Download - Bigumigu SXSW 2015 Özet Trend Raporu
SXSW (South by Southwest)
Teksas’ın ortasında, Austin’de doğup
uluslararası şöhrete kavuşmuş bir festival.
Başta sadece bir müzik festivaliyken, önce
sinema, daha sonra da dijital dünya SXSW
kapsamına katılmış. Festivalin dijital ayağı olan
SXSW Interactive’e geçtiğimiz yıl 82 ülkeden
32 binden fazla kişi geldi ve katılımcılar
toplam 1.100 panelde 2 binden fazla
konuşmacıyı dinledi.
5 gün içinde binden fazla panel demek, festival programınızı yaparken yaptığınız her seçimle birlikte o saatte
kesinlikle ilginizi çekecek en az 10 panelden vazgeçmek anlamına geliyor. SXSW sırasında Austin’de dijital inovasyon
ve yaratıcılık konusunda tüm dünyayı çekimine alan bir güç yoğunlaşması yaşanıyor. Bu yüzden resmi etkinlikler ve
paneller dışında festival boyunca her köşede dev bir markanın lounge'una, yeni parlayan bir start-up'ın standına,
sürpriz bir sokak şovuna denk gelebilirsiniz. Tüm bunları düşününce, SXSW’in tüm dünyada FOMO‘yu
(fear of missing out) en iyi tecrübe ettiğiniz yer olduğunu söylemek şaşırtıcı olmaz. Ne yaparsanız yapın,
telefonunuzu açıp da sosyal medya akışınıza baktığınız anda SXSW'te o anda sizin bulunmadığınız renkli bir aktiviteyi
ya da paneli kaçırdığınız için üzülebilirsiniz.
Ya da bu festivale uzun yıllardır katılan tecrübeli "South by"cıların söylediklerine kulak verirsiniz ve kendinizi akışa
bırakırsınız. Bigumigu olarak 2012'den beri 4. defa izleyip aktardığımız SXSW'te biz de kendimizi artık tecrübeliler
sınıfında gördüğümüz için festivali koşuşturma içinde değil, sakin ama dikkatli gözlerle takip ettik. Binden fazla
panelin olduğu bir festivalin trendlerini o bin panele birden bizzat girmeden anlatmak mümkün olmayacağı için,
SXSW Interactive'in Bigumigu filtresinden geçmiş bir trend özetini bu bültende paylaşmak istiyoruz.
SXSW Interactive 2015 ’i Bigumigu ve Akbank canlı olarak; videolar, oturum özetleri ve haberlerle
bigumigu.com/sxsw2015 üzerinden aktardı.Akbank sosyal medya hesaplarının yanı sıra
Festival sonunda da bu özet raporu hazırladık.
UYGULAMALAR
SXSW, geçmişinde Twitter, Foursquare gibi
uygulamaların patlamalarına tanıklık ettiği için her yıl acaba festivale
bir uygulama damgasını vuracak mı diye beklenti oluşur.
Bu yıl festivalden kısa bir süre önce lanse edilen Meerkat adlı mobil canlı yayın
uygulaması SXSW’in gözde konusuydu. Festivalin açılış konuşmasını
Meerkat’ten paylaştığım sırada uygulamanın popülerliğinin abartıldığını düşünüyorduk
ama ertesi gün Mashable kurucusu Pete Cashmore‘u elinde telefonuyla Meerkat'te yayın
yaparak yanımızdan geçerken görünce, daha sonra Vox Media'nın küresel iş geliştirme
direktörü Jonathan Hunt‘ın konuşmasına başlamadan önce mikrofon ses ayarını Meerkat
kelimesini tekrar ederek ve salonu güldürerek yaptığına tanık olunca, uygulamanın
SXSW'in aradığı gündemi yarattığına ikna olduk.
Meerkat
Meerkat yeni jenerasyon mobil canlı yayın uygulamaları arasında geniş
kitlelere yayılan ilk örnek oldu. Twitter, Meerkat’in güçlü Twitter
entegrasyonunu görür görmez rakip uygulama Periscope’u satın aldı ve
Periscope, Meerkat’ten de hızlı bir şekilde büyüyor. Bu uygulamalarla
hayatınızın herhangi bir anını canlı yayınlamak ve bunu Twitter’dan duyurmak
mümkün. Tabii Twitter’a bağımlı olmadan kendi sosyal medyasını
yaratabilmesi için iki uygulamada da kendi içlerinde de üye etkileşimi
mevcut. Meerkat’te bir canlı yayını bir daha izlemek mümkün değil,
Periscope ise, video bağlantısına sahipseniz yayını daha sonra
izlemenize izin veriyor.
