ÇALGI BAKIM ONARIM DERS NOTLARI
1
ĠÇĠNDEKĠLER
ARP ......................................................................................................................................................... 2
BAĞLAMA ............................................................................................................................................... 5
TAR ....................................................................................................................................................... 11
MANDOLİN ........................................................................................................................................... 13
GİTAR ................................................................................................................................................... 19
PİYANO ................................................................................................................................................. 25
FAGOT .................................................................................................................................................. 32
TROMPET ............................................................................................................................................ 34
FLÜT ..................................................................................................................................................... 37
OBUA .................................................................................................................................................... 42
SAKSAFON ............................................................................................................................................ 48
KEMAN ................................................................................................................................................. 52
VİYOLA .................................................................................................................................................. 61
VİYOLONSEL ......................................................................................................................................... 62
KONTRBAS ............................................................................................................................................ 65
KAYNAKÇA ............................................................................................................................................ 67
2
ARP
TARĠHÇE :
Arp çalan kimsenin kulağı çok sağlam olmalıdır. Çünkü çalgısını daima akort edecektir, Bu bir zorunluluktur. Kolların uzun, parmak uçlarının yağlı ve etli olması aranılacak doğal nitelikler arasındadır. BaĢ parmağın ikinci boğumu da, incelenmeye değer, arkaya çok eğilip bükülmesi sakıncalı olabilir.
Bünye de fiziki bir kusur olmaması gerekir. Arp kulakla gözü kendine çeviren bir etki sağlar, bu nedenle çalıĢ ve tutuĢ biçiminde zerafet olmalıdır, bu çok önemlidir (bayan çalıcılar için en uygun çalgıdır).
Bu çalgıya baĢlangıç yaĢı (fiziki koĢullar uygunsa) sekiz-on olabilir. Müzik bilgisi olmak koĢuluyla daha geç yaĢta da baĢlanabilir. Günlük çalıĢma, baĢlangıçta on beĢer dakika olmak ve aralıklarla çalıĢmak üzere bir saat, daha sonraları iki, üç ve dört saate çıkabilir. Altı saati geçmek doğru değildir. Bu konuda Raphael Hartenot, "öğrenci özellikle parmaklarının boğumlarına bakmalıdır. Bunlar gayet büyük bir uysallık isterler. Ellerin adaleleri yorulmağa baĢladığı zaman derhal çalıĢmayı bırakmalıdır" diyor. DeğiĢtirme iĢaretleri için pedalları kullanmak çok önemli bir iĢtir, bu nedenle çalınacak parçanın önceden incelenmesi gerekir.
Arp, kesinlikle orkestranın bir armoni ve eĢlik çalgısıdır. Çok kez partisyonlarda bir
harp vardır (iki, üç tane yazıldığına da rastlanmaktadır). Harpın esas görevi; akorlar
ve onların oluĢturduğu biçimleri çalmaktır. Harp iki elle çalınır. Ancak her el yalnız
dört nota çalabilir, bu nedenle akorların sık yazılmıĢ olması iki elin çok açılmamasını
sağlar. Harpta akorlar daima arpej biçiminde çalınır (eğer aynen isteniyorsa senza
arpeggio yazılmalıdır). Kalın ve orta ses tellerinin ötümü çabuk kesilmez bu nedenle,
akor değiĢikliğinde el kapanarak susturulmalıdır. Kromatik yürüyüĢler için pedal
değiĢtirmek gerekir. Harpın bir özelliği de glissando çalıĢıdır. Dizi glissandoları sesleri
karıĢtırır (kalın ve orta ses tellerinde), bu nedenle ince ses tellerinde (PP) de
kullanılır. (F) dizi glissandosu özel bir etki sağlamak için ancak kalın tellerde
yapılması gerekir. Glissandolar çabuk yapıldığı ölçüde kuvvetlidir. Harp yumuĢak ve
Ģairane rengiyle, her çeĢit ayırtılarda (nüanslarda) iyi sonuçlar verir. Harpla yapılan
pizzicato, telli çalgılardaki anlatımdan uzak, yalnız renk öğesi niteliği taĢır. Vurma
3
çalgıları ile de çok iyi birleĢirler. Etkili bir duyuluĢ sağlanır. Yaylılar, ritmik etki
bakımından açıklık ve güzel bir ses sağlar. Pizzicatoyu uzatmakla bıkkınlık
verilebileceği unutulmamalıdır (ÇalıĢır, tarihsiz)
Ġnsanlık tarihiyle neredeyse paralel geliĢen arpın esin kaynağının avlanmak olduğu
söylenegelir. Avcının yayından fırlayan okla birlikte çıkan sesin büyüsüne kapılan
insan o eğik biçimin içerisine birden çok tel yerleĢtirme yoluyla farklı sesler elde
etmiĢtir. Zaman içerisinde biçimin kapanarak sağlam bir üçgen yapı oluĢturduğuna
Azteklerden Mezopotamya‟ya, Afrika‟dan Çin‟e tüm eski medeniyetlerde tanık oluruz.
Gittikçe güçlenen bu yapının içine en eski zamanlardan bugüne çoğunlukla hayvan
bağırsaklardan elde edilen teller gerilmiĢtir. Ancak bu büyüyen yapı enstrümanın
doğayla bütünlüğünü engellememiĢ, en eski edebiyat örneklerinden günümüze kalan
tasvirlerde yer alan sesinin su berraklığındaki özelliğini bütünüyle korumuĢtur. Arpın
bu huzur veren büyüleyici sesi, doğanın bağrından kopmuĢ, modern teknolojinin
katkılarını da içine alarak değiĢmeyen heykelimsi görselliğiyle hem bir halk çalgısı,
hem de konser salonlarında aranılan bir enstrüman olarak günümüze kadar gelmiĢtir.
YaĢadığımız topraklar üzerinde onsekizinci yüzyıla kadar varlığını “çeng” adı altında
sürdürmüĢ olan çalgının değiĢik versiyonları birçok minyautürde görülür.
Ön Asya ve Mısır' da çok eski çağlardan beri kullanılan (M.Ö.3000 yıllarından kaldığı
sanılan Harp'lar bulunmuĢtur), bu çalgının ilkel yapımları üstündeki önemli
değiĢiklikler Ortaçağda baĢladı. Önceleri Ortaçağın üçgen biçimindeki harpları çok
beğenildi, fakat diatonik ses dizisi, Rönesans' ın kromatik müziği ile bağdaĢmadı.
Bunun üzerine, Ġrlanda ve Ġtalya' da iki ve üç sıra telli kromatik harplar denendi;
Monteverdi (1567-1643) Orfeo operasında (1607) modülasyona elveriĢli bir harp
kullandı. Sonra bu biçime, telleri yarım ses indirecek çengelli bir araç ekledi (1660).
Daha sonra, Hochbrücker bu çengelleri, çalgının dibine yerleĢtirdiği pedallarla
çalıĢtırdı-pedalları çengellere bağlayan sistem sütunun içinden geçiyordu - (1720).
Erard, çengel veya payanda sistemi yerine çatal sistemini uygulayarak çalgıda bir
yenilik oluĢturdu (1811).Bugünkü geliĢmesine on dokuzuncu yüzyılda ulaĢtı.
(http://www.toplumdusmani.net/modules/wordbook/entry.php?entryID=7173)
YAPISAL ÖZELLĠKLERĠ:
Uzunluğu182cm olan, hem ezgi, hem de armoni
(çok sesli, akor) çalabilen tek, telli çalgıdır. Diatonik
bir çalgıdır. Notası, iki dizeğe yazılır: üstteki dizeğe
yazılan notalar, ikinci çizgi sol anahtarı, alttaki
dizeğe yazılan notalar dördüncü çizgi Fa anahtarı
yazılır. Orkestralarda, çoklukla bir partisi
bulunur. Solo ve eĢlik görevi verilir (özellikle armoni
ve eĢlik çalgısıdır). Zengin bir anlatım gücü vardır.
4
Arp, parmak ucu ile çalınan bir çalgıdır. Telleri parmak ucu ile çekilerek çalınır.
Kromatik sesler kullanılmaz. Glissando ve eksik yedili akorları çok kullanılır. Kalın tel,
pirinçle kaplamalı ipek saçaklı çelikten, orta ve ince ses telleri ise gerilmiĢ
bağırsaktandır.
Arpın belli baĢlı bölümleri Ģunlardır: a) Dizi seslerinin karĢılığı olan yedi pedalın tutturulduğu oluk haznesi b) Çınlama kasası c) Sütun ve konsol.
Arpın 47 teli ve yedi pedalı vardır. Pedalların yardımıyla tellerin sesi değiĢtirilebilir. Bu pedallar üç ayrı konuma getirilebilir. Böylece bir nota diyez ve bemol olabilir. Notaları birbirinden ayırabilmek için notalara çeĢitli renkler verilir; do telleri kırmızı, fa telleri ise siyah mavi veya koyu mavidir.(Yener, 2000)
AKORDU VE SES GENĠġLĠĞĠ:
Arp akordu her tel için ayrı yapılır. Ses geniĢliği altıbuçuk oktavdır; pes teller, pirinçle
kaplamalı ipek saçaklı çelikten, tiz ve orta ses telleri gerilmiĢ bağırsaktandır. Hem
ezgi,hem de armoni(çok sesli,akor)çalabilen tek,telli çalgıdır.
Notası iki dizeğe yazılır:üstteki dizeğe yazılan notalar,ikinci çizgi sol açkısı;alttaki dizeğe yazılanlar dördüncü çizgi fa açkısıyla yazılır. Orkestralarda çoklukla bir partisi bulunur. Solo ve eĢlik görevi verilir. Armoni ve eĢlik çalgısıdır. Zengin bir anlatım gücü vardır. Diatonik bir çalgıdır.
Notası iki dizeğe yazılır:üstteki dizeğe yazılan notalar,ikinci çizgi sol açkısı;alttaki dizeğe yazılanlar dördüncü çizgi fa açkısıyla yazılır.
5
BAĞLAMA
TARĠHÇE:
Bağlama benzeri çalgıların, literatürdeki adı, "lut" olarak geçmektedir. Lut adı, arapça "el-ud"dan gelmektedir. Endülüs kültürü aracılığıyla bu isim Avrupa kültürüne geçmiĢ ve lut, lavta gibi adlara dönüĢmüĢtür.
Telli çalgılar içinde bir familya olarak lutlar, "uzun lutlar" ve "kısa lutlar" olarak iki ana kategoriye ayrılmaktadır. Uzun lutlarda ana özellik, gövdelerinin dar, küçük ve saplarının uzun olması iken, kısa lutlarda gövdeler geniĢ, büyük ve saplar da kısadır. Uzun saplı lutların tarihsel olarak görüldükleri ilk kaynak, MÖ. 3. bine ait, Akad devri silindir mühürleridir.
Özellikle MÖ. 2. binden baĢlayarak, küçük yapılı uzun saplı lutlar, Doğu Akdeniz, Mezopotamya ve Doğu Asya'da bulunmuĢtur.Bu türlerin bilinen en eski örnekleri, MÖ. 1730-1580 tarihlerinde Mısır' da görülmüĢtür. Bunlar saplarının uç kısmına doğru sivrilen örneklerdir. ÇeĢitli arkeolojik kaynaklarda, çalgının, üzerine bağlanmıĢ bir mızrapla veya çalanın bileğine bağlanmıĢ bir tel aracılığıyla çalındığı görülmektedir. Bağlama benzeri çalgıların Anadolu'da bulunan en eski örnekleri ise, MÖ. 1680-1375 tarihlerinde, Eski Hitit Dönemi'ne aittir. Ayrıca, Zincirli ve KargamıĢ'ta (G. Antep) da, Geç Hitit Dönemi'ne ait çeĢitli kabartma taĢ levhalar üzerinde de bu tip çalgılara rastlanmıĢtır. Bu tür çalgıların Frigler ve Lidyalılarca kullanıldığı bilinmekteyse de, Urartu kaynakları hala açıklık kazanmamıĢtır.
Bizans döneminde, 5. yüzyıla ait mozaikler üzerinde, "pandura" adı verilen, üç telli ve perdesiz örneklere rastlanmaktadır. Bu ve perdesiz örneklere rastlanmaktadır. Bu mozaik, Selçukluların Anadolu'ya geliĢinden önce de, bu tür çalgıların Anadolu'da kullanılmakta olduğunu bizlere göstermektedir. L. Picken'a göre, uzun saplı lutların asıl kaynak yeri, Suriye ve çevresidir. Bu tip çalgılar, olasılıkla 2500 yıl önce Asya'ya geçmiĢti. Çünkü 2.ve 3.yy. larda, benzer çalgılara Çin'de de rastlanmaktaydı. Bağlama benzeri çalgıların batıya yeniden getiriliĢleri, Türkler aracılığıyla olmuĢtur.
6
Asya Türkleri arasında, bağlamaya benzeyen ilk örnekler, eski Kırgız Türklerinin yerleĢim alanı olan Hakas bölgesinde bulunmuĢtur. Ġki telli olan bu örneklerin perdeleri yoktur. Bu çalgının perdeli örneklerine günümüzde "dutar (ikitelli)" denilmektedir. Genel olarak Asya Türkleri, bağlama tipli telli çalgılara "kopuz" yada "komıs" adını vermektedir. Asya kopuzlarında, tel sayısı ikiden fazla olanlara da (tanbura anlamında) "dambra" ya da "dombra" denilmektedir. Gürcüler, bu tip çalgılara "pandur" demektedirler. Bu iliĢki ve benzerlikler, "pandura" ile "tanbura" arasındaki paralelliğe ve yaygınlığa dikkatimizi çekmektedir. Balkanlarda, tambura, buzuki (bozuk), dvotelnik (ikitelli), kitelis (ikitelli, çiftetelli) adı verilen örneklere rastlanmaktadır. Günümüzde özellikle Balkanlardan baĢlayarak, Anadolu, Suriye Irak, Gürcistan, Ermenistan Azerbaycan ve Asya'ya uzanan bölgede karĢımıza çıkan bu tür çalgıların yayılmasında, Osmanlı Türkleri'nin de etkili olduğu anlaĢılmaktadır. Özellikle batıya doğru olan yayılma, hemen tümüyle Osmanlılar eliyle sağlanmıĢtır Anadolu'da, bağlama ailesi çalgıların, olağanüstü bir çeĢitlilik sunması ve hemen her yörede kullanılması, çalgının "yerli"liği adına önemlidir. Anadolu sazlarında, bu türden çalgıların adlandırılmasında, farklı yöntemler uygulanmıĢtır. Sözgelimi tel sayısına göre, boyutuna göre, çalındığı akorda, hatta çalındığı yere göre yapılan adlandırmalar vardır. Tel sayısına göre yapılan adlamada, önceleri arapça-farsça adlamalar yaygınken (dütar, setar, cıhartar, pençtar, ĢeĢtar gibi), bunun yerini, türkçe adlamalar almıĢtır. Anadolu sazları arasında, adları, "ikitelli"den "onikitelli"ye kadar değiĢen örnekler saptanmıĢtır. Bu arada, tel sayılarına göre yapılan adlamanın yerini, giderek çalgının boyuna, çalındığı akorda yada çalındığı yere göre yapılan adlamanın aldığı görülür. Sözgelimi cura, ırızva, bağlama, bozuk, tanbura, çöğür, divan sazı, meydan sazı gibi adlar, hep çalgının boyutunu esas alan bir anlayıĢın örnekleridir. Bağlama, bozuk, abdal gibi adlar, özel bir boyut bildirmenin yanısıra, belirli bir akort türüne de iĢaret etmektedir. Divan sazı, meydan sazı gibi örnekler, çalgının icra edildiği, mekansal büyüklüğe de çağrıĢım yapmaktadır.
Anadolu sazlarındaki bu adlamaların tarihsel geliĢimini incelerken, yararlanılan önemli kaynakların baĢında, halk ozanlarının Ģiirleri gelmektedir. Yunus Emre'den (13.yy.) baĢlayarak, kopuz, çeĢte (ĢeĢtar-altıtelli), tanbura, cura, bağlama, çögür, gibi adların, sıkça bu metinlerde geçtiği görülür. Kazak Abdal, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Emrah, Kerem gibi daha pekçok ozan, hayatlarını paylaĢan, bu "sadık dost" için, Ģiirler söylemiĢlerdir. YAPISAL ÖZELLIKLERI:
Dut ağacı bağlamanın en yaygın ve en eski malzemesidir. Bu seçim boĢuna olmayıp, dutun bağlamaya hem görsel hem de akustik açıdan yakıĢtığı bir gerçektir. Asya da kullanılan bağlama benzeri çalgıların da temel malzemesi gene dut ağacıdır. Ancak son çeyrek yüzyıl içinde mevcut ağaç potansiyelinin bilinçsizce harcanması ve yabancı ağaçların girmesiyle birlikte dut kullanımı azalmıĢ ve baĢka ağaçlardan da tekne yapılmaya baĢlanmıĢtır. Tekne yapımında kullanılan yerli ağaçlar arasında
7
gürgen (kayın), kestane, karaağaç, ceviz ağacı gelmektedir. Yabancı ağaçlar arasında vengi, paduk, gül, maun sıkça görülür. Teknede kullanılacak ağacın gözenekli, gevrek, en az orta sertlikte, rezonans yapabilecek nitelikte olmalıdır. Adı geçen ağaçlardan özellikle dut, karaağaç, vengi, paduk, maun ve ceviz teknede iyi sonuç vermektedir.
Bağlama yapımının tarihsel geliĢimi incelendiğinde bundan yarım yüzyıl öncesine kadar bağlama teknesinin sap ile aynı ağaçtan, yekpare olarak yapıldığı ve genel görünüm itibariyle cura-bağlama veya en fazla tanbura boyutlarında olduğu görülür. Eski bağlamaların ağızları dar, formları köĢelidir. Çoğunlukla ses deliği yoktur veya delik(ler) ses tahtası üzerindedir. Sapın ve teknenin yekpare olmasının yanısıra ses tahtası olarak da dut ağacı kullanımı yaygındır. Yekpare sap-tekne geleneği halen Fethiyeli Ramazan Güngör Usta (aynı zamanda Ģelpe tekniğinin çok önemli bir icracısıdır) tarafından sürdürülmektedir. ġehirleĢme süreci ile birlikte bağlamanın tekne, sap ve ses tahtası ayrı parçalardan ve ağaçlardan yapılmaya baĢlanmıĢtır. TEKNE:
Tekne formu önceleri küçük, dar ağızlı ve sivri modelli iken özellikle seksenli yıllardan
sonra derinlik ve ağız geniĢliği anlamında büyüyüp, arka kesit itibariyle U
görünümlüleĢtiği ve daha dolgunlaĢtığı görülür. Bunda kısa saplı bağlamanın
yaygınlaĢmasının büyük rolü vardır. Diğer taraftan, teknedeki bu değiĢikliğin bir
sebebi de volüm konusunda zayıf kalan bağlamanın bu dezavantajının giderilmesi
amacıdır. Özellikle ellilerden itibaren ĢehirleĢen bağlama hem volüm problemini
çözmek için tekne ve sap boyu olarak büyümüĢ (divan ve meydan sazı) hem de tek
boyutun veremediği tonları elde edebilmek amacıyla büyümeye ilaveten
küçülmüĢtür(cura). Sapta kırma açısı da bu sıralarda kullanılmaya baĢlanmıĢtır.
Ancak konuyu netleĢtirmek açısından Ģu tarihsel ve mantıksal doğrunun altını çizmek
gerekir; bağlama karakteri itibariyle dar ağızlı, ağız geniĢliğinden 1-2 cm kadar fazla
derinlikli, profilden hafif sivri, arkadan V görünümlü ve uzun saplı bir çalgıdır.
SES TAHTASI :
Göğüs, döĢ veya kapak adlarıyla da anılan ses tahtası, bağlama da akustik iĢlev
üstlenmiĢ, hayati bir bölümdür. Alan itibariyle ud, gitar, tanbur gibi çalgıların ses
tahtalarından daha dar ve kalınlık olarak kalın olduğundan niteliği ve takılma Ģekli
son derece önemlidir. Öyle ki bu saydığımız unsurlardaki ufak olumsuzluklar
bağlamanın hassas akustik dengesini etkiler. Bunların yanısıra bağlamadaki ses
tahtasının balkonsuz ve tellerin hemen hiçbir telli çalgıda bulunmayacak kadar ince
olması da bu oluĢturulması zor dengeye ilave zorluk katmaktadır.
Ses tahtasında kullanılan ağaçlar ladin ve köknardır. Son zamanlarda aslen gitar
ses tahtası olarak kullanılan koyu ve açık renkli sedir ağaçları da takılmaya
baĢlanmıĢtır.
Bağlama ses tahtasının en önemli özelliği de iki yönde bombeli olmasıdır. Bombe
bir taraftan tahtanın tellerin yükü altında çökmesini önler diğer taraftan da tınıya bas-
tiz dengesi açısından karakter kazandırır. Söz konusu bombelerin yanal olanı tekne
8
ağzına verilen hafif kubbemsi eğime tahtanın ısıtılıp eğilerek oturtulması yoluyla elde
edilir. Diğer bombe ise doğrusaldır (sap yönündedir) ve takılıĢ esnasında kanca ile
tahtanın kastırılmasıyla elde edilir. Bağlamanın tarihi boyunca bombe kullanımı
incelendiğinde eski çalgılarda bombeye çok önem verildiği hatta bugünkü kullanımına
göre oldukça abartıldığı gözlemlenir.
