doğubatı 2013 katalog yayın
TRANSCRIPT
“ d ü ş ü n c e t e ş e k k ü r e d e r ”
DOĞUBATI
2013
yay
ın k
atal
oğu
YENİLER
1
YENİLER
Ey kardeşim, yalnızlığa mı çekilmek istersin? Kendine giden yolu mu aramak istersin? Biraz dur ve dinle beni… Verebilir misin kendine kötünü ya da iyini, asabilir misin istemini başının üstüne bir yasa gibi? Olabilir misin kendi kendinin yargıcı ve intikamcısı kendi yasanın? …Bugün bile kalabalıkta ıstırap çekiyorsun ey sen, tek kişi: bugün hâlâ cesaretin ve umutların tam. Fakat bir gün yoracak seni yalnızlık, bir gün kırılacak gururun ve yerinden oynayacak cesaretin. Haykıracaksın bir gün: “Ben yal-nızım” diye…Duygular vardır yalnızları öldürmek isteyen; başaramazlarsa öldürmeyi, o zaman kendileri ölmek zorunda kalırlar. Fakat yeter mi senin gücün katil olmaya?...Koru kendini iyilerden ve adillerden! Hoşlanırlar onlar kendi erdemini yaratanları çarmıha germekten – nefret ederler yalnızlardan. Koru kendini kutsal saflıktan. Kutsal değildir onun için saf olmayan hiçbir şey; ateşi de sever – üzerinde insanların yakıldığı ateşle oynamayı da. Koru kendini sevginin nöbetlerinden! Çok çabuk uzatır elini yalnız kişi, karşılaştığı her insana. Bazı insanlara elini değil, pençeni uzatmalısın
sadece: ve isterim ki, pençenin tırnakları da olsun. Fakat karşılaşabileceğin en büyük düşman kendin olacaksın yalnızca; bizzat kendini bekleyeceksin mağaralarda ve ormanlarda pusuda. Ey yalnız kişi, kendine giden yolu yürürsün! Kendinden ve yedi şeytanının önünden geçer yolun!.. Ey yalnız kişi, yaratıcının yolunda yürürsün: bir Tanrı yaratmak istersin sen kendine, yedi şeytanından. Ey yalnız kişi, seveninin yolunda yürürsün: kendini seversin sen, bu nedenle küçümsersin kendini, sevenlerin küçümsediği gibi. Yaratmak ister seven kişi, çünkü küçümser! Sevdiği şeyi küçümsemek zorunda kalmamış bir kişi, ne anlar ki sevgiden? Sevginle gidesin yalnız-lığına ve yaratmanla kardeşim; çok sonra topallar adalet senin ardından. Gözyaşlarımla gidesin yalnızlığına kardeşim. Ben kendisinden ötesini yarat-mak isteyeni ve öyle yok olanı severim.
Böyle dedi Zerdüşt.
BÖYLE DEDİ ZERDÜŞTNietzsche
2
YENİLER
Zweig yazdığı bu veda yapıtıyla bizi “kralların oyunu” satranca davet eder. Hikâye, bir yolcu gemisinde dünya satranç şampiyonu ile bu oyunu öğrenmek zorunda kalmış iki kişinin soluksuz izlenen karşılaşmasına yer verir. Köyde geçen çocukluğu, etrafını algılama biçimi sıradışı ve takıntılarla dolu olan şampiyon Mirko Czentovic mesleğinde kendisine son derece güvenen usta ve mağrur bir adamdır, ancak satrançtaki hünerinin aksine yaşamın tüm diğer alanlarında “sınırları” olan biridir. Diğer kahraman, satrançta pek bir iddiası olmayan entelektüel yahudi Dr. B.’dir. Yazgısı ona umulmadık bir sürpriz hazır-lar. Genç avukat bir anda Czentovic’in karşısında bulur kendini. Bir zamanlar Gestaponun etrafına ördüğü hiçlik duvarı nedeniyle ve tamamen yalıtılmış bir ortamda öğrendiği bu hamleler sanatı, bir dünya şampiyonunun kendini beğen-mişliğini yıkmaya yetecektir.
Zweig’ın çizdiği karakterler tutku doludur. Rastlantılara gebe, yüzeyde akıp giden olayların derinliğinde sıradışı bir irade ve psikoloji yatmaktadır. Akıl ile delilik, özgürlük ile baskı arasındaki gerilimin son noktaya ulaştığı bu novellada yaşamın her adımda kendini onaylayarak ilerlediğini görüyoruz. Nefes alına-mayacak bir ortamda, fanusun içinde bile KİTAP’lar sayesinde hâlâ kurtuluş ümidi her zaman vardır.
“Satranç aynı zamanda bir bilim, bir sanat değil mi, Muhammed’in yeryüzü ile gökyüzü arasındaki tabutu gibi bu kategorilerde gidip gelmiyor mu, zıtlıklardan oluşan tüm çiftlerin bir defalık birleşimi değil mi; satranç çok eski, ama aynı zamanda sonsuzca yenidir, kuruluşu mekanik ancak sadece hayal gücü ile etkilidir; geometrik açıdan sabit bir alanla sınırlı olmakla birlikte kombinas-yonlarında sınırsızdır, sürekli kendini geliştiren ancak yine de verimsiz, hiçbir yere götürmeyen bir düşüncedir, hiçbir şey hesaplamayan bir matematik, eseri olmayan bir sanat, temeli olmayan bir mimaridir ancak yine de oluşuyla, varlığıyla tüm kitaplardan ve eserlerden daha kalıcı olduğu kanıtlanmıştır; tüm halklara ve tüm zamanlara ait ve can sıkıntısını öldürmek, duyuları bileylemek, ruhu rahatlatmak için hangi Tanrının yeryüzüne getirdiğini kimsenin bilmediği yegâne oyundur.”
SATRANÇStefan Zweig
3
YENİLER
FELSEFEYE GİRİŞTakiyettin Mengüşoğlu
Felsefeyi akademinin, hayattan soyutlanmış kavramlarının insani pratikleri ve tecrübeleri tam olarak yansıtmayan sınırlı ve dar çerçevesine hapsetmek yerine hayatın tazeliğine ve canlılığına temas eden, evrende bulunan her şeyi tam olarak kuşatan bir genişlikle ele almak gerekir.
Aksi halde, küçük bir çevrenin anlaşılması ve paylaşılması son derece zor akademik ilgilerinin tutsağı olmuş bir düşünce evreni ortaya çıkar ki bu, her türlü entelektüel etkileşimi ve aynı zamanda geniş kitlelerin bu yöndeki ilgilerini dışarıda bırakır.
Bunun bir sonucu olarak toplumsal ve bireyler arası çatışma ve gerilim yaratan genel bir basiretsizlik hali olarak karşımızda beliren mevcut durumda, akıldan ve sağduyudan uzak, hayatın ve insani dünyanın temel problemleri üzerinde asgari bir tartışma, konuşma ve en önemlisi düşünme pratiği oluştu-ramamış bir topluluğun gürültücülüğü ve "idare ediciliği" daha iyi anlaşılır.
Sakin, tutarlı, ölçülü bir biçimde İyi, Güzel, Doğru hakkında yetkin ve upuygun sorular sormanın, varolan her şey hakkında hayattan hiçbir zaman ayrı düş-meyen bir kavramsal zeminde yöntemsel ve sistematik düşünmenin örnekleri ise çok fazla değildir.
T. Mengüşoğlu güncelliğini koruyan bu eseriyle, özellikle Nietzsche ve Scheler'i takip ederek bize, hayatın hem pratik hem de teorik alanlarında yeni ufuklar açan doğru düşünmenin imkânlarıyla ilgili ipuçları veriyor ve felsefenin herkes için ulaşılabilir olduğunu gösteriyor.
4
FELSEFE
MONADOLOJİ & Metafizik Üzerine KonuşmaLeibniz
Çeviren: Atakan Altınörs, 182 sf. 9TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-76-7
Düşünce tarihinde, arkasında bıraktığı yazılı çalışmalar bakımından Leibniz kadar üretken bir başka zihne nadiren tesadüf edilir. İlginçtir ki, yaşamını düşünmeye ve yazmaya adamış bu büyük dehanın hayattayken yayınladığı çalışmaların adedi, ardında bıraktığı devasa külliyata mukayese kabul etmez. Söz konusu yayınları, birkaç risalesiyle, Tanrı’nın bir deyimle, “avukatlığı”nı yaptığı Essais de Théodicée [ilâhî Adalet üzerine Denemeler] başlıklı eserinden ibarettir. Geride bıraktıklarının yayınlanması ise, günümüzde bile sürmekte olan uzun soluklu bir çalışmaya konudur. Kendisinin de hoşlandığı adlandırmayla “önceden tesis edilmiş ahenk sisteminin müellifi” Leibniz, insan aklını kurcalayan onlarca farklı ve büyük meseleye cesaretle el atmış, çağının önde gelen entelektüelleriyle durmaksızın mektuplaşmış, teorik meşguliyetleri yanında pratik çalışmalara, gözlemlere ve –hesap makinesi gibi– icatlara da mesai harcamıştır.
Leibniz’in matematik ve mantık gibi aksiyomatik disiplinlerle. fizik ve psikoloji gibi bilimlerdeki geleceğe ışık tutarı başarıları bir yana bırakıldığında, onun felsefe ve teoloji alanındaki en büyük başarısının. dünyada "kötülüğün" varlığının Tanrı’nın mevcudiyetine antitez olarak kullanılmasına karşı rasyonel bir savunma yapmak olduğu söylenebilir. Mümkün dünyaları temaşa edip, onlar arasında bir-arada-mümkün azami miktarda varlık içeren dünyayı tercih etmesi bakımından, Tanrı mümkün dünyaların en iyisini yaratmıştır. İste Monadoloji ve Metafizik Üzerine Konuşma, Leibniz`in bu alandaki metafizik düşüncelerini ana çizgileriyle göz önüne seren iki temel metnidir.
ANTİK YUNAN’DA FELSEFE VE ÇAĞIMIZA ETKİLERİ
Editör: Yavuz Kılıç, 470 sf. 24TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-75-0
İnsanın akıl aracılığıyla kendini, doğayı ve evreni anlama girişiminin sistematik bir biçim kazandığı tek etkinlik olarak Felsefe, başlangıcından itibaren bilincimizin potansiyellerini bize açıkça gösteren en önemli alan olmuştur. Felsefe, Antik Yunan’da başlangıç evresinde olmakla birlikte büyük bir çeşitlilik ve coşkuyla hayat bulmuş ve bu büyük miras, içinde barındırdığı düşünsel zenginliklerle takip eden çağlarda tüm medeniyetlere büyük katkılarda bulunmuştur. Felsefenin, Antik Yunan dünyasında sahip olduğu etki düzeyi sonraki yıllarda çokça aşınmış olmakla birlikte, siyasetten fiziğe, matematikten astronomiye, biyolojiden sanata pek çok alanda etkileri hep var olmuş ve süreklilik göstermiştir. Bu nedenle Felsefe, Batı kültür tarihinin her zaman en önemli hayat damarlarından biri olmuştur.
Thales ve diğer doğa filozoflarının arkbe anlayışları, Septiklerin bilgiye getirdikleri eleştirel bakışları, Sokrates’in erdem ve bilgi öğretisi, Platon’un hakikat/idealar öğretisi, Aristoteles’in ahlâk, bilim, sanat vs. öğretilerine dair katkılarının her biri dikkate alındığında Antik Yunan düşüncesinin önemi çok daha açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Antik Yunan Felsefesi bu yönüyle yüzlerce yıldır hem felsefi düşüncelerin kaynağında yer almış hem de büyük tartışmalara yol açmıştır. Bu bakımdan bu düşünsel mirası anlamak, bu felsefi faaliyetin köken bulduğu topraklarda yaşayan bizler açısından da oldukça önemli ve değerlidir. Bu amaçla, Adnan Menderes Üniversitesi›nde düzenlenen, bildiğimiz kadarıyla ülkemizde şimdiye dek Antik Yunan Felsefesiyle ilgili olarak yapılan ilk sempozyumun bildirilerini biraraya getiren bu eserde, Antik Yunan düşüncesinin çok farklı anlayışları ele alındığı gibi, hakim akım ve düşünürlere dair alternatif perspektifler de işlenmiştir.
5
FELSEFE
BAHTIN VE ÇEVRESİCraig Brandist
Çeviren: Cem Soydemir, 316 sf. 17 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-66-8
Bahtinci düşüncenin gelişmesine önemli bir katkı sağlayacak olan Bahtin ve Çevresi, bu anlamda sonuncu çalışma olmayacak elbette, yeni çalışmaların önünü açacak ve Bahtin›e duyulan ilginin yeniden şekillenmesine yardımcı olacak. Bahtin›in ve Çevresi’nin hak ettiği daha geniş bağlama yerleştirilmesi gerekliliğine ışık tutacak. Bahtin›in yaşadığı dönemde birçok önemli ve sağlam kuramcı vardı elbette, ama ne yazık ki Bahtin kariyeri boyunca hak ettiği ilgiyi göremedi. Craig Brandist›in kitabı Bahtin›e (ve Çevresi›ne) olan bu borcu hatırlatmaya ve tamamen kapatmaya olmasa da kapatılmasının önünü açmaya yönelik bir çalışma. Bahtin Çevresi’ne ışık tutarak bize Bahtinci düşüncenin aslında Bahtin›in kendisinin de çok sevdiği diyalojizm kavramını anımsatacak şekilde diyalojik bir sürecin ürünü olduğunu ama henüz son bulmadığını ve gelişmeye açık olarak beklediğini gösteriyor.
Bu kitap ise Bahtin ve Çevresi’ne dair en son önemli araştırmaların sonuçlarını bir araya toplayan ilk kitap olma özelliğini taşımaktadır. Çevrenin yapıtlarını tarihsel ve ente-lektüel bağlama yerleştirmeye çalışmaktadır, böylelikle Bahtin ve Çevresi’nin bir bütün olarak önemi açıklık kazanmaktadır. Craig Brandist, Bahtin›in mirasına dair yeni bir perspektif sunuyor bize ve böylece Bahtin›in önemini bir kez daha anlamamızı sağlıyor.
Mihail Bahtin ve Bahtin Çevresi'ni teşkil eden diğer düşünürler, çağdaş
edebiyat ve kültür kuramı ve dünyası üzerinde çok önemli bir etkiye
sahip oldular. Bahtin romanı bir tür olarak inceleyen en önemli
kuramcılardan birisidir belki de. Popüler kültürde karnavalın yerine,
işlevine, önemine vb. dair yazdıkları kültürel çalışmalar alanında
sürekli gündeme getirilmekte ve yeni yorumlara yol açmaktadır. Bahtin
Çevresi'nin toplumsal teori, felsefe ve psikoloji alanlarındaki etkisi ise
her geçen gün daha da artmakta ve yayılmaktadır. Bahtin'in ve
Çevre'nin çalışmaları ve yaklaşımları sadece özgül olarak edebiyat
kuramı ile sınırlandırılamayacak genişlikte ve derinlikte fikirler
içermektedir. Ayrıca yapılan yakın tarihli araştırmalar sayesinde Bahtin
Çevresi'nin çalışmalarına ilişkin anlayışımızda da köklü değişiklikler
yaşanmaktadır.
Bu kitap ise Bahtin ve Çevresi'ne dair en son önemli araştırmaların
sonuçlarını bir araya toplayan ilk kitap olma özelliğini taşımaktadır.
Çevrenin yapıtlarını tarihsel ve entelektüel bağlama yerleştirmeye
çalışmaktadır, böylelikle Bahtin ve Çevresi'nin bir bütün olarak önemi
açıklık kazanmaktadır. Craig Brandist Bahtin'in mirasına dair yeni bir
perspektif sunuyor bize ve böylece Bahtin'in önemini bir kez daha
anlamamızı sağlıyor ama bunun yanı sıra, Çevre'nin diğer önemli
düşünürlerinin, sözgelimi Voloşinov, Medvedev, Pumpianskii ve
Kagan'ın hakkını da teslim ederek onların katkılarını ve hem Çevre'nin
çalışmaları hem de Bahtin'in çalışmaları açısından taşıdıkları öneme
ışık tutuyor. Çevre'nin bu diğer üyelerinin çalışmaları çoğunlukla
gölgede kalmıştı, ama Brandist'in Bahtin ve Çevresi kitabı, bu
düşünürlerin Bahtinci düşüncenin şekillenmesinde oynadıkları temel
rolü görmemizi sağlıyor.
Bahtinci düşüncenin gelişmesine önemli bir katkı sağlayacak olan
Bahtin ve Çevresi, bu anlamda sonuncu çalışma olmayacak elbette, yeni
çalışmaların önünü açacak ve Bahtin'e duyulan ilginin yeniden
şekillenmesine yardımcı olacak. Bahtin'in ve Çevresi'nin hak ettiği
daha geniş bağlama yerleştirilmesi gerekliliğine ışık tutacak. Bahtin'in
yaşadığı dönemde birçok önemli ve sağlam kuramcı vardı elbette, ama
ne yazık ki Bahtin kariyeri boyunca hak ettiği ilgiyi göremedi. Craig
Brandist'in kitabı Bahtin'e (ve Çevresi'ne) olan bu borcu hatırlatmaya
ve tamamen kapatmaya olmasa da kapatılmasının önünü açmaya
yönelik bir çalışma. Bahtin Çevresi'ne ışık tutarak bize Bahtinci
düşüncenin aslında Bahtin'in kendisinin de çok sevdiği diyalojizm
kavramını anımsatacak şekilde diyalojik bir sürecin ürünü olduğunu
ama henüz son bulmadığını ve gelişmeye açık olarak beklediğini
gösteriyor.
CRA
IG B
RA
ND
IST
Bah
tin v
e Ç
evre
si
Bahtin ve ÇevresiCRAIG BRANDIST
Çeviri: Cem Soydemir
Felsefe, Kültür ve Politika
ISBN 978-975-8717-66-8
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 6 8
AVRUPA DÜŞÜNCESİNİN SERÜVENİJacqueline Russ
2. Baskı, Çeviren: Özcan Doğan, 424 sf. 26 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-70-5
Avrupa nasıl Avrupalaştı?
Küçük Kent Devletlerinden (Polis) “Avrupa düşüncesi”ne giden bu uzun tarihsel birikim hangi özelliklerle karakterize edilebilir? Hangi önemli olaylar, hangi kişi ve kurumlar bu süreçte belirleyici bir rol üstlenmişlerdir? Latin-Yunan ve Yahudi-Hıristiyan uygarlıklarının bir sentezi olan Avrupa felsefi, sanatsal, dinsel, bilimsel ve toplumsal atılımları, ‘Ortaçağ Aydınlığı’nı, Rönesans’ı, Aydınlanma Çağı’nı, Hümanizmi, Devrimler yüzyılını ve daha birçok bileşeni içine alan uzun bir sürecin vardığı sonuçtur. Filozoflar, din adamları, bilim insanları, sanatçılar, politikacılar, iktidar sahipleri ve halk kitleleri Avrupa’yı yaratma yolunda yaşanan büyük maceranın aktörleridir. Bu yolculuk içinde Avrupa’nın Grekleşmesi, Latinleşmesi, Romalılaşması, Germenleşmesi, Hıristiyanlaşması ve son kertede modernleşmesi, bir “modern batı düşüncesi” üretmesi ayrı süreçler, ayrı etkileşimlerdir. Elbette, Platon, Aristoteles, Machiavelli, Hobbes, Descartes, Spinoza, Vico, Montesquieu, Rousseau, Kant ve Hegel gibi düşünürler bu düşünce serüveni içinde ‘olmazsa olmaz’ bir paye kazanmışlardır.
Avrupa Düşüncesinin
Serüveni
JACQUELINE RUSS
Çeviri: Özcan Doğan
Antik Çağlardan Günümüze
Batı Düşüncesi
Avru
pa D
üşü
ncesin
in Serü
veni
JAC
QU
ELIN
E R
USS
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 0 5
ISBN:978-975-8717-70-5
Avrupa nasıl Avrupalaştı?
Küçük Kent Devletlerinden (Polis) “Avrupa düşüncesi”ne giden bu
uzun tarihsel birikim hangi özelliklerle karakterize edilebilir? Hangi
önemli olaylar, hangi kişi ve kurumlar bu süreçte belirleyici bir rol
üstlenmişlerdir?
Bu kitapta, Avrupa'yı ve Avrupalılığı yaratan düşüncelerin bir özetini
okuyacağız. Jacquline Russ, Avrupa'nın soy kütüğünden hareketle,
bilhassa her yüzyılın taşıdığı kendine özgü atmosfer üzerinde
durmaya çalışmıştır. Pek tabii, yüzyılların zihnimizde belirli bir resmi
canlanmazsa kavramlar da içi boş sözcüklere dönüşecektir. Bu senk-
renizasyon kaygısından hareketle kitabın yazarı, Antik çağlardan
günümüze, Avrupa'da ve Avrupa bilincinde yaşanan gelişmeleri,
ilerlemeleri, gerileyişleri, bunalımları, altüst oluşları ve yeniden
doğuşları tasvir etmeye çalışmıştır.
Latin-Yunan ve Yahudi-Hıristiyan uygarlıklarının bir sentezi olan
Avrupa felsefi, sanatsal, dinsel, bilimsel ve toplumsal atılımları, 'Or-
taçağ Aydınlığı'nı, Rönesans'ı, Aydınlanma Çağı'nı, Hümanizmi,
Devrimler yüzyılını ve daha birçok bileşeni içine alan uzun bir süre-
cin vardığı sonuçtur. Filozoflar, din adamları, bilim insanları, sanat-
çılar, politikacılar, iktidar sahipleri ve halk kitleleri Avrupa'yı
yaratma yolunda yaşanan büyük maceranın aktörleridir. Bu yolculuk
içinde Avrupa'nın Grekleşmesi, Latinleşmesi, Romalılaşması, Ger-
menleşmesi, Hıristiyanlaşması ve son kertede modernleşmesi, bir
“modern batı düşüncesi” üretmesi ayrı süreçler, ayrı etkileşimlerdir.
Elbette, Platon, Aristoteles, Machiavelli, Hobbes, Descartes, Spi-
noza, Vico, Montesquieu, Rousseau, Kant ve Hegel gibi düşünürler
bu düşünce serüveni içinde 'olmazsa olmaz' bir paye kazanmışlardır.
Avrupa çelişkiler ve karşıtlıklar yumağı içinde, insanlığa armağan
ettiği göz kamaştırıcı hediyelerle birlikte karanlık dönemleri de derin
bir şekilde tecrübe etmiş, büyük zaferlerin yanında mağlubiyetleri de
tatmış, ama tarihsel olarak edindiği birikimle daima geleceğe doğru
bir sentez üretebilme kabiliyetini göstermiştir.
6
FELSEFE
Jean Wahl ve Alexandre Kojève ile birlikte, Fransa'da Hegel'in
felsefesinin yayılmasını ve uzun denebilecek bir süre boyunca
düşünce dünyasına hükmetmesini sağlamış olan 20. yüzyılın
önemli düşünürlerinden biridir Jean Hyppolite. Onu bu derece
önemli kılan, Hegel'in Fenomenoloji'sini 1946 yılında
Fransızcaya çevirmiş olmasının yanısıra, Hegel çalışmaları
açısından halen vazgeçilmez bir nitelik taşıyan 1947 yılında
yayımladığı Genèse et structure de la Phénoménologie de l'esprit de
Hegel başlıklı çalışmasıdır.
Başyapıtı olan Kapital'de kendisini açıkça Hegel'in öğrencisi
olarak ilân eden ve düşünceleriyle neredeyse yüz elli yıldır
dünyayı hem düşünsel anlamda hem de pratik anlamda son
derece etkilemiş bir düşünür olan Marx'ın eserlerinin
kaynakları, felsefeyle ilişkisi halen önemli bir tartışma
konusudur. Bu türden tartışmaların gelip dayandığı asıl nokta
da Hegel'in felsefesidir, Marx'ın Hegel'le olan ilişkisidir.
Jean Hyppolite, Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar'da (1955),
Hegel'in felsefesindeki Marksizme kaynaklık etmiş olabilecek
öğeleri, Marx'ın olgunluk dönemi eserlerinin ardında yatan
felsefi varsayımları, Marx'ın Hegel eleştirisinin içerimlerini ve
bu eleştirilerde haklı olup olmadığını ve ayrıca hem Hegel'in
hem de Marx'ın düşüncesinin varoluşçu felsefe içinde
değerlendirilebilecek yönlerini tartışmaya açıyor. Hyppolite'in
eseri, bu anlamda, Herbert Marcuse'nin Us ve Devrim'i (1941) ve
Georg Lukacs'ın Genç Hegel'inin (1948) yanında Marx ve Hegel
ilişkisine dair üçüncü büyük ana kaynak olarak görülebilir.
“Hegel'in Fenomenoloji'sini okumuş olmadan Kapital'i okumak
kaçınılmaz bir şekilde bir dizi yanlış yoruma götürecektir.”
Hyppolite'in, Marx'ın Hegel'le olan ilişkisine dair söyledikleri
halen üzerinde düşünülmeye değer ve Marx ve Hegel Üzerine
Çalışmalar bu anlamda hem Hegel'in hem de Marx'ın
düşüncelerini kavramak açısından önemli bir başvuru kaynağı
sunuyor.
JEA
N H
YPPO
LITE
Marx
ve H
eg
el Ü
zerin
e Ç
alışm
ala
rJean Hyppolite
Çeviren: Doğan Barış Kılınç
Marx ve Hegel
Üzerine Çalışmalar
9 789758 717583
MARX VE HEGEL ÜZERİNE ÇALIŞMALARJean Hyppolite
2. Baskı, Çeviren: Doğan Barış Kılınç, 233 sf. 15 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-58-3
Jean Wahl ve Alexandre Kojéve ile birlikte, Fransa’da Hegel’in felsefesinin yayılmasını ve uzun denebilecek bir süre boyunca düşünce dünyasına hükmetmesini sağlamış olan 20. yüzyılın önemli düşünürlerinden biridir Jean Hyppolite. Onu bu derece önemli kılan, Hegel’in Fenomenoloji’sini 1946 yılında Fransızcaya çevirmiş olmasının yanısıra, Hegel çalışmaları açısından halen vazgeçilmez bir nitelik taşıyan 1947 yılında yayımladığı Genése et structure de la Phénoménologie de I’esprit de Hegel başlıklı çalışmasıdır.
Başyapıtı olan Kapital’de kendisini açıkça Hegel’in öğrencisi olarak ilân eden ve düşünceleriyle neredeyse yüz elli yıldır dünyayı hem düşünsel anlamda hem de pratik anlamda son derece etkilemiş bir düşünür olan Marx’ın eserlerinin kaynakları, felsefeyle ilişkisi halen önemli bir tartışma konusudur. Bu türden tartışmaların gelip dayandığı asıl nokta da Hegel’in felsefesidir, Marx’ın Hegel’le olan ilişkisidir. Jean Hyppolite, Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar’da (1955), Hegel’in felsefesindeki Marksizme kaynaklık etmiş olabilecek öğeleri, Marx’ın olgunluk dönemi eserlerinin ardında yatan felsefi varsayımları, Marx’ın Hegel eleştirisinin içerimlerini ve bu eleştirilerde haklı olup olmadığını ve ayrıca hem Hegel’in hem de Marx’ın düşüncesinin varoluşçu felsefe içinde değerlendirilebilecek yönlerini tartışmaya açıyor. Hyppolite’in eseri, bu anlamda, Herbert Marcuse’nin Us ve Devrim’i (1941) ve Georg Lukacs’ın Genç Hegel’inin (1948) yanında Marx ve Hegel ilişkisine dair üçüncü büyük ana kaynak olarak görülebilir. “Hegel’in Fenomenoloji’sini okumuş olmadan Kapital’i okumak kaçınılmaz bir şekilde bir dizi yanlış yoruma götürecektir.” Hyppolite’in, Marx’ın Hegel’le olan ilişkisine dair söyledikleri halen üzerinde düşünülmeye değer ve Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar bu anlamda hem Hegel’in hem de Marx’ın düşüncelerini kavramak açısından önemli bir başvuru kaynağı sunuyor.
TARİH FELSEFESİNİN PROBLEMLERİGeorg Simmel
2. Baskı, Çeviren: Gürsel Aytaç, 132 sf. 9 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-40-8
“Tarih eğer bir kukla oyunu olmayacaksa, ruhsal olayların tarihidir. Anlattığı bütün dışsal olaylar, bir yandan itkilerle irade eylemleri arasındaki köprülerden, öte yandan o dış olayların sebep olduğu duygu reflekslerinden başka bir şeydir.
Ruh (Geist), düşünmekte olduğunun bilincine varmadan önce içinden sonsuz çoklukta düşünce özleri geçer.
Tarih felsefesinin görevi hakkında: ‘Tarih Yasalarını keşfetmektir’ deniyor –Bu ilk bakışta en göze çarpan Beklenti.
Bambaşka bir bilimde, meselâ fizik, astronomi, psikoloji, karşılaştırmalı dilbiliminde araştırmacıdan yalnızca tekil malzemenin toplanması istenip yasaların tespiti bir felsefeciye verilecek olsa ne denirdi buna? Bu tuhaflığı açıklama denemesi bizi tarihsel yasa kavramının kendisini incelemeye götürüyor.
Her insan kendini herhangi başka birinden bin kat daha iyi tanır, kendisi hakkında herhangi birinden, hattâ en yakınından bile daha çok şey bilir. Ama gene de başkası bize bizim kadar yarım, bizim kadar eksik, bizim kadar bir bütün değil ve bizim kadar kendi içinde tutarsız görünmez.”
Ülkemizde geç keşfedilen ünlü Alman düşünür ve sosyolog Georg Simmel, Tarih Felsefesinin Problemleri’nde tarih, insan, bilinç ve doğa sorunlarını çeşitli açılardan incelemektedir.
7
FELSEFE
BAŞKASI OLARAK KENDİSİ Paul Ricoeur
2. Baskı, Çeviren: Hakkı Hünler, 570 sf. 28 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-53-8
‘Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine’
“20 Mayıs 2005’te hayata gözlerini yuman Paul Ricoeur batı felsefesinin 20. yüzyıldaki en verimli temsilcilerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Eserleriyle ölümsüzleşen düşünürün beka kubbesindeki yankısı, adını filozoflar kitâbesinin mahsûs mahallinde silinmez bir satıra oymayı zorunlu kılar. Ricoeur’ün kaleme aldığı pek geniş hacimli felsefî tefekkür külliyâtı içerisinde gözkamaştırıcılığıyla dikkat çeken en alımlı eserlerden biri de Başkası Olarak Kendisi başlığı taşıyan bu kitabdır. Daha ilk adımda zihni alabildiğine kamaştıran başlık düşünmeyi çarpıcı ve vaadkâr bir serüvene atılmaya davet eder. Ne var ki bu davet kitabın zengin içeriğini bir çırpıda özetleyivermeyi imkânsızlaştırır da. Davete icâbet düşünme çırağının usta düşünür rehberliğinde yürütülecek mâcerâlı yolculuğa herbir güzergâhta adım adım eşlik etmesini gerektirir. ‘Kendi’ kavramı etrafında analitik felsefeden anlatı theorisine, dil felsefesinden eylem felsefesine, kişisel özdeşlik / kimlik hermeneutiğinden ahlâk metafiziğine, kendilik başkalık dialektiğinden özne felsefelerinin ufku ötesine işâret eden mümkün bir ontolojiye uzanan bu zahmetli yolalışta sadık ve azimkâr yoldaşlığı terk etmeden sürdüren çıraklığın tek ödülü, insan ömrünün bütünü itibârıyla atılan ve atılacak herbir adımda ‘kendine tanıklık’ görüşüyle, daha has söylendikte ‘başkası olarak kendisine tanıklık’ gücüyle donanmaktadır. Tıpkı fiziksel organların gelişim gücünün bedeni erginliğe eriştirdiği gibi, zihni en açmazlı sapaklarda sınayarak düşünmeyi rüşdüne vardıran yegâne kaynak bu güçtür belki de, kimbilir? Değil mi ki, kelimelere dilden dile kıymet bahşeden dille söylendikte, ‘Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine’?”
'Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine'
“20 Mayıs 2005'te hayata gözlerini yuman Paul Ricœur batı
felsefesinin 20. yüzyıldaki en verimli temsilcilerinden biri
olarak öne çıkmaktadır. Eserleriyle ölümsüzleşen düşünürün
beka kubbesindeki yankısı, adını filozoflar kitâbesinin mahsûs
mahallinde silinmez bir satıra oymayı zorunlu kılar.
Ricœur'ün kaleme aldığı pek geniş hacimli felsefî tefekkür
külliyâtı içerisinde gözkamaştırıcılığıyla dikkat çeken en alımlı
eserlerden biri de Başkası olarak Kendisi başlığını taşıyan bu
kitabdır. Daha ilk adımda zihni alabildiğine kamaştıran başlık
düşünmeyi çarpıcı ve vaadkâr bir serüvene atılmaya davet
eder. Ne var ki bu davet kitabın zengin içeriğini bir çırpıda
özetleyivermeyi imkânsızlaştırır da. Davete icâbet düşünme
çırağının usta düşünür rehberliğinde yürütülecek mâcerâlı
yolculuğa herbir güzergâhta adım adım eşlik etmesini
gerektirir. 'Kendi' kavramı etrafında analitik felsefeden anlatı
theorisine, dil felsefesinden eylem felsefesine, kişisel özdeşlik
/ kimlik hermeneutiğinden ahlâk metafiziğine, kendilik-
başkalık dialektiğinden özne felsefelerinin ufku ötesine işâret
eden mümkün bir ontolojiye uzanan bu zahmetli yolalışta
sadık ve azimkâr yoldaşlığı terk etmeden sürdüren çıraklığın
tek ödülü, insan ömrünün bütünü itibârıyla atılan ve atılacak
herbir adımda 'kendine tanıklık' görüsüyle, daha has
söylendikte 'başkası olarak kendisine tanıklık' gücüyle
donanmaktır. Tıpkı fiziksel organların gelişim gücünün
bedeni erginliğine eriştirdiği gibi, zihni en açmazlı sapaklarda
sınayarak düşünmeyi rüşdüne vardıran yegâne kaynak bu
güçtür belki de, kimbilir? Değil mi ki, kelimelere dilden dile
kıymet bahşeden dille söylendikte, 'Ne Kendi Kimseye Benzer
Ne Kimse Kendisine'?”
Başkası olarak K
endisiP
AU
L RIC
OEU
R
Başkası olarak
Kendisi
PAUL RICOEUR
Çeviri: Hakkı Hünler
GILLES DELEUZEClaire Colebrook
2. baskı, Çeviren: Cem Soydemir, 215 sf. 13,50 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-48-4
“Deleuze?... Birçok bakımdan bu, Gilles Deleuze’ün kendisinin de sormuş olabileceği bir soru. Deleuze, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmezdi ve hayatın gücünün ama yalnızca insan hayatı değil, her türlü hayatın gücünün sorunlar geliştirme gücü olduğunda ısrar ederdi...”
Claire Colebrook son derece akıcı bir üslupla kaleme aldığı bu çalışmasında, Deleuze yorumcularının çoğunlukla yaptığı gibi Deleuze’ü kronolojik olarak ele almıyor. Yapıtlarını bir bir irdelemek yerine, Deleuze, ün özgün terminolojisi ve kavramları üzerinde duruyor. Deleuze, çalışma hayatı boyunca aynı kavramları farklı bağlamlarda tekrar tekrar geliştirmiş bir felsefeci. Colebrook da, Deleuzecü bir yaklaşım benimseyerek, işe baştan başlıyor ve doğrudan doğruya kavramlar üzerinde yoğunlaşıyor. Deleuze’ün karmaşık ontolojik projesi ve terminolojisine açıklık getirmeye çalışıyor ve bunda da başarılı oluyor.
Colebrook, Deleuze’ün felsefeci olarak ne önerdiğini anlamak istiyorsak, öncelikle felsefenin sanat ve bilimle niçin ilişkili olduğunu anlamamız gerektiğini söylüyor bize, çünkü Deleuze önemli felsefi fikirlerini bilim ve sanattan yararlanarak geliştirmiş bir felsefeci. Edebiyat, sanat, psikanaliz, felsefe, genetik bilimi, film, toplumsal teori vb. alanlarda düşüncenin labirentinde geziniyor. Gündelik hayattan örnekler alıp sonuçlar çıkarmak yerine, uç boyutta düşünmeyi talep ediyor bizden. Yeni düşünce ve yazma üslupları yaratıyor. Hayatı dönüştürmeye yönelik yeni düşünce tarzlarında ısrar ediyor.
CLA
IRE C
OLEB
RO
OK
Gilles D
eleuze
“Deleuze?... Birçok bakımdan bu, Gilles Deleuze'ün kendisinin de
sormuş olabileceği bir soru. Deleuze, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul
etmezdi ve hayatın gücünün ama yalnızca insan hayatı değil, her türlü
hayatın gücünün sorunlar geliştirme gücü olduğunda ısrar ederdi…”
Claire Colebrook son derece akıcı bir üslupla kaleme aldığı bu
çalışmasında, Deleuze yorumcularının çoğunlukla yaptığı gibi
Deleuze'ü kronolojik olarak ele almıyor. Yapıtlarını bir bir
irdelemek yerine, Deleuze'ün özgün terminolojisi ve kavramları
üzerinde duruyor. Deleuze, çalışma hayatı boyunca aynı
kavramları farklı bağlamlarda tekrar tekrar geliştirmiş bir felsefeci.
Colebrook da, Deleuzecü bir yaklaşım benimseyerek, işe baştan
başlıyor ve doğrudan doğruya kavramlar üzerinde yoğunlaşıyor.
Deleuze'ün karmaşık ontolojik projesi ve terminolojisine açıklık
getirmeye çalışıyor ve bunda da başarılı oluyor.
Colebrook, Deleuze'ün felsefeci olarak ne önerdiğini anlamak
istiyorsak, öncelikle felsefenin sanat ve bilimle niçin ilişkili
olduğunu anlamamız gerektiğini söylüyor bize, çünkü Deleuze en
önemli felsefi fikirlerini bilim ve sanattan yararlanarak geliştirmiş
bir felsefeci. Edebiyat, sanat, psikanaliz, felsefe, genetik bilimi,
film, toplumsal teori vb. alanlarda düşüncenin labirentinde
geziniyor. Gündelik hayattan örnekler alıp sonuçlar çıkarmak
yerine, uç boyutta düşünmeyi talep ediyor bizden. Yeni düşünce ve
yazma üslupları yaratıyor. Hayatı dönüştürmeye yönelik yeni
düşünce tarzlarında ısrar ediyor.
Gilles DeleuzeÇeviren: Cem Soydemir
CLAIRE COLEBROOK
8
FELSEFE
ÖLÜMCÜL HASTALIK UMUTSUZLUKSøren Kierkegaard
4. Baskı, Çeviren M. Mukadder Yakupoğlu, 144 sf. 11 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-06-4
“Ve kum saati, dünyanın kum saati boşaldı ve yüzyılın tüm gürültüleri sustu; çılgın ve kısır çabamız bitti, yakınlarına gelince, sonsuzlukta olduğu gibi –erkeğin veya kadının, zenginin veya yoksulun, kölenin veya efendinin, mutlunun veya mutsuzun olduğu gibi– herşey sessizlik içindedir; başın ister tacın parıltısını taşısın ister basit insanların arasında kaybolsun, ister yalnızca günlerin sıkıntılarına ve alınterlerine sahip ol, ister dünya durduğu sürece ünün yüceltilsin, ister isimsiz ve unutulmuş olarak sayısız kalabalıkların içinde kaybol, ister seni kaplayan bu görkem tüm insansal betimlemeleri aşsın, ister insanlar, ne olursan ol seni yargıların en acısı, en alçaltıcısı ile vursunlar, sonsuzluk milyonlarca benzerinden her biri için olduğu gibi senin için de tek bir konuda bilgiyle donanacaktır: Yaşamının umutsuz olup olmadığı ve umutsuzsa bunu bilip bilmediğin veya bu umutsuzluğu bir korku gizi gibi, suçlu bir aşkın meyvesi gibi içine sokup sokmadığından veya umutsuz olarak ve diğerlerine nefret duyarak öfkeye kapılıp kapılmadığın konusunda. Ve eğer yaşamın yalnızca umutsuzluğu taşıyorsa gerisinin hiçbir önemi yoktur! İster zaferler isterse yenilgiler söz konusu olsun, senin için herşey kaybedilmiştir, sonsuzluk seni artık hiç içine almaz, seni hiç tanımamıştır veya daha da kötüsü seni tanırken seni kendi ben’ine, umutsuzluğun ben’ine çiviler!” Søren Kierkegaard, Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
YENİ BİLİMGiambattista Vico
Çeviren: Sema Önal, 527 sf. 30 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-29-3
İtalyan filozof, hukukçu, filolog, tarihçi ve retorik ustası Giambattista Vico, Yeni Bilim adlı eseriyle geniş bir okur kesiminin, filozofların, entelektüellerin ve şairlerin doğrudan ilham kaynağı olmuştur. Romantik tarihçi Jules Michelet, birçokları gibi “Vico’dan doğdum” demiştir. Ernst Cassirer, Vico’yu mitin ve mitolojinin gerçek kâşifi ilân etmiştir. James Joyce, başkalarında bulamadığı hayal dünyasını Vico’da bulur. Alman filozof Wilhelm Dilthey için Yeni Bilim, modern düşüncenin en büyük başarılarından biridir. İktisatçı Joseph Schumpeter, Vico’yu “sosyal bilimler alanındaki en büyük düşünürlerden biri” olarak kaydeder. Alman romantikleri, Goethe, Herder ve Hamann Yeni Bilim’i okumuşlardır. Coleridge, Vico’nun fikirlerini yayan ilk İngilizdir. Marx, Vico’yu das Kapital’de tartışmış, Yeats, Vico ile yakından ilgilenmiştir. Sorokin, Vico’yu zikretmiş; Hegel’den Trotsky’ye kadar birçok isim Vico’yu selâmlamıştır.
Batı’da modern tarih felsefesinin tahtına ilk Giambattista Vico çıkar. O, kültür felsefesi ve mitoloji felsefesinin kurucusu sayılır. Tüm yaşamını büyük bir tutkuyla adadığı bu yapıtı dil, şiir, estetik, kanun, eğitim, politika, metafizik, toplum, kültür konularında ana güzergâh, yeni bir çıkış noktası sayılmıştır. O’nun fikirleri pragmatizm, tarihsicilik,varoluşçuluk ve yapısalcılık gibi birçok hareketi öncelemiştir.
Vico, bu eserinde Tanrı’nın yarattığı tabiatın yanında insanın kendi yarattığı dünya olan toplum ve kültür dünyasının nasıl bir yöntemle incelenmesi gerektiği üzerine düşünmüştür. Döngüselci tarih anlayışı, tarihin bir edimler dizisi olarak karşımıza çıkması, her tarihsel durumun kendi biricik iç yapısında ve bu iç yapı aracılığıyla anlaşılması, tarihsel yaşamın mitolojik, filolojik, hukuksal ve dinsel yönden kavranması gerektiği ve buna benzer birçok değerli düşünce onun bize mirasıdır. Günümüzde Vico sadece felsefe, tarih ya da sosyolojide değil, sosyal bilimlerin tüm alanlarında en temel nokta lara ulaşıncaya dek derin ve bir daha silinemeyecek büyük izler bı rakmıştır.
ISBN 978-975-8717-29-3
9
FELSEFE
WITTGENSTEIN VE DİLİN SINIRLARIPierre Hadot
2. Baskı, Çeviren: Murat Erşen, 117 sf. 9 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-9717-47-7
Büyük antik felsefe uzmanı Pierre Hadot, bu küçük ama derin kitapta Wittgenstein ile ilgili birbiri içine geçen üç felsefi hikâye sunmaktadır okuyucuya: İlkin, Wittgenstein felsefesinin neredeyse hiç bilinmediği bir dönemde, onun dile getirdiği yepyeni bir anlayışın bir filozofun düşünce güzergâhında oynadığı belirleyici rol ve bu keşfin yarattığı açılımlar. İkinci olarak, gerek dünya felsefe tarihi içindeki yeri, gerekse yüzyılımızın düşünce ikliminde yarattığı etkisi tartışılmaz derecede önemli olan bu büyük filozofun devrimci boyutu…Nihayet ve belki de en önemlisi, Wittgenstein’ın birbirinden farklı olan ama birbirini tamamlayan iki ayrı dönemindeki tezlerinin son derece özetleyici ve anlaşılır bir izahı.
Tractatus logico Philosphicus’a hasredilen ilk iki metin, Wittgenstien’ın dile getirdiği “Dil içinde ifade edilen, dil ile ifade edilemez” formülünden hareketle, söze sığmayan üzerine bir düşünüm geliştirir. Wittgenstein’ın ikinci dönem düşüncesini temsil eden Felsefi Soruşturmalar’ı konu alan son iki makale ise, bu metinde açık ifadesini bulan devrimci dil teorisinin dil ve düşünce anlayışımızda yarattığı büyük etkiler üzerine odaklanır: dil oyunları mefhumu ve yaşam biçimi anlayışı Hadot’yu felsefî söylemin doğası üzerine düşünmeye götürür. İşlevi nesneleri göstermek ve düşüncelere tercüman olmak olan bir dil yoktur, ama başka şeyler arasında, dinleyici üzerinde bir etki yaratmaya yönelik dil oyunları vardır… Felsefi dil belli bir etkinlik perspektifi içinde “ruhsal bir talim” olarak anlaşılmalıdır.
Daha önemlisi, felsefi söylem belli bir yaşam tarzının seçiminden bağımsız salt teorik bir etkinlik değildir. Aksine söz ve eylem, felsefi söylem ve filozofça yaşam, birbirinden ayrılmaz tamamlayıcı bir bütündür. Ve felsefe hayretle başlar: “Dünyanın nasıl olduğu değildir gizemli olan, olmasıdır.”…Wittgenstein’ın analitik-pozitivist düşüncesinin ötesinde mistik olana dair getirdiği açılıma kulak vermek isteyenler için…
Wittgenstein ve Dilin SınırlarıPierre Hadot
Büyük antik felsefe uzmanı Pierre Hadot, bu küçük ama derin kitapta
Wittgenstein ile ilgili birbiri içine geçen üç felsefi hikâye sunmaktadır
okuyucuya: İlkin, Wittgenstein felsefesinin neredeyse hiç bilinmediği bir
dönemde, onun dile getirdiği yepyeni bir anlayışın bir filozofun düşünce
güzergâhında oynadığı belirleyici rol ve bu keşfin yarattığı açılımlar.
İkinci olarak, gerek dünya felsefe tarihi içindeki yeri, gerekse
yüzyılımızın düşünce ikliminde yarattığı etkisi tartışılmaz derecede
önemli olan bu büyük filozofun devrimci boyutu… Nihayet ve belki de
en önemlisi, Wittgenstein'ın birbirinden farklı olan ama birbirini
tamamlayan iki ayrı dönemindeki tezlerinin son derece özetleyici ve
anlaşılır bir izahı.
Tractatus Logico Philosphicus'a hasredilen ilk iki metin, Wittgenstien'ın
dile getirdiği “Dil içinde ifade edilen, dil ile ifade edilemez”
formülünden hareketle, söze sığmayan üzerine bir düşünüm geliştirir.
Wittgenstein'ın ikinci dönem düşüncesini temsil eden Felsefi
Soruşturmalar'ı konu alan son iki makale ise, bu metinde açık ifadesini
bulan devrimci dil teorisinin dil ve düşünce anlayışımızda yarattığı büyük
etkiler üzerine odaklanır: dil oyunları mefhumu ve yaşam biçimi anlayışı
Hadot'yu felsefî söylemin doğası üzerine düşünmeye götürür. İşlevi
nesneleri göstermek ve düşüncelere tercüman olmak olan bir dil yoktur,
ama başka şeyler arasında, dinleyici üzerinde bir etki yaratmaya yönelik
dil oyunları vardır… Felsefi dil belli bir etkinlik perspektifi içinde
“ruhsal bir talim” olarak anlaşılmalıdır.
Daha önemlisi, felsefi söylem belli bir yaşam tarzının seçiminden
bağımsız salt teorik bir etkinlik değildir. Aksine söz ve eylem, felsefi
söylem ve filozofça yaşam, birbirinden ayrılmaz tamamlayıcı bir
bütündür. Ve felsefe hayretle başlar: “Dünyanın nasıl olduğu değildir
gizemli olan, olmasıdır.”…Wittgenstein'ın analitik-pozitivist
düşüncesinin ötesinde mistik olana dair getirdiği açılıma kulak vermek
isteyenler için…
Çeviren: Murat Erşen
Pierre H
adot
Wittg
enste
in ve
Dilin
Sın
ırları
LUDWIG WITTGENSTEIN Erken Döneminde Dilin Sınırları ve FelsefeAli Utku
296 sf. 16 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-46-0
Her büyük filozofun felsefeye yeni bir yön verdiği söylenebilirse, felsefe tarihinde bunu iki kere gerçekleştiren yalnızca Wittgenstein’dır. İlki, dünyanın karşısına “Büyük Ayna”yı (Dil’i) koyabilmek için “aynı”nın teminatı durumundaki kapsamlı bir öğretiyle mantığın ideal düzleminde çalışan erken eseri Tractatus Logico-Philosophicus’la ve ikincisi, dili bir “oyun” mantığı içinde kurabilmek için “fark”ın mantığını sorgulayan geç eseri Felsefi İncelemeler’le özdeşleştirilen, kopmaları ve süreklilikleri birlikte barındıran iki ayrı girişimle “iki kere felsefe”. Yakın dönem düşüncesini karakterize eden dil dolayımlı felsefi yönelimlere önemli bir ivme kazandıran bu çifte müdahalenin sunduğu yeni olanaklar, hâlâ çok canlı bir tartışma odağı oluşturuyor.
Elinizdeki çalışmada, Tractatus Logico-Philosophicus (ve onun önhazırlıklarını içeren Notebooks 1914-1916 ile Prototractatus) çevriminde yer alan bir dizi soruna, erken Wittgenstein’ın felsefenin artı ve eksi hanelerine yaptığı eklentiyi değerlendirmek amacıyla yaklaşılıyor. Wittgenstein’ın erken dönem felsefesini belirleyen “resim teorisi”nin talepleri ve sonuçları açısından, felsefenin geleneksel anlamından koparılışı ve atfedilen yeni anlam ve görevlerle yeniden tanımlanışı, teorik yapıyı belirleyen argümantasyon ve yapısal/mantıksal çözümlemeler bağlamında sorunlaştırılıyor.
Ali U
tku
Ludwig W
ittgensteinHer büyük filozofun felsefeye yeni bir yön verdiği söylenebilirse,
felsefe tarihinde bunu iki kere gerçekleştiren yalnızca
Wittgenstein'dır. İlki, dünyanın karşısına “Büyük Ayna”yı (Dil'i)
koyabilmek için “aynı”nın teminatı durumundaki kapsamlı bir
öğretiyle mantığın ideal düzleminde çalışan erken eseri Tractatus
Logico-Philosophicus'la ve ikincisi, dili bir “oyun” mantığı içinde
kurabilmek için “fark”ın mantığını sorgulayan geç eseri Felsefi
İncelemeler'le özdeşleştirilen, kopmaları ve süreklilikleri birlikte
barındıran iki ayrı girişimle “iki kere felsefe”. Yakın dönem
düşüncesini karakterize eden dil dolayımlı felsefi yönelimlere
önemli bir ivme kazandıran bu çifte müdahalenin sunduğu yeni
olanaklar, hâlâ çok canlı bir tartışma odağı oluşturuyor.
Elinizdeki çalışmada, Tractatus Logico-Philosophicus (ve onun
önhazırlıklarını içeren Notebooks 1914-1916 ile Prototractatus)
çevriminde yer alan bir dizi soruna, erken Wittgenstein'ın
felsefenin artı ve eksi hanelerine yaptığı eklentiyi değerlendirmek
amacıyla yaklaşılıyor. Wittgenstein'ın erken dönem felsefesini
belirleyen “resim teorisi”nin talepleri ve sonuçları açısından,
felsefenin geleneksel anlamından koparılışı ve atfedilen yeni
anlam ve görevlerle yeniden tanımlanışı, teorik yapıyı belirleyen
argümantasyon ve yapısal/mantıksal çözümlemeler bağlamında
sorunlaştırılıyor.
Ludwig WittgensteinAli Utku
Erken Döneminde Dilin Sınırları ve Felsefe
10
FELSEFE
KANT’IN FELSEFESİHeinz Heimsoeth
5. Baskı, Çeviren: Takiyettin Mengüşoğlu, 184 sf. 11 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-31-6
Königsbergli filozofun düşünceleri, şüphe yok ki bir dehanın tüm parıltısına kavuşmuştur. Güçsüz bir bedenden yükselen ateş, insanın ve evrenin sırrına dâhil edilme isteğini, doğaya karşı aynı ölçülerde, aynı mutlak kesinlikte karşılık verebilme iradesini göstermiştir. Kant’ın büyüsü günümüze kadar hiç eksilmemiştir. “Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlâk yasası” yeryüzünde var olduğu müddetçe de bu büyü yaşamaya devam edecektir.
Akıl, ahlâk, metafizik, değer, bilgi, inanç ve yargılarımız konusunda hiçbir düşünür, Kant kadar eleştirel ve kuşatıcı olmamıştır. Kant, insan doğasının kuruluşunu tüm nesnelliğiyle ele alır. Öncelikli olarak o, kendinden önceki felsefi gelenekleri kendi merkezinde toplamayı başarabilmiştir. Kant, tüm duyumcu, emprisist, metafizik cepheleri gözden geçirmiş, tran sen den tal idealizmin imkânlarını araştırmıştır. Etik ve estetik değerler konusunda, “yüce”ye dair bilgimizi ortaya koymuştur. Aklın bilinebilir sınırlarını göstermiş, ahlâk metafiziğinin ilkelerini saptamştır. Yani, “Ne bilebiliriz?” sorusuna, aklın bundan daha az önemli olmayan başka bir sorusunu ilâve etmiştir: “Ne yapmalıyız?” Nihayetinde, teorik akıl ile pratik aklı temel bir sorun olarak günyüzüne çıkarabilmiştir.
Kant’ın felsefesi insanın içinde bir ‘özne’ olarak yer aldığı kusursuz bir matematiğe benzer. Doğanın özgürlüğü ile insanın ödev ahlâkı, iniş ve çıkışlarıyla birlikte, bu müziğin notalarını oluşturur. Akıl ve duygu, iyi ve kötü gibi bütün karşıtlıklar bu denklemin her iki tarafında yer alır ve Kantçı felsefede mükemmel çözüme kavuşurlar.
Bu kitapta, Kantçı düşüncenin en önemli yorumcularından kabul edilen Heinz Heimsoeth, Kant felsefesinin özüne dair çetrefil meseleleri, sade bir üslup, berrak bir anlatım ve büyük bir ustalıkla çözümlemektedir.
Kant'ýn Felsefesi
Hein
z Heim
soeth
Königsbergli filozofun düþünceleri, þüphe yok ki bir dehanýn
tüm parýltýsýna kavuþmuþtur. Güçsüz bir bedenden yükselen
ateþ, insanýn ve evrenin sýrrýna dahil edilme isteðini, doðaya
karþý ayný ölçülerde, ayný mutlak kesinlikte karþýlýk verebilme
iradesini göstermiþtir. Kant'ýn büyüsü þimdiye kadar hiç
eksilmemiþtir. “Üzerimdeki yýldýzlý gök ve içimdeki ahlâk
yasasý” yeryüzünde var olduðu müddetçe de bu büyü
yaþamaya devam edecektir.
Akýl, ahlâk, metafizik, deðer, bilgi, inanç ve yargýlarýmýz
konusunda hiçbir düþünür, Kant kadar eleþtirel ve kuþatýcý
olmamýþtýr. Kant, insan doðasýnýn kuruluþunu tüm
nesnelliðiyle ele alýr. Öncelikli olarak o, kendinden önceki
felsefi gelenekleri kendi merkezinde toplamayý
baþarabilmiþtir. Kant, tüm duyumcu, emprisist, metafizik
cepheleri gözden geçirmiþ, transendental idealizmin
imkânlarýný araþtýrmýþtýr. Etik ve estetik deðerler konusunda,
“yüce”ye dair bilgimizi ortaya koymuþtur. Aklýn bilinebilir
sýnýrlarýný göstermiþ, ahlâk metafiziðinin ilkelerini
saptamþtýr. Yani, “Ne bilebiliriz?” sorusuna, aklýn bundan
daha az önemli olmayan baþka bir sorusunu ilâve etmiþtir:
“Ne yapmalýyýz?” Nihayetinde, teorik akýl ile pratik aklý temel
bir sorun olarak günyüzüne çýkarabilmiþtir.
Kant'ýn felsefesi insanýn içinde bir 'özne' olarak yer aldýðý
kusursuz bir matematiðe benzer. Doðanýn özgürlüðü ile
insanýn ödev ahlâký, iniþ ve çýkýþlarýyla birlikte, bu müziðin
notalarýný oluþturur. Akýl ve duygu, iyi ve kötü gibi bütün
karþýtlýklar bu denklemin her iki tarafýnda yer alýr ve Kantçý
felsefede mükemmel çözüme kavuþurlar.
Bu kitapta, Kantçý düþüncenin en önemli yorumcularýndan
kabul edilen Heinz Heimsoeth, Kant felsefesinin özüne dair
çetrefil meseleleri, sade bir üslup, berrak bir anlatým ve
büyük bir ustalýkla çözümlemektedir.
Kant'ýn FelsefesiHeinz Heimsoeth
Çeviren: Takiyettin Mengüþoðlu
FELSEFENİN TEMEL DİSİPLİNLERİHeinz Heimsoeth
5. Baskı, Çeviren: Takiyettin Mengüşoğlu, Felsefe, 124 sf. 8.50 TL, ISBN 978-975-8717-32-3
Yaşam süreçleri yaptığımız felsefe ölçüsünde anlam kazanır, bu süreci basitleştirmek veya onu çıkabileceği en yüksek noktadan kavrayabilmek tamamen vermiş olduğumuz karara bağlıdır. Felsefeyi tercih etmekle sahte görüntülerin egemenliğini bir nebze olsun sekteye uğratmış oluruz. Yüzeyde sürüp giden bütün telaşların ötesinde sadece varlıkların özü bilinmeye ve tanınmaya değerdir. Sıradan bir yaşam için varlıkların özüne inmek gerekli olmayabilir ama varlıkların özü için de sıradan bir yaşam yaşanmaya değer değildir. Felsefe, saf ve bütünlüklü olanın çağrısıdır. Bunun dışında, bağlamından kopartılmış, varlığını unutmuş tüm şeyler için Sokrates “dünyada gereksinmediğim ne çok şey var!” hatırlatmasını yapmaktadır.
Felsefe yapmak, yalnızca felsefe tarihi ve düşünürlerin yaşam ve görüşlerini okumaktan geçmiyor. Bunlardan da öte felsefe, düşünmenin imkânını yakalamak ya da ünlü biçimiyle söyleyecek olursak ‘hakikat sevgisine’ ulaşmak demektir. Felsefe yapmak, felsefenin kendine özgü kullandığı dil ile konuşmak demektir. Uzun bir geleneği olan ve kendi içinde göndermeleri olan bu dile erişildiği takdirde İlk Çağ düşünürlerinin sormuş olduğu soruları bugün biz de sorabiliriz: “İnsan nedir?” “Hakikat Nedir? “Kendi varlığımın sırrına nasıl inebilirim?”
Büyük soruları kendimize sorma cesaretini göstermeden önce tıpkı bir felsefe öğrencisinin yaptığı gibi klasik düşünürlere, Platon, Aristoteles, Hume, Spinoza, Kant, Hegel ve Descartes’a ve bu düşünürlerin en önemli takipçilerine daha çok vakit ayırmalıdır. İdeal bir felsefe eğitimi için, Mantık sayesinde düşünmenin ilkeleri, Metafizik sayesinde evrenle kurulan bütünlüklü ilişki, Ontoloji sayesinde varlığın temel yapısı ve diğer Disiplinler keşfedilmelidir.
Bu küçük kitapta, derin bilgisini özlü anlatımıyla birleştiren Heinz Heimsoeth, sistematik bir biçimde felsefeye dair en temel disiplinleri aktarmaktadır.
