doğubatı 2013 katalog yayın

76
“düşünce teşekkür eder” DOĞUBATI 2013 yayın kataloğu

Upload: harmankardon279

Post on 12-Aug-2015

172 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: doğubatı 2013 katalog yayın

“ d ü ş ü n c e t e ş e k k ü r e d e r ”

DOĞUBATI

2013

yay

ın k

atal

oğu

Page 2: doğubatı 2013 katalog yayın

YENİLER

Page 3: doğubatı 2013 katalog yayın

1

YENİLER

Ey kardeşim, yalnızlığa mı çekilmek istersin? Kendine giden yolu mu aramak istersin? Biraz dur ve dinle beni… Verebilir misin kendine kötünü ya da iyini, asabilir misin istemini başının üstüne bir yasa gibi? Olabilir misin kendi kendinin yargıcı ve intikamcısı kendi yasanın? …Bugün bile kalabalıkta ıstırap çekiyorsun ey sen, tek kişi: bugün hâlâ cesaretin ve umutların tam. Fakat bir gün yoracak seni yalnızlık, bir gün kırılacak gururun ve yerinden oynayacak cesaretin. Haykıracaksın bir gün: “Ben yal-nızım” diye…Duygular vardır yalnızları öldürmek isteyen; başaramazlarsa öldürmeyi, o zaman kendileri ölmek zorunda kalırlar. Fakat yeter mi senin gücün katil olmaya?...Koru kendini iyilerden ve adillerden! Hoşlanırlar onlar kendi erdemini yaratanları çarmıha germekten – nefret ederler yalnızlardan. Koru kendini kutsal saflıktan. Kutsal değildir onun için saf olmayan hiçbir şey; ateşi de sever – üzerinde insanların yakıldığı ateşle oynamayı da. Koru kendini sevginin nöbetlerinden! Çok çabuk uzatır elini yalnız kişi, karşılaştığı her insana. Bazı insanlara elini değil, pençeni uzatmalısın

sadece: ve isterim ki, pençenin tırnakları da olsun. Fakat karşılaşabileceğin en büyük düşman kendin olacaksın yalnızca; bizzat kendini bekleyeceksin mağaralarda ve ormanlarda pusuda. Ey yalnız kişi, kendine giden yolu yürürsün! Kendinden ve yedi şeytanının önünden geçer yolun!.. Ey yalnız kişi, yaratıcının yolunda yürürsün: bir Tanrı yaratmak istersin sen kendine, yedi şeytanından. Ey yalnız kişi, seveninin yolunda yürürsün: kendini seversin sen, bu nedenle küçümsersin kendini, sevenlerin küçümsediği gibi. Yaratmak ister seven kişi, çünkü küçümser! Sevdiği şeyi küçümsemek zorunda kalmamış bir kişi, ne anlar ki sevgiden? Sevginle gidesin yalnız-lığına ve yaratmanla kardeşim; çok sonra topallar adalet senin ardından. Gözyaşlarımla gidesin yalnızlığına kardeşim. Ben kendisinden ötesini yarat-mak isteyeni ve öyle yok olanı severim.

Böyle dedi Zerdüşt.

BÖYLE DEDİ ZERDÜŞTNietzsche

Page 4: doğubatı 2013 katalog yayın

2

YENİLER

Zweig yazdığı bu veda yapıtıyla bizi “kralların oyunu” satranca davet eder. Hikâye, bir yolcu gemisinde dünya satranç şampiyonu ile bu oyunu öğrenmek zorunda kalmış iki kişinin soluksuz izlenen karşılaşmasına yer verir. Köyde geçen çocukluğu, etrafını algılama biçimi sıradışı ve takıntılarla dolu olan şampiyon Mirko Czentovic mesleğinde kendisine son derece güvenen usta ve mağrur bir adamdır, ancak satrançtaki hünerinin aksine yaşamın tüm diğer alanlarında “sınırları” olan biridir. Diğer kahraman, satrançta pek bir iddiası olmayan entelektüel yahudi Dr. B.’dir. Yazgısı ona umulmadık bir sürpriz hazır-lar. Genç avukat bir anda Czentovic’in karşısında bulur kendini. Bir zamanlar Gestaponun etrafına ördüğü hiçlik duvarı nedeniyle ve tamamen yalıtılmış bir ortamda öğrendiği bu hamleler sanatı, bir dünya şampiyonunun kendini beğen-mişliğini yıkmaya yetecektir.

Zweig’ın çizdiği karakterler tutku doludur. Rastlantılara gebe, yüzeyde akıp giden olayların derinliğinde sıradışı bir irade ve psikoloji yatmaktadır. Akıl ile delilik, özgürlük ile baskı arasındaki gerilimin son noktaya ulaştığı bu novellada yaşamın her adımda kendini onaylayarak ilerlediğini görüyoruz. Nefes alına-mayacak bir ortamda, fanusun içinde bile KİTAP’lar sayesinde hâlâ kurtuluş ümidi her zaman vardır.

“Satranç aynı zamanda bir bilim, bir sanat değil mi, Muhammed’in yeryüzü ile gökyüzü arasındaki tabutu gibi bu kategorilerde gidip gelmiyor mu, zıtlıklardan oluşan tüm çiftlerin bir defalık birleşimi değil mi; satranç çok eski, ama aynı zamanda sonsuzca yenidir, kuruluşu mekanik ancak sadece hayal gücü ile etkilidir; geometrik açıdan sabit bir alanla sınırlı olmakla birlikte kombinas-yonlarında sınırsızdır, sürekli kendini geliştiren ancak yine de verimsiz, hiçbir yere götürmeyen bir düşüncedir, hiçbir şey hesaplamayan bir matematik, eseri olmayan bir sanat, temeli olmayan bir mimaridir ancak yine de oluşuyla, varlığıyla tüm kitaplardan ve eserlerden daha kalıcı olduğu kanıtlanmıştır; tüm halklara ve tüm zamanlara ait ve can sıkıntısını öldürmek, duyuları bileylemek, ruhu rahatlatmak için hangi Tanrının yeryüzüne getirdiğini kimsenin bilmediği yegâne oyundur.”

SATRANÇStefan Zweig

Page 5: doğubatı 2013 katalog yayın

3

YENİLER

FELSEFEYE GİRİŞTakiyettin Mengüşoğlu

Felsefeyi akademinin, hayattan soyutlanmış kavramlarının insani pratikleri ve tecrübeleri tam olarak yansıtmayan sınırlı ve dar çerçevesine hapsetmek yerine hayatın tazeliğine ve canlılığına temas eden, evrende bulunan her şeyi tam olarak kuşatan bir genişlikle ele almak gerekir.

Aksi halde, küçük bir çevrenin anlaşılması ve paylaşılması son derece zor akademik ilgilerinin tutsağı olmuş bir düşünce evreni ortaya çıkar ki bu, her türlü entelektüel etkileşimi ve aynı zamanda geniş kitlelerin bu yöndeki ilgilerini dışarıda bırakır.

Bunun bir sonucu olarak toplumsal ve bireyler arası çatışma ve gerilim yaratan genel bir basiretsizlik hali olarak karşımızda beliren mevcut durumda, akıldan ve sağduyudan uzak, hayatın ve insani dünyanın temel problemleri üzerinde asgari bir tartışma, konuşma ve en önemlisi düşünme pratiği oluştu-ramamış bir topluluğun gürültücülüğü ve "idare ediciliği" daha iyi anlaşılır.

Sakin, tutarlı, ölçülü bir biçimde İyi, Güzel, Doğru hakkında yetkin ve upuygun sorular sormanın, varolan her şey hakkında hayattan hiçbir zaman ayrı düş-meyen bir kavramsal zeminde yöntemsel ve sistematik düşünmenin örnekleri ise çok fazla değildir.

T. Mengüşoğlu güncelliğini koruyan bu eseriyle, özellikle Nietzsche ve Scheler'i takip ederek bize, hayatın hem pratik hem de teorik alanlarında yeni ufuklar açan doğru düşünmenin imkânlarıyla ilgili ipuçları veriyor ve felsefenin herkes için ulaşılabilir olduğunu gösteriyor.

Page 6: doğubatı 2013 katalog yayın

4

FELSEFE

MONADOLOJİ & Metafizik Üzerine KonuşmaLeibniz

Çeviren: Atakan Altınörs, 182 sf. 9TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-76-7

Düşünce tarihinde, arkasında bıraktığı yazılı çalışmalar bakımından Leibniz kadar üretken bir başka zihne nadiren tesadüf edilir. İlginçtir ki, yaşamını düşünmeye ve yazmaya adamış bu büyük dehanın hayattayken yayınladığı çalışmaların adedi, ardında bıraktığı devasa külliyata mukayese kabul etmez. Söz konusu yayınları, birkaç risalesiyle, Tanrı’nın bir deyimle, “avukatlığı”nı yaptığı Essais de Théodicée [ilâhî Adalet üzerine Denemeler] başlıklı eserinden ibarettir. Geride bıraktıklarının yayınlanması ise, günümüzde bile sürmekte olan uzun soluklu bir çalışmaya konudur. Kendisinin de hoşlandığı adlandırmayla “önceden tesis edilmiş ahenk sisteminin müellifi” Leibniz, insan aklını kurcalayan onlarca farklı ve büyük meseleye cesaretle el atmış, çağının önde gelen entelektüelleriyle durmaksızın mektuplaşmış, teorik meşguliyetleri yanında pratik çalışmalara, gözlemlere ve –hesap makinesi gibi– icatlara da mesai harcamıştır.

Leibniz’in matematik ve mantık gibi aksiyomatik disiplinlerle. fizik ve psikoloji gibi bilimlerdeki geleceğe ışık tutarı başarıları bir yana bırakıldığında, onun felsefe ve teoloji alanındaki en büyük başarısının. dünyada "kötülüğün" varlığının Tanrı’nın mevcudiyetine antitez olarak kullanılmasına karşı rasyonel bir savunma yapmak olduğu söylenebilir. Mümkün dünyaları temaşa edip, onlar arasında bir-arada-mümkün azami miktarda varlık içeren dünyayı tercih etmesi bakımından, Tanrı mümkün dünyaların en iyisini yaratmıştır. İste Monadoloji ve Metafizik Üzerine Konuşma, Leibniz`in bu alandaki metafizik düşüncelerini ana çizgileriyle göz önüne seren iki temel metnidir.

ANTİK YUNAN’DA FELSEFE VE ÇAĞIMIZA ETKİLERİ

Editör: Yavuz Kılıç, 470 sf. 24TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-75-0

İnsanın akıl aracılığıyla kendini, doğayı ve evreni anlama girişiminin sistematik bir biçim kazandığı tek etkinlik olarak Felsefe, başlangıcından itibaren bilincimizin potansiyellerini bize açıkça gösteren en önemli alan olmuştur. Felsefe, Antik Yunan’da başlangıç evresinde olmakla birlikte büyük bir çeşitlilik ve coşkuyla hayat bulmuş ve bu büyük miras, içinde barındırdığı düşünsel zenginliklerle takip eden çağlarda tüm medeniyetlere büyük katkılarda bulunmuştur. Felsefenin, Antik Yunan dünyasında sahip olduğu etki düzeyi sonraki yıllarda çokça aşınmış olmakla birlikte, siyasetten fiziğe, matematikten astronomiye, biyolojiden sanata pek çok alanda etkileri hep var olmuş ve süreklilik göstermiştir. Bu nedenle Felsefe, Batı kültür tarihinin her zaman en önemli hayat damarlarından biri olmuştur.

Thales ve diğer doğa filozoflarının arkbe anlayışları, Septiklerin bilgiye getirdikleri eleştirel bakışları, Sokrates’in erdem ve bilgi öğretisi, Platon’un hakikat/idealar öğretisi, Aristoteles’in ahlâk, bilim, sanat vs. öğretilerine dair katkılarının her biri dikkate alındığında Antik Yunan düşüncesinin önemi çok daha açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Antik Yunan Felsefesi bu yönüyle yüzlerce yıldır hem felsefi düşüncelerin kaynağında yer almış hem de büyük tartışmalara yol açmıştır. Bu bakımdan bu düşünsel mirası anlamak, bu felsefi faaliyetin köken bulduğu topraklarda yaşayan bizler açısından da oldukça önemli ve değerlidir. Bu amaçla, Adnan Menderes Üniversitesi›nde düzenlenen, bildiğimiz kadarıyla ülkemizde şimdiye dek Antik Yunan Felsefesiyle ilgili olarak yapılan ilk sempozyumun bildirilerini biraraya getiren bu eserde, Antik Yunan düşüncesinin çok farklı anlayışları ele alındığı gibi, hakim akım ve düşünürlere dair alternatif perspektifler de işlenmiştir.

Page 7: doğubatı 2013 katalog yayın

5

FELSEFE

BAHTIN VE ÇEVRESİCraig Brandist

Çeviren: Cem Soydemir, 316 sf. 17 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-66-8

Bahtinci düşüncenin gelişmesine önemli bir katkı sağlayacak olan Bahtin ve Çevresi, bu anlamda sonuncu çalışma olmayacak elbette, yeni çalışmaların önünü açacak ve Bahtin›e duyulan ilginin yeniden şekillenmesine yardımcı olacak. Bahtin›in ve Çevresi’nin hak ettiği daha geniş bağlama yerleştirilmesi gerekliliğine ışık tutacak. Bahtin›in yaşadığı dönemde birçok önemli ve sağlam kuramcı vardı elbette, ama ne yazık ki Bahtin kariyeri boyunca hak ettiği ilgiyi göremedi. Craig Brandist›in kitabı Bahtin›e (ve Çevresi›ne) olan bu borcu hatırlatmaya ve tamamen kapatmaya olmasa da kapatılmasının önünü açmaya yönelik bir çalışma. Bahtin Çevresi’ne ışık tutarak bize Bahtinci düşüncenin aslında Bahtin›in kendisinin de çok sevdiği diyalojizm kavramını anımsatacak şekilde diyalojik bir sürecin ürünü olduğunu ama henüz son bulmadığını ve gelişmeye açık olarak beklediğini gösteriyor.

Bu kitap ise Bahtin ve Çevresi’ne dair en son önemli araştırmaların sonuçlarını bir araya toplayan ilk kitap olma özelliğini taşımaktadır. Çevrenin yapıtlarını tarihsel ve ente-lektüel bağlama yerleştirmeye çalışmaktadır, böylelikle Bahtin ve Çevresi’nin bir bütün olarak önemi açıklık kazanmaktadır. Craig Brandist, Bahtin›in mirasına dair yeni bir perspektif sunuyor bize ve böylece Bahtin›in önemini bir kez daha anlamamızı sağlıyor.

Mihail Bahtin ve Bahtin Çevresi'ni teşkil eden diğer düşünürler, çağdaş

edebiyat ve kültür kuramı ve dünyası üzerinde çok önemli bir etkiye

sahip oldular. Bahtin romanı bir tür olarak inceleyen en önemli

kuramcılardan birisidir belki de. Popüler kültürde karnavalın yerine,

işlevine, önemine vb. dair yazdıkları kültürel çalışmalar alanında

sürekli gündeme getirilmekte ve yeni yorumlara yol açmaktadır. Bahtin

Çevresi'nin toplumsal teori, felsefe ve psikoloji alanlarındaki etkisi ise

her geçen gün daha da artmakta ve yayılmaktadır. Bahtin'in ve

Çevre'nin çalışmaları ve yaklaşımları sadece özgül olarak edebiyat

kuramı ile sınırlandırılamayacak genişlikte ve derinlikte fikirler

içermektedir. Ayrıca yapılan yakın tarihli araştırmalar sayesinde Bahtin

Çevresi'nin çalışmalarına ilişkin anlayışımızda da köklü değişiklikler

yaşanmaktadır.

Bu kitap ise Bahtin ve Çevresi'ne dair en son önemli araştırmaların

sonuçlarını bir araya toplayan ilk kitap olma özelliğini taşımaktadır.

Çevrenin yapıtlarını tarihsel ve entelektüel bağlama yerleştirmeye

çalışmaktadır, böylelikle Bahtin ve Çevresi'nin bir bütün olarak önemi

açıklık kazanmaktadır. Craig Brandist Bahtin'in mirasına dair yeni bir

perspektif sunuyor bize ve böylece Bahtin'in önemini bir kez daha

anlamamızı sağlıyor ama bunun yanı sıra, Çevre'nin diğer önemli

düşünürlerinin, sözgelimi Voloşinov, Medvedev, Pumpianskii ve

Kagan'ın hakkını da teslim ederek onların katkılarını ve hem Çevre'nin

çalışmaları hem de Bahtin'in çalışmaları açısından taşıdıkları öneme

ışık tutuyor. Çevre'nin bu diğer üyelerinin çalışmaları çoğunlukla

gölgede kalmıştı, ama Brandist'in Bahtin ve Çevresi kitabı, bu

düşünürlerin Bahtinci düşüncenin şekillenmesinde oynadıkları temel

rolü görmemizi sağlıyor.

Bahtinci düşüncenin gelişmesine önemli bir katkı sağlayacak olan

Bahtin ve Çevresi, bu anlamda sonuncu çalışma olmayacak elbette, yeni

çalışmaların önünü açacak ve Bahtin'e duyulan ilginin yeniden

şekillenmesine yardımcı olacak. Bahtin'in ve Çevresi'nin hak ettiği

daha geniş bağlama yerleştirilmesi gerekliliğine ışık tutacak. Bahtin'in

yaşadığı dönemde birçok önemli ve sağlam kuramcı vardı elbette, ama

ne yazık ki Bahtin kariyeri boyunca hak ettiği ilgiyi göremedi. Craig

Brandist'in kitabı Bahtin'e (ve Çevresi'ne) olan bu borcu hatırlatmaya

ve tamamen kapatmaya olmasa da kapatılmasının önünü açmaya

yönelik bir çalışma. Bahtin Çevresi'ne ışık tutarak bize Bahtinci

düşüncenin aslında Bahtin'in kendisinin de çok sevdiği diyalojizm

kavramını anımsatacak şekilde diyalojik bir sürecin ürünü olduğunu

ama henüz son bulmadığını ve gelişmeye açık olarak beklediğini

gösteriyor.

CRA

IG B

RA

ND

IST

Bah

tin v

e Ç

evre

si

Bahtin ve ÇevresiCRAIG BRANDIST

Çeviri: Cem Soydemir

Felsefe, Kültür ve Politika

ISBN 978-975-8717-66-8

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 6 8

AVRUPA DÜŞÜNCESİNİN SERÜVENİJacqueline Russ

2. Baskı, Çeviren: Özcan Doğan, 424 sf. 26 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-70-5

Avrupa nasıl Avrupalaştı?

Küçük Kent Devletlerinden (Polis) “Avrupa düşüncesi”ne giden bu uzun tarihsel birikim hangi özelliklerle karakterize edilebilir? Hangi önemli olaylar, hangi kişi ve kurumlar bu süreçte belirleyici bir rol üstlenmişlerdir? Latin-Yunan ve Yahudi-Hıristiyan uygarlıklarının bir sentezi olan Avrupa felsefi, sanatsal, dinsel, bilimsel ve toplumsal atılımları, ‘Ortaçağ Aydınlığı’nı, Rönesans’ı, Aydınlanma Çağı’nı, Hümanizmi, Devrimler yüzyılını ve daha birçok bileşeni içine alan uzun bir sürecin vardığı sonuçtur. Filozoflar, din adamları, bilim insanları, sanatçılar, politikacılar, iktidar sahipleri ve halk kitleleri Avrupa’yı yaratma yolunda yaşanan büyük maceranın aktörleridir. Bu yolculuk içinde Avrupa’nın Grekleşmesi, Latinleşmesi, Romalılaşması, Germenleşmesi, Hıristiyanlaşması ve son kertede modernleşmesi, bir “modern batı düşüncesi” üretmesi ayrı süreçler, ayrı etkileşimlerdir. Elbette, Platon, Aristoteles, Machiavelli, Hobbes, Descartes, Spinoza, Vico, Montesquieu, Rousseau, Kant ve Hegel gibi düşünürler bu düşünce serüveni içinde ‘olmazsa olmaz’ bir paye kazanmışlardır.

Avrupa Düşüncesinin

Serüveni

JACQUELINE RUSS

Çeviri: Özcan Doğan

Antik Çağlardan Günümüze

Batı Düşüncesi

Avru

pa D

üşü

ncesin

in Serü

veni

JAC

QU

ELIN

E R

USS

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 0 5

ISBN:978-975-8717-70-5

Avrupa nasıl Avrupalaştı?

Küçük Kent Devletlerinden (Polis) “Avrupa düşüncesi”ne giden bu

uzun tarihsel birikim hangi özelliklerle karakterize edilebilir? Hangi

önemli olaylar, hangi kişi ve kurumlar bu süreçte belirleyici bir rol

üstlenmişlerdir?

Bu kitapta, Avrupa'yı ve Avrupalılığı yaratan düşüncelerin bir özetini

okuyacağız. Jacquline Russ, Avrupa'nın soy kütüğünden hareketle,

bilhassa her yüzyılın taşıdığı kendine özgü atmosfer üzerinde

durmaya çalışmıştır. Pek tabii, yüzyılların zihnimizde belirli bir resmi

canlanmazsa kavramlar da içi boş sözcüklere dönüşecektir. Bu senk-

renizasyon kaygısından hareketle kitabın yazarı, Antik çağlardan

günümüze, Avrupa'da ve Avrupa bilincinde yaşanan gelişmeleri,

ilerlemeleri, gerileyişleri, bunalımları, altüst oluşları ve yeniden

doğuşları tasvir etmeye çalışmıştır.

Latin-Yunan ve Yahudi-Hıristiyan uygarlıklarının bir sentezi olan

Avrupa felsefi, sanatsal, dinsel, bilimsel ve toplumsal atılımları, 'Or-

taçağ Aydınlığı'nı, Rönesans'ı, Aydınlanma Çağı'nı, Hümanizmi,

Devrimler yüzyılını ve daha birçok bileşeni içine alan uzun bir süre-

cin vardığı sonuçtur. Filozoflar, din adamları, bilim insanları, sanat-

çılar, politikacılar, iktidar sahipleri ve halk kitleleri Avrupa'yı

yaratma yolunda yaşanan büyük maceranın aktörleridir. Bu yolculuk

içinde Avrupa'nın Grekleşmesi, Latinleşmesi, Romalılaşması, Ger-

menleşmesi, Hıristiyanlaşması ve son kertede modernleşmesi, bir

“modern batı düşüncesi” üretmesi ayrı süreçler, ayrı etkileşimlerdir.

Elbette, Platon, Aristoteles, Machiavelli, Hobbes, Descartes, Spi-

noza, Vico, Montesquieu, Rousseau, Kant ve Hegel gibi düşünürler

bu düşünce serüveni içinde 'olmazsa olmaz' bir paye kazanmışlardır.

Avrupa çelişkiler ve karşıtlıklar yumağı içinde, insanlığa armağan

ettiği göz kamaştırıcı hediyelerle birlikte karanlık dönemleri de derin

bir şekilde tecrübe etmiş, büyük zaferlerin yanında mağlubiyetleri de

tatmış, ama tarihsel olarak edindiği birikimle daima geleceğe doğru

bir sentez üretebilme kabiliyetini göstermiştir.

Page 8: doğubatı 2013 katalog yayın

6

FELSEFE

Jean Wahl ve Alexandre Kojève ile birlikte, Fransa'da Hegel'in

felsefesinin yayılmasını ve uzun denebilecek bir süre boyunca

düşünce dünyasına hükmetmesini sağlamış olan 20. yüzyılın

önemli düşünürlerinden biridir Jean Hyppolite. Onu bu derece

önemli kılan, Hegel'in Fenomenoloji'sini 1946 yılında

Fransızcaya çevirmiş olmasının yanısıra, Hegel çalışmaları

açısından halen vazgeçilmez bir nitelik taşıyan 1947 yılında

yayımladığı Genèse et structure de la Phénoménologie de l'esprit de

Hegel başlıklı çalışmasıdır.

Başyapıtı olan Kapital'de kendisini açıkça Hegel'in öğrencisi

olarak ilân eden ve düşünceleriyle neredeyse yüz elli yıldır

dünyayı hem düşünsel anlamda hem de pratik anlamda son

derece etkilemiş bir düşünür olan Marx'ın eserlerinin

kaynakları, felsefeyle ilişkisi halen önemli bir tartışma

konusudur. Bu türden tartışmaların gelip dayandığı asıl nokta

da Hegel'in felsefesidir, Marx'ın Hegel'le olan ilişkisidir.

Jean Hyppolite, Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar'da (1955),

Hegel'in felsefesindeki Marksizme kaynaklık etmiş olabilecek

öğeleri, Marx'ın olgunluk dönemi eserlerinin ardında yatan

felsefi varsayımları, Marx'ın Hegel eleştirisinin içerimlerini ve

bu eleştirilerde haklı olup olmadığını ve ayrıca hem Hegel'in

hem de Marx'ın düşüncesinin varoluşçu felsefe içinde

değerlendirilebilecek yönlerini tartışmaya açıyor. Hyppolite'in

eseri, bu anlamda, Herbert Marcuse'nin Us ve Devrim'i (1941) ve

Georg Lukacs'ın Genç Hegel'inin (1948) yanında Marx ve Hegel

ilişkisine dair üçüncü büyük ana kaynak olarak görülebilir.

“Hegel'in Fenomenoloji'sini okumuş olmadan Kapital'i okumak

kaçınılmaz bir şekilde bir dizi yanlış yoruma götürecektir.”

Hyppolite'in, Marx'ın Hegel'le olan ilişkisine dair söyledikleri

halen üzerinde düşünülmeye değer ve Marx ve Hegel Üzerine

Çalışmalar bu anlamda hem Hegel'in hem de Marx'ın

düşüncelerini kavramak açısından önemli bir başvuru kaynağı

sunuyor.

JEA

N H

YPPO

LITE

Marx

ve H

eg

el Ü

zerin

e Ç

alışm

ala

rJean Hyppolite

Çeviren: Doğan Barış Kılınç

Marx ve Hegel

Üzerine Çalışmalar

9 789758 717583

MARX VE HEGEL ÜZERİNE ÇALIŞMALARJean Hyppolite

2. Baskı, Çeviren: Doğan Barış Kılınç, 233 sf. 15 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-58-3

Jean Wahl ve Alexandre Kojéve ile birlikte, Fransa’da Hegel’in felsefesinin yayılmasını ve uzun denebilecek bir süre boyunca düşünce dünyasına hükmetmesini sağlamış olan 20. yüzyılın önemli düşünürlerinden biridir Jean Hyppolite. Onu bu derece önemli kılan, Hegel’in Fenomenoloji’sini 1946 yılında Fransızcaya çevirmiş olmasının yanısıra, Hegel çalışmaları açısından halen vazgeçilmez bir nitelik taşıyan 1947 yılında yayımladığı Genése et structure de la Phénoménologie de I’esprit de Hegel başlıklı çalışmasıdır.

Başyapıtı olan Kapital’de kendisini açıkça Hegel’in öğrencisi olarak ilân eden ve düşünceleriyle neredeyse yüz elli yıldır dünyayı hem düşünsel anlamda hem de pratik anlamda son derece etkilemiş bir düşünür olan Marx’ın eserlerinin kaynakları, felsefeyle ilişkisi halen önemli bir tartışma konusudur. Bu türden tartışmaların gelip dayandığı asıl nokta da Hegel’in felsefesidir, Marx’ın Hegel’le olan ilişkisidir. Jean Hyppolite, Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar’da (1955), Hegel’in felsefesindeki Marksizme kaynaklık etmiş olabilecek öğeleri, Marx’ın olgunluk dönemi eserlerinin ardında yatan felsefi varsayımları, Marx’ın Hegel eleştirisinin içerimlerini ve bu eleştirilerde haklı olup olmadığını ve ayrıca hem Hegel’in hem de Marx’ın düşüncesinin varoluşçu felsefe içinde değerlendirilebilecek yönlerini tartışmaya açıyor. Hyppolite’in eseri, bu anlamda, Herbert Marcuse’nin Us ve Devrim’i (1941) ve Georg Lukacs’ın Genç Hegel’inin (1948) yanında Marx ve Hegel ilişkisine dair üçüncü büyük ana kaynak olarak görülebilir. “Hegel’in Fenomenoloji’sini okumuş olmadan Kapital’i okumak kaçınılmaz bir şekilde bir dizi yanlış yoruma götürecektir.” Hyppolite’in, Marx’ın Hegel’le olan ilişkisine dair söyledikleri halen üzerinde düşünülmeye değer ve Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar bu anlamda hem Hegel’in hem de Marx’ın düşüncelerini kavramak açısından önemli bir başvuru kaynağı sunuyor.

TARİH FELSEFESİNİN PROBLEMLERİGeorg Simmel

2. Baskı, Çeviren: Gürsel Aytaç, 132 sf. 9 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-40-8

“Tarih eğer bir kukla oyunu olmayacaksa, ruhsal olayların tarihidir. Anlattığı bütün dışsal olaylar, bir yandan itkilerle irade eylemleri arasındaki köprülerden, öte yandan o dış olayların sebep olduğu duygu reflekslerinden başka bir şeydir.

Ruh (Geist), düşünmekte olduğunun bilincine varmadan önce içinden sonsuz çoklukta düşünce özleri geçer.

Tarih felsefesinin görevi hakkında: ‘Tarih Yasalarını keşfetmektir’ deniyor –Bu ilk bakışta en göze çarpan Beklenti.

Bambaşka bir bilimde, meselâ fizik, astronomi, psikoloji, karşılaştırmalı dilbiliminde araştırmacıdan yalnızca tekil malzemenin toplanması istenip yasaların tespiti bir felsefeciye verilecek olsa ne denirdi buna? Bu tuhaflığı açıklama denemesi bizi tarihsel yasa kavramının kendisini incelemeye götürüyor.

Her insan kendini herhangi başka birinden bin kat daha iyi tanır, kendisi hakkında herhangi birinden, hattâ en yakınından bile daha çok şey bilir. Ama gene de başkası bize bizim kadar yarım, bizim kadar eksik, bizim kadar bir bütün değil ve bizim kadar kendi içinde tutarsız görünmez.”

Ülkemizde geç keşfedilen ünlü Alman düşünür ve sosyolog Georg Simmel, Tarih Felsefesinin Problemleri’nde tarih, insan, bilinç ve doğa sorunlarını çeşitli açılardan incelemektedir.

Page 9: doğubatı 2013 katalog yayın

7

FELSEFE

BAŞKASI OLARAK KENDİSİ Paul Ricoeur

2. Baskı, Çeviren: Hakkı Hünler, 570 sf. 28 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-53-8

‘Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine’

“20 Mayıs 2005’te hayata gözlerini yuman Paul Ricoeur batı felsefesinin 20. yüzyıldaki en verimli temsilcilerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Eserleriyle ölümsüzleşen düşünürün beka kubbesindeki yankısı, adını filozoflar kitâbesinin mahsûs mahallinde silinmez bir satıra oymayı zorunlu kılar. Ricoeur’ün kaleme aldığı pek geniş hacimli felsefî tefekkür külliyâtı içerisinde gözkamaştırıcılığıyla dikkat çeken en alımlı eserlerden biri de Başkası Olarak Kendisi başlığı taşıyan bu kitabdır. Daha ilk adımda zihni alabildiğine kamaştıran başlık düşünmeyi çarpıcı ve vaadkâr bir serüvene atılmaya davet eder. Ne var ki bu davet kitabın zengin içeriğini bir çırpıda özetleyivermeyi imkânsızlaştırır da. Davete icâbet düşünme çırağının usta düşünür rehberliğinde yürütülecek mâcerâlı yolculuğa herbir güzergâhta adım adım eşlik etmesini gerektirir. ‘Kendi’ kavramı etrafında analitik felsefeden anlatı theorisine, dil felsefesinden eylem felsefesine, kişisel özdeşlik / kimlik hermeneutiğinden ahlâk metafiziğine, kendilik başkalık dialektiğinden özne felsefelerinin ufku ötesine işâret eden mümkün bir ontolojiye uzanan bu zahmetli yolalışta sadık ve azimkâr yoldaşlığı terk etmeden sürdüren çıraklığın tek ödülü, insan ömrünün bütünü itibârıyla atılan ve atılacak herbir adımda ‘kendine tanıklık’ görüşüyle, daha has söylendikte ‘başkası olarak kendisine tanıklık’ gücüyle donanmaktadır. Tıpkı fiziksel organların gelişim gücünün bedeni erginliğe eriştirdiği gibi, zihni en açmazlı sapaklarda sınayarak düşünmeyi rüşdüne vardıran yegâne kaynak bu güçtür belki de, kimbilir? Değil mi ki, kelimelere dilden dile kıymet bahşeden dille söylendikte, ‘Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine’?”

'Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine'

“20 Mayıs 2005'te hayata gözlerini yuman Paul Ricœur batı

felsefesinin 20. yüzyıldaki en verimli temsilcilerinden biri

olarak öne çıkmaktadır. Eserleriyle ölümsüzleşen düşünürün

beka kubbesindeki yankısı, adını filozoflar kitâbesinin mahsûs

mahallinde silinmez bir satıra oymayı zorunlu kılar.

Ricœur'ün kaleme aldığı pek geniş hacimli felsefî tefekkür

külliyâtı içerisinde gözkamaştırıcılığıyla dikkat çeken en alımlı

eserlerden biri de Başkası olarak Kendisi başlığını taşıyan bu

kitabdır. Daha ilk adımda zihni alabildiğine kamaştıran başlık

düşünmeyi çarpıcı ve vaadkâr bir serüvene atılmaya davet

eder. Ne var ki bu davet kitabın zengin içeriğini bir çırpıda

özetleyivermeyi imkânsızlaştırır da. Davete icâbet düşünme

çırağının usta düşünür rehberliğinde yürütülecek mâcerâlı

yolculuğa herbir güzergâhta adım adım eşlik etmesini

gerektirir. 'Kendi' kavramı etrafında analitik felsefeden anlatı

theorisine, dil felsefesinden eylem felsefesine, kişisel özdeşlik

/ kimlik hermeneutiğinden ahlâk metafiziğine, kendilik-

başkalık dialektiğinden özne felsefelerinin ufku ötesine işâret

eden mümkün bir ontolojiye uzanan bu zahmetli yolalışta

sadık ve azimkâr yoldaşlığı terk etmeden sürdüren çıraklığın

tek ödülü, insan ömrünün bütünü itibârıyla atılan ve atılacak

herbir adımda 'kendine tanıklık' görüsüyle, daha has

söylendikte 'başkası olarak kendisine tanıklık' gücüyle

donanmaktır. Tıpkı fiziksel organların gelişim gücünün

bedeni erginliğine eriştirdiği gibi, zihni en açmazlı sapaklarda

sınayarak düşünmeyi rüşdüne vardıran yegâne kaynak bu

güçtür belki de, kimbilir? Değil mi ki, kelimelere dilden dile

kıymet bahşeden dille söylendikte, 'Ne Kendi Kimseye Benzer

Ne Kimse Kendisine'?”

Başkası olarak K

endisiP

AU

L RIC

OEU

R

Başkası olarak

Kendisi

PAUL RICOEUR

Çeviri: Hakkı Hünler

GILLES DELEUZEClaire Colebrook

2. baskı, Çeviren: Cem Soydemir, 215 sf. 13,50 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-48-4

“Deleuze?... Birçok bakımdan bu, Gilles Deleuze’ün kendisinin de sormuş olabileceği bir soru. Deleuze, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmezdi ve hayatın gücünün ama yalnızca insan hayatı değil, her türlü hayatın gücünün sorunlar geliştirme gücü olduğunda ısrar ederdi...”

Claire Colebrook son derece akıcı bir üslupla kaleme aldığı bu çalışmasında, Deleuze yorumcularının çoğunlukla yaptığı gibi Deleuze’ü kronolojik olarak ele almıyor. Yapıtlarını bir bir irdelemek yerine, Deleuze, ün özgün terminolojisi ve kavramları üzerinde duruyor. Deleuze, çalışma hayatı boyunca aynı kavramları farklı bağlamlarda tekrar tekrar geliştirmiş bir felsefeci. Colebrook da, Deleuzecü bir yaklaşım benimseyerek, işe baştan başlıyor ve doğrudan doğruya kavramlar üzerinde yoğunlaşıyor. Deleuze’ün karmaşık ontolojik projesi ve terminolojisine açıklık getirmeye çalışıyor ve bunda da başarılı oluyor.

Colebrook, Deleuze’ün felsefeci olarak ne önerdiğini anlamak istiyorsak, öncelikle felsefenin sanat ve bilimle niçin ilişkili olduğunu anlamamız gerektiğini söylüyor bize, çünkü Deleuze önemli felsefi fikirlerini bilim ve sanattan yararlanarak geliştirmiş bir felsefeci. Edebiyat, sanat, psikanaliz, felsefe, genetik bilimi, film, toplumsal teori vb. alanlarda düşüncenin labirentinde geziniyor. Gündelik hayattan örnekler alıp sonuçlar çıkarmak yerine, uç boyutta düşünmeyi talep ediyor bizden. Yeni düşünce ve yazma üslupları yaratıyor. Hayatı dönüştürmeye yönelik yeni düşünce tarzlarında ısrar ediyor.

CLA

IRE C

OLEB

RO

OK

Gilles D

eleuze

“Deleuze?... Birçok bakımdan bu, Gilles Deleuze'ün kendisinin de

sormuş olabileceği bir soru. Deleuze, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul

etmezdi ve hayatın gücünün ama yalnızca insan hayatı değil, her türlü

hayatın gücünün sorunlar geliştirme gücü olduğunda ısrar ederdi…”

Claire Colebrook son derece akıcı bir üslupla kaleme aldığı bu

çalışmasında, Deleuze yorumcularının çoğunlukla yaptığı gibi

Deleuze'ü kronolojik olarak ele almıyor. Yapıtlarını bir bir

irdelemek yerine, Deleuze'ün özgün terminolojisi ve kavramları

üzerinde duruyor. Deleuze, çalışma hayatı boyunca aynı

kavramları farklı bağlamlarda tekrar tekrar geliştirmiş bir felsefeci.

Colebrook da, Deleuzecü bir yaklaşım benimseyerek, işe baştan

başlıyor ve doğrudan doğruya kavramlar üzerinde yoğunlaşıyor.

Deleuze'ün karmaşık ontolojik projesi ve terminolojisine açıklık

getirmeye çalışıyor ve bunda da başarılı oluyor.

Colebrook, Deleuze'ün felsefeci olarak ne önerdiğini anlamak

istiyorsak, öncelikle felsefenin sanat ve bilimle niçin ilişkili

olduğunu anlamamız gerektiğini söylüyor bize, çünkü Deleuze en

önemli felsefi fikirlerini bilim ve sanattan yararlanarak geliştirmiş

bir felsefeci. Edebiyat, sanat, psikanaliz, felsefe, genetik bilimi,

film, toplumsal teori vb. alanlarda düşüncenin labirentinde

geziniyor. Gündelik hayattan örnekler alıp sonuçlar çıkarmak

yerine, uç boyutta düşünmeyi talep ediyor bizden. Yeni düşünce ve

yazma üslupları yaratıyor. Hayatı dönüştürmeye yönelik yeni

düşünce tarzlarında ısrar ediyor.

Gilles DeleuzeÇeviren: Cem Soydemir

CLAIRE COLEBROOK

Page 10: doğubatı 2013 katalog yayın

8

FELSEFE

ÖLÜMCÜL HASTALIK UMUTSUZLUKSøren Kierkegaard

4. Baskı, Çeviren M. Mukadder Yakupoğlu, 144 sf. 11 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-06-4

“Ve kum saati, dünyanın kum saati boşaldı ve yüzyılın tüm gürültüleri sustu; çılgın ve kısır çabamız bitti, yakınlarına gelince, sonsuzlukta olduğu gibi –erkeğin veya kadının, zenginin veya yoksulun, kölenin veya efendinin, mutlunun veya mutsuzun olduğu gibi– herşey sessizlik içindedir; başın ister tacın parıltısını taşısın ister basit insanların arasında kaybolsun, ister yalnızca günlerin sıkıntılarına ve alınterlerine sahip ol, ister dünya durduğu sürece ünün yüceltilsin, ister isimsiz ve unutulmuş olarak sayısız kalabalıkların içinde kaybol, ister seni kaplayan bu görkem tüm insansal betimlemeleri aşsın, ister insanlar, ne olursan ol seni yargıların en acısı, en alçaltıcısı ile vursunlar, sonsuzluk milyonlarca benzerinden her biri için olduğu gibi senin için de tek bir konuda bilgiyle donanacaktır: Yaşamının umutsuz olup olmadığı ve umutsuzsa bunu bilip bilmediğin veya bu umutsuzluğu bir korku gizi gibi, suçlu bir aşkın meyvesi gibi içine sokup sokmadığından veya umutsuz olarak ve diğerlerine nefret duyarak öfkeye kapılıp kapılmadığın konusunda. Ve eğer yaşamın yalnızca umutsuzluğu taşıyorsa gerisinin hiçbir önemi yoktur! İster zaferler isterse yenilgiler söz konusu olsun, senin için herşey kaybedilmiştir, sonsuzluk seni artık hiç içine almaz, seni hiç tanımamıştır veya daha da kötüsü seni tanırken seni kendi ben’ine, umutsuzluğun ben’ine çiviler!” Søren Kierkegaard, Ölümcül Hastalık Umutsuzluk

YENİ BİLİMGiambattista Vico

Çeviren: Sema Önal, 527 sf. 30 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-29-3

İtalyan filozof, hukukçu, filolog, tarihçi ve retorik ustası Giambattista Vico, Yeni Bilim adlı eseriyle geniş bir okur kesiminin, filozofların, entelektüellerin ve şairlerin doğrudan ilham kaynağı olmuştur. Romantik tarihçi Jules Michelet, birçokları gibi “Vico’dan doğdum” demiştir. Ernst Cassirer, Vico’yu mitin ve mitolojinin gerçek kâşifi ilân etmiştir. James Joyce, başkalarında bulamadığı hayal dünyasını Vico’da bulur. Alman filozof Wilhelm Dilthey için Yeni Bilim, modern düşüncenin en büyük başarılarından biridir. İktisatçı Joseph Schumpeter, Vico’yu “sosyal bilimler alanındaki en büyük düşünürlerden biri” olarak kaydeder. Alman romantikleri, Goethe, Herder ve Hamann Yeni Bilim’i okumuşlardır. Coleridge, Vico’nun fikirlerini yayan ilk İngilizdir. Marx, Vico’yu das Kapital’de tartışmış, Yeats, Vico ile yakından ilgilenmiştir. Sorokin, Vico’yu zikretmiş; Hegel’den Trotsky’ye kadar birçok isim Vico’yu selâmlamıştır.

Batı’da modern tarih felsefesinin tahtına ilk Giambattista Vico çıkar. O, kültür felsefesi ve mitoloji felsefesinin kurucusu sayılır. Tüm yaşamını büyük bir tutkuyla adadığı bu yapıtı dil, şiir, estetik, kanun, eğitim, politika, metafizik, toplum, kültür konularında ana güzergâh, yeni bir çıkış noktası sayılmıştır. O’nun fikirleri pragmatizm, tarihsicilik,varoluşçuluk ve yapısalcılık gibi birçok hareketi öncelemiştir.

Vico, bu eserinde Tanrı’nın yarattığı tabiatın yanında insanın kendi yarattığı dünya olan toplum ve kültür dünyasının nasıl bir yöntemle incelenmesi gerektiği üzerine düşünmüştür. Döngüselci tarih anlayışı, tarihin bir edimler dizisi olarak karşımıza çıkması, her tarihsel durumun kendi biricik iç yapısında ve bu iç yapı aracılığıyla anlaşılması, tarihsel yaşamın mitolojik, filolojik, hukuksal ve dinsel yönden kavranması gerektiği ve buna benzer birçok değerli düşünce onun bize mirasıdır. Günümüzde Vico sadece felsefe, tarih ya da sosyolojide değil, sosyal bilimlerin tüm alanlarında en temel nokta lara ulaşıncaya dek derin ve bir daha silinemeyecek büyük izler bı rakmıştır.

ISBN 978-975-8717-29-3

Page 11: doğubatı 2013 katalog yayın

9

FELSEFE

WITTGENSTEIN VE DİLİN SINIRLARIPierre Hadot

2. Baskı, Çeviren: Murat Erşen, 117 sf. 9 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-9717-47-7

Büyük antik felsefe uzmanı Pierre Hadot, bu küçük ama derin kitapta Wittgenstein ile ilgili birbiri içine geçen üç felsefi hikâye sunmaktadır okuyucuya: İlkin, Wittgenstein felsefesinin neredeyse hiç bilinmediği bir dönemde, onun dile getirdiği yepyeni bir anlayışın bir filozofun düşünce güzergâhında oynadığı belirleyici rol ve bu keşfin yarattığı açılımlar. İkinci olarak, gerek dünya felsefe tarihi içindeki yeri, gerekse yüzyılımızın düşünce ikliminde yarattığı etkisi tartışılmaz derecede önemli olan bu büyük filozofun devrimci boyutu…Nihayet ve belki de en önemlisi, Wittgenstein’ın birbirinden farklı olan ama birbirini tamamlayan iki ayrı dönemindeki tezlerinin son derece özetleyici ve anlaşılır bir izahı.

Tractatus logico Philosphicus’a hasredilen ilk iki metin, Wittgenstien’ın dile getirdiği “Dil içinde ifade edilen, dil ile ifade edilemez” formülünden hareketle, söze sığmayan üzerine bir düşünüm geliştirir. Wittgenstein’ın ikinci dönem düşüncesini temsil eden Felsefi Soruşturmalar’ı konu alan son iki makale ise, bu metinde açık ifadesini bulan devrimci dil teorisinin dil ve düşünce anlayışımızda yarattığı büyük etkiler üzerine odaklanır: dil oyunları mefhumu ve yaşam biçimi anlayışı Hadot’yu felsefî söylemin doğası üzerine düşünmeye götürür. İşlevi nesneleri göstermek ve düşüncelere tercüman olmak olan bir dil yoktur, ama başka şeyler arasında, dinleyici üzerinde bir etki yaratmaya yönelik dil oyunları vardır… Felsefi dil belli bir etkinlik perspektifi içinde “ruhsal bir talim” olarak anlaşılmalıdır.

Daha önemlisi, felsefi söylem belli bir yaşam tarzının seçiminden bağımsız salt teorik bir etkinlik değildir. Aksine söz ve eylem, felsefi söylem ve filozofça yaşam, birbirinden ayrılmaz tamamlayıcı bir bütündür. Ve felsefe hayretle başlar: “Dünyanın nasıl olduğu değildir gizemli olan, olmasıdır.”…Wittgenstein’ın analitik-pozitivist düşüncesinin ötesinde mistik olana dair getirdiği açılıma kulak vermek isteyenler için…

Wittgenstein ve Dilin SınırlarıPierre Hadot

Büyük antik felsefe uzmanı Pierre Hadot, bu küçük ama derin kitapta

Wittgenstein ile ilgili birbiri içine geçen üç felsefi hikâye sunmaktadır

okuyucuya: İlkin, Wittgenstein felsefesinin neredeyse hiç bilinmediği bir

dönemde, onun dile getirdiği yepyeni bir anlayışın bir filozofun düşünce

güzergâhında oynadığı belirleyici rol ve bu keşfin yarattığı açılımlar.

İkinci olarak, gerek dünya felsefe tarihi içindeki yeri, gerekse

yüzyılımızın düşünce ikliminde yarattığı etkisi tartışılmaz derecede

önemli olan bu büyük filozofun devrimci boyutu… Nihayet ve belki de

en önemlisi, Wittgenstein'ın birbirinden farklı olan ama birbirini

tamamlayan iki ayrı dönemindeki tezlerinin son derece özetleyici ve

anlaşılır bir izahı.

Tractatus Logico Philosphicus'a hasredilen ilk iki metin, Wittgenstien'ın

dile getirdiği “Dil içinde ifade edilen, dil ile ifade edilemez”

formülünden hareketle, söze sığmayan üzerine bir düşünüm geliştirir.

Wittgenstein'ın ikinci dönem düşüncesini temsil eden Felsefi

Soruşturmalar'ı konu alan son iki makale ise, bu metinde açık ifadesini

bulan devrimci dil teorisinin dil ve düşünce anlayışımızda yarattığı büyük

etkiler üzerine odaklanır: dil oyunları mefhumu ve yaşam biçimi anlayışı

Hadot'yu felsefî söylemin doğası üzerine düşünmeye götürür. İşlevi

nesneleri göstermek ve düşüncelere tercüman olmak olan bir dil yoktur,

ama başka şeyler arasında, dinleyici üzerinde bir etki yaratmaya yönelik

dil oyunları vardır… Felsefi dil belli bir etkinlik perspektifi içinde

“ruhsal bir talim” olarak anlaşılmalıdır.

Daha önemlisi, felsefi söylem belli bir yaşam tarzının seçiminden

bağımsız salt teorik bir etkinlik değildir. Aksine söz ve eylem, felsefi

söylem ve filozofça yaşam, birbirinden ayrılmaz tamamlayıcı bir

bütündür. Ve felsefe hayretle başlar: “Dünyanın nasıl olduğu değildir

gizemli olan, olmasıdır.”…Wittgenstein'ın analitik-pozitivist

düşüncesinin ötesinde mistik olana dair getirdiği açılıma kulak vermek

isteyenler için…

Çeviren: Murat Erşen

Pierre H

adot

Wittg

enste

in ve

Dilin

Sın

ırları

LUDWIG WITTGENSTEIN Erken Döneminde Dilin Sınırları ve FelsefeAli Utku

296 sf. 16 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-46-0

Her büyük filozofun felsefeye yeni bir yön verdiği söylenebilirse, felsefe tarihinde bunu iki kere gerçekleştiren yalnızca Wittgenstein’dır. İlki, dünyanın karşısına “Büyük Ayna”yı (Dil’i) koyabilmek için “aynı”nın teminatı durumundaki kapsamlı bir öğretiyle mantığın ideal düzleminde çalışan erken eseri Tractatus Logico-Philosophicus’la ve ikincisi, dili bir “oyun” mantığı içinde kurabilmek için “fark”ın mantığını sorgulayan geç eseri Felsefi İncelemeler’le özdeşleştirilen, kopmaları ve süreklilikleri birlikte barındıran iki ayrı girişimle “iki kere felsefe”. Yakın dönem düşüncesini karakterize eden dil dolayımlı felsefi yönelimlere önemli bir ivme kazandıran bu çifte müdahalenin sunduğu yeni olanaklar, hâlâ çok canlı bir tartışma odağı oluşturuyor.

Elinizdeki çalışmada, Tractatus Logico-Philosophicus (ve onun önhazırlıklarını içeren Notebooks 1914-1916 ile Prototractatus) çevriminde yer alan bir dizi soruna, erken Wittgenstein’ın felsefenin artı ve eksi hanelerine yaptığı eklentiyi değerlendirmek amacıyla yaklaşılıyor. Wittgenstein’ın erken dönem felsefesini belirleyen “resim teorisi”nin talepleri ve sonuçları açısından, felsefenin geleneksel anlamından koparılışı ve atfedilen yeni anlam ve görevlerle yeniden tanımlanışı, teorik yapıyı belirleyen argümantasyon ve yapısal/mantıksal çözümlemeler bağlamında sorunlaştırılıyor.

Ali U

tku

Ludwig W

ittgensteinHer büyük filozofun felsefeye yeni bir yön verdiği söylenebilirse,

felsefe tarihinde bunu iki kere gerçekleştiren yalnızca

Wittgenstein'dır. İlki, dünyanın karşısına “Büyük Ayna”yı (Dil'i)

koyabilmek için “aynı”nın teminatı durumundaki kapsamlı bir

öğretiyle mantığın ideal düzleminde çalışan erken eseri Tractatus

Logico-Philosophicus'la ve ikincisi, dili bir “oyun” mantığı içinde

kurabilmek için “fark”ın mantığını sorgulayan geç eseri Felsefi

İncelemeler'le özdeşleştirilen, kopmaları ve süreklilikleri birlikte

barındıran iki ayrı girişimle “iki kere felsefe”. Yakın dönem

düşüncesini karakterize eden dil dolayımlı felsefi yönelimlere

önemli bir ivme kazandıran bu çifte müdahalenin sunduğu yeni

olanaklar, hâlâ çok canlı bir tartışma odağı oluşturuyor.

Elinizdeki çalışmada, Tractatus Logico-Philosophicus (ve onun

önhazırlıklarını içeren Notebooks 1914-1916 ile Prototractatus)

çevriminde yer alan bir dizi soruna, erken Wittgenstein'ın

felsefenin artı ve eksi hanelerine yaptığı eklentiyi değerlendirmek

amacıyla yaklaşılıyor. Wittgenstein'ın erken dönem felsefesini

belirleyen “resim teorisi”nin talepleri ve sonuçları açısından,

felsefenin geleneksel anlamından koparılışı ve atfedilen yeni

anlam ve görevlerle yeniden tanımlanışı, teorik yapıyı belirleyen

argümantasyon ve yapısal/mantıksal çözümlemeler bağlamında

sorunlaştırılıyor.

Ludwig WittgensteinAli Utku

Erken Döneminde Dilin Sınırları ve Felsefe

Page 12: doğubatı 2013 katalog yayın

10

FELSEFE

KANT’IN FELSEFESİHeinz Heimsoeth

5. Baskı, Çeviren: Takiyettin Mengüşoğlu, 184 sf. 11 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-31-6

Königsbergli filozofun düşünceleri, şüphe yok ki bir dehanın tüm parıltısına kavuşmuştur. Güçsüz bir bedenden yükselen ateş, insanın ve evrenin sırrına dâhil edilme isteğini, doğaya karşı aynı ölçülerde, aynı mutlak kesinlikte karşılık verebilme iradesini göstermiştir. Kant’ın büyüsü günümüze kadar hiç eksilmemiştir. “Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlâk yasası” yeryüzünde var olduğu müddetçe de bu büyü yaşamaya devam edecektir.

Akıl, ahlâk, metafizik, değer, bilgi, inanç ve yargılarımız konusunda hiçbir düşünür, Kant kadar eleştirel ve kuşatıcı olmamıştır. Kant, insan doğasının kuruluşunu tüm nesnelliğiyle ele alır. Öncelikli olarak o, kendinden önceki felsefi gelenekleri kendi merkezinde toplamayı başarabilmiştir. Kant, tüm duyumcu, emprisist, metafizik cepheleri gözden geçirmiş, tran sen den tal idealizmin imkânlarını araştırmıştır. Etik ve estetik değerler konusunda, “yüce”ye dair bilgimizi ortaya koymuştur. Aklın bilinebilir sınırlarını göstermiş, ahlâk metafiziğinin ilkelerini saptamştır. Yani, “Ne bilebiliriz?” sorusuna, aklın bundan daha az önemli olmayan başka bir sorusunu ilâve etmiştir: “Ne yapmalıyız?” Nihayetinde, teorik akıl ile pratik aklı temel bir sorun olarak günyüzüne çıkarabilmiştir.

Kant’ın felsefesi insanın içinde bir ‘özne’ olarak yer aldığı kusursuz bir matematiğe benzer. Doğanın özgürlüğü ile insanın ödev ahlâkı, iniş ve çıkışlarıyla birlikte, bu müziğin notalarını oluşturur. Akıl ve duygu, iyi ve kötü gibi bütün karşıtlıklar bu denklemin her iki tarafında yer alır ve Kantçı felsefede mükemmel çözüme kavuşurlar.

Bu kitapta, Kantçı düşüncenin en önemli yorumcularından kabul edilen Heinz Heimsoeth, Kant felsefesinin özüne dair çetrefil meseleleri, sade bir üslup, berrak bir anlatım ve büyük bir ustalıkla çözümlemektedir.

Kant'ýn Felsefesi

Hein

z Heim

soeth

Königsbergli filozofun düþünceleri, þüphe yok ki bir dehanýn

tüm parýltýsýna kavuþmuþtur. Güçsüz bir bedenden yükselen

ateþ, insanýn ve evrenin sýrrýna dahil edilme isteðini, doðaya

karþý ayný ölçülerde, ayný mutlak kesinlikte karþýlýk verebilme

iradesini göstermiþtir. Kant'ýn büyüsü þimdiye kadar hiç

eksilmemiþtir. “Üzerimdeki yýldýzlý gök ve içimdeki ahlâk

yasasý” yeryüzünde var olduðu müddetçe de bu büyü

yaþamaya devam edecektir.

Akýl, ahlâk, metafizik, deðer, bilgi, inanç ve yargýlarýmýz

konusunda hiçbir düþünür, Kant kadar eleþtirel ve kuþatýcý

olmamýþtýr. Kant, insan doðasýnýn kuruluþunu tüm

nesnelliðiyle ele alýr. Öncelikli olarak o, kendinden önceki

felsefi gelenekleri kendi merkezinde toplamayý

baþarabilmiþtir. Kant, tüm duyumcu, emprisist, metafizik

cepheleri gözden geçirmiþ, transendental idealizmin

imkânlarýný araþtýrmýþtýr. Etik ve estetik deðerler konusunda,

“yüce”ye dair bilgimizi ortaya koymuþtur. Aklýn bilinebilir

sýnýrlarýný göstermiþ, ahlâk metafiziðinin ilkelerini

saptamþtýr. Yani, “Ne bilebiliriz?” sorusuna, aklýn bundan

daha az önemli olmayan baþka bir sorusunu ilâve etmiþtir:

“Ne yapmalýyýz?” Nihayetinde, teorik akýl ile pratik aklý temel

bir sorun olarak günyüzüne çýkarabilmiþtir.

Kant'ýn felsefesi insanýn içinde bir 'özne' olarak yer aldýðý

kusursuz bir matematiðe benzer. Doðanýn özgürlüðü ile

insanýn ödev ahlâký, iniþ ve çýkýþlarýyla birlikte, bu müziðin

notalarýný oluþturur. Akýl ve duygu, iyi ve kötü gibi bütün

karþýtlýklar bu denklemin her iki tarafýnda yer alýr ve Kantçý

felsefede mükemmel çözüme kavuþurlar.

Bu kitapta, Kantçý düþüncenin en önemli yorumcularýndan

kabul edilen Heinz Heimsoeth, Kant felsefesinin özüne dair

çetrefil meseleleri, sade bir üslup, berrak bir anlatým ve

büyük bir ustalýkla çözümlemektedir.

Kant'ýn FelsefesiHeinz Heimsoeth

Çeviren: Takiyettin Mengüþoðlu

FELSEFENİN TEMEL DİSİPLİNLERİHeinz Heimsoeth

5. Baskı, Çeviren: Takiyettin Mengüşoğlu, Felsefe, 124 sf. 8.50 TL, ISBN 978-975-8717-32-3

Yaşam süreçleri yaptığımız felsefe ölçüsünde anlam kazanır, bu süreci basitleştirmek veya onu çıkabileceği en yüksek noktadan kavrayabilmek tamamen vermiş olduğumuz karara bağlıdır. Felsefeyi tercih etmekle sahte görüntülerin egemenliğini bir nebze olsun sekteye uğratmış oluruz. Yüzeyde sürüp giden bütün telaşların ötesinde sadece varlıkların özü bilinmeye ve tanınmaya değerdir. Sıradan bir yaşam için varlıkların özüne inmek gerekli olmayabilir ama varlıkların özü için de sıradan bir yaşam yaşanmaya değer değildir. Felsefe, saf ve bütünlüklü olanın çağrısıdır. Bunun dışında, bağlamından kopartılmış, varlığını unutmuş tüm şeyler için Sokrates “dünyada gereksinmediğim ne çok şey var!” hatırlatmasını yapmaktadır.

Felsefe yapmak, yalnızca felsefe tarihi ve düşünürlerin yaşam ve görüşlerini okumaktan geçmiyor. Bunlardan da öte felsefe, düşünmenin imkânını yakalamak ya da ünlü biçimiyle söyleyecek olursak ‘hakikat sevgisine’ ulaşmak demektir. Felsefe yapmak, felsefenin kendine özgü kullandığı dil ile konuşmak demektir. Uzun bir geleneği olan ve kendi içinde göndermeleri olan bu dile erişildiği takdirde İlk Çağ düşünürlerinin sormuş olduğu soruları bugün biz de sorabiliriz: “İnsan nedir?” “Hakikat Nedir? “Kendi varlığımın sırrına nasıl inebilirim?”