SAP :
Kol diye de adlandırılan sap, bağlamanın fiziksel olarak iĢlev üstlenmiĢ bir
bölümüdür. Genellikle akgürgen (kayagürgeni), sarıgürgen (kayın) ve akçaağaçtan
(kelebek) yapılmakla birlikte eski çalgılarda eriğin de kullanıldığı da görülür. Prensip
itibariyle sap olarak kullanılacak ağacın gözeneksiz cinsten, homojen nitelikli ve özgül
ağırlığı fazla olması gerekir. Saplık ağaç en az birkaç sene bekletilmiĢ olmalıdır.
Ağacın üzerinde budak, hare veya düğüm bulunmamalıdır. Ġyi bir saplık ağacın
özelliği liflerinin kesintiye uğramaksızın ve mümkün olduğunca doğrusal olmasıdır.
Ayrıca estetik görünüm de tercih edilmelidir.
AKUSTĠK AÇIDAN BAĞLAMA :
Bağlamanın akustik iĢleve sahip üç bölümü vardır: Bunlar; "tekne", "ses tahtası" ve
"orta eĢiktir". Bağlamada rezonans, tezenenin telleri tınlatmasıyla elde edilir. Tınlayan
teller orta eĢik yoluyla ses tahtasını, ses tahtası da tekneyi tınlatır. Bu hareket bu
aĢamadan sonra geriye döner ve teknenin ses tahtasını tınlatması, onun da telleri
tınlatmasıyla bir etkileĢime dönüĢür. Bağlamada ses, akustik elemanlar arasında iki
türlü yayılır; "ağaçtan ağaca" ve "havadan (boĢluktan) ağaca". ġüphesiz ağaçtan
ağaca yayılım daha güçlü ve önemlidir. Genel olarak arkadan U ve V kesitli olmak
üzere iki tip tekne vardır. BaĢka birçok özellik de etkilemekle birlikte U kesitli tekneler
daha dolgun ve bas karakterli; V kesitliler de tiz karakterli ses üretir. Bağlama teknesi
bir çeĢit rezonatördür. Teknede tizler ses tahtası ile yarı derinlik arasında, baslar da
teknenin sırt ve dip kısmında tınlar. Dolayısıyla sırt ve dip kalınlığı çok ince
teknelerde baslar koftur.
Teknenin yanaklarını hafif içeri doğru kıvrık olması sese lezzet katıcı bir özelliktir.
Profilden 'yarım armut' Ģeklinde tarif edilen bağlama formunun yarım daire Ģekline
yaklaĢmaması gereklidir. Profilden, dolgun sırt ve boyun kesiti akustik açıdan ölü
bölgelerdir. Sesin odaklanması ancak form, ağız geniĢliği ve derinliğin
kombinasyonuyla sağlanır. Fazla derinlik sesin içerde kalmasına (dolayısıyla boğuk
ve kof olmasına), az derinlik de önde veya dıĢarda tınlamasına (dolayısıyla çok
bağırtkan ve boĢ, renksiz tınlamasına) sebep olur. Tekne kalınlığı yanaklarda 3
mm.den az olmamalıdır. Bu kalınlık sırt ve dipte en fazla 3,5 mm, ses deliği
çevresinde 5mm. civarında olmalıdır.
9
Ses tahtasının her bölümü aynı derecede tınlamaz. En rahat ve fazla tınlayan kısım
bir (tanbura düĢünüldüğünde) ortada, bir insan eli büyüklüğündedir. Bir ses
tahtasında yanal ve doğrusal olmak üzere iki bombe olmalıdır. Bu bombeler gerek
gözle gerekse cetvel veya mastar yardımıyla görülebilir. Tahta kalınlığı küçük
boylarda en ince yerde (sapa yakın dar kısım) 3mm den az, en kalın yerde (arka
kısım) 5 mm den kalın olmamalıdır. Orta ve büyük boy bağlamalarda bu ölçülere 1-
1,5 mm eklenmelidir.
Orta eĢik yumuĢak (kelebek, porsuk) veya sert ağaçlardan (kızılcık, ĢimĢir, çalı)
yapılabilir. Bu tercih bağlamanın bas-tiz dengesindeki zaaflara göre yapılmalıdır. AĢırı
parlak, tizleri baskın çalgılarda yumuĢak ağaç basları açar. Diğer yandan boğuk
tonları sert eĢik kullanarak açmak mümkündür. Orta eĢiğin üstte sert, altta yumuĢak
ağaç kullanılarak iki katlı yapılması da mümkündür. Bu tip eĢik de basları açıcı
özelliktedir. EĢiğin tellerin altına gelmeyen kısımlarını oyarak boĢaltmanın iç
sürtünmeyi azaltmak açısından faydası vardır. Ayrıca tellerin bastığı ağız kısmının ve
eĢik tabanının geniĢ olması basları, dar olması da tizleri destekler.
Her çalgıda olduğu gibi bağlamada da kullanılan cilanın önemi çok büyüktür.
Gomolak cila ve selülozik vernik tercih edilmeli, sap dıĢında hiçbir bölgede polyester
kullanılmamalıdır.
BAĞLAMANIN ÖLÇÜLERĠ :
Bağlama hiçbir çalgıda görülemeyecek derecede farklı boyutlarda yapılan bir çalgıdır.
Bağlamanın boyutları anlamında (aynı zamanda kullanılan malzeme itibariyle de)
standarda sahip olamayıĢı "konar-göçer yaĢam orijini"ne sahip olmasındandır. Oyma
tekne geleneği de standardizasyonu zorlaĢtıran bir diğer sebeptir. Ġlk bakıĢta bu bir
dezavantaj gibi görünmekle birlikte, bu durum icracıya oldukça geniĢ bir tını yelpazesi
sunar. Bugün kullandığımız bağlamaların boyutları, 20 ile 52 cm arasında
değiĢmektedir. Kabaca, 20 ile 30 cm tekne boyu arası "cura", 30-35 arası "dede
bağlama", 36-44 arası "tanbura", 44-47 arası "çöğür" ("abdal sazı" da denir) ve 48 ve
üstü "divan" olarak adlandırılır.
Bağlamanın sap uzunluğu TEKNE BOYU X 4/3 Ģeklinde formülize edilebilir. Köprü
diye de tabir edilen orta eĢik TEKNE BOYU / 5 mesafesine konulur. Ancak bu
kuralları ufak toleranslarla esnetmek mümkündür.
10
AKORDU VE NOTA YAZIMI
Sol Anahtarı kullanılarak eserlerin LA KARAR yazılması geleneksel bir yazım
biçimidir ve bağlama‟nın belli bir standarta oturamamasına neden olmuĢtur.
Türkiye‟de akademisyenlerin bu iĢ üzerinde durup bağlamayı nasıl bir standarta
oturtup evrensel çizgiye çıkarabiliriz düĢüncesiyle geliĢtirdikleri yöntem ve yeni yazım
stilleri bulunmakta. Bunlardan bir tanesini örnek verecek olursak Marmara
Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik
Öğretmenliği Anabilimdalı Öğretim Üyesi Yard.Doç.Dr. Mehmet Ali ÖZDEMĠR‟in
“Ġkinci Çizgi DO ANAHTARI” tekniğini incelemek doğru olacaktır.
BAĞLAMANIN BAKIMI :
Ġyi bir icracı olmanın önemli bir Ģartı çalgıyı iyi tanımak ve onun ihtiyaçlarını
karĢılayabilmektir. Bağlama bir insanın rahat edebileceği ortam ve hava Ģartlarında
kullanılmalı ve saklanmalıdır. Nem, aĢırı sıcak ve soğuktan korunmalıdır.
Bağlamadaki ağacın, kesilmiĢ olmasına rağmen hala canlı bir organizma gibi
davranabileceği (çalıĢabileceği), en kuru ağacın bile %3-4 oranında yaĢ olduğu
unutulmamalıdır. Çalgının telleri kullanım sıklığı da gözetilerek 3 ayda bir mutlaka
değiĢtirilmeli, teller değiĢtirilirken bağlama 'polish' ile temizlenip parlatılmalıdır.
Bağlama kullanılmadığı zamanlar asılarak bekletilmemeli, bu esnada teller asla ve
asla gevĢetilmemelidir. (www.esermuzik.com)
11
TAR
Azeri Türklerinin telli ve mızraplı çalgısıdır. ”Tar” sözünün Farsça
sözlük anlamı tel, ip demektir. Diğer musiki aletleri gibi modern
tarın da kendinden önceki eski telli çalgılar oluĢmuĢ ve yüzyıllar
boyunca geliĢmiĢ olması doğaldır.
Kendisinden önceki türlerine dayanarak yapılmıĢ ve geliĢmiĢtir.
Azerbaycan‟da „müzisyenler beĢiği‟ olarak tanınan ünlü müzik
yenilikçisi ve tarzen Mirze Sadık Esedoğlu tarın yapısında ciddi
değiĢiklikler gerçekleĢtirmiĢ, tellerin sayısını 5‟ten 11 e cıkarmıĢtır.
O, tar çalma Ģeklinde yenilik getirtmiĢ ve daha önce diz üzerinde
çalınan tarı göğse dayalı olarak çalmaya baĢlamıĢtır. O zamandan
bugüne kadar bu tar Azerbaycan tarı olarak tanınmaktadır.
Merkez Asya‟da, Ġran‟da yayılmıĢ 2 telli anlamına gelen dütar –
3telli anlamına gelen setar-4 telli anlamına gelen çartar -5 telli
anlamına gelen penctar ve 6 telli anlamına gelen ĢeĢtar aynı zamanda Uygurların
kullandıkları huĢtar aletleri tarın çeĢitli türleridir. (www. turkmusikisi.com)
Teknesi, büyükleri birbirinden farklı iki çanaktan oluĢmaktadır ve genellikle dut
ağacından yapılmaktadır. Göğüs kısmı üzerine manda veya sığır yüreğinin zarı
gelmektedir. Sap kısmı sert ağaçtan yapılmaktadır ve üzerine misinadan perdeler
bağlanmaktadır. Bunlardan baĢka çalınan ezginin kalın ve güçlü perdelerine
akortlanan dem telleri vardır. Tezene ile tambur tarzına yakın bir tarzda çalınır.
(http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/tar)
Modern tar ifacılığı 20. yüzyılda daha güçlü geliĢim dönemine girmiĢtir. Böylelikle
1931 yılında Ü. Hacıbeyov ve M.Magomayev‟in teĢebbüsüyle ilk notalı halk çalgıları
orkestrasında tar öncül enstrüman olarak yerini almıĢtır.
TARIN YAPISI
12
Azerbaycan tarı 3 kısımdan oluĢur:
1. Çanak
2. Kol
3. Tepe
Tarın çanağı dut, kol ve tepesi ise ceviz ağaçlarından yapılmaktadır.
Aletin uzunluğu 850 mm, çanağının boyu 165 mm, eni ise 185 mm dir.
Çanağın üzeri öküz kalbinin kurutulmuĢ zarı ile kaplanmaktadır.
ÇeĢitli çaplarda olan tarın 11 metal teli vardır.
SES ARALIĞI VE NOTA YAZIMI:
Tar‟ın akort sistemi:alt telden baĢlayarak „Do‟ ,‟Sol‟,‟Do‟ ve zenk telleri „sol ve
do‟dur.
Tar‟ın notası dizek üzerinde ikinci çizgi „DO‟ anahtarına yazılır.Kullanım alanı
yaklaĢık olarak 2,5-3 oktav kadardır.
Kemik ve ya ebonitten yapılmıĢ mızrapla çalınmakta tarın ses aralığı küçük
oktavın „do‟ sesinden ikinci oktavın „la‟ sesine kadardır.
Tar üzerinde iki ana grup tel bulunmaktadır. Birinci gruptaki teller melodi
çalımında kullanılmaktadır ve ikiĢerli olmak üzere üç grup telden oluĢmaktadır.
Diğer gurup teller ise Kök ve Zeng adı verilen, çalınan makama göre akort
edilen ve tınının zenginleĢmesini sağlayan tellerdir. (www. turkmusikisi.com)
13
MANDOLĠN
Mandolin(Alm., Mandoline, Fr., Mandoline, Ġng.,
Mandolin, Ġta., Mandolino), yaklaĢık bin yıldan beri
yapısını biraz değiĢtirerek günümüze kadar gelen
lauta ailesinden olan bir enstrümandır. Küçük, kısa
boylu, 8 perdeli ud olarak tanımlanabilir ve dört çift
tellidir. Ud, tellerin titreĢimi sayesinde ses çıkaran
bir enstrümandır. Udun neslinden gelmiĢ olan
mandolin ilk müzikal enstrümanlardan biridir. Orta
Asya‟da pandura, Arap Yarımadası‟nda dambura,
bizde bağlama-tambur, Avrupa‟da pandolina-
mandola denilen bu eski çalgı 17. yüzyılda aldığı
yeni biçimi ile mandolin olarak tanımlanmaktadır.
18.yüzyılda geliĢip çeĢitli Ġtalyan kentlerinde değiĢik
biçimlerde üretilmiĢtir. Bunlardan Napoli‟de yapılan
modeli mandolinin temel tipi hâline geldi. Biçim ve
oranlarının belirlenmesinde Napoli çalgı yapımcısı
Pasquale Vinaccia‟nın (1806 – 1882) büyük payı oldu.
Mandolin yaylı çalgılar gibi geniĢ bir aileye sahiptir. Mandolin, mandola, çello
mandolin, bas mandolin. Mandolin orkestraları henüz ülkemizde geliĢmediğinden
çeĢitlerini bulmak imkansızdır. Mandolin ve halk çalgıları, yapıları bakımından
birbirlerine benzerlik gösterseler de yapılıĢları ve ses yetenekleri ile birbirlerinden
ayrılırlar. Mandolin lut ailesinin modern üyelerinden biridir. Ve gitar da mandolinin
yakın akrabalarındandır. Gitar ile mandolin arasındaki en önemli fark; gitarın diğer
yaylı çalgılara göre daha fazla çok seslilik içermesidir. Mandolin daha basit bir çalgı
olduğundan müzikle henüz yeni tanıĢanlar için daha kolay öğrenilir bir çalgıdır.
Mandolin mızrapla çalındığı zaman iyi ses verir. Ancak modern mandolinler de
genellikle pena kullanılmıĢtır.
YAPISAL ÖZELLĠKLERĠ:
Mandolinin Biçimleri
Oval biçimli
Armut biçimli
Gitar biçimli
Elektronik olarak
14
Mandolin Biçim Özellikleri
Düz Altlı Mandolinler: ÇeĢitli ağaç türlerinden istenilen
modellerde yapılırlar. Alt tablasının düz oluĢu özellikle küçük yaĢta
mandolin çalmaya baĢlayan çocukların rahat kullanmalarına imkân
sağlayacak niteliklerde yapılmıĢtır.
Yuvarlak
Yuvarlak Altlı Mandolinler: Yuvarlak altlı mandolinler düz
altlı mandolinlere göre fazla iĢçilik isteyen ve daha pahalıya mal olan, özellikleri ile küçük yaĢtaki çocukların çalgısı olmaktan çok
yalkın bir çalgı olarak kullanılmaktadır.
Yuvarlak altlı mandolinler iki Ģekilde yapılırlar.
1.Parçalı: Alta gelen yuvarlak kısımlar simetrik ve estetik görünüĢünü sağlayacak
Ģekilde sert ve renkli ağaçlardan simetrik geniĢ parçalar kullanılarak yapılırlar.
2.Dilimli: Özel olarak seçilen renkli ağaç türlerinden hazırlanan parçalar mandolin
kalıplarında simetrik gelecek Ģekilde alıĢtırılıp birbirine sırası ile sıcak tutkalla yapıĢtırılarak yapılır.
Mandolinin Kısımları
Mandolin Yanlığı: Sert ağaçlardan yapılır. Ġstenilen ağaçtan kesilmiĢ parça kalıplarda kıvrılır. Yanlık takozları mandolinin yapı ve biçimini oluĢturur.
Mandolin Üst Tablası: Ses verme özelliği fazla olan ağaçlardan yapılmalıdır. Fazla rezonansa gelme imkânı ile yapılacak çalgının ses verme yeteneğini arttırır.
Mandolin Alt Tablası: Sert ağaç türlerinden 2,5 mm kalınlığında yapılır. Mandolin üst tablaları ölçüsündedir.
Mandolin Sapı: Mandolinin perdelerinin bulunduğu kısımdır. Orta sertlikteki ağaçtan yapılır. Ġçinde mandolin sap gerilim mekanizması bulunur.
15
Mandolin perdeliği: Sapa bağlanan, notaların yerlerini belirleyen misinalardır.
Mandolin Baş Eşiği: Sert gereçlerden yapılır. Mandolin baĢ eĢiğinin görevi tellerin perdelikten yüksekliğini ve tel aralıklarını düzenlemektir. Çalgının çalınma imkânını sağlar.
Mandolin Ses Eşiği: Mandolin ses tablası üzerinde baĢ eĢikten itibaren tel boylarını saptayıp tel yüksekliğini ve tel aralıklarını düzenler.
Mandolin Tel Takacağı: Mandolin tel takacağı ince saç levhalar halindeki pirinç ve benzeri madensel gereçlerden istenilen ölçü ve modellerde, kalıplara alınarak yapılır.
Mandolin Siperliği: Mandolin göğsüne, yani ses deliğinin etrafını çevreleyecek ve göze hoĢ görünecek Ģekilde kaplamadan veya mika cinsi ve benzeri gereçlerden istenilen Ģekillerde yapılır.
Mandolin Telleri: Eskiden at kılı ve bağırsaktan yapılırdı. ġimdi ise çelikten
yapılmaktadır. Mandoline kalından inceye doğru Sol – Re – La – Mi telleri, ikiĢer olarak 8 tel takılır. Mandolinde iki eĢik arasındaki tel boyu ölçüsü 32.7 cm olmalıdır.
Irish Bouzouki
16
17
Mandolin Yaparken Kullanılacak Ağacın Seçimi
Mandolin yaparken kullanılan ağacın kuru olması gerekir. Müzik aletleri yapımcılığında kullanılan ağaç malzemelerin uzun süre yapımcıda kalmasında fayda vardır. Böylece hem malzemenin kullanılacağı yere göre hazırlanması kolaylaĢır, hemde bu malzemenin önceden kullanılarak deneme sonuçlarının alınmasına ve sonraki kullanımlarda daha olumlu sonuçlar almasına imkan verir. Bu sebeple her enstrüman için sınırlı miktarda ağaç alınması yerine toptan malzeme alınarak kullanılan yerin seçilmesi önemlidir. Enstrüman yapımcılığında kaliteli ve istenilen ses kalitesi vermesi açısından doğal kurutma yöntemiyle kurutulmuĢ ağaçlar kullanılmalıdır.
Mandolin Yapımı Ġçin Uygun Ağaçlar
Mandolin Yanlıkları Için Uygun Ağaç: Gürgen, ceviz, maun, pelesenk,
akçaağaç gibi sert ağaçlardan yapılmaktadır.
Pelesenk Ağacı Akçaağaç Ağacı Ceviz Ağacı
Mandolin Üst Tablası: Ladin ağacının içerisinde reçine miktarı azdır. Bu nedenle diğer ağaçlardan daha fazla ses verir. Bu nedenle mandolin üst tablası(ses tablası) ladin ağacından yapılmaktadır.
Ladin Ağacı
18
Mandolin Alt Tablası Ladin ağacından yapılmaktadır.
Mandolin Sapı: Gürgen ıhlamur gibi ağaçlardan yapılır. Hafif olması ve az
çalıĢması nedeni ile ıhlamur ağacından yapılması salık verilir.
Gürgen Ağacı
Kullanılacak Tutkalların Özellikleri
Mandolin yapımında akustik özelliklerinden dolayı glüten tutkalı kullanılmaktadır. Tutkallama yaparken yapıĢtırılacak parçalar yağsız ve tozsuz olmalıdır. Tutkal yoğunluğu kullanılacak yere göre değiĢkenlik göstermelidir. Tutkal kalınlık yapmamalıdır ve yapıĢtırdıktan sonra tekrar ayırıp yapıĢtırma iĢlemi yapılmamalıdır. Geri dönüĢümü kolay olduğu için tercih edilir. Çözücüsü ispirto ve alkoldür. Sıcak olarak uygulanır bir kabın içerisine konularak ateĢte ısıtılır ve eridikten sonra yüzeye uygulanır. Çok emen yerde ince tutkal sürülmelidir.
SES ARALIĞI VE AKORDU Mandolinin perde düzeni kemanla tümüyle aynıdır. Sol anahtarı üzerinden okunur. Kemanın perdeli halidir. Hatta kemanı yan yatırıp çaldığımızı bile düĢünebilirsiniz. Sesleri kalından inceye doğru kemandaki gibi geliĢir. Sapında 17 perde bulunur. Dört çift teli bulunan mandolinin, ses düzeni kemandaki gibi sol – re – la – mi tam beĢli aralığında akort edilir.