Felsefenin Temel D
isiplinleri
Hein
z Heim
soeth
Yaþam süreçleri yaptýðýmýz felsefe ölçüsünde anlam kazanýr,
bu süreci basitleþtirmek veya onu çýkabileceði en yüksek
noktadan kavrayabilmek tamamen vermiþ olduðumuz
karara baðlýdýr. Felsefeyi tercih etmekle sahte görüntülerin
egemenliðini bir nebze olsun sekteye uðratmýþ oluruz.
Yüzeyde sürüp giden bütün telaþlarýn ötesinde sadece
varlýklarýn özü bilinmeye ve tanýnmaya deðerdir. Sýradan bir
yaþam için varlýklarýn özüne inmek gerekli olmayabilir ama
varlýklarýn özü için de sýradan bir yaþam yaþanmaya deðer
deðildir. Felsefe, saf ve bütünlüklü olanýn çaðrýsýdýr. Bunun
dýþýnda, baðlamýndan kopartýlmýþ, varlýðýný unutmuþ tüm
þeyler için Sokrates “dünyada gereksinmediðim ne çok þey
var!” hatýrlatmasýný yapmaktadýr.
Felsefe yapmak, yalnýzca felsefe tarihi ve düþünürlerin yaþam
ve görüþlerini okumaktan geçmiyor. Bunlardan da öte
felsefe, düþünmenin imkânýný yakalamak ya da ünlü
biçimiyle söyleyecek olursak 'hakikat sevgisine' ulaþmak
demektir. Felsefe yapmak, felsefenin kendine özgü
kullandýðý dil ile konuþmak demektir. Uzun bir geleneði olan
ve kendi içinde göndermeleri olan bu dile eriþildiði takdirde
Ýlk Çað düþünürlerinin sormuþ olduðu sorularý bugün biz de
sorabiliriz: “Ýnsan nedir?” “Hakikat Nedir? “Kendi varlýðýmýn
sýrrýna nasýl inebilirim?”
Büyük sorularý kendimize sorma cesaretini göstermeden
önce týpký bir felsefe öðrencisinin yaptýðý gibi klasik
düþünürlere, Platon, Aristoteles, Hume, Spinoza, Kant,
Hegel ve Descartes'a ve bu düþünürlerin en önemli
takipçilerine daha çok vakit ayýrmalýdýr. Ýdeal bir felsefe
eðitimi için, Mantýk sayesinde düþünmenin ilkeleri,
Metafizik sayesinde evrenle kurulan bütünlüklü iliþki,
Ontoloji sayesinde varlýðýn temel yapýsý ve diðer Disiplinler
keþfedilmelidir.
Bu küçük kitapta, derin bilgisini özlü anlatýmýyla birleþtiren
Heinz Heimsoeth, sistematik bir biçimde felsefeye dair en
temel disiplinleri aktarmaktadýr.
Felsefenin
Temel Disiplinleri
Heinz Heimsoeth
Çeviren: Takiyettin Mengüþoðlu
11
FELSEFE
TARİH TASARIMIR. G. Collingwood
4. Baskı, Çeviren: Kurtuluş Dinçer, 432 sf. 17,50 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-30-9
Bu kitap tarih felsefesi üzerine bir denemedir. ‘Tarih felsefesi’ terimini, on sekizinci yüzyılda, onunla eleştirel ya da bilimsel ta rih ten, tarihçinin eski kitaplarda bulduğu öyküleri yinelemek yeri ne, kendi kafasında kendi kendine kurduğu bir tarihsel düşün me tipinden başka bir şey kastetmeyen Voltaire buldu. Aynı adı He gel ile on dokuzuncu yüzyıl sonundaki başka düşünürler de kul landı; ama ona çok farklı bir anlam verdiler ve tarih felsefesini evrensel tarih ya da dünya tarihi anlamına gelen bir şey ola rak gördüler. Terimin üçüncü bir kullanımı çeşitli on doku zun cu yüzyıl pozitivistlerinde bulunur; onlar için tarih felsefesi, anlatılması tarihin işi olan olayların akışını yöneten genel yasa la rın keşfiydi.
Tarih Tasarımı’nda modern tarih tasarımının Herodotos’tan yirminci yüz yıla dek nasıl geliştiğine dair tarihsel bir betimleme sunulmaktadır. İlk bölümde Collingwood, tarihin yapısı, konusu ve yöntemine ilişkin Yunan-Roma tarih yazımından çeşitli örnekler sunmaktadır. Diğer bölümlerde ise Descartes, Herder, Kant, Schiller, Hegel, Marx, Toynbee, Rickert, Simmel, Dilthey, Croce, Spengler ve Bergson’un tarihin doğasına ilişkin yaklaşımları aralarındaki ilişki gözetilerek bütünlüklü olarak tartışılmaktadır.
TARİH FELSEFESİ Seçme MetinlerHerder-Kant-Fichte-Schelling-Hegel-Schopenhauer
2. Baskı, Haz: Doğan Özlem-Güçlü Ateşoğlu, Felsefe, 261 sf. 13 TL, ISBN 975871722-7
Tarih ve felsefe terimleri, yüzyıllardır birbirleriyle ilişkisi olmayan alanları nitelemek için kullanılagelmiş olan terimlerdir. Antikçağ’da insanın doğa üzerine düşünerek kendi bilgisini kazanma süreci, Ortaçağ’da yerini tanrıya bırakmış; bu çağı izleyen dönemde ise, her türden yerellik ve tarihsellikten uzak soyut akıl kavramsallaştırması, düşünce tarihinde o çağın genel paradigması haline gelmiştir. Evrene ve kendine ilişkin bilgi elde etme çabasında insanı yeterince tatmin etmeyen bu üç dolayımın, özellikle 18. yüzyıldan başlayarak yerini tarihe terk ettiği; dahası her birinin, kendi tikel anlamlarını ancak ve sadece tarih sayesinde ve tarihte kazandığı fikri, felsefeyi yeni bir yörüngenin eksenine çekmiştir. ‘Geçmişin şimdideki sürekli etkililiği’ anlamında bir tarihsellik bilincinin gelişmesiyle birlikte tüm 19. yüzyıl, bir tarih yüzyılı olmuş; tarih ile felsefenin bir arada ele alınması, özel anlamda felsefenin, genelde ise düşüncenin yönteminin ne olacağı sorusu üzerine yeni kavrayışların şekillenmesine önayak olmuştur. Günümüzde sosyal bilimler üzerine düşünmenin olanağı, bu sürecin bilinmesini ve özümsenmesini gerektirmektedir.
Tarih Felsefesi kitabı, bu alanda bir giriş kitabı olmanın ötesinde, ‘sonuçlarından hiçbir zaman öğrenilemeyecek bir etkinlik’ olan felsefenin içine dolayımsız bir şekilde nüfuz edebilmeyi ve yüzyıllarca ilişkileri sorunlu addedilmiş tarih ile felsefenin farklı kesişim noktalarındaki belli başlı problemleri göstermeyi amaç ediniyor.
Tarih ve felsefe terimleri, yüzyıllardır birbirleriyle ilişkisi
olmayan alanları nitelemek için kullanılagelmiş olan te-
rimlerdir. Antikçağda insanın doğa üzerine düşünerek
kendi bilgisini kazanma süreci, Ortaçağda yerini Tanrı'ya
bırakmış; bu çağı izleyen dönemde ise, her türden yerellik
ve tarihsellikten uzak soyut akıl kavramsallaştırması, dü-
şünce tarihinde o çağın genel paradigması haline gelmiş-
tir. Evrene ve kendine ilişkin bilgi elde etme çabasında
insanı yeterince tatmin etmeyen bu üç dolayımın, özellikle
18. yüzyıldan başlayarak yerini tarihe terk ettiği; dahası
her birinin, kendi tikel anlamlarını ancak ve sadece tarih
sayesinde ve tarihte kazandığı fikri, felsefeyi yeni bir yö-
rüngenin eksenine çekmiştir. 'Geçmişin şimdideki sürekli
etkililiği' anlamında bir tarihsellik bilincinin gelişmesiyle
birlikte tüm 19. yüzyıl, bir tarih yüzyılı olmuş; tarih ile
felsefenin bir arada ele alınması, özel anlamda felsefenin,
genelde ise düşüncenin yönteminin ne olacağı sorusu
üzerine yeni kavrayışların şekillenmesine önayak olmuş-
tur. Günümüzde sosyal bilimler üzerine düşünmenin
olanağı, bu sürecin bilinmesini ve özümsenmesini gerek-
tirmektedir.
Tarih Felsefesi kitabı, bu alanda bir giriş kitabı olmanın ö-
tesinde, 'sonuçlarından hiçbir zaman öğrenilemeyecek bir
etkinlik' olan felsefenin içine dolayımsız bir şekilde nüfûz
edebilmeyi ve yüzyıllarca ilişkileri sorunlu addedilmiş ta-
rih ile felsefenin farklı kesişim noktalarındaki belli başlı
problemleri göstermeyi amaç ediniyor.
TAR
İH F
ELSEFESİ
SEÇ
ME M
ETİN
LER
tarih felsefesis e ç m e m e t i n l e r
Haz: Doğan Özlem - Güçlü Ateşoğlu
Herder - Kant - Fichte - Schelling - Hegel - Schopenhauer
F E L S E F E
12
FELSEFE
ALMAN İDEALİZMİ: FICHTEHaz: Eyüp Ali Kılıçaslan & Güçlü Ateşoğlu
548 sf. 27 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-16-2
Johann Gottlieb Fichte, Kant sonrası Alman felsefesinin en önemli filozoflarından biridir. Kant’ın Eleştirel Felsefesi’ni bütünlüklü ve sistematik bir idealist metafiziğe dönüştürme yönündeki çabasıyla tanınır. Alman İdealizminin başlatıcısı olarak Schelling ve Hegel üzerindeki etkisi görünür olmakla beraber, Marx’tan Sartre’a kadar birçok filozof, düşünür ve siyaset adamını kendi yörüngesine çekmeyi başarmıştır.
Hegel ve Marx’ın diyalektik yöntemi, modern felsefeye diyalektik düşünme yöntemini getiren Fichte’nin onlara mirasıdır. “Kişi, eylemlerinin bir toplamıdır” sözü, Sartre’dan önce ilk defa Fichte’nin kullandığı bir sözdür. “Öteki, beni özgürlüğe ve sorumluluğa davet eder” sözlerindeki etik düşünce, 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Levinas’ı yaklaşık olarak iki yüzyıl öncesiyle buluşturur.
Ülkemizde Alman İdealizmi’nin doğru dürüst bilinmemesi ve öğretil(e)memesi, Locke, Hume ve Kant’tan çabucak ve dolaysızca XX. yüzyılın düşünürlerine ve düşüncelerine geçilmesi, felsefe tarihini gerçek anlamda bilmenin önüne büyük engeller çıkartmaktadır. Bu sebeple, Alman İdealizmi üçlemesinin ilk kitabı olarak düşünülen Fichte, işte böyle önemli bir açığı kapatma amacını taşımaktadır. Filozofun en önemli eserlerinden yapılan çeviriler kadar, filozofun düşünceleri üzerine yapılmış yorumları da içermekte ve bu hâliyle, “şu anda dilimizde filozof hakkındaki ilk ve tek kapsamlı kaynak olma özelliğine ve onuruna sahiptir.”
AYDINLARIN İHANETİJulien Benda
2. Baskı, Çeviren: Cem Soydemir, Felsefe, 187 sf. 11 TL, ISBN: 975-8717-20-0
Batı’da Aydınlar hakkında ilk kapsamlı eleştiri XX. yüzyılın başlarında Julien Benda’dan gelir. Benda’ya göre, aydınların hakikat duygusu artık zayıflamıştır. Onlar, şimdilerde siyasi ihtirasların güdümündedirler. İktidarın muhalif görünen sözcüleridir. Esasen kendi gruplarının çıkarlarını kollamak adına da sonsuz bir kin ve nefret duyarlar.
“Benda’nın tanımına göre gerçek aydınlar kazığa bağlanıp yakılma, sürgüne gönderilme, çarmıha gerilme riskine girmek durumundadırlar. Bu yüzden de sayıları çok olamaz, gelişimleri belli bir rutine bağlı olamaz... Benda’nın tasarladığı biçimiyle gerçek aydın imgesinin hâlâ çekici ve güçlü bir imge olduğuna benim şüphem yok.”
Edward W. Said, Entelektüel
“Benda’nın anlattığı entelektüeller alelâde insanlar ya da sıradan oku muşlar gibi maddi kazançla ilgilenmezler. Şahsi çıkar peşinde koşmak, ikbal ve mevki gayreti içinde olmak onların işi değildir. Onlar siyasal iktidarın yakını olmak için el etek öpmezler. Güçlünün uydusu değil, zayıfın savunucusudurlar. Zengin sofralarından yemlenmek için şakla banlık yaparak kralın soytarısı rolüne soyunmazlar ... Siyasal iktidarın kusur larını, otoriteyi kötüye kullanmasını kınarlar ve bunu topluma haykırırlar. Onlar, iktidarın hizmetlisi değildir. ...Onlar satılık değildir, kalemlerini de ödünç vermezler. İşte, bu kabilden özelliklerle bezediği entelektüellerin dönemin siyasi gelişmeleri karşısında ilkesiz davranışlarının yarattığı infialle Benda sözünü esirge memiş ve ‘aydın ihanetinden’ söz edebilmiştir.”
Nur Vergin, Doğu Batı Entelektüeller-III
13
FELSEFE
FRANSIZ AYDINLANMA FELSEFESİOskar Ewald
Çeviren: Gürsel Aytaç, Felsefe, 192 sf. 13.50 TL, ISBN 978-975-8717-60-6
Bu kitapta, yazarın pozitivist gelenekte “sosyal bilimler”, hermeneutik geleneğinde “tin bilimleri” ve Yeni Kantçı gelenekte kültür bilimleri” adlarıyla anılan bilimlerin felsefi açıdan temellendirilmesi konusundaki çabaları betimleyen ve tartışan yazıları ile kültür felsefesine ilişkin yazılar yer alıyor.
“Kültür Bilimleri” ve “Kültür Felsefesi” başlıklı iki bölümden oluşan kitapta ele alınan problematiğin anlaşılmasında ve irdelenmesinde katkıları olacağı düşüncesiyle W. Dilthey’ın “Tin Bilimlerine Giriş” adlı yazısı ile E. Cassirer’in “Kültür Felsefesinde Doğalcı ve İnsancı Temellendirme” adlı yazısının çevirilerine de yer verildi.
Kitapta, insanın hem kültürü yapan, hem kültürce yapılan bir varlık olduğundan hareketle, kültür bilimlerinin (tin bilimleri, sosyal bilimler) ve kültür felsefesinin doğa bilimleri ve doğa felsefesine göre önceliği vurgulanıyor, kültüre yaklaşımda doğalcılığın ve doğa bilimci tutumun tarihsel ve hermeneutik açıdan eleştirisi yapılıyor.
Fransız Aydınlanma felsefesi, çoğu zaman, hiçbir yetkeye bağlı
kalmaksızın akıl sayesinde yeni bir dünya görüşünü temsil
etmekle övünür. Günümüze kadar ulaşan bu övgüsünde haklıdır
elbet. Ancak, Aydınlanma Yüzyılı (Le siècle des Lumières) salt akıl,
bilim ve mantıkla açıklanabilecek, tek bir yolu takip eden tekdüze
bir sistem değildir. O, aklı kutsayan birinin kanıksanmış övgü-
sünden çok daha fazla ironi ve çeşitlilik barındırır içinde.
Herşeyden önce bu hareket kendiliğinden ortaya çıkmamış, tarih-
teki birçok etkileşimden nasibini almıştır. Keşifler çağının, bilim-
sel, kültürel ve entelektüel hareketlerin, birbirini tashih eden filo-
zofların, hattâ akla yabancı, doğanın derin paradokslarına dikkat
çeken Rousseau gibi düşünürlerin buluştuğu bir güzergâh olarak
da düşünülebilir Fransız Aydınlanma Felsefesi…
Bu hareketin hangi koşullar altında ortaya çıktığı incelenmeye
değer. Aydınlanma düşünürleri, Ortaçağ ve Rönesans'taki bilim-
sel ve felsefî mirasın bilincindeydiler. Bilim ve özellikle mekanik-
teki gelişmelerin sıkı birer takipçileriydiler. Onları ayrıcalıklı
kılan, devraldıkları bilgi birikimini muazzam noktalara taşıya-
bilme cesaretini gösterebilmiş olmalarıdır. Her türlü otoriteye
karşı üstlendikleri mücadelede, doğa yasalarının insan ve toplum
hayatındaki etkisini ve nesnel koşulların belirleyiciliğini ispat
edebilmişlerdir.
Fransız Aydınlanması, İngiliz ve Alman aydınlanma düşünce
gelenekleri kadar belki “derin” değildi, ancak insanı bizzat yaşa-
mın hedefi haline getirerek ve bireyden talep ettiği özgüveni en uç
noktasına götürerek “aydınlanma”nın en büyük payesini kazan-
mıştır.
Özellikle, salonlarda ve seçkin çevrelerde başlayan bu hareket,
yepyeni bir uyanışın habercisi olan Ansiklopedi aracılığıyla halka
yayılmış ve geniş kitleler tarafından benimsenmiştir.
Alman düşünür Oskar Ewald, kaleme aldığı bu eserinde
Aydınlanmanın kaynaklarını, Montesquieu, Voltiare, Diderot,
D'Alembert, La Mettrie, Helvétius ve Rousseau gibi önde gelen
düşünürlerin eserlerini inceleyerek genel yönleriyle okuyucuya
tanıtmaktadır.
OSK
AR E
WA
LDFra
nsız
Ayd
ınla
nm
a F
else
fesi
Fransız Aydınlanma
Felsefesi
OSKAR EWALD
Çeviri: Gürsel Aytaç
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 0 6
ISBN 978-975-8717-60-6
ESTETİK’İN KISA TARİHİHakkı Hünler
515 sf. 20 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-78-1
Estetik sorun, derin anestezi altındaki modern hayat için ontolojik, epistemolojik, antropolojik, ethik, politik, sanatsal, teknik ve teknolojik vb. sorunların birbirine çözülmezcesine sımsıkı kancalandığı kördüğüm noktasını oluşturur....
Estetik söylem, modern burjuva kültürü içerisindeki insanî varoluş trajedisinin tam merkezinde bulunan bireysel kahramanın bir çıkış yolu bulabilmek için kendi kendisiyle hesaplaştığı iç-konuşmayı yansıtır. Bu anlamda estetik söylemin modern kültürün önemli bir bileşeni ve temel bir kurucu ögesi olduğu söylenebilir. Estetik yalnızca modern burjuva bireyinin kültürel trajedisini sadık bir şekilde yansıtmakla kalmaz, fakat bizzat bu trajedinin yazılışına birinci dereceden katkılarda da bulunur....
Başkaları yanında birbiriyle bağıntılı üç önemli katkı sayesinde, yani kendisini bağımsız bir felsefî disiplin olarak ilân etmesi, namevcut bir iletişimsellik düşüncesini meşrulaştırması ve güzel ile sanatı hayattan koparması sayesinde, estetik, modern kültürün değerler tablosuna özsel açmazlar kazıdı....
Burada üstlenilen görev, yalnızca bios theoretikos›un veya vita contemplativa›nın, temâşa hayatı›nın mütevazı bir talebini yerine getirmekten, yani bios politikos (politik hayat) ile bios poetikos›u (poetik hayat) da kuşatan sözcüğün en geniş anlamında bios praktikos›un veya vita activa›nın, pratik hayat›ın modern durumunu, kısaca modern ethos›u estetik sorunlar özelinde anlamaya, anlamlandırmaya ve anlatmaya gayret etmekten ibaretti —mütevazı, fakat üstesinden gelindiği kolaylıkla iddia edilemeyecek bir görev....
Kör bir labirentin karanlık dolambaçları içerisinde, ‹yalnız›dan ‹yalnız›a değil, ‹yalnız›dan ‹Yalnız›a yol alma ümidiyle beslenen bir düşünce yürüyüşü denemesi...»
Estetik sorun, derin anestezi altındaki modern hayat için ontolojik,
epistemolojik, antropolojik, ethik, politik, sanatsal, teknik ve
teknolojik vb. sorunların birbirine çözülmezcesine sımsıkı
kancalandığı kördüğüm noktasını oluşturur....
Estetik söylem, modern burjuva kültürü içerisindeki insanî varoluş
trajedisinin tam merkezinde bulunan bireysel kahramanın bir çıkış
yolu bulabilmek için kendi kendisiyle hesaplaştığı iç-konuşmayı
yansıtır. Bu anlamda estetik söylemin modern kültürün önemli bir
bileşeni ve temel bir kurucu ögesi olduğu söylenebilir. Estetik
yalnızca modern burjuva bireyinin kültürel trajedisini sadık bir
şekilde yansıtmakla kalmaz, fakat bizzat bu trajedinin yazılışına
birinci dereceden katkılarda da bulunur....
Başkaları yanında birbiriyle bağıntılı üç önemli katkı sayesinde,
yani kendisini bağımsız bir felsefî disiplin olarak ilân etmesi,
namevcut bir iletişimsellik düşüncesini meşrulaştırması ve güzel ile
sanatı hayattan koparması sayesinde, estetik, modern kültürün
değerler tablosuna özsel açmazlar kazıdı....
Burada üstlenilen görev, yalnızca bios theoretikos'un veya vita
contemplativa'nın, temâşa hayatı'nın mütevazı bir talebini yerine
getirmekten, yani bios politikos (politik hayat) ile bios poetikos'u
(poetik hayat) da kuşatan sözcüğün en geniş anlamında bios
praktikos'un veya vita activa'nın, pratik hayat'ın modern
durumunu, kısaca modern ethos'u estetik sorunlar özelinde
anlamaya, anlamlandırmaya ve anlatmaya gayret etmekten ibaretti
—mütevazı, fakat üstesinden gelindiği kolaylıkla iddia
edilemeyecek bir görev....
Kör bir labirentin karanlık dolambaçları içerisinde, 'yalnız'dan
'yalnız'a değil, 'yalnız'dan 'Yalnız'a yol alma ümidiyle beslenen bir
düşünce yürüyüşü denemesi..."
Este
tik'in K
ısa Ta
rihi
HA
KK
I HÜ
NLE
R
ISBN 978-975-8717-78-1
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 8 1
HAKKI HÜNLEREstetik'in Kısa Tarihi
14
FELSEFE
DÖRT ADALI Hobbes-Locke-Berkeley-Hume Solmaz Zelyüt
2. Baskı, 115 sf. 9 TL, Felsefe, ISBN:978-975-8717-62-0
‘Kılıçsız akit boş sözden ibarettir’. Bu sözün sahibi Thomas Hobbes’un, felsefesinin temeline kılıç kadar keskin bir gerçekliği oturtmuştur. Astronomide Kopernik’in, fizikte Galile’nin yaptığı devrimin benzerini siyaset felsefesinde yapabilmesinin hikmeti de işte bu atılganlığı. Skolastiğin kördüğümünlerine naturalizm ve empirizmle bileylenmiş keskin felsefesiyle aniden inmiştir Hobbes. Hiç beklenmedik bir anda…
John Locke’sa kılıç sanatlarında usta değildir çünkü o aklı kullanma zanaatinde yetkinleşmiştir. Tüm uğraşı aklın doğasını sorgulamak ve yaşamı akılla düzenlemek üzerinedir. Aydınlanmanın başlangıç filozofu olarak gördüğü hürmet bundandır. Ve zamanı geldiğinde Fransız ve Amerikan devrimlerinin ateşi de John Locke’un kıvılcımlarıyla tutuşacaktır…
Locke’un kıvılcımlarından nasiplenen George Berkeley, bilgi teorisinin maddeci bariyerleri üzerinden atlayan İrlandalı bir rahiptir. Filozofların bin dereden su getiren spekülasyonlarına bir set çeker Berkeley ve şunu sorar: Hakikat tüm insanlığın feryadıysa, onu birkaç kişinin oyuncağı haline getirmek de neyin nesi? O’da deneycidir selefi Locke gibi ancak onun deneyciliğine kilise vitraylarının renkli ışıkları düşer.
İskoçya’da ‘Aziz David’ olarak anılan David Hume ise Berkeley’i takdir etmesine rağmen tanrısal vitrayların üzerine şüphecilik sıvasını çekmeye niyetlenmiştir. Deneyciliğin zirvesidir ama şüpheciliğiyle handiyse deneyciliği bile tarumar edeceği zannedilir. Neyse ki bilginler bundan kurtulur lakin Hume’un bilgi teorisini üzerine sorduğu sorular, filozoflara yepyeni mesailerin kapılarını açar.
İki İngiliz, bir İrlandalı ve bir İskoç. Britanya’nın bireyi yücelten dört büyük filozofu…
Solmaz Zelyut Hünler, İngiliz felsefe çığırının dört önemli ismini ele alıyor Dört Adalı’da… Ve onların baş döndürücü arayışlarını siyaset ve bilhassa bilgi teorisi özelinde yoğunlaşarak anlatıyor.
Aynı ethos’un içinden doğan dört felsefenin hikâyesi Dört Adalı…
'Kılıçsız akit boş sözden ibarettir'. Bu sözün sahibi Thomas
Hobbes, felsefesinin temeline kılıç kadar keskin bir gerçekliği o-
turtmuştur. Astronomide Kopernik'in, fizikte Galile'nin yaptığı
devrimin benzerini siyaset felsefesinde yapabilmesinin hikmeti de
işte bu atılganlığı. Skolastiğin kördüğümünlerine naturalizm ve
empirizmle bileylenmiş keskin felsefesiyle aniden inmiştir Hob-
bes. Hiç beklenmedik bir anda…
John Locke'sa kılıç sanatlarında usta değildir çünkü o aklı
kullanma zanaatinde yetkinleşmiştir. Tüm uğraşı aklın doğasını
sorgulamak ve yaşamı akılla düzenlemek üzerinedir. Aydın-
lanmanın başlangıç filozofu olarak gördüğü hürmet bundandır.
Ve zamanı geldiğinde Fransız ve Amerikan devrimlerinin ateşi de
John Locke'un kıvılcımlarıyla tutuşacaktır…
Locke'un kıvılcımlarından nasiplenen George Berkeley, bilgi
teorisinin maddeci bariyerleri üzerinden atlayan İrlandalı bir
rahiptir. Filozofların bin dereden su getiren spekülasyonlarına bir
set çeker Berkeley ve şunu sorar: Hakikat tüm insanlığın ferya-
dıysa, onu birkaç kişinin oyuncağı haline getirmek de neyin nesi?
O da deneycidir selefi Locke gibi ancak onun deneyciliğine kilise
vitraylarının renkli ışıkları düşer.
İskoçya'da 'Aziz David' olarak anılan David Hume ise Berkeley'i
takdir etmesine rağmen tanrısal vitrayların üzerine şüphecilik
sıvasını çekmeye niyetlenmiştir. Deneyciliğin zirvesidir ama şüp-
heciliğiyle handiyse deneyciliği bile tarumar edeceği zannedilir.
Neyse ki bilginler bundan kurtulur lakin Hume'un bilgi teorisi
üzerine sorduğu sorular, filozoflara yepyeni mesailerin kapılarını
açar.
İki İngiliz, bir İrlandalı ve bir İskoç. Britanya'nın bireyi yücelten
dört büyük filozofu…
Solmaz Zelyüt, İngiliz felsefe çığırının dört önemli ismini ele
alıyor Dört Adalı'da… Ve onların baş döndürücü arayışlarını
siyaset ve bilhassa bilgi teorisi özelinde yoğunlaşarak anlatıyor.
Aynı ethos'un içinden doğan dört felsefenin hikâyesi Dört Adalı…
SO
LMA
Z Z
ELY
ÜT
Dö
rt Ad
alı
Dört AdalıSOLMAZ ZELYÜT
Hobbes-Locke
Berkeley-Hume
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 2 0
ISBN 978-975-8717-62-0
ÇAĞDAŞ SOSYOLOJİ KURAMLARI Klasik Geleneğin GenişletilmesiRuth A. Wallace / Alison Wolf
2. Baskı, Çeviri: Leyla Elbruz/M. Rami Ayas, 645 sf. 34 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-80-4
İnsanlar genel olarak kuram okumaya pek hevesli değillerdir. Onu okullar, fabrikalar ve banliyöler ile seçimler, düğünler, grevler, oyunlar ve futbol maçlarından muteşekkil ‹gerçek dünya›nın üstünde serbestçe yüzen bir bilmeceler öbeği gibi, yalnız birbirleri ile ilişkili soyut anlatımlar gibi görürler. Bu bir yanılgıdır.
Ünlü iktisatçı Keynes›in isabetle söylediği gibi; fikirler, doğru da olsa, yanlış da olsa, genel olarak zannedildiğinden daha kuvvetlidir. Hatta gerçekte, dünya daha ziyade bunlar tarafından idare edilmektedir. İnsanlar birçok eylemlerinin arkasında kuramların yattığını fark etmezler, ama böyledir. Neticede kimse entelektüel etkilerden muaf olamaz.
Bu zaviyeden bakıldığında sosyoloji kuramları da çalışma ve aile, güç, özgürlük ve otorite dünyası ile ilgili olmayan biçimsel, boş kutular içeren hayali bir dünyadan oluşmaz. Aksine, bizim bu dünyayı nasıl gördüğümüz, nasıl anladığımız ve açıkladığımız, aynı zamanda içinde nasıl hareket ettiğimiz ve böylece, onun ne şekil aldığı ile yakından ilgilidir.
Sosyologlar ‹sosyoloji yaparken›, konularına soğuk ve zihinleri boş olarak yaklaşmazlar. Konuları ister insanların ölümle ilgili davranışları, ister günümüz toplumunun bütün gelişimi ve muhtemel geleceği olsun, incelemekte oldukları olaylara nesnel bir açıdan bakarlar. Somut verilerle çalışır ve elde ettikleri sonuçları sistemli bir şekilde ortaya koyarlar.
Bu kitap sosyoloji kuramını bugün uygulanmakta olduğu şekliyle tartışmakta ve çözümlemektedir: çalışmaları toplumsal kuramı en çok etkileyen yazar ve sosyologların halen geçerli olan yaklaşımları ve çözümlemeleri üzerine odaklanmaktadır.
ÇA
ĞD
AŞ S
OSYO
LOJİ K
UR
AM
LA
RI
Çeviri: Leyla Elburuz / M. Rami Ayas
ÇAĞDAŞ
SOSYOLOJİ KURAMLARI
Ruth A. Wallace / Alison Wolf
Klasik Geleneğin Genişletilmesi
İnsanlar genel olarak kuram okumaya pek hevesli değillerdir. Onu
okullar, fabrikalar ve banliyöler ile seçimler, düğünler, grevler, oyun-
lar ve futbol maçlarından müteşekkil 'gerçek dünya'nın üstünde
serbestçe yüzen bir bilmeceler öbeği gibi, yalnız birbirleri ile ilişkili
soyut anlatımlar gibi görürler. Bu bir yanılgıdır.
Ünlü iktisatçı Keynes'in isabetle söylediği gibi; fikirler, doğru da
olsa, yanlış da olsa, genel olarak zannedildiğinden daha kuvvetlidir.
Hattâ gerçekte, dünya daha ziyade bunlar tarafından idare edil-
mektedir. İnsanlar birçok eylemlerinin arkasında kuramların yattığını
fark etmezler, ama böyledir. Neticede kimse entelektüel etkilerden
muaf olamaz.
Bu zaviyeden bakıldığında sosyoloji kuramları da çalışma ve aile,
güç, özgürlük ve otorite dünyası ile ilgili olmayan biçimsel, boş
kutular içeren hayâlî bir dünyadan oluşmaz. Aksine, bizim bu dün-
yayı nasıl gördüğümüz, nasıl anladığımız ve açıkladığımız, aynı
zamanda içinde nasıl hareket ettiğimiz ve böylece, onun ne şekil
aldığı ile yakından ilgilidir.
Sosyologlar 'sosyoloji yaparken', konularına soğuk ve zihinleri boş
olarak yaklaşmazlar. Konuları ister insanların ölümle ilgili davra-
nışları, ister günümüz toplumunun bütün gelişimi ve muhtemel
geleceği olsun, incelemekte oldukları olaylara nesnel bir açıdan
bakarlar. Somut verilerle çalışır ve elde ettikleri sonuçları sistemli bir
şekilde ortaya koyarlar.
Bu kitap sosyoloji kuramını bugün uygulanmakta olduğu şekliyle
tartışmakta ve çözümlemektedir; çalışmaları toplumsal kuramı en
çok etkileyen yazar ve sosyologların halen geçerli olan yaklaşımları
ve çözümlemeleri üzerine odaklanmaktadır.
Metinde Marx, Parsons, Habermas, Giddens, Foucault, Goffman,
Smith, Dahrendorf, Coleman gibi önemli isimler etrafındaki tartış-
malardan hareketle modern sosyoloji kuramının en temel bakış
açılarını bulabileceksiniz.
RU
TH A
. WA
LLAC
E
ALIS
ON
WO
LF
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 8 0 4
ISBN:978-975-8717-80-4
14
SOSY
OLO
Jİ
15
SOSYOLOJİ
SOSYOLOJİ KURAMLARI TARİHİHans Freyer
2. Baskı, Çeviren ve Ekler: Tahir Çağatay, 364 sf. 22 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-8717-76-7
Platon ve Aristoteles gibi antik düşünürlerde topluluk düzenine ve onun şekillerine dair birçok düşünce, hattâ sistemleşmiş düşünce bulmak zor değildir. Ortaçağ›ın Batılı ve Doğulu sayısız düşünüründe de aynı şeye rastlayabiliriz. Keza bunlara modern zamanların düşünürleri de eklenebilir.
Belli tarihsel dönemlerde, toplumsal hareketler, yatağına sığmayan bir ırmak gibi içinde bulundukları ‘devlet’ kalıbından taşmış, kurtulmuşlardır. Fransız Devrimi ideallerinin ve sanayileşmenin başlangıç çağında ilk makine ve fabrikalarla birlikte toplumsal gerçeklikte görülmemiş bir değişim başlar. Ve böylelikle söz konusu gerçeklikte neler olup bittiğini, topluluk olaylarının akışına hangi yasaların hâkim olduğunu öğrenmek ve bilmek gereği doğar. Kendine özgü yasaları bulunan toplumu, bilimsel olarak incelemek ve değişim yasalarını keşfetmek işi bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu ise, tamamıyla soyut ve bilimsel anlamda bir uğraşı olup, yepyeni bir bilimin alanını oluşturur. İlk sosyologlar işte bu koşullar içinde ortaya çıkar. Sanayi toplumunun belirdiği ve kurulduğu her yerde sosyoloji de yeniden kurulur.
Kendisini büyük bir coşkuyla toplumsal hareketlerin yasalarını öğrenmeye veren bu yeni bilgi dalı, kısa zaman içinde ustalarını yetiştirmekte zorlanmaz. Comte, Saint-Simon, Spencer, Durkheim, Le Play, Pareto, Weber, Tönnies, ve Simmel gibi isimler bu büyük yapının harcına katkı vererek çağdaş sosyolojinin altyapısını hazırlarlar.
Elinizdeki kitap işte bu isimlerin ve bir dönemin tarihsel serimlemesi olarak addedilebilir. Bu kitap Alman sosyoloji geleneğine doğrudan nüfuz eden Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin unutulmaz hocalarından Hans Freyer’in sosyoloji tarihi çalışmasıdır. Ve bu çalışma, “bilimlerin prensi” olan sosyolojinin doğuş aşamasında ortaya çıkan tezlerin doğrudan ve ‘içeriden’ bir kişi olarak tanıklığını yapmaktadır.
SO
SY
OLO
Jİ KU
RA
MLA
RI T
AR
İHİ
Platon ve Aristoteles gibi antik düşünürlerde topluluk düzenine ve
onun şekillerine dair birçok düşünce, hattâ sistemleşmiş düşünce
bulmak zor değildir. Ortaçağ'ın Batılı ve Doğulu sayısız düşünürün-
de de aynı şeye rastlayabiliriz. Keza bunlara modern zamanların
düşünürleri de eklenebilir.
Belli tarihsel dönemlerde, toplumsal hareketler, yatağına sığmayan
bir ırmak gibi içinde bulundukları 'devlet' kalıbından taşmış, kurtul-
muşlardır. Fransız Devrimi ideallerinin ve sanayileşmenin başlan-
gıç çağında ilk makine ve fabrikalarla birlikte toplumsal gerçeklikte
görülmemiş bir değişim başlar. Ve böylelikle söz konusu gerçeklikte
neler olup bittiğini, topluluk olaylarının akışına hangi yasaların
hâkim olduğunu öğrenmek ve bilmek gereği doğar. Kendine özgü
yasaları bulunan toplumu, bilimsel olarak incelemek ve değişim
yasalarını keşfetmek işi bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu ise,
tamamıyla soyut ve bilimsel anlamda bir uğraşı olup, yepyeni bir
bilimin alanını oluşturur. İlk sosyologlar işte bu koşullar içinde orta-
ya çıkar. Sanayi toplumunun belirdiği ve kurulduğu her yerde sos-
yoloji de yeniden kurulur.
Kendisini büyük bir coşkuyla toplumsal hareketlerin yasalarını
öğrenmeye veren bu yeni bilgi dalı, kısa zaman içinde ustalarını
yetiştirmekte zorlanmaz. Comte, Saint-Simon, Spencer, Durkheim,
Le Play, Pareto, Weber, Tönnies, ve Simmel gibi isimler bu büyük
yapının harcına katkı vererek çağdaş sosyolojinin altyapısını hazır-
larlar.
Elinizdeki kitap işte bu isimlerin ve bir dönemin tarihsel serim-
lemesi olarak addedilebilir. Bu kitap Alman sosyoloji geleneğine
doğrudan nüfuz eden Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin unutul-
maz hocalarından Hans Freyer'in sosyoloji tarihi çalışmasıdır. Ve
bu çalışma, “bilimlerin prensi” olan sosyolojinin doğuş aşamasında
ortaya çıkan tezlerin doğrudan ve 'içeriden' bir kişi olarak tanıklığını
yapmaktadır.
Çeviren ve Ekler: Tahir Çağatay
Hazırlayan: M. Rami Ayas
SOSYOLOJİ KURAMLARI TARİHİHANS FREYERHA
NS F
RE
YE
R
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 8 1 1
ISBN:978-975-8717-81-1
KENT EFSANELERİÖzgür Taburoğlu
288 sf. 15 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-71-2
Batıl inançları genelde aynı şekilde algılarız: Eski zamanlarda ve uzak yerlerde yaşayan insanların ‘yanlış anlamaları’ der, geçeriz. Ne derece doğru olduğu tartışılabilecek bu varsayımımızı, yeniden ele almakta fayda var.
Örneğin bir batıllık görünümü olan kent efsaneleri, metropol yaşamındaki karmaşık ilişkiler ağının içinde, ‘alacakaranlığa’ yönelik değişmeyen bir ilgiyi fark ettirir bize. Fazla bilgi ve bilinemezliğin iç içe geçtiği kent efsaneleri, geçmişi aratmayacak yoğunlukta batıllık ve takıntı biçimlerinin varlığını barındırır. Bunlar, gündelik ilişkilere, alışkanlıklara öylesine karışmıştır ki çoğu zaman fark edemeyeceğimiz kadar iç içedir bizimle… Hızlı kent hayatı içerisinde mitolojik arayışlarımızın cevabı olan kent efsanelerine dikkatle bakılırsa farklı kılıklara girmiş batıl inançlara, takıntılara, saplantılara rastlanır: Komplo teorileri, kişisel gelişim öğretileri, yaşam biçimleri, doğal yaşam arayışları, yeni ve ilginç olana dönük ilgi, hız tutkusu, moda, aşırı sporlar, eğlence, değişen şiddet türleri, fanatizm, kariyer, türlü fobiler, bulmacalar... Elinizdeki kitap, kent efsanelerini bir arketip, bir model gibi kullanarak, aslında yaşadığımız zamanların ‘batıl’ görünümlerini anlamaya çalışıyor. Ama bu görünümleri yekten olumsuzlama batıllığına da düşmeden… Çünkü onlarda, başkasıyla, kentin uzağındaki ve dışındakiyle bağlantı kurmaya yönelik arayışın izleri de sürülebilir. Çoğu insan için basit, eğlenceli, gizemli anlatılardır kent efsaneleri.
Batıl inançları genelde aynı şekilde algılarız: Eski zamanlarda ve
uzak yerlerde yaşayan insanların 'yanlış anlamaları' der, geçeriz.
Ne derece doğru olduğu tartışılabilecek bu varsayımımızı,
yeniden ele almakta fayda var.
Örneğin bir batıllık görünümü olan kent efsaneleri, metropol
yaşamındaki karmaşık ilişkiler ağının içinde, 'alacakaranlığa'
yönelik değişmeyen bir ilgiyi fark ettirir bize. Fazla bilgi ve
bilinemezliğin iç içe geçtiği kent efsaneleri, geçmişi aratmayacak
yoğunlukta batıllık ve takıntı biçimlerinin varlığını barındırır.
Bunlar, gündelik ilişkilere, alışkanlıklara öylesine karışmıştır ki
çoğu zaman fark edemeyeceğimiz kadar iç içedir bizimle…
Hızlı kent hayatı içerisinde mitolojik arayışlarımızın cevabı olan
kent efsanelerine dikkatle bakılırsa farklı kılıklara girmiş batıl
inançlara, takıntılara, saplantılara rastlanır: Komplo teorileri,
kişisel gelişim öğretileri, yaşam biçimleri, doğal yaşam arayış-
ları, yeni ve ilginç olana dönük ilgi, hız tutkusu, moda, aşırı
sporlar, eğlence, değişen şiddet türleri, fanatizm, kariyer, türlü
fobiler, bulmacalar...
Elinizdeki kitap, kent efsanelerini bir arketip, bir model gibi
kullanarak, aslında yaşadığımız zamanların 'batıl' görü-
nümlerini anlamaya çalışıyor. Ama bu görünümleri yekten
olumsuzlama batıllığına da düşmeden… Çünkü onlarda, başka-
sıyla, kentin uzağındaki ve dışındakiyle bağlantı kurmaya
yönelik arayışın izleri de sürülebilir.
Çoğu insan için basit, eğlenceli, gizemli anlatılardır kent
efsaneleri. Özgür Taburoğlu ise onları ruhsal, toplumsal ve
antropolojik tarafları olan bir teorinin temel parçaları gibi
kullanarak 'post-modernizm', 'endüstri-sonrası', 'geç-kapita-
lizm' gibi sıfatları olan zamanımıza ilişkin çarpıcı ve farklı bir
anlatı olarak ele alıyor. Yazar bunu, kent efsanelerinin biçim ve
içerik olarak genelleşerek, gittikçe zamanımızı niteleyen bir
kavram hâlini aldığını fark ederek yapıyor.
İncelediği konunun ve yaklaşımının özgünlüğüyle; sosyal bilim-
lerde az rastlanan yazınsal üslubu ve dil kullanımındaki deney-
selliğiyle elinizdeki çalışma, doğrusu hiç de 'gündelik ve tesa-
düfî' değil.
Tıpkı kent efsanelerinin kendisi gibi…
ÖZG
ÜR TA
BU
RO
ĞLU
Ken
t Efsa
nele
ri
Kent EfsaneleriÖZGÜR TABUROĞLU
ISBN 978-975-8717-71-2
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 1 2
Zamanımızın Batıl İnançları ve Takıntıları
16
SOSYOLOJİ
GEORG SIMMELSosyolog, Sanatçı, Düşünür
Editör: Jale Özata Dirlikyapan, 391 sf. 25 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-64-4
“Hayvanlar yalnızca nedenselliğin peşindedir; tanrılar ise anlamın; ve yalnız insan her ikisi ile birlikte yaşamak zorundadır.”
Ve bu durum insan yazgısını anlayabilmek için nedensellikle anlamın ikili kıskacını olabildiğince kavramayı gerektirir. Modern sosyolojide tam tekmil bu kavrayışın peşine düşen kişi ise hiç kuşku yok ki Georg Simmel’dir. Simmel, yirminci yüzyılın başlarında sosyolojinin ayrı bir disiplin haline gelmesini sağlayan kuruculardan biridir ancak entelektüel ilgilerinin ve katkılarının çeşitliliği ile Émile Durkheim, Vilfredo Pareto, Ferdinand Tönnies ve Max Weber gibi önemli figürlerden ayrılır. Bu isimlerden daha geç keşfedildiği doğrudur. Bunun da nedeni muhtemelen modern yaşam biçimlerinin geniş kitlelerce ancak deneyimlenmiş olmasıdır. Nitekim “Simmel›in düşüncesi belki de ancak bugün benimsenebilir, çünkü yalnızca bugün yeterince insan onun sözünü ettiği sorunsalı metnini yorumlayabilecek kadar derinlemesine yaşamıştır.” Simmel›in çağdaşlarının onun “büyüleyici parlaklığını ve kırılgan zara fetini” vurgulamaları yanında, yöntemindeki sistematik açıklama eksikliğine ve neredeyse üzerinde çalışılmış hissi veren düzensizliğe dikkat çektikleri bilinir... Ama işte tam da bu nedenlerle Simmel çağdaşlarından ayrılır. Toplum yaşantısını anlamaya çalışırken genellikle bir sanatçı duyarlılığına sahip olduğu, tıpkı izlenimci sanatçılar gibi çoğu zaman nesnelliğe yaslanmadan isabetli gözlemler yaptığı gözlenir. Lukács›ın da dediği gibi Simmel, “izlenimciliğin sahih filozofudur.” Simmel, sosyolojisini kurarken, ne olguları ne de sayıları derlemiştir. O sadece, gördüğünü söylemiştir bize.
“Hayvanlar yalnızca nedenselliğin peşindedir; tanrılar ise anlamın; ve
yalnız insan her ikisi ile birlikte yaşamak zorundadır.”
Ve bu durum insan yazgısını anlayabilmek için nedensellikle anlamın ikili
kıskacını olabildiğince kavramayı gerektirir. Modern sosyolojide tam
tekmil bu kavrayışın peşine düşen kişi ise hiç kuşku yok ki Georg
Simmel'dir.
Simmel, yirminci yüzyılın başlarında sosyolojinin ayrı bir disiplin haline
gelmesini sağlayan kuruculardan biridir ancak entelektüel ilgilerinin ve
katkılarının çeşitliliği ile Émile Durkheim, Vilfredo Pareto, Ferdinand Tön-
nies ve Max Weber gibi önemli figürlerden ayrılır.
Bu isimlerden daha geç keşfedildiği doğrudur. Bunun da nedeni
muhtemelen modern yaşam biçimlerinin geniş kitlelerce ancak dene-
yimlenmiş olmasıdır. Nitekim “Simmel'in düşüncesi belki de ancak bugün
benimsenebilir, çünkü yalnızca bugün yeterince insan onun sözünü ettiği
sorunsalı metnini yorumlayabilecek kadar derinlemesine yaşamıştır.”
Simmel'in çağdaşlarının onun “büyüleyici parlaklığını ve kırılgan zara-
fetini” vurgulamaları yanında, yöntemindeki sistematik açıklama eksik-
liğine ve neredeyse üzerinde çalışılmış hissi veren düzensizliğe dikkat
çektikleri bilinir... Ama işte tam da bu nedenlerle Simmel çağdaşlarından
ayrılır. Toplum yaşantısını anlamaya çalışırken genellikle bir sanatçı
duyarlılığına sahip olduğu, tıpkı izlenimci sanatçılar gibi çoğu zaman
nesnelliğe yaslanmadan isabetli gözlemler yaptığı gözlenir. Lukács'ın da
dediği gibi Simmel, “izlenimciliğin sahih filozofudur.”
Simmel, sosyolojisini kurarken, ne olguları ne de sayıları derlemiştir. O
sadece, gördüğünü söylemiştir bize. Bunu anlatırken, gördüğü şey
canlıdır. Anlattığı da, anlatım tarzı da…
Düşüncelerini doğrudan toplumsal ilişki pratiğinde arar, duygusal inceliği,
derin nedensel çözümlemeleri, keskin ifadeleri, daha önce hiç kimsenin
yaklaşmaya bile cesaret edemediği ruhsal yakınlıkların ve gizli duyguların
vurgulanmasındaki cesareti ile modern sosyolojide ayrı bir yere oturur.
“Bir insanın ne olduğu en iyi onun hayata katlanmak için ne yaptığına
bakmakla anlaşılır” der son tahlilde.
Ve onun hayata katlanmak için seçtiği yol dünyayı sonsuzluğu içinde
bilmeye cehdetmek olmuştur. Elinizdeki derlemeyse onun bu sonsuz
gayretini bir ölçüde farklı yönleriyle aydınlatmaya yönelmiştir…
GEO
RG
SIM
MEL
Editör: Jale Özata Dirlikyapan
GEORG SIMMEL
Sosyolog, Sanatçı, Düşünür
So
syolo
g, S
an
atçı, D
üşü
nü
r
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 4 4
ISBN 978-975-8717-64-4
BİLİM SOSYOLOJİSİ İNCELEMELERİ
Editörler: Bekir Balkız & Vefa Saygın Öğütle, 592 sf. 34 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-63-7
Genel olarak bilim sosyolojisi literatüründe üç gelenekten söz edilebilir. İlki; bilimsel doğruluk ve geçerlik kriterlerinin hiçbir tarihsel-sosyal kökene bağlanamayacağını savunan; ve dolayısıyla, bilim topluluğunun ‹kendine has› normlara sahip, ‹özgür› birey araştırmacılardan oluşan ‹özel türden› bir topluluk olduğunu iddia eden pozitivist bilim sosyolojisi yaklaşımlarıdır. Bunun tam karşısında, bilim topluluğunun ve bilimsel eğitimin katı hiyerarşik yapısına, bilimsel bilginin konvansiyonel karakterine odaklanarak bilim topluluğunu egzotik bir kabileye çeviren konvansiyonalist / rölativist gelenekler yer alır. Bilim etkinliğini akademi içine kilitleyip orada soruşturan bu her iki geleneğe karşı, Marksçı-eleştirel gelenek ise, bilim etkinliğini genel toplumsal süreçlerle bağlantıya sokan kurumsal, politik ve normatif ilişkiler üzerine yoğunlaşır. Rölativist geleneğin ülkemizdeki temsilcileri açısından ise, pozitivizm eleştirisi temelinde yorumcu ve post-pozitivist anlayışlarla temasa geçme ve empirik araştırmaya dönük bir önyargıya teslim olma durumu sözkonusudur. Ülkemizdeki rölativistler, sosyolojik pozitivizmle özdeşleştirdikleri saha araştırmasına karşı öğrenilmiş bir küçümsemeyi yaratarak ve yayarak, “felsefe yapma” kaygısına düşmüş ve kendilerini bir tür sosyal felsefeci olarak konumlandırmışlardır.
Bilim
So
syo
lojisi İn
cele
mele
ri
Bilim Sosyolojisi
İncelemeleri
Editörler: Bekir Balkız & Vefa Saygın Öğütle
TEMEL YAKLAŞIMLAR, KAVRAMLAR VE TARTIŞMALAR
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 3 7
ISBN 978-975-8717-63-7
Genel olarak bilim sosyolojisi literatüründe üç gelenekten söz
edilebilir. İlki; bilimsel doğruluk ve geçerlik kriterlerinin hiçbir
tarihsel-sosyal kökene bağlanamayacağını savunan; ve dolayısıyla,
bilim topluluğunun 'kendine has' normlara sahip, 'özgür' birey
araştırmacılardan oluşan 'özel türden' bir topluluk olduğunu iddia
eden pozitivist bilim sosyolojisi yaklaşımlarıdır. Bunun tam karşı-
sında, bilim topluluğunun ve bilimsel eğitimin katı hiyerarşik yapı-
sına, bilimsel bilginin konvansiyonel karakterine odaklanarak bilim
topluluğunu egzotik bir kabileye çeviren konvansiyonalist / rölativist
gelenekler yer alır. Bilim etkinliğini akademi içine kilitleyip orada
soruşturan bu her iki geleneğe karşı, Marksçı-eleştirel gelenek ise,
bilim etkinliğini genel toplumsal süreçlerle bağlantıya sokan kurum-
sal, politik ve normatif ilişkiler üzerine yoğunlaşır.
Rölativist geleneğin ülkemizdeki temsilcileri açısından ise, pozi-
tivizm eleştirisi temelinde yorumcu ve post-pozitivist anlayışlarla te-
masa geçme ve empirik araştırmaya dönük bir önyargıya teslim olma
durumu sözkonusudur. Ülkemizdeki rölativistler, sosyolojik pozi-
tivizmle özdeşleştirdikleri saha araştırmasına karşı öğrenilmiş bir kü-
çümsemeyi yaratarak ve yayarak, “felsefe yapma” kaygısına düşmüş
ve kendilerini bir tür sosyal felsefeci olarak konumlandırmışlardır.
Oysa ki Batı'da deneyimlenen, normatif bir perspektife ve daha
genel toplumsal-felsefî ilgilere doğru çifte hareket, Türkiye ger-
çekleriyle uygun bir biçimde değerlendirildiği noktada, verimli im-
kânlar sunar. Zira bu yönelim, alandaki sorunların kaynağı oldu-
ğunu gördüğümüz dar-politik güzergâhlardan bizleri kurtararak,
akademinin gerçek anlamıyla politik bir biçimde, yani salt söylemsel
düzlemde değil ama aynı zamanda diğer sosyal kurum ve yapılarla,
diğer sosyal sömürü ve tahakküm mekanizmalarıyla ilişkisi içer-
sinde, kurumsal ve yapısal olarak analiz edilebilmesini sağla-
yacaktır. Böylesi bir yaklaşım, self-refleksif bilinci tüm bilim sahala-
rına yaymaya yönelik adımlara yol açtığı noktada, yerlerde tek-
melenen bilim tabelalarının yerli yerine asılmasını sağlayacak ve
ülke gerçeğinde önemli roller oynama potansiyeline sahip özgür-
leşimci bir bilim pratiğini mümkün kılacaktır.
17
SOSYOLOJİ
BURJUVAWerner Sombart
3. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 363 sf. 24,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-37-8
Sombart’ın bu klasik çalışması burjuvazi üzerine kaleme alınmış bir şaheser sayılmalıdır ve tarih sahnesinde burjuvazinin yarattığı büyüyü anlayabilmek için Sombart’ın eserine tekrar tekrar dönmek gerekir.
Burjuvazi… XIV. yüzyıl Floransa doğumlu... “La sollicitudine e cura delle cose, cioe la masserizia”... (İyi bir ev sahibi ekonomik yaşantısını akla uygun bir hale getirir)... Toplumu ataletten kurtaracak yeni bir güç ortaya çıkıyor. Dünyayı bir ‘tasarım’ olarak görüp onu kendi idealleri için yeniden var eden, daima projeler üreten, dinamik ve maceraperest bir sınıf… Geçmişte hiçbir ‘dönüşüm’ ideali burjuvazinin yarattığı bu doğal ve taze güce erişemiyor.
Kime gerçek bir ‘burjuva’ denir? Nasıl bir tiptir burjuva? Hangi karakter özelliklerini sergiler? Her şeyden önce doğuştan bir burjuvanın salt para kazanma ve servet edinme tutkusuyla yola koyulmadığı çok açıktır. Düzen ve disiplin, yaratıcılık ruhu, alışkanlık ve deneyimlerin zenginliği, ruh ve zekâ arasında sağlanan mükemmel denge burjuva erdemleri arasında sayılıyor. O, ibadet eder gibi huşu ile çalışıyor. Zamanı idare eden sihirli gücü yakalıyor. Modern devirlerin rasyonalitesine gelmeden önce, gündelik hayatın bu sınıf sayesinde nasıl yavaş yavaş değiştiğini, ölçü, zaman, hız, hesap vb. unsurların başlangıçtaki bu değişimini adım adım izlemek gerek.
Kitap boyunca yazar birçok tezin yanında o ünlü tezini ayrıntılarıyla işlemektedir: Tinsel ve ruhsal öğelerin ekonomik yaşama olan etkisi... Sombart’ta burjuvazi bir ‘Zihniyet’ olarak vardır ve modern dünyanın derin kökleri bu Zihniyet’e kadar uzanmaktadır.
Sombart, yapıtını şöyle takdim etmektedir: “Zeki bir adam bir gün iyi bir kitabın tek bir tümceyle özetlenebileceğini söylemişti. Eğer bu doğruysa benim kitabım iyi kitaplar kategorisine sokulamaz, tek tümcede ısrar edildiği takdirde şöyle bir şey söylememizde umarım bir sakınca yoktur: Kapitalist zihniyet sorununun doğası ve kökenleri olağanüstü bir şekilde karışık olup, bugüne kadar sanılandan ve sandığımdan çok daha karmaşık bir şeydir.”
Burjuva
Çeviren: Oğuz Adanır
ombart'ın bu klasik çalışması burjuvazi üzerine kaleme alınmış bir
şaheser sayılmalıdır ve tarih sahnesinde burjuvazinin yarattığı
Sbüyüyü anlayabilmek için Sombart'ın eserine tekrar tekrar dönmek
gerekir.
Burjuvazi… XIV. yüzyıl Floransa doğumlu... “La sollicitudine e cura delle
cose, cioe la masserizia”... (İyi bir ev sahibi ekonomik yaşantısını akla uygun
bir hale getirir)... Toplumu ataletten kurtaracak yeni bir güç ortaya çıkıyor.
Dünyayı bir 'tasarım' olarak görüp onu kendi idealleri için yeniden var eden,
daima projeler üreten, dinamik ve maceraperest bir sınıf… Geçmişte hiçbir
'dönüşüm' ideali burjuvazinin yarattığı bu doğal ve taze güce erişemiyor.
Kime gerçek bir 'burjuva' denir? Nasıl bir tiptir burjuva? Hangi karakter
özelliklerini sergiler? Her şeyden önce doğuştan bir burjuvanın salt para
kazanma ve servet edinme tutkusuyla yola koyulmadığı çok açıktır. Düzen ve
disiplin, yaratıcılık ruhu, alışkanlık ve deneyimlerin zenginliği, ruh ve zekâ
arasında sağlanan mükemmel denge burjuva erdemleri arasında sayılıyor. O,
ibadet eder gibi huşu ile çalışıyor. Zamanı idare eden sihirli gücü yakalıyor.
Modern devirlerin rasyonalitesine gelmeden önce, gündelik hayatın bu sınıf
sayesinde nasıl yavaş yavaş değiştiğini, ölçü, zaman, hız, hesap vb. unsurların
başlangıçtaki bu değişimini adım adım izlemek gerek.
Kitap boyunca yazar birçok tezin yanında o ünlü tezini ayrıntılarıyla
işlemektedir: Tinsel ve ruhsal öğelerin ekonomik yaşama olan etkisi... Som-
bart'ta burjuvazi bir 'Zihniyet' olarak vardır ve modern dünyanın derin kök-
leri bu Zihniyet'e kadar uzanmaktadır.
Sombart, yapıtını şu ironiyle takdim etmektedir: “Zeki bir adam bir gün iyi
bir kitabın tek bir tümceyle özetlenebileceğini söylemişti. Eğer bu doğruysa
benim kitabım iyi kitaplar kategorisine sokulamaz, tek tümcede ısrar edildiği
takdirde şöyle bir şey söylememizde umarım bir sakınca yoktur: Kapitalist
zihniyet sorununun doğası ve kökenleri olağanüstü bir şekilde karışık olup,
bugüne kadar sanılandan ve sandığımdan çok daha karmaşık bir şeydir.”
WERNER SOMBART
Modern Ekonomi Dönemine Ait İnsanın Ahlâki ve
Entelektüel Tarihine Katkı
WERNER SOM
BART
Burjuva
2
ORYANTALİZM: Tartışma Metinleri Editör: Aytaç Yıldız, 530 sf. 28,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-27-9
Edward Said’in Oryantalizm adlı kitabının yayımlanışının ardından Batı’daki entelektüel çevreler tuhaf bir gürültüyle uyandılar. Yabancısı oldukları bir sesti bu… Kendi üniversitelerinde yetişmiş, klasik kültüre hâkim, edebiyat ve filoloji uzmanı olan Edward Said, Doğu ve Batı ilişkilerinde yeni tezler gündeme getiriyor, –kuşkusuz kendine özgü, muhalif entelektüel bir tat katarak– Batılı bilincin yansıdığı aynayı kamuoyuna sunuyordu.