Meerkat'in tüm şovu ele geçirmesini bir kenara bırakırsak bu yıl SXSW’te iki uygulama
daha panelist olan kurucularıyla dikkat çekti. Yo uygulaması, karşı tarafa sadece "Yo"
demek için kullanılan bir mesajlaşma uygulamasıyken, bugün basit arayüzünü
kaybetmeden popüler medya kaynaklarından bildirim alma özelliğiyle de gelişimini
sürdürüyor. Tek dokunuşla tüm aksiyonu tamamladığımız Yo, kullanıcılarına arayüz
içerisinde kaybolmadan iyi içerikleri bulmaları için yardım etmiyor; bunun yerine, iyi
içerikleri kendi derliyor. Bu da bir medya olarak Yo’nun kullanıcılarına reklam
verenlerin yanı sıra kendi içinde de bir kimlik belirlememizi istiyor. Teknoljiyi de bu
şekilde değiştiren Yo, Apple Watch ile akıllı saatlerin dünyasına da giriş yapacak.
Yik Yak ise konum üzerinden çalışan ve anonim olarak kullanılan bir sosyal ağ uygulaması. Yik Yak,
özellikle üniversite kampüslerine odaklı yayılma stratejisiyle şu anda tüm ABD’de kolejlerde olağanüstü bir
kullanım oranı yakalamış durumda. Atlantalı iki üniversite arkadaşının çok kısa sürede geliştirip yayına
aldığı bir uygulama olan Yik Yak, stratejisini korumak için 18 yaşın altında kullanımı onaylamıyor.
Uygulamanın liselerde yaygınlaşmasını engellemek için de coğrafi-sınırlama (geo-fence) ile ABD’deki tüm
liseler uygulamada kayıtlı hale getirilmiş ve bu alanlarda uygulamanın çalışmaması sağlanmış. Yik Yak‘ın
popülerliği, Twitter’ın "etrafımdaki tweetleri göster" özelliğini duyurmasının da nedeni diyor uzmanlar.
YO
Festival direktörleri bu yıl tasarım konusuna ayrı bir önem vermişlerdi. Ana konuşmacılardan
birinin MoMA’nın mimari ve tasarım küratörü Paola Antonelli olması bunun en büyük
kanıtı. Antonelli, son 10 yılda MoMA’da sorumlusu olduğu sergiler içinden tasarıma çok
yaratıcı alanlardan yaklaşan yeteneklerin işlerinden örnekleri anlatırken, tasarımcının
günümüzdeki görevini de, değişen dünyada insanların bu değişime
ayak uydurabilmelerine yardımcı olmak olarak tanımladı.
Önemli yatırım şirketlerinden KPCB’nin ortaklarından John Maeda ise, teknoloji
start-up’larında kurucu ve üst düzey görev alan tasarım kökenli kişilerin özellikle son
yıllarda endüstride yarattığı farka dikkat çekti. Yıllardır Apple özelinde konuştuğumuz
tasarım ve teknoloji ilişkisi, artık yeni teknoloji şirketleri için de DNA’larında kayıtlı bir özellik.
Bio HackingEvde DNA programlama yapmayı sağlayan kitler, beyin
hacklemek için açık kaynaklı sistemler, beyin kontrolüyle
yönetilen gelişmiş protez uzuvlar... Birkaç yıl öncesinin
bilim-kurgu konuları, SXSW’te ana akıma girmeye
başladılar. MIT Media Lab direktörü Joi Ito’nun özellikle
söylediği gibi: (iki yıldır bizzat ağzından duyuyoruz)
“Yakın gelecekte hepimiz biyo-mühendislik,
biyo-teknoloji konularında bilgi sahibi olmak zorunda
kalacağız. İnternetin 20 yıl önceki durumuyla bugünkü
durumu, biyo-teknolojiler konusunda da yaşanacak ve
bugün biyo-teknolojiyle ilgilenmeyenlerin hayatının tam
içine girecek bu konular.”
MIT Media Lab bünyesinde bulunan Biomechatronics bölümünün yönetici ortaklarından ve iki
protez bacak kullanan Hugh Herr, biyonik teknolojilerin ve insanla robot arasındaki iletişimin
toplum yaşamındaki en büyük sorunlardan birini nasıl çözebileceğini de SXSW’te anlattı.