19
-------------------------------------------------------------------------------------
GĠTAR
Telli bir çalgı olan gitar, 5 telli olarak Mezopotamya'da ortaya
çıkmıĢ, daha sonra 6. tel eklenerek geliĢtirilmiĢtir.
1940 yılında ilk elektro gitar geliĢtirilmiĢ ve seri üretimine
geçilmiĢtir. Pek çok türü olan bu çalgının baĢlıca türleri Ģunlardır:
elektro gitar, klasik gitar, akustik gitar, bas gitar. Gitar, pena veya
tırnaklarla çalınır.
Batı ülkeleri içerisinde bir egzotik müzik olarak görülmektedir.
Gitar ve Lut çoğu zaman birbirleri ile karıĢtırılmaktadır. Aynı
kuĢaktan gelen çalgılar birbirlerine çok benzemektedir. Gitar aile
bakımından gerçek Lut (Lavta) ailesine aittir. Ayrıca kendine
ait özel bir formu olduğu bilinmektedir. Gitarın en son uğradığı yer
18.yy‟da Afrika‟dır. Buraya Portekizliler tarafından getirilmiĢtir. Antik devletlerde hemen
hemen tüm lut ailesinin düzenli olarak kullanıldığı, karakteristik özelliklerinin ise zamanla
geliĢtiği görülmemektedir. Yapılan araĢtırmalarda bulunan en eski gitar doğuda bulunmuĢtur
ve “Guitarra Morisca” adı verilen bu çalgı 13.yy‟a ait bir latin gitarıdır. Her araĢtırılan yolun
sonunda gitarın batı ülkelerinde kilitlendiğini görürüz. Örneğin Greklere doğru bir gidiĢ
yaparsak “Kithara”ya rastlarız. Eski kültürde tıpkı Mısır kültürü gibi Lut da önemli bir yer teĢkil
etmiĢtir. Lut olarak geliĢim gösteren bu çalgı daha sonra gitar karakterine dönüĢmüĢtür.
Gitarın 8.yy‟da Arapların Ġspanya‟daki hakimiyetleri sırasında Arap kültüründen etkilendiği de
bilinmektedir. Dört ayrı büyüklükte olan bu enstrümanlardan biri küçük formda olup diğerleri
buna bağlı olarak büyümektedir. En küçüğü olarak bilinen enstrüman “Kairo” adında 85 cm
uzunluğundadır. Daha sonra bu çalgı “Jeremias” adını almıĢtır. Bunu takip eden üç çalgının
boyutları çok açık Ģekilde belirlenmiĢtir. (bkz. ġekil Abb.2) BaĢka bir dört telli çalgı
Heilderberg Mısır Antolojisi Enstitüsü tarafından bulunup Metropolitan müzesine (Newyork)
verilmiĢtir. Bu çalgı 92 cm. boyundadır. Bu iki çalgının tahminen 4-8.yy‟lara ait olduğu
sanılmaktadır. Bu zamana ait bir çok aynı kökenli çalgı serisinde ses yansıtıcı deliklerin
küçük olduğunu görmekteyiz. Küçük olan enstrümanın Küçük olan enstrümanın bilinen bir
küçüğü daha vardır. Bu da 41 cm. civarındadır. Bundan daha büyük olan diğer enstrümanlar
büyüklüklerine göre sıralanmıĢlardır. Bunların hepsi Lut ailesine ait olmasına rağmen , tekne
ve genel görünüm açısından orijinal , fakat garip bir tarihi geliĢim göstermiĢtir.
20
YAPISAL ÖZELLĠKLERĠ:
21
Üst Tabla
Üst tablanın yapımında ladin, sedir vb. ağaçlar kullanılır. Ağacın çok iyi seçilip doğa l
olarak kurutulmuĢ olması gerekir. Ġyi kurumamıĢ ve dinlendirilmemiĢ ağaç, Ģekil
değiĢtirip yırtılabilir, eğrilebilir.
Üst tablanın kalınlığı, ses kalitesini belirleyen bir unsurdur. Üst tabla ne kadar ince
olursa ses tonu o kadar parlak olur ancak üst tablanın inceliğinin de bir sınırı vardır.
Tellerin basıncına ve iklim koĢullarına dayanabilecek optimum kalınlıkta olmalıdır. El
yapımı gitarlarda üst tabla, eĢiğin altındadır ve kalındır. Yanlara doğru incelir.
Üst tabla ağacın seyrek olan lifleri kenarlarda; sık olan lifleri merkezde olacak Ģekilde,
simetrik iki parça hâlinde imal edilmiĢ olmalıdır. Ayrıca ağacın lifleri düzgün ve sık
olmalıdır. Böylece dengeli bir rezonans ve estetik bir görüntü yaratılmıĢ olur.
Üst tablanın altında destek kiriĢleri yer alır. Destek kiriĢlerinin kalınlığı, sayısı ve
dizilim prensibi sesi etkiler. Destek kiriĢleri yetersiz sayıda ve ince olursa üst tabla,
basınca karĢı direnç gösteremeyip deforme olabilir. Destek kiriĢleri kaim yapılmıĢ
olursa rezonans azalır, gitarın ağırlığı artar. Bu istenmeyen bir durumdur.
Üst tablanın kaplamasız yani “solid” olması, ses kalitesini ve hacmini olumlu yönde
etkiler.
Sap
Gitarın klavyesinin de bulunduğu kısımdır. Bu klavyede perdeler bulunur. Klasik
gitardan hem kalınlık hem de geniĢlik açısından daha ince olan elektro gitar klavyesi ise genelde 18 ile 24 arasında perde sayısına sahiptir. Genellikle sapın içinden truss
rod adı verilen bir metal ayar çubuğu geçer. Zamanla eğilebilen bu sap, bir vida
yardımı ile eski haline geri getirilebilir. Akort burguları en uçta bulunur ve genellikle
metal bir aksama sahiptir.
Köprü
Gitarda telleri gövdeye bağlayan kısımdır. Zamanla değiĢim geçirmiĢ olmakla
beraber, değiĢik çeĢitleri de mevcuttur. Köprü, sabit ya da oynar olabilir. Oynar
köprülü gitarlarda köprü bir kol (tremolo kolu) yardımı ile ileri geri hareket ettirilebilir.
Bu ileri veya geri harekette köprüye bağlı olan teller gerilir ya da gevĢer. Tellerin
gerilip gevĢemesi telden çıkan sesi etkileyeceğinden gitardan farklı notalar elde
edilebilir. Köprüler genelde metalden yapılır. Köprünün baz ayarlarına dikkat
edilmelidir, tellerden birinin kopması halinde elektro gitar geri dönüĢü olmayan hasar
görebilir.
EĢik
Gitarın sapında, telleri akort burgularına gitmeden önce sonlandıran kısımdır.
Genelde ucuz gitarlarda plastikten oluĢur. Ayrıca kemikten veya farklı malzemelerden
yapılanlar da mevcuttur.(http://tr.wikipedia.org/wiki/Gitar)
22
GĠTAR TÜRLERĠ:
Klasik gitar
Klasik gitar, gitar türlerinin en ilkeli ve sadesi olarak tanımlanabilir. Gitarın gövdesinin
ortasında ses deliği denilen yuvarlak bir boĢluk bulunur. Gitarın telleri titreĢtiğinde gövdenin
içinde bulunan hava titreĢir ve tek çıkıĢ noktası olan bu yuvarlak boĢluktan dıĢarı ses olarak
geri çıkar. Klasik gitarda; kalın 3 tel, ipek üzerine sarılmıĢ çelik, ince 3 tel ise naylondur.
Genellikle parmak ile çalınır. Klasik gitarda sağ elin görevi daha fazladır. Sağ eli kullanarak
gitarda çok farklı ritim ve harmonikler oluĢturulabilir. Genelde klasik ve flamenko tarzı
müziklerde kullanılır.
Klasik gitarın yapısal geliĢimine en büyük katkı, ünlü Ġspanyol yapımcı Antonio Torres (1817-
1892) tarafından olmuĢtur. Torres, profesyonel bir gitarist olmamasına rağmen usta bir
yapımcıydı. Zamanın gitarlarının tamamen yanlıĢ olduğuna ve belli bir standardın getirilmesi
gerektiğine inanıyordu. Özellikle üst tablanın ses açısından gitarın en önemli bölümü
olduğunu ileri sürerek geliĢtirilmesi konusunda çalıĢmalar yapmıĢ ve bir teori öne sürmüĢtü.
Bunu ispatlamak için 1863 yılında yanlarını ve alt tablasını mukavvadan yaptığı bir gitarın üst
tablasını, kendi geliĢtirdiği sistemle ladinden yapmıĢ, üst tablanın alt tarafına da yelpaze
destek kiriĢleri yerleĢtirmiĢti. Bu gitarla güzel tonlu sesler elde etmiĢ, böylece üst tablanın
önemini vurgulamıĢtı. Bu gitar, hâlen Barcelona Konservatuvarı'nın enstrüman müzesinde
bulunmaktadır. Torres, üst tablaya konulan destek kiriĢ sayısını yediye çıkarmıĢ ve
konumlarını çok iyi ayarlayarak gitarın altı telinin de en iyi biçimde titreĢim yapmasını
sağlamıĢtır. Ayrıca ses deliğinin iki yanına da birer çubuk eklemiĢtir.
Torres, enstrümanın ölçülerini biraz büyütmüĢ ve sapını geniĢletmiĢtir. Standart tel
uzunluğu olan 65 cm'yi o saptamıĢ ve modern eĢiği bularak daha önce çivilerle tutturulan
tellerin köprüye bağlanmasını sağlamıĢtır.
Torres'in standardize ettiği ölçüler sonraki yapımcılar için esas olmuĢ, onun yaptığı gitarlar
çok beğenilip sevilmiĢtir. Hiçbir yapımcı onun ününe ulaĢamamıĢtır.
Torres'in standart ölçüleri geliĢtirmesinden sonra Francisco Tarrega'da (1852-1909)
modern çalma biçimini yaratmıĢ ve böylece birbirini tamamlayan bu iki kiĢi kendilerinden
sonra gelen gitaristlere ortam hazırlamıĢtır. (TutuĢ ve temel teknikler, 2012: s.4-5)
Gitarlarda önceleri tiz teller için bağırsak, pes teller için ise üzerine metal tel sarılmıĢ
ipek kullanılmaktaydı. 1940‟larda naylon tiz teller ortaya çıkmıĢtır. Bağırsak teller düzgün bir
yapıda değildi, kolayca kopuyor ve nemden etkileniyordu. Naylon teller kalite konusunda
daha tutarlıdır ve tiz seslerden daha iyi bir ton elde edecek Ģekilde büyük oranda gerilebilir.
(Chapman, 1999: s.22)
Elektro gitar [
Elektro gitar çok basit bir tanımla tellerin titreĢimini gövdesinde bulunan manyetikler
sayesinde elektrik akımına çeviren ve bir amfi yardımıyla akımı yüksek seviyede sese
dönüĢtürebilen gitar türüdür. Diğer gitarlarla elektro gitarların kısımları aynıdır. Ek
olarak elektro gitar için birkaç bölüm daha eklenebilir. Bunlar: Tremolo kolu,
manyetikler, ses ve bas ayarı, switch
23
Manyetik
Elektro gitarda veya manyetik takılmıĢ klasik ya da akustik gitarda teldeki titreĢimlerin
algılandığı kısımdır. Manyetik alanda telin titreĢiminin içerideki bir sargıda akım
oluĢturması prensibi ile çalıĢır. Çift halinde (Humbucker) ya da tek (Single) olabilir.
Bazı manyetikler amplifikatöre çıkıĢ sağlamadan sinyali yükseltebilirler.
Pasif Manyetikler
Ses titreĢimlerini elektrik sinyaline herhangi bir elektronik değiĢime uğratmadan
dönüĢmesini sağlayan manyetik türüdür. En sık kullanılan manyetik türü olup, sesin
tınısı (frekans cevabı) sadece manyetiğin bazı fiziksel özelliklerine (yüksekliğine,
mıknatısına, sargısına) bağlıdır.
Aktif Manyetiker
Bu manyetikler ses titreĢimlerini bazı elektronik devreler ile bozulmaya uğratan
manyetiklerdir. Sinyali, içerisindeki güç kaynağını (genelde bu bir pildir) kullanarak
pre-amp ile güçlendiren, aktif filtrelerle ve gömülü equalizerlar ile sinyalin
özgününden farklı olarak enstrumandan çıkmasını sağlayan manyetiklerdir.
ÇalıĢma prensibine göre 3 tip manyetik vardır:
1. Manyetik
2. Piezoelektrik
3. Çoklu-BölünmüĢ Manyetikler (Polifonik)
Tremolo kolu
Tremolo kolu, gitarın eĢik bölümünün bitiminde bulunur. Bu kolu öne veya arkaya
gevĢeterek tellerden farklı ses çıkartılması sağlanır. Klavye yönüne doğru
gevĢetilerek kalın, eĢik yönüne gevĢetilerek daha ince seslerle efekt elde edilebilir.
Akustik gitar [
GörünüĢ itibariyle klasik gitarı andıran akustik gitarın gövdesi, klasik gitardan biraz
daha ĢiĢman ve basıktır. Daha dar bir sapa ve çelikten yapılmıĢ
tellere sahip olması, akustik gitarın klasik gitarla arasındaki en
büyük farktır. Tellerin çelikten olması, akustik gitarın klasik gitardan
daha basınçlı gergin bir sapa sahip olmasını ve sesinin klasik
gitardan daha sert ve temiz çıkmasını sağlar. Genellikle akustik
gitarların en kalın 4 teli sarımlı çelik, diğer 2 teli ise sarımsız
çeliktir. Akustik gitarlar genellikle penayla çalınır. Rock, Blues,
ve Caz müzik türlerinde çok kullanılan bir gitar türüdür
Bas Gitar
ÇalıĢma prensibi elektro gitara benzer. Fakat sesi normal gitarlardan 1 oktav kalındır.
Portede bas gitar için Fa anahtarı kullanılır. DeğiĢik çeĢitlerde bas gitarlarda
bulunmaktadır: genelde 4 telli, 12 telli, 6 telli, 7 telli, 5 telli, perdesiz,
24
Perdesiz Gitar
Ara sesleri verebilmek için yapılmıĢtır. Normal gitara çok benzese de oldukça farklı
bir ses rengine sahiptir. Perdesiz gitarı 1976 yılında Erkan OĞUR, Türk müziği
seslerine olan ihtiyacı için üretmiĢtir. Daha sonraları perdesiz elektrik gitar, 8 telli
perdesiz gitar, çift saplı elektrik ve klasik perdesiz/perdeli gibi farklı modelleri
üretilmiĢtir.
SES ARALIĞI VE AKORDU :
6 teli gitar, 3 oktavdan fazla bir ses aralığına sahiptir. Telleri kalından inceye MĠ-LA-
RE-SOL-SĠ-MĠ sesleri ile akortlanır. Sol anahtarı ile yazılır.
25
PĠYANO
Piyanonun Tarihçesi
Floransalı Bartolomeo Cristofori 1711 yılında "Piyano e forte" hem hafif hem kuvvetli
çalınabilir adlı yeni bir müzik aleti icat etti.Bu çalgı üzerinde hem hafif seslerin hem de
kuvvetli seslerin çıkartılması olanaklıydı.Bunun için adına italyanca "hafif ve kuvvetli"
anlamına gelen "Piyano e forte" dendi.
Yeni bir icat sayılan piyanonun sesleri meĢin kaplı küçük seslerin tuĢlar aracılığıyla
harekete geçirilerek tellere vurması ile elde ediliyordu.Aletin mekanizması sesler
sayısında küçük çekiçler ,o çekiçleri harekete geçiren manivelalar ve bir de tellerin
titremesini durduran susturucu çuha bölümü bulunuyordu.
Piyanonun temelini oluĢturan çekiç mekanizmasını Cristofori''den önce iki kiĢi
tarafından icat edildiği öne sürülmüĢtür.Biri Marius adındaki Fransız klavsen
yapımcısıydı.1716 yılında "clavecin a maillet" (çekiçli klavsen)adını taktığı dört
mekanizma modelini Paris akademesinde sunmuĢtu.Marius''un klavsen aletine çekiçli
mekanizmalı koymaktan amacı klavsende mızrap olarak kullanılan ve çabuk eskiyen
tüy uçlarının değiĢtirilme zorluğunu ortadan kaldırmaktı.
Schroter adındaki Alman müzikçi ise yeni mekanizmanın mucidinin kendisi olduğunu
söylemiĢtir.1721''de Dresten Sarayına gönderdiği iki piyano mekanizması modelinin
pratikte değeri olmamakla birlikte tarihsel önemi vardır.
Almanya da Freiburg kentinde Silbermann adında birisi 1726''da iki piyano yaparak
Cristofori''nin icat ettiği mekanizmayı kullanmaya baĢlamıĢtı.Silbermann her iki
piyanoyu J.S.Bash''a gösterdiyse de Bach bunların ince seslerinin zayıfladığından ve
tuĢların sertliğinden Ģikayet etmiĢtir.Silbermann bu yolda ki çalıĢmalarını sürdürerek
Bacn''ın övgülerini kazanmayı baĢarmıĢtı.
Ġlk piyanolar,biçim bakımından o zamanın klavikordlarına benzediğinden
kuyrukluydu.Ünlü org yapımcısı Frederici,dört köĢe piyanoyu icat etti.Zumpe adını
26
taĢıyan Alman klavikord yapımcısı Londra da dört köĢe piyanoyu çok sayıda imal
ederek Ġngiltere''ye yaydı.En eski Zumpe piyanosunun yapılıĢ tarihi 1766''dır.
1762 yılında büyük Bach''ın oğlu Cristian Bach Londra''ya geldi.Klavsenci ustalar
artık piyano yapmaya baĢlamıĢlardı.Bunların Backers adındaki Hollandalı usta
,özellikle Cristofori''nin mekanizmasını geliĢtirerek(tuĢun sonuna ayarlanabilen bir
vida ekiyle)"ingiliz mekanizması"nı icat etti.Broadwood adında bir ingiliz ustası da bu
mekanizmanın oluĢmasında Backers''e yardım etmiĢ ve sonradan aynı sistemi
Broadwood piyanolarında kullanmıĢtır.
1770 yılına kadar piyano için eser yazılmamasının nedeni piyano sesinin klavsene
göre cılız ve tuĢesinin sert oluĢudur.Piyano için eser veren ilk besteci Muzio
CELEMENTĠ''dir.1773 de henüz on sekiz yaĢındayken piyano için üç sonat
yazmıĢtır.Böylelikle piyano çalma tekniğinin temelleri atılmıĢ oldu.
Londra o tarihlerde piyano ve klavsen yapımında çok ileri düzeydeydi.Zumpe''nin dört
köĢe piyanolarından sonra Backers''in ve Broadwood''un piyanoları yayılmaya
baĢlamıĢtı.Bir yandan da baĢkentte Kirkman ve Shudi klavseni en geliĢkin durumuna
getirmeyi baĢarmıĢlardı.Piyano ile bu soylu çalgı arasındaki rekabet C.Bach,Schroter
ve Celementi''nin klavsen yerine piyanoyu kullanmaları,bu aletin yapımcılarını
yüreklendirmiĢti.
Broadwood, tuĢlar ve mekanizmaya bazı yenilikler getirerek, 1783''te piyano için iki
pedal kullanılmaya baĢlanmıĢ oldu.Pedallardan biri basıldığı zaman, teller üzerindeki
ses söndürücü çuhalar tümüyle kalkıyor,öteki pedal kullanılırsa teller üzerine titremeyi
azaltan bir kumaĢ parçası yapıĢıyordu.
Öte yandan Viyana da Stein adında bir yapımcı yeni bir mekanizma kullanarak
piyano üretmeye baĢladı.1777''de Mozart bu piyanolardan birini görmüĢ ve öteki
piyanolara olan üstünlüğünü babasına yazdığı mektupta belirtmiĢti.Sonun da Stain''in
damadı Andreas Steicher mekanizmayı geliĢtirerek 1794''te Viyana piyanolarını
yapmaya baĢladı.
Mozart, Anton Walter''in piyanolarını yeğliyordu.Haydn,Schanz piyanolarında
çalıĢıyordu.Bu iki piyano yapımcısı hem Stein''ın kopyalarını yapmıĢlar hem de Ġngiliz
dört köĢe piyanolarına öykünmüĢlerdir.
Paris''te Ġngiliz piyanoları piyasaya egemendi.1777 de Erard ilk köĢe Fransız
piyanosunu yapmayı baĢardı.Fıransız Devrimi yüzünden Erard Londra''ya
kaçmıĢtı.1796 da yeniden Fransa''ya döndü.Ġcat ettiği mekanizmanın beratını 1794''te
Londra da almıĢtı.Mekanizması,Stain''in geliĢtirdiği Alman mekanizmasını
andırıyordu.Fakat Erard,daha çok çifte mekanizmalı arp aleti ile ilgilendiğinden
piyano yapımına pek önem vermemiĢ ve xvııı. Yüzyıl Ġngiliz ve Viyana piyanolarının
tekeli altında kapanmıĢtır.
