Download - ahmet telli- kalbim unut bu şiiri
AHMET TELLİ•KALBİM UNUT BU ŞİİRİ
Web: www.utopiya.org E-Mail: [email protected]
GENİŞLETİLMİŞ 3. BASKI
piya kitaplığı-11•kalbim unut bu şiiriahmet telli•1. baskı: ekim 19942. baskı: eylül 19963.baskı: mayıs 1998•kapak resmi: salih keleş•kapak düzenleme: nilüfer sönmez & nur ayman•ofset hazırlık: pi tanıtım (0.212) 245 28 03 •iç/kapak baskı: sistem ofset (0.212) 501 82 87•cilt: azizkan mücellit (0.212) 612 79 93•
© piya kitaplığı & ahmet telli
ISBN: 975-7026-07-7
PİYA
KİTAPLI⁄Iistiklal cad. büyük parmakkapı sk. 7/4 beyoğlu-istanbultel/faks: (0.212) 245 28 03-249 26 53e-mail: [email protected]
kalbim unut bu şiiri•ahmet telli
I.çocuksun sen
SUNU
Filler mezarlığında fil ölüleri Ve belki birkaç da şiir bulursunuz Ki o şiirler kendi ölümlerini sezen
Birer kuğuydular kuytu sularda
GELDİM İŞTE
Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı aynaTenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işteSu ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sanaGetirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller
Suyu dinle ateşi yak özledim demek buParasız yatılı hüzünlerden ne kalır geriyeBiraz Tamil biraz Türküz ayıptır söylemesiİntiharsa günahtır külliyen yasak bilirsinPısırık bir ihtilal gibi getirdim sana bunları
Bir de belleğim, başıma bela hazin ve komik üstelikHatırla eskiyen meydan saatini, çocukluğundurTayyare pulları getirdim sana evden kaçışlarımıİstersen yok say bunları tespih de yapabilirsin
Beni vur saatin altında seni seviyorumdur bu
Şiir yazan bir adamın fotoğrafı var yanımdaKendini ölümlü sanıyor onu getirdim ganimettirBüyüdü büyülenerek, taşlayarak kovdu kabilesi onuSuyun öte yakasında yaşadı, Sisyphos dediler adına
Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı aynaAyna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktanKırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sanaUnutulmaya geldim işte onarılmaya değil
Kov beni kabilenden ama bekliyorum demek bu
ÜTOPYA
Bir çocuk sularda kaybolanBulutu çekiyor düşlerin ağıylaEprimiş bir geleceği, gri anlarıKarşılıksız soruları çekiyor üstüste
Sorular mı, hedefini bulamayanBir bumerangtı çocuğun elindeSöz ve ihanet buluşuncaCinnet geçiriyor şiir ve çocukTökezliyor bütün dinozorlarınıOkyanuslara gömüyorken
Celladım diyor sevgili celladımBekle beni biraz cesaretBak nasıl koşuyorum peşindenUçurumları atlayarak
Tarih mi, yollara düşmeninKedere benzeyen yeridir tarih
Anıları bileyen her yolculukSezgi cehennemi oluyor çocuktaKaybolan ve durmadan kaybolanNeydi, neydi bilmiyor hiç kimse
Ki insanlar rüya görmüyorVe sıfır nedir biliyorlarDüş kuranlarsa çoktandırMeczup sayılıyor artık
Çöl de keşfedildi ve yenidenBir kez daha kaybedildi ütopya
KARDA İZLER
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsünBir uçurum kıyısında vursunlar beni ki dünyaUğuldayıp duran bir uçurum değil miydi zaten
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsünAdımı yazıyorum kar üstüne ve ıslığını çığlıkGibi incelterek yetişiyor ardımdaki tipi banaSiliyor adımı bir dal kırarak çam ormanından
Geçmişim kar sessizliğiyle özetleniyor artıkAnılarım buz tutmuştur aşklarım kar yangınıÖmrüm parmak uçlarımda eriyen bir kar tanesi
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Kar yağıyorken milyon bekerel hüzün yağıyordurDerim ki kar ve hüzün bir aşkın seyirdefteridirYolculuklar ve ayrılıklarla anlatılabilir ancak
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsünBir uçurum kıyısında vursunlar beni, vursunlarBir kahkahayla çekip giderim karlı ovalardan
Şairler vurulmalıdır, hayat yakışmıyor onlara
ASMİN
Çetin Öner’e
Kimdi cesaretimi kıran, üstelikYeni serüvenlere hazırlarken kendimiSesimi cılız, rüzgarımı yelkensiz
Bulan kimdi, ki şimdi geniş zamanKipiyle düşürüyor gölgesini anılarımaAma kimdi adını bir kadına ödünç veripDoruklara çekilen büyülü doruklaraBiz Asmin dedik ona, sevgilim, kadınım,Anamdı belki, ama o çoktandırÜç bin metrenin altına inmiyor artık
İçimde bir fil sezgisi, kopup gitmeliyimDağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıklarıAsminli düşler kurmalıyım ya da birisiKarşılık bulmalı canımı yakan sorularaKim demiyorum kim olursa olsun
Boynu kırılan bir oyuncaksam hırçınBir çocuğun elinde, ki celladımGözlerimi de oymuştu fırlatıp atarkenYine de özlüyorum onu, niyetçiTavşanlara dönerken beklediklerim
Aynı soruyu sormaktan, minörAğrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardanİçimde buharlaşan civayı soluyorum artıkYoruldum yoruldum yoruldumGereklilik kipinde yaşamaktan
ÖZLETİYOR SENİ BU YA⁄MURLAR
Burada yağmur yağıyorAralıksız yağıyor günlerdirAma sen yine de şemsiyeniAlmadan gel ilk otobüsle
Buğulanan camlara usulcaYüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olupDüşüyor yapraklarına gülünGüller de bozamıyor bu uzunKaranlık sessizliğini kentinAnılarını yitiriyor sokaklarBezirgânlaşıyor bulvar ışıkları
Tarih de kekemeleşiyor bazanKi o zaman aşktır tek biliciAşksa yürümek gibi bir şeyDuyabilmek kuşların gelişini
Anısı bizsek eğer bu kentinUnuttuğu türküler bizsekAcıyı rehin bırakıp bir güleAnımsatmalıyız bunları bir bir
Sonra yürümeliyiz seninleSokaklara caddelere çıkmalıyızBelki bir aşktır bu kentinBelleğini geri getirecek olan
Burada yağmur yağıyor ama senŞemsiyeni almadan gel yineÖzletiyor bu çılgın sağanak seniSırılsıklam özletiyor biliyor musun
HATIRALARIMI YAZMA
Yine bir duman çöktü sokağa kent tutuştuBütün sığınaklarda seni arıyorum nerdesinAklıma dökülen hatıralar hattında bir yangınBir yaylım ateş başlıyor, nevruz diyor birileriDün bir demirciydim ufku eritirdim durmadanBugünse ateş altındayım hatıralarımı yazmaBir rüya görüyorsun terlemişsin sırılsıklamVurulup düştüğüme inanmak istemiyorsunOysa bir kente girişin provası oluyor ölümümYeis yok, bir misillemedir bütün hatıralarımYalnız yıkık bir duvar var karşıda ve bir kadınınCesedi üstünde uçuşup duruyor takvim yaprakları
Seni bekliyorum orda, meydan saatinin altındaBir James Dean filmine gideceğiz gelirsenCehennem hızıyla çarparken mutsuzluğun çelik zırhınaSoluk soluğa yaşanacak tüm imkânsızlıklarBöyle olmalıydı ve oldu işte diyecek oğlumBabamsa bir ağıta benzeyecek küllerimi avuçlarken
Bütün köprüleri dinamitledim ve geldim işteBir kente girmemiz nasıl gerekiyorsa öyleApansız çıkmalısın karşımaKi unutulmuşBir karşıçıkış olmalı dünyayaSeninle her karşılaşmamız
Mağlubuz. Durmadan kazanan bu hayatBasit bir üçkâğıtçı sadece, bir sahtekârBeşbenzemezle rest çekiyorum ama oBiliyor bunu ve çekiliyor oyundan, yokum diyorDün bir demirciydim oysa ben, ufku eritirdimBugünse ateş altındayım hatıralarımı yazma
Hatıralarımı yazma tarih sanıyor birileri`
ÇOCUKSUN SEN / II
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştümBir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâSallanıp durmaktayım bir saatin sarkacıNasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyleZaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlarDursam ölürüm paramparça olur dünya
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğümUçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidirBırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğunaTutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim içinGözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak(Gözlerim biryerlerde daha bağlanmıştı, bunuUnutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)
