1
BİLİM ve İNSAN VAKFI
ELMALILI HAMDİ YAZIR KUR’AN AKADEMİSİ
KUR’ÂN-I KERÎM EĞİTİM ve ÖĞRETİM PROGRAMLARI
TASHÎH-İ HURÛF DERSLERİ
AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ
Hazırlayan :
Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak
3
I) SÛRENİN 1-24. ÂYETLERİYLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER :
Ağırlıklı olarak Mûsâ peygamberin nübüvveti ve onun
Firavun ve kavmiyle olan mücadelesinin konu edildiği Tâhâ
sûrenin ilk âyetlerinde Kur’ân’ın bir öğüt ve uyarı kitabı
olarak Allah tarafından indirildiği bildirilmiş, ardından
sûrenin 9. âyetiyle başlayıp 99. âyetine kadar devam eden
birinci bölümünde Hz. Mûsâ kıssasına yer verilmiştir. Bu
bölümde yer alan ilk âyetlerde (9-24) aile fertleriyle birlikte
Mısır’a giderken mukaddes Tuvâ vadisinde ilâhi hitaba
mazhar olan Hz. Mûsâ’ya peygamberlik verildiği, kendisine
tevhid ilkelerinin öğretildiği, asâsı ve eliyle mucize
göstereceği anlatılır.
II- ÂYETLERİN AÇIKLAMALI MEÂLİ :
﴾1طه ﴿
1. Tâ-Hâ.
﴾2ما ان زلنا عليك القران لتشقى ﴿
2. “Kur’ân’ı sana sıkıntıya düşesin/mutsuz olasın diye
indirmedik”.
Ey Muhammed ! Biz bu Kur’ân’ı, âyetlerini Mekkeli
müşriklere tebliğ ederken gösterdikleri olumsuz tepkiler
sebebiyle aşırı derecede üzülesin, inkârda direnip iman
etmediklerinden dolayı hasretle yanıp mutsuz olasın diye
indirmedik1. Onların küfürde inat etmeleri seni üzmesin.
1 Zemahşerî, el-Keşşâf an hakâik-i ğavâmidi’t-tenzîl ve uyûni’l-ekâvîl fî vücûhi’t-te’vîl,
Dâru’l-kütübi’l-‘ılmiyye, Beyrut, 2009, III, 48; Kurtubî, el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, Dâru’l-kütübi’l-‘ılmiyye, Beyrut, 1408/1988, VI ( XI. Cüz), s. 113.
4
Çünkü biz bu Kur’ân’ı insanlara öğüt veresin diye indirdik.
Binâenaleyh kim ona inanır ve nefsini ıslâh ederse bu onun
lehine bir durumdur. Kim de inkâr ederse bu da onun
aleyhinedir. Onların inkârı seni üzmesin, zira senin görevin
tebliğ etmektir2.
﴾3لمن يشى ﴿ الا تذكرة
3. “Ancak haşyet duygusu olana bir öğüt (olarak
indirdik)”.
Biz bu Kur’ân’ı büyük hürmet ve derin saygı duygusuna
sahip olanlara ancak bir öğüt olmak üzere, onunla öğüt
veresin diye indirdik. Ondan ötürü güçlük çekip sıkıntıya
düşmen için değil, derin bir saygıyla korku duyan kimseye
öğüt olsun diye inzâl ettik3.
﴾4مان خلق الرض والساموات العلى ﴿ يل ت نز
4. “ Yüksek gökleri ve yeri yaratandan bölümler
halinde”.
Kur’an yüksek gökleri ve yeryüzünü yaratan Allah
katından hepsi bir anda ve bir defada değil, ihtiyaca göre
parça parça bölümler halinde indirilmiş bir Kitap’tır.
2 Râzî, Mefâtîhu’l-ğayb, Dâru’l-kütübi’l-‘ılmiyye, Beyrut, 1411/1990, XVI (XXII. Cüz), 5. 3 el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, VI ( XI. Cüz), s. 113-114.