Piyano yapımcılarını uzun uzun düĢündürmüĢ olan bir baĢka sorunda ,gergin tellere
dayanabilecek kasnağın yapılmasıydı.Özellikle kalın tellerin gerginliği, kasnak
27
üzerinde yüksek basınçlar doğurduğundan tahta yerine çelik kullanılması uygun
görülmüĢ ve 1788''de ki piyanolardan baĢlayarak tellerin çelik kasnaklar üzerine
gerilmesine geçilmiĢti.
1808 de Erard çift maĢalı (douple echapement)mekanizmayı buldu.Piyano
yapımcılığı tarihinde bir devrim sağlayan bu mekanizmayı yeğeni Pierre Erard
geliĢtirerek 1821''de "tekerrürlü mekanizma"yı yaptı.Günümüzde ki kuyruklu
piyanolarda kullanılan mekanizma böylelikle Pierre Erard tarafından 1821''de icat
edilmiĢ oldu.
Tekerrürlü mekanizmanın icadı Hummel ve Lizst de dahil bir çok piyanistin piyanoya
daha rağbet etmesine neden oldu.1830 yılında Thalberg özellikle bu piyanoların
üstünlüğünü onayladı.Almanya''da Blüthner Paris''te Pleyel,Kriegelstein ve Herz,
Londra''da Collard,Hopkinson,Ramsay and Kind ve Southwell,New York''da Steinway
piyano fabrikaları hep tekerrürlü mekanizmayı bazı değiĢikliklerle kullanmaya
baĢladılar.
Bundan sonra piyanonun değiĢik parçaları, ayrı ayrı incelenerek ve laboratuar da
çalıĢılarak geliĢtirilmiĢ sonunda üstün nitelikli çalgılar yapılmıĢtır.
Modern piyanonun ses geniĢliği kalın la''dan ince do''ya kadar olmak üzere yedi oktav
ve bir minör üçlüyü kapsamaktadır.Bununla birlikte, klasik piyano edebiyatını çalmaya
altı buçuk oktav yetmektedir.
TuĢların sertliği sorunu üzerinde piyano fabrikaları çok durmuĢlar ve bu sorunun
çözülmesi için teknik açıdan çaba göstermiĢlerdir.Modern bir piyanonun tuĢesi,
piyanisti yoracak ölçüde sert olmamalı öte yandan parmakları dayanıksız ve zayıf
bırakacak kadar da yumuĢak olmamalıdır.
Özellikle Stainway piyanolarında bulunan ve sesleri uzatmaya yarayan üçüncü bir
pedal, ilk olarak 1862 yılında Montal adında bir Fransız tarafından
kullanılmıĢtır.Yararları belli sayıda eserin icrasında görüldüğü için, genelde piyano
fabrikaları bu pedal yerine, piyanistlerin fazla gürültü yapmadan çalıĢabilmeleri
amacıyla sesleri hafifleten özel bir üçüncü pedal kullanılmıĢtır.
Günümüzün geliĢkin ve üstün kaliteli çalgıları sayesinde, eserlerin ifadesi açısından
piyanist için kaynaklar artmıĢtır.Büyük konser salonlarının berrak ve dolgun sesli
piyanoları fabrika laboratuarlarında ki teknisyenlerin yıllarca süren çabaları ve
deneyimleri sonucudur.
28
YAPISAL ÖZELLĠKLERĠ:
Piyano, tuĢlu bir çalgıdır. TuĢlarına basıldığında, sahip olduğu karmaĢık çekiçli
mekanizma sayesinde tellere vurarak ses verir.
Piyano imalatında ahĢap, metal ve çuha/keçe olmak üzere 3 ana materyal kullanılır.
AhĢap malzeme hem Armoni (ses) tablası (sound board) olarak, hem iç mekanizma
parçalarında hem de dıĢ bölüm de mobilya olarak kullanılır
Armoni (Ses) Tablası Piyanonun en önemli temel malzemelerindendir. Piyanonun
arka bölümünde montajlıdır. Görevi , tokmaklanıp titreĢimle elde edilen sesi temiz
hale getirmek ve yükseltmektir. Çok kaliteli sedir cinsi özel kurutulmaya tabi tutulmuĢ
çok özel ağaçlardan imal edilir. Piyanonun en nazik malzemelerindendir. Metal ve
demir materyaller piyanonun iç kısmında kasnak, teller ve mekanizma içinde
kullanılır.
Yapım biçimi ile duvar (konsol) ve kuyruklu (salon / konser / grand) adı verilen
çeĢitleri vardır. Piyano kelimesi Ġtalyanca "Güçlü ve Hafif sesli klavsen (harpsikord) -
gravicembalo col piano e forte" 'den gelir. Pianoforte olarak adlandırılması da
bundandır. Atası, klavsenden en önemli farkı, tuĢa basarken uygulanan kuvvete göre
çıkan sesin Ģiddetinin de aynı yönde değiĢken olmasıdır. Ġlk tuĢu La-0, son tuĢu Do-8
olma üzere toplam 88 tuĢtan oluĢur.
Piyanonun çekiç mekanizması:
29
1) TuĢ, 2) tuĢ ayarı, 3) Ģövale, 4) eĢapman ayarı, 5) eĢapman kolu, 6) çekiç kenar
vidası, 7) tekrarlama vidası, 8) çekiç sapı, 9) tekrarlama kolu, 10) çekiç baĢı, 11)
çekiç yakalayıcı, 12) susturucu kiriĢ çatalı, 13) susturucu kiriĢi, 14) susturucu kaĢığı,
15) susturucu, 16) tel, 17) madenî plaka, 18) zımba, 19) akort çivisi, 20) çivi yatağı.
PEDALLAR:
Pedal, piyanodan çıkan sesin sönmesine engel olan, tınlama süresini uzatan, onu
kuruluktan uzaklaĢtıran bir araçtır. Piyanoda çalınan bir yapıt, ancak pedal yardımıyla
elde edilebilen daha farklı renk ile tınılarla zenginleĢtirilebilir. Etkili bir biçimde
yorumlanabilir. Gerçekten de pedal kullanmadan bir yapıta bestecinin yansıtmak
istediği ruh ile karakteri vermek ya da piyanoda Ģarkı söyler gibi bir çalıĢ biçimi elde
etmek neredeyse olanaksız gibidir. Ayrıca, sağlam bir tuĢe geliĢtirilmesinde de
pedalın büyük katkısı vardır.Günümüzdeki piyanolarda bulunan sağ pedal Ġskoçyalı
bir piyano yapımcısı olan John Broadwood tarafından icad edilerek, 1783‟te piyano
klavyesine uyarlanmıĢtır. Bazı konser piyanolarında var olup, seyrek olarak kullanılan
orta pedalı (Sostenuto Pedal) ise 1862‟ de Claude Montal bulmuĢ, Steinway de
geliĢtirmiĢtir.
Sağ Pedal; pedal grubunun sağında yer alır. En sık kullanılan pedaldır. Sağ pedal
sonoriteyi kontrol eder. Bu pedala basıldığında, tellerin üzerinde titreĢimi engelleyen
susturucu görevi yapan keçeler yukarı kaldırılarak sesin volümü kısmen güçlendirilir,
böylece ses zenginleĢir. Bu pedalın öteki bir amacı da, piyaniste klavyede eliyle
ulaĢamayacağı uzaklıktaki notaları “legato”, demek ki bağlı çalabilme olanağını
sağlamaktır. Nota yazımında, sağ pedalın kullanılması gereken yerler ”*ped*”
iĢaretleriyle gösterilir.
Sağ pedalın 3 tür kullanma biçimi vardır :
1. Piyanoda hiçbir Ģey çalmadan önce pedala basma
2. Nota ile aynı zamanda pedala basma.
3. Notadan hemen sonra pedala basma
30
Orta pedal (“sostenuto”); pedal grubunun ortasında yer alır. Steinway tarafından
geliĢtirilmiĢtir. Bazı kuyruklu piyanolarda bulunur. Piyanoda uzatılması gereken
sesleri tutmak için kullanılır. Orta pedalın katkıları çok önemlidir. Bu pedal sayesinde,
genelde bastaki sesler uzatılabilirken ince registirdeki (ses alanı) notalar rahat bir
biçimde çalınabilmektedir. Neuhaus‟a göre, “sol pedal piyaniste sadece üçüncü bir
elin çalabileceği, ince temiz bir yorum olanağını kazandırır”.
SES ARALIĞI VE NOTA YAZIMI:
Yedi oktavlı bir piyanoda 88 tuş vardır. Piyanonun en kalın notası olan ''la'' sesinden,
dördüncü oktavdaki ''mi'' sesine kadar olan bölüm ''Fa'' anahtarı ile gösterilir. Piyanonun
üçüncü oktavındaki ''sol'' sesinden, yedinci oktavındaki ''do'' sesine kadar olan bölüm ise sol
anahtarı ile gösterilir.
PĠYANO’NUN KORUNMASI, BAKIMI, TEMĠZLĠĞĠ ve DOĞRU KULLANIMI
Piyano çok özel ve nazik bir müzik aletidir. Isı değiĢimlerinden ,nemden ,direkt güneĢ
ıĢığınden ve soğuk/sıcak hava akımlarından (cereyan) hemen etkilenir.
Piyano imalatında 3 materyal kullanılır. AhĢap, metal ve çuha/keçe.
AhĢap malzeme hem Armoni (ses) tablası (sound board) olarak, hem iç mekanizma
parçalarında hem de dıĢ bölüm de mobilya olarak kullanılır.
Armoni (Ses) Tablası Piyanonun en önemli temel malzemelerindendir. Piyanonun
arka bölümünde montajlıdır.Görevi , tokmaklanıp titreĢimle elde edilen sesi temiz
hale getirmek ve yükseltmektir.(Amplifize etmek) Çok kaliteli sedir cinsi özel
kurutulmaya tabi tutulmuĢ çok özel ağaçlardan imal edilir.Piyanonun en nazik
malzemelerindendir.
Bu nedenle aĢırı rutubet den, aĢırı sıcak ve soğuktan ve de aĢırı kuru havadan
korumak gerekir. Piyano Kalorifer peteği ve Baca geçen duvar gibi yerlere kesinlikle
yakın olmamalıdır. Direkt GüneĢ ıĢığına maruz kalabilecek yerler ve hava akımının
etkili olduğu Balkon kapısı veya dıĢa açılan pencere de aynı yasaklı alanlardır. Yani
nem kadar çok kuru bir ortamda aynı derecede zararlıdır. Ama kesinlikle piyanonun
içine sulu bir kap koymayınız.
Metal ve demir materyaller Piyanonun iç kısmında kasnak, teller ve mekanizma
içinde kullanılır. Bilindiği gibi nem ve aĢırı rutubet metal malzeme düĢmanıdır.
Korozyona (paslanma)sebep olur. Kaldı ki piyanonun 440 hz frekans ile akort
edilmesi 219 telde (bazı piyanolarda 218-220 ) 20-22 ton çekim gücü oluĢturur. AĢırı
ısı değiĢikliği genleĢmeye neden olacağından bu durum tellerin iyi kaynaĢmaması
nedeniyle hem akort sorunlarına hem de tellerin sık sık kopmasına neden olur.
Piyanonun bir diğer temel malzemesi de kumaĢ cinsi çuha ve keçedir. Tokmaklar ve
susturucular bu malzemeler kullanılarak elde edilir. Malum olduğu üzre bu tür
31
materyallerin de düĢmanları Güve gibi ve diğer kumaĢ yiyen böcek ve kelebek cinsi
haĢarattır. Bunlara da önlem olarak kıĢlık ve yazlık giysilere uygulanan naftalin veya
bu iĢi görebilen böcek savar kullanmak faydalıdır.
Özet olarak:Piyano Bakımı,Temizliği ve kullanım özellikleri
1- Piano rutubetsiz , ısısı sık sık aĢırı bir Ģekilde değiĢmeyen bir ortamda
bulunmalıdır.
Yani ne aĢırı nemli nede aĢırı kuru ortam olmamalı. Stabil olan ısı ve orta nemli bir
ortam en iyi alandır. Piayano‟nun yanında Okaliptus cinsi bir çiçek veya bir bitki
bulunması çok kuru ortamlar için bir çare olabilir.
2- Duvara 5-10 cm.aralık olmalı.Duvara sıfır yapıĢtırılmıĢ halde olmamalı.
3- Ġki kapı veya iki pencere arasına , bacaya veya kalorifer peteğine yakın olmamalı.
4- Direk güneĢ ıĢığına maruz kalmamalı. Bu durum hem piyanonun ses tahtasına
,hem akort sistemine hem de mobilyasına zarar verecektir.
5- Piyanonun içine küçük bir kese ile naftalin veya güve savar gibi ilaç koyunuz etkisi
geçince de yenileyiniz.
6- Temizlik nedeniyle piyano yerinden oynatılmamalıdır. Akort sistemi zarar
görür.(Bazı markalarda yeni icat edilen tekerlek sitemiyle bu sorun halledilmiĢtir.)
7- Günümüz piyano‟larında genellikle polyester boya kullanılmaktadır. Temizlik eski
bir penye bezle hafif nemli olarak yapılmalıdır. Piyanonun iç temizliği Akordör
tarafından yapılmalıdır.
8- Akort ve genel bakım her yıl kalorifer veya diğer ısınma araçlarının kullanıma
baĢlanmasından 15-20 gün sonra yapılmalıdır.(Akort yapıldıktan sonra 6 saat piyano
çalınmamalıdır)
9- Piyano çalınmadığı zamanlarda ön kapağı kapalı tutmak faydalıdır. Uzun süre açık
bırakılması ön bölümde boya tonunun değiĢikliğine ve de piyanonun içine toz
girmesine sebep olacaktır.
10- Yüksek seviye ve uzun süre piyano çalanlara , eksersiz çalıĢmalarını Piyanonun
farklı bölümleri kullanarak yapmaları önerilir.Hep aynı bölümler kullanılarak yapılan
eksersiz çalıĢmaları bir müddet sonra piyanonun bazı bölümlerinde fazla kullanımdan
ötürü problem (balans sorunu)yaratacaktır.( Fenmen, 1999)
32
FAGOT
Tarihçe
Fagot 17 yüzyılda Fransa'da ağaçtan oyularak yapılmıĢ, tek parçalı bir enstrüman olarak ortaya çıkmıĢtır Modern Fransız Fagot‟u, 19 yy ortalarında, Buffet-Crampon isimli bir Fransız firması tarafından geliĢtirilmiĢtir Alman Fagot‟u ise Wilhelm Heckel isimli bir imalatçı tarafından geliĢtirilmiĢtir Avrupa‟nın çeĢitli yerlerinde farklı türlerde çalınmaktadır Bu çalgı Türkiye'ye ilk kez, Fagot adı ile Tanzimat döneminde Ġstanbul' a gelmiĢtir Obuanın da atası olduğu kabul edilir Fagot iki dilli bir enstrümandır Toplamda 2 5 metreye yakın silindirik ahĢap tüpten yapılmıĢtır Bass parça, tenor parça, çift parça ve çan parça olmak üzere 4 bağlantı parçasından oluĢur Fagot üzerinde 8 delik ve 10 tuĢ bulunur Müzisyen dilli parçadan üfleyerek ve tuĢlarla ton değiĢtirerek enstrümanı çalar Fagot ve obua çalanlar çift kamıĢ kullanırlar ve hepsi de kendileri tarafından elde yapılır
Fagot çok farklı yerlerde kullanılabilir Obua gibi olmakla birlikte çok farklı bir sesi vardır ÇokdüĢük ve çok yüksek sesleri çalabilir Sevimli ve yüksek duyguların ileticisidir Besteciler onun için sıksık sololar yazar ve bunların çoğu da komiktir, çünkü fagot eğlendirici soloları çok rahatlıkla ifade edebilir Fakat aynı zamanda Stravinsky „nin 'Rite of Spring' adlı eserindeki kederli açılıĢın gerilimini de yansıtabilir Fagot için yazan önemli bestecilere gelince; en önemli konçerto Mozart' a aittir Yine; Vivaldi, Carl Maria von Weber, Wagner, Berlioz gibi besteciler de çok iyi eserler yazmıĢlardır Çalgıya baĢlamak için 16 ile 20 yaĢları arası uygundur Kusursuz ön diĢlerin olması ve dudak yapısının düzgün olması aranılan özelliklerdir Yapısı Ana hatlarıyla fagot, konik biçimde oyulmuĢ ve ikiye katlanmıĢ bir borunun geliĢtirilmiĢ halidir. Genellikle akçaağaçtan yapılır. Dört parçanın birleĢmesinden oluĢur. Kanat. Çizme. (çift borulu bölüm) Bas. (veya Uzun) Kalak. Çizme bölümü en alttadır. Çizmenin içi yan yana oyulmuĢ ve alttan birbirine "U" Ģeklinde bağlanmıĢ iki borudan oluĢur. Çizmenin üzerine kanat ve bas bölümü yan yana takılır. Bas bölümün üstüne de kalak eklenir. Kanat bölümünün en üstüne "S" Ģeklinde kıvrılmıĢ metal bir boru takılır. "Es borusu" denilen bu borunun ucuna da Kor angle ninkinden biraz daha büyük olan çift kamıĢlı ağızlık takılır. Sol el yukarıda, yan
33
yana olan kanat ve bas bölümlerinin perdelerini denetleyebilecek Ģekilde, sağ el ise aĢağıdaki çizme bölümünü üzerindeki perdeleri kullanabilecek Ģekilde tutulur. Bu tutuĢ, en üstteki kalak bölüğmü sol omuz yönğne, en alttaki çizme bölümü ise sağ kalça yönüne olmak üzere çapraz biçimdedir. Fagot, çalıcının böynuna takılan bir askı ile desteklenir. Boehm mekanizması fagotta baĢarılı olmamıĢtır. Günümüzde genellikle iki sistem vardır. Alman Heckel (Heykel okunur) sistemi ve Fransız Buffet (Büfe okunur) sistemi. Alman sistemi fagotlar daha yaygındır. Fagot aktarımsız bir çalgıdır. Nota üzerinde yazılan sesleri çıkarır. Kalın sesleri için Fa anahtarı, ince sesler için dördüncü çizgi Do anahtarı kullanılır. Ses geniĢliği Ġkinci ek çizgideki Si bemol sesinden itibaren incelerek neredeyse 4 oktavlık bir ses alanına sahiptir. Bu ses geniĢliği içerisindeki diatonik ve kromatik bütün sesler elde edilir. En ince seslerin çalınması oldukça güçtür. En ince (Do anahtarı, ikinci ek çizgideki) Si bemol sesinden sonraki sesler pek kullanılmaz. Fagotun esas sesleri en kalın sesi olan Si bemol'den dördüncü çizgideki Fa notasına kadar olan bölümdür. Bu seslerden sonraki sesler ikinci doğuĢkanlar olarak (bir oktav incesi) elde edilirler. Daha incedeki sesler için esas seslerin üçüncü doğuĢkanları (1 oktav ve tam 5'li aralık) olarak elde edilirler. Tüm tahta nefeslilerde olduğu gibi, fagotta da özellikle ince seslerin elde edilme Ģekli çalıcıya ya da çalgının yapısına bağlıdır. Tınlama bölgeleri Fagot, üç farklı tınlama bölgesine sahiptir. Kalın ses bölgesi: En kalın sesi olan Si bemolden bir oktav incesindeki Si bemol sesine kadar olan kısımdır. Koyu, dolgun ve zengin bir tınısı vardır. En kalın beĢ aralık içindeki sesleri kısık sesle çalmak çok güçtür. Orta ses bölgesi: Dizek üzerinde ikinci aralıktaki Do'dan, bir oktav incesindeki birinci ek çizgi do'ya kadar olan kısımdır. Bu sesler soluk, kuru, yumuĢak, ağırbaĢlı ve bağlı pasajlarda bariton insan sesini andıran bir tını özelliği gösterir. Ġnce ses bölgesi: Birinci ek çizgi üzerindeki Re'den ve ondan sonreki ince notalardır. Sesler inceldikçe yoğunlaĢır, En ince sesleri kaba ve rahatsız edici olabilir. Orkestradaki en önemli görevleri Fagot orkestrada tek baĢına veya bas klarnet ile birlikte tahta nefesli grubun çaldığı armonilerin bas partisini çalmakla beraber sık sık viyolonsellerle de unison çalarak, yaylı çalgıların bas seslerini güçlendirmek ya da farklı bir karakter yaratmak için kullanılır. Her zaman bir bas çalgısı olarak kullanılmaz. Çoğu zaman da orta ses bölgesinde arka plan akorların orta partilerini doldurur. Ayrıca solo olarak, yerinde kullanıldığı zaman çok etkileyicidir. Özellikle orta ses bölgelerinde legato pasajlarda ciddi, ağırbaĢlı bir hava yaratır. Diğer yandan stakato pasajlarda esprili bir etki sağlayabilir.(http://www.istanbul.edu.tr/yuksekokullar/konservatuvar/turk/instruments/fagot/fagot.htm)
34
TROMPET
Tarihçe
Ġlk metal trompet M.Ö 2000‟de Mısır'da dinsel törenlerde ya da askeri amaçla kullanılan,
ancak bir ya da iki nota çıkarabilen küçük bir çalgıydı.
Bilinen en eski trompet Antik Mısır'ın çocuk kralı Tutankamon'un mezarında bulunmuĢ
olandır.