Bir rüzgar esse ellerin fesleğen kokuyorKırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleriBu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlardaÜzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorumAyrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığımBir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte
Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan
Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yerOkyanus diyelim istersen ya da sen söyleBatık bir gemiyim orda, seni bekliyorumUpuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarkenGövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içindeVe gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su
Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiçGülüşünün kokusuyla yeşerdi bir elma ağacı(Soluğunun elma kokması bundandı belki)Bir elma kokusuna tutundum düşerkenSallanıp durmaktayım bir saatin sarkacıNasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Çocuksun sen, çocuğumsun
İMLÂSIZ
Hep denedin.Hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. S. Beckett
Ayağı kayan bir çocukKadar şaşkınım, bilemedimDüz yolda yürümenin imlâsınıKanayan dizlerime bakıp daAğlamayı öğrenemediğim gibi
Sevgilisi değildim kadınlarımınBir papağan tüneğiydim belkiAma birkaç sözcük öğrendiysemKadınlardan öğrendim, yine de Bilemedim sevgilim diyebilmeyi
Büyülendim ama büyüyemedimAklım ermedi aynalara ve suyaYüzümü gösterip kalbimi nedenSakladıklarını öğrenemedimŞaşkınım, cahilim ben bu dünyadaGİTMEK
Bu vadideki karanlığı ve büyük soğuğu düşün B. Brecht
Gitmek. Bir hançeri inceltip Okyanusa daldırmak isteğiYa da düşebilmek atlaslarınDışına ki ey kalbim
Yalnızsın bu yolculukta da
Gitmek. O kaos duygusu, aklınSarsıntılarla yorgun düşüşüBilincin kamaşması belki de.Rehin bırakılacak bir şey yokUnuttuklarından başka.
Gitmek. Bir büyü gibi saranAğrılar yumağı, kışkırtılmışDüşlerdir ki sen şimdiEsirgeme kendini kalbimKederin o derin yalnızlığından AŞKLAR MI
I.Aşklar mı diyordun, anladımSenin incindiğin benimseYollara düştüğümdür yeniden
II.Biten bir aşk içinSöylenecek söz şu olmalı:- Güzeldi yine de
III.Hiç kimse bir aşkıOnarmaya kalkmasınKaybedilmeye değerEn güzel anında bitirilmişse eğer
II.belki yine gelirim
KALBİM UNUT BU ŞİİRİ
Uğuldayan ve hep uğuldayanbir orman kadar üşüyorum şimdiyanlış rüzgarlar esiyor dallarımdayanlış ve zehirli çiçekler açıyorKanımda kocaman gözleriyle bir çığlık
Su ve ses kadar beklediğimne kaldı geride, bilmiyorumuzanıp uyumak istiyorum gölgemeve sarınmak o kocaman gözlerinuğuldayan rüzgârlarınaBir acıyı yaşarım ve zehrindençiçekler üretirim kömür karasıuçurum kadar bir yalnızlıkyaratırım kendime, atlarımAnısı yoktur küçük rüzgârların
Yapraklarım yok artık kuşlarım yokbüsbütün viran oldu dağlarımezberimdeki türküler de savrulup gitti
ömrümün karşılığı kalmadı sesimdesesimde yalnız ormanların gümbürtüsü
Yanlış, daha baştan yanlışbir şiirdi bu, biliyorumve belki ömrümüzün yakın geçmişibu kadar doğruydu ancak, kimbilirKalbim unut bu şiiri
BELKİ YİNE GELİRİM
Cemil Çakır hocaya
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdirher sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünküBir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasabitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitseama bir tufan az mı gelir yoksa yine deyırtılan ve parçalanan bir şeyler olmalı mutlakahiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler
Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kentne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzüGidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerinibir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sankionlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanankadınları güzelleştiren herhalde onlardı“Tükürsem cinayet sayılır” diyordu birisitükürsek cinayet sayılıyor artıkama nerde kaldılar, özledim gülüşlerini onların
Uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklaratek yaprak bile kıpırdamıyor nedenseve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlaralnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyorkanımın pıhtılarında güllerin serinliğive fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudakiDilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük
Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorumokuduğum bütün kitaplar paramparçaçıkıp dolaşıyorum akşamüstleri birbaşıma
bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kentbulvar kahvelerinin önünden geçiyorumsırnaşık aydınlar, arabesk hüzünlerbir gazete sayfasında sereserpe bir yosma
Sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyorve ne zaman yolum düşse vurulduğun yerekızgın bir halka oluyor boynumda o sokakhüznü yalnız atlarımız duyuyor artıkbiz çoktan unutmuşuz böyle şeyleriama içimde bir sırtlanın dalgın duruşuve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük
İçimde zaptedilmez bir kırma isteğidizginlerini koparan bir at sanki busoluksoluğa kalıyorum her sonbaharve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsabir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorumbütün gençliğim böylece geçip gitti işteama hâlâ bir şeyler var vazgeçemediğim
Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysabir gün gelirsek hangi kent güzelleşmezşiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldıgeri almıyorum külleri yangınlar çıksın diyeDevriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndürsorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokakve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdirbir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasabitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesemoysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzüipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğünesessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksizbelki yine gelirim sesime ses veren olursa bir gün
KAYIP ADRESTEKİ
I.Sen dostumdun benim, gülünce güneşler açardısu gibi azizdin, yurdumdun alnında ateşler yananışıklı bir ırmak gibi aktığımız o uzun yürüyüşdaha dündü sanki, her patlayan sağanak bunu anlatırfabrika düdükleri bunu anlatır bana her vardiyada
Hazırladığımız ilk taşbaskısı afişi anımsar mısınbükülüp giden kent sokaklarını, fabrika önlerinisonra kitapları (kokuları hâlâ burnumda onların)Hangi mayısta taşıdık kentlere güllerin renginigerçi gülistan olmadı ömrümüz, gam değilBelki tanırdın ilk vurulanı, o gün hiç ağlamadıkhayır ağlamadık çıldırdık o gün çıldırasıyaadını çocuklarımıza verdik onun, çoğaldımezarlar çoğaldı o günden sonra, yetişmedi bizeöldürülecek kadar büyümüştük, öyle demişlerdi
Ve hayat öylece akıp durdu işte, akıp duruyorKimilerinin bakışlarına yine karlar yağmışsaçları dumanlı bir geçit sanki, dudakları lâlKitap yakanlar eksilmiyor, şu uçuşup durankırlangıç ölülerini görüyor musun kentin üstünde
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açanbulutlara rüzgâra asarım suretini her akşamher akşam bir mektup yazarım dağlar kadarKayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsunUnutma, dostumsun sen, nerdeysen orda ölmek isterim
II.