Büyük soruları kendimize sorma cesaretini göstermeden önce tıpkı bir felsefe öğrencisinin yaptığı gibi klasik düşünürlere, Platon, Aristoteles, Hume, Spinoza, Kant, Hegel ve Descartes’a ve bu düşünürlerin en önemli takipçilerine daha çok vakit ayırmalıdır. İdeal bir felsefe eğitimi için, Mantık sayesinde düşünmenin ilkeleri, Metafizik sayesinde evrenle kurulan bütünlüklü ilişki, Ontoloji sayesinde varlığın temel yapısı ve diğer Disiplinler keşfedilmelidir.

Bu küçük kitapta, derin bilgisini özlü anlatımıyla birleştiren Heinz Heimsoeth, sistematik bir biçimde felsefeye dair en temel disiplinleri aktarmaktadır.

Felsefenin Temel D

isiplinleri

Hein

z Heim

soeth

Yaþam süreçleri yaptýðýmýz felsefe ölçüsünde anlam kazanýr,

bu süreci basitleþtirmek veya onu çýkabileceði en yüksek

noktadan kavrayabilmek tamamen vermiþ olduðumuz

karara baðlýdýr. Felsefeyi tercih etmekle sahte görüntülerin

egemenliðini bir nebze olsun sekteye uðratmýþ oluruz.

Yüzeyde sürüp giden bütün telaþlarýn ötesinde sadece

varlýklarýn özü bilinmeye ve tanýnmaya deðerdir. Sýradan bir

yaþam için varlýklarýn özüne inmek gerekli olmayabilir ama

varlýklarýn özü için de sýradan bir yaþam yaþanmaya deðer

deðildir. Felsefe, saf ve bütünlüklü olanýn çaðrýsýdýr. Bunun

dýþýnda, baðlamýndan kopartýlmýþ, varlýðýný unutmuþ tüm

þeyler için Sokrates “dünyada gereksinmediðim ne çok þey

var!” hatýrlatmasýný yapmaktadýr.

Felsefe yapmak, yalnýzca felsefe tarihi ve düþünürlerin yaþam

ve görüþlerini okumaktan geçmiyor. Bunlardan da öte

felsefe, düþünmenin imkânýný yakalamak ya da ünlü

biçimiyle söyleyecek olursak 'hakikat sevgisine' ulaþmak

demektir. Felsefe yapmak, felsefenin kendine özgü

kullandýðý dil ile konuþmak demektir. Uzun bir geleneði olan

ve kendi içinde göndermeleri olan bu dile eriþildiði takdirde

Ýlk Çað düþünürlerinin sormuþ olduðu sorularý bugün biz de

sorabiliriz: “Ýnsan nedir?” “Hakikat Nedir? “Kendi varlýðýmýn

sýrrýna nasýl inebilirim?”

Büyük sorularý kendimize sorma cesaretini göstermeden

önce týpký bir felsefe öðrencisinin yaptýðý gibi klasik

düþünürlere, Platon, Aristoteles, Hume, Spinoza, Kant,

Hegel ve Descartes'a ve bu düþünürlerin en önemli

takipçilerine daha çok vakit ayýrmalýdýr. Ýdeal bir felsefe

eðitimi için, Mantýk sayesinde düþünmenin ilkeleri,

Metafizik sayesinde evrenle kurulan bütünlüklü iliþki,

Ontoloji sayesinde varlýðýn temel yapýsý ve diðer Disiplinler

keþfedilmelidir.

Bu küçük kitapta, derin bilgisini özlü anlatýmýyla birleþtiren

Heinz Heimsoeth, sistematik bir biçimde felsefeye dair en

temel disiplinleri aktarmaktadýr.

Felsefenin

Temel Disiplinleri

Heinz Heimsoeth

Çeviren: Takiyettin Mengüþoðlu

Page 13: doğubatı 2013 katalog yayın

11

FELSEFE

TARİH TASARIMIR. G. Collingwood

4. Baskı, Çeviren: Kurtuluş Dinçer, 432 sf. 17,50 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-30-9

Bu kitap tarih felsefesi üzerine bir denemedir. ‘Tarih felsefesi’ terimini, on sekizinci yüzyılda, onunla eleştirel ya da bilimsel ta rih ten, tarihçinin eski kitaplarda bulduğu öyküleri yinelemek yeri ne, kendi kafasında kendi kendine kurduğu bir tarihsel düşün me tipinden başka bir şey kastetmeyen Voltaire buldu. Aynı adı He gel ile on dokuzuncu yüzyıl sonundaki başka düşünürler de kul landı; ama ona çok farklı bir anlam verdiler ve tarih felsefesini evrensel tarih ya da dünya tarihi anlamına gelen bir şey ola rak gördüler. Terimin üçüncü bir kullanımı çeşitli on doku zun cu yüzyıl pozitivistlerinde bulunur; onlar için tarih felsefesi, anlatılması tarihin işi olan olayların akışını yöneten genel yasa la rın keşfiydi.

Tarih Tasarımı’nda modern tarih tasarımının Herodotos’tan yirminci yüz yıla dek nasıl geliştiğine dair tarihsel bir betimleme sunulmaktadır. İlk bölümde Collingwood, tarihin yapısı, konusu ve yöntemine ilişkin Yunan-Roma tarih yazımından çeşitli örnekler sunmaktadır. Diğer bölümlerde ise Descartes, Herder, Kant, Schiller, Hegel, Marx, Toynbee, Rickert, Simmel, Dilthey, Croce, Spengler ve Bergson’un tarihin doğasına ilişkin yaklaşımları aralarındaki ilişki gözetilerek bütünlüklü olarak tartışılmaktadır.

TARİH FELSEFESİ Seçme MetinlerHerder-Kant-Fichte-Schelling-Hegel-Schopenhauer

2. Baskı, Haz: Doğan Özlem-Güçlü Ateşoğlu, Felsefe, 261 sf. 13 TL, ISBN 975871722-7

Tarih ve felsefe terimleri, yüzyıllardır birbirleriyle ilişkisi olmayan alanları nitelemek için kullanılagelmiş olan terimlerdir. Antikçağ’da insanın doğa üzerine düşünerek kendi bilgisini kazanma süreci, Ortaçağ’da yerini tanrıya bırakmış; bu çağı izleyen dönemde ise, her türden yerellik ve tarihsellikten uzak soyut akıl kavramsallaştırması, düşünce tarihinde o çağın genel paradigması haline gelmiştir. Evrene ve kendine ilişkin bilgi elde etme çabasında insanı yeterince tatmin etmeyen bu üç dolayımın, özellikle 18. yüzyıldan başlayarak yerini tarihe terk ettiği; dahası her birinin, kendi tikel anlamlarını ancak ve sadece tarih sayesinde ve tarihte kazandığı fikri, felsefeyi yeni bir yörüngenin eksenine çekmiştir. ‘Geçmişin şimdideki sürekli etkililiği’ anlamında bir tarihsellik bilincinin gelişmesiyle birlikte tüm 19. yüzyıl, bir tarih yüzyılı olmuş; tarih ile felsefenin bir arada ele alınması, özel anlamda felsefenin, genelde ise düşüncenin yönteminin ne olacağı sorusu üzerine yeni kavrayışların şekillenmesine önayak olmuştur. Günümüzde sosyal bilimler üzerine düşünmenin olanağı, bu sürecin bilinmesini ve özümsenmesini gerektirmektedir.

Tarih Felsefesi kitabı, bu alanda bir giriş kitabı olmanın ötesinde, ‘sonuçlarından hiçbir zaman öğrenilemeyecek bir etkinlik’ olan felsefenin içine dolayımsız bir şekilde nüfuz edebilmeyi ve yüzyıllarca ilişkileri sorunlu addedilmiş tarih ile felsefenin farklı kesişim noktalarındaki belli başlı problemleri göstermeyi amaç ediniyor.

Tarih ve felsefe terimleri, yüzyıllardır birbirleriyle ilişkisi

olmayan alanları nitelemek için kullanılagelmiş olan te-

rimlerdir. Antikçağda insanın doğa üzerine düşünerek

kendi bilgisini kazanma süreci, Ortaçağda yerini Tanrı'ya

bırakmış; bu çağı izleyen dönemde ise, her türden yerellik

ve tarihsellikten uzak soyut akıl kavramsallaştırması, dü-

şünce tarihinde o çağın genel paradigması haline gelmiş-

tir. Evrene ve kendine ilişkin bilgi elde etme çabasında

insanı yeterince tatmin etmeyen bu üç dolayımın, özellikle

18. yüzyıldan başlayarak yerini tarihe terk ettiği; dahası

her birinin, kendi tikel anlamlarını ancak ve sadece tarih

sayesinde ve tarihte kazandığı fikri, felsefeyi yeni bir yö-

rüngenin eksenine çekmiştir. 'Geçmişin şimdideki sürekli

etkililiği' anlamında bir tarihsellik bilincinin gelişmesiyle

birlikte tüm 19. yüzyıl, bir tarih yüzyılı olmuş; tarih ile

felsefenin bir arada ele alınması, özel anlamda felsefenin,

genelde ise düşüncenin yönteminin ne olacağı sorusu

üzerine yeni kavrayışların şekillenmesine önayak olmuş-

tur. Günümüzde sosyal bilimler üzerine düşünmenin

olanağı, bu sürecin bilinmesini ve özümsenmesini gerek-

tirmektedir.

Tarih Felsefesi kitabı, bu alanda bir giriş kitabı olmanın ö-

tesinde, 'sonuçlarından hiçbir zaman öğrenilemeyecek bir

etkinlik' olan felsefenin içine dolayımsız bir şekilde nüfûz

edebilmeyi ve yüzyıllarca ilişkileri sorunlu addedilmiş ta-

rih ile felsefenin farklı kesişim noktalarındaki belli başlı

problemleri göstermeyi amaç ediniyor.

TAR

İH F

ELSEFESİ

SEÇ

ME M

ETİN

LER

tarih felsefesis e ç m e m e t i n l e r

Haz: Doğan Özlem - Güçlü Ateşoğlu

Herder - Kant - Fichte - Schelling - Hegel - Schopenhauer

F E L S E F E

Page 14: doğubatı 2013 katalog yayın

12

FELSEFE

ALMAN İDEALİZMİ: FICHTEHaz: Eyüp Ali Kılıçaslan & Güçlü Ateşoğlu

548 sf. 27 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-16-2

Johann Gottlieb Fichte, Kant sonrası Alman felsefesinin en önemli filozoflarından biridir. Kant’ın Eleştirel Felsefesi’ni bütünlüklü ve sistematik bir idealist metafiziğe dönüştürme yönündeki çabasıyla tanınır. Alman İdealizminin başlatıcısı olarak Schelling ve Hegel üzerindeki etkisi görünür olmakla beraber, Marx’tan Sartre’a kadar birçok filozof, düşünür ve siyaset adamını kendi yörüngesine çekmeyi başarmıştır.

Hegel ve Marx’ın diyalektik yöntemi, modern felsefeye diyalektik düşünme yöntemini getiren Fichte’nin onlara mirasıdır. “Kişi, eylemlerinin bir toplamıdır” sözü, Sartre’dan önce ilk defa Fichte’nin kullandığı bir sözdür. “Öteki, beni özgürlüğe ve sorumluluğa davet eder” sözlerindeki etik düşünce, 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Levinas’ı yaklaşık olarak iki yüzyıl öncesiyle buluşturur.

Ülkemizde Alman İdealizmi’nin doğru dürüst bilinmemesi ve öğretil(e)memesi, Locke, Hume ve Kant’tan çabucak ve dolaysızca XX. yüzyılın düşünürlerine ve düşüncelerine geçilmesi, felsefe tarihini gerçek anlamda bilmenin önüne büyük engeller çıkartmaktadır. Bu sebeple, Alman İdealizmi üçlemesinin ilk kitabı olarak düşünülen Fichte, işte böyle önemli bir açığı kapatma amacını taşımaktadır. Filozofun en önemli eserlerinden yapılan çeviriler kadar, filozofun düşünceleri üzerine yapılmış yorumları da içermekte ve bu hâliyle, “şu anda dilimizde filozof hakkındaki ilk ve tek kapsamlı kaynak olma özelliğine ve onuruna sahiptir.”

AYDINLARIN İHANETİJulien Benda

2. Baskı, Çeviren: Cem Soydemir, Felsefe, 187 sf. 11 TL, ISBN: 975-8717-20-0

Batı’da Aydınlar hakkında ilk kapsamlı eleştiri XX. yüzyılın başlarında Julien Benda’dan gelir. Benda’ya göre, aydınların hakikat duygusu artık zayıflamıştır. Onlar, şimdilerde siyasi ihtirasların güdümündedirler. İktidarın muhalif görünen sözcüleridir. Esasen kendi gruplarının çıkarlarını kollamak adına da sonsuz bir kin ve nefret duyarlar.

“Benda’nın tanımına göre gerçek aydınlar kazığa bağlanıp yakılma, sürgüne gönderilme, çarmıha gerilme riskine girmek durumundadırlar. Bu yüzden de sayıları çok olamaz, gelişimleri belli bir rutine bağlı olamaz... Benda’nın tasarladığı biçimiyle gerçek aydın imgesinin hâlâ çekici ve güçlü bir imge olduğuna benim şüphem yok.”

Edward W. Said, Entelektüel

“Benda’nın anlattığı entelektüeller alelâde insanlar ya da sıradan oku muşlar gibi maddi kazançla ilgilenmezler. Şahsi çıkar peşinde koşmak, ikbal ve mevki gayreti içinde olmak onların işi değildir. Onlar siyasal iktidarın yakını olmak için el etek öpmezler. Güçlünün uydusu değil, zayıfın savunucusudurlar. Zengin sofralarından yemlenmek için şakla banlık yaparak kralın soytarısı rolüne soyunmazlar ... Siyasal iktidarın kusur larını, otoriteyi kötüye kullanmasını kınarlar ve bunu topluma haykırırlar. Onlar, iktidarın hizmetlisi değildir. ...Onlar satılık değildir, kalemlerini de ödünç vermezler. İşte, bu kabilden özelliklerle bezediği entelektüellerin dönemin siyasi gelişmeleri karşısında ilkesiz davranışlarının yarattığı infialle Benda sözünü esirge memiş ve ‘aydın ihanetinden’ söz edebilmiştir.”

Nur Vergin, Doğu Batı Entelektüeller-III

Page 15: doğubatı 2013 katalog yayın

13

FELSEFE

FRANSIZ AYDINLANMA FELSEFESİOskar Ewald

Çeviren: Gürsel Aytaç, Felsefe, 192 sf. 13.50 TL, ISBN 978-975-8717-60-6

Bu kitapta, yazarın pozitivist gelenekte “sosyal bilimler”, hermeneutik geleneğinde “tin bilimleri” ve Yeni Kantçı gelenekte kültür bilimleri” adlarıyla anılan bilimlerin felsefi açıdan temellendirilmesi konusundaki çabaları betimleyen ve tartışan yazıları ile kültür felsefesine ilişkin yazılar yer alıyor.

“Kültür Bilimleri” ve “Kültür Felsefesi” başlıklı iki bölümden oluşan kitapta ele alınan problematiğin anlaşılmasında ve irdelenmesinde katkıları olacağı düşüncesiyle W. Dilthey’ın “Tin Bilimlerine Giriş” adlı yazısı ile E. Cassirer’in “Kültür Felsefesinde Doğalcı ve İnsancı Temellendirme” adlı yazısının çevirilerine de yer verildi.

Kitapta, insanın hem kültürü yapan, hem kültürce yapılan bir varlık olduğundan hareketle, kültür bilimlerinin (tin bilimleri, sosyal bilimler) ve kültür felsefesinin doğa bilimleri ve doğa felsefesine göre önceliği vurgulanıyor, kültüre yaklaşımda doğalcılığın ve doğa bilimci tutumun tarihsel ve hermeneutik açıdan eleştirisi yapılıyor.

Fransız Aydınlanma felsefesi, çoğu zaman, hiçbir yetkeye bağlı

kalmaksızın akıl sayesinde yeni bir dünya görüşünü temsil

etmekle övünür. Günümüze kadar ulaşan bu övgüsünde haklıdır

elbet. Ancak, Aydınlanma Yüzyılı (Le siècle des Lumières) salt akıl,

bilim ve mantıkla açıklanabilecek, tek bir yolu takip eden tekdüze

bir sistem değildir. O, aklı kutsayan birinin kanıksanmış övgü-

sünden çok daha fazla ironi ve çeşitlilik barındırır içinde.

Herşeyden önce bu hareket kendiliğinden ortaya çıkmamış, tarih-

teki birçok etkileşimden nasibini almıştır. Keşifler çağının, bilim-

sel, kültürel ve entelektüel hareketlerin, birbirini tashih eden filo-

zofların, hattâ akla yabancı, doğanın derin paradokslarına dikkat

çeken Rousseau gibi düşünürlerin buluştuğu bir güzergâh olarak

da düşünülebilir Fransız Aydınlanma Felsefesi…

Bu hareketin hangi koşullar altında ortaya çıktığı incelenmeye

değer. Aydınlanma düşünürleri, Ortaçağ ve Rönesans'taki bilim-

sel ve felsefî mirasın bilincindeydiler. Bilim ve özellikle mekanik-

teki gelişmelerin sıkı birer takipçileriydiler. Onları ayrıcalıklı

kılan, devraldıkları bilgi birikimini muazzam noktalara taşıya-

bilme cesaretini gösterebilmiş olmalarıdır. Her türlü otoriteye

karşı üstlendikleri mücadelede, doğa yasalarının insan ve toplum

hayatındaki etkisini ve nesnel koşulların belirleyiciliğini ispat

edebilmişlerdir.

Fransız Aydınlanması, İngiliz ve Alman aydınlanma düşünce

gelenekleri kadar belki “derin” değildi, ancak insanı bizzat yaşa-

mın hedefi haline getirerek ve bireyden talep ettiği özgüveni en uç

noktasına götürerek “aydınlanma”nın en büyük payesini kazan-

mıştır.

Özellikle, salonlarda ve seçkin çevrelerde başlayan bu hareket,

yepyeni bir uyanışın habercisi olan Ansiklopedi aracılığıyla halka

yayılmış ve geniş kitleler tarafından benimsenmiştir.

Alman düşünür Oskar Ewald, kaleme aldığı bu eserinde

Aydınlanmanın kaynaklarını, Montesquieu, Voltiare, Diderot,

D'Alembert, La Mettrie, Helvétius ve Rousseau gibi önde gelen

düşünürlerin eserlerini inceleyerek genel yönleriyle okuyucuya

tanıtmaktadır.

OSK

AR E

WA

LDFra

nsız

Ayd

ınla

nm

a F

else

fesi

Fransız Aydınlanma

Felsefesi

OSKAR EWALD

Çeviri: Gürsel Aytaç

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 0 6

ISBN 978-975-8717-60-6

ESTETİK’İN KISA TARİHİHakkı Hünler

515 sf. 20 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-78-1

Estetik sorun, derin anestezi altındaki modern hayat için ontolojik, epistemolojik, antropolojik, ethik, politik, sanatsal, teknik ve teknolojik vb. sorunların birbirine çözülmezcesine sımsıkı kancalandığı kördüğüm noktasını oluşturur....

Estetik söylem, modern burjuva kültürü içerisindeki insanî varoluş trajedisinin tam merkezinde bulunan bireysel kahramanın bir çıkış yolu bulabilmek için kendi kendisiyle hesaplaştığı iç-konuşmayı yansıtır. Bu anlamda estetik söylemin modern kültürün önemli bir bileşeni ve temel bir kurucu ögesi olduğu söylenebilir. Estetik yalnızca modern burjuva bireyinin kültürel trajedisini sadık bir şekilde yansıtmakla kalmaz, fakat bizzat bu trajedinin yazılışına birinci dereceden katkılarda da bulunur....

Başkaları yanında birbiriyle bağıntılı üç önemli katkı sayesinde, yani kendisini bağımsız bir felsefî disiplin olarak ilân etmesi, namevcut bir iletişimsellik düşüncesini meşrulaştırması ve güzel ile sanatı hayattan koparması sayesinde, estetik, modern kültürün değerler tablosuna özsel açmazlar kazıdı....

Burada üstlenilen görev, yalnızca bios theoretikos›un veya vita contemplativa›nın, temâşa hayatı›nın mütevazı bir talebini yerine getirmekten, yani bios politikos (politik hayat) ile bios poetikos›u (poetik hayat) da kuşatan sözcüğün en geniş anlamında bios praktikos›un veya vita activa›nın, pratik hayat›ın modern durumunu, kısaca modern ethos›u estetik sorunlar özelinde anlamaya, anlamlandırmaya ve anlatmaya gayret etmekten ibaretti —mütevazı, fakat üstesinden gelindiği kolaylıkla iddia edilemeyecek bir görev....

Kör bir labirentin karanlık dolambaçları içerisinde, ‹yalnız›dan ‹yalnız›a değil, ‹yalnız›dan ‹Yalnız›a yol alma ümidiyle beslenen bir düşünce yürüyüşü denemesi...»

Estetik sorun, derin anestezi altındaki modern hayat için ontolojik,

epistemolojik, antropolojik, ethik, politik, sanatsal, teknik ve

teknolojik vb. sorunların birbirine çözülmezcesine sımsıkı

kancalandığı kördüğüm noktasını oluşturur....

Estetik söylem, modern burjuva kültürü içerisindeki insanî varoluş

trajedisinin tam merkezinde bulunan bireysel kahramanın bir çıkış

yolu bulabilmek için kendi kendisiyle hesaplaştığı iç-konuşmayı

yansıtır. Bu anlamda estetik söylemin modern kültürün önemli bir

bileşeni ve temel bir kurucu ögesi olduğu söylenebilir. Estetik

yalnızca modern burjuva bireyinin kültürel trajedisini sadık bir

şekilde yansıtmakla kalmaz, fakat bizzat bu trajedinin yazılışına

birinci dereceden katkılarda da bulunur....

Başkaları yanında birbiriyle bağıntılı üç önemli katkı sayesinde,

yani kendisini bağımsız bir felsefî disiplin olarak ilân etmesi,

namevcut bir iletişimsellik düşüncesini meşrulaştırması ve güzel ile

sanatı hayattan koparması sayesinde, estetik, modern kültürün

değerler tablosuna özsel açmazlar kazıdı....

Burada üstlenilen görev, yalnızca bios theoretikos'un veya vita

contemplativa'nın, temâşa hayatı'nın mütevazı bir talebini yerine

getirmekten, yani bios politikos (politik hayat) ile bios poetikos'u

(poetik hayat) da kuşatan sözcüğün en geniş anlamında bios

praktikos'un veya vita activa'nın, pratik hayat'ın modern

durumunu, kısaca modern ethos'u estetik sorunlar özelinde

anlamaya, anlamlandırmaya ve anlatmaya gayret etmekten ibaretti

—mütevazı, fakat üstesinden gelindiği kolaylıkla iddia

edilemeyecek bir görev....

Kör bir labirentin karanlık dolambaçları içerisinde, 'yalnız'dan

'yalnız'a değil, 'yalnız'dan 'Yalnız'a yol alma ümidiyle beslenen bir

düşünce yürüyüşü denemesi..."

Este

tik'in K

ısa Ta

rihi

HA

KK

I HÜ

NLE

R

ISBN 978-975-8717-78-1

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 8 1

HAKKI HÜNLEREstetik'in Kısa Tarihi

Page 16: doğubatı 2013 katalog yayın

14

FELSEFE

DÖRT ADALI Hobbes-Locke-Berkeley-Hume Solmaz Zelyüt

2. Baskı, 115 sf. 9 TL, Felsefe, ISBN:978-975-8717-62-0

‘Kılıçsız akit boş sözden ibarettir’. Bu sözün sahibi Thomas Hobbes’un, felsefesinin temeline kılıç kadar keskin bir gerçekliği oturtmuştur. Astronomide Kopernik’in, fizikte Galile’nin yaptığı devrimin benzerini siyaset felsefesinde yapabilmesinin hikmeti de işte bu atılganlığı. Skolastiğin kördüğümünlerine naturalizm ve empirizmle bileylenmiş keskin felsefesiyle aniden inmiştir Hobbes. Hiç beklenmedik bir anda…

John Locke’sa kılıç sanatlarında usta değildir çünkü o aklı kullanma zanaatinde yetkinleşmiştir. Tüm uğraşı aklın doğasını sorgulamak ve yaşamı akılla düzenlemek üzerinedir. Aydınlanmanın başlangıç filozofu olarak gördüğü hürmet bundandır. Ve zamanı geldiğinde Fransız ve Amerikan devrimlerinin ateşi de John Locke’un kıvılcımlarıyla tutuşacaktır…

Locke’un kıvılcımlarından nasiplenen George Berkeley, bilgi teorisinin maddeci bariyerleri üzerinden atlayan İrlandalı bir rahiptir. Filozofların bin dereden su getiren spekülasyonlarına bir set çeker Berkeley ve şunu sorar: Hakikat tüm insanlığın feryadıysa, onu birkaç kişinin oyuncağı haline getirmek de neyin nesi? O’da deneycidir selefi Locke gibi ancak onun deneyciliğine kilise vitraylarının renkli ışıkları düşer.

İskoçya’da ‘Aziz David’ olarak anılan David Hume ise Berkeley’i takdir etmesine rağmen tanrısal vitrayların üzerine şüphecilik sıvasını çekmeye niyetlenmiştir. Deneyciliğin zirvesidir ama şüpheciliğiyle handiyse deneyciliği bile tarumar edeceği zannedilir. Neyse ki bilginler bundan kurtulur lakin Hume’un bilgi teorisini üzerine sorduğu sorular, filozoflara yepyeni mesailerin kapılarını açar.

İki İngiliz, bir İrlandalı ve bir İskoç. Britanya’nın bireyi yücelten dört büyük filozofu…

Solmaz Zelyut Hünler, İngiliz felsefe çığırının dört önemli ismini ele alıyor Dört Adalı’da… Ve onların baş döndürücü arayışlarını siyaset ve bilhassa bilgi teorisi özelinde yoğunlaşarak anlatıyor.

Aynı ethos’un içinden doğan dört felsefenin hikâyesi Dört Adalı…

'Kılıçsız akit boş sözden ibarettir'. Bu sözün sahibi Thomas

Hobbes, felsefesinin temeline kılıç kadar keskin bir gerçekliği o-

turtmuştur. Astronomide Kopernik'in, fizikte Galile'nin yaptığı

devrimin benzerini siyaset felsefesinde yapabilmesinin hikmeti de

işte bu atılganlığı. Skolastiğin kördüğümünlerine naturalizm ve

empirizmle bileylenmiş keskin felsefesiyle aniden inmiştir Hob-

bes. Hiç beklenmedik bir anda…

John Locke'sa kılıç sanatlarında usta değildir çünkü o aklı

kullanma zanaatinde yetkinleşmiştir. Tüm uğraşı aklın doğasını

sorgulamak ve yaşamı akılla düzenlemek üzerinedir. Aydın-

lanmanın başlangıç filozofu olarak gördüğü hürmet bundandır.

Ve zamanı geldiğinde Fransız ve Amerikan devrimlerinin ateşi de

John Locke'un kıvılcımlarıyla tutuşacaktır…

Locke'un kıvılcımlarından nasiplenen George Berkeley, bilgi

teorisinin maddeci bariyerleri üzerinden atlayan İrlandalı bir

rahiptir. Filozofların bin dereden su getiren spekülasyonlarına bir

set çeker Berkeley ve şunu sorar: Hakikat tüm insanlığın ferya-

dıysa, onu birkaç kişinin oyuncağı haline getirmek de neyin nesi?

O da deneycidir selefi Locke gibi ancak onun deneyciliğine kilise

vitraylarının renkli ışıkları düşer.

İskoçya'da 'Aziz David' olarak anılan David Hume ise Berkeley'i

takdir etmesine rağmen tanrısal vitrayların üzerine şüphecilik

sıvasını çekmeye niyetlenmiştir. Deneyciliğin zirvesidir ama şüp-

heciliğiyle handiyse deneyciliği bile tarumar edeceği zannedilir.

Neyse ki bilginler bundan kurtulur lakin Hume'un bilgi teorisi

üzerine sorduğu sorular, filozoflara yepyeni mesailerin kapılarını

açar.

İki İngiliz, bir İrlandalı ve bir İskoç. Britanya'nın bireyi yücelten

dört büyük filozofu…

Solmaz Zelyüt, İngiliz felsefe çığırının dört önemli ismini ele

alıyor Dört Adalı'da… Ve onların baş döndürücü arayışlarını

siyaset ve bilhassa bilgi teorisi özelinde yoğunlaşarak anlatıyor.

Aynı ethos'un içinden doğan dört felsefenin hikâyesi Dört Adalı…

SO

LMA

Z Z

ELY

ÜT

rt Ad

alı

Dört AdalıSOLMAZ ZELYÜT

Hobbes-Locke

Berkeley-Hume

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 2 0

ISBN 978-975-8717-62-0

ÇAĞDAŞ SOSYOLOJİ KURAMLARI Klasik Geleneğin GenişletilmesiRuth A. Wallace / Alison Wolf

2. Baskı, Çeviri: Leyla Elbruz/M. Rami Ayas, 645 sf. 34 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-80-4

İnsanlar genel olarak kuram okumaya pek hevesli değillerdir. Onu okullar, fabrikalar ve banliyöler ile seçimler, düğünler, grevler, oyunlar ve futbol maçlarından muteşekkil ‹gerçek dünya›nın üstünde serbestçe yüzen bir bilmeceler öbeği gibi, yalnız birbirleri ile ilişkili soyut anlatımlar gibi görürler. Bu bir yanılgıdır.

Ünlü iktisatçı Keynes›in isabetle söylediği gibi; fikirler, doğru da olsa, yanlış da olsa, genel olarak zannedildiğinden daha kuvvetlidir. Hatta gerçekte, dünya daha ziyade bunlar tarafından idare edilmektedir. İnsanlar birçok eylemlerinin arkasında kuramların yattığını fark etmezler, ama böyledir. Neticede kimse entelektüel etkilerden muaf olamaz.

Bu zaviyeden bakıldığında sosyoloji kuramları da çalışma ve aile, güç, özgürlük ve otorite dünyası ile ilgili olmayan biçimsel, boş kutular içeren hayali bir dünyadan oluşmaz. Aksine, bizim bu dünyayı nasıl gördüğümüz, nasıl anladığımız ve açıkladığımız, aynı zamanda içinde nasıl hareket ettiğimiz ve böylece, onun ne şekil aldığı ile yakından ilgilidir.

Sosyologlar ‹sosyoloji yaparken›, konularına soğuk ve zihinleri boş olarak yaklaşmazlar. Konuları ister insanların ölümle ilgili davranışları, ister günümüz toplumunun bütün gelişimi ve muhtemel geleceği olsun, incelemekte oldukları olaylara nesnel bir açıdan bakarlar. Somut verilerle çalışır ve elde ettikleri sonuçları sistemli bir şekilde ortaya koyarlar.

Bu kitap sosyoloji kuramını bugün uygulanmakta olduğu şekliyle tartışmakta ve çözümlemektedir: çalışmaları toplumsal kuramı en çok etkileyen yazar ve sosyologların halen geçerli olan yaklaşımları ve çözümlemeleri üzerine odaklanmaktadır.

ÇA

ĞD

AŞ S

OSYO

LOJİ K

UR

AM

LA

RI

Çeviri: Leyla Elburuz / M. Rami Ayas

ÇAĞDAŞ

SOSYOLOJİ KURAMLARI

Ruth A. Wallace / Alison Wolf

Klasik Geleneğin Genişletilmesi

İnsanlar genel olarak kuram okumaya pek hevesli değillerdir. Onu

okullar, fabrikalar ve banliyöler ile seçimler, düğünler, grevler, oyun-

lar ve futbol maçlarından müteşekkil 'gerçek dünya'nın üstünde

serbestçe yüzen bir bilmeceler öbeği gibi, yalnız birbirleri ile ilişkili

soyut anlatımlar gibi görürler. Bu bir yanılgıdır.

Ünlü iktisatçı Keynes'in isabetle söylediği gibi; fikirler, doğru da

olsa, yanlış da olsa, genel olarak zannedildiğinden daha kuvvetlidir.

Hattâ gerçekte, dünya daha ziyade bunlar tarafından idare edil-

mektedir. İnsanlar birçok eylemlerinin arkasında kuramların yattığını

fark etmezler, ama böyledir. Neticede kimse entelektüel etkilerden

muaf olamaz.

Bu zaviyeden bakıldığında sosyoloji kuramları da çalışma ve aile,

güç, özgürlük ve otorite dünyası ile ilgili olmayan biçimsel, boş

kutular içeren hayâlî bir dünyadan oluşmaz. Aksine, bizim bu dün-

yayı nasıl gördüğümüz, nasıl anladığımız ve açıkladığımız, aynı

zamanda içinde nasıl hareket ettiğimiz ve böylece, onun ne şekil

aldığı ile yakından ilgilidir.

Sosyologlar 'sosyoloji yaparken', konularına soğuk ve zihinleri boş

olarak yaklaşmazlar. Konuları ister insanların ölümle ilgili davra-

nışları, ister günümüz toplumunun bütün gelişimi ve muhtemel

geleceği olsun, incelemekte oldukları olaylara nesnel bir açıdan

bakarlar. Somut verilerle çalışır ve elde ettikleri sonuçları sistemli bir

şekilde ortaya koyarlar.

Bu kitap sosyoloji kuramını bugün uygulanmakta olduğu şekliyle

tartışmakta ve çözümlemektedir; çalışmaları toplumsal kuramı en

çok etkileyen yazar ve sosyologların halen geçerli olan yaklaşımları

ve çözümlemeleri üzerine odaklanmaktadır.

Metinde Marx, Parsons, Habermas, Giddens, Foucault, Goffman,

Smith, Dahrendorf, Coleman gibi önemli isimler etrafındaki tartış-

malardan hareketle modern sosyoloji kuramının en temel bakış

açılarını bulabileceksiniz.

RU

TH A

. WA

LLAC

E

ALIS

ON

WO

LF

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 8 0 4

ISBN:978-975-8717-80-4

14

SOSY

OLO

Page 17: doğubatı 2013 katalog yayın

15

SOSYOLOJİ

SOSYOLOJİ KURAMLARI TARİHİHans Freyer

2. Baskı, Çeviren ve Ekler: Tahir Çağatay, 364 sf. 22 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-8717-76-7

Platon ve Aristoteles gibi antik düşünürlerde topluluk düzenine ve onun şekillerine dair birçok düşünce, hattâ sistemleşmiş düşünce bulmak zor değildir. Ortaçağ›ın Batılı ve Doğulu sayısız düşünüründe de aynı şeye rastlayabiliriz. Keza bunlara modern zamanların düşünürleri de eklenebilir.

Belli tarihsel dönemlerde, toplumsal hareketler, yatağına sığmayan bir ırmak gibi içinde bulundukları ‘devlet’ kalıbından taşmış, kurtulmuşlardır. Fransız Devrimi ideallerinin ve sanayileşmenin başlangıç çağında ilk makine ve fabrikalarla birlikte toplumsal gerçeklikte görülmemiş bir değişim başlar. Ve böylelikle söz konusu gerçeklikte neler olup bittiğini, topluluk olaylarının akışına hangi yasaların hâkim olduğunu öğrenmek ve bilmek gereği doğar. Kendine özgü yasaları bulunan toplumu, bilimsel olarak incelemek ve değişim yasalarını keşfetmek işi bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu ise, tamamıyla soyut ve bilimsel anlamda bir uğraşı olup, yepyeni bir bilimin alanını oluşturur. İlk sosyologlar işte bu koşullar içinde ortaya çıkar. Sanayi toplumunun belirdiği ve kurulduğu her yerde sosyoloji de yeniden kurulur.

Kendisini büyük bir coşkuyla toplumsal hareketlerin yasalarını öğrenmeye veren bu yeni bilgi dalı, kısa zaman içinde ustalarını yetiştirmekte zorlanmaz. Comte, Saint-Simon, Spencer, Durkheim, Le Play, Pareto, Weber, Tönnies, ve Simmel gibi isimler bu büyük yapının harcına katkı vererek çağdaş sosyolojinin altyapısını hazırlarlar.

Elinizdeki kitap işte bu isimlerin ve bir dönemin tarihsel serimlemesi olarak addedilebilir. Bu kitap Alman sosyoloji geleneğine doğrudan nüfuz eden Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin unutulmaz hocalarından Hans Freyer’in sosyoloji tarihi çalışmasıdır. Ve bu çalışma, “bilimlerin prensi” olan sosyolojinin doğuş aşamasında ortaya çıkan tezlerin doğrudan ve ‘içeriden’ bir kişi olarak tanıklığını yapmaktadır.

SO

SY

OLO

Jİ KU

RA

MLA

RI T

AR

İHİ

Platon ve Aristoteles gibi antik düşünürlerde topluluk düzenine ve

onun şekillerine dair birçok düşünce, hattâ sistemleşmiş düşünce

bulmak zor değildir. Ortaçağ'ın Batılı ve Doğulu sayısız düşünürün-

de de aynı şeye rastlayabiliriz. Keza bunlara modern zamanların

düşünürleri de eklenebilir.

Belli tarihsel dönemlerde, toplumsal hareketler, yatağına sığmayan

bir ırmak gibi içinde bulundukları 'devlet' kalıbından taşmış, kurtul-

muşlardır. Fransız Devrimi ideallerinin ve sanayileşmenin başlan-

gıç çağında ilk makine ve fabrikalarla birlikte toplumsal gerçeklikte

görülmemiş bir değişim başlar. Ve böylelikle söz konusu gerçeklikte

neler olup bittiğini, topluluk olaylarının akışına hangi yasaların

hâkim olduğunu öğrenmek ve bilmek gereği doğar. Kendine özgü

yasaları bulunan toplumu, bilimsel olarak incelemek ve değişim

yasalarını keşfetmek işi bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu ise,

tamamıyla soyut ve bilimsel anlamda bir uğraşı olup, yepyeni bir

bilimin alanını oluşturur. İlk sosyologlar işte bu koşullar içinde orta-

ya çıkar. Sanayi toplumunun belirdiği ve kurulduğu her yerde sos-

yoloji de yeniden kurulur.

Kendisini büyük bir coşkuyla toplumsal hareketlerin yasalarını

öğrenmeye veren bu yeni bilgi dalı, kısa zaman içinde ustalarını

yetiştirmekte zorlanmaz. Comte, Saint-Simon, Spencer, Durkheim,

Le Play, Pareto, Weber, Tönnies, ve Simmel gibi isimler bu büyük

yapının harcına katkı vererek çağdaş sosyolojinin altyapısını hazır-

larlar.

Elinizdeki kitap işte bu isimlerin ve bir dönemin tarihsel serim-

lemesi olarak addedilebilir. Bu kitap Alman sosyoloji geleneğine

doğrudan nüfuz eden Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin unutul-

maz hocalarından Hans Freyer'in sosyoloji tarihi çalışmasıdır. Ve

bu çalışma, “bilimlerin prensi” olan sosyolojinin doğuş aşamasında

ortaya çıkan tezlerin doğrudan ve 'içeriden' bir kişi olarak tanıklığını

yapmaktadır.

Çeviren ve Ekler: Tahir Çağatay

Hazırlayan: M. Rami Ayas

SOSYOLOJİ KURAMLARI TARİHİHANS FREYERHA

NS F

RE

YE

R

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 8 1 1

ISBN:978-975-8717-81-1

KENT EFSANELERİÖzgür Taburoğlu

288 sf. 15 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-71-2

Batıl inançları genelde aynı şekilde algılarız: Eski zamanlarda ve uzak yerlerde yaşayan insanların ‘yanlış anlamaları’ der, geçeriz. Ne derece doğru olduğu tartışılabilecek bu varsayımımızı, yeniden ele almakta fayda var.

Örneğin bir batıllık görünümü olan kent efsaneleri, metropol yaşamındaki karmaşık ilişkiler ağının içinde, ‘alacakaranlığa’ yönelik değişmeyen bir ilgiyi fark ettirir bize. Fazla bilgi ve bilinemezliğin iç içe geçtiği kent efsaneleri, geçmişi aratmayacak yoğunlukta batıllık ve takıntı biçimlerinin varlığını barındırır. Bunlar, gündelik ilişkilere, alışkanlıklara öylesine karışmıştır ki çoğu zaman fark edemeyeceğimiz kadar iç içedir bizimle… Hızlı kent hayatı içerisinde mitolojik arayışlarımızın cevabı olan kent efsanelerine dikkatle bakılırsa farklı kılıklara girmiş batıl inançlara, takıntılara, saplantılara rastlanır: Komplo teorileri, kişisel gelişim öğretileri, yaşam biçimleri, doğal yaşam arayışları, yeni ve ilginç olana dönük ilgi, hız tutkusu, moda, aşırı sporlar, eğlence, değişen şiddet türleri, fanatizm, kariyer, türlü fobiler, bulmacalar... Elinizdeki kitap, kent efsanelerini bir arketip, bir model gibi kullanarak, aslında yaşadığımız zamanların ‘batıl’ görünümlerini anlamaya çalışıyor. Ama bu görünümleri yekten olumsuzlama batıllığına da düşmeden… Çünkü onlarda, başkasıyla, kentin uzağındaki ve dışındakiyle bağlantı kurmaya yönelik arayışın izleri de sürülebilir. Çoğu insan için basit, eğlenceli, gizemli anlatılardır kent efsaneleri.

Batıl inançları genelde aynı şekilde algılarız: Eski zamanlarda ve

uzak yerlerde yaşayan insanların 'yanlış anlamaları' der, geçeriz.

Ne derece doğru olduğu tartışılabilecek bu varsayımımızı,

yeniden ele almakta fayda var.

Örneğin bir batıllık görünümü olan kent efsaneleri, metropol

yaşamındaki karmaşık ilişkiler ağının içinde, 'alacakaranlığa'

yönelik değişmeyen bir ilgiyi fark ettirir bize. Fazla bilgi ve

bilinemezliğin iç içe geçtiği kent efsaneleri, geçmişi aratmayacak

yoğunlukta batıllık ve takıntı biçimlerinin varlığını barındırır.

Bunlar, gündelik ilişkilere, alışkanlıklara öylesine karışmıştır ki

çoğu zaman fark edemeyeceğimiz kadar iç içedir bizimle…

Hızlı kent hayatı içerisinde mitolojik arayışlarımızın cevabı olan

kent efsanelerine dikkatle bakılırsa farklı kılıklara girmiş batıl

inançlara, takıntılara, saplantılara rastlanır: Komplo teorileri,

kişisel gelişim öğretileri, yaşam biçimleri, doğal yaşam arayış-

ları, yeni ve ilginç olana dönük ilgi, hız tutkusu, moda, aşırı

sporlar, eğlence, değişen şiddet türleri, fanatizm, kariyer, türlü

fobiler, bulmacalar...

Elinizdeki kitap, kent efsanelerini bir arketip, bir model gibi

kullanarak, aslında yaşadığımız zamanların 'batıl' görü-

nümlerini anlamaya çalışıyor. Ama bu görünümleri yekten

olumsuzlama batıllığına da düşmeden… Çünkü onlarda, başka-

sıyla, kentin uzağındaki ve dışındakiyle bağlantı kurmaya

yönelik arayışın izleri de sürülebilir.

Çoğu insan için basit, eğlenceli, gizemli anlatılardır kent

efsaneleri. Özgür Taburoğlu ise onları ruhsal, toplumsal ve

antropolojik tarafları olan bir teorinin temel parçaları gibi

kullanarak 'post-modernizm', 'endüstri-sonrası', 'geç-kapita-

lizm' gibi sıfatları olan zamanımıza ilişkin çarpıcı ve farklı bir

anlatı olarak ele alıyor. Yazar bunu, kent efsanelerinin biçim ve

içerik olarak genelleşerek, gittikçe zamanımızı niteleyen bir

kavram hâlini aldığını fark ederek yapıyor.

İncelediği konunun ve yaklaşımının özgünlüğüyle; sosyal bilim-

lerde az rastlanan yazınsal üslubu ve dil kullanımındaki deney-

selliğiyle elinizdeki çalışma, doğrusu hiç de 'gündelik ve tesa-

düfî' değil.

Tıpkı kent efsanelerinin kendisi gibi…

ÖZG

ÜR TA

BU

RO

ĞLU

Ken

t Efsa

nele

ri

Kent EfsaneleriÖZGÜR TABUROĞLU

ISBN 978-975-8717-71-2

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 1 2

Zamanımızın Batıl İnançları ve Takıntıları

Page 18: doğubatı 2013 katalog yayın

16

SOSYOLOJİ

GEORG SIMMELSosyolog, Sanatçı, Düşünür

Editör: Jale Özata Dirlikyapan, 391 sf. 25 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-64-4

“Hayvanlar yalnızca nedenselliğin peşindedir; tanrılar ise anlamın; ve yalnız insan her ikisi ile birlikte yaşamak zorundadır.”

Ve bu durum insan yazgısını anlayabilmek için nedensellikle anlamın ikili kıskacını olabildiğince kavramayı gerektirir. Modern sosyolojide tam tekmil bu kavrayışın peşine düşen kişi ise hiç kuşku yok ki Georg Simmel’dir. Simmel, yirminci yüzyılın başlarında sosyolojinin ayrı bir disiplin haline gelmesini sağlayan kuruculardan biridir ancak entelektüel ilgilerinin ve katkılarının çeşitliliği ile Émile Durkheim, Vilfredo Pareto, Ferdinand Tönnies ve Max Weber gibi önemli figürlerden ayrılır. Bu isimlerden daha geç keşfedildiği doğrudur. Bunun da nedeni muhtemelen modern yaşam biçimlerinin geniş kitlelerce ancak deneyimlenmiş olmasıdır. Nitekim “Simmel›in düşüncesi belki de ancak bugün benimsenebilir, çünkü yalnızca bugün yeterince insan onun sözünü ettiği sorunsalı metnini yorumlayabilecek kadar derinlemesine yaşamıştır.” Simmel›in çağdaşlarının onun “büyüleyici parlaklığını ve kırılgan zara fetini” vurgulamaları yanında, yöntemindeki sistematik açıklama eksikliğine ve neredeyse üzerinde çalışılmış hissi veren düzensizliğe dikkat çektikleri bilinir... Ama işte tam da bu nedenlerle Simmel çağdaşlarından ayrılır. Toplum yaşantısını anlamaya çalışırken genellikle bir sanatçı duyarlılığına sahip olduğu, tıpkı izlenimci sanatçılar gibi çoğu zaman nesnelliğe yaslanmadan isabetli gözlemler yaptığı gözlenir. Lukács›ın da dediği gibi Simmel, “izlenimciliğin sahih filozofudur.” Simmel, sosyolojisini kurarken, ne olguları ne de sayıları derlemiştir. O sadece, gördüğünü söylemiştir bize.

“Hayvanlar yalnızca nedenselliğin peşindedir; tanrılar ise anlamın; ve

yalnız insan her ikisi ile birlikte yaşamak zorundadır.”

Ve bu durum insan yazgısını anlayabilmek için nedensellikle anlamın ikili

kıskacını olabildiğince kavramayı gerektirir. Modern sosyolojide tam

tekmil bu kavrayışın peşine düşen kişi ise hiç kuşku yok ki Georg

Simmel'dir.

Simmel, yirminci yüzyılın başlarında sosyolojinin ayrı bir disiplin haline

gelmesini sağlayan kuruculardan biridir ancak entelektüel ilgilerinin ve

katkılarının çeşitliliği ile Émile Durkheim, Vilfredo Pareto, Ferdinand Tön-

nies ve Max Weber gibi önemli figürlerden ayrılır.

Bu isimlerden daha geç keşfedildiği doğrudur. Bunun da nedeni

muhtemelen modern yaşam biçimlerinin geniş kitlelerce ancak dene-

yimlenmiş olmasıdır. Nitekim “Simmel'in düşüncesi belki de ancak bugün

benimsenebilir, çünkü yalnızca bugün yeterince insan onun sözünü ettiği

sorunsalı metnini yorumlayabilecek kadar derinlemesine yaşamıştır.”

Simmel'in çağdaşlarının onun “büyüleyici parlaklığını ve kırılgan zara-

fetini” vurgulamaları yanında, yöntemindeki sistematik açıklama eksik-

liğine ve neredeyse üzerinde çalışılmış hissi veren düzensizliğe dikkat

çektikleri bilinir... Ama işte tam da bu nedenlerle Simmel çağdaşlarından

ayrılır. Toplum yaşantısını anlamaya çalışırken genellikle bir sanatçı

duyarlılığına sahip olduğu, tıpkı izlenimci sanatçılar gibi çoğu zaman

nesnelliğe yaslanmadan isabetli gözlemler yaptığı gözlenir. Lukács'ın da

dediği gibi Simmel, “izlenimciliğin sahih filozofudur.”

Simmel, sosyolojisini kurarken, ne olguları ne de sayıları derlemiştir. O

sadece, gördüğünü söylemiştir bize. Bunu anlatırken, gördüğü şey

canlıdır. Anlattığı da, anlatım tarzı da…

Düşüncelerini doğrudan toplumsal ilişki pratiğinde arar, duygusal inceliği,

derin nedensel çözümlemeleri, keskin ifadeleri, daha önce hiç kimsenin

yaklaşmaya bile cesaret edemediği ruhsal yakınlıkların ve gizli duyguların

vurgulanmasındaki cesareti ile modern sosyolojide ayrı bir yere oturur.

“Bir insanın ne olduğu en iyi onun hayata katlanmak için ne yaptığına

bakmakla anlaşılır” der son tahlilde.

Ve onun hayata katlanmak için seçtiği yol dünyayı sonsuzluğu içinde

bilmeye cehdetmek olmuştur. Elinizdeki derlemeyse onun bu sonsuz

gayretini bir ölçüde farklı yönleriyle aydınlatmaya yönelmiştir…

GEO

RG

SIM

MEL

Editör: Jale Özata Dirlikyapan

GEORG SIMMEL

Sosyolog, Sanatçı, Düşünür

So

syolo

g, S

an

atçı, D

üşü

r

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 4 4

ISBN 978-975-8717-64-4

BİLİM SOSYOLOJİSİ İNCELEMELERİ

Editörler: Bekir Balkız & Vefa Saygın Öğütle, 592 sf. 34 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-63-7

Genel olarak bilim sosyolojisi literatüründe üç gelenekten söz edilebilir. İlki; bilimsel doğruluk ve geçerlik kriterlerinin hiçbir tarihsel-sosyal kökene bağlanamayacağını savunan; ve dolayısıyla, bilim topluluğunun ‹kendine has› normlara sahip, ‹özgür› birey araştırmacılardan oluşan ‹özel türden› bir topluluk olduğunu iddia eden pozitivist bilim sosyolojisi yaklaşımlarıdır. Bunun tam karşısında, bilim topluluğunun ve bilimsel eğitimin katı hiyerarşik yapısına, bilimsel bilginin konvansiyonel karakterine odaklanarak bilim topluluğunu egzotik bir kabileye çeviren konvansiyonalist / rölativist gelenekler yer alır. Bilim etkinliğini akademi içine kilitleyip orada soruşturan bu her iki geleneğe karşı, Marksçı-eleştirel gelenek ise, bilim etkinliğini genel toplumsal süreçlerle bağlantıya sokan kurumsal, politik ve normatif ilişkiler üzerine yoğunlaşır. Rölativist geleneğin ülkemizdeki temsilcileri açısından ise, pozitivizm eleştirisi temelinde yorumcu ve post-pozitivist anlayışlarla temasa geçme ve empirik araştırmaya dönük bir önyargıya teslim olma durumu sözkonusudur. Ülkemizdeki rölativistler, sosyolojik pozitivizmle özdeşleştirdikleri saha araştırmasına karşı öğrenilmiş bir küçümsemeyi yaratarak ve yayarak, “felsefe yapma” kaygısına düşmüş ve kendilerini bir tür sosyal felsefeci olarak konumlandırmışlardır.

Bilim

So

syo

lojisi İn

cele

mele

ri

Bilim Sosyolojisi

İncelemeleri

Editörler: Bekir Balkız & Vefa Saygın Öğütle

TEMEL YAKLAŞIMLAR, KAVRAMLAR VE TARTIŞMALAR

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 3 7

ISBN 978-975-8717-63-7

Genel olarak bilim sosyolojisi literatüründe üç gelenekten söz

edilebilir. İlki; bilimsel doğruluk ve geçerlik kriterlerinin hiçbir

tarihsel-sosyal kökene bağlanamayacağını savunan; ve dolayısıyla,

bilim topluluğunun 'kendine has' normlara sahip, 'özgür' birey

araştırmacılardan oluşan 'özel türden' bir topluluk olduğunu iddia

eden pozitivist bilim sosyolojisi yaklaşımlarıdır. Bunun tam karşı-

sında, bilim topluluğunun ve bilimsel eğitimin katı hiyerarşik yapı-

sına, bilimsel bilginin konvansiyonel karakterine odaklanarak bilim

topluluğunu egzotik bir kabileye çeviren konvansiyonalist / rölativist

gelenekler yer alır. Bilim etkinliğini akademi içine kilitleyip orada

soruşturan bu her iki geleneğe karşı, Marksçı-eleştirel gelenek ise,

bilim etkinliğini genel toplumsal süreçlerle bağlantıya sokan kurum-

sal, politik ve normatif ilişkiler üzerine yoğunlaşır.

Rölativist geleneğin ülkemizdeki temsilcileri açısından ise, pozi-

tivizm eleştirisi temelinde yorumcu ve post-pozitivist anlayışlarla te-

masa geçme ve empirik araştırmaya dönük bir önyargıya teslim olma

durumu sözkonusudur. Ülkemizdeki rölativistler, sosyolojik pozi-

tivizmle özdeşleştirdikleri saha araştırmasına karşı öğrenilmiş bir kü-

çümsemeyi yaratarak ve yayarak, “felsefe yapma” kaygısına düşmüş

ve kendilerini bir tür sosyal felsefeci olarak konumlandırmışlardır.

Oysa ki Batı'da deneyimlenen, normatif bir perspektife ve daha

genel toplumsal-felsefî ilgilere doğru çifte hareket, Türkiye ger-

çekleriyle uygun bir biçimde değerlendirildiği noktada, verimli im-

kânlar sunar. Zira bu yönelim, alandaki sorunların kaynağı oldu-

ğunu gördüğümüz dar-politik güzergâhlardan bizleri kurtararak,

akademinin gerçek anlamıyla politik bir biçimde, yani salt söylemsel

düzlemde değil ama aynı zamanda diğer sosyal kurum ve yapılarla,

diğer sosyal sömürü ve tahakküm mekanizmalarıyla ilişkisi içer-

sinde, kurumsal ve yapısal olarak analiz edilebilmesini sağla-

yacaktır. Böylesi bir yaklaşım, self-refleksif bilinci tüm bilim sahala-

rına yaymaya yönelik adımlara yol açtığı noktada, yerlerde tek-

melenen bilim tabelalarının yerli yerine asılmasını sağlayacak ve

ülke gerçeğinde önemli roller oynama potansiyeline sahip özgür-

leşimci bir bilim pratiğini mümkün kılacaktır.

Page 19: doğubatı 2013 katalog yayın

17

SOSYOLOJİ

BURJUVAWerner Sombart

3. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 363 sf. 24,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-37-8

Sombart’ın bu klasik çalışması burjuvazi üzerine kaleme alınmış bir şaheser sayılmalıdır ve tarih sahnesinde burjuvazinin yarattığı büyüyü anlayabilmek için Sombart’ın eserine tekrar tekrar dönmek gerekir.

Burjuvazi… XIV. yüzyıl Floransa doğumlu... “La sollicitudine e cura delle cose, cioe la masserizia”... (İyi bir ev sahibi ekonomik yaşantısını akla uygun bir hale getirir)... Toplumu ataletten kurtaracak yeni bir güç ortaya çıkıyor. Dünyayı bir ‘tasarım’ olarak görüp onu kendi idealleri için yeniden var eden, daima projeler üreten, dinamik ve maceraperest bir sınıf… Geçmişte hiçbir ‘dönüşüm’ ideali burjuvazinin yarattığı bu doğal ve taze güce erişemiyor.

Kime gerçek bir ‘burjuva’ denir? Nasıl bir tiptir burjuva? Hangi karakter özelliklerini sergiler? Her şeyden önce doğuştan bir burjuvanın salt para kazanma ve servet edinme tutkusuyla yola koyulmadığı çok açıktır. Düzen ve disiplin, yaratıcılık ruhu, alışkanlık ve deneyimlerin zenginliği, ruh ve zekâ arasında sağlanan mükemmel denge burjuva erdemleri arasında sayılıyor. O, ibadet eder gibi huşu ile çalışıyor. Zamanı idare eden sihirli gücü yakalıyor. Modern devirlerin rasyonalitesine gelmeden önce, gündelik hayatın bu sınıf sayesinde nasıl yavaş yavaş değiştiğini, ölçü, zaman, hız, hesap vb. unsurların başlangıçtaki bu değişimini adım adım izlemek gerek.

Kitap boyunca yazar birçok tezin yanında o ünlü tezini ayrıntılarıyla işlemektedir: Tinsel ve ruhsal öğelerin ekonomik yaşama olan etkisi... Sombart’ta burjuvazi bir ‘Zihniyet’ olarak vardır ve modern dünyanın derin kökleri bu Zihniyet’e kadar uzanmaktadır.

Sombart, yapıtını şöyle takdim etmektedir: “Zeki bir adam bir gün iyi bir kitabın tek bir tümceyle özetlenebileceğini söylemişti. Eğer bu doğruysa benim kitabım iyi kitaplar kategorisine sokulamaz, tek tümcede ısrar edildiği takdirde şöyle bir şey söylememizde umarım bir sakınca yoktur: Kapitalist zihniyet sorununun doğası ve kökenleri olağanüstü bir şekilde karışık olup, bugüne kadar sanılandan ve sandığımdan çok daha karmaşık bir şeydir.”

Burjuva

Çeviren: Oğuz Adanır

ombart'ın bu klasik çalışması burjuvazi üzerine kaleme alınmış bir

şaheser sayılmalıdır ve tarih sahnesinde burjuvazinin yarattığı

Sbüyüyü anlayabilmek için Sombart'ın eserine tekrar tekrar dönmek

gerekir.

Burjuvazi… XIV. yüzyıl Floransa doğumlu... “La sollicitudine e cura delle

cose, cioe la masserizia”... (İyi bir ev sahibi ekonomik yaşantısını akla uygun

bir hale getirir)... Toplumu ataletten kurtaracak yeni bir güç ortaya çıkıyor.

Dünyayı bir 'tasarım' olarak görüp onu kendi idealleri için yeniden var eden,

daima projeler üreten, dinamik ve maceraperest bir sınıf… Geçmişte hiçbir

'dönüşüm' ideali burjuvazinin yarattığı bu doğal ve taze güce erişemiyor.

Kime gerçek bir 'burjuva' denir? Nasıl bir tiptir burjuva? Hangi karakter

özelliklerini sergiler? Her şeyden önce doğuştan bir burjuvanın salt para

kazanma ve servet edinme tutkusuyla yola koyulmadığı çok açıktır. Düzen ve

disiplin, yaratıcılık ruhu, alışkanlık ve deneyimlerin zenginliği, ruh ve zekâ

arasında sağlanan mükemmel denge burjuva erdemleri arasında sayılıyor. O,

ibadet eder gibi huşu ile çalışıyor. Zamanı idare eden sihirli gücü yakalıyor.

Modern devirlerin rasyonalitesine gelmeden önce, gündelik hayatın bu sınıf

sayesinde nasıl yavaş yavaş değiştiğini, ölçü, zaman, hız, hesap vb. unsurların

başlangıçtaki bu değişimini adım adım izlemek gerek.

Kitap boyunca yazar birçok tezin yanında o ünlü tezini ayrıntılarıyla

işlemektedir: Tinsel ve ruhsal öğelerin ekonomik yaşama olan etkisi... Som-

bart'ta burjuvazi bir 'Zihniyet' olarak vardır ve modern dünyanın derin kök-

leri bu Zihniyet'e kadar uzanmaktadır.

Sombart, yapıtını şu ironiyle takdim etmektedir: “Zeki bir adam bir gün iyi

bir kitabın tek bir tümceyle özetlenebileceğini söylemişti. Eğer bu doğruysa

benim kitabım iyi kitaplar kategorisine sokulamaz, tek tümcede ısrar edildiği

takdirde şöyle bir şey söylememizde umarım bir sakınca yoktur: Kapitalist

zihniyet sorununun doğası ve kökenleri olağanüstü bir şekilde karışık olup,

bugüne kadar sanılandan ve sandığımdan çok daha karmaşık bir şeydir.”