1922 yılında keĢfedilen Tutankamon'un mezarının çeĢitli bölümlerinde biri bronz diğeri de
gümüĢ iki trompet ortaya çıkarılmıĢtı. 3 bin yıl boyunca sessiz kalan trompet 1939 yılında
BBC'nin bir radyo yayınında çalınmıĢtı.
(http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/04/110418_egypt_tutankhamun.shtml)
Trompet çok uzun yıllar önce icat edildiği
için, zaman içinde birçok değiĢim geçirmesi
ve birçok çeĢidinin ortaya çıkması
kaçınılmazdı.. En eski trompetlerin boyu 60
santim civarındaydı. Orta Çağda daha
gösteriĢli görünmesi için uzunluğu 2 metreyi
aĢan trompetler yapıldı. Çalgı, 16. yüzyılın ilk
yarısında ise günümüzdeki kıvrımlı biçimini
aldı.
(http://muzikulkesi.blogspot.ch/p/enstrumanlar.html)
15. yüzyıldan önce kullanılan trompetin piston düzeneği yoktu.
Bu basit çalgı yalnızca doğal armonikler dizisinin notalarını
çıkarabiliyordu. Fransa'nın doğusundaki Burgonya' da,
trombonla aynı ilkelere dayanan sürgülü trompet geliĢtirildi.
17. yüzyılda Ġngiltere'de, daha değiĢik bir sürgü düzeneği olan
basit trompet kullanıldı.
35
1600‟ lü yıllara gelindiğinde askeri alandan daha çok, sanatsal alanlarda kullanılmaya
baĢlanmıĢtır ve trompetin orkestrada yer alması 17. yüzyıl baĢlarında gerçekleĢti.
Özellikle barok dönemi trompet sanatçıları için altın çağı olarak nitelendirilebilir.
17. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar genellikle, gövdesinde kangal olarak bilinen ek boruları olan
doğal trompet kullanıldı. Bugün kullanılan üç pistonlu trompet ilk olarak 1820'lerde yapıldı ve
yaygın biçimde kullanılmaya baĢlandı.
YAPISAL ÖZELLĠKLERĠ
Günümüzde kullanılan modern trompetin gövdesi silindir biçiminde bir borudan oluĢur.
Uca doğru geniĢleyerek çan biçiminde bir kalakla son bulur. Fincan biçiminde bir ağızlığı
vardır. Gövde üzerindeki kıvrımlı boruları açıp kapamaya yarayan bir piston düzeneği vardır.
Trompetin sesi borazan ya da kornodan daha görkemli ve etkileyicidir. Bu yüzden,
yüzyıllardan beri savaĢlarda, törenlerde ve orkestralarda yaygın olarak kullanılmıĢtır.
Trompet, bakırdan yapılmıĢ üflemeli bir çalgıdır. Bir ağızlık ve kendi üzerine kıvrılmıĢ silindir
biçimindeki borudan oluĢur. Ağız kısmı kâse benzeri konik biçimdedir. Ses rengi parlak ve
çınlayan niteliktedir. Korno gibi trompet de çalma ilkeleri bakımından aynıdır.
Genelde iki tip trompet vardır:
Basit trompet, bir temel notanın armonik seslerini çıkartır.Kromatik veya pistonlu trompet, 19.
yüzyılın baĢında Bluhmel ve Stözel tarafından bulunmuĢ ve basit trompetin yerini almıĢtır.
Tüpleri bulunmayan basit trompet, bu çalgının ilkel türüdür. Perdeyi değiĢtirmek için boruda
tüpler yoktur. Borunun uzunluğuna tekabül eden perdede sesler üretilebilir.
Avrupa'da orkestra trompetleri, döner sübaplarla yapılmaktadır. Döner sübaplı trompetlerin
diğerlerinden ayrılan ses özellikler,i Viyana ve Berlin Filormani Orkestrası kayıtlarında
duyulabilir.Gür ve ıĢıltılı bir sesi vardır. Sesleri acı bir özellik taĢır.
Akustik Yapısı
Bakır ailesi enstrümanlarının 3 temel bölümü vardır: Ağızlık, boru, ve kalak, günümüz
pistonlu bakırlarında piston kısmı, boru kısmının üzerindedir. Ayrıca ağızlığı, boruya
bağlayan kısma „backbore‟ yada ağızlık borusu denir.
36
Bakır enstrümanlarının farklı uzunluk ve kalınlıktaki boruları, onlara farklı ve kendilerine has
ses karakterlerini verir.
Trompetin ağızlığı kupa biçimindedir ve kornonun ağızlığından daha ağırdır. Kornonun huni
biçimindeki ağızlığına karĢın, sığ olan trompet ağızlığı, trompete parlak ses rengini verir.
Barok yada bilinen adıyla Pikolo (piccolo) trompetin ağızlığı modern-kromatik trompetlerin
ağızlıklarından daha da sığdır. Ağızlığın küçük ve düz olması, çalıcıya ayrıca üst bölgelerde,
yani tiz sesleri çıkarmada kolaylıklar sağlar. Ağızlık seçimi, çalıcının dudak Ģekline,
çalarkenki rahatlığına ve eserin karakterine göre değiĢir. Bir örnekle senfonik bir eserde daha
koyu tonlu, daha derin bir ağızlık kullanılırken, caz trompetçileri sıklıkla daha düz, parlak ve
cılız tonlu bir ağızlık kullanmayı yeğlerler.
SES ÖZELLĠKLERĠ VE NOTA YAZIMI
Trompetin ses aralığı, sol anahtarında gösterilen, altta ek çizgilerle yazılan fa diyezden,
üstteki ek çizgiyle yazılan do sesine kadardır. Bu ses aralığı 2.5 oktav demektir. Günümüz
modern orkestra eserlerinde üst sınır giderek geniĢlemektedir. Özellikle caz ve latin
trompetçileri yazılan ince donun üzerindeki 1 oktav içerisinde ve hatta onun da üzerindeki
oktav içerisinde çalabilmektedirler.
Ses rengi sebebiyle en çok tercih edilen trompet si bemol trompettir. DuyuluĢu diyapozona
göre 1 büyük ikili aĢağıdandır. Yani 440 hz. La sesini verebilmek için, trompetçi si sesini
çalar, ama duyuluĢu la sesidir. Ġkinci olarak en sık kullanılan trompet do trompettir. Görüntü
olarak si bemol trompete çok benzemesine karĢın, boru uzunluğu, sib trompetten 14 cm.
daha kısadır ve kalak kısmı biraz daha küçüktür. Bu konu içerisinde unutulmaması gereken
basit fizik kuralı ise: boru uzadıkça sesin pesleĢmesi, kalınlaĢması; boru kısalınca çıkan
sesin tizleĢmesidir. Güzel bir örnek olarak Trombon, bu esasa dayanan bir çalgıdır.
Tromboncu, kulis (slider) denen kısmı açıp kapatarak, borunun boyunu değiĢtirir ve farklı
sesler elde eder. Borunun en uzun olduğu pozisyonda, en kalın ses elde edilir.
Sib ve do trompet dıĢında, re,la, mi ve mib gibi modelleri de vardır. Sib trompet çalan bir
trompetçi ile bir pianist aynı notayı duyurabilmek için, sürekli olarak trompetçinin bir tam ses
üstten çalması gerekir. Re trompetçi ise 1 tam ses aĢağıdan. Peki niçin böyle bir zorluk
yoluna gidilmiĢtir? Sebebi, kulağın alıĢtığı ses rengidir. Günümüz müzik türleri içerisinde de,
ses tınısı en çok tercih edilen trompet si bemol trompettir.
Orkestralarda Ģefler istemedikleri sürece trompetler eserleri sib trompet ile çalarlar. Ama solo
trompet eserlerinde, bestecinin onun için yazmıĢ olduğu trompeti kullanmak, eserin rengi ve
çalıcının rahatlığı için daha yerinde olacaktır. Örnek olarak Haydn Trompet Konçertosu, mib
trompet için yazılmıĢtır. Eseri mib trompet ile çalmak eserin düĢünülen ses renginin
oluĢmasını sağlayacak ve trompetçiye teknik konularda, tiz seslerin kolay elde ediliĢi, parmak
numaraları gibi, kolaylıklar getirecektir.
Trompetin kalak kısmına harici olarak takılan ve trompetin ses rengini
etkileyen parçanın ismi Surdin (Mute) dir. Surdinli trompet akla hemen
caz tınısını getirir. Ses rengini değiĢtirdiği gibi sesin Ģiddetini de düĢürür.
Hava deliği küçülür ve üflemesi zorlaĢır. Bununla birlikte trompetin bazı
frekansları sürdinde soğurulur. Ses rengi değiĢir. ÇeĢitli isimlerde, farklı
tını özelliklerine sahip surdinler vardır.
37
FLÜT
TARĠHÇE:
Flüt, tarih yolculuğuna 4500 yıl önce Çin‟den baĢlamıĢ ve „bambu flütü‟ olarak ilk
adını almıĢtır. Bambu kamıĢlarından oyularak elde edilen perde sistemleri ve ağızlık
(üfleme deliği) ile bambu flütleri basit bir yapıya sahiptir. Toplam 8 delikten oluĢan bu
flütlerde, üfleme deliği olan ilk delik, flüte yumuĢak ve derin bir tını veren çok ince
zarla kaplanmıĢtır. Ġkinci delikten itibaren 6 ses deliği bulunmaktadır. Aynı ses
sisteminde 8 delikli flütler yaklaĢık 7000 yıl önce kemikten imal edilmiĢtir.
M.Ö 1.yüzyılda „Hengcui‟ adı verilen flütler, nefesli ve vurmalı sazlar arasında önemli
bir yere sahiptir. 7.yüzyılda ses sistemine bir zarlanmıĢ delik daha ilave edilerek icra
edilen flütler, 10.yüzyılda Song imparatorluğu döneminde Ģiirli, edebi okumalara eĢlik
etmiĢ, Yuan hanedanlığı döneminde artık operaların geliĢim sürecinde bugünkü
vazgeçilmez yerlerini almıĢlardır. Bu dönemde flütler Çin‟in kuzey bölgesinde bulunan
gruba ait olan Bangdi ve Yangtze nehrinin güney kısmındaki gruba ait olan Qudi
flütleri olarak ikiye ayrılmıĢtır. Bangdi ve Qudi flütlerinde berraklık, yükseklik ve açıklık
bakımından tınısal farklılıklar vardır. Çok geniĢ ses rengi ve ifade gücü olan bu flütler,
yumuĢak tonlarla duygusal, romantik eserler icra ederken aynı zamanda lirik, neĢeli,
coĢkulu tınılara da baĢarılı Ģekilde hakimdir. Flütün baĢka anavatanı da Yunan
uygarlığına ait olduğu bilinen Pan Flüttür.
YAPISAL ÖZELLĠKLERĠ
Flüt, üç parçanın birleĢiminden oluĢan bir enstrümandır.
1. BaĢ (ya da ağızlık)
2. Gövde
3. Kuyruk
Bu müzik aletinin satın alınırken verilen bir temizleme çubuğu bulunur. Çalgının
baĢına pamuk konularak flütün içi temizlenir Çalgının baĢ bölümünde bir üfleme deliği
vardır. Bu nedenle bu bölüme "ağızlık" da denir. Üfleme deliği çalıcının alt dudağına
38
dayalıdır. Sağ omuz yönünde, yere koĢut olarak tutulur. Sol el ağızlık tarafında, sağ
el ise kuyruk tarafında tutulur. Ġki elin baĢ parmağı alttan flütü destekler. Flütün
borusu silindir Ģeklindedir. Çapı 1,9 cm'dir. Flüt ağızlıktan baĢlayarak kapalı uca dek
67,2 cm'dir.
Günümüzde nikel, gümüĢ, altın gibi madenlerden yapılmaktadır. Fakat XX. yy.'lın
baĢlarına kadar abanoz, nar gibi sert ağaçlardan yapılırdı. Metal olduğu halde tahta
nefesli çalgılar grubu üyesidir. Bunun nedeni ses renginin tahta tınısı vermesi ve
diğer tahta nefesliler ile iyi kaynaĢması ve ses elde ediliĢ yönteminin tahta
enstrümanlar gibi olmasındandır. Tahta flütün en önemli özelliği tatlı, yuvarlak ve
olgun olmasıydı. Metal alaĢımlardan yapılmaya baĢlamasıyla bu özelliklerini büyük
ölçüde yitiren flüt daha çevik, ses niteliği yönünden ise parlaklık kazanmıĢtır. Özellikle
ince sesler metalden yapılan flütlerde daha kolay ve güvenlidir.
Böhm Sistemi
XIX. yy. ortalarına dek, flütte bu günkü perde sistemi yoktu. Çalgının gövdesindeki
delikler parmak uçları ile kapatılarak sesler elde ediliyordu. Fakat daha iyi seslerin
elde edilebilmesi ve tam bir entonasyon için bu deliklerin arasındaki uzaklığın daha
geniĢ olması gerekiyordu. Theobald Boehm adlı alman flütçü bu gün ufak geliĢtirimler
dıĢında halen kullanılmakta olan sistemi buldu. Kendi adıyla "Boehm Sistemi" olarak
adlandırılan bu sistem, güzel ses niteliği ve tam bir entonasyon için, deliklerin
sesbilim "Akustik" yönünden doğru yerlere ve istenilen geniĢlikte açılmasını
sağlamıĢtır. Delikler üzerine, doğal olarak açık duran kapaklar yerleĢtirilmiĢtir. Çalıcı,
tüm delikleri kapaklar, miller, yaylar ve perdeler sayesinde kontrol etme olanağı
bulmaktadır.
Ses geniĢliği
Notalar flüt için sol anahtarı ile yazılır. Üç oktavlık bir geniĢliği vardır ve bu sınırlar
içinde her türlü kromatik ve diyatonik sesler elde edilir. En incedeki birkaç ses çok
sert ve kulakları rahatsız edici olduğundan pek kullanılmaz ya da orkestranın hep
birlikte çaldığı kısımlarda kullanılır.
Tınlama bölgeleri
Tüm çalgıların ve özellikle de tahta nefesli çalgıların ses geniĢliği içinde kendine özgü
bir ses rengi olmakla birlikte kalın, orta ve ince sesleri arasında tını ayrılıkları görülür.
Bu tını ayrılıkları ancak dinleme yoluyla en iyi biçimde anlaĢılabilir ve birbirinden ayırt
edilebilir. Bununla birlikte, değiĢik tınlayan ses bölgeleri için, aĢağıdan yukarıya bir
izlenim edinilmesini sağlayıcı birkaç söz söylenebilir.
39
Kalın ses bölgesi
En kalın sesler ılık, pürüzlü, kadifemsi ve havalı biçimde tınlayabilir. Tek olarak
duyulduğunda çok etkili ve dokunaklıdır. Yalnız, bu sesler baĢka çalgılar tarafından
kolayca örtülebileceğinden, orkestralamanın buna göre olması gerekir.
Orta ses bölgesi
Birinci ve ikinci oktav içerisindeki la sesleri arasında kalan oktavdır. Bu sesler oldukça
yumuĢak ve tatlı duyulur. En güzel ezgiler, doğayı ya da kırları yansıtan flüt soloları
bu ses geniĢliği içerisinde yazılabilir.
Ġnce ses bölgesi
Ġkinci oktav içerisindeki la notasından sonraki ince seslerdir. Sesler yukarı doğru
çıktıkça sesler parlaklaĢır. Bu ses bölgesinde çalınan ezgiler, huzurlu ve sakin bir
hava yaratır. En ince sesler ise çok gür ve parlaktır. Besteciler tiz sesleri kullanmak
istediklerinde çoğunlukla pikolo flüt kullanmıĢlardır.
Orkestradaki Görevleri
Flüte orkestrada solo olarak, geniĢ, cantabile (Ģarkı söylenir gibi çalınan)
melodilerden en hızlı pasajlara dek her türlü görev verilebilir. Tatlı,
duygusal, pastoral (doğayı yansıtan) ezgiler daha çok orta ses bölgesinde verilir, kuĢ
cıvıltıları, neĢeli melodiler ve çocuksu pasajlar daha çok ince oktavlarına yazılır. Diğer
tahta nefesli çalgılar ile çok uyumludur, iyi kaynaĢır. Arka planda gerek armoniyi uzun
seslerle ve çeĢitli eĢlik figürleri biçiminde sağlamakta çok kullanıĢlıdır. Tutti çalınan
kısımlarda ana melodinin kemanlarda olduğu durumlarda ya kemanlarla birlikte ya da
bir oktav tizlerde aynı melodiyi çalarak zenginlik sağlar.
Teknik Özellikleri
Flüt tüm üflemeli çalgılar içinde en çevik ve en hünerli çalgıdır, çalamayacağı çok az
Ģey vardır. Kromatik ve diatonik ezgiler, arpejler, uçarı ve gösteriĢli pasajlar, bağlı ve
dilli olarak çok hızlı tempolarda çalınabilir. Ayrıca, yakın ve uzak atlamalı aralıkların
tekrar tekrar geliĢleri, stakato (staccato Ġt.), tril, tremolo, grupetto ve benzeri teknikler
flütte çok kolay çalınabilir. Tek dil, çift dil, üç dil ve kurbağa dili tekniği rahatlıkla
yapılır.
Flütün crescendo ve decrescendo olanakları, diğer çalgılara göre büyük ölçüde
kısıtlıdır. Bazı tril ve tremololar ise olanaksızdır. Özellikle ince seslerdeki gür
pasajların çalımında çok nefes harcanması gerektiği için cümle yapısı, flütçüye arada
bir nefes alma ihtiyacını giderecek nitelikte boĢluklar
içermelidir.(http://tr.wikipedia.org/wiki/Fl%C3%BCt)
40
Yan Flütün Kullanılması, Bakımı ve Onarımı
Üç parçadan oluĢan yan flütün parçaları takılıp sökülürken aĢağıdaki açıklamalara
dikkat edilmelidir.
1. Parçalar takılıp sökülürken delikler üzerindeki kapaklar baskı altında
bırakılmamalıdır. Bunun için de kapakların olmadığı yerlerden tutularak takılıp
sökülmelidir.
Bazı flütlerin baĢlık ve gövde bölümünün birleĢtiği yerde ayar çizgileri vardır.
Resimde bu çizgiler yuvarlaklar içine alınarak gösterilmiĢtir. Her iki parça üzerindeki
bu çizgiler aynı hizada olmalıdır. Ayar çizgilerinin olmadığı bazı flütlerde, flütün birinci
ve ikinci parçası yani baĢlık ile gövdesi takılırken, baĢlıktaki üfleme deliği ile
gövdedeki delikler aynı hizaya getirilmelidir.
2. Gövde ile kuyruk takılıp sökülürken de yine mekanizmanın ayarlarının
bozulmaması için parçalar kapakların olmadığı üst kısımlardan tutulmalıdır.
Bu iki parçanın deliklerinin ayarlanması, flütü çalacak kiĢinin sağ el serçe parmağına
göre yapılır. Bunun için standart bir ayar söz konusu olmamakla beraber, gövdenin
delikleriyle kuyruğun perdelerinin bağlı olduğu eksen milinin aynı hizada
olması önerilmektedir.
3.Yan flütün sürtünen yüzeylerinin çok az vazelinle yağlanması, parçaların rahat
takılıp sökülmesini, hava sızdırmasının ve aĢınmasının önlenmesini sağlayacaktır.
Yağlama iĢleminin hangi sıklıkla yapılacağını kullanan kiĢinin belirlemelidir.
41
Flüt sökülüp çantasına koyulurken, yağlanan eklemlerin etrafı kirletmemesi ve bir
sonraki kullanımda tekrar iĢ görebilmesi için koruyucu bileziklerle muhafaza altına
alındıktan sonra çantaya yerleĢtirilmelidir.
4. Delikleri örten kapakların bağlı bulunduğu mekanizma, eksen milleriyle gövdeye
monte edilmiĢtir. Bu miller üzerinde hareket eden her parça, en az yılda bir kez
yağlanmalıdır. Ancak bu iĢlem yapılırken çok ince makine yağı kullanılmalıdır. Ġnce
bir kürdan yardımıyla yapılabilecek bu iĢlem sırasında, yağın dıĢarılara
bulaĢmamasına dikkat edilmelidir. Aksi halde bu yağ bulaĢığının üzerinde toplanan
tozların temizliği zor olur ve de temizlik sırasında mekanizma zarar görebilir.
5. Hareketli olan mekanizmanın gövde üzerine temas eden ayaklarının ses
çıkarmaması için altlarına mantardan yastıklar koyulmuĢtur. Bu yastıkların düĢmesi
halinde, bir ĢiĢe mantarı bulup uygun bir parça keserek düĢen yastığın yerine
yapıĢtırabilirsiniz.
6. Nadiren görülmekle beraber mekanizma üzerindeki çelik yayların kırıldığı durumlar
mümkün olabilir. Yapacağınız tek iĢlem, uygun kalınlıkta bir dikiĢ iğnesini ısıtıp, bir
miktar sertliğini giderdikten sonra uzunluğunu ayarlayarak kırılanın yerine takmaktır.