İlk bakışta bu cesur çıkış küçümsense de, Said katı ve geleneksel bir sahayı yerinden oynatabilmeyi başardı. Artık oryantalizm, klasik dil çalışmalarına vurgu yapan bir “disiplin” olmaktan çok, her geçen gün kendi içinde dönüşerek, bir söylem, hükmetme geleneğinin bir parçası olarak literatürde yer etmeye başladı. Bu alanın armağan ettiği yeni cümlelerle söyleyecek olursak, Batı’nın ötekine bakışı “oryantalist bir perspektifte” dile getiriliyordu. Orta Doğu’daki sıcak gelişmelerin arka planında oryantalizmin iki yüz yıllık sorusu gündeme gelmekteydi.
Said, zor olanı denemiş, Batı’nın Doğu’ya bakışındaki terimleri tersine çevirmişti. Sömürgeciliğin “keşif kolları” sadece ekonomik ve politik bir bakışla değerlendirilmiyor, edebî metinler üzerinden hareketle çarpık kareler teorik bir çerçevede işaretleniyordu. Doğu’nun nasıl keşfedildiği sorusu ise can alıcı önemdeydi. 18. yüzyıldan itibaren Batı, derin istek ve arzularıyla Doğu’yu keşfe çıkarken pek de masum sayılmayacak bu keşif çabası, beraberinde birçok şeyi de götürmüştü. Chateaubriand, Lamartine, Nerval ve Flaubert’in yazılarında hayalî bir doğu coğrafyası yaratılırken veya Oryantalist ressamların tablolarında egzotik ve dişil kompozisyonlar kullanılırken, aslında sıradan Batılı bireyin zihninde klişelerle yüklü bir Doğu imgesi inşa edilmekteydi.
Bu kitapta da gösterildiği üzere, ilerleyen yıllarda alanın seçkin isimleri bu “tartışma”ya doğrudan katıldı. Oryantalizm, antropolojiden Balkan tarih çalışmalarına kadar birçok farklı alana verimli bir şekilde hızla yayıldı. Yeni okumalar ışığında yeni oryantalizmler masaya yatırıldı. Kuşkusuz, Türkçede bu yazıların gündeme gelmesi Said’in değerli çabasını, “güzel” ve “sıcak” anısını korumaya hizmet edecektir.
OR
YAN
TALÝZM
Editör: Aytaç Yýldýz
Edward Said'in Oryantalizm adlý kitabýnýn yayýmlanýþýnýn ardýndan Batý'daki
entelektüel çevreler tuhaf bir gürültüyle uyandýlar. Yabancýsý olduklarý bir
sesti bu… Kendi üniversitelerinde yetiþmiþ, klasik kültüre hâkim, edebiyat ve
filoloji uzmaný olan Edward Said, Doðu ve Batý iliþkilerinde yeni tezler
gündeme getiriyor, –kuþkusuz kendine özgü, muhalif entelüktüel bir tat
katarak– Batýlý bilincin yansýdýðý aynayý kamuoyuna sunuyordu.
Ýlk bakýþta bu cesur çýkýþ küçümsense de, Said katý ve geleneksel bir sahayý
yerinden oynatabilmeyi baþardý. Artýk oryantalizm, klasik dil çalýþmalarýna
vurgu yapan bir "disiplin" olmaktan çok, her geçen gün kendi içinde
dönüþerek, bir söylem, hükmetme geleneðinin bir parçasý olarak literatürde
yer etmeye baþladý. Bu alanýn armaðan ettiði yeni cümlelerle söyleyecek
olursak, Batý'nýn ötekine bakýþý "oryantalist bir perspektifte" dile
getiriliyordu. Orta Doðu'daki sýcak geliþmelerin arka planýnda oryantalizmin
iki yüz yýllýk sorusu gündeme gelmekteydi.
Said, zor olaný denemiþ, Batý'nýn Doðu'ya bakýþýndaki terimleri tersine
çevirmiþti. Sömürgeciliðin “keþif kollarý” sadece ekonomik ve politik bir
bakýþla deðerlendirilmiyor, edebî metinler üzerinden hareketle çarpýk kareler
teorik bir çerçevede iþaretleniyordu. Doðu'nun nasýl keþfedildiði sorusu ise
can alýcý önemdeydi. 18. yüzyýldan itibaren Batý, derin istek ve arzularýyla
Doðu'yu keþfe çýkarken pek de masum sayýlmayacak bu keþif çabasý,
beraberinde birçok þeyi de götürmüþtü. Chateaubriand, Lamartine, Nerval ve
Flaubert'in yazýlarýnda hayalî bir Doðu coðrafyasý yaratýlýrken veya
Oryantalist ressamlarýn tablolarýnda egzotik ve diþil kompozisyonlar
kullanýlýrken, aslýnda sýradan Batýlý bireyin zihninde kliþelerle yüklü bir Doðu
imgesi inþa edilmekteydi.
Bu kitapta da gösterildiði üzere, ilerleyen yýllarda alanýn seçkin isimleri bu
"tartýþma"ya doðrudan katýldý. Oryantalizm, antropolojiden Balkan tarih
çalýþmalarýna kadar birçok farklý alana verimli bir þekilde hýzla yayýldý. Yeni
okumalar ýþýðýnda yeni oryantalizmler masaya yatýrýldý. Kuþkusuz, Türkçede
bu yazýlarýn gündeme gelmesi Said'in deðerli çabasýný, "güzel" ve "sýcak"
anýsýný korumaya hizmet edecektir.
ORYANTALÝZMTartýþma Metinleri
Tartýþma M
etinleri
18
SOSYOLOJİ
MİLLİYETÇİLİK KURAMLARI: Eleştirel Bir BakışUmut Özkırımlı
3. Baskı, 312 sf. 16,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-36-1
Milliyetçilik ile ilgili uluslararası alanda yapılan tartışmaların dikkate aldığı ve dipnot düştüğü bu kitap, daha şimdiden kendi sahasında ciddi bir açılım sağlamış durumda.
Umut Özkırımlı, çoktandır tıkanmış olan bir tartışmanın ötesine geçmeyi başarıyor. Lehte veya aleyhte bir kavram tekeli yaratmaksızın, öncelikli olarak bu sahanın karmaşık dilini ayrıntılı ve sistematik bir şekilde çözümlüyor. Şimdiye kadar milliyetçilik ile ilgili birikmiş zengin literatürü klasik ve modern yaklaşımlarıyla birlikte okuyucuya sunuyor. Bu alanın doğum tarihini önceleyen romantik düşünürlerin yanında Hobsbawm, Kedourie, Smith, Gellner gibi çağdaş belli başlı kuramcıların görüşlerine yer veriyor. Bugün, dünyadaki birçok bölgenin yüz yüze olduğu etnisite ve kimlik ile ilgili sorunlar bu literatürün sınırlarına dahil. Tarihin hız kazandığı ve haritaların yer değiştirdiği devirler içinde çok ayrı milliyetçilik örneklerine rastlamak mümkün. Halkın, seçkin sınıfların, entelektüellerin ve ideolojilerin yarattıkları birbirinden farklı milliyetçililikler var. Dönemler arasında milliyetçiliğin nasıl değiştiğini gözlemlemek, en az bu kavramı tanımlamak kadar önemli. Milliyetçilik, kimi zaman ulusların doğuşunda muazzam kaynaştırıcı bir rol üstleniyor, kimi zaman da tehlikeli bir ideolojiye dönüşüyor. Gücü ve zayıflığı, masumiyeti ve saldırganlığı daima iç içe geçiyor.
Özkırımlı, bu erken çalışmasıyla karşılaştırmalı bir araştırmanın nasıl yapılacağına dair son derece yetkin bir örnek sunuyor.
TARİHSEL SOSYOLOJİElisabeth Özdalga Söyleşiler: Şerif Mardin, Mehmet Genç, Çağlar Keyder, Ali Yaşar Sarıbay, Fethi Açıkel, Oktay Özel, Ferdan Ergut...
3. Baskı, 248 sf. 16,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-49-1Philip Abrams, Tarihsel Sosyoloji’yi şu şekilde tanımlar: “Tarihsel sosyoloji, geçmiş ile bugün arasındaki ilişkiye evrimsel gelişim şemaları giydirmeye çalışma meselesi değildir. Yalnızca bugüne bir tarihsel arka plan tanıtma meselesi de değildir. Bir yandan kişisel faaliyetler, diğer yandansa toplumsal örgütlenme arasında, zaman içinde bilinçli bir biçimde inşa edilmiş olan ilişkiyi anlamaya dönük bir çabadır. Tarihsel sosyoloji, sürekliliğe sahip olan bu inşa sürecini toplumsal çözümlemenin odak noktası haline getirir. Bu süreç pek çok farklı bağlamda; kişisel biyografiler ve kariyerler, uygarlıkların yükseliş ve çöküşleri, devrim ya da seçim gibi belirli olayların ortaya çıkışı ya da işçi sınıfı oluşumu ya da refah devletinin yaratılması gibi belirli gelişmeler bağlamında ele alınabilir”.
Elisabeth Özdalga’nın yorumu ise şöyledir: “Tarihsel sosyoloji, tarih ile sosyoloji arasında ortak bir girişimi temsil eder. Birlikte kullanıldıklarında bu iki disiplinin kayda değer bir sinerji yarattığı fikrine dayanır. Bir araya geldiklerinde, bu iki disiplin, toplamlarından daha fazla bir şey ifade eder.”
Bir atölye çalışması olarak Elisabeth Özdalga’nın öncülüğünde hazırlanan bu kitap, Tarihsel Sosyoloji alanında şimdiye kadar yayımlanan az sayıdaki çalışmalardan biridir. Kitapta konuyla ilgili olarak sosyolog ve tarihçiler ile yapılan söyleşiler bulunmaktadır. Söyleşiler, özellikle Türkiye’nin yakın tarihine bakışında Tarihsel Sosyoloji gibi taze ve yeni bir disiplinin kendi özgün dilini nasıl oluşturabileceğini ve ondan nasıl faydalanabileceğini göstermesi bakımından önemli bir belge niteliği taşımaktadır.
Özdalga, Tarihsel Sosyoloji ile ilgili uzun giriş yazısında, bu alandaki birikimini ve derinliğini yansıtarak okura genel bir çerçeve sunmaktadır. Tarihsel Sosyoloji hangi koşullar altında doğmuştur? Bir ustalık ve tasavvur olarak tarihsel sosyoloji disiplinini nasıl düşünebiliriz? Yeni bilgilerin ışığında nasıl bir yol takip edilmeli ve hangi kaynaklara başvurulmalıdır? Özdalga, sadece Batı’daki değil, doğu toplumlarındaki farklı sosyolojik tecrübelere de dikkati çekmektedir. Ayrıca kitapta Philip Abrams, Norbert Elias, C. Wright Mills, Marshal Hodgson, Immanuel Wallerstein Evans-Pritchard ve Peter Burke gibi ustaların bu alandaki katkılarına yer verilmektedir.
19
SOSYOLOJİ
ESKİ DÜNYAYA YENİ BİR BAKIŞ Oğuz Adanır
726 sf. 35,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-54-5Geçmişin devasa gölgesinden bakıldığında, her toplum kendi benzersiz yolculuğuna çıkmıştır. Bu yolculuk içinde farklı ilişki türleri, zihinsel ve estetik kalıplar, inanç ve yaşam tarzları kendine ait olan renk ve peyzajları üretmişlerdir.“Zihin yapısına ilişmeden, hiçbir toplumda hiçbir yenilik beklenemez.” Başka bir ifadeyle, bir toplumu kavramanın en iyi yolu onun zihin yapısını ayrıntılı biçimde çözümlemekten geçer. Türkiye’de modernleşme adına yaşama geçirilen değişiklikler, biçimsel kalıpların dışına çıkamamıştır. İnşa edilen yapı ve kurumlarla, Türkiye’ye çağ atlatmak mümkün olmamıştır. Geçmiş ile bugün arasında tutarlı bir ilişki kuramamak, Türk modernleşmesinin en zayıf halkalarından birini oluşturur. Bu bakımdan, hem sağ, hem de sol ideoloji merkezleri, tarihin dinamiklerini bölük pörçük açıklamayı tercih etmişler, ancak dünyaya bakarken ait olduğumuz ve ayak bastığımız yerden nasıl bir bütünsel bakış geliştirilebilineceği üzerine pek kafa yormamışlardır.Bu yönleriyle Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış’ta, potlaç kuramından hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet’e dair yeni bir kuram geliştirilir. Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet’e nasıl bakabiliriz? Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel kodlar nasıl bir anlama sahiptir? Batı burjuvazisinin aksine, bu toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi bir değer olmuş mudur? Eski Dünyada, Yüce Padişah ile Sevgili kulu arasındaki bağlar, bugüne gelindiğinde hangi ilişki türlerine evrilmiştir? Burada, alan el-veren el ilişkisi nasıl bir rol üstlenmiştir? Bu tür sorulara alışılmışın dışında yanıtlar üretebilmek için entelektüelin düşünceleriyle toplumu kuşatıp sarması, tarih, din, antropoloji, sanat, edebiyat, kültür, ekonomi, siyaset alanlarındaki geniş ufuklara yolculuk etmesi gerekir. Entelektüelin elinde bir anahtar olmalıdır ki, birbiriyle bağlantılı kapıları ardınca açabilsin…Kendine ait, bir kuram ve model üzerinden hareket etmelidir ki, söylediği doğrular uçup gitmek yerine birbiri üzerine eklemlensin ve kalıcı olabilsin. Her eski eser, yeni bir bakış açısının konusu olmalıdır. Böylelikle her klasik yapıt, yeni yorumlara izin verdiği müddetçe daha da klasikleşecektir. Kitap, son yıllarda benzerine az rastlanan topluma bütüncül ve makro ölçülerde bakabilen entelektüel bir birikim ve heyecanın örneğidir. Geliştirilen model içinde birçok önemli eser yeniden okunur. Birçok yerde Avrupa ile Osmanlı örnekleriyle karşılaştırılır. Yazar, Mauss, Berkes, Ülgener, Baudrillard, Bloch, Braudel gibi isimlerle başka bir sentezin imkânını araştırmaya koyulur, eski dünyaya yepyeni bir pencere açar.
Geçmişin devasa gölgesinden bakıldığında, her toplum kendi
benzersiz yolculuğuna çıkmıştır. Bu yolculuk içinde farklı ilişki türleri,
zihinsel ve estetik kalıplar, inanç ve yaşam tarzları kendine ait olan
renk ve peyzajları üretmişlerdir.
“Zihin yapısına ilişmeden, hiçbir toplumda hiçbir önemli yenilik
beklenemez.” Başka bir ifadeyle, bir toplumu kavramanın en iyi yolu
onun zihin yapısını ayrıntılı biçimde çözümlemekten geçer.
Türkiye'de modernleşme adına yaşama geçirilen değişiklikler ise,
biçimsel kalıpların dışına çıkamamıştır. İnşa edilen yapı ve kurum-
larla, Türkiye'ye çağ atlatmak mümkün olmamıştır. Geçmiş ile bugün
arasında tutarlı bir ilişki kuramamak, Türk modernleşmesinin en
zayıf halkalarından birini oluşturur. Bu bakımdan, hem sağ, hem de
sol ideoloji merkezleri, tarihin dinamiklerini bölük pörçük açıklamayı
tercih etmişler, ancak dünyaya bakarken ait olduğumuz ve ayak
bastığımız yerden nasıl bir bütünsel bakış geliştirilebilineceği üzerine
pek kafa yormamışlardır.
Bu yönleriyle Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış'ta, potlaç kuramından
hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet'e dair yeni bir kuram geliştirilir.
Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet'e nasıl bakabiliriz?
Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel
kodlar nasıl bir anlama sahiptir? Batı burjuvazisinin aksine, bu
toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi bir değer
olmuş mudur? Eski Dünyada, Yüce Padişah ile Sevgili kulu arasındaki
bağlar, bugüne gelindiğinde hangi ilişki türlerine evrilmiştir? Burada,
alan el- veren el ilişkisi nasıl bir rol üstlenmiştir?
Bu tür sorulara alışılmışın dışında yanıtlar üretebilmek için
entelektüelin düşünceleriyle toplumu kuşatıp sarması, tarih, din,
antropoloji, sanat, edebiyat, kültür, ekonomi, siyaset alanlarındaki
geniş ufuklara yolculuk etmesi gerekir. Entelektüelin elinde bir
anahtar olmalıdır ki, birbiriyle bağlantılı kapıları ardınca
açabilsin…Kendine ait, bir kuram ve model üzerinden hareket
etmelidir ki, söylediği doğrular uçup gitmek yerine birbiri üzerine
eklemlensin ve kalıcı olabilsin. Böylelikle her klasik yapıt, yeni
yorumlara izin verdiği müddetçe daha da klasikleşecektir.
Kitap, son yıllarda benzerine az rastlanan topluma bütüncül ve makro
ölçülerde bakabilen entelektüel bir birikim ve heyecanın örneğidir.
Geliştirilen model içinde birçok önemli eser yeniden okunur. Birçok
yerde Avrupa ile Osmanlı örnekleriyle karşılaştırılır. Yazar, Mauss,
Berkes, Ülgener, Baudrillard, Bloch, Braudel gibi isimlerle başka bir
sentezin imkânını araştırmaya koyulur, eski dünyaya yepyeni bir
pencere açar.
Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış
Baudrillard, Berkes, Mauss ve Ülgener
Üzerinden Kuramsal Bir Deneme
Oğuz Adanır
Eski Dünyaya Yeni B
ir Bakış
OĞ
UZ A
DA
NIR
MODERNLEŞMES. N. Eisenstadt
2. Baskı Çeviren: Ufuk Coşkun, 251 sf. 14,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-75-8717-28-6
Modernleşme tarihte daha önce eşi görülmemiş bir değişim sürecini ifade eder. Bu, yarattığı yenilikler, sunduğu imkânlar kadar, doğal olarak oldukça sancılı ve gerilimli de bir süreçtir.
Batı’dan başlayarak tüm dünyaya yayılan modernleşmenin temel özelliği, her şeyden önce insan eliyle kurulmuş siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel tüm yapıların değişime uğraması olmuştur. Yakın dönemdeki her devlet, her toplum, her birey bu olguyla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Her birinin bu meydan okuma karşısında aldıkları tutum, kendi geleneksel alışkanlıklarını ve pratiklerini takip etse de genellikle kararsız ve belirsiz olmuştur.
Milli kimliklerini, değer ve inanışları ile sembollerini şekillendirmeye çalışan Batılı olmayan ülkelerin, bu meydan okuma karşısında, modern Batı’nın sömürgeci ve tehditkâr politikalarının etkisiyle, daha zor ve sarsıcı bir süreçten geçtikleri söylenebilir.
Bu süreçte yaşanan büyük toplumsal hareketlilikle birlikte, siyasi iktidarların, bürokrasinin, iş dünyasının, işçi örgütlerinin, üniversite gençliğinin ve dinî grupların modernleşme karşısındaki tutumlarını ve aralarındaki mücadeleleri gözlemlemek ve incelemek, sosyal bilimlerin, özellikle de siyaset sosyolojisinin en ilgi çekici konusu.
Bu alanda değerli çalışmalar yapan, aralarında E. Gellner, E. Shils gibi tanınmış isimlerin olduğu bir ekolün temsilcisi olan S. N. Eisenstadt, bu kitapla özellikle, E. Shils’ın ortaya atmış olduğu, ülkemizde de sıkça kullanılan, “merkez-çevre” gibi kavramsallaştırmalarının yardımıyla modernleşme olgusunun anlaşılmasına önemli katkılarda bulunmaktadır.
20
SOSYOLOJİ
ORTA DOĞU’DA KÜLTÜREL GEÇİŞLERŞerif Mardin
Çeviren: Birgül Koçak, 308 sf. 23 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-33-0
Batı’nın okuduğu bir Doğu olduğu gibi, Doğu’nun da kendisini ‘içeriden’ okuduğu ve tanımladığı başka bir ‘Doğu’ var. Birinci yöntemin uluslararası alanda gösterdiği tek yönlü başarıya karşılık ikinci okuma tarzı aynı şansı elde edememiştir. Bugün dünyanın Orta Doğu hakkında sahip olduğu imaj, pek de yabancısı olmadığımız, genel bir bakış açısının ürünüdür. Gazetelerin dış haberler servisi Orta Doğu ile ilgili olayları, kısıtlı bir çerçeveden sunmakla yetinir, düşünce sayfalarında yer alan tespitler ise yalnızca dünyanın değişen güç dengeleri karşısında verilen tepkileri ölçmekle sınırlıdır. Entelektüellerin ise bu coğrafyaya duyduğu ilgi, neredeyse televizyondan yansıyan tanıdık karelerle eşdeğerdir.
Oysa ki, Orta Doğu’da zaman, başka dillere kolayca çevrilemeyecek kendine özgü bir akış ve ritme sahiptir. Bu zaman dilimi içinde, gündelik ilişkiler ve sosyal hayat, genelgeçer siyasi analizlerin ötesinde çok daha derin bir yerlerde kuruludur. Orta Doğu halklarına dair bir kültürel okuma yapıldığında, geniş bir etkileşim ağı içinde yaşam tarzlarının, bütün toplumsal hayata yayılan farklılık ve sentezlerin nasıl meydana geldiği açıklığa kavuşacaktır. Değişen dünya karşısında Orta Doğu kendine ait modernleşme dinamiklerini üretmiştir. Bu topraklarda yaşayan entelektüeller derin kırılmalardan geçerek ilginç sayılabilecek düşünsel kaynaklardan beslenmişler ve modern dünya karşısındaki tepkilerini farklı şekillerde ifade etmişlerdir. Orta Doğu’daki fikrî ve dinî akımların doğuşu ve birbirleriyle etkileşimleri, köklü uyanış tecrübeleri ve radikal reform hareketleri, hukuk, adalet vb. kavramların gündeme gelişi, anayasa çalışmalarının doğuşu ve popüler kültür öğelerinin kullanımı gibi daha birçok konu kültürel araştırmaların zenginliği ve geleceği bakımından incelenmeye değerdir.
Öncü sosyologlardan Şerif Mardin’in editörlüğünü üstlendiği bu çalışma, önemli bir açığı kapatmaktadır. Şimdiye kadar pek ilgi duyulmayan bir coğrafyanın düşünsel haritasını yakından tanımak kuşkusuz Türk entelijansiyası için yeni bir soluk sayılacaktır.
ŞERİF MARDİN OKUMALARI
Editör: Taşkın Takış, 315 sf. 23 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-8717-41-5
Şerif Mardin… Sosyolog, tarihçi, entelektüel…Bağımsız ve aykırı bir kişilik…Herhangi bir grup ve çevreyle kolayca örtüşmeyen söylemlerin sahibi. Yıllar içinde, çevresindeki hiçbir yörüngenin cazibesine kapılmadığından kendine ait bir dil ve okunmaya değer derinlikli bir dünya inşa ediyor.
Şerif Mardin’in çalışmalarına baktığımızda öncelikle teorik bir çerçe ve nin nasıl kurulacağını ve sonra toplumla ilgili metodolojik bir birikim ha linde genişleyen soruların nasıl sorulacağını tespit ediyo ruz. Mardin’in sis temli eleştirileri sıkı bir metodoloji üzerinden git mektedir. Hem eleş tirel olabilmek, hem bir metodolojiye sâdık kal mak ve buradan da özgün bir “söylem” üretebilmek kuşkusuz sosyal bilimler için ideal çer çeve sa yıl malı dır. Şerif Mardin’in değişik dö nemlerde yazdığı kitapların, bir ara ya getiril-diğinde bir bütünlük arz etmesi bu sebepledir. Onun me todolo jisinde Mer kez-Çevre ilişkileri, İdeolojiler, Din Sosyolojisi, Yeni Osman lılar ve Jön Türkler, Türk Modernleşmesi, Kültür ve Kimlik so runları, Türk Edebiyatı vb. ko nular köşe başlarını tutmaktadır. Mardin, kendi epis temolojik öncül lerini kullanarak tüm bu başlıkları tutarlı bir argü manlar zinciri ha line ge tirebilmiştir. “Harita” metaforu Mardin’in önem li metafor larından biridir ve Türkiye’de kişilerin dünyayı kendi kalıp-larına göre nasıl algıladıklarını göster mesi bakımından son derece faydalıdır. Mardin, içinde bulunduğu-muz zihniyet dünyaları nın “haritası”nı çıkarır. Keskin hatlarla çizili olmayan bir “toplum hari tası”dır bu. Kendine özgü bir “bilişsel stil”dir. Burada gerçekler, oldukla rı gibi görünmezler, çünkü top lum kendi iç dünyasında görünenlerden ol dukça farklı bir tablo çizer. İdeolojinin klasik tanımına göndermede bu lunacak olur sak, toplum sal ger çeklikler görünenleri gizler ama etkisi çok daha derinlere uza nır. İdeolojik ve kültürel farklılıklar da bu harita üze rinde işaretlen miştir. Tepkiler, is yanlar, içe kapanmalar ve köklü bir kopuşu tec rübe eden kişi ve grupların boşlukları tamamen bu harita üze rinde yer alır. Bu bağlamda Mardin, “boşluk” düşüncesine ver diği önemle, mevcut sosyal bilimci tipinden ayrılır. Şerif Mardin’in zengin bir işçilik ve ustalıkla ördüğü yapıtları her bakımdan okunmaya ve yorumlanmaya değerdir.
21
SOSYOLOJİ
SEÇKİNLERİN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜVilfredo Pareto
2. Baskı, Çeviren: Merve Zeynep Doğan, 104 sf. 8 TL, Sosyoloji, ISBN: 9758717-14-6
Machiavelli’den bu yana, siyasetin doğası zayıflarla güçlülerin mücadelesi biçiminde tasvir edilmiştir. Bu sefer bir başka ünlü İtalyan iktisatçı ve sosyolog Vilfredo Pareto, XX. yüzyılın başındaki bu mücadeleyi anlatıyor. Pareto’ya göre insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam eden yer de ğiştirme tarihidir: Biri yükselirken diğeri alçalır. Kısa aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık tarafından yönetilmişlerdir. Pareto seçkin (elite) kelimesini (İt. aristrocrazia) en güçlü, en enerjik ve kötülük kadar iyiliğe de yeteneği olan anlamında kullanır.
“Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü” konulu, yüzyılın sonundaki bu uzun deneme, ekonometriden sosyolojiye dev bir adım atar. Bu kitap Pareto’nun siyaset sosyolojisinin önsözü olarak da okunabilir. Pareto ileride bu düşünceler sayesinde büyük ün sağlamıştır.
Seçkinlerin iktidara gelinceye kadar kullandıkları yöntemler birbirini anımsatır. Tüm seçkinler benzer davranış kalıplarını sergilerler. Ve tarih birçok kez tanıklık etmiştir ki, başta zayıf ve yoksulların yanında yer alan seçkin gruplar, zafere ulaştıklarında artık başa dönme şansını ebediyyen kaybetmişlerdir.
I SBN 9758717 - 14 - 6
Seçkinlerin Yükselişi ve DüşüşüKuramsal Bir Sosyoloji Uygulamas
Vilfredo Pareto
Çeviren: Merve Zeynep Doğan
VILFREDO PARETO SEÇKİNLERİN YÜKSELİŞİ VE DÜŞÜŞÜ
DOĞUBATI
DOĞUBATI
Machiavelli’den bu yana, siyasetin doğası
zayıflarla güçlülerin mücadelesi biçiminde
tasvir edilmiştir. Bu sefer bir başka ünlü
İtalyan iktisatçı ve sosyolog Vilfredo Pareto, XX. yüzyılın
başındaki bu mücadeleyi anlatıyor. Pareto’ya göre
insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam eden yer
de ğiştirme tarihidir: Biri yükselirken diğeri alçalır. Kısa
aralıklar dışında insanlar her zaman bir seçkin azınlık
tarafından yönetilmişlerdir. Pareto seçkin (elite) kelimesini
(İt. aristrocrazia) en güçlü, en enerjik ve kötülük kadar
iyiliğe de yeteneği olan anlamında kullanır.
“Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü” konulu, yüzyılın
sonundaki bu uzun deneme, ekonometriden sosyolojiye
dev bir adım atar. Bu kitap Pareto’nun siyaset
sosyolojisinin önsözü olarak da okunabilir. Pareto ileride
bu düşünceler sayesinde büyük ün sağlamıştır.
Seçkinlerin iktidara gelinceye kadar kullandıkları
yöntemler birbirini anımsatır. Tüm seçkinler benzer
davranış kalıplarını sergilerler. Ve tarih birçok kez
tanıklık etmiştir ki, başta zayıf ve yoksulların yanında
yer alan seçkin gruplar, zafere ulaştıklarında artık başa
dönme şansını ebediyyen kaybetmişlerdir.
FRANKFURT OKULUEditör: H. Emre Bağçe
3. Baskı, 528 sf. 28,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-15-4
Frankfurt Okulu, Batı düşünce tarihinin en bunalımlı yıllarında bir kırılma ânına rastlar. Bir grup entelektüel, kapitalizm ve faşizm için alternatif sayılabilecek dünya görüşlerini “Frankfurt Okulu” çatısı altında bir araya toplamışlardı. Adorno, Horkheimer, Benjamin, Marcuse, Fromm –müteakiben Habermas– ve bu çevrenin diğer mensupları, geçmişin katı ve geleceğin umutsuz göründüğü bir zaman dilimi arasında sıkışmışlardı. Ama yine de Batı düşüncesini yeniden yorumlayabilecek kayda değer yapıtları onlar ortaya koymuştu. Aydınlanmanın Diyalektiği, Negatif Diyalektik, Pasajlar, Tek Boyutlu İnsan, Us ve Devrim, Minima Moralia gibi yapıtlar Frankfurt Okulu’nun “opus magnum”larıdır.
Frankfurt Okulu üyeleri bir yandan “Kapitalizmi konuşmuyorsanız faşizm konusunda da sessiz kalmalısınız” derken, diğer yandan dogmatik pozitivizme, bilimciliğe ve ortodoks Marxizme karşı çıkıyorlardı. Bu karşı çıkışın altında ise Batı düşünce geleneğince mütemadiyen tahrip edilmiş “özne”nin güçlü isyanı vardı.
Frankfurt Okulu düşünürleri, Marx, Hegel ve Weber okumalarından estetik ve sanatsal görüşlere, ideoloji tariflerinden, popüler kültür ve medya eleştirilerine kadar birçok alanda etkili olabilmiş en verimli, en gözde ve aynı zamanda trajedi sesinin doruklara tırmandığı okullardan biridir.
Alanının en seçkin isimleri tarafından oluşan bu kitap Frankfurt Okulu’na nüfuz eden en kapsamlı, derinlikli makaleleri bir araya getiriyor.
3
22
SOSYOLOJİ
SİMÜLAKRLAR VE SİMÜLASYONJean Baudrillard
6. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 232 sf. 15,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 78717-01-4
XX. yüzyılın en önemli kuramlarından biri Jean Baudrillar’ın “Simülasyon” kuramıdır. Simülakrlar ve Simülasyon kitabında iletişim, sinema, medya, reklam, bilimkurgu alanlarında “gerçek” ve “hakikat” düzeneklerinin birbirleriyle nasıl yer değiştirdiği çarpıcı bir dille anlatılmaktadır. Baudrillard, radikal ve ayrıksı düşünceleriyle Batı toplumunun bugünkü düşünsel krizini derinlemesine çözümlemektedir. Bunu yaparken postmodern bir söyleme başvurmamaktadır. Adanır’ın tanımlamasıyla söylersek “Baudrillard postmodern bir düşünür değildir!” Çünkü bu kitaptaki düşünceler belirli bir sistem etrafında yürümekte, simülasyon evrenin “dünya görüşü”nü dile getirmektedir. Soru: Ne pahasına olursa olsun Batı’nın moralini bozmayı sürdürecek misiniz?
Baudrillard: “Batı tarihinin temel yapı taşı moral bozukluğudur.” Bunu ben uydurmadım. “Yeni duygusal düzen” yani kurbanlardan oluşan duyarsızlık, pişmanlık üzerine oturmuş olan toplum, sanayi devrimi ve kolonizasyon gibi sonuçlara yol açmış XIX. yüzyıla ait anlam bunalımının bir uzantısıdır ve bizim uzun XIX. yüzyılımız boyunca da sürüp gitmiştir. Soru: Batı’yı terk mi edelim?
Baudrillard: Batı dünyasının dışında kalan dünyalara da bakmak zorundasınız...5
ŞEYTANA SATILAN RUHJean Baudrillard
2. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 206 sf. 15,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-13-8
Yüzünü her zaman ustalıkla maskeleyebilmiş Şeytan, modern uygarlıkta yine kendine yakışan kusursuz kıyafeti seçiyor.
Şeytanın bu sefer bizlere hazırladığı tuzak, çektiği son numara, gerçekle kurduğumuz hayalî ilişkiler ağında aranmalıdır. Sadece bir dakikalığına coşkuyla kendimizden geçiyoruz, fakat ardından benliğimizi kötülüğün mutsuzluk sarmalına dolayan “gerçekler” yığını, tepetaklak edilmiş bir dünyayı gözler önüne seriyor. İnsan benliği dünya adlı dev ekrana yansıyan zavallı görüntüsünü izlemekten mutsuz! Bu görüntüler arasında kendi ölümünün peşinde koşan modern sanat, sinema, fotoğraf, bilgi, iletişim, internet ve her türlü politik cambazlık şeytanın kazdığı çukuru daha da derinleştiriyor. Şeytan, her şeyi verirmiş gibi yaptığı sırada aslında her şeyi alıp götürüyor. Bu oyunda kimse özgür değildir, herkes akıldışı bir performansla aynı anda hem köle hem de efendidir. İnsanı gönüllü bir köle olarak seyretmek şeytanı mutlu kılıyor. Efendilik mücadelesinde bir an olsun taviz vermeyen Şeytan, en çok bu oyunu seviyor…
Baudrillard, bu kitabında şeytanın avukatlığını üstleniyor. En azından bu tehlikeli mesleğe soyunacak kadar cesur ve kaleyi içten yıkacak kadar sarsıcı… Baudrillard’ın son kitabını okurken vahşi bir kültürsüzleşme ortamında muhalif bir zekânın nasıl ayakta durduğunu görüyoruz.
Son yıllarda düşünce dünyamızın zenginliği için şevkle çalışan Oğuz Adanır’ın katkısıyla…
Yüzünü her zaman ustal›kla maskeleyebilmifl fieytan, modern
uygarl›kta yine kendine yak›flan kusursuz k›yafeti seçiyor.
fieytan›n bu sefer bizlere haz›rlad›¤› tuzak, çekti¤i son numa-
ra, gerçekle kurdu¤umuz hayalî iliflkiler a¤›nda aranmal›d›r.
Sadece bir dakikal›¤›na coflkuyla kendimizden geçiyoruz, fa-
kat ard›ndan benli¤imizi kötülü¤ün mutsuzluk sarmal›na do-
layan “gerçekler” y›¤›n›, tepetaklak edilmifl bir dünyay› göz-
ler önüne seriyor. ‹nsan benli¤i dünya adl› dev ekrana yan-
s›yan zavall› görüntüsünü izlemekten mutsuz! Bu görüntüler
aras›nda kendi ölümünün peflinde koflan modern sanat, si-
nema, foto¤raf, bilgi, iletiflim, internet ve her türlü politik
cambazl›k, fleytan›n kazd›¤› çukuru daha da derinlefltiriyor.
fieytan, her fleyi verirmifl gibi yapt›¤› s›rada asl›nda her fleyi
al›p götürüyor. Bu oyunda kimse özgür de¤ildir, herkes ak›l-
d›fl› bir performansla ayn› anda hem köle hem de efendidir.
‹nsan› gönüllü bir köle olarak seyretmek fleytan› mutlu k›l›-
yor. Efendilik mücadelesinde bir an olsun taviz vermeyen
fieytan, en çok bu oyunu seviyor…
Baudrillard, bu kitab›nda fleytan›n avukatl›¤›n› üstleniyor.
En az›ndan bu tehlikeli mesle¤e soyunacak kadar cesur ve
kaleyi içten y›kacak kadar sars›c›… Baudrillard’›n son kitab›-
n› okurken vahfli bir kültürsüzleflme ortam›nda muhalif bir
zekân›n nas›l ayakta durdu¤unu görüyoruz.
Son y›llarda düflünce dünyam›z›n zenginli¤i için flevkle çal›-
flan O¤uz Adan›r’›n katk›s›yla…
JEAN BAUDRILLARDfiEYTANA SATILAN
RUHYA
DAKÖTÜLÜ⁄ÜN
EGEMENL‹⁄‹
DO⁄UBATI
JEAN BAUDRILLARD
fiEYTANA SATILAN RUHYA DA KÖTÜLÜ⁄ÜN EGEMENL‹⁄‹
Çeviri: O¤uz Adan›r
DO⁄UBATI
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
ISBN 975-8717-13-8
SEYTANA SATILAN... son
27/9/05 17:21 Page
1
23
SOSYOLOJİ
SESSİZ YIĞINLARIN GÖLGESİNDEJean Baudrillard
4. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 85 sf. 8 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-02-2
“Sessiz çoğunluğun ya da kitlelerin düşsel bir gönderen olması, onun var olmadığı anlamına gelmez. Bunun anlamı sessiz çoğunluğun artık temsil edilemeyecek bir durumda bulunmasıdır. Kitleler artık bir gönderen olmaktan çıkmışlardır. Çünkü artık temsil edilememektedirler. Ses vermeyen bu kitleler sondajlar aracılığıyla sık sık yoklanmaktadırlar. Düşünceleri yansıtılma-maktadır. Yalnızca ne düşündükleri konusunda testler yapılmak-tadır. Referandum (kitle iletişim araçları da sonsuz bir soru/yanıt referandumudurlar) politik gönderenin yerini almıştır. Oysa sondajlar, testler, referandum ve kitle iletişim araçları temsil edici bir sisteme ait tertibatlar değil, simülatif bir sisteme ait olan tertibatlardır. Artık amaçlanan şey bir gönderen değil, bir modeldir.”
Jean Baudrillard bu metinde yukarıdaki bakış açısından yola çıkmakta ve bu anlamda için için kaynama özelliğine sahip olan kitleler, modern topluma ait çarpıcı bir fenomene dönüşmektedir.
WEBER’İN METODOLOJİSİFritz Ringer
2. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 239 sf. 14 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-03-0
Tarihsel ve kültürel çözümlemelerin, ideolojilerin ve disiplinlerin her türlü teşvik ve kışkırtısıyla karşı karşıya bırakıldığı bir zamanda, yirminci yüzyılın parlak sosyal kuramcısı ve en yaratıcı düşünsel güçlerinden birisi olan Max Weber’in çalışmaları özellikle dikkate değerdir. Fritz Ringer, bu önemli araştırmada, Weber’in metodolojik yazılarını, onun zamanında gerçekleştirilmiş canlı Alman düşünsel tartışmalar bağlamında yorumlayarak, Weber’in çalışmalarına yeni bir yaklaşım getirmektedir.
Teknik kuramları özgül örneklere dayandıran Ringer, sosyal bilimlerdeki bütün Weber öğrencileri için temel bir kitap yazmıştır. Baştan sona yeniden yapılandırıldığında, Max Weber’in metodolojik konumu gerçekte, sosyal bilimlerinde kendi çağdaş felsefemizin en verimli yönlerini öngörmüştür. Weber’in yorumsal anlayış ve nedensel açıklama için getirdiği uzlaşmayı Ringer’in kavramlaştırması, bu uzlaşmanın hem Weber’in zamanındaki hem de bizim zamanımızdaki düşünsel yaşam ve kültürle ne kadar ilgili olduğunu göstermektedir.
Son yıllarda Weber üzerine yazılmış en kayda değer çalışmalardan biri...
24
SOSYOLOJİ
OSMANLI ve AVRUPALILAROğuz Adanır
312 sf. 17 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-91-0
“Bir Afrikalı yaşamının her günü atalarının ruhlarıyla çok yakın ilişkiler içindedir.”
Peki, ya modern bir insanın?...
Nesilden nesile aktarılan insani tecrübelerin ve yaşam reflekslerinin kesintiye uğradığı, neredeyse tarumar olduğu bir zamanda kişi bu bilgileri nasıl edinecek? Hangi bilgi, görgü, değer ve ilkelerle hayatına yön verecek? Kişisel geçmişine âdeta tapar bir hale getirilen, kendi bireyselliğine hapsolan bir insan, kendi tarihsel, siyasal, toplumsal ve hattâ en üst düzeyde varoluşsal bütünlüğünü nerede, nasıl arayacak?
Modern insanın tarihe olan ilgisi bir tesadüf kabul edilebilir mi? Peki, tarihle ilgili okumaların sadece kronolojiye indirgenmiş tekyönlülüğü?
Her toplumun tarihinde büyük yıkımlar da vardır, şanlı zafer anları da; dostlar da vardır düşmanlar da; komşular da vardır yabancılar da; günlük hayat gailesinin küçük hesapları da vardır devlet ya da saray yaşamlarının sunduğu büyük törenler, şölenler ve şaşaa da...Peki ama, burada hayat bulan aktörler nasıl vücud bulmaktadır? Bir toplumdaki güç ilişkileri, üstünlük mücadeleleri, hiyerarşiler nasıl şekillenmektedir? Hangi sürecin sonunda bu toplumsal ilişkiler, mevcut kurumlar, yapılar, ahlâki ve hukukî kurallar ile değerler oluşmaktadır? Bu son derece karmaşık oluşumları anlamak için, hayatın her alanını kuşatan çok yönlü ilgilere, çok farklı kaynaklardan gelen bilgilere ihtiyaç duyulmaz mı?
“Bir toplum gerçeklik aşamasından, simülasyon aşamasına geçtiğinde bu, kolektif bir canlandırma konumundan, bireysel bir duygulanma konumuna geçilmiş olduğunu göstermektedir.” Geçmişi her gün yenilenen bir tazelikle canlı tutmak yerine, onu “simüle ederek” kurgusal bir gerçeklik yaratıp, bir de onunla hisleniyorsa eğer bir insan, bir toplum, onun da yıkımı yakın değil midir?
Oğuz Adanır’ın günümüze kadar gelen bir zihniyet tarihi okuması takdimimizdir.
OSMANLI ve ÖTEKİLEROğuz Adanır
472 sf. 22 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-90-3
Genellikle ışığın kaynağı, üretici olmak yerine yansıtıcısı, tüketicisi olmayı yeğleyen ‘aydınlara’ (istisnalar bir kez daha kaideyi bozmaz) sahip toplumlardan biriyiz. Gelen ışığı sorgulamayan, gerçek bir ışık olup olmadığını anlamadan hesabına geçirenler aslında kendilerinden çok ait oldukları toplumlara kötülük yapmaktadırlar. Çünkü ışığın kaynağında görünenlerin gözlerine perde indiği, dünyayı açık seçik bir şekilde algılama yeteneğini yitirdikleri zaman yansıtıcı ya da tüketici konumunda bulunanların da bu süreçten kurtulmaları mümkün değildir. Özgün olmak zor bir iştir. Özellikle sosyal bilimler/insan bilimleri yaratış ve bu alanda ışığı dünyaya yaymış olan toplumlar giderek yorulmakta ve yanılmaktadır, çünkü dünya toplumları evrensel bir konjonktürden etkilenseler bile herkes kendine özgü yerel bir tarihsel-toplumsal süreç yaşamak durumundadır. Herkes kendi sorunlarının reçetesini üretmek durumundadır. Artık “alan el” olmaktan kurtulmak ve yalnızca bize bu alanlarda bilimsel yöntem ve bilgiyi öğretenlere değil tüm dünyaya borçlu olduğumuz bilimsel bilgileri sunmak ve dünya toplumunun gelişmesine katkıda bulunmak zorundayız.
“Bir Afrikalı yaşamının her günü atalarının ruhlarıyla çok yakın
ilişkiler içindedir.”
Peki, ya modern bir insanın?...
Nesilden nesile aktarılan insani tecrübelerin ve yaşam refleks-
lerinin kesintiye uğradığı, neredeyse tarumar olduğu bir zamanda
kişi bu bilgileri nasıl edinecek? Hangi bilgi, görgü, değer ve ilkelerle
hayatına yön verecek? Kişisel geçmişine âdeta tapar bir hale
getirilen, kendi bireyselliğine hapsolan bir insan, kendi tarihsel,
siyasal, toplumsal ve hattâ en üst düzeyde varoluşsal bütünlüğünü
nerede, nasıl arayacak?
Modern insanın tarihe olan ilgisi bir tesadüf kabul edilebilir mi?
Peki, tarihle ilgili okumaların sadece kronolojiye indirgenmiş
tekyönlülüğü?
Her toplumun tarihinde büyük yıkımlar da vardır, şanlı zafer anları
da; dostlar da vardır düşmanlar da; komşular da vardır yabancılar
da; günlük hayat gailesinin küçük hesapları da vardır devlet ya da
saray yaşamlarının sunduğu büyük törenler, şölenler ve şaşaa
da...Peki ama, burada hayat bulan aktörler nasıl vücud bulmak-
tadır? Bir toplumdaki güç ilişkileri, üstünlük mücadeleleri, hiyerar-
şiler nasıl şekillenmektedir? Hangi sürecin sonunda bu toplumsal
ilişkiler, mevcut kurumlar, yapılar, ahlâki ve hukukî kurallar ile
değerler oluşmaktadır? Bu son derece karmaşık oluşumları anlamak
için, hayatın her alanını kuşatan çok yönlü ilgilere, çok farklı kay-
naklardan gelen bilgilere ihtiyaç duyulmaz mı?
“Bir toplum gerçeklik aşamasından, simülasyon aşamasına geçti-
ğinde bu, kolektif bir canlandırma konumundan, bireysel bir
duygulanma konumuna geçilmiş olduğunu göstermektedir.” Geç-
mişi her gün yenilenen bir tazelikle canlı tutmak yerine, onu
“simüle ederek” kurgusal bir gerçeklik yaratıp, bir de onunla
hisleniyorsa eğer bir insan, bir toplum, onun da yıkımı yakın değil
midir?
Oğuz Adanır'ın günümüze kadar gelen bir zihniyet tarihi okuması
takdimimizdir.
oğuz adanırOSMANLI ve
AVRUPALILAR
OĞ
UZ A
DA
NIR
OSM
AN
LI ve A
VRU
PALILA
R
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 9 0 3
ISBN:978-975-8717-90-3
oğuz adanırOSMANLI ve
ÖTEKİLERO
ĞU
Z A
DA
NIR
OSM
AN
LI ve Ö
TEK
İLER
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 9 1 0
ISBN:978-975-8717-91-0
TARİH
2525
Eğitimci Yönüyle AHMED CEVDET PAŞAMustafa Gündüz
275 sf. 16 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-85-9
Her dönem ve çağ yetiştirdiği özel isimleriyle hatırlanır. Osmanlı düşünce tarihinde Ahmed Cevdet Paşa bu istisnai isimlerin başında gelir. Onun son derece üretken yaşam öyküsüne bakıldığında geleneksel dünyada klasik usullerle yetişen bir “âlim”in şaşırtıcı bir çabayla kendi sınırlarını nasıl aşmaya çalıştığını görürüz. Tanpınar›a göre, Ahmed Cevdet Paşa “sefere hazırlanan bir gemi gibi”dir. Zamanına ve çevresine göre aykırı sayılabilecek, hattâ bu ülkede tuhaf karşılanacak bir öğrenme merakı ve hayret duygusu içerisinde Paşa›nın tüm yaşamı adeta kişisel bir seferberlik doğrultusunda ilerlemiştir.
Cevdet Paşa küçüklüğünden itibaren üstün bir gayretle kendini eğitmiştir. İlgi duymadığı saha hemen hemen yok gibiydi. O, daha çok tarihçi ve hukukçu kimliğiyle tanınacaktır. Bilgisi ve donanımı sayesinde yetkin bir idare adamı seviyesine çok geçemeden ulaşır. Bir sosyolog olarak hazırlayıcı ve bir sentezcidir. Gelenek ve modernlik arasında sıkışan bir toplum için çareler arayan bir gözlemcidir. Eğitim üzerine iddiaları bir hayli cesurdur ve bu konuda o bir öncü olarak görülebilir. Ülkedeki birçok yeniliğin, reformların altında onun imzası vardır. ‹Cevdet› ismi Tanzimat düşüncesiyle neredeyse özdeş hale gelmiştir.
Mustafa Gündüz, bu yeni çalışmasıyla Ahmed Cevdet Paşa›yı bu kez eğitim açısından değerlendirir. Tabii Paşa›nın bu çok yönlü kimliğini göz önünde bulundurarak ve yaşamındaki ilginç anekdotları da hatırlatarak...Eğitim ile ilgili Cevdet Paşa›nın tespitleri kayda değer. Çünkü Paşa›nın deneyimlerine bakıldığında bugün eğitim alanında yaşanan aksaklıkların hiç de güncel olmadığı görülür. O dönemde de benzer sorunlar, benzer engeller ve benzer katı ‹güruh›la karşı karşıya kalırız. Medresenin üniversiteye dönüşmesiyle bir zihniyet kendini tamamen yenilemiş olmuyor ya da sürekli bir nitelik kaybının önüne geçilemiyor. Sadece kimi eski sorunlar aralıklarla nüksediyor...Türk modernleşmesinin kronik ikilikleri ise Cevdet Paşa›nın söylediklerinin aslında ne denli ‹yeni› ve bugünkü eğitim tartışmalarının da ne derece eski yüzyıllara uzandığını göstermektedir.
ANNALES OKULUPeter Burke
3. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 215 sf. 13 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-00-6
Bugün Türkiye’de tarih gündemde. Bugün tarih çaresizlikten, reçetesizlikten ötürü gündemde. Hedefi önceden tayin edilmiş bir demir yolunda çuh çuh giden teleoloji treni raydan çıkmasa; ilerici vagonlar geriye, gerici vagonlar ileriye savrulmasa; sağcı ve muhafazakâr kompartımanların bazı sakinleri Batı’yla temas etmenin korkulacak bir yanı olmadığını ilân etmese; solcu kompartımanların sakinleri “halk iradesi”, “hukuk devleti”, “düşünce ve vicdan özgürlüğü” gibi emperyalist, globalist virüsler (!) treni kaplamasın diye kaza mahallinde bir demir perde yükseltmek için yırtınmasa; birinci mevkideki yolcuların bavullarındaki kirli çamaşırlar etrafa saçılmasa tarih gündemde olmazdı, tarih sorun olmazdı. Ama oldu, maatteessüf!
Tarih Batı’da sorun olmuştu. Büyük adamların, patriyarkların, milli şeflerin, devlet işleri anlamında siyasî ve askerî olayların geçit resmi yaptığı bir tarihte Batı’da da isyan edilmişti. İsyan, semptomatik bir şekilde, bizim buradan yekpare bir bütün olarak algıladığımız Avrupa’nın yırtıldığı coğrafya parçalarının birinde, muhataralı Alsace-Loraine bölgesindeki Strasbourg’da boy göstermiş ve hareketi, bir okulu, bir grubu doğurmuştu: Annales. Kolaycı tarif ve tanımlara heterojenliğiyle, kayganlığıyla, hareketliliğiyle direnen bu tarihçilik hareketi hakkında bugüne kadar Türkçe’de bütünsel bir analiz bulunmuyordu. Şimdi bulunmaktadır, maatteessüf!
“Bu kitapla, yabancı dil bilmeyen Türk okuru belki de ilk defa Annales hareketi konusunda bütünsel bir yaklaşımla karşılaşmış olacaktır. Muhtemelen de bu vesileyle Türk aydınının kendisinin de pek iyi oynayamadığı, özelliklerini pek bilmediği oyuncağı elinden alınmış olacaktır... Bu kitabın çevrilmesi suretiyle Annales hareketinin tarihinin bilinmesi, temel metinlerinin anlaşılması ve kendi tarihçiliğimizin gerçekçi şekilde değerlendirilmesi sağlanacaktır.”
...Merhaba!
3
PETER BURKE
PETE
R B
UR
KE
Bugün Türkiye'de tarih gündemde. Bugün tarih çaresizlikten,
reçetesizlikten ötürü gündemde. Hedefi önceden tayin edilmiş bir
demir yolunda çuh çuh giden teleoloji treni raydan çıkmasa; ilerici
vagonlar geriye, gerici vagonlar ileriye savrulmasa; sağcı ve
muhafazakâr kompartımanların bazı sakinleri Batı'yla temas
etmenin korkulacak bir yanı olmadığını ilân etmese; solcu
kompartımanların sakinleri “halk iradesi”, “hukuk devleti”,
“düşünce ve vicdan özgürlüğü” gibi emperyalist, globalist virüsler
(!) treni kaplamasın diye kaza mahallinde bir demir perde
yükseltmek için yırtınmasa; birinci mevkideki yolcuların
bavullarındaki kirli çamaşırlar etrafa saçılmasa tarih gündemde
olmazdı, tarih sorun olmazdı. Ama oldu, maatteessüf!
Tarih Batı'da sorun olmuştu. Büyük adamların, patriyarkların,
milli şeflerin, devlet işleri anlamında siyasî ve askerî olayların geçit
resmi yaptığı bir tarihte Batı'da da isyan edilmişti. İsyan,
semptomatik bir şekilde, bizim buradan yekpare bir bütün olarak
algıladığımız Avrupa'nın yırtıldığı coğrafya parçalarının birinde,
muhataralı Alsace-Loraine bölgesindeki Strasbourg'da boy
göstermiş ve hareketi, bir okulu, bir grubu doğurmuştu: Annales.
Kolaycı tarif ve tanımlara heterojenliğiyle, kayganlığıyla,
hareketliliğiyle direnen bu tarihçilik hareketi hakkında bugüne
kadar Türkçe'de bütünsel bir analiz bulunmuyordu. Şimdi
bulunmaktadır, maatteessüf!
“Bu kitapla, yabancı dil bilmeyen Türk okuru belki de ilk defa
Annales hareketi konusunda bütünsel bir yaklaşımla karşılaşmış
olacaktır. Muhtemelen de bu vesileyle Türk aydınının kendisinin
de pek iyi oynayamadığı, özelliklerini pek bilmediği oyuncağı
elinden alınmış olacaktır... Bu kitabın çevrilmesi suretiyle Annales
hareketinin tarihinin bilinmesi, temel metinlerinin anlaşılması ve
kendi tarihçiliğimizin gerçekçi şekilde değerlendirilmesi
sağlanacaktır.”
...Merhaba!
AH
MED
CEV
DET PA
ŞA
Her dönem ve çağ yetiştirdiği özel isimleriyle hatırlanır. Osmanlı
düşünce tarihinde Ahmed Cevdet Paşa bu istisnai isimlerin başında
gelir. Onun son derece üretken yaşam öyküsüne bakıldığında
geleneksel dünyada klasik usullerle yetişen bir “âlim”in şaşırtıcı bir
çabayla kendi sınırlarını nasıl aşmaya çalıştığını görürüz. Tanpınar'a
göre, Ahmed Cevdet Paşa “sefere hazırlanan bir gemi gibi”dir.
Zamanına ve çevresine göre aykırı sayılabilecek, hattâ bu ülkede
tuhaf karşılanacak bir öğrenme merakı ve hayret duygusu içerisinde
Paşa'nın tüm yaşamı adeta kişisel bir seferberlik doğrultusunda
ilerlemiştir.
Cevdet Paşa küçüklüğünden itibaren üstün bir gayretle kendini
eğitmiştir. İlgi duymadığı saha hemen hemen yok gibiydi. O, daha
çok tarihçi ve hukukçu kimliğiyle tanınacaktır. Bilgisi ve donanımı
sayesinde yetkin bir idare adamı seviyesine çok geçemeden ulaşır.
Bir sosyolog olarak hazırlayıcı ve bir sentezcidir. Gelenek ve
modernlik arasında sıkışan bir toplum için çareler arayan bir
gözlemcidir. Eğitim üzerine iddiaları bir hayli cesurdur ve bu
konuda o bir öncü olarak görülebilir. Ülkedeki birçok yeniliğin,
reformların altında onun imzası vardır. 'Cevdet' ismi Tanzimat
düşüncesiyle neredeyse özdeş hale gelmiştir.
Mustafa Gündüz, bu yeni çalışmasıyla Ahmed Cevdet Paşa'yı bu kez
eğitim açısından değerlendirir. Tabii Paşa'nın bu çok yönlü kimliğini
göz önünde bulundurarak ve yaşamındaki ilginç anekdotları da
hatırlatarak…Eğitim ile ilgili Cevdet Paşa'nın tespitleri kayda değer.
Çünkü Paşa'nın deneyimlerine bakıldığında bugün eğitim alanında
yaşanan aksaklıkların hiç de güncel olmadığı görülür. O dönemde
de benzer sorunlar, benzer engeller ve benzer katı 'güruh'la karşı
karşıya kalırız. Medresenin üniversiteye dönüşmesiyle bir zihniyet
kendini tamamen yenilemiş olmuyor ya da sürekli bir nitelik
kaybının önüne geçilemiyor. Sadece kimi eski sorunlar aralıklarla
nüksediyor…Türk modernleşmesinin kronik ikilikleri ise Cevdet
Paşa'nın söylediklerinin aslında ne denli 'yeni' ve bugünkü eğitim
tartışmalarının da ne derece eski yüzyıllara uzandığını göstermek-
tedir.
eğitimci yönüyle
AHMED
CEVDET
PAŞA
Mustafa
Gündüz
MU
STA
FA G
ÜN
DÜ
Z
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 8 5 9
ISBN:978-975-8717-87-3
TARİH
26
HALİL İNALCIK ARMAĞANI-ITarih Araştırmaları 470 sf. 30 TL, Tarih, ISBN:978-975-8717-52-1
Köprülü ve Barkan zamanın büyük âlimiydiler, Halil İnalcık tüm zamanların büyük âlimi…Bernard Lewis
İnsan olarak…Çok cömert, bilge ve çok içten bir insandır. Zamanının çoğunu hiç sakınmadan başkalarına verir, gençlere yardım etmek için her türlü fedakârlığı yapar.
Elizabeth Zachariadou
Onu izlemek çok hoştur; ermiş gibidir, bütün bilginliğine rağmen öğrencileriyledir, muazzam bir hafızası ve bilgisi vardır. Öyle bir entelektüel yaklaşımı vardır ki, etrafında olan biten her şeyi dikkate alır; Akdeniz üzerinde çalışanların, ekonomi tarihçilerinin vb. çalışmalarını kıyaslar; değişimleri öğrenmek onun için adeta elzemdir, ideolojik birisi değildir ve entelektüelliği hepimizden farklıdır.
Madeleine Zilfi
Halil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri…Dünya bilimine katkıları su götürmez. Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.
Immanuel Wallerstein
İnalcık bizim alanda çok merkezî bir konumdadır. Bir yanda bilgisinin zaman içindeki genişliğine, öte yandan tarihin çeşitli alt dallarındaki bilgisine hayranım; onun sahip olduğu konuma benim anladığım kadarıyla bizim alanda başka kimse sahip olmamıştır.
Suraiya Faroqhi
Balkanlar’daki hocalar gerçekten onun yazdıklarına çok saygı gösteriyor…Çok iyi bir hocadır, öğrencilere rehberlik eder…Osmanlı tarihini çalışanlara kendini adar adeta, onlara çok değer verir, çok umut besler. Halil İnalcık’ı tarihçi kimliği ve insani kimliği diye ayırmazsınız, bence onun yaşamı Osmanlı tarihi.
Mariya Kiprosvska
Harvard’da onuruna düzenlenen sempozyumda söylenen şu söz bence de çok doğrudur: “Onun çalışmalarını çıkarır ve bir kenara koyarsanız Osmanlı tarihinde hiçbir şey kalmaz.” Osmanlı tarihine katkısı yerine konamaz bence. Osmanlıları zannediyorum ki daha geniş bir yere yerleştirmeyi, dünya tarihi içinde çok önemli bir yere konumlandırmayı başardı.
Mark L. Stein
O bize talebesi olarak bakıyor, biz de ona hoca olarak bakmaktan başka şey düşünemeyiz. Bilgisi açısından zaten bizim aramızda hocanın lakabı; Şeyh-ül müverrihin…
İlber Ortaylı
ISBN 978-975-8717-52-1
Halil İnalcık, bu sahanın en
seçkin uygulayıcılarından
biri…Dünya bilimine katkıları su
götürmez. Çabalarının hedefi
haline gelmiş konu üzerinde bize
sadece tefekkür etmek düşer.
