba Haberler

Kasým-Aralýk 2000 53

Þeyh Hamîd-i Veli,(Somuncu Baba)hazretlerinin kabrininDarende’de bulun-duðuna dair, ilmiaraþtýrmalar güngeçtikçe akademikçevreler tarafýndanaraþtýrma konusuolarak incelenmekte vesonuçlarý yayýnlanmak-ta. Osmanlý arþiv-lerinden incelemelerdebulunarak (SomuncuBaba ve Neseb-i Âlisi)adlý eseri hazýrlayanProf. Dr. AhmedAkgündüz’ün bukonudaki incelemelerive ilmi tespitleri Es-Seyyid Osman HulûsiEfendi Vakfý yayýnlarýarasýnda neþredilmiþti.

Darende’de yýllardýr düzenlenen SomuncuBaba ve Hulûsi Efendi Sempozyumlarý ve KültürEtkinlikleri çerçevesinde Somuncu Baba’nýnkabrinin Darende’de Zaviye Mahallesinde kendiadýyla anýlan cami-i þerifte medfun olduðu kesinlikkazanmýþtýr. Ýlmi çalýþmalarýn bu sahadaki bir takýmtereddütleri ortadan kaldýrdýðý âþikârdýr.

Darende Temettuat Defterleri üzerinde çalýþ-malar yapan Fatih Üniversitesi Araþtýrma GörevlisiÝlbeyi Özer’in Aksiyon dergisinde yayýnlananmakalesinde, yine Osmanlý arþivlerinden ve tarihivesikalardan elde edilen verilerle SomuncuBaba’nýn kabrinin Darende’de olduðu geçmiþtekiilim adamlarýný görüþlerini teyid edici þekilde yayýn-lanmýþtýr.

Page 28: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)

Muharrem KARA

Litros yolu 2. Matbaacýlar Sitesi Kat:6 No:4 NF 6 Topkapý-ÝstanbulTel:(212) 674 00 13 GSM:(542) 414 14 70

*KUTU*ETÝKET

*AMBALAJ

*KATALOG *PROMOSYON

Somuncu BabaHaberler

54 Kasým-Aralýk 2000

Somuncu Baba Çeþmesile deðiþik bir mekana Somuncu BabaÇeþmesini inþaa etti.

Bu çeþmenin yeniden inþaasýherþeyin aslýna uygun bir biçimdemuhafaza edildiðini ve restorasyon çalýþ-malarýnýn titizlikle yürütüldüðünü göster-mektedir.

Ayrýca, cami ana mekanýndan ilavecami giriþine mermerden estetik yapýlý birçeþme daha yaptýrýlmýþtýr. Her iki çeþ-menin suyu da Somuncu Baba türbesiarka kýsmýnda bulunan kayadan çýkan ýlýksudan verilmiþtir.

Böylece gerek son cemaatmahallinde oyma kanallardaki su vedevamýnda cami ana giriþindeki lülelerdenabdest alma yerleri ile cami civarýna inþaedilen çeþmelerin sularý ayný kaynaktansaðlanmaktadýr. Su sesinin insan ruhunaverdiði serinlik ile ibadet hazzý bir baþkadýrSomuncu Baba’da...

Þeyh Hamid-i Veli Camii Ýhya veOnarýmý çerçevesinde 04.10.1970 tarihindekesme taþtan iþlemeli olarak cami giriþine inþaaedilen sebil çeþmesi restorasyon çalýþmalarýsýrasýnda kütüphane ve ilave cami inþaasýsebebiyle bütün taþlarý numaralandýrýlarakyerinden kaldýrýlmýþtý.

Restorasyon çalýþmalarýnýn tamamlan-masý vesilesiyle, yeni inþa edilen ilave cami vekütüphane-araþtýrma merkezi binalarý arasýndabulunan yeþil alana muhafaza edilen çeþmeyeniden yapýldý.

04.10.2000 tarihinde bundan 30 yýl önceçeþmeyi oraya yapan taþ ustasý SelahatdinCanlý’nýn 30 yýl aradan sonra ayný malzemeler-

Page 29: Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba · Prof.Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ 20. Ýbn-i Es-Seyyid Kutbul-Evliya Eþ-Þeyh Sadeddin bi-Sahibit-Tabakat El-halvetî. (kuddise sýrruhu)