7. Kapakların altındaki güderi denilen üzeri ince zarla kaplanmıĢ keçe yastıklar, takım
halinde satılır. Yan flüt alırken yedek güderi takımı almanız gerekli değildir. Çünkü iyi
korunan bir güderinin ömrü, bir insan ömründen uzundur.
8. Nefesli çalgıların hepsinde çalışma sonrası temizlik yapılması zorunludur. Üfleme
sırasında nefesteki buharın soğuk yüzeyle temas etmesi sonucu oluĢan su
damlacıklarının kullanım sonrası kurulanarak giderilmesi gerekir. Bunun için
silgi(temizleme) çubuğunun üzerindeki deliğe pamuklu ince bir tülbent parçası
geçirilir. Birkaç kez çubuğun üzerine sarılır. Flütün içerisine rahatlıkla girip çıkabilecek
kalınlığa getirildikten sonra her parçanın içi iyice kurulanır. Bu temizleme iĢlemi
esnasında, bezin eklem yerlerindeki vazelinle yağlanmıĢ iç ve dıĢ yüzeylere
değmemesi gerekir. Aksi halde yağ tabakası temizlendiğinden, her kullanımda eklem
yerlerini yeniden yağlama gibi gereksiz bir iĢlemi yapmak durumunda kalırsınız.
ÇalıĢma sonrası temizlenmeyen flütlerin içindeki buhar kötü kokuya yol açar. Her
Ģeyden önemlisi aracın kirlenmesi güderilerin ıslanarak bozulmasına, ses kalitesinin
düĢmesiyle birlikte de ömrünün kısalmasına yol açar. Flütün içinin temizliğinde
sentetik kumaĢ kullanılmamalı, su emiciliği fazla olduğundan dolayı pamuklu
kumaĢlar tercih edilmelidir.(http://flutler.com/category/yan-flut/yan-flutun-kullanilmasi-
bakimi-ve-onarimi/)
42
OBUA
Obua, nefesli çalgılar ailesinden bir müzik aletidir. 1170 yılından önce "hautbois" denilen
obuanın sözcük kökeni Fransızca'dan Ġngilizce'ye geçen HAUT ("yüksek") ve BOIS (ahĢap
nefesli çalgı) bileĢik kelimesinden türetilmiĢtir. Obua, ağız ve hava basıncıyla çalınır.
(http://tr.wikipedia.org/wiki/Obua)
Alm., Hoboe veya Oboe
Fr., Hautbois
Ġng., Oboe
Ġta., Oboe
TARĠHÇE:
YapılıĢına göre eski bir geçmiĢi olan bir müzik aletidir Bu tipteki aletlerin ilkel Ģekilleri Mısır
anıtları üzerinde resmedilmiĢ ve bütün doğu kavimleri arasında kullanılmıĢ olup, zamanla bu
tipten muhtelif müzik aleti aileleri türemiĢtir
Avrupa‟da korunarak varlığından doğan iki aileyi Virdung ayırd etmiĢ ve Preatorius bunların
tariflerini yapmıĢtır Bu iki aileden bir tanesi, muhletif boylarda iki kanatlı kamıĢı olan borulu
Cromorhe‟ler ailesi, öteki de (tiz) Ģalmey, (alto) pommer ve fagotun ataları olan üç büyük
Pommer çeĢitidir 16. Ve 17. Yüzyıllarda tiz Ģalmey ailesinden olup Duçen veya Diskant
nevinden olanı, bugün kullanılan soprano Obua halini almıĢtır Halk dansına eĢlik etmekte
kullanılıyordu Thoinot Arbeau bu aletle trompet arasında bir dereceye kadar yakınlık bularak
birbirleriyle oktav aralıkta çalan büyük ve küçük Obuaların birleĢik olarak çalmalarını tavsiye
etmiĢ ve büyük bir velvele çıkarmağa gayet elveriĢli olan bu çiftlerin, kasaba Ģenliklerinde ve
büyük toplantılarda iĢe yarıyacağını da söylemiĢtir Mersenne Obua‟nın aynı iĢte
kullanılmaktaki yararından bahsederken, trompet hariç tutulacak olursa bütün müzik
aletlerinin en kuvvetli ve en Ģiddetli seslisi nin Obua olduğunu söyleniĢtir Bu nedenlerden
dolayı Obua, Louis XVI zamanında kurulan ilk askeri mızıka takımlarına alındı
Bir nevi Fransız gaydası olan Müzet çalanlarla Obua çalanlar Ecurie mızıkasında karıĢık bir
halde yer alıyorlardı; bunların çalıĢ tarzında De Pure kusuru havayı (nefesi) sürekli vermek
hususundaki güçlükten ileri gelmiĢ sayıyordu, yani eĢit uzunlukta ses çıkarılamadığını
söylemek istemiĢti
43
Böylece Obua‟nın sesi ve tınlayıĢı erkenden beğenilmiĢ olmasına rağmen, müzik aletleri
takımların bir iĢe yaramaz sayılmıĢtı.
Opera, oratoryo ve kantatlarında Steffani, Keiser, Haendel ve Bach, daima çokça sayıda
Obua kullanarak keman partilerini duble etmiĢlerdir Orijinal orkestrasyonuna nazaran
Haendel‟in Messie‟si 1910‟da Paris‟te Raugel tarafından idare edilirken, bu yolda fazla Obua
kullanılmak suretiyle icra edilmiĢ ve kuvvet bakımından fevkalade sonuçlar alınmıĢtır Obua
çalıĢta büyük virtüözler tarafından sağlanan ilerlemeler sayesinde bu aleti solist olarak
orkestrada kullanmak göreneği doğmuĢ ve XVIII Yüzyılın ikinci yarısında Besozzi kardeĢlerin
gösterdiği maharet bu hususta çok iĢe yaramıĢtır O devirde Obua‟nın henüz üç perdesi
vardır Bunlardan ikisini 1727‟de Alman Gerhand Hoffmann katmıĢtı Paris konservatuarının
müzesinde Sallantin‟in kullandığı dört perdeli Obua korunmaktadı Perdelerin sayısını
Delusse (1780), Buffet (1884), Brod (1846) ve Triebert (1813-1878) arttırmıĢlardır Bach,
eserlerinde Obua‟ya büyük Ģair solist rolünü gördürmüĢtür Bu rol sonradan dikkati çekecek
kadar güzel olan sesi sayesinde korangle‟ye geçmiĢ ve bir zamanlar soprano Obua için ün
sağlamıĢ olan bazı kompozitörlerin eserlerindeki hakiki Ģairane rolü kendisine emanet
ettirmiĢtir.
(http://www.forumdas.com/konu/obua-nedir-obua-calgisi-hakkinda-bilgiler.102156/)
YAPISAL ÖZELLĠKLERĠ:
Yapıldığı ses : Do
Uzunluğu : 60 cm.
Çift kamıĢlı soluklu bir çalgıdır.
Çalgının ağızlık bölümünde birbirine yapıĢık, ortası soluk geçmesi için aralıklı iki kamıĢ
vardır. Bu kamıĢ bölümü ağza alınır, sol el yukarıda ve sağ el aĢağıda ses deliklerini
kapatacak biçimde az eğimli olarak, yere doğru tutulur. Dudakların; ince, nazik, diĢlerin;
düzgün ve eksiksiz (ön diĢler) olması, aranılan nitelikler arasındadır. Bu çalgıya baĢlamak
için, onbeĢ yaĢ iyi, iki-üç yıl öncesi zararlı, onsekizden yukarısı da gecikmiĢ olur. Her gün, üç-
altı saat çalıĢılabilir.
Obua, ġalümo adı verilen eski kamıĢlı bir çalgının geliĢmesinden oluĢmuĢtur. Bugünkü
bilinen geliĢmesi, özellikle onsekizinci yüzyılda baĢlamıĢ, Triebert, Sellner, Boehm, Gautrot,
Bleuzet ve Buffet gibi çalgı yapıcılarının çalıĢmaları sonucu sağlanmıĢtır. Osmanlı
Döneminde kullanılan Zurna çalgısının olması, obuanın geliĢmesinde büyük rol oynamıĢtır.
Obua, abanoz, ĢimĢir, grendiye, sedirağacı gibi dayanıklı ağaçlardan ve ebonitten yapıla
gelmiĢtir. Bugün de, dayanıklı ağaçlardan ve ebonitten yapılmakta olan Obuaların, açkı
dizgesi; gümüĢ kaplama olarak yapılmaktadır.
44
SES GENĠġLĠĞĠ VE NOTA YAZIMI
Notası, ikinci çizgi sol açkısı ile yazılır.
Diyapazona göre duyuluĢu, aynıdır.
Orkestra ve Armoni Muzikalarında, iki partisi bulunur.
Solo ve eĢlik görevi verilir.
Ses rengi, dokunaklı ve çobanlamadır. (http://www.melodik.net/calgi/index.asp?id=4)
Obuada iki tane oktav perdesi vardır. Bu perdeler kullanıldığında birinci oktavdaki esas
seslerin doğuĢkanları elde edilir.
Tını Bölgeleri: değiĢik tını özelliği olan üç bölüme ayrılır.
1) Kalın ses bölgesi: Si bemol‟den fa‟ya kadar olan en kalın sesleri kaba, madeni ve
nezlelidir.
2) Orta ses bölgesi: Fa‟dan bir oktav ve bir tam dörtlü yukarıya kadar obuanın en güzel ve en
çok kullanılan sesleridir.
3) Ġnce ses bölgesi: Si bemol‟ün incesindeki sesler, zayıf, soluk bir karakter kazanırlar. En
incedeki birkaç ses sert ve elde edilmesi zor seslerdir.
(http://www.deu.edu.tr/DEUWeb/Icerik/Icerik.php?KOD=4704)
Obua ses özelliği ile ilk olarak, büyük organist ve besteci J.S.Bach (1685 - 1750)' ın
beğenisini kazanmıĢ, çobanlama, kır ve köy duygularım deyi görevi bu besteci eliyle ona
verilmiĢtir. Obuanın ses dizisindeki sesleri; kalın bölümde acıklı ve boğuk, orta bölümde
dokunaklı ve parlak, ince ve en ince bölümde ise, yeğin ve keskindir. Genel olarak, bir renk
çalgısıdır. Armoni Muzikalarında bu erekle kullanılır. Sesleri güçsüz olduğundan, özellikle
açık yerlerde verilen dinletilerde bir ezgi çalgısı olarak, solo görev vermek doğru değildir.
Çünkü, sesi duyulmayacak kadar güçsüz çıkar (açık yerlerde). Sesinin bu güçsüzlüğünden
dolayı onun Orkestra veya Armoni Muzikasına sesinin gürlüğü ile sağlayacağı yararlılık değil,
renk çalgısı olarak düĢünülmesi daha yerinde olur. Ancak, verilmesi zorunlu olan bu biçim
görevlerde, surdin takılmıĢ Trompetlerle desteklenmelidir. Kalın ses bölümü, özel erekle veya
Gayda benzetilerinde olmak üzere seyrek olarak yalnız kullanılır. Kalın bölüm sesleri, Mi b
Klarnet, Büyük Klarnet Korno ve Bassonların kalın bölüm sesleri ile birleĢtiğinde, acıklı ve
dokunaklı bir etki bırakır. En kullanıĢlı sesleri, orta bölüm sesleridir, özellikle bu bölüm,
çobanlama deyilerde baĢarılıdır.
Obualar, dizge oluĢumu ve yeteneği bakımından, tutti (hep birlikte) lerde bütün dizimlerde
çalabilir. Ancak, bu çalgıya bestecilerin solo olarak verecekleri görevlerde, dizim baĢlıklarının
üç diyez ve üç bemolden çoğunu taĢımaması zorunluluğu vardır. Si b Büyük Klarnet ve
Büyük Flüt eĢliğinde, ezgisel düzenler verilebilir. Her görevde onun ezgisel ses rengi
45
düĢünülmelidir. Solo görevlerinde de çabuk geçiĢli ezgilerden çok, geniĢ seslerle
oluĢturulmuĢ duyguların deyisi verilmelidir.
Obuanın ses rengindeki çekicilik, dinleyenin kulağındaki etki ile birlikte gözleri de üzerine
çekecek niteliktedir. Onun duygulan, sıcak ve içtenlikle deyi gücü, hiç bir soluklu çalgıda
yoktur. Senfonik ve sahne bestelerinde, Gayda benzetileri ve çoban yaĢamı onun sesleriyle,
zihnimizde canlanır. Onun görevi daima ses rengi ve çobanlama deyi gücü göz önünde
tutularak, hız derecesi orta olan ezgilerde olmalıdır.
Obua sololarına, Mi b veya Si b Klarnetler, Alto Saksafon, Basson, Korno, Kornet, Büğlü,
surdin takılmıĢ Trompet gibi çalgılar da eklenebilir. Büyük Flüt ile veya Küçük Flüt ile de
yapacağı iĢbirliği, iyi, etkili bir sonuca ulaĢır. Genellikle iki Obua partisi yazılır.
Obualara aynı sesler veya iki bölümlü uzun ses eĢlikleri de verilir. Bu uzun sesler bazen
Flütler veya kamıĢlı çalgılar, yahut Trompet ve Kornet ile çiftlenir. Besteciler Obua partilerini
diğer birinci bölüm çalgılarla desteklemeye zorunludur. Yalnız birinci Obuaya verilmiĢ olan
eĢliksiz veya sınırlı bir eĢlik ile düĢünülmüĢ görevler, çoklukla iki oboist ile çalınmalıdır.
Obua, solo olarak Senfoni Orkestrasında, Armoni Muzikalarında, soluklular beĢlisinde,
kamıĢlılar üçlüsünde vb., topluluklarda yer alır. Onun tatlı, dokunaklı rengi, bestecinin
çobanlama duygularını dinleyiciye ileten önemli bir özellik taĢır. Bu duyguların deyi çalgısı
olarak, Obua; güzel ezgiler ve sağlam çalıcılarla dinletilerde yerini aynı güç ve renkle
dolduracaktır. (Feridun ÇALIġIR "Çalgı Bilgisi" Kitabı.)
TEKNĠK ÖZELLĠKLERĠ:
Bağlı veya dilli her türlü pasaj tek dille hızlı çalınabilir. Ancak çok hızlı, gösteriĢli ve parlak
pasajlar obuanın tekniğine ve ses rengine uygun değildir. Küçük karakteristik ve cantabile
ezgiler teknik ve ses rengi bakımından obuaya daha uygundur.
ORKESTRADAKĠ GÖREVLERĠ:
Orkestradaki en önemli görevi solo olarak geniĢ “cantabile” ezgileri çalmaktır. Kısa, anlamlı
ezgilerde sık sık yer verilir. Geri plan armonisinde diğer tahta üflemeli çalgılar ile, dengeli
kurulmuĢ akorlarda görev alır. Esprili bir etki için kalın seslerde “staccato” pasajlar verilebilir.
46
ÇEġĠTLERĠ:
Korangle: Obuadan biraz büyük, kalın sesli bir obuadır. Mekanizması ve tekniği obuayla
aynıdır. Kalak bölümü ampulü andıran yumru biçimindedir. En üstteki kamıĢın takıldığı ince
boru parçası çalıcıya doğru eğiktir. Çift kamıĢlı ağızlık obuanınkinden büyüktür. Aktarımlı bir
çalgıdır, yani yazılan ses duyulandan farklıdır. Do üflendiği zaman tam beĢli aĢağıdaki fa
duyulur.
En kalın sesleri obua gibi kaba değil daha yumuĢaktır. Bu yüzden orkestradaki en önemli
görevi duygulu ve acılı pasajları solo olarak çalmaktır. Arka plan armonisinde diğer tahta
üflemeliler ile görev alır.
Obua Damur: Obua ailesinden, orkestrada sürekli olmayan, ender kullanılan bir çalgıdır.
Obuadan daha büyük, korangleden daha küçüktür. Ses geniĢliği koranglenin aynısı, kalak
bölümü de korangledeki gibi yumru biçimindedir. Yazılı sesin küçük üçlü kalınını duyurur,
yani la çalgıdır. Ses rengi, tüm ses geniĢliği içinde çok tatlı ve yumuĢaktır.
Heykelfon: Çok ender kullanılan baĢka bir obua çeĢididir. Ses geniĢliği korangle gibidir. Yazılı
sesin bir oktav kalınını duyurur. Kalın seslerden yararlanmak için kullanılır.
(http://www.deu.edu.tr/DEUWeb/Icerik/Icerik.php?KOD=4704)
BAKIMI
Günlük Bakım: Günlük çalıĢma sonunda, çalgının kamıĢ bölümü ve gövdesinin içerisindeki
soluk birikintileri ile üzerindeki tozun silinip temizlenmesi ve eklem mantarlarının vazelinle
yağlanmasıdır.
Aylık Bakım: Günlük bakım iĢleminden sonra çalgının sökülerek temizlenip yağlanmasıdır.
Bu bakımda çalıcı; eğimi bozulan veya kırılan yayları ve ayar ile bağlantısı olmayıp tek
çalıĢan perde güdenlerini değiĢtirebilir.
Genel Bakım: Günlük ve aylık bakımların dıĢında kalan iĢlemlerdir. Çalgı onarım
teknisyenleri tarafından yapılır. Çalgının tüm olarak bakımıdır ki, güderi ve yayların
değiĢtirilmesi, vida, mantar ve keçe ayarlarının yapılması gibi iĢlemleri kapsar.
47
Bu çalgıları temizlemek için çalıcının, her kutuda bulunan yumuĢak tüylü fırçayı
kullanması gerekir. Bu çalgıların içini demir bir çubukla silmek kesin olarak yasaktır. Çalıcının
yumuĢak tüylü fırçayı her zaman kutusunda bulundurması zorunludur. Eğer bu fırça yitirilmiĢ
ise, yenisi gelene dek temizleme iĢlemi; bir ucuna mantar veya güderi (ağırlık olarak)
bağlanan, bir ipin diğer ucuna yumuĢak bir bez parçası bağlanıp, ipin ağırlıklı ucu çalgının
içeri sine sarkıtılarak bezin çekilmesi biçiminde yapılır. Soluk birikintilerinin etkisiyle,
güdenlerin çabuk çürümesini önlemek için, bu temizliğin her çalıĢma sonunda aksatılmadan
yapılması gerekir. KamıĢlar her çalıĢma sonunda özenle silinmeli ve korunmalıdır.
Önemli klasik obua yapıtları:
Wolfgang Amadeus Mozart, Oboe Concerto in C major, Quartet in F major
Antonio Vivaldi, at least 15 oboe concerto
Antonio Pasculli, oboe concertos for oboe and piano/orchestra
Johann Sebastian Bach, Brandenburg concertos nos. 1 and 2, Concerto for Violin and oboe, lost oboe concerti, numerous oboe obbligato lines in the sacred and secular cantatas
Tomaso Albinoni, Oboe (and two-oboe) Concerti
George Frideric Handel, The Arrival of the Queen of Sheba, Oboe Concerti and Sonatas
Georg Philipp Telemann, Oboe Concerti and Sonatas, trio sonatas for oboe, recorder and basso continuo
Richard Strauss, Oboe Concerto
Joseph Haydn (spurious), Oboe Concerto in C major
48
SAKSAFON
Tarihçe:
Saksafon çoğunlukla pirinçten yapılan, koni ve “S” biçiminde
olan, ağızındaki kamıĢla ses çıkaran bir çalgıdır. 1840‟li
Yillarda, Adolphe Sax‟ca bulunmuĢtur. Saksafon
genellikle pop ve caz müziği ile iliĢkilendirilse de, önceleri
klasik batı müziği ve ordu müziği çalgısı olarak
tasarlanmıĢtı.
Saksafon, 1840‟ların baĢında Paris‟te yaĢayan Belçika‟lı
müzik aygıtları yapımcısı ve klarnetçi Antoine-Joseph
'Adolphe' Sax tarafından tasarlandı. „‟Saksafon‟‟ adı da
“sax‟ın sesi” anlamını taĢır. Sax‟ın 1846‟da patentini aldığı konusunda değiĢik
görüĢler öne sürülse de, en olası olanı, ophicleide çalgısına klarnet ağızlığı
eklenmesiyle ortaya çıktığıdır. Gerçekten de sax, babasının klarnet ve ophicleide
üretilen fabrikasında yıllarca çalıĢmıĢtır.
Sax‟ın 1846‟da aldığı patentten sonraki yirmi yıl boyunca, saksafon yalnızca Sax‟ın
fabrikasınca üretildi. 1866‟de, patent süresinin bitiminden sonra saksafonda öteki
üreticilerce bir çok değiĢiklik yapıldı.
YAPISAL ÖZELLĠKLERĠ
Saksafon klarnetinkine benzer. Klarnetteki gibi,içi yuvarlak ya da dört köĢe oyulmuĢ,
tek kamıĢlı ağızlık kullanır. TuĢ sistemi ise aynı olmasa da flütle benzerlik gösterir.
Saksafon, metalden yapılan bir enstrüman olmasına rağmen, yapısı ve kökeni gereği,
bakır üflemeli değil, tahta üflemeli çalgılar arasında sayılır.
49
Saksafonlar çoğunlukla pirinçten yapılıp, üzerlerine saydam vernik, altın ya da gümüĢ
ile kaplama yapılır. Vernik ya da öteki kaplamalar pirincin paslanmasını önlediği gibi,
ses niteliğinin artmasını ve çalgının görüntüsünün ilgi çekici olmasını sağlarlar.