WERNER SOMBART

Modern Ekonomi Dönemine Ait İnsanın Ahlâki ve

Entelektüel Tarihine Katkı

WERNER SOM

BART

Burjuva

2

ORYANTALİZM: Tartışma Metinleri Editör: Aytaç Yıldız, 530 sf. 28,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-27-9

Edward Said’in Oryantalizm adlı kitabının yayımlanışının ardından Batı’daki entelektüel çevreler tuhaf bir gürültüyle uyandılar. Yabancısı oldukları bir sesti bu… Kendi üniversitelerinde yetişmiş, klasik kültüre hâkim, edebiyat ve filoloji uzmanı olan Edward Said, Doğu ve Batı ilişkilerinde yeni tezler gündeme getiriyor, –kuşkusuz kendine özgü, muhalif entelektüel bir tat katarak– Batılı bilincin yansıdığı aynayı kamuoyuna sunuyordu.

İlk bakışta bu cesur çıkış küçümsense de, Said katı ve geleneksel bir sahayı yerinden oynatabilmeyi başardı. Artık oryantalizm, klasik dil çalışmalarına vurgu yapan bir “disiplin” olmaktan çok, her geçen gün kendi içinde dönüşerek, bir söylem, hükmetme geleneğinin bir parçası olarak literatürde yer etmeye başladı. Bu alanın armağan ettiği yeni cümlelerle söyleyecek olursak, Batı’nın ötekine bakışı “oryantalist bir perspektifte” dile getiriliyordu. Orta Doğu’daki sıcak gelişmelerin arka planında oryantalizmin iki yüz yıllık sorusu gündeme gelmekteydi.

Said, zor olanı denemiş, Batı’nın Doğu’ya bakışındaki terimleri tersine çevirmişti. Sömürgeciliğin “keşif kolları” sadece ekonomik ve politik bir bakışla değerlendirilmiyor, edebî metinler üzerinden hareketle çarpık kareler teorik bir çerçevede işaretleniyordu. Doğu’nun nasıl keşfedildiği sorusu ise can alıcı önemdeydi. 18. yüzyıldan itibaren Batı, derin istek ve arzularıyla Doğu’yu keşfe çıkarken pek de masum sayılmayacak bu keşif çabası, beraberinde birçok şeyi de götürmüştü. Chateaubriand, Lamartine, Nerval ve Flaubert’in yazılarında hayalî bir doğu coğrafyası yaratılırken veya Oryantalist ressamların tablolarında egzotik ve dişil kompozisyonlar kullanılırken, aslında sıradan Batılı bireyin zihninde klişelerle yüklü bir Doğu imgesi inşa edilmekteydi.

Bu kitapta da gösterildiği üzere, ilerleyen yıllarda alanın seçkin isimleri bu “tartışma”ya doğrudan katıldı. Oryantalizm, antropolojiden Balkan tarih çalışmalarına kadar birçok farklı alana verimli bir şekilde hızla yayıldı. Yeni okumalar ışığında yeni oryantalizmler masaya yatırıldı. Kuşkusuz, Türkçede bu yazıların gündeme gelmesi Said’in değerli çabasını, “güzel” ve “sıcak” anısını korumaya hizmet edecektir.

OR

YAN

TALÝZM

Editör: Aytaç Yýldýz

Edward Said'in Oryantalizm adlý kitabýnýn yayýmlanýþýnýn ardýndan Batý'daki

entelektüel çevreler tuhaf bir gürültüyle uyandýlar. Yabancýsý olduklarý bir

sesti bu… Kendi üniversitelerinde yetiþmiþ, klasik kültüre hâkim, edebiyat ve

filoloji uzmaný olan Edward Said, Doðu ve Batý iliþkilerinde yeni tezler

gündeme getiriyor, –kuþkusuz kendine özgü, muhalif entelüktüel bir tat

katarak– Batýlý bilincin yansýdýðý aynayý kamuoyuna sunuyordu.

Ýlk bakýþta bu cesur çýkýþ küçümsense de, Said katý ve geleneksel bir sahayý

yerinden oynatabilmeyi baþardý. Artýk oryantalizm, klasik dil çalýþmalarýna

vurgu yapan bir "disiplin" olmaktan çok, her geçen gün kendi içinde

dönüþerek, bir söylem, hükmetme geleneðinin bir parçasý olarak literatürde

yer etmeye baþladý. Bu alanýn armaðan ettiði yeni cümlelerle söyleyecek

olursak, Batý'nýn ötekine bakýþý "oryantalist bir perspektifte" dile

getiriliyordu. Orta Doðu'daki sýcak geliþmelerin arka planýnda oryantalizmin

iki yüz yýllýk sorusu gündeme gelmekteydi.

Said, zor olaný denemiþ, Batý'nýn Doðu'ya bakýþýndaki terimleri tersine

çevirmiþti. Sömürgeciliðin “keþif kollarý” sadece ekonomik ve politik bir

bakýþla deðerlendirilmiyor, edebî metinler üzerinden hareketle çarpýk kareler

teorik bir çerçevede iþaretleniyordu. Doðu'nun nasýl keþfedildiði sorusu ise

can alýcý önemdeydi. 18. yüzyýldan itibaren Batý, derin istek ve arzularýyla

Doðu'yu keþfe çýkarken pek de masum sayýlmayacak bu keþif çabasý,

beraberinde birçok þeyi de götürmüþtü. Chateaubriand, Lamartine, Nerval ve

Flaubert'in yazýlarýnda hayalî bir Doðu coðrafyasý yaratýlýrken veya

Oryantalist ressamlarýn tablolarýnda egzotik ve diþil kompozisyonlar

kullanýlýrken, aslýnda sýradan Batýlý bireyin zihninde kliþelerle yüklü bir Doðu

imgesi inþa edilmekteydi.

Bu kitapta da gösterildiði üzere, ilerleyen yýllarda alanýn seçkin isimleri bu

"tartýþma"ya doðrudan katýldý. Oryantalizm, antropolojiden Balkan tarih

çalýþmalarýna kadar birçok farklý alana verimli bir þekilde hýzla yayýldý. Yeni

okumalar ýþýðýnda yeni oryantalizmler masaya yatýrýldý. Kuþkusuz, Türkçede

bu yazýlarýn gündeme gelmesi Said'in deðerli çabasýný, "güzel" ve "sýcak"

anýsýný korumaya hizmet edecektir.

ORYANTALÝZMTartýþma Metinleri

Tartýþma M

etinleri

Page 20: doğubatı 2013 katalog yayın

18

SOSYOLOJİ

MİLLİYETÇİLİK KURAMLARI: Eleştirel Bir BakışUmut Özkırımlı

3. Baskı, 312 sf. 16,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-36-1

Milliyetçilik ile ilgili uluslararası alanda yapılan tartışmaların dikkate aldığı ve dipnot düştüğü bu kitap, daha şimdiden kendi sahasında ciddi bir açılım sağlamış durumda.

Umut Özkırımlı, çoktandır tıkanmış olan bir tartışmanın ötesine geçmeyi başarıyor. Lehte veya aleyhte bir kavram tekeli yaratmaksızın, öncelikli olarak bu sahanın karmaşık dilini ayrıntılı ve sistematik bir şekilde çözümlüyor. Şimdiye kadar milliyetçilik ile ilgili birikmiş zengin literatürü klasik ve modern yaklaşımlarıyla birlikte okuyucuya sunuyor. Bu alanın doğum tarihini önceleyen romantik düşünürlerin yanında Hobsbawm, Kedourie, Smith, Gellner gibi çağdaş belli başlı kuramcıların görüşlerine yer veriyor. Bugün, dünyadaki birçok bölgenin yüz yüze olduğu etnisite ve kimlik ile ilgili sorunlar bu literatürün sınırlarına dahil. Tarihin hız kazandığı ve haritaların yer değiştirdiği devirler içinde çok ayrı milliyetçilik örneklerine rastlamak mümkün. Halkın, seçkin sınıfların, entelektüellerin ve ideolojilerin yarattıkları birbirinden farklı milliyetçililikler var. Dönemler arasında milliyetçiliğin nasıl değiştiğini gözlemlemek, en az bu kavramı tanımlamak kadar önemli. Milliyetçilik, kimi zaman ulusların doğuşunda muazzam kaynaştırıcı bir rol üstleniyor, kimi zaman da tehlikeli bir ideolojiye dönüşüyor. Gücü ve zayıflığı, masumiyeti ve saldırganlığı daima iç içe geçiyor.

Özkırımlı, bu erken çalışmasıyla karşılaştırmalı bir araştırmanın nasıl yapılacağına dair son derece yetkin bir örnek sunuyor.

TARİHSEL SOSYOLOJİElisabeth Özdalga Söyleşiler: Şerif Mardin, Mehmet Genç, Çağlar Keyder, Ali Yaşar Sarıbay, Fethi Açıkel, Oktay Özel, Ferdan Ergut...

3. Baskı, 248 sf. 16,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-49-1Philip Abrams, Tarihsel Sosyoloji’yi şu şekilde tanımlar: “Tarihsel sosyoloji, geçmiş ile bugün arasındaki ilişkiye evrimsel gelişim şemaları giydirmeye çalışma meselesi değildir. Yalnızca bugüne bir tarihsel arka plan tanıtma meselesi de değildir. Bir yandan kişisel faaliyetler, diğer yandansa toplumsal örgütlenme arasında, zaman içinde bilinçli bir biçimde inşa edilmiş olan ilişkiyi anlamaya dönük bir çabadır. Tarihsel sosyoloji, sürekliliğe sahip olan bu inşa sürecini toplumsal çözümlemenin odak noktası haline getirir. Bu süreç pek çok farklı bağlamda; kişisel biyografiler ve kariyerler, uygarlıkların yükseliş ve çöküşleri, devrim ya da seçim gibi belirli olayların ortaya çıkışı ya da işçi sınıfı oluşumu ya da refah devletinin yaratılması gibi belirli gelişmeler bağlamında ele alınabilir”.

Elisabeth Özdalga’nın yorumu ise şöyledir: “Tarihsel sosyoloji, tarih ile sosyoloji arasında ortak bir girişimi temsil eder. Birlikte kullanıldıklarında bu iki disiplinin kayda değer bir sinerji yarattığı fikrine dayanır. Bir araya geldiklerinde, bu iki disiplin, toplamlarından daha fazla bir şey ifade eder.”

Bir atölye çalışması olarak Elisabeth Özdalga’nın öncülüğünde hazırlanan bu kitap, Tarihsel Sosyoloji alanında şimdiye kadar yayımlanan az sayıdaki çalışmalardan biridir. Kitapta konuyla ilgili olarak sosyolog ve tarihçiler ile yapılan söyleşiler bulunmaktadır. Söyleşiler, özellikle Türkiye’nin yakın tarihine bakışında Tarihsel Sosyoloji gibi taze ve yeni bir disiplinin kendi özgün dilini nasıl oluşturabileceğini ve ondan nasıl faydalanabileceğini göstermesi bakımından önemli bir belge niteliği taşımaktadır.

Özdalga, Tarihsel Sosyoloji ile ilgili uzun giriş yazısında, bu alandaki birikimini ve derinliğini yansıtarak okura genel bir çerçeve sunmaktadır. Tarihsel Sosyoloji hangi koşullar altında doğmuştur? Bir ustalık ve tasavvur olarak tarihsel sosyoloji disiplinini nasıl düşünebiliriz? Yeni bilgilerin ışığında nasıl bir yol takip edilmeli ve hangi kaynaklara başvurulmalıdır? Özdalga, sadece Batı’daki değil, doğu toplumlarındaki farklı sosyolojik tecrübelere de dikkati çekmektedir. Ayrıca kitapta Philip Abrams, Norbert Elias, C. Wright Mills, Marshal Hodgson, Immanuel Wallerstein Evans-Pritchard ve Peter Burke gibi ustaların bu alandaki katkılarına yer verilmektedir.

Page 21: doğubatı 2013 katalog yayın

19

SOSYOLOJİ

ESKİ DÜNYAYA YENİ BİR BAKIŞ Oğuz Adanır

726 sf. 35,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-54-5Geçmişin devasa gölgesinden bakıldığında, her toplum kendi benzersiz yolculuğuna çıkmıştır. Bu yolculuk içinde farklı ilişki türleri, zihinsel ve estetik kalıplar, inanç ve yaşam tarzları kendine ait olan renk ve peyzajları üretmişlerdir.“Zihin yapısına ilişmeden, hiçbir toplumda hiçbir yenilik beklenemez.” Başka bir ifadeyle, bir toplumu kavramanın en iyi yolu onun zihin yapısını ayrıntılı biçimde çözümlemekten geçer. Türkiye’de modernleşme adına yaşama geçirilen değişiklikler, biçimsel kalıpların dışına çıkamamıştır. İnşa edilen yapı ve kurumlarla, Türkiye’ye çağ atlatmak mümkün olmamıştır. Geçmiş ile bugün arasında tutarlı bir ilişki kuramamak, Türk modernleşmesinin en zayıf halkalarından birini oluşturur. Bu bakımdan, hem sağ, hem de sol ideoloji merkezleri, tarihin dinamiklerini bölük pörçük açıklamayı tercih etmişler, ancak dünyaya bakarken ait olduğumuz ve ayak bastığımız yerden nasıl bir bütünsel bakış geliştirilebilineceği üzerine pek kafa yormamışlardır.Bu yönleriyle Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış’ta, potlaç kuramından hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet’e dair yeni bir kuram geliştirilir. Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet’e nasıl bakabiliriz? Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel kodlar nasıl bir anlama sahiptir? Batı burjuvazisinin aksine, bu toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi bir değer olmuş mudur? Eski Dünyada, Yüce Padişah ile Sevgili kulu arasındaki bağlar, bugüne gelindiğinde hangi ilişki türlerine evrilmiştir? Burada, alan el-veren el ilişkisi nasıl bir rol üstlenmiştir? Bu tür sorulara alışılmışın dışında yanıtlar üretebilmek için entelektüelin düşünceleriyle toplumu kuşatıp sarması, tarih, din, antropoloji, sanat, edebiyat, kültür, ekonomi, siyaset alanlarındaki geniş ufuklara yolculuk etmesi gerekir. Entelektüelin elinde bir anahtar olmalıdır ki, birbiriyle bağlantılı kapıları ardınca açabilsin…Kendine ait, bir kuram ve model üzerinden hareket etmelidir ki, söylediği doğrular uçup gitmek yerine birbiri üzerine eklemlensin ve kalıcı olabilsin. Her eski eser, yeni bir bakış açısının konusu olmalıdır. Böylelikle her klasik yapıt, yeni yorumlara izin verdiği müddetçe daha da klasikleşecektir. Kitap, son yıllarda benzerine az rastlanan topluma bütüncül ve makro ölçülerde bakabilen entelektüel bir birikim ve heyecanın örneğidir. Geliştirilen model içinde birçok önemli eser yeniden okunur. Birçok yerde Avrupa ile Osmanlı örnekleriyle karşılaştırılır. Yazar, Mauss, Berkes, Ülgener, Baudrillard, Bloch, Braudel gibi isimlerle başka bir sentezin imkânını araştırmaya koyulur, eski dünyaya yepyeni bir pencere açar.

Geçmişin devasa gölgesinden bakıldığında, her toplum kendi

benzersiz yolculuğuna çıkmıştır. Bu yolculuk içinde farklı ilişki türleri,

zihinsel ve estetik kalıplar, inanç ve yaşam tarzları kendine ait olan

renk ve peyzajları üretmişlerdir.

“Zihin yapısına ilişmeden, hiçbir toplumda hiçbir önemli yenilik

beklenemez.” Başka bir ifadeyle, bir toplumu kavramanın en iyi yolu

onun zihin yapısını ayrıntılı biçimde çözümlemekten geçer.

Türkiye'de modernleşme adına yaşama geçirilen değişiklikler ise,

biçimsel kalıpların dışına çıkamamıştır. İnşa edilen yapı ve kurum-

larla, Türkiye'ye çağ atlatmak mümkün olmamıştır. Geçmiş ile bugün

arasında tutarlı bir ilişki kuramamak, Türk modernleşmesinin en

zayıf halkalarından birini oluşturur. Bu bakımdan, hem sağ, hem de

sol ideoloji merkezleri, tarihin dinamiklerini bölük pörçük açıklamayı

tercih etmişler, ancak dünyaya bakarken ait olduğumuz ve ayak

bastığımız yerden nasıl bir bütünsel bakış geliştirilebilineceği üzerine

pek kafa yormamışlardır.

Bu yönleriyle Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış'ta, potlaç kuramından

hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet'e dair yeni bir kuram geliştirilir.

Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet'e nasıl bakabiliriz?

Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel

kodlar nasıl bir anlama sahiptir? Batı burjuvazisinin aksine, bu

toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi bir değer

olmuş mudur? Eski Dünyada, Yüce Padişah ile Sevgili kulu arasındaki

bağlar, bugüne gelindiğinde hangi ilişki türlerine evrilmiştir? Burada,

alan el- veren el ilişkisi nasıl bir rol üstlenmiştir?

Bu tür sorulara alışılmışın dışında yanıtlar üretebilmek için

entelektüelin düşünceleriyle toplumu kuşatıp sarması, tarih, din,

antropoloji, sanat, edebiyat, kültür, ekonomi, siyaset alanlarındaki

geniş ufuklara yolculuk etmesi gerekir. Entelektüelin elinde bir

anahtar olmalıdır ki, birbiriyle bağlantılı kapıları ardınca

açabilsin…Kendine ait, bir kuram ve model üzerinden hareket

etmelidir ki, söylediği doğrular uçup gitmek yerine birbiri üzerine

eklemlensin ve kalıcı olabilsin. Böylelikle her klasik yapıt, yeni

yorumlara izin verdiği müddetçe daha da klasikleşecektir.

Kitap, son yıllarda benzerine az rastlanan topluma bütüncül ve makro

ölçülerde bakabilen entelektüel bir birikim ve heyecanın örneğidir.

Geliştirilen model içinde birçok önemli eser yeniden okunur. Birçok

yerde Avrupa ile Osmanlı örnekleriyle karşılaştırılır. Yazar, Mauss,

Berkes, Ülgener, Baudrillard, Bloch, Braudel gibi isimlerle başka bir

sentezin imkânını araştırmaya koyulur, eski dünyaya yepyeni bir

pencere açar.

Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış

Baudrillard, Berkes, Mauss ve Ülgener

Üzerinden Kuramsal Bir Deneme

Oğuz Adanır

Eski Dünyaya Yeni B

ir Bakış

UZ A

DA

NIR

MODERNLEŞMES. N. Eisenstadt

2. Baskı Çeviren: Ufuk Coşkun, 251 sf. 14,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-75-8717-28-6

Modernleşme tarihte daha önce eşi görülmemiş bir değişim sürecini ifade eder. Bu, yarattığı yenilikler, sunduğu imkânlar kadar, doğal olarak oldukça sancılı ve gerilimli de bir süreçtir.

Batı’dan başlayarak tüm dünyaya yayılan modernleşmenin temel özelliği, her şeyden önce insan eliyle kurulmuş siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel tüm yapıların değişime uğraması olmuştur. Yakın dönemdeki her devlet, her toplum, her birey bu olguyla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Her birinin bu meydan okuma karşısında aldıkları tutum, kendi geleneksel alışkanlıklarını ve pratiklerini takip etse de genellikle kararsız ve belirsiz olmuştur.

Milli kimliklerini, değer ve inanışları ile sembollerini şekillendirmeye çalışan Batılı olmayan ülkelerin, bu meydan okuma karşısında, modern Batı’nın sömürgeci ve tehditkâr politikalarının etkisiyle, daha zor ve sarsıcı bir süreçten geçtikleri söylenebilir.

Bu süreçte yaşanan büyük toplumsal hareketlilikle birlikte, siyasi iktidarların, bürokrasinin, iş dünyasının, işçi örgütlerinin, üniversite gençliğinin ve dinî grupların modernleşme karşısındaki tutumlarını ve aralarındaki mücadeleleri gözlemlemek ve incelemek, sosyal bilimlerin, özellikle de siyaset sosyolojisinin en ilgi çekici konusu.

Bu alanda değerli çalışmalar yapan, aralarında E. Gellner, E. Shils gibi tanınmış isimlerin olduğu bir ekolün temsilcisi olan S. N. Eisenstadt, bu kitapla özellikle, E. Shils’ın ortaya atmış olduğu, ülkemizde de sıkça kullanılan, “merkez-çevre” gibi kavramsallaştırmalarının yardımıyla modernleşme olgusunun anlaşılmasına önemli katkılarda bulunmaktadır.

Page 22: doğubatı 2013 katalog yayın

20

SOSYOLOJİ

ORTA DOĞU’DA KÜLTÜREL GEÇİŞLERŞerif Mardin

Çeviren: Birgül Koçak, 308 sf. 23 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-33-0

Batı’nın okuduğu bir Doğu olduğu gibi, Doğu’nun da kendisini ‘içeriden’ okuduğu ve tanımladığı başka bir ‘Doğu’ var. Birinci yöntemin uluslararası alanda gösterdiği tek yönlü başarıya karşılık ikinci okuma tarzı aynı şansı elde edememiştir. Bugün dünyanın Orta Doğu hakkında sahip olduğu imaj, pek de yabancısı olmadığımız, genel bir bakış açısının ürünüdür. Gazetelerin dış haberler servisi Orta Doğu ile ilgili olayları, kısıtlı bir çerçeveden sunmakla yetinir, düşünce sayfalarında yer alan tespitler ise yalnızca dünyanın değişen güç dengeleri karşısında verilen tepkileri ölçmekle sınırlıdır. Entelektüellerin ise bu coğrafyaya duyduğu ilgi, neredeyse televizyondan yansıyan tanıdık karelerle eşdeğerdir.

Oysa ki, Orta Doğu’da zaman, başka dillere kolayca çevrilemeyecek kendine özgü bir akış ve ritme sahiptir. Bu zaman dilimi içinde, gündelik ilişkiler ve sosyal hayat, genelgeçer siyasi analizlerin ötesinde çok daha derin bir yerlerde kuruludur. Orta Doğu halklarına dair bir kültürel okuma yapıldığında, geniş bir etkileşim ağı içinde yaşam tarzlarının, bütün toplumsal hayata yayılan farklılık ve sentezlerin nasıl meydana geldiği açıklığa kavuşacaktır. Değişen dünya karşısında Orta Doğu kendine ait modernleşme dinamiklerini üretmiştir. Bu topraklarda yaşayan entelektüeller derin kırılmalardan geçerek ilginç sayılabilecek düşünsel kaynaklardan beslenmişler ve modern dünya karşısındaki tepkilerini farklı şekillerde ifade etmişlerdir. Orta Doğu’daki fikrî ve dinî akımların doğuşu ve birbirleriyle etkileşimleri, köklü uyanış tecrübeleri ve radikal reform hareketleri, hukuk, adalet vb. kavramların gündeme gelişi, anayasa çalışmalarının doğuşu ve popüler kültür öğelerinin kullanımı gibi daha birçok konu kültürel araştırmaların zenginliği ve geleceği bakımından incelenmeye değerdir.

Öncü sosyologlardan Şerif Mardin’in editörlüğünü üstlendiği bu çalışma, önemli bir açığı kapatmaktadır. Şimdiye kadar pek ilgi duyulmayan bir coğrafyanın düşünsel haritasını yakından tanımak kuşkusuz Türk entelijansiyası için yeni bir soluk sayılacaktır.

ŞERİF MARDİN OKUMALARI

Editör: Taşkın Takış, 315 sf. 23 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-8717-41-5

Şerif Mardin… Sosyolog, tarihçi, entelektüel…Bağımsız ve aykırı bir kişilik…Herhangi bir grup ve çevreyle kolayca örtüşmeyen söylemlerin sahibi. Yıllar içinde, çevresindeki hiçbir yörüngenin cazibesine kapılmadığından kendine ait bir dil ve okunmaya değer derinlikli bir dünya inşa ediyor.

Şerif Mardin’in çalışmalarına baktığımızda öncelikle teorik bir çerçe ve nin nasıl kurulacağını ve sonra toplumla ilgili metodolojik bir birikim ha linde genişleyen soruların nasıl sorulacağını tespit ediyo ruz. Mardin’in sis temli eleştirileri sıkı bir metodoloji üzerinden git mektedir. Hem eleş tirel olabilmek, hem bir metodolojiye sâdık kal mak ve buradan da özgün bir “söylem” üretebilmek kuşkusuz sosyal bilimler için ideal çer çeve sa yıl malı dır. Şerif Mardin’in değişik dö nemlerde yazdığı kitapların, bir ara ya getiril-diğinde bir bütünlük arz etmesi bu sebepledir. Onun me todolo jisinde Mer kez-Çevre ilişkileri, İdeolojiler, Din Sosyolojisi, Yeni Osman lılar ve Jön Türkler, Türk Modernleşmesi, Kültür ve Kimlik so runları, Türk Edebiyatı vb. ko nular köşe başlarını tutmaktadır. Mardin, kendi epis temolojik öncül lerini kullanarak tüm bu başlıkları tutarlı bir argü manlar zinciri ha line ge tirebilmiştir. “Harita” metaforu Mardin’in önem li metafor larından biridir ve Türkiye’de kişilerin dünyayı kendi kalıp-larına göre nasıl algıladıklarını göster mesi bakımından son derece faydalıdır. Mardin, içinde bulunduğu-muz zihniyet dünyaları nın “haritası”nı çıkarır. Keskin hatlarla çizili olmayan bir “toplum hari tası”dır bu. Kendine özgü bir “bilişsel stil”dir. Burada gerçekler, oldukla rı gibi görünmezler, çünkü top lum kendi iç dünyasında görünenlerden ol dukça farklı bir tablo çizer. İdeolojinin klasik tanımına göndermede bu lunacak olur sak, toplum sal ger çeklikler görünenleri gizler ama etkisi çok daha derinlere uza nır. İdeolojik ve kültürel farklılıklar da bu harita üze rinde işaretlen miştir. Tepkiler, is yanlar, içe kapanmalar ve köklü bir kopuşu tec rübe eden kişi ve grupların boşlukları tamamen bu harita üze rinde yer alır. Bu bağlamda Mardin, “boşluk” düşüncesine ver diği önemle, mevcut sosyal bilimci tipinden ayrılır. Şerif Mardin’in zengin bir işçilik ve ustalıkla ördüğü yapıtları her bakımdan okunmaya ve yorumlanmaya değerdir.

Page 23: doğubatı 2013 katalog yayın

21

SOSYOLOJİ

SEÇKİNLERİN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜVilfredo Pareto

2. Baskı, Çeviren: Merve Zeynep Doğan, 104 sf. 8 TL, Sosyoloji, ISBN: 9758717-14-6

Machiavelli’den bu yana, siyasetin doğası zayıflarla güçlülerin mücadelesi biçiminde tasvir edilmiştir. Bu sefer bir başka ünlü İtalyan iktisatçı ve sosyolog Vilfredo Pareto, XX. yüzyılın başındaki bu mücadeleyi anlatıyor. Pareto’ya göre insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam eden yer de ğiştirme tarihidir: Biri yükselirken diğeri alçalır. Kısa aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık tarafından yönetilmişlerdir. Pareto seçkin (elite) kelimesini (İt. aristrocrazia) en güçlü, en enerjik ve kötülük kadar iyiliğe de yeteneği olan anlamında kullanır.

“Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü” konulu, yüzyılın sonundaki bu uzun deneme, ekonometriden sosyolojiye dev bir adım atar. Bu kitap Pareto’nun siyaset sosyolojisinin önsözü olarak da okunabilir. Pareto ileride bu düşünceler sayesinde büyük ün sağlamıştır.

Seçkinlerin iktidara gelinceye kadar kullandıkları yöntemler birbirini anımsatır. Tüm seçkinler benzer davranış kalıplarını sergilerler. Ve tarih birçok kez tanıklık etmiştir ki, başta zayıf ve yoksulların yanında yer alan seçkin gruplar, zafere ulaştıklarında artık başa dönme şansını ebediyyen kaybetmişlerdir.

I SBN 9758717 - 14 - 6

Seçkinlerin Yükselişi ve DüşüşüKuramsal Bir Sosyoloji Uygulamas

Vilfredo Pareto

Çeviren: Merve Zeynep Doğan

VILFREDO PARETO SEÇKİNLERİN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜ

DOĞUBATI

DOĞUBATI

Machiavelli’den bu yana, siyasetin doğası

zayıflarla güçlülerin mücadelesi biçiminde

tasvir edilmiştir. Bu sefer bir başka ünlü

İtalyan iktisatçı ve sosyolog Vilfredo Pareto, XX. yüzyılın

başındaki bu mücadeleyi anlatıyor. Pareto’ya göre

insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam eden yer

de ğiştirme tarihidir: Biri yükselirken diğeri alçalır. Kısa

aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık

tarafından yönetilmişlerdir. Pareto seçkin (elite) kelimesini

(İt. aristrocrazia) en güçlü, en enerjik ve kötülük kadar

iyiliğe de yeteneği olan anlamında kullanır.

“Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü” konulu, yüzyılın

sonundaki bu uzun deneme, ekonometriden sosyolojiye

dev bir adım atar. Bu kitap Pareto’nun siyaset

sosyolojisinin önsözü olarak da okunabilir. Pareto ileride

bu düşünceler sayesinde büyük ün sağlamıştır.

Seçkinlerin iktidara gelinceye kadar kullandıkları

yöntemler birbirini anımsatır. Tüm seçkinler benzer

davranış kalıplarını sergilerler. Ve tarih birçok kez

tanıklık etmiştir ki, başta zayıf ve yoksulların yanında

yer alan seçkin gruplar, zafere ulaştıklarında artık başa

dönme şansını ebediyyen kaybetmişlerdir.

FRANKFURT OKULUEditör: H. Emre Bağçe

3. Baskı, 528 sf. 28,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-15-4

Frankfurt Okulu, Batı düşünce tarihinin en bunalımlı yıllarında bir kırılma ânına rastlar. Bir grup entelektüel, kapitalizm ve faşizm için alternatif sayılabilecek dünya görüşlerini “Frankfurt Okulu” çatısı altında bir araya toplamışlardı. Adorno, Horkheimer, Benjamin, Marcuse, Fromm –müteakiben Habermas– ve bu çevrenin diğer mensupları, geçmişin katı ve geleceğin umutsuz göründüğü bir zaman dilimi arasında sıkışmışlardı. Ama yine de Batı düşüncesini yeniden yorumlayabilecek kayda değer yapıtları onlar ortaya koymuştu. Aydınlanmanın Diyalektiği, Negatif Diyalektik, Pasajlar, Tek Boyutlu İnsan, Us ve Devrim, Minima Moralia gibi yapıtlar Frankfurt Okulu’nun “opus magnum”larıdır.

Frankfurt Okulu üyeleri bir yandan “Kapitalizmi konuşmuyorsanız faşizm konusunda da sessiz kalmalısınız” derken, diğer yandan dogmatik pozitivizme, bilimciliğe ve ortodoks Marxizme karşı çıkıyorlardı. Bu karşı çıkışın altında ise Batı düşünce geleneğince mütemadiyen tahrip edilmiş “özne”nin güçlü isyanı vardı.

Frankfurt Okulu düşünürleri, Marx, Hegel ve Weber okumalarından estetik ve sanatsal görüşlere, ideoloji tariflerinden, popüler kültür ve medya eleştirilerine kadar birçok alanda etkili olabilmiş en verimli, en gözde ve aynı zamanda trajedi sesinin doruklara tırmandığı okullardan biridir.

Alanının en seçkin isimleri tarafından oluşan bu kitap Frankfurt Okulu’na nüfuz eden en kapsamlı, derinlikli makaleleri bir araya getiriyor.

3

Page 24: doğubatı 2013 katalog yayın

22

SOSYOLOJİ

SİMÜLAKRLAR VE SİMÜLASYONJean Baudrillard

6. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 232 sf. 15,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 78717-01-4

XX. yüzyılın en önemli kuramlarından biri Jean Baudrillar’ın “Simülasyon” kuramıdır. Simülakrlar ve Simülasyon kitabında iletişim, sinema, medya, reklam, bilimkurgu alanlarında “gerçek” ve “hakikat” düzeneklerinin birbirleriyle nasıl yer değiştirdiği çarpıcı bir dille anlatılmaktadır. Baudrillard, radikal ve ayrıksı düşünceleriyle Batı toplumunun bugünkü düşünsel krizini derinlemesine çözümlemektedir. Bunu yaparken postmodern bir söyleme başvurmamaktadır. Adanır’ın tanımlamasıyla söylersek “Baudrillard postmodern bir düşünür değildir!” Çünkü bu kitaptaki düşünceler belirli bir sistem etrafında yürümekte, simülasyon evrenin “dünya görüşü”nü dile getirmektedir. Soru: Ne pahasına olursa olsun Batı’nın moralini bozmayı sürdürecek misiniz?

Baudrillard: “Batı tarihinin temel yapı taşı moral bozukluğudur.” Bunu ben uydurmadım. “Yeni duygusal düzen” yani kurbanlardan oluşan duyarsızlık, pişmanlık üzerine oturmuş olan toplum, sanayi devrimi ve kolonizasyon gibi sonuçlara yol açmış XIX. yüzyıla ait anlam bunalımının bir uzantısıdır ve bizim uzun XIX. yüzyılımız boyunca da sürüp gitmiştir. Soru: Batı’yı terk mi edelim?

Baudrillard: Batı dünyasının dışında kalan dünyalara da bakmak zorundasınız...5

ŞEYTANA SATILAN RUHJean Baudrillard

2. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 206 sf. 15,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-13-8

Yüzünü her zaman ustalıkla maskeleyebilmiş Şeytan, modern uygarlıkta yine kendine yakışan kusursuz kıyafeti seçiyor.

Şeytanın bu sefer bizlere hazırladığı tuzak, çektiği son numara, gerçekle kurduğumuz hayalî ilişkiler ağında aranmalıdır. Sadece bir dakikalığına coşkuyla kendimizden geçiyoruz, fakat ardından benliğimizi kötülüğün mutsuzluk sarmalına dolayan “gerçekler” yığını, tepetaklak edilmiş bir dünyayı gözler önüne seriyor. İnsan benliği dünya adlı dev ekrana yansıyan zavallı görüntüsünü izlemekten mutsuz! Bu görüntüler arasında kendi ölümünün peşinde koşan modern sanat, sinema, fotoğraf, bilgi, iletişim, internet ve her türlü politik cambazlık şeytanın kazdığı çukuru daha da derinleştiriyor. Şeytan, her şeyi verirmiş gibi yaptığı sırada aslında her şeyi alıp götürüyor. Bu oyunda kimse özgür değildir, herkes akıldışı bir performansla aynı anda hem köle hem de efendidir. İnsanı gönüllü bir köle olarak seyretmek şeytanı mutlu kılıyor. Efendilik mücadelesinde bir an olsun taviz vermeyen Şeytan, en çok bu oyunu seviyor…

Baudrillard, bu kitabında şeytanın avukatlığını üstleniyor. En azından bu tehlikeli mesleğe soyunacak kadar cesur ve kaleyi içten yıkacak kadar sarsıcı… Baudrillard’ın son kitabını okurken vahşi bir kültürsüzleşme ortamında muhalif bir zekânın nasıl ayakta durduğunu görüyoruz.

Son yıllarda düşünce dünyamızın zenginliği için şevkle çalışan Oğuz Adanır’ın katkısıyla…

Yüzünü her zaman ustal›kla maskeleyebilmifl fieytan, modern

uygarl›kta yine kendine yak›flan kusursuz k›yafeti seçiyor.

fieytan›n bu sefer bizlere haz›rlad›¤› tuzak, çekti¤i son numa-

ra, gerçekle kurdu¤umuz hayalî iliflkiler a¤›nda aranmal›d›r.

Sadece bir dakikal›¤›na coflkuyla kendimizden geçiyoruz, fa-

kat ard›ndan benli¤imizi kötülü¤ün mutsuzluk sarmal›na do-

layan “gerçekler” y›¤›n›, tepetaklak edilmifl bir dünyay› göz-

ler önüne seriyor. ‹nsan benli¤i dünya adl› dev ekrana yan-

s›yan zavall› görüntüsünü izlemekten mutsuz! Bu görüntüler

aras›nda kendi ölümünün peflinde koflan modern sanat, si-

nema, foto¤raf, bilgi, iletiflim, internet ve her türlü politik

cambazl›k, fleytan›n kazd›¤› çukuru daha da derinlefltiriyor.

fieytan, her fleyi verirmifl gibi yapt›¤› s›rada asl›nda her fleyi

al›p götürüyor. Bu oyunda kimse özgür de¤ildir, herkes ak›l-

d›fl› bir performansla ayn› anda hem köle hem de efendidir.

‹nsan› gönüllü bir köle olarak seyretmek fleytan› mutlu k›l›-

yor. Efendilik mücadelesinde bir an olsun taviz vermeyen

fieytan, en çok bu oyunu seviyor…

Baudrillard, bu kitab›nda fleytan›n avukatl›¤›n› üstleniyor.

En az›ndan bu tehlikeli mesle¤e soyunacak kadar cesur ve

kaleyi içten y›kacak kadar sars›c›… Baudrillard’›n son kitab›-

n› okurken vahfli bir kültürsüzleflme ortam›nda muhalif bir

zekân›n nas›l ayakta durdu¤unu görüyoruz.

Son y›llarda düflünce dünyam›z›n zenginli¤i için flevkle çal›-

flan O¤uz Adan›r’›n katk›s›yla…

JEAN BAUDRILLARDfiEYTANA SATILAN

RUHYA

DAKÖTÜLÜ⁄ÜN

EGEMENL‹⁄‹

DO⁄UBATI

JEAN BAUDRILLARD

fiEYTANA SATILAN RUHYA DA KÖTÜLÜ⁄ÜN EGEMENL‹⁄‹

Çeviri: O¤uz Adan›r

DO⁄UBATI

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

ISBN 975-8717-13-8

SEYTANA SATILAN... son

27/9/05 17:21 Page

1

Page 25: doğubatı 2013 katalog yayın

23

SOSYOLOJİ

SESSİZ YIĞINLARIN GÖLGESİNDEJean Baudrillard

4. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 85 sf. 8 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-02-2

“Sessiz çoğunluğun ya da kitlelerin düşsel bir gönderen olması, onun var olmadığı anlamına gelmez. Bunun anlamı sessiz çoğunluğun artık temsil edilemeyecek bir durumda bulunmasıdır. Kitleler artık bir gönderen olmaktan çıkmışlardır. Çünkü artık temsil edilememektedirler. Ses vermeyen bu kitleler sondajlar aracılığıyla sık sık yoklanmaktadırlar. Düşünceleri yansıtılma-maktadır. Yalnızca ne düşündükleri konusunda testler yapılmak-tadır. Referandum (kitle iletişim araçları da sonsuz bir soru/yanıt referandumudurlar) politik gönderenin yerini almıştır. Oysa sondajlar, testler, referandum ve kitle iletişim araçları temsil edici bir sisteme ait tertibatlar değil, simülatif bir sisteme ait olan tertibatlardır. Artık amaçlanan şey bir gönderen değil, bir modeldir.”

Jean Baudrillard bu metinde yukarıdaki bakış açısından yola çıkmakta ve bu anlamda için için kaynama özelliğine sahip olan kitleler, modern topluma ait çarpıcı bir fenomene dönüşmektedir.

WEBER’İN METODOLOJİSİFritz Ringer

2. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 239 sf. 14 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-03-0

Tarihsel ve kültürel çözümlemelerin, ideolojilerin ve disiplinlerin her türlü teşvik ve kışkırtısıyla karşı karşıya bırakıldığı bir zamanda, yirminci yüzyılın parlak sosyal kuramcısı ve en yaratıcı düşünsel güçlerinden birisi olan Max Weber’in çalışmaları özellikle dikkate değerdir. Fritz Ringer, bu önemli araştırmada, Weber’in metodolojik yazılarını, onun zamanında gerçekleştirilmiş canlı Alman düşünsel tartışmalar bağlamında yorumlayarak, Weber’in çalışmalarına yeni bir yaklaşım getirmektedir.

Teknik kuramları özgül örneklere dayandıran Ringer, sosyal bilimlerdeki bütün Weber öğrencileri için temel bir kitap yazmıştır. Baştan sona yeniden yapılandırıldığında, Max Weber’in metodolojik konumu gerçekte, sosyal bilimlerinde kendi çağdaş felsefemizin en verimli yönlerini öngörmüştür. Weber’in yorumsal anlayış ve nedensel açıklama için getirdiği uzlaşmayı Ringer’in kavramlaştırması, bu uzlaşmanın hem Weber’in zamanındaki hem de bizim zamanımızdaki düşünsel yaşam ve kültürle ne kadar ilgili olduğunu göstermektedir.

Son yıllarda Weber üzerine yazılmış en kayda değer çalışmalardan biri...

Page 26: doğubatı 2013 katalog yayın

24

SOSYOLOJİ

OSMANLI ve AVRUPALILAROğuz Adanır

312 sf. 17 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-91-0

“Bir Afrikalı yaşamının her günü atalarının ruhlarıyla çok yakın ilişkiler içindedir.”

Peki, ya modern bir insanın?...

Nesilden nesile aktarılan insani tecrübelerin ve yaşam reflekslerinin kesintiye uğradığı, neredeyse tarumar olduğu bir zamanda kişi bu bilgileri nasıl edinecek? Hangi bilgi, görgü, değer ve ilkelerle hayatına yön verecek? Kişisel geçmişine âdeta tapar bir hale getirilen, kendi bireyselliğine hapsolan bir insan, kendi tarihsel, siyasal, toplumsal ve hattâ en üst düzeyde varoluşsal bütünlüğünü nerede, nasıl arayacak?

Modern insanın tarihe olan ilgisi bir tesadüf kabul edilebilir mi? Peki, tarihle ilgili okumaların sadece kronolojiye indirgenmiş tekyönlülüğü?

Her toplumun tarihinde büyük yıkımlar da vardır, şanlı zafer anları da; dostlar da vardır düşmanlar da; komşular da vardır yabancılar da; günlük hayat gailesinin küçük hesapları da vardır devlet ya da saray yaşamlarının sunduğu büyük törenler, şölenler ve şaşaa da...Peki ama, burada hayat bulan aktörler nasıl vücud bulmaktadır? Bir toplumdaki güç ilişkileri, üstünlük mücadeleleri, hiyerarşiler nasıl şekillenmektedir? Hangi sürecin sonunda bu toplumsal ilişkiler, mevcut kurumlar, yapılar, ahlâki ve hukukî kurallar ile değerler oluşmaktadır? Bu son derece karmaşık oluşumları anlamak için, hayatın her alanını kuşatan çok yönlü ilgilere, çok farklı kaynaklardan gelen bilgilere ihtiyaç duyulmaz mı?

“Bir toplum gerçeklik aşamasından, simülasyon aşamasına geçtiğinde bu, kolektif bir canlandırma konumundan, bireysel bir duygulanma konumuna geçilmiş olduğunu göstermektedir.” Geçmişi her gün yenilenen bir tazelikle canlı tutmak yerine, onu “simüle ederek” kurgusal bir gerçeklik yaratıp, bir de onunla hisleniyorsa eğer bir insan, bir toplum, onun da yıkımı yakın değil midir?

Oğuz Adanır’ın günümüze kadar gelen bir zihniyet tarihi okuması takdimimizdir.

OSMANLI ve ÖTEKİLEROğuz Adanır

472 sf. 22 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-90-3

Genellikle ışığın kaynağı, üretici olmak yerine yansıtıcısı, tüketicisi olmayı yeğleyen ‘aydınlara’ (istisnalar bir kez daha kaideyi bozmaz) sahip toplumlardan biriyiz. Gelen ışığı sorgulamayan, gerçek bir ışık olup olmadığını anlamadan hesabına geçirenler aslında kendilerinden çok ait oldukları toplumlara kötülük yapmaktadırlar. Çünkü ışığın kaynağında görünenlerin gözlerine perde indiği, dünyayı açık seçik bir şekilde algılama yeteneğini yitirdikleri zaman yansıtıcı ya da tüketici konumunda bulunanların da bu süreçten kurtulmaları mümkün değildir. Özgün olmak zor bir iştir. Özellikle sosyal bilimler/insan bilimleri yaratış ve bu alanda ışığı dünyaya yaymış olan toplumlar giderek yorulmakta ve yanılmaktadır, çünkü dünya toplumları evrensel bir konjonktürden etkilenseler bile herkes kendine özgü yerel bir tarihsel-toplumsal süreç yaşamak durumundadır. Herkes kendi sorunlarının reçetesini üretmek durumundadır. Artık “alan el” olmaktan kurtulmak ve yalnızca bize bu alanlarda bilimsel yöntem ve bilgiyi öğretenlere değil tüm dünyaya borçlu olduğumuz bilimsel bilgileri sunmak ve dünya toplumunun gelişmesine katkıda bulunmak zorundayız.

“Bir Afrikalı yaşamının her günü atalarının ruhlarıyla çok yakın

ilişkiler içindedir.”

Peki, ya modern bir insanın?...

Nesilden nesile aktarılan insani tecrübelerin ve yaşam refleks-

lerinin kesintiye uğradığı, neredeyse tarumar olduğu bir zamanda

kişi bu bilgileri nasıl edinecek? Hangi bilgi, görgü, değer ve ilkelerle

hayatına yön verecek? Kişisel geçmişine âdeta tapar bir hale

getirilen, kendi bireyselliğine hapsolan bir insan, kendi tarihsel,

siyasal, toplumsal ve hattâ en üst düzeyde varoluşsal bütünlüğünü

nerede, nasıl arayacak?

Modern insanın tarihe olan ilgisi bir tesadüf kabul edilebilir mi?

Peki, tarihle ilgili okumaların sadece kronolojiye indirgenmiş

tekyönlülüğü?

Her toplumun tarihinde büyük yıkımlar da vardır, şanlı zafer anları

da; dostlar da vardır düşmanlar da; komşular da vardır yabancılar

da; günlük hayat gailesinin küçük hesapları da vardır devlet ya da

saray yaşamlarının sunduğu büyük törenler, şölenler ve şaşaa

da...Peki ama, burada hayat bulan aktörler nasıl vücud bulmak-

tadır? Bir toplumdaki güç ilişkileri, üstünlük mücadeleleri, hiyerar-

şiler nasıl şekillenmektedir? Hangi sürecin sonunda bu toplumsal

ilişkiler, mevcut kurumlar, yapılar, ahlâki ve hukukî kurallar ile

değerler oluşmaktadır? Bu son derece karmaşık oluşumları anlamak

için, hayatın her alanını kuşatan çok yönlü ilgilere, çok farklı kay-

naklardan gelen bilgilere ihtiyaç duyulmaz mı?

“Bir toplum gerçeklik aşamasından, simülasyon aşamasına geçti-

ğinde bu, kolektif bir canlandırma konumundan, bireysel bir

duygulanma konumuna geçilmiş olduğunu göstermektedir.” Geç-

mişi her gün yenilenen bir tazelikle canlı tutmak yerine, onu

“simüle ederek” kurgusal bir gerçeklik yaratıp, bir de onunla

hisleniyorsa eğer bir insan, bir toplum, onun da yıkımı yakın değil

midir?

Oğuz Adanır'ın günümüze kadar gelen bir zihniyet tarihi okuması

takdimimizdir.

oğuz adanırOSMANLI ve

AVRUPALILAR

UZ A

DA

NIR

OSM

AN

LI ve A

VRU

PALILA

R

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 9 0 3

ISBN:978-975-8717-90-3

oğuz adanırOSMANLI ve

ÖTEKİLERO

ĞU

Z A

DA

NIR

OSM

AN

LI ve Ö

TEK

İLER

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 9 1 0

ISBN:978-975-8717-91-0

Page 27: doğubatı 2013 katalog yayın

TARİH

2525

Eğitimci Yönüyle AHMED CEVDET PAŞAMustafa Gündüz

275 sf. 16 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-85-9

Her dönem ve çağ yetiştirdiği özel isimleriyle hatırlanır. Osmanlı düşünce tarihinde Ahmed Cevdet Paşa bu istisnai isimlerin başında gelir. Onun son derece üretken yaşam öyküsüne bakıldığında geleneksel dünyada klasik usullerle yetişen bir “âlim”in şaşırtıcı bir çabayla kendi sınırlarını nasıl aşmaya çalıştığını görürüz. Tanpınar›a göre, Ahmed Cevdet Paşa “sefere hazırlanan bir gemi gibi”dir. Zamanına ve çevresine göre aykırı sayılabilecek, hattâ bu ülkede tuhaf karşılanacak bir öğrenme merakı ve hayret duygusu içerisinde Paşa›nın tüm yaşamı adeta kişisel bir seferberlik doğrultusunda ilerlemiştir.

Cevdet Paşa küçüklüğünden itibaren üstün bir gayretle kendini eğitmiştir. İlgi duymadığı saha hemen hemen yok gibiydi. O, daha çok tarihçi ve hukukçu kimliğiyle tanınacaktır. Bilgisi ve donanımı sayesinde yetkin bir idare adamı seviyesine çok geçemeden ulaşır. Bir sosyolog olarak hazırlayıcı ve bir sentezcidir. Gelenek ve modernlik arasında sıkışan bir toplum için çareler arayan bir gözlemcidir. Eğitim üzerine iddiaları bir hayli cesurdur ve bu konuda o bir öncü olarak görülebilir. Ülkedeki birçok yeniliğin, reformların altında onun imzası vardır. ‹Cevdet› ismi Tanzimat düşüncesiyle neredeyse özdeş hale gelmiştir.

Mustafa Gündüz, bu yeni çalışmasıyla Ahmed Cevdet Paşa›yı bu kez eğitim açısından değerlendirir. Tabii Paşa›nın bu çok yönlü kimliğini göz önünde bulundurarak ve yaşamındaki ilginç anekdotları da hatırlatarak...Eğitim ile ilgili Cevdet Paşa›nın tespitleri kayda değer. Çünkü Paşa›nın deneyimlerine bakıldığında bugün eğitim alanında yaşanan aksaklıkların hiç de güncel olmadığı görülür. O dönemde de benzer sorunlar, benzer engeller ve benzer katı ‹güruh›la karşı karşıya kalırız. Medresenin üniversiteye dönüşmesiyle bir zihniyet kendini tamamen yenilemiş olmuyor ya da sürekli bir nitelik kaybının önüne geçilemiyor. Sadece kimi eski sorunlar aralıklarla nüksediyor...Türk modernleşmesinin kronik ikilikleri ise Cevdet Paşa›nın söylediklerinin aslında ne denli ‹yeni› ve bugünkü eğitim tartışmalarının da ne derece eski yüzyıllara uzandığını göstermektedir.

ANNALES OKULUPeter Burke

3. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 215 sf. 13 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-00-6

Bugün Türkiye’de tarih gündemde. Bugün tarih çaresizlikten, reçetesizlikten ötürü gündemde. Hedefi önceden tayin edilmiş bir demir yolunda çuh çuh giden teleoloji treni raydan çıkmasa; ilerici vagonlar geriye, gerici vagonlar ileriye savrulmasa; sağcı ve muhafazakâr kompartımanların bazı sakinleri Batı’yla temas etmenin korkulacak bir yanı olmadığını ilân etmese; solcu kompartımanların sakinleri “halk iradesi”, “hukuk devleti”, “düşünce ve vicdan özgürlüğü” gibi emperyalist, globalist virüsler (!) treni kaplamasın diye kaza mahallinde bir demir perde yükseltmek için yırtınmasa; birinci mevkideki yolcuların bavullarındaki kirli çamaşırlar etrafa saçılmasa tarih gündemde olmazdı, tarih sorun olmazdı. Ama oldu, maatteessüf!

Tarih Batı’da sorun olmuştu. Büyük adamların, patriyarkların, milli şeflerin, devlet işleri anlamında siyasî ve askerî olayların geçit resmi yaptığı bir tarihte Batı’da da isyan edilmişti. İsyan, semptomatik bir şekilde, bizim buradan yekpare bir bütün olarak algıladığımız Avrupa’nın yırtıldığı coğrafya parçalarının birinde, muhataralı Alsace-Loraine bölgesindeki Strasbourg’da boy göstermiş ve hareketi, bir okulu, bir grubu doğurmuştu: Annales. Kolaycı tarif ve tanımlara heterojenliğiyle, kayganlığıyla, hareketliliğiyle direnen bu tarihçilik hareketi hakkında bugüne kadar Türkçe’de bütünsel bir analiz bulunmuyordu. Şimdi bulunmaktadır, maatteessüf!

“Bu kitapla, yabancı dil bilmeyen Türk okuru belki de ilk defa Annales hareketi konusunda bütünsel bir yaklaşımla karşılaşmış olacaktır. Muhtemelen de bu vesileyle Türk aydınının kendisinin de pek iyi oynayamadığı, özelliklerini pek bilmediği oyuncağı elinden alınmış olacaktır... Bu kitabın çevrilmesi suretiyle Annales hareketinin tarihinin bilinmesi, temel metinlerinin anlaşılması ve kendi tarihçiliğimizin gerçekçi şekilde değerlendirilmesi sağlanacaktır.”

...Merhaba!

3

PETER BURKE

PETE

R B

UR

KE

Bugün Türkiye'de tarih gündemde. Bugün tarih çaresizlikten,

reçetesizlikten ötürü gündemde. Hedefi önceden tayin edilmiş bir

demir yolunda çuh çuh giden teleoloji treni raydan çıkmasa; ilerici

vagonlar geriye, gerici vagonlar ileriye savrulmasa; sağcı ve

muhafazakâr kompartımanların bazı sakinleri Batı'yla temas

etmenin korkulacak bir yanı olmadığını ilân etmese; solcu

kompartımanların sakinleri “halk iradesi”, “hukuk devleti”,

“düşünce ve vicdan özgürlüğü” gibi emperyalist, globalist virüsler

(!) treni kaplamasın diye kaza mahallinde bir demir perde

yükseltmek için yırtınmasa; birinci mevkideki yolcuların

bavullarındaki kirli çamaşırlar etrafa saçılmasa tarih gündemde

olmazdı, tarih sorun olmazdı. Ama oldu, maatteessüf!

Tarih Batı'da sorun olmuştu. Büyük adamların, patriyarkların,

milli şeflerin, devlet işleri anlamında siyasî ve askerî olayların geçit

resmi yaptığı bir tarihte Batı'da da isyan edilmişti. İsyan,

semptomatik bir şekilde, bizim buradan yekpare bir bütün olarak

algıladığımız Avrupa'nın yırtıldığı coğrafya parçalarının birinde,

muhataralı Alsace-Loraine bölgesindeki Strasbourg'da boy

göstermiş ve hareketi, bir okulu, bir grubu doğurmuştu: Annales.

Kolaycı tarif ve tanımlara heterojenliğiyle, kayganlığıyla,

hareketliliğiyle direnen bu tarihçilik hareketi hakkında bugüne

kadar Türkçe'de bütünsel bir analiz bulunmuyordu. Şimdi

bulunmaktadır, maatteessüf!

“Bu kitapla, yabancı dil bilmeyen Türk okuru belki de ilk defa

Annales hareketi konusunda bütünsel bir yaklaşımla karşılaşmış

olacaktır. Muhtemelen de bu vesileyle Türk aydınının kendisinin

de pek iyi oynayamadığı, özelliklerini pek bilmediği oyuncağı

elinden alınmış olacaktır... Bu kitabın çevrilmesi suretiyle Annales

hareketinin tarihinin bilinmesi, temel metinlerinin anlaşılması ve

kendi tarihçiliğimizin gerçekçi şekilde değerlendirilmesi

sağlanacaktır.”

...Merhaba!

AH

MED

CEV

DET PA

ŞA

Her dönem ve çağ yetiştirdiği özel isimleriyle hatırlanır. Osmanlı

düşünce tarihinde Ahmed Cevdet Paşa bu istisnai isimlerin başında

gelir. Onun son derece üretken yaşam öyküsüne bakıldığında

geleneksel dünyada klasik usullerle yetişen bir “âlim”in şaşırtıcı bir

çabayla kendi sınırlarını nasıl aşmaya çalıştığını görürüz. Tanpınar'a

göre, Ahmed Cevdet Paşa “sefere hazırlanan bir gemi gibi”dir.

Zamanına ve çevresine göre aykırı sayılabilecek, hattâ bu ülkede

tuhaf karşılanacak bir öğrenme merakı ve hayret duygusu içerisinde

Paşa'nın tüm yaşamı adeta kişisel bir seferberlik doğrultusunda

ilerlemiştir.

Cevdet Paşa küçüklüğünden itibaren üstün bir gayretle kendini

eğitmiştir. İlgi duymadığı saha hemen hemen yok gibiydi. O, daha

çok tarihçi ve hukukçu kimliğiyle tanınacaktır. Bilgisi ve donanımı

sayesinde yetkin bir idare adamı seviyesine çok geçemeden ulaşır.

Bir sosyolog olarak hazırlayıcı ve bir sentezcidir. Gelenek ve

modernlik arasında sıkışan bir toplum için çareler arayan bir

gözlemcidir. Eğitim üzerine iddiaları bir hayli cesurdur ve bu

konuda o bir öncü olarak görülebilir. Ülkedeki birçok yeniliğin,

reformların altında onun imzası vardır. 'Cevdet' ismi Tanzimat

düşüncesiyle neredeyse özdeş hale gelmiştir.

Mustafa Gündüz, bu yeni çalışmasıyla Ahmed Cevdet Paşa'yı bu kez

eğitim açısından değerlendirir. Tabii Paşa'nın bu çok yönlü kimliğini

göz önünde bulundurarak ve yaşamındaki ilginç anekdotları da

hatırlatarak…Eğitim ile ilgili Cevdet Paşa'nın tespitleri kayda değer.

Çünkü Paşa'nın deneyimlerine bakıldığında bugün eğitim alanında

yaşanan aksaklıkların hiç de güncel olmadığı görülür. O dönemde

de benzer sorunlar, benzer engeller ve benzer katı 'güruh'la karşı

karşıya kalırız. Medresenin üniversiteye dönüşmesiyle bir zihniyet

kendini tamamen yenilemiş olmuyor ya da sürekli bir nitelik

kaybının önüne geçilemiyor. Sadece kimi eski sorunlar aralıklarla

nüksediyor…Türk modernleşmesinin kronik ikilikleri ise Cevdet

Paşa'nın söylediklerinin aslında ne denli 'yeni' ve bugünkü eğitim

tartışmalarının da ne derece eski yüzyıllara uzandığını göstermek-

tedir.

eğitimci yönüyle

AHMED

CEVDET

PAŞA

Mustafa

Gündüz

MU

STA

FA G

ÜN

Z

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 8 5 9

ISBN:978-975-8717-87-3

Page 28: doğubatı 2013 katalog yayın

TARİH

26

HALİL İNALCIK ARMAĞANI-ITarih Araştırmaları 470 sf. 30 TL, Tarih, ISBN:978-975-8717-52-1

Köprülü ve Barkan zamanın büyük âlimiydiler, Halil İnalcık tüm zamanların büyük âlimi…Bernard Lewis

İnsan olarak…Çok cömert, bilge ve çok içten bir insandır. Zamanının çoğunu hiç sakınmadan başkalarına verir, gençlere yardım etmek için her türlü fedakârlığı yapar.

Elizabeth Zachariadou

Onu izlemek çok hoştur; ermiş gibidir, bütün bilginliğine rağmen öğrencileriyledir, muazzam bir hafızası ve bilgisi vardır. Öyle bir entelektüel yaklaşımı vardır ki, etrafında olan biten her şeyi dikkate alır; Akdeniz üzerinde çalışanların, ekonomi tarihçilerinin vb. çalışmalarını kıyaslar; değişimleri öğrenmek onun için adeta elzemdir, ideolojik birisi değildir ve entelektüelliği hepimizden farklıdır.

Madeleine Zilfi

Halil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri…Dünya bilimine katkıları su götürmez. Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.

Immanuel Wallerstein

İnalcık bizim alanda çok merkezî bir konumdadır. Bir yanda bilgisinin zaman içindeki genişliğine, öte yandan tarihin çeşitli alt dallarındaki bilgisine hayranım; onun sahip olduğu konuma benim anladığım kadarıyla bizim alanda başka kimse sahip olmamıştır.

Suraiya Faroqhi

Balkanlar’daki hocalar gerçekten onun yazdıklarına çok saygı gösteriyor…Çok iyi bir hocadır, öğrencilere rehberlik eder…Osmanlı tarihini çalışanlara kendini adar adeta, onlara çok değer verir, çok umut besler. Halil İnalcık’ı tarihçi kimliği ve insani kimliği diye ayırmazsınız, bence onun yaşamı Osmanlı tarihi.

Mariya Kiprosvska

Harvard’da onuruna düzenlenen sempozyumda söylenen şu söz bence de çok doğrudur: “Onun çalışmalarını çıkarır ve bir kenara koyarsanız Osmanlı tarihinde hiçbir şey kalmaz.” Osmanlı tarihine katkısı yerine konamaz bence. Osmanlıları zannediyorum ki daha geniş bir yere yerleştirmeyi, dünya tarihi içinde çok önemli bir yere konumlandırmayı başardı.