Immanuel Wallerstein
Köprülü ve Barkan zamanın
büyük âlimiydiler, Halil İnalcık
tüm zamanların büyük âlimi…
Bernard Lewis
İnsan olarak…Çok cömert, bilge
ve çok içten bir insandır.
Zamanının çoğunu hiç
sakınmadan başkalarına verir,
gençlere yardım etmek için her
türlü fedakârlığı yapar.
Elizabeth Zachariadou
Onu izlemek çok hoştur; ermiş
gibidir, bütün bilginliğine rağmen
öğrencileriyledir, muazzam bir
hafızası ve bilgisi vardır. Öyle bir
entelektüel yaklaşımı vardır ki,
etrafında olan biten her şeyi
dikkate alır; Akdeniz üzerinde
çalışanların, ekonomi
tarihçilerinin vb. çalışmalarını
kıyaslar; değişimleri öğrenmek
onun için adeta elzemdir, ideolojik
birisi değildir ve entelektüelliği
hepimizden farklıdır
Madeleine Zilfi
İnalcık bizim alanda çok merkezî
bir konumdadır. Bir yanda
bilgisinin zaman içindeki
genişliğine, öte yandan tarihin
çeşitli alt dallarındaki bilgisine
hayranım; onun sahip olduğu
konuma benim anladığım
kadarıyla bizim alanda başka
kimse sahip olmamıştır.
Suraiya Faroqhi
Balkanlar'daki hocalar gerçekten
onun yazdıklarına çok saygı
gösteriyor…Çok iyi bir hocadır,
öğrencilere rehberlik
eder…Osmanlı tarihini
çalışanlara kendini adar adeta,
onlara çok değer verir, çok umut
besler. Halil İnalcık'ı tarihçi
kimliği ve insani kimliği diye
ayırmazsınız, bence onun yaşamı
Osmanlı tarihi.
Mariya Kiprosvska
Harvard'da onuruna düzenlenen
sempozyumda söylenen şu söz
bence de çok doğrudur: “Onun
çalışmalarını çıkarır ve bir kenara
koyarsanız Osmanlı tarihinde
hiçbir şey kalmaz.” Osmanlı
tarihine katkısı yerine konamaz
bence. Osmanlıları zannediyorum
ki daha geniş bir yere
yerleştirmeyi, dünya tarihi içinde
çok önemli bir yere
konumlandırmayı başardı.
Mark L. Stein
O bize talebesi olarak bakıyor, biz
de ona hoca olarak bakmaktan
başka şey düşünemeyiz. Bilgisi
açısından zaten bizim aramızda
hocanın lakabı; Şeyh-ül
müverrihin…
İlber Ortaylı
HALİL İNALCIK ARMAĞANI-IITarih Araştırmaları
447 sf. 30 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-69-9 (2.c)
Mikâil Bayram Türkiye Selçukluları Döneminde Ünlü Bir Filozof Hâce Nasirü’d-din Mahmud El-Hoyî (Ahi Evren/Nasıreddin Hoca) ve Mevlânâ Celâlü’d-din-i Rûmî
İlhanTekeli Denizcilik Teknolojisinin Gelişimi ve 16. Yüzyılda Akdeniz Mekânının Siyasal ve Ekonomik Örgütlenmesi
Özlem Kumrular “Misyon Yüklü Gezginler” ve 16. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’na Dair İstihbarat Toplama Konusundaki Rolleri
Olcay Pullukçuoğlu Yapucu XIX. Yüzyılda Batı Anadolu İpekçiliği
Orhan Çakmak Osmanlı’da Piyasa Zihniyeti ve Girişimcilik (Adam Smith Yaklaşımına Göre Bir Analiz)
Coşkun Çakır & Cemil Hakan Korkmaz Tüccarzâde İbrahim Hilmi’nin Avrupalılaşma İdeali
Murat Çizakça Osmanlı Para Vakıflarının Global Modernizasyonu
Başak Akgül II. Meşrutiyet Dönemi Türk Milliyetçiliğinin Temel Bir Referansı Olarak Köycü Söylem
Nuray Karaca Bir Erken Cumhuriyet Dönemi Aydını: Mehmet İzzet
Ahmet Özcan Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Halk Arasında Yaygın Popüler Tarih Eserlerine Bir Bakış
Aytaç Yıldız Yurt ve Dünya: Tek Parti Döneminde Bir Fikir Dergisi
Burak S. Gülboy & Nevin Yurdsever Ateş Genç Bir Romen Türkü’nün Gözünden İkinci Dünya Savaşı’da Romanya
Odile Moreau Défendre Les Frontières Ottomanes Dans Les Balkans à l’âge Des Réformes Enjeux Économiques, Sociaux Et Nationaux (1826-1914)
Mehmet Emin Üner Osmanlı Yönetiminin İlk Yıllarında Diyarbekir Eyaleti’nin İdarî Yapılanmasında Siird Sancağı
Mikâil Bayram
Türkiye Selçukluları Döneminde Ünlü Bir Filozof: Hâce Nasirü'd-din Mahmud
El-Hoyî (Ahi Evren/Nasıreddin Hoca) ve Mevlânâ Celâlü'd-din-i Rûmî
İlhan Tekeli
Denizcilik Teknolojisinin Gelişimi ve 16. Yüzyılda Akdeniz Mekânının
Siyasal ve Ekonomik Örgütlenmesi
Özlem Kumrular
“Misyon Yüklü Gezginler” ve 16. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'na
Dair İstihbarat Toplama Konusundaki Rolleri
Olcay Pullukçuoğlu Yapucu
XIX. Yüzyılda Batı Anadolu İpekçiliği
Orhan Çakmak
Osmanlı'da Piyasa Zihniyeti ve Girişimcilik
(Adam Smith Yaklaşımına Göre Bir Analiz)
Coşkun Çakır & Cemil Hakan Korkmaz
Tüccarzâde İbrahim Hilmi'nin Avrupalılaşma İdeali
Murat Çizakça
Osmanlı Para Vakıflarının Global Modernizasyonu
Başak Akgül
II. Meşrutiyet Dönemi Türk Milliyetçiliğinin Temel Bir
Referansı Olarak Köycü Söylem
Nuray Karaca
Bir Erken Cumhuriyet Dönemi Aydını:
Mehmet İzzet
Ahmet Özcan
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Halk Arasında Yaygın Popüler
Tarih Eserlerine Bir Bakış
Aytaç Yıldız
Yurt ve Dünya: Tek Parti Döneminde Bir Fikir Dergisi
Burak S. Gülboy & Nevin Yurdsever Ateş
Genç Bir Romen Türkü'nün Gözünden İkinci Dünya Savaşı'da Romanya
Odile Moreau
Défendre Les Fronti res Ottomanes Dans Les Balkans Des Réformes
Enjeux Économiques, Sociaux Et Nationaux (1826-1914)
Mehmet Emin Üner
Osmanlı Yönetiminin İlk Yıllarında Diyarbekir Eyaleti'nin
İdarî Yapılanmasında Siird Sancağı
è
à l’âge
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 9 9
ISBN 978-975-8717-69-9
Halil İnalcık Armağanı-II
Tarih Araştırmaları
Halil İn
alc
ık A
rmağ
an
ı-IITa
rih A
raştırm
ala
rı
TARİH
27
DOĞU BATI Makaleler-1Halil İnalcık
5. Baskı, 414 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-09-X
XX. yüzyıl sona ererken, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi Halil İnalcık’ı 2000 bilim adamı arasında göstermiştir.
Bugün dünya üniversitelerinde Halil İnalcık okunuyor ve okutuluyor. Onu dar anlamda bir “tarihçi” olarak düşünmek elbette yetersiz kalır, bizzat tarih disiplinine şekil vermiş, kendi metodolojisini ve bilgi birikimini tarihçilik mesleğine kazandırmış bir kişi olarak o, bilim çevrelerinin üzerinde uzlaştığı nadide bir isimdir. İnalcık ekolüne mensup yüzlerce öğrenci sadece birincil kaynakları kullanma, belge ve arşivleri inceleme yönünde değil, modern anlamda tarihe sosyo-ekonomik birçok cepheden bakabilme becerisini ondan öğrenmiştir. Yeni kuşak tarihçiler, Akdeniz, Osmanlı ve Balkan tarihi üzerindeki birçok yanlışın tashih edilmesini ona borçludur. Kitap, sayısız makale ve ansiklopedi maddeleri, sosyal bilimciler için göz kamaştırıcı bir hazine hüviyetindedir.
Doğu Batı dergisine yazdığı makalelerin toplandığı bu kitap, onun hâlâ genç bir öğrenci gibi nasıl çalıştığının ve ürettiğinin hayranlık verici bir numunesidir.
* * *“Halil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri...Dünya bilimine katkıları su götürmez. Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.”
Immanuel Wallerstein
5
DOĞU BATI Makaleler-2Halil İnalcık
2. Baskı, 420 sf. 24 tl, Tarih, ISBN 978-975-8717-42-2
Nasıl ki Fernand Braudel ismi Akdeniz ile Marc Bloch ismi feodalizmle özdeşleşmişse benzer bir özellik aynı ritimde Halil İnalcık için geçerlidir. Bugün İnalcık ekolünü hesaba katmaksızın klasik Osmanlı dönemine ilişkin bir araştırma yapmak neredeyse imkânsızdır. Köprülü ile başlayan, Barkan’da belirli bir yönteme kavuşan modern tarihçilik anlayışı İnalcık’ta zirvesine ulaşır. Türkiye’de genelgeçer “tarih” algısı düşünüldüğünde bu ekolün en kayda değer başarısı, geçmişi romantik ve ideolojik fantezilerden arındırmış olmasıdır. Bu sayede tarihçilik yön değiştirmiş, kişileri tarihe yaklaştırmaktan ziyade tarihten uzaklaştıran ve bize göre zamanın gevezeliğini yapmaktan öteye geçemeyen popüler tarihçilik söylemleri ciddi bir kırılmaya uğramıştır.
İnalcık, Osmanlı sosyal-ekonomik yapısını, onu belirleyen belli başlı kurum ve kanunları, tahrir sistemini, mirî arazi rejimini köylü ekonomisi vb sosyal ekonomik sorunları açıklayan çift-hâne teorisiyle kendi alanında bir çığır açmıştır. Tarih çalışmalarının geleceği düşünüldüğünde bu ekolün daha şimdiden kalıcı izlere dönüştüğü söylenebilir. Balkan tarihçilerinin, Osmanlı’nın Rumeli ve Balkanlarda aşama aşama nasıl bir yerleşim politikası güttüğünü İnalcık kaynaklarından öğrenmesi bu coğrafyadaki zamanın gün ışığına çıkarılması açısından büyük öneme sahiptir.
İnalcık, toplumların ekonomik ve sosyal tarihlerinin ‘uzun süre’ içerisinde bir arada değerlendirilmesi gerektiği konusunda Annales Okulu’nun güçlü bir temsilcisidir. O, orijinal kaynakları incelemeden, gerekli araç ve bilgilere sahip olmaksızın Osmanlı tarihinin büyük problemlerini bir takım sosyolojik genellemelerle çözümlenemeyeceğini belirtir. Ona göre bu disiplin, zamansız ve mekânsız genellemeler yapmak değil, zaman ve mekân içinde olayları ve gelişmeleri incelemektir. Tarihçinin ödevi, bir değer hükmü vermeden, belli bir toplumda ve dö nemde davranışların ve kurumların neden o biçimde olduğunu anlamak ve açıklamaktır.
Makaleler 2’de ilk defa İnalcık’ın Annales ekolü ile olan bu yakın bağı gösterilmiş, modern tarihçilik ile ilgili dikkate değer gözlemlerine yer verilmiştir. Ayrıca Osmanlı’da Çift-hane sistemi, Fetih Yöntemleri, Köle Emeği, Kul Sistemi gibi birbirinden son derece önemli makaleler bir araya getirilmiştir.
asıl ki Fernand Braudel ismi Akdeniz ile Marc Bloch ismi feodalizmle
Nözdeşleşmişse benzer bir özellik aynı ritimde Halil İnalcık için geçerlidir.
Bugün İnalcık ekolünü hesaba katmaksızın klasik Osmanlı dönemine ilişkin bir
araştırma yapmak neredeyse imkânsızdır. Köprülü ile başlayan, Barkan'da
belirli bir yönteme kavuşan modern tarihçilik anlayışı İnalcık'ta zirvesine
ulaşır. Türkiye'de genelgeçer “tarih” algısı düşünüldüğünde bu ekolün en kayda
değer başarısı, geçmişi romantik ve ideolojik fantezilerden arındırmış
olmasıdır. Bu sayede tarihçilik yön değiştirmiş, kişileri tarihe yaklaştırmaktan
ziyade tarihten uzaklaştıran ve bize göre zamanın gevezeliğini yapmaktan
öteye geçemeyen popüler tarihçilik söylemleri ciddi bir sekteye uğramıştır.
İnalcık, Osmanlı sosyal-ekonomik yapısını, onu belirleyen belli başlı kurum ve
kanunları, tahrir sistemini, mirî arazi rejimini köylü ekonomisi vb sosyal
ekonomik sorunları açıklayan çift-hâne teorisiyle kendi alanında bir çığır
açmıştır. Tarih çalışmalarının geleceği düşünüldüğünde bu ekolün daha
şimdiden kalıcı izlere dönüştüğü söylenebilir. Balkan tarihçilerinin,
Osmanlı'nın Rumeli ve Balkanlarda aşama aşama nasıl bir yerleşim politikası
güttüğünü İnalcık kaynaklarından öğrenmesi bu coğrafyadaki zamanın gün
ışığına çıkarılması açısından büyük öneme sahiptir.
İnalcık, toplumların ekonomik ve sosyal tarihlerinin 'uzun süre' içerisinde bir
arada değerlendirilmesi gerektiği konusunda Annales Okulu'nun güçlü bir
temsilcisidir. O, orijinal kaynakları incelemeden, gerekli araç ve bilgilere
sahip olmaksızın Osmanlı tarihinin büyük problemlerini bir takım
sosyolojik genellemelerle çözümlenemeyeceğini belirtir. Ona göre bu
disiplin, zamansız ve mekânsız genellemeler yapmak değil, zaman ve
mekân içinde olayları ve gelişmeleri incelemektir. Tarihçinin ödevi, bir
değer hükmü vermeden, belli bir toplumda ve dönemde davranışların ve
kurumların neden o biçimde olduğunu anlamak ve açıklamaktır.
Makaleler 2'de ilk defa İnalcık'ın Annales ekolü ile olan bu yakın bağı
gösterilmiş, modern tarihçilik ile ilgili dikkate değer gözlemlerine yer
verilmiştir. Ayrıca Osmanlı'da Çift-hane sistemi, Fetih Yöntemleri, Köle
Emeği, Kul Sistemi gibi birbirinden son derece önemli makaleler bir araya
getirilmiştir.
TARİH
28
FEODAL TOPLUMMarc Bloch
5. Baskı, Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, 653 sf. 32 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-12-X
XX. yüzyıl tarihçiliğini dönüşüme uğratan büyük tarihçi Marc Bloch, kendi alanında çığır açıcı bir birikimi bu kitabıyla gözler önüne seriyor.
Feodal Toplum, Ortaçağ üzerine yazılmış yapıtların en ünlüsüdür ve entelektüel tarih çevrelerini uzun yıllar derinden etkilemiştir. Nasıl ki Hıristiyanlık ve Rönesans kültürü anlaşılmadan Avrupa tarihi anlaşılmazsa, Feodalite de aynı oluşumun en önemli üçüncü sacayağıdır ve bu üçgeni tamamlamadan bu üçgeni kavramak mümkün değildir. Eğer ‘feodal’ kelimesi bir kavramsallaştırmaya gitmişse bunda Marc Bloch’un doğrudan payı vardır. Ve tarihçiler Feodal’in ne mânaya geldiğini ilk önce Marc Bloch’tan öğrenmişlerdir.
Feodal Toplum’da Avrupa tarihini şekillendiren temel olaylar ve kurumlar yansıtılmaktadır. Ortaçağın dilini ve kültürünü en iyi şekilde kavramış bir tarihçi olan Marc Bloch, kullandığı yüzlerce materyalden disiplinlerarası bir yöntemle olağanüstü bir sentez çıkarabilme başarısını göstermiştir. Bu sentez Avrupa’nın kendi özgün sentezidir. Büyük göç dalgaları, barbar istilaları, imparatorlukların yükselişi ve parçalanışı, krallıklar, vassal-senyör ilişkileri, toprak ve fiefler, soylu sınıflar, şövalyeler, edebiyat, din, hukuk, ticaret ve kültür hayatı birbirinden kopuk öğeler olarak değil, geniş konu yelpazesi içerisinden, nedenleri ve sonuçlarıyla birlikte okuyucuya sunulmaktadır.
MARC BLOCH
Feodal ToplumDO⁄UBATI
MARC BLOCH
DO⁄UBATI
FeodalToplum
Çeviren: Mehmet Ali K›l›çbayXX. yüzy›l tarihçili¤ini dönüflüme u¤ratan büyük tarihçi
Marc Bloch, kendi alan›nda 盤›r aç›c› bir birikimi bu kita-
b›yla gözler önüne seriyor.
Feodal Toplum, Ortaça¤ üzerine yaz›lm›fl yap›tlar›n en ünlüsü-
dür ve entelektüel tarih çevrelerini uzun y›llar derinden etkile-
mifltir. Nas›l ki, H›ristiyanl›k ve Rönesans kültürü anlafl›lmadan
Avrupa tarihi anlafl›lamazsa, Feodalite de ayn› oluflumun en
önemli üçüncü sacaya¤›d›r ve bu üçgeni tamamlamadan da bu
geçmifli kavramak mümkün de¤ildir. E¤er ‘feodal’ kelimesi bir
kavramsallaflt›rmaya gitmiflse bunda Marc Bloch’un do¤rudan
pay› vard›r. Ve tarihçiler Feodal’in ne mânaya geldi¤ini ilk ön-
ce Marc Bloch’tan ö¤renmifllerdir.
Feodal Toplum’da Avrupa tarihini flekillendiren temel olaylar ve
kurumlar yans›t›lmaktad›r. Ortaça¤›n dilini ve kültürünü en iyi
flekilde kavram›fl bir tarihçi olan Marc Bloch, kulland›¤› yüzler-
ce materyalden disiplinleraras› bir yöntemle ola¤anüstü bir sen-
tez ç›karabilme baflar›s›n› göstermifltir. Bu sentez Avrupa’n›n
kendi özgün sentezidir. Büyük göç dalgalar›, barbar istilalar›,
imparatorluklar›n yükselifli ve parçalan›fl›, krall›klar, vassal-sen-
yör iliflkileri, toprak ve fiefler, soylu s›n›flar, flövalyeler, edebi-
yat, din, hukuk, ticaret ve kültür hayat› birbirinden kopuk öge-
ler olarak de¤il, genifl konu yelpazesi içerisinden, nedenleri ve
sonuçlar›yla birlikte okuyucuya sunulmaktad›r.
ISBN 975-8717-12-X
Feodal Toplum 7/11/05
11:11 Page 1
ESKİ TÜRK TOPLUMU ÜZERİNE İNCELEMELERÜmit Hassan
3. Baskı, 328 sf. 22 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-50-7
Şamanlık inanç sistemi, kökeni ve temel özellikleriyle, tek tek kandaş topluluklar bakımından ve hayat tarzı olarak kandaş toplum bakımından arkaik bir asla dayanır; dünya gelişimi bakımından tarihöncesi’ne aittir; yeryüzünde hiçbir uygarlığın (medeniyet) mevcut olmadığı dönemin ürünüdür ve societas’la bütünleşir. Hattâ, şamanlığın oluşum serüveni, takvimsel zaman bakımından, uygarlığın doğuşundan (Mezopotamya-Sümer) en az 20.000 ilâ 25.000 yıl öncesinde başlar.
Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı temellere dayanan; uyguladığı “teknik”ler itibariyle Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yörelerine yayılmış ilkel-kandaş topluluklardaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya üretici gücü doğrultusunda oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla köklenmiş; gelişimi itibariyle avcılığın manevî mirasını devralmış olan Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir tamamlayıcısı olmuş; kandaşlığın toplu eylemini simgeleştirerek bir Tarih gücü hâline getirmiş temel inanç sistemidir.
Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Türkçede bu alanda üretilmiş az sayıdaki telif çalışmalardan biridir. Yapıt boyunca, Orta Asya ve eski Türk toplumunun gelişim-değişim dinamikleri çok canlı biçimde ele alınırken, antropoloji ve siyaset biliminin zengin örneklerine de tanıklık edilmektedir.
Anahan (anaerkil) örgütlenmenin esasları, şamanlığın toplum yapısındaki yeri ve bugüne uzanan etkileri, Türklerde inanç, eylem ve davranış biçimlerinin kökenleri, Türk toplumu hakkında kanıksanmış kimi tezlerin çürütülmesi ve bazı yeni tezlerin değerlendirilmesi “han/hakan” terim-kavram’ının gerisinde yatan toplumsal gerçekliğin zaman içindeki değişimi, kitapta işlenen bazı konular arasındadır.
Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü’nü almış bulunan eser, özellikle, “devlet” konusu ile ilgili olarak, çeşitli tarih-dışı eğilimleri sergilemesi ve eleştirmesiyle de dikkat çekicidir.
Şamanlık inanç sistemi, kökeni ve temel özellikleriyle, tek tek kandaş
topluluklar bakımından ve hayat tarzı olarak kandaş toplum
bakımından arkaik bir asla dayanır; dünya gelişimi bakımından
tarihöncesi'ne aittir; yeryüzünde hiçbir uygarlığın (medeniyet) mevcut
olmadığı dönemin ürünüdür ve societas'la bütünleşir. Hattâ,
şamanlığın oluşum serüveni, takvimsel zaman bakımından, uygarlığın
doğuşundan (Mezopotamya-Sümer) en az 20.000 ilâ 25.000 yıl
öncesinde başlar.
Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı
temellere dayanan; uyguladığı “teknik”ler itibariyle Kuzey Amerika,
Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yörelerine yayılmış
ilkel-kandaş topluluklardaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya
üretici gücü doğrultusunda oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla
köklenmiş; gelişimi itibariyle avcılığın manevî mirasını devralmış olan
Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir tamamlayıcısı olmuş; kandaşlığın toplu
eylemini simgeleştirerek bir Tarih gücü hâline getirmiş temel inanç
sistemidir.
Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Türkçede bu alanda üretilmiş
az sayıdaki telif çalışmalardan biridir. Yapıt boyunca, Orta Asya ve eski
Türk toplumunun gelişim-değişim dinamikleri çok canlı biçimde ele
alınırken, antropoloji ve siyaset biliminin zengin örneklerine de
tanıklık edilmektedir.
Anahan (anaerkil) örgütlenmenin esasları, şamanlığın toplum
yapısındaki yeri ve bugüne uzanan etkileri, Türklerde inanç, eylem ve
davranış biçimlerinin kökenleri, Türk toplumu hakkında kanıksanmış
kimi tezlerin çürütülmesi ve bazı yeni tezlerin değerlendirilmesi
“han/hakan” terim-kavram'ının gerisinde yatan toplumsal gerçekliğin
zaman içindeki değişimi, kitapta işlenen bazı konular arasındadır.
Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nü almış bulunan eser, özellikle,
“devlet” konusu ile ilgili olarak, çeşitli tarih-dışı eğilimleri sergilemesi
ve eleştirmesiyle de dikkat çekicidir.
ÜMİT HASSAN
Eski Türk Toplumu
Üzerine İncelemelerEski Türk Toplum
u Üzerine İncelem
eler
ÜM
İT HA
SS
AN
3
TARİH
29
OSMANLI ŞEHİRLERİ VE KIRSAL HAYATISuraiya Faroqhi
2. Baskı, Çeviren: Emine Sonnur Özcan, 211 sf. 13,50 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-19-7
Son yıllarda yapılan Osmanlı çalışmaları belli bir düzeye ulaşmış olsa da sosyo-ekonomik tarih incelemelerinin, Osmanlı tarihçiliğinin zayıf halkalarından birini oluşturmaya devam ettiği söylenebilir.
Geçmişin kaybolmaya yüz tutmuş haritası içinde saklı kalan, keşfedilmesi zor ayrıntıları gün yüzüne çıkarmak, önemli bir ustalığı gerektirmektedir. Suraiya Faroqhi, bütüncül bir tarih resmini algılamamıza yardımcı olacak makaleleri ile titiz bir çalışma örneği sunmaktadır.
Faroqhi, tahrir defterleri, şeriyye sicilleri, mühimme defterleri gibi birincil kaynaklar ile önemli Osmanlı tarihçilerinin eserleri ışığında –özellikle on beş ve on altıncı yüzyıllardaki– Osmanlı şehirlerini ve kırsal toplumunu inceliyor.
Osmanlı Şehirleri ve Kırsal Hayatı’nda hemen herkes, kendi yöresel tarihi bağlamında da ilginç ipuçları bulabilecektir.
ABD TARİHİAllan Nevins-Henry Steele Commager
4. Baskı, Çeviren: Halil İnalcık, 560 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-11-1
ABD tarihi son iki yüzyılda dünya tarihine damgasını vurmuştur. Kıtanın gerçek sahibi Kızılderililer’in yerinden edilişinden itibaren dünya hâkimiyetine uzanan bir imparatorluğun ilginç hikâyesi... Yankeeler... Kızılderililer... Zenciler... Köleler... İşçiler... Yalnızca güç ve başarı peşinde koşan fırsat avcıları... Başta Britanya’dan olmak üzere dünyanın her tarafından gelip bu bakir topraklara yerleşen göçmenler... Bir yandan demokrasinin, liberal değerlerin görkemli yükselişi, diğer yandan dev sermayelerin gölgesi altında kapitalizmin vahşi ve acımasız yüzü...
Dünyadaki uygarlıkların binlerce yıldan bu yana ürettiği bilgiyi ve teknolojiyi sanki başka bir gezegene ayak basan dünyalılar gibi büyük bir açgözlülük, ihtiras ve şiddetle bu topraklarda uygulamaya koyuldular. Ve “Amerikan gülü, bütün görkemi ve güzel kokusuyla ancak etrafında büyüyen ilk tomurcukların feda edilmesiyle yetiştirilebilir”di.
Bu göçmenler, çoğunlukla kendi ülkelerinden dışlanmış, hor görülmüş, sürülmüş ya da ezilmiş kişilerdi. Yepyeni bir hayat macerasına atılmak için burada zorlu bir mücadeleye giriştiler. Dünyadaki uygarlığı miras aldılar fakat bunu bir kültüre dönüştüremediler. Bu durum belki de bu ülkenin kuruluşunda ve sonrasında oluşan koşulların doğal bir sonucuydu.
İşte bir roman tadında okuyacağınız bu kitabın, arşiv çalışmalarının önemini her fırsatta vurgulayan Halil İnalcık tarafından çevrilmiş olması da kültür-uygarlık problematiği bakımından ayrıca anlamlıdır.
NEVINS • COMM
AGERABD TAR‹H‹
ALLAN NEVINS • HENRY STEELE COMMAGER
DO⁄UBATI
ABD tarihi son iki yüzy›lda dünya tarihine damgas›n›
vurmufltur. K›tan›n gerçek sahibi K›z›lderililer’in yerinden
ediliflinden itibaren dünya hâkimiyetine uzanan bir
imparatorlu¤un ilginç hikâyesi...Yankeeler... K›z›lderililer...
Zenciler... Köleler... ‹flçiler... Yaln›zca güç ve baflar› peflinde
koflan f›rsat avc›lar›...Baflta Britanya’dan olmak üzere dünyan›n
her taraf›ndan gelip bu bakir topraklara yerleflen göçmenler...Bir
yandan demokrasinin, liberal de¤erlerin görkemli yükselifli,
di¤er yandan dev sermayelerin gölgesi alt›nda kapitalizmin
vahfli ve ac›mas›z yüzü...
Dünyadaki uygarl›klar›n binlerce y›ldan bu yana üretti¤i
bilgiyi ve teknolojiyi sanki baflka bir gezegene ayak basan
dünyal›lar gibi büyük bir açgözlülük, ihtiras ve fliddetle bu
topraklarda uygulamaya koyuldular. Ve “Amerikan gülü, bütün
görkemi ve güzel kokusuyla ancak etraf›nda büyüyen ilk
tomurcuklar›n feda edilmesiyle yetifltirilebilir”di.
Bu göçmenler, ço¤unlukla kendi ülkelerinden d›fllanm›fl, hor
görülmüfl, sürülmüfl ya da ezilmifl kiflilerdi. Yepyeni bir hayat
maceras›na at›lmak için burada zorlu bir mücadeleye girifltiler.
Dünyadaki uygarl›¤› miras ald›lar fakat bunu bir kültüre
dönüfltüremediler. Bu durum belki de bu ülkenin kuruluflunda
ve sonras›nda oluflan koflullar›n do¤al bir sonucuydu.
‹flte bir roman tad›nda okuyaca¤›n›z bu kitab›n, arfliv
çal›flmalar›n›n önemini her f›rsatta vurgulayan de¤erli tarihçimiz
Halil ‹nalc›k taraf›ndan çevrilmifl olmas› da kültür-uygarl›k
problemati¤i bak›m›ndan ayr›ca anlaml›d›r.
ISBN 975-8717-11-1
DO⁄UBATI
Çeviri: Halil ‹nalc›k
ABD Kapak Bas 01/04/2
005 11:47 Page 1
TARİH
ÇİN HALKININ ZİHNİYETİKou Hung-Ming
20. yüzyılın başlarında bir Çinli, Ming, Avrupalılara halkının, kültürünün, uygarlığının birikimlerin tanıtmaya, anlatmaya çalışırken bir yandan da çağrıda bulunuyor onlara ve aynı zamanda vatandaşlarına, bu uygarlığı yaratan temel manevi değerlerin, ilkelerin kökleriyle oynamayın diye...Neydi bunlar? Çinliler bireyi, aileyi, toplumu, ataları bir bütün olarak düşünür. Kişi ahlâki özelliklerini işlemek, geliştirmek ve bunları anne babasından başlamak üzere toplumun diğer tüm üyeleriyle uyumlu kılmakla yükümlüdür. Herkes yerini, konumunu, görevlerini bildiğinde doğadaki ahenk gibi bir ahenk, dirlik, düzenlik insanlar arasına da gelip yerleşir.
Böyle bakınca, Çin'in dini İyi Yurttaşlık ve Sadakat dinidir, yasası Soyluluk yasasıdır, ilkesi ise Büyük Onur ve Sorumluluk ilkesidir. Toplumsal düzeni ve din duygusunu adeta bireyin ruhuna yerleşen bu özelliklerle sağlarlar.
ORADA SAAT KAÇ?Serge Gruzinski
Çeviren: Özcan Doğan, 220 sf. 15 TL, Tarih, ISBN: 978-975-8717-56-9
Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan biri Amerika’nın keşfi konusunda ne düşünüyordu? Peki Yeni Dünya’da yaşayan biri Osmanlı hakkında ne düşünüyordu?
Orada Saat Kaç?, XVI. yüzyılda uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel ve toplumsal yapılar içerisinde yaşayan fakat aynı dünyayı paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich Martin ve İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlama çabalarını anlatmaya çalışan bir kitap. Serge Gruzinski, başka dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan hareketle, bu iki yazarın ötekiyi tanıma çabalarına odaklanıyor. Orada Saat Kaç? Sorusu ötekiye yönelik bu arayışın en somut ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Gruzinski’nin çalışması, bu sorunun o dönemdeki insanlar için ne anlama geldiğini ve ne şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Coğrafyadan tarih bilimine, astronomiden astrolojiye kadar geniş bir çerçevede sayısız kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği, gezginlerin başka dünyalara dair meceralarını anlattığı bir ortamda dünyayı keşfetme duygusunun yarattığı heyecanı hayal etmek zor olmasa gerek.
Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak isteyen iki meraklı insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere, astrolojik tahminlere ve kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden, yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama yönündeki arayışlarına tanık olacaksınız. Ve XVI. yüzyılda olduğu gibi, iletişim araçlarının böylesine geliştiği günümüzde de bilme arzusunun ne denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir kez daha.
Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan biri Amerika'nın
keşfi konusunda ne düşünüyordu? Peki Yeni Dünya'da
yaşayan biri Osmanlı hakkında ne düşünüyordu?
Orada Saat Kaç?, XVI. yüzyılda uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel
ve toplumsal yapılar içerisinde yaşayan fakat aynı dünyayı
paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich
Martin ve İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlama
çabalarını anlamaya çalışan bir kitap. Serge Gruzinski, başka
dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan
hareketle, bu iki yazarın ötekiyi tanıma çabalarına odaklanıyor.
Orada Saat Kaç? sorusu ötekiye yönelik bu arayışın en somut
ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Gruzinski'nin çalışması, bu
sorunun o dönemdeki insanlar için ne anlama geldiğini ve ne
şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor.
Coğrafyadan tarih bilimine, astronomiden astrolojiye kadar geniş
bir çerçevede sayısız kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği,
gezginlerin başka dünyalara dair maceralarını anlattığı bir
ortamda dünyayı keşfetme duygusunun yarattığı heyecanı hayal
etmek zor olmasa gerek.
Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde
birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak isteyen iki meraklı
insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere,
astrolojik tahminlere ve kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden,
yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama yönündeki arayışlarına
tanık olacaksınız. Ve XVI. yüzyılda olduğu gibi, iletişim
araçlarının böylesine geliştiği günümüzde de bilme arzusunun ne
denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir kez daha.
SER
GE G
RU
ZINS
KI
Ora
da S
aat K
aç?
Orada Saat Kaç?SERGE GRUZINSKI
Çeviri: Özcan Doğan
ÇİN
HA
LK
ININ
ZİH
NİY
ETİ
HO
U H
OU
NG
-MIN
G
İN HALKININ ZİHNİYETİÇ
ku hung-ming
30
KÜLT
ÜRE
L Ç
ALI
ŞMA
LAR/
AN
TRO
POLO
Jİ
31
KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR/ANTROPOLOJİ
JAPONYA'DA BUDİZMVedat Şafak Yamı
320 sf. 17 TL, Din/Antropoloji, ISBN: 978-975-8717-89-7
Gautama Buda’nın öğretisi, Hz. İsa’nın vaaz ettiği İsevilik ile benzer bir yazgıyı paylaştı; Budizm doğduğu Hindistan topraklarını terk etmek zorunda kaldığı gibi İsevilik de doğduğu Filistin’den zorla çıkarıldı. Bu noktadan sonra Budizm Asya’nın tamamında kabul görecek, Hz. İsa’ nın sesini de Batı’da duymayan kalmayacaktır Hz. İsa’nın talebeleri Roma İmparatorluğu sınırlarında misyon görevlerini yerine getirmeye başladıkları çağda, Gautama’nın varisleri Çin topraklarında yürümeye ve vaaz etmeye başlamışlardı.
Kore Yarımadası’ndaki küçük ülkelerden Paekche’nin kralı Syong Myong, Japon Yamato hanedanlığından İmparator Kimmei’ye ilki 545 yılında ikincisi 551 yılında iki mektup gönderdi. Mektuplarda, düşmanlarına karşı Japon İmparatoru’ndan destek istiyor ve Budizm’i tavsiye eden şu cümleleri söylüyordu: “Bilinen tüm dinler içinde en üstün olanı bu gibi gözüküyor ancak tarif etmesi zor ve anlaması da zor.” Budizm’in Japonya’daki macerası böylece başladı.
Yalnızca “hikmetler çıkararak”, Doğu’nun bütünsel bakış açısını “güzel sözlerle” ayrıştırarak değil, daha çok bilimsel bir üslubun ağırlık kazandığı bu önemli eser, dinler tarihi disiplini açısından zevkle okunacak bir kitap niteliğinde. Doğu’nun kültürel, felsefî ve dinî kökenlerine inebilen bu çalışmada Japon Budizminden Çin öğretilerine, “sutralar” gibi henüz keşfedilmemiş doğunun bilgelik kaynaklarından Uzakdoğu kültürünün farklı tarihsel gelişimine varıncaya dek birçok farklı vadi ve iklimde gezinebilmek mümkün.
JAPO
NYA
'DA
BU
DİZ
M
Gautama Buda'nın öğretisi, Hz. İsa'nın vaaz ettiği İsevilik ile
benzer bir yazgıyı paylaştı; Budizm doğduğu Hindistan toprak-
larını terk etmek zorunda kaldığı gibi İsevilik de doğduğu Filis-
tin'den zorla çıkarıldı. Bu noktadan sonra Budizm Asya'nın
tamamında kabul görecek, Hz. İsa' nın sesini de Batı'da duy-
mayan kalmayacaktır. Hz. İsa'nın talebeleri Roma İmparatorluğu
sınırlarında misyon görevlerini yerine getirmeye başladıkları çağ-
da, Gautama'nın varisleri Çin topraklarında yürümeye ve vaaz
etmeye başlamışlardı.
Kore Yarımadası'ndaki küçük ülkelerden Paekche'nin kralı
Syong Myong, Japon Yamato hanedanlığından İmparator
Kimmei'ye ilki 545 yılında ikincisi 551 yılında iki mektup gön-
derdi. Mektuplarda, düşmanlarına karşı Japon İmparatoru'ndan
destek istiyor ve Budizm'i tavsiye eden şu cümleleri söylüyordu:
“Bilinen tüm dinler içinde en üstün olanı bu gibi gözüküyor
ancak tarif etmesi zor ve anlaması da zor.” Budizm'in Japon-
ya'daki macerası böylece başladı.
Yalnızca “hikmetler çıkararak”, Doğu'nun bütünsel bakış açısını
“güzel sözlerle” ayrıştırarak değil, daha çok bilimsel bir üslubun
ağırlık kazandığı bu önemli eser, dinler tarihi disiplini açısından
zevkle okunacak bir kitap niteliğinde. Doğu'nun kültürel, felsefî
ve dinî kökenlerine inebilen bu çalışmada Japon Budizminden
Çin öğretilerine, “sutralar” gibi henüz keşfedilmemiş doğunun
bilgelik kaynaklarından Uzakdoğu kültürünün farklı tarihsel
gelişimine varıncaya dek birçok farklı vadi ve iklimde gezinebil-
mek mümkün.
VED
AT Ş
AFA
K Y
AM
I
AP NYA'DA BUDİZM
Jvedat şafak yamı
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 8 9 7
ISBN:978-975-8717-89-7
SOSYOLOJİ VE ANTROPOLOJİMarcel Mauss
3. Baskı, Çeviren: Özcan Doğan, 606 sf. 34 TL, Antropoloji, ISBN: 975-8717-10-3
Marcel Mauss’un insan bilimlerine büyük katkı sağlayan klasik çalışması, ilk defa ve kapsamlı biçimde Türkçe’de. Sosyoloji ve Antropoloji, insanla ilgilenen herkesin her zaman başvurabileceği önemli bir kaynak.
Mauss, mitoloji, dilbilim, etnografya, psikoloji, din, hukuk ve ekonomi alanlarında olağanüstü bilgi birikimiyle yazısız toplumların dünyasına yolculuk yapmaktadır. Büyünün, dinin, bu ikisi arasındaki ilişkilerin ve bunun toplumların organizasyonunda oynadığı rolün analizine yer verilen bu kitapta, ilkel denilen toplumlar ile uygar toplumlar arasındaki derin tarihsel bağlantılar ortaya konulmaktadır. Özel anlamda bireylerin, genel anlamda toplulukların doğayla ve birbirleriyle olan ilişkileri, mücadeleleri, toplumsallaşma araç ve yöntemleri (örneğin potlaçlar, değiş-tokuş ve hediyeler) ve bunun nasıl bir uygarlık süreci hâline dönüştüğü anlatılmaktadır. İnsanın kendini, doğayı, ölümü, Tanrı’yı ve içinde yaşadığı topluluğu açıklama, yorumlama, anlamlandırma ve diğer taraftan hayatta kalma çabası olarak tanımlayabileceğimiz uygarlık süreci, bu kitapta, büyü, din, tabu ve mana türünden olguların bir sentezi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Claude Lévi-Strauss’un uzun bir önsözüyle başlayan bu kitap, antropoloji ve sosyoloji öğrenimi için olmazsa olmaz bir yere sahiptir ve bu konuda büyük bir boşluğu doldurmaktadır.
MARCEL MAUSS
DO⁄UBATI
Sosyoloji veAntropolojiClaude Lévi-Strauss'un Önsözü ile
Çeviri: Özcan Do¤an
Marcel Mauss’un insan bilimlerine büyük katk› sa¤layan kla-
sik çal›flmas›, ilk defa ve kapsaml› biçimde Türkçe’de.
Sosyoloji ve Antropoloji, insanla ilgilenen herkesin her zaman bafl-
vurabilece¤i önemli bir kaynak.
Mauss, mitoloji, dilbilim, etnografya, psikoloji, din, hukuk ve
ekonomi alanlar›nda ola¤anüstü bilgi birikimiyle yaz›s›z toplum-
lar›n dünyas›nda yolculu¤a ç›kmaktad›r. Büyünün, dinin, bu iki-
si aras›ndaki iliflkilerin ve bunun toplumlar›n organizasyonunda
oynad›¤› rolün analizine yer verilen kitapta, ilkel denilen toplum-
lar ile uygar toplumlar aras›ndaki derin tarihsel ba¤lant›lar ortaya
konulmaktad›r. Özel anlamda bireylerin, genel anlamda topluluk-
lar›n do¤ayla ve birbirleriyle olan iliflkileri, mücadeleleri, toplum-
sallaflma araç ve yöntemleri (örne¤in potlaçlar, de¤ifl-tokufl ve he-
diyeler) ve bunun nas›l bir uygarl›k süreci hâline dönüfltü¤ü an-
lat›lmaktad›r. ‹nsan›n kendini, do¤ay›, ölümü, Tanr›’y› ve içinde
yaflad›¤› toplulu¤u aç›klama, yorumlama, anlamland›rma ve di¤er
taraftan hayatta kalma çabas› olarak tan›mlayabilece¤imiz uygar-
l›k süreci, bu kitapta, büyü, din, tabu ve mana türünden olgular›n
bir sentezi olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.
***
Claude Lévi-Strauss’un kapsaml› önsözüyle bafllayan çal›flma,
antropoloji ve sosyoloji ö¤renimi için olmazsa olmaz bir yere
sahiptir ve bu konuda büyük bir bofllu¤u doldurmaktad›r.
ISBN 975-8717-10-3
MARCEL M
AUSSSosyoloji ve Antropoloji
DO⁄UBATI
Antroloji Kapak Bas 2
9/03/2005 14:56 Page
1
32
KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR/ANTROPOLOJİ
İLKEL TOPLUMLARDA MİSTİK DENEYİM VE SİMGELERLucien-Lévy Bruhl
Çeviren: Oğuz Adanır, 252 sf. 17 TL, Antropoloji, ISBN 975-8717-26-Xİlkel lerdeki simgeler ve mistik deneyimi onların zihin sel yapıla rından yola çıkarak açıklamaya çalışıyorum. Burada so rulan soru şudur: Bu simgeler ve bu deneyime özgü belli başlı özellikler hangi-leridir ve bu sorunun yanıtını ilkellerin zihinsel yönlendirilmesi ve zihinsel farklı lıkları doğrul tusunda mı aramak gerekmektedir?...Pek çok karışıklığa yol açmış olan “ilkeller” ve “mis tik” (gizemli) gibi iki terimi burada da kullanmayı sürdürüyorum. Bir kez daha bu ko nu daki anlam karmaşasından kaçmaya çalışa cağım. Sözcüğün yazı lı anla mında “ilkeller” olarak adlandırılan insanlar, bize tarihin o ilk başındaki insanlardan çok daha yakın olup, günümüz dünyasında bizim en eski atalarımıza tekabül edenlerdir. Bu, gelişmeci varsayıma dayalı bir yakla şım olup, bunun olgu lar aracılığıyla kanıtlanması ol dukç a zor dur. “İlkeller” sözcüğünü kullanmayı sürdürmemin ne de ni, ge nellikle herkesin kullan dığı bir terimi kullandığımı göste re bil mektir. Eskiden “vahşiler” olarak adlandırılan, bizden ne daha çok ne de daha az ilkel olan, töreleri ve kurumları bizimkilerden farklı olan, biz den daha aşağı ya da geri kalmış olarak nitelendirilen top lumlara atfedilen bir sözcüktür....“Mistik” (gizemli) sözcüğüne gelince daha Giriş bölümünden iti baren bu sözcüğün hangi anlama geldiği kolaylıkla anlaşılmak tadır. Zi hinsel İşlevler başlıklı çalışmamda, bu sözcük ilkel zih niyetin en önemli özelli ğini belirlememi sağlamıştır. Bu sözcüğü biraz da çeki nerek kullanmış ve yol açabileceği yanlış anlamaları önlemeye çalış mış tım. “Daha iyisini bulamadığım için bu terimi kullanacağım” de miştim. Bizim toplumları mızda oldukça farklı bir şey olan dinî misti-sizmi çağrıştırmak gibi bir niyetim yok. Burada “mistik” sözcüğünü güç lere, etkilere, duygular ta rafından algıla namayan ancak yine de ger çek olan eylemlere olan inanç anla mında kullanıyorum. Lucien Lévy-Bruhl
İLKEL İNSANDA RUH ANLAYIŞILucien-Lévy Bruhl
Çeviren: Oğuz Adanır, 357 sf. 21,50 TL, ISBN 975871718-9
Birçok araştırmacı, antropolog ve etnologun beş kıtada birbirlerinden on binlerce kilometre uzakta yaşayan insanlarla ilgili çalış maları Lucien Lévy-Bruhl için doğrudan ilham kaynağıdır. Lévy-Bruhl, kendi sahasındaki muazzam birikimi bu kitapta bir araya getirirken antropoloji dünyasının temel keşiflerine de öncülük eder.
Lévy-Bruhl’ün çalışmalarıyla M. Mauss, B. Malinowsky, G. Frazer, Louis Dumont, Lévy-Strauss gibi antroplogların metinlerine bakıldığında insanlığın muazzam teknolo jik, demokratik, bilimsel vb. gelişmelerine karşın, birçok açıdan, ilkel toplumun zihinsel evreniyle benzerlikler olduğu görülmektedir. Asıl uzmanlık alanı felsefe olan ve ilkel toplumların zihinsel/düşünsel yapısı konusunda en önemli metinlerden birkaç tanesini yazmış olan Lévy-Bruhl, bu kita bında ilkel toplumlarda ruh kavramının var olup olmadığını tartışıyor. İlkel insanın nasıl düşünüp nasıl yaşadığını yüzlerce ayrıntının arasından çıkarıyor.
*
“Şimdi çalışmamızın en zor kısmına geliyoruz. Kurum ve tö reler çözümlemesi, ilkel insanların çevrelerindeki birey, nesne ve özellikle de sosyal grupla olan ilişkilerini kafalarında nasıl canlandırdıklarını belli bir ölçüde belirlememizi sağlamıştı. Ancak tek başına ele alındığında, bireyin, onların gözünde hangi tinsel ve maddi unsurlardan oluştuğunu, nasıl yaşadığını ve öldüğünü söyleyebilmek için sanki çok daha zor soruların yanıtlanması gerekiyor. Bunun nedenleriyse çok açık. Her şey den önce ilkel toplumlarda, pek çok konuda olduğu gibi, spe külatif bir merak, yalnızca öğrenme amaçlı bir bilgi açlığıyla karşılaşılmamaktadır. Bilme gereksinimi, olabilecek en alt dü zeydedir. Bu insan, her soruya kalıplaşmış bir yanıt veren ilkel zihniyetin gizemli açıklamalarıyla yetinmeyi bilmektedir.”
33
SİYASET BİLİMİ
33
AVRASYACILIK Mukayeseli Bir Okuma Türkiye ve Rusya ÖrneğiMeşdi İsmayılov
405 sf. 18 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 978-975-8717-79-8
“Avrasyacılık, tarihsel olarak sorunlu iki ulusal coğrafyayı (Rusya ve Türkiye) belli bir denklik içinden okuyan ve mukadderatlarını bir şekilde birbirine dâhil eden bakışın ürünüdür. Bu kadarıyla bile entelektüel anlamda cazip ve davetkâr olmaktadır.
Dr. İsmayılov, uzun yıllar süren çalışmasında, Rusya ve Türkiye›de Avrasyacılığın düşünsel temellerini, anakronizme düşmeden ve birincil kaynaklar üzerinden ele alıyor ve kıyaslamalı bir değerlendirmeye kavuşturuyor. Bizi hem Rus hem de Osmanlı-Türk siyasi düşüncesinin galerisine ustalıkla sokuyor; kâh İsmail Gasprinski, kâh Trubetskoy ile buluşturuyor. Çalışma sadece bir metin çalışması değil. İsmayılov, metin çalışmasını, bağlam çalışmasıyla taçlıyor.”
Kitap, Avrasyacılığın başlangıcından günümüze kadar olan gelişimini düşünce tarihi kapsamında mukayeseli bir yöntemle ele almaktadır. Sosyal-siyasal teori odağından irdelenen temel Avrasyacı kavramlar, aynı zamanda tarihsel bağlamları gözönünde bulundurularak modernite, postmodernite ve globalleşme olguları ile ilişkiselliği çerçevesinde anlatılmakta ve Rus ve Türk Avrasyacılıklarında “Rusluk” ve “Türklük” algıları analiz edilmektedir.
Avrasyacılık, bir taraftan Batılı liberal değerlere karşı muhafazakâr bir doktrin olarak; diğer taraftan Atlantikçiliğe karşıt bir cephede konuşlanan jeopolitik bir dünyagörüşü olarak; öbür taraftan ise ezilenlerin ezenlere karşı mücadelesi olarak “üçüncü dünyanın” sosyalist söylemi içerisinde kendisine yer bulmuştur. Bazen de Avrasyacılık genel eskatolojik ruhu çerçevesinde, küreselleşmeye karşı alternatif-küreselleşmeyi, postmodernizme karşı Ortodoks Hıristiyan ahlâkını yüceltmiştir. Yer yer bu özelliklerinden bir veya birkaçı öne çıksa da Avrasyacılığın temel paydası, içinde yaşadığımız çağı anlamlandırmada bir perspektif sunuyor olmasıdır.
“Avrasyacılık, tarihsel olarak sorunlu iki ulusal coğrafyayı
(Rusya ve Türkiye) belli bir denklik içinden okuyan ve mukad-
deratlarını bir şekilde birbirine dâhil eden bakışın ürünüdür. Bu
kadarıyla bile entelektüel anlamda cazip ve davetkâr olmak-
tadır.
Dr. İsmayılov, uzun yıllar süren çalışmasında, Rusya ve Tür-
kiye'de Avrasyacılığın düşünsel temellerini, anakronizme
düşmeden ve birincil kaynaklar üzerinden ele alıyor ve kıyas-
lamalı bir değerlendirmeye kavuşturuyor. Bizi hem Rus hem de
Osmanlı-Türk siyasi düşüncesinin galerisine ustalıkla sokuyor;
kâh İsmail Gasprinski, kâh Trubetskoy ile buluşturuyor. Çalış-
ma sadece bir metin çalışması değil. İsmayılov, metin çalış-
masını, bağlam çalışmasıyla taçlıyor.”
Kitap, Avrasyacılığın başlangıcından günümüze kadar olan
gelişimini düşünce tarihi kapsamında mukayeseli bir yöntemle
ele almaktadır. Sosyal-siyasal teori odağından irdelenen temel
Avrasyacı kavramlar, aynı zamanda tarihsel bağlamları gözö-
nünde bulundurularak modernite, postmodernite ve global-
leşme olguları ile ilişkiselliği çerçevesinde anlatılmakta ve Rus
ve Türk Avrasyacılıklarında “Rusluk” ve “Türklük” algıları analiz
edilmektedir.
Avrasyacılık, bir taraftan Batılı liberal değerlere karşı muha-
fazakâr bir doktrin olarak; diğer taraftan Atlantikçiliğe karşıt bir
cephede konuşlanan jeopolitik bir dünyagörüşü olarak; öbür
taraftan ise ezilenlerin ezenlere karşı mücadelesi olarak “üçüncü
dünyanın” sosyalist söylemi içerisinde kendisine yer bulmuş-
tur. Bazen de Avrasyacılık genel eskatolojik ruhu çerçevesinde,
küreselleşmeye karşı alternatif-küreselleşmeyi, postmoderniz-
me karşı Ortodoks Hıristiyan ahlâkını yüceltmiştir. Yer yer bu
özelliklerinden bir veya birkaçı öne çıksa da Avrasyacılığın
temel paydası, içinde yaşadığımız çağı anlamlandırmada bir
perspektif sunuyor olmasıdır.
Avrasya
cılık
ME
ŞD
İ İSM
AY
ILOV
AvrasyacılıkMEŞDİ İSMAYILOV
Mukayeseli Bir Okuma
Türkiye ve Rusya Örneği
ISBN 978-975-8717-79-8
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 9 8
İSLÂM'DA MODERNLEŞME 1839-1939Bedri Gencer
895 sf. 55 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 978-975-8717-84-2
Bu eser, çağımızda sayısız araştırmaya konu edilen İslâm'ın modernleşmesi hakkında bugüne kadar yapılmış en kapsamlı ve derinlikli incelemedir. «Hıristiyanlaştırmadan medenileştirmeye Batılı kozmopolis projesinin sekülerleşmesinin modern Batı/Doğu karşılaşmasını nasıl etkilediği» merkezî sorusundan hareket eden eser. İslâm›da modernleşmeyi ilk kez Batı ile Doğu›nun bu büyük karşılaşması bakımından ele alıyor. Eser, Batı ile İslâm düşüncesi, geleneksel ile modern İslâm düşüncesi ve Osmanlı ile sair İslâm düşüncesi arasında mukayeseli ve kuşatıcı, sosyolojik bir perspektiften sosyal ile düşünsel değişim arasındaki etkileşim bakımından on dokuzuncudan yirminci yüzyıla İslâm dünyasının modernleşmesi sürecini derinlemesine inceliyor.
Çalışmada on dokuzuncu asır İslâm dünyasında modernleşmeye karşı alınan bütün tavırlar modern İslâm incelemelerinde yararlanılacak analitik bir çerçeve oluşturmak üzere kategorileştiriliyor ve İslâm düşüncesindeki değişimin mahiyetini göstermek için Osmanlı ve Mısır İslâm düşüncesinin temsilcileri olarak alınan Namık Kemal ve Muhammed Abduh örneklerinde “gelenekselcilik/modernizm» olarak iki ana tipe dönüştürülerek karşılaştırılıyor. Farklı İslâm yorumlarının, özellikle sömürge-sonrası paradigmalara meydan okuyan tek örnek olarak Osmanlı İslâm yorumunun modernizmle hesaplaşmadaki etkisini vukufla gösteren eser, modern İslâm incelemelerine yepyeni bir boyut getiriyor.
Bedri Gencer, ilk elden kaynaklara dayanarak bir bütün olarak modern İslam dünyasındaki değişim sürecini tasvir ederken sağlam bir muhakeme ve akıcı bir dille problematik durum ve fikirlere doyurucu açıklamalar getiriyor. Eser, böylece bugün İslâm dünyasının yaşadığı müzmin problemlerin kaynağına inerek bu problemleri aşmak için çağdaş İslâm düşüncesinin taşıdığı potansiyeli ortaya koyuyor. Türk sosyal bilimcilerinin duayeni Şerif Mardin'in uzun bir sunuşuyla ilk yayını yapılan ve modern İslam hakkında çığır açıcı bir inceleme olarak Türkiye›de geniş yankı bulan eserin gözden geçirilmiş ikinci yayınını sunuyoruz.
Bu eser, çağımızda sayısız araştırmaya konu edilen İslâm'ın
modernleşmesi hakkında bugüne kadar yapılmış en kapsamlı ve
derinlikli incelemedir. “Hıristiyanlaştırmadan medenileştirmeye
Batılı kozmopolis projesinin sekülerleşmesinin modern Batı/Doğu
karşılaşmasını nasıl etkilediği” merkezî sorusundan hareket eden
eser, İslâm'da modernleşmeyi ilk kez Batı ile Doğu'nun bu büyük
karşılaşması bakımından ele alıyor. Eser, Batı ile İslâm düşüncesi,
geleneksel ile modern İslâm düşüncesi ve Osmanlı ile sair İslâm
düşüncesi arasında mukayeseli ve kuşatıcı, sosyolojik bir perspek-
tiften sosyal ile düşünsel değişim arasındaki etkileşim bakımından
on dokuzuncudan yirminci yüzyıla İslâm dünyasının modernleş-
mesi sürecini derinlemesine inceliyor.
Çalışmada on dokuzuncu asır İslâm dünyasında modernleşmeye
karşı alınan bütün tavırlar modern İslâm incelemelerinde
yararlanılacak analitik bir çerçeve oluşturmak üzere katego-
rileştiriliyor ve İslâm düşüncesindeki değişimin mahiyetini göster-
mek için Osmanlı ve Mısır İslâm düşüncesinin temsilcileri olarak
alınan Namık Kemal ve Muhammed Abduh örneklerinde “gelenek-
selcilik/modernizm” olarak iki ana tipe dönüştürülerek karşı-
laştırılıyor. Farklı İslâm yorumlarının, özellikle sömürge-sonrası pa-
radigmalara meydan okuyan tek örnek olarak Osmanlı İslâm
yorumunun modernizmle hesaplaşmadaki etkisini vukufla gösteren
eser, modern İslâm incelemelerine yepyeni bir boyut getiriyor.
Bedri Gencer, ilk elden kaynaklara dayanarak bir bütün olarak
modern İslâm dünyasındaki değişim sürecini tasvir ederken sağlam
bir muhakeme ve akıcı bir dille problematik durum ve fikirlere
doyurucu açıklamalar getiriyor. Eser, böylece bugün İslâm dünya-
sının yaşadığı müzmin problemlerin kaynağına inerek bu problem-
leri aşmak için çağdaş İslâm düşüncesinin taşıdığı potansiyeli ortaya
koyuyor. Türk sosyal bilimcilerinin duayeni Şerif Mardin'in uzun
bir sunuşuyla ilk yayını yapılan ve modern İslâm hakkında çığır-
açıcı bir inceleme olarak Türkiye'de geniş yankı bulan eserin gözden
geçirilmiş ikinci yayınını sunuyoruz.
İSL M'DA MODERNLEŞMEÂ
1839-1939
İSLM
'DA
MO
DE
RN
LE
ŞME
Â
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 8 4 2
ISBN:978-975-8717-84-2
BE
DR
İ GE
NC
ER
BEDRİ GENCER
34
SİYASET BİLİMİ
GÜNÜMÜZDE YENİ SİYASAL YAKLAŞIMLAR
Editör: Hilâl Onur İnce, 547 sf. 22 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 978-975-8717-65-1
Bir atölye çalışması olarak tasarlanan derleme, çağdaş siyaset kuramında var olan farklı yorumlar üzerinden günümüz siyasal yaşamına yönelik söylemlerin izini sürme amacındadır. Alana dair yorumlarıyla öne çıkan düşünürlerin, kurama yönelik söylemleri, bu söylemlerin kendi içindeki bütünlükleri, günümüzde yaşanan sorunlara ne gibi katkıda bulundukları dikkate alınarak eleştirel bir okumayla değerlendirilmektedir. Konuların ve düşünürlerin seçimi, kurama dair ilgi duyanlar ve kuramsal çalışmaya odaklanan okuyucular göz önünde bulundurularak tasarlanmıştır. Buradaki amaç, betimleyici kuram ve yorumsamacı siyaset felsefesi şeklinde ikiye ayrılan çağdaş siyaset kuramına bütünlüklü bir yaklaşım sunabilmektir. Kitap dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, ideoloji ve ideolojisizleştirme konusunda düşüncelerin ele alındığı bir çerçeve çalışmasını takiben ikinci bölümde, Carl Schmitt, Hannah Arendt, Frankfurt Okulu temsilcileri ve Walter Benjamin üzerinden siyasetin krizi ve felsefi tartışmalar ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde, Robert Nozick, Antonio Gramsci ve Bob Jessop gibi düşünürlerin yanısıra radikal demokrasi bağlamında devlete dair değerlendirmelere yer verilmektedir. “Kuram ve Yeni Arayışlar” başlıklı dördüncü bölümde, günümüz siyaset kuramında öne çıkan Pierre Bourdieu, Giorgio Agamben, Jacques Derrida, Judith Butler ve Niklas Luhmann gibi yazarların görüşleri değerlendirilmektedir.
Bir atölye çalışması olarak tasarlanan derleme, çağdaş siyaset
kuramında var olan farklı yorumlar üzerinden günümüz siyasal
yaşamına yönelik söylemlerin izini sürme amacındadır. Alana
dair yorumlarıyla öne çıkan düşünürlerin, kurama yönelik
söylemleri, bu söylemlerin kendi içindeki bütünlükleri,
günümüzde yaşanan sorunlara ne gibi katkıda bulundukları
dikkate alınarak eleştirel bir okumayla değerlendirilmektedir.
Konuların ve düşünürlerin seçimi, kurama dair ilgi duyanlar ve
kuramsal çalışmaya odaklanan okuyucular göz önünde
bulundurularak tasarlanmıştır. Buradaki amaç, betimleyici
kuram ve yorumsamacı siyaset felsefesi şeklinde ikiye ayrılan
çağdaş siyaset kuramına bütünlüklü bir yaklaşım sunabilmektir.
Derlemede yer alan düşünürlerin var olan toplumsal sorunlara
hangi açılımlarla yaklaştıklarını ortaya koymak temel
alınmaktadır. O nedenle irdelenen düşünürlerin kendi ideolojik
görüşlerinden bağımsız ele alınması doğru bulunmuştur. Bu
çalışma, günümüzde çağdaş siyaset kuramında söylemleriyle öne
çıkan düşünürlerle sınırlanmıştır. Buna bağlı kalarak çalışmanın
özü ve hedefi, her türlü ön kabul ve/veya ön yargıdan uzak,
düşünürlerin öngörülerini irdelemektir. Kitap dört bölümden
oluşmaktadır. Birinci bölümde, ideoloji ve ideolojisizleştirme
konusunda düşüncelerin ele alındığı bir çerçeve çalışmasını
takiben ikinci bölümde, Carl Schmitt, Hannah Arendt, Frankfurt
Okulu temsilcileri ve Walter Benjamin üzerinden siyasetin krizi
ve felsefi tartışmalar ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde, Robert
Nozick, Antonio Gramsci ve Bob Jessop gibi düşünürlerin
yanısıra radikal demokrasi bağlamında devlete dair
değerlendirmelere yer verilmektedir. “Kuram ve Yeni Arayışlar”
başlıklı dördüncü bölümde, günümüz siyaset kuramında öne
çıkan Pierre Bourdieu, Giorgio Agamben, Jacques Derrida,
Judith Butler ve Niklas Luhmann gibi yazarların görüşleri
değerlendirilmektedir.
Gü
nü
mü
zd
e Y
en
i Siy
asa
l Yakla
şımla
r
Eleştiriler – Farklılıklar – Çözüm Arayışları
Editör: Hilâl Onur İnce
Günümüzde Yeni
SİYASAL YAKLAŞIMLAR
9 789758 717651
ISBN 978-975-8717-65-1
İBN HALDUN Metodu ve Siyaset TeorisiÜmit Hassan 5. Baskı, 350 sf. 25 TL, Siyaset Bilimi, ISBN 978-975-8717-59-0
“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivâyetler çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn Haldun’u yazsa, o dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı’nın ardına düşer. Artık ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun’u…Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun’un İlm-ül Ümrân ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne bühtân, ne fecâattir…Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan şüphelileri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun’u arayan kaarileri mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakatlar. Ve onun sağlıklı olarak algılanmasını engeller.Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar. Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun’un kavramlarını anlamaya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldurmuştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve ‘İbn Haldun bir ilim şehriyse Ümit Hassan onun anahtarıdır’ kaziyyesine varırız buradan.“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikrâm edilen limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan ‘okumayan-bilmeyen’lerin, ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmâl etmemek üzere” yazıyor metinlerini müellif. İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle çağların üstünde bir etkinliğe mâliktir. Eserinin bütünsel incelemeleri onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O’nun kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir okumaya dâvet bu kitap…
İbn HaldunMetodu ve Siyaset Teorisi
ÜMİT HASSAN
İbn
Hald
un
ÜM
İT H
ASSA
N
ISBN 978-975-8717-59-0
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 5 9 0
“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında
bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivâyetler
çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn
Haldun'u yazsa, o dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı'nın ardına düşer. Artık
ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun'u…
Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun'un İlm-
ül Ümrân ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, hatalı
aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden
geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne
bühtân, ne fecâattir…
Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan
şüpheli-leri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun'u arayan kaarileri
mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.
Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler
İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakatlar. Ve onun sağlıklı
olarak algılanmasını engeller.
Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına
bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir
ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal
bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla
bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır. Hem bu ilim şehrine
giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar.
Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun'un kavramlarını anla-
maya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile
kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak doldur-
muştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve 'İbn Haldun bir ilim şehriyse
Ümit Hassan onun anahtarıdır' kaziyyesine varırız buradan.
“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun
yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikrâm edilen
limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan 'okumayan-bilmeyen'lerin,
ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmâl etmemek
üzere” yazıyor metinlerini müellif.
İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle
çağla-rın üstünde bir etkinliğe mâliktir. Eserinin bütünsel incelemeleri
onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O'nun
kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik
kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden uzak, bütüncül bir
okumaya dâvet bu kitap…
35
SİYASET BİLİMİ
TÜRKİYE’DE DEVLET GELENEĞİMetin Heper
4. Baskı, Çeviren: Nalan Soyarık, 280 sf. 16,50 TL, Siyaset Bilimi, ISBN: 975-8717-21-9
Uluslararası bilim camiasında tanınmış siyaset bilimcilerimizden Metin Heper, Türkiye’de Devlet Geleneği adlı kitabıyla son derece önemli bir çalışmaya imza atıyor. Özgün baskısı İngiltere’de yayımlanmış olan bu kitapta aşkın devlet geleneğinin Türk siyasal hayatını ne şekilde etkilediği incelenmektedir. Heper, Türkiye’nin siyasal hayatının irdelenmesinde yaygın olarak kullanılan “merkez-çevre” yaklaşımını tamamlayıcı bir bakış açısı sunmaktadır.
“Heper, basit bir şekilde olayları anlatmakta ziyade o olayları, Türklerin Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyetindeki siyasal denemelerinden esinlenerek oluşturduğu kuramsal analiz ile ilişkilendirerek sunmaktadır.”
William Hale, Asian Affairs, 1986
“Bu kitap, hem Türkiye’deki politikacılar hem de bu ülke hakkında dışarıdan ahkâm kesenler için mecburi okuma olmalıdır”.
Bernard Burrows, International Affairs, 1986;
“Heper’in irdelemeleri öğretici…. Heper, yeni sonuçlara varılabilmesini sağlayan bir kuramsal çerçeve açısından Türkiye’nin siyasal hayatını inceliyor”.
Walter Weiker, Middle East Studies Association of North America Bulletin, 1987;
“Heper, burada orijinal bir tez ile bilim aleminin karşısına çıkıyor ve ... Türkiye’nin siyasal hayatı ile ilgili bazı basmakalıp görüşleri sorguluyor”.
Brian W. Beeley, BRISMES Bulletin, 1988.
TÜRKİYE SÖZLÜĞÜMetin Heper
Çeviren: Zeynep Mertoğlu, 662 sf. 28 TL, Siyaset Bilimi, ISBN 975-8717-24-3
Türkiye Sözlüğü’nde, siyasal ve toplumsal hayatımızın temel bilgilerine yer verilmiştir. Bu bilgileri doğrudan aktarabilmek için belli bir sıra ve yöntem takip edilmiştir. Türkiye ile ilgili genel bir giriş bölümünün ardından Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini kapsayan bir kronoloji hazırlanmıştır. Sözlük bölümünde, Türkiye tarihinin dönüm noktaları merkeze alınarak siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşam tasvir edilmiştir. Bu bölümdeki maddelerde, özellikle partiler ve politikacılar, kurum ve kuruluşlar, önemli olaylar ve antlaşmalar, düşünce ve sanat adamları üzerinde durulmuş ve okuyucuya Türkiye’nin çağdaşlaşma serüveni ve yaşanan uzun soluklu dönüşüm hakkında genel bir fikir verilmesi amaçlanmıştır. Ekler bölümündeyse bazı istatistiksel veriler, seçim sonuçları, sosyo-ekonomik göstergeler bulunmaktadır. Ayrıca, kitabın sonuna özellikle araştırmacıların ve genel olarak bu konuda bıilgilerini derinleştirmek isteyecek okuyucuların istifade edebileceği ayrıntılı bir kaynakça ilave edilmiştir.
36
EDEBİYAT
36
YENİÇAĞ ALMAN EDEBİYATIGürsel Aytaç
416 sf. 22 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-83-5
‘Klasik bir milli yazar ne zaman ve nerede ortaya çıkar?” Soruyu soran Alman edebiyatının zirvesi Goethe’dir. ‘Dünya edebiyat-weltliteratur› kavramını dünyaya armağan eden bu toplumun içeride ve dışarıda verdiği mücadeleyi ve bu mücadelenin insan ruhunda bıraktığı izleri varlığında yansıttığı tecellileri takip etmek, adeta bir doğa olayını, belli bir dönemdeki mevsimsel değişiklikleri takip etmek gibidir. Bizde zamana rengini veren insan ruhunun derinlikleri, karanlıkları, yüzeysellikleri hakkında birçok sezgiyi, düşünceyi uyandırabilir.
Bu açılardan Alman toplumuna bakmak önemlidir; çünkü çevrelerinde rekabet halinde olduğu toplumlara nispetle, kendisini özellikle kültürel yönden geride gören bu millet, büyük bir gayretle, bilinçle, disiplinle ve acımasız bir özeleştiriyle insanını eğitmiş ve ince ve yüksek bir kültür yaratma yönünde, durmak bilmeyen bir faaliyete girişmiştir.
Başlarda yoğun bir dil ve tercüme faaliyet, sonradan halk masallarının, şiirlerinin, şarkılarının ve hikayelerinin derlenmesi... geçmişin bilgisi ve gelenekten taşınan bilgelikle, geçiş dönemleri ile sürekli değişmenin ve gelişmenin yol açtığı acılar ve sıkıntılar karşısında toplumlarına rehberlik eden ve onlara ince bir yaşantı, düşünce zevki aşılamaya, duygu zenginliği katmaya çalışan, Alman yazı ustalarının bu çabaları “klasik»in, yani mütekâmil olanın da zeminini hazırlar.
Goethe, Schiller ve Alman idealizminde zirvesini bulan bu tarihsel-düşünsel sürecin önemli yazarlarının ve eserlerinin tanıtıldığı bu edebiyat tarihi çalışmasıyla Gürsel Aytaç, bu alanda çok değerli bir katkıda bulunmaktadır.
ÇAĞDAŞ TÜRK ROMANI Üzerine İncelemelerGürsel Aytaç
480 sf. 22 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-88-0
Eskinin ve yeninin, geleneğin ve modernin, doğunun ve batının, şimdinin ve geçmişin, yönetenlerin ve yönetilenlerin çatışmaları içinde kendini, kimliğini, özünü bulmaya çalışan bir toplum geleceğini de bu minvalde kurgulamaya ve kurmaya gayret eder; kendi yolunu arar.
Yeni bir toplumsal yapı içinde değişen ve dönüşen zihniyetler, ilişkiler, duygular, alışkanlıklar ve birbiriyle savaşa tutuşmuş tüm bu güçler ve değerler dile gelmek, varlığa gelmek için, duyuları iyice keskinleşmiş insan ruhlarına yerleşirler.Dilsel, düşünsel ve duygusal hassasiyetleri tavan yapmış bu insanlar, ruhlarına dolan, hayatın çeşitli alanlarından devşirdikleri tipleri, karakterleri, farklı dil ve üsluplarda, farklı anlatım biçimleri ve olay örgüleri içinde ete kemiğe büründürürler.
Ancak hem anlatıcıya ve eserine hak ettiği değeri vermek hem de bu eserler etrafında gelişen ve toplumsal çevrelerde karşılık bulan etkilerinin doğru ve uygun bir hal alması için bu anlatılar, romanlar da değerlendirilmeye ve eleştirilmeye muhtaçtır.
Çok az örneğini gördüğümüz ve eksikliğini büyük ölçüde hissettiğimiz nitelikli eleştiriler sayesinde daha iyiye, daha güzele, doğru bir zeminde tartışarak ulaşabiliriz. Gürsel Aytaç bu çalışmasıyla, farklı bir edebiyat kültüründen edindiği birikimleri, çağdaş Türk romancılığının belli başlı yazarlarının ve eserlerinin değerlendirildiği bu eserinde ortaya koymakta ve doğru bir eleştiri ve tartışma zemininin oluşmasına azımsanmayacak bir katkı sunmaktadır.
37
EDEBİYAT
ÇAĞDAŞ ALMAN EDEBİYATIGürsel Aytaç
523 sf. 24 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-82-8
Son derece vaatkâr bir başlangıç ile modern zihniyet, modern bilim ve teknolojiler, ilerleme ve Aydınlanma düşünceleri, insanlara, ideal bir dünyanın, mutlu ve özgür bir geleceğin kapılarını sonuna kadar açacağının müjdesini verdi.
Bu ortamda, birlik ve beraberlik vurgusu içinde, otomatik olarak görevlerini yerine getirmesi beklenen kalabalıklar, hayatın her alanında motorize birlikler gibi çalışmanın ve iş’lemenin neferleri haline getirildiler. Refah artıyordu, günlük hayatı kolaylaştıran, gelecek konusunda riskleri azaltan gelişmeler yaşanıyordu; ama öte yandan insani ilişkilerde, ailede, insanın iç dünyasında önemli çalkantılar, huzursuzluklar ve büyük acılar da yaşanıyordu.
Çağdaş kapitalist dünyanın ve modern burjuva kültürünün acımasızlığı karşısında, insanın güçsüzlüğünün, çaresizliğinin ve umutsuzluğunun âşina olduğumuz bu karamsar tablosu yeni değildir. Erken uyarıcılar her zaman vardır ve onlar dünyayı anlama biçimlerimiz ve hayat tarzınızla ilgili önemli ayrıntılara ışık tutarlar. İşte çağdaş Alman yazarları da böyledir. Mevcut haliyle insani varlığa ve bu varlığı oluşturan topluma, düzene, varoluşa bir başkaldırıyı, bir ülkeyi ya da bir teslimiyeti, bir kayıtsızlığı dile getirirler. Halen sürmekte olan bu zamanı, belki de hala Rilke›nin, Kafka›nın, Thomas Mann›ın ve diğer yazı ustalarının gözleriyle görüyor, kalpleriyle duyuyoruz.
Küçük ve sıradan insanın toplumsal çevreleri içindeki yalnızlığı ve varoluş trajedisi... Gürsel Aytaç›ın bu değerli çalışmasıyla, bu küçük ve sıradan ‹kahramanların› ve onların yaratıcılarının dünyasına bir giriş yapmış oluyoruz.
FAUSTJohann Wolfgang von Goethe
2. Baskı, Çeviren: İclal Cankorel, 573 sf. 22 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-77-4
Önce halk efsanelerinde, adı meçhule karışmış ozanlar söylediler bu âteşîn hikâyeyi.
Sonra edebiyatçılar keşfettiler, eski kroniklerin içinde ilginç öyküler ararlarken.
Kimler kalemini sivriltmedi ki şeytanla insanın gizli mukavelesini ademoğluna fısıldamak için. Ama içlerinde en ölümsüz olanı, müjdeyi ve lâneti tüm ruhları sarsarcasına haykıranı, Goethe›nin Faust›uydu.
Faust, modernitenin trajedisini haber veren ilk büyük yapıt oldu.
Kimin kazandığı ve kimin kimi kandırdığı belli olmayan bir irade savaşıydı anlatılan.
Hikâyenin özeti şuydu: Şeytan Tanrı›ya meydan okudu, savaşın sonunu bile bile. Çünkü yaratılış öyküsünü bilmeyen melek olamazdı. Lâkin kendi öyküsünü unutan insan devreye girdiğinde bu meydan okuma, büyük bir soru işaretine dönüştü. Belki şeytan için değil, ama kesinlikle insan için...
Şeytan bir soru işareti, ruh bir soru işareti, insan: ardı sıra dizili soru işaretleri...
Ve insanın yeryüzündeki devr-i dâimi başladığı anda, ruhun üzerine yapılan pazarlıklar ve olası mukavelelerin de dönemi açıldı.
Bu mukaveleden habersiz bir ademoğlu olmadı. O, her zaman, pazarlığın bir tarafıydı.
Belki de bu yüzden, kendini okumak isteyen herkes pür dikkat, kulak kesildi bu hikâyeye:” Kimdir Faust? Şeytan›a mı verdi ruhunu? Nasıl bir sözleşmeydi bu? Kendimizi başkalarından dinlemek, en sevdiğimiz mesleğimiz değil midir?
O halde herkesin vâkıf olduğu bir temayı, yaşamı efsaneleşmiş bir karakterin omuzlarına yükleyerek anlatan Goethe›ye kulak verelim...
Tüm yaşamını adadığı ölümsüz eseri Faust›a...
38
EDEBİYAT
Üç Büyük Usta Balzac, Dickens, DostoyevskiStefan Zweig
Çeviren: Ayda Yörükân, 224 sf. 15 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-72-9
Düşüncenin buz gibi zirvelerinde, bilinçdışının giz dolu kaynaklarında, yolu izi belirsiz hakikat vahalarında keyifle dolaşan bir dahiden, Stefan Zweig’dan bir miras, üç dehanın öyküsüdür bu kitap…
Balzac… Toplumun hava akımlarının meteorologu, iradenin matematikçisi, tutkuların kimyageri, milletlerin ilkel şekillerinin jeologu Balzac… Kendi çağının yapısını inceleyen bir bilgin, aynı zamanda bütün olguların koleksiyoncusu, çağdaş manzaranın ressamı ve çağdaş fikirlerin askeri, yani savunucusu Balzac… O’nun tutkusu en büyük vakaları olduğu kadar en küçük ayrıntıları da gözden kaçırmama konusunda yorulmak bilmez bir gayret göstermekti. Böylece, ortaya koymuş olduğu eser, Shakespeare’den bu yana, “İnsanî belgelerin saklandığı en büyük depo” halini aldı.
Dickens… Bütün milletlerin en az şairâne olanının günlük hayatı ile şiir yaratabilen ilk yazar, Dickens... Donuk, kül renkli bir hava içerisinde güneşi parlatabilmiş olan adam… Dickens›ın külliyatı, sıradan şeylerin şiiriyle dolu bir antikacı dükkânıdır. Ve O, İngilizler’in günlük hayatındaki küçük şeylerin ve basit insanların etrafını şiir ve mizahla çevreleyen bir hâledir; İngiltere›nin şiiridir O.
Ve Dostoyevski…
Bütün dünyası ölümle çılgınlık, rüya ile gerçek arasında gidip gelen Dostoyevski... Kendi benliğinin problemleriyle her zaman insanlığın çözülmez bir problemine dokunan, aydınlattığı en ufak bir köşe bile sonsuzluğu yansıtan, insan olarak, yazar olarak, bir Rus, bir politikacı ve gelecekten haber veren bir kimse olarak, bizde, bütün varlığı ile ebedilik duygusu uyandıran Dostoyevski.... Hiçbir yol ona erişemez; hiçbir araştırma kalbinin derin uçurumlarında olup bitenleri keşfetmemize imkân vermez. O’na ancak hayranlık duygusu ile yaklaşabiliriz: Alçakgönüllülükle, insanlığın sırları karşısında duyduğu saygı ve sevginin yüceliğine erişememiş olmanın verdiği mahcubiyetle...
ST
EFA
N Z
WE
IG Ü
ç Bü
yük U
sta
ISBN 978-975-8717-72-9
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 2 9
Balzac, Dickens, Dostoyevski
STEFAN ZWEIG
Çeviren: Ayda Yörükân
Üç Büyük Usta
Düşüncenin buz gibi zirvelerinde, bilinçdışının giz dolu
kaynaklarında, yolu izi belirsiz hakikat vahalarında keyifle
dolaşan bir dahiden, Stefan Zweig'dan bir miras, üç dehanın
öyküsüdür bu kitap…
Balzac…
Toplumun hava akımlarının meteorologu, iradenin matematik-
çisi, tutkuların kimyageri, milletlerin ilkel şekillerinin jeologu
Balzac… Kendi çağının yapısını inceleyen bir bilgin, aynı za-
manda bütün olguların koleksiyoncusu, çağdaş manzaranın
ressamı ve çağdaş fikirlerin askeri, yani savunucusu Balzac…
O'nun tutkusu en büyük vakaları olduğu kadar en küçük ayrın-
tıları da gözden kaçırmama konusunda yorulmak bilmez bir
gayret göstermekti. Böylece, ortaya koymuş olduğu eser, Shakes-
peare'den bu yana, "İnsanî belgelerin saklandığı en büyük depo"
halini aldı.
Dickens…
Bütün milletlerin en az şairâne olanının günlük hayatı ile şiir
yaratabilen ilk yazar, Dickens... Donuk, kül renkli bir hava içe-
risinde güneşi parlatabilmiş olan adam…
Dickens'ın külliyatı, sıradan şeylerin şiiriyle dolu bir antikacı
dükkânıdır. Ve O, İngilizler'in günlük hayatındaki küçük şeylerin
ve basit insanların etrafını şiir ve mizahla çevreleyen bir hâledir;
İngiltere'nin şiiridir O.
Ve Dostoyevski…
Bütün dünyası ölümle çılgınlık, rüya ile gerçek arasında gidip
gelen Dostoyevski... Kendi benliğinin problemleriyle her zaman
insanlığın çözülmez bir problemine dokunan, aydınlattığı en ufak
bir köşe bile sonsuzluğu yansıtan, insan olarak, yazar olarak, bir
Rus, bir politikacı ve gelecekten haber veren bir kimse olarak,
bizde, bütün varlığı ile ebedilik duygusu uyandıran Dosto-
yevski....
Hiçbir yol ona erişemez; hiçbir araştırma kalbinin derin uçu-
rumlarında olup bitenleri keşfetmemize imkân vermez. O'na an-
cak hayranlık duygusu ile yaklaşabiliriz: Alçakgönüllülükle, in-
sanlığın sırları karşısında duyduğu saygı ve sevginin yüceliğine
erişememiş olmanın verdiği mahcubiyetle...
Kendileri ile Savaşanlar Kleist, Nietzsche, Hölderlin
Stefan Zweig2. Baskı, Çeviren: Gürsel Aytaç, 224 sf. 15 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-74-3
Gözleri kamaştıran bir ruh yolculuğunun, tehlikeli ve ölümcül serüvencisi Stefan Zweig’ın kaleminden; kendini tanıma hırsıyla ruhunu savaş alanına çeviren üç yurtsuzun öyküsüdür bu kitap:
Kleist… Olağanüstüne inanmadan olağanüstünde yaşayandı Kleist. Dünyayı bir trajedi olarak gördü, kendi dünyasından trajediler yarattı ve en sonunda hayatı emsalsiz bir trajediye dönüştü. “Sakin olmak, tutkular karşısında sakin olmak” diye inleyip durması boşunaydı. Çünkü onda her şeyden fazlasıyla vardı. Fazla duygulu ama fazla akıllı, fazla tutkulu ama fazla ahlâklı, fazla isyankâr ama fazla disiplinliydi. Bu tezatları, O’nun hayatına düğüm üstüne düğüm attı. Ve Kleist dünyadayken, orada, burada, ama hiç yurdunda olamadı
Nietzsche... En harika duayı eden, en Tanrısızdı o; “Sen ey kader dediğim, ruhumun yazgısı, ey içimdeki! Üstümdeki! Beni koru ve beni daha büyük bir kader için sakla.” Ama böyle büyük dua etmesini bilen kişinin de duası hep işitilirdi. Ve Tanrı onu bir alev yaptı, açgözlü bir alev. Yandı, kendini eritti, tuttuğu her şeyi eritti, bıraktığı her şey kömür oldu. Düşünceler ona ateş gibi parladı, kelimeler kor olup dokularından fışkırdı, müzikse onun ruhunda bir yangındı. Nietzsche, insanlık için bir güneş çarpmasıydı.
Ve Hölderlin…
Bu dünyaya ya çok erken ya da çok geç gelmiş bir hayâlcidir o. Hassas ve derin varlığı yalnızca şiirsel havada nefes alabildi. Ne bütünlük ne de bir ahenk bulabilirdi, hayâlî bir Grek ülkesi dışında. Hölderlin hayatı şiire dönüştürmez, hayattan şiire kaçar, şiiri varlığının daha yüksek, daha hakiki gerçekliği sayarak. Şiirlerde ve şarkılarda eser onun ruhu... Dünyayı efsaneleştirir şiirle Hölderlin ve bütün varoluşu tümden şiirleştirir...
ST
EFA
N Z
WE
IGK
endileri ile S
ava
şan
lar
ISBN 978-975-8717-72-9
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 2 9
Kleist, Nietzsche, Hölderlin
STEFAN ZWEIG
Çeviren: Gürsel Aytaç
Kendileri i le
S a v a ş a n l a r
Gözleri kamaştıran bir ruh yolculuğunun, tehlikeli ve ölüm-
cül serüvencisi Stefan Zweig'ın kaleminden; kendini tanıma
hırsıyla ruhunu savaş alanına çeviren üç yurtsuzun öykü-
südür bu kitap:
Kleist…
Olağanüstüne inanmadan olağanüstünde yaşayandı Kleist. Dün-
yayı bir trajedi olarak gördü, kendi dünyasından trajediler yarattı
ve en sonunda hayatı emsalsiz bir trajediye dönüştü. "Sakin ol-
mak, tutkular karşısında sakin olmak" diye inleyip durması bo-
şunaydı.
Çünkü onda her şeyden fazlasıyla vardı. Fazla duygulu ama fazla
akıllı, fazla tutkulu ama fazla ahlâklı, fazla isyankâr ama fazla
disiplinliydi. Bu tezatları, O'nun hayatına düğüm üstüne düğüm
attı.
Ve Kleist dünyadayken, orada, burada, ama hiç yurdunda olamadı.
Nietzsche…
En harika duayı eden, en Tanrısızdı o; "Sen ey kader dediğim,
ruhumun yazgısı, ey içimdeki! Üstümdeki! Beni koru ve beni daha
büyük bir kader için sakla." Ama böyle büyük dua etmesini bilen
kişinin de duası hep işitilirdi. Ve Tanrı onu bir alev yaptı, açgözlü
bir alev. Yandı, kendini eritti, tuttuğu her şeyi eritti, bıraktığı her
şey kömür oldu.
Düşünceler ona ateş gibi parladı, kelimeler kor olup dokularından
fışkırdı, müzikse onun ruhunda bir yangındı.
Nietzsche, insanlık için bir güneş çarpmasıydı.
Ve Hölderlin…
Bu dünyaya ya çok erken ya da çok geç gelmiş bir hayâlcidir o.
Hassas ve derin varlığı yalnızca şiirsel havada nefes alabildi. Ne
bütünlük ne de bir ahenk bulabilirdi, hayâlî bir Grek ülkesi dışında.
Hölderlin hayatı şiire dönüştürmez, hayattan şiire kaçar, şiiri
varlığının daha yüksek, daha hakiki gerçekliği sayarak. Şiirlerde
ve şarkılarda eser onun ruhu...
Dünyayı efsaneleştirir şiirle Hölderlin ve bütün varoluşu tümden
şiirleştirir…
39
EDEBİYAT
Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar Casanova, Stendhal, Tolstoy
Stefan ZweigÇeviren: Ayda Yörükân, 374 sf. 18 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-73-6
Ne ayıplama ne onaylama... Kaleminin ucundan sadece kendini tanımanın sevinci damlayan üstad Stefan Zweig›dan, hayatını dizginlenemez bir tutkuyla şiirleştiren üç şair ruhun öyküsüdür bu kitap...
Casanova… Casanova, iyi biri midir, kötü biri mi? İçten midir, yalancı mı? Bir kahraman mıdır, yoksa bir dolandırıcı mı? Doğrusu, vakte ve saate göre, her biridir: Şartlar ona rengini verir ve o şartlarla birlikte değişir. İşin aslı pek çok insan gibi, içinde yaratıcı bir güç olmadığından maceracı olmuştur Casanova. Ama ne maceracı! Çağının hiçbir yazarının hayalî sahneleri, O’nun gerçekten yaşadığı olaylar kadar çarpıcı ve cüretkâr değildir. O’nu çarpıcı yapan da, kadınların peşinde hayatındaki baş döndürücü devinimdir.
Stendhal… Nedir Stendhal’in büyük zanaatı: kendini gözlemlemek elbette. Zanaatı ve ilmi budur. “İnsan kalbini inceleyen biri” olarak yeni nesillere bu ilmi aşılamış ve insana, kendini gözlemlemenin verdiği büyük sevinci öğretmiştir. Ondan önce hiç kimsenin bu şekilde kâğıda dökmeye cesaret edemediği mahrem sırları, bir klinik doktorunun soğukkanlılığıyla itiraf etmiştir bize. Ruhu tahlil etme sanatının bu olağanüstü ustası olmasaydı, duyguların evreni ve onların gizli dünyası hakkında bildiğimiz gerçekler çok daha az olurdu.
Ve Tolstoy…
Çağının insanlarından farklı değildi; ne de onlardan daha yüksekti Tolstoy. Hammaddesi herkes gibi balçıktı, kusurdu. Ve işte o kusurları derinden fark ettiğinde, herkesten farkını ortaya koydu. Duyduğu derin acıyla, insanın en yüce halinin peşine düştü. Ve hiçbir şeyden korkmayan bu sanatçı, hayatı boyunca, kendi benliğini tanıyıp kusursuz bir hale getirmek gibi büyük bir işe verdi kendini. O sayededir ki; Goethe’den bu yana, hiçbir şair, kendini ve aynı zamanda ebedî insanı bize Tolstoy gibi gösteremedi.
Ne ayıplama ne onaylama... Kaleminin ucundan sadece
kendini tanımanın sevinci damlayan üstad Stefan
Zweig'dan, hayatını dizginlenemez bir tutkuyla şiirleştiren
üç şair ruhun öyküsüdür bu kitap...
Casanova…
Casanova, iyi biri midir, kötü biri mi? İçten midir, yalancı mı? Bir
kahraman mıdır, yoksa bir dolandırıcı mı? Doğrusu, vakte ve
saate göre, her biridir: Şartlar ona rengini verir ve o şartlarla bir-
likte değişir.
İşin aslı pek çok insan gibi, içinde yaratıcı bir güç olmadığından
maceracı olmuştur Casanova. Ama ne maceracı! Çağının hiçbir
yazarının hayalî sahneleri, O'nun gerçekten yaşadığı olaylar ka-
dar çarpıcı ve cüretkâr değildir. O'nu çarpıcı yapan da, kadınların
peşinde hayatındaki baş döndürücü devinimdir.
Stendhal…
Nedir Stendhal'in büyük zanaatı: kendini gözlemlemek elbette.
Zanaatı ve ilmi budur. "İnsan kalbini inceleyen biri" olarak yeni
nesillere bu ilmi aşılamış ve insana, kendini gözlemlemenin ver-
diği büyük sevinci öğretmiştir. Ondan önce hiç kimsenin bu
şekilde kâğıda dökmeye cesaret edemediği mahrem sırları, bir
klinik doktorunun soğukkanlılığıyla itiraf etmiştir bize.
Ruhu tahlil etme sanatının bu olağanüstü ustası olmasaydı,
duyguların evreni ve onların gizli dünyası hakkında bildiğimiz
gerçekler çok daha az olurdu.
Ve Tolstoy…
Çağının insanlarından farklı değildi; ne de onlardan daha
yüksekti Tolstoy. Hammaddesi herkes gibi balçıktı, kusurdu. Ve
işte o kusurları derinden fark ettiğinde, herkesten farkını ortaya
koydu. Duyduğu derin acıyla, insanın en yüce halinin peşine
düştü. Ve hiçbir şeyden korkmayan bu sanatçı, hayatı boyunca,
kendi benliğini tanıyıp kusursuz bir hale getirmek gibi büyük bir
işe verdi kendini.
O sayededir ki; Goethe'den bu yana, hiçbir şair, kendini ve aynı
zamanda ebedî insanı bize Tolstoy gibi gösteremedi.
ST
EFA
N Z
WE
IGK
endi H
ayatın
ın Ş
iirini Ya
zan
lar
Kendi Hayatinin Siirini Yazanlar
ISBN 978-975-8717-73-6
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 7 3 6
Casanova, Stendhal, Tolstoy
STEFAN ZWEIG
Çeviren: Ayda Yörükân
Kendi Hayatının
Şiirini Yazanlar
ŞAİR VE PATRONHalil İnalcık
4. Baskı, 90 sf. 8 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-04-9
Şâir ve Patron, Türkiye’nin tarih alanındaki saygıdeğer temsilcisi Halil İnalcık tarafından kaleme alınmıştır. Bu küçük ama edebiyat için çığır açıcı risâlede İnalcık, Osmanlı divan şâirlerini ve şiirlerini, sanat ve iktidar ilişkisini sosyolojik bir yaklaşımla ele almakta, ana kaynakları kullanarak patronajın bu sanat tarzı üzerindeki belirleyici etkisini analiz etmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sanat ve iktidar ilişkisini Max Weber’in “patrimonyal devlet yapısı” tanımlamasından yola çıkarak inceleyen İnalcık, patrimonyal bir yapıya sahip toplumlarda bilim adamı ve sanatçının üretimini “mutlak egemen bir hükümdar”ın belirlediğini şu sözlerle vurguluyor: “Genelde, bilim adamı ve sanatçı, belli bir toplumda egemen sosyal ilişkiler ve belli bir kültür çerçevesinde sanatını ifade eder. Osmanlı toplumu gibi patrimonyal türde bir toplumda, başka deyimle, sosyal onur, statü ve mertebelerin mutlak egemen bir hükümdar tarafından belirlendiği bir toplumda bu gerçek daha da belirgindir”.
HALİL İNALCIK
Şâir ve PatronŞ
âir ve Patro
n
HA
LİL
İNA
LC
IK
Patrimonyal
Devlet ve Sanat
Üzerinde Sosyolojik
Bir İnceleme
E D E B İ Y A T
Şâir ve Patron, Türkiye'nin tarih alanındaki saygıdeğer
temsilcisi Halil İnalcık tarafından kaleme alınmıştır. Bu kü-
çük ama edebiyat için çığır açıcı risâlede İnalcık, Osmanlı
divan şâirlerini ve şiirlerini, sanat ve iktidar ilişkisini sosyo-
lojik bir yaklaşımla ele almakta, ana kaynakları kullanarak
patronajın bu sanat tarzı üzerindeki belirleyici etkisini ana-
liz etmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki sanat ve iktidar ilişkisini
Max Weber'in “patrimonyal devlet yapısı” tanımlamasın-
dan yola çıkarak inceleyen İnalcık, patrimonyal bir yapıya
sahip toplumlarda bilim adamı ve sanatçının üretimini
“mutlak egemen bir hükümdar”ın belirlediğini şu sözlerle
vurguluyor: “Genelde, bilim adamı ve sanatçı, belli bir top-
lumda egemen sosyal ilişkiler ve belli bir kültür çerçe-
vesinde sanatını ifade eder. Osmanlı toplumu gibi patri-
monyal türde bir toplumda, başka deyimle, sosyal onur,
statü ve mertebelerin mutlak egemen bir hükümdar tara-
fından belirlendiği bir toplumda bu gerçek daha da belir-
gindir.”
4
40
EDEBİYAT
SAINTE-BEUVE’E KARŞIMarcel Proust
Çeviren: Roza Hakmen, 227 sf. 14 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-10
Mucizevi geçmiş zamanın, edebî şölenlerin ve kibar çevrelerin parlak anlatıcısı olan Marcel Proust, bir üslup olarak hassasiyet noktalarını en uç noktalarına taşır. Yazı ve dile ait akla hayale sığmayan oyunlar, sonu gelmeyen tasvirler, baş döndürücü kişilikler ve keskin zekâlar, Proust’un kendi özel dilinde bambaşka bir âleme bürünür. Proust, uzun ve zor cümleleriyle zamanın ve eşyanın büyüleyici ilişkisini kelimelere yansıtırken, her halükârda duyular dünyasında adeta Platonik güzellikle kabaran bir heykeltıraş olduğunu gösterir.
Proust, Sainte- Beuve’e Karşı’da gündelik yaşamından kesitler sunmanın ötesinde, bir insanın çevresiyle kurabileceği olağanüstü ilişkiyi de gözler önüne serer. Proust, Sainte-Beuve etrafında Balzac, Baudelaire, Gérard de Nerval okumaları yapıyor. Bu kitaptaki denemeler aynı zamanda onun sanata ve romana bakışını yansıtan önemli taslaklardır.
Kayıp Zamanın İzinde’yi Proust’a yaraşacak mükemmeliyet algısı içerisinde Türkçe’ye kazandıran Roza Hakmen, çevirinin sanatlar içerisinde nasıl bir sanata dönüşebileceğini de ispatlıyor.
BAY HOW NE YAPMALI?Özcan Doğan
110 sf. 9 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-67-5
Uyanacak kimse olmasa başlayacak bir hayat olur muydu? Bazı pencereler bakmamak için mi yapılmıştır? Silahını ateşlerken eli titreyen bir katil, gerçek bir katil sayılır mı? Bir dağ nasıl depresyona girer? Ben bir başkasıysam, başkası kimin nesidir? Oyuncaklarla oynayan çocuklar, kendileriyle oynayan yetişkinlerin oyuncakları mı? Yoksa kaldırım taşları bizden daha mı huzurlu? Sonlu olmak hangi durumlarda sonsuz olmaktan daha iyidir? Bir evlâdın hayatının bedeli bütün bir hayat olabilir mi? Bezdirici alışkanlıkların içinde ne tip bilgelikler bulunabilir? Huzuru bozulan bir tembel, nasıl öldürücü bir gayretkeşe dönüşür?
İnsanlar kötü dedikleri şeyleri neden hep karanlıkta yaparlar? Bir sabah uyandığında nereden başlayacağını bilemeyen bir hafızayla ne yaparsın? İnsanların ölmemek için durmadan ölüm hikâyeleri yazmaları ölmemelerini sağlar mı? Bir insanın hayat anlayışında yer almayan tek şey insansa o insanın hâli nicedir? Ellerini hareket ettirmeyi düşünmeden ellerini hareket ettirmek bir yetenek midir, yaşlılık belirtisi mi? Şu insanoğlu kendi elini kendi elinde nasıl taşıyor? Bir gün gök yarılıp herkesin birbirine çektirdiği acılar, üzüntü ve sıkıntılar sağanak halinde üstümüze yağsa, bu yağmurun ağırlığını taşıyacak bir beden bulunabilir mi?
Bir son eser kadar yoğun, bir soy eser kadar kafa karıştırıcı sorular sorduran bir ilk eser. Özcan Doğan’ın ilk öykü kitabı… Bay How Ne Yapmalı?
Uyanacak kimse olmasa başlayacak bir hayat olur muydu?
Bazı pencereler bakmamak için mi yapılmıştır?
Silahını ateşlerken eli titreyen bir katil, gerçek bir katil sayılır mı?
Bir dağ nasıl depresyona girer?
Ben bir başkasıysam, başkası kimin nesidir?
Oyuncaklarla oynayan çocuklar, kendileriyle oynayan
yetişkinlerin oyuncakları mı?
Yoksa kaldırım taşları bizden daha mı huzurlu?
Sonlu olmak hangi durumlarda sonsuz olmaktan daha iyidir?
Bir evlâdın hayatının bedeli bütün bir hayat olabilir mi?
Bezdirici alışkanlıkların içinde ne tip bilgelikler bulunabilir?
Huzuru bozulan bir tembel, nasıl öldürücü bir gayretkeşe
dönüşür?
İnsanlar kötü dedikleri şeyleri neden hep karanlıkta yaparlar?
Bir sabah uyandığında nereden başlayacağını bilemeyen bir
hafızayla ne yaparsın?
İnsanların ölmemek için durmadan ölüm hikâyeleri yazmaları
ölmemelerini sağlar mı?
Bir insanın hayat anlayışında yer almayan tek şey insansa o
insanın hâli nicedir?
Ellerini hareket ettirmeyi düşünmeden ellerini hareket ettirmek
bir yetenek midir, yaşlılık belirtisi mi?
Şu insanoğlu kendi elini kendi elinde nasıl taşıyor?
Bir gün gök yarılıp herkesin birbirine çektirdiği acılar, üzüntü ve
sıkıntılar sağanak halinde üstümüze yağsa, bu yağmurun
ağırlığını taşıyacak bir beden bulunabilir mi?
Bir son eser kadar yoğun, bir soy eser kadar kafa karıştırıcı
sorular sorduran bir ilk eser.
Özcan Doğan'ın ilk öykü kitabı…
Bay How Ne Yapmalı?
ÖZC
AN
DO
ĞA
NB
ay H
ow
Ne Y
ap
malı? Bay How Ne Yapmalı?
ÖZCAN DOĞAN
9 7 8 9 7 5 8 7 1 7 6 7 5
ISBN 978-975-8717-67-5
41
EDEBİYAT
ALMAN ROMANTİZMİRicarda Huch
Çeviren: Gürsel Aytaç, 520 sf. 33 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-08-1
Dünya edebiyatının kurucu mimarlarını düşündüğümüzde kuşkusuz en büyük payelerden birini Alman romantiklerine vermeliyiz.
Novalis, Kleist, Hölderlin, Hoffmann, Grimm ve Schelegel Kardeşler, Brentano...bir grup genç sanatçı ve idealist topluluk kültür tarihinde kalıcı izler bırakmıştır. Kitabın yazarı ve aynı zamanda Yeni Romantizmin bir temsilcisi sayılan Ricarda Huch, bu çevrenin ve dönemin ruhunu bütün ayrıntılarıyla yansıtır. Huch, romantik şair, yazar ve düşünürlerin hayat hikâyelerini, aşklarını ve değerlerini anlatır. Romantizmden kaynağını alan ya da Romantizmle beslenen bilimsel disiplinleri mesela psikolojiyi, tarihi, Germanistiği, halk bilimini mercek altına alır. Ricarda Huch, Romantizmin tarihini verdiği yüzlerce zengin örnekte gözler önüne serer.
***
“Bu kitap tam zamanında, âdeta sihirli bir anahtar gibi elime geçti. Onunla, sayamayacağım kadar çok yer altı mekânının kapısını açıyorum."
Hugo von Hofmannstahl
Thomas Mann’ın da saygıyla selamladığı bu çalışmayı Alman edebiyatı konusunda yetkin bir isim olan Prof. Gürsel Aytaç’ın titiz çevirisiyle sunuyoruz.
RICARDA HUCHAlm
an Romantizm
iDO⁄UBATI
RICARDA HUCH
DO⁄UBATI
Alman RomantizmiÇeviri: Gürsel Aytaç
Dünya edebiyat›n›n kurucu mimarlar›n› düflündü¤ümüz-
de kuflkusuz en büyük payelerden birini Alman roman-
tiklerine vermeliyiz.
Novalis, Kleist, Hölderlin, Hoffmann, Grimm ve Schlegel
Kardefller, Brentano...bir grup genç sanatç› ve idealist toplu-
luk kültür tarihinde kal›c› izler b›rakm›fllard›r.
Kitab›n yazar› ve ayn› zamanda Yeni Romantizmin bir
temsilcisi say›lan Ricarda Huch, bu çevrenin ve dönemin ru-
hunu bütün ayr›nt›lar›yla yans›t›r. Huch, romantik flair, ya-
zar ve düflünürlerin hayat hikâyelerini, aflklar›n› ve de¤erle-
rini anlat›r. Romantizmden kayna¤›n› alan ya da Roman-
tizmle beslenen bilimsel disiplinleri mesela psikolojiyi, mi-
tolojiyi, tarihi, Germanisti¤i, halk bilimini mercek alt›na
al›r. Ricarda Huch, Romantizmin tarihini verdi¤i yüzlerce
zengin örnekte gözler önüne serer.
✳ ✳ ✳
“Bu kitap tam zaman›nda, âdeta sihirli bir anahtar gibi eli-
me geçti. Onunla, sayamayaca¤›m kadar çok yer alt› mekâ-
n›n›n kap›s›n› aç›yorum”Hugo von Hofmannsthal
✳ ✳ ✳
Thomas Mann’›n da sayg›yla selamlad›¤› bu çal›flmay› Al-
man edebiyat› konusunda yetkin bir isim olan Prof. Gürsel
Aytaç’›n titiz çevirisiyle sunuyoruz.
ISBN 975-8717-08-1
Alman Romantizmi 27/1
2/2004 19:43 Page 1
GOETHE DER Kİ... J. Wolfgang von Goethe
6. Baskı, Çeviren ve Derleyen: Gürsel Aytaç, 485 sf. 18 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-57-6
“Goethe der ki...”... Çok yönlü ve evrensel bir sanatçı düşünüldüğünde akla ilk gelebilecek isim ‘Goethe’ olmalıdır. Ve belki de bu yüzden, onun uyarı ve öğütlerine dikkatle kulak kabartmalıdır.
Kendi hayatının mimarı olabilmek, Goethe’nin üzerinde durduğu temel uğraşılardan biriydi. Kültürlü bir Alman burjuvası için Goethe adı, kişinin “kendini inşa” çabasıyla neredeyse özdeşleştirilmiştir. Goethe, ele aldığı hangi konu olursa olsun doğaya bir tanrı gözüyle bakmayı denemiştir. Bu tanrısal bakışın neticesi olarak, insanın hangi dünyada yaşadığı böylesine kapsamlı bir şekilde deneyimlenmiştir. Goethe’de hiçbir şey rastlantı değildir ve her varlık aklı, duyguları, hedefleri ölçüsünde bir amaca hizmet eder. Doğanın dilini yakından tanımayı öğrenemezsek eğer, varlıkların özünü hiçbir zaman anlayamayacak, giriştiğimiz her çaba, kurduğumuz her ilişki bizi derin hayâl kırıklıklarına sürükleyecektir.
Goethe, bir anlamıyla yaşam ustasıdır. Hayatı bir yapıt gibi görebilmek, başka bir deyişle eserlerini yaratırken ortaya koyduğu çabayı hayatını biçimlerken de göstermek, aynı eleştirel gözle ikisine bakmak, Goethe’ye özgü evrensel birkarakterdir. Bu yönüyle onun yaşamı ve edebî kişiliğinden alınabilecek birçok ders ve öğütler var.
Bu kitapta Weimar’lı bilgenin yapıtlarından seçilen sözler bir araya getirildi. Goethe’nin alfabetik sırayla sunulan konu başlıkları altındaki düşüncelerini okurken, aynı zamanda bir hayatın birbirine zıt farklı uçlarının tek zirvede, görkemli bir şekilde nasıl bir araya gelebildiğine tanıklık edilecektir.
“Goethe der ki…”… Çok yönlü ve evrensel bir sanatçı
düşünüldüğünde akla gelebilecek ilk isim 'Goethe' olmalıdır.
Ve belki de bu yüzden, onun uyarı ve öğütlerine dikkatle kulak
kabartmalıdır.
Kendi hayatının mimarı olabilmek, Goethe'nin üzerinde
durduğu temel uğraşılardan biriydi. Kültürlü bir Alman
burjuvası için Goethe adı, kişinin “kendini inşa” çabasıyla
neredeyse özdeşleştirilmiştir. Goethe, ele aldığı hangi konu
olursa olsun doğaya bir tanrı gözüyle bakmayı denemiştir. Bu
tanrısal bakışın neticesi olarak, insanın hangi dünyada
yaşadığı böylesine kapsamlı bir şekilde deneyimlenmiştir.
Goethe'de hiçbir şey rastlantı değildir ve her varlık aklı,
duyguları, hedefleri ölçüsünde bir amaca hizmet eder.
Doğanın dilini yakından tanımayı öğrenemezsek eğer,
varlıkların özünü hiçbir zaman anlayamayacak, giriştiğimiz
her çaba, kurduğumuz her ilişki bizi derin hayâl kırıklıklarına
sürükleyecektir.
Goethe, bir anlamıyla yaşam ustasıdır. Hayatı bir yapıt gibi
görebilmek, başka bir deyişle eserlerini yaratırken ortaya
koyduğu çabayı hayatını biçimlerken de göstermek, aynı
eleştirel gözle ikisine bakmak, Goethe'ye özgü evrensel bir
karakterdir. Bu yönüyle onun yaşamı ve edebî kişiliğinden
alınabilecek birçok ders ve öğütler var.
Bu kitapta Weimar'lı bilgenin yapıtlarından seçilen sözler bir
araya getirildi. Goethe'nin alfabetik sırayla sunulan konu
başlıkları altındaki düşüncelerini okurken, aynı zamanda bir
hayatın birbirine zıt farklı uçlarının tek zirvede, görkemli bir
şekilde nasıl bir araya gelebildiğine tanıklık edilecektir.
J. WO
LFGA
NG
VO
N G
OETH
EG
oeth
e D
er K
i...
Goethe Der ki...J. Wolfgang von Goethe
Çeviri ve Derleme: Gürsel Aytaç
9 789758 717576
42
EDEBİYAT
Schiller
Gürsel A
ytaç
SchillerHazırlayan ve Çeviren:
Gürsel AytaçSchiller, felsefi döneminde, yeni ulaştığı aşkın görüş açısından,
sanatın konumunu insan bilincinin içsel bağlantısında belirleme
problemini çözmüştür. Duyusal bilinçten ahlâki bilince ilerleyişte
işaret etmek istediği nokta, zorunlu olarak sanatın ortaya çıktığı
noktadır. Aşkın felsefe, insan varlığının aşkın birliğine dayalı senteze
varmış yeteneğinde Kant'ın çeşitli eleştirilerinin birlik noktasını
bulduktan sonra, artık yalnız Schiller'in değil, Schelling'in, Hegel'in
ve ötekilerin de ortak problemi insan bilincinin büyük başarılarının
içsel ilişkisini keşfetmektir. Wilhelm Dilthey
Schiller'in kendine özgü büyüklüğünden söz etmeye bir kez başlandı
mı, sonunu getirmek hiç kolay değildir; bu, Goethe'nin daha bilge
tabiat sultanlığının bile sunmadığı bir büyüklük: Soylu, uçarı, ateşli
yükseltici, evren sarhoşu ve hümanist kültür eğiticisi… Thomas Mann
Biz eğer Schiller'i bizim çağımızın da çağdaşı olarak korumak
istiyorsak, eserlerindeki tarihsel sürecin hayırsızlığı hakkında
gerçekçi bir bilinci kanıtlayan unsurları öne çıkarmak zorundayız,
sonra ise onu, modernleşme sürecinin olumsuz sonuçlarını sıralayan
ve edebiyatın eleştirel bir konseptine alan bir çözümleyici olarak
yorumlamalıyız. Schiller, bu açıdan bakıldığında asla Alman
İdealizminin bir 'saray şairi' değildir, tersine bir uzlaşma estetiğinin
çaresizliğinden haberdar olan ve modern dünyanın çelişkilerine
göğüs germeye çalışan özeleştirici bir modernizmin öncüsüdür.
Theodor W. Adorno
Schiller, Alman edebiyatının sayılı klasiklerinden olduğu gibi Alman
edebiyat tarihinde Klasisizm akımının Goethe'nin yanında temsilcisi.
Onu Türk edebiyat dünyası kabataslak, en azından bir isim, bir
aydınlanma, bir özgürlük savaşçısı olarak tanır. Daha yakından
tanıyanlar içinse Schiller öncelikle bir şair, bir tiyatro yazarıdır. Onu
daha da yakından tanımak isteyenler, düşünce dünyasını yansıtan
felsefi yazılarına girmek zorundadır. İşte bu görüşle “Schiller”
kitabını hazırlarken ağırlığı onun düşünce yazılarına vermek istedim.
Gürsel Aytaç
SCHILLER Hazırlayan: Gürsel Aytaç, 285 sf, 14 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-38-5
Schiller, felsefi döneminde, yeni ulaştığı aşkın görüş açısından, sanatın konumunu insan bilincinin içsel bağlantısında belirleme problemini çözmüştür. Duyusal bilinçten ahlâki bilince ilerleyişte işaret etmek istediği nokta, zorunlu olarak sanatın ortaya çıktığı noktadır. Aşkın felsefe, insan varlığının aşkın birliğine dayalı senteze varmış yeteneğinde Kant’ın çeşitli eleştirilerinin birlik noktasını bulduktan sonra, artık yalnız Schiller’in değil, Schelling’in, Hegel’in ve ötekilerin de ortak problemi insan bilincinin büyük başarılarının içsel ilişkisini keşfetmektir.
Wilhelm Dilthey
Schiller’in kendine özgü büyüklüğünden söz etmeye bir kez başlandı mı, sonunu getirmek hiç kolay değildir; bu, Goethe’nin daha bilge tabiat sultanlığının bile sunmadığı bir büyüklük: Soylu, uçarı, ateşli yükseltici, evren sarhoşu ve hümanist kültür eğiticisi…
Thomas Mann
Biz eğer Schiller’i bizim çağımızın da çağdaşı olarak korumak istiyorsak, eserlerindeki tarihsel sürecin hayırsızlığı hakkında gerçekçi bir bilinci kanıtlayan unsurları öne çıkarmak zorundayız, sonra ise onu, modernleşme sürecinin olumsuz sonuçlarını sıralayan ve edebiyatın eleştirel bir konseptine alan bir çözümleyici olarak yorumlamalıyız. Schiller, bu açıdan bakıldığında asla Alman İdealizminin bir ‘saray şairi’ değildir, tersine bir uzlaşma estetiğinin çaresizliğinden haberdar olan ve modern dünyanın çelişkilerine göğüs germeye çalışan özeleştirici bir modernizmin öncüsüdür.
Theodor W. Adorno
Schiller, Alman edebiyatının sayılı klasiklerinden olduğu gibi Alman edebiyat tarihinde Klasisizm akımının Goethe’nin yanında temsilcisi. Onu Türk edebiyat dünyası kabataslak, en azından bir isim, bir aydınlanma, bir özgürlük savaşçısı olarak tanır. Daha yakından tanıyanlar içinse Schiller öncelikle bir şair, bir tiyatro yazarıdır. Onu daha da yakından tanımak isteyenler, düşünce dünyasını yansıtan felsefi yazılarına girmek zorundadır. İşte bu görüşle “Schiller” kitabını hazırlarken ağırlığı onun düşünce yazılarına vermek istedim.
Gürsel Aytaç
AHMET HAMDİ TANPINARMehmet Aydın
263 sf. 16,50 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-61-3
Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O’na göre ‘geçmişi ve geleceği görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl’. Ve hâlin içinden uzaklara bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir adamdı.
‘Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön safında’ydı. O’nun edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni arasında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi, bir rüya diliyle anlatabilmiş olmasında yatar.
Bu çalışma Tanpınar’ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman, müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi konulardaki düşüncelerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı okumalar yoluyla ele alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşüncesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki varlığına ve ne’liğine ilişkin korkunç girdaplara sahip kimlik sorunlarını deşiyor.
Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve yazarın söyledikleriyle Tanpınar düşüncesinin yol haritasını önümüze seriyor.
Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel, Said, Patočka, Husserl, Unamuno, Habermas, Dostoyevski, Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir Fuat, Yahya Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Tanpınar’a bakmak…
Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar, bu fikri hep taşıdı içinde. Bir birey olarak kendisinin de, içinde yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu görüyordu. Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tanpınar şahsında objektiflere düşmüş görüntüsüdür. Eski zevklerin adamı yeni arayışlar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının düşük olmadığı ender fotoğraflarından biridir bu.
Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…
Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe
heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O'na göre 'geçmişi ve geleceği
görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl'. Ve hâlin içinden
uzaklara bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir
adamdı.
'Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön
safında'ydı. O'nun edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni ara-
sında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi, bir rüya diliyle
anlatabilmiş olmasında yatar.
Bu çalışma Tanpınar'ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman,
müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi konulardaki düşün-
celerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı oku-
malar yoluyla ele alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşün-
cesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki varlığına ve
ne'liğine ilişkin korkunç girdaplara sahip kimlik sorunlarını
deşiyor.
Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve
yazarın söyledikleriyle Tanpınar düşüncesinin yol haritasını
önümüze seriyor.
Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel,
Said, Patočka, Husserl, Unamuno, Habermas, Dostoyevski,
Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir
Fuat, Yahya Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk'la
Tanpınar'a bakmak…
Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar,
bu fikri hep taşıdı içinde. Bir birey olarak kendisinin de, içinde
yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu
görüyordu. Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tan-
pınar şahsında objektiflere düşmüş görüntüsüdür. Eski zevklerin
adamı yeni arayışlar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının
düşük olmadığı ender fotoğraflarından biridir bu.
Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…
MEH
MET A
YD
INA
hm
et H
am
di Ta
np
ınar
Ahmet
Hamdi
Tanpınar
MEHMET AYDIN
"Kayıp Zamanın İzinde"
9 789758 717613
DERGİLER
43
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:1 l SAYI:3 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 1998 l ISSN: 1303-7242
Gericilik Nedir?
3
GE
RİC
İLİK
NE
DİR
?
İLHAMİ GÜLER
GERİCİLİK
KAYRANKENZ
Gericiliğin Gerçek ve
NURAY MERT
EFKAN BAHRİ ESKİN PAUL EDWARD
Enstrümantal Tabiatı
Gericilik
Metafizik ve Gericiliğin GOTTFRIED
Üzerine MetafiziğiAntagonizma Olarak
MEHMET ALİ KILIÇBAY MEHMET BAYRAKTAR
Politika
Bir “Tarih Okuma Tarzı”
YASİN CEYLAN
Gericilik İçi Boş Bir Sözcük
Olarak Gericilik
İnanc, Bilim ve Felsefe HEIKKI SAARI
Üçlemine Yeni Bir R.G. Collingwood'un
ÖMER LAÇİNER Yaklaşım
Mutlak Ön-Kabuller
Geçersizleşen Ama (BİR) DEVRİM Öğretisi
Yenilenmesi Gereken Bir MUHAFAZAKÂRLIK
Koordinat DEMOKRASİ YAŞAMA ALANI
AHMET İNAM HALİL İNALCIK BERRAK BURÇAK
Yobaz Yaratan Dünyayı Büyük Bir Devrim: II. Abdülhamit Devrinde
Anlamaya Doğru... Hilâfetin Kaldırılması ve İslâm Ve Batılılaşma
Lâikleşme
SELÇUK AKŞİN SOMEL
Karşısında Kadının
“Gericilik”, “İlericilik” ve
Konumu
SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN
AydınlarTürk Muhafazakârlığının FERYAL TANSUĞ
Açık İkilemleri Üzerine
MEHMET S. AYDIN
II. Meşrutiyet Döneminde
“İrtica”ya İlişkin Bazı
İslâmcılık Ve Şeyhülislâm
AHMET ARSLAN
Düşünceler
Musa Kâzım Efendi
İslâm, Demokrasi ve Türkiye
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
Do¤u ne? Bat› ne?
DO⁄U BATIDO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DO⁄UBA
TI
2
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:1 | SAYI:2 | fiUBAT, MART, N‹SAN 1998 | ISSN: 1303-7242
DO⁄U ve BATI
Halil ‹nalc›kTürkiye ve Avrupa:
Dün Bugün
Baykan SezerDo¤u-Bat› Ayr›m›
Etyen Mahçupyan
Do¤u ve Bat›: Bir Zihniyet Gerilimi
Mehmet Ali K›l›çbay
Fakir Akraban›n Talihi
Nilüfer Göle Bat›-D›fl› Modernlik
Üzerine Bir ‹lk Ders
Hasan Bülent Kahraman &
E. Fuat Keyman
Kemalizm,Oryantalizm ve
Modernite
Mustafa Arma¤an
Hayâlî Do¤u’dan
Hayâlî Bat›’ya
Alev Alatl› “Do¤u-Bat›” ‹çi Bofl Bir Tasnif
Yasin Ceylan Yirminci Yüzy›l›n
Son Çeyre¤inde
Müslümanlar›n
H›ristiyan Dünyas›
Karfl›s›ndaki Tav›rlar›
BATILILAfiMA
Hilmi Yavuz Bat›l›laflma De¤il,
Oryantalistleflme
Mümtaz’er Türköne
Bat›l›laflt›ramad›klar›m›z
DO⁄U BATI ve SANAT
Ahmet Kâmil Gören
Do¤u’da ve Bat›’da
‹nsan› Betimlemenin
K›sa Bir Öyküsü
Turgut Cansever
Do¤u ve Bat›
Kültürel ‹liflkiler
Tarihine Bir Bak›fl
DO⁄U BATI ve S‹NEMA
Nezih Erdo¤an
Yeflilçam’da Beden ve
Mekân›n Eklemlenmesi
Üzerine Notlar
Sad›k Yals›zuçanlar
Do¤u Bat› Aras›nda
Sinema
DO⁄U BATI ve
PORTRELER
Ahmet ‹nam
Polanyi Eti¤ine Düflülmüfl
Birkaç Dipnot
Ümit Meriç Yazan
Bir Avrasya Düflünürü:
Cemil Meriç
KENZ
Patr›c›a Spr›ngborg
‹bn Haldun ve
Yönetimlerin Döngüsü
Her›bert Adam
Yahudi Düflmanl›¤› ve
Zenci Karfl›t› Irkç›l›k
DO
⁄U
NE?
BA
TI N
E?
DO⁄UBA
TI
2
DO
⁄U
NE?
BA
TI N
E?DO⁄UBATI
4.. Bask›
7
ISSN 1303-72420-0
9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 0 0 9
Devlet İlber Ortaylı Devlet’e Nasıl Bakmalı? Mehmet Ali Kılıçbay Devletin Yeniden Yapılanması Etyen Mahçupyan Devlet, Liberalizm ve Kapitalizm Hüseyin Hatemi “Devlet” Ne Demek Oluyor? Coşkun Can Aktan Devlet Niçin Yeniden Yapılandırılmalı? Mümtaz’er Türköne “Derin Devlet”
Devlete Karşı Toplum Kadir Cangızbay Sosyalizm Ölebilir mi? Durmuş Hocaoğlu Düşük Şiddetli Devrim Mehmet Altan II. Cumhuriyet Manifestosunun Tartışmalarına Giriş
Yaşama Alanı Ahmet İnam Yaşama Tektoniği Üstüne Düşünceler Fehmi Baykan Fikir Hürriyetinin Sınırlanmasının Lüzumu Üzerine Nuray Mert Lâiklik Tartışması ve İslâmcılık Yasin Ceylan İrtica Konusuna Felsefî Bir Yaklaşım Ahmet Çiğdem Bilimlerin Krizinin Bir İşareti Olarak “Pratik Felsefe”nin Sonu
Kenz Mihail Bakunin Almanya’da Hegelcilik, Anarşizmin Temeli, Devletçilik ve Marksizm Mestrius Plutark Marcus Antonius Julius Caesar Gallia Savaşları
Doğu ve Batı Halil İnalcık Türkiye ve Avrupa: Dün Bugün Baykan Sezer Doğu- Batı Ayrımı Etyen Mahçupyan Doğu ve Batı: Bir Zihniyet Gerilimi Mehmet Ali Kılıçbay Fakir Akrabanın Talihi Nilüfer Göle Batı-Dışı Modernlik Üzerine Bir İlk Ders Hasan BülentKahraman Kemalizm, Oryantalizm ve Modernite Mustafa Armağan Hayali Doğu’dan Hayali Batı’ya Alev Alatlı “Doğu-Batı” İçi Boş Bir Tasnif Yasin Ceylan Yirminci Yüzyılın Son Çeyreğinde Müslümanların Hıristiyan Dünyası Karşısındaki Tavırları
Batılılaşma Hilmi Yavuz Batılılaşma Değil, Oryantalistleşme Mümtaz’er Türköne Batılılaştıramadıklarımız
Doğu Batı ve Sanat Ahmet Kâmil Gören Doğu’da ve Batı’da İnsanı Betimlemenin Kısa Bir Öyküsü
Turgut Cansever Doğu ve Batı Kültürel İlişkiler Tarihine Bir Bakış
Doğu Batı ve SinemaNezih Erdoğan Yeşilçam’da Beden ve Mekânın Eklemlenmesi Üzerine Notlar Sadık Yalsızuçanlar Doğu Batı Arasında Sinema
Doğu Batı ve Portreler Ahmet İnam Polanyi Etiğine Düşülmüş Birkaç Dipnot Ümit Meriç Yazan Bir Avrasya Düşünürü: Cemil Meriç
Kenz Patricia Springborg İbn Haldun ve Yönetimlerin Döngüsü Heribert Adam Yahudi Düşmanlığı ve Zenci Karşıtı Irkçılık: Nazi Almanyası ve Ayrımcı Güney Afrika
Gericilik Nuray Mert Gericilik Mehmet Ali Kılıçbay Bir “Tarih Okuma Tarzı” Olarak Gericilik Ömer Laçiner Geçersizleşen Ama Yenilenmesi Gereken Bir Koordinat Ahmet İnam Yobaz Yaratan Dünyayı Anlamaya Doğru... Selçuk Akşin Somel “Gericilik”, “İlericilik” ve Aydınlar Mehmet S. Aydın “İrtica”ya İlişkin Bazı Düşünceler İlhami Güler Gericiliğin Gerçek ve Enstrümantal Tabiatı Üzerine Mehmet Bayraktar “Gericilik” İçi Boş Bir Sözcük
(Bir) Devrim / Muhafazakârlık / Demokrasi Halil İnalcık Büyük Bir Devrim: Hilâfetin Kaldırılması ve Lâikleşme Süleyman Seyfi Öğün Türk Muhafazakârlığının Açık İkilemleri Üzerine Ahmet Arslan İslâm, Demokrasi ve Türkiye
Kayran Efkan Bahri Eskin Metafizik ve Gericiliğin Metafiziği Yasin Ceylan İnanç, Bilim ve Felsefe Üçlemine Yeni Bir Yaklaşım
Yaşama Alanı Berrak Burçak II. Abdülhamit Devrinde İslâm ve Batılılaşma Karşısında Kadının Konumu Feryal Tansuğ II. Meşrutiyet Döneminde İslâmcılık ve Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi
Kenz Paul Edward Gottfried Antagonizma Olarak Politika Heikki Saari R. G. Collingwood’un Mutlak Ön-Kabuller Öğretisi
1.Sayı: Devlet
2.Sayı: Doğu Ne Batı Ne?
3.Sayı: Gericilik Nedir?
DERGİLER
44
Kaygı
Doğan Özlem Kaygı ve Tarihsellik Ömer Naci Soykan Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı Kierkegaard ve Hiedegger’de Bir Araştırma Cem Deveci “İsmi İnsan, Kendisi Kaygı Olsun”: Hiedegger’de Kaygının Varlıkbilimsel Değeri Ahmet İnam Kaygı Gülü Açarken Yasin Ceylan Evrenin Belirsizliği Karşısında İnsanın Çaresizliği: Temel Kaygı Seçil Deren Angst ve Ölümlülük Efkan Bahri Eskin Evrenin Endişede Kurulması Mehmet Ali Kılıçbay Uygarlığın Ödülü Olarak Kaygı E. Fuat Keyman Ahlâki Benliğe Geri Dönüş: Globalleşme Etik ve Siyaset İlişkisi
KaygılıkCahit Irmak Dasein İçin Kaygılık
Kaygı(sız)lıkAslı Çırakman Bernard Mandeville: Kaygısız Birey ve Modernitenin Çıkmaz Sokakları
Kaygı ve PsikolojiErol Göka Hümanistik Psikoloji Açısından Kaygı Sorunsalı ve Kendini Gerçekleştirme Kavramı İhsan Dağ Psikolojinin Işığında Kaygı Çağay Dürü Kaygı ve Depresyon: Psikopatolojik Bir Bakış
Tarihçinin GözlemiHalil İnalcık Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı
Kamusal Alan Etyen Mahçupyan Osmanlı’dan Günümüze Parçalı Kamusal Alan ve Siyaset Süleyman Seyfi Öğün Kamusal Hayatın Kültürel Kökleri Üzerine: Sennett, Habermas, Abdülaziz Efendi E. Fuat Keyman Kamusal Alan ve “Cumhuriyetçi Liberalizm”: Türkiye’de Demokrasi Sorunu Ömer Çaha İdeolojik Kamusalın Sivil Kamusala Dönüşümü Ferda Keskin Kamusal Alan ve Yalın Yaşam Cem Deveci Siyasetin Sınırı Olarak Kamusallık: Arendt’in Kant’tan Çıkarsadıkları Efkan Bahri Eskin Kamusal Değişimin Psikopatolojisi Mümtaz’er Türköne Cumhuriyet’in Kamusal Alanı
Sivil Toplum & Vatandaşlık Mahmut Mutman Sivil Toplum Tartışması Ahmet İçduygu Globalleşme, Anayasallık ve Türkiye’de Vatandaşlık Tartışması Halime Karakaş Sivil İtaatsizlik Ne Kadar İtaatsiz?
MekânAhmet İnam Hânemizdeki Sır Kerem Ünüvar Osmanlı’da Bir Kamusal Mekân: Kahvehaneler
KadınHatice Nur Erkızan Aristoteles’te Akılsallığın Kavranımı ve Kadın Songül Demir Kamusal Alanın Belirlenmesinde Ben ve Ötekinin Yeri
KenzJean Pierre Vernat Kent Devlette Birey
6. Sayı: Kaygı
5. Sayı: Kamusal Alan
Etik Harun Tepe Bir Felsefe Dalı Olarak Etik Erdal Cengiz Törebilimde Değer ve Ölçüt Sorunu Şafak Ural Epistemolojik Açıdan Değerler ve Ahlâk Ali Yaşar Sarıbay Politik Teori, Modernite ve Etik Efkan Bahri Eskin Göğün Buharlaşması: Ethica Arslan Topakkaya Kant’ın ‘Ahlâk(iliğ)in Metafiziği’ Adlı Yapıtında Etiğin Temellendirilmesi Yasin Ceylan Din ve Ahlâk Oktay Taftalı Yalanın Fenomenolojisi Mehmet Ali Kılıçbay Economica’nın Dublörü Ethica Ahmet İnam Hâlsiz Kalmış Bir Ahlâkın Cehenneminde: Ahlâkı Hak Saklasın Bir Yârim Var İçinde Fikret Başkaya Bilim, Üniversite ve Etik Üzerine
Kenz
Talip Karakaya Martin Heidegger Düşüncesinde Ölüm Arnold I. Davidson Arkeoloji, Genealoji ve Etik Thomas Nagel Aristoteles’in Eudaimonia Üzerine Düşünceleri Jacques Derrida ile… Kusura Bakmayın Ama Hiçbir Zaman Tam Olarak Öyle Söylemedim!
Cedel
Durmuş Hocaoğlu Descartes Felsefesinde Bir Problem Alanı Olarak Ahlâk Şahin Yenişehirlioğlu Ahlâk Üstüne
4. Sayı: Etik
4
4
4
DERGİLER
45
Söylem Üstüne Söylem
Tülin Akşin Söylem Üstüne Söylem’lere Dair Ferda Keskin Söylem, Arkeoloji ve İktidar Cem Deveci Foucault’nun İktidar Kavramsallaştırmasında Siyasal Boyutun Ayrıştırılmazlığı Orhan Tekelioğlu Moderniteye Sıkışan Özgürlük: Foucault’nun “Kendilik Teknolojileri”ne Bir Bakış E. Fuat Keyman Toplumbilimlerinde Yorumbilgisel Yaklaşım ve Modernite/Sekülerleşme Söylemini Anlamak Mukadder Yakupoğlu Özne ve Söylem Efkan Bahri Eskin Söylemin Aşılması Olarak ‘Ge-Rede’ Ali Utku Söylenemeyeni Söylemek: Tractatus’ta Paradoksal Yapı Yücel Dursun Habermas’ın Söylem Etiki’ne Bakışı Oğuz Adanır Baudrillard Postmodern Bir Düşünür Değildir!
Türkiye Üstüne Söylem
Hasan Bülent Kahraman Türkiye’de Kültürel Söylem Kurguları: Kopuştan Eklemlenmeye ve Geleneksizliğin Geleneği
Seyir
Ahmet İnam Söylem Kafesinde Muhabbet Denen Kuş Etyen Mahçupyan Ölüm Döşeğindeki Entellekt
Kenz
Edward W. Said Michel Foucault 1926-1984 Gilles Deleuze İçkinlik: “Bir Yaşam...” Jean François Lyotard Yönerge
9. Sayı: Söylem Üstüne Söylem
Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi
Hayriye Erbaş Gelişme Yazını ve Geleceği Nur Betül Çelik Söylem Kuramları, Hegemonya Kavramı ve Kemalizm Etyen Mahçupyan Osmanlı Dünyasının Zihnî Temelleri Üzerine Simten Coşar Türk Modernleşmesi: ‘Aklileşme’, ‘Patoloji’, Tıkanma Mustafa Armağan Alternatif Modernliğe ve Modernliğimize Dair Mehmet Ali Kılıçbay Türk Modernleş(eme)mesi Türk Post-Modernleşmesi Mehmet Akif Ersoy Alevî Kimliğinin Gelişimine ve Alevî Sünnî İlişkisine Psikanalitik Bakış Kubilay Aysevener Türkiye Cumhuriyetinin Felsefi Temelleri
Pesendîde
Süleyman Seyfi Öğün Türk Musikisinde Modernleşme Süreçlerinin ya da “Aşk Olmayınca Meşk Olmaz” diye Yazan Bir İktisatçının Düşündürdükleri
Modernite
Veli Urhan Modernizm, Postmodernizm ve Personalizm Luciano Pellicani Modernite ve Totaliteryanizm
KenzYirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi Paris Seyâhatnâmesi
8. Sayı: Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi
Tarihçinin Gözlemi
Halil İnalcık Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Problemi Halil İnalcık Osmanlı Tarihi Üzerinde Kamuoyunu İlgilendiren Bazı Sorular
Akademi ve İktidar
Nur Vergin Bilim Camiası ve Tanınma İsteği Hüsamettin Arslan Bilim, Bilimsel Bilgi ve İktidar Halil Nalçaoğlu Türkiye’nin Yeni Üniversite Düzeni: Kriz ve Kalite Etyen Mahçupyan Kemalizm, Pozitivizm ve İktidar Ayşe İnal Derslikleri Kamusal Tartışmanın Oluştuğu Bir Mekân Olarak Yeniden Düşünmek
Akademisyene Hicviye
Ahmet İnam Akademisyen mi? Ak-Adam-İsyan mı?
Aydınlanma, Sosyal Bilimler ve Modernite
Hasan Bülent Kahraman Modernite, Sosyal Bilimler ve Bir Disiplinlerarasılık Olanağı Olarak Görsellik Mehmet Okyayuz Ernst Bloch’un Gözüyle Alman Aydınlanması Ayşe Kadıoğlu Sosyal Bilimsel Sancılar
7. Sayı: Akademi ve İktidar
4
4
DERGİLER
46
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:3 l SAYI:12 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2000 l ISSN: 1303-7242
12Türk D
üşünce Serüveni: Akadem
idekiler
Türk Düşünce Serüveni:
AkademidekilerAKADEMİDEKİLER KURTULUŞ KAYALI ÖZER ERGENÇ YILMAZ ÖZAKPINAR
HALİL İNALCIK Niyazi Berkes ya da Halil İnalcık Neden Türkiye'de Bir Mümtaz
Ziya Gökalp: Yüzyıla İyimserlikten “Büyük”?
Turhan Yaşadı
Damgasını Vuran Kötümserliğe
DüşünürSürüklenmesine Karşın EROL ÖZVAR
TÜLAY BOZKURT
Düşünsel Tercihinde Mehmet Genç: ŞİMŞEK
COŞKUN ÇAKIR
Belgeden Modele Muzaffer Şerif Başoğlu
Israrlı Bir Entelektüelin
“Devletin Tarihinden PortresiUzanan Bir Portre
Toplumun Tarihine”
Yeni Bir Tarih TAŞKIN TAKIŞ
DURSUN AYAN
Paradigması ve Ömer Değerler Levhasının Sabri F. Ülgener'in Türk
Lütfi BarkanTersine Çevirilişi: Düşünce Kültüründeki
Hilmi Ziya Ülken Yeri
NECATİ ÖNER
Profesör Nusret Hızır ERSİN KALAYCIOĞLU BÜLENT ARI & SELİM
Tarık Zafer Tunaya: ASLANTAŞ
Türkiye'de Modern
Osmanlı'dan Tarihçiliğin Öncüsü:
Cumhuriyet'e Siyasal Fuad Köprülü
Kurumlar ve
Çağdaşlaşma
2
ISSN 1303-72420-0
9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 1 1 5
11
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:3 l SAYI:11 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 2000 l ISSN: 1303-7242
Türk Düşünce Serüveni:
ÂRAFTAKİLER
ÂR
AF
TA
KİL
ERÂRAFTAKİLER NURAY MERT
MUSTAFA ARMAĞAN AHMET İNAM
HASAN BÜLENT İdris Küçükömer ve Cemil Meriç'i Anlamak Hasan Âli Yücel'in
KAHRAMAN “Düzenin Yabancılaşması” için Bir Ön Deneme Gönül Evreninde Geziler
Yitirilmemiş Zamanın AYLİN ÖZMAN
EFKAN BAHRİ ESKİN SADIK GÖKSU
Ardında: Ahmet Hamdi Yeni Sol, Hümizma ve Sosyalist Olamayacak “Sonradan Gören”lerin
Tanpınar ve Muhafazakâr Mehmet Ali Aybar Kadar Postmodern; Anlayamadığı “Önceden
Modernliğin Düşüncesi: Postmodern Olamayacak Gören” Dev: Dr. Hikmet
Estetik Düzlemi Ortodoks Marksizme Kadar Geleneksel; Kıvılcımlı
KURTULUŞ KAYALI Bir Başkaldırıİslamcı Olamayacak
Kemal Tahir Gibi Yerli
Kadar Dünyevi; Dünyevi
ALİ OSMAN GÜNDOĞAN
Bir Entelektüeli Doğru
Olamayacak Kadar
Nurettin Topçu
Anlamanın Yolu Düşünsel
Dürüst: Oğuz Atay
Konumunun Farklılığını BEŞİR AYVAZOĞLU AHMET TURAN ALKAN
Kavramaktan Geçer Doğu-Batı Açmazında Halefi Olmayan Bir Bilim
Peyami SafaAdamı: Erol Güngör
3
Akademidekiler
Halil İnalcık Ziya Gökalp: Yüzyıla Damgasını Vuran Düşünür Coşkun Çakır “Devletin Tarihinden Toplumun Tarihine” Yeni Bir Tarih Paradigması ve Ömer Lütfi Barkan Necati Öner Profesör Nusret Hızır Kurtuluş Kayalı Niyazi Berkes ya da İyimserlikten Kötümserliğe Sürüklenmesine Karşın Düşünsel Tercihinde Israrlı Bir Entelektüelin Portresi Taşkın Takış Değerler Levhasının Tersine Çevrilişi: Hilmi Ziya Ülken
Ersin Kalaycıoğlu Tarık Zafer Tunaya: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Siyasal Kurumlar ve Çağdaşlaşma Özer Ergenç Halil İnalcık Neden “Büyük”? Erol Özvar Mehmet Genç: Belgeden Modele Uzanan Bir Portre Dursun Ayan Sabri F. Ülgener’in Türk Düşünce Kültüründeki Yeri Bülent Arı & Selim Aslantaş Türkiye’de Modern Tarihçiliğin Öncüsü Fuad Köprülü Yılmaz Özakpınar Türkiye’de Bir Mümtaz Turhan Yaşadı Tülay Bozkurt Şimşek Muzaffer Şerif Başoğlu
12. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Akademidekiler
Âraftakiler
Hasan Bülent Kahraman Yitirilmemiş Zamanın Ardında: Ahmet Hamdi Tanpınar ve Muhafazakâr Modernliğin Estetik Düzlemi Kurtuluş Kayalı Kemal Tahir Gibi Yerli Bir Entelektüeli Doğru Anlamanın Yolu Düşünsel Konumunun Farklılığını Kavramaktan Geçer Nuray Mert İdris Küçükömer ve “Düzenin Yabancılaşması” Aylin Özman Yeni Sol, Hümanizma ve Mehmet Ali Aybar Düşüncesi: Ortodoks Marksizme Bir Başkaldırı Ali Osman Gündoğan Nurettin Topçu Beşir Ayvazoğlu Doğu-Batı Açmazında Peyami Safa
Mustafa Armağan Cemil Meriç’i Anlamak İçin Bir Ön Deneme Efkan Bahri Eskin Sosyalist Olamayacak Kadar Postmodern, Postmodern Olamayacak Kadar Geleneksel, İslâmcı Olamayacak Kadar Dünyevi. Dünyevi Olamayacak Kadar Dürüst: Oğuz Atay Ahmet Turan Alkan Halefi Olmayan Bir İlim Adamı: Erol Güngör Ahmet İnam Hasan Âli Yücel’in Gönül Evreninde Geziler Sadık Göksu Sonradan Görenlerin Anlayamadığı, “Önceden Gören” Dev: Dr. Hikmet Kıvılcımlı
11. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Âraftakiler
Binyılın Muhasebesi
Alev Alatlı “İkinci Aydınlanma Çağı” Etyen Mahçupyan Modern Bireyin ve Bölünmüş Aklın Binyılı Ahmet İnam Binyıllık Hüzün: İnsanın Düşünme Serüveni Üstüne Bir Yorum E. Fuat Keyman Modernite Sorunsalı ve 21. Yüzyıla Girerken Türkiye Halil İnalcık İkinci Bin’de Türkler İlhan Tekeli & Selim İlkin Küreselleşme Ulus-Devlet Etkileşimi Bağlamında AB-Türkiye İlişkilerinin Yorumlanması Hayriye Erbaş Küçük Sevimli Dünya: Küreselleşme ve Bazı Yanılgılar
Yasin Ceylan Yeni Yüzyılda Müslüman Olmak Mehmet Okyayuz Postmodernizm: Modernitenin Öteki Yüzü Erdal Cengiz İki Bin Beş Yüz Yıllık Düş: Hümanizm Oktay Taftalı Zaman, Tarih ve Varoluş İlişkisi Üzerine Mukadder Yakupoğlu Binlerce Yıllık Serüvenin Boşluğundan Duyulan Hoşnutsuzluk
KenzJean Baudrillard Binyılın Sonu ya da Gerisayım
Nostalji (Ortaçağ Aydınlığı)Arthur Koestler Uyurgezerler
10. Sayı: Binyılın Muhasebesi
DERGİLER
47
Popüler Kültür
Erol Mutlu Popüler Kültürü Eleştirmek Gülriz Büken Amerikan Popüler Kültürünün Türkiye’de Yayılışına Karşı Tepkisel Düşünceler Edibe Sözen Popüler Kültür Retoriği: Sahiplik İçinde Yokluk, Rağbette Olma ve Sağduyu Bilgisi İrfan Erdoğan Popüler Kültürde Gasp ve Popülerin Gayri Meşruluğu
Popüler Kültür Araştırmaları
Aslı Yazıcı Yakın Sınırda Yapılan Bir Çeviri Girişimi: Popüler Kültür Nezih Erdoğan Üç Seyirci: Popüler Eğlence Biçimlerinin Alımlanması Üzerine Notlar
Nuran Erol Kültürel Bir Kimlik Olarak Delikanlılığın Yükselişi Alev Çınar Cartel’in Rap’i, Melezlik ve Milliyetçiliğin Sarsılan Sınırları Serpil Aygün Cengiz Kimlik İnşasında Kâğıt Kentlerin Kâğıt Mezarlıkları Betül Karagöz Hiçlik İçinde Yokluğu Aramak Popüler Olabilir mi? Sabri Büyükdüvenci Modern ve Postmodern ‘Aşk’ İkilemi Süheyla Kırca Medya Ürünlerinin Küresel Yayılımı, Yerelleştirilmesi: Ulusaşırı Kimliklerin Yaratılması
Kenz
Douglas Kellner Popüler Kültür ve Postmodern Kimliklerin İnşası Raymond Williams Teknoloji ve Toplum
15. Sayı: Popüler Kültür
Bir Kıta: AvrupaHasan Bülent Kahraman Avrupa: Türk Modernleşmesinin Xanadu’su: Türk Modernleşmesi Kurucu İradesinde Yeni Bir Bakış Denemesi Aslı Çırakman Avrupa Fikrinden Avrupa Merkezciliğe Betül Çotuksöken Avrupa: Öznenin Doğum Yeri Recep Boztemur Avrupa’nın Uzun Ondokuzuncu Yüzyılı Serdar Taşçı İktidar ve Söylem: Kapitalizm ve Avrupa Murat Belge Ortaçağ Ali Akay Ortaçağ’dan Çıkarken Kadın ve Yeni Çağ Dante’si Mehmet Ali Kılıçbay Tarihsizliğin Marjından Marjinalleştiren Tarih Alanına: Avrupa’nın Kendini ve Dünyayı İnşa Etmesi Oğuz Adanır Occidentalisme! Ahmet Ulvi Türkbağ Doğu’nun Akşamından Batı’nın Şafağına: Modern Avrupa’yı Yaratan Anlayışın Doğuşu Vehbi Hacıkadiroğlu Toplumlar Arasındaki Ayrımlar Üzerine
Osmanlı –Avrupa: Bir TarihçeHalil İnalcık Avrupa Devletler Sistemi, Fransa ve Osmanlı: Avrupa’da “Geleneksel Dostumuz” Fransa Tarihine Ait Bir Olay
Bir Rüya: Avrupa BirliğiKürşat Ertuğrul AB ve Avrupalılık Ali L. Karaosmanoğlu Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği Açısından Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri Ömer Naci Soykan Deus Sive Logica: Wittgenstein’ın Tanrı Anlayışı Üstüne Ali Utku Yazı Oyunundaki Ölü Adam Yazarın Ölümü ve Foucaultcu Retorik Immanuel Kant Bütün Felsefî Teodise Denemelerinin Başarısızlığı Üzerine
Türkiye – Avrupa: Bir İkilemDilek Barlas Akdeniz’de Hasmane Dostlar: İki Dünya Savaşı Arasında Türkiye ve İtalya Hüner Tuncer 19. Yüzyılda Osmanlı-Avrupa İlişkileri
14. Sayı: Avrupa
Hukuk ve Adalet ÜstüneDoğan Özlem Hukuk Devletini Sosyal Devlet İçinde Düşünmek Mithat Sancar Şiddet, Şiddet Tekeli ve Demokratik Hukuk Devleti Mustafa Erdoğan “Hikmet-i Hükümet”ten Hukuk Devletine Yol Var mı? Ahmet İnsel Kimlikler ve Devletin Hukuku Zühtü Arslan Devletin Hukuku, Hukuk Devleti ve Özgürlük Sarkacı Ömer Çaha İdeoloji İle Hukuk Arasında Devlet
Hukukun ÜstünlüğüKadir Cangızbay Bir Kavram Olarak ‘İnsan Hakkı’ E. Fuat Keyman Devlet Bekası-Hukukun Üstünlüğü Karşıtlığı: Türkiye’de Devlet Sorunu ve Demokratikleşme Olasılığı Etyen Mahçupyan Hukukun Üstünlüğü ve Entelektüel
Hukukun SeyriHalil İnalcık Türk Tarihinde Türe ve Yasa Geleneği
Adalet ÜstüneElif Çırakman Levinas’ta Öteki ve Adalet: Eleştirel Bir Not Ahmet Ulvi Türkbağ Postmodernite ve Hukuk İdealleri: Adalet, Hukuk Devleti Hayriye Erbaş Küreselleşme ve Ulus-Devletin ‘Aşınımı’ Sürecinde Toplumsal Eşitlik/Adalet Hayrettin Ökçesiz Hukuk ve Adalet Üstüne Duygular Mehmet Küçük Gerilik Bilincinin Doğuşu Olarak Osmanlı-Türk Modernleştirilmesi
13. Sayı: Hukuk ve Adalet Üstüne
2
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL: 4 l SAYI:14 l ŞUBAT, MART, NİSAN 2001 l ISSN: 1303-7242
BİR KITA: AVRUPA ALİ AKAY OSMANLI-AVRUPA: Alİ UTKU
HASAN BÜLENT Orta Çağdan Çıkarken BİR TARİHÇEYazı Oyunundaki Ölü
KAHRAMAN
HALİL İNALCIK
Kadın ve Yeni Çağ
Adam: Yazarın Ölümü
Avrupa: Türk
Avrupa Devletler
Dante'si
ve Foucaultcu Retorik
Modernleşmesinin
Sistemi: Fransa ve
MEHMET ALİ
IMMANUEL KANT
Xanadu'su:
Osmanlı
KILIÇBAY
Bütün Felsefi Teodise
Türk Modernleşmesi Tarihsizliğin Marjından BİR RÜYA: AVRUPA Denemelerinin
Kurucu İradesinde Yeni BİRLİĞİ
Marjinalleştiren Tarih
Başarısızlığı Üzerine
Bir Bakış Denemesi Alanına: Avrupa'nın KÜRŞAT ERTUĞRUL TÜRKİYE-AVRUPA:
ASLI ÇIRAKMAN Kendini ve Dünyayı İnşa AB ve Avrupalılık BİR İKİLEM
Avrupa Fikrinden Etmesi
DİLEK BARLAS
Avrupa MerkezciliğeALİ L. Akdeniz'de Hasmane
OĞUZ ADANIR KARAOSMANOĞLU
BETÜL ÇOTUKSÖKEN Occidentalisme!
Dostlar: İki Dünya
Avrupa Güvenlik ve
Avrupa: Öznenin
Savaşı Arasında Türkiye
Savunma Kimliği
AHMET ULVİ
Doğum Yeri
ve İtalya
Açısından Türkiye-AB
TÜRKBAĞ İlişkileri
RECEP BOZTEMUR Doğu'nun Akşamından
HÜNER TUNCER
Avrupa'nın Uzun On Batı'nın Şafağına:
19. Yüzyılda Osmanlı-
ÜÇLEME
Dokuzuncu Yüzyılı Modern Avrupa'yı
Avrupa İlişkileri
ÖMER NACİ SOYKAN
Yaratan Anlayışın Deus Sive Logica:
SERDAR TAŞÇI Doğuşu Wittgenstein'ın Tanrı
İktidar ve Söylem:Anlayışı Üstüne
Kapitalizm ve Avrupa VEHBİ
HACIKADİROĞLU
MURAT BELGE Toplumlar Arasındaki
Orta Çağ Ayrımlar Üzerine
Avrupa
14
Avrupa
HUKUK ve ADALET
ÜSTÜNE
13
HU
KU
K ve A
DA
LET ÜSTÜ
NE
ZÜHTÜ ARSLANETYEN MAHÇUPYAN HAYRİYE ERBAŞ
HUKUK DEVLETİ Devletin Hukuku, Hukuk Hukuk Devleti ve
Küreselleşme ve Ulus-
ÜSTÜNE Devleti ve Özgürlük EntelektüelDevletin “Aşınımı”
DOĞAN ÖZLEM Sarkacı
Sürecinde Toplumsal
Hukuk Devletini Sosyal HUKUKUN SEYRİ Eşitlik/Adalet
Devlet İçinde Düşünmek ÖMER ÇAHA HALİL İNALCIK
İdeoloji ile Hukuk
HAYRETTİN ÖKÇESİZ
Türk Tarihinde Türe ve
MİTHAT SANCAR Arasında Devlet
Hukuk ve Adalet Üstüne
Yasa Geleneği
Şiddet, Şiddet Tekeli ve
Duygular
Demokratik Hukuk HUKUKUN ADALET ÜSTÜNE
Devleti
KENZ
ÜSTÜNLÜĞÜ ELİF ÇIRAKMAN MEHMET KÜÇÜK
MUSTAFA ERDOĞAN KADİR CANGIZBAY Levinas'ta Öteki ve Gerilik Bilincinin Doğuşu
“Hikmet-i Hükümet”ten Bir Kavram Olarak “İnsan Adalet: Eleştirel Bir Not Olarak Osmanlı-Türk
Hukuk Devletine Yol Var Hakkı” AHMET ULVİ TÜRKBAĞ Modernleştirilmesi
Mı? E. FUAT KEYMAN Postmodernite ve Hukuk
AHMET İNSELDevlet BekasıHukukun İdealleri: Adalet, Hukuk
Kimlikler ve Devletin Üstünlüğü Karşıtlığı: Devleti
HukukuTürkiye'de Devlet Sorunu
ve Demokratikleşme
Olasılığı
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:4 l SAYI:13 l KASIM, ARALIK 2000, OCAK 2001 l ISSN: 1303-7242
DERGİLER
48
KüreselleşmeUğur Kömeçoğlu Küreselleşme, Modernleşme ve Modernlik E. Fuat Keyman Kapitalizm-Oryantalizm Ekseninde Küreselleşmeyi Anlamak: 11 Eylül, Modernite ve Kalkınma Sorunsalı
Küreselleşme ve Kültür Hatice Nur Erkızan Küreselleşmenin Tarihsel ve Düşünsel Temelleri Üzerine Halil İnalcık Kültür Etkileşimi, Küreselleşme Nurgün Oktik Globalleşme ve Yüksek Öğrenim Mehmet Ali Kılıçbay Kültür Çoğunluğu Sona Ererken Yasin Ceylan Global Etik Nalan Yetim Küresel Üretim Yapılanmasına Kültürel Yanıtlar: Ulusal-Yerel?
Küreselleşme ve EkonomiHaluk Tözüm Küreselleşme: Gerçek mi? Seçenek mi? Hayri Kozanoğlu Küreselleşme ve Uluslarüstü Sermaye
Sınıfı Hayriye Erbaş Küresel Kriz ve Marjinalleşme Sürecinde Göç ve Göçmenler Cem Somel Azgelişmişlik Perspektifinden Küreselleşme Durmuş Özdemir Küreselleşme, Ekonomik Büyüme ve Çokuluslu Şirketler
Küreselleşme ve Türk EkonomisiZeynep Bilge Yıldırım Türk Lirası Öldü mü? Sübidey Togan Avrupa Entegrasyonu ve Türkiye AB İlişkileri Ali Kantur Küreselleşme ve Türkiye’de Kriz
Küreselleşme ve HukukAhmet Ulvi Türkbağ Pasta Tarifleri Üzerine Bir İnceleme: Küreselleşme ve Adalet
Küreselleşme ve MedyaGüliz Uluç Medya Yapılarının Küreselleşmesi
18. Sayı: Küreselleşme
3
TarihHalil İnalcık Osmanlı Para ve Ekonomi Tarihine Toplu Bir Bakış Şevket Pamuk Bağımlılık ve Büyüme: Küreselleşme Çağında Osmanlı Ekonomisi Bülent Arı Osmanlı Maliyesinin İflası ve 1854 İstikrazı Canay Şahin Yeni Bir Çalışma Işığında Osmanlı’da Dış Borçlanma ve Mali İflas Üzerine S. Akşin Somel Osmanlı Son Döneminde Eğitim Yatırımları ve Vergilendirme Meselesi Orhan Güvenen Türkiye Ekonomisi ve Zaman Dinamiğinde Sosyal Sermaye Eksikliği
EkonomiFeridun Yılmaz İktisatta “Politik”in Doğası Bhikhu Parekh Üstün İnsanlar: Mill’den Rawls’a Liberalizmin Dar Görüşlülüğü Nurgün Oktik Immanuael Wallerstein; Tarihsel Kapitalizmin Analizi ve Dünya Sistemi John Friedmann Yoksulluğu Yeniden Düşünmek: Yetkilendirme ve Yurttaşlık Hakları Selim Somçağ Küreselleşmenin Ekonomik Anlamı
Ekonomi, Türkiye ve Kriz
Merih Celasun Gelişen Ekonomilerin Dış Kaynak Kullanımı, Finansal Krizler ve Türkiye Örneği, 2001 Faruk Selçuk “Alacakaranlık Kuşağı” Erinç Yeldan Türkiye Ekonomisi’nde 2000-2001 Krizinin Yapısal Kaynakları Üzerine Süleyman Demirel Cumhuriyet ve Türkiye Kalkınması Emre Alper Finansal Küreselleşme, Demokrasi Açığı ve Yükselen Piyasalarda Yaşanan Sürekli Krizler: Sermaye Hareketlerinin Liberalleşmesi Sonrasında Türkiye Deneyimi Serdar Sayan Demografik Gelişmeler ve Türkiye Ekonomisi Işın Çelebi Güvensizlik Ortamı-Bekleyişler Kriz ve Çözüm Merih Celasun Ekonomide Uzun Dönemli Büyüme Enflasyon Süreci ve IMF Destekli Program
17. Sayı: Ekonomi
17
EKONOMİ VE TARİH ORHAN GÜVENEN SELİM SOMÇAĞ EMRE ALPER &
Türkiye Ekonomisi ve Zaman Küreselleşmenin Ekonomik ZİYA ÖNİŞ
HALİL İNALCIK Dinamiğinde Sosyal Sermaye AnlamıFinansal Küreselleşme,
Osmanlı Para ve Ekonomi Eksikliği
Demokrasi Açığı ve Yükselen
Tarihine Toplu Bir Bakış
EKONOMİ, TÜRKİYE VE Piyasalarda Yaşanan Sürekli
EKONOMİKRİZ
Krizler:
ŞEVKET PAMUK
Bağımlılık ve Büyüme: FERİDUN YILMAZ MERİH CELASUN SERDAR SAYAN
Küreselleşme Çağında İktisatta “Politik”in Doğası Gelişen Ekonomilerin Dış Demografik Gelişmeler ve
Osmanlı Ekonomisi
Kaynak Kullanımı, Finansal
BHIKHU PAREKH Mill'den
Türkiye Ekonomisi
Krizler ve Türkiye Örneği,
BÜLENT ARI Rawls'a Liberalizmin Dar 2001
Osmanlı Maliyesinin İflası Görüşlülüğü
IŞIN ÇELEBİ
FARUK SELÇUK Güvensizlik Ortamı -
CANAY ŞAHİN NURGÜN OKTİK & “Alacakaranlık Kuşağı” Bekleyişler, Kriz ve Çözüm
Yeni Bir Çalışma Işığında FÜSUN KÖKALAN
Osmanlı'da Dış Borçlanma ve Immanuel Wallerstein; ERİNÇ YELDAN
Mâli İflâs ÜzerineTarihsel Kapitalizmin Analizi Türkiye Ekonomisinde 2000-
ve Dünya Sistemi2001 Krizinin Yapısal
SELÇUK AKŞİN SOMEL Kaynakları Üzerine
Bir Mâli Sorun Olarak JOHN FRIEDMANN
Osmanlı Son Döneminde Yoksulluğu Yeniden SÜLEYMAN DEMİREL
Eğitim Yatırımları ve Düşünmek: Yetkilendirme ve Cumhuriyet ve Türkiye
Vergilendirme Meselesi Yurttaşlık HaklarıKalkınması
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:4 l SAYI:17 l KASIM, ARALIK, OCAK 2001-02 l ISSN: 1303-7242
EKONOMİ
EK
ON
OM
İ
3
Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları
E. Fuat Keyman Şerif Mardin, Toplumsal Kuram ve Türk Modernitesini Anlamak Ayşe Azman Tarihselciliğe Karşı Ampirizm ve Mübeccel B. Kıray Ferhat Kentel Murat Belge; Özne ve Aydın Aylin Özman & Simten Coşar Siyasal Tahayyülde Devletin Belirleyiciliği Metin Heper Çalışmaları Üzerine Bir İnceleme Bülent Arı “Dairenin Dışındakiler”i Araştıran Tarihçi: Ahmet Yaşar Ocak Süleyman Seyfi Öğün Türk Tarihçiliğinin Şehirli Yüzü: İlber Ortaylı Mustafa Günay Doğan Özlem’in Felsefe ve Bilim Anlayışı
Betül Karagöz Küreselleşen Türkiye’de Evrensel Değer: İsmail Tunalı Sezgin Kızılçelik Batı Düşün Kalıplarının Dışında, “Takım Anlayışı”ndan Hareket Edenlerin Karşısında Bir Yerli, Yerli Olduğu Kadar Evrensel Bir Sosyolog: Baykan Sezer Ahmet İçduygu Türk Modernleşmesi İçinde Bir “Rönesans” İnsanı ve(ya) “Tecessüskâr” Bir Bilim İnsanı: Nermin Abadan-Unat H. Bayram Kaçmazoğlu Bir Halk Adamı Olarak Aydının Portresi: İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu Dursun Ayan Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı
KenzHalil İnalcık Bilimler Akademisi Tarihte ve Türkiye’de
16. Sayı: Türk Düşünce Serüveni: Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları
16
GEÇ AYDINLANMANIN BÜLENT ARI & SEZGİN KIZILÇELİK H. BAYRAM
ERKEN AYDINLARI SELİM ASLANTAŞ Batı Düşün Kalıplarının KAÇMAZOĞLU
“Dairenin Dışındakiler”i Dışında, “Takım Bir Halk Adamı Olarak
E. FUAT KEYMAN Araştıran Tarihçi: Anlayışı”ndan Hareket Aydının Portresi:
Şerif Mardin, Toplumsal Ahmet Yaşar Ocak Edenlerin Karşısında Bir İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
Kuram ve Türk
Yerli, Yerli Olduğu Kadar
Modernitesini Anlamak SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN DURSUN AYAN
Evrensel Bir Sosyolog:
Türk Tarihçiliğinin Şehirli
Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı
Baykan Sezer
AYŞE AZMAN Yüzü: İlber Ortaylı
Tarihselciliğe Karşı
KENZ
AHMET İÇDUYGU
Ampirizm ve MUSTAFA GÜNAY Türk Modernleşmesi İçinde HALİL İNALCIK
Mübeccel B. Kıray Doğan Özlem'in Felsefe ve Bir “Rönesans” İnsanı Bilimler Akademisi: Tarihte
Bilim Anlayışı ve(ya) “Tecessüskâr” Bir
FERHAT KENTEL
ve Türkiye'de
Bilim İnsanı:
Murat Belge; Özne ve Aydın BETÜL KARAGÖZ Nermin Abadan Unat
Küreselleşen Türkiye'de
AYLİN ÖZMAN & Evrensel Değer:
SİMTEN COŞAR İsmail Tunalı
Siyasal Tahayyülde Devletin
Belirleyiciliği: Metin Heper
Çalışmaları Üzerine Bir
İnceleme
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:4 l SAYI:16 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2001 l ISSN: 1303-7242
Türk Düşünce Serüveni:
GEÇ AYDINLANMANIN
ERKEN AYDINLARI
GE
Ç A
YD
INL
AN
MA
NIN
ER
KE
N A
YD
INL
AR
I
DERGİLER
49
Oryantalizm ve 11 EylülE. Fuat Keyman Globalleşme, Oryantalizm ve Öteki Sorunu: 11 Eylül Sonrası Dünya ve Adalet Uğur Kömeçoğlu Oryantalizm, Belirsizlik, Tahayyül, 11 Eylül Seyla Benhabib Kutsal Olmayan Savaşlar Seyla Benhabib ile Söyleşi Zühtü Arslan 11 Eylül’ün ‘Öteki’ Yüzü: Leviathan’ın Dönüşü
Medeniyetler ÇatışmasıRichard L. Rubestein Yirmi Birinci Yüzyılda Din
Oryantalizm ve Edward Said – IIMahmut Mutman Şarkiyatçılık: Kuramsal Bir Not Nilgün Tutal Edward Said’in Oryantalizmi Nasıl Okunuyor? Ali Kemal Yıldırım Edward Said’in Şarkiyatçılık Düşüncesine Eleştirel Bir Bakış
PortreCelal Türel Ralph Waldo Emerson’un Oryantalizmi
Kenz
David Ray Papke Joseph Conrad’ın “Karanlığın Yüreği”: Edebi Bir Emperyalizm Eleştirisi
Doğu’dan
C. Madeline Zilfi Bir Müderrisin Günlüğü: Osmanlı Biyografi Çalışmaları için Yeni Bir Kaynak
Batı’danAslı Yazıcı Yakın Batı Düşüncesinde Koleksiyon Zamanı
Sayı 20/II: Oryantalizm - II
20
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL: 4 l SAYI:20 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM-2 2002 l ISSN: 1303-7242
ORYANTALİZM VE MEDENİYETLER PORTREBATI'DAN
11 EYLÜLÇATIŞMASI CELAL TÜRER
ASLI YAZICI YAKIN
E. FUAT KEYMAN RICHARD L. Ralph Waldo Emerson'un Batı Düşüncesinde
Globalleşme, RUBENSTEIN
OryantalizmiKoleksiyon Zamanı
Oryantalizm ve Yirmibirinci Yüzyılda Din EDEBİ BİR GEZİ KENZ
Öteki Sorunu: ORYANTALİZM VE
11 Eylül Sonrası
DAVID RAY PAPKE ALİ UTKU
EDWARD SAID-II
Dünya ve Adalet
Joseph Conrad'ın Edward Said,
MAHMUT MUTMAN “Karanlığı Yüreği”: Oryantalizm ve
UĞUR KÖMEÇOĞLU Şarkiyatçılık: Edebi Bir Emperyalizm Postyapısalcı/Postmodern
Oryantalizm, Belirsizlik, Kuramsal Bir Not Eleştirisi Başvurunun
Tahayyül, 11 Eylül
Düşündürdükleri
NİLGÜN TUTAL DOĞU'DAN
SEYLA BENHABİB Edward Said'in
Kutsal Olmayan SavaşlarC. MADELINE ZILFI
Oryantalizmi Nasıl
Seyla Benhabib ile
Bir Müderrisin Günlüğü:
Okunuyor?
Söyleşi
Osmanlı Biyografi
ALİ KEMAL YILDIRIM Çalışmaları İçin Yeni Bir
ZÜHTÜ ARSLAN Edward Said'in Kaynak
11 Eylül'ün 'Öteki' Yüzü: Şarkiyatçılık Düşüncesine
Leviathan'ın Dönüşü Eleştirel Bir Bakış
2
ISSN 1303-72420-0
9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 2 0 7
Oryantalizmin Temelleri
Halil İnalcık Hermenötik, Oryantalizm, Türkoloji Mustafa Soykut Tarihi Perspektiften İtalyan Şarkiyatçıları ve Türkologları İsmail Hakkı Kadı Hollanda Şarkiyat Araştırmaları Şerif Mardin Oryantalizmin Hasıraltı Ettikleri Oliver Konty Üçgenin Tabanını Yok Sayan Pythagoras: Oryantalizm ve Ataerkillik Üzerine
Oryantalizm ve MarksizmRecep Boztemur Marx, Doğu Sorunu ve Oryantalizm
Oryantalizm ve KemalizmHasan Bülent Kahraman İçselleştirilmiş, Açık ve Gizli Oryantalizm ve Kemalizm
Oryantalizm ve Edward SaidAslı Çırakman Oryantalizmin Varsayımsal Temelleri: Fikri Sabit İmgelem ve Düşünce Tarihi Ahmet Ulvi Türkbağ Şark’a Dair: Milâdın 24. yılında Şarkiyatçılık B. Babür Tuna Şarkiyatçılığı Anlamak Edward Said’in “Şarkiyatçılık”ı Üzerine Notlar
KenzMehmet İpşirli “Her Medeniyetin Bir Ansiklopedisi Vardır”
Sayı: 20/I: Oryantalizm - I
3
“Kusursuz Cinayet”Jean Baudrillard İllüzyon, Yitirilen İllüzyon ve Estetik
Modernizm & PostmodernizmNesrin Kale Modernizmden Postmodernist Söylemlere Doğru Zygmunt Bauman Modernite, Postmodernite ve Etik
YapısalcılıkAli Akay Yapısalcılık-Sonrasına Yeniden Bir Bakış
HermeneutikMustafa Günay Düşünce ve Kültür Tarihinde Hermeneutik Gelenek
Ütopya & HeterotopyaKrishan Kumar Sosyalizmin Sonu mu? Ütopyanın Sonu mu? Tarihin Sonu mu? Halil Nalçaoğlu Heterotopya, Koloni ve Öteki Mekânlar: Michel Foucault’nun Kısa Bir Metni Üzerine Düşünceler
DilbilimRecep Alpyağıl Dil Oyunlarından Dilin Yapıbozumuna
FeminizmDilek İmançer Feminizm ve Yeni Yönelimler
Siyasal Toplumsal DönüşümBehçet Güleryüz Devlet ya da Disiplin Vehbi Bayhan Risk Toplumu Terry Eagleton Beş Çeşit Aynılık ve Farklılık
KenzCelal Türer Whitehead’ın Yapısalcı Postmodernizmi Aziz Fevzi Zambak Wittgenstein Felsefesi Felsefeye ve Sosyal Bilimlere Nasıl Yeni Açılımlar Getirebilir? Kurtuluş Kayalı Türk İş’li Sosyolog Kardeşim...
19. Sayı: Yeni Düşünce Hareketleri
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
DO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:6 | SAYI:19 | MAYIS, HAZ‹RAN, TEMMUZ-2002 | ISSN: 1303-7242
KUSURSUZ C‹NAYET
Jean Baudr›llard
‹llüzyon, Yitirilen
‹llüzyon ve Estetik
MODERN‹ZM &
POSTMODERN‹ZM
Nesrin KaleModernizmden
Postmodernist
Söylemlere Do¤ru
Zygmunt Bauman
Modernite,
Postmodernite ve Etik
YAPISALCILIK
Ali Akay Yap›salc›l›k-Sonras›na
Yeniden Bir Bak›fl
HERMENEUT‹K
Mustafa Günay
Düflünce ve
Kültür Tarihinde
Hermeneutik Gelenek
ÜTOPYA &
HETEROTOPYA
Kr›shan Kumar
Sosyalizmin Sonu mu?
Ütopyan›n Sonu mu?
Tarihin Sonu mu?
Halil Nalçao¤lu
Heterotopya, Koloni ve
Öteki Mekânlar:
M›chel Foucault’nun
K›sa Bir Metni Üzerine
Düflünceler
D‹LB‹L‹M
Recep Alpya¤›l
Dil Oyunlar›ndan Dilin
Yap›bozumuna: Derr›da’y›
W›ttgenste›n’a Ek-lemek
ya da W›ttgenste›n’dan
Hareketle Derr›da’n›n
‹z-ini Sürmek
FEM‹N‹ZM
Dilek ‹mançer
Feminizm ve
Yeni Yönelimler
S‹YASAL-TOPLUMSAL
DÖNÜfiÜM
Behçet Güleryüz
Devlet ya da Disiplin
Vehbi Bayhan
Risk Toplumu
Terry EagletonBefl Çeflit Ayn›l›k ve Farkl›l›k
KENZCelal TürerWhitehead’in Yap›salc›
Postmodernizmi
Aziz Fevzi Zambak
W›ttgenste›n Felsefesi
Felsefeye ve Sosyal
Bilimlere Nas›l Yeni
Aç›l›mlar Getirebilir?
Kurtulufl Kayal›
Türk-‹fl’li Sosyolog
Kardeflim...
DO⁄UBATI
19
YE
N‹D
ÜfiÜ
NC
EH
AR
EK
ET
LER
‹DO⁄UBATI
Dünya Neyi Tart›fl›yor?-2
Yeni DüflünceHareketleri
2.Bask›
DERGİLER
50
Tarihsel Arka PlanArus Yumul Âraf’ta Kalanlar Oğuz Adanır Kültür ile ZihniyetKamusal AlanUğur Kömeçoğlu Örtünme Pratiği ve Toplumsal Cinsiyete İlişkin Mekânsal Bir Etnografi Hatice Kurtuluş Mekânda Billurlaşan Kentsel KimliklerSiyaset BilimiSimten Coşar & Aylin Özman Siyaset, Demokrasi ve Kimlik-Fark-Tanıma Politikaları E. Fuat Keyman Türkiye’de “Lâiklik Sorunu”nu Düşünmek: Modernite, Sekülerleşme, Demokratikleşme Turgay Uzun Ulus, Milliyetçilik ve Kimlik Üzerine Bir Değerlendirme Mehmet Ali Kılıçbay Kimlikler OkyanusuAvrupa ve Avrupa BirliğiNilgün Tutal Doğu ve Amerika Arasında Avrupa Ali L. Karaosmanoğlu Transatlantik Çatlağı: Değişen Kimlikler Hüsamettin İnaç Avrupa Birliği Entegrasyonu Sürecinde Türkiye’nin Kimlik Problemleri
HukukAhmet Ulvi Türkbağ Kimlik, Hukuk ve Adalet Sorunu
AkademiBelkıs Ayhan Tarhan İki Câmi Arasında Beynamaz: ‘Türk’ Akademisyeni Örneğinden Yola Çıkararak ‘Kimlik’ Hakkında Notlar
MedyaDilek İmançer Çağdaş Kimliğin Yapılanma Süreci ve Televizyon
SanatPınar Bingöl Varlığını Yaratarak İfade Eden İnsan: “Sanatçı”
… Ve SinemaBülent Diken & Caersten B. Laustsen & Türkay Nefes Postmodern Şiddet–Network Toplumunda Dövüş Kulübü
23. Sayı: Kimlikler
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL: 6 l SAYI: 23 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 2003 l ISSN: 1303-7242
KİMLİKLER
23
KİM
LİK
LE
R
Ali L. Karaosmanoğlu
TARİHSEL ARKA PLAN SİYASET BİLİMİ
MEDYA
Simten Coşar-Aylin Özman T r a n s atlantik Çatlağı: Dilek İmançer
Arus Yumul Siyaset, Demokrasi ve Değişen KimliklerÇağdaş Kimliğin
Ârafta Kalanlar Kimlik-Fark-Tanıma
Yapılanma Süreci ve
Hüsamettin İnaç
Oğuz Adanır Politikaları
Televizyon
Avrupa Birliği
Kültür ile Zihniyet E. Fuat Keyman E n t e g r asyonu Sürecinde SANAT
Türkiye'de “Lâiklik Türkiye'nin Kimlik Pınar Bingöl
KAMUSAL ALAN Sorunu”nu Düşünmek: P r o b l e m l e r i
Varlığını Yaratarak İfade
Uğur Kömeçoğlu Modernite, Sekülerleşme,
Eden İnsan: “Sanatçı”
Örtünme Pratiği ve
HUKUK
Demokratikleşme
Toplumsal Cinsiyete
Ahmet Ulvi Türkbağ ...VE SİNEMA
Turgay Uzun Kimlik, Hukuk ve Adalet
İlişkin Mekânsal Bir
Bülent Diken & Carsten B.
Ulus, Milliyetçilik ve
Laustsen & Türkay Nefes
Etnografi
Sorunu
Kimlik Üzerine Bir
Postmodern Şiddet-
Hatice Kurtuluş
AKADEMİ
Değerlendirme
Network Toplumunda
Mekânda Billurlaşan
Belkıs Ayhan Tarhan Dövüş Kulübü
Mehmet Ali Kılıçbay
Kentsel Kimlikler:
İki Cami Arasında
Kimlikler Okyanusu
İstanbul'da Yeni Sınıfsal
Beynamaz:
Kimlikler ve Mekânsal
“Türk” Akademisyeni
AVRUPA VE AVRUPA
Ayrışmanın Bazı Boyutları
Örneğinden Yola Çıkarak
BİRLİĞİ “Kimlik” Hakkında
Nilgün Tutal Notlar
Doğu ve Amerika
Arasında Avrupa
FragmanlarZeynep Sayın Fragmanlar IEdebiyatAhmet İnam Ebediyâtını Yitirmiş EdebiyatOsmanlı ve Cumhuriyet EdebiyatıMehmet Kalpaklı Osmanlı Şiirine Genel Bir Bakış Denemesi M. Orhan Okay Modernleşme ve Türk Modernleşmesinin İlk Dönemlerinde İnanç Krizlerinin Edebiyata Yansıması Orhan Tekelioğlu Edebiyatta Tekil Bir Ulusal Kanonun Oluşmasının İmkânsızlığı Üzerine Notlar Kurtuluş Kayalı Siyaset Kıskacından Biçimcilik Kıskacına Tarihsel ve Sosyolojik Damarını Kaybetme Tehlikesi Sınırlarında Gezinen Türk Edebiyatı Kürşad Ertuğrul Türkiye Modernleşmesinde Toplumsal ve Bireysel Özerklik Sorunu: Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Birlikte Düşünmek M. Asım Karaömerlioğlu Erken Dönem Türk Edebiyatında Köylüler Aslı Yazıcı Yakın Otobiyografi
VitrindekilerMukadder Yakupoğlu Entelektüel Edebiyatın İflası: Enis Batur ve Acı Bilgi Zeliha Etöz & Nuran Erol Işık Doğu ve
Batı’nın Dayanılmaz Hafifliği: Ahmet Altan’ın ‘Kılıç Yarası Gibi’ ve ‘İsyan Günlerinde Aşk’ Adlı Romanlarının Anlam DünyasıSahne ArkasıPaul Ricoeur Edebî Eleştiri ve Felsefî Hermeneutiğin Bir Problemi Olarak ‘Yazmak’ Ertuğrul R. Turan Kolektif Şizofreni: Zamanın İki Yüzü
OkumalarÖzgür Taburoğlu Baştan Çıkaran Nakış Cinleri: Lâle Devri’nin Göz Boyayan Renkleri ve Nakışları Metin Yeğeneoğlu & Simten Coşar Gerçek/Tahayyül- Siyaset/ Edebiyat: Tuhaf Olmayan İkilinin Yazınsal Örnekleri” Yücel Dursun Bir S. Beckett Okuması: Adlandıralamayan’ın Adı ya da Kendiliğin (Self) DramıOkuma ParçasıFerma Lekesizalın Sınır Durumlar, Yaşamlar ve Kimlikler: Doğunun Limanları
22. Sayı: Edebiyat Üstüne
22
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:6 l SAYI:22 l ŞUBAT, MART, NİSAN 2003 l ISSN: 1303-7242
Edebiyat Üstüne
ED
EB
İYA
T Ü
STÜ
NE
FRAGMANLAR
VİTRİNDEKİLEROKUMALAR
EDEBİYAT
OSMANLI ve
CUMHURİYET EDEBİYATI
SAHNE ARKASI OKUMA PARÇASI
Orhan Tekelioğlu
Zeynep Sayın Edebiyatta Tekil Bir Ulusal M. Mukadder Yakupoğlu Özgür Taburoğlu
Fragmanlar IKanonun Oluşmasının Entelektüel Edebiyatın İflası: Baştan Çıkaran Nakış Cinleri:
İmkânsızlığı Üzerine Notlar Enis Batur ve Acı Bilgi Lale Devri'nin Göz Boyayan
Renkleri ve Nakışları
Kurtuluş Kayalı Zeliha Etöz & Nuran Erol Işık
Ahmet İnam Siyaset Kıskacından Biçimcilik Doğu ve Batı'nın Metin Yeğenoğlu & Simten Coşar
Ebediyatını Yitirmiş EdebiyatKıskacına Tarihsel ve Dayanılmaz Hafifliği:
Gerçek-Tahayyül
Sosyolojik Damarını Kaybetme Ahmet Altan'ın Kılıç Yarası Siyaset-Edebiyat
Tehlikesi Sınırlarında Gezinen Gibi ve İsyan Günlerinde Aşk Yücel Dursun
Mehmet Kalpaklı Türk EdebiyatıRomanlarının Anlam Dünyası Bir Samuel Beckett Okuması
Osmanlı Şiirine Kürşad Ertuğrul
Genel Bir Bakış DenemesiTürkiye Modernleşmesinde Paul Rıceour Fermâ Lekesizalın
M. Orhan Okay Toplumsal ve Bireysel Özerklik Edebî Eleştiri ve Sınır Durumlar, Yaşamlar ve
Modernleşme ve Türk Sorunu: Oğuz Atay ve Orhan Felsefî Hermeneutiğin Kimlikler: Doğunun Limanları
Modernleşmesinin İlk PamukBir Problemi Olarak “Yazmak”
Döneminde İnanç Krizlerinin M. Asım Karaömerlioğlu Ertuğrul R. Turan
Edebiyata Yansıması Erken Dönem Kolektif Şizofreni:
Türk Edebiyatında Köylüler Zamanın İki Yüzü
Aslı Yazıcı Yakın
Otobiyografi
Geç Klasik Dönem Zühtü Arslan Rousseau’nun Hayaletleri: Yeni Devlet Eski Söylem Cemal Bâli Akal Hukuka Karşı Haklar Hasan Bülent Kahraman Post Fenomenolojik Devlet Tasavvuru Hegelci ve Arendçi Kısıtlamalar ve Yeni Bir Sivil Toplum İnşa Olanağı Ahmet Ulvi Türkbağ Bir Demokrasi Klasiği: Alexis De Tocqueville’de Demokrasi Kültürünün Temel Kurumları Olarak Yerel Yönetimler Ertuğ Tombuş Demokratik Meşruiyet İlkesi Olarak Hukuk Devleti
BugünEtyen Mahçupyan Demokrasinin Alacakaranlık Kuşağı Simten Coşar Türkiye Bağlamında Yeni Siyaset: Yeni Bir Siyasal Etiğe Doğru
Türkiye’de Devlet ve SiyasetÇiler Dursun Türkiye’de Askerî Darbelerin Simgesel
Ekonomisi Nur Bilge Criss Türkiye Cumhuriyeti’nin Dış Politikaları Metin Heper Demokrasimizin Sorunları A. Raşit Kaya Siyasetsiz Seçimler Üzerine Tartışma Ögeleri
Devlet ve MilliyetçilikAli Osman Gündoğan Devlet ve Milliyetçilik
Devlet ve ÖzgürlüklerNiyazi Öktem Din-İnanç Özgürlüğü ve Site
Devlet ve FeminizmNurgün Oktik & Füsun Kökalan Feminizmden Kadın Çalışmalarına Devletin Fonksiyonu
Devlet ve GüvenMert Gökırmak Küresel Kriz ve Politikada Güven
21. Sayı: Yeni Devlet / Yeni Siyaset
DERGİLER
51
TarihHalil İnalcık Otman Baba ve Fâtih Sultan Mehmed EdebiyatMuhammet Nur Doğan Dîvan Şiirinde Aşk Ahmet Atillâ Şentürk Osmanlı Şiirinde “Aşk”a Dair
Ahmet İnam Andelîb-i Gûyânın Yolculuğu Olarak Aşk Laurent Mignon Işk ve Aşkın Buluştuğu ve Ayrıştığı Yer: Nizâr Kabbâni ve Cemal Süreya’nın Şiirinde Sevgili ve MesajAcem AğırsemâîŞeyh GâlibDoğu MasalıAli Duymaz İncil ile Furkan Arasında Bir Aşkın Hikâyesi: Kerem ile Aslı Gülşen Çulhaoğlu Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrîn Mesnevisi’ndeki Aşk İlişkileriKadınAnneamarie Schimmel Sûfîlikte Dişil Unsurlar
Yedi Askıİmriülkays
İranUğur Kömeçoğlu Gençlik, Gündelik Yaşam, Beden-Mekân Siyaseti ve İran
Eski Mısır’danTarlalarda Buluştuğumuz Sevgiliye Hoş Türküler
TiyatroS. Dilek Yalçın Çelik Lâle Devri: Bir Lâle Muamması, Masal Diyarı Şiir Gibi Bir Aşk ...
ResimEmine Önel “Tasavvufî Aşk Şehidi” Hallac-ı Mansur ve Akyavaş’ın Resmindeki Yansıması
KenzMustafa Kara Sinan Paşa ve Aşk Süleyman Derin Mevlâna Celâleddin Rumi’nin Sevgi Anlayışı
26. Sayı: Aşk ve Doğu
Gelenek ve Türk ModernleşmesiHalis Çetin Gelenek ve Değişim Arasında Kriz: Türk Modernleşmesi Ekmeleddin İhsanoğlu Modern Türkiye ve Osmanlı Mirası Çiler Dursun Türk İslâm Sentezi İdeolojisi ve Öznesi Funda Gençoğlu Onbaşı “Geleneksel” ve “Modern”: Sınırlar ve Geçirgenlikler Üzerine…
Gelenek Nedir?Edward Shils Gelenek
Gelenek ve KültürNecdet Subaşı Kültürel Mirasın Çeşitliliği ve Seçicilik Sorunu
Gelenek ve Muhafazakârlık Bengül Güngörmez Muhafazakârlığın Sosyolog Havarisi: Robert Nisbet
Gelenek ve DinMehmet Vural Gelenek ve Dinlerin Aşkın Birliği
Gelenek ve Rusya ÖrneğiÖmer Göksel İşyar Gelenekçi Rus Klâsik Avrasyacı Düşüncesinin Gelişimi ve Temel İlkeleri
NietzscheIan Almond Nietzsche’nin İslâm ile Barışı: Düşmanımın Düşmanı Dostumdur
Ali Utku Deleuze’ün Nietzsche’si “Seyyar Savaş Makinesini Yeniden Örgütlemek”
SinemaAslı Daldal Gerçekçi Geleneğin İzinde: Kracauer, “Basit Anlatı” ve Nuri Bilge Ceylan Sineması
25. Sayı: Modernliğin Gölgesinde: Gelenek
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:7 l SAYI:25 l KASIM, ARALIK, OCAK 2003-04 l ISSN: 1303-7242
25
GELEN
EK
modernliğin gölgesinde:
GELENEKGELENEK VE TÜRK GELENEK VE
GELENEK VE DOĞU ALİ UTKU
MODERNLEŞMESİ MUHÂFAZAKÂRLIK BATI KISKACINDA Deleuze'ün Nietzsche'si
RUSYA“Seyyar Savaş Makinasını
HALİS ÇETİN BENGÜL GÜNGÖRMEZ
Yeniden Örgütlemek”
Gelenek ve Değişim Muhafazakârlığın ÖMER GÖKSEL İŞYAR
Arasında Kriz: Türk Sosyolog Havarisi: Robert Gelenekçi Rus Klâsik SİNEMA
ModernleşmesiNisbet
Avrasyacı Düşüncesinin ASLI DALDAL
Gelişimi ve Temel İlkeleri
EKMELEDDİN GELENEK VE DİN
Gerçekçi Geleneğin
İHSANOĞLU
GELENEK NEDİR? İzinde: Kracauer, “Basit
MEHMET VURAL
Modern Türkiye Ve
Anlatı” ve Nuri Bilge
Gelenek ve Dinlerin Aşkın EDWARD SHILS
Osmanlı Mirası
Ceylan Sineması
BirliğiGelenek
ÇİLER DURSUN GELENEK VE NIETZSCHE
Türk-İslâm Sentezi KÜLTÜR
İdeolojisi Ve ÖznesiIAN ALMOND
NECDET SUBAŞI Nietzsche'nin İslâm ile
FUNDA GENÇOĞLU Kültürel Mirasın Barışı: Düşmanımın
ONBAŞI Çeşitliliği ve Seçicilik Düşmanı, Dostumdur
'Geleneksel' ve 'Modern': Sorunu
Sınırlar ve Geçirgenlikler
Üzerine
Savaş ve BarışCemal Bâli Akal Masumlar Öldürülemez-Masumlar Öldürülebilir Nur Bilge Criss Barışı Olmayan Savaş Halil İnalcık Osmanlı’nın Avrupa ile Barışıklığı: Kapitülasyonlar ve Ticaret Erhan Büyükakıncı Uluslararası İlişkilerdeki Savaş İncelemelerinde ‘Tarih’in Metodolojik Araç Olarak Kullanımına Bir Bakış Emre Bağce Küresel Savaşların Eşiğinde Kant ve Hegel’i Yeniden Okumak Mustafa Kibaroğlu Kitle İmha Silahlarının Yayılması Sorunu ve Türkiye Mehmet Ali Kılıçbay Savaş ve Ekonomi Ali L. Karaosmanoğlu Kendi Kaderini Tayin, Ülke Bütünlüğü, Uluslararası İstikrar ve Demokrasi
Savaş ve BatıErtuğrul R. Turan Batı Metafiziği ve Savaş
Savaş ve DoğuFaruk Bozgöz & Rüstem Erkan Kabîle-Aşîret Asabiyet ve Savaş
Savaş ve KadınMetin Yeğeneoğlu & Simten Coşar Savaş ve Patriarka: Savaş ve Barışı Yeniden Düşünmek
Savaş ve MedyaBelkıs Ayhan Tarhan Görmek, Gözlemek, Savaş ve Teknoloji Dilruba Çatalbaş Savaşı Aktarmak ve Anlamlandırmak: Gazeteciliğin Profesyonel Değerleri ve Yaygın Medyanın Tutumu
ÇevreGülgün Tuna Uluslararası Örgütler ve Çevre
TürkiyeÇınar Özen Global Siyasal Sistem ve Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme Orhan Güvenen Türkiye 1 Ocak 1981’de Avrupa Ekonomik Topluluğu’na Üye Olabilir miydi?
24. Sayı: Savaş ve Barış
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:6 l SAYI:24 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2003 l ISSN: 1303-7242
24
SAV
AŞ ve B
AR
IŞ
SAVAŞ ve BARIŞ
SAVAŞ VE BARIŞ EMRE BAĞCESAVAŞ VE BATI
SAVAŞ VE MEDYA
Küresel Savaşların
CEMAL BÂLİ AKAL
ERTUĞRUL TURAN BELKIS AYHAN
Eşiğinde Kant ve Hegel'i
Masumlar Öldürülemez-
Batı Metafiziği ve Savaş TARHAN
Yeniden Okumak
Masumlar Öldürülebilir
Görmek, Gözlemek,
SAVAŞ VE DOĞU Savaş ve Teknoloji
MUSTAFA
NUR BİLGE CRİSS KİBAROĞLU RÜSTEM ERKAN-
Barışı Olmayan Savaş
DİLRUBA ÇATALBAŞ
Kitle İmha Silahlarının FARUK BOZGÖZ Savaşı Aktarmak ve
Yayılması Sorunu ve Kabîle-Aşîret Asabiyet
HALİL İNALCIK
Anlamlandırmak
Türkiye ve Savaş
Osmanlı'nın Avrupa ile
Barışıklığı:
ÇEVRE
M.ALİ KILIÇBAY SAVAŞ VE KADIN
Kapitülasyonlar ve Savaş ve Ekonomi
GÜLGÜN TUNA
Ticâret
METİN YEĞENOĞLU- Uluslararası Örgütler ve
ALİ L. SİMTEN COŞAR Çevre
ERHAN BÜYÜKAKINCI KARAOSMANOĞLU Savaş ve Patriarka:
Uluslararası İlişkilerdeki Savaş ve Barışı Yeniden
Savaş İncelemelerinde Kendi Kaderini Tayin, Düşünmek
'Tarih'in Metodolojik Ülke Bütünlüğü,
Araç Olarak Uluslararası İstikrar ve
Kullanımına Bir Bakış Demokrasi
DERGİLER
52
TakdimSüleyman Seyfi Öğün Türk Püritanizmine Dair Notlar
İdeoloji ve Sosyal BilimlerEtyen Mahçupyan Modernizmin Yabancılaşması Türkiye’de Sosyal Bilimlerin Tıkanması Üzerine Bazı Düşünceler Kurtuluş Kayalı “Memleketi Tanımak”
Resmî İdeolojiAhmet Yaşar Ocak “Osmanlı Resmî (Yahut İmparatorluk) İdeolojisi” Meselesi Halil İnalcık Atatürk ve Atatürkçülük
Atölye: Siyaset Bilimi Çalışmaları-IIFuat Keyman Sosyal Demokrasi ve Türkiye Oğuz Adanır Ulusal Burjuvazi ve Lâik Ahlâk
Biz Siz OnlarMesut Yeğen Yahudi-Kürtler ya da Türklüğün Yeni Hudutları Necati Polat Yeni Anti-semitizm: Efendi Üzerine Notlar
Cinsiyet PolitikalarıSerpil Sancar Otoriter Türk Modernleşmesinin Cinsiyet Rejimi
“Zihniyet, Aydınlar Ve İzm’ler”Rüstem Erkan-Faruk Bozgöz Aydınlar, Toplumsal Sınıflar ve İdeoloji V. Ertan Yılmaz Düşünce Hayatının İki Zıt Figürü: Entelektüeller ve İdeologlar Berrin Koyuncu Lorasdağı-Hilâl Onur Avrupa Merkezcilik Üzerinden Uygarlık Kavramına İki Farklı Bakış: Norbert Elias ve Cemil Meriç
29. Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler - 2
İdeoloji ya Da İdeolojilerin Sonu
Ali Akay Moderniteyi Yeniden Ele Almak: İdeolojisizleşme Kürşad Ertuğrul Sosyal Teoride İdeolojik Kapanımları Kırma Arayışları ve Doğu/Batı Ayrımı Zühtü Arslan İdeoloji, Türk Militarizmi ve Post-Militarist Açılımlar Ayhan Kaya İdeolojiden İdolojiye Yolculuk: Düşüncebilimden Kimlikbilime Davut Ateş Kuram, Eylem ve İnanç Ekseninde Siyasal İdeolojilerin Geleceği
İdeolojinin Sınırlarında…
Hasan Bülent Kahraman Leviathan Liberalizm Sularında Görüldü C. Fred Alford Totalitenin Karşıtı: Levinas ve Frankfurt Okulu
Fermâ Lekesizalın Habermas’ın İdeoloji Eleştirisi ve Postyapısalcı Cyborg’a İlişkin Bir Soruşturma Güney Çeğin & Alim Arlı “İdeoloji” Gerçeğinin Aşınması ve Pierre Bourdieu’nün Kuramsal Seçenekleri Çiler Dursun Hegel’de Kendilik Bilinci ve Öteki İçindeki Yolculuk
Atölye: Siyaset Bilimi Çalışmaları
İlhan Tekeli Tek ve Çok Kademeli Demokrasi Kuramlarının Ontolojik Kabulleri Üzerine Murat Somer Demokratlığın Politik Ekonomisi: İnanılır Demokrasi, Düzenleyici Devlet ve AB’li Küreselleşme Hikmet Kırık Âdil Siyasî Düzen Kurgusu ve Liberal Kamusal Alan
28. Sayı: Dün Bugün Yarın: İdeolojiler-1
Batı: Mutsuz Aşklar ÜlkesiM. Mukadder Yakupoğlu Batı Düşüncesinin Temel İkilemi Olarak Aşk ve Cinsellik Hasan Ünal Nalbantoğlu “Kant Burada da Hizmetinizdedir, Fräulein.” Maria von Herbert-Immanuel Kant Yazışması Hannah Arendt & Martin Heidegger Yusuf Eradam Aşkın Sözü Kördür: Batı’nın Aşk Pazarı ve Paradigmaları Üzerine Bir Deneme
“Aşk” Yok, “Ayartma” VarJean Baudrillard Tutkunun Kötülük Meleği
Batı’nın Aşk Sembolleri: Don Juan Ve Casanova Robert Laffont Don Juan Mitosu Stefan Zweig Casanova / Homo Eroticus
MüzikSenail Özkan Opus Metaphysicum: Tristan ve Isolde
EdebiyatGürsel Aytaç Alman Edebiyatında Aşk İhsan Yılmaz Bayraktarlı Hölderlin ve Aşkın Mutlaklığı Rümeysa Çavuş Shakespeare’de Aşkın Farklı Kimlikleri Zuhâl Yılmaz XII.-XVIII. Yüzyıllar Arasında İtalyan Edebiyatında ve Leopardi’de Aşk Charles Baudelaire Balkon Louis Aragon Elsa’nın Gözleri
Psikanaliz Nilgün Tutal Kristeva’da Aşk Fermâ Lekesizalın William Faulkner’da Aşk, Arzu ve Yitik Mutluluk: Lacan’cı Bir Analiz
ToplumBelkıs Ayhan Tarhan & Funda Bekâr Batı Dolayımıyla Aşk Temsilleri: Romantik ve Seyirlik Aşk Hikâyeleri Oktay Taftalı Kötümser Aşk ve Batı
27. Sayı: Aşk ve Batı
27
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:15 l SAYI:59 l KASIM, ARALIK, OCAK 2011-12 l ISSN: 1303-7242
9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 2 7 6
2
BATI: MUTSUZ AŞKLAR AŞK" YOK, "AYARTMA" VAR
ÜLKESİ
BATI'NIN AŞK SEMBOLLERİ:
DON JUAN VE CASANOVA TOPLUM
MÜZİK
EDEBİYAT PSİKANALİZ
İHSAN YILMAZ FERMÂ LEKESİZALIN
JEAN BAUDRILLARD BAYRAKTARLIWilliam Faulkner'da Aşk,
M. MUKADDER YAKUPOĞLU Tutkunun Kötülük Meleği Hölderlin ve Aşkın Mutlaklığı Arzu ve Yitik Mutluluk:
Batı Düşüncesinin Temel İkilemi
Lacan'cı Bir Analiz
RÜMEYSA ÇAVUŞ
Olarak Aşk ve Cinsellik
Shakespeare'de Aşkın
Farklı Kimlikleri
HASAN ÜNAL ROBERT LAFFONT
BELKIS AYHAN TARHAN &
NALBANTOĞLUDon Juan Mitosu ZUHÂL YILMAZ
"Kant Burada da
FUNDA BEKÂR
XII.-XVIII. Yüzyıllar Arasında
Hizmetinizdedir, Fräulein." STEFAN ZWEIG
Batı Dolayımıyla Aşk Temsilleri:
İtalyan Edebiyatında ve
Maria von Herbert-Immanuel Casanova / Homo EroticusRomantik ve Seyirlik Aşk
Leopardi'de Aşk
Kant Yazışması
Hikâyeleri
CHARLES BAUDELAIRE
SENAİL ÖZKAN
HANNAH ARENDT & Balkon
Opus Metaphysicum:
MARTIN HEIDEGGER
Tristan ve Isolde LOUIS ARAGON
YUSUF ERADAM
Elsa'nın Gözleri
Aşkın Sözü Kördür: Batı'nın GÜRSEL AYTAÇ
Aşk Pazarı ve Paradigmaları Alman Edebiyatında Aşk
Üzerine Bir Deneme
NİLGÜN TUTAL CHEVIRON
Kristeva'da Aşk:
Önce Söz/Kelâm Vardı'dan
Önce Aşk Vardı'ya
OKTAY TAFTALI
Kötümser Aşk ve Batı
DERGİLER
53
Eski DünyaMeldan Tanrısal Kolomb’dan Wovoka’ya Kızılderililer Gülriz Büken Yerli ve Yerli Olmayan Evrenlerde Amerikan Kızılderilileri’nin “Yaşayakalış”ı: Sanat Yoluyla Kendi Kaderini Belirleme, Tanınma ve Güçlenme Bülent Arı Avrupalılar Kozlarını Amerika Kıtası’nda Paylaştı
Amerika ve Kimlik KriziC. Akça Ataç & Bahar Gürsel Amerikan Apokaliptik’inin Dünü Bugünü Fermâ Lekesizalın Amerika’nın Kuruluş Mitleri: Pastoral Cennet, Umutlar, Yeni Başlangıçlar Ayşe Lahur Kırtunç Kim Bu Amerikalı, Bu Yeni Adam? Oğuz Adanır İki Amerika: Gerçek ve Sanal
Amerikan Tarz-I SiyasetLawrence B. Goodheart Joseph McCarthy’nin Günümüz Amerikasına Kalmış Olan Uğursuz Mirası Ali L. Karaosmanoğlu Hiroşima’ya Giden Yol Füsun Türkmen
ABD’nin Dış Politikası: Devamlılık ve Değişim Selçuk Çolakoğlu Asya-Pasifik’te Amerika: ABD’nin “Batı”ya Açılma Macerası
Yeni Dünya’ya GöçNazım İrem Eritme Potasından Eriyen Pota’ya: XXI. yüz-yılın Eşiğinde Amerika Işıl Acehan Eski Dünya’dan Yeni Dünya’ya: Anadolu’dan ABD’ye İlk Müslüman Türk Göçü Üzerine
EdebiyatNur Gürani Arslan Bir Zamanlar Türk Edebiyatında Amerika
SanatMatthew J. Iannucci Post-Modern Anti-Kahraman Taxi Driver’da Kapitalizm ve Kahramanlık Travis Bickle Üzerine Suzan Bakır Stieglitz’in Fotoğraflarındaki Yüce (!) Amerika Orhan Kandemir Afrikalılar Cazı veya Blues’u İcat Etmek için Gelmediler Yeni Dünya’ya
32. Sayı: Bir Zamanlar Amerika
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
Bir Zamanlar
AMER‹KA
DO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:32 | MAYIS, HAZ‹RAN, TEMMUZ-2005 | ISSN: 1303-7242
ESK‹ DÜNYA
Meldan Tanr›salKolomb’dan Wovoka’ya
K›z›lderililer
Gülriz Büken Yerli ve Yerli Olmayan
Evrenlerde Amerikan
K›z›lderilileri’nin
“Yaflaya Kal›fl”›:
Sanat Yoluyla Kendi
Kaderini Belirleme,
Tan›nma ve Güçlenme
Bülent Ar›Avrupal›lar Kozlar›n›
Amerika K›tas›’nda
Paylaflt›
AMER‹KA VE
K‹ML‹K KR‹Z‹
C. Akça Ataç & Bahar GürselAmerikan Apokaliptik’inin
Dünü Bugünü
Fermâ Lekesizal›n
Amerika’n›n Kurulufl Mitleri:
Pastoral Cennet, Umutlar,
Yeni Bafllangݍlar
Ayfle Lahur K›rtunç
Kim Bu Amerikal›,
Bu Yeni Adam?
O¤uz Adan›r‹ki Amerika: Gerçek ve Sanal
AMER‹KAN
TARZ-I S‹YASET
Lawrence B. Goodheart
Joseph McCarthy’nin
Günümüz Amerikas›na
Kalm›fl Olan U¤ursuz Miras›
Ali L. Karaosmano¤lu
Hiroflima’ya Giden Yol
Füsun TürkmenABD’nin D›fl Politikas›:
Devaml›l›k ve De¤iflim
Selçuk Çolako¤lu
Asya-Pasifik’te Amerika:
ABD’nin“Bat›”ya
Aç›lma Maceras›
YEN‹ DÜNYA’YA GÖÇ
Naz›m ‹rem Eritme Potas›ndan
Eriyen Pota’ya: XXI.
Yüzy›l›n Efli¤inde Amerika
Ifl›l AcehanEski Dünya’dan Yeni
Dünya’ya: Anadolu’dan
ABD’ye ‹lk Müslüman
Türk Göçü Üzerine
EDEB‹YAT
Nur Gürani Arslan
Bir Zamanlar Türk
Edebiyat›nda Amerika
SANAT
Matthew J. Iannucc›
Post-Modern Anti-Kahraman:
Taxi Dr›ver’da
Kapitalizm veKahramanl›k
Suzan Bak›rSt›egl›tz’inFoto¤raflar›ndaki
Yüce (!) Amerika
Orhan Kandemir
Afrikal›lar Caz› veya
Blues’u ‹cat Etmek için
Gelmediler Yeni Dünya’ya
DO⁄UBA
TI
32
B‹R
ZA
MA
NLA
R A
MER
‹KA
DO⁄UBATI
32. SAYI KAPAK bas 11
/5/05 16:22 Page 1
Takdim IHalil İnalcık Helenizm, Megali İdea ve Türkiye
Takdim IIŞerif Mardin Operasyonel Kodlarda Süreklilik, Kırılma ve Yeniden İnşa: Dün ve Bugün Türk İslâmî İstisnacılığı
Takdim IIIM. Şükrü Hanioğlu II. Meşrutiyet Dönemi ‘Garbcılığı’nın Kavramsallaştırılmasındaki Üç Temel Sorun Üzerine Not
Avrupa’yı Yeniden Düşünmek Halil İnalcık Tarihte Avrupa Birliği ve Türkiye Meyda Yeğenoğlu Avrupa Kimliği’nin İdeolojik Arkaplanı
İslâmYasin Ceylan İslâm ve Diğer Her Şey
RöportajMurat Belge ile Dün Bugün Yarın
“Dilde, Fikirde, İşde Birlik”Hakan Kırımlı İsmail Bey Gaspıralı, Türklük ve İslâm
ArkaplanCevat Özyurt Milletleşme Sürecinde Ziya Gökalp’in Medeniyet Arayışı H. Emre Bağce İbni Haldun’un İdeoloji Kuramı: Karşılaştırmalı Bir Çözümleme Mustafa Oral 1933 Üniversite Reformu ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Sol PortrelerGökhan Karsan “Eski Tüfek” Bir Sosyalistte Milliyetçilik Sosyalizm İkilemi: MDD ve Mihri Belli Ergün Yıldırım Bir Sol Milliyetçi İdeoloji Modeli: Kadro Dergisi
Okuma ParçasıNejdet Gök-Mehmet Kutlu Hilâl ve Ay-Yıldız Motifi Sembol ve İdeolojik Kullanım Sefa Kaplan Barzani Ailesi, Akademik Ahlâk ve Kürt Yahudiler
31. Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler-4
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
Dün Bugün Yar›n
‹DEOLOJ‹LER 4
DO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:31 | fiUBAT, MART, N‹SAN-2005 | ISSN: 1303-7242
TAKD‹M I
Halil ‹nalc›k
Helenizm, Megali ‹dea ve
Türkiye
TAKD‹M II
fierif Mardin
Operasyonel Kodlarda
Süreklilik, K›r›lma ve
Yeniden ‹nfla:
Dün ve Bugün Türk
‹slâmî ‹stisnac›l›¤›
TAKD‹M III
M. fiükrü Hanio¤lu
II. Meflrutiyet Dönemi
‘Garbc›l›¤›’n›n
Kavramsallaflt›r›lmas›ndaki
Üç Temel Sorun Üzerine Not
AVRUPA’YI
YEN‹DEN DÜfiÜNMEK
Halil ‹nalc›kTarihte Avrupa Birli¤i ve
Türkiye
Meyda Ye¤eno¤lu
Avrupa Kimli¤i’nin
‹deolojik Arkaplan›
‹SLÂMYasin Ceylan‹slâm ve Di¤er Her fiey
RÖPORTAJ
Murat Belge ile
Dün Bugün Yar›n
“D‹LDE, F‹K‹RDE,
‹fiDE B‹RL‹K”
Hakan K›r›ml› ‹smail Bey Gasp›ral›,
Türklük ve ‹slâm
ARKA PLAN
Cevat ÖzyurtMilletleflme Sürecinde
Ziya Gökalp’in Medeniyet
Aray›fl›
H. Emre Ba¤ce
‹bni Haldun’un ‹deoloji
Kuram›: Karfl›laflt›rmal›
Bir Çözümleme
Mustafa Oral
1933 Üniversite Reformu
ve Dil ve Tarih-Co¤rafya
Fakültesi
SOL PORTRELER
Gökhan Karsan
Eski Tüfek Bir Sosyalistte
Milliyetçilik Sosyalizm
‹kilemi MDD ve
Mihri Belli
Ergün Y›ld›r›m
Bir Sol Milliyetçi
‹deoloji Modeli:
Kadro Dergisi
OKUMA PARÇASI
Nejdet GökMehmet Kutlu
Hilal ve Ay-Y›ld›z Motifi
Sembol ve ‹deolojik
Kullan›m
DO⁄UBA
TI
31
‹DEO
LOJ‹LER
4DO⁄UBATI
TakdimArus Yumul Kafka’nın Kehânetleri, Arendt’in Tanıklıkları
Osmanlı-CumhuriyetKemal Karpat Türkiye’de Bugün İdeoloji Durumu
Yök SorunuAyşegül Ergül-Simten Coşar Siyaset-İdeoloji-Eğitim: YÖK Tartışmalarının Resmî Sınırları Üzerine
Söylem, İdeoloji ve Kadın Nilgün Tutal İdeolojinin Konumlanma Alanı: Kristeva ve Adlandırılamayanla Yüzleşme
AvrupaDerya Gürses Avrupa’nın Karanlık Yüzü
Asya Dinleri ve İdeolojiMustafa Soykut Dinler Tarihi Perspektifinden Hindistan Kökenli Dinler ve İdeolojik Çatışmalar
Kitle Kültürü Ve İdeolojiDennis K. Mumby İdeoloji ve Anlamın Toplumsal İnşası: Bir İletişim Bakış Açısı Rıza Sam Kitle İletişiminin Tüketim İdeolojisi ya da Üretilen Tiryakiliğin Büyüsü
Atölye: İdeoloji Çalışmaları Mehmet Fevzi Bilgin Siyasal Teoloji: Carl Schmitt ve Siyasal Kavram Analizi Nezahat Altuntaş Yıldızı Sönmeyen Bir İdeoloji: Milliyetçilik Mehmet Okyayuz (Klâsik) Faşizmin Kavramsallaştırılması Üzerine Bir Deneme Fikret Başkaya Doğu/Batı Çatışması Değil, Kapitalist/Emperyalist Saldırı İhsan Kamalak Üçüncü Yol ve Demokrasi Mehmet Ali Kılıçbay Total İdeoloji, Totaliter Siyaset: İslâmcı İdeoloji Friedrich A. Hayek Entelektüeller ve Sosyalizm Orhan Güvenen Karar Süreçleri ve İdeolojiler Oktay Taftalı Düşüncenin Mutsuz Biçimi: İdeoloji
30 . Sayı: Dün Bugün Yarın İdeolojiler-3
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
3 T
ASA
RIM
AN
KARA
0
312
466
28
09
Dün Bugün Yar›n
‹DEOLOJ‹LER 3
DO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:30 | KASIM, ARALIK, OCAK-2004/05 | ISSN: 1303-7242
TAKD‹MArus YumulKafka’n›n Kehânetleri,
Arendt’in Tan›kl›klar›
OSMANLI-CUMHUR‹YET
Kemal KarpatTürkiye’de Bugün
‹deoloji Durumu
YÖK SORUNU
Ayflegül Ergül-Simten Coflar
Siyaset-‹deoloji-E¤itim:
YÖK Tart›flmalar›n›n
Resmî S›n›rlar› Üzerine
SÖYLEM, ‹DEOLOJ‹ VE KADIN
Nilgün Tutal
‹deolojinin Konumlanma
Alan›: Kr›steva ve
Adland›r›lamayanla
Yüzleflme
AVRUPA
Derya GürsesAvrupa’n›n Karanl›k Yüzü
ASYA D‹NLER‹ VE
‹DEOLOJ‹
Mustafa Soykut
Dinler TarihiPerspektifinden Hindistan
Kökenli Dinler ve
‹deolojik Çat›flmalar
K‹TLE KÜLTÜRÜ VE
‹DEOLOJ‹
Denn›s K. Mumby
‹deoloji ve Anlam›n
Toplumsal ‹nflas›:
Bir ‹letiflim Bak›fl Aç›s›
R›za SamKitle ‹letifliminin Tüketim
‹deolojisi ya da Üretilen
Tiryakili¤in Büyüsü
ATÖLYE:
‹DEOLOJ‹ ÇALIfiMALARI
Mehmet Fevzi Bilgin
Siyasal Teoloji:
Carl Schm›tt ve
Siyasal Kavram Analizi
Nezahat Altuntafl
Y›ld›z› Sönmeyen
Bir ‹deoloji: Milliyetçilik
Mehmet Okyayuz
(Klâsik) Faflizmin
Kavramsallaflt›r›lmas›
Üzerine Bir Deneme
Fikret BaflkayaDo¤u/Bat› Çat›flmas› De¤il,
Kapitalist/Emperyalist
Sald›r›
‹hsan KamalakÜçüncü Yol ve Demokrasi
Mehmet Ali K›l›çbay
Total ‹deoloji,
Totaliter Siyaset:
‹slâmc› ‹deoloji
Fr›edr›ch A. Hayek
Entelektüeller ve
Sosyalizm
Orhan Güvenen
Karar Süreçleri ve
‹deolojiler
Oktay Taftal›
Düflüncenin Mutsuz Biçimi:
‹deoloji
DO⁄UBATI
30
‹DE
OLO
J‹LER
3DO⁄UBATI
DERGİLER
54
ORTAÇA⁄
AYDINLI⁄I
DO⁄U BATI
DO⁄UBATI
DÜfiÜNCE DERG‹S‹ | YIL:8 | SAYI:33 | A⁄USTOS, EYLÜL, EK‹M-2005 | ISSN: 1303-7242
TAKD‹M I
Halil ‹nalc›k
Helenizm, Megali ‹dea ve
Türkiye
TAKD‹M II
fierif Mardin
Operasyonel Kodlarda
Süreklilik, K›r›lma ve
Yeniden ‹nfla:
Dün ve Bugün Türk
‹slâmî ‹stisnac›l›¤›
TAKD‹M III
M. fiükrü Hanio¤lu
II. Meflrutiyet Dönemi
‘Garbc›l›¤›’n›n
Kavramsallaflt›r›lmas›ndaki
Üç Temel Sorun Üzerine Not
AVRUPA’YI
YEN‹DEN DÜfiÜNMEK
Halil ‹nalc›kTarihte Avrupa Birli¤i ve
Türkiye
Meyda Ye¤eno¤lu
Avrupa Kimli¤i’nin
‹deolojik Arkaplan›
‹SLÂMYasin Ceylan‹slâm ve Di¤er Her fiey
RÖPORTAJ
Murat Belge ile
Dün Bugün Yar›n
“D‹LDE, F‹K‹RDE,
‹fiDE B‹RL‹K”
Hakan K›r›ml› ‹smail Bey Gasp›ral›,
Türklük ve ‹slâm
ARKA PLAN
Cevat ÖzyurtMilletleflme Sürecinde
Ziya Gökalp’in Medeniyet
Aray›fl›
H. Emre Ba¤ce
‹bni Haldun’un ‹deoloji
Kuram›: Karfl›laflt›rmal›
Bir Çözümleme
Mustafa Oral
1933 Üniversite Reformu
ve Dil ve Tarih-Co¤rafya
Fakültesi
SOL PORTRELER
Gökhan Karsan
Eski Tüfek Bir Sosyalistte
Milliyetçilik Sosyalizm
‹kilemi MDD ve
Mihri Belli
Ergün Y›ld›r›m
Bir Sol Milliyetçi
‹deoloji Modeli:
Kadro Dergisi
OKUMA PARÇASI
Nejdet GökMehmet Kutlu
Hilal ve Ay-Y›ld›z Motifi
Sembol ve ‹deolojik
Kullan›m
ISSN 1303-72420-0
9 7 7 13 0 3 7 2 42 0 7
DO⁄UBATI
33
OR
TA
ÇA
⁄ A
YD
INLI⁄
IDO⁄UBATI
EntelektüelEtyen Mahçupyan Hangi Entelektüel? Metin Gönen Felsefe, Politika ve Aydın İkilemi
Osmanlı Berrak Burçak 19. Yüzyıl Osmanlı Entelektüeli ve Bilimcilik Kemal H. Karpat Aydınlar ve Kimlik: Tarihsel Bir Bakış
EdebiyatZeynep Uysal Bir Toplum Projesinin Peşinde Halide Edip Adıvar Ahmet Oktay Attilâ İlhan: İmkânsızı Zorlamak
BatıZeynep Direk Bir Entelektüel Olarak Jean Paul Sartre Emre Zeybekoğlu Distinguo Ergo Sum – Carl Schmitt
Arka PlanOktay Taftalı Batı Medeniyetinin Mutsuz Çocuğu Entelektüel Hilal Onur İnce Batılı Muhafazakâr Düşüncede Entelektüellerin Yeri ve İşlevleri Derya Gürses Tarbuck On Sekizinci Yüzyıl Britanyası Entelektüelleri: Tanımlar, Platformlar
Aydınlanmadan PostmodernizmeNazım İrem Radikalleştirilmiş Aydınlanma Projesi Kıyısında Entelektüeller ve Jürgen Habermas Ali Esgin Batı Sosyolojisinin Gündemindeki Entelektüel İlgiler ve Anthony Giddens
35. Sayı: Entelektüeller-I
Zeus ile Hera: Akdeniz’de İlk YolculukTurhan Yörükân Zeus’un Aşklarıyla Akdeniz’de Kurulmak İstenen Sosyo-Kültürel ve Politik İlişki AğıAkdeniz’de MekânEmel Altan Ege Venedik: Akdeniz’de Doğu ile Batı’nın Buluşma Noktası Bedia Demiriş İskenderiye: Antik Çağ Akdeniz’inde Bir Kültür Kenti Ali Efdal Özkul Doğu Akdeniz’in Anahtarı Kıbrıs AdasıAkdeniz ve KimlikÖzlem Hemiş Öztürk Akdeniz’de Kültürel Belleğin Fragmanları ve Kültürel Belleğin Taşıyıcıları: Çocuklar, Deliler, EntelektüellerMare Nostrum: “Bizim Deniz” Halil İnalcık Akdeniz ve Türkler İdris Bostan Kanuni, Barbaros ve Akdeniz’de Değişen Güç Dengeleri
Bir Akdenizli: Fernand BraudelMerve İrem Yapıcı Bir Akdeniz Tarihçisi: “Fernand Braudel”
Akdeniz’de Tarih ve ZamanTurhan Kaçar Eskiçağ Akdeniz Dünyasında Siyasal Birliğin Sonu: Romalılar ve Kuzey Komşuları Mehmet Bulut Merkez, Akdeniz’den Atlantik’e Kayarken Avrupalılar ve Osmanlılar Mehmet Ali Kılıçbay Bir Akdeniz Ütopyası Emile Témime Akdeniz Vizyonunu Yeniden Ele Almak Otuzlu Yılların Ütopyası mı? Abdullah Ekinci Türkiye Selçukluları’nın Akdeniz Politikası ve Doğu Akdeniz’de Hâkimiyetin TesisiAkdeniz KorsanlarıHüseyin Kayhan Osmanlı Öncesi Akdeniz ve Çevresinde Türk Korsanları Uğur Altuğ Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz Siyasetinde Korsanların RolüSeyir Mustafa Pultar İlk Türkçe Denizcilik SözlükleriKenzNiyazi Öktem Fransız Laikliğinin 100. Yıldönümü ve Türkiye
34. Sayı: Akdeniz
Ortaçağ AydınlığıZeki Özcan Ortaçağ’da Birey ve Bireyleşme Jacques Le Goff Ortaçağ’da Batı Avrupa Mehmet Ali Kılıçbay Ortaçağ’ın ‘Orta Malı’ Olmadığına Dair Burçin Erol Ortaçağ Avrupası ve Üniversiteler Turhan Kaçar Ortaçağ’ın Dinsel Fermantasyonu A. Kadir Çüçen Kötülük Problemi Nazım İrem Karanlık/Aydınlık Anlatısı Olarak Ortaçağ ve Eski/Yeni Tarih Yazımı
“Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü”Bekir Karlığa Doğu-Batı Düşüncelerinde On Üçüncü Yüzyıl Dönüşümü
SöyleşiBetül Çotuksöken ile Ortaçağ Üstüne
MüzikAhmet Soysal Ortaçağ’da Batı Avrupa Müziği
“Ortaçağ Yok, Ortaçağlar Var”Ebru Yener Ortaçağ’ın Aydınlık Yüzü: Endülüs Hüseyin Can Erkin Japonya Ortaçağı’nda Zen Işığı
İncelemeRichard Dietrich Digenēs Akritēs Destanı’nda Bizans-Müslüman İlişkileri
Hukuk/SiyasetAydın Albayrak & Cem Deveci Ortaçağ Sonunda Evrensel Hukuk Arayışı ve İnsan Hakları: Vitoria’nın Siyaset Kuramı
Tarih DersleriSencer Divitçioğlu Saruhanlı Beyliği’nin Kıpçak Kökenli Olma İhtimali (XI-XIV. Yüzyıllar) Hüseyin Kayhan Haçlılar Karşısında Selçuklular
33. Sayı: Ortaçağ Aydınlığı
DERGİLER
55
KimlikReyda Ergün &Cemal Bâli Akal Kimlik Bedenin Hapishanesidir
EtnisiteŞener Aktürk Etnik Kategori ve Milliyetçilik: Tek-etnili, Çok-et nili ve Gayri-etnik Rejimler
Milliyetçilik
Mehmet Karakaş Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği G. Gürkan Öztan Türk Milliyetçiliğinde Taşra Fetişizmi ve Toplumsal Cinsiyet İlker Aytürk Türk Dil Milliyetçiliğinde Batı Meselesi Alaattin Oğuz Rusya Türklerinin Türk Milliyetçiliğiyle İlişkileri
Yılmaz Çolak 1990’lı Yıllar Türkiye’sinde Yeni-Osmanlıcılık ve Kültürel Çoğulculuk Tartışmaları Zana Çitak Fransa’da Laiklik ve Milliyetçilik: 1905 Kilise-Devlet Ayrılığı Yasası Recep Boztemur Tarihsel Açıdan Millet ve Milliyetçilik: Ulus-Devletin Kapitalist Üretim Tarzıyla Birlikte Gelişimi Ergün Yıldırım Küreselleşen Dünyada Milliyetçilik
Milli Burjuvazi
Nalan Yetim & Ayşe Azman Türk Burjuvazisinde “Milli”lik Sorunu ve Kültürel Miras
Kültürel Çalışmalar
Nuran Erol Işık Milliyetçilik, Popüler Kültür ve “Kurtlar Vadisi”
38. Sayı: Milliyetçilik-I
Nur Vergin Entelektüel Olmak ya da Olmamanın Sosyolojik Belirlemeleri Üzerine Bir Deneme Ali Akay Türk Aydını ve Tarihle Barışmak
Atay & Meriç & TanpınarBerrin Koyuncu Lorasdağı & Hilal Onur İnce Marjinallikten Non-Konformizme –Oğuz Atay Eserlerinde Entelektüel Dücane Cündioğlu Bir Mâbed Bekçisi: Cemil Meriç Berkiz Berksoy Bir Entelektüel Olarak Tanpınar
NostaljiKemal Özmen Malraux’nun Enver Paşa’sı ya da Doğu’da Entelektüellik Sorunsalı M. Asım Karaömerlioğlu Rusya, Almanya ve Türkiye’de Büyük Bir Kozmopolit Entelektüel ve Eylemci: Helphand-Parvus
Soruşturma & Söyleşi
Dokuz Soruda Türk Aydını Koray Tütüncü & Ertürk Demirel Agnes Heller ile ‘Bir Ahlâk Kuramı’ Adlı Üçlemesi Üzerine Söyleşi
Kenz
Aliye Kovanlıkaya Batı Düşüncesinde İki Entelekt Reyhan Atasü Topçuoğlu Foucault ve Entelektüeller
37. Sayı: Entelektüeller-III
EntelektüellerMahmut Mutman Yeni Kültür ve Aydınlar Zeki Özcan Sosyo-Kültürel Fenomen Olarak Entelektüeller Oktay Özel Tarih, Tarihçi ve Entelektüel Kamusallık Bağlamında Türkiye’den Güncel Değinmeler
Bernard Lewis’e Karşı Edward SaidCansu Özge Özmen Hassasiyetler Çatışması
Arendt & Althusser & RawlsG. Gürkan Öztan “Politik Olan”a İtibarını İade Etme Teşebbüsü: Hannah Arendt Üzerine Özge Yalçın Althusser’de Aydın Sorunu ve İdeoloji Aysel Doğan Rawls’un Liberalizmi ve Kozmopolitanizm
Ülgener’e Dair
Ahmed Güner Sayar İktisâdî Liberalizm Karşısında Sabri F. Ülgener Ayşe Azman & Nalan Yetim Bir Entelektüelin Yüz Çizgileri: Sabri F. Ülgener
Kenz
Necdet Subaşı “Normal Bilim” ve Hakikat Rejim(ler)i Murat Erşen Entelektüel Laik mi Olmalıdır?
SinemaMetin Gönen Faure, Godard ve Entelektüel Sinema
36. Sayı: Entelektüeller-II
DERGİLER
56
TakdimErtuğrul R. Turan Küskün Tanrılar, Uykusuz Ozanlar, İsimsiz Acılar
Babİlker Aytürk Eyüp: Soğuğa Açılan Kapı
Hermes & HeraklitosCaner Işık Eski Dünyanın Kadim Bilgesi Hermes John Burnet Efesli Heraklitos
Antik Dünya BilgeliğiSema Önal Hikmet (Bilgelik) Üstüne Bedia Demiriş Antik Çağda Dil ve Gramer Erman Gören Antik Çağ Destan Geleneğinde Ruh ve Öte Dünya Turhan Kaçar Pax Romana’nın Gölgesinde İkinci Sofistler Dönemi ve Bir Sofistin Kaleminden Roma İmparatorluğu Oktay Taftalı
Sofist Bilgeliğin “Empirist” Dayanakları Üzerine C. Akça Ataç Britanya için İmparatorluk Dersleri: Sparta ve Atina
MitolojiTurhan Yörükân Aphrodite’nin Yunan ve Roma Mitolojisine Dâhil Edilmesiyle Oluşan “Syncretic” Bütünleşme
Doğu John Tait Mısır’ın Bilgeliği: Klasik Görüşler N. K. Devaraja Öz ve Özgürlük: Vedēntik ve Fenomenolojik Görüşler Kemal Bakır Konfüçyüs, Bilgelik ve Eğitim
KenzHaşim Koç XVII. Yüzyılın Ortasında Osmanlı Coğrafyası’ndan Antik Dönemlere Bir Bakış: Kâtip Çelebi’nin Eserlerinden Seçmeler
40. Sayı: Antik Dünya Bilgeliği
Milliyetçilik ÖrnekleriHüseyin Kalaycı Batılı Demokrasilerde Ayrılıkçı Milliyetçilik: Quebec Milliyetçiliği Liah Greenfeld Alman Milliyetçiliğinin Doğuşu Recep Boztemur Irak Milliyetçiliği: Toplumsal Bütünleşmede Ordunun Rolü ve Devletin Meşruluk Temelleri Selim Aslantaş Sırp İsyanları (1804-1815): Milli Bağımsızlık Hareketi mi Burjuva Devrimi mi Köylü Ayaklanması mı? Faruk Bozgöz Arap Milliyetçiliği
İki Klasik: Vico ve FichteSema Önal Akkaş Vico ve Milliyetçilik Güçlü Ateşoğlu Fichte ve Alman Milliyetçiliği
Millet ve MilliyetçilikNazım İrem Aydınlanma ve Sınırlılık Siyaseti Olarak Ulus Devlet Modernliği Max Weber Millet
Lerna K. Yanık Millet, Milliyet ve Milliyetçilik: Soğuk Savaş’ın Sonunda Türk Dış Politikasından Bir Kesit
Sinema ve MilliyetçilikAtilla Güney Resmî Milliyetçilikten Popüler Milliyetçiliğe Geçiş: 1960 Sonrası Türk Sineması Üzerine Siyasal Bir Deneme
KenzHasan Bülent Kahraman Demokrasiyi Demokrasiyle Aşmak ya da İktidarsız Bir Demokrasinin Olasılıkları: Tocquevilleci Demokrasi, Toplumsal İktidar ve Sivil Toplum Kaygıları Ali Utku Ziya Gökalp’in Felsefe Dersleri: “Kayıp Eser”in 85 Yıl Sonra Yayımlanışı Vesilesiyle Taşkın Takış Sosyal Bilimlerin “Öteki” Kutbu: Şerif Mardin ve Entelektüel Bir Harita
39. Sayı: Milliyetçilik-II
Takdim: Doğu Batı’danOtto Pöggeler Doğu-Batı Diyaloğu: Heidegger ve Lao-Tzu
Hay Bin Yakzan-Robınson CrusoeHalis Çetin Çatışma ve Diyalog Tartışmaları Arasında İki İnsan, İki Medeniyet (Hay Bin Yakzan/Doğu-Robinson Crusoe/Batı)
Huntington Samuel P. Huntington Sağlam Milliyetçilik Samuel P. Huntington Medeniyetler Çatışması mı?
Huntington’a CevapEdward W. Said Cehaletin Çatışması
“Medeniyetler Çatışması”Bayram Soy Birinci Dünya Savaşı’ndan İkinci Irak Savaşı’na Orta Doğu: Medeniyetler Çatışması mı, Çıkar
Mücadelesi mi? Şener Aktürk Braudel’den Elias’a ve Huntington’a “Medeniyet” Kavramının KullanımlarıAtalay Gündüz Medeniyetler Çatışması ve Türk Batılılaşmasının İmkânsızlığı Dilek İmançer Medeniyetler Çatışması ve Hollywood Bihter Çarhoğlu Medeniyetler Çatışması ve Batı Medyasında İslâm Söylemi: Almanya Örneği
KimlikE. Fuat Keyman Kültürel Kimlik Olgusunu Yeniden-Düşünmek
Türk DüşüncesiHilmi Ozan Özavcı Prens Sabahaddin’in Fikrî Kaynakları: Le Play ve Toplum Bilim
KenzAli Utku Vico’nun Yeni Bilim’i: Tarihsel Bilimleri Yeniden Düşünmek
41. Sayı: “Medeniyetler Çatışması”
40
DÜŞÜNCE DERGİSİ l ll
l
YIL:10 SAYI:40 ŞUBAT, MART, NİSAN 2007 ISSN: 1303-7242
ANTİK DÜNYA
BİLGELİĞİ
AN
TİK
DÜ
NY
AB
İLG
EL
İĞİ
TAKD M
BAB
HERMES &
HERAKLITOS
ANT K DÜNYA
B LGEL
M TOLOJ
DO U
KENZİ
İİ İĞİ
İ İ
Ğ
ERTU RUL R. TURAN
LKER AYTÜRK
CANER I IK
JOHN BURNET
SEMA ÖNAL
BED A DEM R
ERMAN GÖREN
TURHAN KAÇAR
OKTAY TAFTAL
C. AKÇA ATAÇ
TURHAN YÖRÜKÂN
JOHN TA T
N. K. DEVARAJA
KEMAL BAK R
HA M KOÇĞ
İ
İ İ İ
I
I
I
İKüskün Tanr
Ozanlar,
Eyüp: So
Eski Dünyan
Bilgesi Hermes
Efesli Heraklitos
Hikmet (Bilgelik) Üstüne
Antik Ça
Antik Ça
Ruh ve Öte Dünya
'n
İkinci Sofistler Dönemi ve
Bir Sofistin Kaleminden
Roma paratorlu
Sofist Bilgeliaklar
Britanya için
Sparta ve Atina
Aphrodite'nin Yunan ve
Roma Mitolojisine Dahil
Edilmesiyle Oluc” Bütünle
Mer
Öz ve Özgürlük:
Ved ntik ve
Fenomenolojik Görü
Konfüçyüs, Bilgelik ve
E
XVII. YüzyCo
p Çelebi'nin
Eserlerinden Seçmeler
ılar, Uykusuz
İsimsiz Acılar
ğuğa Açılan Kapı
ın Kadim
ğda Dil ve
Gramer
ğ Destan
Geleneğinde
ın
Gölgesinde
İm ğu
ğin
“Empirist” Dayan ı
Üzerine
İmparatorluk Dersleri:
şan
“Syncreti şme
ısır'ın Bilgeliği:
Klasik Görüşl
şler
ğitim
ılın Ortasında
Osmanlı ğrafyası'ndan
Antik Dönemlere
Bir Bakış:
Kâti
Ş
Ş
Ş
Pax Romana
ā
DERGİLER
57
Etnisite & Ulus-Devlet TartışmalarıErol Kurubaş Etnik Sorunlar: Ulus-Devlet ve Etnik Gruplar Arasındaki Varoluşsal İlişki Şener Aktürk Türkiye Siyasetinde Etnik Hareketler: 1920-2007 Semra Somersan Babil Kulesi’nde Etnilerden Ulus-DevletlereHüseyin Kalaycı Etnisite ve Ulus Karşılaştırması Davut Ateş Etnisiteden Ulusa, Ulustan Etnisiteye (?): Kültürel Siyasî ve İktisadî Çerçeveler Sibel Yardımcı & Şükrü Aslan 1930’ların Biyopolitik Paradigması: Dil, Etnisite, İskân ve Ulusun İnşası
İsrailİlker Aytürk “Yahudi Kimdir?” Tartışmasının Işığında İsrail’de Din ve Etnik Kimlik
İrlanda Gülden Hatipoğlu İrlanda: Edebiyat Politikaları ve Kimlik Retoriği
Azerbaycan-Ermenistan
Ayça Ergun Güney Kafkasya’da Etnik Kimlik ve Çatışma: Azerbaycan ve Ermenistan Ulusal Kimliklerinde Karabağ Sorunu
Etnisite Ve Şiddet
Rogers Brubaker & Davıd D. Laitin Etnik ve Milliyetçi Şiddet Bahar Gürsel Yargıç Lynch’in Mirası: Amerikan Tarihinde Kolektif Şiddet
Ötekiler
Fırat Mollaer Görünmez Ötekiler Çingeneler Örneği ve Ötekiliğin Dayanılmaz Hâli
44. Sayı: Etnisite
Ebu Garip’ten SonraPınar Uyaroğlu Yıldız Ebu Garip İşkence Fotoğrafları: Şiddetin Politik İkonografisi
Orta ÇağT. Tolga Gümüş Orta Çağ Avrupa’sında Şiddet: Toplumsal Değişim ve Şiddetin Yeniden Yapılanışı
ŞiddetGülbanu Altunok Şiddetin Eleştirisi Olarak İktidar: Arendt ve Foucault Tahir Karakaş Nietzsche’nin ŞiddetiMetin Bal Rousseau ve Şiddetin Kaynağı Olarak Eşitsizlik Kemal Bakır Anarşizm, Bilim ve Şiddet: “Mihail Bakunin” Armağan Öztürk Bir Haklı Savaş Tartışması: Şiddet Meşru Olabilir mi? Özge Erşen Psikanalitik Bir Deneme Şiddet: Öteki’nin Yıkımı G. Gürkan Öztan Şiddetin Modern Meşruiyet Zemini: “Ulusun İntikamı”Aliye Mavili Aktaş Aile İçi Şiddet
Medya Süreyya Çakır Medya ve Şiddet
Sinema Orhun Yakın Nedensiz Şiddet
İntiharNurgün Oktik Bireysel Bir Şiddet Olarak İntiharın Sosyolojik Açılımı
Terör Ahmet Kavlak Terör ve Meşru Terör
DisiplinJohn O’Neill Disiplin Toplumu: Weber’den Foucault’ya
43. Sayı: Şiddet
Amerika Üzerine Kültürel İncelemelerGülriz Büken Quetzalquatl Soyunun Yaşayakalışı: Atzlán’dan Frontera’ya Mejicanolardan Meksika Kökenli Amerikalılara Ayşe Lahur Kırtunç Çengelde Sallanan Amerikan Rüyası Meldan Tanrısal Beyaz Adamın Gelişi ile Kızılderili Kadınların Değişen Yaşam Biçimleri Bahar Gürsel Kenar Mahalleden Beyazperdeye: “Yeni Göç” Dalgası ve Amerika’daki İtalyan Göçmenler İsmail Öğretir Bir Azınlık-Oluş Yazımı Olarak Afrikalı-Amerikan Edebiyatı: Deleuze-Guattarici Bir Yaklaşım Orhun Yakın Death Wish: Hollywood Usulü Suç ve Ceza Timothy M. Roberts Türk Bakış Açısından Amerikan Tarihi
Amerika: Bir İmparatorluk DeneyimiC. Akça Ataç Bağımsızlık Savaşçılığından Dünya Hükümdarlığına: Amerikan İmparatorluk Anlayışının Tarihsel Gelişimi Nasuh Uslu ABD’nin Temel Tehdit Kaynağını
Kurutma ve Hegemonya Kurma Adına Orta Doğu’ya Yönelmesi Ayhan Akman Eşitlik Çağında Demokrasilerin Özgürlük Sorunsalı: Bireycilik, Din ve Siyaset Üzerine Tocquevilleci Bir Tartışma Ezra Pound Amerika
Amerika-OsmanlıCansu Özge Özmen Genç Cumhuriyet’in Akdeniz Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu’yla Yapılan 1830 Dostluk ve Ticaret Antlaşması; ya da 19. Yüzyıl Amerikan-Osmanlı İlişkilerinin Amerikan Yazınına Etkisi ve Seyahatnâmeler Burcu Bostanoğlu Amerika ve Osmanlı’nın Akdeniz’de Başlayan Seyir Defteri
Kenz Reyda Ergün & Cemal Bâli Akal Bilgenin Siyaseti, Siyasetçinin Yalnızlığı
42. Sayı: Bir Zamanlar Amerika-II
DERGİLER
58
Cumhuriyetçilik
Turhan Kaçar Gesta Reipublicae Romanae: Klasik Roma’da Cumhuriyet’in Kısa Tarihi Fuat Keyman Neo-Roma ve Neo-Atina Cumhuriyetçiliği: Cumhuriyetçilik, Demokratikleşme ve Türkiye Toktamış Ateş Cumhuriyet Nuran Erol Işık “Ortak Bağ”ın Tesisi İçin Eleştirel Cumhuriyet Nuri Bilgin Yönlendirici Bir Fikir Olarak Cumhuriyet
Tartışma
Nuray Mert Cumhuriyet Tarihini Yeniden Okumak Etyen Mahçupyan Günümüzün Modern Muhafazakârlığı: Cumhuriyetçilik
Kadir Cangızbay “Bizim Cumhuriyet” Oğuz Adanır Osmanlı Toplumunda Bir Simülasyon Evrenin Varlığından Söz Edilebilir mi? (Türkiye Cumhuriyeti Kaçınılmaz Tarihsel ve Toplumsal Bir Sonuçtur) Ümit Kardaş Ordu-Siyaset-Yargı İlişkisi
Cumhuriyetçilik ve Küreselleşme
Hüseyin Aydoğdu Küreselleşen Dünyada “Cumhuriyet(çilik)” Sorunsalı: Kimlik ve Vatandaşlık Sorunu
Kenz Hüseyin Kalaycı Kendi Kaderini Tayin Kimlerin Hakkı?