DeğiĢik dönemlerde, saksafon yapımında plastik ve tahta gibi değiĢik gereçler de
denenmiĢtir. 1930 öncesinde saksafonların verniklenmeden ya da kaplama
yapılmadan satıĢa sunulmaları yaygındı. 1960‟lara dek ise, bazı saksafonlar ucuz
olmaları bakımından gümüĢle değil, nikelle kaplanırdı.
Ağızlık
Ağızlıklar kauçuk, plastik ya da metal gibi değiĢik
gereçlerden yapılırlar. Ender olarak da tahta ve cam
olanları da bulunur. Bazıları, metal ağızlıkların yaygın
olan plastik ağızlıklara göre daha “canlı” ses çıkardığı,
ötekilerse de ses tonundaki değiĢikliklerin ağızlıkta
kullanılan gereçten değil, biçiminden geldiği
kanısındadırlar. Ġçleri içbükey olarak oyulmuĢ ağızlıklar
Adolphe Sax‟ın özgün tasarımına daha yakın olup, daha yumuĢak tonlarda ses çıkardıkları
için klasik batı müziği saksafoncularınca yeğlenirler.
KamıĢlar
Klarnet gibi saksafon da ses çıkarmak için tek kamıĢ kullanır. saksafon
kamıĢları klarnettekilere oranla daha geniĢ olurlar. DeğiĢik saksafon
çeĢitleri (alto, tenor, vb) değiĢik boyutlarda kamıĢlar kullanırlar. Her
çalgıcı kendi biçemine uygun kamıĢı birçok üreticinin ürünleri arasından
seçebilir. KamıĢların ses gücü, 1 ile 6 arasındaki sayılarca
ölçülendirilmiĢtir. Yine değiĢik üreticilerin tıpkı ölçülendirmeyi
kullandıklarını söylemek güçtür. Örneğin Rico‟nun 3 sayılı kamıĢı
Vandoren‟in 3 sayılı kamıĢına oranla çok daha yumuĢaktır.
Saksafon ÇeĢitleri
Saksafon topluluğunun en büyüğünden en küçüğüne on üyesi, kontrbas, bas, bariton, alto, F
mezzo-soprano, C soprano, sopranino saksafon olarak sayılabilir.
Soprano, Alto, Tenor ile Bariton saksafonlar en çok kullanılan saksafonlardır. Bazı
orkestralarda arada sırada Bas saksafonun da kullanıldığı olur.
saksafon çalmaya yeni baĢlayanlar genellikle alto saksafondan baĢlayıp, deneyim
kazandıktan sonra tenor ya da bariton ile çalmayı sürdürürler. Alto saksafon özellikle klasik
50
batı müziği alanında tutulur. Çalması daha zor olan soprano ise 1960‟lardan sonra caz
müziğinde belli ölçüde yaygınlaĢmıĢtır. Bas, soprano ya da kontrbas saksafonlar günümüzde
üretilse de, büyük saksafon orkestraları dıĢında ender olarak kullanılırlar ve daha çok özel ilgi
duyanlara seslenirler.
Soprano, Alto, Tenor ile Bariton saksofonlar en çok kullanılan saksafonlardır. Aralarında ki
farklar bariton ve alto saksafonların mi bemol, tenor ve soprano saksafonların ise si bemol
transpoze olması dıĢında, ses aralıklarıdır.
Saksafon ailesinin üyeleri tizden pese sıralandıklarında, tenor saksafon soprano ve altodan
sonra, bariton saksafondan ise önce gelir. Soprano, alto ve tenor saksafonun 2,5 oktavlık bir
ses geniĢliği vardır.
Soprano Saksafon
Si bemol transpozedir. Sol anahtarında yazılır. 1960‟lardan sonra caz müzikde belli ölçüde
yaygınlaĢmıĢtır. Alto, Tenor ve Bariton ile birlikte en çok çalınan saksafonun çeĢitleri
arasındadır. Sesi en tiz olan saksafondur.
Alto Saksafon
65 cm boyunda tek kamıĢlı, ses rengi örtülü, üflemeli bir çalgıdır. Saksafon ailesinin en güçlü
elemanlarındandır. Ses geniĢliği iki oktavdan fazladır. Mi bemol transpozedir. Saksafon
çalmaya baĢlamak için boyut ve çalım hâkimiyeti açısından en uygun olan alto saksafondur.
51
Saksafon çalmaya yeni baĢlayanlar genellikle alto saksofondan baĢlayıp, deneyim
kazandıktan sonra tenor ya da bariton ile çalmayı sürdürürler. Alto daha çok solo parçalarda
kullanılır. Daha çok klasik batı müziğinde tercih edilir.
Tenor Saksafon
Tenor Saksafon uzunluğu 81 cm olan üflemeli bir çalgıdır. Ses aralığı tenor‟a denk gelir.
Bariton saksofona göre daha küçüktür ama onun gibi kıvrımlıdır. Notası fa anahtarı
kullanılarak yazılır. Si bemol transpozedir. Tenor saksafon, çoğunlukla caz müzikte kullanılır.
Saksafon ailesinin üyeleri içinde, tiz-pes ses dengesi bakımından en uygunu olması
nedeniyle doğaçlamalarda ihtiyaç duyulan ifade zenginliğini karĢılar.
Bariton Saksafon
Bariton saksofon tenor saksofona göre daha alçak tonları, alto saksafona göreyse bir oktav
daha alçak tonlari çıkarabilir. Mi bemol transpozedir. Ses aralığı baritona denk gelen
saksofon türü. Saksofon ailesinin en büyük olanıdır. Notası fa anahtarı kullanılarak yazılır.
Bas Saksafon
Diapozona göre duyuluĢu iki sekizli ve bir büyük ikili. Si bemol transpozedir. Bas, sopranino
ya da kontrabas saksafonlar günümüzde üretilse de, büyük saksafon orkestraları dıĢında
ender olarak kullanılırlar ve daha çok özel ilgi duyanlara seslenirler.
Saksafonun Ses Sınırları ve Çalınma Teknikleri
Ağza alınan kamıĢa üflendiğinde ses çıkar. Saksafonlar klarnete çok benzer yapı olarak biraz
farlılık görülse de iç tarafı daha yuvarlak kesimlerden oluĢur. Ses üretmesi kamıĢtan
üflenerek içindeki baya sütunlarının yeri değiĢtirilerek yanı üzerindeki delikleri açıp kapatma
yöntemi ile havanın titreĢimler oluĢturması sağlanır buda sesin üretilmesini sağlamaktadır.
(http://tr.wikipedia.org/wiki/Saksofon )
52
KEMAN
________________________________________________________________
TARĠHÇESĠ
Keman gibi yaylı enstrümanların kökeni, Orta Asya göçebe atlı kültürlerinden
gelmektedir; Kazak Kopuzu buna örnek olarak gösterilebilir. Tüm bu enstrümanların telleri
günümüzde de olduğu gibi hala daha at kılından yapılmaktadır. Bu müzik aletleri, Orta
Asya'dan ipek yolu aracılığıyla, Çin'e, Hindistan'a ve Orta Doğu'ya yayılmıĢtır. Orta
Doğu'da Bizans, lir adı altında ilkel bir keman çeĢidi geliĢtirmiĢtir. Günümüz anlamdaki keman
ilk olarak 14.yüzyılda Kuzey İtalya'da ortaya çıktı. bu dönemden sonra keman Avrupa'da
yayıldı. Ġlk keman yapımcılarının Rebec, Rönesans de Fer tarafından Ortaçağ'da Ġtalya'da
Lira da Braci, Fransa'da Viel adlarıyla kullanılan yaylı çalgılar Keman'ın atası sayılır.
Lavignac, Keman'ın Türklerin Kemençe'i guz (Oğuz Kemençesinden) alındığını yazar. Bazı
kaynaklarda ise Arapların Rebab'ından geliĢtirildiği öne sürülmüĢtür. 16.ve 17. yüzyıldaki
Keman yapım ustaları Nicolo Amati, Paolo Maggini, Giuseppe Guarneru,
Antonio Stradivarius Keman'a son Ģeklini vermiĢlerdir. Keman asıl biçimi korumakla birlikte 19.
yüzyılda , bazı değiĢikliklere uğradı. ÇağdaĢ kemanda gövde ve sap daha uzun, köprü daha
yüksektir.( http://tr.wikipedia.org/wiki/Keman)
YAPISAL ÖZELLĠKLERĠ:
Almanca Geige, Fransızca Violon, Ġngilizce Violin, Ġtalyanca Violino dur. Uzunluğu 60 cm'dir.
Yayla çalınan telli bir çalgıdır. Notası, ikinci çizgi Sol açkısı ile yazılır. Orkestralarda, genel
olarak (Solo, I, II) üç partisi bulunur.Solo ve eĢlik görevi verilir (özellikle bir solo çalgıdır).
Hiçbir çalgıda olmayan ses rengiyle, çok zengin bir anlatım gücü vardır.
35 ile 36 cm arasında değiĢen bir gövdesi vardır. Küçük ve hafif bir çalgı olmakla birlikte,
ortalama 84 ayrı parçanın bir araya getirilmesiyle yapılır. Genellikle iki cm kalınlığında bir
çam veya akağaç‟tan oyma kalemi ve rende kullanılarak biçime sokulur. Keman‟ın bir
gövdesi ve buna bağlı bir sapı vardır. Gövde göğüs tahtası ya da tabla denen üst kapak , alt
53
kapak ve onları birleĢtiren yanlık adlı verilen bir kasnaktan oluĢur. Tellerin köprü aracılığıyla
gövdeye yaptığı basınca direnebilmesi alt ve üst kapaklara hafif bir kavis verilmiĢtir.
Sapın ucundaki burgulara( kulak) sarılarak bağlana teller bir eĢikten (köprü) geçerek
gövdenin ucundaki kuyruk bölümüne bağlanır. Köprü tellerin titreĢimini üst kapağa iletir.
Burgu yuvalarına yerleĢtirilen kulaklar tellerin istenilen ölçüde gerilmesini sağlar. Gövdenin
içine boydan boya yerleĢtirilmiĢ bas çubuğu ya da bas kiriĢi denen bir çıta, eĢiğin tam altında
da can direği denilen bir takoz bulunur. Bas çubuğu sesin tınılanmasına, can direği de ses
titreĢimlerinin alt kapağa iletilmesine yardımcı olur. Üst kapak üzerinde ” f ” biçimindeki iki
ses deliği ses titreĢimlerinin gövdeden dıĢarı çıkmasını sağlar. DıĢ etkilerden korunabilmesi
için yapımı tamamlandıktan sonra özel karıĢımlı bir tutkalla cilalanır, cila aynı zamanda
Keman‟ın ses tınısını belirleyen önemli bir öğedir.
SES ÖZELLĠKLERĠ:
Keman, Viyola ve viyolonselin de bulunduğu violin ailesinin en küçük ve en yüksek tondan
çalan üyesidir. Akord sesleri pesten tize sol, re, la, mi'dir. Sol anahtarı ile yazılır.Keman
yayına arĢe denir. ArĢede yapay ya da gerçek at kılının yanı sıra ham misina olarak
adlandırılan bir madde de kullanılabilir.
KEMANIN BAKIMI VE KORUNMASI
Sıcaklık ve Nem:
Sıcaklık ve nem seviyeleri yazdan kıĢa büyük değiĢiklik gösterir. Telli çalgılar ağaç esaslı
yapıdadır ve yazın nemlenir ve geniĢler, kıĢın kurur ve daralır. GeniĢleme ve daralma
beraberinde uğultu ve cızırtı getireceği gibi çatlama ve açılmalara da getirebilir.
AĢağıdakileri yaparak nem ile ilgili sorunları en aza indirebiliriz:
1. Kuru kıĢ aylarında evi nemlendirmeliyiz. Enstrumanlar için ideal nemlilik birçok
bölgede %30 - % 40'dır. Çoğu evde ilave nemlendirme gerekebilir.Bunu buharla veya
"evoparatif fitil" ile sağlayabiliriz.
2. Yıl boyunca sabit nemi korumak gerek. Klima veya nem alıcı yazın yardımcı olacaktır.
3. Nemlilik normalin altına düĢtüğünde ya nem veren enstruman kılıfı keman satan
dükkanlardan temin edilebilir.
54
4. Kemanı aĢırı sıcakta bırakmamalıyız.Örneğin arabada hiçbir zaman bırakmamalıyız.
Burgular:
Sertlik ve kayganlık en genel problemlerdir. Sorunların arkasında üç ana neden vardır:
1. Mevsimsel nem değiĢimleri
2. YanlıĢ açılan tel deliği
3. Kötü kulak uyumu
SertleĢmiĢ burgunun sertleĢmesinin nedeni sıklıkla yüksek nem nedeniyle geniĢlemesi veya
burgu yağ eksikliğidir.
Temizleme:
Düzenli olarak tozlanmayı önleyici kılıflarla tozlanma önlenebilir. Eğer yay aĢırı reçilenirse
sonuçta kumlu / hıĢırtılı bir ses elde edilir ve reçine tozu yayda kalıntı bıraktığında bu da
sesin azalmasına yol açar. Bu durumda her çalıĢmada yayın reçinelenmesine gerek yoktur.
Yay temizleme iĢlemi için "polish" yumuĢak bir cila olduğundan en çok tercih edilen üründür.
Teller:
Tellerin değiĢimi enstrumanın çalınabilirliği ve potansiyeli açısından önemlidir.Enstruman sık
çalınmıyorsa teller kolaylıkla sıcaklık ve parlaklığını kaybeder. Aktif çalanlar her 6 ayda bir tel
değiĢtirirler. Öğrenciler bu iĢlemi yılda bir yaparlar.
Tel değiĢikliği yaparken her zaman her seferde bir telin değiĢikliğinin yapılması ve köprünün
ileri geri oynamadığından emin olunması gereklidir. Keman telleri köprü vasıtasıyla kemana
temas ettiğinden ve köprünün de teller sayesinde ayakta durduğundan ve can direğinin de
köprü sayesinde ayakta durabildiğini hesapladığımızda kesinlikle tel değiĢimini bir anda değil
teker teker yapmamız gerektiğini unutmamalıyız. Tel değiĢtirirken önce 4. teli, sonra 1. teli,
sonra 2 ve 3. telleri değiĢtirmek ideal sıralama olacaktır. Böylece olumsuz hiçbir durum
gerçekleĢmeyecektir.
55
*Keman telleri, performans açısından ambalajın içinden çıktığı haliyle tercih edilmez.
Tellerin açılma süreleri vardır. Usta kemancılar sıklıkla tel açarlar ve yeni tellerini o Ģekilde
muhafaza ederler. Her tel değiĢikliğinde bu tel açma iĢlemini yapmak önemlidir.
Köprü:
Köprü kırılgandır ve herhangi bir tutkal ile sabit değildir, bu da ciddi olarak köprünün bir yöne
eğilmesine yol açar. Düzenli kontrol, bir köprünün ömrünü uzatmak için yapılacak en iyi
Ģeydir. Köprüyü düzeltme iĢlemi; kemanı iki bacağınız arasına alarak ne fazla sıkarak ne de
kayacak kadar gevĢek bırakarak, öne arkaya hareket ettirerek gerçekleĢir.Bu yolla köprünün
düz ve dik olması sağlanır. Bir yöne eğilen köprülere bu yolla müdahale edilir fakat bel veren
köprülere yapılacak bir iĢlem yoktur ve değiĢmesi gerekir.
Enstrüman Ayar ve Onarım:
Açılmalar:
Kuru koĢullar ( KıĢ Mevsimi) istenmeyen sesler oluĢturabilir, sap-tuĢ,alt ve üst kapakların
açılmasına neden olabilir. Bunlardan alt ve üst kapak açıldığında kontrolsüz ses yükselmesi
ve cızırtı olur.
Geleneksel keman yapımcı ve tamircileri yapıĢtırma yoluna gider. Yeni tekniklerde tahtaya
tahtayla dikiĢ atma teknikleri uygulanmaktadır.
Tutkalların yapıĢması saatler hatta günler sürer ve elin ısısı ve terleme sonucunda çoğu
zaman yeniden açılması söz konusu olabilir.
Çatlaklar:
Küçük çatlaklar gözle görülemeyebilir ve çabuk tamir edilir. ġüphelenilen durumlarda
enstrumana paralel olarak sağ ve sol olmak üzere aynı noktalarına vurarak sesi dinleme
yoluyla çatlakları tespit edebiliriz. Ciddi çatlaklar için biraz önce değindiğimiz gibi yama ve iç
kilit teknikleri ile çatlakları tamir edebiliriz.
56
Can direği
Kemanın içindeki can direği ses performansı açısından en önemli parçalardan biridir.Can
direği çalgının her noktasına dokunması gerekiyor.Can direği göğüs tahtasına tamamen ters
olacak.Eğer aynı yönde olursa çatlamalar oluĢur.
Köprü:
Köprü yapımı can direği gibi bilgi birikimi ile olur. Enstrümanın ses kalitesi için önemli ve
hassas kesim ve niĢangeç gerektirir.
Her köprü yapımcısı köprüyü tamamladıktan sonra imzasını köprüye iĢler.
Klavye:
Abanoz çok yoğun ahĢap olmasına rağmen, aĢırı çalma sonucu aĢınma belirtileri gösterir.
Luthierlerin yapacağı soyma iĢlemi ile birkaç sefer tuĢe tasviye edilebilir.Fakat bu iĢlem çok
kez tekrarlanamaz, çok yıpranmıĢ ve deforme olmuĢ tuĢenin değiĢmesi gerekir.
TuĢe'deki deformasyon sesin gürlük derecesini çok etkilemez ama ciddi entonasyon
problemlerine yol açar.
Yay Bakım ve Onarım:
Sopa
Her zaman ve her kullanımdan sonra yay üzerinde kılları gevĢetmek çok önemlidir. Aksi
takdirde, zaman içinde gerginlikle birlikte sopa sola doğru eğrilir ve yay dengesi kaybolur.
Birçok tekniğe cevap veremez.
Kıllar:
57
Kılları gevĢetme iĢlemi kılın ömrünü uzatır. Kıllar esnek yapıya sahip olduklarından,
gevĢetilmediğinde yavaĢ yavaĢ uzamaya ve sıkılığını kaybetmeye baĢlar ve bir zaman sonra
kıl uzunluğu artık sıkılaĢamayacak raddeye varınca da kılları değiĢtirmek gerekir.
Kıl değiĢtirme iĢlemi aktif çalanlar için 3 ayda bir, öğrenciler için 6 ayda birdir.
KEMAN MALZEMELERĠ VE ÖZELLĠKLERĠ
Keman yapımcılarının, bugüne kadar elde ettikleri tecrübeler sonucu akustik Ģartların en iyi
Ģekilde elde edildiği malzemeler saptanmıĢtır.. 18. yy. Ikinci yarısına kadar estetik, teknik,
ses kalitesi bakımından en iyi sonuçlar 2 ağaç türünün birlikte kullanılmasıyla ortayaçıktığı
anĢalıldı.
1. Kelebek Ağacı (akçaağaç)
2. Çam Ağacı ( Ladin)
Bütün yaylıların ön kısmı ( üst kapak) ses üretme amacına yönelik olarak düzenlenir. Kalın
tellerde sesin büyütülmesi ve parlatılması için basbalkon denilen yardımcı akustik elemanı
ilave edilir. Ayrıca can direği adı verilen ses çubuğu çalgının iç kısmına yerĢetirilerek ses
dalgalarını bütün gövdeye yayılmasını sağlar.
Sözü edilen çam türü ladin yüksek bölgelerde yetiĢmektedir. Örneğin Tirol Dağları, Karpat
Dağları, Pireneler; Karadeniz Bölgesi :)
Kelebek Ağacı : Türkiye'de dağınık bölgelerde, Gürgen ormanlarında rastlanır.Orta
Avrupa'da ise eski Yugoslavya özellikle Bosna'daki dağlarda en iyi cinsleri yetiĢmektedir.
Ayrıca Kanada'da yetiĢtirilen bir cinsi Ģeker yapımında kullanılıyor.
Bu iki ağacın Ormancılık literatüründeki adları Ģöyle:
Akçaağaç : Acer Psudoplatanus ( latince)
Ladin : Picea Excelsa (latince)
Diğer kullanılan malzemeler: Abanoz ( TuĢ- Kuyruk -Anahatar yapımında)
Peleseng: ( kuyruk- Anahtar- Çenelik)
ġimĢir Ağacı ( kuyruk- anahtar )
bazen de Armut ağacı.
Ġç bölümlerde gövdedeki parçaların durması için 4 tane tahta takoz var.
58
Ladin dıĢında Kavak,söğüt ve Ihlamur Ağacından da yapılabiliyor.
Yaylılar genellikle 60-70 parçanın birleĢiminden meydana gelir.
Köprü kelebek ağacından yapılır.
Ladin dıĢındaki çam ağaçları çok reçine olduğu için kuıllanılmıyor.
AKUSTĠK :
Köprü: Gövdeye yaptığı basınç : 12 Kg
Sert bir tahta ( köprü) mat sesli bir çalgıya parlaklık getirir.