Doğuştan veya kaza sonucu engelli olan bireyler, toplum perspektifinde aciz, çaresiz, mahçup
gibi sıfatlarla tanımlanır genelde. Ancak Dr. Hugh Herr, bu algının tamamen düşüncelerden
ibaret olduğunu ve bu artırılmış protezlerle normal insanların yapamadığı şeyleri yapabildiğini
açık yüreklilikle dile getiriyor. Vücudun bir uzantısı olarak çalışan bacaklar, biyomekatronik
parçalar olduğu için değiştirilebilir veya farklı modellerle geliştirilebiliyor. Kendinden örnek
vermeyi tercih eden Herr, dünyayı daha güzel bir gezegen yapmanın yanı sıra dağcılığı ve
MIT Media Lab bünyesinde bulunan Biomechatronics bölümünün yönetici ortaklarından ve iki
protez bacak kullanan Hugh Herr, biyonik teknolojilerin ve insanla robot arasındaki iletişimin
toplum yaşamındaki en büyük sorunlardan birini nasıl çözebileceğini de SXSW’te anlattı.
Doğuştan veya kaza sonucu engelli olan bireyler, toplum perspektifinde aciz, çaresiz, mahçup
gibi sıfatlarla tanımlanır genelde. Ancak Dr. Hugh Herr, bu algının tamamen düşüncelerden
ibaret olduğunu ve bu artırılmış protezlerle normal insanların yapamadığı şeyleri yapabildiğini
açık yüreklilikle dile getiriyor. Vücudun bir uzantısı olarak çalışan bacaklar, biyomekatronik
parçalar olduğu için değiştirilebilir veya farklı modellerle geliştirilebiliyor. Kendinden örnek
vermeyi tercih eden Herr, dünyayı daha güzel bir gezegen yapmanın yanı sıra dağcılığı ve
tırmanmayı seviyor. Fakat, engelli bir insan bırak yürümeyi nasıl dağa tırmanabilir değil mi?
İnsanın bilmediği şeye karşı tedirgin olmasına da teknolojik bir örnek oluyor Herr. Artırılmış
bacaklarının parçalarını değiştirerek farklı zeminlerde farklı bacaklar kullanarak hobisini devam
ettiriyor. Hem de normal dediğimiz insanların da önüne geçiyor. Buzlu zeminde dişli ayaklar,
sarp yamaçlarda ise 1.5 metrelik bacaklar kullanıyor. Şimdi tekrar sorabiliriz, engelli olmak aciz
ve çaresiz olmak mı yoksa insanlığın sıçrama yapabileceği ve atletik teknolojileri kökünden
değiştirebilecek süper insanların ilk örnekleri mi?
tırmanmayı seviyor. Fakat, engelli bir insan bırak yürümeyi nasıl dağa tırmanabilir değil mi?
İnsanın bilmediği şeye karşı tedirgin olmasına da teknolojik bir örnek oluyor Herr. Artırılmış
bacaklarının parçalarını değiştirerek farklı zeminlerde farklı bacaklar kullanarak hobisini devam
ettiriyor. Hem de normal dediğimiz insanların da önüne geçiyor. Buzlu zeminde dişli ayaklar,
sarp yamaçlarda ise 1.5 metrelik bacaklar kullanıyor. Şimdi tekrar sorabiliriz, engelli olmak aciz
ve çaresiz olmak mı yoksa insanlığın sıçrama yapabileceği ve atletik teknolojileri kökünden
değiştirebilecek süper insanların ilk örnekleri mi?
MAKERLAR
Maker kültürü, esasen eline çekiç ve iki çivi alabilen insanları anlatıyor.
Teknolojinin yükselişe geçtiği yıllarda hazır elektronik ürünler hayatımıza
girince duraklayan bu kültür, özellikle 2000’lerde yeniden doğdu ve
bugünlerde 3 boyutlu baskı, açık kaynaklı işletim sistemleri, ucuz
mikroçipler gibi gelişmeler sayesinde yeni bir boyut kazandı. Artık
yaratıcılar ve sanatçılar sadece eser değil, o özel eseri ortaya
çıkartabilecek cihazları da üretebiliyor. SXSW’te anlatılan
Mogees buna iyi bir örnek. Yapıştığı yüzeylerin ses dalgalarını
algılayabilen bu sensör, yeryüzünün her bir parçasını ve
nesneleri müzik aletine dönüştürebiliyor. Giyilebilir teknolojide
farklı ürünlerin çıkışını da bir nebze makerlara borçluyuz.
Büyük üreticilerin inemediği niş alanlarda kitlesel fonlamayla
hayat bulan birçok giyilebilir ürün, makerların sadece garajlarında
değil fabrikalarda da üretime geçebildiklerini gösteriyor.