Kasabalı bir hüzün çökerdi söylediğin türküleremeşeler göğerir kalbin rehin kalırdı o huysuzdave akşam soframıza ağarken bir yayla bulutukuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahzunefkâr da yakışırdı sana, ilk kadeh kekik kokardı
Kısa pantolonlu resimlerimiz sararmadı dahailk sigarasını bölüşen iki okul kaçağı iki haylazhiç kimseler anlamıyor muydu o günlerdeilk sevgilileriyle denizaşırı yolculuk düşleri kuran bizive ne çok yalnızdık sinemalar olmasa
Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günüsabahlara kadar okuduğumuz o kitaplarıkar aydınlığında yürüdüğümüz yolları unutalım mıArtık çok geç, işçiler seni soruyor ve ötekileriher karşılaşmamızda sizi konuşuyoruz uzun uzun
Anımsar mısın odamızın talan edilişiniher katta yaralı bir kardeşin çığlığını sonrakantinde kitaplar yırtılıyordu, delik deşikti duvarlarmosmor bir çığlıktı gözleri malatyalı kızınsana hep o huysuzu anımsatırdı, bilirdim
Kimilerine göre ancak ölümü güzelleştirirdik bizbirer çılgın mıydık gerçekten, serseri bir rüzgar mıydıkgöğermiş meşeler kadar yakın mıydık bulutlarave tarih upuzun bir hikaye miydi -öyle diyorlardı-
bir işçi kıza söyledim bunları, yalandır, dedi
Anlamını yitiren birşeyler mi var şimdilerdeyazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyımtaşı delemiyor bir çığlık ve apansız birsu oluyorum ipince, kendime sızıyorumdünya yetmiyor bazan, bırakıp gidebilir miyim
Ve hayat böylece akıp durdu işte, akıp duruyorkentler karıncalanmış birer namlu gibiupuzun yatıyorlar dizlerimde ama sımsıcakmeşeler göğermiş diyorsun varsın göversinher yaprak bir öpücüktür sana o huysuzdan
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açanbulutlara rüzgâra asarım suretini her akşamher akşam bir mektup yazarım dağlar kadarmeşeler göğermiş diyorsun varsın göversinunutmadım bırakıp giderken söylediğin sözleri
KUŞ ÖLÜMLERİ
Gittikçe yalnızlaşıyorum bir sen varsınkarşılığı olmayan sorular düşüyor aklımave kuşların intihar tasarısından sözediliyor kenttesoğuyan ellerinde kalıyorum bir kırlangıç gibiEllerin bir mecnun yurdu, upuzun bir sessizlikbirlikte okuduğumuz kitaplar kadar sımsıcak
Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçinher satırını çizip notlar düştük kıyılarınaDünya upuzun bir çöl sanki, bir buzul kütlesikarşılık bulamıyorsun aklıma düşen sorulara
ve düşüşüp duruyor kırlangıçlar, üşüyorumbir yolcu hüznüyle geçip gidiyor ömrümüzSesine bir esmerlik düşüyor parçalanıyor yüzünkayıp gidiyor parmaklarımın arasındanbir aşkı anlatmak için seçtiğim sözcüklerHep yanlış numaralar düşüyor telefonlardakaçırıyor korkulu bakışlarını eski tanıdıklarBir sen varsın kurtulursam bu aşkla kurtulurum
Gülüşü süt mavisi insanlar vardı / nerdeler şimdiçoğunun adını unuttum çoğunun kimliğinde
kazınmış adreslerNevin canına kıydı geçen gün, şiir gibi bir kızdı bilirsinÖner enfarktüs geçirmiş içerde, kesik kesik öksürürdü
eskidenAyşe ise acemi bir sokak yosması artıkÜşüyorum, ama sen anılarla sarma beni ve anlat
yalnızlığımızı
Bu kent kuşların intiharını umursamıyor artıkve göğsüm buz kesmiş bu üşüten yalnızlıktaBirlikte çay içtiğimiz sokaklarda yürüdüğümüzo süt mavisi gülüşler güz solgunluğunda şimdiunuttum çoğunun adını çoğu voltalarda yıllardırnasıl da sessiz yaşanıyor gürültüler ortasında
Bir daha hiç öpüşmeyecek gülçino çok sevdiği porselen fincanla çay içmeyecekuzatamayacak saçlarını sevgilisinin istediği gibigittikçe yalnızlaşıyorum, üşüyorum, unuttum
sanıyordum
yazılsa destan olacak bir aşkın serüvenişiirimde bir dipnot olacak şimdilik
GİDERSEN YIKILIR BU KENT
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
bir nehir gibi susarım yüzünün deltasındaYanlış adreslerdeydik, kimliksizdik belkisarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklarBiz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardıüşür müydük nar çiçekleri ürperirken
Gidersen kim sular fesleğenlerikuşlar nereye sığınır akşam oluncaSessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunusustuğun yerde birşeyler kırılıyorbekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsunadını yazıyorum bütün otobüs duraklarınaöpüştüğümüz her yer adınla anılıyorbir de seni ekliyorum susuşlarıma
Selamsız saygısız yürüyelim sokaklarıbelki bizimle ışıklanır bütün varoşlargeriye mapusaneler kalır, paslı soğuklaradını bilmediğimiz dostlar kalır yalnızyüreğimize alırız onları, ısıtırızgardiyan olmayız kendi ömrümüze her akşam
Gidersen kar yağar avuçlarıma, üşürsünbir ceylan sessizliği olur burada aşklar
Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarındadurmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetlerve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerdemenekşeler nergisler yerine kuş ölüleribir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzakyangınları anımsatıyor genç ölülere artık
Bulvar kahvelerinde arabesk bir dumansis ve intihar çöküyor bütün birahanelerebu kentin künyesi bellidir artık ve susuşunisyan olur milyon kere, hiç bilmez miyimSokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsındevriyeler basıyor karartılmış evleri yine
Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölürbir tufan olurum sustuğun her yerde
ANISI BİZ OLALIM BU SOKAKLARIN