47. Sayı: Cumhuriyetçilik
Odile Moreau Jön Türkler ve Emperyalizme Karşı Direnen Gizli Örgütler Kemal Karpat İttihad ve Terakki Cemiyeti 31 Mart 1909 Ayırım Noktası ve Cumhuriyet’e Mirası Altay Cengizer Tüm Zamanlar İçin Kayrılan Elem: Eski Avrupa Sona Ererken İmparatorluk İçin Direnen Jön Türkler Fatih Ünal II. Meşrutiyet, Ulusçuluk ve Kürt Ayrılıkçı Hareketi Mehmet Özden Hürriyet Çağında Milliyetçilik Mehmet Okur Tanzimat’tan II. Meşrutiyete Cemiyetler: İllegal Yapıdan Legal Yapıya Geçiş Baran Hocaoğlu II. Meşrutiyet’in İlânı Sırasında İki Tarz-ı Siyaset: Merkeziyetçiler ile Âdem-i Merkeziyetçiler Mücadelesi
Bayram Soy 1908 Jön Türk Devrimi’ne İngiltere’nin Yaklaşımı Nevin Ateş Şûrâ-yı Ümmet Gazetesi’nin Selanik Nüsha-i Fevkalâdesi Işığında 31 Mart Hadisesi’ne Bir Bakış Ülkü Gürsoy II. Meşrutiyet Dönemi Dergileri Üzerine Bir Değerlendirme Adem Kara Meşrutiyetin Oluşumunda Aydınların Etkisi Adem Efe II. Meşrutiyet Dönemi (1908-1925) İslâmcıları ve Çağdaşlaşma Görüşleri Süleyman Güngör 1908 Devrimi ve Mekteb-i Mülkiye
46. Sayı: II. Meşrutiyet 100. Yıl. /Cilt 2/
TakdimHalil İnalcık II. Meşrutiyet
Osmanlı KimliğiA. Teyfur Erdoğdu Osmanlılığın Evrimi Hakkında Bir Deneme: Bir Grup (Üst Düzey Yönetici) Kimliğinden Millet Yaratma Projesine
II. Meşrutiyet
Ahmet Kuyaş II. Meşrutiyet, Türk Devrimi Tarihi ve Bugünkü Türkiye Nevzat Artuç II. Meşrutiyet’in İlânı H. Aliyar Demirci 1908 Parlamentosunda Meşrutiyetin Değerleri ve İlkeleri Cenk Reyhan Jön Türk Hareketi Türk Devrim Süreci Üzerine Karşılaştırmalı Bir Çözümleme
Necmettin Doğan Türk Demokrasi Tarihini Anlamanın Bir Aracı Olarak Meşrutiyet Mustafa Gündüz II Meşrutiyet İdeolojilerinde Sosyoloji ve Geleceğin Toplum Tasavvuru
EdebiyatBirgül Koçak & Aytül Tamer II. Meşrutiyet Döneminde İki Milliyetçi Kadın: Halide Edib ve Müfide Ferid
EğitimKemal Bakır II. Meşrutiyet Döneminde Milli Seçkincilik ve Eğitim: Emrullah Efendi Tuba Ağacı Nazariyesi
TiyatroEnver Töre II. Meşrutiyet Dönemi Türk Tiyatrosu
45. Sayı: II. Meşrutiyet 100. Yıl. /Cilt 1/
DERGİLER
59
GirişBülent İplikçioğlu Antik Roma ve Mirası
KuruluşPelin Aytaman İplikçioğlu Roma’nın Kuruluş Efsaneleri
Roma: Savaş Ya Da BarışBurak Çınar Roma Ordusunun Savaşlardaki Üstünlüğü Çağatay Akşit Tanrılarla Barış İçinde Yaşamak
FelsefeKemal Bakır Roma’da Felsefe, Stoa Ahlâkı, Kölelik ve İmparatorluk: Epiktetos ve Marcus Aurelius Metin Bal Roma’da Yeni Platonculuğun Kurucusu Plotinus ve Öğretisi
Hukuk & EkonomiHavva Karagöz Stoisyen Düşüncenin Roma Hukukuna Etkisi ve Doğal Hukuk Anlayışı Fatih Türe Roma İmparatorluğu’nda Annona Kurumu
Edebiyat & BilimQuintus Cicero’dan Consul Adayı Marcus Cicero’a Mektup Gürsel Aytaç Alman Edebiyatında Antik Roma Alp Ejder Kantoğlu Roma’nın Unutulan Yıldızı Marcus Manilius
TartışmaTurhan Kaçar Roma’dan Sonra Akdeniz Dünyası ve ‘Pirenne Tezi’ Mustafa Kömürcüoğlu Yeniden Roma: Machiavelli Düşüncesinde Roma Siyasi Tarihi
KenzHasan Bülent Kahraman Anayasacılıktan Demokrasiye
50. Sayı: Romalılar-II
HukukNadi Günal Roma Hukukunun Temel Kriterleri, Kavram ve Kuramları Belgin Erdoğmuş Roma Hukuku
DinErkan İznik Pagan Bir İmparatorluğun Hıristiyan İmparatorluğa Dönüşümü: Geç Antikçağ’da Roma İmparatorluğu Turhan Kaçar Eskiçağ Hıristiyanlığı’nda Yol Ayrımı: Kadıköy Konsili ve Mirası
EdebiyatBedia Demiriş Roma Edebiyatı: Başlangıcı, Sınırları, Özellikleri Gül Özaktürk Tarihin Akışını Değiştiren Söylevler: Orationes Philippicae Ü. Fafo Telatar Roma Edebiyatında Pastoral Şiir
MimariSuna Güven Roma Mimarlığını Anlamaya Çalışmak
Tarih Mehmet Ali Kaya Anadolu’da Roma Egemenliği (İÖ 205-25) Mustafa H. Sayar Geç Antik Devir
Ekonomi Oğuz Tekin Roma Devletinde Para ve Ekonomi
RomanizasyonFiliz Dönmez-Öztürk Likya Örneğinde Romalılaştırma ve Romalılaşma Pınar Özlem-Aytaçlar Küçük Asya’nın ‘Romanizasyon’u
49. Sayı: Romalılar-I
Giriş
Aslı Yazıcı Yakın & Rahşan Balamir Bektaş Liberalizmle Muhafazakârlık Arasında Hipnoz: Kişisel Gelişim Fantezisi
Kişinin Kendisiyle Savaşı
Ertuğrul Turan Agon: Kökendeki Savaşın Öyküsü Tolga İnsel Canın Gerilimi ve Düşman Yabancı Politeia’da Kişinin Savaşımı Tahir Karakaş Üstinsanın “İyi İnsan”la Savaşı ve Nietzsche’de Kişinin Kendi Kendisini Aşma Deneyimi Sadık Erol Er E. M. Cioran’da Şiddetin Ontolojik Kökeni Mukadder Yakupoğlu İnsanın Kendi Doğasıyla Savaşı Derya Gürses Tarbuck On Sekizinci Yüzyıl Felsefesi ve Depresyon
Ahmet İnam Kendimize Doğru Bir Yürüyüş Tarzı Olarak Özgelik Caner Işık Anadolu Erenlerinde ‘Gerçek’ Olmak İçin ‘Gerçeklik’ Ekrem Demirli Sufilerin Tanrı Anlayışı Hakkında Bir Değerlendirme Fuat Aydın ‘Karma’ ve ‘Samsara’ Döngüsünde İnsan Nihan Mortaş Bedenle Mücadeleye Dönüşen Bir Yaşlanma Pratiği
Kenz
Haluk Sunat ‘Kişinin Kendi ile Savaşımı’ ve ‘Yaratma Sorunsalı’ Bağlamında ‘Marksist Estetik’ Eleştirisi
48. Sayı: Kişinin Kendisiyle Savaşı
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:11 l SAYI:50 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2009 l ISSN: 1303-7242
50
Rom
alılar II
ROMALILAR
IIGİRİŞ
FELSEFEEDEBİYAT & BİLİM MUSTAFA
KÖMÜRCÜOĞLU
KEMAL BAKIR
BÜLENT
Quintus Cıcero'dan Yeniden Roma:
Roma'da Felsefe,
İPLİKÇİOĞLU
Consul Adayı Marcus Machiavelli
Stoa Ahlâkı, Kölelik ve
Antik Roma ve Mirası
Cicero'a Mektup Düşüncesinde Roma
İmparatorluk: Siyasi Tarihi
GÜRSEL AYTAÇ
Epiktetos ve Alman Edebiyatında
Marcus Aurelius
KURULUŞ
Antik Roma
METİN BAL
KENZ
PELİN AYTAMAN ALP EJDER
Roma'da Yeni
ERÇELİK
HASAN BÜLENT
KANTOĞLU
Platonculuğun Kurucusu
Roma'nın Kuruluş
KAHRAMAN
Roma'nın Unutulan
Plotinus ve Öğretisi
Efsaneleri
Anayasacılıktan
Yıldızı Marcus Manilius Demokrasiye
HUKUK & EKONOMİ
ROMA: SAVAŞ YA DA HAVVA KARAGÖZ TARTIŞMA
BARIŞ Stoisyen Düşüncenin TURHAN KAÇAR
Roma Hukukuna Etkisi
BURAK ÇINAR Roma'dan Sonra
ve Doğal Hukuk Anlayışı
Roma Ordusunun Akdeniz Dünyası ve
Savaşlardaki Üstünlüğü FATİH TÜRE 'Pirenne Tezi'
Roma
ÇAĞATAY AŞKİT İmparatorluğu'nda
Tanrılarla Barış İçinde Annona Kurumu
Yaşamak
DERGİLER
60
Askeri Zihniyetin KökenleriHalil İnalcık Osmanlı Tarihinde Devlet ve Asker
Bir “Rüya” GeleneğiAslı Niyazioğlu Halveti Sünbüli Şeyhlerinin Rüyaları ve Osmanlı Biyografi Yazıcılığı
“Devlet-iAliyye”Yusuf Oğuzoğlu Osmanlı’da Devlet Felsefesi: Yönetilenler’e Yaklaşım ve Bu Siyasetin Kaynakları
“Merkez-Çevre” İlişkileriYasemin Beyazıt Osmanlı’da Kaza Sınırlarını Belirleyen Temel Etkenler
EğitimBenjamin C. Fortna Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonunda Eğitim ve Biyografi Mustafa Gündüz Son Dönem Osmanlı Eğitiminde Disiplin ve Cezalandırma
AhîlikMehmet Topal & Kamil Çolak Osmanlı Devleti’nde Ahîlik ve Ahî Zâviyeleri
BalkanlarDritan Egro Osmanlı İmparatorluğu’ndan Arnavutluk Devleti’ne
İktisat & TicaretSinan Marufoğlu Osmanlı Taşra Eyaletlerinde Para ve Finansman Sorunları Necmettin Aygün XVIII. Yüzyılda Trabzon Merkezli Karadeniz Ticaretinde Balkanlar ile İlişkiler
TartışmaM. Akif Kireçci Gerçekle Hayâl Arasında: Batı Medeniyeti Tarihinde Osmanlı İmparatorluğu
53. Sayı: Osmanlılar-III
GirişHalil İnalcık Osmanlıların Trakya’ya Yerleşmesi
Avrupa ve OsmanlıÖzlem Kumrular Avrupa’nın İnşasında Osmanlı Etkisi
EdebiyatNuran Tezcan Sebeb-i Teliflere Göre Mesnevî Edebiyatının Tarihsel Dönüşümü
ToplumOğuz Adanır Osmanlı Toplumunda Bâtıl İnançlar, Talih ve ‘Kader’
Bir Annales Okulu Pratiği:Osmanlı’da Gündelik Yaşam Ve EkonomiSeven Ağır Osmanlı’da İaşecilik ve Fiyat Politikaları Onur Yıldırım Osmanlı İaşeciliği ve Esnaf Nadir Özbek Abdülhamid Rejimi, Vergi Tahsildarlığı ve Siyaset, 1876-1908
TurizmAhmet Yüksel Zamansız Bir Teşebbüs: I. Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nda Turizm
DenizcilikEda Özel 16. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Osmanlı Korsanları
KimlikFazıl Gökçek Tanzimat Dönemi Türk Romanında Osmanlı Kimliği
İttihat Ve TerakkiPınar Kaya Milli Burjuvaziden Ulus Devlete: İttihat ve Terakki Dönemi
52. Sayı: Osmanlılar-II
GirişHalil İnalcık Osmanlı Tarihinde Dönemler Tuncer Baykara Osmanlıların Selçuklu ve İlhanlı Kültür Kökenleri Üzerine
YöntemMetin Kunt Osmanlı Tarihçiliğinin Çerçevesi: “Türk-İran Modeli”
TartışmaNecmettin Alkan Osmanlı Modernleşmesi ve Klasik Yeniçeri İsyanlarının Modern Siyasî Darbelere Dönüşmesi
Osmanlı Üretim TarzıSencer Divitçioğlu Asya Üretim Tarzı Merceğinden Osmanlı Üretim Tarzı
İdareHaldun Eroğlu Osmanlı Şehzadeleri ve Devlet Yönetimi
Din, Toplum Ve Kamusal AlanSonnur Özcan Osmanlı Atmeydanı Kamusal Bir Meydan mıydı? Şener Aktürk Osmanlı Toplumunda Dinî Çeşitlilik: Farklı Olan Neydi? Yahya Araz XVI. Yüzyılda Osmanlı Toplumunda Kişiler ve Cemaatler Arası İlişkilerin “Dil, Söylem ve Sembol”leri
BalkanlarAydın Babuna Osmanlı Döneminde Bosna ve Boşnaklar
TanzimatYonca Köksal Tanzimat ve Tarih Yazımı
Askerî YenilikBurak Çınar Osmanlı İmparatorluğu’nda Ateşli Silahların Yükselişi
KenzHüseyin Gündoğdu Kâtip Çelebi’nin Toplum ve Siyaset Düşüncesi
51. Sayı: Osmanlılar-I
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:53 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 2010 l ISSN: 1303-7242
53
Osmanlılar
III
Osm
anlılar III
ASKERÎ ZİHNİYETİN “MERKEZ-ÇEVRE” AHÎLİKNECMETTİN AYGÜN
KÖKENLERİİLİŞKİLERİ
MEHMET TOPAL & XVIII. Yüzyılda Trabzon
HALİL İNALCIK YASEMİN BEYAZIT KAMİL ÇOLAK Merkezli Karadeniz
Ticaretinde Balkanlar ile
Osman Tarihinde Osmanlı'da Kaza Osmanlı Devleti'nde İlişkiler
Devlet ve AskerSınırlarını Belirleyen Ahîlik ve Ahî Zâviyeleri
Temel Etkenler
BİR “RÜYA” GELENEĞİ BALKANLAR
TARTIŞMA
EĞİTİM
ASLI NİYAZİOĞLU
DRİTAN EGRO M. AKİF KİREÇCİ
BENJAMİN C. FORTNA
Halveti Sünbüli
Osmanlı Gerçekle Hayâl Arasında:
Şeyhlerinin Rüyaları ve
İmparatorluğu'ndan Batı Medeniyeti
Osmanlı
Osmanlı Biyografi
Arnavutluk Devleti'ne Tarihinde Osmanlı
İmparatorluğu'nun
Yazıcılığı
İmparatorluğu
Sonunda Eğitim ve
BiyografiİKTİSAT &TİCARET
“DEVLET-İ ALİYYE”
SİNAN MARUFOĞLU
YUSUF OĞUZOĞLU MUSTAFA GÜNDÜZ Osmanlı Taşra
Osmanlı'da Devlet Son Dönem Osmanlı Eyaletlerinde Para ve
Felsefesi: Yönetilenler'e Eğitiminde Disiplin ve Finansman Sorunları
Yaklaşım ve Bu Siyasetin Cezalandırma
Kaynakları
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:52 l ŞUBAT, MART, NİSAN 2010 l ISSN: 1303-7242
52
OsmanlılarII
Osm
anlılar II
GİRİŞTOPLUM
NADİR ÖZBEK KİMLİK
HALİL İNALCIK OĞUZ ADANIR Abdülhamid Rejimi, FAZIL GÖKÇEK
Osmanlıların Trakya'ya Osmanlı Toplumunda
Tanzimat Dönemi Türk
Vergi Tahsildarlığı ve
Yerleşmesi Bâtıl İnançlar, Talih ve
Romanında Osmanlı
Siyaset, 1876-1908
'Kader'
Kimliği
AVRUPA VE OSMANLI
TURİZM
ÖZLEM KUMRULAR
İTTİHAT VE TERAKKİ
BİR ANNALES OKULU AHMET YÜKSEL
Avrupa'nın İnşasında PRATİĞİ:
PINAR KAYA
Zamansız Bir Teşebbüs:
OSMANLI'DA
Milli Burjuvaziden Ulus
Osmanlı Etkisi
“I. Dünya Savaşı
GÜNDELİK YAŞAM VE Devlete: İttihat ve
Yıllarında Osmanlı
EKONOMİ
EDEBİYAT
Terakki Dönemi
İmparatorluğu'nda
SEVEN AĞIR
NURAN TEZCAN
Turizm
Osmanlı'da İaşecilik ve
Sebeb-i Teliflere Göre Fiyat Politikaları
Mesnevi Edebiyatının
DENİZCİLİK
Tarihsel Dönüşümü
EDA ÖZEL
ONUR YILDIRIM 16. yüzyılda Osmanlı
Osmanlı İaşeciliği ve Devleti ve Osmanlı
EsnafKorsanları
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:12 l SAYI:51 l KASIM, ARALIK, OCAK 2009-10 l ISSN: 1303-7242
51
OsmanlılarI
Osm
anlılar I
GİRİŞOSMANLI ÜRETİM
ASKERÎ YENİLİK
TARZI
KENZ
İDARE
YÖNTEMBALKANLAR
DİN, TOPLUM VE
KAMUSAL ALAN
TARTIŞMA
TANZİMAT
ŞENER AKTÜRK
Osmanlı Toplumunda
HALİL İNALCIK
BURAK ÇINAR
Dinî Çeşitlilik: Farklı
Osmanlı Tarihinde SENCER
Osmanlı
Olan Neydi?
DönemlerDİVİTÇİOĞLU
İmparatorluğu'nda Ateşli
Asya Üretim Tarzı YAHYA ARAZSilahların Yükselişi
TUNCER BAYKARA Merceğinden Osmanlı XVI. yüzyılda Osmanlı
Osmanlıların Selçuklu ve Üretim TarzıToplumunda Kişiler ve
İlhanlı Kültür Kökenleri Cemaatler Arası HÜSEYİN GÜNDOĞDU
Üzerine
İlişkilerin “Dil, Söylem ve Kâtip Çelebi'nin Toplum
Sembol”lerive Siyaset Düşüncesi
HALDUN EROĞLU
Osmanlı Şehzadeleri ve
METİN KUNT Devlet Yönetimi
Osmanlı Tarihçiliğinin AYDIN BABUNA
Çerçevesi: “Türk-İran Osmanlı Döneminde
Modeli”
Bosna ve Boşnaklar
SONNUR ÖZCAN
Osmanlı Atmeydanı
NECMETTİN ALKAN
YONCA KÖKSAL
Kamusal Bir Meydan
Osmanlı Modernleşmesi Tanzimat ve Tarih
mıydı?
ve Klasik Yeniçeri
Yazımı
İsyanlarının Modern
Siyasî Darbelere
Dönüşmesi
DERGİLER
61
56. Sayı: Psikanaliz Dersleri
55. Sayı: Karl Marx
54. Sayı: Osmanlılar-IVGirişHalil İnalcık Osmanlı Padişahı
SanatLale Uluç On Altıncı Yüzyılda Osmanlı-Safevî Kültürel İlişkileri Çerçevesinde Nakkaşhânenin Önemi
DinBedri Gencer Osmanlı İslâm Yorumu
Tartışma: “Popüler Osmanlı”Ahmet Özcan Popüler Tarihçilik ve Osmanlı Tarihine İlgisi Üzerine Bazı Tespitler
Osmanlı ve VatandaşlıkNalan Soyarık Şentürk Vatandaşlığın İmparatorluk Kökleri: Osmanlı’ya Bakmak İsmet Parlak Osmanlı’nın Tebaasından Cumhuriyet’in Yurttaşına Giden Yol
EğitimŞerife Yorulmaz Osmanlı İmparatorluğu’nda Ruhsatsız Okullaşma: 19.Yüzyılda Açılan Gayrimüslim ve Yabancı Okullar Üzerine Bir Değerlendirme
Amerika’nın Osmanlı SeyâhatiCansu Özge Özmen Pushkin Osmanlı İmparatorluğu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Üzerine 19. Yüzyılda Yayımlanan Amerikan Seyâhatnameleri
Jön TürklerİLYAS SÖĞÜTLÜ Jön Türk Düşüncesinde Modernlik ve Modernleşme
KENZCEM ORHAN Avrupa-Merkezcilik Çıkmazını Aşmak: Tim Jacoby’nın Sosyal İktidar ve Türk Devleti Çalışması Üzerine Bir İnceleme
Marx/Ontoloji/Varoluş Nur Betül Çelik Marx’ın Ontolojisi ve Siyasal Öznelik Sorunu Önder Kulak Karl Marx’ta Yabancılaşma, Meta Fetişizmi ve Şeyleşme Kavramları Zeliha Burcu Yılmaz Marx ve “İnsanî Varoluş”
Marx’ın Musahabeleri: Platon-Rousseau-HegelMetin Becermen Dünyayı Değiştirmeye Dair: Marx’ın On Birinci Tezi Üzerine Bir Deneme Doğan Barış Kılınç Marx’ın Hegel’le Diyaloğu Gökhan Demir & Dünya Ahtem Öztogay Hegel ve Marx’ta Sivil Toplum Yıldız Silier Marx ve Rousseau: Eşitsizlik ve Özgürlük
Marx ve OryantalizmLütfi Sunar Marx’ın Doğu’ya Bakışı: Batı’nın Tanımlanmasının Bir Aracı Olarak Doğu Aytek Soner Alpan & Efe Peker Marksizm, Şarkiyatçılık ve “Komünizm Fikri”nin Evrenselliği
Marx ve DinVefa Saygın Öğütle Ateizm, Mesihçilik ve Marksçı Realizm: Kendinde-Gerici ya da Kendinde-Devrimci Herhangi Bir Dinsel İnanç Var mıdır? Şener Aktürk Marx’ın “Yahudi Sorunu”: Laik Devlet-Dindar Sivil Toplum Eleştirisi
Marksist İktisatAta Devrim Marx’ın Değer ve Fiyat Teorisi
Hasbihâl: Biz Ruhî Bey’ler Nasılız?Nur Vergin Kişisel Tarih ve Kimlik İnşası: Nasıl Türk Olunur?Psikanaliz DersleriHakan Kızıltan Narsisizm ya da Ruhsallığın OntolojisiRaşit Tükel Anksiyete, Savunmalar ve Nesne İlişkileri: Freud ve Melanie Klein’ın Çalışmalarına Bir BakışErich Fromm Nevrozun Bireysel ve Toplumsal Kökeni Nilüfer Erdem İlk Sahne: Gerçek mi, Düşlem mi?Özge Soysal Bilmemek ve Dile Getirmek Arasında: Psikanalizin Bilinçdışı Öznesi Saffet Murat Tura totem ve yabancıEcem Zaimoğlu Rüya: Göğe Yükselen MerdivenPsikanaliz ve SanatHalûk Sunat ‘Yaratıcı Sanatsal Edim’ ve ‘Yüceltme’nin Psikanalitik Bağlamda SorgulanışıMelis Tanık Frida Kahlo: Aynadan Tuale Aktarılan Sessiz ÇığlıkD.W. WinnicottBella Habip Özgürlük Arayışına Adanmış Psikanalitik Bir Yaşam Donald Woods Winnicott (1896-1971): Düşüncesi ve Pratiği
Julia KristevaNilgün Tutal Bu Epigraflı Bir Yazı OlacakZafer Çeler Julia Kristeva ve İçimizdeki Yabancı
Divanda, Kürsüde ve Masada PsikanalizTalat Parman Psikanaliz Nerdedir? Psikanalizin Bir Güçlüğü Olarak “Uygulamalı Psikanaliz”Tevfika İkiz Üniversitede Psikanaliz Öğretmeli miyiz?Coşkun Taştan Türkiye’ye Erken Giren Psikanaliz Neden Geç Kurumlaştı?
Psikanaliz ve SinemaZeynep Özen Barkot İzleyici-Özne Sorunu Bağlamında Lacan Sonrası Psikanalitik Film Kuramı
Psikanaliz ve TiyatroPetru Golban Modern Tiyatroda Antik Miti Diriltme Aracı Olarak Psikanaliz
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:14 l SAYI:56 l ŞUBAT, MART, NİSAN 2011 l ISSN: 1303-7242
Psikanaliz Dersleri
56
Psikanaliz D
ersleri
HASBİHÂL: BİZ RUHÎ ÖZGE SOYSAL D.W.
COŞKUN TAŞTAN
BEY'LER NASILIZ?
WINNICOTT
Bilmemek ve Dile
Türkiye'ye Erken Giren
NUR VERGİN
BELLA HABİP
Getirmek Arasında:
Psikanaliz Neden Geç
Kişisel Tarih ve Kimlik
Özgürlük Arayışına
Psikanalizin Bilinçdışı
Kurumsallaştı?
İnşası: Nasıl Türk
Adanmış Psikanalitik
Öznesi
Olunur?
Bir Yaşam Donald PSİKANALİZ VE
SAFFET MURAT TURA Woods Winnicott SİNEMA
PSİKANALİZ Totem ve Yabancı
ZEYNEP ÖZEN
DERSLERİ
JULIA KRISTEVA BARKOT
HAKAN KIZILTAN
NİLGÜN TUTAL İzleyici-Özne Sorunu
ECEM ZAİMOĞLU
Narsisizm ya da
Bu Epigraflı
Rüya: Göğe Yükselen
Bağlamında Lacan
Ruhsallığın Ontolojisi
Bir Yazı Olacak
Merdiven
Sonrası Psikanalitik Film
Kuramı
RAŞİT TÜKEL PSİKANALİZ VE ZAFER ÇELER
Anksiyete, Savunmalar SANATJulia Kristeva ve PSİKANALİZ VE
ve Nesne İlişkileri: HALÛK SUNAT İçimizdeki Yabancı TİYATRO
Freud ve Melanie 'Yaratıcı Sanatsal Edim'
PETRU GOLBAN
Klein'ın Çalışmalarına ve 'Yüceltme'ninDİVANDA, KÜRSÜDE VE Modern Tiyatroda Antik
Bir BakışPsikanalitik Bağlamda MASADA PSİKANALİZ Miti Diriltme Aracı
TALAT PARMAN
Sorgulanışı
Olarak Psikanaliz
ERICH FROMM
Psikanaliz Nerdedir?
Nevrozun Bireysel ve MELİS TANIK
Toplumsal Kökeni
TEVFİKA İKİZ
Frida Kahlo: Aynadan Üniversitede Psikanaliz
Tuale Aktarılan Sessiz
NİLÜFER ERDEM
Öğretmeli miyiz?
Çığlık
İlk Sahne: Gerçek mi,
Düşlem mi?
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:14 l SAYI:55 l KASIM, ARALIK, OCAK 2010-11 l ISSN: 1303-7242
Karl Marx
55
Karl M
arx
MARX MI DÜNYAYA, DOĞAN BARIŞ KILINÇ MARX VE DİNOZAN İŞLER
DÜNYA MI MARX'A Marx'ın Hegel'le Diyaloğu
Kullanım Değerinin
VEFA SAYGIN ÖĞÜTLE
YABANCILAŞTI?
Belirsizliği Üzerine
Ateizm, Mesihçilik ve
GÖKHAN DEMİR &
Elzem Notlar
NUR BETÜL ÇELİK
Marksçı Realizm:
DÜNYA AHTEM
Marx'ın Ontolojisi ve
Kendinde-Gerici ya da
ÖZTOGAY
MARKSİZM:
Siyasal Öznelik Sorunu
Kendinde-Devrimci
Hegel ve Marx'ta
TAHMİNLERİN ÖTESİ
Herhangi Bir Dinsel İnanç
Sivil Toplum
ÖNDER KULAK
Var mıdır?SEVİM HACIOĞLU
Karl Marx'ta Yabancılaşma,
SSCB'nin Başarısızlık
YILDIZ SİLİER
Meta Fetişizmi ve
ŞENER AKTÜRK Sebebi Marksist Felsefe
Marx ve Rousseau:
Şeyleşme Kavramları
Marx'ın “Yahudi Sorunu”: miydi?
Eşitsizlik ve Özgürlük Laik Devlet-Dindar Sivil
ZELİHA BURCU YILMAZ
Toplum EleştirisiAHMET ÖZKİRAZ
MARX VE
Marx ve “İnsanî Varoluş”
Marx, Marksizm ve
ORYANTALİZM MARKSİST İKTİSAT Tahminsel Tarihçilik
MARX'IN LÜTFİ SUNAR ATA DEVRİM
MUSAHABELERİ: Marx'ın Doğu'ya Bakışı Marx'ın Değer ve
PLATON-ROUSSEAU- Fiyat Teorisi
HEGELAYTEK SONER ALPAN
& EFE PEKER
METİN BECERMEN Marksizm, Şarkiyatçılık ve
Dünyayı Değiştirmeye “Komünizm Fikri”nin
Dair: Marx'ın On Birinci Evrenselliği
Tezi Üzerine
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:13 l SAYI:54 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2010 l ISSN: 1303-7242
54
Osmanlılar
IV
Osm
anlılar IV
GİRİŞTARTIŞMA: “POPÜLER EĞİTİM
JÖN TÜRKLER
OSMANLI”
HALİL İNALCIK
ŞERİFE YORULMAZ İLYAS SÖĞÜTLÜ
Osmanlı PadişahıAHMET ÖZCAN Osmanlı
Jön Türk Düşüncesinde
Popüler Tarihçilik ve İmparatorluğu'nda Modernlik ve
Osmanlı Tarihine İlgisi Ruhsatsız Okullaşma: Modernleşme
SANAT Üzerine Bazı Tespitler 19.Yüzyılda Açılan
LALE ULUÇ Gayrimüslim ve Yabancı KENZ
On Altıncı Yüzyılda Okullar Üzerine Bir
OSMANLI VE
Osmanlı-Safevî Kültürel
CEM ORHAN
Değerlendirme
VATANDAŞLIK
İlişkileri Çerçevesinde
Avrupa-Merkezcilik
NALAN SOYARIK
Nakkaşhânenin Önemi
Çıkmazını Aşmak: Tim
ŞENTÜRK AMERİKA'NIN Jacoby'nın Sosyal İktidar
Vatandaşlığın OSMANLI SEYÂHATİ ve Türk Devleti Çalışması
DİN İmparatorluk Kökleri: CANSU ÖZGE ÖZMEN Üzerine Bir İnceleme
BEDRİ GENCER Osmanlı'ya Bakmak PUSHKIN Osmanlı
Osmanlı İslâm Yorumuİmparatorluğu, Orta
Doğu ve Kuzey Afrika
İSMET PARLAK Üzerine 19. Yüzyılda
Osmanlı'nın Tebaasından Yayımlanan Amerikan
Cumhuriyet'in Yurttaşına Seyâhatnameleri
Giden Yol
DERGİLER
62
“Kayıp Zamanın İzinde”Oya Baydar Türkiye Solu Üzerine (Öz)Eleştirel Notlar
“Sağım solum Sobe!”: Türk Sosyalizminin EleştirisiHasan Bülent Kahraman Türk Solunun Çıkmaz Sokağı: Kemalizm (Ordu) İlişkisi Mahmut Mutman Uzaklaşan ve Yaklaşan Sol Üzerine Düşünceler Hande Sonsöz Sosyalizmin Türkiye Düşünce Tarihindeki İzleri ya da Sosyalistçe Yaşamın Diğer Adı Zor Zanaat Erkan Doğan Türk Solunun Kısa Tarihi: Sosyalizmi Milliyetçilikle Eklemlemek Fikret Başkaya Türkiye Soluna Soldan Bakmak Kadir Cangızbay Sosyalizm ve Türk Solu
Eleştiri
Armağan Öztürk Birikim Dergisinde Liberal Sol İdeoloji Üzerine Eleştirel Bir Değerlendirme
Yeni Sol Üzerine Değiniler
Can Ulusoy Etik ve Adalet Merkezli Yeni Bir Siyaset Arayışı: Türkiye’de Özgürlükçü Sol Dinçer Demirkent Siyasetin Tükenişi, Siyasetin İmkânları: ÖDP Esin Hamdi Dinçer Bülent Ecevit’in Siyasal Anlayışı Üzerine (1957-1980 Dönemi)
59. Sayı: Türk Sosyalizminin Eleştirisi
58. Sayı: Türk Muhafazâkarlığının EleştirisiGirişSüleyman Seyfi Öğün Lümpen Muhafazakârlık Üzerine
Türk Muhafazakârlığının EleştirisiNazım İrem Türk Muhafazakâr Modernleşmesinin Sınırları: Kültürcü Özgünlük ve Eksik Liberalizm Rasim Özgür Dönmez Adalet ve Kalkınma Partisi: İslâmcılıktan Post Kemalist Bir Anlatıya Doğru Fırat Mollaer Klasik Muhafazakârlıktan Tekno-Muhafazakârlığa:Tanım Sorunları, Temeller ve Değişmeler Haluk Efekan Muhafazakârlığın Hermenötiği
Muhafazakâr Söylem Aytül Tamer Muhayyel Komünizm: Türk Sağının Anti-Komünizm Propagandası İpek Göçmen Muhafazakârlık, Neoliberalizm ve Sosyal Politika: Türkiye’de Din Temelli Sosyal Yardım Organizasyonları
Muhafazakârlık ve KemalizmHasan Ufuk Aktaşlı Türk Muhafazakârlığı ve Kemalizm: Diyalektik Bir İlişki İlyas Söğütlü Tarihsel ve Toplumsal Bağlamı İçinde Kemalizm, Aydınlanma, Muhafazakârlık İlişkisi Üzerine Bir Derkenar
Muhafazakâr ‘Tepki’lerAytaç Yıldız Kuruluş Sürecinde Cumhuriyet Muhafazakârlığı: Peyami Safa’nın Kemalizm Yorumu Necmettin Doğan Türk Muhafazakârlığının Devlet Algısı: Nurettin Topçu Örneği Özgür Akyol Sabahattin Zaim’de Muhafazakârlık Düşüncesi
Türk Muhafazakârlığının Tarih YorumuAhmet Özcan Muhafazakâr Tarihçiliğin Popüler Yüzü: “İnanmıyorum Bana Öğretilen Tarihe!”
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:14 l SAYI:58 l AĞUSTOS, EYLÜL, EKİM 2011 l ISSN: 1303-7242
58
Türk M
uhafazakârlığının Eleştirisi
Türk Muhafazakârlığının
Eleştirisi
GİRİŞFIRAT MOLLAER MUHAFAZAKÂRLIK NECMETTİN DOĞAN
SÜLEYMAN SEYFİ
VE KEMALİZM
Klasik
Türk Muhafazakârlığının
ÖĞÜN
HASAN UFUK
Muhafazakârlıktan
Devlet Algısı:
Lümpen Muhafazakârlık
AKTAŞLI
Tekno-Muhafazakârlığa:
Nurettin Topçu Örneği
Türk Muhafazakârlığı ve
ÜzerineTanım Sorunları,
Kemalizm: ÖZGÜR AKYOL
Temeller ve Değişmeler
TÜRK
Diyalektik Bir İlişki Sabahattin Zaim'de
MUHAFAZAKÂRLIĞIN HALUK EFEKAN
Muhafazakârlık
IN ELEŞTİRİSİ
İLYAS SÖĞÜTLÜ
Muhafazakârlığın
Düşüncesi
NAZIM İREM
Tarihsel ve Toplumsal
Hermenötiği
Türk Muhafazakâr
Bağlamı İçinde TÜRK
Modernleşmesinin
Kemalizm, Aydınlanma, MUHAFAZAKÂRLIĞIN
MUHAFAZAKÂR
Sınırları:
Muhafazakârlık İlişkisi IN TARİH YORUMU
SÖYLEM
Kültürcü Özgünlük ve
Üzerine Bir Derkenar AHMET ÖZCAN
AYTÜL TAMER
Eksik Liberalizm
Muhafazakâr Tarihçiliğin
Muhayyel Komünizm: MUHAFAZAKÂR Popüler Yüzü:
Türk Sağının Anti-
RASİM ÖZGÜR
'TEPKİ'LER“İnanmıyorum Bana
Komünizm
DÖNMEZ
AYTAÇ YILDIZ Öğretilen Tarihe!”
Propagandası
Adalet ve Kalkınma
Kuruluş Sürecinde
Partisi: İslâmcılıktan
Cumhuriyet
İPEK GÖÇMEN
Post Kemalist Bir
Muhafazakârlığı:
Muhafazakârlık,
Anlatıya Doğru
Peyami Safa'nın
Neoliberalizm ve Sosyal Kemalizm Yorumu
Politika: Türkiye'de Din
Temelli Sosyal Yardım
Organizasyonları
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:15 l SAYI:59 l KASIM, ARALIK, OCAK 2011-12 l ISSN: 1303-7242
59
Türk Sosya
lizminin E
leştirisi
Türk Sosyalizminin
Eleştirisi “KAYIP ZAMANIN
YENİ SOL ÜZERİNE
İZİNDE”
DEĞİNİLER
“SAĞIM SOLUM
SOBE!”: TÜRK
ELEŞTİRİ
SOSYALİZMİNİN
ELEŞTİRİSİ
MAHMUT MUTMAN FİKRET BAŞKAYA
Uzaklaşan ve Yaklaşan Türkiye Soluna
OYA BAYDAR
CAN ULUSOY
Sol Üzerine Düşünceler Soldan Bakmak
Türkiye Solu Üzerine
Etik ve Adalet Merkezli
(Öz)Eleştirel Notlar
Yeni Bir Siyaset Arayışı:
HANDE SONSÖZ KADİR CANGIZBAYTürkiye'de
Sosyalizmin Türkiye Sosyalizm ve Türk Solu Özgürlükçü Sol
Düşünce Tarihindeki
İzleri ya da DİNÇER DEMİRKENT
Sosyalistçe Yaşamın ARMAĞAN ÖZTÜRKSiyasetin Tükenişi,
Birikim Dergisinde
Diğer Adı Zor Zanaat
HASAN BÜLENT
Siyasetin İmkânları:
Liberal Sol İdeoloji
KAHRAMAN
ÖDP
ERKAN DOĞANÜzerine Eleştirel
Türk Solunun Çıkmaz Türk Solunun Kısa Bir Değerlendirme
Sokağı: Kemalizm
ESİN HAMDİ DİNÇER
Tarihi: Sosyalizmi
(Ordu) İlişkisi
Bülent Ecevit'in Siyasal
Milliyetçilikle Anlayışı Üzerine
Eklemlemek (1957-1980 Dönemi)
9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 5 9 7
“Türkiye’nin Ruhunu Aramak”Taşkın Takış Yerlilikten Yurtsuzluğa: Zürcher, Bizim Kitap Kurdunu Okudu mu? –Kurtuluş Kayalı Üzerine Bir Portre Denemesi–
Sivil ‘Değer’in PeşindeÖzgür Taburoğlu Türkiye’de Toplumsal ve Siyasal Boşlukların Kurucu İşlevleri: Tanpınar, Küçükömer ve Mardin’in Düşünceleri
Êdî Bes e & Bes Nîne Uğur Kömeçoğlu Kürt Sorunu ve Çatışma Sonrası Toplum: Ulusal Güçlerle Yerel Güçler Arasındaki Gerilim, Diyalogcu Kamusal Alan ve Demokratikleşme
Türk Liberalizminin Eleştirisi
Simten Coşar Kamusuzluğu Tahayyül Edebilmek: Türkiye’de Liberal Düşünce Hilmi Ozan Özavcı Düşünce Tarihi Merceğinden: Türkiye’de Liberalizm Özlem Denli Liberal Düşünce Topluluğu veya Bir Paradoks Olarak Siyaset Arayışı Boğaç Erozan Ahmet Ağaoğlu ve “Nizamlı Hürriyet”: Bir Cumhuriyetçi Yorum Denemesi Ahmet Ağaoğlu Nizamlı Hürriyet Cemil Oktay Liberal Siyasî Düzenler Hakkında Notlar Oğuz Adanır Zihniyet, Ulusal Burjuvazi, Aydınlanma
DÜŞÜNCE DERGİSİ l YIL:14 l SAYI:57 l MAYIS, HAZİRAN, TEMMUZ 2011 l ISSN: 1303-7242
Türk Liberalizminin
Eleştirisi
57
Türk Liberalizm
inin Eleştirisi
“TÜRKİYE’NİN ÊDÎ BES E & BES HİLMİ OZAN ÖZAVCI AHMET AĞAOĞLU
RUHUNU ARAMAK” NÎNEDüşünce Tarihi
Nizamlı Hürriyet
TAŞKIN TAKIŞUĞUR KÖMEÇOĞLU Merceğinden: Türkiye'de
Yerlilikten Yurtsuzluğa: Kürt Sorunu ve Çatışma
CEMİL OKTAY
Liberalizm
Zürcher, Bizim Kitap Sonrası Toplum:
Liberal Siyasî Düzenler
Kurdunu Okudu mu? Ulusal Güçlerle Yerel
Hakkında Notlar
ÖZLEM DENLİ
–Kurtuluş Kayalı Güçler Arasındaki Liberal Düşünce
Üzerine Bir Portre Gerilim, Diyalogcu
OĞUZ ADANIR
Topluluğu veyaZihniyet, Ulusal
Denemesi– Kamusal Alan ve Bir Paradoks Olarak
Burjuvazi, Aydınlanma
Demokratikleşme Siyaset Arayışı
SİVİL ‘DEĞER’İN
PEŞİNDETÜRK
BOĞAÇ EROZAN
ÖZGÜR TABUROĞLU LİBERALİZMİNİN Ahmet Ağaoğlu ve
Türkiye'de Toplumsal ve ELEŞTİRİSİ“Nizamlı Hürriyet”:
Siyasal Boşlukların SİMTEN COŞAR Bir Cumhuriyetçi
Kurucu İşlevleri:Kamusuzluğu Tahayyül Yorum Denemesi
Tanpınar, Küçükömer ve Edebilmek: Türkiye'de
Mardin'in Düşünceleri Liberal DüşünceISSN 1303-
72420-0
9 7 7 1 3 0 3 7 2 4 5 7 3
57. Sayı: Türk Liberalizminin Eleştirisi
63
YENİLER
GirişMehmet AydınVaroluşçuluk ya da Gnostizm: Bir Tartışmaya Davet
“Om”Daisetsu Teitar SuzukiZen Nedir?
Vedat Şafak YamıÇin’de Zen-Budizm
Korhan KayaMasallarda Budist “Merhamet” Motifi
“Mani”Kubilay AtikJaponya, Kapalı Ülke, İdeoloji ve Din
Ali Volkan ErdemirJapon Toplumu ve Doğa
“Padme”Sadık ArmutluFars Şiirinde Bir Tanrı Üç Peygamber
Burak ÇınarDoğu’nun Sürpriz Zaferleri
Bayram Ali Çetinkayaİslâm Tıp Felsefesi/Teorisi -Doğu’nun Özgün Sanatı İslâm Tıbbı-
“Hum”Meşdi İsmayılovRus Entelijansiyasının Doğu Algısı: Başlangıcından Avrasyacılığa Kadar
Gürsel AytaçAlman Edebiyatında “Şark”
60. Sayı: Işık Doğudan Yükselir-I
64
YENİLER
İslâm Düşüncesi: Kayıp BilinçEkrem DemirliXIII. Asır’da Anadolu’da Düşünce Hayatına Dair Bazı Mülahazalar:İbnü’l-Arabî ve Sadreddin Konevi veya Metafizik’in Yeniden İnşası
Rifat OkudanŞeyhu’l-İşrâk Sühreverdî Maktûl ve İşrâkî Hikmeti
Hanife DönmezDoğu Düşüncesinde İnsan-ı Kâmil
Henri CorbinEndülüs’de
Binbir Gece MasallarıSüleyman TülücüDoğunun İncisi: Binbir Gece Masalları
TarihTurhan Kaçar“Dünyaya İki Işık”: Geç Antikçağ’da İran ve Roma
Muzaffer DuranAkamenidler’de Hoşgörü Politikası
Doğu’dan Yükselen IşıkWolfgang Bauer Çin Felsefesi’nin Genel Özellikleri
Kubilay AtikKore Aydınlanması Joseon Dönemi
Baha ZaferMezopotamya’da Doğa Felsefesi: Matematik ve Astronomi
Ali KüçüklerHint-Avrupa Diline Bir Katkı: Pini Dilbilimi
Din: Gayri İhtiyarî Bir Felsefe, Felsefe: İhtiyarî Bir DinSadık Erol ErBir Felsefe Geleneği İnşa Etmek Osmanlı Felsefe Çalışmalarına Genel Bir Bakış
ZeylTaşkın TakışTarihyazımının Rönesansı: Halil İnalcık
61. Sayı: Işık Doğudan Yükselir-II
65
YENİLER
Mesut Kınacı
Eski Yunan Dünyasında Müzik ve Müzisyenler
Ömer Naci Soykan Müzik Nedir? Felsefi Bir Araştırma
Abdullah Onur Aktaş
Hayatı Müzikle Anlamak ve Schopenhauer Felsefesinde Müzik
Özge Öztekin
Seslerin Sözcüklerindeki Müzikten Sözcüklerin Seslerindeki Müziğe
Vefa Saygın Öğütle & Hüseyin Etil
Bir Geçiş Döneminde Müziğin Kalp Çarpıntıları: Sosyal Dönüşümler ve Varoluşsal Tipler
Okan Murat Öztürk
15. Yüzyıl Osmanlı Müziğinde Şube Kavramı ve Hermetik Gelenek Hızır Bin Abdullah’ı Anlamak
Süleyman Seyfi Öğün
Itri’nin Neva Kâr’ı Hakkında İzlenimci Bir Yazı
Ali Esgin
Bir Müzik Sosyolojisi Var mıdır?
Olgun Bilir
Bir Güç Alanları Sistemi Olarak Müzik Toplum İlişkisi
Poyraz Kulluoğlu
Türk Müzik Devrimi’nden Popüler Kültür Müziği’ne Çok Seslilik Gündüşleri: Türk Müzik İnkılâbında ‘Garbiyatçı’ Endişeler ve ‘Fanteziler’
Selçuk Duran
Türkiye’de Âşıklık Geleneğinin Popüler Müziklere Etkisi
Duygun Erim
Yaratıcı Bir Kuvvet Olarak Ritmin Zaman-Mekânı Üzerine Düşünceler
Orhan Kandemir
Yitik Zamanın İzinde: Caz
Aslı Çavuşoğlu
Platon’un Bekçileri: Bir Eğitim Aracı Olarak Müzik
62. Sayı: Önce "Müzik" Vardı
66
KİTAP FİYAT LİSTESİ
FELSEFE Başkası Olarak Kendisi Paul Ricoeur ................................................ 28,00 TLBahtin ve Çevresi Craig Brandist ..................................................17,00 TL Monadoloji & Metafizik Üzerine Konuşma Leibniz ..........................9,00 TL Antik Yunan'da Felsefe ve Çağımıza Etkileri Editör: Yavuz Kılıç ...24,00 TL Avrupa Düşüncesinin Serüveni Jacqueline Russ ..........................26,00 TLMarx ve Hegel Üzerine Çalışmalar Jean Hyppolite .......................... 15,00 TLHeidegger Editör: Özgür Aktok & Metin Bal ....................................... 25,00 TL Estetik'in Kısa Tarihi Hakkı Hünler .............................................. 20,00 TL Gilles Deleuze Claire Colebrook ....................................................... 13,50 TLÖlümcül Hastalık Umutsuzluk Søren Kierkegaard ............................ 11,00 TL Yeni Bilim Giambattista Vico............................................................. 30,00 TLWittgenstein ve Dilin Sınırları Pierre Hadot .......................................9,00 TL Ludwig Wittgenstein Erken Döneminde Dilin Sınırları ve Felsefe Ali Utku 16,00 TLKant’ın Felsefesi Heinz Heimsoeth ................................................... 11,00 TLFelsefenin Temel Disiplinleri Heinz Heimsoeth ................................. 8,50 TL Tarih Tasarımı R. G. Collingwood ..................................................... 17,50 TL Tarih Felsefesi Haz. Doğan Özlem - G. Ateşoğlu ..............................13,00 TL Alman İdealizmi - Fichte Haz. E. Kılıçarslan - G. Ateşoğlu ................27,00 TL Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı Henri Bergson .....................................16,00 TLAydınların İhaneti Julien Benda ........................................................11,00 TLKültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi Doğan Özlem ............................15,00 TLFelsefe ve Doğa Bilimleri Doğan Özlem .......................................... 14,00 TLFransız Aydınlanma Felsefesi Oskar Ewald .....................................13,50 TLDört Adalı Solmaz Zelyüt ...................................................................9.00 TLTarih Felsefesinin Problemleri Georg Simmel ...................................9,00 TL
SOSYOLOJİÇağdaş Sosyoloji Kuramları Ruth A. Wallace/Alison Wolf ........... 34,00 TL Sosyoloji Kuramları Tarihi Hans Freyer ....................................... 22,00 TL Osmanlı ve Ötekiler Oğuz Adanır ................................................22.00 TL Osmanlı ve Avrupalılar Oğuz Adanır ...........................................17.00 TL Kent Efsaneleri Özgür Taburoğlu ....................................................15,00 TL Bilim Sosyolojisi Editörler: Bekir Balkız & Vefa Saygın Öğütle ......34,00 TL Georg Simmel Editör: Jale Özata Dirlikyapan .................................25,00 TLBurjuva Werner Sombart .................................................................. 24,50 TL Oryantalizm: Tartışma Metinleri Editör: Aytaç Yıldız ........................ 28,50 TL Milliyetçilik Kuramları: Eleştirel Bir Bakış Umut Özkırımlı ................ 16,50 TL Tarihsel Sosyoloji Elisabeth Özdalga ...............................................16,50 TL Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış Oğuz Adanır ........................................ 35,50 TLModernleşme: Başkaldırı ve Değişim S. N. Eisenstadt .................... 14,50 TL Orta Doğuda Kültürel Geçişler Editör: Şerif Mardin .......................... 23,00 TLŞerif Mardin Okumaları Editör: Taşkın Takış .................................... 23,00 TL Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü Vilfredo Pareto ................................ 8,00 TL Franfurt Okulu Editör H. Emre Bağce................................................ 28,50 TLSimülakrlar ve Simülasyon Jean Baudrillard ................................... 15,50 TL Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği Jean Baudrillard .. 15,50 TL Sessiz Yığınların Gölgesinde Jean Baudrillard ................................... 8,00 TL Weber’in Metodolojisi Fritz Ringer ................................................... 14,00 TL
TARİHAhmed Cevdet Paşa Mustafa Gündüz .........................................16.00 TL Halil İnalcık Armağanı-II Tarih Araştırmaları ..................................30,00 TLAnnales Okulu Peter Burke ..............................................................13,00 TL Feodal Toplum ….Marc Bloch ......................................................... 32,00 TLDoğu Batı Makaleler - I Halil İnalcık ................................................ 24,00 TL Doğu Batı Makaleler - II Halil İnalcık ............................................... 24,00 TL Halil İnalcık Armağanı-I Tarih Araştırmaları ...................................30,00 TLEski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler Ümit Hassan ..................... 22,00 TLOsmanlı Kırsal Hayatı Suraiya Faroqhi ............................................ 13,50 TL ABD Tarihi Allan Nevins-Henry Steele Commager .............................24,00 TL Orada Saat Kaç? Serge Gruzinski .................................................... 15,00 TL
SİYASET BİLİMİ İslâm’da Modernleşme Bedri Gencer .........................................55.00 TL Avrasyacılık Meşdi İsmayılov ..................................................... 18,00 TL Günümüzde Yeni Siyasal Yaklaşımlar Editör: Hilâl Onur İnce .......22,00 TLİbn Haldun Metodu ve Siyaset Teorisi Ümit Hassan ........................ 25,00 TL Türkiye’de Devlet Geleneği Metin Heper ......................................... 16,50 TLTürkiye Sözlüğü Siyaset, Toplum ve Kültür Metin Heper ..................28,00 TL
ANTROPOLOJİSosyoloji ve Antropoloji Marcel Mauss ............................................34,00 TL İlkel İnsanda Ruh Anlayışı Lucien Lévy-Bruhl ................................... 21,50 TL İlkel Toplumlarda Mistik Deneyim ve Simgeler Lucien Lévy-Bruhl ... 17,50 TL Çin Halkının Zihniyeti Kou Hung-Ming ........................................ 11,00 TLJaponya’da Budizm Vedat Şafak Yamı ........................................17,00 TL
EDEBİYATSatranç Stefan Zweig ...................................................................6.00 TL Çağdaş Türk Romanı Üzerine İncelemeler Gürsel Aytaç ............22.00 TL Yeniçağ Alman Edebiyatı Gürsel Aytaç ........................................ 22,00 TL Çağdaş Alman Edebiyatı Gürsel Aytaç ........................................ 24,00 TL Faust J. Wolfgang von Goethe ..................................................... 22,00 TL Üç Büyük Usta Stefan Zweig ....................................................... 15,00 TL Kendileri İle Savaşanlar Stefan Zweig......................................... 15,00 TL Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar Stefan Zweig ............................ 18,00 TL Bay How Ne Yapmalı Özcan Doğan ...............................................9,00 TL“Kayıp Zamanın İzinde” Ahmet Hamdi Tanpınar Mehmet Aydın .......16,50 TLŞair ve Patron Halil İnalcık ................................................................. 8,00 TL Saint -Beuve’e Karşı Marcel Proust ................................................. 14,00 TL Alman Romantizmi Ricarda Huch ..................................................... 33,00 TLGoethe Der Ki… J. Wolfgang Von Goethe ........................................18,00 TLSchiller Hazırlayan: Gürsel Aytaç ......................................................14,00 TL
SANATSanat France Farago ....................................................................... 15.00 TL
67
DERGİ FİYAT LİSTESİ
1. Devlet ...........................................................................................14.50 TL
2. Doğu Ne? Batı Ne? .......................................................................14.50 TL
3. “Gericilik” Nedir? ..........................................................................14.50 TL
4. Etik ...............................................................................................14.50 TL
5. Kamusal Alan ................................................................................14.50 TL
6. Kaygı ............................................................................................14.50 TL
7. Akademi ve İktidar ........................................................................14.50 TL
8. Türk Toplumu ve Gelişme Teorisi ...................................................14.50 TL
9. Söylem Üstüne Söylem .................................................................14.50 TL
10. Binyılın Muhasebesi ....................................................................14.50 TL
11. Âraftakiler ...................................................................................14.50 TL
12. Akademidekiler............................................................................14.50 TL
13. Hukuk ve Adalet Üstüne ..............................................................14.50 TL
14. Avrupa ........................................................................................14.50 TL
15. Popüler Kültür .............................................................................14.50 TL
16. Geç Aydınlanmanın Erken Aydınları .............................................14.50 TL
17. Ekonomi .....................................................................................14.50 TL
18. Küreselleşme ..............................................................................14.50 TL
19. Yeni Düşünce Hareketleri .............................................................14.50 TL
20. Oryantalizm I ve II .......................................................................14.50 TL
21. Yeni Devlet Yeni Siyaset...............................................................14.50 TL
22. Edebiyat Üstüne ..........................................................................14.50 TL
23. Kimlikler......................................................................................14.50 TL
24. Savaş ve Barış ............................................................................14.50 TL
25. Gelenek ......................................................................................14.50 TL
26. Aşk ve Doğu ...............................................................................14.50 TL
27. Aşk ve Batı .................................................................................14.50 TL
28. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler -I .....................................................14.50 TL
29. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler - II ...................................................14.50 TL
30. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler – III ..................................................14.50 TL
31. Dün Bugün Yarın: İdeolojiler – IV .................................................14.50 TL
32. Bir Zamanlar Amerika –I ..............................................................14.50 TL
33. Ortaçağ Aydınlığı.........................................................................14.50 TL
34. Akdeniz .......................................................................................14.50 TL
35. Entelektüeller - I ..........................................................................14.50 TL
36. Entelektüeller - II .........................................................................14.50 TL
37. Entelektüeller - III ........................................................................14.50 TL
38. Milliyetçilik - I..............................................................................14.50 TL
39. Milliyetçilik - II .............................................................................14.50 TL
40. Antik Dünya Bilgeliği ...................................................................14.50 TL
41. “Medeniyetler Çatışması” ............................................................14.50 TL
42. Bir Zamanlar Amerika – II ............................................................14.50 TL
43. Şiddet .........................................................................................14.50 TL
44. Etnisite........................................................................................14.50 TL
45. II. Meşrutiyet “100. Yıl” -I ...........................................................14.50 TL
46. II. Meşrutiyet “100. Yıl” -II ...........................................................14.50 TL
47. Cumhuriyetçilik ...........................................................................14.50 TL
48. Kişinin Kendisiyle Savaşı .............................................................14.50 TL
49. Romalılar - I ................................................................................14.50 TL
50. Romalılar - II ...............................................................................14.50 TL
51. Osmanlılar - I ..............................................................................14.50 TL
52. Osmanlılar - IIV ...........................................................................14.50 TL
53. Osmanlılar - III ............................................................................14.50 TL
54. Osmanlılar IV ..............................................................................14.50 TL
55. Karl Marx ....................................................................................14.50 TL
56. Psikanaliz Dersleri .......................................................................14.50 TL
57. Türk Liberalizminin Eleştirisi ........................................................14.50 TL
58. Türk Muhafazâkarlığının Eleştirisi .................................................14.50 TL
59. Türk Sosyalizminin Eleştirisi ..................................................14,50 TL
60. Işık Doğudan Yükselir I ............................................................14,50 TL
61. Işık Doğudan Yükselir II ...........................................................14,50 TL
62. Önce Müzik Vardı ..................................................................14.50 TL
68
SIK SORULANLAR
Derginize nasıl yazı gönderebilirim?Makalelerinizi [email protected] adresine gönderebilirsiniz. Yayın kurulunun değerlendirmesinin ardından yazınızın yayımlanıp yayımlanamayacağına dair bilgi sizlere iletilecektir. Yazılarınız, gele-cek sayılarda yayınlayacağımız dosyaların içeriğiyle örtüşmelidir.
Tüm sayıları nasıl edinebilirim?Tüm sayılar 14,50 TL’dir. Bugüne kadar yayımlanmış tüm sayıları 900 TL. (75 x 12 ay taksit) ödeme şekliyle ya da peşin 675 TL. ödeyerek edinebilirsiniz. Tüm sayıları alan okurlarımız ücretsiz 1 yıl abonelik fırsatından yararlanabileceklerdir. Dergileriniz adresinize kargo ile teslim edilmektedir (Kargo masraf-ları kurumumuza aittir). Ödemelerinizi Posta çeki (Doğu Batı Yayınları: 1910710) ya da İş Bankası (Doğu Batı Yayınları: 4218 428 61 55) hesap numaralarına yapabilirsiniz. Tüm sayılar için “tüm sayı isteğinde” bulunmanız yeterlidir. İstekte bulunduktan sonra her türlü bilgi için telefonla size ulaşılacaktır.
Abonelik koşullarını nasıl öğrenebilirim?Doğu Batı dergisinin 1 yıllık abonelik bedeli (5 Sayı için) 72.50 tl’dir. Abonelik için abonelik formunu doldurmanız yeterlidir. Aboneliğin teyidi için telefonla sizlere bilgi verilecektir.
Almak istediğim bazı sayılar var. Taksit geçerli mi?6 sayı için iki taksit, 12 sayıya kadar 3 taksit, 12 sayıdan sonra 5 taksit uygulanmaktadır. Bu işlem için dergi istek formunu doldur-manız yeterlidir.
Gelecek sayıların konularından nasıl haberdar olabilirim?Sitemizdeki “Gelecek Sayı ” bölümünden, gelecek sayıların konula-rını öğrenebilirsiniz. Son yazı gönderme tarihi ve daha ayrıntılı bilgi için [email protected]’dan bilgi alabilirsiniz.
Derginizde nasıl çalışabilirim?Başvuru için insan kaynakları formunu doldurmanız gerekmektedir.
Ödemeyi hangi hesap numaralarına yapabilirim?İş Bankası: Doğu Batı Yayınları, Yenişehir Şubesi 4218 428 6155 Posta Çeki: Doğu Batı Yayınları, 1910 710
Afişlerinizi nasıl temin edebilirim?Doğu Batı dergisinin afişlerini web sayfamızın afiş istek formundan ya da Doğu Batı yayınları Yüksel Cad. 36/4 Kızılay-Ankara adresin-den temin edebilirsiniz.
Doğu Batı Yayınları adına sahibi veGenel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
Editör: Cansu Özge Özmen
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Erhan Alpsuyu
Halkla İlişkiler: Harun Ak
Dış İlişkiler: Savaş Köse
Yayın KuruluHalil İnalcık,
E. Fuat Keyman, Mehmet Ali Kılıçbay,
Etyen Mahçupyan, Şerif Mardin,
Süleyman Seyfi Öğün,Doğan Özlem,
Ali Yaşar Sarıbay,Kurtuluş Kayalı
Danışma KuruluCemal Bâli Akal, Tülin Bumin, Ufuk Coşkun, Nezih Erdoğan,Cem Deveci, Ahmet İnam, Hasan Bülent Kahraman,Yusuf Kaplan, Kurtuluş Kayalı, Nuray Mert,İlber Ortaylı, Ömer Naci Soykan, İlhan Tekeli, Mirze Mehmet ZorbayGüçlü Ateşoğlu
Doğu Batı hakemli bir dergidir.
Reklam kabul edilmez.
Doğu Batı Yayınları Yüksel Cad. 36/4 Kızılay/ANKARA Tel: 425 68 64 / 425 68 65 Faks: 0 (312) 425 68 64e-mail:[email protected]
DO
ĞU
BA
TI
69
POSTERLER
70
POSTERLER
ANTİK DÜNYABİLGELİĞİ
Gustave Moreau, Hésiode et la muse
KARL MARX
Rembrandt, Kral Belşazar'ın Ziyafeti
Mene, Mene, Tekel Upharsin! – – מנא ,מנא, תקל, ופרסין(Tanrı krallığının günlerini saydı ve ona son verdi! Terazide tartıldın ve noksan bulundun! Krallığın bölünerek Medler ile Perslere verildi.)
Mene Mene Tekel Upharsin!"
Kişinin Kendisiyle Savaşı
ORYANTALİZM
" B i r ş e h i r d e t ü m s a a t k u l e l e r i y a n l ı ş a y a r l a n m ı ş s a k i ş i n i n d o ğ r u y u g ö s t e r m e s i n e y e y a r a r k i ? "
Arthur Schopenhauer
© Doğu Batı
NOTLAR
NOTLAR
73
YENİLER
74
Doğu Batı Yayınları Yüksel Cad. 36/4 Kızılay/ANKARA
Tel: 425 68 64 / 425 68 65 Faks: 0 (312) 425 68 64
e-mail: [email protected]
www.dogubati.com
DOĞUBATI