Mark L. Stein

O bize talebesi olarak bakıyor, biz de ona hoca olarak bakmaktan başka şey düşünemeyiz. Bilgisi açısından zaten bizim aramızda hocanın lakabı; Şeyh-ül müverrihin…

İlber Ortaylı

ISBN 978-975-8717-52-1

Halil İnalcık, bu sahanın en

seçkin uygulayıcılarından

biri…Dünya bilimine katkıları su

götürmez. Çabalarının hedefi

haline gelmiş konu üzerinde bize

sadece tefekkür etmek düşer.

Immanuel Wallerstein

Köprülü ve Barkan zamanın

büyük âlimiydiler, Halil İnalcık

tüm zamanların büyük âlimi…

Bernard Lewis

İnsan olarak…Çok cömert, bilge

ve çok içten bir insandır.

Zamanının çoğunu hiç

sakınmadan başkalarına verir,

gençlere yardım etmek için her

türlü fedakârlığı yapar.

Elizabeth Zachariadou

Onu izlemek çok hoştur; ermiş

gibidir, bütün bilginliğine rağmen

öğrencileriyledir, muazzam bir

hafızası ve bilgisi vardır. Öyle bir

entelektüel yaklaşımı vardır ki,

etrafında olan biten her şeyi

dikkate alır; Akdeniz üzerinde

çalışanların, ekonomi

tarihçilerinin vb. çalışmalarını

kıyaslar; değişimleri öğrenmek

onun için adeta elzemdir, ideolojik

birisi değildir ve entelektüelliği

hepimizden farklıdır

Madeleine Zilfi

İnalcık bizim alanda çok merkezî

bir konumdadır. Bir yanda

bilgisinin zaman içindeki

genişliğine, öte yandan tarihin

çeşitli alt dallarındaki bilgisine

hayranım; onun sahip olduğu

konuma benim anladığım

kadarıyla bizim alanda başka

kimse sahip olmamıştır.

Suraiya Faroqhi

Balkanlar'daki hocalar gerçekten

onun yazdıklarına çok saygı

gösteriyor…Çok iyi bir hocadır,

öğrencilere rehberlik

eder…Osmanlı tarihini

çalışanlara kendini adar adeta,

onlara çok değer verir, çok umut

besler. Halil İnalcık'ı tarihçi

kimliği ve insani kimliği diye

ayırmazsınız, bence onun yaşamı

Osmanlı tarihi.

Mariya Kiprosvska

Harvard'da onuruna düzenlenen

sempozyumda söylenen şu söz

bence de çok doğrudur: “Onun

çalışmalarını çıkarır ve bir kenara

koyarsanız Osmanlı tarihinde

hiçbir şey kalmaz.” Osmanlı

tarihine katkısı yerine konamaz

bence. Osmanlıları zannediyorum

ki daha geniş bir yere

yerleştirmeyi, dünya tarihi içinde

çok önemli bir yere

konumlandırmayı başardı.

Mark L. Stein

O bize talebesi olarak bakıyor, biz

de ona hoca olarak bakmaktan

başka şey düşünemeyiz. Bilgisi

açısından zaten bizim aramızda

hocanın lakabı; Şeyh-ül

müverrihin…

İlber Ortaylı

HALİL İNALCIK ARMAĞANI-IITarih Araştırmaları

447 sf. 30 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-69-9 (2.c)

Mikâil Bayram Türkiye Selçukluları Döneminde Ünlü Bir Filozof Hâce Nasirü’d-din Mahmud El-Hoyî (Ahi Evren/Nasıreddin Hoca) ve Mevlânâ Celâlü’d-din-i Rûmî

İlhanTekeli Denizcilik Teknolojisinin Gelişimi ve 16. Yüzyılda Akdeniz Mekânının Siyasal ve Ekonomik Örgütlenmesi

Özlem Kumrular “Misyon Yüklü Gezginler” ve 16. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’na Dair İstihbarat Toplama Konusundaki Rolleri

Olcay Pullukçuoğlu Yapucu XIX. Yüzyılda Batı Anadolu İpekçiliği

Orhan Çakmak Osmanlı’da Piyasa Zihniyeti ve Girişimcilik (Adam Smith Yaklaşımına Göre Bir Analiz)

Coşkun Çakır & Cemil Hakan Korkmaz Tüccarzâde İbrahim Hilmi’nin Avrupalılaşma İdeali

Murat Çizakça Osmanlı Para Vakıflarının Global Modernizasyonu

Başak Akgül II. Meşrutiyet Dönemi Türk Milliyetçiliğinin Temel Bir Referansı Olarak Köycü Söylem

Nuray Karaca Bir Erken Cumhuriyet Dönemi Aydını: Mehmet İzzet

Ahmet Özcan Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Halk Arasında Yaygın Popüler Tarih Eserlerine Bir Bakış

Aytaç Yıldız Yurt ve Dünya: Tek Parti Döneminde Bir Fikir Dergisi

Burak S. Gülboy & Nevin Yurdsever Ateş Genç Bir Romen Türkü’nün Gözünden İkinci Dünya Savaşı’da Romanya

Odile Moreau Défendre Les Frontières Ottomanes Dans Les Balkans à l’âge Des Réformes Enjeux Économiques, Sociaux Et Nationaux (1826-1914)

Mehmet Emin Üner Osmanlı Yönetiminin İlk Yıllarında Diyarbekir Eyaleti’nin İdarî Yapılanmasında Siird Sancağı

Mikâil Bayram

Türkiye Selçukluları Döneminde Ünlü Bir Filozof: Hâce Nasirü'd-din Mahmud

El-Hoyî (Ahi Evren/Nasıreddin Hoca) ve Mevlânâ Celâlü'd-din-i Rûmî

İlhan Tekeli

Denizcilik Teknolojisinin Gelişimi ve 16. Yüzyılda Akdeniz Mekânının

Siyasal ve Ekonomik Örgütlenmesi

Özlem Kumrular

“Misyon Yüklü Gezginler” ve 16. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'na

Dair İstihbarat Toplama Konusundaki Rolleri

Olcay Pullukçuoğlu Yapucu

XIX. Yüzyılda Batı Anadolu İpekçiliği

Orhan Çakmak

Osmanlı'da Piyasa Zihniyeti ve Girişimcilik

(Adam Smith Yaklaşımına Göre Bir Analiz)

Coşkun Çakır & Cemil Hakan Korkmaz

Tüccarzâde İbrahim Hilmi'nin Avrupalılaşma İdeali

Murat Çizakça

Osmanlı Para Vakıflarının Global Modernizasyonu

Başak Akgül

II. Meşrutiyet Dönemi Türk Milliyetçiliğinin Temel Bir

Referansı Olarak Köycü Söylem

Nuray Karaca

Bir Erken Cumhuriyet Dönemi Aydını:

Mehmet İzzet

Ahmet Özcan

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Halk Arasında Yaygın Popüler

Tarih Eserlerine Bir Bakış

Aytaç Yıldız

Yurt ve Dünya: Tek Parti Döneminde Bir Fikir Dergisi

Burak S. Gülboy & Nevin Yurdsever Ateş

Genç Bir Romen Türkü'nün Gözünden İkinci Dünya Savaşı'da Romanya

Odile Moreau

Défendre Les Fronti res Ottomanes Dans Les Balkans Des Réformes

Enjeux Économiques, Sociaux Et Nationaux (1826-1914)

Mehmet Emin Üner

Osmanlı Yönetiminin İlk Yıllarında Diyarbekir Eyaleti'nin

İdarî Yapılanmasında Siird Sancağı

è

à l’âge

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 9 9

ISBN 978-975-8717-69-9

Halil İnalcık Armağanı-II

Tarih Araştırmaları

Halil İn

alc

ık A

rmağ

an

ı-IITa

rih A

raştırm

ala

Page 29: doğubatı 2013 katalog yayın

TARİH

27

DOĞU BATI Makaleler-1Halil İnalcık

5. Baskı, 414 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-09-X

XX. yüzyıl sona ererken, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi Halil İnalcık’ı 2000 bilim adamı arasında göstermiştir.

Bugün dünya üniversitelerinde Halil İnalcık okunuyor ve okutuluyor. Onu dar anlamda bir “tarihçi” olarak düşünmek elbette yetersiz kalır, bizzat tarih disiplinine şekil vermiş, kendi metodolojisini ve bilgi birikimini tarihçilik mesleğine kazandırmış bir kişi olarak o, bilim çevrelerinin üzerinde uzlaştığı nadide bir isimdir. İnalcık ekolüne mensup yüzlerce öğrenci sadece birincil kaynakları kullanma, belge ve arşivleri inceleme yönünde değil, modern anlamda tarihe sosyo-ekonomik birçok cepheden bakabilme becerisini ondan öğrenmiştir. Yeni kuşak tarihçiler, Akdeniz, Osmanlı ve Balkan tarihi üzerindeki birçok yanlışın tashih edilmesini ona borçludur. Kitap, sayısız makale ve ansiklopedi maddeleri, sosyal bilimciler için göz kamaştırıcı bir hazine hüviyetindedir.

Doğu Batı dergisine yazdığı makalelerin toplandığı bu kitap, onun hâlâ genç bir öğrenci gibi nasıl çalıştığının ve ürettiğinin hayranlık verici bir numunesidir.

* * *“Halil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri...Dünya bilimine katkıları su götürmez. Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.”

Immanuel Wallerstein

5

DOĞU BATI Makaleler-2Halil İnalcık

2. Baskı, 420 sf. 24 tl, Tarih, ISBN 978-975-8717-42-2

Nasıl ki Fernand Braudel ismi Akdeniz ile Marc Bloch ismi feodalizmle özdeşleşmişse benzer bir özellik aynı ritimde Halil İnalcık için geçerlidir. Bugün İnalcık ekolünü hesaba katmaksızın klasik Osmanlı dönemine ilişkin bir araştırma yapmak neredeyse imkânsızdır. Köprülü ile başlayan, Barkan’da belirli bir yönteme kavuşan modern tarihçilik anlayışı İnalcık’ta zirvesine ulaşır. Türkiye’de genelgeçer “tarih” algısı düşünüldüğünde bu ekolün en kayda değer başarısı, geçmişi romantik ve ideolojik fantezilerden arındırmış olmasıdır. Bu sayede tarihçilik yön değiştirmiş, kişileri tarihe yaklaştırmaktan ziyade tarihten uzaklaştıran ve bize göre zamanın gevezeliğini yapmaktan öteye geçemeyen popüler tarihçilik söylemleri ciddi bir kırılmaya uğramıştır.

İnalcık, Osmanlı sosyal-ekonomik yapısını, onu belirleyen belli başlı kurum ve kanunları, tahrir sistemini, mirî arazi rejimini köylü ekonomisi vb sosyal ekonomik sorunları açıklayan çift-hâne teorisiyle kendi alanında bir çığır açmıştır. Tarih çalışmalarının geleceği düşünüldüğünde bu ekolün daha şimdiden kalıcı izlere dönüştüğü söylenebilir. Balkan tarihçilerinin, Osmanlı’nın Rumeli ve Balkanlarda aşama aşama nasıl bir yerleşim politikası güttüğünü İnalcık kaynaklarından öğrenmesi bu coğrafyadaki zamanın gün ışığına çıkarılması açısından büyük öneme sahiptir.

İnalcık, toplumların ekonomik ve sosyal tarihlerinin ‘uzun süre’ içerisinde bir arada değerlendirilmesi gerektiği konusunda Annales Okulu’nun güçlü bir temsilcisidir. O, orijinal kaynakları incelemeden, gerekli araç ve bilgilere sahip olmaksızın Osmanlı tarihinin büyük problemlerini bir takım sosyolojik genellemelerle çözümlenemeyeceğini belirtir. Ona göre bu disiplin, zamansız ve mekânsız genellemeler yapmak değil, zaman ve mekân içinde olayları ve gelişmeleri incelemektir. Tarihçinin ödevi, bir değer hükmü vermeden, belli bir toplumda ve dö nemde davranışların ve kurumların neden o biçimde olduğunu anlamak ve açıklamaktır.

Makaleler 2’de ilk defa İnalcık’ın Annales ekolü ile olan bu yakın bağı gösterilmiş, modern tarihçilik ile ilgili dikkate değer gözlemlerine yer verilmiştir. Ayrıca Osmanlı’da Çift-hane sistemi, Fetih Yöntemleri, Köle Emeği, Kul Sistemi gibi birbirinden son derece önemli makaleler bir araya getirilmiştir.

asıl ki Fernand Braudel ismi Akdeniz ile Marc Bloch ismi feodalizmle

Nözdeşleşmişse benzer bir özellik aynı ritimde Halil İnalcık için geçerlidir.

Bugün İnalcık ekolünü hesaba katmaksızın klasik Osmanlı dönemine ilişkin bir

araştırma yapmak neredeyse imkânsızdır. Köprülü ile başlayan, Barkan'da

belirli bir yönteme kavuşan modern tarihçilik anlayışı İnalcık'ta zirvesine

ulaşır. Türkiye'de genelgeçer “tarih” algısı düşünüldüğünde bu ekolün en kayda

değer başarısı, geçmişi romantik ve ideolojik fantezilerden arındırmış

olmasıdır. Bu sayede tarihçilik yön değiştirmiş, kişileri tarihe yaklaştırmaktan

ziyade tarihten uzaklaştıran ve bize göre zamanın gevezeliğini yapmaktan

öteye geçemeyen popüler tarihçilik söylemleri ciddi bir sekteye uğramıştır.

İnalcık, Osmanlı sosyal-ekonomik yapısını, onu belirleyen belli başlı kurum ve

kanunları, tahrir sistemini, mirî arazi rejimini köylü ekonomisi vb sosyal

ekonomik sorunları açıklayan çift-hâne teorisiyle kendi alanında bir çığır

açmıştır. Tarih çalışmalarının geleceği düşünüldüğünde bu ekolün daha

şimdiden kalıcı izlere dönüştüğü söylenebilir. Balkan tarihçilerinin,

Osmanlı'nın Rumeli ve Balkanlarda aşama aşama nasıl bir yerleşim politikası

güttüğünü İnalcık kaynaklarından öğrenmesi bu coğrafyadaki zamanın gün

ışığına çıkarılması açısından büyük öneme sahiptir.

İnalcık, toplumların ekonomik ve sosyal tarihlerinin 'uzun süre' içerisinde bir

arada değerlendirilmesi gerektiği konusunda Annales Okulu'nun güçlü bir

temsilcisidir. O, orijinal kaynakları incelemeden, gerekli araç ve bilgilere

sahip olmaksızın Osmanlı tarihinin büyük problemlerini bir takım

sosyolojik genellemelerle çözümlenemeyeceğini belirtir. Ona göre bu

disiplin, zamansız ve mekânsız genellemeler yapmak değil, zaman ve

mekân içinde olayları ve gelişmeleri incelemektir. Tarihçinin ödevi, bir

değer hükmü vermeden, belli bir toplumda ve dönemde davranışların ve

kurumların neden o biçimde olduğunu anlamak ve açıklamaktır.

Makaleler 2'de ilk defa İnalcık'ın Annales ekolü ile olan bu yakın bağı

gösterilmiş, modern tarihçilik ile ilgili dikkate değer gözlemlerine yer

verilmiştir. Ayrıca Osmanlı'da Çift-hane sistemi, Fetih Yöntemleri, Köle

Emeği, Kul Sistemi gibi birbirinden son derece önemli makaleler bir araya

getirilmiştir.

Page 30: doğubatı 2013 katalog yayın

TARİH

28

FEODAL TOPLUMMarc Bloch

5. Baskı, Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, 653 sf. 32 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-12-X

XX. yüzyıl tarihçiliğini dönüşüme uğratan büyük tarihçi Marc Bloch, kendi alanında çığır açıcı bir birikimi bu kitabıyla gözler önüne seriyor.

Feodal Toplum, Ortaçağ üzerine yazılmış yapıtların en ünlüsüdür ve entelektüel tarih çevrelerini uzun yıllar derinden etkilemiştir. Nasıl ki Hıristiyanlık ve Rönesans kültürü anlaşılmadan Avrupa tarihi anlaşılmazsa, Feodalite de aynı oluşumun en önemli üçüncü sacayağıdır ve bu üçgeni tamamlamadan bu üçgeni kavramak mümkün değildir. Eğer ‘feodal’ kelimesi bir kavramsallaştırmaya gitmişse bunda Marc Bloch’un doğrudan payı vardır. Ve tarihçiler Feodal’in ne mânaya geldiğini ilk önce Marc Bloch’tan öğrenmişlerdir.

Feodal Toplum’da Avrupa tarihini şekillendiren temel olaylar ve kurumlar yansıtılmaktadır. Ortaçağın dilini ve kültürünü en iyi şekilde kavramış bir tarihçi olan Marc Bloch, kullandığı yüzlerce materyalden disiplinlerarası bir yöntemle olağanüstü bir sentez çıkarabilme başarısını göstermiştir. Bu sentez Avrupa’nın kendi özgün sentezidir. Büyük göç dalgaları, barbar istilaları, imparatorlukların yükselişi ve parçalanışı, krallıklar, vassal-senyör ilişkileri, toprak ve fiefler, soylu sınıflar, şövalyeler, edebiyat, din, hukuk, ticaret ve kültür hayatı birbirinden kopuk öğeler olarak değil, geniş konu yelpazesi içerisinden, nedenleri ve sonuçlarıyla birlikte okuyucuya sunulmaktadır.

MARC BLOCH

Feodal ToplumDO⁄UBATI

MARC BLOCH

DO⁄UBATI

FeodalToplum

Çeviren: Mehmet Ali K›l›çbayXX. yüzy›l tarihçili¤ini dönüflüme u¤ratan büyük tarihçi

Marc Bloch, kendi alan›nda 盤›r aç›c› bir birikimi bu kita-

b›yla gözler önüne seriyor.

Feodal Toplum, Ortaça¤ üzerine yaz›lm›fl yap›tlar›n en ünlüsü-

dür ve entelektüel tarih çevrelerini uzun y›llar derinden etkile-

mifltir. Nas›l ki, H›ristiyanl›k ve Rönesans kültürü anlafl›lmadan

Avrupa tarihi anlafl›lamazsa, Feodalite de ayn› oluflumun en

önemli üçüncü sacaya¤›d›r ve bu üçgeni tamamlamadan da bu

geçmifli kavramak mümkün de¤ildir. E¤er ‘feodal’ kelimesi bir

kavramsallaflt›rmaya gitmiflse bunda Marc Bloch’un do¤rudan

pay› vard›r. Ve tarihçiler Feodal’in ne mânaya geldi¤ini ilk ön-

ce Marc Bloch’tan ö¤renmifllerdir.

Feodal Toplum’da Avrupa tarihini flekillendiren temel olaylar ve

kurumlar yans›t›lmaktad›r. Ortaça¤›n dilini ve kültürünü en iyi

flekilde kavram›fl bir tarihçi olan Marc Bloch, kulland›¤› yüzler-

ce materyalden disiplinleraras› bir yöntemle ola¤anüstü bir sen-

tez ç›karabilme baflar›s›n› göstermifltir. Bu sentez Avrupa’n›n

kendi özgün sentezidir. Büyük göç dalgalar›, barbar istilalar›,

imparatorluklar›n yükselifli ve parçalan›fl›, krall›klar, vassal-sen-

yör iliflkileri, toprak ve fiefler, soylu s›n›flar, flövalyeler, edebi-

yat, din, hukuk, ticaret ve kültür hayat› birbirinden kopuk öge-

ler olarak de¤il, genifl konu yelpazesi içerisinden, nedenleri ve

sonuçlar›yla birlikte okuyucuya sunulmaktad›r.

ISBN 975-8717-12-X

Feodal Toplum 7/11/05

11:11 Page 1

ESKİ TÜRK TOPLUMU ÜZERİNE İNCELEMELERÜmit Hassan

3. Baskı, 328 sf. 22 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-50-7

Şamanlık inanç sistemi, kökeni ve temel özellikleriyle, tek tek kandaş topluluklar bakımından ve hayat tarzı olarak kandaş toplum bakımından arkaik bir asla dayanır; dünya gelişimi bakımından tarihöncesi’ne aittir; yeryüzünde hiçbir uygarlığın (medeniyet) mevcut olmadığı dönemin ürünüdür ve societas’la bütünleşir. Hattâ, şamanlığın oluşum serüveni, takvimsel zaman bakımından, uygarlığın doğuşundan (Mezopotamya-Sümer) en az 20.000 ilâ 25.000 yıl öncesinde başlar.

Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı temellere dayanan; uyguladığı “teknik”ler itibariyle Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yörelerine yayılmış ilkel-kandaş topluluklardaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya üretici gücü doğrultusunda oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla köklenmiş; gelişimi itibariyle avcılığın manevî mirasını devralmış olan Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir tamamlayıcısı olmuş; kandaşlığın toplu eylemini simgeleştirerek bir Tarih gücü hâline getirmiş temel inanç sistemidir.

Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Türkçede bu alanda üretilmiş az sayıdaki telif çalışmalardan biridir. Yapıt boyunca, Orta Asya ve eski Türk toplumunun gelişim-değişim dinamikleri çok canlı biçimde ele alınırken, antropoloji ve siyaset biliminin zengin örneklerine de tanıklık edilmektedir.

Anahan (anaerkil) örgütlenmenin esasları, şamanlığın toplum yapısındaki yeri ve bugüne uzanan etkileri, Türklerde inanç, eylem ve davranış biçimlerinin kökenleri, Türk toplumu hakkında kanıksanmış kimi tezlerin çürütülmesi ve bazı yeni tezlerin değerlendirilmesi “han/hakan” terim-kavram’ının gerisinde yatan toplumsal gerçekliğin zaman içindeki değişimi, kitapta işlenen bazı konular arasındadır.

Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü’nü almış bulunan eser, özellikle, “devlet” konusu ile ilgili olarak, çeşitli tarih-dışı eğilimleri sergilemesi ve eleştirmesiyle de dikkat çekicidir.

Şamanlık inanç sistemi, kökeni ve temel özellikleriyle, tek tek kandaş

topluluklar bakımından ve hayat tarzı olarak kandaş toplum

bakımından arkaik bir asla dayanır; dünya gelişimi bakımından

tarihöncesi'ne aittir; yeryüzünde hiçbir uygarlığın (medeniyet) mevcut

olmadığı dönemin ürünüdür ve societas'la bütünleşir. Hattâ,

şamanlığın oluşum serüveni, takvimsel zaman bakımından, uygarlığın

doğuşundan (Mezopotamya-Sümer) en az 20.000 ilâ 25.000 yıl

öncesinde başlar.

Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı

temellere dayanan; uyguladığı “teknik”ler itibariyle Kuzey Amerika,

Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yörelerine yayılmış

ilkel-kandaş topluluklardaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya

üretici gücü doğrultusunda oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla

köklenmiş; gelişimi itibariyle avcılığın manevî mirasını devralmış olan

Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir tamamlayıcısı olmuş; kandaşlığın toplu

eylemini simgeleştirerek bir Tarih gücü hâline getirmiş temel inanç

sistemidir.

Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Türkçede bu alanda üretilmiş

az sayıdaki telif çalışmalardan biridir. Yapıt boyunca, Orta Asya ve eski

Türk toplumunun gelişim-değişim dinamikleri çok canlı biçimde ele

alınırken, antropoloji ve siyaset biliminin zengin örneklerine de

tanıklık edilmektedir.

Anahan (anaerkil) örgütlenmenin esasları, şamanlığın toplum

yapısındaki yeri ve bugüne uzanan etkileri, Türklerde inanç, eylem ve

davranış biçimlerinin kökenleri, Türk toplumu hakkında kanıksanmış

kimi tezlerin çürütülmesi ve bazı yeni tezlerin değerlendirilmesi

“han/hakan” terim-kavram'ının gerisinde yatan toplumsal gerçekliğin

zaman içindeki değişimi, kitapta işlenen bazı konular arasındadır.

Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nü almış bulunan eser, özellikle,

“devlet” konusu ile ilgili olarak, çeşitli tarih-dışı eğilimleri sergilemesi

ve eleştirmesiyle de dikkat çekicidir.

ÜMİT HASSAN

Eski Türk Toplumu

Üzerine İncelemelerEski Türk Toplum

u Üzerine İncelem

eler

ÜM

İT HA

SS

AN

3

Page 31: doğubatı 2013 katalog yayın

TARİH

29

OSMANLI ŞEHİRLERİ VE KIRSAL HAYATISuraiya Faroqhi

2. Baskı, Çeviren: Emine Sonnur Özcan, 211 sf. 13,50 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-19-7

Son yıllarda yapılan Osmanlı çalışmaları belli bir düzeye ulaşmış olsa da sosyo-ekonomik tarih incelemelerinin, Osmanlı tarihçiliğinin zayıf halkalarından birini oluşturmaya devam ettiği söylenebilir.

Geçmişin kaybolmaya yüz tutmuş haritası içinde saklı kalan, keşfedilmesi zor ayrıntıları gün yüzüne çıkarmak, önemli bir ustalığı gerektirmektedir. Suraiya Faroqhi, bütüncül bir tarih resmini algılamamıza yardımcı olacak makaleleri ile titiz bir çalışma örneği sunmaktadır.

Faroqhi, tahrir defterleri, şeriyye sicilleri, mühimme defterleri gibi birincil kaynaklar ile önemli Osmanlı tarihçilerinin eserleri ışığında –özellikle on beş ve on altıncı yüzyıllardaki– Osmanlı şehirlerini ve kırsal toplumunu inceliyor.

Osmanlı Şehirleri ve Kırsal Hayatı’nda hemen herkes, kendi yöresel tarihi bağlamında da ilginç ipuçları bulabilecektir.

ABD TARİHİAllan Nevins-Henry Steele Commager

4. Baskı, Çeviren: Halil İnalcık, 560 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-11-1

ABD tarihi son iki yüzyılda dünya tarihine damgasını vurmuştur. Kıtanın gerçek sahibi Kızılderililer’in yerinden edilişinden itibaren dünya hâkimiyetine uzanan bir imparatorluğun ilginç hikâyesi... Yankeeler... Kızılderililer... Zenciler... Köleler... İşçiler... Yalnızca güç ve başarı peşinde koşan fırsat avcıları... Başta Britanya’dan olmak üzere dünyanın her tarafından gelip bu bakir topraklara yerleşen göçmenler... Bir yandan demokrasinin, liberal değerlerin görkemli yükselişi, diğer yandan dev sermayelerin gölgesi altında kapitalizmin vahşi ve acımasız yüzü...

Dünyadaki uygarlıkların binlerce yıldan bu yana ürettiği bilgiyi ve teknolojiyi sanki başka bir gezegene ayak basan dünyalılar gibi büyük bir açgözlülük, ihtiras ve şiddetle bu topraklarda uygulamaya koyuldular. Ve “Amerikan gülü, bütün görkemi ve güzel kokusuyla ancak etrafında büyüyen ilk tomurcukların feda edilmesiyle yetiştirilebilir”di.

Bu göçmenler, çoğunlukla kendi ülkelerinden dışlanmış, hor görülmüş, sürülmüş ya da ezilmiş kişilerdi. Yepyeni bir hayat macerasına atılmak için burada zorlu bir mücadeleye giriştiler. Dünyadaki uygarlığı miras aldılar fakat bunu bir kültüre dönüştüremediler. Bu durum belki de bu ülkenin kuruluşunda ve sonrasında oluşan koşulların doğal bir sonucuydu.

İşte bir roman tadında okuyacağınız bu kitabın, arşiv çalışmalarının önemini her fırsatta vurgulayan Halil İnalcık tarafından çevrilmiş olması da kültür-uygarlık problematiği bakımından ayrıca anlamlıdır.

NEVINS • COMM

AGERABD TAR‹H‹

ALLAN NEVINS • HENRY STEELE COMMAGER

DO⁄UBATI

ABD tarihi son iki yüzy›lda dünya tarihine damgas›n›

vurmufltur. K›tan›n gerçek sahibi K›z›lderililer’in yerinden

ediliflinden itibaren dünya hâkimiyetine uzanan bir

imparatorlu¤un ilginç hikâyesi...Yankeeler... K›z›lderililer...

Zenciler... Köleler... ‹flçiler... Yaln›zca güç ve baflar› peflinde

koflan f›rsat avc›lar›...Baflta Britanya’dan olmak üzere dünyan›n

her taraf›ndan gelip bu bakir topraklara yerleflen göçmenler...Bir

yandan demokrasinin, liberal de¤erlerin görkemli yükselifli,

di¤er yandan dev sermayelerin gölgesi alt›nda kapitalizmin

vahfli ve ac›mas›z yüzü...

Dünyadaki uygarl›klar›n binlerce y›ldan bu yana üretti¤i

bilgiyi ve teknolojiyi sanki baflka bir gezegene ayak basan

dünyal›lar gibi büyük bir açgözlülük, ihtiras ve fliddetle bu

topraklarda uygulamaya koyuldular. Ve “Amerikan gülü, bütün

görkemi ve güzel kokusuyla ancak etraf›nda büyüyen ilk

tomurcuklar›n feda edilmesiyle yetifltirilebilir”di.

Bu göçmenler, ço¤unlukla kendi ülkelerinden d›fllanm›fl, hor

görülmüfl, sürülmüfl ya da ezilmifl kiflilerdi. Yepyeni bir hayat

maceras›na at›lmak için burada zorlu bir mücadeleye girifltiler.

Dünyadaki uygarl›¤› miras ald›lar fakat bunu bir kültüre

dönüfltüremediler. Bu durum belki de bu ülkenin kuruluflunda

ve sonras›nda oluflan koflullar›n do¤al bir sonucuydu.

‹flte bir roman tad›nda okuyaca¤›n›z bu kitab›n, arfliv

çal›flmalar›n›n önemini her f›rsatta vurgulayan de¤erli tarihçimiz

Halil ‹nalc›k taraf›ndan çevrilmifl olmas› da kültür-uygarl›k

problemati¤i bak›m›ndan ayr›ca anlaml›d›r.

ISBN 975-8717-11-1

DO⁄UBATI

Çeviri: Halil ‹nalc›k

ABD Kapak Bas 01/04/2

005 11:47 Page 1

Page 32: doğubatı 2013 katalog yayın

TARİH

ÇİN HALKININ ZİHNİYETİKou Hung-Ming

20. yüzyılın başlarında bir Çinli, Ming, Avrupalılara halkının, kültürünün, uygarlığının birikimlerin tanıtmaya, anlatmaya çalışırken bir yandan da çağrıda bulunuyor onlara ve aynı zamanda vatandaşlarına, bu uygarlığı yaratan temel manevi değerlerin, ilkelerin kökleriyle oynamayın diye...Neydi bunlar? Çinliler bireyi, aileyi, toplumu, ataları bir bütün olarak düşünür. Kişi ahlâki özelliklerini işlemek, geliştirmek ve bunları anne babasından başlamak üzere toplumun diğer tüm üyeleriyle uyumlu kılmakla yükümlüdür. Herkes yerini, konumunu, görevlerini bildiğinde doğadaki ahenk gibi bir ahenk, dirlik, düzenlik insanlar arasına da gelip yerleşir.

Böyle bakınca, Çin'in dini İyi Yurttaşlık ve Sadakat dinidir, yasası Soyluluk yasasıdır, ilkesi ise Büyük Onur ve Sorumluluk ilkesidir. Toplumsal düzeni ve din duygusunu adeta bireyin ruhuna yerleşen bu özelliklerle sağlarlar.

ORADA SAAT KAÇ?Serge Gruzinski

Çeviren: Özcan Doğan, 220 sf. 15 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-56-9

Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan biri Amerika’nın keşfi konusunda ne düşünüyordu? Peki Yeni Dünya’da yaşayan biri Osmanlı hakkında ne düşünüyordu?

Orada Saat Kaç?, XVI. yüzyılda uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel ve toplumsal yapılar içerisinde yaşayan fakat aynı dünyayı paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich Martin ve İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlama çabalarını anlatmaya çalışan bir kitap. Serge Gruzinski, başka dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan hareketle, bu iki yazarın ötekiyi tanıma çabalarına odaklanıyor. Orada Saat Kaç? Sorusu ötekiye yönelik bu arayışın en somut ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Gruzinski’nin çalışması, bu sorunun o dönemdeki insanlar için ne anlama geldiğini ve ne şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Coğrafyadan tarih bilimine, astronomiden astrolojiye kadar geniş bir çerçevede sayısız kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği, gezginlerin başka dünyalara dair meceralarını anlattığı bir ortamda dünyayı keşfetme duygusunun yarattığı heyecanı hayal etmek zor olmasa gerek.

Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak isteyen iki meraklı insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere, astrolojik tahminlere ve kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden, yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama yönündeki arayışlarına tanık olacaksınız. Ve XVI. yüzyılda olduğu gibi, iletişim araçlarının böylesine geliştiği günümüzde de bilme arzusunun ne denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir kez daha.

Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan biri Amerika'nın

keşfi konusunda ne düşünüyordu? Peki Yeni Dünya'da

yaşayan biri Osmanlı hakkında ne düşünüyordu?

Orada Saat Kaç?, XVI. yüzyılda uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel

ve toplumsal yapılar içerisinde yaşayan fakat aynı dünyayı

paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich

Martin ve İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlama

çabalarını anlamaya çalışan bir kitap. Serge Gruzinski, başka

dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan

hareketle, bu iki yazarın ötekiyi tanıma çabalarına odaklanıyor.

Orada Saat Kaç? sorusu ötekiye yönelik bu arayışın en somut

ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Gruzinski'nin çalışması, bu

sorunun o dönemdeki insanlar için ne anlama geldiğini ve ne

şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor.

Coğrafyadan tarih bilimine, astronomiden astrolojiye kadar geniş

bir çerçevede sayısız kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği,

gezginlerin başka dünyalara dair maceralarını anlattığı bir

ortamda dünyayı keşfetme duygusunun yarattığı heyecanı hayal

etmek zor olmasa gerek.

Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde

birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak isteyen iki meraklı

insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere,

astrolojik tahminlere ve kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden,

yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama yönündeki arayışlarına

tanık olacaksınız. Ve XVI. yüzyılda olduğu gibi, iletişim

araçlarının böylesine geliştiği günümüzde de bilme arzusunun ne

denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir kez daha.

SER

GE G

RU

ZINS

KI

Ora

da S

aat K

aç?

Orada Saat Kaç?SERGE GRUZINSKI

Çeviri: Özcan Doğan

ÇİN

HA

LK

ININ

ZİH

NİY

ETİ

HO

U H

OU

NG

-MIN

G

İN HALKININ ZİHNİYETİÇ

ku hung-ming

30

KÜLT

ÜRE

L Ç

ALI

ŞMA

LAR/

AN

TRO

POLO

Page 33: doğubatı 2013 katalog yayın

31

KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR/ANTROPOLOJİ

JAPONYA'DA BUDİZMVedat Şafak Yamı

320 sf. 17 TL, Din/Antropoloji, ISBN: 978-975-8717-89-7

Gautama Buda’nın öğretisi, Hz. İsa’nın vaaz ettiği İsevilik ile benzer bir yazgıyı paylaştı; Budizm doğduğu Hindistan topraklarını terk etmek zorunda kaldığı gibi İsevilik de doğduğu Filistin’den zorla çıkarıldı. Bu noktadan sonra Budizm Asya’nın tamamında kabul görecek, Hz. İsa’ nın sesini de Batı’da duymayan kalmayacaktır Hz. İsa’nın talebeleri Roma İmparatorluğu sınırlarında misyon görevlerini yerine getirmeye başladıkları çağda, Gautama’nın varisleri Çin topraklarında yürümeye ve vaaz etmeye başlamışlardı.

Kore Yarımadası’ndaki küçük ülkelerden Paekche’nin kralı Syong Myong, Japon Yamato hanedanlığından İmparator Kimmei’ye ilki 545 yılında ikincisi 551 yılında iki mektup gönderdi. Mektuplarda, düşmanlarına karşı Japon İmparatoru’ndan destek istiyor ve Budizm’i tavsiye eden şu cümleleri söylüyordu: “Bilinen tüm dinler içinde en üstün olanı bu gibi gözüküyor ancak tarif etmesi zor ve anlaması da zor.” Budizm’in Japonya’daki macerası böylece başladı.

Yalnızca “hikmetler çıkararak”, Doğu’nun bütünsel bakış açısını “güzel sözlerle” ayrıştırarak değil, daha çok bilimsel bir üslubun ağırlık kazandığı bu önemli eser, dinler tarihi disiplini açısından zevkle okunacak bir kitap niteliğinde. Doğu’nun kültürel, felsefî ve dinî kökenlerine inebilen bu çalışmada Japon Budizminden Çin öğretilerine, “sutralar” gibi henüz keşfedilmemiş doğunun bilgelik kaynaklarından Uzakdoğu kültürünün farklı tarihsel gelişimine varıncaya dek birçok farklı vadi ve iklimde gezinebilmek mümkün.

JAPO

NYA

'DA

BU

DİZ

M

Gautama Buda'nın öğretisi, Hz. İsa'nın vaaz ettiği İsevilik ile

benzer bir yazgıyı paylaştı; Budizm doğduğu Hindistan toprak-

larını terk etmek zorunda kaldığı gibi İsevilik de doğduğu Filis-

tin'den zorla çıkarıldı. Bu noktadan sonra Budizm Asya'nın

tamamında kabul görecek, Hz. İsa' nın sesini de Batı'da duy-

mayan kalmayacaktır. Hz. İsa'nın talebeleri Roma İmparatorluğu

sınırlarında misyon görevlerini yerine getirmeye başladıkları çağ-

da, Gautama'nın varisleri Çin topraklarında yürümeye ve vaaz

etmeye başlamışlardı.

Kore Yarımadası'ndaki küçük ülkelerden Paekche'nin kralı

Syong Myong, Japon Yamato hanedanlığından İmparator

Kimmei'ye ilki 545 yılında ikincisi 551 yılında iki mektup gön-

derdi. Mektuplarda, düşmanlarına karşı Japon İmparatoru'ndan

destek istiyor ve Budizm'i tavsiye eden şu cümleleri söylüyordu:

“Bilinen tüm dinler içinde en üstün olanı bu gibi gözüküyor

ancak tarif etmesi zor ve anlaması da zor.” Budizm'in Japon-

ya'daki macerası böylece başladı.

Yalnızca “hikmetler çıkararak”, Doğu'nun bütünsel bakış açısını

“güzel sözlerle” ayrıştırarak değil, daha çok bilimsel bir üslubun

ağırlık kazandığı bu önemli eser, dinler tarihi disiplini açısından

zevkle okunacak bir kitap niteliğinde. Doğu'nun kültürel, felsefî

ve dinî kökenlerine inebilen bu çalışmada Japon Budizminden

Çin öğretilerine, “sutralar” gibi henüz keşfedilmemiş doğunun

bilgelik kaynaklarından Uzakdoğu kültürünün farklı tarihsel

gelişimine varıncaya dek birçok farklı vadi ve iklimde gezinebil-

mek mümkün.

VED

AT Ş

AFA

K Y

AM

I

AP NYA'DA BUDİZM

Jvedat şafak yamı

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 8 9 7

ISBN:978-975-8717-89-7

SOSYOLOJİ VE ANTROPOLOJİMarcel Mauss

3. Baskı, Çeviren: Özcan Doğan, 606 sf. 34 TL, Antropoloji, ISBN: 975-8717-10-3

Marcel Mauss’un insan bilimlerine büyük katkı sağlayan klasik çalışması, ilk defa ve kapsamlı biçimde Türkçe’de. Sosyoloji ve Antropoloji, insanla ilgilenen herkesin her zaman başvurabileceği önemli bir kaynak.

Mauss, mitoloji, dilbilim, etnografya, psikoloji, din, hukuk ve ekonomi alanlarında olağanüstü bilgi birikimiyle yazısız toplumların dünyasına yolculuk yapmaktadır. Büyünün, dinin, bu ikisi arasındaki ilişkilerin ve bunun toplumların organizasyonunda oynadığı rolün analizine yer verilen bu kitapta, ilkel denilen toplumlar ile uygar toplumlar arasındaki derin tarihsel bağlantılar ortaya konulmaktadır. Özel anlamda bireylerin, genel anlamda toplulukların doğayla ve birbirleriyle olan ilişkileri, mücadeleleri, toplumsallaşma araç ve yöntemleri (örneğin potlaçlar, değiş-tokuş ve hediyeler) ve bunun nasıl bir uygarlık süreci hâline dönüştüğü anlatılmaktadır. İnsanın kendini, doğayı, ölümü, Tanrı’yı ve içinde yaşadığı topluluğu açıklama, yorumlama, anlamlandırma ve diğer taraftan hayatta kalma çabası olarak tanımlayabileceğimiz uygarlık süreci, bu kitapta, büyü, din, tabu ve mana türünden olguların bir sentezi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Claude Lévi-Strauss’un uzun bir önsözüyle başlayan bu kitap, antropoloji ve sosyoloji öğrenimi için olmazsa olmaz bir yere sahiptir ve bu konuda büyük bir boşluğu doldurmaktadır.

MARCEL MAUSS

DO⁄UBATI

Sosyoloji veAntropolojiClaude Lévi-Strauss'un Önsözü ile

Çeviri: Özcan Do¤an

Marcel Mauss’un insan bilimlerine büyük katk› sa¤layan kla-

sik çal›flmas›, ilk defa ve kapsaml› biçimde Türkçe’de.

Sosyoloji ve Antropoloji, insanla ilgilenen herkesin her zaman bafl-

vurabilece¤i önemli bir kaynak.

Mauss, mitoloji, dilbilim, etnografya, psikoloji, din, hukuk ve

ekonomi alanlar›nda ola¤anüstü bilgi birikimiyle yaz›s›z toplum-

lar›n dünyas›nda yolculu¤a ç›kmaktad›r. Büyünün, dinin, bu iki-

si aras›ndaki iliflkilerin ve bunun toplumlar›n organizasyonunda

oynad›¤› rolün analizine yer verilen kitapta, ilkel denilen toplum-

lar ile uygar toplumlar aras›ndaki derin tarihsel ba¤lant›lar ortaya

konulmaktad›r. Özel anlamda bireylerin, genel anlamda topluluk-

lar›n do¤ayla ve birbirleriyle olan iliflkileri, mücadeleleri, toplum-

sallaflma araç ve yöntemleri (örne¤in potlaçlar, de¤ifl-tokufl ve he-

diyeler) ve bunun nas›l bir uygarl›k süreci hâline dönüfltü¤ü an-

lat›lmaktad›r. ‹nsan›n kendini, do¤ay›, ölümü, Tanr›’y› ve içinde

yaflad›¤› toplulu¤u aç›klama, yorumlama, anlamland›rma ve di¤er

taraftan hayatta kalma çabas› olarak tan›mlayabilece¤imiz uygar-

l›k süreci, bu kitapta, büyü, din, tabu ve mana türünden olgular›n

bir sentezi olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.

***

Claude Lévi-Strauss’un kapsaml› önsözüyle bafllayan çal›flma,

antropoloji ve sosyoloji ö¤renimi için olmazsa olmaz bir yere

sahiptir ve bu konuda büyük bir bofllu¤u doldurmaktad›r.

ISBN 975-8717-10-3

MARCEL M

AUSSSosyoloji ve Antropoloji

DO⁄UBATI

Antroloji Kapak Bas 2

9/03/2005 14:56 Page

1

Page 34: doğubatı 2013 katalog yayın

32

KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR/ANTROPOLOJİ

İLKEL TOPLUMLARDA MİSTİK DENEYİM VE SİMGELERLucien-Lévy Bruhl

Çeviren: Oğuz Adanır, 252 sf. 17 TL, Antropoloji, ISBN 975-8717-26-Xİlkel lerdeki simgeler ve mistik deneyimi onların zihin sel yapıla rından yola çıkarak açıklamaya çalışıyorum. Burada so rulan soru şudur: Bu simgeler ve bu deneyime özgü belli başlı özellikler hangi-leridir ve bu sorunun yanıtını ilkellerin zihinsel yönlendirilmesi ve zihinsel farklı lıkları doğrul tusunda mı aramak gerekmektedir?...Pek çok karışıklığa yol açmış olan “ilkeller” ve “mis tik” (gizemli) gibi iki terimi burada da kullanmayı sürdürüyorum. Bir kez daha bu ko nu daki anlam karmaşasından kaçmaya çalışa cağım. Sözcüğün yazı lı anla mında “ilkeller” olarak adlandırılan insanlar, bize tarihin o ilk başındaki insanlardan çok daha yakın olup, günümüz dünyasında bizim en eski atalarımıza tekabül edenlerdir. Bu, gelişmeci varsayıma dayalı bir yakla şım olup, bunun olgu lar aracılığıyla kanıtlanması ol dukç a zor dur. “İlkeller” sözcüğünü kullanmayı sürdürmemin ne de ni, ge nellikle herkesin kullan dığı bir terimi kullandığımı göste re bil mektir. Eskiden “vahşiler” olarak adlandırılan, bizden ne daha çok ne de daha az ilkel olan, töreleri ve kurumları bizimkilerden farklı olan, biz den daha aşağı ya da geri kalmış olarak nitelendirilen top lumlara atfedilen bir sözcüktür....“Mistik” (gizemli) sözcüğüne gelince daha Giriş bölümünden iti baren bu sözcüğün hangi anlama geldiği kolaylıkla anlaşılmak tadır. Zi hinsel İşlevler başlıklı çalışmamda, bu sözcük ilkel zih niyetin en önemli özelli ğini belirlememi sağlamıştır. Bu sözcüğü biraz da çeki nerek kullanmış ve yol açabileceği yanlış anlamaları önlemeye çalış mış tım. “Daha iyisini bulamadığım için bu terimi kullanacağım” de miştim. Bizim toplumları mızda oldukça farklı bir şey olan dinî misti-sizmi çağrıştırmak gibi bir niyetim yok. Burada “mistik” sözcüğünü güç lere, etkilere, duygular ta rafından algıla namayan ancak yine de ger çek olan eylemlere olan inanç anla mında kullanıyorum. Lucien Lévy-Bruhl

İLKEL İNSANDA RUH ANLAYIŞILucien-Lévy Bruhl

Çeviren: Oğuz Adanır, 357 sf. 21,50 TL, ISBN 975871718-9

Birçok araştırmacı, antropolog ve etnologun beş kıtada birbirlerinden on binlerce kilometre uzakta yaşayan insanlarla ilgili çalış maları Lucien Lévy-Bruhl için doğrudan ilham kaynağıdır. Lévy-Bruhl, kendi sahasındaki muazzam birikimi bu kitapta bir araya getirirken antropoloji dünyasının temel keşiflerine de öncülük eder.

Lévy-Bruhl’ün çalışmalarıyla M. Mauss, B. Malinowsky, G. Frazer, Louis Dumont, Lévy-Strauss gibi antroplogların metinlerine bakıldığında insanlığın muazzam teknolo jik, demokratik, bilimsel vb. gelişmelerine karşın, birçok açıdan, ilkel toplumun zihinsel evreniyle benzerlikler olduğu görülmektedir. Asıl uzmanlık alanı felsefe olan ve ilkel toplumların zihinsel/düşünsel yapısı konusunda en önemli metinlerden birkaç tanesini yazmış olan Lévy-Bruhl, bu kita bında ilkel toplumlarda ruh kavramının var olup olmadığını tartışıyor. İlkel insanın nasıl düşünüp nasıl yaşadığını yüzlerce ayrıntının arasından çıkarıyor.

*

“Şimdi çalışmamızın en zor kısmına geliyoruz. Kurum ve tö reler çözümlemesi, ilkel insanların çevrelerindeki birey, nesne ve özellikle de sosyal grupla olan ilişkilerini kafalarında nasıl canlandırdıklarını belli bir ölçüde belirlememizi sağlamıştı. Ancak tek başına ele alındığında, bireyin, onların gözünde hangi tinsel ve maddi unsurlardan oluştuğunu, nasıl yaşadığını ve öldüğünü söyleyebilmek için sanki çok daha zor soruların yanıtlanması gerekiyor. Bunun nedenleriyse çok açık. Her şey den önce ilkel toplumlarda, pek çok konuda olduğu gibi, spe külatif bir merak, yalnızca öğrenme amaçlı bir bilgi açlığıyla karşılaşılmamaktadır. Bilme gereksinimi, olabilecek en alt dü zeydedir. Bu insan, her soruya kalıplaşmış bir yanıt veren ilkel zihniyetin gizemli açıklamalarıyla yetinmeyi bilmektedir.”

Page 35: doğubatı 2013 katalog yayın

33

SİYASET BİLİMİ

33

AVRASYACILIK Mukayeseli Bir Okuma Türkiye ve Rusya ÖrneğiMeşdi İsmayılov

405 sf. 18 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 978-975-8717-79-8

“Avrasyacılık, tarihsel olarak sorunlu iki ulusal coğrafyayı (Rusya ve Türkiye) belli bir denklik içinden okuyan ve mukadderatlarını bir şekilde birbirine dâhil eden bakışın ürünüdür. Bu kadarıyla bile entelektüel anlamda cazip ve davetkâr olmaktadır.

Dr. İsmayılov, uzun yıllar süren çalışmasında, Rusya ve Türkiye›de Avrasyacılığın düşünsel temellerini, anakronizme düşmeden ve birincil kaynaklar üzerinden ele alıyor ve kıyaslamalı bir değerlendirmeye kavuşturuyor. Bizi hem Rus hem de Osmanlı-Türk siyasi düşüncesinin galerisine ustalıkla sokuyor; kâh İsmail Gasprinski, kâh Trubetskoy ile buluşturuyor. Çalışma sadece bir metin çalışması değil. İsmayılov, metin çalışmasını, bağlam çalışmasıyla taçlıyor.”

Kitap, Avrasyacılığın başlangıcından günümüze kadar olan gelişimini düşünce tarihi kapsamında mukayeseli bir yöntemle ele almaktadır. Sosyal-siyasal teori odağından irdelenen temel Avrasyacı kavramlar, aynı zamanda tarihsel bağlamları gözönünde bulundurularak modernite, postmodernite ve globalleşme olguları ile ilişkiselliği çerçevesinde anlatılmakta ve Rus ve Türk Avrasyacılıklarında “Rusluk” ve “Türklük” algıları analiz edilmektedir.

Avrasyacılık, bir taraftan Batılı liberal değerlere karşı muhafazakâr bir doktrin olarak; diğer taraftan Atlantikçiliğe karşıt bir cephede konuşlanan jeopolitik bir dünyagörüşü olarak; öbür taraftan ise ezilenlerin ezenlere karşı mücadelesi olarak “üçüncü dünyanın” sosyalist söylemi içerisinde kendisine yer bulmuştur. Bazen de Avrasyacılık genel eskatolojik ruhu çerçevesinde, küreselleşmeye karşı alternatif-küreselleşmeyi, postmodernizme karşı Ortodoks Hıristiyan ahlâkını yüceltmiştir. Yer yer bu özelliklerinden bir veya birkaçı öne çıksa da Avrasyacılığın temel paydası, içinde yaşadığımız çağı anlamlandırmada bir perspektif sunuyor olmasıdır.

“Avrasyacılık, tarihsel olarak sorunlu iki ulusal coğrafyayı

(Rusya ve Türkiye) belli bir denklik içinden okuyan ve mukad-

deratlarını bir şekilde birbirine dâhil eden bakışın ürünüdür. Bu

kadarıyla bile entelektüel anlamda cazip ve davetkâr olmak-

tadır.

Dr. İsmayılov, uzun yıllar süren çalışmasında, Rusya ve Tür-

kiye'de Avrasyacılığın düşünsel temellerini, anakronizme

düşmeden ve birincil kaynaklar üzerinden ele alıyor ve kıyas-

lamalı bir değerlendirmeye kavuşturuyor. Bizi hem Rus hem de

Osmanlı-Türk siyasi düşüncesinin galerisine ustalıkla sokuyor;

kâh İsmail Gasprinski, kâh Trubetskoy ile buluşturuyor. Çalış-

ma sadece bir metin çalışması değil. İsmayılov, metin çalış-

masını, bağlam çalışmasıyla taçlıyor.”

Kitap, Avrasyacılığın başlangıcından günümüze kadar olan

gelişimini düşünce tarihi kapsamında mukayeseli bir yöntemle

ele almaktadır. Sosyal-siyasal teori odağından irdelenen temel

Avrasyacı kavramlar, aynı zamanda tarihsel bağlamları gözö-

nünde bulundurularak modernite, postmodernite ve global-

leşme olguları ile ilişkiselliği çerçevesinde anlatılmakta ve Rus

ve Türk Avrasyacılıklarında “Rusluk” ve “Türklük” algıları analiz

edilmektedir.

Avrasyacılık, bir taraftan Batılı liberal değerlere karşı muha-

fazakâr bir doktrin olarak; diğer taraftan Atlantikçiliğe karşıt bir

cephede konuşlanan jeopolitik bir dünyagörüşü olarak; öbür

taraftan ise ezilenlerin ezenlere karşı mücadelesi olarak “üçüncü

dünyanın” sosyalist söylemi içerisinde kendisine yer bulmuş-

tur. Bazen de Avrasyacılık genel eskatolojik ruhu çerçevesinde,

küreselleşmeye karşı alternatif-küreselleşmeyi, postmoderniz-

me karşı Ortodoks Hıristiyan ahlâkını yüceltmiştir. Yer yer bu

özelliklerinden bir veya birkaçı öne çıksa da Avrasyacılığın

temel paydası, içinde yaşadığımız çağı anlamlandırmada bir

perspektif sunuyor olmasıdır.

Avrasya

cılık

ME

ŞD

İ İSM

AY

ILOV

AvrasyacılıkMEŞDİ İSMAYILOV

Mukayeseli Bir Okuma

Türkiye ve Rusya Örneği

ISBN 978-975-8717-79-8

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 9 8

İSLÂM'DA MODERNLEŞME 1839-1939Bedri Gencer

895 sf. 55 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 978-975-8717-84-2

Bu eser, çağımızda sayısız araştırmaya konu edilen İslâm'ın modernleşmesi hakkında bugüne kadar yapılmış en kapsamlı ve derinlikli incelemedir. «Hıristiyanlaştırmadan medenileştirmeye Batılı kozmopolis projesinin sekülerleşmesinin modern Batı/Doğu karşılaşmasını nasıl etkilediği» merkezî sorusundan hareket eden eser. İslâm›da modernleşmeyi ilk kez Batı ile Doğu›nun bu büyük karşılaşması bakımından ele alıyor. Eser, Batı ile İslâm düşüncesi, geleneksel ile modern İslâm düşüncesi ve Osmanlı ile sair İslâm düşüncesi arasında mukayeseli ve kuşatıcı, sosyolojik bir perspektiften sosyal ile düşünsel değişim arasındaki etkileşim bakımından on dokuzuncudan yirminci yüzyıla İslâm dünyasının modernleşmesi sürecini derinlemesine inceliyor.

Çalışmada on dokuzuncu asır İslâm dünyasında modernleşmeye karşı alınan bütün tavırlar modern İslâm incelemelerinde yararlanılacak analitik bir çerçeve oluşturmak üzere kategorileştiriliyor ve İslâm düşüncesindeki değişimin mahiyetini göstermek için Osmanlı ve Mısır İslâm düşüncesinin temsilcileri olarak alınan Namık Kemal ve Muhammed Abduh örneklerinde “gelenekselcilik/modernizm» olarak iki ana tipe dönüştürülerek karşılaştırılıyor. Farklı İslâm yorumlarının, özellikle sömürge-sonrası paradigmalara meydan okuyan tek örnek olarak Osmanlı İslâm yorumunun modernizmle hesaplaşmadaki etkisini vukufla gösteren eser, modern İslâm incelemelerine yepyeni bir boyut getiriyor.

Bedri Gencer, ilk elden kaynaklara dayanarak bir bütün olarak modern İslam dünyasındaki değişim sürecini tasvir ederken sağlam bir muhakeme ve akıcı bir dille problematik durum ve fikirlere doyurucu açıklamalar getiriyor. Eser, böylece bugün İslâm dünyasının yaşadığı müzmin problemlerin kaynağına inerek bu problemleri aşmak için çağdaş İslâm düşüncesinin taşıdığı potansiyeli ortaya koyuyor. Türk sosyal bilimcilerinin duayeni Şerif Mardin'in uzun bir sunuşuyla ilk yayını yapılan ve modern İslam hakkında çığır açıcı bir inceleme olarak Türkiye›de geniş yankı bulan eserin gözden geçirilmiş ikinci yayınını sunuyoruz.

Bu eser, çağımızda sayısız araştırmaya konu edilen İslâm'ın

modernleşmesi hakkında bugüne kadar yapılmış en kapsamlı ve

derinlikli incelemedir. “Hıristiyanlaştırmadan medenileştirmeye

Batılı kozmopolis projesinin sekülerleşmesinin modern Batı/Doğu

karşılaşmasını nasıl etkilediği” merkezî sorusundan hareket eden

eser, İslâm'da modernleşmeyi ilk kez Batı ile Doğu'nun bu büyük

karşılaşması bakımından ele alıyor. Eser, Batı ile İslâm düşüncesi,

geleneksel ile modern İslâm düşüncesi ve Osmanlı ile sair İslâm

düşüncesi arasında mukayeseli ve kuşatıcı, sosyolojik bir perspek-

tiften sosyal ile düşünsel değişim arasındaki etkileşim bakımından

on dokuzuncudan yirminci yüzyıla İslâm dünyasının modernleş-

mesi sürecini derinlemesine inceliyor.

Çalışmada on dokuzuncu asır İslâm dünyasında modernleşmeye

karşı alınan bütün tavırlar modern İslâm incelemelerinde

yararlanılacak analitik bir çerçeve oluşturmak üzere katego-

rileştiriliyor ve İslâm düşüncesindeki değişimin mahiyetini göster-

mek için Osmanlı ve Mısır İslâm düşüncesinin temsilcileri olarak

alınan Namık Kemal ve Muhammed Abduh örneklerinde “gelenek-

selcilik/modernizm” olarak iki ana tipe dönüştürülerek karşı-

laştırılıyor. Farklı İslâm yorumlarının, özellikle sömürge-sonrası pa-

radigmalara meydan okuyan tek örnek olarak Osmanlı İslâm

yorumunun modernizmle hesaplaşmadaki etkisini vukufla gösteren

eser, modern İslâm incelemelerine yepyeni bir boyut getiriyor.

Bedri Gencer, ilk elden kaynaklara dayanarak bir bütün olarak

modern İslâm dünyasındaki değişim sürecini tasvir ederken sağlam

bir muhakeme ve akıcı bir dille problematik durum ve fikirlere

doyurucu açıklamalar getiriyor. Eser, böylece bugün İslâm dünya-

sının yaşadığı müzmin problemlerin kaynağına inerek bu problem-

leri aşmak için çağdaş İslâm düşüncesinin taşıdığı potansiyeli ortaya

koyuyor. Türk sosyal bilimcilerinin duayeni Şerif Mardin'in uzun

bir sunuşuyla ilk yayını yapılan ve modern İslâm hakkında çığır-

açıcı bir inceleme olarak Türkiye'de geniş yankı bulan eserin gözden

geçirilmiş ikinci yayınını sunuyoruz.

İSL M'DA MODERNLEŞMEÂ

1839-1939

İSLM

'DA

MO

DE

RN

LE

ŞME

Â

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 8 4 2

ISBN:978-975-8717-84-2

BE

DR

İ GE

NC

ER

BEDRİ GENCER

Page 36: doğubatı 2013 katalog yayın

34

SİYASET BİLİMİ

GÜNÜMÜZDE YENİ SİYASAL YAKLAŞIMLAR

Editör: Hilâl Onur İnce, 547 sf. 22 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 978-975-8717-65-1

Bir atölye çalışması olarak tasarlanan derleme, çağdaş siyaset kuramında var olan farklı yorumlar üzerinden günümüz siyasal yaşamına yönelik söylemlerin izini sürme amacındadır. Alana dair yorumlarıyla öne çıkan düşünürlerin, kurama yönelik söylemleri, bu söylemlerin kendi içindeki bütünlükleri, günümüzde yaşanan sorunlara ne gibi katkıda bulundukları dikkate alınarak eleştirel bir okumayla değerlendirilmektedir. Konuların ve düşünürlerin seçimi, kurama dair ilgi duyanlar ve kuramsal çalışmaya odaklanan okuyucular göz önünde bulundurularak tasarlanmıştır. Buradaki amaç, betimleyici kuram ve yorumsamacı siyaset felsefesi şeklinde ikiye ayrılan çağdaş siyaset kuramına bütünlüklü bir yaklaşım sunabilmektir. Kitap dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, ideoloji ve ideolojisizleştirme konusunda düşüncelerin ele alındığı bir çerçeve çalışmasını takiben ikinci bölümde, Carl Schmitt, Hannah Arendt, Frankfurt Okulu temsilcileri ve Walter Benjamin üzerinden siyasetin krizi ve felsefi tartışmalar ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde, Robert Nozick, Antonio Gramsci ve Bob Jessop gibi düşünürlerin yanısıra radikal demokrasi bağlamında devlete dair değerlendirmelere yer verilmektedir. “Kuram ve Yeni Arayışlar” başlıklı dördüncü bölümde, günümüz siyaset kuramında öne çıkan Pierre Bourdieu, Giorgio Agamben, Jacques Derrida, Judith Butler ve Niklas Luhmann gibi yazarların görüşleri değerlendirilmektedir.