5
﴾5الراحن على العرش است وى ﴿
5. “ Rahmân arşı istivâ etti”.
Allah ilâhî kudret, ilim ve irâdesiyle bütün kâinâtı kuşattı.
O’nun hâkimiyeti bütün varlıklar üzerinde sürekli oldu,
hâkimiyetiyle varlıkları idaresi altına alıp yönetti4.
ن هما وما تت الث ارى ﴿ ﴾6له ما ف الساموات وما ف الرض وما ب ي
6. “Göklerde, yerde, bunların arasında ve toprağın
altında bulunan her şey Allah’ındır”.
Göklerde mevcut olan her varlık, yeryüzünde var olan her
canlı ve her nesne ve bu ikisinin arasında bulunanlar, hatta
yerin yedi kat altındaki her şey Allah’ındır. Hepsini O
yaratmıştır. Bütün varlıkları ilmi, kudreti ve iradesiyle
kuşatıp idaresi ve tasarrufu altına almıştır.
﴾7وان تهر بالقول فاناه ي علم السرا واخفى ﴿
7. “Sen sözü açığa vursan da, şüphesiz ki O gizli olanı da
gizlinin gizlisini de bilir”.
Düşünce ve niyetlerini açıkça ifade etsen de etmesen de
Allah için fark etmez. Çünkü Allah, hem insanın kimsenin
görmediği bir yerde gizlice başkasına söylediği sözleri (sır),
hem insanın kendisinden başka hiç kimseye sözünü etmeyip
içinde sakladığı şeyleri (ahfâ); yahut hem insanın içinden
4 Yavuz, Yusuf Şevki, “İstivâ”, DİA, İstanbul, 2001, XXIII, 403.
6
geçirdiklerini hem de henüz olmayan ve fakat ileride olacak
olup da insanın hatırından geçirdiklerini bilir5.
﴾8الل ه ل اله الا هو له الساء السن ﴿
8. “ Allah o dur ki kendisinden başka hiçbir ilah yoktur;
en güzel isimler O’nundur”.
Allah o dur ki kendisinden başka hiçbir ilah yoktur; en
güzel isimler O’nundur. Allah Teâlâ’nın hepsi de en güzel ve
en mükemmel olan niteliklerine, özelliklerine delâlet eden
isimler (esmâ-i hüsnâ) O’na aittir. Kur’ân-ı Kerîm’de
Allah’ın 100’den fazla ismi yer almakta; ayrıca hadislerde
O’na başka isimler de nisbet edilmektedir6. İnsan Allah’a ait
olan bu isimlerle Allah’a yakarışta bulunmalı, yalnız Allah’a
verilebilecek olan bu güzel isimleri O’ndan başkasına
vermemeli, yani başka hiçbir şeyi O’na denk tutmamalıdır7.
﴾9﴿ موسى يث وهل اتيك حد
9. “ Mûsâ’nın haberi sana geldi mi”.
Ey Muhammed ! Mûsâ ile ilgili bilgi sana erişti mi8?
Doğumundan ölümüne kadar bir taraftan Firavun, diğer
taraftan İsrâiloğulları ile mücadele eden Mûsâ peygamberin
başından geçen hadiselerden haberin var mı ?
ها بقبس او اجد على الناار يكم ات ي انست نار ا لعل ي وا ان اذ را نار ا ف قال لهله امكث من
﴾ 11هد ى ﴿ 5 el-Câmi’ li ahkâmi’l-Kur’ân, VI ( XI. Cüz), s. 114. 6 Heyet, Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, DİB yayınları, Ankara, 2006, II, 632. 7 Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, II, 633. 8 Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, III, 627.
7
10. “Vaktiyle o bir ateş gördü. Ailesine dedi ki : “Durun,
benim gözüme bir ateş ilişti. Umarım size ondan bir kor
getiririm, yahut ateşin bulunduğu yerde bir kılavuz
bulurum”.