Anısı biz olalım bu sokaklarınöpüşmediğimiz tek saçak altıhiçbir otobüs durağı kalmasınBiz yürüyelim kent güzelleşsingürültüsüz sözcükler bulalımyeni sevinçlere benzeyen
Biz gelince bir yağmur başlaryüzün çizilir buğulanan camlarabir uzun karartma biterakasyalar köpürür birdenbireve her avluda adınla anılançiçekler sulanır akşamüstleriBir arkadaş evine uğrarız yolüstübir fincan kahve içeriz, ısıtır bizibaşını sessizce omzuma koyarsıngülüreyhan olur soluğunBiz kalırız kuşlar dönüp gelirher balkonda bir menekşe sesi
Belki yeniden güzelleştiririzadları değiştirilen parklarıperdeleri hiç açılmayan evlerdeışıklar yanar çocuk sesleri duyulurtanıdık sevinçlerle dolar yenidenkendi sesini kemiren alanlar
Anısı biz olalım bu sokaklarınve hiç durmadan yağmur yağsınBiz gürültüsüz sözcükler bulalımsarmaşıklar fısıldaşsın yineGidersek birlikte giderizyeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen
ÖZLEMEDİM SENİ
Hiç özlemedim seniÖzlemek dostluktandırdostluğundan öte bulmalıyım seni
Sıcaklığını bulmalıyımdokunuşları, kenetlenişiTerimizle sulanmalı yeryüzügüneş terimizde ışıldamalı sabah olunca
Apansız fırtınalar çıkmalısarsılmalıyımÖzlemekyanında olmak isteğidirgülüşünü görmek biraz daHiç özlemedim seni
Saçlarına gül takmambir ırmak gibi akıtırım ovayasoluğunla yanardudaklarımın bozkırı
Akkor halindeki ufukbakır bir tel gibi eriyip giderkraterler ortasında kalırım
Toprak yarılır birdensu kirlenir
Ürpertir bu coğrafyabu serüvenikimizi bir andayaşadığımı duyarım
Hiç özlemedim seniözlemek dostluktandırdostluğundan öte bulmalıyım seni
SI⁄INAK
Sözün yine hep aşktan yanaysasevgilim sen sakla bir kaçağıBelki yorgun ve yaralıdır hâlâölüm basmıştır son sığınağı
Sus ve sadece dinle sessizliğiperdeleri çek ışıkları söndürBir selam bir haber gönderir belkisesleri hiç duyulmayan dostlar
Bir cigara sar bitlis tütünündenbir çay demle sonra, anısı kalsınBekle başında onun sabahadek
Belki benim sana böyle sığınanyapayalnız ve öylesine yorgunkimliği duvarlarda kalan bir kaçakGÜLÜŞÜN EKLENİR KİMLİ⁄İME
Gün biter gülüşün kalır bendeanılar gibi sürüklenir bulutlarÖmrümüz ayrılıklar toplamıdıryarım kalan bir şiir belki de
Aykırı anlamlar arayıp durmagüz biter sular köpürür dekapanmaz gülüşünün açtığı yarauçurum olur cellat olur her gece
Her gece yeniden bir talan başlaracı ses olur, ses deli bir yağmureski bir eylüle gireriz böylece
Sığındığım her yer adınla anılırben girerim, sokağı devriyeler basarbir de gülüşün eklenir kimliğimeİLHAN İÇİN DÖRTLÜKLER
I.
Sustuğun yerde insan katlolurKana bulanır kitap, ışıklar kan kokarKentin yüreği yanmazsa ey oğulTürküler diyarı büsbütün viran olur
II.Yine elbasacaksın o kitaplaraDostun, kardeşin, aydının elbasacakBirşeyi hiç unutmayacak üniversiteli gençBedeli canla ödenmiştir elindeki kitabın
III.İlhan diyarından bir kitapGül mü desem kan mıTürküler bilir belki yine deGül müdür açan yoksa kan mı
III.su çürüdü
SOLUK SOLU⁄A
I.
Hep yanıldı ve yenilgilere uğradıama atıldı yine de yeni serüvenlereVakti olmadı acıların hesabını tutmayadurup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı
Yangınlarla geçti ömrü ve hep yalnızdı- ki onlar daima birer yalnızdırlarNerde doğmuştu ve ne zaman kopupgitmişti o kentten anımsamıyor artıkHangi sokaktaydı ilk sevgili ve hâlâsürüp gider mi ilk öpüşmenin esrikliğiGizlice buluşmaya gelen ve ölürcesinekorkular geçiren o kız nerdedir şimdiSensiz olursam yaşayamam diyeno liseli kız hangi kentte kaldıve o sarışın
o afeti devran bekler mi hâlâatlas yataklara sererek yaşamanın anlamını
Üşüten bir acıydı belki her ayrılıkher yolculuk yangınların başladığı yereydiama vakti olmadı hesabını tutmayaaşkların, ayrılıkların ve anıların
İstese de kalamazdı vakti gelincegeyik sesleri yankılanınca yamaçlardayürek burkulması ve hüzün ve kederaralıksız doldururdu acıların bohçasınıDudaklarında öpüşlerin gül esmerliğiiçinde kıpırdanıp durur ufuk çizgisiAy bile soğuktur o zamanbir buz parçasıdırÇaresiz çıkılacaktır o yolculuklaraki bir ömrün karşılığıdır serüvenler
Biraz da serüvendi yaşamakbelki yatkındı büyük yolculuklaraki serüvenler daima büyük aşklarve büyük yolculuklarla başlar
Anıları, aşkları ve bir kentibırakıp gidebilirdi apansızApansız başlardı yolculuklarhangi saatinde olursa olsun gününve hep kar yağardı nedensedurmadan kar yağardı yol boyuncave nasılsa yok olup giderdi hüzünkent görünmez olunca arkadaNe bir veda sözcüğü dökülürdü dudaklarındanne de dönüp bakardı geriye bir kez olsun
Ne zaman yollara düşse biterdi acılargül yüzlü sular fışkırırdı toprağın karnındankavaklarsa oynak bir çingene kızıher kıpırdanışında açılıverir uzun ince bacakları
Mekân tutmak ve her akşam aynı ufuktagüneşin batışını görmek ölümdür birazölümdür biraz hep aynı yataktaaynı kadınla sevişerek sabaha varmak
Kitapları hep aynı raflara sıralamakaynı eşyayı kullanmak eskimektir birazsoluk soluğa yaşamalı insanher sabah yeni bir şeyler görebilmelive cehenneme dönse de bütün bir ömürmutlaka bir şeyler değişmeli her/gün
Ey o büyük yolculukların ürperten heyecanıokyanus dalgalarının sesleriyle dol bu ömreölüme ve aşka durmadan kement atanserüvenlerle geçsin yaşamak
Buz tutmuş bir dünya ortasındayollara düşerdi o hep aynı ıslıklaönünde dağlar, uçurumlarve günlerce süren okyanus fırtınalarısarsılan gök, yarılan toprakçelik uğultularla burgaçlanırkenyaşamak işte öylesine kucaklardı onuve her nasılsa keklik sekişlibir aşkın sevinci dolardı yüreğineçıkarıp atardı o zaman deli bir ırmağane kalmışsa bir önceki serüvenden