Bir atölye çalışması olarak tasarlanan derleme, çağdaş siyaset

kuramında var olan farklı yorumlar üzerinden günümüz siyasal

yaşamına yönelik söylemlerin izini sürme amacındadır. Alana

dair yorumlarıyla öne çıkan düşünürlerin, kurama yönelik

söylemleri, bu söylemlerin kendi içindeki bütünlükleri,

günümüzde yaşanan sorunlara ne gibi katkıda bulundukları

dikkate alınarak eleştirel bir okumayla değerlendirilmektedir.

Konuların ve düşünürlerin seçimi, kurama dair ilgi duyanlar ve

kuramsal çalışmaya odaklanan okuyucular göz önünde

bulundurularak tasarlanmıştır. Buradaki amaç, betimleyici

kuram ve yorumsamacı siyaset felsefesi şeklinde ikiye ayrılan

çağdaş siyaset kuramına bütünlüklü bir yaklaşım sunabilmektir.

Derlemede yer alan düşünürlerin var olan toplumsal sorunlara

hangi açılımlarla yaklaştıklarını ortaya koymak temel

alınmaktadır. O nedenle irdelenen düşünürlerin kendi ideolojik

görüşlerinden bağımsız ele alınması doğru bulunmuştur. Bu

çalışma, günümüzde çağdaş siyaset kuramında söylemleriyle öne

çıkan düşünürlerle sınırlanmıştır. Buna bağlı kalarak çalışmanın

özü ve hedefi, her türlü ön kabul ve/veya ön yargıdan uzak,

düşünürlerin öngörülerini irdelemektir. Kitap dört bölümden

oluşmaktadır. Birinci bölümde, ideoloji ve ideolojisizleştirme

konusunda düşüncelerin ele alındığı bir çerçeve çalışmasını

takiben ikinci bölümde, Carl Schmitt, Hannah Arendt, Frankfurt

Okulu temsilcileri ve Walter Benjamin üzerinden siyasetin krizi

ve felsefi tartışmalar ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde, Robert

Nozick, Antonio Gramsci ve Bob Jessop gibi düşünürlerin

yanısıra radikal demokrasi bağlamında devlete dair

değerlendirmelere yer verilmektedir. “Kuram ve Yeni Arayışlar”

başlıklı dördüncü bölümde, günümüz siyaset kuramında öne

çıkan Pierre Bourdieu, Giorgio Agamben, Jacques Derrida,

Judith Butler ve Niklas Luhmann gibi yazarların görüşleri

değerlendirilmektedir.

zd

e Y

en

i Siy

asa

l Yakla

şımla

r

Eleştiriler – Farklılıklar – Çözüm Arayışları

Editör: Hilâl Onur İnce

Günümüzde Yeni

SİYASAL YAKLAŞIMLAR

9 789758 717651

ISBN 978-975-8717-65-1

İBN HALDUN Metodu ve Siyaset TeorisiÜmit Hassan 5. Baskı, 350 sf. 25 TL, Siyaset Bilimi, ISBN 978-975-8717-59-0

“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivâyetler çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn Haldun’u yazsa, o dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı’nın ardına düşer. Artık ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun’u…Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun’un İlm-ül Ümrân ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne bühtân, ne fecâattir…Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan şüphelileri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun’u arayan kaarileri mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakatlar. Ve onun sağlıklı olarak algılanmasını engeller.Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar. Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun’un kavramlarını anlamaya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldurmuştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve ‘İbn Haldun bir ilim şehriyse Ümit Hassan onun anahtarıdır’ kaziyyesine varırız buradan.“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikrâm edilen limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan ‘okumayan-bilmeyen’lerin, ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmâl etmemek üzere” yazıyor metinlerini müellif. İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle çağların üstünde bir etkinliğe mâliktir. Eserinin bütünsel incelemeleri onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O’nun kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir okumaya dâvet bu kitap…

İbn HaldunMetodu ve Siyaset Teorisi

ÜMİT HASSAN

İbn

Hald

un

ÜM

İT H

ASSA

N

ISBN 978-975-8717-59-0

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 5 9 0

“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında

bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivâyetler

çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn

Haldun'u yazsa, o dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı'nın ardına düşer. Artık

ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun'u…

Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun'un İlm-

ül Ümrân ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı

aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden

geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne

bühtân, ne fecâattir…

Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan

şüpheli-leri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun'u arayan kaarileri

mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.

Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler

İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakatlar. Ve onun sağlıklı

olarak algılanmasını engeller.

Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına

bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir

ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal

bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla

bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine

giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar.

Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun'un kavramlarını anla-

maya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile

kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldur-

muştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve 'İbn Haldun bir ilim şehriyse

Ümit Hassan onun anahtarıdır' kaziyyesine varırız buradan.

“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun

yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikrâm edilen

limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan 'okumayan-bilmeyen'lerin,

ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmâl etmemek

üzere” yazıyor metinlerini müellif.

İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle

çağla-rın üstünde bir etkinliğe mâliktir. Eserinin bütünsel incelemeleri

onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O'nun

kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik

kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir

okumaya dâvet bu kitap…

Page 37: doğubatı 2013 katalog yayın

35

SİYASET BİLİMİ

TÜRKİYE’DE DEVLET GELENEĞİMetin Heper

4. Baskı, Çeviren: Nalan Soyarık, 280 sf. 16,50 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 975-8717-21-9

Uluslararası bilim camiasında tanınmış siyaset bilimcilerimizden Metin Heper, Türkiye’de Devlet Geleneği adlı kitabıyla son derece önemli bir çalışmaya imza atıyor. Özgün baskısı İngiltere’de yayımlanmış olan bu kitapta aşkın devlet geleneğinin Türk siyasal hayatını ne şekilde etkilediği incelenmektedir. Heper, Türkiye’nin siyasal hayatının irdelenmesinde yaygın olarak kullanılan “merkez-çevre” yaklaşımını tamamlayıcı bir bakış açısı sunmaktadır.

“Heper, basit bir şekilde olayları anlatmakta ziyade o olayları, Türklerin Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyetindeki siyasal denemelerinden esinlenerek oluşturduğu kuramsal analiz ile ilişkilendirerek sunmaktadır.”

William Hale, Asian Affairs, 1986

“Bu kitap, hem Türkiye’deki politikacılar hem de bu ülke hakkında dışarıdan ahkâm kesenler için mecburi okuma olmalıdır”.

Bernard Burrows, International Affairs, 1986;

“Heper’in irdelemeleri öğretici…. Heper, yeni sonuçlara varılabilmesini sağlayan bir kuramsal çerçeve açısından Türkiye’nin siyasal hayatını inceliyor”.

Walter Weiker, Middle East Studies Association of North America Bulletin, 1987;

“Heper, burada orijinal bir tez ile bilim aleminin karşısına çıkıyor ve ... Türkiye’nin siyasal hayatı ile ilgili bazı basmakalıp görüşleri sorguluyor”.

Brian W. Beeley, BRISMES Bulletin, 1988.

TÜRKİYE SÖZLÜĞÜMetin Heper

Çeviren: Zeynep Mertoğlu, 662 sf. 28 TL, Siyaset Bilimi, ISBN 975-8717-24-3

Türkiye Sözlüğü’nde, siyasal ve toplumsal hayatımızın temel bilgilerine yer verilmiştir. Bu bilgileri doğrudan aktarabilmek için belli bir sıra ve yöntem takip edilmiştir. Türkiye ile ilgili genel bir giriş bölümünün ardından Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini kapsayan bir kronoloji hazırlanmıştır. Sözlük bölümünde, Türkiye tarihinin dönüm noktaları merkeze alınarak siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşam tasvir edilmiştir. Bu bölümdeki maddelerde, özellikle partiler ve politikacılar, kurum ve kuruluşlar, önemli olaylar ve antlaşmalar, düşünce ve sanat adamları üzerinde durulmuş ve okuyucuya Türkiye’nin çağdaşlaşma serüveni ve yaşanan uzun soluklu dönüşüm hakkında genel bir fikir verilmesi amaçlanmıştır. Ekler bölümündeyse bazı istatistiksel veriler, seçim sonuçları, sosyo-ekonomik göstergeler bulunmaktadır. Ayrıca, kitabın sonuna özellikle araştırmacıların ve genel olarak bu konuda bıilgilerini derinleştirmek isteyecek okuyucuların istifade edebileceği ayrıntılı bir kaynakça ilave edilmiştir.

Page 38: doğubatı 2013 katalog yayın

36

EDEBİYAT

36

YENİÇAĞ ALMAN EDEBİYATIGürsel Aytaç

416 sf. 22 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-83-5

‘Klasik bir milli yazar ne zaman ve nerede ortaya çıkar?” Soruyu soran Alman edebiyatının zirvesi Goethe’dir. ‘Dünya edebiyat-weltliteratur› kavramını dünyaya armağan eden bu toplumun içeride ve dışarıda verdiği mücadeleyi ve bu mücadelenin insan ruhunda bıraktığı izleri varlığında yansıttığı tecellileri takip etmek, adeta bir doğa olayını, belli bir dönemdeki mevsimsel değişiklikleri takip etmek gibidir. Bizde zamana rengini veren insan ruhunun derinlikleri, karanlıkları, yüzeysellikleri hakkında birçok sezgiyi, düşünceyi uyandırabilir.

Bu açılardan Alman toplumuna bakmak önemlidir; çünkü çevrelerinde rekabet halinde olduğu toplumlara nispetle, kendisini özellikle kültürel yönden geride gören bu millet, büyük bir gayretle, bilinçle, disiplinle ve acımasız bir özeleştiriyle insanını eğitmiş ve ince ve yüksek bir kültür yaratma yönünde, durmak bilmeyen bir faaliyete girişmiştir.

Başlarda yoğun bir dil ve tercüme faaliyet, sonradan halk masallarının, şiirlerinin, şarkılarının ve hikayelerinin derlenmesi... geçmişin bilgisi ve gelenekten taşınan bilgelikle, geçiş dönemleri ile sürekli değişmenin ve gelişmenin yol açtığı acılar ve sıkıntılar karşısında toplumlarına rehberlik eden ve onlara ince bir yaşantı, düşünce zevki aşılamaya, duygu zenginliği katmaya çalışan, Alman yazı ustalarının bu çabaları “klasik»in, yani mütekâmil olanın da zeminini hazırlar.

Goethe, Schiller ve Alman idealizminde zirvesini bulan bu tarihsel-düşünsel sürecin önemli yazarlarının ve eserlerinin tanıtıldığı bu edebiyat tarihi çalışmasıyla Gürsel Aytaç, bu alanda çok değerli bir katkıda bulunmaktadır.

ÇAĞDAŞ TÜRK ROMANI Üzerine İncelemelerGürsel Aytaç

480 sf. 22 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-88-0

Eskinin ve yeninin, geleneğin ve modernin, doğunun ve batının, şimdinin ve geçmişin, yönetenlerin ve yönetilenlerin çatışmaları içinde kendini, kimliğini, özünü bulmaya çalışan bir toplum geleceğini de bu minvalde kurgulamaya ve kurmaya gayret eder; kendi yolunu arar.

Yeni bir toplumsal yapı içinde değişen ve dönüşen zihniyetler, ilişkiler, duygular, alışkanlıklar ve birbiriyle savaşa tutuşmuş tüm bu güçler ve değerler dile gelmek, varlığa gelmek için, duyuları iyice keskinleşmiş insan ruhlarına yerleşirler.Dilsel, düşünsel ve duygusal hassasiyetleri tavan yapmış bu insanlar, ruhlarına dolan, hayatın çeşitli alanlarından devşirdikleri tipleri, karakterleri, farklı dil ve üsluplarda, farklı anlatım biçimleri ve olay örgüleri içinde ete kemiğe büründürürler.

Ancak hem anlatıcıya ve eserine hak ettiği değeri vermek hem de bu eserler etrafında gelişen ve toplumsal çevrelerde karşılık bulan etkilerinin doğru ve uygun bir hal alması için bu anlatılar, romanlar da değerlendirilmeye ve eleştirilmeye muhtaçtır.

Çok az örneğini gördüğümüz ve eksikliğini büyük ölçüde hissettiğimiz nitelikli eleştiriler sayesinde daha iyiye, daha güzele, doğru bir zeminde tartışarak ulaşabiliriz. Gürsel Aytaç bu çalışmasıyla, farklı bir edebiyat kültüründen edindiği birikimleri, çağdaş Türk romancılığının belli başlı yazarlarının ve eserlerinin değerlendirildiği bu eserinde ortaya koymakta ve doğru bir eleştiri ve tartışma zemininin oluşmasına azımsanmayacak bir katkı sunmaktadır.

Page 39: doğubatı 2013 katalog yayın

37

EDEBİYAT

ÇAĞDAŞ ALMAN EDEBİYATIGürsel Aytaç

523 sf. 24 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-82-8

Son derece vaatkâr bir başlangıç ile modern zihniyet, modern bilim ve teknolojiler, ilerleme ve Aydınlanma düşünceleri, insanlara, ideal bir dünyanın, mutlu ve özgür bir geleceğin kapılarını sonuna kadar açacağının müjdesini verdi.

Bu ortamda, birlik ve beraberlik vurgusu içinde, otomatik olarak görevlerini yerine getirmesi beklenen kalabalıklar, hayatın her alanında motorize birlikler gibi çalışmanın ve iş’lemenin neferleri haline getirildiler. Refah artıyordu, günlük hayatı kolaylaştıran, gelecek konusunda riskleri azaltan gelişmeler yaşanıyordu; ama öte yandan insani ilişkilerde, ailede, insanın iç dünyasında önemli çalkantılar, huzursuzluklar ve büyük acılar da yaşanıyordu.

Çağdaş kapitalist dünyanın ve modern burjuva kültürünün acımasızlığı karşısında, insanın güçsüzlüğünün, çaresizliğinin ve umutsuzluğunun âşina olduğumuz bu karamsar tablosu yeni değildir. Erken uyarıcılar her zaman vardır ve onlar dünyayı anlama biçimlerimiz ve hayat tarzınızla ilgili önemli ayrıntılara ışık tutarlar. İşte çağdaş Alman yazarları da böyledir. Mevcut haliyle insani varlığa ve bu varlığı oluşturan topluma, düzene, varoluşa bir başkaldırıyı, bir ülkeyi ya da bir teslimiyeti, bir kayıtsızlığı dile getirirler. Halen sürmekte olan bu zamanı, belki de hala Rilke›nin, Kafka›nın, Thomas Mann›ın ve diğer yazı ustalarının gözleriyle görüyor, kalpleriyle duyuyoruz.

Küçük ve sıradan insanın toplumsal çevreleri içindeki yalnızlığı ve varoluş trajedisi... Gürsel Aytaç›ın bu değerli çalışmasıyla, bu küçük ve sıradan ‹kahramanların› ve onların yaratıcılarının dünyasına bir giriş yapmış oluyoruz.

FAUSTJohann Wolfgang von Goethe

2. Baskı, Çeviren: İclal Cankorel, 573 sf. 22 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-77-4

Önce halk efsanelerinde, adı meçhule karışmış ozanlar söylediler bu âteşîn hikâyeyi.

Sonra edebiyatçılar keşfettiler, eski kroniklerin içinde ilginç öyküler ararlarken.

Kimler kalemini sivriltmedi ki şeytanla insanın gizli mukavelesini ademoğluna fısıldamak için. Ama içlerinde en ölümsüz olanı, müjdeyi ve lâneti tüm ruhları sarsarcasına haykıranı, Goethe›nin Faust›uydu.

Faust, modernitenin trajedisini haber veren ilk büyük yapıt oldu.

Kimin kazandığı ve kimin kimi kandırdığı belli olmayan bir irade savaşıydı anlatılan.

Hikâyenin özeti şuydu: Şeytan Tanrı›ya meydan okudu, savaşın sonunu bile bile. Çünkü yaratılış öyküsünü bilmeyen melek olamazdı. Lâkin kendi öyküsünü unutan insan devreye girdiğinde bu meydan okuma, büyük bir soru işaretine dönüştü. Belki şeytan için değil, ama kesinlikle insan için...

Şeytan bir soru işareti, ruh bir soru işareti, insan: ardı sıra dizili soru işaretleri...

Ve insanın yeryüzündeki devr-i dâimi başladığı anda, ruhun üzerine yapılan pazarlıklar ve olası mukavelelerin de dönemi açıldı.

Bu mukaveleden habersiz bir ademoğlu olmadı. O, her zaman, pazarlığın bir tarafıydı.

Belki de bu yüzden, kendini okumak isteyen herkes pür dikkat, kulak kesildi bu hikâyeye:” Kimdir Faust? Şeytan›a mı verdi ruhunu? Nasıl bir sözleşmeydi bu? Kendimizi başkalarından dinlemek, en sevdiğimiz mesleğimiz değil midir?

O halde herkesin vâkıf olduğu bir temayı, yaşamı efsaneleşmiş bir karakterin omuzlarına yükleyerek anlatan Goethe›ye kulak verelim...

Tüm yaşamını adadığı ölümsüz eseri Faust›a...

Page 40: doğubatı 2013 katalog yayın

38

EDEBİYAT

Üç Büyük Usta Balzac, Dickens, DostoyevskiStefan Zweig

Çeviren: Ayda Yörükân, 224 sf. 15 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-72-9

Düşüncenin buz gibi zirvelerinde, bilinçdışının giz dolu kaynaklarında, yolu izi belirsiz hakikat vahalarında keyifle dolaşan bir dahiden, Stefan Zweig’dan bir miras, üç dehanın öyküsüdür bu kitap…

Balzac… Toplumun hava akımlarının meteorologu, iradenin matematikçisi, tutkuların kimyageri, milletlerin ilkel şekillerinin jeologu Balzac… Kendi çağının yapısını inceleyen bir bilgin, aynı zamanda bütün olguların koleksiyoncusu, çağdaş manzaranın ressamı ve çağdaş fikirlerin askeri, yani savunucusu Balzac… O’nun tutkusu en büyük vakaları olduğu kadar en küçük ayrıntıları da gözden kaçırmama konusunda yorulmak bilmez bir gayret göstermekti. Böylece, ortaya koymuş olduğu eser, Shakespeare’den bu yana, “İnsanî belgelerin saklandığı en büyük depo” halini aldı.

Dickens… Bütün milletlerin en az şairâne olanının günlük hayatı ile şiir yaratabilen ilk yazar, Dickens... Donuk, kül renkli bir hava içerisinde güneşi parlatabilmiş olan adam… Dickens›ın külliyatı, sıradan şeylerin şiiriyle dolu bir antikacı dükkânıdır. Ve O, İngilizler’in günlük hayatındaki küçük şeylerin ve basit insanların etrafını şiir ve mizahla çevreleyen bir hâledir; İngiltere›nin şiiridir O.

Ve Dostoyevski…

Bütün dünyası ölümle çılgınlık, rüya ile gerçek arasında gidip gelen Dostoyevski... Kendi benliğinin problemleriyle her zaman insanlığın çözülmez bir problemine dokunan, aydınlattığı en ufak bir köşe bile sonsuzluğu yansıtan, insan olarak, yazar olarak, bir Rus, bir politikacı ve gelecekten haber veren bir kimse olarak, bizde, bütün varlığı ile ebedilik duygusu uyandıran Dostoyevski.... Hiçbir yol ona erişemez; hiçbir araştırma kalbinin derin uçurumlarında olup bitenleri keşfetmemize imkân vermez. O’na ancak hayranlık duygusu ile yaklaşabiliriz: Alçakgönüllülükle, insanlığın sırları karşısında duyduğu saygı ve sevginin yüceliğine erişememiş olmanın verdiği mahcubiyetle...

ST

EFA

N Z

WE

IG Ü

ç Bü

yük U

sta

ISBN 978-975-8717-72-9

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 2 9

Balzac, Dickens, Dostoyevski

STEFAN ZWEIG

Çeviren: Ayda Yörükân

Üç Büyük Usta

Düşüncenin buz gibi zirvelerinde, bilinçdışının giz dolu

kaynaklarında, yolu izi belirsiz hakikat vahalarında keyifle

dolaşan bir dahiden, Stefan Zweig'dan bir miras, üç dehanın

öyküsüdür bu kitap…

Balzac…

Toplumun hava akımlarının meteorologu, iradenin matematik-

çisi, tutkuların kimyageri, milletlerin ilkel şekillerinin jeologu

Balzac… Kendi çağının yapısını inceleyen bir bilgin, aynı za-

manda bütün olguların koleksiyoncusu, çağdaş manzaranın

ressamı ve çağdaş fikirlerin askeri, yani savunucusu Balzac…

O'nun tutkusu en büyük vakaları olduğu kadar en küçük ayrın-

tıları da gözden kaçırmama konusunda yorulmak bilmez bir

gayret göstermekti. Böylece, ortaya koymuş olduğu eser, Shakes-

peare'den bu yana, "İnsanî belgelerin saklandığı en büyük depo"

halini aldı.

Dickens…

Bütün milletlerin en az şairâne olanının günlük hayatı ile şiir

yaratabilen ilk yazar, Dickens... Donuk, kül renkli bir hava içe-

risinde güneşi parlatabilmiş olan adam…

Dickens'ın külliyatı, sıradan şeylerin şiiriyle dolu bir antikacı

dükkânıdır. Ve O, İngilizler'in günlük hayatındaki küçük şeylerin

ve basit insanların etrafını şiir ve mizahla çevreleyen bir hâledir;

İngiltere'nin şiiridir O.

Ve Dostoyevski…

Bütün dünyası ölümle çılgınlık, rüya ile gerçek arasında gidip

gelen Dostoyevski... Kendi benliğinin problemleriyle her zaman

insanlığın çözülmez bir problemine dokunan, aydınlattığı en ufak

bir köşe bile sonsuzluğu yansıtan, insan olarak, yazar olarak, bir

Rus, bir politikacı ve gelecekten haber veren bir kimse olarak,

bizde, bütün varlığı ile ebedilik duygusu uyandıran Dosto-

yevski....

Hiçbir yol ona erişemez; hiçbir araştırma kalbinin derin uçu-

rumlarında olup bitenleri keşfetmemize imkân vermez. O'na an-

cak hayranlık duygusu ile yaklaşabiliriz: Alçakgönüllülükle, in-

sanlığın sırları karşısında duyduğu saygı ve sevginin yüceliğine

erişememiş olmanın verdiği mahcubiyetle...

Kendileri ile Savaşanlar Kleist, Nietzsche, Hölderlin

Stefan Zweig2. Baskı, Çeviren: Gürsel Aytaç, 224 sf. 15 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-74-3

Gözleri kamaştıran bir ruh yolculuğunun, tehlikeli ve ölümcül serüvencisi Stefan Zweig’ın kaleminden; kendini tanıma hırsıyla ruhunu savaş alanına çeviren üç yurtsuzun öyküsüdür bu kitap:

Kleist… Olağanüstüne inanmadan olağanüstünde yaşayandı Kleist. Dünyayı bir trajedi olarak gördü, kendi dünyasından trajediler yarattı ve en sonunda hayatı emsalsiz bir trajediye dönüştü. “Sakin olmak, tutkular karşısında sakin olmak” diye inleyip durması boşunaydı. Çünkü onda her şeyden fazlasıyla vardı. Fazla duygulu ama fazla akıllı, fazla tutkulu ama fazla ahlâklı, fazla isyankâr ama fazla disiplinliydi. Bu tezatları, O’nun hayatına düğüm üstüne düğüm attı. Ve Kleist dünyadayken, orada, burada, ama hiç yurdunda olamadı

Nietzsche... En harika duayı eden, en Tanrısızdı o; “Sen ey kader dediğim, ruhumun yazgısı, ey içimdeki! Üstümdeki! Beni koru ve beni daha büyük bir kader için sakla.” Ama böyle büyük dua etmesini bilen kişinin de duası hep işitilirdi. Ve Tanrı onu bir alev yaptı, açgözlü bir alev. Yandı, kendini eritti, tuttuğu her şeyi eritti, bıraktığı her şey kömür oldu. Düşünceler ona ateş gibi parladı, kelimeler kor olup dokularından fışkırdı, müzikse onun ruhunda bir yangındı. Nietzsche, insanlık için bir güneş çarpmasıydı.

Ve Hölderlin…

Bu dünyaya ya çok erken ya da çok geç gelmiş bir hayâlcidir o. Hassas ve derin varlığı yalnızca şiirsel havada nefes alabildi. Ne bütünlük ne de bir ahenk bulabilirdi, hayâlî bir Grek ülkesi dışında. Hölderlin hayatı şiire dönüştürmez, hayattan şiire kaçar, şiiri varlığının daha yüksek, daha hakiki gerçekliği sayarak. Şiirlerde ve şarkılarda eser onun ruhu... Dünyayı efsaneleştirir şiirle Hölderlin ve bütün varoluşu tümden şiirleştirir...

ST

EFA

N Z

WE

IGK

endileri ile S

ava

şan

lar

ISBN 978-975-8717-72-9

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 2 9

Kleist, Nietzsche, Hölderlin

STEFAN ZWEIG

Çeviren: Gürsel Aytaç

Kendileri i le

S a v a ş a n l a r

Gözleri kamaştıran bir ruh yolculuğunun, tehlikeli ve ölüm-

cül serüvencisi Stefan Zweig'ın kaleminden; kendini tanıma

hırsıyla ruhunu savaş alanına çeviren üç yurtsuzun öykü-

südür bu kitap:

Kleist…

Olağanüstüne inanmadan olağanüstünde yaşayandı Kleist. Dün-

yayı bir trajedi olarak gördü, kendi dünyasından trajediler yarattı

ve en sonunda hayatı emsalsiz bir trajediye dönüştü. "Sakin ol-

mak, tutkular karşısında sakin olmak" diye inleyip durması bo-

şunaydı.

Çünkü onda her şeyden fazlasıyla vardı. Fazla duygulu ama fazla

akıllı, fazla tutkulu ama fazla ahlâklı, fazla isyankâr ama fazla

disiplinliydi. Bu tezatları, O'nun hayatına düğüm üstüne düğüm

attı.

Ve Kleist dünyadayken, orada, burada, ama hiç yurdunda olamadı.

Nietzsche…

En harika duayı eden, en Tanrısızdı o; "Sen ey kader dediğim,

ruhumun yazgısı, ey içimdeki! Üstümdeki! Beni koru ve beni daha

büyük bir kader için sakla." Ama böyle büyük dua etmesini bilen

kişinin de duası hep işitilirdi. Ve Tanrı onu bir alev yaptı, açgözlü

bir alev. Yandı, kendini eritti, tuttuğu her şeyi eritti, bıraktığı her

şey kömür oldu.

Düşünceler ona ateş gibi parladı, kelimeler kor olup dokularından

fışkırdı, müzikse onun ruhunda bir yangındı.

Nietzsche, insanlık için bir güneş çarpmasıydı.

Ve Hölderlin…

Bu dünyaya ya çok erken ya da çok geç gelmiş bir hayâlcidir o.

Hassas ve derin varlığı yalnızca şiirsel havada nefes alabildi. Ne

bütünlük ne de bir ahenk bulabilirdi, hayâlî bir Grek ülkesi dışında.

Hölderlin hayatı şiire dönüştürmez, hayattan şiire kaçar, şiiri

varlığının daha yüksek, daha hakiki gerçekliği sayarak. Şiirlerde

ve şarkılarda eser onun ruhu...

Dünyayı efsaneleştirir şiirle Hölderlin ve bütün varoluşu tümden

şiirleştirir…

Page 41: doğubatı 2013 katalog yayın

39

EDEBİYAT

Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar Casanova, Stendhal, Tolstoy

Stefan ZweigÇeviren: Ayda Yörükân, 374 sf. 18 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-73-6

Ne ayıplama ne onaylama... Kaleminin ucundan sadece kendini tanımanın sevinci damlayan üstad Stefan Zweig›dan, hayatını dizginlenemez bir tutkuyla şiirleştiren üç şair ruhun öyküsüdür bu kitap...

Casanova… Casanova, iyi biri midir, kötü biri mi? İçten midir, yalancı mı? Bir kahraman mıdır, yoksa bir dolandırıcı mı? Doğrusu, vakte ve saate göre, her biridir: Şartlar ona rengini verir ve o şartlarla birlikte değişir. İşin aslı pek çok insan gibi, içinde yaratıcı bir güç olmadığından maceracı olmuştur Casanova. Ama ne maceracı! Çağının hiçbir yazarının hayalî sahneleri, O’nun gerçekten yaşadığı olaylar kadar çarpıcı ve cüretkâr değildir. O’nu çarpıcı yapan da, kadınların peşinde hayatındaki baş döndürücü devinimdir.

Stendhal… Nedir Stendhal’in büyük zanaatı: kendini gözlemlemek elbette. Zanaatı ve ilmi budur. “İnsan kalbini inceleyen biri” olarak yeni nesillere bu ilmi aşılamış ve insana, kendini gözlemlemenin verdiği büyük sevinci öğretmiştir. Ondan önce hiç kimsenin bu şekilde kâğıda dökmeye cesaret edemediği mahrem sırları, bir klinik doktorunun soğukkanlılığıyla itiraf etmiştir bize. Ruhu tahlil etme sanatının bu olağanüstü ustası olmasaydı, duyguların evreni ve onların gizli dünyası hakkında bildiğimiz gerçekler çok daha az olurdu.

Ve Tolstoy…

Çağının insanlarından farklı değildi; ne de onlardan daha yüksekti Tolstoy. Hammaddesi herkes gibi balçıktı, kusurdu. Ve işte o kusurları derinden fark ettiğinde, herkesten farkını ortaya koydu. Duyduğu derin acıyla, insanın en yüce halinin peşine düştü. Ve hiçbir şeyden korkmayan bu sanatçı, hayatı boyunca, kendi benliğini tanıyıp kusursuz bir hale getirmek gibi büyük bir işe verdi kendini. O sayededir ki; Goethe’den bu yana, hiçbir şair, kendini ve aynı zamanda ebedî insanı bize Tolstoy gibi gösteremedi.

Ne ayıplama ne onaylama... Kaleminin ucundan sadece

kendini tanımanın sevinci damlayan üstad Stefan

Zweig'dan, hayatını dizginlenemez bir tutkuyla şiirleştiren

üç şair ruhun öyküsüdür bu kitap...

Casanova…

Casanova, iyi biri midir, kötü biri mi? İçten midir, yalancı mı? Bir

kahraman mıdır, yoksa bir dolandırıcı mı? Doğrusu, vakte ve

saate göre, her biridir: Şartlar ona rengini verir ve o şartlarla bir-

likte değişir.

İşin aslı pek çok insan gibi, içinde yaratıcı bir güç olmadığından

maceracı olmuştur Casanova. Ama ne maceracı! Çağının hiçbir

yazarının hayalî sahneleri, O'nun gerçekten yaşadığı olaylar ka-

dar çarpıcı ve cüretkâr değildir. O'nu çarpıcı yapan da, kadınların

peşinde hayatındaki baş döndürücü devinimdir.

Stendhal…

Nedir Stendhal'in büyük zanaatı: kendini gözlemlemek elbette.

Zanaatı ve ilmi budur. "İnsan kalbini inceleyen biri" olarak yeni

nesillere bu ilmi aşılamış ve insana, kendini gözlemlemenin ver-

diği büyük sevinci öğretmiştir. Ondan önce hiç kimsenin bu

şekilde kâğıda dökmeye cesaret edemediği mahrem sırları, bir

klinik doktorunun soğukkanlılığıyla itiraf etmiştir bize.

Ruhu tahlil etme sanatının bu olağanüstü ustası olmasaydı,

duyguların evreni ve onların gizli dünyası hakkında bildiğimiz

gerçekler çok daha az olurdu.

Ve Tolstoy…

Çağının insanlarından farklı değildi; ne de onlardan daha

yüksekti Tolstoy. Hammaddesi herkes gibi balçıktı, kusurdu. Ve

işte o kusurları derinden fark ettiğinde, herkesten farkını ortaya

koydu. Duyduğu derin acıyla, insanın en yüce halinin peşine

düştü. Ve hiçbir şeyden korkmayan bu sanatçı, hayatı boyunca,

kendi benliğini tanıyıp kusursuz bir hale getirmek gibi büyük bir

işe verdi kendini.

O sayededir ki; Goethe'den bu yana, hiçbir şair, kendini ve aynı

zamanda ebedî insanı bize Tolstoy gibi gösteremedi.

ST

EFA

N Z

WE

IGK

endi H

ayatın

ın Ş

iirini Ya

zan

lar

Kendi Hayatinin Siirini Yazanlar

ISBN 978-975-8717-73-6

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 3 6

Casanova, Stendhal, Tolstoy

STEFAN ZWEIG

Çeviren: Ayda Yörükân

Kendi Hayatının

Şiirini Yazanlar

ŞAİR VE PATRONHalil İnalcık

4. Baskı, 90 sf. 8 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-04-9

Şâir ve Patron, Türkiye’nin tarih alanındaki saygıdeğer temsilcisi Halil İnalcık tarafından kaleme alınmıştır. Bu küçük ama edebiyat için çığır açıcı risâlede İnalcık, Osmanlı divan şâirlerini ve şiirlerini, sanat ve iktidar ilişkisini sosyolojik bir yaklaşımla ele almakta, ana kaynakları kullanarak patronajın bu sanat tarzı üzerindeki belirleyici etkisini analiz etmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sanat ve iktidar ilişkisini Max Weber’in “patrimonyal devlet yapısı” tanımlamasından yola çıkarak inceleyen İnalcık, patrimonyal bir yapıya sahip toplumlarda bilim adamı ve sanatçının üretimini “mutlak egemen bir hükümdar”ın belirlediğini şu sözlerle vurguluyor: “Genelde, bilim adamı ve sanatçı, belli bir toplumda egemen sosyal ilişkiler ve belli bir kültür çerçevesinde sanatını ifade eder. Osmanlı toplumu gibi patrimonyal türde bir toplumda, başka deyimle, sosyal onur, statü ve mertebelerin mutlak egemen bir hükümdar tarafından belirlendiği bir toplumda bu gerçek daha da belirgindir”.

HALİL İNALCIK

Şâir ve PatronŞ

âir ve Patro

n

HA

LİL

İNA

LC

IK

Patrimonyal

Devlet ve Sanat

Üzerinde Sosyolojik

Bir İnceleme

E D E B İ Y A T

Şâir ve Patron, Türkiye'nin tarih alanındaki saygıdeğer

temsilcisi Halil İnalcık tarafından kaleme alınmıştır. Bu kü-

çük ama edebiyat için çığır açıcı risâlede İnalcık, Osmanlı

divan şâirlerini ve şiirlerini, sanat ve iktidar ilişkisini sosyo-

lojik bir yaklaşımla ele almakta, ana kaynakları kullanarak

patronajın bu sanat tarzı üzerindeki belirleyici etkisini ana-

liz etmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu'ndaki sanat ve iktidar ilişkisini

Max Weber'in “patrimonyal devlet yapısı” tanımlamasın-

dan yola çıkarak inceleyen İnalcık, patrimonyal bir yapıya

sahip toplumlarda bilim adamı ve sanatçının üretimini

“mutlak egemen bir hükümdar”ın belirlediğini şu sözlerle

vurguluyor: “Genelde, bilim adamı ve sanatçı, belli bir top-

lumda egemen sosyal ilişkiler ve belli bir kültür çerçe-

vesinde sanatını ifade eder. Osmanlı toplumu gibi patri-

monyal türde bir toplumda, başka deyimle, sosyal onur,

statü ve mertebelerin mutlak egemen bir hükümdar tara-

fından belirlendiği bir toplumda bu gerçek daha da belir-

gindir.”

4

Page 42: doğubatı 2013 katalog yayın

40

EDEBİYAT

SAINTE-BEUVE’E KARŞIMarcel Proust

Çeviren: Roza Hakmen, 227 sf. 14 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-10

Mucizevi geçmiş zamanın, edebî şölenlerin ve kibar çevrelerin parlak anlatıcısı olan Marcel Proust, bir üslup olarak hassasiyet noktalarını en uç noktalarına taşır. Yazı ve dile ait akla hayale sığmayan oyunlar, sonu gelmeyen tasvirler, baş döndürücü kişilikler ve keskin zekâlar, Proust’un kendi özel dilinde bambaşka bir âleme bürünür. Proust, uzun ve zor cümleleriyle zamanın ve eşyanın büyüleyici ilişkisini kelimelere yansıtırken, her halükârda duyular dünyasında adeta Platonik güzellikle kabaran bir heykeltıraş olduğunu gösterir.

Proust, Sainte- Beuve’e Karşı’da gündelik yaşamından kesitler sunmanın ötesinde, bir insanın çevresiyle kurabileceği olağanüstü ilişkiyi de gözler önüne serer. Proust, Sainte-Beuve etrafında Balzac, Baudelaire, Gérard de Nerval okumaları yapıyor. Bu kitaptaki denemeler aynı zamanda onun sanata ve romana bakışını yansıtan önemli taslaklardır.

Kayıp Zamanın İzinde’yi Proust’a yaraşacak mükemmeliyet algısı içerisinde Türkçe’ye kazandıran Roza Hakmen, çevirinin sanatlar içerisinde nasıl bir sanata dönüşebileceğini de ispatlıyor.

BAY HOW NE YAPMALI?Özcan Doğan

110 sf. 9 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-67-5

Uyanacak kimse olmasa başlayacak bir hayat olur muydu? Bazı pencereler bakmamak için mi yapılmıştır? Silahını ateşlerken eli titreyen bir katil, gerçek bir katil sayılır mı? Bir dağ nasıl depresyona girer? Ben bir başkasıysam, başkası kimin nesidir? Oyuncaklarla oynayan çocuklar, kendileriyle oynayan yetişkinlerin oyuncakları mı? Yoksa kaldırım taşları bizden daha mı huzurlu? Sonlu olmak hangi durumlarda sonsuz olmaktan daha iyidir? Bir evlâdın hayatının bedeli bütün bir hayat olabilir mi? Bezdirici alışkanlıkların içinde ne tip bilgelikler bulunabilir? Huzuru bozulan bir tembel, nasıl öldürücü bir gayretkeşe dönüşür?

İnsanlar kötü dedikleri şeyleri neden hep karanlıkta yaparlar? Bir sabah uyandığında nereden başlayacağını bilemeyen bir hafızayla ne yaparsın? İnsanların ölmemek için durmadan ölüm hikâyeleri yazmaları ölmemelerini sağlar mı? Bir insanın hayat anlayışında yer almayan tek şey insansa o insanın hâli nicedir? Ellerini hareket ettirmeyi düşünmeden ellerini hareket ettirmek bir yetenek midir, yaşlılık belirtisi mi? Şu insanoğlu kendi elini kendi elinde nasıl taşıyor? Bir gün gök yarılıp herkesin birbirine çektirdiği acılar, üzüntü ve sıkıntılar sağanak halinde üstümüze yağsa, bu yağmurun ağırlığını taşıyacak bir beden bulunabilir mi?

Bir son eser kadar yoğun, bir soy eser kadar kafa karıştırıcı sorular sorduran bir ilk eser. Özcan Doğan’ın ilk öykü kitabı… Bay How Ne Yapmalı?

Uyanacak kimse olmasa başlayacak bir hayat olur muydu?

Bazı pencereler bakmamak için mi yapılmıştır?

Silahını ateşlerken eli titreyen bir katil, gerçek bir katil sayılır mı?

Bir dağ nasıl depresyona girer?

Ben bir başkasıysam, başkası kimin nesidir?

Oyuncaklarla oynayan çocuklar, kendileriyle oynayan

yetişkinlerin oyuncakları mı?

Yoksa kaldırım taşları bizden daha mı huzurlu?

Sonlu olmak hangi durumlarda sonsuz olmaktan daha iyidir?

Bir evlâdın hayatının bedeli bütün bir hayat olabilir mi?

Bezdirici alışkanlıkların içinde ne tip bilgelikler bulunabilir?

Huzuru bozulan bir tembel, nasıl öldürücü bir gayretkeşe

dönüşür?

İnsanlar kötü dedikleri şeyleri neden hep karanlıkta yaparlar?

Bir sabah uyandığında nereden başlayacağını bilemeyen bir

hafızayla ne yaparsın?

İnsanların ölmemek için durmadan ölüm hikâyeleri yazmaları

ölmemelerini sağlar mı?

Bir insanın hayat anlayışında yer almayan tek şey insansa o

insanın hâli nicedir?

Ellerini hareket ettirmeyi düşünmeden ellerini hareket ettirmek

bir yetenek midir, yaşlılık belirtisi mi?

Şu insanoğlu kendi elini kendi elinde nasıl taşıyor?

Bir gün gök yarılıp herkesin birbirine çektirdiği acılar, üzüntü ve

sıkıntılar sağanak halinde üstümüze yağsa, bu yağmurun

ağırlığını taşıyacak bir beden bulunabilir mi?

Bir son eser kadar yoğun, bir soy eser kadar kafa karıştırıcı

sorular sorduran bir ilk eser.

Özcan Doğan'ın ilk öykü kitabı…

Bay How Ne Yapmalı?

ÖZC

AN

DO

ĞA

NB

ay H

ow

Ne Y

ap

malı? Bay How Ne Yapmalı?

ÖZCAN DOĞAN

9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 7 5

ISBN 978-975-8717-67-5

Page 43: doğubatı 2013 katalog yayın

41

EDEBİYAT

ALMAN ROMANTİZMİRicarda Huch

Çeviren: Gürsel Aytaç, 520 sf. 33 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-08-1

Dünya edebiyatının kurucu mimarlarını düşündüğümüzde kuşkusuz en büyük payelerden birini Alman romantiklerine vermeliyiz.

Novalis, Kleist, Hölderlin, Hoffmann, Grimm ve Schelegel Kardeşler, Brentano...bir grup genç sanatçı ve idealist topluluk kültür tarihinde kalıcı izler bırakmıştır. Kitabın yazarı ve aynı zamanda Yeni Romantizmin bir temsilcisi sayılan Ricarda Huch, bu çevrenin ve dönemin ruhunu bütün ayrıntılarıyla yansıtır. Huch, romantik şair, yazar ve düşünürlerin hayat hikâyelerini, aşklarını ve değerlerini anlatır. Romantizmden kaynağını alan ya da Romantizmle beslenen bilimsel disiplinleri mesela psikolojiyi, tarihi, Germanistiği, halk bilimini mercek altına alır. Ricarda Huch, Romantizmin tarihini verdiği yüzlerce zengin örnekte gözler önüne serer.

***

“Bu kitap tam zamanında, âdeta sihirli bir anahtar gibi elime geçti. Onunla, sayamayacağım kadar çok yer altı mekânının kapısını açıyorum."

Hugo von Hofmannstahl

Thomas Mann’ın da saygıyla selamladığı bu çalışmayı Alman edebiyatı konusunda yetkin bir isim olan Prof. Gürsel Aytaç’ın titiz çevirisiyle sunuyoruz.

RICARDA HUCHAlm

an Romantizm

iDO⁄UBATI

RICARDA HUCH

DO⁄UBATI

Alman RomantizmiÇeviri: Gürsel Aytaç

Dünya edebiyat›n›n kurucu mimarlar›n› düflündü¤ümüz-

de kuflkusuz en büyük payelerden birini Alman roman-

tiklerine vermeliyiz.

Novalis, Kleist, Hölderlin, Hoffmann, Grimm ve Schlegel

Kardefller, Brentano...bir grup genç sanatç› ve idealist toplu-

luk kültür tarihinde kal›c› izler b›rakm›fllard›r.

Kitab›n yazar› ve ayn› zamanda Yeni Romantizmin bir

temsilcisi say›lan Ricarda Huch, bu çevrenin ve dönemin ru-

hunu bütün ayr›nt›lar›yla yans›t›r. Huch, romantik flair, ya-

zar ve düflünürlerin hayat hikâyelerini, aflklar›n› ve de¤erle-

rini anlat›r. Romantizmden kayna¤›n› alan ya da Roman-

tizmle beslenen bilimsel disiplinleri mesela psikolojiyi, mi-

tolojiyi, tarihi, Germanisti¤i, halk bilimini mercek alt›na

al›r. Ricarda Huch, Romantizmin tarihini verdi¤i yüzlerce

zengin örnekte gözler önüne serer.

✳ ✳ ✳

“Bu kitap tam zaman›nda, âdeta sihirli bir anahtar gibi eli-

me geçti. Onunla, sayamayaca¤›m kadar çok yer alt› mekâ-

n›n›n kap›s›n› aç›yorum”Hugo von Hofmannsthal

✳ ✳ ✳

Thomas Mann’›n da sayg›yla selamlad›¤› bu çal›flmay› Al-

man edebiyat› konusunda yetkin bir isim olan Prof. Gürsel

Aytaç’›n titiz çevirisiyle sunuyoruz.

ISBN 975-8717-08-1

Alman Romantizmi 27/1

2/2004 19:43 Page 1

GOETHE DER Kİ... J. Wolfgang von Goethe

6. Baskı, Çeviren ve Derleyen: Gürsel Aytaç, 485 sf. 18 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-57-6

“Goethe der ki...”... Çok yönlü ve evrensel bir sanatçı düşünüldüğünde akla ilk gelebilecek isim ‘Goethe’ olmalıdır. Ve belki de bu yüzden, onun uyarı ve öğütlerine dikkatle kulak kabartmalıdır.

Kendi hayatının mimarı olabilmek, Goethe’nin üzerinde durduğu temel uğraşılardan biriydi. Kültürlü bir Alman burjuvası için Goethe adı, kişinin “kendini inşa” çabasıyla neredeyse özdeşleştirilmiştir. Goethe, ele aldığı hangi konu olursa olsun doğaya bir tanrı gözüyle bakmayı denemiştir. Bu tanrısal bakışın neticesi olarak, insanın hangi dünyada yaşadığı böylesine kapsamlı bir şekilde deneyimlenmiştir. Goethe’de hiçbir şey rastlantı değildir ve her varlık aklı, duyguları, hedefleri ölçüsünde bir amaca hizmet eder. Doğanın dilini yakından tanımayı öğrenemezsek eğer, varlıkların özünü hiçbir zaman anlayamayacak, giriştiğimiz her çaba, kurduğumuz her ilişki bizi derin hayâl kırıklıklarına sürükleyecektir.

Goethe, bir anlamıyla yaşam ustasıdır. Hayatı bir yapıt gibi görebilmek, başka bir deyişle eserlerini yaratırken ortaya koyduğu çabayı hayatını biçimlerken de göstermek, aynı eleştirel gözle ikisine bakmak, Goethe’ye özgü evrensel birkarakterdir. Bu yönüyle onun yaşamı ve edebî kişiliğinden alınabilecek birçok ders ve öğütler var.

Bu kitapta Weimar’lı bilgenin yapıtlarından seçilen sözler bir araya getirildi. Goethe’nin alfabetik sırayla sunulan konu başlıkları altındaki düşüncelerini okurken, aynı zamanda bir hayatın birbirine zıt farklı uçlarının tek zirvede, görkemli bir şekilde nasıl bir araya gelebildiğine tanıklık edilecektir.

“Goethe der ki…”… Çok yönlü ve evrensel bir sanatçı

düşünüldüğünde akla gelebilecek ilk isim 'Goethe' olmalıdır.

Ve belki de bu yüzden, onun uyarı ve öğütlerine dikkatle kulak

kabartmalıdır.

Kendi hayatının mimarı olabilmek, Goethe'nin üzerinde

durduğu temel uğraşılardan biriydi. Kültürlü bir Alman

burjuvası için Goethe adı, kişinin “kendini inşa” çabasıyla

neredeyse özdeşleştirilmiştir. Goethe, ele aldığı hangi konu

olursa olsun doğaya bir tanrı gözüyle bakmayı denemiştir. Bu

tanrısal bakışın neticesi olarak, insanın hangi dünyada

yaşadığı böylesine kapsamlı bir şekilde deneyimlenmiştir.

Goethe'de hiçbir şey rastlantı değildir ve her varlık aklı,

duyguları, hedefleri ölçüsünde bir amaca hizmet eder.

Doğanın dilini yakından tanımayı öğrenemezsek eğer,

varlıkların özünü hiçbir zaman anlayamayacak, giriştiğimiz

her çaba, kurduğumuz her ilişki bizi derin hayâl kırıklıklarına

sürükleyecektir.

Goethe, bir anlamıyla yaşam ustasıdır. Hayatı bir yapıt gibi

görebilmek, başka bir deyişle eserlerini yaratırken ortaya

koyduğu çabayı hayatını biçimlerken de göstermek, aynı

eleştirel gözle ikisine bakmak, Goethe'ye özgü evrensel bir

karakterdir. Bu yönüyle onun yaşamı ve edebî kişiliğinden

alınabilecek birçok ders ve öğütler var.

Bu kitapta Weimar'lı bilgenin yapıtlarından seçilen sözler bir

araya getirildi. Goethe'nin alfabetik sırayla sunulan konu

başlıkları altındaki düşüncelerini okurken, aynı zamanda bir

hayatın birbirine zıt farklı uçlarının tek zirvede, görkemli bir

şekilde nasıl bir araya gelebildiğine tanıklık edilecektir.

J. WO

LFGA

NG

VO

N G

OETH

EG

oeth

e D

er K

i...

Goethe Der ki...J. Wolfgang von Goethe

Çeviri ve Derleme: Gürsel Aytaç

9 789758 717576

Page 44: doğubatı 2013 katalog yayın

42

EDEBİYAT

Schiller

Gürsel A

ytaç

SchillerHazırlayan ve Çeviren:

Gürsel AytaçSchiller, felsefi döneminde, yeni ulaştığı aşkın görüş açısından,

sanatın konumunu insan bilincinin içsel bağlantısında belirleme

problemini çözmüştür. Duyusal bilinçten ahlâki bilince ilerleyişte

işaret etmek istediği nokta, zorunlu olarak sanatın ortaya çıktığı

noktadır. Aşkın felsefe, insan varlığının aşkın birliğine dayalı senteze

varmış yeteneğinde Kant'ın çeşitli eleştirilerinin birlik noktasını

bulduktan sonra, artık yalnız Schiller'in değil, Schelling'in, Hegel'in

ve ötekilerin de ortak problemi insan bilincinin büyük başarılarının

içsel ilişkisini keşfetmektir. Wilhelm Dilthey

Schiller'in kendine özgü büyüklüğünden söz etmeye bir kez başlandı

mı, sonunu getirmek hiç kolay değildir; bu, Goethe'nin daha bilge

tabiat sultanlığının bile sunmadığı bir büyüklük: Soylu, uçarı, ateşli

yükseltici, evren sarhoşu ve hümanist kültür eğiticisi… Thomas Mann

Biz eğer Schiller'i bizim çağımızın da çağdaşı olarak korumak

istiyorsak, eserlerindeki tarihsel sürecin hayırsızlığı hakkında

gerçekçi bir bilinci kanıtlayan unsurları öne çıkarmak zorundayız,

sonra ise onu, modernleşme sürecinin olumsuz sonuçlarını sıralayan

ve edebiyatın eleştirel bir konseptine alan bir çözümleyici olarak

yorumlamalıyız. Schiller, bu açıdan bakıldığında asla Alman

İdealizminin bir 'saray şairi' değildir, tersine bir uzlaşma estetiğinin

çaresizliğinden haberdar olan ve modern dünyanın çelişkilerine

göğüs germeye çalışan özeleştirici bir modernizmin öncüsüdür.

Theodor W. Adorno

Schiller, Alman edebiyatının sayılı klasiklerinden olduğu gibi Alman

edebiyat tarihinde Klasisizm akımının Goethe'nin yanında temsilcisi.

Onu Türk edebiyat dünyası kabataslak, en azından bir isim, bir

aydınlanma, bir özgürlük savaşçısı olarak tanır. Daha yakından

tanıyanlar içinse Schiller öncelikle bir şair, bir tiyatro yazarıdır. Onu

daha da yakından tanımak isteyenler, düşünce dünyasını yansıtan

felsefi yazılarına girmek zorundadır. İşte bu görüşle “Schiller”

kitabını hazırlarken ağırlığı onun düşünce yazılarına vermek istedim.

Gürsel Aytaç

SCHILLER Hazırlayan: Gürsel Aytaç, 285 sf, 14 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-38-5

Schiller, felsefi döneminde, yeni ulaştığı aşkın görüş açısından, sanatın konumunu insan bilincinin içsel bağlantısında belirleme problemini çözmüştür. Duyusal bilinçten ahlâki bilince ilerleyişte işaret etmek istediği nokta, zorunlu olarak sanatın ortaya çıktığı noktadır. Aşkın felsefe, insan varlığının aşkın birliğine dayalı senteze varmış yeteneğinde Kant’ın çeşitli eleştirilerinin birlik noktasını bulduktan sonra, artık yalnız Schiller’in değil, Schelling’in, Hegel’in ve ötekilerin de ortak problemi insan bilincinin büyük başarılarının içsel ilişkisini keşfetmektir.

Wilhelm Dilthey

Schiller’in kendine özgü büyüklüğünden söz etmeye bir kez başlandı mı, sonunu getirmek hiç kolay değildir; bu, Goethe’nin daha bilge tabiat sultanlığının bile sunmadığı bir büyüklük: Soylu, uçarı, ateşli yükseltici, evren sarhoşu ve hümanist kültür eğiticisi…

Thomas Mann

Biz eğer Schiller’i bizim çağımızın da çağdaşı olarak korumak istiyorsak, eserlerindeki tarihsel sürecin hayırsızlığı hakkında gerçekçi bir bilinci kanıtlayan unsurları öne çıkarmak zorundayız, sonra ise onu, modernleşme sürecinin olumsuz sonuçlarını sıralayan ve edebiyatın eleştirel bir konseptine alan bir çözümleyici olarak yorumlamalıyız. Schiller, bu açıdan bakıldığında asla Alman İdealizminin bir ‘saray şairi’ değildir, tersine bir uzlaşma estetiğinin çaresizliğinden haberdar olan ve modern dünyanın çelişkilerine göğüs germeye çalışan özeleştirici bir modernizmin öncüsüdür.

Theodor W. Adorno

Schiller, Alman edebiyatının sayılı klasiklerinden olduğu gibi Alman edebiyat tarihinde Klasisizm akımının Goethe’nin yanında temsilcisi. Onu Türk edebiyat dünyası kabataslak, en azından bir isim, bir aydınlanma, bir özgürlük savaşçısı olarak tanır. Daha yakından tanıyanlar içinse Schiller öncelikle bir şair, bir tiyatro yazarıdır. Onu daha da yakından tanımak isteyenler, düşünce dünyasını yansıtan felsefi yazılarına girmek zorundadır. İşte bu görüşle “Schiller” kitabını hazırlarken ağırlığı onun düşünce yazılarına vermek istedim.

Gürsel Aytaç

AHMET HAMDİ TANPINARMehmet Aydın

263 sf. 16,50 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-61-3

Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O’na göre ‘geçmişi ve geleceği görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl’. Ve hâlin içinden uzaklara bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir adamdı.

‘Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön safında’ydı. O’nun edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni arasında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi, bir rüya diliyle anlatabilmiş olmasında yatar.

Bu çalışma Tanpınar’ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman, müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi konulardaki düşüncelerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı okumalar yoluyla ele alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşüncesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki varlığına ve ne’liğine ilişkin korkunç girdaplara sahip kimlik sorunlarını deşiyor.

Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve yazarın söyledikleriyle Tanpınar düşüncesinin yol haritasını önümüze seriyor.

Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel, Said, Patočka, Husserl, Unamuno, Habermas, Dostoyevski, Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir Fuat, Yahya Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Tanpınar’a bakmak…

Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar, bu fikri hep taşıdı içinde. Bir birey olarak kendisinin de, içinde yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu görüyordu. Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tanpınar şahsında objektiflere düşmüş görüntüsüdür. Eski zevklerin adamı yeni arayışlar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının düşük olmadığı ender fotoğraflarından biridir bu.

Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…

Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe

heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O'na göre 'geçmişi ve geleceği

görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl'. Ve hâlin içinden

uzaklara bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir

adamdı.

'Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön

safında'ydı. O'nun edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni ara-

sında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi, bir rüya diliyle

anlatabilmiş olmasında yatar.

Bu çalışma Tanpınar'ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman,

müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi konulardaki düşün-

celerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı oku-

malar yoluyla ele alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşün-

cesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki varlığına ve

ne'liğine ilişkin korkunç girdaplara sahip kimlik sorunlarını

deşiyor.

Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve

yazarın söyledikleriyle Tanpınar düşüncesinin yol haritasını

önümüze seriyor.

Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel,

Said, Patočka, Husserl, Unamuno, Habermas, Dostoyevski,

Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir

Fuat, Yahya Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk'la

Tanpınar'a bakmak…

Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar,

bu fikri hep taşıdı içinde. Bir birey olarak kendisinin de, içinde

yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu

görüyordu. Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tan-

pınar şahsında objektiflere düşmüş görüntüsüdür. Eski zevklerin

adamı yeni arayışlar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının

düşük olmadığı ender fotoğraflarından biridir bu.

Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…

MEH

MET A

YD

INA

hm

et H

am

di Ta

np

ınar

Ahmet

Hamdi

Tanpınar

MEHMET AYDIN

"Kayıp Zamanın İzinde"

9 789758 717613

Page 45: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

43

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:1 l SAYI:3 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 1998 l ISSN: 1303-7242

Gericilik Nedir?

3

GE

RİC

İLİK

NE

DİR

?

İLHAMİ GÜLER

GERİCİLİK

KAYRANKENZ

Gericiliğin Gerçek ve

NURAY MERT

EFKAN BAHRİ ESKİN PAUL EDWARD

Enstrümantal Tabiatı

Gericilik

Metafizik ve Gericiliğin GOTTFRIED

Üzerine MetafiziğiAntagonizma Olarak

MEHMET ALİ KILIÇBAY MEHMET BAYRAKTAR

Politika

Bir “Tarih Okuma Tarzı”

YASİN CEYLAN

Gericilik İçi Boş Bir Sözcük

Olarak Gericilik

İnanc, Bilim ve Felsefe HEIKKI SAARI

Üçlemine Yeni Bir R.G. Collingwood'un

ÖMER LAÇİNER Yaklaşım

Mutlak Ön-Kabuller

Geçersizleşen Ama (BİR) DEVRİM Öğretisi

Yenilenmesi Gereken Bir MUHAFAZAKÂRLIK

Koordinat DEMOKRASİ YAŞAMA ALANI

AHMET İNAM HALİL İNALCIK BERRAK BURÇAK

Yobaz Yaratan Dünyayı Büyük Bir Devrim: II. Abdülhamit Devrinde

Anlamaya Doğru... Hilâfetin Kaldırılması ve İslâm Ve Batılılaşma

Lâikleşme

SELÇUK AKŞİN SOMEL

Karşısında Kadının

“Gericilik”, “İlericilik” ve

Konumu

SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN

AydınlarTürk Muhafazakârlığının FERYAL TANSUĞ

Açık İkilemleri Üzerine

MEHMET S. AYDIN

II. Meşrutiyet Döneminde

“İrtica”ya İlişkin Bazı

İslâmcılık Ve Şeyhülislâm

AHMET ARSLAN

Düşünceler

Musa Kâzım Efendi

İslâm, Demokrasi ve Türkiye

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

Do¤u ne? Bat› ne?

DO⁄U BATIDO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DO⁄UBA

TI

2

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:1 | SAYI:2 | fiUBAT, MART, N‹SAN 1998 | ISSN: 1303-7242

DO⁄U ve BATI

Halil ‹nalc›kTürkiye ve Avrupa:

Dün Bugün

Baykan SezerDo¤u-Bat› Ayr›m›

Etyen Mahçupyan

Do¤u ve Bat›: Bir Zihniyet Gerilimi

Mehmet Ali K›l›çbay

Fakir Akraban›n Talihi

Nilüfer Göle Bat›-D›fl› Modernlik

Üzerine Bir ‹lk Ders

Hasan Bülent Kahraman &

E. Fuat Keyman

Kemalizm,Oryantalizm ve

Modernite

Mustafa Arma¤an

Hayâlî Do¤u’dan

Hayâlî Bat›’ya

Alev Alatl› “Do¤u-Bat›” ‹çi Bofl Bir Tasnif

Yasin Ceylan Yirminci Yüzy›l›n

Son Çeyre¤inde

Müslümanlar›n

H›ristiyan Dünyas›

Karfl›s›ndaki Tav›rlar›

BATILILAfiMA

Hilmi Yavuz Bat›l›laflma De¤il,

Oryantalistleflme

Mümtaz’er Türköne

Bat›l›laflt›ramad›klar›m›z

DO⁄U BATI ve SANAT

Ahmet Kâmil Gören

Do¤u’da ve Bat›’da

‹nsan› Betimlemenin

K›sa Bir Öyküsü

Turgut Cansever

Do¤u ve Bat›

Kültürel ‹liflkiler

Tarihine Bir Bak›fl

DO⁄U BATI ve S‹NEMA

Nezih Erdo¤an

Yeflilçam’da Beden ve

Mekân›n Eklemlenmesi

Üzerine Notlar

Sad›k Yals›zuçanlar

Do¤u Bat› Aras›nda

Sinema

DO⁄U BATI ve

PORTRELER

Ahmet ‹nam

Polanyi Eti¤ine Düflülmüfl

Birkaç Dipnot

Ümit Meriç Yazan

Bir Avrasya Düflünürü:

Cemil Meriç

KENZ

Patr›c›a Spr›ngborg

‹bn Haldun ve

Yönetimlerin Döngüsü

Her›bert Adam

Yahudi Düflmanl›¤› ve

Zenci Karfl›t› Irkç›l›k

DO

⁄U

NE?

BA

TI N

E?

DO⁄UBA

TI

2

DO

⁄U

NE?

BA

TI N

E?DO⁄UBATI

4.. Bask›

7

ISSN 1303-72420-0

9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 0 0 9

Devlet İlber Ortaylı Devlet’e Nasıl Bakmalı? Mehmet Ali Kılıçbay Devletin Yeniden Yapılanması Etyen Mahçupyan Devlet, Liberalizm ve Kapitalizm Hüseyin Hatemi “Devlet” Ne Demek Oluyor? Coşkun Can Aktan Devlet Niçin Yeniden Yapılandırılmalı? Mümtaz’er Türköne “Derin Devlet”

Devlete Karşı Toplum Kadir Cangızbay Sosyalizm Ölebilir mi? Durmuş Hocaoğlu Düşük Şiddetli Devrim Mehmet Altan II. Cumhuriyet Manifestosunun Tartışmalarına Giriş

Yaşama Alanı Ahmet İnam Yaşama Tektoniği Üstüne Düşünceler Fehmi Baykan Fikir Hürriyetinin Sınırlanmasının Lüzumu Üzerine Nuray Mert Lâiklik Tartışması ve İslâmcılık Yasin Ceylan İrtica Konusuna Felsefî Bir Yaklaşım Ahmet Çiğdem Bilimlerin Krizinin Bir İşareti Olarak “Pratik Felsefe”nin Sonu

Kenz Mihail Bakunin Almanya’da Hegelcilik, Anarşizmin Temeli, Devletçilik ve Marksizm Mestrius Plutark Marcus Antonius Julius Caesar Gallia Savaşları

Doğu ve Batı Halil İnalcık Türkiye ve Avrupa: Dün Bugün Baykan Sezer Doğu- Batı Ayrımı Etyen Mahçupyan Doğu ve Batı: Bir Zihniyet Gerilimi Mehmet Ali Kılıçbay Fakir Akrabanın Talihi Nilüfer Göle Batı-Dışı Modernlik Üzerine Bir İlk Ders Hasan BülentKahraman Kemalizm, Oryantalizm ve Modernite Mustafa Armağan Hayali Doğu’dan Hayali Batı’ya Alev Alatlı “Doğu-Batı” İçi Boş Bir Tasnif Yasin Ceylan Yirminci Yüzyılın Son Çeyreğinde Müslümanların Hıristiyan Dünyası Karşısındaki Tavırları

Batılılaşma Hilmi Yavuz Batılılaşma Değil, Oryantalistleşme Mümtaz’er Türköne Batılılaştıramadıklarımız

Doğu Batı ve Sanat Ahmet Kâmil Gören Doğu’da ve Batı’da İnsanı Betimlemenin Kısa Bir Öyküsü

Turgut Cansever Doğu ve Batı Kültürel İlişkiler Tarihine Bir Bakış

Doğu Batı ve SinemaNezih Erdoğan Yeşilçam’da Beden ve Mekânın Eklemlenmesi Üzerine Notlar Sadık Yalsızuçanlar Doğu Batı Arasında Sinema

Doğu Batı ve Portreler Ahmet İnam Polanyi Etiğine Düşülmüş Birkaç Dipnot Ümit Meriç Yazan Bir Avrasya Düşünürü: Cemil Meriç

Kenz Patricia Springborg İbn Haldun ve Yönetimlerin Döngüsü Heribert Adam Yahudi Düşmanlığı ve Zenci Karşıtı Irkçılık: Nazi Almanyası ve Ayrımcı Güney Afrika

Gericilik Nuray Mert Gericilik Mehmet Ali Kılıçbay Bir “Tarih Okuma Tarzı” Olarak Gericilik Ömer Laçiner Geçersizleşen Ama Yenilenmesi Gereken Bir Koordinat Ahmet İnam Yobaz Yaratan Dünyayı Anlamaya Doğru... Selçuk Akşin Somel “Gericilik”, “İlericilik” ve Aydınlar Mehmet S. Aydın “İrtica”ya İlişkin Bazı Düşünceler İlhami Güler Gericiliğin Gerçek ve Enstrümantal Tabiatı Üzerine Mehmet Bayraktar “Gericilik” İçi Boş Bir Sözcük

(Bir) Devrim / Muhafazakârlık / Demokrasi Halil İnalcık Büyük Bir Devrim: Hilâfetin Kaldırılması ve Lâikleşme Süleyman Seyfi Öğün Türk Muhafazakârlığının Açık İkilemleri Üzerine Ahmet Arslan İslâm, Demokrasi ve Türkiye

Kayran Efkan Bahri Eskin Metafizik ve Gericiliğin Metafiziği Yasin Ceylan İnanç, Bilim ve Felsefe Üçlemine Yeni Bir Yaklaşım

Yaşama Alanı Berrak Burçak II. Abdülhamit Devrinde İslâm ve Batılılaşma Karşısında Kadının Konumu Feryal Tansuğ II. Meşrutiyet Döneminde İslâmcılık ve Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi

Kenz Paul Edward Gottfried Antagonizma Olarak Politika Heikki Saari R. G. Collingwood’un Mutlak Ön-Kabuller Öğretisi

1.Sayı: Devlet

2.Sayı: Doğu Ne Batı Ne?

3.Sayı: Gericilik Nedir?

Page 46: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

44

Kaygı

Doğan Özlem Kaygı ve Tarihsellik Ömer Naci Soykan Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı Kierkegaard ve Hiedegger’de Bir Araştırma Cem Deveci “İsmi İnsan, Kendisi Kaygı Olsun”: Hiedegger’de Kaygının Varlıkbilimsel Değeri Ahmet İnam Kaygı Gülü Açarken Yasin Ceylan Evrenin Belirsizliği Karşısında İnsanın Çaresizliği: Temel Kaygı Seçil Deren Angst ve Ölümlülük Efkan Bahri Eskin Evrenin Endişede Kurulması Mehmet Ali Kılıçbay Uygarlığın Ödülü Olarak Kaygı E. Fuat Keyman Ahlâki Benliğe Geri Dönüş: Globalleşme Etik ve Siyaset İlişkisi

KaygılıkCahit Irmak Dasein İçin Kaygılık

Kaygı(sız)lıkAslı Çırakman Bernard Mandeville: Kaygısız Birey ve Modernitenin Çıkmaz Sokakları

Kaygı ve PsikolojiErol Göka Hümanistik Psikoloji Açısından Kaygı Sorunsalı ve Kendini Gerçekleştirme Kavramı İhsan Dağ Psikolojinin Işığında Kaygı Çağay Dürü Kaygı ve Depresyon: Psikopatolojik Bir Bakış

Tarihçinin GözlemiHalil İnalcık Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı

Kamusal Alan Etyen Mahçupyan Osmanlı’dan Günümüze Parçalı Kamusal Alan ve Siyaset Süleyman Seyfi Öğün Kamusal Hayatın Kültürel Kökleri Üzerine: Sennett, Habermas, Abdülaziz Efendi E. Fuat Keyman Kamusal Alan ve “Cumhuriyetçi Liberalizm”: Türkiye’de Demokrasi Sorunu Ömer Çaha İdeolojik Kamusalın Sivil Kamusala Dönüşümü Ferda Keskin Kamusal Alan ve Yalın Yaşam Cem Deveci Siyasetin Sınırı Olarak Kamusallık: Arendt’in Kant’tan Çıkarsadıkları Efkan Bahri Eskin Kamusal Değişimin Psikopatolojisi Mümtaz’er Türköne Cumhuriyet’in Kamusal Alanı

Sivil Toplum & Vatandaşlık Mahmut Mutman Sivil Toplum Tartışması Ahmet İçduygu Globalleşme, Anayasallık ve Türkiye’de Vatandaşlık Tartışması Halime Karakaş Sivil İtaatsizlik Ne Kadar İtaatsiz?

MekânAhmet İnam Hânemizdeki Sır Kerem Ünüvar Osmanlı’da Bir Kamusal Mekân: Kahvehaneler

KadınHatice Nur Erkızan Aristoteles’te Akılsallığın Kavranımı ve Kadın Songül Demir Kamusal Alanın Belirlenmesinde Ben ve Ötekinin Yeri

KenzJean Pierre Vernat Kent Devlette Birey

6. Sayı: Kaygı

5. Sayı: Kamusal Alan

Etik Harun Tepe Bir Felsefe Dalı Olarak Etik Erdal Cengiz Törebilimde Değer ve Ölçüt Sorunu Şafak Ural Epistemolojik Açıdan Değerler ve Ahlâk Ali Yaşar Sarıbay Politik Teori, Modernite ve Etik Efkan Bahri Eskin Göğün Buharlaşması: Ethica Arslan Topakkaya Kant’ın ‘Ahlâk(iliğ)in Metafiziği’ Adlı Yapıtında Etiğin Temellendirilmesi Yasin Ceylan Din ve Ahlâk Oktay Taftalı Yalanın Fenomenolojisi Mehmet Ali Kılıçbay Economica’nın Dublörü Ethica Ahmet İnam Hâlsiz Kalmış Bir Ahlâkın Cehenneminde: Ahlâkı Hak Saklasın Bir Yârim Var İçinde Fikret Başkaya Bilim, Üniversite ve Etik Üzerine

Kenz

Talip Karakaya Martin Heidegger Düşüncesinde Ölüm Arnold I. Davidson Arkeoloji, Genealoji ve Etik Thomas Nagel Aristoteles’in Eudaimonia Üzerine Düşünceleri Jacques Derrida ile… Kusura Bakmayın Ama Hiçbir Zaman Tam Olarak Öyle Söylemedim!

Cedel

Durmuş Hocaoğlu Descartes Felsefesinde Bir Problem Alanı Olarak Ahlâk Şahin Yenişehirlioğlu Ahlâk Üstüne

4. Sayı: Etik

4

4

4

Page 47: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

45

Söylem Üstüne Söylem

Tülin Akşin Söylem Üstüne Söylem’lere Dair Ferda Keskin Söylem, Arkeoloji ve İktidar Cem Deveci Foucault’nun İktidar Kavramsallaştırmasında Siyasal Boyutun Ayrıştırılmazlığı Orhan Tekelioğlu Moderniteye Sıkışan Özgürlük: Foucault’nun “Kendilik Teknolojileri”ne Bir Bakış E. Fuat Keyman Toplumbilimlerinde Yorumbilgisel Yaklaşım ve Modernite/Sekülerleşme Söylemini Anlamak Mukadder Yakupoğlu Özne ve Söylem Efkan Bahri Eskin Söylemin Aşılması Olarak ‘Ge-Rede’ Ali Utku Söylenemeyeni Söylemek: Tractatus’ta Paradoksal Yapı Yücel Dursun Habermas’ın Söylem Etiki’ne Bakışı Oğuz Adanır Baudrillard Postmodern Bir Düşünür Değildir!

Türkiye Üstüne Söylem

Hasan Bülent Kahraman Türkiye’de Kültürel Söylem Kurguları: Kopuştan Eklemlenmeye ve Geleneksizliğin Geleneği

Seyir

Ahmet İnam Söylem Kafesinde Muhabbet Denen Kuş Etyen Mahçupyan Ölüm Döşeğindeki Entellekt

Kenz

Edward W. Said Michel Foucault 1926-1984 Gilles Deleuze İçkinlik: “Bir Yaşam...” Jean François Lyotard Yönerge

9. Sayı: Söylem Üstüne Söylem

Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi

Hayriye Erbaş Gelişme Yazını ve Geleceği Nur Betül Çelik Söylem Kuramları, Hegemonya Kavramı ve Kemalizm Etyen Mahçupyan Osmanlı Dünyasının Zihnî Temelleri Üzerine Simten Coşar Türk Modernleşmesi: ‘Aklileşme’, ‘Patoloji’, Tıkanma Mustafa Armağan Alternatif Modernliğe ve Modernliğimize Dair Mehmet Ali Kılıçbay Türk Modernleş(eme)mesi Türk Post-Modernleşmesi Mehmet Akif Ersoy Alevî Kimliğinin Gelişimine ve Alevî Sünnî İlişkisine Psikanalitik Bakış Kubilay Aysevener Türkiye Cumhuriyetinin Felsefi Temelleri

Pesendîde

Süleyman Seyfi Öğün Türk Musikisinde Modernleşme Süreçlerinin ya da “Aşk Olmayınca Meşk Olmaz” diye Yazan Bir İktisatçının Düşündürdükleri

Modernite

Veli Urhan Modernizm, Postmodernizm ve Personalizm Luciano Pellicani Modernite ve Totaliteryanizm

KenzYirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi Paris Seyâhatnâmesi

8. Sayı: Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi

Tarihçinin Gözlemi

Halil İnalcık Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Problemi Halil İnalcık Osmanlı Tarihi Üzerinde Kamuoyunu İlgilendiren Bazı Sorular

Akademi ve İktidar

Nur Vergin Bilim Camiası ve Tanınma İsteği Hüsamettin Arslan Bilim, Bilimsel Bilgi ve İktidar Halil Nalçaoğlu Türkiye’nin Yeni Üniversite Düzeni: Kriz ve Kalite Etyen Mahçupyan Kemalizm, Pozitivizm ve İktidar Ayşe İnal Derslikleri Kamusal Tartışmanın Oluştuğu Bir Mekân Olarak Yeniden Düşünmek

Akademisyene Hicviye

Ahmet İnam Akademisyen mi? Ak-Adam-İsyan mı?

Aydınlanma, Sosyal Bilimler ve Modernite

Hasan Bülent Kahraman Modernite, Sosyal Bilimler ve Bir Disiplinlerarasılık Olanağı Olarak Görsellik Mehmet Okyayuz Ernst Bloch’un Gözüyle Alman Aydınlanması Ayşe Kadıoğlu Sosyal Bilimsel Sancılar

7. Sayı: Akademi ve İktidar

4

4

Page 48: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

46

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:3 l SAYI:12 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2000 l ISSN: 1303-7242

12Türk D

üşünce Serüveni: Akadem

idekiler

Türk Düşünce Serüveni:

AkademidekilerAKADEMİDEKİLER KURTULUŞ KAYALI ÖZER ERGENÇ YILMAZ ÖZAKPINAR

HALİL İNALCIK Niyazi Berkes ya da Halil İnalcık Neden Türkiye'de Bir Mümtaz

Ziya Gökalp: Yüzyıla İyimserlikten “Büyük”?

Turhan Yaşadı

Damgasını Vuran Kötümserliğe

DüşünürSürüklenmesine Karşın EROL ÖZVAR

TÜLAY BOZKURT

Düşünsel Tercihinde Mehmet Genç: ŞİMŞEK

COŞKUN ÇAKIR

Belgeden Modele Muzaffer Şerif Başoğlu

Israrlı Bir Entelektüelin

“Devletin Tarihinden PortresiUzanan Bir Portre

Toplumun Tarihine”

Yeni Bir Tarih TAŞKIN TAKIŞ

DURSUN AYAN

Paradigması ve Ömer Değerler Levhasının Sabri F. Ülgener'in Türk

Lütfi BarkanTersine Çevirilişi: Düşünce Kültüründeki

Hilmi Ziya Ülken Yeri

NECATİ ÖNER

Profesör Nusret Hızır ERSİN KALAYCIOĞLU BÜLENT ARI & SELİM

Tarık Zafer Tunaya: ASLANTAŞ

Türkiye'de Modern

Osmanlı'dan Tarihçiliğin Öncüsü:

Cumhuriyet'e Siyasal Fuad Köprülü

Kurumlar ve

Çağdaşlaşma

2

ISSN 1303-72420-0

9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 1 1 5

11

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:3 l SAYI:11 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 2000 l ISSN: 1303-7242

Türk Düşünce Serüveni:

ÂRAFTAKİLER

ÂR

AF

TA

KİL

ERÂRAFTAKİLER NURAY MERT

MUSTAFA ARMAĞAN AHMET İNAM

HASAN BÜLENT İdris Küçükömer ve Cemil Meriç'i Anlamak Hasan Âli Yücel'in

KAHRAMAN “Düzenin Yabancılaşması” için Bir Ön Deneme Gönül Evreninde Geziler

Yitirilmemiş Zamanın AYLİN ÖZMAN

EFKAN BAHRİ ESKİN SADIK GÖKSU

Ardında: Ahmet Hamdi Yeni Sol, Hümizma ve Sosyalist Olamayacak “Sonradan Gören”lerin

Tanpınar ve Muhafazakâr Mehmet Ali Aybar Kadar Postmodern; Anlayamadığı “Önceden

Modernliğin Düşüncesi: Postmodern Olamayacak Gören” Dev: Dr. Hikmet

Estetik Düzlemi Ortodoks Marksizme Kadar Geleneksel; Kıvılcımlı

KURTULUŞ KAYALI Bir Başkaldırıİslamcı Olamayacak

Kemal Tahir Gibi Yerli

Kadar Dünyevi; Dünyevi

ALİ OSMAN GÜNDOĞAN

Bir Entelektüeli Doğru

Olamayacak Kadar

Nurettin Topçu

Anlamanın Yolu Düşünsel

Dürüst: Oğuz Atay

Konumunun Farklılığını BEŞİR AYVAZOĞLU AHMET TURAN ALKAN

Kavramaktan Geçer Doğu-Batı Açmazında Halefi Olmayan Bir Bilim

Peyami SafaAdamı: Erol Güngör

3

Akademidekiler

Halil İnalcık Ziya Gökalp: Yüzyıla Damgasını Vuran Düşünür Coşkun Çakır “Devletin Tarihinden Toplumun Tarihine” Yeni Bir Tarih Paradigması ve Ömer Lütfi Barkan Necati Öner Profesör Nusret Hızır Kurtuluş Kayalı Niyazi Berkes ya da İyimserlikten Kötümserliğe Sürüklenmesine Karşın Düşünsel Tercihinde Israrlı Bir Entelektüelin Portresi Taşkın Takış Değerler Levhasının Tersine Çevrilişi: Hilmi Ziya Ülken

Ersin Kalaycıoğlu Tarık Zafer Tunaya: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Siyasal Kurumlar ve Çağdaşlaşma Özer Ergenç Halil İnalcık Neden “Büyük”? Erol Özvar Mehmet Genç: Belgeden Modele Uzanan Bir Portre Dursun Ayan Sabri F. Ülgener’in Türk Düşünce Kültüründeki Yeri Bülent Arı & Selim Aslantaş Türkiye’de Modern Tarihçiliğin Öncüsü Fuad Köprülü Yılmaz Özakpınar Türkiye’de Bir Mümtaz Turhan Yaşadı Tülay Bozkurt Şimşek Muzaffer Şerif Başoğlu

12. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Akademidekiler

Âraftakiler

Hasan Bülent Kahraman Yitirilmemiş Zamanın Ardında: Ahmet Hamdi Tanpınar ve Muhafazakâr Modernliğin Estetik Düzlemi Kurtuluş Kayalı Kemal Tahir Gibi Yerli Bir Entelektüeli Doğru Anlamanın Yolu Düşünsel Konumunun Farklılığını Kavramaktan Geçer Nuray Mert İdris Küçükömer ve “Düzenin Yabancılaşması” Aylin Özman Yeni Sol, Hümanizma ve Mehmet Ali Aybar Düşüncesi: Ortodoks Marksizme Bir Başkaldırı Ali Osman Gündoğan Nurettin Topçu Beşir Ayvazoğlu Doğu-Batı Açmazında Peyami Safa

Mustafa Armağan Cemil Meriç’i Anlamak İçin Bir Ön Deneme Efkan Bahri Eskin Sosyalist Olamayacak Kadar Postmodern, Postmodern Olamayacak Kadar Geleneksel, İslâmcı Olamayacak Kadar Dünyevi. Dünyevi Olamayacak Kadar Dürüst: Oğuz Atay Ahmet Turan Alkan Halefi Olmayan Bir İlim Adamı: Erol Güngör Ahmet İnam Hasan Âli Yücel’in Gönül Evreninde Geziler Sadık Göksu Sonradan Görenlerin Anlayamadığı, “Önceden Gören” Dev: Dr. Hikmet Kıvılcımlı

11. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Âraftakiler

Binyılın Muhasebesi

Alev Alatlı “İkinci Aydınlanma Çağı” Etyen Mahçupyan Modern Bireyin ve Bölünmüş Aklın Binyılı Ahmet İnam Binyıllık Hüzün: İnsanın Düşünme Serüveni Üstüne Bir Yorum E. Fuat Keyman Modernite Sorunsalı ve 21. Yüzyıla Girerken Türkiye Halil İnalcık İkinci Bin’de Türkler İlhan Tekeli & Selim İlkin Küreselleşme Ulus-Devlet Etkileşimi Bağlamında AB-Türkiye İlişkilerinin Yorumlanması Hayriye Erbaş Küçük Sevimli Dünya: Küreselleşme ve Bazı Yanılgılar

Yasin Ceylan Yeni Yüzyılda Müslüman Olmak Mehmet Okyayuz Postmodernizm: Modernitenin Öteki Yüzü Erdal Cengiz İki Bin Beş Yüz Yıllık Düş: Hümanizm Oktay Taftalı Zaman, Tarih ve Varoluş İlişkisi Üzerine Mukadder Yakupoğlu Binlerce Yıllık Serüvenin Boşluğundan Duyulan Hoşnutsuzluk

KenzJean Baudrillard Binyılın Sonu ya da Gerisayım

Nostalji (Ortaçağ Aydınlığı)Arthur Koestler Uyurgezerler

10. Sayı: Binyılın Muhasebesi

Page 49: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

47

Popüler Kültür

Erol Mutlu Popüler Kültürü Eleştirmek Gülriz Büken Amerikan Popüler Kültürünün Türkiye’de Yayılışına Karşı Tepkisel Düşünceler Edibe Sözen Popüler Kültür Retoriği: Sahiplik İçinde Yokluk, Rağbette Olma ve Sağduyu Bilgisi İrfan Erdoğan Popüler Kültürde Gasp ve Popülerin Gayri Meşruluğu

Popüler Kültür Araştırmaları

Aslı Yazıcı Yakın Sınırda Yapılan Bir Çeviri Girişimi: Popüler Kültür Nezih Erdoğan Üç Seyirci: Popüler Eğlence Biçimlerinin Alımlanması Üzerine Notlar

Nuran Erol Kültürel Bir Kimlik Olarak Delikanlılığın Yükselişi Alev Çınar Cartel’in Rap’i, Melezlik ve Milliyetçiliğin Sarsılan Sınırları Serpil Aygün Cengiz Kimlik İnşasında Kâğıt Kentlerin Kâğıt Mezarlıkları Betül Karagöz Hiçlik İçinde Yokluğu Aramak Popüler Olabilir mi? Sabri Büyükdüvenci Modern ve Postmodern ‘Aşk’ İkilemi Süheyla Kırca Medya Ürünlerinin Küresel Yayılımı, Yerelleştirilmesi: Ulusaşırı Kimliklerin Yaratılması

Kenz

Douglas Kellner Popüler Kültür ve Postmodern Kimliklerin İnşası Raymond Williams Teknoloji ve Toplum

15. Sayı: Popüler Kültür

Bir Kıta: AvrupaHasan Bülent Kahraman Avrupa: Türk Modernleşmesinin Xanadu’su: Türk Modernleşmesi Kurucu İradesinde Yeni Bir Bakış Denemesi Aslı Çırakman Avrupa Fikrinden Avrupa Merkezciliğe Betül Çotuksöken Avrupa: Öznenin Doğum Yeri Recep Boztemur Avrupa’nın Uzun Ondokuzuncu Yüzyılı Serdar Taşçı İktidar ve Söylem: Kapitalizm ve Avrupa Murat Belge Ortaçağ Ali Akay Ortaçağ’dan Çıkarken Kadın ve Yeni Çağ Dante’si Mehmet Ali Kılıçbay Tarihsizliğin Marjından Marjinalleştiren Tarih Alanına: Avrupa’nın Kendini ve Dünyayı İnşa Etmesi Oğuz Adanır Occidentalisme! Ahmet Ulvi Türkbağ Doğu’nun Akşamından Batı’nın Şafağına: Modern Avrupa’yı Yaratan Anlayışın Doğuşu Vehbi Hacıkadiroğlu Toplumlar Arasındaki Ayrımlar Üzerine

Osmanlı –Avrupa: Bir TarihçeHalil İnalcık Avrupa Devletler Sistemi, Fransa ve Osmanlı: Avrupa’da “Geleneksel Dostumuz” Fransa Tarihine Ait Bir Olay

Bir Rüya: Avrupa BirliğiKürşat Ertuğrul AB ve Avrupalılık Ali L. Karaosmanoğlu Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği Açısından Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri Ömer Naci Soykan Deus Sive Logica: Wittgenstein’ın Tanrı Anlayışı Üstüne Ali Utku Yazı Oyunundaki Ölü Adam Yazarın Ölümü ve Foucaultcu Retorik Immanuel Kant Bütün Felsefî Teodise Denemelerinin Başarısızlığı Üzerine

Türkiye – Avrupa: Bir İkilemDilek Barlas Akdeniz’de Hasmane Dostlar: İki Dünya Savaşı Arasında Türkiye ve İtalya Hüner Tuncer 19. Yüzyılda Osmanlı-Avrupa İlişkileri

14. Sayı: Avrupa

Hukuk ve Adalet ÜstüneDoğan Özlem Hukuk Devletini Sosyal Devlet İçinde Düşünmek Mithat Sancar Şiddet, Şiddet Tekeli ve Demokratik Hukuk Devleti Mustafa Erdoğan “Hikmet-i Hükümet”ten Hukuk Devletine Yol Var mı? Ahmet İnsel Kimlikler ve Devletin Hukuku Zühtü Arslan Devletin Hukuku, Hukuk Devleti ve Özgürlük Sarkacı Ömer Çaha İdeoloji İle Hukuk Arasında Devlet

Hukukun ÜstünlüğüKadir Cangızbay Bir Kavram Olarak ‘İnsan Hakkı’ E. Fuat Keyman Devlet Bekası-Hukukun Üstünlüğü Karşıtlığı: Türkiye’de Devlet Sorunu ve Demokratikleşme Olasılığı Etyen Mahçupyan Hukukun Üstünlüğü ve Entelektüel

Hukukun SeyriHalil İnalcık Türk Tarihinde Türe ve Yasa Geleneği

Adalet ÜstüneElif Çırakman Levinas’ta Öteki ve Adalet: Eleştirel Bir Not Ahmet Ulvi Türkbağ Postmodernite ve Hukuk İdealleri: Adalet, Hukuk Devleti Hayriye Erbaş Küreselleşme ve Ulus-Devletin ‘Aşınımı’ Sürecinde Toplumsal Eşitlik/Adalet Hayrettin Ökçesiz Hukuk ve Adalet Üstüne Duygular Mehmet Küçük Gerilik Bilincinin Doğuşu Olarak Osmanlı-Türk Modernleştirilmesi

13. Sayı: Hukuk ve Adalet Üstüne

2

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL: 4 l SAYI:14 l ŞUBAT, MART, NİSAN 2001 l ISSN: 1303-7242

BİR KITA: AVRUPA ALİ AKAY OSMANLI-AVRUPA: Alİ UTKU

HASAN BÜLENT Orta Çağdan Çıkarken BİR TARİHÇEYazı Oyunundaki Ölü

KAHRAMAN

HALİL İNALCIK

Kadın ve Yeni Çağ

Adam: Yazarın Ölümü

Avrupa: Türk

Avrupa Devletler

Dante'si

ve Foucaultcu Retorik

Modernleşmesinin

Sistemi: Fransa ve

MEHMET ALİ

IMMANUEL KANT

Xanadu'su:

Osmanlı

KILIÇBAY

Bütün Felsefi Teodise

Türk Modernleşmesi Tarihsizliğin Marjından BİR RÜYA: AVRUPA Denemelerinin

Kurucu İradesinde Yeni BİRLİĞİ

Marjinalleştiren Tarih

Başarısızlığı Üzerine

Bir Bakış Denemesi Alanına: Avrupa'nın KÜRŞAT ERTUĞRUL TÜRKİYE-AVRUPA:

ASLI ÇIRAKMAN Kendini ve Dünyayı İnşa AB ve Avrupalılık BİR İKİLEM

Avrupa Fikrinden Etmesi

DİLEK BARLAS

Avrupa MerkezciliğeALİ L. Akdeniz'de Hasmane

OĞUZ ADANIR KARAOSMANOĞLU

BETÜL ÇOTUKSÖKEN Occidentalisme!

Dostlar: İki Dünya

Avrupa Güvenlik ve

Avrupa: Öznenin

Savaşı Arasında Türkiye

Savunma Kimliği

AHMET ULVİ

Doğum Yeri

ve İtalya

Açısından Türkiye-AB

TÜRKBAĞ İlişkileri

RECEP BOZTEMUR Doğu'nun Akşamından

HÜNER TUNCER

Avrupa'nın Uzun On Batı'nın Şafağına:

19. Yüzyılda Osmanlı-

ÜÇLEME

Dokuzuncu Yüzyılı Modern Avrupa'yı

Avrupa İlişkileri

ÖMER NACİ SOYKAN

Yaratan Anlayışın Deus Sive Logica:

SERDAR TAŞÇI Doğuşu Wittgenstein'ın Tanrı

İktidar ve Söylem:Anlayışı Üstüne

Kapitalizm ve Avrupa VEHBİ

HACIKADİROĞLU

MURAT BELGE Toplumlar Arasındaki

Orta Çağ Ayrımlar Üzerine

Avrupa

14

Avrupa

HUKUK ve ADALET

ÜSTÜNE

13

HU

KU

K ve A

DA

LET ÜSTÜ

NE

ZÜHTÜ ARSLANETYEN MAHÇUPYAN HAYRİYE ERBAŞ

HUKUK DEVLETİ Devletin Hukuku, Hukuk Hukuk Devleti ve

Küreselleşme ve Ulus-

ÜSTÜNE Devleti ve Özgürlük EntelektüelDevletin “Aşınımı”

DOĞAN ÖZLEM Sarkacı

Sürecinde Toplumsal

Hukuk Devletini Sosyal HUKUKUN SEYRİ Eşitlik/Adalet

Devlet İçinde Düşünmek ÖMER ÇAHA HALİL İNALCIK

İdeoloji ile Hukuk

HAYRETTİN ÖKÇESİZ

Türk Tarihinde Türe ve

MİTHAT SANCAR Arasında Devlet

Hukuk ve Adalet Üstüne

Yasa Geleneği

Şiddet, Şiddet Tekeli ve

Duygular

Demokratik Hukuk HUKUKUN ADALET ÜSTÜNE

Devleti

KENZ

ÜSTÜNLÜĞÜ ELİF ÇIRAKMAN MEHMET KÜÇÜK

MUSTAFA ERDOĞAN KADİR CANGIZBAY Levinas'ta Öteki ve Gerilik Bilincinin Doğuşu

“Hikmet-i Hükümet”ten Bir Kavram Olarak “İnsan Adalet: Eleştirel Bir Not Olarak Osmanlı-Türk

Hukuk Devletine Yol Var Hakkı” AHMET ULVİ TÜRKBAĞ Modernleştirilmesi

Mı? E. FUAT KEYMAN Postmodernite ve Hukuk

AHMET İNSELDevlet BekasıHukukun İdealleri: Adalet, Hukuk

Kimlikler ve Devletin Üstünlüğü Karşıtlığı: Devleti

HukukuTürkiye'de Devlet Sorunu

ve Demokratikleşme

Olasılığı

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:4 l SAYI:13 l KASIM, ARALIK 2000, OCAK 2001 l ISSN: 1303-7242

Page 50: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

48

KüreselleşmeUğur Kömeçoğlu Küreselleşme, Modernleşme ve Modernlik E. Fuat Keyman Kapitalizm-Oryantalizm Ekseninde Küreselleşmeyi Anlamak: 11 Eylül, Modernite ve Kalkınma Sorunsalı

Küreselleşme ve Kültür Hatice Nur Erkızan Küreselleşmenin Tarihsel ve Düşünsel Temelleri Üzerine Halil İnalcık Kültür Etkileşimi, Küreselleşme Nurgün Oktik Globalleşme ve Yüksek Öğrenim Mehmet Ali Kılıçbay Kültür Çoğunluğu Sona Ererken Yasin Ceylan Global Etik Nalan Yetim Küresel Üretim Yapılanmasına Kültürel Yanıtlar: Ulusal-Yerel?

Küreselleşme ve EkonomiHaluk Tözüm Küreselleşme: Gerçek mi? Seçenek mi? Hayri Kozanoğlu Küreselleşme ve Uluslarüstü Sermaye

Sınıfı Hayriye Erbaş Küresel Kriz ve Marjinalleşme Sürecinde Göç ve Göçmenler Cem Somel Azgelişmişlik Perspektifinden Küreselleşme Durmuş Özdemir Küreselleşme, Ekonomik Büyüme ve Çokuluslu Şirketler

Küreselleşme ve Türk EkonomisiZeynep Bilge Yıldırım Türk Lirası Öldü mü? Sübidey Togan Avrupa Entegrasyonu ve Türkiye AB İlişkileri Ali Kantur Küreselleşme ve Türkiye’de Kriz

Küreselleşme ve HukukAhmet Ulvi Türkbağ Pasta Tarifleri Üzerine Bir İnceleme: Küreselleşme ve Adalet

Küreselleşme ve MedyaGüliz Uluç Medya Yapılarının Küreselleşmesi

18. Sayı: Küreselleşme

3

TarihHalil İnalcık Osmanlı Para ve Ekonomi Tarihine Toplu Bir Bakış Şevket Pamuk Bağımlılık ve Büyüme: Küreselleşme Çağında Osmanlı Ekonomisi Bülent Arı Osmanlı Maliyesinin İflası ve 1854 İstikrazı Canay Şahin Yeni Bir Çalışma Işığında Osmanlı’da Dış Borçlanma ve Mali İflas Üzerine S. Akşin Somel Osmanlı Son Döneminde Eğitim Yatırımları ve Vergilendirme Meselesi Orhan Güvenen Türkiye Ekonomisi ve Zaman Dinamiğinde Sosyal Sermaye Eksikliği

EkonomiFeridun Yılmaz İktisatta “Politik”in Doğası Bhikhu Parekh Üstün İnsanlar: Mill’den Rawls’a Liberalizmin Dar Görüşlülüğü Nurgün Oktik Immanuael Wallerstein; Tarihsel Kapitalizmin Analizi ve Dünya Sistemi John Friedmann Yoksulluğu Yeniden Düşünmek: Yetkilendirme ve Yurttaşlık Hakları Selim Somçağ Küreselleşmenin Ekonomik Anlamı

Ekonomi, Türkiye ve Kriz

Merih Celasun Gelişen Ekonomilerin Dış Kaynak Kullanımı, Finansal Krizler ve Türkiye Örneği, 2001 Faruk Selçuk “Alacakaranlık Kuşağı” Erinç Yeldan Türkiye Ekonomisi’nde 2000-2001 Krizinin Yapısal Kaynakları Üzerine Süleyman Demirel Cumhuriyet ve Türkiye Kalkınması Emre Alper Finansal Küreselleşme, Demokrasi Açığı ve Yükselen Piyasalarda Yaşanan Sürekli Krizler: Sermaye Hareketlerinin Liberalleşmesi Sonrasında Türkiye Deneyimi Serdar Sayan Demografik Gelişmeler ve Türkiye Ekonomisi Işın Çelebi Güvensizlik Ortamı-Bekleyişler Kriz ve Çözüm Merih Celasun Ekonomide Uzun Dönemli Büyüme Enflasyon Süreci ve IMF Destekli Program

17. Sayı: Ekonomi

17

EKONOMİ VE TARİH ORHAN GÜVENEN SELİM SOMÇAĞ EMRE ALPER &

Türkiye Ekonomisi ve Zaman Küreselleşmenin Ekonomik ZİYA ÖNİŞ

HALİL İNALCIK Dinamiğinde Sosyal Sermaye AnlamıFinansal Küreselleşme,

Osmanlı Para ve Ekonomi Eksikliği

Demokrasi Açığı ve Yükselen

Tarihine Toplu Bir Bakış

EKONOMİ, TÜRKİYE VE Piyasalarda Yaşanan Sürekli

EKONOMİKRİZ

Krizler:

ŞEVKET PAMUK

Bağımlılık ve Büyüme: FERİDUN YILMAZ MERİH CELASUN SERDAR SAYAN

Küreselleşme Çağında İktisatta “Politik”in Doğası Gelişen Ekonomilerin Dış Demografik Gelişmeler ve

Osmanlı Ekonomisi

Kaynak Kullanımı, Finansal

BHIKHU PAREKH Mill'den

Türkiye Ekonomisi

Krizler ve Türkiye Örneği,

BÜLENT ARI Rawls'a Liberalizmin Dar 2001

Osmanlı Maliyesinin İflası Görüşlülüğü

IŞIN ÇELEBİ

FARUK SELÇUK Güvensizlik Ortamı -

CANAY ŞAHİN NURGÜN OKTİK & “Alacakaranlık Kuşağı” Bekleyişler, Kriz ve Çözüm

Yeni Bir Çalışma Işığında FÜSUN KÖKALAN

Osmanlı'da Dış Borçlanma ve Immanuel Wallerstein; ERİNÇ YELDAN

Mâli İflâs ÜzerineTarihsel Kapitalizmin Analizi Türkiye Ekonomisinde 2000-

ve Dünya Sistemi2001 Krizinin Yapısal

SELÇUK AKŞİN SOMEL Kaynakları Üzerine

Bir Mâli Sorun Olarak JOHN FRIEDMANN

Osmanlı Son Döneminde Yoksulluğu Yeniden SÜLEYMAN DEMİREL

Eğitim Yatırımları ve Düşünmek: Yetkilendirme ve Cumhuriyet ve Türkiye

Vergilendirme Meselesi Yurttaşlık HaklarıKalkınması

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:4 l SAYI:17 l KASIM, ARALIK, OCAK 2001-02 l ISSN: 1303-7242

EKONOMİ

EK

ON

OM

İ

3

Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları

E. Fuat Keyman Şerif Mardin, Toplumsal Kuram ve Türk Modernitesini Anlamak Ayşe Azman Tarihselciliğe Karşı Ampirizm ve Mübeccel B. Kıray Ferhat Kentel Murat Belge; Özne ve Aydın Aylin Özman & Simten Coşar Siyasal Tahayyülde Devletin Belirleyiciliği Metin Heper Çalışmaları Üzerine Bir İnceleme Bülent Arı “Dairenin Dışındakiler”i Araştıran Tarihçi: Ahmet Yaşar Ocak Süleyman Seyfi Öğün Türk Tarihçiliğinin Şehirli Yüzü: İlber Ortaylı Mustafa Günay Doğan Özlem’in Felsefe ve Bilim Anlayışı

Betül Karagöz Küreselleşen Türkiye’de Evrensel Değer: İsmail Tunalı Sezgin Kızılçelik Batı Düşün Kalıplarının Dışında, “Takım Anlayışı”ndan Hareket Edenlerin Karşısında Bir Yerli, Yerli Olduğu Kadar Evrensel Bir Sosyolog: Baykan Sezer Ahmet İçduygu Türk Modernleşmesi İçinde Bir “Rönesans” İnsanı ve(ya) “Tecessüskâr” Bir Bilim İnsanı: Nermin Abadan-Unat H. Bayram Kaçmazoğlu Bir Halk Adamı Olarak Aydının Portresi: İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu Dursun Ayan Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı

KenzHalil İnalcık Bilimler Akademisi Tarihte ve Türkiye’de

16. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları

16

GEÇ AYDINLANMANIN BÜLENT ARI & SEZGİN KIZILÇELİK H. BAYRAM

ERKEN AYDINLARI SELİM ASLANTAŞ Batı Düşün Kalıplarının KAÇMAZOĞLU

“Dairenin Dışındakiler”i Dışında, “Takım Bir Halk Adamı Olarak

E. FUAT KEYMAN Araştıran Tarihçi: Anlayışı”ndan Hareket Aydının Portresi:

Şerif Mardin, Toplumsal Ahmet Yaşar Ocak Edenlerin Karşısında Bir İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu

Kuram ve Türk

Yerli, Yerli Olduğu Kadar

Modernitesini Anlamak SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN DURSUN AYAN

Evrensel Bir Sosyolog:

Türk Tarihçiliğinin Şehirli

Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı

Baykan Sezer

AYŞE AZMAN Yüzü: İlber Ortaylı

Tarihselciliğe Karşı

KENZ

AHMET İÇDUYGU

Ampirizm ve MUSTAFA GÜNAY Türk Modernleşmesi İçinde HALİL İNALCIK

Mübeccel B. Kıray Doğan Özlem'in Felsefe ve Bir “Rönesans” İnsanı Bilimler Akademisi: Tarihte

Bilim Anlayışı ve(ya) “Tecessüskâr” Bir

FERHAT KENTEL

ve Türkiye'de

Bilim İnsanı:

Murat Belge; Özne ve Aydın BETÜL KARAGÖZ Nermin Abadan Unat

Küreselleşen Türkiye'de

AYLİN ÖZMAN & Evrensel Değer:

SİMTEN COŞAR İsmail Tunalı

Siyasal Tahayyülde Devletin

Belirleyiciliği: Metin Heper

Çalışmaları Üzerine Bir

İnceleme

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:4 l SAYI:16 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2001 l ISSN: 1303-7242

Türk Düşünce Serüveni:

GEÇ AYDINLANMANIN

ERKEN AYDINLARI

GE

Ç A

YD

INL

AN

MA

NIN

ER

KE

N A

YD

INL

AR

I

Page 51: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

49

Oryantalizm ve 11 EylülE. Fuat Keyman Globalleşme, Oryantalizm ve Öteki Sorunu: 11 Eylül Sonrası Dünya ve Adalet Uğur Kömeçoğlu Oryantalizm, Belirsizlik, Tahayyül, 11 Eylül Seyla Benhabib Kutsal Olmayan Savaşlar Seyla Benhabib ile Söyleşi Zühtü Arslan 11 Eylül’ün ‘Öteki’ Yüzü: Leviathan’ın Dönüşü

Medeniyetler ÇatışmasıRichard L. Rubestein Yirmi Birinci Yüzyılda Din

Oryantalizm ve Edward Said – IIMahmut Mutman Şarkiyatçılık: Kuramsal Bir Not Nilgün Tutal Edward Said’in Oryantalizmi Nasıl Okunuyor? Ali Kemal Yıldırım Edward Said’in Şarkiyatçılık Düşüncesine Eleştirel Bir Bakış

PortreCelal Türel Ralph Waldo Emerson’un Oryantalizmi

Kenz

David Ray Papke Joseph Conrad’ın “Karanlığın Yüreği”: Edebi Bir Emperyalizm Eleştirisi

Doğu’dan

C. Madeline Zilfi Bir Müderrisin Günlüğü: Osmanlı Biyografi Çalışmaları için Yeni Bir Kaynak

Batı’danAslı Yazıcı Yakın Batı Düşüncesinde Koleksiyon Zamanı

Sayı 20/II: Oryantalizm - II

20

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL: 4 l SAYI:20 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM-2 2002 l ISSN: 1303-7242

ORYANTALİZM VE MEDENİYETLER PORTREBATI'DAN

11 EYLÜLÇATIŞMASI CELAL TÜRER

ASLI YAZICI YAKIN

E. FUAT KEYMAN RICHARD L. Ralph Waldo Emerson'un Batı Düşüncesinde

Globalleşme, RUBENSTEIN

OryantalizmiKoleksiyon Zamanı

Oryantalizm ve Yirmibirinci Yüzyılda Din EDEBİ BİR GEZİ KENZ

Öteki Sorunu: ORYANTALİZM VE

11 Eylül Sonrası

DAVID RAY PAPKE ALİ UTKU

EDWARD SAID-II

Dünya ve Adalet

Joseph Conrad'ın Edward Said,

MAHMUT MUTMAN “Karanlığı Yüreği”: Oryantalizm ve

UĞUR KÖMEÇOĞLU Şarkiyatçılık: Edebi Bir Emperyalizm Postyapısalcı/Postmodern

Oryantalizm, Belirsizlik, Kuramsal Bir Not Eleştirisi Başvurunun

Tahayyül, 11 Eylül

Düşündürdükleri

NİLGÜN TUTAL DOĞU'DAN

SEYLA BENHABİB Edward Said'in

Kutsal Olmayan SavaşlarC. MADELINE ZILFI

Oryantalizmi Nasıl

Seyla Benhabib ile

Bir Müderrisin Günlüğü:

Okunuyor?

Söyleşi

Osmanlı Biyografi

ALİ KEMAL YILDIRIM Çalışmaları İçin Yeni Bir

ZÜHTÜ ARSLAN Edward Said'in Kaynak

11 Eylül'ün 'Öteki' Yüzü: Şarkiyatçılık Düşüncesine

Leviathan'ın Dönüşü Eleştirel Bir Bakış

2

ISSN 1303-72420-0

9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 2 0 7

Oryantalizmin Temelleri

Halil İnalcık Hermenötik, Oryantalizm, Türkoloji Mustafa Soykut Tarihi Perspektiften İtalyan Şarkiyatçıları ve Türkologları İsmail Hakkı Kadı Hollanda Şarkiyat Araştırmaları Şerif Mardin Oryantalizmin Hasıraltı Ettikleri Oliver Konty Üçgenin Tabanını Yok Sayan Pythagoras: Oryantalizm ve Ataerkillik Üzerine

Oryantalizm ve MarksizmRecep Boztemur Marx, Doğu Sorunu ve Oryantalizm

Oryantalizm ve KemalizmHasan Bülent Kahraman İçselleştirilmiş, Açık ve Gizli Oryantalizm ve Kemalizm

Oryantalizm ve Edward SaidAslı Çırakman Oryantalizmin Varsayımsal Temelleri: Fikri Sabit İmgelem ve Düşünce Tarihi Ahmet Ulvi Türkbağ Şark’a Dair: Milâdın 24. yılında Şarkiyatçılık B. Babür Tuna Şarkiyatçılığı Anlamak Edward Said’in “Şarkiyatçılık”ı Üzerine Notlar

KenzMehmet İpşirli “Her Medeniyetin Bir Ansiklopedisi Vardır”

Sayı: 20/I: Oryantalizm - I

3

“Kusursuz Cinayet”Jean Baudrillard İllüzyon, Yitirilen İllüzyon ve Estetik

Modernizm & PostmodernizmNesrin Kale Modernizmden Postmodernist Söylemlere Doğru Zygmunt Bauman Modernite, Postmodernite ve Etik

YapısalcılıkAli Akay Yapısalcılık-Sonrasına Yeniden Bir Bakış

HermeneutikMustafa Günay Düşünce ve Kültür Tarihinde Hermeneutik Gelenek

Ütopya & HeterotopyaKrishan Kumar Sosyalizmin Sonu mu? Ütopyanın Sonu mu? Tarihin Sonu mu? Halil Nalçaoğlu Heterotopya, Koloni ve Öteki Mekânlar: Michel Foucault’nun Kısa Bir Metni Üzerine Düşünceler

DilbilimRecep Alpyağıl Dil Oyunlarından Dilin Yapıbozumuna

FeminizmDilek İmançer Feminizm ve Yeni Yönelimler

Siyasal Toplumsal DönüşümBehçet Güleryüz Devlet ya da Disiplin Vehbi Bayhan Risk Toplumu Terry Eagleton Beş Çeşit Aynılık ve Farklılık

KenzCelal Türer Whitehead’ın Yapısalcı Postmodernizmi Aziz Fevzi Zambak Wittgenstein Felsefesi Felsefeye ve Sosyal Bilimlere Nasıl Yeni Açılımlar Getirebilir? Kurtuluş Kayalı Türk İş’li Sosyolog Kardeşim...

19. Sayı: Yeni Düşünce Hareketleri

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

DO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:6 | SAYI:19 | MAYIS, HAZ‹RAN, TEMMUZ-2002 | ISSN: 1303-7242

KUSURSUZ C‹NAYET

Jean Baudr›llard

‹llüzyon, Yitirilen

‹llüzyon ve Estetik

MODERN‹ZM &

POSTMODERN‹ZM

Nesrin KaleModernizmden

Postmodernist

Söylemlere Do¤ru

Zygmunt Bauman

Modernite,

Postmodernite ve Etik

YAPISALCILIK

Ali Akay Yap›salc›l›k-Sonras›na

Yeniden Bir Bak›fl

HERMENEUT‹K

Mustafa Günay

Düflünce ve

Kültür Tarihinde

Hermeneutik Gelenek

ÜTOPYA &

HETEROTOPYA

Kr›shan Kumar

Sosyalizmin Sonu mu?

Ütopyan›n Sonu mu?

Tarihin Sonu mu?

Halil Nalçao¤lu

Heterotopya, Koloni ve

Öteki Mekânlar:

M›chel Foucault’nun

K›sa Bir Metni Üzerine

Düflünceler

D‹LB‹L‹M

Recep Alpya¤›l

Dil Oyunlar›ndan Dilin

Yap›bozumuna: Derr›da’y›

W›ttgenste›n’a Ek-lemek

ya da W›ttgenste›n’dan

Hareketle Derr›da’n›n

‹z-ini Sürmek

FEM‹N‹ZM

Dilek ‹mançer

Feminizm ve

Yeni Yönelimler

S‹YASAL-TOPLUMSAL

DÖNÜfiÜM

Behçet Güleryüz

Devlet ya da Disiplin

Vehbi Bayhan

Risk Toplumu

Terry EagletonBefl Çeflit Ayn›l›k ve Farkl›l›k

KENZCelal TürerWhitehead’in Yap›salc›

Postmodernizmi

Aziz Fevzi Zambak

W›ttgenste›n Felsefesi

Felsefeye ve Sosyal

Bilimlere Nas›l Yeni

Aç›l›mlar Getirebilir?

Kurtulufl Kayal›

Türk-‹fl’li Sosyolog

Kardeflim...

DO⁄UBATI

19

YE

N‹D

ÜfiÜ

NC

EH

AR

EK

ET

LER

‹DO⁄UBATI

Dünya Neyi Tart›fl›yor?-2

Yeni DüflünceHareketleri

2.Bask›

Page 52: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

50

Tarihsel Arka PlanArus Yumul Âraf’ta Kalanlar Oğuz Adanır Kültür ile ZihniyetKamusal AlanUğur Kömeçoğlu Örtünme Pratiği ve Toplumsal Cinsiyete İlişkin Mekânsal Bir Etnografi Hatice Kurtuluş Mekânda Billurlaşan Kentsel KimliklerSiyaset BilimiSimten Coşar & Aylin Özman Siyaset, Demokrasi ve Kimlik-Fark-Tanıma Politikaları E. Fuat Keyman Türkiye’de “Lâiklik Sorunu”nu Düşünmek: Modernite, Sekülerleşme, Demokratikleşme Turgay Uzun Ulus, Milliyetçilik ve Kimlik Üzerine Bir Değerlendirme Mehmet Ali Kılıçbay Kimlikler OkyanusuAvrupa ve Avrupa BirliğiNilgün Tutal Doğu ve Amerika Arasında Avrupa Ali L. Karaosmanoğlu Transatlantik Çatlağı: Değişen Kimlikler Hüsamettin İnaç Avrupa Birliği Entegrasyonu Sürecinde Türkiye’nin Kimlik Problemleri

HukukAhmet Ulvi Türkbağ Kimlik, Hukuk ve Adalet Sorunu

AkademiBelkıs Ayhan Tarhan İki Câmi Arasında Beynamaz: ‘Türk’ Akademisyeni Örneğinden Yola Çıkararak ‘Kimlik’ Hakkında Notlar

MedyaDilek İmançer Çağdaş Kimliğin Yapılanma Süreci ve Televizyon

SanatPınar Bingöl Varlığını Yaratarak İfade Eden İnsan: “Sanatçı”

… Ve SinemaBülent Diken & Caersten B. Laustsen & Türkay Nefes Postmodern Şiddet–Network Toplumunda Dövüş Kulübü

23. Sayı: Kimlikler

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL: 6 l SAYI: 23 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 2003 l ISSN: 1303-7242

KİMLİKLER

23

KİM

LİK

LE

R

Ali L. Karaosmanoğlu

TARİHSEL ARKA PLAN SİYASET BİLİMİ

MEDYA

Simten Coşar-Aylin Özman T r a n s atlantik Çatlağı: Dilek İmançer

Arus Yumul Siyaset, Demokrasi ve Değişen KimliklerÇağdaş Kimliğin

Ârafta Kalanlar Kimlik-Fark-Tanıma

Yapılanma Süreci ve

Hüsamettin İnaç

Oğuz Adanır Politikaları

Televizyon

Avrupa Birliği

Kültür ile Zihniyet E. Fuat Keyman E n t e g r asyonu Sürecinde SANAT

Türkiye'de “Lâiklik Türkiye'nin Kimlik Pınar Bingöl

KAMUSAL ALAN Sorunu”nu Düşünmek: P r o b l e m l e r i

Varlığını Yaratarak İfade

Uğur Kömeçoğlu Modernite, Sekülerleşme,

Eden İnsan: “Sanatçı”

Örtünme Pratiği ve

HUKUK

Demokratikleşme

Toplumsal Cinsiyete

Ahmet Ulvi Türkbağ ...VE SİNEMA

Turgay Uzun Kimlik, Hukuk ve Adalet

İlişkin Mekânsal Bir

Bülent Diken & Carsten B.

Ulus, Milliyetçilik ve

Laustsen & Türkay Nefes

Etnografi

Sorunu

Kimlik Üzerine Bir

Postmodern Şiddet-

Hatice Kurtuluş

AKADEMİ

Değerlendirme

Network Toplumunda

Mekânda Billurlaşan

Belkıs Ayhan Tarhan Dövüş Kulübü

Mehmet Ali Kılıçbay

Kentsel Kimlikler:

İki Cami Arasında

Kimlikler Okyanusu

İstanbul'da Yeni Sınıfsal

Beynamaz:

Kimlikler ve Mekânsal

“Türk” Akademisyeni

AVRUPA VE AVRUPA

Ayrışmanın Bazı Boyutları

Örneğinden Yola Çıkarak

BİRLİĞİ “Kimlik” Hakkında

Nilgün Tutal Notlar

Doğu ve Amerika

Arasında Avrupa

FragmanlarZeynep Sayın Fragmanlar IEdebiyatAhmet İnam Ebediyâtını Yitirmiş EdebiyatOsmanlı ve Cumhuriyet EdebiyatıMehmet Kalpaklı Osmanlı Şiirine Genel Bir Bakış Denemesi M. Orhan Okay Modernleşme ve Türk Modernleşmesinin İlk Dönemlerinde İnanç Krizlerinin Edebiyata Yansıması Orhan Tekelioğlu Edebiyatta Tekil Bir Ulusal Kanonun Oluşmasının İmkânsızlığı Üzerine Notlar Kurtuluş Kayalı Siyaset Kıskacından Biçimcilik Kıskacına Tarihsel ve Sosyolojik Damarını Kaybetme Tehlikesi Sınırlarında Gezinen Türk Edebiyatı Kürşad Ertuğrul Türkiye Modernleşmesinde Toplumsal ve Bireysel Özerklik Sorunu: Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Birlikte Düşünmek M. Asım Karaömerlioğlu Erken Dönem Türk Edebiyatında Köylüler Aslı Yazıcı Yakın Otobiyografi

VitrindekilerMukadder Yakupoğlu Entelektüel Edebiyatın İflası: Enis Batur ve Acı Bilgi Zeliha Etöz & Nuran Erol Işık Doğu ve

Batı’nın Dayanılmaz Hafifliği: Ahmet Altan’ın ‘Kılıç Yarası Gibi’ ve ‘İsyan Günlerinde Aşk’ Adlı Romanlarının Anlam DünyasıSahne ArkasıPaul Ricoeur Edebî Eleştiri ve Felsefî Hermeneutiğin Bir Problemi Olarak ‘Yazmak’ Ertuğrul R. Turan Kolektif Şizofreni: Zamanın İki Yüzü

OkumalarÖzgür Taburoğlu Baştan Çıkaran Nakış Cinleri: Lâle Devri’nin Göz Boyayan Renkleri ve Nakışları Metin Yeğeneoğlu & Simten Coşar Gerçek/Tahayyül- Siyaset/ Edebiyat: Tuhaf Olmayan İkilinin Yazınsal Örnekleri” Yücel Dursun Bir S. Beckett Okuması: Adlandıralamayan’ın Adı ya da Kendiliğin (Self) DramıOkuma ParçasıFerma Lekesizalın Sınır Durumlar, Yaşamlar ve Kimlikler: Doğunun Limanları

22. Sayı: Edebiyat Üstüne

22

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:6 l SAYI:22 l ŞUBAT, MART, NİSAN 2003 l ISSN: 1303-7242

Edebiyat Üstüne

ED

EB

İYA

T Ü

STÜ

NE

FRAGMANLAR

VİTRİNDEKİLEROKUMALAR

EDEBİYAT

OSMANLI ve

CUMHURİYET EDEBİYATI

SAHNE ARKASI OKUMA PARÇASI

Orhan Tekelioğlu

Zeynep Sayın Edebiyatta Tekil Bir Ulusal M. Mukadder Yakupoğlu Özgür Taburoğlu

Fragmanlar IKanonun Oluşmasının Entelektüel Edebiyatın İflası: Baştan Çıkaran Nakış Cinleri:

İmkânsızlığı Üzerine Notlar Enis Batur ve Acı Bilgi Lale Devri'nin Göz Boyayan

Renkleri ve Nakışları

Kurtuluş Kayalı Zeliha Etöz & Nuran Erol Işık

Ahmet İnam Siyaset Kıskacından Biçimcilik Doğu ve Batı'nın Metin Yeğenoğlu & Simten Coşar

Ebediyatını Yitirmiş EdebiyatKıskacına Tarihsel ve Dayanılmaz Hafifliği:

Gerçek-Tahayyül

Sosyolojik Damarını Kaybetme Ahmet Altan'ın Kılıç Yarası Siyaset-Edebiyat

Tehlikesi Sınırlarında Gezinen Gibi ve İsyan Günlerinde Aşk Yücel Dursun

Mehmet Kalpaklı Türk EdebiyatıRomanlarının Anlam Dünyası Bir Samuel Beckett Okuması

Osmanlı Şiirine Kürşad Ertuğrul

Genel Bir Bakış DenemesiTürkiye Modernleşmesinde Paul Rıceour Fermâ Lekesizalın

M. Orhan Okay Toplumsal ve Bireysel Özerklik Edebî Eleştiri ve Sınır Durumlar, Yaşamlar ve

Modernleşme ve Türk Sorunu: Oğuz Atay ve Orhan Felsefî Hermeneutiğin Kimlikler: Doğunun Limanları

Modernleşmesinin İlk PamukBir Problemi Olarak “Yazmak”

Döneminde İnanç Krizlerinin M. Asım Karaömerlioğlu Ertuğrul R. Turan

Edebiyata Yansıması Erken Dönem Kolektif Şizofreni:

Türk Edebiyatında Köylüler Zamanın İki Yüzü

Aslı Yazıcı Yakın

Otobiyografi

Geç Klasik Dönem Zühtü Arslan Rousseau’nun Hayaletleri: Yeni Devlet Eski Söylem Cemal Bâli Akal Hukuka Karşı Haklar Hasan Bülent Kahraman Post Fenomenolojik Devlet Tasavvuru Hegelci ve Arendçi Kısıtlamalar ve Yeni Bir Sivil Toplum İnşa Olanağı Ahmet Ulvi Türkbağ Bir Demokrasi Klasiği: Alexis De Tocqueville’de Demokrasi Kültürünün Temel Kurumları Olarak Yerel Yönetimler Ertuğ Tombuş Demokratik Meşruiyet İlkesi Olarak Hukuk Devleti

BugünEtyen Mahçupyan Demokrasinin Alacakaranlık Kuşağı Simten Coşar Türkiye Bağlamında Yeni Siyaset: Yeni Bir Siyasal Etiğe Doğru

Türkiye’de Devlet ve SiyasetÇiler Dursun Türkiye’de Askerî Darbelerin Simgesel

Ekonomisi Nur Bilge Criss Türkiye Cumhuriyeti’nin Dış Politikaları Metin Heper Demokrasimizin Sorunları A. Raşit Kaya Siyasetsiz Seçimler Üzerine Tartışma Ögeleri

Devlet ve MilliyetçilikAli Osman Gündoğan Devlet ve Milliyetçilik

Devlet ve ÖzgürlüklerNiyazi Öktem Din-İnanç Özgürlüğü ve Site

Devlet ve FeminizmNurgün Oktik & Füsun Kökalan Feminizmden Kadın Çalışmalarına Devletin Fonksiyonu

Devlet ve GüvenMert Gökırmak Küresel Kriz ve Politikada Güven

21. Sayı: Yeni Devlet / Yeni Siyaset

Page 53: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

51

TarihHalil İnalcık Otman Baba ve Fâtih Sultan Mehmed EdebiyatMuhammet Nur Doğan Dîvan Şiirinde Aşk Ahmet Atillâ Şentürk Osmanlı Şiirinde “Aşk”a Dair

Ahmet İnam Andelîb-i Gûyânın Yolculuğu Olarak Aşk Laurent Mignon Işk ve Aşkın Buluştuğu ve Ayrıştığı Yer: Nizâr Kabbâni ve Cemal Süreya’nın Şiirinde Sevgili ve MesajAcem AğırsemâîŞeyh GâlibDoğu MasalıAli Duymaz İncil ile Furkan Arasında Bir Aşkın Hikâyesi: Kerem ile Aslı Gülşen Çulhaoğlu Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrîn Mesnevisi’ndeki Aşk İlişkileriKadınAnneamarie Schimmel Sûfîlikte Dişil Unsurlar

Yedi Askıİmriülkays

İranUğur Kömeçoğlu Gençlik, Gündelik Yaşam, Beden-Mekân Siyaseti ve İran

Eski Mısır’danTarlalarda Buluştuğumuz Sevgiliye Hoş Türküler

TiyatroS. Dilek Yalçın Çelik Lâle Devri: Bir Lâle Muamması, Masal Diyarı Şiir Gibi Bir Aşk ...