Mûsâ peygamber bir gece ailesiyle birlikte Mısır’a doğru
seyahat ederken uzakta bir ateş gördü. Ailesine dedi ki :
“Durun hele, bekleyin! Şu dağın yamacında bir ateş gördüm,
gidip bir bakayım. Belki oradan bir kor alıp getirir ya da
orada yol bilen birini bulurum”.
Hz. Musa kendisine henüz peygamberlik verilmeden önce
Mısır’da bir kişinin ölümüne sebep olmuş, Firavun’un
kendisini cezalandıracağı endişesiyle Medyen’e gitmişti.
Orada Şuayb peygamberle görüşen Hz. Mûsâ onun yanında
sekiz yahut on yıl çalışmış ve kızlarından biriyle evlenmişti.
Hz. Mûsâ sürenin bitiminde oradan ayrılmış, akrabalarını
ziyaret etmek düşüncesiyle ailesiyle birlikte Mısır’a doğru
yola çıkmıştı. Soğuk bir kış günü kırağı çisentisi altında
devam eden yolculuklarında çölde yollarını kaybetmişlerdi.
Bu arada hâmile olan hanımının doğum sancıları başlamıştı.
Hz. Musa ısınıp aydınlanmak için etrafta ateş aramaya
başlamıştı. İşte tam bu sırada yakınlarında bulunan dağın
yamacında bir alevin parladığını gördü. Ailesine
bulundukları yerden ayrılmamalarını, kendisinin gidip ateş
yakmak için biraz kor getireceğini veya orada kendilerine yol
gösterecek birilerini bulabileceğini ümit ettiğini söyledi.
8
﴾ 11﴿ موسى يا نودي اتيها ا ف لما
11. “Ateşin yanına vardığında, ‘Ey Mûsâ!’ diye nida
edildi”.
Dağın yamacında gördüğü ateşin yanına yaklaştığında “Ey
Mûsâ” diye nidâ edildi, kendisinin ismiyle çağrıldığı bir ses
duydu.
﴾ 12﴿ طو ى المقداس بالواد اناك ن عليك فاخلع ربك انا ان
12. “Muhakkak ki ben, evet ben, senin rabbinim; hemen
pabuçlarını çıkar, çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ’da
bulunuyorsun”.
Ey Mûsâ ! Benim, ben; senin rabbin. Sen şimdi ayağındaki
papuçları hemen çıkar. Zira rabbinin kelâmına muhatap
olup vahye mazhar olacağın bir mekânda bulunuyorsun.
İlâhi huzura kabul edileceğin bu kutsal vadide maddî
varlığından arınmış olarak hazır bulun !
﴾ 13﴿ يوحى لما فاستمع اخت رتك وانا
13. “Ben seni seçtim, o halde vahyedileni dinle !”
Ben seni peygamber olarak seçtim, artık sen bir
peygambersin. O halde sana vahiy yoluyla bildirilecek
şeylere kulak ver ve dikkatle dinle !
9
﴾ 14﴿ لذكري الصالوة واقم فاعبدن انا ا الا اله ا ل الل ه انا ي انان
14. “Şüphesiz ben, evet ben, Allah’m. Benden başka ilah
yoktur. O halde bana ibadet et ve beni anmak için namaz
kıl !”
Şüphesiz Ben, kendisinden başka ilahın bulunmadığı
Allahım! Öyleyse sadece bana kulluk et ve beni anmak için
namaz kıl! Burada tevhidden sonra bütün ibadetleri
temsilen namaz zikredilmiştir. Zira namaz, bütün ibadetler
içinde en öne çıkan ve onları temsil eden bir hüviyete
sahiptir. Nitekim Şuayb (as)’a inanmayanlar da O’nu
eleştirirken, O’nun namazını ön plana çıkarmışlardır:
رك ان تامرك اصلوتك شعيب يا قالوا اٶنش ما اموالنا ف ن فعل ان او اباؤنا ي عبد ما ن ت لنت اناك
الراشيد الليم
“Şuayb! dediler, ‘atalarımızın taptıkları tanrılarımızı terk
etmeyi yahut mallarımızı dilediğimiz gibi kullanmaktan
vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Aferin, amma
da akıllı, uslu bir adamsın ha!’” (Hûd 11/87)
﴾ 15﴿ تسعى با ن فس كل لتجزى يها اخف اكاد اتية السااعة انا
15. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Herkes peşine
koştuğu şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onu
(kendimden) gizleyeceğim.
Amellerin ortaya çıkacağı, hak ile batılın ayrılacağı
kıyamet günü kesinlikle gelecek ve herkes dünyadaki
10
amellerine göre muamele görecektir. Ancak kıyametin ne
zaman kopacağını Allah’tan başka hiç kimse bilmemektedir.
ها يصداناك فل ﴾ 16﴿ ف ت ردى هويه وات ابع با ي ؤمن ل من عن
16. Buna inanmayanlar, nefsinin arzu ve ihtiraslarının
peşine düşenler, sakın seni on(a inanmak ve
hazırlanmak)dan alıkoymasın/vazgeçirmesin, sonra sen de
helâk olursun!
Kıyamet gününe inanma ve o gün için hazırlık yapma
hususunda, ona inanmayan ve nefsinin peşine düşmüş
kişiler sakın seni aldatmasın, sen inandığın gibi yaşamaya
devam et; yoksa helâk olursun!
﴾ 17﴿ موسى يا ينك بيم تلك وما
17. Ey Mûsâ, şu sağ elinde tuttuğun şey de nedir?
Allah Teâlâ, her şeyi en iyi bildiği halde, Hz. Musa’nın
dikkatini, onun asasına çekmek için elinde tuttuğu şeyin ne
olduğunu soruyor.
ها ا ات وكاؤ عصاي هي قال ﴾ 18﴿ اخرى مارب يها ف ول ي غنم على با واهش علي
18. Mûsâ: “O asamdır; ona dayanırım, onunla
davarlarıma yaprak çırparım; ayrıca onunla daha birçok
ihtiyacımı gideririm” dedi.
11
﴾ 19﴿ موسى يا القها قال
19. Allah şöyle buyurdu: Onu yere at ey Mûsâ!
Hakk Teâlâ, Hz. Musa’nın cevabının akabinde, onun
saydıklarının tamamen dışında bir mucizeyi kendisine
göstermek/vermek/bildirmek için ondan elindeki asayı yere
bırakmasını istiyor.
﴾ 21﴿ تسعى حياة هي فاذا فالقيها
20. Hemen bıraktı. Bir de ne görsün: Hızla kıvrılıp
sürünen, (kocaman) bir yılan oldu!
Hz. Musa asayı yere attığında, onun hareket eden gerçek
bir yılana dönüştüğünü görüyor ve bir beşer olarak bu
durumdan ürperiyor…
﴾ 21﴿ الول يرت ها س يدها سنع تف ول خذها قال
21. Allah, al onu, korkma! Biz onu eski haline
çevireceğiz! buyurdu.
Ancak Allah Teâlâ, Hz. Musa’yı uyarıyor, ona
korkmamasını ve o yılanı eline almasını; zira onu tekrar
asaya dönüştüreceğini söylüyor.
﴾ 22﴿ اخرى اية وء س غي من اء ب يض ترج جناحك ال يدك واضمم
22. Bir de elini koynuna sok! Bir başka mucize olarak
lekesiz, bembeyaz/parlak bir halde çıksın.
12
﴾ 23﴿ الكب رى اياتنا من لنريك
23. Böylece sana en büyük mucizelerimizden (birini
daha) göstermek istiyoruz.
﴾24﴿ طغى اناه فرعون ال اذهب
24. Firavun’a git! Çünkü o, iyice azdı.
Asanın yılana dönüşmesi ve Hz. Musa’nın elinin bir güneş
gibi ışık saçıp parlaması, O’nun peygamberliğini ispat eden
mucizeler olarak kendisine verilmiştir. O (ve kardeşi Hz.
Harun), bu mucizelerle Firavun’a ve onun halkına
gönderilmiştir.