Sert sesli enstrumana da yumuĢak bir tahta takılır.Böylelikle denge kurulur.
Sert bazlı öprünün tınlaması için inceltilmesi yanlıĢtır.Ġnceltilmesinden çok, üzerindeki
deliklerin büyütülüp küçültülmesiyle denge sağlanır.
Teller: Gövdeye yaptığı basınç : 28-30 Kg
Mi teline bazen fildiĢi isteniyor.Sesin parlaması ve telin kesmemesi için.
Köprüde 1. tel ile 3. tel noktaları ile, 2. tel ve 4. tel noktaları aynı olmalıdır.
Köprüde telin kestiği yer aĢınmasını önlemek için güderi konur ya da kurĢun kalemle çizilir.
Can direği ve bas balkon simetrik olmalı. Ġkisi de f deliğini kesmemeli.Orta noktadan
uzaklıklar eĢit olmalı. Bass balkon kendi boyunca akort edilir, yoksa 1. ve 4. pozisyon farkı
olur.
Higrometre: Ses kutusu içindeki hava 50 ile 70 derece arasında olmalı. Her mevsim ortalama
60 derece idealdir.
CĠLA: 2 Türlü cila vardır: Alkollü ve Yağlı
59
Günümüzde çabuk olması için alkollü cila kullanılır.
Alkollü cila 10-15 kat sürülür ve her cila arasında birkaç gün ara verilir.
Yağlı cila ise en fazla 5 kat sürülür. Yağlı cila, ağır, koyu ve kalındır ( bal gibi)
Her kat için en az 1 ay, bazen 3-6 ay sürebilir.Yağlı cilanın efekti daha büyüktür.
Cila Yapımında Kullanılan Malzemeler:
Reçineler:
Mastik ( damla sakızı)
Benzone
Sandarak (sert)
Sandragon (kırmızı yumuĢak reçine)
Kehribar (sarı, eriyince kırmızı oluyor)
Venedik Terebentini ( yumuĢak)
Kopal ( çok sert)
Elemi ( yumuĢak)
Dammar ( sert)
Boyalar:
kök boya (kızıl)
Kurcuma (sarı) zerdeçal
Gummi Gutti ( sarı)
Asphol ( kahverengi)
Caccuscacti ( mavi-kırmızı) kaktüs tohumu
Alkanna ( Mavi- kırmızı )
Ratania ( kırmızı)
Orlean (kırmızı)
Yağlar:
Lavanta Yağı
Biberiye Yağı
Terebentin Yağı
Bu maddeleri birbirine karıĢtırmak için porselen veya ısıya dayanıklı cam kaseler kullanılır.
Terazi de gereklidir ( hesaplama yapmak için)
60
Keman ve Yay Bakımında Kullanılan Pratik Malzemeler:
1-) Zippo Çakmak Gazı ( Ön ve Arka Kapak, Abanoz Olmayan Çenelik, Kuyruk)
2-) Alkol ( Abanoz olan herĢey : TuĢe, Kulaklar, Çenelik, Kuyruk )
3-) Kaput Bezi veya Kağıt Havlu ( temizleme iĢlemini pamukku bez yerine tercih ederiz.)
4-) Pronto Balmumlu AhĢap yüzey temizleyici ( Büyük marketlerde çok ender bulunur)
5-) Viol ( tüm keman satan dükkanlarda mevcuttur.) ( Ön - Arka kapak)
6-) Terebantin ( ressam ve luthierlerde bulunur.) ( Ön - Arka kapak)
7-) Baldo pirinç ( Rezonans Kutusu : Kemanın iç temzliği için)
8-) KurĢun Kalem veya Vazelin ( Kulaklar için)
9-) Bebek Yağı ( Temizleme sonrası TuĢe'nin kayganlaĢması için)
(Tunalı, 2002)
61
VĠYOLA
Viyola, yaylı çalgılar ailesinin ikincisidir ve Ģekli kemana benzemekle beraber
kemandan biraz daha büyüktür. Fiziki yapısı kemana çok benzer. Gövde uzunluğu 41
– 45 cm civarındadır.
Notaları üçüncü çizgi „do‟ anahtarıyla yazılır. Ġnce seslerde „sol‟ anahtarı kullanılır.
Viyolanın da dört teli vardır ve tam beĢli aralıklarla DO, SOL, RE, LA olarak akort
edilir.
Viyola teknik açıdan da kemana çok benzer. Parmak ve yay tekniği, pozisyonlar ve
değiĢik ses renklerini elde etme yöntemleri kemandan farksızdır. Fakat viyolanın
genelde koyu, derin ve can alıcı bir ses rengi vardır.
Tellerin her biri kendine özgü bir kiĢilik taĢır. La telinden elde edilen sesler, tatlı ve
ılımlı duyulur. Re telinin gösteriĢsiz ama yumuĢak bir rengi vardır. Sol teli çok zengin
tınılar üretir, en alttaki Do teli, özgün ses rengiyle, ciddi ve egemen bir yol göstericidir.
HoĢgörüyü ve güven veren duyarlılığı anımsatır. Derinden gelen alto sesiyle viyola
acıyı, hüznü ve sevdayı anlatmakta etkilidir. Kimi zaman sertliğe varabilen ince
seslerle, ürkütücü çığlıkları duyururken, kimi zaman tatlı bir öğütçülüğe yönelir.
Bu özellikleri içeren viyolaya, orkestrada armoni eĢliğinin orta partilerini seslendirme
görevi verilir. Çünkü viyolanın ses alanı, orkestranın ses alanının tam ortasındadır.
Kimi zaman özelliklerinden faydalanmak için bu çalgıya karakteristik ezgileri
seslendirme görevi de verilir. Viyolanın bakım ve onarımı keman ile
aynıdır.(http://tr.wikipedia.org/wiki/Viyola)
62
VĠYOLONSEL
Viyolonsel (ya da çello) (violoncello ya da cello), 16. yüzyıl'da ilk
örnekleri Fransa'da ortaya çıkan, esasen Ģekli kadın vücudunu
andıran yaylı bir çalgıdır. Bu çalgının atası 'Viola da gamba' adı
verilen perdeli bir çalgıdır. Viyolonsel, Keman, viyola ve
kontrbas ile aynı ailedendir. Keman ile viyolonselin Ģekilleri
büyük oranda birbirini andırsa da boyutları çok farklıdır.
KarĢıdan bakıldığında gövdesinin orta bölümünde bulunan ve el
yazısı ile 'f' harfini andıran 2 ses deliği vardır. Yayın tellere
teması ile titreĢen tellerden çıkan ses, gövdenin içindeki havayı
titreĢtirerek bu deliklerden geri döner.
Yapısı
Viyolonselin
kullanım
açısından
belli baĢlı
bölümleri
(ögeleri)
vardır. Bunlar
: gövde,
yanlıklar,
fdelikleri, pik,
63
kuyruk (tel takacağı), kuyruk kiriĢi, fiksler (madensel burgular), tuĢe (sap), tuĢe tahtası
(boyun), üst eĢik, eĢik (köprü), salyangoz (baĢ), burgular ve burgu kutusundan oluĢur.
Yayın bölümleri ise; çubuk, kıllar, vida, uç,tutak (sarma) ve topuktur.
Viyolonsel, ağaçtan yapılır ve yapımında akustik hesaplar kullanılır. ; ses titreĢimini sağlayan
üst tabla (göğüs) ile arka tabla (sırt) ve bunları çevreleyen yanlıklardan oluĢur. Üst tabla,
ladin ağacından; arka tabla, yanlıklar, sap, eĢik akça ağaçtan; tuĢe, burgular ve kuyruk ise
abanoz ağacındanyapılır. Viyolonselin gövdesi, standart boyutlara göre 75 ile 76 cm
arasında değiĢmektedir. Üst tablada,ses eĢiğinin iki yanında bulunan , içeride oluĢan
tınıyıdıĢarı verir. , kendini kuĢatanbesleme takozları (tuĢe tahtası-boyun) ile kasnaklara
pekiĢerek zarif bir kıvrımla son bulur.
Ses Özellikleri Akort ve ÇalınıĢı
Telleri bastan tize doğru, do -sol -re –la sırası ile akortlanır
Görüldüğü üzere 5 li akort sistemi uygulanmaktadır. 7 pozisyon a kadar numaralandırılır.
Daha sonrası 7. pozisyon ve de ilerisi olarak geçer.
Çalarken pus yani baĢ parmak hariç geri kalan 4 parmak kullanılır. BaĢparmakta kullanılır.
Parmaklar sırasıyla pus hariç 1. 2. 3. ve 4. parmaklar olarak adlandırılır. BaĢparmak, ilk
baĢlarda pek kullanılmamakla beraber teknik ilerledikçe müziğe dahil edilir. 7. pozisyon ve de
ilerisinde daha doğrusu pus kullanılırsa 4. parmak yani serçe parmak nadiren kullanılır. 7.
pozisyon ve ilerisinde pus daha sık kullanılır.
Viyolonsel, kulak dediğimiz kısımdan akort edilir büyük akortlar buradan yapılır. Ġnce ayar
akortları fix dediğimiz küçük metal parçalardan yapılır. Parmaklar, tuĢe değilen siyah bölgeye
konur. Köprüyle (eĢik de denir) tuĢenin arasındaki boĢluktan arĢe yardımıyla çalınır.Seslerin
net çıkması için arĢenin biraz sert bastırılması gerekir keman ve viyolaya göre çünkü
viyolonselin telleri daha kalındır.Parçalara göre arada parmakla da çalınabilir.ArĢe yerine sağ
elimizle genelde iĢaret parmağımızın ucuyla teli çekerek çalınır. (bu tekniğe pizzicato denir)
Hem solo çalgı olarak hem de eĢlikte olağanüstü baĢarı gösteren viyolonselin notaları
dördüncü çizgi ‘fa’ anahtarıyla yazılır. Ġnce sesler için dördüncü çizgi ‘do’ anahtarı,
daha ince sesler için sol anahtarı kullanılır. Bu çalgının telleri viyoladan bir oktav daha
kalın ses verir. Pizzicato çalındığında keman ve viyoladan daha dolgun tınlar.
Kemandan oldukça büyük olan viyolonselin yay tekniği keman ve viyoladan değiĢiktir.
Kemanla aynı aileden geldiği için yine dört telli bir çalgıdır. En ince tel olan La teli, yoğun
renk özelliklerine sahiptir.Tutkulu, coĢkulu ve dokunaklı melodiler, bu tel için yazılır. Re teli;
daha yumuĢak, kırgın ve içe dönük tınılar üretir. Sol ve Do tellerinin ise birbirine yakın
görkemli ve olgun tınıları vardır.
64
Orkestrada viyolonsel gurubunun öncelikli iĢlevi, genelde kontrabasla birlikte bas partisini
seslendirmektir. Bu olağanüstü tını zenginliğindeki çalgıyı yalnızca bir bas çalgısı olarak
algılamak yanlıĢtır. Temalar, eĢlik figürleri ve orkestraya canlılık katan hızlı ve teknik güçlükte
her çeĢit pasaj, viyolonselin görev alanındadır. Etkili tınısına duyulan güvenç dolayısıyla
viyolonsel gurubuna ana temayı duyurma görevi de verilir. Viyolonsel grup Ģefi tarafından
yorumlanan solo partilere de sıkça verilir.
Bir eserin ana temasını dile getirmekte hiçbir çalgı, viyolonsel kadar insan sesine yakın
olamaz.
Çalgıların hiçbiri, yürekten gelen sesleri onun gibi içtenlikle anlatamaz. Viyolonsel, insan
sesinin üç türünü de ses alanında toplamıĢtır. Tenorla gençliği, baritonla olgunluğu, basla
ciddiyeti ve egemenliği yansıtır. Ġnce sesleri veren la telinin, yükselen duyguları belirten
soluklu bir anlatımı vardır. Ortadaki iki tel, içtenlikli sesiyle ılımlı duyguları anlatır. Do teli ise
gizemli ezgiler taĢıyan tınısıyla son derece etkileyicidir.
(http://www.muzikent.net/forum/viyolonsel-%C3%A7ello/viyolonsel-hakk%C4%B1nda-genel-bilgi)
65
KONTRBAS
___________________________________________________________________
Kontrbas terminolojistler tarafından Avrupa‟da 15. yüzyılda türemeye baĢlayan viola da
gamba ailesinden gelen enstrümanların modern bir uzantısı olarak gösterilmektedir. Bu
konuda fikir ayrılıkları olmakla birlikte genel iki görüĢ kontrbasın bir bas keman olduğu ya da
bir viola da gamba türevi olduğu Ģeklindedir. 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar bir değiĢim
süreci geçirmiĢtir. 18. yüzyılın ikinci yarısında bugünkü biçimini almıĢtır. 18. ve 19. yy da çok
yaygındı ve bugün de Doğu Avrupa halk müziğinde kullanılmaktadır. 19.yy gelene kadar bası
çalmanın tek yolu dıĢa eğimli bir yaydı. Daha sonraları müzisyenler telleri çekmeyi ve içe
dönük yayla da ses çıkartmayı keĢfettiler. Baslar orkestra ve oda müziklerinde
kullanılagelmiĢtir. Bugün de caz ve diğer popüler müzik türlerinde önemli bir yeri vardır.
YAPISAL ÖZELLĠKLERĠ
Kontrbasın esas olarak ölçüsel oranları kemanlardan çok farklıdır. Boyu 1,80 metre, eni 60
cm ve 4 telli olan olan kontrbas bu boyutları nedeniyle ayakta ya da yüksek bir tabureye
oturularak çalınır. Kontrbas çalmak için uzun boylu olmak, dayanıklı bir bünyeye ve sağlam
bir el ile birbirinden ayrılmıĢ parmaklara sahip olmak gibi koĢullar eklenebilir. Fiziksel açıdan
kontrbas çalmaya baĢlamak için en uygun yaĢ 14-15 yaĢlar arasıdır.
Ses Dizisi GeniĢliği
Genellikle Do tonunda düzenlenir. Bazen Re b tonunda da düzenlendiği olur. Notası,
dördüncü çizgi Fa açkısı ile yazılır. DuyuluĢu, çaldığı notanın bir sekizli aĢağısındandır.
Telleri: Mi, La, Re, Sol olarak akort edilir. Bir partisi bulunur. Çoklukla partisinin, Saxhorn-
Kontrbas ile birlikte (üst üste) yazıldığı görülür. Bu durumlarda, üstteki parti; Saxhorn-
Kontrbasın, alttaki ise; Telli Kontrbasındır. Saxhorn-Kontrbasla çalınamayan kalın sesler,
Telli Kontrbasla çalınır. Armoni muzıkalarında kullanılıĢı zorunlu olmamakla beraber,
saxhorn-kontrbaslara katılıĢındaki tatlılık, tahta çalgıların basını katlaması çok yararlıdır.
Pizzicato ve tirilleme görevi verilir. Bunlardan ilki, parmakla çekilerek, ikincisi ise arĢe ile
66
yapılır. Boyu, ortalama 180 santimetredir. Notası, dördüncü çizgi Fa açkısı ile yazılır.
Orkestra ve Armoni Muzıkalarında bir partisi bulunur. DuyuluĢu bir sekizli aĢağıdandır. EĢlik
görevi verilir. Ses rengi, tok ve donuktur. Telleri; Mi, La, Re, Sol olarak akort edilir.
Yaylı çalgılar içinde içinde hareket yeteneği ve incelik bakımından en sonda düĢünülmesi
gerekir. Çok nadiren solo görevi verilir. Seslerinin tokluğu ve duyuluĢundaki donukluğu
nedeniyle, solo ezgiler için elveriĢli değildir. Bunun için viyolonsellerle sesdaĢ ve sekizli
katlamasıyla kullanılırlar. Teller kalınlaĢtıkça pizzicatonun çabukluğu azalır. Bu nedenle, Telli
Kontrbas pizzicatolan kemanınki gibi çabuk olamaz. Ses aralığı üç buçuk oktavdan fazladır.
Bakımı Yaylı çalgılar (Keman, Viyola, Viyolonsel, Telli Kontrbas) için ilk söylenecek Ģey çok
rutubetli ya da sıcak hava koĢullarında uzun sure bırakmaktan kesin olarak sakınılmalıdır.
ikinci olarak her çalıĢma sonunda mutlaka keman ve viyola kutusuna yerleĢtirilmeli, düĢme
ya da sert bir cisme çarpma tehlikesi önlenmelidir. Teller her çalıcı tarafından kolaylıkla
değiĢtirilebilir, ancak akort iĢlemini sık sık tekrarlayarak kulaklarla (akort düğmeleri) gereksiz
yere oynamanın pek doğru olmayacağı düĢünülmelidir. Yay (ArĢe) Yay, yaylı çalgıların
ayrılmaz parçasıdır. Sert ağaçtan yapılmıĢ hafif eğik bir çubuğun iki ucu arasına gerilmiĢ at
kuyruğu demetinden oluĢur. Yay; alt baĢtan sağ elle tutularak çalınır. Bu alt baĢa topuk, üst
baĢa ise uç' ya da tepe' denir. Yayların uzunlukları 70 ile 75 cm arasında değiĢir. Yay iki
Ģekilde tutulur, birincisi avuç içi aĢağıya gelecek Ģekilde üstten - ki buna Fransız stili yay
denir. Ġkinci ise avuç içi yukarıya gelecek Ģekilde alttan - buna da Alman stili diyoruz.
Yalnızca kontrbas yayı Alman stiliyle çalınır. Diğer çalgılarda yay Fransız stilinde tutulur.
Standart kontrbas günümüzün en büyük enstrümanlarından biridir. Ancak dünyanın gelmiĢ
geçmiĢ en büyük kontrbası, 4,9 metre uzunluğundadır ve Paul de Wit tarafından Cincinnati
Müzik Festivali kutlamaları için 1889 yılında yapılmıĢtır.
(www.muzikportali.com www.melodik.net www.tarhanmuzik.com www.istanbul.edu.tr www.deu.ed
u.tr sitelerinden alıntılar içermektedir. )
67
KAYNAKÇA
ALAPINAR, Azar (2003). Keman Yapım Tarihi, Ankara
Ana Britannica, (1990), Telli Çalgılar. CHAPMAN, R(1999).Bütün Yönleriyle Gitarlar, Dost Yayınları, Ankara
ÇALIġIR, Feridun. "Çalgı Bilgisi", Yeni Dağarcık Yayınları, Ankara
FENMEN, Mithat (1999). Pianistin El Kitabı, Müzik Ansiklopedisi Yayınları
KARADAĞ, Çiğdem, (2006), Mandolin Yapımı, ĠTÜ Lisans Tezi,
Ġstanbul. Orkestra Dergisi, No.219, Ġstanbul, 1991
PANCAROĞLU, ġirin (2007). Çoluk Çocuk Dergisi Mayıs 2007- sayı:70
SAY, Ahmet(2006). Müziğin Kitabı
TUNALI, Ecevit (2002). M.S.G.S.Ü.Dev. Kons. Çalgı Bakımı dersi notları
YENER, Faruk(2000). Müzik
www.esermuzik.com
http://www.istanbul.edu.tr/yuksekokullar/konservatuvar/turk/instruments/fagot/f
agot.htm
http://www.frmartuklu.net/muzik-turleri-ve-enstrumanlari/32211-fagot-nedir-
fagot-ne-ise-yarar-fagot-muzik-aleti-hakkinda.html
www.supermeydan.net/forum/forum31/thread33239.html
www.blogcu.com/etiket/fagotun+tarihçesi
www.bassoonresource.org/
library.thinkquest.org/5116/bassoon.htm
http://translate.google.com.tr/translate?hl=tr&langpair=en|tr&u=http://library.thinkquest.org/5116/bassoon.htm
http://www.toplumdusmani.net/modules/wordbook/entry.php?entryID=7173
http://tr.wikipedia.org/wiki/Fl%C3%BCt
http://flutler.com/category/yan-flut/yan-flutun-kullanilmasi-bakimi-ve-onarimi/
http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/gitar
http://tr.wikipedia.org/wiki/Gitar
68
http://tr.wikipedia.org/wiki/Keman
www.zaretandsonsviolins.com
www.internationalviolin.com
www.guivier.com
http://tr.wikipedia.org/wiki/Viyola
http://www.thesoundpost.com/en/info/violin-cares
www.muzikportali.com
www.melodik.net
www.tarhanmuzik.com
www.istanbul.edu.tr
www.deu.edu.tr
http://www.deu.edu.tr/DEUWeb/Icerik/Icerik.php?KOD=4704
http://www.melodik.net/calgi/index.asp?id=4
http://www.melodik.net/calgi/index.asp?id=4
http://tr.wikipedia.org/wiki/Obua
http://tr.wikipedia.org/wiki/Saksafon
http://tr.wikipedia.org/wiki/Saksafon
http://www. turkmusikisi.com
http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/tar)
http://tr.wikipedia.org/wiki/Viyola
http://www.muzikent.net/forum/viyolonsel-%C3%A7ello/viyolonsel-
hakk%C4%B1nda-genel-bilgi
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mandolin Mart 2013
http://www.luth.org/plans/instrument_plans.html Mart (2013)
http://www.forumdas.com/konu/obua-nedir-obua-calgisi-hakkinda-
bilgiler.102156/