ResimEmine Önel “Tasavvufî Aşk Şehidi” Hallac-ı Mansur ve Akyavaş’ın Resmindeki Yansıması

KenzMustafa Kara Sinan Paşa ve Aşk Süleyman Derin Mevlâna Celâleddin Rumi’nin Sevgi Anlayışı

26. Sayı: Aşk ve Doğu

Gelenek ve Türk ModernleşmesiHalis Çetin Gelenek ve Değişim Arasında Kriz: Türk Modernleşmesi Ekmeleddin İhsanoğlu Modern Türkiye ve Osmanlı Mirası Çiler Dursun Türk İslâm Sentezi İdeolojisi ve Öznesi Funda Gençoğlu Onbaşı “Geleneksel” ve “Modern”: Sınırlar ve Geçirgenlikler Üzerine…

Gelenek Nedir?Edward Shils Gelenek

Gelenek ve KültürNecdet Subaşı Kültürel Mirasın Çeşitliliği ve Seçicilik Sorunu

Gelenek ve Muhafazakârlık Bengül Güngörmez Muhafazakârlığın Sosyolog Havarisi: Robert Nisbet

Gelenek ve DinMehmet Vural Gelenek ve Dinlerin Aşkın Birliği

Gelenek ve Rusya ÖrneğiÖmer Göksel İşyar Gelenekçi Rus Klâsik Avrasyacı Düşüncesinin Gelişimi ve Temel İlkeleri

NietzscheIan Almond Nietzsche’nin İslâm ile Barışı: Düşmanımın Düşmanı Dostumdur

Ali Utku Deleuze’ün Nietzsche’si “Seyyar Savaş Makinesini Yeniden Örgütlemek”

SinemaAslı Daldal Gerçekçi Geleneğin İzinde: Kracauer, “Basit Anlatı” ve Nuri Bilge Ceylan Sineması

25. Sayı: Modernliğin Gölgesinde: Gelenek

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:7 l SAYI:25 l KASIM, ARALIK, OCAK 2003-04 l ISSN: 1303-7242

25

GELEN

EK

modernliğin gölgesinde:

GELENEKGELENEK VE TÜRK GELENEK VE

GELENEK VE DOĞU ALİ UTKU

MODERNLEŞMESİ MUHÂFAZAKÂRLIK BATI KISKACINDA Deleuze'ün Nietzsche'si

RUSYA“Seyyar Savaş Makinasını

HALİS ÇETİN BENGÜL GÜNGÖRMEZ

Yeniden Örgütlemek”

Gelenek ve Değişim Muhafazakârlığın ÖMER GÖKSEL İŞYAR

Arasında Kriz: Türk Sosyolog Havarisi: Robert Gelenekçi Rus Klâsik SİNEMA

ModernleşmesiNisbet

Avrasyacı Düşüncesinin ASLI DALDAL

Gelişimi ve Temel İlkeleri

EKMELEDDİN GELENEK VE DİN

Gerçekçi Geleneğin

İHSANOĞLU

GELENEK NEDİR? İzinde: Kracauer, “Basit

MEHMET VURAL

Modern Türkiye Ve

Anlatı” ve Nuri Bilge

Gelenek ve Dinlerin Aşkın EDWARD SHILS

Osmanlı Mirası

Ceylan Sineması

BirliğiGelenek

ÇİLER DURSUN GELENEK VE NIETZSCHE

Türk-İslâm Sentezi KÜLTÜR

İdeolojisi Ve ÖznesiIAN ALMOND

NECDET SUBAŞI Nietzsche'nin İslâm ile

FUNDA GENÇOĞLU Kültürel Mirasın Barışı: Düşmanımın

ONBAŞI Çeşitliliği ve Seçicilik Düşmanı, Dostumdur

'Geleneksel' ve 'Modern': Sorunu

Sınırlar ve Geçirgenlikler

Üzerine

Savaş ve BarışCemal Bâli Akal Masumlar Öldürülemez-Masumlar Öldürülebilir Nur Bilge Criss Barışı Olmayan Savaş Halil İnalcık Osmanlı’nın Avrupa ile Barışıklığı: Kapitülasyonlar ve Ticaret Erhan Büyükakıncı Uluslararası İlişkilerdeki Savaş İncelemelerinde ‘Tarih’in Metodolojik Araç Olarak Kullanımına Bir Bakış Emre Bağce Küresel Savaşların Eşiğinde Kant ve Hegel’i Yeniden Okumak Mustafa Kibaroğlu Kitle İmha Silahlarının Yayılması Sorunu ve Türkiye Mehmet Ali Kılıçbay Savaş ve Ekonomi Ali L. Karaosmanoğlu Kendi Kaderini Tayin, Ülke Bütünlüğü, Uluslararası İstikrar ve Demokrasi

Savaş ve BatıErtuğrul R. Turan Batı Metafiziği ve Savaş

Savaş ve DoğuFaruk Bozgöz & Rüstem Erkan Kabîle-Aşîret Asabiyet ve Savaş

Savaş ve KadınMetin Yeğeneoğlu & Simten Coşar Savaş ve Patriarka: Savaş ve Barışı Yeniden Düşünmek

Savaş ve MedyaBelkıs Ayhan Tarhan Görmek, Gözlemek, Savaş ve Teknoloji Dilruba Çatalbaş Savaşı Aktarmak ve Anlamlandırmak: Gazeteciliğin Profesyonel Değerleri ve Yaygın Medyanın Tutumu

ÇevreGülgün Tuna Uluslararası Örgütler ve Çevre

TürkiyeÇınar Özen Global Siyasal Sistem ve Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme Orhan Güvenen Türkiye 1 Ocak 1981’de Avrupa Ekonomik Topluluğu’na Üye Olabilir miydi?

24. Sayı: Savaş ve Barış

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:6 l SAYI:24 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2003 l ISSN: 1303-7242

24

SAV

AŞ ve B

AR

SAVAŞ ve BARIŞ

SAVAŞ VE BARIŞ EMRE BAĞCESAVAŞ VE BATI

SAVAŞ VE MEDYA

Küresel Savaşların

CEMAL BÂLİ AKAL

ERTUĞRUL TURAN BELKIS AYHAN

Eşiğinde Kant ve Hegel'i

Masumlar Öldürülemez-

Batı Metafiziği ve Savaş TARHAN

Yeniden Okumak

Masumlar Öldürülebilir

Görmek, Gözlemek,

SAVAŞ VE DOĞU Savaş ve Teknoloji

MUSTAFA

NUR BİLGE CRİSS KİBAROĞLU RÜSTEM ERKAN-

Barışı Olmayan Savaş

DİLRUBA ÇATALBAŞ

Kitle İmha Silahlarının FARUK BOZGÖZ Savaşı Aktarmak ve

Yayılması Sorunu ve Kabîle-Aşîret Asabiyet

HALİL İNALCIK

Anlamlandırmak

Türkiye ve Savaş

Osmanlı'nın Avrupa ile

Barışıklığı:

ÇEVRE

M.ALİ KILIÇBAY SAVAŞ VE KADIN

Kapitülasyonlar ve Savaş ve Ekonomi

GÜLGÜN TUNA

Ticâret

METİN YEĞENOĞLU- Uluslararası Örgütler ve

ALİ L. SİMTEN COŞAR Çevre

ERHAN BÜYÜKAKINCI KARAOSMANOĞLU Savaş ve Patriarka:

Uluslararası İlişkilerdeki Savaş ve Barışı Yeniden

Savaş İncelemelerinde Kendi Kaderini Tayin, Düşünmek

'Tarih'in Metodolojik Ülke Bütünlüğü,

Araç Olarak Uluslararası İstikrar ve

Kullanımına Bir Bakış Demokrasi

Page 54: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

52

TakdimSüleyman Seyfi Öğün Türk Püritanizmine Dair Notlar

İdeoloji ve Sosyal BilimlerEtyen Mahçupyan Modernizmin Yabancılaşması Türkiye’de Sosyal Bilimlerin Tıkanması Üzerine Bazı Düşünceler Kurtuluş Kayalı “Memleketi Tanımak”

Resmî İdeolojiAhmet Yaşar Ocak “Osmanlı Resmî (Yahut İmparatorluk) İdeolojisi” Meselesi Halil İnalcık Atatürk ve Atatürkçülük

Atölye: Siyaset Bilimi Çalışmaları-IIFuat Keyman Sosyal Demokrasi ve Türkiye Oğuz Adanır Ulusal Burjuvazi ve Lâik Ahlâk

Biz Siz OnlarMesut Yeğen Yahudi-Kürtler ya da Türklüğün Yeni Hudutları Necati Polat Yeni Anti-semitizm: Efendi Üzerine Notlar

Cinsiyet PolitikalarıSerpil Sancar Otoriter Türk Modernleşmesinin Cinsiyet Rejimi

“Zihniyet, Aydınlar Ve İzm’ler”Rüstem Erkan-Faruk Bozgöz Aydınlar, Toplumsal Sınıflar ve İdeoloji V. Ertan Yılmaz Düşünce Hayatının İki Zıt Figürü: Entelektüeller ve İdeologlar Berrin Koyuncu Lorasdağı-Hilâl Onur Avrupa Merkezcilik Üzerinden Uygarlık Kavramına İki Farklı Bakış: Norbert Elias ve Cemil Meriç

29. Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler - 2

İdeoloji ya Da İdeolojilerin Sonu

Ali Akay Moderniteyi Yeniden Ele Almak: İdeolojisizleşme Kürşad Ertuğrul Sosyal Teoride İdeolojik Kapanımları Kırma Arayışları ve Doğu/Batı Ayrımı Zühtü Arslan İdeoloji, Türk Militarizmi ve Post-Militarist Açılımlar Ayhan Kaya İdeolojiden İdolojiye Yolculuk: Düşüncebilimden Kimlikbilime Davut Ateş Kuram, Eylem ve İnanç Ekseninde Siyasal İdeolojilerin Geleceği

İdeolojinin Sınırlarında…

Hasan Bülent Kahraman Leviathan Liberalizm Sularında Görüldü C. Fred Alford Totalitenin Karşıtı: Levinas ve Frankfurt Okulu

Fermâ Lekesizalın Habermas’ın İdeoloji Eleştirisi ve Postyapısalcı Cyborg’a İlişkin Bir Soruşturma Güney Çeğin & Alim Arlı “İdeoloji” Gerçeğinin Aşınması ve Pierre Bourdieu’nün Kuramsal Seçenekleri Çiler Dursun Hegel’de Kendilik Bilinci ve Öteki İçindeki Yolculuk

Atölye: Siyaset Bilimi Çalışmaları

İlhan Tekeli Tek ve Çok Kademeli Demokrasi Kuramlarının Ontolojik Kabulleri Üzerine Murat Somer Demokratlığın Politik Ekonomisi: İnanılır Demokrasi, Düzenleyici Devlet ve AB’li Küreselleşme Hikmet Kırık Âdil Siyasî Düzen Kurgusu ve Liberal Kamusal Alan

28. Sayı: Dün Bugün Yarın: İdeolojiler-1

Batı: Mutsuz Aşklar ÜlkesiM. Mukadder Yakupoğlu Batı Düşüncesinin Temel İkilemi Olarak Aşk ve Cinsellik Hasan Ünal Nalbantoğlu “Kant Burada da Hizmetinizdedir, Fräulein.” Maria von Herbert-Immanuel Kant Yazışması Hannah Arendt & Martin Heidegger Yusuf Eradam Aşkın Sözü Kördür: Batı’nın Aşk Pazarı ve Paradigmaları Üzerine Bir Deneme

“Aşk” Yok, “Ayartma” VarJean Baudrillard Tutkunun Kötülük Meleği

Batı’nın Aşk Sembolleri: Don Juan Ve Casanova Robert Laffont Don Juan Mitosu Stefan Zweig Casanova / Homo Eroticus

MüzikSenail Özkan Opus Metaphysicum: Tristan ve Isolde

EdebiyatGürsel Aytaç Alman Edebiyatında Aşk İhsan Yılmaz Bayraktarlı Hölderlin ve Aşkın Mutlaklığı Rümeysa Çavuş Shakespeare’de Aşkın Farklı Kimlikleri Zuhâl Yılmaz XII.-XVIII. Yüzyıllar Arasında İtalyan Edebiyatında ve Leopardi’de Aşk Charles Baudelaire Balkon Louis Aragon Elsa’nın Gözleri

Psikanaliz Nilgün Tutal Kristeva’da Aşk Fermâ Lekesizalın William Faulkner’da Aşk, Arzu ve Yitik Mutluluk: Lacan’cı Bir Analiz

ToplumBelkıs Ayhan Tarhan & Funda Bekâr Batı Dolayımıyla Aşk Temsilleri: Romantik ve Seyirlik Aşk Hikâyeleri Oktay Taftalı Kötümser Aşk ve Batı

27. Sayı: Aşk ve Batı

27

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:15 l SAYI:59 l KASIM, ARALIK, OCAK 2011-12 l ISSN: 1303-7242

9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 2 7 6

2

BATI: MUTSUZ AŞKLAR AŞK" YOK, "AYARTMA" VAR

ÜLKESİ

BATI'NIN AŞK SEMBOLLERİ:

DON JUAN VE CASANOVA TOPLUM

MÜZİK

EDEBİYAT PSİKANALİZ

İHSAN YILMAZ FERMÂ LEKESİZALIN

JEAN BAUDRILLARD BAYRAKTARLIWilliam Faulkner'da Aşk,

M. MUKADDER YAKUPOĞLU Tutkunun Kötülük Meleği Hölderlin ve Aşkın Mutlaklığı Arzu ve Yitik Mutluluk:

Batı Düşüncesinin Temel İkilemi

Lacan'cı Bir Analiz

RÜMEYSA ÇAVUŞ

Olarak Aşk ve Cinsellik

Shakespeare'de Aşkın

Farklı Kimlikleri

HASAN ÜNAL ROBERT LAFFONT

BELKIS AYHAN TARHAN &

NALBANTOĞLUDon Juan Mitosu ZUHÂL YILMAZ

"Kant Burada da

FUNDA BEKÂR

XII.-XVIII. Yüzyıllar Arasında

Hizmetinizdedir, Fräulein." STEFAN ZWEIG

Batı Dolayımıyla Aşk Temsilleri:

İtalyan Edebiyatında ve

Maria von Herbert-Immanuel Casanova / Homo EroticusRomantik ve Seyirlik Aşk

Leopardi'de Aşk

Kant Yazışması

Hikâyeleri

CHARLES BAUDELAIRE

SENAİL ÖZKAN

HANNAH ARENDT & Balkon

Opus Metaphysicum:

MARTIN HEIDEGGER

Tristan ve Isolde LOUIS ARAGON

YUSUF ERADAM

Elsa'nın Gözleri

Aşkın Sözü Kördür: Batı'nın GÜRSEL AYTAÇ

Aşk Pazarı ve Paradigmaları Alman Edebiyatında Aşk

Üzerine Bir Deneme

NİLGÜN TUTAL CHEVIRON

Kristeva'da Aşk:

Önce Söz/Kelâm Vardı'dan

Önce Aşk Vardı'ya

OKTAY TAFTALI

Kötümser Aşk ve Batı

Page 55: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

53

Eski DünyaMeldan Tanrısal Kolomb’dan Wovoka’ya Kızılderililer Gülriz Büken Yerli ve Yerli Olmayan Evrenlerde Amerikan Kızılderilileri’nin “Yaşayakalış”ı: Sanat Yoluyla Kendi Kaderini Belirleme, Tanınma ve Güçlenme Bülent Arı Avrupalılar Kozlarını Amerika Kıtası’nda Paylaştı

Amerika ve Kimlik KriziC. Akça Ataç & Bahar Gürsel Amerikan Apokaliptik’inin Dünü Bugünü Fermâ Lekesizalın Amerika’nın Kuruluş Mitleri: Pastoral Cennet, Umutlar, Yeni Başlangıçlar Ayşe Lahur Kırtunç Kim Bu Amerikalı, Bu Yeni Adam? Oğuz Adanır İki Amerika: Gerçek ve Sanal

Amerikan Tarz-I SiyasetLawrence B. Goodheart Joseph McCarthy’nin Günümüz Amerikasına Kalmış Olan Uğursuz Mirası Ali L. Karaosmanoğlu Hiroşima’ya Giden Yol Füsun Türkmen

ABD’nin Dış Politikası: Devamlılık ve Değişim Selçuk Çolakoğlu Asya-Pasifik’te Amerika: ABD’nin “Batı”ya Açılma Macerası

Yeni Dünya’ya GöçNazım İrem Eritme Potasından Eriyen Pota’ya: XXI. yüz-yılın Eşiğinde Amerika Işıl Acehan Eski Dünya’dan Yeni Dünya’ya: Anadolu’dan ABD’ye İlk Müslüman Türk Göçü Üzerine

EdebiyatNur Gürani Arslan Bir Zamanlar Türk Edebiyatında Amerika

SanatMatthew J. Iannucci Post-Modern Anti-Kahraman Taxi Driver’da Kapitalizm ve Kahramanlık Travis Bickle Üzerine Suzan Bakır Stieglitz’in Fotoğraflarındaki Yüce (!) Amerika Orhan Kandemir Afrikalılar Cazı veya Blues’u İcat Etmek için Gelmediler Yeni Dünya’ya

32. Sayı: Bir Zamanlar Amerika

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

Bir Zamanlar

AMER‹KA

DO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:32 | MAYIS, HAZ‹RAN, TEMMUZ-2005 | ISSN: 1303-7242

ESK‹ DÜNYA

Meldan Tanr›salKolomb’dan Wovoka’ya

K›z›lderililer

Gülriz Büken Yerli ve Yerli Olmayan

Evrenlerde Amerikan

K›z›lderilileri’nin

“Yaflaya Kal›fl”›:

Sanat Yoluyla Kendi

Kaderini Belirleme,

Tan›nma ve Güçlenme

Bülent Ar›Avrupal›lar Kozlar›n›

Amerika K›tas›’nda

Paylaflt›

AMER‹KA VE

K‹ML‹K KR‹Z‹

C. Akça Ataç & Bahar GürselAmerikan Apokaliptik’inin

Dünü Bugünü

Fermâ Lekesizal›n

Amerika’n›n Kurulufl Mitleri:

Pastoral Cennet, Umutlar,

Yeni Bafllangݍlar

Ayfle Lahur K›rtunç

Kim Bu Amerikal›,

Bu Yeni Adam?

O¤uz Adan›r‹ki Amerika: Gerçek ve Sanal

AMER‹KAN

TARZ-I S‹YASET

Lawrence B. Goodheart

Joseph McCarthy’nin

Günümüz Amerikas›na

Kalm›fl Olan U¤ursuz Miras›

Ali L. Karaosmano¤lu

Hiroflima’ya Giden Yol

Füsun TürkmenABD’nin D›fl Politikas›:

Devaml›l›k ve De¤iflim

Selçuk Çolako¤lu

Asya-Pasifik’te Amerika:

ABD’nin“Bat›”ya

Aç›lma Maceras›

YEN‹ DÜNYA’YA GÖÇ

Naz›m ‹rem Eritme Potas›ndan

Eriyen Pota’ya: XXI.

Yüzy›l›n Efli¤inde Amerika

Ifl›l AcehanEski Dünya’dan Yeni

Dünya’ya: Anadolu’dan

ABD’ye ‹lk Müslüman

Türk Göçü Üzerine

EDEB‹YAT

Nur Gürani Arslan

Bir Zamanlar Türk

Edebiyat›nda Amerika

SANAT

Matthew J. Iannucc›

Post-Modern Anti-Kahraman:

Taxi Dr›ver’da

Kapitalizm veKahramanl›k

Suzan Bak›rSt›egl›tz’inFoto¤raflar›ndaki

Yüce (!) Amerika

Orhan Kandemir

Afrikal›lar Caz› veya

Blues’u ‹cat Etmek için

Gelmediler Yeni Dünya’ya

DO⁄UBA

TI

32

B‹R

ZA

MA

NLA

R A

MER

‹KA

DO⁄UBATI

32. SAYI KAPAK bas 11

/5/05 16:22 Page 1

Takdim IHalil İnalcık Helenizm, Megali İdea ve Türkiye

Takdim IIŞerif Mardin Operasyonel Kodlarda Süreklilik, Kırılma ve Yeniden İnşa: Dün ve Bugün Türk İslâmî İstisnacılığı

Takdim IIIM. Şükrü Hanioğlu II. Meşrutiyet Dönemi ‘Garbcılığı’nın Kavramsallaştırılmasındaki Üç Temel Sorun Üzerine Not

Avrupa’yı Yeniden Düşünmek Halil İnalcık Tarihte Avrupa Birliği ve Türkiye Meyda Yeğenoğlu Avrupa Kimliği’nin İdeolojik Arkaplanı

İslâmYasin Ceylan İslâm ve Diğer Her Şey

RöportajMurat Belge ile Dün Bugün Yarın

“Dilde, Fikirde, İşde Birlik”Hakan Kırımlı İsmail Bey Gaspıralı, Türklük ve İslâm

ArkaplanCevat Özyurt Milletleşme Sürecinde Ziya Gökalp’in Medeniyet Arayışı H. Emre Bağce İbni Haldun’un İdeoloji Kuramı: Karşılaştırmalı Bir Çözümleme Mustafa Oral 1933 Üniversite Reformu ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi

Sol PortrelerGökhan Karsan “Eski Tüfek” Bir Sosyalistte Milliyetçilik Sosyalizm İkilemi: MDD ve Mihri Belli Ergün Yıldırım Bir Sol Milliyetçi İdeoloji Modeli: Kadro Dergisi

Okuma ParçasıNejdet Gök-Mehmet Kutlu Hilâl ve Ay-Yıldız Motifi Sembol ve İdeolojik Kullanım Sefa Kaplan Barzani Ailesi, Akademik Ahlâk ve Kürt Yahudiler

31. Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler-4

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

Dün Bugün Yar›n

‹DEOLOJ‹LER 4

DO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:31 | fiUBAT, MART, N‹SAN-2005 | ISSN: 1303-7242

TAKD‹M I

Halil ‹nalc›k

Helenizm, Megali ‹dea ve

Türkiye

TAKD‹M II

fierif Mardin

Operasyonel Kodlarda

Süreklilik, K›r›lma ve

Yeniden ‹nfla:

Dün ve Bugün Türk

‹slâmî ‹stisnac›l›¤›

TAKD‹M III

M. fiükrü Hanio¤lu

II. Meflrutiyet Dönemi

‘Garbc›l›¤›’n›n

Kavramsallaflt›r›lmas›ndaki

Üç Temel Sorun Üzerine Not

AVRUPA’YI

YEN‹DEN DÜfiÜNMEK

Halil ‹nalc›kTarihte Avrupa Birli¤i ve

Türkiye

Meyda Ye¤eno¤lu

Avrupa Kimli¤i’nin

‹deolojik Arkaplan›

‹SLÂMYasin Ceylan‹slâm ve Di¤er Her fiey

RÖPORTAJ

Murat Belge ile

Dün Bugün Yar›n

“D‹LDE, F‹K‹RDE,

‹fiDE B‹RL‹K”

Hakan K›r›ml› ‹smail Bey Gasp›ral›,

Türklük ve ‹slâm

ARKA PLAN

Cevat ÖzyurtMilletleflme Sürecinde

Ziya Gökalp’in Medeniyet

Aray›fl›

H. Emre Ba¤ce

‹bni Haldun’un ‹deoloji

Kuram›: Karfl›laflt›rmal›

Bir Çözümleme

Mustafa Oral

1933 Üniversite Reformu

ve Dil ve Tarih-Co¤rafya

Fakültesi

SOL PORTRELER

Gökhan Karsan

Eski Tüfek Bir Sosyalistte

Milliyetçilik Sosyalizm

‹kilemi MDD ve

Mihri Belli

Ergün Y›ld›r›m

Bir Sol Milliyetçi

‹deoloji Modeli:

Kadro Dergisi

OKUMA PARÇASI

Nejdet GökMehmet Kutlu

Hilal ve Ay-Y›ld›z Motifi

Sembol ve ‹deolojik

Kullan›m

DO⁄UBA

TI

31

‹DEO

LOJ‹LER

4DO⁄UBATI

TakdimArus Yumul Kafka’nın Kehânetleri, Arendt’in Tanıklıkları

Osmanlı-CumhuriyetKemal Karpat Türkiye’de Bugün İdeoloji Durumu

Yök SorunuAyşegül Ergül-Simten Coşar Siyaset-İdeoloji-Eğitim: YÖK Tartışmalarının Resmî Sınırları Üzerine

Söylem, İdeoloji ve Kadın Nilgün Tutal İdeolojinin Konumlanma Alanı: Kristeva ve Adlandırılamayanla Yüzleşme

AvrupaDerya Gürses Avrupa’nın Karanlık Yüzü

Asya Dinleri ve İdeolojiMustafa Soykut Dinler Tarihi Perspektifinden Hindistan Kökenli Dinler ve İdeolojik Çatışmalar

Kitle Kültürü Ve İdeolojiDennis K. Mumby İdeoloji ve Anlamın Toplumsal İnşası: Bir İletişim Bakış Açısı Rıza Sam Kitle İletişiminin Tüketim İdeolojisi ya da Üretilen Tiryakiliğin Büyüsü

Atölye: İdeoloji Çalışmaları Mehmet Fevzi Bilgin Siyasal Teoloji: Carl Schmitt ve Siyasal Kavram Analizi Nezahat Altuntaş Yıldızı Sönmeyen Bir İdeoloji: Milliyetçilik Mehmet Okyayuz (Klâsik) Faşizmin Kavramsallaştırılması Üzerine Bir Deneme Fikret Başkaya Doğu/Batı Çatışması Değil, Kapitalist/Emperyalist Saldırı İhsan Kamalak Üçüncü Yol ve Demokrasi Mehmet Ali Kılıçbay Total İdeoloji, Totaliter Siyaset: İslâmcı İdeoloji Friedrich A. Hayek Entelektüeller ve Sosyalizm Orhan Güvenen Karar Süreçleri ve İdeolojiler Oktay Taftalı Düşüncenin Mutsuz Biçimi: İdeoloji

30 . Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler-3

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

3 T

ASA

RIM

AN

KARA

0

312

466

28

09

Dün Bugün Yar›n

‹DEOLOJ‹LER 3

DO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:30 | KASIM, ARALIK, OCAK-2004/05 | ISSN: 1303-7242

TAKD‹MArus YumulKafka’n›n Kehânetleri,

Arendt’in Tan›kl›klar›

OSMANLI-CUMHUR‹YET

Kemal KarpatTürkiye’de Bugün

‹deoloji Durumu

YÖK SORUNU

Ayflegül Ergül-Simten Coflar

Siyaset-‹deoloji-E¤itim:

YÖK Tart›flmalar›n›n

Resmî S›n›rlar› Üzerine

SÖYLEM, ‹DEOLOJ‹ VE KADIN

Nilgün Tutal

‹deolojinin Konumlanma

Alan›: Kr›steva ve

Adland›r›lamayanla

Yüzleflme

AVRUPA

Derya GürsesAvrupa’n›n Karanl›k Yüzü

ASYA D‹NLER‹ VE

‹DEOLOJ‹

Mustafa Soykut

Dinler TarihiPerspektifinden Hindistan

Kökenli Dinler ve

‹deolojik Çat›flmalar

K‹TLE KÜLTÜRÜ VE

‹DEOLOJ‹

Denn›s K. Mumby

‹deoloji ve Anlam›n

Toplumsal ‹nflas›:

Bir ‹letiflim Bak›fl Aç›s›

R›za SamKitle ‹letifliminin Tüketim

‹deolojisi ya da Üretilen

Tiryakili¤in Büyüsü

ATÖLYE:

‹DEOLOJ‹ ÇALIfiMALARI

Mehmet Fevzi Bilgin

Siyasal Teoloji:

Carl Schm›tt ve

Siyasal Kavram Analizi

Nezahat Altuntafl

Y›ld›z› Sönmeyen

Bir ‹deoloji: Milliyetçilik

Mehmet Okyayuz

(Klâsik) Faflizmin

Kavramsallaflt›r›lmas›

Üzerine Bir Deneme

Fikret BaflkayaDo¤u/Bat› Çat›flmas› De¤il,

Kapitalist/Emperyalist

Sald›r›

‹hsan KamalakÜçüncü Yol ve Demokrasi

Mehmet Ali K›l›çbay

Total ‹deoloji,

Totaliter Siyaset:

‹slâmc› ‹deoloji

Fr›edr›ch A. Hayek

Entelektüeller ve

Sosyalizm

Orhan Güvenen

Karar Süreçleri ve

‹deolojiler

Oktay Taftal›

Düflüncenin Mutsuz Biçimi:

‹deoloji

DO⁄UBATI

30

‹DE

OLO

J‹LER

3DO⁄UBATI

Page 56: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

54

ORTAÇA⁄

AYDINLI⁄I

DO⁄U BATI

DO⁄UBATI

DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:33 | A⁄USTOS, EYLÜL, EK‹M-2005 | ISSN: 1303-7242

TAKD‹M I

Halil ‹nalc›k

Helenizm, Megali ‹dea ve

Türkiye

TAKD‹M II

fierif Mardin

Operasyonel Kodlarda

Süreklilik, K›r›lma ve

Yeniden ‹nfla:

Dün ve Bugün Türk

‹slâmî ‹stisnac›l›¤›

TAKD‹M III

M. fiükrü Hanio¤lu

II. Meflrutiyet Dönemi

‘Garbc›l›¤›’n›n

Kavramsallaflt›r›lmas›ndaki

Üç Temel Sorun Üzerine Not

AVRUPA’YI

YEN‹DEN DÜfiÜNMEK

Halil ‹nalc›kTarihte Avrupa Birli¤i ve

Türkiye

Meyda Ye¤eno¤lu

Avrupa Kimli¤i’nin

‹deolojik Arkaplan›

‹SLÂMYasin Ceylan‹slâm ve Di¤er Her fiey

RÖPORTAJ

Murat Belge ile

Dün Bugün Yar›n

“D‹LDE, F‹K‹RDE,

‹fiDE B‹RL‹K”

Hakan K›r›ml› ‹smail Bey Gasp›ral›,

Türklük ve ‹slâm

ARKA PLAN

Cevat ÖzyurtMilletleflme Sürecinde

Ziya Gökalp’in Medeniyet

Aray›fl›

H. Emre Ba¤ce

‹bni Haldun’un ‹deoloji

Kuram›: Karfl›laflt›rmal›

Bir Çözümleme

Mustafa Oral

1933 Üniversite Reformu

ve Dil ve Tarih-Co¤rafya

Fakültesi

SOL PORTRELER

Gökhan Karsan

Eski Tüfek Bir Sosyalistte

Milliyetçilik Sosyalizm

‹kilemi MDD ve

Mihri Belli

Ergün Y›ld›r›m

Bir Sol Milliyetçi

‹deoloji Modeli:

Kadro Dergisi

OKUMA PARÇASI

Nejdet GökMehmet Kutlu

Hilal ve Ay-Y›ld›z Motifi

Sembol ve ‹deolojik

Kullan›m

ISSN 1303-72420-0

9 7 7 13 0 3 7 2 42 0 7

DO⁄UBATI

33

OR

TA

ÇA

⁄ A

YD

INLI⁄

IDO⁄UBATI

EntelektüelEtyen Mahçupyan Hangi Entelektüel? Metin Gönen Felsefe, Politika ve Aydın İkilemi

Osmanlı Berrak Burçak 19. Yüzyıl Osmanlı Entelektüeli ve Bilimcilik Kemal H. Karpat Aydınlar ve Kimlik: Tarihsel Bir Bakış

EdebiyatZeynep Uysal Bir Toplum Projesinin Peşinde Halide Edip Adıvar Ahmet Oktay Attilâ İlhan: İmkânsızı Zorlamak

BatıZeynep Direk Bir Entelektüel Olarak Jean Paul Sartre Emre Zeybekoğlu Distinguo Ergo Sum – Carl Schmitt

Arka PlanOktay Taftalı Batı Medeniyetinin Mutsuz Çocuğu Entelektüel Hilal Onur İnce Batılı Muhafazakâr Düşüncede Entelektüellerin Yeri ve İşlevleri Derya Gürses Tarbuck On Sekizinci Yüzyıl Britanyası Entelektüelleri: Tanımlar, Platformlar

Aydınlanmadan PostmodernizmeNazım İrem Radikalleştirilmiş Aydınlanma Projesi Kıyısında Entelektüeller ve Jürgen Habermas Ali Esgin Batı Sosyolojisinin Gündemindeki Entelektüel İlgiler ve Anthony Giddens

35. Sayı: Entelektüeller-I

Zeus ile Hera: Akdeniz’de İlk YolculukTurhan Yörükân Zeus’un Aşklarıyla Akdeniz’de Kurulmak İstenen Sosyo-Kültürel ve Politik İlişki AğıAkdeniz’de MekânEmel Altan Ege Venedik: Akdeniz’de Doğu ile Batı’nın Buluşma Noktası Bedia Demiriş İskenderiye: Antik Çağ Akdeniz’inde Bir Kültür Kenti Ali Efdal Özkul Doğu Akdeniz’in Anahtarı Kıbrıs AdasıAkdeniz ve KimlikÖzlem Hemiş Öztürk Akdeniz’de Kültürel Belleğin Fragmanları ve Kültürel Belleğin Taşıyıcıları: Çocuklar, Deliler, EntelektüellerMare Nostrum: “Bizim Deniz” Halil İnalcık Akdeniz ve Türkler İdris Bostan Kanuni, Barbaros ve Akdeniz’de Değişen Güç Dengeleri

Bir Akdenizli: Fernand BraudelMerve İrem Yapıcı Bir Akdeniz Tarihçisi: “Fernand Braudel”

Akdeniz’de Tarih ve ZamanTurhan Kaçar Eskiçağ Akdeniz Dünyasında Siyasal Birliğin Sonu: Romalılar ve Kuzey Komşuları Mehmet Bulut Merkez, Akdeniz’den Atlantik’e Kayarken Avrupalılar ve Osmanlılar Mehmet Ali Kılıçbay Bir Akdeniz Ütopyası Emile Témime Akdeniz Vizyonunu Yeniden Ele Almak Otuzlu Yılların Ütopyası mı? Abdullah Ekinci Türkiye Selçukluları’nın Akdeniz Politikası ve Doğu Akdeniz’de Hâkimiyetin TesisiAkdeniz KorsanlarıHüseyin Kayhan Osmanlı Öncesi Akdeniz ve Çevresinde Türk Korsanları Uğur Altuğ Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz Siyasetinde Korsanların RolüSeyir Mustafa Pultar İlk Türkçe Denizcilik SözlükleriKenzNiyazi Öktem Fransız Laikliğinin 100. Yıldönümü ve Türkiye

34. Sayı: Akdeniz

Ortaçağ AydınlığıZeki Özcan Ortaçağ’da Birey ve Bireyleşme Jacques Le Goff Ortaçağ’da Batı Avrupa Mehmet Ali Kılıçbay Ortaçağ’ın ‘Orta Malı’ Olmadığına Dair Burçin Erol Ortaçağ Avrupası ve Üniversiteler Turhan Kaçar Ortaçağ’ın Dinsel Fermantasyonu A. Kadir Çüçen Kötülük Problemi Nazım İrem Karanlık/Aydınlık Anlatısı Olarak Ortaçağ ve Eski/Yeni Tarih Yazımı

“Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü”Bekir Karlığa Doğu-Batı Düşüncelerinde On Üçüncü Yüzyıl Dönüşümü

SöyleşiBetül Çotuksöken ile Ortaçağ Üstüne

MüzikAhmet Soysal Ortaçağ’da Batı Avrupa Müziği

“Ortaçağ Yok, Ortaçağlar Var”Ebru Yener Ortaçağ’ın Aydınlık Yüzü: Endülüs Hüseyin Can Erkin Japonya Ortaçağı’nda Zen Işığı

İncelemeRichard Dietrich Digenēs Akritēs Destanı’nda Bizans-Müslüman İlişkileri

Hukuk/SiyasetAydın Albayrak & Cem Deveci Ortaçağ Sonunda Evrensel Hukuk Arayışı ve İnsan Hakları: Vitoria’nın Siyaset Kuramı

Tarih DersleriSencer Divitçioğlu Saruhanlı Beyliği’nin Kıpçak Kökenli Olma İhtimali (XI-XIV. Yüzyıllar) Hüseyin Kayhan Haçlılar Karşısında Selçuklular

33. Sayı: Ortaçağ Aydınlığı

Page 57: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

55

KimlikReyda Ergün &Cemal Bâli Akal Kimlik Bedenin Hapishanesidir

EtnisiteŞener Aktürk Etnik Kategori ve Milliyetçilik: Tek-etnili, Çok-et nili ve Gayri-etnik Rejimler

Milliyetçilik

Mehmet Karakaş Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği G. Gürkan Öztan Türk Milliyetçiliğinde Taşra Fetişizmi ve Toplumsal Cinsiyet İlker Aytürk Türk Dil Milliyetçiliğinde Batı Meselesi Alaattin Oğuz Rusya Türklerinin Türk Milliyetçiliğiyle İlişkileri

Yılmaz Çolak 1990’lı Yıllar Türkiye’sinde Yeni-Osmanlıcılık ve Kültürel Çoğulculuk Tartışmaları Zana Çitak Fransa’da Laiklik ve Milliyetçilik: 1905 Kilise-Devlet Ayrılığı Yasası Recep Boztemur Tarihsel Açıdan Millet ve Milliyetçilik: Ulus-Devletin Kapitalist Üretim Tarzıyla Birlikte Gelişimi Ergün Yıldırım Küreselleşen Dünyada Milliyetçilik

Milli Burjuvazi

Nalan Yetim & Ayşe Azman Türk Burjuvazisinde “Milli”lik Sorunu ve Kültürel Miras

Kültürel Çalışmalar

Nuran Erol Işık Milliyetçilik, Popüler Kültür ve “Kurtlar Vadisi”

38. Sayı: Milliyetçilik-I

Nur Vergin Entelektüel Olmak ya da Olmamanın Sosyolojik Belirlemeleri Üzerine Bir Deneme Ali Akay Türk Aydını ve Tarihle Barışmak

Atay & Meriç & TanpınarBerrin Koyuncu Lorasdağı & Hilal Onur İnce Marjinallikten Non-Konformizme –Oğuz Atay Eserlerinde Entelektüel Dücane Cündioğlu Bir Mâbed Bekçisi: Cemil Meriç Berkiz Berksoy Bir Entelektüel Olarak Tanpınar

NostaljiKemal Özmen Malraux’nun Enver Paşa’sı ya da Doğu’da Entelektüellik Sorunsalı M. Asım Karaömerlioğlu Rusya, Almanya ve Türkiye’de Büyük Bir Kozmopolit Entelektüel ve Eylemci: Helphand-Parvus

Soruşturma & Söyleşi

Dokuz Soruda Türk Aydını Koray Tütüncü & Ertürk Demirel Agnes Heller ile ‘Bir Ahlâk Kuramı’ Adlı Üçlemesi Üzerine Söyleşi

Kenz

Aliye Kovanlıkaya Batı Düşüncesinde İki Entelekt Reyhan Atasü Topçuoğlu Foucault ve Entelektüeller

37. Sayı: Entelektüeller-III

EntelektüellerMahmut Mutman Yeni Kültür ve Aydınlar Zeki Özcan Sosyo-Kültürel Fenomen Olarak Entelektüeller Oktay Özel Tarih, Tarihçi ve Entelektüel Kamusallık Bağlamında Türkiye’den Güncel Değinmeler

Bernard Lewis’e Karşı Edward SaidCansu Özge Özmen Hassasiyetler Çatışması

Arendt & Althusser & RawlsG. Gürkan Öztan “Politik Olan”a İtibarını İade Etme Teşebbüsü: Hannah Arendt Üzerine Özge Yalçın Althusser’de Aydın Sorunu ve İdeoloji Aysel Doğan Rawls’un Liberalizmi ve Kozmopolitanizm

Ülgener’e Dair

Ahmed Güner Sayar İktisâdî Liberalizm Karşısında Sabri F. Ülgener Ayşe Azman & Nalan Yetim Bir Entelektüelin Yüz Çizgileri: Sabri F. Ülgener

Kenz

Necdet Subaşı “Normal Bilim” ve Hakikat Rejim(ler)i Murat Erşen Entelektüel Laik mi Olmalıdır?

SinemaMetin Gönen Faure, Godard ve Entelektüel Sinema

36. Sayı: Entelektüeller-II

Page 58: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

56

TakdimErtuğrul R. Turan Küskün Tanrılar, Uykusuz Ozanlar, İsimsiz Acılar

Babİlker Aytürk Eyüp: Soğuğa Açılan Kapı

Hermes & HeraklitosCaner Işık Eski Dünyanın Kadim Bilgesi Hermes John Burnet Efesli Heraklitos

Antik Dünya BilgeliğiSema Önal Hikmet (Bilgelik) Üstüne Bedia Demiriş Antik Çağda Dil ve Gramer Erman Gören Antik Çağ Destan Geleneğinde Ruh ve Öte Dünya Turhan Kaçar Pax Romana’nın Gölgesinde İkinci Sofistler Dönemi ve Bir Sofistin Kaleminden Roma İmparatorluğu Oktay Taftalı

Sofist Bilgeliğin “Empirist” Dayanakları Üzerine C. Akça Ataç Britanya için İmparatorluk Dersleri: Sparta ve Atina

MitolojiTurhan Yörükân Aphrodite’nin Yunan ve Roma Mitolojisine Dâhil Edilmesiyle Oluşan “Syncretic” Bütünleşme

Doğu John Tait Mısır’ın Bilgeliği: Klasik Görüşler N. K. Devaraja Öz ve Özgürlük: Vedēntik ve Fenomenolojik Görüşler Kemal Bakır Konfüçyüs, Bilgelik ve Eğitim

KenzHaşim Koç XVII. Yüzyılın Ortasında Osmanlı Coğrafyası’ndan Antik Dönemlere Bir Bakış: Kâtip Çelebi’nin Eserlerinden Seçmeler

40. Sayı: Antik Dünya Bilgeliği

Milliyetçilik ÖrnekleriHüseyin Kalaycı Batılı Demokrasilerde Ayrılıkçı Milliyetçilik: Quebec Milliyetçiliği Liah Greenfeld Alman Milliyetçiliğinin Doğuşu Recep Boztemur Irak Milliyetçiliği: Toplumsal Bütünleşmede Ordunun Rolü ve Devletin Meşruluk Temelleri Selim Aslantaş Sırp İsyanları (1804-1815): Milli Bağımsızlık Hareketi mi Burjuva Devrimi mi Köylü Ayaklanması mı? Faruk Bozgöz Arap Milliyetçiliği

İki Klasik: Vico ve FichteSema Önal Akkaş Vico ve Milliyetçilik Güçlü Ateşoğlu Fichte ve Alman Milliyetçiliği

Millet ve MilliyetçilikNazım İrem Aydınlanma ve Sınırlılık Siyaseti Olarak Ulus Devlet Modernliği Max Weber Millet

Lerna K. Yanık Millet, Milliyet ve Milliyetçilik: Soğuk Savaş’ın Sonunda Türk Dış Politikasından Bir Kesit

Sinema ve MilliyetçilikAtilla Güney Resmî Milliyetçilikten Popüler Milliyetçiliğe Geçiş: 1960 Sonrası Türk Sineması Üzerine Siyasal Bir Deneme

KenzHasan Bülent Kahraman Demokrasiyi Demokrasiyle Aşmak ya da İktidarsız Bir Demokrasinin Olasılıkları: Tocquevilleci Demokrasi, Toplumsal İktidar ve Sivil Toplum Kaygıları Ali Utku Ziya Gökalp’in Felsefe Dersleri: “Kayıp Eser”in 85 Yıl Sonra Yayımlanışı Vesilesiyle Taşkın Takış Sosyal Bilimlerin “Öteki” Kutbu: Şerif Mardin ve Entelektüel Bir Harita

39. Sayı: Milliyetçilik-II

Takdim: Doğu Batı’danOtto Pöggeler Doğu-Batı Diyaloğu: Heidegger ve Lao-Tzu

Hay Bin Yakzan-Robınson CrusoeHalis Çetin Çatışma ve Diyalog Tartışmaları Arasında İki İnsan, İki Medeniyet (Hay Bin Yakzan/Doğu-Robinson Crusoe/Batı)

Huntington Samuel P. Huntington Sağlam Milliyetçilik Samuel P. Huntington Medeniyetler Çatışması mı?

Huntington’a CevapEdward W. Said Cehaletin Çatışması

“Medeniyetler Çatışması”Bayram Soy Birinci Dünya Savaşı’ndan İkinci Irak Savaşı’na Orta Doğu: Medeniyetler Çatışması mı, Çıkar

Mücadelesi mi? Şener Aktürk Braudel’den Elias’a ve Huntington’a “Medeniyet” Kavramının KullanımlarıAtalay Gündüz Medeniyetler Çatışması ve Türk Batılılaşmasının İmkânsızlığı Dilek İmançer Medeniyetler Çatışması ve Hollywood Bihter Çarhoğlu Medeniyetler Çatışması ve Batı Medyasında İslâm Söylemi: Almanya Örneği

KimlikE. Fuat Keyman Kültürel Kimlik Olgusunu Yeniden-Düşünmek

Türk DüşüncesiHilmi Ozan Özavcı Prens Sabahaddin’in Fikrî Kaynakları: Le Play ve Toplum Bilim

KenzAli Utku Vico’nun Yeni Bilim’i: Tarihsel Bilimleri Yeniden Düşünmek

41. Sayı: “Medeniyetler Çatışması”

40

DÜŞÜNCE DERGİSİ l ll

l

YIL:10 SAYI:40 ŞUBAT, MART, NİSAN 2007 ISSN: 1303-7242

ANTİK DÜNYA

BİLGELİĞİ

AN

TİK

NY

AB

İLG

EL

İĞİ

TAKD M

BAB

HERMES &

HERAKLITOS

ANT K DÜNYA

B LGEL

M TOLOJ

DO U

KENZİ

İİ İĞİ

İ İ

Ğ

ERTU RUL R. TURAN

LKER AYTÜRK

CANER I IK

JOHN BURNET

SEMA ÖNAL

BED A DEM R

ERMAN GÖREN

TURHAN KAÇAR

OKTAY TAFTAL

C. AKÇA ATAÇ

TURHAN YÖRÜKÂN

JOHN TA T

N. K. DEVARAJA

KEMAL BAK R

HA M KOÇĞ

İ

İ İ İ

I

I

I

İKüskün Tanr

Ozanlar,

Eyüp: So

Eski Dünyan

Bilgesi Hermes

Efesli Heraklitos

Hikmet (Bilgelik) Üstüne

Antik Ça

Antik Ça

Ruh ve Öte Dünya

'n

İkinci Sofistler Dönemi ve

Bir Sofistin Kaleminden

Roma paratorlu

Sofist Bilgeliaklar

Britanya için

Sparta ve Atina

Aphrodite'nin Yunan ve

Roma Mitolojisine Dahil

Edilmesiyle Oluc” Bütünle

Mer

Öz ve Özgürlük:

Ved ntik ve

Fenomenolojik Görü

Konfüçyüs, Bilgelik ve

E

XVII. YüzyCo

p Çelebi'nin

Eserlerinden Seçmeler

ılar, Uykusuz

İsimsiz Acılar

ğuğa Açılan Kapı

ın Kadim

ğda Dil ve

Gramer

ğ Destan

Geleneğinde

ın

Gölgesinde

İm ğu

ğin

“Empirist” Dayan ı

Üzerine

İmparatorluk Dersleri:

şan

“Syncreti şme

ısır'ın Bilgeliği:

Klasik Görüşl

şler

ğitim

ılın Ortasında

Osmanlı ğrafyası'ndan

Antik Dönemlere

Bir Bakış:

Kâti

Ş

Ş

Ş

Pax Romana

ā

Page 59: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

57

Etnisite & Ulus-Devlet TartışmalarıErol Kurubaş Etnik Sorunlar: Ulus-Devlet ve Etnik Gruplar Arasındaki Varoluşsal İlişki Şener Aktürk Türkiye Siyasetinde Etnik Hareketler: 1920-2007 Semra Somersan Babil Kulesi’nde Etnilerden Ulus-DevletlereHüseyin Kalaycı Etnisite ve Ulus Karşılaştırması Davut Ateş Etnisiteden Ulusa, Ulustan Etnisiteye (?): Kültürel Siyasî ve İktisadî Çerçeveler Sibel Yardımcı & Şükrü Aslan 1930’ların Biyopolitik Paradigması: Dil, Etnisite, İskân ve Ulusun İnşası

İsrailİlker Aytürk “Yahudi Kimdir?” Tartışmasının Işığında İsrail’de Din ve Etnik Kimlik

İrlanda Gülden Hatipoğlu İrlanda: Edebiyat Politikaları ve Kimlik Retoriği

Azerbaycan-Ermenistan

Ayça Ergun Güney Kafkasya’da Etnik Kimlik ve Çatışma: Azerbaycan ve Ermenistan Ulusal Kimliklerinde Karabağ Sorunu

Etnisite Ve Şiddet

Rogers Brubaker & Davıd D. Laitin Etnik ve Milliyetçi Şiddet Bahar Gürsel Yargıç Lynch’in Mirası: Amerikan Tarihinde Kolektif Şiddet

Ötekiler

Fırat Mollaer Görünmez Ötekiler Çingeneler Örneği ve Ötekiliğin Dayanılmaz Hâli

44. Sayı: Etnisite

Ebu Garip’ten SonraPınar Uyaroğlu Yıldız Ebu Garip İşkence Fotoğrafları: Şiddetin Politik İkonografisi

Orta ÇağT. Tolga Gümüş Orta Çağ Avrupa’sında Şiddet: Toplumsal Değişim ve Şiddetin Yeniden Yapılanışı

ŞiddetGülbanu Altunok Şiddetin Eleştirisi Olarak İktidar: Arendt ve Foucault Tahir Karakaş Nietzsche’nin ŞiddetiMetin Bal Rousseau ve Şiddetin Kaynağı Olarak Eşitsizlik Kemal Bakır Anarşizm, Bilim ve Şiddet: “Mihail Bakunin” Armağan Öztürk Bir Haklı Savaş Tartışması: Şiddet Meşru Olabilir mi? Özge Erşen Psikanalitik Bir Deneme Şiddet: Öteki’nin Yıkımı G. Gürkan Öztan Şiddetin Modern Meşruiyet Zemini: “Ulusun İntikamı”Aliye Mavili Aktaş Aile İçi Şiddet

Medya Süreyya Çakır Medya ve Şiddet

Sinema Orhun Yakın Nedensiz Şiddet

İntiharNurgün Oktik Bireysel Bir Şiddet Olarak İntiharın Sosyolojik Açılımı

Terör Ahmet Kavlak Terör ve Meşru Terör

DisiplinJohn O’Neill Disiplin Toplumu: Weber’den Foucault’ya

43. Sayı: Şiddet

Amerika Üzerine Kültürel İncelemelerGülriz Büken Quetzalquatl Soyunun Yaşayakalışı: Atzlán’dan Frontera’ya Mejicanolardan Meksika Kökenli Amerikalılara Ayşe Lahur Kırtunç Çengelde Sallanan Amerikan Rüyası Meldan Tanrısal Beyaz Adamın Gelişi ile Kızılderili Kadınların Değişen Yaşam Biçimleri Bahar Gürsel Kenar Mahalleden Beyazperdeye: “Yeni Göç” Dalgası ve Amerika’daki İtalyan Göçmenler İsmail Öğretir Bir Azınlık-Oluş Yazımı Olarak Afrikalı-Amerikan Edebiyatı: Deleuze-Guattarici Bir Yaklaşım Orhun Yakın Death Wish: Hollywood Usulü Suç ve Ceza Timothy M. Roberts Türk Bakış Açısından Amerikan Tarihi

Amerika: Bir İmparatorluk DeneyimiC. Akça Ataç Bağımsızlık Savaşçılığından Dünya Hükümdarlığına: Amerikan İmparatorluk Anlayışının Tarihsel Gelişimi Nasuh Uslu ABD’nin Temel Tehdit Kaynağını

Kurutma ve Hegemonya Kurma Adına Orta Doğu’ya Yönelmesi Ayhan Akman Eşitlik Çağında Demokrasilerin Özgürlük Sorunsalı: Bireycilik, Din ve Siyaset Üzerine Tocquevilleci Bir Tartışma Ezra Pound Amerika

Amerika-OsmanlıCansu Özge Özmen Genç Cumhuriyet’in Akdeniz Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu’yla Yapılan 1830 Dostluk ve Ticaret Antlaşması; ya da 19. Yüzyıl Amerikan-Osmanlı İlişkilerinin Amerikan Yazınına Etkisi ve Seyahatnâmeler Burcu Bostanoğlu Amerika ve Osmanlı’nın Akdeniz’de Başlayan Seyir Defteri

Kenz Reyda Ergün & Cemal Bâli Akal Bilgenin Siyaseti, Siyasetçinin Yalnızlığı

42. Sayı: Bir Zamanlar Amerika-II

Page 60: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

58

Cumhuriyetçilik

Turhan Kaçar Gesta Reipublicae Romanae: Klasik Roma’da Cumhuriyet’in Kısa Tarihi Fuat Keyman Neo-Roma ve Neo-Atina Cumhuriyetçiliği: Cumhuriyetçilik, Demokratikleşme ve Türkiye Toktamış Ateş Cumhuriyet Nuran Erol Işık “Ortak Bağ”ın Tesisi İçin Eleştirel Cumhuriyet Nuri Bilgin Yönlendirici Bir Fikir Olarak Cumhuriyet

Tartışma

Nuray Mert Cumhuriyet Tarihini Yeniden Okumak Etyen Mahçupyan Günümüzün Modern Muhafazakârlığı: Cumhuriyetçilik

Kadir Cangızbay “Bizim Cumhuriyet” Oğuz Adanır Osmanlı Toplumunda Bir Simülasyon Evrenin Varlığından Söz Edilebilir mi? (Türkiye Cumhuriyeti Kaçınılmaz Tarihsel ve Toplumsal Bir Sonuçtur) Ümit Kardaş Ordu-Siyaset-Yargı İlişkisi

Cumhuriyetçilik ve Küreselleşme

Hüseyin Aydoğdu Küreselleşen Dünyada “Cumhuriyet(çilik)” Sorunsalı: Kimlik ve Vatandaşlık Sorunu

Kenz Hüseyin Kalaycı Kendi Kaderini Tayin Kimlerin Hakkı?

47. Sayı: Cumhuriyetçilik

Odile Moreau Jön Türkler ve Emperyalizme Karşı Direnen Gizli Örgütler Kemal Karpat İttihad ve Terakki Cemiyeti 31 Mart 1909 Ayırım Noktası ve Cumhuriyet’e Mirası Altay Cengizer Tüm Zamanlar İçin Kayrılan Elem: Eski Avrupa Sona Ererken İmparatorluk İçin Direnen Jön Türkler Fatih Ünal II. Meşrutiyet, Ulusçuluk ve Kürt Ayrılıkçı Hareketi Mehmet Özden Hürriyet Çağında Milliyetçilik Mehmet Okur Tanzimat’tan II. Meşrutiyete Cemiyetler: İllegal Yapıdan Legal Yapıya Geçiş Baran Hocaoğlu II. Meşrutiyet’in İlânı Sırasında İki Tarz-ı Siyaset: Merkeziyetçiler ile Âdem-i Merkeziyetçiler Mücadelesi

Bayram Soy 1908 Jön Türk Devrimi’ne İngiltere’nin Yaklaşımı Nevin Ateş Şûrâ-yı Ümmet Gazetesi’nin Selanik Nüsha-i Fevkalâdesi Işığında 31 Mart Hadisesi’ne Bir Bakış Ülkü Gürsoy II. Meşrutiyet Dönemi Dergileri Üzerine Bir Değerlendirme Adem Kara Meşrutiyetin Oluşumunda Aydınların Etkisi Adem Efe II. Meşrutiyet Dönemi (1908-1925) İslâmcıları ve Çağdaşlaşma Görüşleri Süleyman Güngör 1908 Devrimi ve Mekteb-i Mülkiye

46. Sayı: II. Meşrutiyet 100. Yıl. /Cilt 2/

TakdimHalil İnalcık II. Meşrutiyet

Osmanlı KimliğiA. Teyfur Erdoğdu Osmanlılığın Evrimi Hakkında Bir Deneme: Bir Grup (Üst Düzey Yönetici) Kimliğinden Millet Yaratma Projesine

II. Meşrutiyet

Ahmet Kuyaş II. Meşrutiyet, Türk Devrimi Tarihi ve Bugünkü Türkiye Nevzat Artuç II. Meşrutiyet’in İlânı H. Aliyar Demirci 1908 Parlamentosunda Meşrutiyetin Değerleri ve İlkeleri Cenk Reyhan Jön Türk Hareketi Türk Devrim Süreci Üzerine Karşılaştırmalı Bir Çözümleme

Necmettin Doğan Türk Demokrasi Tarihini Anlamanın Bir Aracı Olarak Meşrutiyet Mustafa Gündüz II Meşrutiyet İdeolojilerinde Sosyoloji ve Geleceğin Toplum Tasavvuru

EdebiyatBirgül Koçak & Aytül Tamer II. Meşrutiyet Döneminde İki Milliyetçi Kadın: Halide Edib ve Müfide Ferid

EğitimKemal Bakır II. Meşrutiyet Döneminde Milli Seçkincilik ve Eğitim: Emrullah Efendi Tuba Ağacı Nazariyesi

TiyatroEnver Töre II. Meşrutiyet Dönemi Türk Tiyatrosu

45. Sayı: II. Meşrutiyet 100. Yıl. /Cilt 1/

Page 61: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

59

GirişBülent İplikçioğlu Antik Roma ve Mirası

KuruluşPelin Aytaman İplikçioğlu Roma’nın Kuruluş Efsaneleri

Roma: Savaş Ya Da BarışBurak Çınar Roma Ordusunun Savaşlardaki Üstünlüğü Çağatay Akşit Tanrılarla Barış İçinde Yaşamak

FelsefeKemal Bakır Roma’da Felsefe, Stoa Ahlâkı, Kölelik ve İmparatorluk: Epiktetos ve Marcus Aurelius Metin Bal Roma’da Yeni Platonculuğun Kurucusu Plotinus ve Öğretisi

Hukuk & EkonomiHavva Karagöz Stoisyen Düşüncenin Roma Hukukuna Etkisi ve Doğal Hukuk Anlayışı Fatih Türe Roma İmparatorluğu’nda Annona Kurumu

Edebiyat & BilimQuintus Cicero’dan Consul Adayı Marcus Cicero’a Mektup Gürsel Aytaç Alman Edebiyatında Antik Roma Alp Ejder Kantoğlu Roma’nın Unutulan Yıldızı Marcus Manilius

TartışmaTurhan Kaçar Roma’dan Sonra Akdeniz Dünyası ve ‘Pirenne Tezi’ Mustafa Kömürcüoğlu Yeniden Roma: Machiavelli Düşüncesinde Roma Siyasi Tarihi

KenzHasan Bülent Kahraman Anayasacılıktan Demokrasiye

50. Sayı: Romalılar-II

HukukNadi Günal Roma Hukukunun Temel Kriterleri, Kavram ve Kuramları Belgin Erdoğmuş Roma Hukuku

DinErkan İznik Pagan Bir İmparatorluğun Hıristiyan İmparatorluğa Dönüşümü: Geç Antikçağ’da Roma İmparatorluğu Turhan Kaçar Eskiçağ Hıristiyanlığı’nda Yol Ayrımı: Kadıköy Konsili ve Mirası

EdebiyatBedia Demiriş Roma Edebiyatı: Başlangıcı, Sınırları, Özellikleri Gül Özaktürk Tarihin Akışını Değiştiren Söylevler: Orationes Philippicae Ü. Fafo Telatar Roma Edebiyatında Pastoral Şiir

MimariSuna Güven Roma Mimarlığını Anlamaya Çalışmak

Tarih Mehmet Ali Kaya Anadolu’da Roma Egemenliği (İÖ 205-25) Mustafa H. Sayar Geç Antik Devir

Ekonomi Oğuz Tekin Roma Devletinde Para ve Ekonomi

RomanizasyonFiliz Dönmez-Öztürk Likya Örneğinde Romalılaştırma ve Romalılaşma Pınar Özlem-Aytaçlar Küçük Asya’nın ‘Romanizasyon’u

49. Sayı: Romalılar-I

Giriş

Aslı Yazıcı Yakın & Rahşan Balamir Bektaş Liberalizmle Muhafazakârlık Arasında Hipnoz: Kişisel Gelişim Fantezisi

Kişinin Kendisiyle Savaşı

Ertuğrul Turan Agon: Kökendeki Savaşın Öyküsü Tolga İnsel Canın Gerilimi ve Düşman Yabancı Politeia’da Kişinin Savaşımı Tahir Karakaş Üstinsanın “İyi İnsan”la Savaşı ve Nietzsche’de Kişinin Kendi Kendisini Aşma Deneyimi Sadık Erol Er E. M. Cioran’da Şiddetin Ontolojik Kökeni Mukadder Yakupoğlu İnsanın Kendi Doğasıyla Savaşı Derya Gürses Tarbuck On Sekizinci Yüzyıl Felsefesi ve Depresyon

Ahmet İnam Kendimize Doğru Bir Yürüyüş Tarzı Olarak Özgelik Caner Işık Anadolu Erenlerinde ‘Gerçek’ Olmak İçin ‘Gerçeklik’ Ekrem Demirli Sufilerin Tanrı Anlayışı Hakkında Bir Değerlendirme Fuat Aydın ‘Karma’ ve ‘Samsara’ Döngüsünde İnsan Nihan Mortaş Bedenle Mücadeleye Dönüşen Bir Yaşlanma Pratiği

Kenz

Haluk Sunat ‘Kişinin Kendi ile Savaşımı’ ve ‘Yaratma Sorunsalı’ Bağlamında ‘Marksist Estetik’ Eleştirisi

48. Sayı: Kişinin Kendisiyle Savaşı

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:11 l SAYI:50 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2009 l ISSN: 1303-7242

50

Rom

alılar II

ROMALILAR

IIGİRİŞ

FELSEFEEDEBİYAT & BİLİM MUSTAFA

KÖMÜRCÜOĞLU

KEMAL BAKIR

BÜLENT

Quintus Cıcero'dan Yeniden Roma:

Roma'da Felsefe,

İPLİKÇİOĞLU

Consul Adayı Marcus Machiavelli

Stoa Ahlâkı, Kölelik ve

Antik Roma ve Mirası

Cicero'a Mektup Düşüncesinde Roma

İmparatorluk: Siyasi Tarihi

GÜRSEL AYTAÇ

Epiktetos ve Alman Edebiyatında

Marcus Aurelius

KURULUŞ

Antik Roma

METİN BAL

KENZ

PELİN AYTAMAN ALP EJDER

Roma'da Yeni

ERÇELİK

HASAN BÜLENT

KANTOĞLU

Platonculuğun Kurucusu

Roma'nın Kuruluş

KAHRAMAN

Roma'nın Unutulan

Plotinus ve Öğretisi

Efsaneleri

Anayasacılıktan

Yıldızı Marcus Manilius Demokrasiye

HUKUK & EKONOMİ

ROMA: SAVAŞ YA DA HAVVA KARAGÖZ TARTIŞMA

BARIŞ Stoisyen Düşüncenin TURHAN KAÇAR

Roma Hukukuna Etkisi

BURAK ÇINAR Roma'dan Sonra

ve Doğal Hukuk Anlayışı

Roma Ordusunun Akdeniz Dünyası ve

Savaşlardaki Üstünlüğü FATİH TÜRE 'Pirenne Tezi'

Roma

ÇAĞATAY AŞKİT İmparatorluğu'nda

Tanrılarla Barış İçinde Annona Kurumu

Yaşamak

Page 62: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

60

Askeri Zihniyetin KökenleriHalil İnalcık Osmanlı Tarihinde Devlet ve Asker

Bir “Rüya” GeleneğiAslı Niyazioğlu Halveti Sünbüli Şeyhlerinin Rüyaları ve Osmanlı Biyografi Yazıcılığı

“Devlet-iAliyye”Yusuf Oğuzoğlu Osmanlı’da Devlet Felsefesi: Yönetilenler’e Yaklaşım ve Bu Siyasetin Kaynakları

“Merkez-Çevre” İlişkileriYasemin Beyazıt Osmanlı’da Kaza Sınırlarını Belirleyen Temel Etkenler

EğitimBenjamin C. Fortna Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonunda Eğitim ve Biyografi Mustafa Gündüz Son Dönem Osmanlı Eğitiminde Disiplin ve Cezalandırma

AhîlikMehmet Topal & Kamil Çolak Osmanlı Devleti’nde Ahîlik ve Ahî Zâviyeleri

BalkanlarDritan Egro Osmanlı İmparatorluğu’ndan Arnavutluk Devleti’ne

İktisat & TicaretSinan Marufoğlu Osmanlı Taşra Eyaletlerinde Para ve Finansman Sorunları Necmettin Aygün XVIII. Yüzyılda Trabzon Merkezli Karadeniz Ticaretinde Balkanlar ile İlişkiler

TartışmaM. Akif Kireçci Gerçekle Hayâl Arasında: Batı Medeniyeti Tarihinde Osmanlı İmparatorluğu

53. Sayı: Osmanlılar-III

GirişHalil İnalcık Osmanlıların Trakya’ya Yerleşmesi

Avrupa ve OsmanlıÖzlem Kumrular Avrupa’nın İnşasında Osmanlı Etkisi

EdebiyatNuran Tezcan Sebeb-i Teliflere Göre Mesnevî Edebiyatının Tarihsel Dönüşümü

ToplumOğuz Adanır Osmanlı Toplumunda Bâtıl İnançlar, Talih ve ‘Kader’

Bir Annales Okulu Pratiği:Osmanlı’da Gündelik Yaşam Ve EkonomiSeven Ağır Osmanlı’da İaşecilik ve Fiyat Politikaları Onur Yıldırım Osmanlı İaşeciliği ve Esnaf Nadir Özbek Abdülhamid Rejimi, Vergi Tahsildarlığı ve Siyaset, 1876-1908

TurizmAhmet Yüksel Zamansız Bir Teşebbüs: I. Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nda Turizm

DenizcilikEda Özel 16. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Osmanlı Korsanları

KimlikFazıl Gökçek Tanzimat Dönemi Türk Romanında Osmanlı Kimliği

İttihat Ve TerakkiPınar Kaya Milli Burjuvaziden Ulus Devlete: İttihat ve Terakki Dönemi

52. Sayı: Osmanlılar-II

GirişHalil İnalcık Osmanlı Tarihinde Dönemler Tuncer Baykara Osmanlıların Selçuklu ve İlhanlı Kültür Kökenleri Üzerine

YöntemMetin Kunt Osmanlı Tarihçiliğinin Çerçevesi: “Türk-İran Modeli”

TartışmaNecmettin Alkan Osmanlı Modernleşmesi ve Klasik Yeniçeri İsyanlarının Modern Siyasî Darbelere Dönüşmesi

Osmanlı Üretim TarzıSencer Divitçioğlu Asya Üretim Tarzı Merceğinden Osmanlı Üretim Tarzı

İdareHaldun Eroğlu Osmanlı Şehzadeleri ve Devlet Yönetimi

Din, Toplum Ve Kamusal AlanSonnur Özcan Osmanlı Atmeydanı Kamusal Bir Meydan mıydı? Şener Aktürk Osmanlı Toplumunda Dinî Çeşitlilik: Farklı Olan Neydi? Yahya Araz XVI. Yüzyılda Osmanlı Toplumunda Kişiler ve Cemaatler Arası İlişkilerin “Dil, Söylem ve Sembol”leri

BalkanlarAydın Babuna Osmanlı Döneminde Bosna ve Boşnaklar

TanzimatYonca Köksal Tanzimat ve Tarih Yazımı

Askerî YenilikBurak Çınar Osmanlı İmparatorluğu’nda Ateşli Silahların Yükselişi

KenzHüseyin Gündoğdu Kâtip Çelebi’nin Toplum ve Siyaset Düşüncesi

51. Sayı: Osmanlılar-I

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:53 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 2010 l ISSN: 1303-7242

53

Osmanlılar

III

Osm

anlılar III

ASKERÎ ZİHNİYETİN “MERKEZ-ÇEVRE” AHÎLİKNECMETTİN AYGÜN

KÖKENLERİİLİŞKİLERİ

MEHMET TOPAL & XVIII. Yüzyılda Trabzon

HALİL İNALCIK YASEMİN BEYAZIT KAMİL ÇOLAK Merkezli Karadeniz

Ticaretinde Balkanlar ile

Osman Tarihinde Osmanlı'da Kaza Osmanlı Devleti'nde İlişkiler

Devlet ve AskerSınırlarını Belirleyen Ahîlik ve Ahî Zâviyeleri

Temel Etkenler

BİR “RÜYA” GELENEĞİ BALKANLAR

TARTIŞMA

EĞİTİM

ASLI NİYAZİOĞLU

DRİTAN EGRO M. AKİF KİREÇCİ

BENJAMİN C. FORTNA

Halveti Sünbüli

Osmanlı Gerçekle Hayâl Arasında:

Şeyhlerinin Rüyaları ve

İmparatorluğu'ndan Batı Medeniyeti

Osmanlı

Osmanlı Biyografi

Arnavutluk Devleti'ne Tarihinde Osmanlı

İmparatorluğu'nun

Yazıcılığı

İmparatorluğu

Sonunda Eğitim ve

BiyografiİKTİSAT &TİCARET

“DEVLET-İ ALİYYE”

SİNAN MARUFOĞLU

YUSUF OĞUZOĞLU MUSTAFA GÜNDÜZ Osmanlı Taşra

Osmanlı'da Devlet Son Dönem Osmanlı Eyaletlerinde Para ve

Felsefesi: Yönetilenler'e Eğitiminde Disiplin ve Finansman Sorunları

Yaklaşım ve Bu Siyasetin Cezalandırma

Kaynakları

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:52 l ŞUBAT, MART, NİSAN 2010 l ISSN: 1303-7242

52

OsmanlılarII

Osm

anlılar II

GİRİŞTOPLUM

NADİR ÖZBEK KİMLİK

HALİL İNALCIK OĞUZ ADANIR Abdülhamid Rejimi, FAZIL GÖKÇEK

Osmanlıların Trakya'ya Osmanlı Toplumunda

Tanzimat Dönemi Türk

Vergi Tahsildarlığı ve

Yerleşmesi Bâtıl İnançlar, Talih ve

Romanında Osmanlı

Siyaset, 1876-1908

'Kader'

Kimliği

AVRUPA VE OSMANLI

TURİZM

ÖZLEM KUMRULAR

İTTİHAT VE TERAKKİ

BİR ANNALES OKULU AHMET YÜKSEL

Avrupa'nın İnşasında PRATİĞİ:

PINAR KAYA

Zamansız Bir Teşebbüs:

OSMANLI'DA

Milli Burjuvaziden Ulus

Osmanlı Etkisi

“I. Dünya Savaşı

GÜNDELİK YAŞAM VE Devlete: İttihat ve

Yıllarında Osmanlı

EKONOMİ

EDEBİYAT

Terakki Dönemi

İmparatorluğu'nda

SEVEN AĞIR

NURAN TEZCAN

Turizm

Osmanlı'da İaşecilik ve

Sebeb-i Teliflere Göre Fiyat Politikaları

Mesnevi Edebiyatının

DENİZCİLİK

Tarihsel Dönüşümü

EDA ÖZEL

ONUR YILDIRIM 16. yüzyılda Osmanlı

Osmanlı İaşeciliği ve Devleti ve Osmanlı

EsnafKorsanları

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:12 l SAYI:51 l KASIM, ARALIK, OCAK 2009-10 l ISSN: 1303-7242

51

OsmanlılarI

Osm

anlılar I

GİRİŞOSMANLI ÜRETİM

ASKERÎ YENİLİK

TARZI

KENZ

İDARE

YÖNTEMBALKANLAR

DİN, TOPLUM VE

KAMUSAL ALAN

TARTIŞMA

TANZİMAT

ŞENER AKTÜRK

Osmanlı Toplumunda

HALİL İNALCIK

BURAK ÇINAR

Dinî Çeşitlilik: Farklı

Osmanlı Tarihinde SENCER

Osmanlı

Olan Neydi?

DönemlerDİVİTÇİOĞLU

İmparatorluğu'nda Ateşli

Asya Üretim Tarzı YAHYA ARAZSilahların Yükselişi

TUNCER BAYKARA Merceğinden Osmanlı XVI. yüzyılda Osmanlı

Osmanlıların Selçuklu ve Üretim TarzıToplumunda Kişiler ve

İlhanlı Kültür Kökenleri Cemaatler Arası HÜSEYİN GÜNDOĞDU

Üzerine

İlişkilerin “Dil, Söylem ve Kâtip Çelebi'nin Toplum

Sembol”lerive Siyaset Düşüncesi

HALDUN EROĞLU

Osmanlı Şehzadeleri ve

METİN KUNT Devlet Yönetimi

Osmanlı Tarihçiliğinin AYDIN BABUNA

Çerçevesi: “Türk-İran Osmanlı Döneminde

Modeli”

Bosna ve Boşnaklar

SONNUR ÖZCAN

Osmanlı Atmeydanı

NECMETTİN ALKAN

YONCA KÖKSAL

Kamusal Bir Meydan

Osmanlı Modernleşmesi Tanzimat ve Tarih

mıydı?

ve Klasik Yeniçeri

Yazımı

İsyanlarının Modern

Siyasî Darbelere

Dönüşmesi

Page 63: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

61

56. Sayı: Psikanaliz Dersleri

55. Sayı: Karl Marx

54. Sayı: Osmanlılar-IVGirişHalil İnalcık Osmanlı Padişahı

SanatLale Uluç On Altıncı Yüzyılda Osmanlı-Safevî Kültürel İlişkileri Çerçevesinde Nakkaşhânenin Önemi

DinBedri Gencer Osmanlı İslâm Yorumu

Tartışma: “Popüler Osmanlı”Ahmet Özcan Popüler Tarihçilik ve Osmanlı Tarihine İlgisi Üzerine Bazı Tespitler

Osmanlı ve VatandaşlıkNalan Soyarık Şentürk Vatandaşlığın İmparatorluk Kökleri: Osmanlı’ya Bakmak İsmet Parlak Osmanlı’nın Tebaasından Cumhuriyet’in Yurttaşına Giden Yol

EğitimŞerife Yorulmaz Osmanlı İmparatorluğu’nda Ruhsatsız Okullaşma: 19.Yüzyılda Açılan Gayrimüslim ve Yabancı Okullar Üzerine Bir Değerlendirme

Amerika’nın Osmanlı SeyâhatiCansu Özge Özmen Pushkin Osmanlı İmparatorluğu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Üzerine 19. Yüzyılda Yayımlanan Amerikan Seyâhatnameleri

Jön TürklerİLYAS SÖĞÜTLÜ Jön Türk Düşüncesinde Modernlik ve Modernleşme

KENZCEM ORHAN Avrupa-Merkezcilik Çıkmazını Aşmak: Tim Jacoby’nın Sosyal İktidar ve Türk Devleti Çalışması Üzerine Bir İnceleme

Marx/Ontoloji/Varoluş Nur Betül Çelik Marx’ın Ontolojisi ve Siyasal Öznelik Sorunu Önder Kulak Karl Marx’ta Yabancılaşma, Meta Fetişizmi ve Şeyleşme Kavramları Zeliha Burcu Yılmaz Marx ve “İnsanî Varoluş”

Marx’ın Musahabeleri: Platon-Rousseau-HegelMetin Becermen Dünyayı Değiştirmeye Dair: Marx’ın On Birinci Tezi Üzerine Bir Deneme Doğan Barış Kılınç Marx’ın Hegel’le Diyaloğu Gökhan Demir & Dünya Ahtem Öztogay Hegel ve Marx’ta Sivil Toplum Yıldız Silier Marx ve Rousseau: Eşitsizlik ve Özgürlük

Marx ve OryantalizmLütfi Sunar Marx’ın Doğu’ya Bakışı: Batı’nın Tanımlanmasının Bir Aracı Olarak Doğu Aytek Soner Alpan & Efe Peker Marksizm, Şarkiyatçılık ve “Komünizm Fikri”nin Evrenselliği

Marx ve DinVefa Saygın Öğütle Ateizm, Mesihçilik ve Marksçı Realizm: Kendinde-Gerici ya da Kendinde-Devrimci Herhangi Bir Dinsel İnanç Var mıdır? Şener Aktürk Marx’ın “Yahudi Sorunu”: Laik Devlet-Dindar Sivil Toplum Eleştirisi

Marksist İktisatAta Devrim Marx’ın Değer ve Fiyat Teorisi

Hasbihâl: Biz Ruhî Bey’ler Nasılız?Nur Vergin Kişisel Tarih ve Kimlik İnşası: Nasıl Türk Olunur?Psikanaliz DersleriHakan Kızıltan Narsisizm ya da Ruhsallığın OntolojisiRaşit Tükel Anksiyete, Savunmalar ve Nesne İlişkileri: Freud ve Melanie Klein’ın Çalışmalarına Bir BakışErich Fromm Nevrozun Bireysel ve Toplumsal Kökeni Nilüfer Erdem İlk Sahne: Gerçek mi, Düşlem mi?Özge Soysal Bilmemek ve Dile Getirmek Arasında: Psikanalizin Bilinçdışı Öznesi Saffet Murat Tura totem ve yabancıEcem Zaimoğlu Rüya: Göğe Yükselen MerdivenPsikanaliz ve SanatHalûk Sunat ‘Yaratıcı Sanatsal Edim’ ve ‘Yüceltme’nin Psikanalitik Bağlamda SorgulanışıMelis Tanık Frida Kahlo: Aynadan Tuale Aktarılan Sessiz ÇığlıkD.W. WinnicottBella Habip Özgürlük Arayışına Adanmış Psikanalitik Bir Yaşam Donald Woods Winnicott (1896-1971): Düşüncesi ve Pratiği

Julia KristevaNilgün Tutal Bu Epigraflı Bir Yazı OlacakZafer Çeler Julia Kristeva ve İçimizdeki Yabancı

Divanda, Kürsüde ve Masada PsikanalizTalat Parman Psikanaliz Nerdedir? Psikanalizin Bir Güçlüğü Olarak “Uygulamalı Psikanaliz”Tevfika İkiz Üniversitede Psikanaliz Öğretmeli miyiz?Coşkun Taştan Türkiye’ye Erken Giren Psikanaliz Neden Geç Kurumlaştı?

Psikanaliz ve SinemaZeynep Özen Barkot İzleyici-Özne Sorunu Bağlamında Lacan Sonrası Psikanalitik Film Kuramı

Psikanaliz ve TiyatroPetru Golban Modern Tiyatroda Antik Miti Diriltme Aracı Olarak Psikanaliz

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:14 l SAYI:56 l ŞUBAT, MART, NİSAN 2011 l ISSN: 1303-7242

Psikanaliz Dersleri

56

Psikanaliz D

ersleri

HASBİHÂL: BİZ RUHÎ ÖZGE SOYSAL D.W.

COŞKUN TAŞTAN

BEY'LER NASILIZ?

WINNICOTT

Bilmemek ve Dile

Türkiye'ye Erken Giren

NUR VERGİN

BELLA HABİP

Getirmek Arasında:

Psikanaliz Neden Geç

Kişisel Tarih ve Kimlik

Özgürlük Arayışına

Psikanalizin Bilinçdışı

Kurumsallaştı?

İnşası: Nasıl Türk

Adanmış Psikanalitik

Öznesi

Olunur?

Bir Yaşam Donald PSİKANALİZ VE

SAFFET MURAT TURA Woods Winnicott SİNEMA

PSİKANALİZ Totem ve Yabancı

ZEYNEP ÖZEN

DERSLERİ

JULIA KRISTEVA BARKOT

HAKAN KIZILTAN

NİLGÜN TUTAL İzleyici-Özne Sorunu

ECEM ZAİMOĞLU

Narsisizm ya da

Bu Epigraflı

Rüya: Göğe Yükselen

Bağlamında Lacan

Ruhsallığın Ontolojisi

Bir Yazı Olacak

Merdiven

Sonrası Psikanalitik Film

Kuramı

RAŞİT TÜKEL PSİKANALİZ VE ZAFER ÇELER

Anksiyete, Savunmalar SANATJulia Kristeva ve PSİKANALİZ VE

ve Nesne İlişkileri: HALÛK SUNAT İçimizdeki Yabancı TİYATRO

Freud ve Melanie 'Yaratıcı Sanatsal Edim'

PETRU GOLBAN

Klein'ın Çalışmalarına ve 'Yüceltme'ninDİVANDA, KÜRSÜDE VE Modern Tiyatroda Antik

Bir BakışPsikanalitik Bağlamda MASADA PSİKANALİZ Miti Diriltme Aracı

TALAT PARMAN

Sorgulanışı

Olarak Psikanaliz

ERICH FROMM

Psikanaliz Nerdedir?

Nevrozun Bireysel ve MELİS TANIK

Toplumsal Kökeni

TEVFİKA İKİZ

Frida Kahlo: Aynadan Üniversitede Psikanaliz

Tuale Aktarılan Sessiz

NİLÜFER ERDEM

Öğretmeli miyiz?

Çığlık

İlk Sahne: Gerçek mi,

Düşlem mi?

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:14 l SAYI:55 l KASIM, ARALIK, OCAK 2010-11 l ISSN: 1303-7242

Karl Marx

55

Karl M

arx

MARX MI DÜNYAYA, DOĞAN BARIŞ KILINÇ MARX VE DİNOZAN İŞLER

DÜNYA MI MARX'A Marx'ın Hegel'le Diyaloğu

Kullanım Değerinin

VEFA SAYGIN ÖĞÜTLE

YABANCILAŞTI?

Belirsizliği Üzerine

Ateizm, Mesihçilik ve

GÖKHAN DEMİR &

Elzem Notlar

NUR BETÜL ÇELİK

Marksçı Realizm:

DÜNYA AHTEM

Marx'ın Ontolojisi ve

Kendinde-Gerici ya da

ÖZTOGAY

MARKSİZM:

Siyasal Öznelik Sorunu

Kendinde-Devrimci

Hegel ve Marx'ta

TAHMİNLERİN ÖTESİ

Herhangi Bir Dinsel İnanç

Sivil Toplum

ÖNDER KULAK

Var mıdır?SEVİM HACIOĞLU

Karl Marx'ta Yabancılaşma,

SSCB'nin Başarısızlık

YILDIZ SİLİER

Meta Fetişizmi ve

ŞENER AKTÜRK Sebebi Marksist Felsefe

Marx ve Rousseau:

Şeyleşme Kavramları

Marx'ın “Yahudi Sorunu”: miydi?

Eşitsizlik ve Özgürlük Laik Devlet-Dindar Sivil

ZELİHA BURCU YILMAZ

Toplum EleştirisiAHMET ÖZKİRAZ

MARX VE

Marx ve “İnsanî Varoluş”

Marx, Marksizm ve

ORYANTALİZM MARKSİST İKTİSAT Tahminsel Tarihçilik

MARX'IN LÜTFİ SUNAR ATA DEVRİM

MUSAHABELERİ: Marx'ın Doğu'ya Bakışı Marx'ın Değer ve

PLATON-ROUSSEAU- Fiyat Teorisi

HEGELAYTEK SONER ALPAN

& EFE PEKER

METİN BECERMEN Marksizm, Şarkiyatçılık ve

Dünyayı Değiştirmeye “Komünizm Fikri”nin

Dair: Marx'ın On Birinci Evrenselliği

Tezi Üzerine

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:54 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2010 l ISSN: 1303-7242

54

Osmanlılar

IV

Osm

anlılar IV

GİRİŞTARTIŞMA: “POPÜLER EĞİTİM

JÖN TÜRKLER

OSMANLI”

HALİL İNALCIK

ŞERİFE YORULMAZ İLYAS SÖĞÜTLÜ

Osmanlı PadişahıAHMET ÖZCAN Osmanlı

Jön Türk Düşüncesinde

Popüler Tarihçilik ve İmparatorluğu'nda Modernlik ve

Osmanlı Tarihine İlgisi Ruhsatsız Okullaşma: Modernleşme

SANAT Üzerine Bazı Tespitler 19.Yüzyılda Açılan

LALE ULUÇ Gayrimüslim ve Yabancı KENZ

On Altıncı Yüzyılda Okullar Üzerine Bir

OSMANLI VE

Osmanlı-Safevî Kültürel

CEM ORHAN

Değerlendirme

VATANDAŞLIK

İlişkileri Çerçevesinde

Avrupa-Merkezcilik

NALAN SOYARIK

Nakkaşhânenin Önemi

Çıkmazını Aşmak: Tim

ŞENTÜRK AMERİKA'NIN Jacoby'nın Sosyal İktidar

Vatandaşlığın OSMANLI SEYÂHATİ ve Türk Devleti Çalışması

DİN İmparatorluk Kökleri: CANSU ÖZGE ÖZMEN Üzerine Bir İnceleme

BEDRİ GENCER Osmanlı'ya Bakmak PUSHKIN Osmanlı

Osmanlı İslâm Yorumuİmparatorluğu, Orta

Doğu ve Kuzey Afrika

İSMET PARLAK Üzerine 19. Yüzyılda

Osmanlı'nın Tebaasından Yayımlanan Amerikan

Cumhuriyet'in Yurttaşına Seyâhatnameleri

Giden Yol

Page 64: doğubatı 2013 katalog yayın

DERGİLER

62

“Kayıp Zamanın İzinde”Oya Baydar Türkiye Solu Üzerine (Öz)Eleştirel Notlar

“Sağım solum Sobe!”: Türk Sosyalizminin EleştirisiHasan Bülent Kahraman Türk Solunun Çıkmaz Sokağı: Kemalizm (Ordu) İlişkisi Mahmut Mutman Uzaklaşan ve Yaklaşan Sol Üzerine Düşünceler Hande Sonsöz Sosyalizmin Türkiye Düşünce Tarihindeki İzleri ya da Sosyalistçe Yaşamın Diğer Adı Zor Zanaat Erkan Doğan Türk Solunun Kısa Tarihi: Sosyalizmi Milliyetçilikle Eklemlemek Fikret Başkaya Türkiye Soluna Soldan Bakmak Kadir Cangızbay Sosyalizm ve Türk Solu

Eleştiri

Armağan Öztürk Birikim Dergisinde Liberal Sol İdeoloji Üzerine Eleştirel Bir Değerlendirme

Yeni Sol Üzerine Değiniler

Can Ulusoy Etik ve Adalet Merkezli Yeni Bir Siyaset Arayışı: Türkiye’de Özgürlükçü Sol Dinçer Demirkent Siyasetin Tükenişi, Siyasetin İmkânları: ÖDP Esin Hamdi Dinçer Bülent Ecevit’in Siyasal Anlayışı Üzerine (1957-1980 Dönemi)

59. Sayı: Türk Sosyalizminin Eleştirisi

58. Sayı: Türk Muhafazâkarlığının EleştirisiGirişSüleyman Seyfi Öğün Lümpen Muhafazakârlık Üzerine

Türk Muhafazakârlığının EleştirisiNazım İrem Türk Muhafazakâr Modernleşmesinin Sınırları: Kültürcü Özgünlük ve Eksik Liberalizm Rasim Özgür Dönmez Adalet ve Kalkınma Partisi: İslâmcılıktan Post Kemalist Bir Anlatıya Doğru Fırat Mollaer Klasik Muhafazakârlıktan Tekno-Muhafazakârlığa:Tanım Sorunları, Temeller ve Değişmeler Haluk Efekan Muhafazakârlığın Hermenötiği

Muhafazakâr Söylem Aytül Tamer Muhayyel Komünizm: Türk Sağının Anti-Komünizm Propagandası İpek Göçmen Muhafazakârlık, Neoliberalizm ve Sosyal Politika: Türkiye’de Din Temelli Sosyal Yardım Organizasyonları

Muhafazakârlık ve KemalizmHasan Ufuk Aktaşlı Türk Muhafazakârlığı ve Kemalizm: Diyalektik Bir İlişki İlyas Söğütlü Tarihsel ve Toplumsal Bağlamı İçinde Kemalizm, Aydınlanma, Muhafazakârlık İlişkisi Üzerine Bir Derkenar

Muhafazakâr ‘Tepki’lerAytaç Yıldız Kuruluş Sürecinde Cumhuriyet Muhafazakârlığı: Peyami Safa’nın Kemalizm Yorumu Necmettin Doğan Türk Muhafazakârlığının Devlet Algısı: Nurettin Topçu Örneği Özgür Akyol Sabahattin Zaim’de Muhafazakârlık Düşüncesi

Türk Muhafazakârlığının Tarih YorumuAhmet Özcan Muhafazakâr Tarihçiliğin Popüler Yüzü: “İnanmıyorum Bana Öğretilen Tarihe!”

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:14 l SAYI:58 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2011 l ISSN: 1303-7242

58

Türk M

uhafazakârlığının Eleştirisi

Türk Muhafazakârlığının

Eleştirisi

GİRİŞFIRAT MOLLAER MUHAFAZAKÂRLIK NECMETTİN DOĞAN

SÜLEYMAN SEYFİ

VE KEMALİZM

Klasik

Türk Muhafazakârlığının

ÖĞÜN

HASAN UFUK

Muhafazakârlıktan

Devlet Algısı:

Lümpen Muhafazakârlık

AKTAŞLI

Tekno-Muhafazakârlığa:

Nurettin Topçu Örneği

Türk Muhafazakârlığı ve

ÜzerineTanım Sorunları,

Kemalizm: ÖZGÜR AKYOL

Temeller ve Değişmeler

TÜRK

Diyalektik Bir İlişki Sabahattin Zaim'de

MUHAFAZAKÂRLIĞIN HALUK EFEKAN

Muhafazakârlık

IN ELEŞTİRİSİ

İLYAS SÖĞÜTLÜ

Muhafazakârlığın

Düşüncesi

NAZIM İREM

Tarihsel ve Toplumsal

Hermenötiği

Türk Muhafazakâr

Bağlamı İçinde TÜRK

Modernleşmesinin

Kemalizm, Aydınlanma, MUHAFAZAKÂRLIĞIN

MUHAFAZAKÂR

Sınırları:

Muhafazakârlık İlişkisi IN TARİH YORUMU

SÖYLEM

Kültürcü Özgünlük ve

Üzerine Bir Derkenar AHMET ÖZCAN

AYTÜL TAMER

Eksik Liberalizm

Muhafazakâr Tarihçiliğin

Muhayyel Komünizm: MUHAFAZAKÂR Popüler Yüzü:

Türk Sağının Anti-

RASİM ÖZGÜR

'TEPKİ'LER“İnanmıyorum Bana

Komünizm

DÖNMEZ

AYTAÇ YILDIZ Öğretilen Tarihe!”

Propagandası

Adalet ve Kalkınma

Kuruluş Sürecinde

Partisi: İslâmcılıktan

Cumhuriyet

İPEK GÖÇMEN

Post Kemalist Bir

Muhafazakârlığı:

Muhafazakârlık,

Anlatıya Doğru

Peyami Safa'nın

Neoliberalizm ve Sosyal Kemalizm Yorumu

Politika: Türkiye'de Din

Temelli Sosyal Yardım

Organizasyonları

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:15 l SAYI:59 l KASIM, ARALIK, OCAK 2011-12 l ISSN: 1303-7242

59

Türk Sosya

lizminin E

leştirisi

Türk Sosyalizminin

Eleştirisi “KAYIP ZAMANIN

YENİ SOL ÜZERİNE

İZİNDE”

DEĞİNİLER

“SAĞIM SOLUM

SOBE!”: TÜRK

ELEŞTİRİ

SOSYALİZMİNİN

ELEŞTİRİSİ

MAHMUT MUTMAN FİKRET BAŞKAYA

Uzaklaşan ve Yaklaşan Türkiye Soluna

OYA BAYDAR

CAN ULUSOY

Sol Üzerine Düşünceler Soldan Bakmak

Türkiye Solu Üzerine

Etik ve Adalet Merkezli

(Öz)Eleştirel Notlar

Yeni Bir Siyaset Arayışı:

HANDE SONSÖZ KADİR CANGIZBAYTürkiye'de

Sosyalizmin Türkiye Sosyalizm ve Türk Solu Özgürlükçü Sol

Düşünce Tarihindeki

İzleri ya da DİNÇER DEMİRKENT

Sosyalistçe Yaşamın ARMAĞAN ÖZTÜRKSiyasetin Tükenişi,

Birikim Dergisinde

Diğer Adı Zor Zanaat

HASAN BÜLENT

Siyasetin İmkânları:

Liberal Sol İdeoloji

KAHRAMAN

ÖDP

ERKAN DOĞANÜzerine Eleştirel

Türk Solunun Çıkmaz Türk Solunun Kısa Bir Değerlendirme

Sokağı: Kemalizm

ESİN HAMDİ DİNÇER

Tarihi: Sosyalizmi

(Ordu) İlişkisi

Bülent Ecevit'in Siyasal

Milliyetçilikle Anlayışı Üzerine

Eklemlemek (1957-1980 Dönemi)

9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 5 9 7

“Türkiye’nin Ruhunu Aramak”Taşkın Takış Yerlilikten Yurtsuzluğa: Zürcher, Bizim Kitap Kurdunu Okudu mu? –Kurtuluş Kayalı Üzerine Bir Portre Denemesi–

Sivil ‘Değer’in PeşindeÖzgür Taburoğlu Türkiye’de Toplumsal ve Siyasal Boşlukların Kurucu İşlevleri: Tanpınar, Küçükömer ve Mardin’in Düşünceleri

Êdî Bes e & Bes Nîne Uğur Kömeçoğlu Kürt Sorunu ve Çatışma Sonrası Toplum: Ulusal Güçlerle Yerel Güçler Arasındaki Gerilim, Diyalogcu Kamusal Alan ve Demokratikleşme

Türk Liberalizminin Eleştirisi

Simten Coşar Kamusuzluğu Tahayyül Edebilmek: Türkiye’de Liberal Düşünce Hilmi Ozan Özavcı Düşünce Tarihi Merceğinden: Türkiye’de Liberalizm Özlem Denli Liberal Düşünce Topluluğu veya Bir Paradoks Olarak Siyaset Arayışı Boğaç Erozan Ahmet Ağaoğlu ve “Nizamlı Hürriyet”: Bir Cumhuriyetçi Yorum Denemesi Ahmet Ağaoğlu Nizamlı Hürriyet Cemil Oktay Liberal Siyasî Düzenler Hakkında Notlar Oğuz Adanır Zihniyet, Ulusal Burjuvazi, Aydınlanma

DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:14 l SAYI:57 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 2011 l ISSN: 1303-7242

Türk Liberalizminin

Eleştirisi

57

Türk Liberalizm

inin Eleştirisi

“TÜRKİYE’NİN ÊDÎ BES E & BES HİLMİ OZAN ÖZAVCI AHMET AĞAOĞLU

RUHUNU ARAMAK” NÎNEDüşünce Tarihi

Nizamlı Hürriyet

TAŞKIN TAKIŞUĞUR KÖMEÇOĞLU Merceğinden: Türkiye'de

Yerlilikten Yurtsuzluğa: Kürt Sorunu ve Çatışma

CEMİL OKTAY

Liberalizm

Zürcher, Bizim Kitap Sonrası Toplum:

Liberal Siyasî Düzenler

Kurdunu Okudu mu? Ulusal Güçlerle Yerel

Hakkında Notlar

ÖZLEM DENLİ

–Kurtuluş Kayalı Güçler Arasındaki Liberal Düşünce

Üzerine Bir Portre Gerilim, Diyalogcu

OĞUZ ADANIR

Topluluğu veyaZihniyet, Ulusal

Denemesi– Kamusal Alan ve Bir Paradoks Olarak

Burjuvazi, Aydınlanma

Demokratikleşme Siyaset Arayışı

SİVİL ‘DEĞER’İN

PEŞİNDETÜRK

BOĞAÇ EROZAN

ÖZGÜR TABUROĞLU LİBERALİZMİNİN Ahmet Ağaoğlu ve

Türkiye'de Toplumsal ve ELEŞTİRİSİ“Nizamlı Hürriyet”:

Siyasal Boşlukların SİMTEN COŞAR Bir Cumhuriyetçi

Kurucu İşlevleri:Kamusuzluğu Tahayyül Yorum Denemesi

Tanpınar, Küçükömer ve Edebilmek: Türkiye'de

Mardin'in Düşünceleri Liberal DüşünceISSN 1303-

72420-0

9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 5 7 3

57. Sayı: Türk Liberalizminin Eleştirisi

Page 65: doğubatı 2013 katalog yayın

63

YENİLER

GirişMehmet AydınVaroluşçuluk ya da Gnostizm: Bir Tartışmaya Davet

“Om”Daisetsu Teitar SuzukiZen Nedir?

Vedat Şafak YamıÇin’de Zen-Budizm

Korhan KayaMasallarda Budist “Merhamet” Motifi

“Mani”Kubilay AtikJaponya, Kapalı Ülke, İdeoloji ve Din

Ali Volkan ErdemirJapon Toplumu ve Doğa

“Padme”Sadık ArmutluFars Şiirinde Bir Tanrı Üç Peygamber

Burak ÇınarDoğu’nun Sürpriz Zaferleri

Bayram Ali Çetinkayaİslâm Tıp Felsefesi/Teorisi -Doğu’nun Özgün Sanatı İslâm Tıbbı-

“Hum”Meşdi İsmayılovRus Entelijansiyasının Doğu Algısı: Başlangıcından Avrasyacılığa Kadar

Gürsel AytaçAlman Edebiyatında “Şark”

60. Sayı: Işık Doğudan Yükselir-I

Page 66: doğubatı 2013 katalog yayın

64

YENİLER

İslâm Düşüncesi: Kayıp BilinçEkrem DemirliXIII. Asır’da Anadolu’da Düşünce Hayatına Dair Bazı Mülahazalar:İbnü’l-Arabî ve Sadreddin Konevi veya Metafizik’in Yeniden İnşası

Rifat OkudanŞeyhu’l-İşrâk Sühreverdî Maktûl ve İşrâkî Hikmeti

Hanife DönmezDoğu Düşüncesinde İnsan-ı Kâmil

Henri CorbinEndülüs’de

Binbir Gece MasallarıSüleyman TülücüDoğunun İncisi: Binbir Gece Masalları

TarihTurhan Kaçar“Dünyaya İki Işık”: Geç Antikçağ’da İran ve Roma

Muzaffer DuranAkamenidler’de Hoşgörü Politikası

Doğu’dan Yükselen IşıkWolfgang Bauer Çin Felsefesi’nin Genel Özellikleri

Kubilay AtikKore Aydınlanması Joseon Dönemi

Baha ZaferMezopotamya’da Doğa Felsefesi: Matematik ve Astronomi

Ali KüçüklerHint-Avrupa Diline Bir Katkı: Pini Dilbilimi

Din: Gayri İhtiyarî Bir Felsefe, Felsefe: İhtiyarî Bir DinSadık Erol ErBir Felsefe Geleneği İnşa Etmek Osmanlı Felsefe Çalışmalarına Genel Bir Bakış

ZeylTaşkın TakışTarihyazımının Rönesansı: Halil İnalcık

61. Sayı: Işık Doğudan Yükselir-II

Page 67: doğubatı 2013 katalog yayın

65

YENİLER

Mesut Kınacı

Eski Yunan Dünyasında Müzik ve Müzisyenler

Ömer Naci Soykan Müzik Nedir? Felsefi Bir Araştırma

Abdullah Onur Aktaş

Hayatı Müzikle Anlamak ve Schopenhauer Felsefesinde Müzik

Özge Öztekin

Seslerin Sözcüklerindeki Müzikten Sözcüklerin Seslerindeki Müziğe

Vefa Saygın Öğütle & Hüseyin Etil

Bir Geçiş Döneminde Müziğin Kalp Çarpıntıları: Sosyal Dönüşümler ve Varoluşsal Tipler

Okan Murat Öztürk

15. Yüzyıl Osmanlı Müziğinde Şube Kavramı ve Hermetik Gelenek Hızır Bin Abdullah’ı Anlamak

Süleyman Seyfi Öğün

Itri’nin Neva Kâr’ı Hakkında İzlenimci Bir Yazı

Ali Esgin

Bir Müzik Sosyolojisi Var mıdır?

Olgun Bilir

Bir Güç Alanları Sistemi Olarak Müzik Toplum İlişkisi

Poyraz Kulluoğlu

Türk Müzik Devrimi’nden Popüler Kültür Müziği’ne Çok Seslilik Gündüşleri: Türk Müzik İnkılâbında ‘Garbiyatçı’ Endişeler ve ‘Fanteziler’

Selçuk Duran

Türkiye’de Âşıklık Geleneğinin Popüler Müziklere Etkisi

Duygun Erim

Yaratıcı Bir Kuvvet Olarak Ritmin Zaman-Mekânı Üzerine Düşünceler

Orhan Kandemir

Yitik Zamanın İzinde: Caz

Aslı Çavuşoğlu

Platon’un Bekçileri: Bir Eğitim Aracı Olarak Müzik

62. Sayı: Önce "Müzik" Vardı

Page 68: doğubatı 2013 katalog yayın

66

KİTAP FİYAT LİSTESİ

FELSEFE Başkası Olarak Kendisi Paul Ricoeur ................................................ 28,00 TLBahtin ve Çevresi Craig Brandist ..................................................17,00 TL Monadoloji & Metafizik Üzerine Konuşma Leibniz ..........................9,00 TL Antik Yunan'da Felsefe ve Çağımıza Etkileri Editör: Yavuz Kılıç ...24,00 TL Avrupa Düşüncesinin Serüveni Jacqueline Russ ..........................26,00 TLMarx ve Hegel Üzerine Çalışmalar Jean Hyppolite .......................... 15,00 TLHeidegger Editör: Özgür Aktok & Metin Bal ....................................... 25,00 TL Estetik'in Kısa Tarihi Hakkı Hünler .............................................. 20,00 TL Gilles Deleuze Claire Colebrook ....................................................... 13,50 TLÖlümcül Hastalık Umutsuzluk Søren Kierkegaard ............................ 11,00 TL Yeni Bilim Giambattista Vico............................................................. 30,00 TLWittgenstein ve Dilin Sınırları Pierre Hadot .......................................9,00 TL Ludwig Wittgenstein Erken Döneminde Dilin Sınırları ve Felsefe Ali Utku 16,00 TLKant’ın Felsefesi Heinz Heimsoeth ................................................... 11,00 TLFelsefenin Temel Disiplinleri Heinz Heimsoeth ................................. 8,50 TL Tarih Tasarımı R. G. Collingwood ..................................................... 17,50 TL Tarih Felsefesi Haz. Doğan Özlem - G. Ateşoğlu ..............................13,00 TL Alman İdealizmi - Fichte Haz. E. Kılıçarslan - G. Ateşoğlu ................27,00 TL Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı Henri Bergson .....................................16,00 TLAydınların İhaneti Julien Benda ........................................................11,00 TLKültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi Doğan Özlem ............................15,00 TLFelsefe ve Doğa Bilimleri Doğan Özlem .......................................... 14,00 TLFransız Aydınlanma Felsefesi Oskar Ewald .....................................13,50 TLDört Adalı Solmaz Zelyüt ...................................................................9.00 TLTarih Felsefesinin Problemleri Georg Simmel ...................................9,00 TL

SOSYOLOJİÇağdaş Sosyoloji Kuramları Ruth A. Wallace/Alison Wolf ........... 34,00 TL Sosyoloji Kuramları Tarihi Hans Freyer ....................................... 22,00 TL Osmanlı ve Ötekiler Oğuz Adanır ................................................22.00 TL Osmanlı ve Avrupalılar Oğuz Adanır ...........................................17.00 TL Kent Efsaneleri Özgür Taburoğlu ....................................................15,00 TL Bilim Sosyolojisi Editörler: Bekir Balkız & Vefa Saygın Öğütle ......34,00 TL Georg Simmel Editör: Jale Özata Dirlikyapan .................................25,00 TLBurjuva Werner Sombart .................................................................. 24,50 TL Oryantalizm: Tartışma Metinleri Editör: Aytaç Yıldız ........................ 28,50 TL Milliyetçilik Kuramları: Eleştirel Bir Bakış Umut Özkırımlı ................ 16,50 TL Tarihsel Sosyoloji Elisabeth Özdalga ...............................................16,50 TL Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış Oğuz Adanır ........................................ 35,50 TLModernleşme: Başkaldırı ve Değişim S. N. Eisenstadt .................... 14,50 TL Orta Doğuda Kültürel Geçişler Editör: Şerif Mardin .......................... 23,00 TLŞerif Mardin Okumaları Editör: Taşkın Takış .................................... 23,00 TL Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü Vilfredo Pareto ................................ 8,00 TL Franfurt Okulu Editör H. Emre Bağce................................................ 28,50 TLSimülakrlar ve Simülasyon Jean Baudrillard ................................... 15,50 TL Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği Jean Baudrillard .. 15,50 TL Sessiz Yığınların Gölgesinde Jean Baudrillard ................................... 8,00 TL Weber’in Metodolojisi Fritz Ringer ................................................... 14,00 TL

TARİHAhmed Cevdet Paşa Mustafa Gündüz .........................................16.00 TL Halil İnalcık Armağanı-II Tarih Araştırmaları ..................................30,00 TLAnnales Okulu Peter Burke ..............................................................13,00 TL Feodal Toplum ….Marc Bloch ......................................................... 32,00 TLDoğu Batı Makaleler - I Halil İnalcık ................................................ 24,00 TL Doğu Batı Makaleler - II Halil İnalcık ............................................... 24,00 TL Halil İnalcık Armağanı-I Tarih Araştırmaları ...................................30,00 TLEski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler Ümit Hassan ..................... 22,00 TLOsmanlı Kırsal Hayatı Suraiya Faroqhi ............................................ 13,50 TL ABD Tarihi Allan Nevins-Henry Steele Commager .............................24,00 TL Orada Saat Kaç? Serge Gruzinski .................................................... 15,00 TL

SİYASET BİLİMİ İslâm’da Modernleşme Bedri Gencer .........................................55.00 TL Avrasyacılık Meşdi İsmayılov ..................................................... 18,00 TL Günümüzde Yeni Siyasal Yaklaşımlar Editör: Hilâl Onur İnce .......22,00 TLİbn Haldun Metodu ve Siyaset Teorisi Ümit Hassan ........................ 25,00 TL Türkiye’de Devlet Geleneği Metin Heper ......................................... 16,50 TLTürkiye Sözlüğü Siyaset, Toplum ve Kültür Metin Heper ..................28,00 TL

ANTROPOLOJİSosyoloji ve Antropoloji Marcel Mauss ............................................34,00 TL İlkel İnsanda Ruh Anlayışı Lucien Lévy-Bruhl ................................... 21,50 TL İlkel Toplumlarda Mistik Deneyim ve Simgeler Lucien Lévy-Bruhl ... 17,50 TL Çin Halkının Zihniyeti Kou Hung-Ming ........................................ 11,00 TLJaponya’da Budizm Vedat Şafak Yamı ........................................17,00 TL

EDEBİYATSatranç Stefan Zweig ...................................................................6.00 TL Çağdaş Türk Romanı Üzerine İncelemeler Gürsel Aytaç ............22.00 TL Yeniçağ Alman Edebiyatı Gürsel Aytaç ........................................ 22,00 TL Çağdaş Alman Edebiyatı Gürsel Aytaç ........................................ 24,00 TL Faust J. Wolfgang von Goethe ..................................................... 22,00 TL Üç Büyük Usta Stefan Zweig ....................................................... 15,00 TL Kendileri İle Savaşanlar Stefan Zweig......................................... 15,00 TL Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar Stefan Zweig ............................ 18,00 TL Bay How Ne Yapmalı Özcan Doğan ...............................................9,00 TL“Kayıp Zamanın İzinde” Ahmet Hamdi Tanpınar Mehmet Aydın .......16,50 TLŞair ve Patron Halil İnalcık ................................................................. 8,00 TL Saint -Beuve’e Karşı Marcel Proust ................................................. 14,00 TL Alman Romantizmi Ricarda Huch ..................................................... 33,00 TLGoethe Der Ki… J. Wolfgang Von Goethe ........................................18,00 TLSchiller Hazırlayan: Gürsel Aytaç ......................................................14,00 TL

SANATSanat France Farago ....................................................................... 15.00 TL

Page 69: doğubatı 2013 katalog yayın

67

DERGİ FİYAT LİSTESİ

1. Devlet ...........................................................................................14.50 TL

2. Doğu Ne? Batı Ne? .......................................................................14.50 TL

3. “Gericilik” Nedir? ..........................................................................14.50 TL

4. Etik ...............................................................................................14.50 TL

5. Kamusal Alan ................................................................................14.50 TL

6. Kaygı ............................................................................................14.50 TL

7. Akademi ve İktidar ........................................................................14.50 TL

8. Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi ...................................................14.50 TL

9. Söylem Üstüne Söylem .................................................................14.50 TL

10. Binyılın Muhasebesi ....................................................................14.50 TL

11. Âraftakiler ...................................................................................14.50 TL

12. Akademidekiler............................................................................14.50 TL

13. Hukuk ve Adalet Üstüne ..............................................................14.50 TL

14. Avrupa ........................................................................................14.50 TL

15. Popüler Kültür .............................................................................14.50 TL

16. Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları .............................................14.50 TL

17. Ekonomi .....................................................................................14.50 TL

18. Küreselleşme ..............................................................................14.50 TL

19. Yeni Düşünce Hareketleri .............................................................14.50 TL

20. Oryantalizm I ve II .......................................................................14.50 TL

21. Yeni Devlet Yeni Siyaset...............................................................14.50 TL

22. Edebiyat Üstüne ..........................................................................14.50 TL

23. Kimlikler......................................................................................14.50 TL

24. Savaş ve Barış ............................................................................14.50 TL

25. Gelenek ......................................................................................14.50 TL

26. Aşk ve Doğu ...............................................................................14.50 TL

27. Aşk ve Batı .................................................................................14.50 TL

28. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler -I .....................................................14.50 TL

29. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler - II ...................................................14.50 TL

30. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler – III ..................................................14.50 TL

31. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler – IV .................................................14.50 TL

32. Bir Zamanlar Amerika –I ..............................................................14.50 TL

33. Ortaçağ Aydınlığı.........................................................................14.50 TL

34. Akdeniz .......................................................................................14.50 TL

35. Entelektüeller - I ..........................................................................14.50 TL

36. Entelektüeller - II .........................................................................14.50 TL

37. Entelektüeller - III ........................................................................14.50 TL

38. Milliyetçilik - I..............................................................................14.50 TL

39. Milliyetçilik - II .............................................................................14.50 TL

40. Antik Dünya Bilgeliği ...................................................................14.50 TL

41. “Medeniyetler Çatışması” ............................................................14.50 TL

42. Bir Zamanlar Amerika – II ............................................................14.50 TL

43. Şiddet .........................................................................................14.50 TL

44. Etnisite........................................................................................14.50 TL

45. II. Meşrutiyet “100. Yıl” -I ...........................................................14.50 TL

46. II. Meşrutiyet “100. Yıl” -II ...........................................................14.50 TL

47. Cumhuriyetçilik ...........................................................................14.50 TL

48. Kişinin Kendisiyle Savaşı .............................................................14.50 TL

49. Romalılar - I ................................................................................14.50 TL

50. Romalılar - II ...............................................................................14.50 TL

51. Osmanlılar - I ..............................................................................14.50 TL

52. Osmanlılar - IIV ...........................................................................14.50 TL

53. Osmanlılar - III ............................................................................14.50 TL

54. Osmanlılar IV ..............................................................................14.50 TL

55. Karl Marx ....................................................................................14.50 TL

56. Psikanaliz Dersleri .......................................................................14.50 TL

57. Türk Liberalizminin Eleştirisi ........................................................14.50 TL

58. Türk Muhafazâkarlığının Eleştirisi .................................................14.50 TL

59. Türk Sosyalizminin Eleştirisi ..................................................14,50 TL

60. Işık Doğudan Yükselir I ............................................................14,50 TL

61. Işık Doğudan Yükselir II ...........................................................14,50 TL

62. Önce Müzik Vardı ..................................................................14.50 TL

Page 70: doğubatı 2013 katalog yayın

68

SIK SORULANLAR

Derginize nasıl yazı gönderebilirim?Makalelerinizi [email protected] adresine gönderebilirsiniz. Yayın kurulunun değerlendirmesinin ardından yazınızın yayımlanıp yayımlanamayacağına dair bilgi sizlere iletilecektir. Yazılarınız, gele-cek sayılarda yayınlayacağımız dosyaların içeriğiyle örtüşmelidir.

Tüm sayıları nasıl edinebilirim?Tüm sayılar 14,50 TL’dir. Bugüne kadar yayımlanmış tüm sayıları 900 TL. (75 x 12 ay taksit) ödeme şekliyle ya da peşin 675 TL. ödeyerek edinebilirsiniz. Tüm sayıları alan okurlarımız ücretsiz 1 yıl abonelik fırsatından yararlanabileceklerdir. Dergileriniz adresinize kargo ile teslim edilmektedir (Kargo masraf-ları kurumumuza aittir). Ödemelerinizi Posta çeki (Doğu Batı Yayınları: 1910710) ya da İş Bankası (Doğu Batı Yayınları: 4218 428 61 55) hesap numaralarına yapabilirsiniz. Tüm sayılar için “tüm sayı isteğinde” bulunmanız yeterlidir. İstekte bulunduktan sonra her türlü bilgi için telefonla size ulaşılacaktır.

Abonelik koşullarını nasıl öğrenebilirim?Doğu Batı dergisinin 1 yıllık abonelik bedeli (5 Sayı için) 72.50 tl’dir. Abonelik için abonelik formunu doldurmanız yeterlidir. Aboneliğin teyidi için telefonla sizlere bilgi verilecektir.

Almak istediğim bazı sayılar var. Taksit geçerli mi?6 sayı için iki taksit, 12 sayıya kadar 3 taksit, 12 sayıdan sonra 5 taksit uygulanmaktadır. Bu işlem için dergi istek formunu doldur-manız yeterlidir.

Gelecek sayıların konularından nasıl haberdar olabilirim?Sitemizdeki “Gelecek Sayı ” bölümünden, gelecek sayıların konula-rını öğrenebilirsiniz. Son yazı gönderme tarihi ve daha ayrıntılı bilgi için [email protected]’dan bilgi alabilirsiniz.

Derginizde nasıl çalışabilirim?Başvuru için insan kaynakları formunu doldurmanız gerekmektedir.

Ödemeyi hangi hesap numaralarına yapabilirim?İş Bankası: Doğu Batı Yayınları, Yenişehir Şubesi 4218 428 6155 Posta Çeki: Doğu Batı Yayınları, 1910 710

Afişlerinizi nasıl temin edebilirim?Doğu Batı dergisinin afişlerini web sayfamızın afiş istek formundan ya da Doğu Batı yayınları Yüksel Cad. 36/4 Kızılay-Ankara adresin-den temin edebilirsiniz.

Doğu Batı Yayınları adına sahibi veGenel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış

Editör: Cansu Özge Özmen

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Erhan Alpsuyu

Halkla İlişkiler: Harun Ak

Dış İlişkiler: Savaş Köse

Yayın KuruluHalil İnalcık,

E. Fuat Keyman, Mehmet Ali Kılıçbay,

Etyen Mahçupyan, Şerif Mardin,

Süleyman Seyfi Öğün,Doğan Özlem,

Ali Yaşar Sarıbay,Kurtuluş Kayalı

Danışma KuruluCemal Bâli Akal, Tülin Bumin, Ufuk Coşkun, Nezih Erdoğan,Cem Deveci, Ahmet İnam, Hasan Bülent Kahraman,Yusuf Kaplan, Kurtuluş Kayalı, Nuray Mert,İlber Ortaylı, Ömer Naci Soykan, İlhan Tekeli, Mirze Mehmet ZorbayGüçlü Ateşoğlu

Doğu Batı hakemli bir dergidir.

Reklam kabul edilmez.

Doğu Batı Yayınları Yüksel Cad. 36/4 Kızılay/ANKARA Tel: 425 68 64 / 425 68 65 Faks: 0 (312) 425 68 64e-mail:[email protected]

DO

ĞU

BA

TI

Page 71: doğubatı 2013 katalog yayın

69

POSTERLER

Page 72: doğubatı 2013 katalog yayın

70

POSTERLER

ANTİK DÜNYABİLGELİĞİ

Gustave Moreau, Hésiode et la muse

KARL MARX

Rembrandt, Kral Belşazar'ın Ziyafeti

Mene, Mene, Tekel Upharsin! – – מנא ,מנא, תקל, ופרסין(Tanrı krallığının günlerini saydı ve ona son verdi! Terazide tartıldın ve noksan bulundun! Krallığın bölünerek Medler ile Perslere verildi.)

Mene Mene Tekel Upharsin!"

Kişinin Kendisiyle Savaşı

ORYANTALİZM

" B i r ş e h i r d e t ü m s a a t k u l e l e r i y a n l ı ş a y a r l a n m ı ş s a k i ş i n i n d o ğ r u y u g ö s t e r m e s i n e y e y a r a r k i ? "

Arthur Schopenhauer

© Doğu Batı

Page 73: doğubatı 2013 katalog yayın

NOTLAR

Page 74: doğubatı 2013 katalog yayın

NOTLAR

Page 75: doğubatı 2013 katalog yayın

73

YENİLER

Page 76: doğubatı 2013 katalog yayın

74

Doğu Batı Yayınları Yüksel Cad. 36/4 Kızılay/ANKARA

Tel: 425 68 64 / 425 68 65 Faks: 0 (312) 425 68 64

e-mail: [email protected]

www.dogubati.com

DOĞUBATI