Soluk soluğa yaşadı kentleri, aşklarıbağlanacak kadar kalmadı hiçbirindepervasız bir acemi, bir çılgınsoyu tükenen bir bilgeydi belki
O yalnız kaybetmesini öğrendi ömründeavucundan dökülen kum taneleriydi her şeyne bir serseriydi ne de yılgın bir savaşçıama kendi kafasıyla düşünen ve hakkındaölüm fermanları çıkarılan biriydi belkiSevince deli gibi severdipervasız severdi sevincedövüşmek ancak ona yakışırdıona yakışırdı aşklar ve yolculuklaryoktu bağlandığı herhangi bir şeybulutlar gibi çekilip giderdi seslerin arasından
Ne bilir ömrün değerini bir çılgınyalnızca kendini yaşamayı nerden bilebilirve başarısız eylemler çağında o
kaçabilir mi binlerce kez ölmekten
Yerleşik yargıları olmadı hiçkurmadı güzel gelecek düşlerinerde bir yangın, nerde tehlikeo mutlaka ordaydı birdenbireDinsizdi, özgür sayılırdı belkiama bağlanmadı özgürlüğe deHiçbir yerde yeterinden çok kalmadıbeklemedi anılar sarnıcının dolmasınışikayetsiz yaşadı yaşadığı her günüyoktu yüreğinde pişmanlıkların izi
Ayrıntıların izi kalmamış artıküst üste yaşanmakta ayrılıklarve bir bulut gibi sıyrılıp gidilmiştirdağların, denizlerin üzerinden
Geride kalan ne varsa soluktur şimdititreyen kandiller gibi sönmek üzeredir(ve her yıl biraz daha harabeye döneno eski konaklar gibidir anılargül bahçeleri, sessiz koru ve ormanyabanıl otlar içinde kaybolur gider)Belki bir sağanak boşanır apansızyüzyıllık bir yağmur başlarve sinsi bir hastalığa dönmeden alışkanlıklaryok olup gider her şey, belki kül olur
Hırçın bir okyanustur yürekdar gelir ufuk ve mutluluklar çevrenianılarsa birer çıban izidiryaşanmaz onların ölgün gölgesinde
Durgun bir su gibi aktı mı yaşamakve zaman uysal bir kısrak gibi dinginleşti mianısız kalınmıyor artık ne yapılsakuşatıyor yolları, aşkı ve ömrübekleyişleri kemiren çakal sesleriOysa bütün köprüler yakılmalı ayrılıklar vaktive herhangi bir şeyle eşit olmaksızınyollara düşmeli habersiz ve sessizÇürük bir diş gibi kanırtıp kentleri
dünyanın ağzını kanlar içinde bırakmalı
Bir ömrün olgunlaştıramayacağıacemilikler toplamı ve bir çılgınboyun eğmedi kendine bileseçme zorunda kalmadı yaşamayı
Nasıl bağlanmadıysa yere ve zamanabağlanmadı kendine de ömür boyudağlara tırmanan atlar gibisoluk soluğa yaşamak istedi dünyayıbir şahan gibi bulutlara kurdudumanlı sevdaların yörük çadırınısıradan bir gezgin değildi hiçdövüşür gibi yaşadı yolculuklarıbelki korkusuz sayılmazdı büsbütünkorkardı korkulara düşmekten zaman zaman
Ve bütün gemileri yakıpyollara düşerdi o hep aynı ıslıklamutlu muydu, hiç düşünmedi böyle şeyleriumutlardansa nefret etti daima
Hep yanıldı ve yenilgilere uğradıama atıldı yine de yeni serüvenlere
Pervasız bir acemi, bir çılgınsoyu tükenen bir bilgeydi belki
Ama bir şey vardı yine debaşarısız ihtilallerden kendine kalan
(........................................................................................................................................................
II.Büyük aşklar yolculuklarla başlarve serüvenciler düşer bu yollara ancak
Onlar ki dünyanın son umudusoyları tükenen birer çılgındırlar
Ne bir adresleri vardı onların yeryüzündene de aşktan başka bir sığınakları
Ama yaşarlar dünyanın dört bir yanındaölümle alay ederler sanki
Nerde beklenirse ordaydılarbir kez bile gecikmediler ömür boyu
Neydi onları ordan orayasavurup duran şey
Onları daima yalnız kılanneydi bu yaşam denilen gürültüde
Her dilden bir adları vardı onlarınama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar
Sarışındılar belki de esmeryani birçok yüzün bileşkesi
Ne altın arayıcısıydılarne de aylak bir gezgin
Vurulup düşseler de her kuşatmadaserüvencidir onlar ve hiç ölmezler
Ki onlar hep yalnızdır ve her nasılsabulurlar heder olmanın bir yolunu
Onlar ki bu dünyadakahraman olmaya mahkûmdurlar
Sislenen anılar kaldı bize onlardanrenkleri bozulup duran solgun anılar
Nasıl yazılmalı ki silinip gitmesinbulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna
Bileği güçlü ve gözüpek avcılar mıydıonları kuşatıp yeryüzü cennetinden atan
Yoksa kendini tüketen hüzünler miydivurulup düştükçe ışığını karartan
O serüvenlerin günlüğü tutulmadıyazılmadı o insanların destan şiiri
Parça parça ettirilseler bir kartala(ki sanırım böyle oldu sonları)
Fışkırır yüreklerindenbaşarısız ihtilallerin yangınları
(..............................................................................................................................
Dünyanın cesur ulusları yoktu, cesur insanları vardı.Onlar, aşkın ve hayatın havarileri, büyük serüvencilerdi. Onlar, bu ihtiyar cadının maskesini parçalamak ve yeryüzü denilen cenneti bize sunmak istediler. Bütün ömürleribu kavgayla geçti. Ne adları vardı onların, ne ulusları, ne dinleri ne de anıtları.
Ama biz onlar için ölüm fermanları hazırlayıp görkemli mangalar kurduk. Savaşlar açtık peşpeşe. Kentleri ele geçirip vahşi bir hayvan gibi avladık onları. Nerde görülseler kurşuna dizdik ve süslü kemerler yaptık onların kafa derilerinden. Biz cellattık ve tarih suratımıza tükürürken,
bir kez bile bağışlanmayı istemedi onlar..
Derler ki, son büyük serüvenci yaralıdır hâlâ.....
ANLATIP DURDUM
Acının tutanakçısıydımanlatıp durdum aşklarıayrılıkları ve o destanyalnızlığını ömrümüzün
Göçebe, gezgin ve aylakbiri miydim aklıma gelmedibir çingeneyle bir bilicihep aynı şeydi bildiğim
Ve serseriliğimdi aşklarbir masalcıydım belki de
yaşadım o büyük serüvenleriyolculuklar tarihimdi benimAcılar yaşanıyordu yurdumdapeşpeşe yakılıyordu kentlerBense hep oralardaydımdaha yangın başlamadan önce
Hayır! yetmiyor aşklarıayrılıkları ve büyükserüvenleri anlatmayaiyi bir şiir bile bazan
Ama ben yine de hepanlatıp durdum ne varsave neyi yaşamışsamdövüşmesini bildiğim kadar
SIYRILIP GELEN
Soluk bir ay dolanıyorkentin üstünde her geceHer gece bilge bir gezgintavrıyla adımlıyor yolunu
Güz yanığı bir durgunsessizlikle örtülü her şey
ve yırtılmış bir tül gibisavrulup duruyor zaman
Suların sesini dinle şimdiormanın fısıldayışlarınıusulca yarılıyor dağların göğsübir aşkı dinlendirmek için
Ve gözleri uzak yamaçlardaaranıp dururken bir şeylerisessiz ve sakin beklemektebekledikçe bileylenen bir yürek
Belli ki dağların, denizlerinve göllerin üzerindensıyrılıp gelmektedir seherBelli ki yakındırdoğayı ve hayatı sarsacak saat
BEKLENEN
Reklam spotlarının kirli ışıklarıve çamur gibi bir yağmur altındaköşeleri tutmuş çiçek satıcılarıbaharı getirmek istercesine kente
İstesen kucağına yığacaklar gülleriAl götür, dağıt bekleyenleremenekşe, karanfil ve nergis demetleriniçağır insanları bahar kokusuna
Hele o dokuz on yaşlarındaki çocuknerden bulmuş bu çiğdemleri böyleve nasıl getirmiş çarpılmadankentin bu en işlek alanına
Kitap gibi kokuyor her demetçiçek gibi kokuyor şiirler- Sakın soldurma evlatgit / biraz yakınımda dur
Gün kararmadan tükeniyor çiçekler
demet demet taşıyor birileri- Demek ki bu kente bahargürül gürül gelecek ey oğulHÂLÂ KOYNUMDA RESMİN
Sımsıcak konuşurdun konuşuncaırmak gibi, rüzgar gibi konuşurdunyayla kokuşlu çiçekler açardı sankiçiğdemler güller mor menevşeler açardıSımsıcak konuşurdun konuşunca
Hâlâ koynumda resminDağları anlatırdın ve dostluğubir ceylan gibi sekerdi kelimelerSesini duymasam çölleşirdi dünyadağlar yarılır ırmaklar kururdubulutlar çökerdi yüreğime
Hâlâ koynumda resmin
Gün akşam olur elinde kitaplarve bir demet çiçekle çıkıp gelirdinbir kez bile unutmadın “merhaba” demeyive en yanık türküleri nasıl da söylerdinbir dostun vurulduğu gün
Hâlâ koynumda resmin
Kaç mevsim kırlara çıkıpçiçekler topladık mezarlar içinBelki ürküttük tarla kuşlarınıbelki kurdu kuşu ürküttükama aşkı ürkütmedik hiç
Hâlâ koynumda resmin
Ve hâlâ sımsıcak durur anılarsımsıcak ve biraz boynu bükükNe varsa yaşanmış ve paylaşılmışyasak bir kitap gibi durmaktadırve firari bir sevda gibi
Şimdi duvarlarda resmin
SİSLENEN
Gittikçe puslanıyor görüntüsislenen bir aynaya dönüyoryakın geçmiş de olsa artıkzor seçebiliyoruz birşeyleribulutlar çöküyor anılarımızaAma unutmuş değiliz yaşananıbuğulu bir düş gibi de olsaduyumsuyoruz o kekre tadıve her anımsayışta irkiltiyoro soluksuz bırakan küf kokusu
Soluk renklere bürünse desuyun ve göğün görüntüsüyaşanan duyurulacaktır mutlakaanlatacaktır bir çocuğa bunlarıgöğsü paramparça edilen biri
SU ÇÜRÜDÜ
I.
Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta. Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?) Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıtla yaktım, jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül edip savurdum.
Adımdan gayrısını bilmiyorum.II.
Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü. Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi yırtıyordu. Şaklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu zorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf’tum belki. Ama durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri, peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar, soruyorlar, soruyorlar...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
III.
İki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi? Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla, dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu. Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
IV.
Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde. Anahtar deliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. Ellerim... Sanki bir kadının memelerini hiç okşamamış, sıcaklığını duymamış. Ellerim... Her dizesi çığlık olan şiirleri yaratmamış sanki. Ne beyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara... Cüzzamlının, vebalının bir rengi vardır. İrinin bir rengi... Ölünün bile bir rengi vardır ama derimin rengi yoktu. Belki çürüyen bir kentin rengiydi bu. Çürüyen bir dünyanın...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
V.
Kıllı, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık. Soyumun neye benzediğini unuttum. “İnsana benziyorlardı” diye duymuştum bir vakitler. Demek ki şimdi maymun halkasında insanlık...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
VI.
Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. Böcek sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. Oysa kuru bir yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu kör esinti. Belki çöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca. Çamur gibi bir yağmur damlası... Ama toprak, bu damlayla çatlatacak bağrındaki tohumu. Çöl, bütün vahalarını bu damlayla yeşertecek... Genzim yanıyor. İnce bir kan şeridi sızıyor dudaklarımdan. Kirli, sıcak ve simsiyah...
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
VII.
Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür sakındığım ve her gün ancak bir kere dudaklarımı değdirdiğim... Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (Dilin suya dokunuşu... Bir süngerin denizi yutuşu yani. Bir
çölün seraba kesilmesi bir an için.) Her gün ancak bir kere değdiriyorum dudakalarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık. Sünger, bütün vantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir kokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi artık. Küstü, öldürdü kendini su... Su çürüdü...
Adımdan gayrısını bilmiyorum...
IV.
saklı kalan
SAKLI KALAN
Günlüğü eksik tutulan güzusulca çekilmiş de kıyıyabütün gürültülerden uzaktaeğiriyor suların köpüğünüBelli ki duymuyor dağlarınuğuldayan yalnızlığını
Bekleyişin ve acılarınuğultusudur yalnızlıklarKimi kez kuşatabilir büsbütündoğayı, aşkı ve yaşamıAma kayalıkların karanlıklarınahiç sığar mı bir dağın yalnızlığı
Bir çiçek bile doldurabiliruçurumların derin oyuklarınıOysa o bir çatlaktan fışkırıpbir yangın gibi büyüyendirBelli ki duymaktadır kalbindeaşkın saklı yalnızlığınıAnımsanan ne varsa şimdibiraz acıya dönüktür yüzüve solgun bir gülümseyişgibi sararken sessizliğitaşır bekleyişin gizindeaşkın saklı yalnızlığını
Günlüğü eksik tutulan güzeğirirken suların köpüğünüey alıngan susuşundan üzünçgizli öfkesinden kan sızankalbini suların göğsüne bastırduyacaksın kalbimizin atışlarını
KONU⁄UM OL
Bir akşam konuğum oloturup konuşalım biz bizeAnıların çubuğunu yakıpuzatalım geceyi biraz
Geçmişe bir el sallayıpyaşanan günleri konuşalımve günlerin üstüne çökendumanlı, isli havaları
Kendimize daha az zamanayırsak da olur gecedenÇünkü boğulabilir insanyalnız kendini düşünmekten
Kapağı açılmayan kitaplarunutulmuş aşklar gibidirKitaplardan söz edelimve onların gizli kalmışsessiz tadlarındanSabaha doğru perdeyiaralayıp ufka bakalımve bir çocuk gibihayretle seyredelimgüneşin kızıllığını
Konuşulmadan kalandaha çok şey vardıdiye düşünerek çıkalımgüneşle kucaklaşan balkona— Üşütmesin sabah serinliği
Bir bardak demli çayburukluğu gibi kalsıngecenin ve sabahın tadıyaşasın anılarımızda
Konuğum ol, oturupkonuşalım bir akşamve uzatalım geceyisözün çubuğunu yakarak
ŞİİR VE YAŞAM
IYaşananı aşan sevda yorumuŞiirin kanıyla yoğrulmamışsaGülün hevengini coşturan bengisuVerilmemiştir çeliğin damarına
IIŞiirden söz açılıncaDiyor ki bana konuğum— Başka söze gerek yokAşktır onun tarihçesi“BEKLE BENİ”
Karlar tozarken bekle Ortalık ağarırken bekleKimseler beklemezken bekle beni K.Simonov
I.
Bekle beni küçüğüm
umudu karartmadansevinci yitirmeden bekledöneceğim bir gün elbetbekle beni
Bahar geldiğindekırlara çıkacaksındizboyu otlar üstündekoş koşabildiğinceve sakın yitirme neşeyiKırların sessizliğindeyüreğinin sesini dinleve orada benim içinküçücük bir yer ayırve bekle beni küçüğüm
Doğa pervasızdır birazbakarsın en olmaz yerdemasmavi bir su fışkırırve suyun ışıldayan göğsündesevincin nilüferleri
Bahar şaşırtmasın senisırtüstü uzan bir gölgeyesuların, kuşların sesini dinleve bekle beni oradadöneceğim küçüğüm
II.Mapusane türkülerihüzünlüdür birazbelki her dinleyişindeyüreğin burkulmaktaiçin sızlamaktadır
Ama acılara alışılmazbirşeyler var değişecekbirşeyler vardeğiştirmemiz gerekenönce acılardan başlanacak
Beş on yıl dediğinpek kolay geçmeyebilirüstelik bu savaşbu kahredici kıyımbitmeyebilir daha uzun süre
Ama sen sahip çıkarakyaşama ve sevincebekle beni küçüğümacılar bitecek bir günsevgiler çiçek açacak
Mapusane türkülerihüzünlüyse de birazyüreğin burkulmasıniçin sızlamasın sakınve bekle beni küçüğüm
III.Kış kıyamet bir günbakarsın çıkıp gelmişimvarsın azgınlaşsın tipive uğuldayadursundışardaki rüzgâr
Sakın şaşırma küçüğümüşümüş bir serçe gibititremesin ellerinapansız çıkıp geleceğimkış kıyamet de olsa bir gün
Uğuldayan bu rüzgârbu delice yağan karürkütmesin senidirenmektir artıkbekleyişin öbür adı
Sen türküler söyleve gülümse küçüğümçünkü sesinin
ırmağıyla yeşerecekhasretin bozkırları
Bekle beni küçüğümumudu karartmadansevinci yitirmeden bekledöneceğim bir gün elbetbekle beni küçüğüm
VOLTADA
1.Tutukluların iç dünyalarıelle tutulurcasına görülürgünün o en güzel vaktiatılan voltalarda
2.Tay sekişli adımlarustasıdır voltanın daher türlü dönüşü kıvrakakışkan ve deneylidir
3.Ayağına tetiktirmavraya düşkün olantek ciddiye aldığı şeygünlük voltalardır onun
4.Tek başına acemiadımlarla salınırkendüşürür tesbihini sık sıkvoltanın yeni konuğu5.Yağmalanmış bir kentgibidir mektupsuz kalanayak uyduramaz bir türlühiçbir çeşidine voltanın
6.Avlunun dört yanınıyeniden keşfedercesineağır adımlarla adımlardüşündüğünü kendine saklayan
7.Temmuz ağustos sıcağındacayır cayır yanarken avlusiyasiler yine voltadadırdiğerleriyse hep gölgede
8.Akşam olmadan dahakitlenir kapılar ardımızdanve başlar geceyarısına doğruavluda yıldızların voltası
İÇERDEN YENİ ÇIKANINDÜŞÜNCELERİ
I.Ve işte dışardayım!Ey dünya ey yaşamkanadımsın kolumsunuçur beni dağdan dağa
II.
“Ve işte dışardayım!”Bu bir tek sözün gizinasıl sarsıcı oluyortelörgüden çıkıldığı an!
III.Göğün en yüksek yerindenitilivermişim bir boşluğatutunacak dal ararımnereye düşeceğimi bilmedenIV.Bütün gece balkondasokağı ve sessizliği dinledimelimde bir bardak demli çayve gökyüzünde yıldızlar
V.Sokağa çıkıyorumDışarısı bu kadaraydınlık mıydıdaha önceleri de
VI.Uzun sürmüş bir hastalıktanyeni kalkmış gibiyimsendeliyorum hâlâayakta duramıyorum
VII.Birilerine çarpmamak içindikkatle yürüyorumsudan çıkmış balık gibiaptallaşıyorum her adımda
VIII.Bir çocuk şaşkınlığıylainsanlara bakıyorumel ele tutuşabiliyorlargülebiliyorlar ağız dolusu
IX.Yeni yeni kitaplar çıkmışirili ufaklı yeni dergilerhızla çeviriyorum sayfalarınıyetişememek korkutuyor beni
X.Sevdiğim bir şair arkadaşbeni anmış bir şiirindeyüreğimin kayalıklarınaHızla çarpıyor dalgalar
XI.Ve işte yine akşamgöllerde bir kamış değilimgeride kalanları düşünüyorumuykularım kaçıyor
V.dövüşen anlatsın
BİR HAZİN HİKAYE
Yücel Yeşilgöz’e
...
Derler kiol kıyamet gününden berikan akarharçik deresindenyani kederli değilyaralıdır harçikkapanmaz yarası o gün bugün
Derler kihırçın bir sudur harçikvurur kendini o taştan bu taşave her gün aşiret ihtiyarlarıgelip otururlar kıyısına usulcadinlerlerol hazin hikayeyi bir daha
Harçik denince kalem yazmaz olurbir nice şivan sarar dağı taşıne masal ne efsanedir harçikama destanı yazılmamıştır bunca zamanve işte biz-yani onlarla beraber-kanlı ve hırçın akmaktayız hâlâACININ MİLADIYLA
Acının miladıyla başlayan bir hikayedir buyaşayıp gelmişiz ormanlar gibi yanarakher dönemeçte uğultulu uçurumlarher şafakta uzun uzun kurt ulumalarıEy masalcıotur şu geyik postunave anlat şimdi bütün bunları
Önce yaşadıklarımızı koy ortayahatamızı ve sevabımızı anlatgörelim nelere kahretmişiz bunca zamannelere göğüs germişiz görelim bir birbedeli ödenmiş midir şafağın, bilelimyaşamakyeni acılara sürgün etse de bizi
Hayatımız göründüğü kadar basit değilama anlaşılmaz gibi de değil öyleçoğunu unuttuk belki şimdidenbelki bitti birtakım bekleyişlerumutlar da bitti bir zaman, sevgiler deama unutmayalımzulüm de biter hayatımızda
VI.hüznün isyan olur
GURBET MUTLAKAOLACAKTIR
I.Gurbet ne ki yüzyılımızdademek de bir yabancılaşmadırÇünkü varolduğu her yerde insanıngurbet mutlaka olacaktır
Sevda ile hasret varsa eğerZulüm varsa mahpusluk varsaAyrılıklar yakıyorsa içimiziGurbet mutlaka olacaktır
Solgun bir ışık altında yazılıpuçları yakılan mektuplarınyarısı ağıtsa yarısı türküdürve gurbet mutlaka olacaktır
Bekleyişlerle direnen ömründağlamaktaysa bağrını hicranve kıskıvrak sarıyorsa kedergurbet mutlaka olacaktırOyalı bir mendilin kanaviçesindekisabrın kararttığı gül demetineusulca düşüyorsa bir damla gözyaşıgurbet mutlaka olacaktır
Gerçi taşbaskısı kitaplarişportaya düştükten bu yanahüzünden epey uzaklaştıkAma gurbet yine de vardır
Suyun serin göğsüne daldırılankızgın bir demirdir gurbetToplar bin yıllık duyarlıklarıve acıları hiç eskitmeden
Gurbet ne ki yüzyılımızdademek de bir yabancılaşmadırÇünkü varolduğu her yerde insanıngurbet mutlaka olacaktır
II.Hiçbir şey gideremez iç sıkıntılarınımemleketinin şarkıları ve tütünü gibive usulcacık okşarkaradeniz vapurunu nâzımyanar elleri
Zamanın bağrında kanayanbirer zakkumdur her sürgünhasretin elleriyle yoğurur hüznüve kanatır gurbetinkadim yarasını
Dersim sürgünden de öte bir şey zilan bir kerbela’dır aslındahâlâ anlatılır ki aşiret çocuklarınabir zulümdür gurbetzulümden de öte
Gurbet ne ki yüzyılımızdademek de bir yabancılaşmadırÇünkü varolduğu sürecedünyada zulümgurbet mutlaka olacaktır
KUŞLAR
Kuşlar mıki çok şey denildişair dilinden
Yüzlercesini suladıkgöleğinde sevdanındokudukgönül yumağında renklerini
Gizimizi bildiler deihanetlerini görmedik hiçılık bir öpüştütürküleri
Kuşlar mıki şimdiçok uzak yüksekteöpsenbüyüyemezsin ki
İhanet ettiktürkülerinebaharınŞEN OLASIN HALEP ŞEHRİ
“işte geldim gidiyorum Şen olasın halep şehri”
Hiç kimse senin kadaryakıştıramamıştır hüznü kendineHüzünler ki aşkın ve şiirinyıllanmış şarabıdırdamıtılmıştır acıların imbiğindenHüzünler ki şairlerin yüreğinden uçuşansararmış çiçek tozlarıdır
Biraz da şairlere özgüdür hüzün
Bozkırın yalımına direnensolgun bir gül gibi yüzünAcının, sabrın ve yalnızlığın sessizliği sararıyoryorgun güzünde alnınınVe artık bir şey bırakamıyorsunbekleyişlerden başka kendine
Biraz da şairlere özgüdür bekleyişHiç kimse senin kadaralışkın değildir ayrılıklaraAyrılıklar ki nişanlısıdır hasretinacılar ve türkülerle çeyizlenirbekleyişlerin sararan güzüneVe hasret kızıl bir güldürayrılıkların mendiline nakışlanmış
Biraz da şairlere özgüdür hasret
Kerem’i kül eden yangındır gurbetferhat’ın sabrıyla çatlayan kayadırSarınarak acının yorganınasararmış bir yaprak gibi nakışlarbekleyişlerin gergefine hüznüGurbet biraz da halep demektirsöylenir adı efsane efsane
Biraz da şairlere özgüdür gurbet
Ayrılıkların çanı vurduğundasavrulur pişmanlığın kızgın külleriBütün sevdalar hasretin yalımıyla tutuşmuşbir bozkır türküsüdür kerem’in kavruk bağrındave artıkyollara düşmenin zamanıdırşen olasın halep şehri
Biraz da şairlere özgüdür ayrılıklar
DÖRTLÜKLER
PİR SULTAN
Solgun bir gülün usulca kanattığı yaraAğacaktır hazin bir gülümseyişle zamanaVe berdar edecektir her mevsim yenidenGülleri ve gülümseyişleri ol hızır paşa
KARACO⁄LAN
Halk dilinin yerleşik konuğuSevda göçebesidir karacoğlanVe sazının düzeni bozulmadıkçaBeyler sofrasının kadim dostudurDADALO⁄LU
Çeliğine öfkenin şahini nakışlananBir aşiret hançeridir dadaloğluBinboğa’dan kılçadırı sökünce fermanSaplanır bağrına kaltak osmanlı’nınNÂZIM HİKMET
Resimlerdeki kuşlar gibi el sallamıyor sana dostlarHâlâ tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaretVe hâlâ başı bulutlarda bir çınar gibi esenliyorlarYanımızda değil, yanan kanımızdasın ey nâzım hikmet
NERUDA
Kanayıp durmaktayken yüreğindeki ispanyaArakaunya’nın yeşil yangını, zümrüt kılıçlıBromelizaları da soldu bağrında ey nerudaÇiçekler de yitirdiler şili’de onurlarını
LORCA
Granada kırlarının tuzlu ve serin seheriÜzünçle dinler sevda serçesinin ezgileriniEy federico dokun artık tellerine gitaranınDağılsın bulutsu hüznü yaralı ispanya’nın
VII.yangın yılları
KAHVEDE
Hep öyküler dinledimburuk, acımsı, kekremsiDinlerken yaşadım diyemem
öldüm
Ama ölmemişo bin öykünün serüvencisiSunuyor kendinicanlı bir bildiri gibikaçarak tırpanındanölümünoturmuş karşımdaki sandalyededemli çaylar istiyor garsondan
Bol içki bir o kadar küfür ve boşvermişlikbütün hayataUcuza kapatılmışhatta bedavaya gelmişken hayatdinler mi girdisini çıktısınıo bin serüvenden sonra
Çok öyküler dinledimcigara dumanıyla yüklüduvarları taş baskısı resimlerlesüslü köy kahvelerindeburuk, acımsı, kekremsiDinlerken yaşadım diyememöldümGECELEYİN KIRDA
Kuytu bir köşesindeyim ormanınve yorgun bedenimin altındaçıtırdıyor kuru yapraklarÜstte kristal bir gökve yıldızlar ozancasına
YalnızımSıkıntının yalnızlığı değil buDüşlerle el eleyaşamayı dillendirenve yudum yudum özümletenbir sevgi yalnızlığı
Dinlendiriyor yüreğimikafamıbedenimiserin okşayışlarıyla doğaDinliyorum en güzel türküsünükurdun kuşun
Uçmak içinkanat aramıyorumİÇİNDEKİLER
ÇOCUKSUN SEN
sunu 7 • geldim işte 9 • ütopya 12 • karda izler 14 • asmin 17 • özletiyor seni bu yağmurlar 20 • hatıralarımı yazma 22 • çocuksun sen/II 25 • imlasız 28 • gitmek 29 • aşklar mı 30 • küçük yıldızın son baladı 31
BELKİ YİNE GELİRİM
•kalbim unut bu şiiri 39 • belki yine gelirim 41 • kayıp adresteki 46 • kuş ölümleri 52 • gidersen yıkılır bu kent 55 • anısı biz olalım bu sokakların 58 • özlemedim seni60 • sığınak 62•gülüşün eklenir kimliğime 63 • ilhan için dörtlükler 64
SU ÇÜRÜDÜ
soluk soluğa 67 • anlatıp durdum 83• sıyrılıp gelen 85•beklenen 86 • hâlâ koynumda resmin 87 • sislenen 90•su çürüdü 92
SAKLI KALAN
saklı kalan 99 • konuğum ol 101 • şiir ve yaşam 103 • “bekle beni” 104• voltada 108 • içerden yeni çıkanın düşünceleri 110
DÖVÜŞEN ANLATSIN
bir hazin hikaye 115 • acının miladıyla 116
HÜZNÜN İSYAN OLUR
gurbet mutlaka olacaktır 119 • kuşlar 122•şen olasın halep şehri 123 • dörtlükler 125
YANGIN YILLARI
kahvede 131• geceleyin kırda 132