Dünya genelinde genişleyen bir trend olan bu kavramın içini
MakeLab‘in kurucusu Jonathan Moneta ise internetin bilgi havuzundan
faydalanarak dijital, fiziksel araçları birleştirerek somut sonuçlar çıkarma
süreci olarak dolduruyor. Dünya üzerinde maker'ların buluştuğu bazı ana
noktalar bulunuyor. Makerspace isimli üretim alanları, Maker Faire isimli
Türkiye dahil birçok ülkede düzenlenen panayırlar topluluğun sadece
sanal ilişkiler kurmadığını ispatlar nitelikte. Öte yandan
Amerika'nın ünlü simalarından Martha Stewart da kurduğu American
Made ağı ile maker hareketinin pazarlama ve tanıtım alanında
yaratabileceği etkiye verilebilecek örnekler arasında yer alıyor. Reklam
ajanslarının ve pazarlama sektörünün maker hareketinden yola çıkarak
değelendirebileceği birçok alan bulunuyor. Ajanslar; strateji, planlama,
prototip geliştirme gibi süreçleri kendi süreçlerinde yönetmeye
çalışmaları genellikle uzun sürede tamamlanıyor. Fakat maker'lar bu
sürece doğal olarak aşina olduğu için birçok
konuda tasarruf edebiliyorlar.
Netflix ’in A/B testlerini nasıluyguladığı ve böylece kullanıcılarının
söylediklerine değil, davranışlarına odaklandığı, BuzzFeed’in içeriğiinternet sitesine hapsedip trafiği
siteye çekmektense, her platform için uygun içeriği internete yayma
stratejisi gibi içerik konusunda zihin açıcı örneklerin yanında, Mashable
CEO’su Pete Cashmore’unbahsettiği konular sönük ve yüzeysel
kaldı. Son 4 yıldır olduğu gibi GIF yine önemli gündemlerinden biriydi
SXSW'in. GIF içeriklerinin yoğun şekilde kullanıldığı Reddit, Imgur gibi
sitelerin ve GIF arama motoruGiphy’nin yöneticileri, GIF’in kendi öz
anlamının ötesinde, paylaşım anına yeni anlamlar yükleyebilmesi
nedeniyle, her paylaşımda tekrar değer kazanan ve bu özelliğiyle diğer
içerik formatlarındanayrılan yapısını anlattılar.
SXSW‘in 4. gününde sergilenen irili ufaklı robotlar bir toplantı salonunu baştan aşağı değiştirerek robotları sevgiyle kucaklama
alanına dönüştürdü. Telebulunma araçlarından, beyin dalgalarıyla kontrol
edilen drone'a kadar geniş bir yelpazeyle ziyaretçilerini bekledi. Alanda dikkatimizi
çeken robotları derledik.
Çocuklar için basit eğitim robotu olan Ozobot, kişiselleştirilebilen çizgileri takip ederek komutlara uyuyor. Siyah çizgi yol anlamına
gelirken mavi, yeşil ve kırmızı renk kombinasyonları yol üzerindekifarklı komutları ve aksiyonları tetikliyor. Basit önceden programlanmış
Ozobot’lar oyun oynamayı ve teknolojiyle kurulan ilk bağıeğlenceli bir yöntemle sağlıyor.
Sosyal deney olarak hazırlananBlabdroid, robot tarafından yönetilen
ve çekilen filmler hazırlıyor. Bunu üstün mühendislik ve uzay teknolojisiyle değil
insani duygulara dokunarak yapıyor. Minik tekerlekleriyle çevrede gezerek
insanlara çarpan ve onlara sorular soran Blabdroid, insanların karakterini tanımaya çalışıyor. Ve bu soruları insan
yerine şirin bir robot olarak sorduğu içinde yanıtlaması çok daha kolay
oluyor.
Robot Center tarafından geliştirilen DAR-1, Arduino ve Raspberry Pi tabanlı açık kaynak kodu kullanan utangaç bir
robot. Göz teması kurduğu kişilerisessizce takip ediyor ve peşinden
gidiyor. Yapay zekanın geleceği ve robot toplum perspektifinden bakıldığında güçlü önermelersunan DAR-1, Robot Central
tarafından geliştirildi.
Gelecek teknoloji trendleri arasında en sık konuşulanlarından 3B baskı ve
drone'u bir araya getiren Muppette, hem insansız taşıt hem de yazıcı. Yani kimsenin ulaşamadığı veya insanların giremeyeceği noktalara giderek baskı
yapabilen bir teknoloji. Acil durumlarda barınak veya set basmak, insanın
normalde erişemediği noktalarda alet, basamak veya modifiye yapmak
mümkün. Geleceğe yönelik faydalı çalışma alanları sunacak
kapasiteye sahip.
2015Bigumigu
Genel Yayın Yönetmeni
Yalçın Pembecioğlu
Editör
Mert Serim
Fotoğraflar
Murathan Varol
Grafik Tasarım
Can Dağlı
Müşteri İlişkileri
Selen Saltıkalp
AKBANK KURUMSAL İLETİŞİM BÖLÜMÜTARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR.