)YUNAJANS ©
ürek Taşıyan Yol
Çağdaş Öğretiler (New Age) Dizisi: 7
KARTAL'IN ARMAGANI TÜRKÇESi: NURi PLÜMER
Carlos Castaneda, Los Angeles'daki California Üniversitesi'nde nsanhilim (antropoloji) dalında uzman bir öğrenciydi. Yaşlı bir Yaqui ıerlisi olan don Juan'la tanıştığı zaman, Meksika'nın Sonora yöresindeki (ızılderililerce kullanılan çeşitli tıbbi bitkileri incelemekteydi. Don juan 'm
)ğretileri, bu iki insanın usta ve öğrenci olarak geçirdikleri ilk beş yılın :>yküsüdür.
Carlos Castaneda sonraları, Bir Başka Gerçeklik, I:\tlan Yolculuğu Yaqui Kızıldereli Büyücüsü Don ]uan 'ın yeni Öğretileri), Erk övküleri ıe İkinci Erk Çemberi adlı kitaplarıyla bu incelemelerin öyküsünü ;ürdürınüştür
BÜ'ffl\ CANU \ \RUKLARIN KADERİ KARTAL'I� El,hDEDİR. KARTAL.iN ARMAGANI
\URTULMA ve ÖZGÜRLÜGE KAVUŞMA FIRSATI DEMEKTİR
Casl.aneda, Meksika"ya geı·i döndiiAünde, an.ık ersaneleşmlş olan Don .Juan"ın yerini ahnak üzeı·e
topluluğun lideri olarak scçildiğhıi öğı·eniL
�iiyüı·üleı·irı evı·enln gizemli güç.leı·ini tanıma. uysallaştırma ıe onlaı·dan yararlanabilme cı·kinin peşlnt': diişcn Castancda, bir kez daha r,ski öğretilerin bilinmez dehşetler'. sannsal
görsüler ve göz kamaştırıcı içgörülerle dolu dünyasına gir·eı·.
Don Juan'ın anlaşılnıası güç, kuch·etll ve hep onunla blr·liklc olan ı·uhunun aı·ahksız etkisi alt.ında.
r.astaneda, büyiiciilük sanaı.ının daha da derlnleı·ine iner.
Büyücülüğiin özüne doAı·u bir yoh'uluk hayal gücünüze vr, mani ığınıza bir· ınt"ydan okuma.
ISBN 975-7190-05-5
1111 1111111 111111 1 11 1 11 11 1 1111
Çağda� Öğretiler (New Agc) Dizisi: 7
Özgün Adı:
THE EAGLE'S GIFT
Copyright © Carlos Castaneda, 1977
Türkiye Temsilcisi Kesim Ajans
Türkiyc'de Yayın Hakkı© 1996 Nevzat Erkmen (SÖZ YAYIN)
Bu Çevirinin Yayın Hakkı© 1996 Nevzat Erkmcn
Editör: Taner Gezer
ÜYUNAJANS ©
Yürek Taşıyan Yol
P.K. 7 Levent
80622 İstanbul
Telefakslar:
(0212) 293 1 o 40
(0212) 244 02 26
ISBN 975-7190-05-5
Birinci Basım
Ekim 1996
Kapak Deseni:
Nemesio Antune z
İç Resimler:
Ra ziye Kubat
Baskı ve Cilt:
Mart Matbaacılık Sanatları Tic. ve San. Ltd. Şti.
İstanbul (0 212) 212 03 39/40-2110971
Carlos Castaneda
Kartal'ın Arınağanı
Çeviri: NURİ PLÜMER
1. Baskı
ÜYUNAJANS ©
Yürek Taşıyon Yol
İçindekiler 7
ÖN SÖZ
Bölüm Bir ÖTEKİ BENLİK
İKİNCİ DİKKATİN SABİTLEŞ TİRİLMESİ 15 BİRLİKTE GÖRMEK 37
ÖTEKİ BEN LİGİN SANKİ ANILARI 5 9 SEYECENLİÖİN SINIRLARINI AŞMAK 79
ÖFKELİ BİR BÜYÜCÜ ORDUSU 1 03
1 25 Bölüm İki
RÜYA GÖRME SANATI İNSAN BİÇİMİNiN YİTİRLEMESİ 1 27
BİRLİKTE RÜYı1 GÖRMEK 1 45 SAG YE SOL YAN BiLİNCİ 1 7 1
1 91 Bölüm Üç
KARTAL'IN ARMAÜANI NAGUAL'IN KURAL! 1 93
NAGUAL'IN SAVAŞÇI TOPLULUGU 2 1 1 NAGUAL KADI!\ 239
SILYIO MANUEL'İN YAPMAMALAR/ 259 RÜYA GÖRMENİN İNCELİKLERİ 277
FLORINDA 299 SORGUÇLU YILAN 3 3 3
onsoz
Her ne kadar bir insanbilimci olsam da, bu çalı�ma gerçek
anlamda bir insanbilinısel çalışma sayılmaz; yine de köken
leri kültürel insanbilime inmektedir, çünki.i yıllar önce bu di
siplin içinde bir alan çalışması olarak başlaırnştı. O yıllarda,
güneybatı ve kuzey Meksika' da yaşayan Kızılclerililer ara
sında tıbbi bitkilerin kullanımı üzerinde incelemeler yapıyor
dum.
Geçen bunca yıl boyunca araştırmalarım, gerek kazan
dıkları ivme, gerekse kişisel gelişmem sonucu farklı bir du
ruma evrildi. Tıbbi bitkiler üzerindeki incelemelerin yerini,
en az iki farklı kültürün sın ırlarının ötesine geçen bir inanç
dizgesi üzerindeki incelemeler aldı.
Çalışmalarımın ilgi odağında ortaya çıkan bu deği�imin
sorumlusu, beni daha sonra orta Meksikalı bir Mazatec Kı
zılderilisi olan Genaro Flores 'le tanıştıran kuzey Meksikalı
Yaqui Kızılderilisi don Jurnı Matus oldu. Her ikisi de, günü
müzde genelde büyücülük olarak bilinen w gerek tıp bilimi,
KARTAL' IN ARMA ÔANI
gerekse nıhbilimin ilkel bir biçimi olduğu sanılan, oysa, gerçekte son derece yüksek özdüzenceli, son derece bilgili uygulayıcılar arasında var olan bir geleneği oluşturan eski bir öğretinin sürdürücüleridir.
Bu iki adam benim için, birer bilgi kaynağından çok öğretmen oldular; ama ben yine de yaptığım işin, dağınıklığına rağmen, insanbilimsel bir çalışma olduğunu ısrarla savundum. Bu dizgenin kültürel dayanaklarını belirleyebilmek, kusursuz bir sınıflandırma yöntemi, sınıflandırıcı bir düzen, kökenleri ve dağılımı üzerine bir varsayım geliştirebilmek için yıllarımı harcadım. Ancak, tüm bu uğraşlarım boşunaydı, çünkü sonuçta, dizgenin zorlayıcı içsel erkleri entelektüel arayışlarımı rayından çıkarttı ve beni de aralarına kattı.
Bu iki erk sahibi adamın etkisi altında, çalışmam bir yaşamöykiisüne dönüştü; çünkü, aralarına katıldığım andan itibaren, kendimi yaşadıklarımı aktarmaya zorunlu hissettim.
Bu, oldukça farklı bir yaşamöykiisüdür, çünkü burada ne sıradan bir insan olarak gündelik yaşantımı, ne de gündelik yaşantımın oluşturduğu öznel durumları aktarıyorum. Bunların yerine, birbiriyle ilişkili düşünceler ve yöntemlerden oluşan yabancı bir dizgeyi benimsemenin sonucu olarak ya�antıında gelişen olaylar örgüsünü aktarıyorum. Başka bir deyişle, incelemek istediğim inanç dizgesi beni içine çekti ve bütün yaşamımı ona adadım.
İşte bu koşullardan dolayı, yaptığım işin tam olarak ne olduğunu açıklamak zorundayım. Sıradan bir batılı ya da bir insanbilimci olarak yola çıktığım ilk noktadan çok uzakta olduğum şu anda, bu çalışmanın bir kurmaca olmadığını yinelemek zorundayım. Burada anlattıklarım bizler için yabancıdır; bu nedenle de gerçekdışı gibi görünmektedir.
Büyücülüğün dolambaçları içinde derinlere indikçe, ba�larda bana ilkel inançlar ve uygulamalar dizgesi gibi görünen şeyler, devasa ve içinden çıkılması güç bir dünya halini aldı. Bu dünyayı tanıyabilmek, onu aktarabilmek ic,;in. giderek artan biçimde karmaşıklaşan ve daha incelikli hale gelen
KARTAL'lN ARi\1AÖANI
yöntemler kullanmak ıoruııd:ıyıııı. Baııa olaıılar. ne beııim öııcedeıı kestirebildiğim tiinlcıı geli�ım:lcr. ııe de diğer insanbiliıııcilcriıı Meksikalı Kmlderilileriıı iııarn,; dizgeleri üzeriııe bildiklcriııe beııziyor. SoıılJ(,; olarak. kcııdiıııi gü\· bir durumda hissediyonını: bu ko�ullar altıııda y:ıpabilcii,0.iın tek �ey, bana olaııları, old11.�11 gihi yaıısıtııı:ık. İyi ııiyetiın koııusuııda,
ikili bir ya�aııııııı olıııaclığıııı VL' keııdiıni doıı Juaıı'ııı dizgesiııin ilkelerini uygulaıııaya adaıııı� olduğumu bir kez daha vurgulaınaııııı ötesinde lıerh:ıngi bir giiveııcc vereıııeyeccğiın.
Bana eğitmenlik yapan :Vkksikalı Kızılderili büyücüler, don .Juan Maıus w don ()cnarn Florcs. bilgilerini keııdileriııce yeterli gördükleri ölçiide hana a\·ıkLıdıkt:ın sonra. eyvallah deyip \·ekip gittiler. Ban:ı dii�en giirevin. o andaıı itibaren, onlardan öğrendiğim bilgileri kL·ııdi <_·;ıbaıııla bir araya getirmek olduğ:uııu aııladıııı.
Bu görevi yerine getirmek iizere 1,--:ılı�ınaLıra ha�lanıak içiıı :Vkksika'ya geri döııdüğliıııde don Ju;ın w doıı Gcnaro 'ııun bqi kadın diirdii erkek dokuz \·iiıııeziııin daha buluııduğuııu ke�fcllinı. KadıııLırın en y:ı�lısıııııı adı Soleclad'clı. Bir diğeri '·La (lorda·· takıııa adlı :vlaria Elcna'ydı: diğer üç kadııı, Lydia. Rosa w Juscfin;ı d:ılıa gen<_·tiler ve ""Küçiik kız karclc�lcr" oLırak :ınılıyorlardı. Dört adamın adlarıysa, ya�
.sırasına göre Eligio. Benigırn. NL·stor VL' Palılito'ydu: son saydığım üçiiııc. doıı Geııaro ·ya \'Ok yakııı olduk l arı için
··c;enarolar" deniliyordu.
'.\lesıur. Pablito ve ;ırıık orada olıııayaıı El igiu'ııun 1,-·iiınez olduklarıııı bıliyorduııı ı:ıLL·ıı. aııı:ı llL·r ııedense dört kııııı Pablito · ııuıı kız k:ınle�lcri. Suk'dad' ııı.-,;ı oıılarııı aııaları olduğuııa inanını�tını. Ce<,·eıı yıllar buyunca Solcdad'ı az çok t;11ıııııı�tıııı, ya�ça don Juaıı ·a yakın olduğu ı\·iıı bir saygı ifadesi olarak ona lıcr zaıııaıı d(}/iu Solcdad �eklinde lıitap ederdim. Beııigııo'yu tanırdım aııı:ı unun dun Ju;ııı ve don Geııarn ile ili�kisiııdeıı lıiç lıaberiııı ulıııaıııı�tı.
Aıılayaınadığıın ııcdeıılerdeıı dolayı lıepsi de. �u ya da
KARTAL' I N ARMAGAN I
bu şek ilde benim Mek sika ' ya geri dönmem i bekl iyor g ib iy di ler. B ana , onların l iderleri, Nagual ları o la rak don Juan 'ın yerin i a lmamın beklend iğ in i b ild ird iler. Don Juan ' la don Geııaro ' nu ıı da El i g io ' nu n da bu dünyadan u çup g i t t ik l e r in i söyled ile r. B u ü ç k iş in in öldüğüne inanmıyorlardı ; onlar , ya�adığ ımız dünyadan fark l ı , ama aynı ölçüde ge rçek başka b ir dünyaya g irmiş lerd i.
Kadınlarla-özel l ik le do iia Soledad ' l a-ilk karş ı l aş t ığ ı mız andan iti baren sürekl i ters düştük . Ancak, y ine ele d ingin l qmcrne yardımcı o ldu lar. Onlarla k u rduğum i l işk i, yaşamımda g izeml i b ir c o şkunun doğmasına yol açt ı . B ir l ikte yaşadı kl arım ız , düşünce ve k avray ı ş b iç im imde çok büyük değ iş imler getird i . Ama, tüm bun lar bil inç düzeyinde gerçeklqrniyordu-ya da en azından, onları i lk z iyaretimden sonra z ihnim i her zamankinden daha faz la karı şmı ş buldum; y ine ele bu kargaşan ın içinde, ş aş ı r t ıc ı ö l çüde sağl am b ir zem in vardı . B u çat ışmaların etk is iy le , kendimde o güne değ in var oldukların ı düş lerimde b ile görmediğ im yetenek ler k qfett im .
La Gorcla ve küçük k ı z k arde şl er kusursuz b irer diiş gij
riiciiydii/er; kend i arwl arıy la bana yol gösteric i b ilg i ler verd il e r ve b ec e r il e r in i g ö s t e rd i l e r. D o n J u an diiş giirmc sanatın ı , k iş in in kendi olağan düşlerinden yararl anma, onun ve don Gcnaro ' nu n ikinci dikkat adı ı ıı verd ikleri uzman l ı k gerekt iren b i r d ikkat türü arac ı l ığ ıy la /.:.ontmllii fôr/.:.111dalı.�a
dönüştürebilme potans iyel i ol arak tanımlamı şt ı .
Gena ro l a rdan , don Ju a n ' ın ve don Gen aro ' n u n öğret ilerin in bir d iğer yönünü o luş turan i:: siirme sanatındak i başarı l ı uygu lamalarını bana öğretmelerin i bek l iyordum. /:: siirnıe sanat ı bana k iş i n in ak l <ı ge len her durumda en iy i sonuçları e lde edebilmes in i sağlayan b ir d iz i yöntem o l a rak anlat ı l ımşt ı . Ancak, Genaro ların i: siirme üzerine bana anlatt ık ları , ben im bek led iğ im tut arl ı l ı k tan ya da erkten yoksundu . B u adamlar, ya gerçek anl amda bu sanat ın uygulayıc ıları değ il lerd i, ya da hu sanatı bana göstermek istem iyorlard ı .
Kendilerini hcniııı vaııııııda ı:ılı;ıt lıissL'lkbilıııekri ıçm soru�ıurınaLırınıa ara vcrdiııı. ;ııııa oıılar sah:iıı sah:iıı oturdular ve artıh: lıi\· soru -;orııı�ıdığııııa giirL' nı sununda bir Nagu;ıl gibi davraıııııay<ı b<ı.�Lıdığıııı<ı inandılar. HL:psi de bcııiın kılavuzluğuıııu ve iiğiitkrimi hckliyurbrdı.
Bdlcntilniııc uygun d<ıvr<ıııabilıııd, İ\·iıı. doıı Ju;ın ve don Geııaro·nuıı han;ı iığrL'ıtil-;kriııi ba�tan .suıı;ı giiıdcıı gcçirıııcl-;, htiyliclillik .s<ıı1atıııın dcriıılcriııc iıııııck zoruııd;ıydıııı.
Bölün1 Bir
Öteki Benlik
İ KİNCİ Dİ K KATİN SABİTLEŞTİRİUvlESİ
La Gorcb ve kü�·ük kız k;ınk.)lcrin ya�;ıdıkları yerL' vardığımda ikindi üzeriydi. La Gorda giizlcrini uı.aktaki dağ
lara dikrni�. tek ba�ıııa, kapının iiniindc oturuyordu. Beııi gö
ri.ince çok �a�ırdı. ()eçıııi�te ya�adığı bir �eyiıı aııısıııa daldığını ve beniııılc ilgili belli belirsiz bir �eyi aıııııısaın;ık iiı.crc olduğunu açıkladı.
Aynı gece, yemekten sonraki gL\' biı· saatte. la Gorda. küçük kız kardqlcr. Genarnlar ve ben. Lı Ciord;ı 'ııın odasında, yerde oturuyorduk. Kadınlar yatı yaııa uturıııu�lardı.
Buradakilerin lıcr biriyk ;ıynı .�ürckrdc birlikte olmama kar�ın, ııeckıısc la Gor da'ııın bcııiııı i�·iıı ;ıyrı bir yeri vardı. Öbürlerini gözüııı görıııliyurdu. L3clki de bunuıı ııedeni, la Gorcla'ııııı. diğerlerinden farklı ular;ık. ban;ı doıı Juan'ı anımsatırnısıydı. Onda bir ralıatlık vardı. aııı;ı bu rahatlık. onun davranı�larındaıı çok beniııı ona kar�ı olan duyt-1-ularııııdayclı.
Çömezlerin hepsi neler yapını� olduğuıııu öğrenmek istediler. Onlara Hidalgo'claki Tula kentine cblıa yeııı gittiği-
1 6 ÖTEKİ BENLİK
mi, oradaki ören yerini gezdiğimi söyledim. Orada beni en fazla etkileyen şey, bir piramidin düz tepesinin üzerinde yan yana, sütun gibi yükselen, "Atlantisliler" denilen anıtsal dört figür olmuştu.
Her biri dört buçuk metre yüksek! iğinde ve doksan santim genişliğinde olan bu silindir biçimli figürler, Üzerlerinde. arkeologların tahminlerince, savaş gereçlerini taşıyan Toltec savaşçılarını betimleyen oymaların bulunduğu dört ayrı siyah mermer parçasından oluşuyordu. Piramidin tepesinde , öndeki figürlerin her birinin yaklaşık altı metre gerisinde. yine dört ayrı parça taştan yan yana sıralanmış, öncekilerle aynı boyutlarda dört dikdörtgen sütun daha vardı.
Atlantislilerin insana ürküntü veren bu mekanların ın etkisi, gezintim sırasında bana rehberlik eden arkadaşın aktardıklarıyla daha da yoğunlaştı. Örenin bekçisi ona, Atlanıislilerin geceleri yeri sallayarak gezindiklerini işiıtiğini anlatmış .
Genarolara arkadaşımın bana söylediklerini aktararak ııe düşündüklerini sordum. Utangaç bir biçimde kıkırdadılar. Hemen, yanımda oturan la Gorda ' ya döndüm ve onun fikrini sordum. "O desenleri hiç görmedim," dedi. 'Tula'ya hi<,; gitmedim. Oraya gitme fikri bile beni ürkütüyor. "
"Neden ürkütüyor seni, Gorda?" "Oaxaca 'daki Monte Al ban Kalıntıları' nda başıma bir
şey geldi," diye yanıtladı sorumu. "Nagual Juan Matus bana oralara adımımı atmamamı öğütlemiş olduğu halde, kalıntılardan ayrılamazdım. �edend ir bilmem, orayı çok sever, Oaxaca 'ya her gidişimde, öreni de görmeden edemezdim. Bir kadın için yalnız gezmek tehlikeli olduğu için yanıma Pablito 'yu alırdım. Ancak bir keres inde Nestor'la g:iıtim. \lcstor yerde bir parıltı g/irdii. Toprağı biraz eşeleyince, avucuma sığacak büyüklükte tuhaf bir kaya parçası bulduk: içine doğru düzgünce bir delik oyulmu�tu. Parmağımı bu delikten içeri sokmak istedim ama Nestor beni engelledi. Pürüzsüz bir ytizeye sahip bu kaya parçası adeta elimi yakıyordu. Onunla ne
İKİNCİ D İKKATİN SABİTLEŞTİRİLMESİ 1 7
ha l t edeceğ imiz i b i lemed i k . N estor o n u şapkas ının ıç ıne koydu ve canlı b ir hayvanmış g ib i taşıdık.
Herkes gül meye başladı . Sanki la Gorda ' n ın anlatt ık larında g iz l i b ir a lay vardı .
"Taşı nereye götürdünüz?" d i ye sordu m. "Buraya, bu eve getird ik ," diye yanı t verd i ve onun bu
sözleri öbürlerinde engel olamadıkları b i r kahkaha nöbetine yol açtı . Kasık larını tuta tuta gül üyorlardı .
"La Gorda 'ya gü lüyorlar," d iye açıkladı Nestor. "Anlamış olmal ısın , ondak i kat ı r inadı h içb i rim i zde yok. N agual ona çevredeki taş , kem ik pan;alarını ya da toprağa göm ü l ü olarak bulab i leceği şeyleri k urca lam amasını söylem iş t i . Ama o, h iç söz dinlemez, bulduğu her tür ı v ır z ıv ı rı g i zl ice a l ı rd ı .
"O gün ele Oaxaca 'ela o allahrn cezası şey i taş ımakta d i retti . O k aya parças ıy la otobü se bindik ve onu ta b ural ara, bu odaya kadar get irdik."
'"N agual ve Genaro yolcul uğa ç ıkmış lardı ," dedi la Gorda. "Cesaretimi topl ayarak parmağımı del iğe soktum ve kaya parças ının e lde taş ınacak b içimde oyulmuş olduğunu fark ett im. O an , o kaya parças ını daha önce tutan her kim id iyse onun h issett ikler ini duyumsad ım . O b i r e rk taş ıydı . Ruh hal im değiş iverd i b i rden . Korkmuştum. K aranl ı kta korkunç b i r şey s ins i s ins i dolaşıyordu, b iç imsiz, renks iz b ir şey. Yalnız kal maktan korkar oldum. Uykumun orta yerinde çığl ık ç ığ l ı ğa uyanıyordum, k ı sa süre sonra da gözümü k ı rparnaz hale geld im . Gece gündüz, nöbet leşe başı mda durarak bana göz ku lak olmak zorunda kalmış lard ı . "
''N agual ve Genaro geri döndüğünde," d iyerek bu kez N estor sürdürdü konuşmayı: "Nagu a l , Genaro'yla beni kaya parçasın ı daha önce gömülü olduğu yere geri koymaya gönderd i . Genaro o noktayı bu labi lmek için üç gün uğraştı. Üç günde anca buldu ."
'"O olaydan sonra sana ne oldu Gorda'I" d iye sordum. "Nagual ben i gömdü," ded i . ·'Dokuz gün, <,,·aımırclan b i r
18 ÖTEKİ BENLİK
tabutun içinde çırılçıplak yattım." Bir kahkaha fırtınası daha patladı aralarında. "Nagual ona tabutun içinden çıkamayacağını söyledi,"
diye açıkladı Nestor. Zavallı Gorda tabutun içine işemek ve sıçmak zorundaydı. Nagual onu, dallardan ve çamurdan yaptığı bir kutunun içine tıktı. Kutuda, yemek ve su vermeye yarayan küçük bir delik vardı sadece, diğer bölümleriyse mühürlenmişti ."
"Neden gömdü onu?" diye sordum. · "Birini korumanın tek yolu budur," dedi Nestor. "Topra
ğa gömülmesi gerekiyordu ki , toprak onu sağaltsın. Topraktan daha iyi sağaltıcı yoktur; ayrıca, Nagual kaya parçasının la Gorda üzerinde od;ıkladığı duyguyu kovmak zorundaydı. Çamur, bir paravan gibi, bir şeyin iki tarafa da geçmesini engeller. Nagual onun gömülü kalarak iyileşebileceğini biliyordu. Nitekim öyle de oldu."
"Öyle gömülü kalmak nasıl bir duyguydu, Gorda?" diye sordum.
"Çıldırmak üzereydim," dedi. "Ama kendi düşen ağlamaz. Nagual beni gömmeseydi ölebilirdim. Taşta bulunan erk benim için çok fazlaydı anlaşıl an; asıl sahibi iriyarı bir adammış. Eli benimkinin en az iki katı olsa gerek. Bu taşı tatlı canını korumak için taşıyormuş, ama sonunda biri öldürmüş onu. Duyduğu korku beni dehşete düşürdü . B an a doğru, etimi yemek üzere b i r şeyin geldiğini hissettim. B u , adamın korkusuydu. Erk sahibi bir adammış, ama ondan daha erkli biri onu yenmiş.
"Nagual ' ın anlattığına göre, insan bir kez böyle bir nesneye sahip olunca felaketler peşini bırakmazmış, çünkü sahip olduğu erk aynı türden başkalarıyla ç atışır ve erkin sahibi ya avcı olurmuş ya da kurban. Nagual savaşın bu tür şeylerin doğasında var olduğunu söyler, çünkü dikkatimizin erk kazandırmak üzere onların üzerinde yoğunlaşan bölümü, çok tehlikeli, saldırgan bir bölümmüş."
"La Gorda çok açgözlü," dedi Pablito. "Eğer bir erk nes-
İKİNCİ DİKKATİN SAB İTLEŞTİRİLMESİ 19
nes i bulabil irse, bugünlerde kimse erke meydan okumak istemediği için, karlı ç ıkacağını sanıyordu."
La Gorda söylenenleri onaylar b iç imde başını salladı. " Kiş iye nesnelerde bulunan erkin yanı sıra başka şeyle
rin de bulaşabi leceğini bilmiyordum," dedi. "Parmağımı del ikten içeri sokup taş parçasını tuttuğum an elim ateşler içinde kaldı ve koluma bir titreşim yayıldı. Kendimi gerçekten güçlü ve ipiri h issediyordum. S ins ice hareket ettiğimden, taşı elime aldığımı hiç kimse anl amadı. Ama asıl felaket birkaç gün sonra başladı . B irinin taş ın sahibinin peşinde olduğunu duyumsuyordum. Taş ın sahibinin korkusunu ben de yaşıyordum. Kuşkusuz, çok erkli bir büyücüymüş ve peş indeki de onu öldürmekle kalmayıp, onu diri d iri yemek is t iyormuş . Bu da benim ödümü koparıyordu . Taşı o an fırlat ıp atmal ıydım ama bana verdiği duygu benim için öylesine farklıydı k i onu del icesine, s ık ı sıkıya kavramışt ım. Sonunda onu attığımdaysa artık iş işten geçmişti . İ çime bir şeyler saplanmı şt ı . Tuhaf giysiler iç inde b irtakım adamların ü zerime doğru geldiği bir görsüydü bu. Beni ısırdıkları nı , küçük keskin bıçaklarla ve dişleriyle bacaklarımdan etler koparttıklarını hissediyordum. Dehşete düşmüştüm!"
"Bu görsüleri don Juan nası l açıklıyordu?" diye sordum. "Savunma gücünü tümüyle yi t inni ş olduğunu söyled i ,"
dedi Nestor. "Bu yüzden de adamın kaya parçasına yönelttiği sabitlenmeyi , onun ikinci d ikkatini kapmış . Adam öldürülürken yoğunlaşab i lmek için kaya parçasına tutunmuş. Nagual, adamın erkinin bedeninden taşa geçtiğ ini söylemişti; erkin in onu parçalayıp y iyecek olan düşmanlarına geçmesini i stemediği için böyle yapmış . Nagual , onu öldürenlerin de bunun farkında olduklarını , bu nedenle de erkinden geride kalanları elde edebilmek için onu diri d iri yediklerin i söyledi . Kayayı da beladan kurtu lmak iç in gömmüş o lmal ı lar. Ve l a Gorda' yla ben , iki budala, taşı bu lduk ve gömülü olduğu yerden ç ıkarttık. "
L a Gorda başını onaylarcasına ü ç dört kez sal ladı . Yü-
20 ÖTEKİ BENLİK
zünde çok c iddi bir ifade vardı. " Nagual bana ikinci dikkatin var olan en ş iddetli erk ol
duğunu söylem işti , " dedi . "Hele nesneler üzerinde yoğunlaşm asından daha korkunç bir şey olamazmış".
"Asıl korkuncu, yapışıp kalmamız," dedi Nestor. 'Taşın sahibi de yaşamına ve gücüne sımsıkı sarı lmış; bu yüzden et in in dir i d ir i yenmes i onu dehşete düşürmüş. N agual ' ın söylediğine göre , canına böylesine düşkün olmasaydı, kendini ölüme teslim etseydi , ne olursa olsun, içinde herhangi bir korku kalmazmış ."
Konuşma sona erdi . Öbürlerine dönüp, söyleyecek bir şeylerin in olup olmadığını sordum. Kız kardeş ler yüzüme baktılar. Benigno kıkırdadı ve yüzünü şapkası yla örttü .
"Pabl ito ' yla birl ikte Tula p iramitlerine gitmiştik," dedi sonunda. Meksika ' daki tüm piramitleri gezdik biz. "
" Neden gittiniz bütün piramitlere?" diye sordum. "Neden gittiğimizi bilmiyoru m aslında. Belki de Nagual
Juan M atus gitmememizi söylediği içindir. " "Ya sen , Pabl ito?" "Ben öğrenmek için gittim," dedi sinirli bir biçimde ve
güldü. "Tula şehrinde yaşard ım. O piramitleri avucumun içi gibi b i l irdim . N agual bana kendisinin de bir zamanl ar orada yaşamış olduğunu söyledi . Piramitler hakkında her şeyi bil iyordu. O da bir Toltec 'd i ."
O anda Tula ' daki arkeolojik bölgeye gitmemin merakın ötesinde bir nedeni olduğunu anladım. Arkadaş ı m ın davetini kabul etmemin asıl nedeni , la Gorda ve diğerlerinin ilk ziyaretimde bana, don Juan ' ın daha önce hiç sözünü etmediği bir gerçeği , kendis ini Tolteclerin kül türel mirasçıs ı olarak gördüğünü söylemeleriydi .
"Atlant is l i leri n geceleri bölgede dolaşmaları hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordum.
''Elbette dolaşıyorlar," dedi . "Asırlardır oradaydılar. Pirami tleri kimin yaptığı bi l inm iyor. B izzat Nagual Juan Ma-
İKİNCİ DİKKATİN SABİTLEŞTİRİLMESİ 2 1
tus bana oral arı i lk kq fedenlerin İ spanyol lar o lmadığın ı , oralarda onlardan önce de biri lerinin bul unduğunu söy lüyordu ."
"O dört taş figür sence neyi simge l iyor?" d iye sordum. "Kadın l arı , " d iye yanıt verd i . "O piramit, düzenin ve ka
lıcılığın merkezidir. Figürler de piramidin dört köşesini ; dört rüzgarı ve dört yönü simgelerler. Onlar p iram idin temel i , zeminidir. Kesinl ikle kadın onlar, erkeksi kadın l ar da denebi l ir. B ildiğin gibi , biz erkekler o denli ateş l i değiliz. İy i birer birleştiric i , nesneleri bir arada tutmaya yarayan bir zamk gibiyiz, ama hepsi bu. Nagual Juan Matus, piramidin gizeminin yapıs ından kaynaklandığını söyledi . Piramidin kendis i , dört köşes inden tepeye doğru yükselmiş dişi savaşç ı lar tarafı ndan desteklenen bir erkektir, kendis in i destekleyenleri yücelten bir erkek. Anlıyor musun?"
Yüzümde şaşkın b i r ifade bel irm iş o l m a l ı k i , Pabl ito güldü. K ibar bir gülüştü bu.
"Hayır, anlamıyorum Pablito," ded im. "Çünkü don Juan bana bu konuda hiçbir şey söylemedi . Bu konu bana tümüyle yabancı. Lütfen bana bütün bildiklerin anlat".
"Atlantisl i ler nagualdır; riiya göriiciilerdir. İkinci dikkat düzeninin temsilcis id irler. İşte bu yüzden böylesine korkunç ve gizeınl idirler. Onlar savaşçı yaratıklardır; ama yok edici deği l .
"Öteki sütun s ırası, dikdörtgen olanlar b ir inci d ikkat i , ıonalz temsil eder. Onlar, iz sürücüdür, bu yüzden Üzerlerinde yazıtlar vardır. İ lk sıradakilerin aksine, çok barı şçı ve bilgedirler."
Pabl ito konuşmasını kesti, bana arsızca baktı ve s ı rıttı . Açıklamalarını sürdüreceğini düşünüyordum, ama o yorumlamamı beklercesine sustu.
Çok etkilendiğimi söyled im ve anlatmaya devam etmesi iç in ısrar ett im. K ararsız gibiydi , bir an yüzüme baktı ve derin bir soluk a ldı . Tam konuşmaya başlam ıştı ki ötekilerden, lafını ağzına tıkan bir gürül tü yükseldi .
22 ÖTEKİ BENLİK
" Nagual bunu hepimize açıklamıştı zaten," dedi la Gorda s inirli b i r biçimde. "Ona tüm bunları y ineletmenin ne anl amı var?"
O nlara Pabl i to'nun anl attıkları hakkında h içbir bi lgim olmadığını anlatmaya çalıştım . Onu tam açıklamalarını sürdürmesi iç in razı etmiştim ki bir gürültü daha koptu. B ana bakışlarından, küçük kız kardeşlerin öfkelenmeye başladıklarını fark ecliyorclum , özell ikle ele Lydia' nın .
"O kadın lar hakkında konuşmaktan hoşlanmıyoruz," dedi la Gorda ortal ığı yatıştırmaya çalışır bir tonda. "Piramitteki kadınlar düşüncesi bi le bizi s inirlendiriyor. "
" Neyiniz var sizin?" diye sordum. "Neden böyle davranıyorsunuz?"
"Bilmiyoruz," diye yanıt verdi la Gorda. "Bu , hepimizde var olan çok rahatsız edici bir duygu. B iraz önceye elek, sen bu kadınlar üzerine sorular sorana kadar, hepimizin keyfi yerindeydi . "
La Gorda 'n ın sözleri yakl aşan tehlikenin habercis i g i b iydi . Heps i ayağa kalktı ve b ağıra çağıra üzerime yürüdüler.
Onları yatıştırmak ve yerlerine oturtmak oldukça zamanımı aldı . Küçük kız kardeşler çok sıkıntılı görünüyorlardı ve onların bu durumu la Gorda'y ı da rahatsız etmişt i . Erkekler daha sakindi ler. Ne stor ' a döndüm ve açık açık ondan kadınların huzursuzluğunun nedenini söylemesini istedim. Farkında olmadan onları s inirlendirecek bir şey yapmış olmal ı ydım.
"Gerçekten bilm iyorum ne olduğunu," ded i . "Eminim buradakilerin hiçbiri de, çok üzgün ve s inirli o lduğumuz hariç, bize ne olduğunu bi lmiyor"
"Piramit ler h akkında konuştuğumuz için ol abi l i r mi'I" diye sordum.
"Öyle o lmal ı , " dedi karamsar b ir tonda. "O figürlerin kadın olduğunu ben de b i lmi yordum."
"Elbette bi liyordun, seni aptal ," d iye atıldı Lydia.
İKİNCİ DİKKATİN SABİTLEŞTİRİLMESİ 23
Nestor onun bu çıkışından ürkmüş görünüyordu. S indi ve utangaç utangaç bana gülümsedi .
"Belki de bil iyordum," dedi. "Yaşamlarımızın çok tuhaf bir dönemine girdik. Artık h içbirim iz ne bildiğim izden emin değiliz. Sen yaşamlarımıza girdiğinden beri kendi kendimizi tanıyamaz olduk. "
Çok ağır bir hava çökmüştü birdenbire. Bu havayı dağıtmanın tek yolunun, piramitleri n üzerindeki o gizemli sütunlar hakkında konuşmak olduğunu söyledim ısrarla.
Kadınlar buna ş iddetle karşı çıktı . Erkekler sessiz kaldı . Sanırım kadınl arı karşı larına almak istemiyorlard ı , ama içten içe, tıpkı benim gibi, bu konuyu tartı şmak ist iyorlardı .
"Don Juan piramitler konusunda sana başka bir şey söyledi mi Pabl ito?" diye sordum.
Amacım, konuşmayı özell ikle Atlantisl ilerden başka bir yöne çekiyor görünüp bel l i etmeden aynı konu hakkında konuşmaktı .
"Tula'daki p iramitler arasında özell ikle birin in yol gösterici olduğunu söylemişt i ," diye yanıt verdi Pablito, konuşmaya hevesl i bir sesle.
Ses tonundan konuşmaya can att ığ ı sonucuna vardım. Öteki çömezlerin de aramızdaki konuşmaya kulak kabarttıklarını görünce, tümünün de bu konuda görüş al ış verişinde bulunmak istediklerinden emin oldum.
"Nagual onun bir zamanlar ikinci d ikkat için bir yol gösterici olduğunu söylemişti , " diye sürdürdü konuşmasını Pabl ito, "ama daha sonra yağmalanmış ve her şey yok edilm iş . Nagual bana piramitlerin bazılarının devasa yapmama/ar olduklarını söyledi. Buraları yaşam alanları deği l , savaşçıların rüya görmelerini gerçekleştirdikleri ve ikinci dikkat lerini uyguladık ları yerlermiş . Yaptıkları her şey, duvarlarda yer alan çizimler ve figürlerde kaydedilmiş .
"Daha sonra piramitlerdeki büyücülerin ' ikinci dikkatleriyle yaptıklarından hoşlanmayan, bu yüzden p i ramit lere
24 ÖTEKİ B ENLİK
içindekilerle b irlikte zarar veren başka savaşçılar gelmiş olmalı.
"Nagual, yeni savaşçıların da kendisi gibi üçüncü dikkatin savaşçıları olduğuna inanıyordu; ikinci dikkatin sabitleşmesinin kargışından dehşete düşen savaşçılar. Piramitlerdeki büyücüler, sab itleştirme üzerine kendilerinden geçecek ölçüde yoğunlaşmışlar. Ne olduğunu anladıklarındaysa artık iş işten geçmiş."
Pabl i to ' nun çev resinde bir dinleyici grubu oluşmuştu. Odada bulunan herkes, ben de dahil olmak üzere, anlattıklarını ağızları açık dinliyorlardı . Aktardığı fikirleri anlamakta güçlük çekmiyordum, çünkü don Juan bunları bana daha önce açıklamıştı.
Don Juan, bir bütün olarak varoluşumuzun algıl anabilen iki bölümden oluştuğunu söylemişti . Bunların b irincis i , hepimizin algılayabildiği cisman i beden; ikincisi ise, ya lnızca görücülerin algılayabildiği, bizl ere devasa saydam yumurtalar görünümünü veren bir koza olan saydam bedenmiş. Don Juan ' ın söylediğine göre, büyücülüğün en önemli amaçl arından biri de bu saydam kozaya ulaşabilmekmiş; bu amaç , rii
ya görmenin incelikl i bir biçimde kullanımı ve onun yapmama adını verdiği, oldukça titizl ik gerektiren dizgesel bir uygulamayla gerçekleşirmiş . Don Juan yapmamayı tüm varoluşumuzu, saydam kısmının farkına varmaya yönelten al ış ı l madık bir eylem olarak tanımlamıştı .
Bu kavramları açıklamak üzere don Juan bi l incimizi gel i şigüzel üç bölüme ayırmıştı . B u bölümlerin en küçüğüne
· birinci dikkat adını veriyordu. Bunun her normal insan tarafından gündelik yaş amla başa çıkabilmek üzere geliştirilen bilinç olduğunu ve cismani bedenin farkındalığını kapsadığını bel irtmişti . Daha geniş olan ve ikinci dikkat adını verdiği bölümü, saydam kozamızı algılayabilmemiz ve saydam varlıklar olarak davranabilmemiz için gerek duyduğumuz farkındalık şeklinde tanımlamıştı . Söylediğine göre saydam bedenin farkındalığını kapsayan ikinci dikkat, özenli bir eğitim
İKİNCİ DİKKATİN SAB İTLEŞTİ RİLMES İ 25
süreciyle ya da ani b ir sars ınt ı sonucu ortaya çı kmadığı sürece yaşamımız boyunca geri planda kal ı rırn ş . B i l incim izin en büyük parçasın ı oluşturan son bölümeyse üçüncü dikkat adını veriyordu; bu, c ismani ve saydam bedenlerimizin fark ındal ığının, tanıml anamaz öze l l i klerini kayna�tıran s ın ı rs ız bil inçın iş .
Don Juan ' a , kendisinin üçüncü b i l ince i l işkin herhangi b ir deneyimi olup olmadığını sormuştum. B ana, bu bi l incin s ınır larında dolaştığını , eğer bu boyuta g i rmiş olsaydı , bunun o anda farkına varmış olabileceğ imi , çünkü böyle bir durumda tüm v arlığın ın gerçek özüne, yani b ir enerj i patl amasın a dönüşeceğini söylem işt i . Savaşç ı larını n döv üştükleri alanl ar, üçüncü dikkate u laşabi lmek için bir tür eğitim ni tel iği taşıyan ikinci dikkatmiş . U laş ı lması o ldukça güç, ama bir kez u laşı ldıktan sonra son derece verim l i olan bir duruımmış bu.
' 'Piramit ler zararl ıdır, " d iye sürdürdü konuşmas ını Pabl ito. "Öze l l ik le bizim gibi korunmasız büyücüler için . La Gorda gibi b iç imsiz savaşç ı l ar iç inse çok daha beter. N agu<ı i , ikinci dikkatin şeytanca sabit lqmes inden daha teh l ikel i bir şey olmadığı n ı söylemhti . S avaşç ı l ar ik inci d ikkat in zayıf yanı ü zer inde odak l anmayı öğre nd ikten sonra , karş ı la rı na h içbir güç ç ıkamazm ı ş . B i rer insan avcı s ı , b i rer gu l yabani olup çıkar larmış böylece. Yaş ıyor o lm asa lar bi le , ş imdi ve burda bulunuyormuşçasına, av ları na u l aş ı rl arm ış . Piramitlerin iç ine g irecek o lursak biz de onların kurbanları o l urımışuz. N agual bunlara ikinci dikkatin tuzakl arı derdi ."
"Nagual tam olarak ne o lacağın ı söyledi?" d i ye sordu la Gorda.
"Nagual , p i ramit leri bir kez görmeye belki dayanabi leceğimizi söylem iş t i ," dedi Pabl i to . " İk inci keredeyse tuhaf b ir hüzün kaplarmış benl iğimizi . B iz i , rüzgar yemiş gibi ha ls iz ve bezgin h i r hale sokarm ı ş . Bu bezg in l ik k ısa sürede de yerin i art arda gelen uğursuzluk lara bırakırmış . Lanetlenmiş olduğumuzdan baş ımıza gelmeyen kalmazmış . A s l ı nda, N agual bu uğursuzluğun onun öğütlerine ku lak asmadan ka l ın-
26 ÖTEKİ BENLİK
tıları gezmeye heveslenmemizden kaynaklandığını söylemişti .
"Örneğin Eligio, asla Nagual ' ı n sözünden çıkmadı . Bu nedenle de kalıntılarda ne onun ne de bu Naugal ' ın ölüsüne rastlayamayacaksınız; onlar hep şanslıydı, oysa biz uğursuzluklardan yakamızı kurtaramadık, özel l ikle de la Gorda ve ben. Aynı köpek tarafından mı ı sırılmadık ! Mutfağın tavanındaki kalaslar çürüyüp ikimizin üzerine birden mi düşmedi ! "
"Nagual bunları bana h iç anlatmamıştı ," dedi l a Gorda. "Elbette anlattı ," diye diretti Pablito. "Ne kadar uğursuz olduğunu bilseydim, o allahın belası
yerlere adımımı atar mıydım hiç?" diye çıkıştı la Gorda. "Nagual her b irimize aynı şeyleri söylemişti ," dedi Nes
tor. "Sorun, hepimizin onu aynı dikkatle dinlemiyor olmasın da, daha doğrusu herkesin kendi iş ine geldiği gib i dinleyip, duymak istediklerini duymasında.
"Nagual, ikinci dikkatin yoğunlaş tırı lmasının iki yüzünün olduğunu söylemişti . B irinci ve en basiti kargışlı ol anıymış . Bu, rüya görücülerin kendi rüyalarını para, insanlar üzerinde erk edinme gibi dünyevi işler üzerinde yoğunlaştırdıklarında ortaya ç ıkarmış. Öteki yüzün elde edilmesi daha zormuş; rüya görücülerin ikinci dikkatlerini, b i l inmeyene yolculuk gibi, bu dünyadan olmayan işlerde yoğunlaştırdıklarında ortaya çıkarmış . Savaşçıların bu yüze ulaşabilmeleri için sonsuz bir kusursuzluğa sahip olmaları gerekirmiş."
Onlara don Juan ' ın hepimize farklı farkl ı şeyler anlattığından emin olduğumu söyledim. Örneğin, don Juan ' ın bana ikinc i dikkatin kargış l ı yüzü hakkında b i lg i verdiğini hiç anımsam ıyordum. B unun üzerine oradakilere , don J uan ' ın genel anl amda dikkatin yoğunlaştırılması konusunda bana anlattıklarını aktardım.
Don Juan bana, Meksika ' daki tüm arkeoloj ik kalıntıların özellikle de piramitlerin, modern insan için zararlı olduğunu vurgulamış , p iramitleri, düşünce ve eylemin farklı dışavu-
İKİNCİ DİKKATİN SABİTLEŞTİRİLMESİ 27
rumları olarak bet imlemişt i . S öylediğine göre iç ler indeki her unsur ve desen, b iz ler için tümüyle yabancı bir d ikkat in çeş i t l i yönler in i kaydetmeye yönel i k tasarlanmış çabalarmış . Don Juan ' a göre, bunlar yalnızca geçmiş kültür ler in kal ın tıl ar ı olmakla kalmı yor, aynı zam anda iç ler i nde tehl i ke l i bir unsuru da barındı rıyorl ardı ; saplantı yaratan her i l g i nesnesi zararlı b i r potans iyel içermekteydi .
B i r keres i nde bu konuyu ayrınt ı l ı b i r b iç imde tart ışmışt ık . Tartışmamız, tuttuğum notları em i n b ir şek i lde nası l saklayabi leceğim konusunda b ir türlü k arar veremediğ imi söylediğimde bana gösterd iğ i tepkiden kayn aklanmıştı . Notlar ı ma son derece düşkündüm ve on ları güvenl i b i r biç imde sakl amak benim iç in bir saplantı hal i n i a l ınıştı .
"Ne yapmalıy ım'?" diye sormuştum ona. "Genaro s ana bi zamanlar çözüm yolunu gösterm iş t i , "
d iye yanıt verm işt i . "Her zaman o lduğu g ib i , şaka yapıyor sandın . Oysa, o h iç şaka yapmaz. Kalem yerine, parm ağının ucuyla yazman gerekt iğ in i söylem iş t i . Onun söyledikler ine hiç ku lak asmadın , çünkü bunun not almanın yapmaması olduğunu düşünemedin . "
Öner is in in ç o k k om i k o lduğunu söylemişt im ona. Kend im i b i r sosyal b i l imc i o larak görüyordum ve v ardığım sonuçları kanı tlayabi lmek iç in tüm söylenenleri ve yapı lanları kaydetmem gerekiyordu. Don Juan iç i nse bunların birb irler iyle h içb ir i l i ş k i s i yoktu. İy i bir öğrenci olmak iç in örneğin , not a lmak gerek m iyordu . Ben, kendi adıma, konuyl a i l g i l i bir çözüm göremem iş t im ; don Genaro ' nun öneris i de bana olası b i r şey değ i l , b i r e .�pri gibi görümnüştü .
Don Juan S <tv ı nı daha da i l e r i götü rınüştü . Ona göre yazmak, b ir inc i dikkati a111msam a nı n h izmetine sokınakrnış ve ben söylenenleri , yapı lanları anımsamak i ç in not al ıyorm uşum. Don Genaro ' nun öneris iyse şaka değ i lm i ş , çünkü not almanın yapmaması olarak b ir kağıt üzerine parmağ ımla yazı yazmam, ik inc i d ikkat i m i n anımsam a ü zer inde odaklanmasını sağl ayacakmış ve böy le l ik le onca k ağı t parças ını b i -
28 ÖTEKİ BENLİK
riktirmek zorunda kalmayacakmışım. Don Juan böylece, not almaktan daha kesin ve daha güçlü bir sonuç elde edeceğime inanıyordu. Bu yöntemin, bildiği kadarıyla, daha önce denenmediğini ama i lke olarak oldukça sağlam olduğunu söylemişti .
Bu konuda bir süre diretmişt i . Rahatsız olmuştum. Not almak benim için yalnızca belleksel bir araç değildi ; sakinleşmeme de yardımcı oluyordu. Beni rahatlatıyordu yazmak.
"Notlarını ne yapacağın konusunda kaygılanmaya ba�layarak benliğinin çok tehlikeli bi bölümünü onların üzerinde odaklıyorsun," diye açıklammıştı don Juan. "Hepimizde vardır o tehlikeli bölüm, o sabit fikir. B iz ne denli güçlenirsek, o bölüm de o denli ölümcülleşir. Savaşçılara verilebilecek en önemli öğüt, erklerin i üzerinde yoğunlaştıracakları nesnelerden kaç ınmaları , tüm erklerini gereksiz siperler yerine, tin üzerinde, bi l inmeyene doğru yapacakları zorlu yolculuk üzerinde yoğunlaştırmalarıdır. Senin siperin de notların. Huzur bulmanı engelliyorlar. "
Notlarımdan hayatta ayrı l am ayacağıma inanıyordum. Bunun üzerine don Juan benim için yapmama yerine başka bir görev düşünmüştü. Böylesine güçlü bir mülkiyet duygum olduğuna göre, kendimi notlarımdan kurtarmamın en uygun yolu, onları ortaya çıkarmak, bir kitap yazmakmış. O günlerde, bunu parmağımla yazı yazmaktan daha komik bir şaka olarak düşünmüştüm.
"Bu sahiplenme tutkusu salt sana özgü değil ," demişti . "Sav aşçının, büyücünün yolunu iz lemek isteyen herkesin kendisini bu saplantıdan kurtarması gerekir.
"Velinimetim bana, bi zamanlar savaşçıların da tutkularını yönelttikleri nesnelerin bulunduğunu söylemişti . Bu saplantı, kimin nesnesinin daha erkl i olduğu sorusunu ortaya çıkarmış . Bu nesnelerin kalıntı ları bugün de yeryüzünde erk savaşının anıları olarak duruyor. Al lah bil ir hangi sabitlenmelerle yüklüler. Senden çok daha erkli adamlar kendi dikkatlerinin tüm yönlerini bu nesneler üzerinde toplamışlar.
İ K İNCİ DİKKATİN SABİTLEŞTİRİLMESİ 20
Sense, o c ı l ız kaygı lar ın ı notl arın ın üzer inde heni.iz toplamaya ba� ladm . Öteki d i kk at düzeyler ine daha u la�amadın bile. Bu yolun sonunda kendin i s ır t ında tomar tomar notlar ta� ı yan b i savaşç ı olarak bulursan ne kadar korkunç olur clüşi.in sene . O an geld iğ inde, not lar da ayaklanacaktı r, özel l ikle de parmağınla yazmayı öğrendiysen ; k i o ha lde bi le kağ ı t tomarları n ı y ığman gerekecek . B öyle b i r durumda, b i ri s i dol aş ı rken ortal ıkta sen in not y ığın l arı n ı bulac <ık o l ursa zerre kadar şaşmam . "
· 'Nagual Juan Matus ' un mal mi.i l k sahibi olmamızı i s tememesin in neden in i an lamak zor değ i l , " dedi Nes ıor, ben konuşmamı b i t i rd ikten sonra. " B izler riiyo göriicüleri:. Rii ra giiren heden/erim i:in i k i nc i d ik ka t i n z ay ı f yüzü üzer inde odaklanmasın ı i stem iyordu .
" 'O za ırnınlar hu zek ice manevra l arı n alt ı nda yatan neden leri kavrayaın aırn ş t ı nı . B e n i sah ip o lduğum şey l e rden ayırmaya zorlad ığ ı iç i n ona k ızgındım. Adi l davranmad ığ ın ı düşün üyordum . Pabl i to ve Beni to'nu n h içb i r şey i olmad ığı i ç i n ben i k ı skan ına larm ı ön lemeye ç al ı �ı ı ğ ı n ı s an ı yordum. Onlara oran la daha varsı ldım çünkü . O zaman l ar onun , rüya
giiren hedenimi korumaya çal ı ş t ığ ı n ı n fark ında deği ldim . " Don Juan rıiya giimıeyi çq it l i b iç i ın lercle taıı ımlanı ı ştı
hana. Bunlar aras ında anlaş ı lnı ası e n güç olan ı , bugün bana hu kavranı ın en iyi tanım ı g ib i görü n li yor. Rii\'U giinı ıe uykunun yapnıama.rn/ır. B u durumda rıi_ \.•o giimıc, uygulay ıc ı ları n ya�amlar ı ıı ı n b i r böl ü ın ü n i.i uyku ha l i nde geçirmeler inden l l lu�ur. Öyle k i , riivo giiriicii/n art ı k uyumuyor g i b id i rl e r. Y ine ele , uykusuzluk on larda herhangi b i r soru n yaratm az . /foya gi)ımenin etkis i , sözüm ona ayrı b i r bede ıı i ıı , riiya gii
J"ı'll hcdenin k u l l an ımı sonucu , uyan ık ya�anan zamanı n bir uzant ı s ı g ib i görünür.
Don Juan bana, rüya gr)reıı k i � i n i n kusursuz b i r s uret i o lduğu i ç i n riiya gören hedeııe zanı an zaman " "ç i ft" y a da " " i i teki" dend iğ i n i söy lenı i� t i . Özünde bu, saydam varl ı ğ ı n eııerj is iymiş , beyazıms ı , b i r hayalete benzeyen bu yay ı l ı m ,
30 ÖTEKİ BENLİK
ikinci dikkatin bedenin üç boyutlu imgesi üzerinde sabitleştirilmesi sonucu yansıltılırmış . Don Juan, rüya gören bedenin bir hayalet olmadığını , bu dünyada karş ılaştığımız öteki varl ıklar kadar gerçek olduğunu anlatmıştı . Söylediğine göre, ikinci dikkat, b ir enerj i alanı oluşturan tüm varoluşumuz üzerinde kaçınılmaz biçimde yoğunlaşıyor ve bu enerjiyi uygun gördüğü herhangi bir varl ığa dönüştürebi liyordu. En kolay dönüşüm ise, elbette ki, gündelik yaşamımızdan ve birinci dikkatimizi kull anmamız sonucunda iyice tanıyabildiğimiz cismani bedenimize ait imgeydi. Varlığımızın bütün erkesini, akla gelebilecek herhangi bir varlığa dönüştürebilmek üzere yönlendiren özelliğe ise istenç adı veriliyordu. Don Juan bu sınırl arın neler olduğunu belirtmemişti , ama saydam varlıklar düzleminde bu alan öylesine genişmiş ki, herhangi bir sınır ç izmeye çal ışmak anlamsız olurmuş-bu nedenle, saydam bir varl ığ ın sahip olduğu enerj i , istenç yoluyla her şeye dönüştürülebilirmiş.
"Nagual , rüya gören bedenin her şeye karıştığını ve her şeye yapışıp kaldığını söylemişti , " dedi Benigno. "Herhangi bir duyumdan yoksunmuş . Nagual bana erkeklerin kadınlardan daha erksiz olduklarını , çünkü bir erkeğin rüya gören bedeninin daha mülkiyetçi olduğunu belirtmişt i ."
Küçük kız kardeşler onaylarcası na aynı anda başlarını sal ladılar. La Gorda bana bakarak gülümsedi.
"Nagual bana senin mülkiyetçil iğin kralı olduğunu söylemişti , " dedi . "Genaro 'nun anlattığına göre sen s ifonu çekmeden önce bokunla bile vedalaşırmışsın."
Küçük kız k ardeşler gülmekten yerlere yuvarlandı lar. Genarolar kendilerini zor tutuyorlardı . Yanımda oturan Nestor, dizime hafifçe vurdu.
"Nagual ve Genaro senin hakkında enfes öyküler anlatırlardı," dedi . "Tanıdıkları tuhaf bir adamla ilgili öyküleriyle b izi yıl larca eğlendirdiler. Ş imdi o tuhaf adamın sen olduğunu bil iyoruz".
Birdenbire çok utanmıştım. S anki, don Juan ve don Ge-
İKİNCİ DİKKATİN SABİTLEŞTİRİLMESİ 3 1
naro, çömezlerin önünde benimle alay etmekle, ihanet etmişlerdi bana. Kendime acıma duygusu kapladı benliğimi. Söylenmeye başladım. B ağıra çağıra, tümünün de beni aptal yerine koyduklarını ve bana karşı cephe almış olduklarını söyledim.
"Bu doğru değil , " dedi Benigno. "B izimle b irlikte olmandan hoşnutuz ."
"Öyle miyiz?" diye atıldı Lydia. Orada bulunan herkes ateşl i bir tartışmaya girişt i . Ka
dınlar ve erkekler gruplaşmış lardı . La Gorda 'ysa tarafs ı z kalmaya çabalıyordu. O, yanımda oturuyor, diğerleri ayakta bağrışıyorlardı .
"Zor günler geçiriyoruz , " dedi la Gorda kıs ık ses le . "Çok rüya gördük, ama bu bizim gereksinmemizi karş ı lamaya yetmiyor. "
"Nedir gereksinme duyduğunuz'? " diye sordum. "B ilmiyoruz," dedi . ' 'Bunu senin bize söylemeni umu
yorduk." Küçük kız kardeşler ve Genarolar, la Gorda ' nın bana
söylediklerini dinlemek üzere yeniden oturdular. "Bir l idere gereks inmemiz var, " diye sürdürdü konuş
masını. "Sen Nagual 'sın, ama bir l ider değilsin." " Kusursuz bir Nagual olabilmek zaman alır ," dedi Pabli
to. "Nagual Juan Matus bana kendisinin de gençl iğinde beş para etmez biri olduğunu söylerdi . Ta ki bir olay onu sarsıp · vurdumduymazl ığından çekip çıkarana dek. "
"İnanmıyorum," diye bağırdı Lyd ia . "Bana asla böyle bir şey söylememişti . "
"Uyuzun teki olduğunu söylemişti ," dedi l a Gorda fısıldayarak.
"Nagual bana gençliğinde, tıpkı benim gibi meymenetsiz biri olduğunu söylemişti , " dedi Pablito. "Ona da, velinimeti piramitlere adım atmaması gerektiğini söylemiş ve s ı rf bu yüzden zamanının neredeyse tümünü o piramitlerde_geÇi-
32 ÖTEKİ BENLİK
rir olmuş, ta ki bir hayaletler ordusu tarafından oradan kovuluncaya kadar. "
Anlaşılan, bu öyküyü onun dış ındakiler duymamışt ı . Bir kıpırdanma oldu .
"Bu olayı tümüyle unutmuşum," diye açıkladı Pablito. "Anca şimdi anımsayabildim. B aşına gelenler tıpkı la Garda 'nın yaşadıkları gibi olmuş. Nagual 'ın biçimsiz bir savaşçı oluşundan sonraki günlerin birinde, p iramitlerde rüya görmeleri ve d iğer yapmama/an gerçekleştiren savaşçı ların kargışlı saplantıları peşini bırakmaz olmuşlar. Onu, tarlada çalışırken bulmuşlar. Söylediğine göre yeni açı lmış bir tırmık izinin olduğu yerde toprağın içinden ç ıkan bir elin paçasına yapışmak üzere ona uzandığın ı görmüş. Önce bunu kazara toprağa gömülen ırgatlardan birinin eli sanmış , onu ç ıkartmak için toprağı kazmaya başlamış . Ama sonra bir de bakmış ki toprağın iç inde çamurdan bir tabut var. Meğer orada b ir adam gömülüymüş. Nagual adamın çok zayıf ve esmer olduğunu ve baş ında hiç saç bulunmadığını söylemişti . Nagual çı lgınlar gibi tabutun üzerini toprakla örtmeye çal ışmış . Tarlada çal ı şan d iğer ı rgatların bunu görmesini istemediği gibi , adamı kendi arzusunun dışında topraktan çıkartarak ona bir zarar vermeyi de istemiyormuş. Kend ini bu işe öylesine kaptırmış k i , diğer ırgatların çevres inde biriktiklerini fark etmemiş b i le . Tam o anda çamurdan tabut parçalanm ış ve adam öylece toprağın üzerine yayıl ıvermiş ; ç ıplakmış . Nagual adamı kaldırmaya çal ışmış ve oradakilerden kendis ine yardım etmelerini i s temi ş . Adamlar ona gülmüşler. Onun sarhoş olduğunu, kafayı yediğini sanmışlar. Zira tarl ada ne adam varmış , ne çamurdan tabut, ne de buna benzer b ir şey.
"Nagual , bu olayın onu oldukça sarst ığın ı söyleıniş t i , ama vel inimetine konu hakkında hiçbir şey anlatmaya cesaret edememiş. Zaten söylemesine de fırsat kalmamış, bir hayaletler sürüsü daha o gece peşine takı lmış bile. Birinin kapısını çaldığını duymuş , gidip kapıyı açar açmaz parlak sarı gözlü bir ç ıplak adam güruhu dalmış içeri. Onu yere yıkıp
İ KİNCİ DİKKATİN SABİTLEŞTİRİLMESİ 33
üzerine çul lanmı ş lar. Hayalet ler in ge ldiğ i n i ghrrn vel in ime t i h ız la içeri g i rip onu e l ler i nden k u rtarınasaymış , bütün kem ikler in i k ı racaklarmış . Vel in imet i daha sonra onu emin bir yere, ev in in arkas ında daima haz ı r tuttuğu çukura götürmi.i ş .
"Nagual ' ın söyled iğ ine göre , o gece olanlar onu öy les i ne korkutm uş ki hort laklar kaybolduktan sonra b i l e uzun süre her gece kendi i s teğiyle gid ip çamur tabutun i ç i nde uyuınayı yeğlem iş . "
Pabl i t o konuşmas ın ı b i t i rd i . Herkes g i tmeye hazı r lanı r g ibiydi . Oturmaktan s ık ı l d ı k l arı nı göst ermek i s ter g i b i huzursuzca k ı m ı ldand ı lar ve oturma biç imler in i değ i ş t i rd i le r.
Onlara arkadaşımın Tul a p i ram i t lerinde geceler i dolaşan A tlant i s l i l erle i l g i l i an la t t ık ları n ı d i n led iğ imde iç imde son derece rahats ız edici b ir tepkin in oluş tuğunu söyled im . Don .Juan ve don Genaro 'nun bana anlat t ık ları n ı böylesine beniın sedi ğ im i n o güne kadar farkına varmamı� t ım . B u devasa t a� figürler in y i.irüyebi l melerine pek olas ı l ı k vennemenıe kar� ı ı ı , y ine de önceki yarg ı larımdan kes i nl ik le uzakLı�m ı ş t ım . Gösterdiğim tepk i , ben im için tam bir sürpriz olmuş tu .
On l a ra A t l a nt i s l i l e r in gece ler i o ra l arda y ü rümekrin in ikinci dikkatin yoğun laşt ır ı lmas ın i n aç ık b i r örneğ i o lduğunu uzun uzun anla t l ını . Bu sonuca, aşağıda be l i rt t iğ im varsayımlardan yola çıkarak u laşmış t ım: B irinc i s i , b izler sal t gündelik sağduyumuzun bizi olduğumuza inanmamız ı gerektirdiği varl ık lar değ i l iz . B izler saydam varl ı k larız ve saydaın l ı ğ ımız ın fark ına varabi lme yeteneğine sah ibiz : b iz ler kendi l "arkı ııda l ığ ımız ın , ya da don .Juan ' ı n ded iğ i gibi , d ikka t imi ı. in fark l ı yönleri n i aç ığa ç ıkarma yeteneğine sah ib iz. Üçl inci.i ol arak, bu aç·ığa ç ıkarı� , kend i kend imize göstereceğim iz b i l inç l i çabalarla ya da geç i reb i leceğ imiz bedensel b i r sars ı n t ı sonucu, kazara ortaya ç ıkab i l i r. Dördi.inci.i ol arak . bi.i yi.i cülerin kendi d ikkat leri n i n fark l ı yönler in i kas ı t l ı b i r b iç imde 1 1 1addeler üzerinde yoğunla� t ı rd ık ları zaman lar o l ınu�tu r. Be�inci olarak , ya�adık l arı ü rküntü ve ric i mekanlar göz önüne ; ı l ındığında , At lan t i s l i ler in , fark l ı zamanlarda ya�aın ı � büyi.i -
34 ÖTEKİ BENLİK
etiler için sabitlenme nesneleri oldukları sonucu ortaya çıkar. Arkadaşıma bu bilgileri veren bekçinin, kendi dikkatinin
b ir diğer yönünü ortaya çıkamış olduğunu söyledim; belki de hiç farkında olmadan bir an için, büyücülerin ikinci d ikkatler inin yansımalarının al ıcıs ı durumuna gelmiş t i . O zaman , adamın o büyücülerin saplanmalarını yansıtan bir görsüyle karşılaşmış olması bana pek uzak bir olasılık gibi görünmüyordu.
Eğer o büyücüler, don Juan ' la don Genaro 'nun geleneğinin üyeleri idiyseler, onların kusursuz uygulayıcı lar olmaları gerekiyordu ki , bu durumda, ikinci dikkatlerini sabitlqtirme yoluyla elde edebilecekleri başarıların da sınırı o lmaması gerekird i . Eğer Atlantisli lerin geceleri yürümeleri gerektiğini kafalarına koydularsa, Atlantisli leri yürütürlerdi .
Konuşmam boyunca, küçük kız kardeşler bana karşı oldukça öfkeli davrandıl ar; söylediklerimden rahatsız olmuş görünüyorlardı. Sözlerimi bitirdiğimde, Lydia beni l af kalabalığından başka hiçbir şey yapmamakla suçladı . Ardından da kalktılar ve veda bile etmeden çekip gittiler. Adamlar da küçük kız kardeşlerin peşinden gitti, ama kapıda durup ben imle el sıkıştılar. La Gorda ve ben kaldık odada.
"Bu kadınların bir derdi mi var?" dedim. " Yo hayır, yalnızca konuşmaktan s ık ı ldı l ar," dedi l a
Gorda. " H arekete geçmeni bekl iyorlar. " "Nasıl oluyor da Genarol ar konuşmaktan sıkılmıyor?" "Onlar kadınlardan daha aptal , " dedi kuru bir sesle. "Ya sen Gorda?" diye sordum. "Sen de konuşmaktan sı
kılıyor musun?" "Ben ne olduğumu b ilmiyorum," dedi c iddi bir sesle. "Se
ninle birlikte olduğumda sıkılmıyorum, ama küçük kız kardeşlerle birlikte olduğumda, onlar gibi sıkıntıdan patlıyorum. "
O günü izleyen günler durgun geçti . Onlarla birl ikte olduğum bu süre içinde küçük kız kardeşlerin bana düşmanca duygular besledikleri gün gibi ortadaydı . Genarolar bana ol-
İ KİNCİ DİKKATİN SABİTLEŞTİ RİLMESİ 3 5
dukça k ayıtsız davranıyorlardı. Yalnızca Gorda benimle anla�ıyor görünüyordu. Nedenini merak cdiyorcl u ııı. Los /\ n gcles ' a gitmek üzere oradan ayrı l m adan önce bunu ona sordum.
"Nasıl olduğunu bilmiyorum ama s ana alı�t ı m , " diye yanıt verdi. "Sanki sen ve ben bir l i kteyiz , ama küçük kız kardeşlerle Genarolar bizden farklı bir dünyada ya�ıyorl ar. "
BİRLİKTE GÖRMEK
L os Angeles ' a dönüşümü izleyen b i rkaç hafta boyunca yorgunluktur ya da ani bir nefes darl ığıdır diyerek geç i ş
t irdiğim bir rahatsızlık h issettim. Bu duygu , bir gece kan ter içinde uyanıp kendimi nefes alamaz bir durumda bulduğumda artık dayanılmaz kerteye gelmişti . G ittiğim doktor, sorunumun gerginlikten kaynaklanan nefes darlığı olab ileceğini söyledi . Sakinleştirici yazdı ve tekrarlanması durumunda bir kesekağıdının iç ine nefes alıp vermemi salık verdi .
Meksika 'ya geri dönüp la Gorda 'nın önerilerine başvurmaya karar verdim. Ona doktorun teşhisini anlattığımda beni sakin bir sesle yatıştırarak hasta fil an olmadığımı , en sonunda kalkanımı yitirmeye başladığımı , yaşadığım deneyimin "insan biçimimin yitimi" ve insani i l i şk ilerden uzaklaşma sürecinin yeni bir aşamasına giriş olduğunu anlattı .
"Ona karşı koyma," dedi . "Doğal tepkimiz bu duyguyla ı ı ıüeadelc etmektir. Böyle yaparsak onu kendim izden uzakla�tırırız. Korkuyu bir kenara bırak ve insan biçim inin yiti-
38 ÖTEKİ BENLİK
mini adım adım izle ." Kendi deneyiminde, biçiminin çözülüşünün i lk kez rah
minde derin bir acıyla başlayan ve yavaş yavaş bacaklarına ve boğazına doğru iki yönde ilerleyen dayanı lmaz bir baskı şeklinde ortaya ç ıktığını anlattı . Bu etkilerin anında hissedi ldiğini de ekledi .
Bu yeni aşamaya geçiş imin her ayrıntısını kaydetmek istiyordum. Kendimi olan bitenleri ayrıntıl ı bir biç imde yazmaya hazırlamıştım ama hiçbir gelişme olmaması bende tam bir düş kırıklığına yol açt ı . Sonuçsuz geçen b irkaç günlük bekleyişten sonra, la Gorda ' nın açıklamalarına güvenim kalmadı ve doktorun teşhisinin doğru olduğuna karar verdim. Anlaşılabi l ir bir durumdu bu. Dayanılmaz bir geri l ime yol açan bir sorumluluk taşıyordum. Çömezlerin bana yakıştırdıkları l iderl iği kabul etmiştim, ama nasıl l ider olunacağı konusunda hiçbir fikrim yoktu .
Üzerimdeki baskının daha ciddi sonuçları da ortaya çıkmış t ı . A l ışk ın olduğum enerj i düzeyi giderek düşüyordu. Don Juan olsa , kiş isel erkimi y itirmekte olduğumu ve sonunda yaşamımı da yitireceğimi söylerdi . Kendisi beni , yalnızca ki şisel erkle yaşamak üzere yönlendirmişti . Anladığım kadarıyla bu, özneyle evren arasında, öznenin ölümüyle sona ermedikçe, b itmeyen bir i l i şk i biçimiydi . Beni bu durumdan kurtaracak bir çare bulamadığıma göre ecelimin geldiğine karar verdim . Kapıldığım sonumun geldiği duygusu, diğer çömezleri ç ileden çıkartıyordu . Hem rahatlamak hem de onl arı daha fazla s ıkmamak iç in b irkaç günlüğüne onlardan uzaklaşmaya karar verdim.
Geri döndüğümde onları , küçük kız kardeşlerin kapısının önünde beni beklermişces ine dikilirken buldum. Nestor arabaya doğru koştu ve motoru durdurmamı bi le beklemeden Pablito 'nun kaçtığını söyledi. Dediğine göre ölmek için Tula şehrine, atalarının yurduna gitm iş . Akl ım başımdan git ti . Kendimi suçlu hissediyordum.
BİRLİKTE GÖRMEK 39
La Gorda benim kadar üzülmemişt i anlaşılan. Gülücükler saçıyor, duyduğu hoşnutluğu gizlemi yordu.
"Gebers in pezevenk," dedi . "Bundan böyle hep birl ikte, uyum içinde yaşayacağız, olması gerekt iğ i g ib i . N agual bize senin yaşantımıza deği ş ikl ik getireceğini söylemişt i , get i rdin de. Pabl i to artık biz i rahatsız etmiyor. Kurtuldun ondan. Onsuz her şey daha iy i . B ak, nasıl da mutluyuz. "
Onun bu duygusuzluğu ben i çok kızdırmışt ı . Olabi ldiğ ince sert bir dil le, don Juan ' ın hepimize bir savaşçın ın yaşam biçim inin nasıl olmas ı gerektiğini büyük bir özenle tanımladığını söyled im. Pabl i to ' yu bu şek ilde ölüme terk etmenin savaşçı kusursuzluğuna uygun düşmeyeceğin i vurguladım.
"Ne yapabil i rs in ki?" diye sordu la Gorda. "Aranızdan bir ini onunla birl ikte yaşaması içın goture
ceğim," dedim, "ta ki Pabl i to da dahil olmak üzere, hepiniz buradan taşınabi l inceye dek."
B ana güldüler, Pabl ito 'ya daha yak ı n oldukl arını sandığım Nestor ve Benigno bi le . En çok gü len la Gorda oldu, sanki bana meydan okuyordu.
Dönüp, ben i desteklemelerini umduğum Nestor ve Benigno 'ya baktım, onlar da bana s ırt çev irdiler.
La Gorda'dan sağduyulu olmasını is ted im. Ona yalvardım. Aklıma gelen her şeyi sıraladım. Aşağı layarak bakıyordu bana.
"Haydi g idel im," c.iedi öteki lere. B ana anlamsızca gülümsed i . Omuzl arını s i lkt i ve dudak
larını bel l i bel irsiz bir biç imde büzdü . "B iz imle geleb il irsin ," ded i sonra, "Soru sormayacağ ına ve o aşağı l ı k pezevenk hakkında konuşmayacağına söz verirsen ."
"Sen b iç ims iz b ir savaşçı s ın la Gorda," ded im . ' 'Bunu kendin söylemi ştin bana. Öyleyse neden Pabl ito ' yu acımas ızca eleştiriyorsun?"
La Gorda yanıt vermedi . Ancak, sözlerim onu etk i lemiş-
40 ÖTEKİ BENLİ K
t i . Kaşlarını çattı v e gözlerini kaçırdı. "La Gorda b izimle birlikte ! " diye bağırdı Joscfina yük
sek perdeden bir sesle. Küçük kız kardeşler la Gorda'nın çevresini sardı lar ve
onu eve doğru sürüklediler. Peşlerinden gi ttim. Nestor ve Ben igno da içeri girdiler.
"Ne yapacaksın, bizi zorla mı götüreceksin oraya?" diye sordu la Gorda.
Pablito ' ya yardım etmeyi bir görev olarak gördüğümü ve aynı şeyi herhangi biri için de yapabileceğimi söyledim.
"Gerçekten bu işi başaracağını sanıyor musun?" diye sordu la Gorda. Gözleri öfkeyle parlıyordu .
Esk iden olduğu g ibi öfkeyle bağır ıp ç ağ ı rmak geldi içimden. Ancak bu kez koşullar farkl ıydı . Bunu yapama;:dıın .
"Josefina'yı götüreceğim," dedim. "Nagual benim. ' ' La Gorda küyi.ik k ız kardeşleri etrafında topladı v e göv
desini onlara s iper ett i . El ele tutuşmak üzereydiler. İçimden bir ses, el ele tutuşacak olurlarsa, aralarında oluşacak güçbirl iğinin çok büyük olacağını ve Josefina 'yı yanımda götürme çabamın sonuçsuz kalacağını söylüyordu. Tek şansım, onlara bir araya gelme fırsatını vermeden darbeyi indirmekti . Avucumun içiyleJosefina'yı ittim, odanın ortas ına doğru sendeledi . Yen iden bir araya gelmelerine fırsat vem1eden, Lydia ve Rosa ' ya vurdum. Acıyla kıvranmaya başladılar. La Gorda, o güne kadar görmediğim b ir öfke iç inde üzerime yürüdü . Vahş i b ir hayvanın saldırısına uğramı ş gibiydim . Tüm dikkati , bedeninin tek bir hamlesi üzerinde yoğunlaşırnş gibiydi. O anda bana vursaydı , ölürdüm. Yumruğu bedenimi bir kaç santim arayla ı skaladı . Arkasından sarılarak onu kavradım, birlikte yere yıkı ldık . İyice nefessiz kal ı ncaya kadar yerde defalarca yuvarlandık . Bedeni gevşedi, midesin in üzerinde sıkı sıkıya kenetlenmiş bulunan ellerimin arkas ın ı okşamaya başladı .
BiRLiKTE GÖRMEK 4 1
O anda Nestor ve B en igno ' nun kapının önünde durdukl ar ın ı gördüm. Her ik i s i de handıysa düşüp bay ı lacakmış g ib i görünüyorl ard ı .
La Gorda utangaç b i r şeki lde g ü l ümsed i ve ku l ağ ıma onu a l t ettiğime memnun olduğunu fıs ı l dadı .
Josefina ' y ı Pabl i to 'nun yanma götürdüm. Onun, tüm çömezler aras ında, b ir i s in in i lg is ine gerçekten gereks in im duyan tek k i ş i olduğunu ve Pabl ito ' nun da en az içerlediğ i k imsenin o olduğunu h issediyordum. İç i ndeki şövalye l ik duygusunun Pab l i to ' yu ona yak laşmaya zorlayacağın ı , çünkü Josefina 'n ı n onun yard ımına gerçekten gereks in im duyacağın ı düşünüyordum.
Bir ay sonra, Meks ika ' ya geri döndüm. Pabl ito ve Joscfina dönmüş lerd i . B ir l ikte don Genaro ' nun ev inde oturuyorl ar, ev i B e n i gno ve Rosa ' y l a pa_\r l a ş ı y or l a rd ı . Nes to r ' l a Lydia, Soledad ' ın evine yerleşm iş lerd i , l a Gorda ' ysa, küçük kız kardeşler in ev inde tek baş ına o turu yordu.
" 'Yen i yaşam düzen imiz seni ş aş ı rttı m ı '?" d iye sordu l a Gorda.
Şaşkın l ığ ımı g iz leyemedi m . Bu yen i düzenlemenin ne anlama geld iğ in i tüm ayrın t ı ları y la öğrenmek i st iyordum.
La Gorda, kuru b i r ses le , b i ld iğ i kadarıy la bunun herhangi bir anlamı o lmadığın ı söy led i . Ç i ft ler hal inde yaşıyorlar ama karı-koca g ib i davranmıyorlardı . Ayrıca, tahm in imin aks ine , kusursuz birer savaşçı o ldukların ı da ekledi .
Bu yeni biçim bana oldukça sevim l i ge ld i . Herkes a lab i ld iğ ine rahat görünüyordu . A ralar ında b i r dalaşma ya da çekişme yoktu . K ız ı lder i l i l e r in yere l g iys i leri i ç indeyd i l er. Kad ın ların neredeyse yerleri süpüren bol etekleri vardı . Koyu renk şal lara bürünmüş lerd i ve sürekl i şapka g i yen Josefina d ış ında hepsi saçların ı örmüştü . Adamlar ince beyaz kumaştan p ijamayı andıra n pantolon lar, gömlekler ve l ıas ır şapkalar g iymi ş l e rd i . Heps in in ayağ ında el yap ımı s andal l ar vard ı .
42 ÖTEKİ BENLİK
r La Gorda 'ya bu yeni giyim tarzının nedenini sordum. Bana gitmeye hazırlandıklarını söyledi . Ya benim yardımımla, ya da kendi kendilerine, eninde sonunda bu vadiyi terk edip, yeni bir dünyaya, yeni bir yaşama doğru yol alacaklarmış . Bunu gerçekleştirebildiklerinde, değişimi kabul etmiş; Kızılderili giysileriyle de, kentli giysileri içindeki yaşamlarından daha belirgin biçimde uzaklaşmış olacaklarmış. Kendilerine içinde bulundukları durum ne olursa olsun akışkan ve rahat olmal arı gerektiğinin öğretildiğini ve bana öğretilenlerin de bunların aynısı olduğunu söyledi . Benden beklenen, ne yaparlarsa yapsınlar, onlarla il işkilerimde rahat o ı -· mammış. Buna karşılık onlardan beklenen de vadilerini terk etmeleri ve savaşçılar gibi akışkan olup olamayacaklarını anlamak için de bir başka bölgeye yerleşmeleriymiş . -�
La Gorda'dan başarma şansımız konusundaki görüşünü dosdoğru açıklamasını istedim. Hepimizin alnında başarısızlık yazılı olduğunu söyledi.
Sonra b irdenbire konuyu değiştirdi ve rüyasında kendini devasa iki dağın arasında uzanan dar bir geçitte gördüğünü söyledi; bu dağların ona oldukça tanıdık göründüğünü düşünüyordu ve benden kendisini yakındaki bir kente götürmemi istiyordu . Nedenini bilmemekle birlikte, o iki dağın orada bulunduğuna ve rüyadan aldığı mesajın, birl ikte oraya gitmemizi gerektirdiğine inanıyordu.
Ş afakla b irlikte yola çıktık. O kentten daha önce de geçmiştim. Oldukça küçük b ir yerdi ve çevresinde la Gorda'nın görsüsüne uzaktan yakından benzeyen bir şey fark etmemiştim. Çevrede sadece kel tepeler bulunuyordu. Öyle görünüyordu ki, sözünü ettiği o iki tepe orada değildi, orada olsalar bile onları bulamayacaktık.
Bununla birlikte, şehirde geçirdiğimiz iki saat süresince ikimiz de tanımlayamadığımız bir duyguya kapıldık; kimi zaman iyice belirg in leşen ama daha sonra yeniden karanlıklara gömülen, zihnimizde yalnızca büyük sıkıntı ve düş kı-
BiRLİKTE GÖRMEK 43
r ık l ığ ı yaratan bir bi l inmezl ik duygusu . O kente gitmek b iz i gizemli b ir b iç imde huzursuz etmişt i ; daha doğru s u , b i lemediğimiz nedenl erden dolay ı , yoğun bir tedirginl iğe kapılm ı şt ık . Hayatta akl ıma gelmeyecek, saçmasapan bir çe l i şk iye düşmüştüm. B ugüne dek o kentte durduğumu bi le anım sam ıyordum, ş imdiyse, yalnızca orada bulunduğuma deği l , aynı zamanda bir süre yaşamış olduğuma da yemin edebi l irdim. S i l i k bir anı y d ı ; şehr in sokak l ar ın ı ya ela evlerini anımsaın ı yorclum . Duyumsadı ğ ım, z ihn imde b i r şeyler in aç ı k seç ik canlanacağına i l i şk in bel l i be l i rs i z , ama güç lü b ir sez iycli . Bunun ne olduğundan emin deği ld im, bir arıı olabil irdi . Bu sezi , giderek yoğunlaşt ı , özel l ik le bir evi gördüğüm an. Evin önünde d urdum. La Gorda ' y la bir l ikte evi arabanın i ç inden bel k i bir saat izledik, y ine de, arabadan d ı şarı ç ık ıp eve g irmek konusunda ik im izden de herhangi bir öneri gelmed i .
İkimiz ele son derece huzursuzduk. La Gorda ' nı n o iki dağla i lgi l i görsüsü üzerine konuş ıııaya başladık; k ı sa süre iç inde ele konuşmamı z tartı şmaya dönüştü . Benim rii_m.1 1 1 1 1 c iddiye almad ığ ımı clüşi.ini.i yorcl u . Sonunda te pem iz at t ı ve b irbirimize bağır ıp çağırm aya baş ladık ; k ızg ın l ık tan deği ld i bu , s inirlerimiz bozulmuştu . Ben kend ime hakim olup bağırmayı kest i m .
Dönüşte arabayı toprak yolun kenarında clurclurclum. Bacaklarımızın aç ı lmas ı için ufak bir yürü yüşe ç ıkt ık . B i r süre yürüdük; hava oldukça rüzgarl ı yd ı . La Gorcla hala tedirgin gorünüyordu . Arabaya geri döndük ve içercle oturduk.
" B i lg i lerin i toparlayab i l sen ," dedi la Gorcla yalvaran b i r sesle . "Anlayacaksın insan b i ç i m i n i n y i t iminin . . . "
Cümlenin ortas ında su stu ; kaşlar ımın çat ı ld ığı n ı görünce kısa kesmesi gerektiğini düşünmüş olmal ıyd ı . Yaşadığım çel işk in in farkındaydı . Zihnimde bi l inç ! i o larak toparlayabi leceğim b i lg i l e r b u lunsayd ı , bunu o ana k adar baş arab i l m i ş olurdum zaten .
"Ancak b izler saydam v ar l ık ları z , " dedi aynı ya lvaran ses le . "Görünürde sahip oldukl arımı zdan çok daha fazlas ına
44 ÖTEKİ BENLİK
sahibiz. Sen Nagual 'sın. Sen daha da fazlasına sahips in . " "Sence n e yapmam gerekiyor?"
L "Nesnelere sımsıkı sarılma arzundan kurtulmal ısın," dedi . "Bende de aynı şeyler olmuştu. Örneğin, sevdiğim yiyeceklere, yaşadığım yerdeki dağlara, konuşmaktan zevk aldığım insanlara sıkı sıkıya sarı lmıştım. En çok da beğenilme arzusuna. ')
Ona bu öğütlerinin benim için anlam taşımadığını , çünkü bi ldiğim kadarıyla hiçbir şeye sıkı sıkıya sarı lmadığımı söyledim. Israrla, insan biçimimi yitirmemek için bir şekilde araya engel ler koyduğumu bildiğimi söyledi.
"Dikkatimiz, sabırlı bir biçimde yoğunlaşmak üzere eğitilmiştir," diye sürdürdü konuşmasını . "Dünyada varlığımızı sürdürebi lmemizin yolu budur. B irinci dikkatine, bana oldukça yabancı gelen, ama senin çok iyi bildiğin bir şey üzerinde yoğunlaşmak öğretilmiş .
Ona z ihnimin soyutlamalar yol uyla i ş lediğ in i söyledim-bunlar, matematiksel soyutlamalar deği l , daha çok ussal önermeler biçimindeydi .
L "Şimdi, kendini tüm bunlardan kurtarmanın zamanı ," dedi . "İnsan biçimini yitirebilmek için tüm bunlardan kurtulman gerekiyor. Öylesine güçlü bir direnç oluşturuyorsun ki sonunda halin kalmıyor. " J
Onunla tartışabilecek durumda değildim. Onun insan biçimini y itirmek adını verdiği süreç, şu an için kafamın almayacağı kadar belirsizdi . Kafam, o kentte yaşadıklarımıza takılmıştı. La Gorda'ysa bu konuda konuşmak istemiyordu. '
"Öneml i olan senin bilgi lerini toparlayabilmendir," dedi. "Gerçekten yapmak zorunda olsan bunu becerebi l irsin. Örneğin Pablito'nun kaçtığı ve seninle yumruk yumruğa geldiğimiz o gün olduğu gib i . "
La Gorda o gün olanların "kişinin bilgisini toparlaması"nın bir örneği olduğunu belirtti . Tam olarak farkında olmadan görme gerektiren kannaşık bazı manevralar yapmıştım.
BiRLiKTE GÖRMEK 45
"O gün bize saldırmakla kalmadın ," dedi . "Giirdiin de."
Doğruyu söylemek gereki rse , hak l ıyd ı . O gün olup bitenlerde b i r gar ip l ik vard ı . Olayı en ince ayrı n t ı s ına kadar düşünmüştüm, neler olduğunu kendime bir türlü aç ık layamamıştım. Yaşanan anın duygusal yükünün ben i i nanı lmaz b i r b iç imde e tk i lemiş o lmas ı d ı ş ı nda , o lay la i lg i l i yeter l i b i r açık lama bulamıyordum.
Evlerinden içer i gir ip dört kadın la karş ı karş ıya geldiğim an, olağan alg ı l ama biçimimi değişt irebi ld iğ imi fark etmi şt im. Önümde koyu kehribar renk l i , b iç imsiz dört baloncuk görmüştüm. Bun lardan bir inin reng i daha açık t ı ve daha cana yakın görünüyordu. Diğer üçü i se h asmane, kesk in , beyazımsı kehribar renkl i k ız ı l l ık lardı . Tatl ı renkl i k ız ı l l ı k la Gorda 'yd ı . Üç hasmanc k ızı l l ı k da, tehdi t ed ic i b iç imde onun çevresinde dolaşıyordu .
En yakınımda bulunan beyazımsı saydaml ık , k i hu Josefin a ' yd ı , b i raz denges in i y i t i rm iş du ru mdaydı . Öne doğru eği lmiş t i , onu ş iddetle i tmiş t im. D iğer ik i s in in içer i doğru eğ i lmiş bu lunan sağ yanlarına b i r tekme atmış t ım . Onları n bu k ıs ımlarını tekmelemek konusunda b i l inç l i b i r düşünceye sahip deği ld im. Yaln ızca bu gir int iy i u ygun bir nokta o larak görmüştüm-bir şek i lde sank i ayağ ım ı o raya ycrlqt i rnıcın i ç in ben i davet ediyor gibiydi le r. Somıç tam isabett i . Lyd i a ve Rosa o a n bay ı ld ı lar. Her ik is in i d e sağ uylukl arından tekınelemişt im. B u , kemiklerin i k ı rabi lecek türde bir darhe değ i ldi , yalnızca önümdeki ı ş ık baloncukları n ı ayağım la i tmişt im. Yine de i nd irdiğ im darbe, sanki bedenler in in en kolay incinen bölümlerine ş iddetl i b i r tekme atm ış ım gib i b i r etk i yaratm ıştı .
La Gorda hakl ıydı , fark ında olmadığım bazı b i lg i leri toparlayab i lmişt im . Eğer görmek buysa, ussa l yönden vard ı ğım somıç şuydu k i , görmek bedensel b i r b i lg id ir. Zih ıı inı izde görsel duyuımın başat l ık kazanmas ı , bu bedensel b i lg iy i etkiler ve onun göze i l i şk in bir duyum olarak ortaya ç ıkm as ı na neden o lur. Ben im deney imled i ğ im, sa l t görsel değ i l d i .
46 ÖTEKİ BENLİK
Işık baloncukların ı , gözlerimin yanı s ıra bir diğer duyumla daha görm üştüm , çünkü onlarla uğraştığım tüm süre boyunca dört kadını da görüyordum. Işık baloncukları bedenleriyle yan yana da durmuyordu . B irbirlerinden ayrıktı lar. Benim için konuyu daha da karmaşık kı lan , olayın zaman boyutuydu. Tüm olan bitenler, birkaç saniye iç inde gerçekleşmişti . Eğer olduysa, bir anl ık görüntüden diğerine sıçrayış ım yok sayılacak bir hızla olmuş olmalıydı. Bu nedenle, ancak eşzamanl ı iki farklı görüntüyü algıladığımı anımsıyordum.
İk i ı ş ık baloncuğunu tekmeledikten sonra tatl ı renkl i ı şık-la Gorda-bana doğru yaklaşmışt ı . Üzerime gelmemişti, sol yanıma doğru i lerlemişt i ; amacının bana vurmak olmadığı anlaşı l ı yordu. Bu nedenle, parı ltı yanımdan geçer geçmez onu yakalamıştım. B irlikte yerlerde yuvarlandıkça, onun içinde eridiğimi h issetmiştim. Zaman duygusunu gerçek anlamda y itirdiğim tek an da, o an olmuştu. La Gorda ellerimin arkasına sarı ld ığında yeniden kendime gel iyordum .
"Rüyamızda, küçük kız kardeşlerle el ele tutuşmayı öğrendik," dedi la Gorda. "El ele bir hat oluşturmayı bi l iyoruz . O günkü sorunumuz, o hattı odamızın dışında hiçbir yerde oluşturmamış olmamızdan kaynaklanıyordu . B u yüzden beni içeri sürüklediler. Senin bedenin, el ele tutuşmamızın bizler için ne anlama geldiğini b i liyordu . Eğer bunu başarsaydık, onların denetimine girecektim. Onlar benden daha vahşidirler. Bedenleri sıkı sıkıya kenetlenmiştir; cinsell ik onları i lgilendirmez. Oysa beni i lgilendiriyor. Bu da beni daha güçsüz kı l ıyor. Eminim, senin de bilgini toparlayabilmeni bu denli güç kılan şey, cinselliğe duyduğun i lgi ."
Cinsell iğ in insanı güçten düşürücü etkilerini anlatmayı sürdürdü . R ahatsız olmuştum. Konuyu değiştirmeye çal ıştım, ama tedirginliğime aldırmadan bu konuya geri dönmeye kararlı görünüyordu .
"Haydi b i rl ikte Mexico City ' e g idel im," dedim umutsuzca.
Onu şaşırtacağımı sanm ıştım. Yanıt vermedi . Dudakları-
BİRLiKTE GÖRMEK 47
nı büzdü , gözlerini k ıst ı . Çenesindek i adaleleri sıktı , dudakların ı burnunun altında toplayacak biç imde büzdü . Yüzünü öyles ine çarpıttı ki, hayrete düşüim . Şa�kı nl ığım karş ı s ı nda ifadesini değiştirdi yüzündek i adaleleri gevşet t i .
"Haydi , Gorda," dedim. "Mexico C i ty ' e gidel im . " "Elbette , neden olmas ın'? " ded i . " N e alımım gerekiyor
yanıma?" Ondan bu tepkiy i beklemiyordum, Ş <q ırma s ı rası bana
gelm işt i . "H içbir şey," dedim. "Olduğumuz gib i g ideceğ iz ." Tek bir söz daha etmeden arkasına yaslandı ve Mexico
City 'e doğru yola koyulduk. Vaki t hata erkend i , henüz öğlen bi le olmamı ştı . Ona benimle birlikte Los A ngcles ' e gelmeye cesaretinin olup olmadığ ın ı sordum. 8 i r an için daldı .
"Bu soruyu saydam bedenime sordum," dedi . "Ne dedi?" "Ancak erk izin verirse gidebil i rm i ş im ." Ses inde öylesine bir duygu yoğunluğlı vardı k i , arabayı
durdurdum ve ona sarı ld ım. O an ona duyduğum sevgi öylesine derind i ki , beni ürkütüyordu . Bunun c insel l ik le ya da ruhsal desteğe duyulan gereksinimle bir i lg is i yoktu; bu duygu, bi ldiğim her şeyin ötes indeydi .
La Gorda 'ya sarılmak daha önce de hissettiğim duyguyu tekrar uyandırdı içimde, susturduğum, b i l inçalt ımın derin l iklerine ittiğim birtakım şeylerin gün ış ığrna çıkmasın a ramak kalmıştı . B unun ne olduğunu anlamak üzereydim, ama tekrar yitt i .
La Gorda ' yle birl ikte Oaxaca kent i ne vardığımızda henüz akşam olmuştu. Arabamı ara sokaklardan birine park ettim ve birl ikte kent merkezindek i meydana doğru yürüdük. Don Juan ' la don Genaro'nun oturdukları bankı bulduk. B oştu . Saygı l ı b ir sessizl ik iç inde orada oturduk . Sess i z l i ğ i bozan la Gorda, buraya birçok kez don Juan ve kim olduğunu
48 ÖTEKİ BENLİK
anımsayamadığı bir başkasıyla geldiğini söyledi. Bunun yalnızca rüyasında gördüğü bir şey olup olmadığından emin değildi .
"Don Juan ' la birl ikte bu bankta ne yaptınız?" diye sordum.
"Hiçbir şey. Oturduk ve otobüsü ya da b izi alıp dağların tepesine götürecek olan kereste kamyonunu bekledik," dedi .
Ona, don Juan ' la bu bankta oturduğumuzda saaatler süren konuşmalara daldığımızı söyledim.
Don Juan ' ın şi ire duyduğu büyük sevgiden ve boş olduğumuz zamanlarda ona nasıl şiir okuduğumdan söz ettim . Şiirleri en fazla ikinci bölümüne kadar, o da beğenirse, dinlerd i ; kalan bölümleriyse şairin esrikl iğ i olarak yorumlard ı . Ona okumuş olduğum yüzlerce ş iirden ancak b irkaçını baş ından sonuna değin dinlemişti. Başlarda ona kendi hoşlandıklarımı okuyordum; tercihim soyut, kapal ı , düşünsel şi irlerdi . Daha sonraları, kendi beğendiği ş iirleri bana defalarca okuttu . Onun düşüncesine göre ş i ir kısa ve öz olmalıydı . Ulu bir yalınlığın kesin , dokunaklı imgelerinden oluşmalıydı.
Akşamüstü , Oaxaca 'daki o banka oturduğumuzda don Juan 'da her zaman özel bir tutkuyu canlandıran Cesar Val lejo 'nun bir şiirini ezbere la Gorda'ya okudum; bunu onun için deği l , kendim için yapmıştım.
Ne yapıyor bu saatte acaba And dağlarından sevdiceğim Rita
kamışların ve vahşi kiraz ağaçlarının güzeli. Boğuyor bu yorgunluk beni artık ve kanım uyuşuyor içimdeki
miskin içki gibi.
Ne yapıyor acaba o güzelim elleriyle pişmanlık içinde, bem beyaz kolalı çamaşırların üzerinde gezinirdi ütüsü,
öğleden sonraları . Yağan bu yağmur içimden sözlerimi sürdünne arzusunu alıyor.
BİRÜKTE GÖRMEK 49
Ne oldu acaba dante l l i eteğine; i ş ine gücüne; yürüyüşüne;
p ınarından yaydığı şekerkamış ı kokusuna.
Kap ıdadır şimdi ,
bakıyordur h ızla i lerleyen bir buluta K i remit damın üzerinde vahşi bir kuş ötecektir;
ve o, i ç i t i treyerek fısı ldayacaktır sonunda, 'Tanrım ne kadar soğuk ' '
Don Juan ' ı n anıs ı inanı lmayacak kadar can l ı yd ı . B i r düşünce ya da bir h i s değ i ld i bu. B u , ne olduğu b i l inmez an ı , ağlattı beni . Gözlerimden yaş lar boşanıyor, b i r tür lü dindirem iyordum.
İ k indini n son saati don Juan iç in her zaman büyük önem taşırd ı . Onun bu saate duyduğu saygıy ı ve eğer bana öneml i b ir şey olacaksa , bunun günün o zamanında o lacağına duyduğu inancı ben de benimsemiş t im .
La Garda, baş ın ı omzuma yaslad ı . Ben de başımı onun başına. B ir süre öylece kaldık. Rahat lam ış t ım; duyduğum ted i rg in l ik geçmi ş t i . Yaln ızca baş ım ı la Gorda 'n ın başına yaslamamın bana böy le s ine huzu r veriyor olması şaş ı rt ıc ıyd ı . Ona , şaka olsun d iye , başlarımızı b irbir ine bağl amamız gerek t iğ in i söyleyecektim ama bu söyled iğ in1 İ c idd iye alacağın ı anladım. Tüm beden im gülmekten sars ı ld ı ve uykuda ol duğumu ayrımsad ım, ama gözlerim aç ıkt ı ; eğer gerçekten isteseyd i m , ayağa ka lkab i l i rd im . K ı m ı ldamak i s temediğ i m iç in orada öylece durdum; tam anlamıy la u yanıkt ım, aynı zamanda da uykuda. Çevrede yürüyen ve b ize bakan insanları gördüm , Genelde benimle i lg i l en i lmes inden hoşlanmadığım halde, onlara zerre kadar a ld ırm ıyordum . Sonra insanlar bir anda beyaz ı ş ık tan kocaman köpüklere dönüştüler. Yaşamımda i lk kez saydam yumurtalarla gerçek anlamda ve doğrudan karş ı l aşmış t ım ! Don Juan i nsanların görücülere saydam yuımı rtalar b iç iminde göründükler in i söylem iş t i . B u algıy ı , b i r
50 ÖTEKİ BENLİK
an iç in yanıp sönen ış ı l t ı lar o larak deneyimlemiştim ama hiçbir zaman bakışlarımı , o gün yaptığım gibi, onlar üzerinde odaklayamamıştım.
Işık kabarcıklar ı önceleri oldukça şekilsizdi . Gözlerim bunların üzerinde yeterince odaklanamamış gibiydi . Fakat daha sonra, bir anda görüş gücümü en sonunda doğru biçimde ayarlamayı başarabildim ve beyaz ı şık kabarcıkları uzunca saydam yumurtalar şeklini aldılar. Büyüktüler, aslında devasa sayı l ırlard ı , iki metreden uzun, bir buçuk metreden geniş olmalıydılar, belki de daha fazla.
Bir an yumurtaların artık h areket etmediklerini fark ett im. Önümde saydam, yoğun bir kütle gördüm. Yumurtalar beni izliyorlar; tehditkar biçimde karşıma diziliyorlardı . Ağır ağır doğrularak d ik oturdum. La Gorda omzuma yaslanrrı ış , derin bir uykuya dalmıştı . Çevremizde bir grup genç vardı . Sarhoş olduğumuzu sanmışlardı herhalde. B izi takli t ediyorlardı . İçlerinde en cüretkar olanı , la Gorda'nın göğüslerine dokunmaya başlamıştı . Onu sarsarak uyandırdım. Telaşla yerimizden kalktık ve orayı terk ettik . Gençler peşimize takıldı lar, bizimle dalga geçiyorlar, bağırarak açık saçık şeyler söylüyorlardı . Köşede beliren polis i görünce bizi rahatsız etmekten vazgeçtiler. Tam bir sessizl ik içinde kent merkezinden arabayı bıraktığım yere doğru yürüdük. Akşam olmak üzereydi . B irdenbi re la Gorda koluma yapışt ı . Gözlerinde vahşi bir ifade vardı , ağzı açıktı. Eliyle işaret etti .
"Bak ! Bak ! " diye bağırd ı . Nagual ve Genaro, oradalar ! " Önümüzdeki uzun bloğun köşesinden iki adamın döndü
ğünü gördüm. La Gorda hızla o yöne doğru koşmaya başladı. Peşinden koşarken gördüklerinden emin olup olmadığını sordum. Kendinde değild i . Kafasını kaldırıp baktığında, don Juan ve Genaro ' yu onu seyrederken gördüğünü söyledi . Göz göze geldikleri an, yürüyerek uzaklaşmış lardı.
Köşeye ulaştığımızda, iki adam bizden yine aynı uzakl ıkta duruyorlardı . Y üz hatlarını ayırt edemiyordum. Orada yaşayan Meksikalı l ar gibi giyinmiş lerdi . B aşlarında hasır
BİRLİKTE GÖRMt'K 5 1
şapka vard ı . B ir i , don Juan g ib i i r i yarı , d i ğer i ele Genaro gib i zay ıf yap ı l ıydı . İk i adam bir başka köşeyi döndü ler, b iz de bağıra çağıra peşlerinden seğ i rtt i k . G i rd i kler i sokak ı s s ı zd ı , hafifçe sola doğru k ı v rı l ıyor ve şehr in kenar mahal le ler ine çık ıyordu . İki adam tam yolu n k ı v r ı ld ığ ı noktadaydı l ar. İ şte o anda öyle bir şey oldu ki o adamları n gerçekten don J u an i l e Genaro olabi lecek ler i düşünces i ne kapı l d ı m . Adam l ardan daha k ı sa boylusunun bir h areket iyd i bunu düşündüren . Profil in in dörtte üçünü göreb i leceğ i m iz biç imde b ize doğru döndü ve onları izlemem izi i s t iyorımışcas ın a ha fifçe baş m ı eğd i . Don Genaro ' nu n ormanda dolaşt ı ğ ı m ı z gün lerde bana s ı k s ı k yaptığı b ir h arekett i b u . Her za ınan benim önümde yü rür, bana cesaret vermek, ona yet i şebi lmem konusunda beni i k n a etmek isterces ine dönüp baş ı y l a b u hareket i yapard ı .
La Gorc\a avazı ç ık t ığ ı kadar bağırmaya baş lad ı . "Nagual ! Genaro ! B ekleyin 1 "
La Gorda önümden koşuyordu . Adam l ar i ler ide, a l acakaranl ı kta k ı smen görü lebi len baraka l ara doğru çok h ı z l ı b i r biçimde yürüyorlard ı . Ya bu baraka larcLın b i r ine g i rı ı ı i ş ya ela c ivarda çok sayıda bu lunan pat ika lardan b i rine yöne l m i ş o l mal ı l ard ı ; b irdeb i re gözden kaybo ldu l ar.
La Gorda orada d u rdu ve h i ç çeki nmeden . i n l e re-e s i ne adları n ı hayk ı rd ı . Çevredeki ler k imin bağırd ı ğ ı nı göreb i lmek i�' i n d ı şarı fı r ladı l ar. Sak in lqinceye dek .�arı l d ı m ona .
"Tam önüııı deyd i ler," dedi ağlayarak . "Otuz metre b i le yoktu aranı ızda. Dikkat in i onl ara çekeb i lmek iç i n sana seslendiğ imde b i r b lok ötemizde b i r an iç in durdu lar. "
O n u yat ı ş t ı rm aya ça l ı şt ı m . Çok gerg i n d i . Titreyerek bana sarı ld ı . N ede n i n i b i lm iyordum ama, o iki adamın don J uan ve don Geııaro o lmadık lar ından kes i n l ik le e m i n d i m ; b u yüzden d e l a Gorda ' nı n heyecanın ı paylaşanı ıyorcl u nı . Eve geri dönmemi z gerektiğ in i , e rk i n ona benimle bir l ikte deği l Los Angele s ' a , Mex ico City ' ye b i l e g i tmes ine iz in vermediğ in i söyledi . Heni.iz böyle b ir yolcu luğun zamanı ge lmem iş . Onl arı görmenin de b i r yora o lduğuna i nan ı yordu . Ona , ev le-
52 ÖTEKİ BENLİK
rinin bulunduğu yönü, doğuyu göstererek gözden kaybolmuşlardı .
O anda e n başa dönmeye herhangi b i r itirazım yoktu. O gün içinde yaşadığımız tüm olaylardan sonra yorgunluktan bitmiş olmam gerekirdi . Oysa, benliğimi alabildiğine yoğun bir enerji dalgası kaplamıştı . Tıpkı don Juan ' la birl ikte olduğumuz, içimden omuzlarımla duvarlara bindirip onları yıkmak geldiği günlerdeki gibi.
Arabaya doğru yürüdüğümüz s ırada l a Gorda 'ya karşı içimi bir kez daha tutkulu bir sevgi kapladı. Bana olan yardımları için ona ne denli teşekkür etsem azdı . O gün saydam yumurtaları görmemi sağlamak için yaptığı her şeyde başarılı olduğunu düşünüyordum. O s ırada oturmakla son derece cesur davranmış, gülünç duruma düşmeyi, hatta bedensel incinmeleri bi le göze almıştı . Ona m innettarlığımı ifade ctlinı . Çıldırmışım gibi bana baktı ve bir kahkaka patlatt ı .
"Ben de aynı şeyleri sen in için düşünmüştüm," dedi . Tüm bunları yalnızca benim için yaptığını sanmıştım. Saydam yumurtaları ben de gördüm . Bu, benim için de ilk kez olan bir şeydi . B irlikte gördük! N agual ve Genaro ' nun yaptığı gibi . "
L a Gorda' nın binmesi için arabanın kapısını açtığımda o gün yaşadığımız deneyim tüm gücüyle etkisini gösterdi . O ana kadar tümüyle duyarsızdım, içime bir ağırlık çökmüştü. Şimdiyse, duyduğum coşku, la Gorda 'nın biraz önceki heyecanı kadar yoğundu. Sokaklarda koşmak ve bağırmak ist iyordum. Yatıştı rma sırası la Gorda'ya gelmişti . Yere çömeldi ve baldırlarım ı okşadı . Çok garip , hemen sakinleşmişt im. Konuşmakta güçlük çektiğ imi ayrımsadım. Düşüncelerim , söze dökemeyeceğim bir h ızla akıyordu zihnimde. Evinin bulunduğu kente hemen dönmek istemiyordum. Yapacak daha çok şey varmı ş gibi geliyordu . Yine de, ne istediğimi tam olarak açıklayamıyordum. Oldukça isteksiz olan la Gorda' yı kent merkezine doğru sürükleyerek götürdüm, ama o saatte oralarda boş bank yoktu. Çok acıkmış olduğumdan, onu bir
BİRLİKTE GÖRMEK 5 3
restorana doğru çekt im . B i r şey y iyemeyeceği n i sanıyordu ama garson y iyecekleri geti rd iğ inde benim kadar acıkmış olduğunu anladı . Yemek biz i tümüyle rahat latmışt ı .
O gece daha geç bir saatte g id ip bankta oturduk. Oraya oturabilene dek bize olanlar konusunda ona herhangi b i r şey söylemekten kaç ındım. La Gorda ba�larda konuşmak istemiyordu . Benl i ğ im a l ı ş ı lmad ık bir coşku iç indeydi . Don Ju an ' la b i rl ik te o lduğum zamanlarda da buna benzer anlar yaşamıştım, ama bunlar gene l l ik le sanrı landırıc ı b itk i lerin etk i s iy le ortaya çıkardı .
Sözlerime gördüklerimi l a Gord a ' ya anlatmakla başladım. O saydam yumurtaların beni en fazla etkileyen yanı dev in imleriyd i . Yürümüyorlard ı . yerde olduklar ı halele yüzerces i ne cleviniyorlarclı . Devin im leri hoş görünmüyordu . S ı rıkl a yürürmüşçesine, kazık g ib i ve s i lk inerek i lerl iyorlard ı . Dev in im hal indeyken yumurta biçim leri ufa l ıyor, yuvarlak laş ıyordu; s ıçrarcas ın a , s i lk in i rces ine , h ız la bir a�ağı b i r yukarı sal l an ıyorlard ı . Sonuçta yarattık ları etk i , son derece rahatsız edici s in irsel bir ü rpermeycl i . Tel ev izyonclaki h ızlandın lmış görüntülere benziyorlardı en çok.
Kafamı karışt ıran bir başka şey de bacakların ı n olmamasıydı . B i r zamanl ar dansçı l arın buz üzerinde askerler in hareketlerini takl i t et t ikleri bir bale gösteri s i iz lem iş t im; askerlere benzeyebi lmek için yerlere kadar inen bol tün ik ler g i ym işlerd i . Ayakların ı görebi lmek olanaksızdı , bu neden le de buz üzerinde akıp g icl iyorımış g ib i b i r e tk i yarat ıyor lard ı . Önümden geçen saydam yumurtalar d a kaba yüzeyl i b i r zem in üzer inde kayı yorm u ş g ib i b i r i z len im b ı rak ıyor lard ı . Sayclaml ık ları , bel l i bel i rs iz b i r aşağı b i r yukarı dev in i yordu , ama bu b i le ben i rahats ız etmeye yet i yordu. Yumurtalar ın dev in imleri yavaşladığında, b iç imleri de uzuyordu. Bazı ları o denl i uzun ve katı görünüyorl ardı ki, insanın akl ına tahta ikonaları getiriyorlard ı .
Saydam yumurta ları n daha da rahats ız ed ic i b i r d iğer öze l l iğ i de , h içbir i nde göz bulunmamasıydı . Can l ı l ar ı n göz-
54 ÖTEKİ BENLİK
lerininin bizler i böylesine çektiğinin o zamana dek ayırdına varmamıştım. Saydam yumurtalar tümüyle canlıydılar ve beni büyük bir merakla gözlüyorlardı . İne çıka s ilkindiklerini , yaklaşıp eğilerek beni seyrett iklerini görüyordum, ama gözleri yoktu .
Bu saydam yumurtaların çoğunun üzerinde, tam orta bölümlerinin altında s iyah noktalar bulunuyordu. Bazı larındaysa yoktu bu büyük noktalar. La Gorda bana, üreme faal iyetinin erkeklerin ve kadınların bedenlerin i etki lediğini ve bunun sonucunda m idenin hemen alt kısmında bir deliğin ortaya çıktığını söylemişti . Ancak bu saydam yumurtaların üzerindek i noktalar bana tam olarak birer delik gibi görünmemişti . Bu bölgeler saydam deği ldi ama derin de deği ldi . Üzerinde s iyah noktalar bulunan yumurtalar daha yaş l ı , daha yorgun görünüyorlard ı ; yumurta biç imlerinin üst kısımları aşınmış gibiydi , gövdelerinin d iğer bölümlerindeki parl akl ı kl a karşı laştırıldıklarında mat görünüyorlardı . Öte yandan , üzerinde s iyah noktalar bulunmayan yumurtalar, göz kama�tırıcı parlakl ıktaydı lar. Bunların tehl ikel i oldukları dü�ünces ine kapıldım . Canlı ve güçlüydüler, enerj i ve beyazlık yüklüydüler.
La Gorda bana, başımı onunkine yasl ad ığ ım an rüya görmeyi andıran b ir ruh durumuna girdiğini söyledi . Uyanıkmış ama yerinden kıpırdayam ıyormuş. İnsanların çevremizde dönüp durduklarının farkındaymış . Daha sonra bunların saydam baloncukl ara, en sonunda da yumurta biç iml i yaratıklara dönüştüğünü görmüş. Benim de görüvor olduğumu bi lmiyormuş . İlk başta onu kolladığımı sanıyormu�, ama, başımın yarattığı basınç çok artınca benim de görüyor olmam gerektiğine kanaat get irmiş . Zihninde olup bitenler hakkında ancak, toparlanıp, uyuyor görünmesinden yararlanarak onu okşamaya çalışan adamı yakaladığım zaman bir fikir sahibi o labilmiştim.
Görsü lerim izin b irbir inden fark ı , onun ''kökler" adını verdiği , as lan kuyruğunu andıran ince telc ikler aracı l ığıy la
BiRLiKTE GÖRMEK 55
erkeklerle kadınları b irbirinden ayı rabi lmesiyd i ; bunlar, c insel organ l ar ın bu lunduklar ı böl geden içeriye doğru uzuyorlardı . Bu kökler in yaşamın kaynağı olduğunu söyledi . Cen in , büyümesin i gerçekleşt irebi lmek amacıy la kendis in i bu besleyici kökçüklerden birine bağlı yarak onu iyice emiyor, geride yalnızca bir delik bırakıyormuş . Öte yandan, erkekler in k ısa, incecik telcikleri varmış ; bunlar can l ı l arırnş ve bedenler inin saydam kütles inden bağımsız bir biç imde yüzi.i yorlarmış .
Ona, bunları b i rl ik te görmemizin neden inin ne olabi leceğ in i sordum. Herhangi bir yorumda bu l u nmaktan kaç ın d ı , ama tah m in ler imi sü rdürmem konusunda beni tqvik e t t i . Ak l ıma i l k geleni aç ıkça bel i rt t im : B u iş te duygul arı n ro lü o lab i l irdi .
Ayn ı gün akşamüstü , la Gorda ' y l a b i rl ikte don Juan ' ın en sevdiği bankta oturup , onun sevd iğ i ş i i r i okudum. Çok duygu l anmışt ım. Duygularım , böyle bir yoğunluğa bedenimi hazır lamış olmal ıydı . Rii_va gr)rmeyle birl ikte tam b ir sess izlik durumuna geçmeyi ele öğrenmiştim . Zihnimdeki d inmek bi lmez konuşmaları susturarak, tıpkı bir kozan ın içi nden gizl ice dışarıy ı seyrediyormuş g ib i ka lab i l iyordum . Böyle b i r durumda ya b i l inc im ü zer inde az da o l sa sah ip o lduğum kontro lü tümüyle b ı rakıyor ve b i r riiyaya da l ı yor y a da o kontrolü s i.irdüyor, edilgen, düşüncelerden arınmış , arzul ardan s ıyrı lmış b i r duruma geçiyordum. Bununla b ir l ikte , bunların öneml i b i rer etken olduğunu sanmıyordum. B ence bu süreçte katal izör i ş lev in i la Gorda görüyordu . Giirnıek iç in gerek l i koşu l l arı n gerçek leşmes ine yol açan unsurun , ona olan duygu larımdan kaynaklandığına inanıyordum.
Düşüncelerim i ona söylediğimde, la Garda mahcup bir biç imde güldü .
"Sana kat ı lmıyorum," eled i . " Bence, bedenin anımsamaya başlad ı . "
' 'Bununla n e demek is t iyorsun Gorda?" d iye sordum.
Uzun b i r sess izl ik o ldu . Ya söylemek i s temediğ i bir �eyi söyleyebi lmek iç in keneli kendis iy le mücadele ed iyordu , ya
56 ÖTEKİ BENLİK
da umutsuzca doğru sözcükleri bulmak için uğraşıyordu . "Bi ldiğim birçok şey var," dedi; "yine de neyi bi ldiğimi
bilemiyorum. O kadar çok şeyi anımsıyorum ki , sonuçta bir bakıyorum, belleğimde h içbir şey yok. Sanırım sen de aynı açmazların içindesin ."
Ona böyle bir şeyin farkında olmadığımdan emin olması gerektiğini söyledim ama bana inanmak istemiyordu.
"B azen senin gerçekten bir şey b i lmediğine inanıyorum," dedi. "Bazen de bizlerle dalga geçtiğini düşünüyorum . Nagual bana kendisinin de bilmediğini söylerdi. Senin hakkında söylemiş olduğu b irçok şeyi ş imdi anımsamaya başlıyorum. "
"Bedenimin anımsamaya baş l ıyor olması ne demek?" diye sordum ısrarla.
"Bunu bana sorma," dedi gülümseyerek. "Neyi anıınsaman gerektiğini ya da bu anımsamanın nasıl olduğunu bilemem. Ben şahsen böyle bir şeyi hiç yaşamadım. Bu kadarını bil iyorum."
"Çömezler arasında bana bunu söyleyebilecek herhangi biri var mı?"
"Hiç kimse yok," dedi . "Sanırım ben bir haberciyim, sana şu an ancak mesajın yarısını i letebilen bir haberc i . "
Ayağa kalktı ve onu evine götürmemi rica etti. O anda bulunduğumuz yerden ayrılamayacak denli heyecanlıydım . Önerim üzerine kent merkezinde gezindik. Sonunda başka bir banka oturduk.
"Bu kadar rahatl ık la birlikle görebilmemiz sana garip gelmiyor mu?" diye sordu.
Zihninden neler geçtiğin i anlayamıyordum. Yanıl vermeden önce tereddüt ettim .
"Sana daha önce de birlikle gi)rdüğümüzü sandığımı söylersem yanıtın ne olurdu?" diye sordu bu defa, sözcüklerini büyük bir özenle seçiyordu.
Ne demek istediğini kavrayamadım. Aynı soruyu bir kez
BİRLİKTE GÖRMFK 57
daha sordu . Yine anlayamamı ş t ı m . " N e z a m a n hirlikte görmüş olab i l i r i z '! " d i ye sord u m .
"Sorun h içbir anl am i fade etmiyor. " " İ�te mesele de bu ," d iye yan ıt verel i . " B i ln ı iyonı m , ama
yine de iç imde senin le hirli/.:.ıe giiıdii,�iimii:c da i r b i r h is var. An iden ü rperd i m ve ayağa ka lkt ı m . B i r kez daha o kent
te kap ı ld ığ ım duyg u l arı anımsad ı m . Lı Gorda bir şeyler siiylcmck ü zere ağz ı n ı aç t ı , ama c ü m l e n i n y;ır ı s ı n; ı ge l meden sustu. Şas ı rm ı s bir seki lde bana bak t ı , e l i n i dudak ları m a vas-_., � .) J !adı , daha sonra ben i arabaya doğru s ü rük l eyerek götti rd ü .
Gece boyunca araba k u l l and ım . Konuşmak , o lan l a rı değerlend irmek i s t i yordu m , ama o, sank i o las ı bir tart ı �mayı önlemek i s terce s i ne uykuya dal d ı . E l bet te hak l ı yd ı . İ k i m i z aras ın da, b i r ruh d urumunu gereğinden faz l a clcğerlcnd i rerek dağ ı tman ın yol açacağı teh l i ken in fark ı n d a o lan oyd u .
Eve vardığ ı m ı zda arabadan inerken , Oaxaca ' d a baş ımıza ge lenler konusunda h içb ir şey söy lemememiz gerek t iğ in i bel i rtt i .
" ' O d a neden , Gorda?" d iye sord u m . "Gücümüzü harcam amız ı i s tem iyoru m , ' " d i y e yanı t v er
el i . "Büyücünün yöntemid i r bu : kazand ık l arı ıı ı a s la harcamayacak s ı n . "
"Ancak bunun hakk ı nda h iç konuşmazsak, b ize gerçekte neler olduğunu h içb i r zaman b i lemeyiz k i ." diye kar� ı �· ıkt ı ın .
"En az dokuz gün ses s iz o lmam ı z gerekiyor." ded i . ' 'Yalnızca kenel i aram ızda b i le konuşamaz m ı y ız ' !" d i ye
sordum. "Öze l l ik le b u n u yapmama l ı y ı z . " ded i . Savunmas ız du
rumday ı z . Kend i m i z i zaman ın iy i lqt i ri c i g ü c ü ne bırakmamız gerekiyor. , .
ÖTEKİ BENLİÔİN S ANKİ A !\ ILARI
Aynı gece hepim iz yeni den toplandığımızda, "Neler o l duğunu söyler m i s in i z b ize?" d i ye sordu Neslor. "S i z
ik in iz neredeydiniz dün?"
La Gorda ' nın olup bitenler h akkında h iç k imseye bir şey siiy lemememiz gerekt iğ i konusundak i uyarı s ı akl ımdan uçup g i tmişt i . Onlara yakınlardaki kente g i tt i ğ imiz i ve orada son dncce g izeml i b i r ev gördüğümüzü anlatt ım .
Orada bu lunan herkes b i r anda irkildi. B ir da lgalanma ı ı ld ı ı , birbir lerine bakt ı lar, daha sonra da, b ir aç ık lama yapı ı ıa .� ın ı istermişçes ine, bak ış ların ı l a Gorda ' ya çevi rd i ler.
"Nası l b i r evdi bu?" d iye sordu Nestor.
La Gorcla ağzımı açmama fı sat vermeden atı ldı . Telaşl ı , 1 1 1 · 1\·dcyse tutars ız b i r b iç imde konuşmaya baş lad ı . Ak l ın a ı · s ı i gi gib i konuştuğu düpedüz ortadaydı . Hattta konuşurken ; 1 1 ; ı y ; ı Mazatec d i l inde sözcükler ve deyiş ler b i le katıyordu. l l ; ı ı ıa fı rlatt ığ ı kaçamak bak ı ş larında artı k d i l im i tutmam• ge-1 1 · k 1 igini belirten sessiz bir yalvarma okunuyordu sank i .
60 ÖTEKİ BENLİ K
" Ya gördüğün rüya, Nagual?" diye sordu bana, e n sonunda bir yolunu bulup kurtulan birinin rahatlayışı içinde . " Yaptığın her şeyi bi lmek isteriz. B unu bize anlatmanın bizim için son derece öneml i olduğunu düşünüyorum."
Elinden geldiğince kayıtsız davranmaya çalışarak kulağıma eğildi ve Oaxaca ' da yaşadıklarımızdan sonra, onlara gördüğüm rüyayla i lgil i her şeyi anlatmam gerektiğini söyledi .
"Bu sizin iç in neden bu kadar önemli '/ " diye sordum yüksek sesle.
"Sanırım sona çok yaklaştık," dedi la Gorda c iddi bir ses tonuyla. "B ize söyleyeceğin ya da yapacağın her şey art ı k bizim için son derece önem taşı yor. "
Onlara gerçek rüyam olduğuna inandığım olayları anlatmaya başladım. Don Juan bana deneyimlerin üzerinde gerekt iğ inden fazl a durmanın h içbir yarar sağlamayacağın ı söylemişti . Bana pratik b ir yol öğretmişti ; söylediğine göre, aynı görsünün üç kez tekrarlanması hal inde çok dikkatli olmam gerekiyormuş; yoksa, bunun ikinc i dikkati kurma yolunda acemice bir girişimcinin i lk basamağı atlamasından öte bir anlamı o lmazmış .
Bir kez rüyamda sıçrayarak uyandığımı ve yataktan düştüğümü görmüştüm, ama bir de bakmıştım ki bedenimin hilla yatakta uyuyor. Kendimi uyurken izledim, rüyada olduğumu anlayacak ölçüde özdenetime sahiptim. Don Juan ' ın ani sarsıntı lara ve şaşkınl ığa uğramamam için verdiği öğütlerine uyarak ihtiyatlı davrandım. Don Juan, rüya görücünün serinkanlı olması gerektiğini söylerdi . Rüya görücü, uyuyan bedeniyle uğraşmayı bırakıp, odadan dışarı çıkmal ıymış. N as ı l olduğunu anlayamadan b irdenbire kendimi odanın dış ında bulmuştum. Kendimi orada bulmamın b ir anda gerçekl eştiğinden eminim. Dışarda, oda kapısının önünde ayakta durduğumda fark ettiğim ilk şey, holün ve yukarı çıkan merdivenin devasa boyutlarda olduklarıydı. Gerçek yaşamda son derece sıradan olan bu yapıların bana böylesine büyük görün-
ÖTEKİ BENLİÔİN SANKİ ANILARI 6 1
meleri beni gerçekten ü rkütmüştü o gece: hol , b i r k il ometreden daha uzun görünüyordu ve merdivenin on altı basamağı vardı .
Algıl adığım b u devasa uzak l ık lar iç inde nas ı l yol a lacağımı bilemiyordum. Ne yapacağım ı b ilemez bir halde kalakalmışt ım, dah a sonra b i r şeyler beni h arekete geç i rm i ş t i . Ancak yürümüyordum. Adımlarımı h issetmiyordum. B irdenb i re kend im i merd iven in parm ak l ı k l ar ına tutunurken bu l muştum. El lerimi ve kol larımın dirseklerime kadar olan bölümünü görebi l iyordum , ama onl ar ı h issederniyorcluın. Anladığırn kadarıy l a kendi kas s is tern i rnden tümüyle farkl ı b ir güçle tutunuyordum parmakl ık lara. Merdivenlerden aşağı inmeye çal ışt ığımda ela aynı şey ol ınu�tu. Nas ı l yürüyebi leceğ imi b iln ı iyorcl um. Tek bir adım bi le atamı yordum . Sanki bacakl arım birbirine yapışmış g ibiydi . Eğild iğimde bacaklarıım görebi l iyordum, ama onları ne i leriye ne yana ne de yukarı doğru oynatab i l iyordum . En üst basamakta kaskatı kes i lmiş g ibi duruyordum. Kendimi hacıyatmaz gibi h issediyordum.
Yürüyebi lmek için o lağanüstü bir çaba harcadım ve hantal bir top gibi basamak lardan aşağı doğru zıpladım. Zemin kata inebilene k adar canım çıktı , ha l imi başka türlü arı l ataı ı ıam, görsümü sürdürebi lmek, onun o lağan bir rüyanın kaypak imgeleri iç inde çözülüp gitmesin i enge l leyebilmek iç in i izel bir özen göstermem gerekiyordu.
Dış kapıya u laşabildiğ imde, kapıyı açamadım. B ütün çabalarım boşunaydı ; o anda oclamclan , kapı açıkmı ş g ib i kayar; ık süzüldüğümü an ımsadım. Yapımım gereken tek şey o kayma duyumunu yeniden anımsarnaktı , bunu yaptığım gibi kendimi sokakta bu ldum. Sokak karan l ı k görünüyordu� kurşuni, göz gözü görmez bir karanl ık��İ lk anda d ikkatim i ,_-eken şey, tam önümde, göz h izamda uzanan devasa bir ış ık l ıavuzu oldu. B unun bir sokak l ambası o labi leceği sonucuna vardım; bu sonuca algı yolu i le değ i l , fik i r yürüterek varmışı ı ı ı ı , çünkü tam köşede, altı metre yükseklikte bir sokak lam-
62 ÖTEKİ BENLİK
basının bulunduğunu bi l iyordum . O anda, herhangi bir nesnenin yukarıda mı aşağıda m ı , sağda mı solda mı olduğunu kesti rebilecek ha lde olmadı ğımı anladım . Çevremdeki her şey burnumun d ib indeymi ş gibi görünüyordu. Alg ı larım ı , gündelik yaşamdaki gibi düzenleyebi lecek herhangi bir düzenekten yoksundum. Her şey orada, tam önümde uzanıyordu, ve ben görüntüleri zihnimde normal hal iyle algılayabilme becer i s inden yoksundum.
Ş aşkın l ık iç inde sokakta öylece durdum; ta k i havada yükseld iğ imi h i ssed inceye kadar. Elektrik d ireğine tutundum. Esen ş iddetli b i r rüzgar beni yukarı kaldırıyordu. Direk üzerinde sokağı n adını i yice görebilene kadar yükseld im: Ashton.
Aylar sonra, kendimi bir kez daha rüyada, uyuyan bedenime bakarken bulduğumda, artık neler yapmam gerektiğ in i b i l iyordum. Olağan rüya s ıras ında, bu süreç iç inde gerekl i olan tek unsurun i s tenç olduğunu öğrenmiştim artık; bedenin c ismani l iğ in in herhangi bir önemi yoktu. Bu, rüya görenin dev imini ağırlaştıran b i r anıydı yaln ızca. H iç vakit kaybetmeden kayarak odadan d ışarı ç ıkt ım , çünkü hareket etmek için kap ıy ı açmak ya da yürümek gibi eylemlerde bulunmam gerekmiyordu. Hol ve merdiven bu kez, i lk görüşümde o lduğu gibi devasa deği ld i ler. Kolayl ıkla, kayarak dışar ı ç ıktım ve i stencimle üç blok öteye ilerledim. Iş ıkl arın son derece rahatsız edici görüntüler oluşturmaya devam ettiklerinin farkına vard ım . G özler imi onlara d ikt iğ imde, ölçülemeyecek boyutl arda ı şık h avuzları oluşturuyorlard ı . Rüyanın d iğer unsurlar ıysa kolayca deneti m altına alınabi liyordu . B inalar olağanüstü ölçüde ,bü yüktüler, ama garipsemiyordurn. Ne yapacağımı düşünmeye koyuldum. Daha sonra, oldukça rastlantısal bir b iç imde, nesnelerin üzerine gözlerimi d ikmeden, her zamanki g ib i onlara yalnızca göz ucuyla bakacak o lursam, algılarımı düzene sokabilceeğimi ayrımsadım. D iğer bir dey i şle, don Juan ' ın öğütlerini harfiyen yerine getirecek ve rüyamı olduğu gibi kabullenecek olursam, gündelik yaşamımın
ÖTEKİ BENLİÔİN SANKİ ANILARI 63
tanıdık algı larından yararlanabi lecektim. Kısa b i r süre sonra görünüm, tam o larak tanıdık olmasa b i le , denetim alt ına a l ı nabi l i r bir n itel ik kazandı .
Benzer bir rüyayı bir sonraki görüşümde sokağın köşes inde yer alan, en sevdiğim kafeye gi tt im. Bu yeri seçmemin nedeni, sabahın çok erken saatlerinde oraya gitmeyi a l ı şkanlık haline getirmiş o lmamdı . O saatte orada, gece vardiyas ında ça l ı ş an garson k ı z lar ı gördüm; tezgfth ı n kenar ında b i r grup insan yemek yiyordu ve sağda, tezgfthın en ucunda tiıhaf bir t ip vardı , her gün Los Angeles Ünivers i te s i 'n in çevres inde turlarken gördüğüm bir adam. B ana gerçekten bakan tek kişi bu adam oldu. İçeriye girdiğim an varl ığ ımı h issetmiş gibiydi . Döndü ve gözünü bana dikt i .
Aynı adamı birkaç gün sonr a, sabah erkenden , uyanık o lduğum bir saatte b ir kez daha gördüm. Yüzüme baktı ve sanki beni tanıd ı . Onunla konuşmama fırsat vermeden, dehşete düşmüş gibi koşarak uzaklaşt ı .
Aynı kafcye bir kez daha geldim, ama bu kez rüyonurı seyri değişmişt i . Caddenin karşı tarafından res toranı izlemeye koyulmuştum ki, görüntü değ iş t i . Artık tan ıd ık b ina l arı görmüyordum. B unun yerine eski çağlardan bir manzarayla karşı karş ıyaydı m . Gece de deği ld i . Güneş p ı rı l pırı l parl ı yordu ve önümde uzanan gür yeş i l l iğin bürüdüğü b i r vad iye bakıyordum . B atak l ık gibi bir yerdi burası ve her yanı koyu yeşi l renk l i , kamışa benzer bitk i ler kaplamıştı . Yanımda, ik i buçuk üç metre yüksekl iğinde düz bir kaya parças ı vard ı . Üzerinde kocaman, k ı l ıç gibi s ivri diş l i bir kaplan oturuyordu. Taş kesi lmişt im. Uzun bir süre gözlerimizi d ikip birbirimize bakt ık . H ayvan olağanüstü büyüktü, ama görünümü ürkütücü değ i ld i . Muhteşem bir baş ı , koyu bal rengi gözleri , kocaman pençeleri , devasa b i r göğüs kafes i vard ı . B eni en çok etkileyen , kürkünün rengi oldu . Tüm bedeni koyu kahve, neredeyse çikolata rengindeydi. Kürkünün rengi bana kavrulmuş kahve çekirdeklerini anımsatt ı , ama daha parl akt ı ; şaş ı rt ıc ı derecede uzun, kir l i ya da kar ış ık olmayan , tüyleri var-
64 ÖTEKİ BENLİK
dı. Bir pumanın, bir kurdun ya da bir kutup ayısının postuna benzemiyordu. Daha önce hiç görmediğim bir şeydi.
O günden sonra, düzenl i bir biç imde aynı kaplanı görür oldum. Ortam kimi zaman bulutlu ve serindi. Vadiye yağmur yağdığını görüyordum; yoğun, bereketli yağmurlar. Kimi zaman da vadi ış ığa boğulmuş oluyordu. Kıl ıç gibi keskin dişli başka kaplanlar da görüyordum sık sık. Onların kendilerine özgü gümbürdeyen kükremelerini i ş i tiyordum-bu sesler içimi fena halde bulandırıyordu .
Kaplan bana h iç dokunmadı . Üç beş metre uzakl ıktan bakışıyorduk. Ne yapmaya çalışt ığını anlıyordum. Bana özel bir nefes alma biçimi gösteriyordu. Sonunda rüyamda bell i bir noktaya ulaşt ım; nefesimi kaplanınkine benzetmede o denli başarılı oldum ki bir kaplana dönüşmeye başl adığımı hissettim. Çömezlere, rüya görmemin somut b ir sonucu olarak bedenimin daha güçlü kaslara kavuştuğunu söyledim .
Öykümü dinledikten sonra Ncstor, şaşkınlık içinde, onl arın rüyalarının ben imkinden son derece farklı olduğunu belirtti . Hepsinin ayrı ayrı görevleri olu yordu rıi yalarr nda . Nestor 'un görevi insan bedenine musal lat olan hastalıklar için sağaltım yöntemleri bulmakt ı ; Benigno 'nun görevi insan ı ilgilendiren her konuda ç ıkarımlar, öngörüler, çözümler geliştirmekti ; Pablito ' nunkiysc inşa etmenin yollarını araştırmaktı . Nestor, t ıbbi bitkilerle uğraşmasının bu görev !erden kaynaklandığını söyledi . Benigno 'nun kehanet gücü, Pablito ' nun da marangozluk becerisi vardı . Nestor, o güne değin rüyalarını ancak yüzeysel olarak algılayabildiklerini ve bu konuda aktarabi lecekleri somut hiçbir şeyin bulunmadığını söyledi .
"B izim çok i lerlemiş olduğumuzu sanıyor olabilirs in ," diye devam ett i , "oysa değiliz. B izim ve kadınların yerine her şeyi yapan Genaro ile Nagual ' dı . B iz kendi başımıza bir şey yapabilmiş değiliz henüz ."
"Anladığım kadarıyla N agual seni farklı biçimde yet i � tinniş ," dedi Benigno ağır ağır ve dikkatle. "Sen bir kaplan-
ÖTEKİ BENLİÔİN S ANKi ANILAR! 65
d ı ı ı v e y ine bir kaplana dönüşeceks in . N agual ' a da böyle old ı ı . O bir kargaydı ve y ine bir k argaya dönü ştü . ' '
" Mesele, artık böyle b i r kapl anın olmaması," dedi Nesl ı ı r. " Böyle b i r durumda ne olacağ ı n ı h içb ir imi z bilın i yonıL . "
Başını çev irerek orada bulunan lıcrkcs i kast ettiğini bel ı ı l ı i .
" B en ne olacağını bil iyorum," dedi la Gorda . . . Nagual doı ı J uan Matus bu duruma huya/er riiyas ı derd i . Hiddetli ve vok edici olmadığımız iç in h içbir i m i z i n hayalet riiwısı gör
ı ı ınl iğimizi söylem işti . B unu ken d i s i de h iç deney imlemed i . Siiy lediğine göre; her k i m k i böyle rü ya lar görür. hayalet le-1 1 1 1 yard ı mını ve dostluğunu almay a ela yazg ıl ıd ır .
" Bu ne anlama geli yor, Ciorcl < ı ' 1 " d iye sordum . "Senin bi zler gibi olmadığın anl<ı ı ı ıııı < ı gel i yor," ded i sı
k ıııl ıl ı bir sesle.
La Gorda çok huzur suz görünüyordu. Ayağa kalktı ve ı ıdaııın içi nde üç dört vol ta attıktan sonra tekrar o turdu.
Ortalığı bir sess i z l i k kaplad ı . .J osefi na anlaşılınaz bir ·,.qler m ı rı ldand ı . O da çok gerg i n görü n ü y ord u . L a Gorda 1 1 11a s arı ldı ve el i y le s ırt ını okşayarak y a t ı � t ırmaya ç al ı ştı .
"Josefina sana Eligio hakk1 11da bir şeyler söylemek istivor. " dedi bana.
Herkes tek bir söz söylemeden , meraklı gözlerle Joscfi
ı ı : ı ' ya bakt ı . La Gorda sözleri n i sürdürdü, " E l i g io dünyas1111 clcği şt ir
ı ı ıl'sine karşın h ftlfı içimizden b i ri . Josel'ina da sürekli konu·1 ı ıyor onunla. "
D iğerleri birdenbire kulak kesildiler. Önce b i rb irlerine, "nı ıra bana bak t ı l ar.
"Rüyada buluşuyorlard ı , " dedi la G orda duygusal bir ses 1 t ı ı ı u y l a .
.Josefina iç ini çekti . S i nır kri z i geç ir i yor g i bi y d i. Tüm i ıl 'dc n i ni bir t i treme kaplam ıştı . Pablito yerele onun üzeri ne ı ı ı ; ı ı ı d ı ve d i y a fram ı ndan der i n der i n nefes alırken onu da
66 ÖTEKİ BENLİK
kendisiyle birl ikte nefes almaya zorladı. "Ne yapıyor?" diye sordum la Gorda' ya. "Ne mi yapıyor ! Görmüyor musun?" d iye yanıt verdi
sert bir sesle. F ı s ı ldayarak onun Josefina ' yı rahatlatmak istediğinin
farkında olduğumu, ama bu yöntemi daha önce görmediğimi söyledim. La Gorda, Josefina ' ya enerj i vermek üzere Pablito' nun, erkeklerin enerj i lerinin yoğunlaştığı bedeninin orta bölümünü, Josefina'nın rahminin, yani kadınların enerj i depoladıkları bölgenin üzerine yerleştirdiğini anlattı .
Josefina doğrul arak bana gülümsedi . Tümüyle rahatlamış görünüyordu.
"Eligio 'yl a sürekli buluşuyorum," dedi . " Her gün bek l i yor beni ."
"Nasıl olur da bunu bize söylemezsin?" d iye çıkıştı Pabl ito.
"Bana söyledi," d iye araya girdi la Gorda ve Eligio 'nun aramızda bulunmasının hepimiz için ne anlama geldiği konusunda uzun bir nutuk çekti. El ig io 'nun sözlerini aç ık lamak için benden bir işaret beklediğini sözlerine ekledi .
"Lafı dolandırıp durma, kadın ! " d iye bağırdı Pab l ito . "Bize onun ne söylediğini anlat ."
"Sana söylenmedi k i ! " diye bağırdı la Gorda. "Kime peki?" diye sordu Pabl ito. "Nagual ' a," diye bağırdı la Gorda, parmağıyla beni gös
tererek. La Gorda, sesini yükselttiği i ç in özür di ledi . El ig io 'nun
söylediklerinin son derece karmaşık ve gizeml i olduğunu, kendisinin bu söylenenleri bir türlü toparlayamadığını belirtt i .
"Sadece dinledim onu. Yapabildiğim tek şey bu oldu : onu dinlemek," diye devam ett i .
"Yani sen de mi buluşuyorsun E l igio ' yla?" diye sordu Pablito. Sesinde, öfke ve merak b irbirine karışıyordu.
ÖTEKİ BEN LİÔ İN SANKİ A NILARI 67
"Evet , öyle ," diye yanı t verel i l a Gorda fıs ı ldar g ib i . "Bu konuda konuşamazdım çünkü onu beklerncm gerek iyordu . "
Ben i gösterdi ve sonra da her i k i el iy le i t t i ben i . B i r an i\· in dengemi y it i rdim ve yana doğru sendeledim .
"Ne o luyor? Ne yaptığ ın ı sanıyorsun?" d iye sordu Pabl il ı ı öfke içinde. K ızı lder il i ler aşklarını böyle mi gösteri rler?"
La Gord a ' ya döndüm. Susmam i ç i n dudakl arı y l a bana l > i r i şaret verel i .
"Eli gio , senin Nagual olduğunu . ama bize göre olmadı) '. ı n ı söylüyor," eled i Josefina .
Odaya b i r ölüm sessizl i ğ i çöktü. Josefina 'n ın söylediği ı ı l' bir anlam verem iyordum. B i ri ler i n i n bunu aç ık laması geıL· k i yordu .
"Rahatladın mı ş imdi?" d iyerek dürttü ben i la Gorda.
Onlara öyle ya da böyle herhangi bir fi krimin olmadığıı ı ı söyl edim. Tıpkı parmağı ağzında k a lan çocukl ara benziyorl ardı . La Gorda, utancından yerin d ibine geçmiş g ib iyd i .
Nestor ayağa kalktı ve la Gorda' ya döndü. Ona Mazatec d i l i nde b i r şey ler söyled i . Ses inde buyurgan, azarl ayıc ı b i r i l l i ! vard ı .
İ spanyolca olarak , "B ize b i ld iğ in her �ey i anlat , Gorcla." ı l ıye sürdürdü konuşmas ın ı . "Böyles ine öneml i b ir �eyi kcnı l ı ı ıe saklamaya, bizimle eğlenmeye hakkın yok. "
La Gorda h iddetle kaqı ç ıkt ı söylenenlere. B i l d i k lerin i k rnd i s i ne saklad ığ ın ı , çünkü El ig i o ' nun kendi s inden böyle ı �, t l·d iğ in i belirtt i . Josefina onaylarcas ına baş ını sa l ladı .
"El ig io bunları sana mı yoksa Josefi na 'ya mı söyled i ? " ı l ı Vl' sordu Pablito.
" İk imiz birl ikteydik ," dedi la Gorda fıs ı l t ıy la .
" Yani sen ve .Josefi na birlikte riiyo gijriiyordunuz ! " d i ye l ı ; ı yk ı rdı Pabl i to, afal l ayarak.
Ses indek i büyük şaşkın l ık , ötekiler aras ında yay ı lan şok · L ı l gas ıy la uyum iç i ndeyd i .
" El igio ik in ize tam olarak ne söyled i ?" d iye sordu Pab l i-
68 ÖTEKİ BENLİK
to, kendisine gelir gibi olduğunda. "Nagual ' a sol yanını anımsayabilmesinde yardımcı ol
mam gerektiğini söyledi ," dedi la Garda. "Sen neden söz ettiğini anlıyor musun?" diye sordu hana
Nestor. Anlamama olanak yoktu. Onlara, bunu ancak kendileri
nin bilebileceğini söyledim. Ancak kimseden çıt çıkmıyordu . "Eligio Josefina 'ya şu anda anımsayamadığı başka şey
ler de söylemişti ," dedi la Garda. "Yani gerçekten kötü durumdayız. Eligio senin kesinlikle Nagual olduğunu ve bize yardım etmen gerektiğini , ama bize göre olmadığını söyledi . B izi g itmemiz gereken yere ancak sol yanını anımsadıktan sonra götürebilecekmişsin."
Nestor babacan bir tavırla Josefina 'ya döndü ve El i g io 'nun söylediklerini anımsatmaya çalıştı ona. Bu sözlerin ne anlama geldiğini anımsamam konusunda beni zorl amamıştı, çünkü hiçbir şey anlamamıştım .
Josefina, üzerinde büyük bir baskı varmış gibi yüzünü buruşturdu ve kaşlarını çattı . O anda buruşmuş bir bez bebeğe benziyordu . Büyülenmişcesine onu izledim.
"Yapamıyorum," dedi sonunda. "Benimle konuşurken neden söz ettiğ ini anl ıyordum, ama şu anda bunları söyleyebilecek durumda değil im. B ir türlü anımsayamıyorum."
"Hiçbir şey mi hatırlamıyorsun?" diye sordu Nestor. 'Tek bir sözcük bile mi?"
Dil ini dışarı çıkarttı , başını iki yana doğru salladı ve o anda bir çığlık attı.
"Hayır, yapamıyorum," dedi , kısa bir süre sonra. "Ne tür rüyalar görüyorsun, Josefina?" diye sordum. "Bildiğim tek tür rüyayı," diye yanıt verdi ters ters. " Kend i rüyamı nas ı l gördü ğ ü m ü anlattım , " ded i m .
"Şimdi de sen anlat . " "Gözlerim i kapattığımda o duvarı görüyorum," ded i .
"Sisten bir duvar sanki . Eligio beni orada bekliyor. Beni du-
ÖTEKİ B ENLİÔİN SAN Kİ ANILARI 69
varın ötesine geç iriyor ve sanırım bana b ir şey ler gösteriyor. Ne olduğunu b i lm iyorum, ama birl ikte b irtakım şeyler yapıyoruz. Daha sonra beni duvarın önüne geri getiriyor ve bırakıyor. Döndüğüm gibi de gördüklerim i unutuyoru m . "
" L a Gorda ' yla b i r l ik te gitmeyi nası l başardınız?" diye sordum .
"Eligio bana onu da getirmemi söyled i , " ded i . "İk imiz birl ikte l a Gorda ' yı bekledik ve o kendi rüyasına girdiğinde onu kapt ık , o duvarın arka tarafına çekt ik . İki kez yaptık buıı U . "
"Nasıl kaptınız onu?" d iye sordum. "Bi lmiyorum � " d iye yanı t verdi Josefina. "Ama seni de
bekleyeceğim ve rüya gördüğünde seni ele kapıp götürece�im, bunu o zaman öğreneceks in ."
"Herhangi b ir in i kap ıp götürebi l i r mis in?" "Elbette , " ded i gülümseyerek . "Ancak bunu yapmam,
ı; li nkü erk imi boşa harcamış o lurum. La Gorda ' y ı , E l i g io onun benden daha mantık l ı olduğunu, bu nedenle ele söyleyeceklerini ona anl atmak i stediğin i söylediği için kapıp göı i i rmüştüm."
"O halele E l ig io sana ela aynı şeyler i söyl eı11 İş o lma l ı , < lorda" dedi Nestor, a l ış ık olmadığım bir sertl ikte.
La Gorda olağandışı bir tavırla başını eğdi , ağzının ik i k ı y ısı açıldı , omuzlarını s i lkti ve e l ler ini baş ının üzerine doğiLI kaldırdı.
"Josefina biraz önce sana olanl arı an l at t ı ," ded i . Benim ; ı ı ı ımsayabi lmem olanaksız. El ig io fark l ı b i r h ızda konuşuyor. O konuşuyor, ama benim beden im onun söylediklerin i a ı ı l ayamıyor. Hayır, hayır. B edenim anımsayamıyor maale-;d. Nagual ' ın anımsayacağın ı ve bizler i gi tmemiz gereken vne götüreceğin i söylediğin i b i l iyorum. B ana başka bir şey 'i iyleyemedi , çünkü anlatacak çok şey v ardı , oysa zamanı-1 1 1 1 1. çok dardı . K im o lduğunu an ımsayamadığ ım b i ri n i n ı ı 1.dl ikle beni beklediğ in i söyled i . "
70 ÖTEKİ BENLİK
"Tüm söyledikleri bunlar mıydı?" diye diretti Nestor. "Onu ikinci kez gördüğümde, bana eğer gitmemiz gere
ken yere varmak ist iyorsak , hepimizin eninde sonunda sol yanımız ı anımsam ak zorunda olduğumuzu söyledi . Ancak ilk önce onun anımsaması gerekiyor. "
Parmağı i le beni gösterdi ve daha önce de yapt ığı gibi beni itti . Darbenin ş iddetinden bir top gibi öne yuvarlandım.
"Neden yapıyorsun bunu, Gorda?" diye sordum, biraz sinirlenmiştim.
"Anımsaman için sana yardımcı olmaya çal ış ıyorum ," dedi. " Nagual Juan M atus bana, arada bir seni sarsmak için böyle itmek gerektiğini söylemişti . "
La Gorda, h iç beklemediğim b i r anda bana sarı ld ı . "Yardım et bize, Nagual," d iye yalvardı . "E�er yardım
etmezsen mahvoluruz ." "Gözlerimden yaşlar boşanmak üzereydi. B ulundukları
açmazdan dolayı değildi bu; içimde bir şeylerin kıpırdadığını hissediyordum . Onunla b irlikte o kente gittiğimizden bu yana içimdeki bu kıpırtı dışarı çıkmak istercesine sürekli büyüyordu.
La Gorda 'nın yalvarmaları kalbimi parçalıyordu. O anda yüksek tansiyondan kaynaklandığını tahmin ettiğim bir krize daha yakalandım. Tüm bedenimi soğuk bir ter kapladı ve daha sonra m idemde kasılmalar başladı . La Gorda büyük bir şefkatle baktı bana.
B ir bulguyu açıklamadan önce beklenmesi gerektiği konusundak i i lkesine sıkı s ıkıya bağlı olan la Gorda, Oaxaca' daki birlikte görmemiz üzerine konuşmaya hiç yanaşmad ı . Günler boyu uzak durdu ve tamamen i lg is iz davrandı . Hastalığım konusunda bile tek bir söz etmedi. Diğer kadınlar da. Don Juan, iç imizdekileri dışa vurmak için en uygun zamanı beklemek gerektiğini vurgulardı hep. La Gorda 'nın neden böyle davrandığını anlayabi liyordum, ama beklemek ko-
ÖTEKİ BENLİÔİN SANKİ AN ILARI 7 1
ı ıusundaki ı srarını rahats ız ed ic i bu luyordum ve beklent i leriın ize ters düştüğünü düşünü yord u m . O n l ar la çok uzun b i r s [i re b i rl ikte ka lamayacaktım , b u nedenle hepim i z in b i r araya gel ip bütün b i ld ik ler im iz i paylaşmam ı z gerekt iğin i söyled i m . Kararından vazgeçmeye n i yet i yoktu .
' 'Bek l ememiz gerek iyor," ded i . B i r çözüm bu lhbi l ıneler i iç in bedenler imize bir �ans tanıma l ıy ız . Görev i m iz a111msaı ı ı akt ır, z ih in ler imiz le değ i l , beden ler im i zle anımsamak. Buı ıu herkes b i l i r. "
Mera k l ı gözlerle bana bak t ı . Sank i , ben i m d e görev i anl ad ığ ı ma da i r b i r i ş aret arıyord u . On lar ın arasına d ışar ı dan ka t ı ld ığ ı mı , şaşk ın bir h a lde b u l u n d u ğ u m u h i sse tt i m . B e n yalnızdı m , oysa onlar b i rb i rler ine destek o l ab i l i yorlard ı .
" B u , savaşç ı l arın sess iz l i ğ i , " dedi gülerek ve gönül a l ı c ı l ı i r tonla ekled i , ' 'Bu sess iz l ik başka konularda d a koııuşaınay ız anlamına gel mi yor. "
"Belk i de i nsan b iç im in in y i t i r i lmes i konusundaki tart ı şı ı ı alanmıza geri dönebi l i r iz ," ded i m .
Gözlerinde rah ats ız olduğunu bel i i eden b i r i fa d e be l i rd i . ( >na, beni m iç in her zaman , öze l l i k l e kavramlar söz konusu ı ı lduğunda, anlam ın aç ı k l ığa kavuşturu lmasının önem l i olclugunu anl attım uzun uzun.
' 'B i lmek i sted i ğin tam o larak ned i r?" d iye sordu . "B ana söylemek is teyebi leceğin her şey," ded i m . " N agua l b a n a , insan b i ç i m i n i n y i t i ri lmesin in özg ü rl ü k
get irdiğ in i söyle m i �t i , " eled i . " B u n a i n an ıyoru m . A n c a k b u i i1.gi.irlüğü duyums�tyabi lmi� değ i l im , yan i ş imd i l ik . "
B ir an l ı k sessizl ik oldu . Kuşkusuz söyled ik ler i ne tepk i ı ı ı i ölçüyordu .
"Ne tür b ir özgürlük b u Gorda'?" d iye sordum. "Kend in i anı ın sayabi l me özgürlüğü ," ded i . "Nagual , i n
sa ı ı biçimin in y i t i r i lmes i n i n b i r yaya b�nzed i ğ i n i söy lemişt i . 1\. i � iye anım s ayabi lme özgürlüğü ver ir ve bu da kiş iy i daha ı iı.gür k ı lar."
7 2 ÖTEKİ BENLİK
"Sen neden hissedemedin bu özgürlüğü?" diye sordum. Ağzında dilini şaklatt ı , omuz s i lkti . Ya aklı karı şmıştı ,
ya da daha fazla konuşmak istemiyordu . "Sana bağlanmış durumdayım ," dedi . "Anımsayabilmek
için insan b iç imini yit inn edikçe, benim özgürlüğün ne olduğunu b ilebilmem olanaksız. Fakat belki de sen anımsayamadan insan biç imini yitiremeyeceksin. Kaldı ki, b izim bu konu üzerinde konuşmamamız gerekiyor. Neden Genarolar ' ın yanına gitmiyorsun?"
Çocuğuna dışarı ç ıkıp oynamasını söyleyen bir anne edasıyla söylemişti bunları . Ancak, bu tavrına hiç kırılmadım. Oysa, bunları söyleyen bir başkası olsaydı tavrını kol aylıkla küstahlık ya da küçümseme diye yorumlayabil irdim. Onunla birlikte olmaktan zevk alıyordum, fark da buydu.
Pablito, Nestor ve Benigno ' yu Genaro 'nun evinde tuhaf bir oyun oynarken buldum. Pabl ito, yerden bir buçuk metre yükseklikte, koltuk altlarından uzanarak göğsünü kavrayan deri kayı şa benzer bir şey içinde, havada ası l ı duruyordu. Bedenini kavrayan kayış , kal ın deri bir yeleğe benziyordu . Daha dikkatli baktığımda, Pabli to ' nun aslında kayışın üzerinden tıpkı üzengi gibi i lmikler hal inde aşağı doğru inen kalın şeritlerin üzerinde, ayakta durduğunu fark ett im. Çaprazlam asına durarak çatıya destek sağlayan, kalın yuvarlak bir sütunun üzerine geçirilmiş iki halatla odanın ortasından aşağı doğru asıl ıydı . H alat ların her b iri Pablito 'nun omuzları üzerinden , metal birer halkayla kayışa bağlanmıştı.
Nestor i le B enigno b irer halata asılmışlardı. Yüz yüze dikiliyor, kavramış oldukları halatları yukarı doğru çekerek Pabl i to ' nun havada as ı l ı ka lmasını sağl ıyorl ardı . Pablito, yerden yukarı doğru yükselen, rahatça tutabi leceği aral ıklarla konmuş, ince uzun iki d ireğ i sıkı sıkı tutuyordu . Nestor Pablito 'nun solunda, Benigno'ysa sağındaydı.
Oyun ş iddet l i bir rekabet içeriyordu-halatı çekenlerle havada asılı duran kişi arasında süren acımasız bir savaş.
Odaya girdiğ imde duyabi ld iğ im tek ses, Nestor ' la Be-
ÖTEKİ BENLİGİN SANKİ AN ILARI 73
ı ı igno 'nun derin der in solumaları oldu. Kol ve boyun kaslar ı l ı arcadık ları yoğun güçten dolayı ş i şm i şt i .
Pab l i to, her i k i s i n i d e iz l i yor, b i r b i r ine b i r d iğerine çeviı ı yordu gözlerin i . Üçü de kend i ler in i oynadık la rı oyuna öyk .s i ne kapt ırın ı ş l ardı k i , ben im varl ığ ımı fark eth1ed i ler bi le ; va da fark etm i ş olsalar b i le , ben i selaml amak iç in konsantrasyonların ı bozacak halde deği l lerd i .
Nestor ' l a Benigno, tam b i r sess iz l ik i ç i nde on on beş dak i ka kadar b i rb i rl er ine bakt ı lar. Daha sonra Ne stor, i p i bı rak ı yorm u ş g ib i yapt ı . Ben igno yu tmad ı bu numaray ı , a m a l 'abl i to kandı . S o l e l i d i reğ i daha s ı k ı kavradı ve daha s ı k ı tut ı ı ıımak iç in d i reğ in üzerinde duran ayakları n ı daha sağlam lıast ı . Benigno, hamle yapmak iç in Pabl i to ' nun e l i n i gevşett ığ i ana kadar bekledi ve tam o anda ha latı tüm gücüyle çekı ı .
Benigno ' nun çek i ş i , Pab l i to ' y l a Nestor ' u gafi l av laınış t ı . l kn igno ti.im ağırl ığ ıy la ha la ta as ı ld ı . Nestor e tk is iz duru m a ı •.dd i . Pabl i to denges i n i yen i den sağlayabi lmek i ç i n t ü m gül · i iy le uğraşt ı ama nafi le . Ben igno oyunu kazanmış t ı .
Pabl ito kayış l ardan ç ıkt ı ve yan ıma geld i . Ona oynadıkL ı rı bu olağandış ı oyun üzerine soru l ar sordum. Her nedense k o ı ıuşmak istemedi . Alet ler i kaldırdıktan sonra Nestor ' l a Beı ı ı gııo da yanım ıza geld i ler. Nestor, oyunun Pabl i to tara fını l a ı ı tasarlandığın ı söyled i . Be l i rl l iğ ine göre Pabl i to, riiym 1 111
vap ı s ın ı bulduktan sonra bunu b i r oyun b iç im inde tasar laı ı ı ı ş t ı . Önceler i i k i k i ş i n i n b i rden , ayn ı zamanda kas l a rı n ı ı • ı iç lendirmesi i ç in kul lanı lan b i r araçmış . A ncak, daha sonra l knigno ' nu n rüyası onlara oyuna nas ı l g i r i leceği n i göste rı ı ı i ş . Buna göre , oyuna kat ı lan her üç k i ş i önce kas ları nı gcrı · ı ı ı l eş t i r iyor ardından, k i m i zaman saatler sü ren b i r h az ır l ık \ t i rccine g i rerek, görse l yet i l er in i kesk i n lqt i ri yordu.
"Ben igno bu sürec in bedenler im iz in anı m samasına yarı l ı ı ı ı c ı o lduğunu düşünü yor. " d i ye s ü rd ü rdü kon u ş m a s ı n ı NL'. s tor. ' 'Örneğin Gorda, oyunu gerçekten çok tuhaf b i r b i \ ı ı ı ıdc oynuyor. H an g i konumda olur s a olsun sonunda kaza-
74 ÖTEKİ BENLİK
nan mutlaka o oluyor. Benigno, onun bedeninin anımsayabildiği için kazandığını düşünüyor. "
Aralarında b ir sessizlik yasasının bulunup bulunmadığın ı sordum . Güldü ler. Pab l i to , Gorda ' nın N agual Matus ' a özendiğini söyledi . E n anlamsız ayrıntılara kadar büyük bir özenle taklit ediyormuş onu.
"Yani, geçen gece olanlar üzerine konuşabilir miy iz')" diye sordum. Gerçekten şaşırmıştım, çünkü la Gorda şiddetle buna karşı çıkıyordu .
' 'Bizim için fark etmez," dedi Pablito. "Nagual sensin � " "Benigno burada tuhaf, gerçekten çok tuhaf b ir şey
anımsadı," dedi Nestor, bana bakmadan. "Ben kendimce bunun karmakarışık bir rüya olduğuna
inanıyorum," dedi Benigno. "Ancak Nestor böyle olmadığını düşünüyor."
Sabırsızlık içinde bekledim. B ir baş işaretiyle devam etmelerini belirttim.
"Geçen gün senin ona, yumuşak toprakta iz sürmeyi öğrettiğini anımsadı ," dedi Nestor.
Söyledikleri o kadar saçma geliyordu ki gülmek istedim, ama üçü de yalvaran gözlerle baktılar bana.
"Saçma bu," dedim. "Her neyse, benim de böyle bir anımın olduğunu anlat
mam gerekiyor sana," dedi Nestor. "Beni kayalık bir yere götürdün ve nasıl gizlenileceğini gösterdin. Benimki karmakarışık bir rüya değildi . Uyanıktım . B ir gün Benigno 'yla birl ikte yürüyor, bitki arıyorduk. B irdenbire senin bana öğrettiklerini anımsadım ve tıpkı öğrettiğin biçimde gizlendim, Benigno ' nu n ödü koptu, aklını başından aldım."
"Ben mi sana öğretmişim? Nasıl? Ne zaman?" diye sordum.
S inirlenmeye b aşlamıştım ama şaka yapıyor gibi bir halleri yoktu.
"Ne zaman? İşte sorun da bu," dedi Nestor. ' 'Ne zaman
ÖTEKİ BENLİGİN SANKİ ANILARI 75
olduğunu ç ıkartam ıyoruz . Ancak Ben igno ve ben, öğreten in .�en olduğunu b i l i yoruz . "
B ir ağırl ı ğı n al t ında ezi ld iğ imi h issed iyordum . Nefes almakta zorlandım. Yine hastalanmaktan korktum. O anda. l a Gorda ' y l a birlikte gôrdüklcri m i z i on l ara an1\
'ı tm aya k arar
verdim . Bu konuda konu�mak, beni rahatl at t ı . Öykümü bi t ird iğ imde yeniden kendime hakim o lab i lm i� t im .
" N agual Juan Matus b i zler i n , az da o l sa , aç ı l m amız ı sağladı ," ded i N estor. "Hepimiz b i raz giirehiliyonız. Çocuk sahib i olanların beden lerindek i de l ik leri gijrehi!iyorıc, ayrıca k i m i zaman insan ları çevreleyen bel l i bel i rs iz ı � ı l t ı y ı da fark edeb il iyoruz . Sen h iç göremed(�ine göre, öyle anla� ı l ı yor k i , Nagual sen i , kendi kendi n i açab i lmen i ç i n , tümüyle kapa l ı b ırakını� . La Gorda 'ya yard ım ett iğ ine göre o, ya içten gelen b ir b iç imde giiriiyor ya da ya ln ızca senin s ı rt ından geçın ıyor.
Onlara Oaxac a ' da olup b i ten in rast lant ısa l olabi leceğ in i anlatt ım . Pab l i to , hep b ir l ikte Genaro ' nun en sevd iğ i kayal ık lara g iderek orada kafa kafaya verip oturmamız gerekt i ğ i n i söyled i . Öteki l er de bu f ikr i epey par lak buldular. Bence sakıncası yoktu . Orada uzunca ka ld ık , ama h içb i r �ey o lmad ı . Yine de oldukça rahatlamı� t ık .
K ayaların üzerinde oturduğumuz s ı rada onlara, l a Gorda 'nı n don Juan ' la Genaro olduğunu sandığ ı adamlardan söz ett im . Oturdukları yerden kayarak ind i ler ve ben i çeki� t i rerek la Gorda ' n ın evine götürdü ler. İç ler inde en heyecan l ı s ı Nestor 'du . Tu tars ı z davran ıyordu. Davranı� l arı ııdan t ek an layab i ld iğ im, benden bu tür b i r i � aret gel mes i n i bekl iyor olduklar ıydı .
La Gorda bizi kapıda bek l iyordu . Onlara ne ler an lattı ğ ı mı b i l i yordu.
Ona herhangi b ir �ey söylemem ize f ırsat b ı rakmadan "Yalnızca bedenime zaman tanımak isten1 İ� t im ," ded i . " Kes in l ik le em in olmam gerek iyordu ve � i md i bundan emin im . Onlar, Nagua l ' la Genaro 'ydu ."
76 ÖTEKİ BENLİK
"O barakalarda ne vardı?" diye sordu Nestor. "Barakalara girmemişlerd i , " dedi l a Garda. ' 'Tarlalara
doğru, doğuya yürümüşlerdi . Bu kente doğru ." Onları sak inleşt irmek is t i yormuş gibi davranıyordu .
Kalmalarını söyledi; i stemedi ler. Çeşitli gerekçeler bel irterek gittiler. La Gorda'dan tavrından rahats ız oldukları anlaşıl ıyordu. La Garda çok öfkelenmiş görünüyordu. Onun bu öfkesinden neredeyse haz alıyordum ve bu tür bir ruh hali bana oldukça yabancıydı . Huzursuz bir insanın varlığı beni her zaman sinirlendirirdi, la Gorda 'nın gizemli ayrıcalığı dışında.
Öğleden sonra la Gorda' nın odasında toplanmıştık. Şaşkın görünüyorlardı . Gözlerini yere dikmiş , sessizce oturuyorlardı . La Garda, konuşmayı denedi. Boş durmadığını , her şeyi ölçüp biçtiğini ve birtakım sonuçlara vardığını söyledi .
"Sorun iki artı ikiyi bir araya getirmek değil ," dedi Nestor. "Burada bedenle anımsayabilme görevinden söz ediyoruz."
Nestor 'un söylediklerini onaylar gibi başl arını salladılar. Öyle görünüyordu ki , konuyu önceden aralarında görüşmüşler, la Gorda 'yla beni dışlamışlardı.
"Lydia da bir şeyler anımsıyor," diye sürdürdü konuşmasırıı Nestor. "Önceleri kendi budalalığının eseri sanıyordu , ama benim anımsadıklarımı duyduğunda, b ize bu Nagual 'ın onu gözlerinin sağaltımı için bir sağaltıcı ya götürdüğünü ve onu orada bıraktığını söyledi . "
La Gorda'yla ben, Lydia 'ya döndük. Utanmışçasına başını eğdi. Sanki bu anı , ona çok acı veriyordu. Nagual onu bulduğunda, gözlerinin bulaşıcı bir hastalığa yakalanmış olduğunu ve göremediğini anlatt ı . B iri onu arabayla çok uzakta bulunan bir sağaltıcıya götürmüş , sağaltıcı gözlerin i iyileştirmiş . Hep bunu yapanın don Juan olduğunu sanmış, ama sesimi duyar duymaz bunun ben olduğumu anlamış . B öyle bir anının tutarsızlığı onu, beni ilk gördüğü andan başlayarak derin bir acıya sürüklemiş .
ÖTEKİ BENLİGİN SANKİ AN ILARI 77
"Kulaklar ım bana yalan söylemez, " dedi uzu n bir sessizl i kten sonra Lydia . "Beni oraya götüren sendin ."
"Bu olanaksız ! " d iye bağırdım. Beden imi denet leyemediğ im bir t itreme sarın ış t ı . İ k ir
c i kli bir duyguya kapı lm ı ş t ı m . Belki de, ben l iğ imin diğer böl ümünü denetim alt ında tutmakta başarıs ız olan akl ım, geri ,·eki lerek izleyici olmayı yeğlemişt i . Benl iğ imin bir bölümü ı i t remeler içindeyken öbür bölümü b i r kenara çek i lm i ş , onu ız l iyordu.
S EVECEN LİGİN SINIRLARINI AŞMAK
"N
e oluyor b ize Garda?" d i ye sordum, d iğerleri ev leri! ne gitt ikten sonra.
"Bedenle rim iz an ıms ıyor. Ancak ney i anlmsadık l ar ı n ı b i r t i i rlü çıkaramıyorum," dedi .
"Lydia , N estor ve Benigno ' mı n an ı l ar ına i nanı yor m u-
' 'Elbet te . On l ar çok c idd i insan l ard ı r. Laf o lsun d i ye hiiyle şeyler söylemezler. "
"Ama söyledikleri olanaksız. B ana inanıyorsun , deği l m i < ;orda?"
"Senin anımsamadığına inanıyorum, ama . . . "
Sözünü b i t i rmed i . Yanıma geldi ve ku lağ ıma eği le rek , l ıs ı ldayarak konuşmaya başlad ı . N agual J uan M atus ' a zamaı ı ı gel inceye dek k imseye anlatmayac ağına da i r söz verd iğ i l ı i r �ey olduğunu söyledi . B u , ancak başka ç ık ış yolu olm adıg ı ı ıda kul lanıl ac ak b i r kozmu�. Heyecan dolu b i r sesle , beı ı i ı ı ı Josefi na ' y ı Pabl i to ' y l a bir l ikte y aşamak üzere Tu l a ' y a
80 ÖTEKİ BENLİK
götürmem sonucu oluşan yeni yaşam düzenlerini Nagual ' ın öngörmüş olduğunu fısıldadı . Bu örgütlenmenin doğal düzenini sürdürebilirsek, bir grup olarak başarabilme konusunda az da olsa bir şansımiz varmış . La Gorda'nın açıklamasına göre, ç iftlere bölünerek canlı b ir organizma oluşturmuşuz. B iz bir yılan, bir çıngıraklı yılanmışız. Yılan dört bölümden oluşuyormuş, erkek ve dişi olarak da uzunlamasına ikiye bölünmüş. Söylediğine göre onunla ben, yı lanın ilk kısmını , başını oluşturuyormuşuz. Bu , yılanın soğuk, hesapçı , zehirli bölümüymüş. Nestor 'la Lydia'nın oluşturduğu ikinci kısım , yı lanın metin ve erdemli kalbiymiş . Üçüncüsü Pab l ito ' yla Josefina'nın oluşturduğu karın bölgesiymiş : değişken, tutarsız, güvenilmez bölüm. Dördüncü bölümü, ç ıngırağın yer aldığı kuyruğu ise, anadilleri Tzotzil dil inde saatlerce çıngırdayan Benigno' yla Rosa oluşturuyormuş.
Kulağıma fısıldamak için eğilen la Garda bedenini dikleştirdi ve sırtıma hafifçe vurdu.
"Eligio, aklıma nihayet gelen bir söz söylemişt i ," diye sürdürdü konuşmasın ı : "Josefina, onun ' patika ' sözcüğünü defalarca söylemiş olduğu konusunda benimle aynı kanıda. Bu patikayı arayacağız !"
Ardından, herhangi b i r soru sorm ama fırsat vermeden, bir süre uyuyacağını ve daha sonra b i r yolculuğa çıkmak üzere herkesi toplayacağını söyledi .
Gece yarısından önce yola ç ıktık ve parlak ay ışığı altında yürüdük. Öbürleri , başta böyle bir yolculuğa ç ıkma konusunda isteksiz davrandı lar, ama la Garda, oldukça başarıl ı bir b iç imde, onlara don Juan ' ın sözünü ettiği yılan betimlemesin i kısaca anlattı . Yola çıkmadan önce Lydia, yolculuğun uzayabileceğin i söyleyerek yanımıza erzak almamızı önerdi . La Garda, yolculuğun mah iyetine i l işkin hiçb ir fikrimizin bulunmadığını söyleyerek, Lydia 'nn öneris in i geçiştird i . Nagual Juan M atus 'un ona bir zamanlar bir patikanın ağzını göstermiş olduğunu, ilk fırsatta bu noktaya u laşıp yolun erkinin
SEVECENLİGİN S IN IRLARINI AŞMAK 8 1
bize kendis in i göstermesin i beklemenin en doğrusu o lacağını bel irtti . La Gorda, bu patikanın s ıradan bir yol olmadığ ın ı , toprak üzerinde uzanan doğal b i r hat olduğunu ve Nagual ' ın dediğine göre onu takip edip onun la bütünleşebi l i rsek, bu yolun bize güç ve bi lgi vereceğin i ekledi .
İk i k iş in in ortak laşa idares inde yola koyulduk. La Gorda bizi motive ediyor, Nestor bölgen in coğrafi öze l l ikleri n i tanıyordu. La Gorda bizi dağlarda bir yere getird i . Nestor idareyi ele aldı ve ardından bir patikayı işaret ett i . Diz i l i ş imiz gayet açıkt ı ; baştaki önderl i k ediyor, öteki ler bir y ı lan ın yapıs ına uygun biç imde onu izl iyordu : kalp , bağırsaklar ve kuyruk . Erkekler kadın ların sağındayd ı . Her ç ift, kenel i önündeki ç iftin b ir buçuk metre ardından gel iyordu .
O lab i ld iğ i nce sess iz ve h ız l ı b ir b iç imde yürüyorduk . Zaman zaman köpek hav lamaları duyuluyordu; dağ yollarında yükseklere t ı rmandıkça , ya lnızca ağustosböcekler in in sesleri duyulur oldu. Uzunca bir süre yürüdük. La Gorda aniden durdu ve koluma yap ı ş t ı . E l iy le önümüzdeki b ir yeri işaret etti . Yak laş ık yirmi otuz metre uzakta, yolun tam ortasında boyu iki buçuk metreye yak laşan kocaman bir adam karalt ıs ı vardı . B i rb i rimize sokul arak s ık ı s ık ıya kenetlendik . Gözlerimiz o karanl ık şekilde, donup kaldık . Karaltı yerinden kıpırdamadı . B ir süre sonra Nestor tek başına ona doğru b i rkaç adım attı . K araltı ancak o zaman hareket etti. B ize doğru geleli . Devasa beden ine karşın oldukça çevikti .
Nestor koşarak geri geldi . Nestor yanım ıza ge ld iğ i an , adam da durdu . Bu defa, l a Gorda korkusuzca ilerledi . Adam da bize doğru bir adım attı . Yürümeyi sürdürdüğümüz takdirde, kuşkusuz, dev adamla çarpışacaktık . Bu yarat ık her ne ise, b izden kat kat güçlüydü. Bunu kanıtl amasına fırsat vermeden in is iyatifi e le aldım, herkes i gerisi ngeri ve h ız la oradan uzak laştırd ım.
La Gorda ' nı n ev ine tam b i r s e s s i z l i k i ç i nde döndük . Oraya v armam ız saat ler s ü rdü . Son derece yoru l muş tuk . Odaya oturup rahat b i r nefes alm ışt ık k i , l a Gorda konuşma-
82 ÖTEKİ BENLİK
ya başladı . "Lanetlendik biz," dedi bana. "İlerlememizi istemedin .
Yolda gö�düğümüz şey dostlarından b iriydi. Öyle değil mi? Onları çağırdığında gizlendikleri yerden dışarı çıkıyorlar. "
Yanıt vermedim . Karşı çıkmamın anlamı yoktu . Geçmişte don Juan ' la don Genaro 'nun birl ikte bana birtakım dolaplar çevirdiklerine inandığım sayısız durum hatırladım. Don Juan karanlıkta benimle konuşurken don Genaro 'nun beni korkutmak için kılık değiştirdiğini düşünürdüm ve don J uan beni korkutanın bir dost olduğunu ısrarla söylerdi . Farkında olmadığımız birtakım dostların ya da varlıkların serbestçe dolaşıyor olmaları , benim için inanması güç bir düşünceydi . Ancak daha sonra, don Juan ' ın anlattığı dostların gerçekten var olduklarını yaşayarak keşfetm iştim ; söyledikleri g ib i bunlar, dünyada serbestçe dolaşan varlıklardı.
Pek sık hissetmediğim buyurganca bir patlamayl<l :ıyağ;ı fırladım ve la Gorda 'yla ötekilere bir önerim bulunduğunu , bunu onaylama ya da reddetme konusunda özgür olacakları nı söyledim. Eğer kendilerini buradan ayrılmaya hazır hissediyorlarsa, ben de onları götürme sorumluluğunu üstlenmeye hazır olduğumu belirttim . Ancak, hazır değillerse, onlar için başka herhangi b i r sorumluluk üstlenmeyecektim.
Hepsinde bir iyimserlik ve güven duygusunun uyandığını hissettim. Hiç kimse bir şey söylemedi. Önerimi kendi kendilerine ölçüp biçiyormuş gibi sessizce bana baktılar.
"Eşyalarınızı toplamanız ne kadar sürer?" diye sordum. "Eşyamız yok," dedi la Gorda. "Olduğumuz gibi gidece
ğiz. Hatta gerekiyorsa şu an bile yola ç ıkabiliriz. Ancak, üç gün daha bekleyebil irsek, bizim için daha uygun olacaktır. "
"Evleriniz ne olacak?" diye sordum. "Soledad ilgilenir," dedi . Onu son gördüğümden bu yana dona Soledad ' ın adından
ilk kez söz edil iyordu. O kadar meraklanmı ştım ki, o anın heyecanını unutuverdim . Oturdum. La Gorda , dona Sole-
SEVECENLİGİN SINIRLARIN I AŞMAK 83
dad ' l a i lg i l i soru l ar ıma yan ı t ve rmekte te reddüt ed iyord u . Sözü Nestor aldı v e doıla S olcdad ' ı ı ı bu c i varda o lduğunu , ama hiçbir in in onun ne ler yap t ığ ı konusunda fikr i o lmadığ ı ı ı ı
söy led i . B irb i r ler i n i n ev ler ine göz ku lak o lma konusunda ara l ar ında an la�mı şlar ve doıla Soledad on lara haber verme
den gelip g id iyormuş . Doıla So ledad on l arı n e n inde sonunda oradan ayrı l acak l a rı n ı b i l i yormuş ve m ü lk le ri n i n gerekt iğ i
b iç imde e lden ç ı kart ı lmas ıy la i lg i l i sorumlu luk la rı o üs t lenecekmi ş
" "Nas ı l h aber vereceks in iz ona')" d iye sordum.
' 'Bu , l a Gorda 'n ı n i ş i , " dedi Nesıor. " R i z onun nerede olduğunu b i lm iyoruz ."
"Doıi a So lcdad nerede, Gorda'?" d i ye .�ordum.
' "Ben nereden b i ley im '! " d iye a t ı l d ı la Gorda.
"Ama onu ç ağıran sens in , " dedi Nestor.
La Gorda bana bakt ı . Kay ı t s ız b i r bakı ş t ı bu , ama ben i ürpert t i . Bu bak ı ş ı tan ı yordum ama nereden? Beden im in de
r in lik ler inde b i r k ıp ı r t ı h issett im ; karnım daha önce l ı iç l ı i s setmec\ iğ im b ir b i ç imde sert lqın i ş t i . D iyafraın ı m y u k a rı doğru b i r basmç yapıyordu s ank i . Uzansam m ı uzanrnasarn
mı d i ye düşünmeye başlaın ı ş t ım k i b irdenb i re ayakta bu ldum kend im i .
" L a Gorda b i l m i yor ," ded i m . O n u n nerede o l duğunu yalnızca ben b i l iyorum ."
Herkes büyük b i r şaşk ın l ığa <.hi �müşt i.i-bel k i ele herkesten faz la ben--, ama böyle b i r şey söy lemiş t im: onun n erede olduğunu b i ldiğimden h iç şüphem yok tu . B u , b i l i nc imi yar ıp geçen b i r anl ık parlama gibiyd i . K ı ra\ , son derece el ik z irveleri olan dağ l ı k bir a l an gördüm; engebe l i , ı s s ız ve soğuk b i r
bö lge . Kend ime ge ld iğimde, bu manzaray ı b i r fi lmde görmüş olab i leceği m i , ve bu insan l arl a b i rl i k te o lman ın yara t t ı ğ ı bask ını n k afamı k anşt ı rdığ ı ıı ı clüşü ı ıdüın .
Böylesine münasebets iz , ama kas ı t l ı o lmayan b i r tavırl a onlar ı şaşırt tı ğ ı m iç i n özür d i led im. Yen i den oturdum.
84 ÖTEKİ BENLİK
"Yani , bunu neden söylediğini bilmediğini mi iddia ediyorsun?" diye sordu Nestor.
Sözlerini özenle seçmişti . B u durumda söylenmesi gereken, en azından benim söyleyeceğim söz: "Yani , onun nerede olduğunu bi lmiyorsun aslında," olurdu . Anlayamadığım bir duyguya kapılmış olduğumu söyledim. Onlara gördüğüm manzarayı anl attım ve dona Soledad ' ın orada bulunduğuna neredeyse kesin gözüyle baktığımı söyledim.
"Bu bize sık sık olur," dedi Nestor. La Gorda 'ya döndüm, o da başını salladı. Ondan bunu
açıklamasın ı i stedim. "Böyle çılgınca, karmakarışık şeyler bizim de aklımıza
gelir," dedi. "Lydia ' ya, Rosa'ya ya da Josefina'ya sorabi l irs in ."
Yeni yaşam düzenlerine geçtiklerinden bu yana, Lydia, Rosa ve Josefina benimle fazla konuşmamışlardı . Genellikle söyledikleri havadan sudan şeylerdi .
Lydia bakışlarını kaçırdı . Zaman zaman başka şeyleri de anımsadığına i l işkin birşeyler mırıldandı.
"Bazen senden gerçekten nefret ediyorum," dedi bana. "Bize budala numarası yaptığını düşünüyorum. Sonra, senin b izim yüzümüzden çok kötü hastalandığını anımsıyorum. O sen değil m iydin yoksa?"
"Elbette oydu," dedi Rosa. "Ben de bazı şeyler anımsıyorum. B ana çok nazik davranan bir kadını anımsıyorum. B edenimi nası l temiz tutacağımı öğretmişt i , sonra i lk kez saçlarımı bu Nagual kesti . O, saçımı keserken kadın beni tutuyordu, korkmuştum çünkü. O kadın beni severdi , her zaman kucaklardı . Çok uzun boyluydu. B eni kucakladığında başımı göğsüne yaslardım. B ana şefkat gösteren tek insandı o. Onun için seve seve ölüme gidebi l irdim. "
"Kimdi o kadın, Rosa?" diye sordu la Gorda, soluğu kesi lircesine .
Rosa, çenesinin üzüntü ve küçümseme yüklü bir devini-
SEVECENLİ Ô İN S INIRLARINI AŞMAK 85
miyle beni imledi .
"O b i l iyor," dedi .
Heps i , b i r yanı t beklerces ine gözleri n i bana d ik t i ler. Öfke iç inde Rosa 'ya bağırd ım ve c iddi b i r suç lama anlam ın a gelen bu tür ifadeler kul lanmaya h iç hakkı olmadığın ı söyledim. Onlara hiç yalan söylememişt im .
Rosa, öfkelenmeme şaş ı rınadı . Sakin bir ses le , kadın ın , hasta l ığ ım geçt ikten sonra geri geleceği m i söylediğ i n i açıkladı . Rosa, kadın ı n bana bakt ığın ı , sağalt ım ını i ç i n bana yardımcı olduğunu anlamış : işte bu yüzden ele, art ık i y i leşmiş göründüğüme göre , onun kim ve nerede olduğunu b i lmem gerekiyormuş .
"Nas ı l bir hasta l ığa yakal anın ı ş t ım , Rosa?" diye sordum.
' 'Hastalanmışt ın , çünkü dünyana sah ip ç ı kamıyordun , " dedi kenclindcn em i n . "Sanırı m ç o k uzun b i r süre önce bir is i bana senin b ize göre b iri o lmad ığ ını söylemişt i , t ıpkı riiyada
Eligio ' nun la Gorcla ' ya söyled iğ i gib i . B u yüzden b iz i terk ettin ve Lydia seni h iç affetmedi ; senden ölene dek nefret edecek . "
Lydia karşı ç ıkarak , ben imle i l g i l i duyguları n ın Ros a ' n ın anlattık l arıyla h içbir i l g i s i n in bulunmadığ ın ı söyled i . Yalnı zca, çabuk s i n i rlenen bir yapı s ı varı1 1 1 ş ve ben im budala l ık la-rıma kolayca öfkelcn iyormuş .
·
Josefi na ' ya onun da ben i an ımsay ıp a11 1 m s amad ığ ın ı sordum.
"Elbette anımsıyorum," dedi gülümseyerek. "Ancak beni bi l irs in , akl ım havadadır b i raz. B ana güven i lmez. Sağım solum h iç bel l i olmaz."
La Gorda, Josefina 'dan anımsadıkların ı anl atmas ın ı i sted i . Josefina, herhang i bir şey söylememek konusunda kararl ıydı , b i rb irler iyle i ler i geri atı ş t ı lar ; en sonunda Josefina hana döndü .
"An ımsam aya i l i ş k i n bu kadar ko ıı u ş ına 11 1n ne yara rı var? B u nların hepsi l af," dedi . "Hiçb i r in in değeri yok . "
86 ÖTEKİ BENLİK
Josefina 'nın bu sözlerine hepimiz katılmıştık. Artık söylenecek bir şey kalmamıştı . B irkaç dakika süren bir sessizl ikten sonra hepsi kalkarak gitmeye hazırlandı lar.
"Bana güzel giysiler aldığını anımsıyorum," dedi Josefina birden . B ir dükkanda merd ivenlerden yuvarlanmışt ım, anımsamıyor musun? Neredeyse b acağımı kırıyordum ve sen beni kucağında taşımıştın."
Herkes yeniden oturdu ve pür dikkat Josefina 'ya baktı-!ar.
"Bir de çılgın bir kadın anımsıyorum," diye sürdürdü. "Beni dövmek istemişti ve sen öfkelenip araya girinceye kadar beni kovalayıp durmuştu . "
Sabrım taşmak üzereydi . Odada bulunan herkes dikkatle Josefina 'yı dinlemeye koyulmuştu ki, bize kendisini c iddiye almamamız gerektiğini , çünkü aklı havada bir insan olduğumı söyledi . H akl ıydı da. Anımsadıklar ı , bana abuk sabuk şeyler gibi geliyordu.
"Senin neden hastalandığını da bil iyorum," diye devam ett i . "Oradaydım. Ancak neresi olduğunu anımsamıyorum . Seni bu aptal Gorda'yı bulman için o s isten duvarın ötesine götürdüler. Sanırım kaybolmuştu . Geri dönememiştin. Seni geri getirdiklerinde ölmek üzereydin ."
B ize anlattığı düşleri , boğucu bir sessizlik izledi . Herhangi bir soru sormaya cesaretim yoktu.
"Onun neden oraya gitmiş olabileceğini ya da onu kimin geri getirdiğini anımsayamıyorum," d iye devam etti Josefina. "Hastalandığını ve artık beni tanıyamadığını anımsıyorum . Bu aptal Garda, birkaç ay önce eve ilk geldiğinde seni daha önce h iç göımemiş olduğuna yemin etti. Oysa ben seni hemen tanıdım. Senin hastalanan N agual olduğunu aııımsadım. Sana bir şey söyleyeyim mi? Sanırım bu kadınlar kendilerini zorlamak i stemiyorlar. Adamlar da, özellikle bu aptal Pablito. Oysa, orada olduklarına göre, onların da anımsamaları gerekiyor. "
"Nerede olduğumuzu anımsıyor musun?" diye sordum.
SEVECENLİGİN S I NIRLARINI AŞMAK 87
" H ay ı r, anımsayamıyoru m , " dedi Josefi na. "Ama beni oraya götürürsen an ımsayab i l i r im . Hep imiz sendel i yorduk orada, bize sarhoş d i yorlardı . En az sersem lem i ş durumda olan bendim de bu yüzden çok iy i an ıms ıyorum" .
"B ize k im sarhoş dedi?" d iye sordum.
' 'Sana değ i l , yal n ızca b ize ," d iye yan ı t verdi Josefina . " K i m o lduğunu b i l m i yo ru m . S a n ır ı m N ag u a l J u a n M atus ' tu ."
Onlara baktı m, herkes gözleri n i benden kaç ı rdı .
" B i r sona doğru yaklaşı yoruz , " d iye m ı rı ldandı Ncstor kendi kendine konuşurcas ına. " Kend i sonuımızla yüz yüzey iz . "
Gözlerinden yaş lar boşanmak üzereyd i .
"Sonumuz geldiği i ç i n mutlu ve gurur lu o lmam gerek i r, " d iye sürdürdü. "Yine de hüzün duyuyorum. Bunu açıklayabi l i r m i s in , N aguaJ 'i "
B i rdenbi re herkes hüzünlend i . D ik baş l ı Lyd i a b i l e hüzünlü görünüyordu .
"Ne oluyor s i ze böyle?" d iye sordum nqcl i b i r ses le . " Hangi sondan söz ediyorsunuz?
"San ı r ım herkes hang i sondan söz ett i ğ im i z i b i l i yo r, " ded i Nes tor. "Son günlerde t uhaf duygu l ar kapl ıyor i ç im i . B i z i b i r şeyler çağı rıyor ve b i z , yapmamız gerekt iğ i g ib i , her şeyi olunma bırakmıyoruz . Sıkı s ık ıya sarı l ı yoruz ."
Pabl ito y iğ itçe b i r jest le iç ler inde herhangi b i r şeye yapış ıp kalmayan tek k i ş in in la Gorda olduğunu söyledi . D iğerlerinin umutsuz derecede benc i l k iş i ler olduklar ını dü şünüyordu.
" N agua l J uan M atus g i tme za'man ım ı z ge ld i ğ i nde b i r
işaret a lacağımızı söylem iş t i , " dedi Nestor. "Gerçekten sevdiğimiz bir şey gelecek ve b iz i a lacakmış . "
' 'Bunun büyük bir şey olması gerekmiyormuş , " d i ye ekledi Benigno . "Sevd i ğ i m i z herhang i bir şey o l ab i l eceğ i n i söylem iş t i . "
88 ÖTEKİ BENLİK
"Benim için bu işaret, asla sahip olamadığım kurşun askerler biçiminde olacak," dedi Nestor bana. "Bir bölük süvari atlarıyla gelip beni alacak. Senin için ne olab i l i r bu?"
Don Juan ' ın bana b i r zamanlar ölümün akla gelebilecek herhangi bir şeyin arkasında gizlenebileceğini, hatta bunun, not aldığım defterin üzerindeki bir mürekkep lekesi bile olabileceğini söylediğini anımsadım. Ona, bir gün Los Angelcs ' dc Hollywood Bu lvarı 'nda yürürken, bir trompetin eski, budala bir ezgiyi çaldığını anımsadığımı söylemiştim. Müzik, yolun karşısındaki bir plakçı dükkanından gel iyordu . Daha önce h iç bu kadar güzel bir ses duymamıştım . Ezgi tüm benliğimi kaplamıştı . Kaldırımın kenarına oturmuştum. Trompetin akıcı sesi doğrudan beynime akıyordu. Onu tam sağ şakağımın üzerinde duyabiliyordum. Müziğin ses i beni gevşeterek esrikleşt i rm işti . B i ttiğinde, yaşadığım o deneyimi bir kez daha yaşayamayacığımı h issett im; hemen dükkana koşarak o plağı ve onu çalabileceğim stereo bir müzik setini satın almayı düşündüysem de bundan vazgeçtim.
Don Juan, bunun insanların yazgılarını denetleyen güçler tarafından b ana verilmiş bir i şaret olduğunu söylemişti . Bu dünyayı-herhangi bir b iç imde-terk etmenin zamanı geldiğinde, o trampetten gelen aynı ses i , aynı budalaca ezgiyi ve aynı eşsiz trompetçiyi duyacakmışım.
Ertesi gün, onlar için koşuşturmayla geçen bir gündü. Yapacak bir sürü işleri vardı. La Gorda, tüm yaptıklarının kiş isel işler olduğunu ve kimseden yardım almadan kendileri tarafından yapılmaları gerektiğ i n i söyledi . Tek başıma kalmaya itirazım olmadı. Benim de yapmam gereken bir sürü şey vardı. Zihnimi son derece rahatsız eden yakınlardaki o kente gittim. Doğruca la Gorda'yı ve beni büyüleyen o eve yöneldim; kapıyı çaldım. B i r bayan açtı . Ona çocukluğumda o evde yaşamış olduğuma ilişkin bir masal uydurdum ve evi görmek istediğim i beli rttim . K adın çok cana yakın davrandı ve beni içeri aldı . Ortal ığın dağınıklığı için özür d i led i , oysa
SEVECENLİGİN S IN IRLARI N I AŞMAK 89
her taraf derli topluydu .
Evin içinde yığ ın l a anı g iz l iydi . Oradaydıl ar, onları h issediyordum, ama h içbi r şey anımsayamı yordum .
Ertes i gün, la Gorda şafak sökerken ayrı ld ı ; bütün gün dışarıda olacağın ı tahmin ediyordum, ancak öğle üzeri geri döndü . Çok s in ir l i görünüyordu .
"Soledad geri döndü ve sen in le görüşmek ist iyor, " dedi duygusuz bir sesle .
Herhangi b ir açıklamada bu lunmadan beni dona Soledad ' ın evine götürdü. Dona Solcdad, kapın ın önünde kaqı ladı ben i . Onu son gördüğümden daha genç ve güç lü görünüyordu . Yı l lar önce tan ımış olduğum kadın a benzerl i ğ i pek azdı.
·
La Gorda ağlamamak iç i n kendin i zor tutuyor g ib iydi . Yaşadığımız gerg in l ikler, ruh duru m unda tümüyle an l ayabileceğim bir değ i � ik l ik yaratın ı ş t ı . B i r �ey söylemeden gi tt i .
Dona Soledad bana konuşmak i ç i n çok az vakti n i n o lduğunu ve bunun her dak ikasını kul l anmak isted iğ in i söyledi . Tuhaf bir b iç imde sayg ı l ı davran ıyordu. Söylediğ i her sözde bir nezaket vardı .
Ona bir soru soıınak için sözünü kesmek i sted im. Onun nerede olduğunu merak ediyordum. Son derece zar if b ir biç imde bu i steğimi önledi . Sözleri n i büyük bir özenle seçt iğ in i ve zamanı çok k ıs ı t l ı olduğu için ancak söy lenmes i gerekenleri söyleyebileceğini belirtt i .
B ana gereğinden fazla uzun gibi gelen bir süre gözlerimin içine bakt ı . Ayn ı zaman süres i iç inde ben imle konuşabil i r, bazı soru l arıma yanıt verebi l i rd i . Dalıa �oma, sess iz l iğ in i bozdu ve bana tümüyle anlamsız ge len b i rtakım sözler söyledi . Parale l ç izgi leri aştığ ımız i l k gün , kendis inden bunu istemiş olduğum için bana saldırdığ ın ı , bu sa ld ır ı s ın ın e tk i l i ve amacına uygun olduğunu umduğunu söyled i . İ ç i mden ona bağırmak, ondan böyle bir şey i as la is tememiş o lduğumu
90 ÖTEKİ BENLİK
söylemek geliyordu. Paralel ç izgilerin ne olduğunu bilmiyordum, anlattık ları bana tümüyle anlamsız gel iyordu . El iyle dudaklarımı bastırdı . Gayri ihtiyari geri çekildim. Üzülmüş görünüyordu. B irbirimizle konuşabi lmemizin olanaksız olduğunu , çünkü o an iki paralel çizgi üzerinde bulunduğumuzu ve bu ç izgiyi aşabilmeye ikimizin de gücünün yetmeyeceğini söyledi; o anki ruh durumunu ancak gözleriyle an latabilccckmiş .
Herhangi b i r neden olmamasına rağmen, gevşediğimi hissettim, içim rahat etmişti . Yanaklarımdan aşağı gözyaşları dökülüyordu. Daha sonra, bir an için olağanüstü bir duygu benliğimi ele geçirdi ; kısa bir andı bu, ama yine de, bilincim i , ya da kiş i l iğ im i , ben olduğuna inandığ ım, hi ssettiğim varl ığımı, temel inden sarsmaya yetecek denli uzun sürdü. O kısa zaman süresi içinde, gerek amaç, gerekse mizaç yönünden b irbirimize çok yaklaştığımızı fark ettim . Durumlarımız b irbirine benziyordu . Bunun çetin b ir savaş ım olduğunu, ama bu savaş ımın henüz bitmediğini bi lmesini ist iyordum. Savaşım asla bitmeyecekti . O ise, bana veda ediyordu; çünkü, kusursuz bir savaşçı ol arak yollarımızın bir daha karş ılaşmayacağını bi l iyordu. Yolun sonuna varmıştık. Yitiri lmiş bir bağlı l ık, bir kan bağı duygusu, benliğimin derinlerinden, karanlık bir köşesinden dalga dalga yayıldı . Bu ani ışık, bedenimden yükselen bir elektrik enerj i s i gibiydi. Onu kucakladım ; dudaklarım hareket ediyor, benim için anlam taşımayan sözler söylüyordu. Gözleri parladı. O da anlayamadığım bir şeyler mırı ldanıyordu . Kesin olarak hissedebildiğim tek duygu, paralel ç izgileri aşmış olmamın somut bir anlam taşımadığıydı . İç imde, derinlerden yukarıya doğru yükselen bir acı vard ı . Açıklayamadığım bir güç, benliğimi ikiye bölü yordu . Nefes alamadığımı hiss�ttim ve her şey karardı .
B irinin beni hareket ettirdiğini , hafifçe sarstığını hissettim. La Gorda' nın yüzü belirginleşti . Dona Soledad' ın yatağına uzanmıştım ve la Garda başucumda oturuyordu. Yal nı zdık.
SEVECEt\LİGİN S I N I RLAR I N I AŞ MAK 9 1
"Nerede o ''" d iye sordum.
" 'Gi t t i , " d iye yanı t verdi l a Gorda.
La Gorda 'ya her �eyi anlatmak i sted im . Ben i sus turdu . Kap ıy ı açt ı . Tüm çömezler d ı şarıda, ben i bek l i yor lard ı . En parlak g iys i ler in i g iymiş lerd i . La Gorda. sah ip o lduk ları lıer şeyi parça lay ıp att ık l ar ın ı söy led i . Vak it ak�aıııü s tüydü . Saatl erd i r uyu ııı u� tu ııı . H iç konuşmadan . arnbaııı ı önünde park et t iğ im l a Gorda ' ıı ın ev ine doğru yürüdük . Pazar gez i nt i s i ne ç ıkan çocuklar g ib i , arabanın iç ine do luş tu l ar.
Arabaya b inmeden önce , ayakta vadiye uzun uzun bakt ım . Bedenim yavaşça döndü ve kendi i s tenc i . amacı doğru l tusunda tam b i r da i re ç izd i . Bu lunduğumuz yeri n ruhunu yakalad ığ ımı h i ssett im . Bu duyguyu i ç imde tu tmak i s t iyordum, çünkü haya t ını boyunca bur�ı l arı b i r daha göremeyeceğ imden emind im.
Öteki ler bu deney im i daha önceden ya�am ı � o lmal ı yd ı lar. Hüzünlü değ i ld i ler, b irb ir ler iy le konu�uyor, şakalaş ı yorlardı .
A rabayı çal ı şt ı rd ı m ve yola koyu l d u k . Yo l üzer indek i son dönemece u laş t ığ ı ırnzcla, güne� bat ıyordu . La Gorda durmam iç in bana ses lend i . A ra badan ind i ve yol kenar ında uzanan küçük bir t epeye doğru koş t u . Ko l l a rı n ı tepeye doğru uzatarak derin b i r soluk a ld ı .
Dağlardan aşağ ı yolcu luk tuhaf b i r b iç imde k ı sa ve tümüyle o l ays ız geçt i . Herkes sess izd i . La Gorda 'y ı konuş turmaya ça l ı ş t ım ama konuşmamakta kararl ıyd ı . Dağ l arı n tahakkiiııı edic i o lduğunu , kendi l e r i n i sah i p lend iğ i n i , enerj i l er in i harcayacak o l ur larsa, dağları n onları as la b ı rakmayacağını söyled i .
Dağları a� ıp düzl ük lere u l aş t ığ ım ızda can la n d ı l ar, öze l l i k le ele l a Gorcla . Tüm ben l iğ i n i b i r enerj i kapl am ı ş t ı . Ondan herhangi b ir i s tekte bu lunmamama rağmen, b i l g i ve rmek konusunda gönü l l ü b i l e davrand ı . Aç ık l anı a la rı nclan b i rine göre , k i bunu So leded da onay l ı yordu , N agual J uan M atus ona,
92 ÖTEKİ BENLİK
benliğimizin bir başka yüzünün daha olduğunu söylemişt i . Bu sözleri duyar duymaz, diğerleri de sorularıyla ve yorumlarıyla lafa karıştılar. Mantıksal yönden gerçek olması olanaksız birtakım olaylara il i şkin karmakarışık anılarından söz ettiler. B azıları beni ancak birkaç ay önce tanımış olduklarına göre, geçmişin derinliklerinde olup biten olaylarla i lgili anılarında beni anımsıyor olmaları , onların kavrama sınırlarının ötesinde bir olguydu .
Onlara, bunun üzerine, dofia Soledad' l a karş ı laşmamı anlattım . Onu yıl lardan beri çok yakından tanıyor olduğum duygusuna nasıl kapıldığımı ve paralel ç izgiler adını verdiği s ın ırları aşt ığ ımdan neredeyse emin olduğumu söyledim. Açıklamalarıma tepkileri karışık oldu; anlaşılan bu terimi daha önce duymuşlardı , ama ne anlama geldiğini kavrayabildiklerini sanmıyordum. Benim için terim, yalnızca bir mecazdı . Ancak, onlar için de aynı anlama geldiğinden emin değildim .
Oaxaca şehrine yaklaştığımızda, la Gorda 'nın don Juan ' la don Genaro ' nun kaybolduklarını söylediği yeri görmek istediler. Arabayı hemen o bölgeye doğru sürdüm. Geldiğimizde, arabadan fırladılar ve etrafı araştırmaya koyuldular; büyük bir dikkatle ipucu arıyorlardı . La Gorda, don J uan ' la don Genaro ' nun gittiklerine inandığı yönü onlara gösterdi .
"Korkunç bir hata yaptın, Gorda," diye bağırdı Nestor. "Orası doğu değil, kuzey. "
La Gorda karşı çıktı ve düşüncesini savundu . Kadınlar ona arka çıktılar, Pabli to da onlara katıldı . Benigno, tarafsız görünüyordu ; yanıtı benden beklermiş gibi ısrarla yüzüme baktı, ben de beklediği yanıtı verdim. Arabada bulunan Oaxaca şehir haritasını alarak onlara gösterdim. La Gorda ' nın gösterdiği yön, gerçekten de kuzeydi .
Nestor yorumda bulunarak en baştan beri , yaşadıkları şehirden ayrı lmalarının vaktinden önce ya da zoraki gerçekleştiği kanısında olmadığını söyledi ; zamanlama doğruydu. Diğerleriyse böyle hissetmiyorlardı ve bu kararsızlıklarının
SEVECENLIÔ İN S IN IRLAR I N I AŞ MAK 93
a l t ı n d a l a Gorda ' n ı n h a ta l ı değerl e n d i rm e s i y a t ı y o rd u . L a Gorda g i b i onlar d a N agual ' ı n yaşad ı k ları ken t i gösterd i ğ i ne ; y a n i bulunduklar ı yerde kalmalar ın ı söy l e d i ğ i ne i n a n m ı ş l ard ı . O l a n l ar ı k ısaca d ü ş ü ndü kten sonra o n l a ra . s o n t ah l i lde h ata n ı n bende olduğunu söyled i m . S uç l a n m a s ı gereken b i r i varsa o d a ben d i m , ç ü n k ü h ar i ta b e n d e o l m as ı na rağ men, zaın anında onu kul lanmayı ak ı l edeıneın i � t i ın .
Daha sonra onl ara, adam l a rdan b i r i n i n , y a n i b i r a n don G e n aro o l d u ğ u n u s a n d ı ğ ı m k i ş i n i n , b i ze baş ı y l a b i r i ş ar e t yaptığın ı söyleme y i u n u t t u ğ u m u a n l a t t ı m . La Gorda ' ıı ı n gözleri gerçek bir şaşk ı n l ı k , hatta te l a � i ç i nde iri iri aç ı l d ı . Kend i s i n i n böy l e b i r i ş aret in ayrı m ın a v armadığ ı n ı söyl e d i . İ şaret yalnızca banaydı .
' Tamam i ş te ! " d i ye bağ ı rd ı N e s to r. " ' Yaz g ı l a rı ın ı z mül ı ür lcncli ! "
K o n u ş m ak i ç i n d i ğe r l e r i n e dö n d ü . H e rkes b i r ağ ı z d a n konu ş u yo rd u . O n l ar ı s ak i n l e ş t i rmek i ç i n e l l e r i y l e b i rt a k ı m hareketler yapt ı .
"Um arı m yola ç ı kmadan önce h e p i n i z de h i ç ger i dönınc yceekm i ş gibi yapmanız gere ke n her ş e y i yapın ı � ı nı zd ı r, " ded i . "Zira as l a g e r i dönmeyeceğ i z . "
" B ize doğru yu söyl ü yorsun değ i l m i ' ) " d i ye sordu bana Lyd i a , öfkel i b i r b ak ı ş l a . D i ğerleri de y a n ı t bc k l i yorımışcas ı ı ıa gözlerin i bana d i k t i l er.
B öy l e b i r şey i u y d u rm am i ç i n b i r nede n i m o l m ad ı ğ ı nı siiy ledim. O adam ı n bana başıy l a i ş aret vermes i be n i m i ç i n i ineml i değ i l d i . K aldı k i , o i k i adamın d o n J u a n ' l a d o n G e n arn olduk l arı n a i k n a olmu ş b i l e cleğ i l cl i m .
"Çok k u rn a z s ı n , " d e d i Lyd i a . " T ü m b u n l arı k u z u g i b i pqi nden g i tmem i z i sağlamak i ç i n s ö y l ü yor d a o l a b i l irs i n . "
" D ur b i r d a k i k a , " eled i l a Gord a . " B u N a g u a l , ded i ğ i n ,L' i h i , kurnaz o l ab i l i r ama böyle b i r şey i a s l a yapm az."
Yen iden hep bir a ğ ı zdan k o n u ş m a y a b aş l a d ı l a r. A r a y a ; • i ı ı ı ıek v e gördi.i ği.im �ey i n ben i m iç i n fark etmed i ğ i n i h a y -
94 ÖTEKİ BENLİK
kırmaya çalıştım . Ncstor çok kibar bir biçimde, Genaro ' nun vadiden ayrı l
manın zamanı geldiğinde bunu bir şekilde onlara başının bir devinimiyle belirteceğini söylemiş olduğunu açıkladı . Sözü alıp, eğer bu olaydan dolayı yazgıları mühürlendiyse, benim yazgımın da onlarınkiyle birlikte m ühürlendiğini söylediğimde sakinleşti ler; hep birl ikte kuzeye gidecektik .
Daha sonra Nestor bizi kalab ileceğimiz bir yere, şehirde iş i olduğu zamanlar kalmış olduğu bir pans iyona, götürdü . Keyifleri yerine gelmişti , öyle ki , rahatımı kaçıracak ölçüde neşeliydi ler. ydia bile bana sarılarak beni böylesine zor durumlarda bıraktığı için özür diledi. La Gorda ' ya inandığın ı , bu nedenle de bağları n ı etk in b ir b iç imde kopartmadığın ı söyledi. Josefina ' yla Rosa'nın iç i içine sığmıyordu ve defalarca s ırtımı okşadı lar. La Gorda 'yla konuşmak, onunla neler yapmamız gerektiğini tart ışmak is tiyordum. Ancak o gece onunla yalnız kalabilmcmizc olanak yoktu.
Nestor, Pabl ito ve Bcnigno sabah erkenden işlerini yapmak üzere ayrı ldı lar. Lydia, Rosa ve Josefina da al ışverişe ç ıktılar. La Gorda, yeni giysiler alacağını , ona yardımcı olmamı istediğini söyledi . Kendisini akışkan bir savaşçı gibi hissedebilmesi için ona tam bir özgüven sağlayabi lecek bir giysi arıyordu ve giysi lerini benim seçmemi isti yordu. Ona yalnızca elbise bulmakla kalmadım , ayakkabılar, naylon çoraplar ve iç çamaşırları ela dahil olmak üzere, tüm kıyafetlerini baştan aşağı yeniledim.
B irl ikte yürüyüşe çıkt ık. İk i turist gibi şehir merkezi nde dolandık, yerel giys ileri içindeki Kızı lderil i leri seyrettik. B i çimsiz b i r sav aşçı olarak, zarif giysileri içinde son derece rahat görünüyordu. Çok alımlıydı . Sanki hep bu şekilde giy ini yormuş gibiydi . Ama ben onu bu halde görmeye alışamamıştım.
La Gorda 'ya sormak istediğim tüm soruların zihnimden dökülüp boşalması gerekiyordu , oysa bu soruları sözlere dö-
SEVECENLİÔİN S INIRLARINI AŞMAK 95
ıı üştürmek o anda bana ol anaks ız gibi ge l iyordu . Ne soracağımı bilemiyordum . Son derece c idd i bir sesle yeni göri.inüınünün hoşuma g i t t iğ in i söy led im . Tam bir ağırbaş l ı l ı k l a , bende bu sevecence duyguyu uyandıranın , s ı n ı rları aşırnşl ık olduğunu söyledi .
"Dün gece bazı s ın ır ları aşt ık ," ded i . "Soledad bana ne beklemem gerektiğini söylem işt i , bu nedenle ben hazırl ık l ıydım. Oysa sen değ i ld in ."
Yavaş ve yumuşak b ir ses le bir gece önce sevecenl iğ in s ın ı rl arı nı aştığ ımızı anlatt ı . B ir çocukla , ya da b i r yabancı yla komışuyorınuşças ına , heceler in li s t line basa basa konuşuyordu. Ancak, kend im i an lattık larına verem iyordum. Kaldığ ımız pans i yona ger i döndük. D i n lenmek i s t iyordum ama yeniden dışarı ç ıkmak zorunda kald ım . B i r şey bul amayan Lydia, Rosa ve Josefina benden la Gorda ' nın g iys i ler ine benzer b i r şeyler bulmamı ist iyorl ard ı .
Öğleden sonra pansi yona geri dönm üş , k i.i ç lik k ız kardeşleri hayran hayran seyred iyordum . Rosa, topuklu ayakkab ı lar ıy la yürümekte zorlanıyordu. Ayakları yl a i l g i l i şakalar yapıyorduk ki , yavaşça kapı açı ld ı ve Neslor içeri g i rd i , olağanüs tü görünüyordu . Ü zer inde lac i vert b i r tak ı m e lb i s e , aç ık pembe b i r gömlek, mav i b i r k ravat vardı . Saçl arı özen le t aranrnış t ı ve fön lenmi ş gibi hafi f kabarık t ı . Kadın lara baktı , kadınlar da ona. A rdından Pabl ito girdi ve onu Benigno iz ledi . İk i si de müth iş ş ık t ı lar. Ayakkabı l arı p ırı l p ı rı l d ı , t ak ım elbiseleri onlar iç in ı smarlama diki lm i ş gibiydi .
Herkes i n şehir l i giys i ler ine bu denl i çabuk a l ı şmaları na �·ok şaşırırnşt ım. B ana don Juan ' ı hat ır lat ı yorlard ı . Genaro l arı şehirli giys i ler i iç inde gördüğümde don Juan ' ı tak ım e lb i seyle i l k gördüğüm anda duyduğum şaşkınl ığ ın aynı s ın ı duyı ı ıuş turn , ama değ i ş im le r i n i heme n ben i ın se ye b i l cl i ın . Ö te yandan, kadın lar ın değ i ş imine şaş ı rmamış t ım, ama bir nedenle buna a l ışamamış t ım da.
Genaro lar ın kendi lerine böyles i ne uyan g iys i le r bulabi l ıne lerinde b ir büyücü şansının on l ara yardım et t iğ in i düşünü-
96 ÖTEKİ BENLİK
yordum. Ş anslarının yaver gitmes i konusunda düşündüklerimi duyunca güldüler. Nestor, bir terzinin bu giysileri onlar için aylar öncesinden hazırlamış olduğunu söyledi.
"Hepimizin birer takım elbisesi var," dedi bana. ' 'Deri valizlerimiz bile var. Dağlardaki günlerimizin sona erdiğini bil iyorduk. Gitmeye hazırız ş imdi ! Elbette, önce bize nereye gideceğimizi söylemen gerekiyor. B ir de burada ne kadar kalacağımızı . "
İşiyle i lgil i olarak kapatması gereken bazı hesaplarının bulunduğunu, bunun için zamana gereksinimi olduğunu söyledi . La Gorda araya girerek tam bir buyurganlık ve kesinl ikle, o gece oradan ayrı lacağımızı , erkin bize izin vereceği kadar uzaklara gideceğ imiz i söyledi ; sonuç ol arak, akşam oluncaya kadar i ş lerini halletmeleri gerekiyordu. Nestor ' l a Pablito tereddüt içinde kapının önünde durdular. Onayımı almak istiyormuş gibi bana baktılar. En azından onlara karşı dürüst davranmam gerektiğini düşünüyordum; ama tam , kesin olarak ne yapmamız gerektiğinden emin olmadığımı onlara söylemek üzereydim ki, la Gorda sözümü kesti .
"Gün batım ında N agual ' ın her zaman oturduğu bankta buluşacacağız ," ded i . "Yola oradan ç ıkacağız. Yaşamımız boyunca asla buraya dönmeyeceğimizi bi lerek, burada yapmamız gereken ya da yapmak istediğimiz her şeyi o zamana kadar bitirmiş olmamız gerekiyor. "
Herkes gittikten sonra la Gorda ' yla yalnız kalmıştık. Ani ve beceriksiz bir hareketle, kucağıma oturdu. O kadar hafifti ki , kalça adalelerim i kastığımda ince bedenini sal layabil iyordum. Saçlarına tuhaf bir parfüm kokusu sinmişt i . Şaka yol lu, parfümünün kokusunun dayanılmaz olduğunu söyledim. Gülüyor ve kucağımda s al lanıyordu ki, nereden geldiğini bi l mediğim bir duygu, bir anı zihnime yerleşiverdi . Birdenbire kucağımda bir başka Gorda 'nın oturuyordu, benim tanıdığım Gorda 'nın iki katı iri l ikte, ş işman bir Gorda. Yüzü yuvarlaktı ve saç ındaki parfüm kokusuyla i lgi l i olarak ona takılı yordum. Ona göz kulak oluyormuşum gibi bir şey h issettim .
SEVECENLİÔİN S IN IRLARINI AŞMAK 97
Bu yapay anının etk is iy le ayağa kalkt ım. La Garda gürü l tü yle yere dü�tü . Ona neyi ' anımsadığı m ı ' an la t t ım. Onu ş i�ırnm hal iy le yalnı zca bir kez gördüğümü ve bunun çok kısa bir süre iç inde gerçekleşt iğ i n i , yüz hatları n ın nasıl o lduğu hakkında hiçbir fikr imin olmadığ ın ı , yine de bu konuda bir görsümün bulunduğunu söyled im.
Herhangi b i r yorumda bulunmadı . G i ys i ler in i ç ıkartt ı ve yeniden esk i gi ysi lerini g iydi .
"Bunun iç in hazır değ i l im ," ded i , yeni g iys i leri göstererek . ' 'Özgür olabi lmemizden önce yapmamız gereken bir şey daha bulunuyor. N agual Juan M atus\ı n t a l imat l a rına göre , hepimizin toplanarak onun seçmiş o lduğu b i r erk noktas ında oturm amız gerek iyor. "
"Nerede bu nokta?"
"Civardak i dağl arın b i rinde. K apıya benzer b i r yer. Nagual, o noktada doğal b ir çat lağın bu lunduğunu söy lemiş t i . Dünya üzerinde birtak ım erk nokta ları nı n bulunduğunu söyl erd i ; eğer b iç imsizsen, del iklerin iç inden geçerek b i l i nmeyene , başka bir dünyaya geçe b i l i rm i ş s i n . O dünyay l a bu iç inde y aşad ığ ım ız dünya , iki para le l ç i zg i o luş turu rmuş . Olas ı l ık la hepim iz şu ya da bu za 111aııda o ik i ç izg in in ötesine geç ir i lm iş izd ir, ama b izler bunu an ımsamayız . El ig io o öteki dünyada yaş ı yor. K imi zaman rli vu gijn1 1e yoluy la o dünyaya u l aşabi l i yoruz. Josefina, e lbette iç imizde en iy i riiyu görücü. O çizgi leri her gün geçiyor o, ama akl ı havada olması onu i lg i s iz , hatta budala bir duruma get ir i yor. E l ig io, ben i m ondan daha ak ı l l ı olduğumu düşünerek , o ç izg i l e r i aşabi lmeme yardımcı olmaya ça l ı şt ı ama benim de onun kadar buda l a olduğum anlaş ı ld ı . E l ig io biz l erden sol yan ımız ı anımsamamızı i s t iyor. Soledad bana so l yaıı ın şu anda içi nde yaşadığ ımız dünyaya paralel olduğunu söyle111 iş t i . Bu nedenle, madem El igio biz im anımsamamızı i s t iyor, demek ki b izler daha önce orada bu lunmuşuz. Üs te l ik riiyuda da değ i l . Bundan dolay ı , zaman zaman tuhaf şeyler an ıms ıyoruz.
Varsay !mlar ı göz önüne a l ı nd ığ ı nda , vard ığ ı sonuçl ar
98 ÖTEKİ BENLİK
· mantıklı görünüyordu . Neden söz ettiğini anlıyordum; bu zaman zaman istenmeden gelen anılar, gündelik yaşamın gerçekliğini altüst ediyordu, oysa bizler bu düşlerin gerçekleştikleri zamanı , yaşamlarımızın hangi döneminde gerçekleşmiş olabileceğini bulamıyorduk.
La Gorda yatağa uzandı . Gözlerinde kaygı l ı bir ifade vardı .
"Beni rahatsız eden, o erk noktasını bulmak için ne yapmak zorunda olduğumuzu bilmememiz," dedi. "Orayı bulmadan yolculuğa ç ıkmamız söz konusu olamaz".
"Beni endişelendiren de, s izleri nereye götürmem gerektiğini ve sizlerle ne yapacağımı bilmemem," dedim.
"Soledad bana s ınıra varıncaya kadar kuzeye g ideceğimizi söylemişti ," dedi l a Gorda. "Bazılarımız daha ela kuzeye gidecek belki de. Ancak sen bizimle birl ikte tüm o yolu gelmeyeceksin . Senin yazgın farkl ı . "
La Gorda b ir a n daldı . Düşüncelerini toparlamak için çaba harcıyormuş gibi kaşlarını çatmıştı .
"Soledad yazgımı yerine getirmem için benimle geleceğin i söylemişti ," ded i . "İçimizde senden sorumlu olan tek kiş i benim."
Telaşım olduğu gibi yüzüme yayılmış olmal ı , la Gorda gülümsedi .
"Soledacl ayrıca, bana senin tıkandığını söylemişti , " diye devam etti . "Zaman zaman , Nagual olduğunda, clüzeliyorsun ama. Soledad senin d iğer zamanlarda, b irkaç saniye akl ı baş ına geldikten sonra eski ç ılgınlığına geri dönen kaçığın teki olduğunu söylemişti . "
Dona Soledad uygun bir benzetme yapmıştı , anlayabi leceğim türde bir benzetmeydi bu. Paralel ç izgileri geçtiğime i nandığım an, olasılıkla ona göre akl ımın başımda olduğu bir andı . Oysa benim ölçülerime göre aynı an, kendimden en fazla uzaklaştığım andı. Dona Soledad ' la ben, hiç şüphe yok 1ti .farklı iki düşünce ç izgisinde bulunuyorduk.
SEVECENLİGİN SIN IRLARINI AŞMAK 99
"Başka neler söyledi?" diye sordum. "Anımsamak iç in kendimi zorlamam gerektiğini söyle
di," dedi la Gorda. "Anılarımı bi l inç düzeyi ne çıkartmak iç in çok uğraştı; bu nedenle sana ayıracak zamanı yoktu ."
La Gorda ayağa kalktı; gitmeye haztrdı . B irl ikte şehirde bir yürüyüşe çıktık .(_Çok mutlu görünüyordu. Bir yerden diğerine gidiyor, önüne ç ıkan her şeyi seyre dalıyor, gözleriyle dünyanın tadını çıkarıyordu. Bu benzetmeyi bana don Juan söylemişti . Dediğine göre b ir savaşçı ne beklediğini bi l ir ve beklerken gözleriyle dünyanın tadını çıkarır. Ona göre bir savaşçının nihai başarısı sevinçti . O gün Oaxaca'da, la Gorda, don Juan ' ı n öğreti lerini harfi harfine yerine getiriyord�
Öğleden sonra geç bir saatte, gün batımından önce, don Juan' m bankına oturduk. İlk gelenler Benigno, Pabl ito ve Josefina oldu. B irkaç dakika sonra, d iğerleri de b ize katı ldı . Pablito, Josefina'yla Lydia ' nın arasrna oturdu ve kollarıyla onlara sarı ldı . Eski giysi lerini giymi şlerdi. La Gorda ayağa kalkarak onlara erk noktasından söz etti .
Nestor ona güldü ve diğerleı:i de onunla birl ikte güldü-ter.
"Bir daha asla bize patroniçelik taslamana izin vermeyeceğiz," dedi Nestor. "Sana bağlı deği l iz artık. Dün gece sınırları aşt ık "
La Gorda istifini bozmadı ama diğerleri öfkelenmiş lerdi. Araya girmek zorunda kaldım. Yüksek sesle, bir gece önce geçmiş olduğumuz sınırlar hakkı nda daha çok şey bi lmek is tediğimi söyledim. Nestor bunun yalnızca onları i lgi lendirdiğini söyled i . La Gorda i t i raz etti. Anlaşı lan kavga ç ıkmak üzereydi . Nestor 'u bir köşeye çektim ve s ınırlar hakk ında bilgi vermes i için onu zorladım.
"Duygularımız her şeyin çevresinde sınırlar yaratır," dedi. "Bir şeyi ne denli çok seversek, s ınırlar da o denl i güçlü olur. Ş imdilerde evimizi seviyorduk; oradan ayrılmadan önce duyguları mızı yukarı doğru çekmemiz gerekiyordu . Evi-
1 00 ÖTEKİ BENLİK
mize duyduğumuz duygular vadimizden batıya, dağların tepesine doğru yükseldi. Sınır burasıydı, daha sonra o dağların tepes ini aştığımızda, asla geri dönmeyeceğim izi bildiğimiz için, sınırları koparttık."
"Ama ben de geri dönmeyeceğimi bil iyordum," dedim. "Sen o dağları b izim sevdiğim iz gibi sevmiyordun," di
ye yanıt verdi Nestor. "Bunu göreceğiz," dedi la Gorda gizemli bir şekilde. Pabl i to ayağa k alktı ve el iyle la Gorda ' yı göstererek,
"Bizler onun etkis i altındaydık," dedi. "Bizi gırtlağımızdan yakalamıştı . Ş imdi anlıyorum ona uymakla ne büyük budalalık ettiğimizi. Dökülmüş süt için ağlamaya değmez, ama bir daha dökülmesine asla izin vermeyeceğiz."
Lydia ' yla Josefina Nestor ve Pablito 'ya katıldılar. Benigno 'yla Rosa ' ysa, bu tartışma onları artık h iç i lgi lendirmiyormuş gibi baktılar.
Tam o anda yeniden kesin ve otoriter bir tavır takındım. B i linçli herhangi bir istence bağlı olmayan bir hareketle ayağa kalktım, bundan böyle grubun tüm sorumluluğunu yükleneceğimi , la Gorda 'yı da yorumlarda bulunmak ya da kendi fikirlerini tek çözüm olarak sunmak yükümlülüğünden kurtaracağımı söyledim. Konuşmam b ittiğinde, gösterdiğim cesarete şaşırmıştım . La Gorda da dahi l olmak üzere herkes çok memnun görünüyordu.
Gösterdiğim patlamanın ardındaki güç , önce burnumdaki solunum yollarının açılmaya başladığına il işkin bedensel bir duyum oldu ve bunun ardından, don Juan ' ın ne demek istediğini, özgür olmadan önce ziyaret etmemiz gereken yerin nerede olduğunu kesinlikle bildiğimi hissettim. Burnumdaki solunum yolları açılınca, kafama takılan bir ev görsüledim.
Nereye g itmemiz gerektiğini onlara söyledim. Talimatlarımı herhangi bir tartışmada, hatta yorumda bulunmadan kabul ettiler. Pansiyonu boşalttık ve akşam yemeği için dı�arı çıktık. Daha sonra, s aat on b ire kadar şehir meydanında gezindik. Arabayı bulunduğumuz yere getirdim, güıiil tüyle içe-
SEVECENLİÔİN S I N IRLARI N I AŞMAK 1 0 1
ri doldul ar ve yola koyu lduk . L a G orda bana ql ik e tmek üzere uyanık ka ld ı , d iğerler i uyudu lar. Dalı a sonra Ncstor d ireks iyona geç t i ve la Gorda ' y l a ben uykuya dald ık .
ÖFKELİ BİR B Ü YÜCÜ ORDUSU
Ş afakla birlikte kente vardık. Orada direksiyona ben geçtim ve arabayı eve doğru sürdüm. Eve varmamıza birkaç
b ok kalmıştı k i , la Gorda durmamızı istedi. Arabadan indi ve kaldırımda yürümeye başladı . Diğerleri de birer birer arabadan indi ler. La Gorda 'nın ardından gitti ler. Pablito yanıma gelerek arabayı bir blok ötedeki meydanda park etmem gerektiğini s'öyledi . Söylediğini yapt ım.
La Gorda 'yı köşeyi dönerken gördüğüm an, kendisini iyi hissetmediğini anladım. Yüzü ol ağanüstü solgundu. B ana yaklaşarak k i l i sedeki sabah ayinine katı lacağ ın ı söy led i . Lydia da onunla birlikte gitmek istiyordu. İkisi birl ikte meydanı geçtiler ve kiliseye gittiler.
Pabl ito, Nestor ve Benigno daha önce görmediğim ölçüde c iddiydiler. Rosa ürkmüştü, ağzı aç ı l ım� , gözlerini kırpmadan sabit bir bir bakış la eve doğru bakıyordu . Yal nızca Josefina gülümsüyordu. S ırtıma dostça vurdu.
"Başardın işte seni hergele ! " diye bağırdı. ' 'O namussuz-
1 04 ÖTEKİ BENLİK
!arın canına okudun." Katıla katıla güldü. "Doğru yerde m iyiz, Josefina?" diye sordum . "Elbette ,'·' dedi . "La Gorda hep kiliseye g iderdi . O za-
manlar hiç aksatmazdı . "Şuradaki evi anımsıyor musun?" diye sordum . "Orası Si lvio Manuel ' in evi ," diye yanıt verdi . O adı duyar duymaz hepimiz yerimizden sıçradık . Tüy
lerimin diken diken olduğunu hissett im. Bu adı daha önce kesinlikle duymamıştım, ama iş itir iş itmez irki ldim. Si lvio Manuel son derece az rastlanan bir is imdi; tınısı da çok akıcıydı .
Genarolar ' la Rosa da benim kadar sarsılmışlardı . Hissettiklerimi düşününce, benim de yüzüm onlarınki kadar sararmış olmalıydı.
"Silvio Manuel kim?" diye sorabildim en sonunda Josefina 'ya .
"Şimdi yakaladın beni işte," dedi . "bilmiyorum kim olduğunu. "
Aklı bir karış havada birisi olduğunu ve söylediklerinin ciddiye alınmaması gerektiğini yineledi . Nestor, anımsadığı her şeyi bizlere anlatması iç in ona yalvardı .
Josefina düşünmeye ç alıştı, ama o baskı altında kendinden istenenleri yapabilecek b iri değildi . Ondan böyle bir şey i stenmemiş olsaydı, bunda daha başarıl ı olabi leceğini b i l i yordum. B ir fırın, ya da yemek yiyebileceğimiz bir yer bulmayı önerdim.
"O evde fazla bir şey yapmama izin vermemişlerdi , anımsadığım tek şey bu," dedi Josefina birden.
B ir şey arıyormuş ya da alışmaya çalışıyormuş gibi dön-dü.
"Burada bir şey eksik ! " diye bağırdı. "Burası tam olarak böyle değ ildi. "
Ona yardımcı olacağını düşündüğüm, örneğin bazı evle-
ÖFKELİ BİR B Ü YÜCÜ ORDUSU 1 05
rin eksik , ya da boyanmış mı o lduğu, yeni baz ı ev ler in m i inşa edi ld iğ i g ib i bazı soru lar sordum. Ancak Josefi na, değ i ş ikl iğ in nereden kaynak landığın ı an ımsıyanı ıyordu .
Fır ına doğru yürüdük ve tat l ı çörek ler sat ı n a ld ık . La Gorda 'y la Lydia ' y ı beklemek üzere meydana ger i dönüyorduk k i , Josefina akl ın a b i r şey ge lmiş g ib i el iy le a ln ına vu rdu .
"Neyin eks ik olduğunu b i l i yorum 1 " d iye bağırdı . O sersem s is ten duvar ! O zaman buradayd ı . Ş imdi g i tm i ş . "
Hep b i r ağızdan, ona duvar hakk ında soru l a r sorduk , ama Josefina , sank i b iz orada yokmuşuz g ib i konuşmas ını .\ürdürdü .
"Ta yukarı lara, gökyüzüne kadar uzanan s i sten b i r duvard ı , " ded i . "Tam buradayd ı . Ne zaman baş ımı çev i rsem, onu görüyordum. Ben i de l i rtm iş t i . Evet öyle , al lalı ı n belas ı ! O duvar ben i del inmeden önce ben böyle tere le l l i değ i ld im . ( iözler im açıkken de kapal ıyken de görüyordum onu . Duvarın peşimden geld iğ in i san ıyordum . "
Josefi na b i r a n durgun laşt ı . Gözlerinde umutsuz b i r bak ı ş bel i rd i . Bu bak ı ş ı bunal ımdaki insan ların yüzler i nde de giiımüştüm. Telaş la ona çöreğin i yemes in i söy led im . Hemen sakin leşt i v e çöre ğ i n i yemeye baş lad ı .
"Tüm bu o lan lar hakkında n e düşünüyorsun , Nestor?" d iye sordum
"Korkuyorum ," dedi sess izce
" Herhangi bir şey anıms ıyor musun?" d iye sordum.
O l umusuz an lamda baş ını s a l l ad ı . Ayn ı soru y u Pab l i -t o ' yl a Benigno ' ya ela yöne l t t im . On lar da h a y ı r derces i ne l ıaş larını sa l ladı lar.
"Ya sen, Rosa?" d iye sordum.
Rosa, ona ses lend iğ im i duyunca yer inden s ıç rad ı . D i l i ı ı ı ı u lmuş g i b i yd i . Gözler i n i e l i nde t u ttuğu çöreğe d i k m i ş , ı ı ı ı unla n e yapacağın ı b i lm iyormuş g i b i bakı yordu .
"E lbette a n ı m s ı yor, " ded i Josefi na gü lerek, "ama ödü
1 06 ÖTEKİ BENLİK
koptu. Görmuyor musun, ödü bokuna karışacak neredeyse" Kendi sözleri Josefina ' ya çok komik gelmiş olmalı k i ,
gülmekten yerlere yattı, bu arada da çöreğini yere düşürdü . Eğilip aldı , üzerindeki tozları s ilkeledikten sonra yedi.
"Deliler her şeyi yer," dedi ve s ırtıma vurdu. Nestor ' l a B enigno, Josefina ' nın soytarılıklarından rahat
s ız olmuş görünüyorlard ı . Pabl ito ' nunsa hoşuna gitmişti . . Hayran hayran bakıyordu Josefina 'ya.
"Haydi eve gidelim," d iye ısrar etti Josefina. "Orada s izlere anlatacağım bir sürü şey olacak ."
La Gorda ' yla Lyd ia 'y ı beklememiz gerektiğini söyledim; ayrıca, orada oturan o sev imli bayanı rahatsız etmek için de çok erken bir saatti . Pablito, marangozluk yaptığı dönemlerde bu kente gelip gittiğin i , yolculara y iyecek veren bir ailenin yaşadığı bir ev bildiğini söyled i . Josefina beklemek istemiyordu . Ona göre, ya eve gitmeliydik, ya da yemek yemeye. Ben kahvaltı etmeyi önerdim ve Rosa 'ya kil iseye giderek la Gorda 'yla Lydia ' yı almasını söyledim, ama B enigno centilmelik ederek onları beklemeye gönüllü olduğunu , onlarla birlikte kahvaltı edilen yere geleceklerini söyledi . Anlaşılan evin yerini o da bi l iyordu.
Pablito bizi doğrudan doğruya o eve götürmedi. Bunun yerine, önerim üzerine kentte uzun bir tur attık. Kentin öteki ucunda incelemek i s tediğim eski bir köprü vardı . La Gorda ' yla birl ikte buraya geldiğimiz gün köprüyü arabadan görmüştüm. Sömürge döneminden kalmışa benziyordu. Köprüye gittik ve b irdenbire yolun tam ortasında durdum. Orada dikilen bir adama köprünün tarihi olup olmadığını sordum . B ana el l i yaşında olduğunu, tüm yaşamı boyunca o köprünün orada bulunduğunu söyledi. Köpıünün yalnızca beni büyülemiş olduğunu sanıyordum, ama diğerlerine baktığımda, onların da etkilen.d iklerini fark ettim. Heyecandan Nestor ve Rosa 'n ın kalbi güm güm atıyordu . Pablito Josefina ' ya tutunuyordu, Josefina da bana.
"Hiçbir şey anımsıyor musun Rosa?" diye sordum .
ÖFKELİ BİR BÜYÜCÜ ORDUSU 1 07
"O iblis, S ilvio Manuel bu köprünün d iğer yakasında," dedi ve aşağı yukarı on metre ötedeki köprünün diğer ucunu gösterdi .
Rosa ' nın gözlerinin içine baktım. Olumlarcas ına başını sal ladı ve fıs ıldayarak bir zamanlar büyük bir korku içinde bu köprüyü geçt iğini , köprünün d iğer yakasında bir şeyin onu parçalamak üzere beklediğini söyledi .
İki adamdan hayır yoktu . Şaşkın şaşkın yüzüme baktı lar. Her ikisi de, nedensiz bir korkuya kapıldıklarını söylediler. Doğrusu ben de onlar gibi hissediyordum . Dünyanın tüm paraların ı bana verecek olsalar bi le , köprüyü geçmeye cesaret edemezdim. Neden böyle korktuğumu da bilm iyordum.
"Başka ne anımsıyorsun, Josefina?" diye sordum. "Şu anda bedenim çok korkmuş durumda," dedi . "Başka
bir şey anımsamı yorum. O ibl is S i lv io Manuel her zaman karanl ığın içindedir. Rosa'ya sor istersen . "
B i r baş hareketiyle Rosa 'dan konuşmasını i stedim. Başını olumlar gibi üç dört kez salladı ama sesi ç ıkmıyordu. Yaşadığım gerginlik hiç istemediğim bir duyguydu , ama o ölçüde de gerçekti. Hepimiz köprünün ortasında duruyor, Josefina 'nın işaret ettiği yöne doğru bir adım bile atamıyorduk. En sonunda Josefina insiyatifi ele aldı ve geri döndü . Kent merkezine döndük . Daha sonra Pabl ito bizi büyük bir eve götürdü. La Gorda, Lydia ve Benigno bizden önce gelmişler, yemeğe başlamış lar, bizim için yemek bile ı smarlam ış lardı . Ben aç değildim. Pablito, Nestor ve Rosa afal lamışlardı ; Josefina büyük bir i ş tahla yedi yemeğini . Masada s ık ıc ı bir sessizlik hakimdi. Sohbet etmeye çal ışt ığ ımda m asadaki ler bakışlarını benden kaçırdı lar.
Kahvaltıdan sonra eve doğru yürüdük. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu . Kapıyı çaldım ve kapıyı açan bayana arkadaşlarıma evi göstermek istediğimi anlattım. B ir an duraksadı. La Gorda onu rahatsız ettiğimiz için özür diledi ve biraz para verdi .
Josefina bizi doğruca evin arka tarafına götürdü . Daha
1 08 ÖTEKİ BENLİK
önce geldiğimde evin bu bölümünü görmemişt im. Odalarla çevrelenmiş parke taşlı bir avlu vardı . Büyük tarım araçları , üzeri örtülü koridorlarda depolanmış lard ı . Ortal ığın böyle dağınık olmadığı zamanlarda bu avluyu görmüşüm gibi bir duygu vardı içimde. Her bir yanda ikişer oda olmak üzere av lunun çevresinde toplam sekiz oda bulunuyordu . Nestor, Pablito ve Benigno oracıkta düşüp bayılacaklarmış gibi görünüyorlardı . La Gorda terden sır ı ls ıklam olmuştu. Josefi na 'yla birlikte duvarların birindeki bir oyuğa oturdu, b u sırada Lydia ' yla Rosa, odaların birine girdiler. Birdenbire Nestor sanki bir şey bulmak istermiş gibi başka bir odaya dald ı . Ardından da Pabl ito ' y la Benigno.
B ayanl a yaln ız kalmışt ık . Onunla konuşmak, soru l a r sormak, Si lvio M anucl ' i tanıyıp tanımadığın ı öğrenmek i skdim, ama kendimde konuşabi lecek gücü bulamıyorduııı . Midem düğümlenmişti . El lerimden ter boşanıyordu. İç imi daraltan, gizli bir hüzün duygusu , orada bulunmaya n , sözl e re dökülemeyen bir şeye duyduğum özlcmdendi.
Artık dayanamıyordum. Tam bayana veda ederek çekip gidecektim ki, la Gorda içeri girdi ve yanı ma geleli. Avlunun dışında bir hole açılan gen iş bir odada toplanmamız gerektiğini fı s ı ldadı . Oda, bulunduğumuz yerden görülebil iyordu. Odaya doğru yürüdük ve içeri girdik . Çok geniş , boş bir odaydı , yüksek kir iş l i bir tavanı vardı , içerisi karanlıktı ama havadardı .
La Gorda herkesi odaya çağırdı . Kadın odaya girmedi , bize bakmakla yet indi . Herkes tam olarak nereye oturacağını biliyordu. Gcnarolar, kapının sağ tarafına, odanın bir yanına, küçük kız kardeşler de sol tarafa, odanın diğer yanına oturdular. Duvara yakın oturmuşlardı . Bense, la Gorcla ' nın yanına oturmak is tememe rağmen , odanın ortas ında b ir yere oturdum. Burası benim için ayrılınış gibiydi. Neden ini bilmiyordum ama, sanki gizli bir güç oturacağımız yerleri bizim için önceden belirlemiş gibiydi.
Orada oturduğum sırada tuhaf duygular dalga dalga ben-
ÖFKELİ B İR B ÜYÜCÜ ORDUSU 1 09
l iğ imi kaplad ı . Edi lg in ve gevşem iş b i r haldeydim. Kend im i , yabancı hüzün ve özlem duyguları n ı n yansı t ı ld ığ ı b i r s inema perdes i gibi h i ssett im. Ancak , kes in b ir anı olarak ayrım ın a varabi ld iğ im h içb ir şey yoktu . B i r saat i aşkın b ir süre odada oturduk. Sonuna doğru , ben i denetleyeıned iğ im gözyaşl arı na boğan o doğaüstü hüznün kaynağ ın ı gün ış ığın a ç ı ka rtmak üzereyd im . Ancak o anda , t ıpk ı i lk oturduğumuzda olduğu gibi i s tençdı ş ı bir hareketle ayağa ka lk t ık ve evden ayrı ldık. Bayana teşekkür etmeyi ya da veda etmey i bi le akı l etmenüştik.
Meydanda toplandık . La Gorda sözü al arak b iç ims iz olduğu iç in grubun sorumlu luğunun hfı l fı onda olduğunu , bu kanıya S i l v io Manuel · in ev inde ui<ı� t ığı soı ıuçl ardan vardığın ı söyled i . La Gorda biz im yorumları ın ızı bek l i yordu . D iğerlerin in sess iz l iğ i ne talıammii l edemiyordum . En sonunda bir şeyler söyleme gereği n i h i ssett im .
' 'Evde vard ığ ın sonuçlar ne lerd i la Gorda'? ' ' d i ye sordum.
"Sanırım bu sonuçl arın neler olduğunu hep imiz b i l i yoruz ," dedi tepeden bakan bir ses tonuyla.
" B iz b i lmiyoruz , " ded im . "heni.iz h iç kimse bir �ey söylemed i .
' 'Konuşın<uı ı ız �art deği l , b i l iyoruz ," eled i la Gurda.
Böylesine öneml i bir konuyu bu �ck il de geç iş t i reıncyeceği m i söyledim. Neler h i sseıı iğ im iz hakkında konu�marnız gerek iyordu . Ti.im bu yaşananl ardan bana kabın , beni iğ i m i y iy ip b i t i ren b ir hüzün ve derin b i r acı olmuştu .
"Nagual Juan Matus hakl ıydı ," dedi l a Gorda. "Özgür nlabi lmek o erk noktasında oturmamız gerekiyordu . Ben arl ık özgürüm . Nas ı l olduğunu b i lmiyorum ama, oraya oturduğum an, üzerimden bir yük kalkt ı . "
Üç kad ın ona ka t ı ld ık ları n ı be l i rt t i ler. Üç adamsa onu onaylamadı lar. �estor, b irtakım gerçek yüzleri anımsamanı n q iğ i ne ge l d i ğ i n i , ama , görüsünü net lqt i reb i lmek i ç i n ne den l i uğraş ırsa uğraşs ın , b i r şeylerin onu enge l lediğ in i söyle-
1 1 0 ÖTEKİ B ENLİK
di. Deneyimlediği tek duyum, kendini hala bu dünyada yaşıyor olarak bulmanın yarattığı derin hüzün ve özlem duygusuydu. Pablito 'yla Benigno da aşağı yukarı aynı şeyleri söylediler.
"Ne demek istediğimi anladın mı, Gorda?" diye sordum. Canı sıkılmış gibi göründü; daha önce hiç görmediğim
kadar kibirliydi . Yoksa daha önce de, bir yerlerde onun bu şekilde davrandığını görmüş müydüm? Gruba bağıra çağıra bir şeyler anlatmaya koyuldu. Ne söylediğine dikkat edemiyordum. Netlik kazanmayan ama ç ıkartmama ramak kalan bir anıya dalmıştım. Bu anının sürebilmesi için sanki la Gorda'dan sürekli b ir akım sağlamam gerekiyordu. es inin tınısı , öfkesi üzerinde sab itleşmiştim. Sakinleştiğ irıi hissettiğ im an, ona bağırarak kaba olduğunu söyledim. Gerçekten sinirlendi. B ir süre onu seyrettim. Başka bir zamanda, başka bir Gorda'yı anımsıyordum; göğsümü yumruklayan, öfkeli, ş işman bir Gorda. Onun öfkeli hal ine güldüğümü, bir çocuk gibi onunla eğlendiğimi anımsıyordum. Bu anı, la Gorda sesini kestiğinde sona erdi. Ne yaptığımın farkına varmış gibiydi .
Hepsine birden seslenerek tehlikeli bir durumda olduğumuzu söyledim-bil inmeyen bir gücün tehdifi altındaydık.
"O güç bizi tehdit etmiyor," dedi la Gorda kuru bir sesle. "Bize çarptı bile. Ve bence onun ne olduğunu bil iyorsun . "
"B ilmiyorum ve sanırım bunu diğer erkekler adına da söyleyebilirim," dedim.
Genarolar başlarını sallayarak beni onayladılar. "Bu evde sol yanımızı yaşadığımız sırada oturuyorduk,"
diye açıkladı la Gorda. "Duvardaki oyuğun içinde oturur ağlardım. Zira ne yapmam gerekiğine karar veremezdim bir türlü. S anırım bu gün o odada biraz daha kalsaydım, hepsini anımsayabilecektim. Ancak, bir güç beni odadan dışarı itti . < >dada başka insanl ar ın bulunduğu zamanlarda da orada ı ı l ıırdı ığumu anımsıyorum. Ancak yüzlerini anımsamıyorum. Y i ı ıt· de, bugün orada oturduğumda birtakım gerçekler zih-1 1 1 1 1 1 1 k ı ıc ı l q t i . Ben biçimsizim. İyi ya da kötü, her şey beni
ÖFKELİ BİR BÜY ÜCÜ OR DUSU 1 ı 1
buluyor. Örneğin ben , eski küstah l ığ ımı ve düşünce lere dal ıp g i tme i s teğ im i yen i den kazand ı m . A m a , başka şeyler de edindim, iyi şeyler."
"Ben de öyle ," dedi Lyd ia ince b i r ses le .
"İy i şeyler nedi r'?" d iye sordum.
"Sanır ım senden nefret etmekte haks ız ım," ded i Lyd ia . "Nefret im rahat lamamı enge l l iyormuş . B unu hana o odada söyledi ler, oradaki k ad ın l ar ve adam lar. "
"Hangi kad ın l ar ve adamlar') " d i ye sordu Nestor korku dolu bir ses le .
"Onlar oradayken ben de orac\aydı ın , tek b i l d iğ im bu," dedi Lyd ia . "Sen de oradaydın . Hep imiz oradaydık . "
"Kimdi o adamlar ve kad ın lar, Lycl i a '?" d iye sordum.
"Onlar oradayken ben de oradayd ı m , t c:k b i ld iğ im bu ," d iye tekrar ett i Lyd ia .
' 'Ya sen , Gorda '?" d i ye sordum.
"Sana söylemişt im, herhangi b ir yüz ya da özel b ir şey anımsamıyorum, ' ' eled i "Ancak bir şeyi b i l d iğim kes in . O evde ne yaptıysak, hep sol yanım ızda yaşı yorken yaptık. Paralel çizgiler i aşt ık, ya da b iri aşımımızı sağ lad ı . Sah ip olduğumuz tuhaf anı l ar o zamandan, o dünyadan ge l i yor. "
Konuşmaks ı z ı n , hep b i r l i k t e , meydandan ayrı l d ı k ve köprüye yöneld ik . La Gorda 'y l a Lyd i a önden koşuyorl ard ı . Köprüye vard ığ ımızda , onl arı daha önce durduğumuz yerde bulduk.
"S il v io M anuel karanl ı ğın ta kend i s i , " d iye fı s ı ldad ı la < iorda, gözleri n i köprünün d iğer yakasından ayırmadan.
Lyd ia t i t ri yordu. O da ben imle konuşmaya ça l ı ş ıyordu ama ağzınd a geveled ik ler in i duyamıyordum.
Herkesi köprüden uzak laşt ırd ım . O köprü hakk ında b i l d iklerimizi b i r araya geti reb i l i rsek, iç inde bulunduğumuz açı ı ıazı belk i anlayab i l i ri z d iye düşünüyordum .
Köprüden b irkaç metre ötede yere oturduk. Çevrede çok sayıda insan dolaşıyordu , ama k imsen in b ize a ld ı rd ığ ı yoktu .
1 1 2 ÖTEKİ BENLİK
"Silvio Manuel kim, Gorda?" diye sordum. "Bu adı bugüne kadar hiç duymamıştım," dedi . "Bu ada
mı tanımıyorum, ama onu b i l iyorum. Adını duyduğumda dalga dalga bir şeyler vuruyor .bi lincime. Josefina evde olduğumuz sırada onun adını söyledi bana. O andan itibaren, tıpkı Josefina gibi benim de zihnime, dil imin ucuna sözler takılmaya başladı . Günün birinde Josefina ' ya benzeyeceğim hiç akl ıma gelmezdi. "
"Neden Si lv io M anuel ' in karanl ığın kendisi olduğunu söyledin?" diye sordum.
"Hiçbir fikrim yok," dedi . "Yine de burada bulunan herkes bunun doğru olduğunu bil iyor."
La Gorda kadınları konuşmaya zorladı . Hiçbiri tek bir söz söylemediler. Ben Rosa ' ya döndüm. Üç dört kez bir �ey söylemek ister gibi davranmışt ı . Onu bizleri bekletip durmakla suçl adım. Ufak tefek bedeni kası ldı .
"Köprüyü geçtik ve S i lvio Manuel bizi köprünün diğer yakasında bekliyordu , " dedi zor iş it i l ir bir sesle. "Ben en arkadaydım . Diğerlerini parç al ad ığ ında onların ç ığ l ık ları nı duydum. Kaçmak istedim ama iblis S ilvio Manuel köprünün iki ucunu da tutmuştu. Kaçacak yer yoktu."
L a Garda, Lydia ve Josefina, Rosa ' n ın anlatt ık larını onayladı lar. Onlara bunun yalnızca kapıldıkları bir duygu mu, yoksa gerçekten yaşadıkları bir olayın anbean anımsanışı mı olduğunu sordum. La Garda kendi aç ısından olayın tıpkı Rosa 'nın açıkladığı gibi, anbean bir anımsayış b içiminde gerçekleştiğini söyled i . D iğer iki kadın da onunla hemfikirdi ler.
Yüksek sesle, köpr!lnün çevresinde yaşayan insanlara neler olabileceğini düşündüm. Eğer kadınlar Rosa'nın bel irttiği gibi bağırdılarsa, çevreden gel ip geçenlerin mutlaka onl arı duymuş o lmal arı gerekirdi ; ç ığ l ık lar ortal ığı b irbirine katmış olurdu . B ir an için, tüm kentin gizl i bir komplo iç inde bulunduğunu hissettim. Tüm bedenim ürperdi . Nestor ' a döndüm ve korkumu tüm boyutlarıyla açık açık anlattım ona.
ÖFKELİ B İ R B Ü Y Ü CÜ O R D U S LJ 1 1 3
N es tor, N agu al J u an M at u s ' la Genaro · nun gerçekten üs! l in b irer sava�çı o lduk la rı n ı ve bundan dolay ı da m ü nzev i b i r ya�am sürdürdük ler in i söyled i . İnsan l a rl a b i re b i r i l i � k i kuruyorlardı . T ü m kent i n , lıatta köprünün c ivarı nda yaşayan i nsan ları n on lar la g iz l i bir rn1 l a � ın a i ç i nde b u l u nmaları o lanaks ızd ı . Nestor ' u n söyled i ğ ine göre böyle b i r şey in o l ab i l mesi i ç in , tüm bu i nsanla rı n b i rer savaşç ı o lm alar ı gerek iyordu k i , bu da çok u fak b i r o las ı l ı k t ı .
Josefina çevremde dolaşmaya, küçümser b i r bakı ş l a ben i tepeden tırnağa süzmeye başlad ı .
"Gerçekten çok küstah l ı k ed iyors un . · · ded i . " B i zzat kendin burada olmana rağmen h i çb i r şey b i l ı ı1 i yorın uş g ib i davran ı yorsun . B iz i sen get i rd i n bur<ı ya ! B i z i zorl a bu kiiprüye sen s ürük led in ! "
Kadın lar ın bak ı s l a rı nda tehd i t k fı r b i r i fade be l i rd i . Y ı r-, dım ister g i b i Nestor ' a bakt ı m .
" H iç b i r şey an ımsamıyonı m . " ded i . " B urası bana ü rkünt l i veri yor, tek b i l d i ğ im bu ."
Nestoı" a dönmek, ben i m oldukça i ş i me ge lm i ş t i . Kadınlar bu kez ona yük lend i ler.
"Elbette a n ım s ı yorsun" d iye bağ ı rd ı J osefina . "Hep im iz madayd ı k . N e sa l <ık şeys i n sen ! "
Soru lar ım i ç i n rahat b i r ortam gerek iyordu . On ları köpı i iden uzak l aş t ı rd ı m . H areket etıney i terc i h eden k i ş i le rd i , bu l \ L'den le de on l ar ı n da ben i m g i b i soru n l arı oturmak yer i ne .t'.L'Z i nerek tart ı şmay ı clalı a d i n lend i r i c i b u l acak la r1 11 1 d ü ş ünı l i iın .
Yürü meye baş l ad ı ğ ı m ı zda kad ı n l a rı n öfke ler i baş lad ığ ı ı • ib i çabucak kaybo ldu . Lyd ia ' y l <ı Jose l ina daha da konuşkan 1 1 ldul ar. Defalarca, S i l v io M anuel ' i n i nsanda korku uyandı rd ı ğ 1 11 1 be l i rt t i l er. B un u n l a b i r l i k te h iç b i r i bedense l b i r ac ı ı l ı ı y ınuş ol duk lar ı n ı anımsamı yorlard ı : tek an ımsad ı k l ar ı kork ı ı dan d i z le r i n i n bağ ı n ı ıı çözü l d i.i ğ i.i yd i.i . Ros <ı t e k b i r söz · . ı ı y lcmiyor, ama jest ler iy le d iğerle r in in söyled ik l e r in i onayl ı v ordu . O n lara , köprüyü gece mi geçmeye ç a l ı ş t ı k l ar ı n ı s or-
1 1 4 ÖTEKİ BENLİK
dum. Lydi a ' yla Josefina gündüz olduğunu söylediler. Rosa boğazını temizledi ve gece olduğunu fısı ldadı. La Gorda olayın alacakaranl ıkta, güneş doğarken ya da doğmasına yakın bir zamanda yaşandığını bel irterek bu tutarsızl ığı aç ıklığa kavuşturdu.
Kısa bir sokağın sonuna ulaştık ve gayri ihtiyari köprü yönüne doğru geri döndük.
"Bu yal ınl ığın ta kendi s i , " dedi b i rdenbire La Gorda, sanki o anda aklına gelmiş gibi. "Paralel çizgileri aşıyorduk, ya da daha doğrusu, S ilvio Manuel bizim paralel ç izgileri aşmamızı sağl ıyordu. O köprü bir erk noktası , bu dünya üzerinde bir del ik , diğerine açılan bir kapıydı . Ve biz bunu geç i yorduk . B u noktayı geçmek bizlere acı vermiş olmalı , çünkü bedenim korkuyor. S ilvio Manuel bizleri köprünün diğer yakasında bekl iyordu . Yüzünü h içbirimiz anımsayamaz, çünkü Si lvio Manuel karanl ığın kendisidir ve yüzünü asla göstermez. Yalnızca onun gözlerin i görebi l iriz ."
"Tek bir göz," dedi Rosa sess izce ve uzaklara bakt ı . "Burada bulunan herkes, sen de dahil olmak üzere ," de
di La Gorda bana bakarak, "Si lv io Manuel ' in yüzünün karanlıkta olduğunu bi l iyor. Kişi ancak onun ses i n i işitebil ir, yumuşak, öksürük gibi bir ses ."
La Gorda konuşmasını kesti ve beni dikkatle incelemeye baş ladı . Bakışları rahatsız etti beni . Gözlerinde ihtiyatlı b ir i fade vardı . B ildiği bir şeyi gizlediği duygusuna kapı ldım. Ona bunu sordum. Beni yalanladı , ama nedens iz birtakım duygulara kapıldığını kabul etti . Israr ettim ve kadmlardan köprünün öte yakasında olup bitenleri anımsamalarını istedim. Kadınların tek anımsadıkları , diğerlerin in çığl ıkl arını duyduklarıydı .
Genarolar tartışmalara katılmadılar. Nestor 'a olup bitenler hakkında herhangi bir bilgisin in bulunup bulunmadığını sordum. Ciddi b i r sesle tüm bu olanların onun kavrayı� yeteneğin i n ötesinde olduğunu söyled i .
Onları köprüye ger i g i tmeye ve toplu halde köprüyü
ÖFKELİ BİR BÜYÜCÜ ORDUSU 1 1 5
gL·çıneye zorlad ı m . A d am l a r bu öneri y i h c ıııen k a b u l e t t i ler, ; ı ına k ad ın l ar kar� ı ç ı k t ı l ar. A k l ı m a gelen i li m gerekçeler i sayıp döktükten sonra, en son u n d a Lycl i a , Rosa ve Josc l"i ı ı a ' y ı İ l e kaka yürümeye razı e t t i m . La Garda i s teks izdi a m a köprüyü geçme d li� i.i nce s i yine de onu cez bed i yord u . Kad ı n l ar l a l ı i rl i k te , b a n a h e rh a n g i b i r yard ı m d a bu l u ıı ı ı ı adan yli rli ı ı ıeye lıa � l ad ı , Genaro l ar d a o n u n l a b i r l i kl e : k li ç ü k k ı z k a rdq l e r i ıurl a y li rü tm c ç a b a l a r ı m a s i n i r l i s i n i rl i g ü l üyorl a rd ı . a ı n a baı ı a yard ı m c ı o l m a k i ç i n parm a k l a rı n ı d a h i k ı p ı rdatmad ı l a r. Daha önce d u r d u ğ u m u z ye re k ad a r y ü rü d ü k . B i rde n b i re kendimi üç k a d ı n ı b i r a ra d a t u ı amayacak kadar güçsüz h i sset t i m . Yard ı m e t me s i i ç i n l a G o rcl a ' ya s e s l e n d i m . İ s t ek s i z b i r b i ': i m de Lyd i a ' y ı t u t m ay a ç a l ı � ı ı ğ ı s ı r; ı d a g ru p d a ğ ı l d ı v e l a < lorda d ı � ı ıı d a hepsi oradan uzakl a�a ı«tk koca a d ı m l a r l a , nel cs nefese k e n d i l e r i n i sokağa at t ı l a r. La Gorda v e ben, köprüVL' y a p ı � ın ı � g i b i k ı p ı rdamadan o l d u ğ u m u z yerde k a l a k a l d ı k . ı l er iye g i de m i yor, g e r i çek i l ı ı ıck zoru n d a k a l d ı ğ ı m ı z i ç i n d e kendi ken d i m i ze ö1k e l e n i yord u k .
L a Go rcla k u l a ğ ı m a e ğ i l e re k k o r k m a m a m g e re k t i ğ i n i , 1,_· l i n k ü gerçe kte köprünün d iğer yak a s ı n d a o n l a rı bek leyen i n l ıen o l d u ğ u m u fı s ı l d a d ı . Ben im S i l v i o M an ue l ' i n yard ı m c ı s ı ı ı l d u ğ u m u b i l d i ğ i n i , a m a b u n u o n l a r a a ç ı k Lt rn a y a c e s a re t L· deıned i ğ i m i ele e k l e d i .
O anda b i r ö fke d a l g a s ı beden i m i s a rs t ı . L a Gorda ' n ı n l ıu t ü r yoru m l arda b u l u n m a y a . b ö y l e d u y g u l ara k ap ı l m aya l ı i ç hakk1 11 ı n o l m a d ı ğ ın ı d li � ü n d ü m . O n u saçl a rı ndan y a ka l aı l ı rn ve beden i n i b ü k l ü m . Ö fkeden ç ı l d ı rm a k üzereyken kenı l i ıne gelebi l d i m ve d u rd u m . Özür d i l ey1:Te k onu k u c a k l ad ı m . S : ı k i n o l m a m gere k t i ğ i n i d li � ü ı ı d ü m . O n a , l i der konu m u nd a l ı u lu n ın am ı n s i n i rl e ri m i bozmaya b a � l ad ı ğ ı n ı .� öy l e d i m : i le rkdi kçe gerg i n l i ğ i m g i de rek d a h a da y o ğ u n l a � ı yord u . B an a k : ı ı ı l m a d ı ğ ı nı söy l e d i . I s rar l a , S i l v i o M an u e l ' l c ben i m b i rb i ı ı ı ı ı ize s o n derece yakm o l d u ğ u m uzu . v e efe n d i m bana h a l ı rl ; ı l ı l ı n c a , b u n a öfk e l i b i r ıepki gö,qerd i ğ i m i be l i ri l i . B e ıı i rn ı • ı ı1.e t i m i 11 1 a l t ı n a ve r i l m i � o l d u ğ u i ç i n � a ıı s l ı o l d u ğ u n u : yok-
l 1 6 ÖTEKİ BENLİK
s a, onu köprüden aşağı atabi leceği m i söyled i . Geri döndük. D iğerleri sağ sa l im köprüden uzakl aşnı ı ş .
korkulu gözlerle b ize bakıyorlard ı . Zamanın durduğunu h issettim . Ortal ıkta h i ç k imse görünmüyordu . Köprü üzerinde neredeyse beş dakikaya yakın bir süre durmam ıza rağmen ne köprüden geçen ne ele orta l ıkta gezinen tek b i r k i ş i b i le görünmemi�ti . S onra b i rdenbire günün yoğun bir saatinde herhangi b i r i şlek yolda karş ı laşabi leceğ imiz biç imde çevremizi insanlar sard ı .
Tek b i r k e l i me konuşmadan, şeh i r meydanına döndük. Tehl ike l i b i ç imde zayı ftık . Kentte biraz daha kal mak konıı sunda hafif b i r istek duyuyordum, a m a arabay la doğuya, A t l ant ik k ıy ıs ın a doğru y o l a l d ı k . Nesto r ' l a ben s ı rayla d i reks iyona geçiyorduk . Vcracru z ' a kadar yolda yalnızca yemek yemek ve benzin almak için durduk . Veracruz, b iz ler için tarafs ız bölgeyd i . L a Gorda böy le b i l med ik ler i b i r şehr in esk i giys i lerinden kurtulmak iç in u ygun b i r yer o lduğunu söyled i . B i r otele yerleşt ik ve orada eski gi ys i ler in i ç ıbrtarak parçaladı l ar. Yen i bir şeh i rde bu lunmanı n verd iğ i heyecan, moralleri ve kendi lerin i iy i h issetmeleri açısın dan çok yararl ı oldu .
B i r sonraki durağımız Mex ico C ity oldu . B i r zaman lar don Juan ' l a b i rl ikte ka ld ığ ımız A laıneda Parkı yak ınl arı nda b i r ote le yer leşt ik . İ k i gün boyunca tam b i rer tur is t g ib i yaş<ıd ık . Olab i ld iğ ince çok sayıda tur is t ik yer gezdi k . Kadınlar tek kel imeyle ba�döndürücü görünüyorl ard ı . Benigno b i r reh i n dükkanından fotoğraf m ak inesi sat ın ald ı . Mak ineye fi lm koymadan dört yüz y irmi beş fotoğra f çek t i . B ir yerde duvarlardaki mozaik leri hayran l ık la seyrederken, yanıma gelen bir güvenl ik görev l i s i bana bu harika görünüşlü yabanc ı bayanların hangi ü lkeden geldikler in i sordu. Beni tur is t rehberi s anm ı şt ı . Sri Lanka' dan geldiklerin i söyledim. Söylediğime inandı ve Meksika l ı l ara bu kadar benzemeleri ne hayret e t t i .
Ertesi gün saat onda, don Juan ' ın ben i b i r zamanlar içer i i tt iği h av ayolu bürosuna g i t t ik . Beni i t i � iy le havayolu büro-
Öf'KELi B İR B Ü Y Ü C Ü O R D U S U 1 1 7
.\ t t n u n b i r k a p ı s ı n d an g i rm i � cl iğe r i ı ı d e n ç ı k ı n ı � t ı ın . Ancak d ı şarı ç ı kt ı ğ ı m d a kend i m i , o l ın ; ı ın g e re k e n yerde, a rk a sokakta deği l , e n az ik i k i l om e tre ötede b i r pazar meyd a n ı n da b u l ı ı ı u � , çevrem dek i i ns a n l ar ı seyre d a l ı n ı ş t ı m .
L a Gor cl a , lrnvayo l u b ü ros u n u n el a , k ö p rü g i b i , b i r e rk ı ı okt a s ı , b i r para l e l ç iz g i den d iğer ine geç i l e n b i r k a p ı o l d u ğ uı ıu d ü ş ü n d ü ğ ü n ü s ö y l e d i . Yo ru m u n a g ö re N a g u a l b e n i o ; ıç ı k l ı ktan içeri i t m i ş t i a m a ben i k i d ü n y;ı a ra s ı n cLı . i k i parakl ç i z g i a r a s ı n da s ı k ı ş ı p k a l m ı şt ı m : b u n e de n l e ele p a z a r ı ı ıeycl a n ı n claki h areket l i l i ğ i , o n u n b i r parç a s ı o l ı ı ı ;ı d a n se yretı ı ıeye koy u l m u ş t u m . N agual ' ı n ben i i tere k öte y a ka y a geçirı ı ıeyi a m aç l ad ı ğ ı nı , ama be n i m i s tenc i m i n o n u n bu g i r i ş i m i n i enge l l e d i ğ i ni v e sonuçta be n i m d e ge l d i ğ i ı ı ı \'. i zg i d e , b u ct li ı ı y a d a kal d ı ğ ı m ı söyled i .
Hava y o l u b üros u n d a n pazar y e r i n e . o radan d; ı d o n J u ; ı n ' l a benim büro d a k i geç i rd i ğ i m cleney i m clen s o ıır ; ı b i r l i k t e l l turduğuımız A l ameda Park ı ' n a y ü rü d ü k . D o n .J ı ı a ı ı ' l a b i r l i k i L' b i rçok kez o parka g i t m i ş t i k . '\J e l cr y; ı p m a m ı z g e re k t i ğ i n i L ı rt ı � a b i l mem i z i ç i ı ı e ı ı u y g u ıı yerin oras ı o l d u ğ u n a i n a n ı yord u m .
B u l u n d u ğ u m u z yerin e rk i n i n b u ı ı cl a ı ı sonr a k i acl ı m ı n ı ız ı n ı ı c o l m a s ı g e rek t i ğ i k o n u s u n d a b i r k a r; ır v e re b i l m e s i i ç i n vapt ık l an m ı z ı g ö z d e n ge�· i rı n e y i a m a ç l ı yo rd u m . K ö p r ü y ü ) '.eçmek kon u s u ndak i y o ğ u n çabamızdan s o n r a , yol a rLı d a ş l a rı ın ı b ir g r u p h a l i nde b i r arada t u t a b i l ı n e n i ıı b i r y o l u n u cl ü � L inrneye ç a l ı ş m ı ş , a m a b u n d a başarı l ı o l a m a m aırn � t ı ı n . Ö n li ı ı ıüze ç ı k a n t a ş b a s a m a k l ar ın üze r i n e ot u rd u k ve k o n u ş ırnıın a iıL'n iın iç i n b i l g i l e r i n sözcü ler le a y rı l m az b i r b Li t ü n l ü k o l u � ı ı ı rd u ğ u n a d u y d u ğ u m i n anc ı d i le get i rm e k l e b a � l acl ı ı ı ı . O n l aı ; ı , b i r o l ay ya da d e n e y i m i n b i r k a v ram b i �' i ın i n de sözlere ı l i i n ü � t ürü l rned ikçe, s i l in ip y i tmeye m a h k u m o l d u ğ u n u aç ıkLı d ı m ; b u nede n l e de d u nı ımıımız h a k k ı nd a tek tek b i r değ c rk ı ı d i rmede b u l u n m a l a rı n ı i s i yord u ın .
İ l k söz a l an Pabl i to o l d u . B u nu o l d u k ç a t u h a f b u l d u m , 1.. ı i ı ı k ü ş u a n a d e ğ i n o l ağan ü s t ü ses s i z k a l m ı şt ı . Özür d i l eye-
1 1 8 ÖTEKİ BENLİK
rek söyleyeceklerinin, herhangi bir anımsamadan ya da bir duygudan kaynaklanmadığını , yalnızca bil diklerinden çıkardığı bir sonuçtan ibaret olduğumu belirtti. Kadınların köprüde olup bitenler hakkında söylediklerinin kendisi için anlaş ı lmaz bir yanı yokmuş. Pablito ' ya göre bu, köprünün sağ yakası olan tona/dan, sol yakası olan naguala doğru olan çekimle ilgiliymiş. Burada herkesi korkutan, bir başkasının denetimi ele geçirmes i ve bu geçiş için onları zorlamasıymış . O sırada S ilv io Manuel 'e yardım edenin ben olduğunu kabullenmesi de zor değilmiş . Benim daha iki gün önce aynı şeyi yaptığımı , köprüde herkesi i teklcdiğimi gördüğünü de bunun kanıtı olarak belirtti . Ancak o gün, bana yardım edebilecek hiç kimse, onlar ı köprünün öte yakasına çekmek üzere bir Si lvio Manuel yokmuş.
Konuyu değiştirmeye çal ış t ım ve onlara, bizim deneyimlediğimi türdeki unutma vakalarına amnezi adı veri ldiğini anlatmaya koyuldum. Amnezi üzerine bilgilerim, durumumuzu aydııılatacak ölçüde değildi , ama beni sanki bir emir veril mişçesine bir şeyi unutabilmenin olanakl ı olmadığına inandırabilecek ölçüde sağlamdı . Onlara birinin, olas ı l ık la don Juan ' ın , bizlerin şu anda anımsama gücümüzle u laşamadığımız bir şeyler yapmış olması gerektiğini söyledim. Bu mm ne olduğunu tam olarak ortaya çıkartmaya çalış ıyordum.
Pablito benim, Sivio Manuel ' le gizli bir anlaşma içinde bulunan kişinin ben olup olmadığımı çıkartabilmemin çok öneml i o lduğu konusunda ı s rar ed iyordu . B u noktada , Lydia 'yl a Josefina ' nın paralel ç izgileri geçmek konusunda onları zorlayarak üstlendiğim rolden kendisine söz ettiklerini belirtti . Bu konuyu tartışmak beni oldukça rahatsız ett i . Dona Soledad ' l a konuştuğum güne değin paralel çizgileri hiç duymadığımı söyledim; ama, bu düşünceyi derhal benimsemek konusunda da herhangi bir tedirginlik hissetmemiştim. Onlara, bir anda zihnimde bir ış ığ ın çaktığını ve birden onun neden söz ettiğini kavrayıverdiğimi söyledim. Onu anımsadığım an, bu paralel çizgileri kendimin de geçtiğim düşünce-
ÖFKELİ B İ R B Ü YÜCÜ ORDU S U 1 l l)
s i ne b i l e inand ım. L a Gorda d ı � ında hep s i , para l e l ç i zg i leri i l k kez ben onl ara söz ett i ğ imde duymuş lard ı . La Gorda ' ysa para l e l ç izg i ler i , b enden çok k ısa b i r s ü re önce doiia S oledad ' dan öğrenmiş .
Pab l i to , S i l v io Manucl ' l e aramdak i i l i ş k iden söz etmeyi dened i . Onu enge l l ed i m . Hep i m iz i n köprüde d i ğer yakaya geçmek üzere u ğraşt ı ğ ı m ız s ı rada kend i m i n-ve o las ı l ı k l a d a hep imiz i n-olağan o lmayan b i r gerçek l ik d u rumuna g i rd iğ im iz in ayrı m ın a o anda varamadı ğ ı m ı söyled im . B u değiş i m i n ayrı m ın a ama köprüde b izden başka k i m sen in bu lunmad ığ ın ı fark ed ince v arab i l m iş t i m . Orada ya ln ı zca b iz , sek i z i m iz bu l u nu yord u k . Günq l i b i r gündü , ama b i rdenb i re gökyüzü bu l u tlanm ı � , sabah ın o rtas ında par layan gün ı ş ı ğ ı a lacakaran l ı ğa dönüşmüştü . B e n kendi korku larım v e k i ş ise l yorum l arı m a öy les ine göm ü l m ü ş o lm;ı l ı y ı m k i , bu ürküntü ver ic i değ i ş i m i başta fark edemem i ş t i m . Ger iye döı ıdüğürni.i zde, d i ğer insan ların etra fta do laş t ı k l a r ın ı gördüm. Pek i , b i z köprüyü geçmeye ça l ı ş ı rken neredeyd i b u iman l ar?
La Gorda ve ötek i ler h içb i r şey fark etmem i ş lerd i-gerçekte on lara an latmam dan önce herhang i b i r değ i � i k l i ğ i n ayr ı m ı n a varın aırn ş lard ı . Heps i b i rden huzursuz luk ve korku karı ş ı m ı bir i fadeye y üzüme bak t ı l ar. Pab l i to y i ne at ı l d ı ve be n i yapmak i s temed i k l eri b i r şey i �· i ı ı o n l a r ı zor l am ak l a suç l ad ı . B u n u n n e o lduğunu söy l e m i yord u , ama sözleri n i n a l t ında yatan i ma d iğerler in in de onu desteklemeler i i ç i n yeterl i o ldu . B irdenb i re önümde öfke l i bir biiyücü grubu o lu şmuştu . On lara , köprüde yaşad ı ğ ı m ı z ve b iz i i ç ine a lan böylesine tuhaf b i r dene y i m i her aç ıdan i nce lemek zorunda o lduğumu açı k layab i lmek hay l i zam anı m ı a ld ı . En sonunda sak in l eşeb i l d i ler, ama bunun neden i , ;ın latt ı k l arı ma i nanma larından çok, duygusal aç ıdan yoru l ırnı� o l ın a l arı yd ı . La Gorda da dah i l olmak üzere tümü de, � idet le Pabl i to ' dan yanayd ı l ar.
Nestor fark l ı b ir aç ıdan yak l a�t ı . Ben i m , o l as ı l ı k l a kendi eylemleri n i n kapsamı n ı n tam olara k ayrı m ı n da o l mayan gö-
1 20 ÖTEKİ BENLİK
nülsüz bir temsilci olduğumu öne sürdü . Diğerleri g ibi benim onları yanlış yola sürüklemek üzere görevlendir i lmiş olduğuma inanam ıyormuş. Onları bilerek yıkıma doğru sürüklediğimin farkında olmadığımı h issed iyorımış , ama yaptığım, tam olarak buymuş. Ona göre paralel ç izg ileri aşmanın iki yolu varmış , bu yollardan bir i , k i ş inin bu ç izg i ler i b ir başkasının, d iğeriyse, kendi erk iyle aşab i lmes iymiş . S i lv i o M anuel , p aralel ç izgileri geçmelerin i sağlamak i ç i n onları öylesine korkutmuş k i , bazıları bunu yaptıklarını bi le anımsamıyorlarmış. Onlara düşen görev, kendi güçleriyle köprüyü aşabilmekmiş; benim görevimse, onlara engel olmak.
Daha sonra sözü B en igno alarak, don J uan ' ın erkek çömezlerine yaptığı son şeyin, kendimiz i bir uçuruma atmamızı sağlayarak paralel ç izgileri geçmemize yardımcı olmak olduğunu söyledi. Benigno, köprüyü geçme konusunda daha ş imdiden bir hayl i bilgiye sah ip olduğumuzu, ama bunu b ir kez daha başarmak iç in doğru zamanm henüz gelmediğine inanıyordu. Köprüde ileri doğru b ir adım daha atamamışlardı , çünkü henüz bunun zamanı gelmemiş . Bu nedenle de, karşıya geçirmeye zorlamakla onları yok etmeye çal ı şt ığ ımı düşünmekte haklı larmış . Düşüncesine göre, kes in bir b i l inç durumunda ç izg i ler i aşmak, atacakları son adım anlam ına gelecekmiş ve böyle bir adım ancak yeryüzünden yok olmaya hazır olduklarında gerçekleşebilecekmiş .
Daha sonra Lydia geldi karşıma. Herhangi bir değerlendirmede bulunmadı ama, efelenerek , onu ilk kez köprüye nasıl sürüklediğimi anımsamamı istedi . Kaba bir b içimde benim N agual Juan M atus 'un deği l , Silvio Manucl ' i n çömezi olduğumu; S i lvio M anucl ' le benim b irbirimizin bedenler imize girdiğimizi söyledi .
La Gorda 'y l a köprü de yaşadığıma benzeyen bir öfke krizine daha kapıldım. Kendime tam zamanında hakim oldum. Sakin olmalıydım. Kendi kendime defalarca beni anal izlerin i lg ilendirdiğini söyledim.
Lydia 'ya , bana bu şekilde sataşmanın yararsız olduğunu
ÖFKELİ B İ R B Ü Y Ü C Ü O R D U S U 1 2 1
bel i rt t i m . S u s m ak b i l m iyord u . S i l v i o :vLı nue l ' i n ben i nı d end i m o lduğunu , bu neden le de ben i ıı ı o n l a r ı n b i r parças ı o l amayacağ ı m ı söy l e d i bağ ırarak. Rosa ona k at ı l arak , o lduğum her şeyi bana S i l v io Manu l.' l ' i n verd i ğ i n i söy led i .
R os a ' ya doğru sözc ük ler i k u l l a n d ı ğ ı ı ıdan e nı i n o l u p o l m ad ı ğ ı nı sordum . On:ı . sah i p o ld ı ığu ı ı ı h e r � e y i S i l v i o M a ı ı ue l ' in verdiğ i n i söylem i ş o l nıas ı gerek t i ğ i ı ı i söy l ed i ı ı ı . K u l l andığı sözcü k ler in doğru o lduğunu öne s ü rd ü . B ;ı ı ıa o l d u ğ u m h e r ş e y i S i l v i o M aı ıue l verıı ı i ş . La Go r da b i l e ona des te k l e yerek c iddi b i ç i m d e h ;ı s t a la ııcl ı ğ ı ııı , t ü ıı ı gücümti ı ı t ükend i ğ i . i ç i m d e k i her şe y i n e r i y i p g i t t i ğ i b i r z a m a n ı a n ı m s ad ı ğ ı n ı söy led i ; i ştt o zaman. S i l v io M anue l d ur u m a ı ı ı t id;ıha le e t n ı i ş ve beden ime yen i b i r yaş: ı ı ı ı poıı ı p a l a ı ıı ı ş . L ı Corda ' y a gi ire , sonuçlar la uğraşacağ ıma .gerçek köken l er im i b i l n ıem i n daha yerinde o l u rm u ş . O n a göre , bugüne değ i n bana yard ı m eden k i ş i n i n Nagual J ua n M atus olduğu v arsay ı m ı ndan yarar l an ın ı ş ı m . Nagua l ü zer inde .sab i t lq nı e m i n nede n i ı ı i n o n u n sözcük l ere duvdufru d ü s k ü n l ü k m ü s . Öte va ll(bıı S i l v i o \ıJanue l , .r ..__ s .':ı _,· sess i z karan l ı k m ı ş . O n u n i 1. i ndcn g i tmek i ç i n para l e l ç i zg i le -r i a ş m a m gere k i yorm u ş . Oysa N agua l J ua n \1 <ı t u s ' u ı ı i 1. i n den g i clcbi lme ı ı ı i ç i n yapmanı gerekrn tek ş e y o n u ı ı hakk ı n da konu � nı aknı ı ş .
S i iz ler i ben im i ç i ı ı saçı ı ıa l ı k lan iite l ı i\· b i r a n l a ı ı ı i LıdL' e t m iyord u . Konu y a denk d ü ş t ü ğ ü n e ı n a nd ı ğ ı nı b i r y o ru ıı ı d a b u l u n nıay a haz ı rl a n ı yord um k i . b i rdenb i re ka Lı ı ı ı karı ı ı aka rı ş ı k o ldu . B e l i rtmek i s ted iğ im kon unun ı ıe o lduğunu ç ı kart am ı y ordunı , oysa i k i s a n i ye önce t ü m a ç ı k l ı ğ ı y l a z i h n i nı d c duru yord u . B u n u n yerine , t u h af b i r an ı z i hn i m e m u s a l l a t o l du . B u , herhang i b i r k o n u y a i l i ş k i n b i r d u yg u değ i l . geı\ektcn yaşannı ı ş bir o l ay l a i l g i l i yoğu n bir a ı ı ıyd ı . B i r zam an l ar don Juan ve y ü z ü n ü ş u an <,; ı ka rt a nı ad ı ğ ı m b i r ad; ını l a b i rl i k te o lduğumu a n ı ııı s ı yord u m . Ü ç ü m ü z b i r l i k t e . s ;ı ıı ı r ı m haya ta i l i ş k i n b i r konu ü zer ı ıı de konuşuyord u k . S ağcl<ı . üç dört ı ı ıc l r e i lerde a k ı l a l ınaz b i r b i ç i l l ldc . sarı ı ı ı. <; ı b i r s i s duv arı uzaıı ı yor, a n l ayab il di ğ i m k ad a rı y l a . dünyay ı ı k ı ye böl üyordu . Yer-
1 22 ÖTEKİ BENLİK
den baş l ıyarak gökyüzüne, sonsuzluğa doğru yükseliyordu. N i rengi noktaların ın yardımıyla yönümü bel irled iğimi ve s is ten duvarın ekseninin doğudan batıya doğru uzandığını fark ettiğimi anımsadım. O ç izginin kuzeyine doğru uzanan her şey, bi ld iğim dünyaya aitt i . Don Juan 'a çizginin giiney indeki dünyada ne olduğunu sordum. Don Juan ben i birkaç derece döndürdü ve başımı çevirdikçe s isten duvarın da benimle b irl ikte hareket ettiğini gördüm. Dünya, benim zihnim in kavrayamayacağı bir düzeyde ikiye bölünmüştü . Bölünme gerçek görünüyordu, ama sın ır, somut bir düzlemde yer almıyordu; demek ki s ınır içimdeyd i . Ya da öyle miydi gerçekten?
Bu anının bir boyutu daha bulunuyordu. Öteki adam , dünyayı ikiye bölmenin büyük bir ba�arı olduğunu söylemişt i , ama bir savaşçının bu duvarın dönüşünü durdurabilecek zihin berrakl ığ ı ve denetim gücüne sahip olması daha da büyük bir başarıymış . Duvarın içimizde olmadığını söylemiş t i ; hiç şüphesiz bu ayrım dış dünyadaymış , dünyay ı ik iye bölüyormuş ve başımızı hareket ettirdiğimizde, sağ şakağımıza yapışmış gibi bizimle birl ikte dönüyormuş . Duvarın dönmesini önleyebi lmek büyük bir başarıymı ş ve böyle bir başarıyı e lde etmek savaşçı ya is tediğ i an duvarı <qabi lme gücünü sağlıyormuş .
Çömezlere biraz önce anımsadığım olayı anlatt ığ ımda, kadınlar öteki adamın Si lv io Manuel olduğundan kesinlikle emin olduklarını söylediler. Sisten duvar konusunda bir uzman olan Josefina, El igio 'nun diğerlerine karşı üs tünlüğünün duvarı hareket etmeden durmasını sağlayabilme, böylelikle istediği an duvarın içinde geçebilme yeteneği olduğunu söyledi . R üya s ıras ında s i sten duvarı delip geçmenin daha kolay olduğunu , çünkü böyle bir durumda duvarın hareket etmediğini ele ekledi .
La Gorc\a, belki de kendis ine acı veren bir dizi anıdan etki lenmiş gibi görünüyordu. Düşündüklerini söze c\ökebilene kadar kıvrandı durdu . Sonra da benim S ilvio Manuel ' in
ÖFKELİ B İR BÜYÜCÜ O R D U S U 1 23
yard ımc ıs ı o lduğumdan art ı k h iç şüphe s i n i n o l mad ığ ın ı bel i rt t i . B izzat N agua l , d i kkat l i o lmad ığ ı takd i rde o ı ıu esir a lacağım konusunda uyarın ı � . So ledad bi le onu uyarm ı � . bana d i kkat etmes i n i , çünkü ruhumun insan la rı e s i r a ld ığ ım ı ve on l arı emri mde u�ak o l arak ku l l ;ı n d ığ ım ı söy le ın i �-k i bu , ancak S i lv i o Manue l ' i n yapabi leceği b i r �ey m i � . S i l v io Manuel ben i es i r a l ırn � ve buna kar�ı l ık ben ele . yak ın ıma gelen herkes i esir a l ı yorınuşurn . Kend i s i n i n de, S i l v i o M anucl ' in ev i ndeki o odada oturduğu ana değ i n büyümün etk i s i a l t ı nda yapdığ ın ı , ama o an , b i rdenbire om uzları üzeri nden b i r yük ü n ka lkt ığ ın ı h i ssett i ğ i n i söyled i .
L a Gorda ' n ın sözleri n i n etk is iy le ayağa ka lk t ım ve sendeled im . M i demde bir bir bo�l u k h i ssed i yordum. Hangi d urumda olur sa o l sun , bana destek o lacağı konusu nda ona güveneb i leceğimden e m i n d i m . İ hanete uğrad ı ğ ı m ı h i sse t t im . Onlara gerçekte ne h i ssett i kleri m i an latma11 1 n uygun o l acağını dü�ündüın , ama b i rdenb i re kend ime ge l d i m . R u nun yer ine onlara, b i r sava�çı o l arak tam b i r tarafs ı z l ı k i ç inde b i r sonuca vardığım ı , don Juan ' ı ı ı ya�aın ı m ın a k ı � ın ı değ i � t i rml'.s i n i n a l t ında yatan nedcn i ı ı , bana daha iy i b i r ya�am sağlayab i l ınl'.k olduğunu söy led im . B ana y<ıpt ı k l arı n ı (kfo larrn değnlend i rm i � t im ve heps i nde vard ığ ım somıç ayn ıyd ı . O . bana özgürl i.i ği.imi.i sağlamı� t ı . en im de b i l d i ğ i m tek �l'.y, yak ı 11 1 ındak i lere sağlayab i leceğim tek �ey, ancak özgür ! Li k o lab i l i rd i .
Nestor, ben i destek led iğ i n i be l i rten b i r hareket yaptı v e bana kar� ı duydukları dü� ın a n l ı ğ<ı b i r s o n verıne lcr i i ç i n k ad ın l arı uyard ı . B ana bakt ığ ında gözler inde , an lamaya ça l ı �an ama an layamayan b i ri n i n i fades i okunuyordu . Bana , on l ara a i t , gerçekten gar ip b i r ku�a benzed i ğ i m i söykd i . Sevece n l iğ in ve tekdüze l i ğ i n s ı ıı ı rl arı n ı aşab i lml'.k i ç i n b i r an ben im var l ığ ıma gereks i n im duyın u� l ard ı . Ş imd iyse özgürdü ler ve on lara enge l o lacak h içb i r �ey yoktu . Ben im le b ir l i k te ka l m al arı h iç �i.i phe yok k i hoşm u� , ama bu , on la r i c; i n ö lümcü l o lacakını � ·
Çok duygu lanmı �a benz iyordu . Yanı m a ge l d i v e e l i n i
1 24 ÖTE K İ B ENLİK
omuzuma koydu . B u dünya üzerinde b i r daha h iç kar� ı l a�m ayacağ ımız ı h i s sett i ğ in i ; küçük i nsanlar gibi tart ı �arak , � i k ayet edere k , b i rb i ri m i z i suç l a ra k ay r ı l m am ı zdan üzün tü duyduğunu söyledi . Ben imle , kendi ad t 11 a değ i l , d iğerler inin adına konuştuğunu be l i rten Ncstor, a ra lar ından ayrı lmam gerekt iğ in i , çünkü art ı k bir arada bulunmamız ın olanak cl ı � ı olduğunu düşünüyordu . La Gorcla ' nı n b i rl ik te oluşturduğumuz yı lan bet imlemes in i e n ba�ta kendis ine gülünç ge lm i ş . Ş imdiyse fikr in i değiş t i rm i ş , bu düşünce art ık ona gül ünç gelmiyormuş. Bir gru p o larak başarı l ı o labi lmem iz iç in son �an s ı ın ızmış bu .
L_Pon Juan bana yazgım ı a lçak gönü l l ü lük i ç i nde kabı ı l etmeyi öğretmiş t i .
"B i savaşç ını n yazgıs ın ın ak ı ş ı değ i şmez," elem iş t i ban;i bir seferinde. "Çet in o lan , onun bu katı s ın ır lar iç inde ııcreyt varab i leceği , kusursuz luğunu ne ölçüde koruyab i l eceğid i r. Eğer yolunun üzerinde engel lerle karş ı laş ı rsa, savaşçı kendi kusursuzluğu iç inde bu engel leri yenmek üzere onl <ırl a savaş ı r. Eğer yolunun üzerine dayanı lmaz güçlül dcr ve ac ı l ar ç ı karsa, yazgı s ın ı n ç izd iğ i yolu saçın ı n b i r te l i kadar bile değ iş t i remez. _j
Atacağımız b i r sonr ak i adım ın b ize bu lunduğumuz yerin erk i n in i şaret etmesine i l işk in olarak en ba�ta verm i ş olduğum kararın doğru olduğunu dü�ündüm. Ayağa kalk t ım . Ötek i l er baş lar ın ı çev i rd i ler. La Gorcla yan ıma geld i ve hiçb i r �ey olmamı� g ib i oradan ayrı lmanı gerekt iğ in i , kend i s in in de daha sonra bana yet i�cceğini ve eş l i k. edeceğ in i söyled i . Ö l'kclenmi�t im. B ana k <ı t ı lmas ı iç in h içb i r neden bulunmad ığ ın ı söylemek i sted im . O da d iğerler ine kat ı lmay ı seçrn i� t i . İha nete uğrad ığ ım ı h issett im . Ne ler h i ssett i ğ im i anlamış g ib iyd i . Sak in b i r ses le bana, k.tiçi.ik i nsanlar ol arak değ i l , b ire r sava�çı o larak yazg ı l ar ı ın ı z1 1 1 emir ler in i b i rl i k te yerine get i rmemi z gerekt iğ i n i söy led i .
Bölünı İk i
Rüva Gi)rme S an at ı
İNSAN B İÇİ MİN İN YİTİR İ LMESİ
Bi rkaç ay sonra, grubun d iğer üyeleri n i n Meks ika 'nı n çeş i tl i bölge leri ne yerlqmelcr inc yardım etme s i n i n ardın
dan, l a Gorda Arizona ' ya taş 1 11d ı . B öylece, çömez l ik deney i mimiz in en tuhaf ve en sürük ley ic i k ı s m ı n 1 11 b i l i nmezl ik ler i n i çözmeğe ba� ladık . Ba� ;l angıçta i l i � k ikr im iz hay l i gerg ind i . A lameda Park ı ' nda b irb ir imizden ay rı l ı rken ona kar� ı b i ssett iğim duygul ardan kend im i kurtarab i l mek ben im için oldukça zordu . Diğerler indense biç haberim yok l u . Nerede o ldukları n ı bi lmesine rağmen , l a Gorda bana h içb i r �ey söylemed i . O n l arın ne l e r yapt ı k l ar ın ı öğrenmem i n gere k s i z o l duğunu düşünüyordu .
Görünürde La Gorda ' y l a aramızda h içb i r soru n yokmu� gib i görünüyordu . Yine ele, bana karş ı öte k i ler in tarafm ı tu tmuş olmas ın ı kendime b ir türlü yediremiyordum . Bu duyguyu as la be l l i etmemişt im, y i ne de h issed iyordum . H içb i r şey olmamı� gibi ona yard ımcı o luyor ve e l imden ge len i yap ı yordum. fakat kusursuz luk bunu gerekt i rd iğ i i ç i n böyle dav-
1 28 RÜYA GÖRME S ANATI
ranıyordum. Bu benim görevimdi; yerine getirmek için seve seve ölüme gidebilirdim. Kendimi, modern kent yaşamın ın karmaşası iç inde ona yol göstermeye, onu eğitmeye adad ım; İngil izce öğrenmeye bile başlamıştı . İnanılmaz bir i lerleme gösteri yordu.
Üç ay hızla geçti. Ancak, Los Angeles ' da bulunduğum bir gün, sabahın erken saatlerinde başımda dayanılmaz bir basınçla uyandım . B u b ir baş ağrısı değildi ; daha ziyade kulaklarımda çok yoğun bir ağırlık hissediyordum . Aynı ;ığırl ı ğı gözkapaklarımda ve damağımda ela hissediyordum. J\tqi min yükseldiğ in in fark ett im, ama ateş ya ln ızca k a ramın içindeydi . Takatsız bir biçimde yerimden doğru lmaya çalışt ıın . Bir kriz geçiriyor olduğumu sandım. Akl ıma ilk gelen, yardım istemek oldu, ama her nas ı lsa kendime geleb i ldim ve sakinleşmeye çalıştım. Bir süre sonra , başımdaki basınç hafiflemeye başladı, ama bu kez boğazımın üzerinde düğümlenmişt i . Nefes alamadığımı h issediyordum, bir süre tıkanır g ib i oldum ve öksürdüm; daha sonra basınç yavaş yavaş göğsüme, kasıklarıma, bacaklarıma cloğnı ilerled i , sonunda beden imi terk ett i .
Bana olanlar her ne ise, yaklaşık iki saat sürnıüştü. Bu ik i işkence saati boyunca sanki bir şey bedenimin iç inde aşağılara doğru ilerl i yor, d ışarı çıkmaya çalış ıyordu . Bu şeyin i çimde bir halı gibi yuvarlandığını hissediyordum. O s ırada bunu bedenimin boşluğu iç inde hareket eden b ir kabarcığa da benzetmi ştim . Ancak bu imgenin yerine bir incis in i yeğled im, çünkü k atl anarak büyüdüğünU h i ssediyordum . T ıpkı kıvrı lan bir ha l ı g ibi giderek ağırl aşıyor, aşağılara doğru indikçe daha acı veric i oluyordu. Acını n dayanı lmaz hale geldiği iki bölge, dizlerim ve ayaklarım, özell ikle sağ ayağım oldu. Acı ve basınç bütünüyle kaybolduktan sonra bile otuz be� dak ika boyunca sağ ayağım sıcaklığını korudu.
La Gorda, anlattıklarımı dinledikten sonra, insan biçimimi bu kez kes inl ik le yitirdiğimi , kalkanlarımın tümünü , hiç
iNSAN B iÇİ MİN İN Y iTİ R İLMESİ 1 29
deği l se büyük bir bölümünü ind ird iğ imi söyledi . Hak l ı ydı da. Nası l olduğunu b i lmeden , hat ta neler olup bi t t iğ in in fark ına varmadan , bana son derece yabancı gelen b i r konumda bu l ımı ştum kend i m i . Yaban c ı l aş m ı ş , i l g i s i z le ş m i ş t i m . La Gorda ' n ın bana yapmış olduk ları art ık umurumda değ i l d i . Bana yapt ığ ı sayg ıs ızl ığ ı affett iğim i ç i n değ i l ; sanki herhangi b i r ihanet h iç o lmamış g ib i yd i . İç imde la Gorda ' ya ya da herhangi b i r ine yöne l i k , açık ya da g i z l i , k i n ka lmamış t ı . H i ssett i ğ im , i stenç l i b i r i l g i s i z l i k ya da uyuşukluk değ i ld i ; b i r yabanc ı l aşma. hatta b i r yalnı z l ı k is teği b i le deği l d i . Daha çok , garip bir uzaklaşma duygusu, yaşadığım anın der in l ik lerine dalab i lme ve bunun d ış ında h içbir şey düşünmeme yeteneğiydi bu. İ nsanl arın yapt ık ları ben i etk i lem iyordu. çünkü art ık h içb ir bek l ent im kalmam ış t ı . Tuhaf bir huzur duygusu, yaşamımın başat gücü hal ine gelm i ş t i . � B i r savaşçın ı n yaşam ın d a k i kavraml ardan b i ri n i -yans ı z l ı ğ ı-uygu l ad ığ ı m ı h i ssedi yordum . L a Gorda , kav ram ı ya ln ızca uygu l aman ın ötes ine geçt iğ imi söylüyordu; ona göre bu kavram ı yaşı yordum.
Don Juan · la böyle b i r şey i tam olarak gerçekleşt i reb i lme olası l ığım üzeri ne uzun uzun tart ı şmış t ık . B ana yans ızl ı ğ ıı r b i lgel ik anlamın a gelmediğin i söylem i ş t i , ama yine d e yansızl ık bir avantajm ı ş . çünkü savaşçıya bel l i durunı l a rı yeniden değerlendi reb i lmes i , konumları yen iden gözden geç i reb i lmesi için b ir an l ı k da o l sa bir duraklama fı rsatı veriyormuş. B unun la b i r l i kte , be l i rt t iğ ine göre . bir savaşç ın ı n bu fazl adan anı amacına uygun ve doğru b iç imde ku l l anabi lmes i iç in t üm yaşamı boyunca h içb ir şeye boyun eğmeden mücadele etnıes i gerek iyormuş . 1
Böyle b i r duyguyu deney im leyeceğim konusunda umudum yoktu. An lad ığ ım kadarı y l a, kend i l i ğ i nden ge l i şen b ir duygu değ i l d i bu . Bunun sağl ayacağı yararlar üzerine düşünmek, ya da nası l ortaya ç ıkabi leceği ne i l i şk in o las ı l ı k la r üzerine akı l yürütmek de b i r somıç vermeyecekt i . Don Juan ' ı tanıdığım y ı l l ar boyunca, dünyayl a a ramdaki bağlarda sürekl i
1 30 RÜYA GÖRME SANATI
b ir azalma h issetm iştim, ama bu süreç entelektüel düzlemde gerçekleşmişti ; gündel ik yaşamımdaysa, insan biçimimi yitirdiğim ana değin herhangi bir değişim yaşamamıştım .
La Gorda 'yla, insan biçiminin yitirilmesi kavramının , bir çömezin eğit im sürecinde bel irli bir eş iğe u laştığında, onu kuşatan bedensel bir duruma bağlı olduğu görüşü üzerinde tartıştık. Böyle de olsa, tuhaftır, la Gorda ' yla benim için insan biçiminin yitirilmesinin nihai sonucu, yalnızca peş inden koşulan ve kutsanan yansızl ık duyumunun elde edilmes i deği l , aynı zamanda o kolay kolay yakal anamayan anımsamanın da gerçekleştirilmesi olmuştu. Ve bu durumda aklın payı çok küçüktü .
Bir gece, l a Gorda 'y la bir film üzerine konuşuyorduk. Açık saçık bir film izlemişti ve film hakkında ne düşündüğünü merak ediyordum . Filmi hiç beğenmemişti . Bu tür şeylerin kiş iy i zayıflattığın ı , bir savaşçı olmanın, Nagual Juan Matus gibi tam bir c insel perhiz içinde disiplinl i b ir yaşam sürdürmeyi gerektirdiğini söyledi.
Ona don Juan ' ın kadınlardan hoşlandığını , bakir olmadığını bildiğimi, bunun da güzel bir şey olduğunu söyledim.
"Delisin sen ! " d iye bağırdı , ses inden eğlendiği anlaşı l ı yordu. "Nagual kusursuz bir savaşçıydı . O, şehvetin ağlarına hiçbir zaman yakalanmadı ."
Neden don Juan ' ın bakir olmadığını düşündüğümü merak ett i . Ona, çömezl iğimin başlarında Arizona 'da yaşadığımız bir olaydan söz ettim. B ir gün, oldukça yorucu bir yürüyüşten sonra don Juan ' ın evinde dinleniyordum. Don Juan tuhaf bir biçimde s inirli görünüyordu. S ık sık kapıdan dışarı bakmak üzere yerinden kalkıyordu . B irisini bekliyor gibiyd i . Daha sonra aniden bana b i r arabanın yoldaki dönemece ulaştığını ve eve doğru geldiğini söyledi . Gelen kişi , bir kız, bir arkadaşıymış ve ona battaniye getirmiş . Don Juan ' ın utandığını o güne değin hiç görmemiştim ve onun ne yapacağını bilemez derecede rahatsız görünce son derece üzüldüm . Kızı görmemi istemediğ in i düşündü m . Ona g izleneb i l eceğ imi
İNS AN B İÇİMİNİN YİTİR İLMESİ 1 3 1
söyledim, am a odada gi zlenebileceğ im bir yer yoktu. Bunun üzerine, yere uzanmamı söyled i ve üzerime b i r has ı r serd i . Dışarıda b i r arabanın durduğunu duydum, hasırın del ik lerinden, kapının önünde ayakta duran b ir k ız görünüyordu . İnce, uzun boylu , çok genç bir k ı z . Çok güzel olduğunu dü�ündüm. Don Juan, a lçak, sevecen b ir ses le ona b i r �ey söylüyordu . Daha sonra dönerek e l iy le beni gösterd i .
' 'Carlos hasırın alt ında gizleniyor," derni�t i yüksek ses le . "Ona se lam ver. "
K ı z son derece dostça b ir ifade i le bana e l sa l laım ş, merhaba demişt i . Kendimi budala g ibi h i s setmi ş, ben i böyles ine u tandırıcı b i r duruma soktuğu iç i n don Juan ' a öfkelenmişt im. Açıkça, böyle davranarak kendi gerginl iğ in i hafifletmeye ça l ı şıyor, ya da daha da kötüsü , benim önümde kıza hava atıyordu.
Kız g id ince öfke iç inde ondan b i r açıklama is ted im. İçtenlikle , k endini engel l eyemediğ in i , çünkü ayakl arı m ın gördüğünü v e ne yapacağını b i lemediğini söyledi . Bunu duyduğumda, çevirdiği dolabın ne olduğunu tam ol arak anl amıştıın ; genç arkadaşıy la bana hava at ıyordu . Ayakları m ın görünmesi o lanaksızd ı , çünkü dizleri m i kalçamın al t ında doğru çekmiş t im . B i l i yormuş gibi gülümsedim ve don J uan bana kadınlardan , öze l l ik le de o kızdan hoşlandığın ı i t i raf etmek zorunda kald ı .
O olay h iç aklımdan çıkmamış t ı . Don Juan 'sa bu konudan bir daha hiç söz etmedi . Ne zaman konuyu açsam, beni hep susturuyordu . O kızı c.l üşünmek benim iç in neredeyse b i r saplantı hal in i a lmış t ı . B i r gün , k i tap larım ı ok uduktan sonra beni arayacağını umuyordum .
L a Gorda çok tedi rg i n o ldu . Ben konu ş u rken oda 11 1 n iç inde apğı yukarı yürüyordu . Ağlamak üzereydi . Teh l i ke l i olabi leceğini clüşünclüğüm çeş i t çe? i t dolambaç l ı i l i şk i ağları geldi ak l ıma. La Gorcla 'n ın benci l olduğunu ve başka b i r ka-· d ın tarafından tehd i t ed ilen bir kadın gibi davrand ığ ın ı di.i�ündüm .
1 32 RÜYA GÖRME SANATI
"Kıskandın mı , Gorda?" d iye sordum. "Aptallaşma," dedi öfkeyle. "Ben biçimsiz bir savaşçı
yım. Kıskançlık ya da sahiplenme duyguları kalmadı bende ." Genaroların bana ' la Gorda Nagual ' ın kadınıdır ' dedik
lerini söyledim. Güçlükle duyulan bir sesle konuşmaya başl adı.
"Sanırım öyleydim ," dedi ve yüzünde anlaşı lmaz bir ifadeyle yatağının üzerine oturdu . "Öyle olduğumu sanıyordum. A ncak nasıl olduğunu bilmiyorum. Nagual Juan Matus 'un senin için anlamı neyse, benim için de öyleydi . O, bir erkek değildi. O N agualdı . Cinsell ikle i lgilenmezdi ."
Ona don Juan ' ın o kızdan hoşlandığını anlatt ığından emin olması gerektiğini söyledim.
"Onunla yattığını söyledi mi?" diye sordu l a Gorda. "Hayır, söylemed i , ama anlattıklarından böyle olduğu
rahatça anlaşı l ıyordu," dedim. "Nagual ' ın senin gibi olmasını isterdin, değil mi?" d iye
sordu küçümser bir ifadeyle. "Nagual kusursuz bir savaşçıyd ı . "
Hakl ı olduğumu ve düşüncemi sorgulamaya gerek olmadığını düşünüyordum. Sal t la Gord a ' yı eğlendirmek iç in , genç kadının don Juan ' ın metresi değil de , çömezi olabi leceğini söyledim.
Uzun bir sessizlik oldu. Söylediklerim beni de rahatsız etmişti . O ana değ in bu hiç aklıma gelmemişti . Kafamı bir önyargıya takmıştım ve başka bir olasılığı aklıma bi le getirmemiştim.
La Gorda genç kadını betimlememi istedi . Bunu yapamadım. Yüzüne dikkatle bakmamıştım. Yüz hatlarına dikkat edemeyecek ölçüde öfkeliydim ve utanmıştım. O da bu uygıııısuz durumdan rahatsız olmuş , aceleyle evden çıkmıştı .
l . ; ı ( iorda , nedense genç kadın ın Nagual ' ın yaşamında \ ı ık nı ırnı t aş ıyan bir insan olduğunu düşündüğünü söyledi. l l ı ı ı ı ı ı ı ı 1 1 1 ı · ı im- . don Juan ' ın tanıdığımız dostları üzerine ko-
İNSAN B İÇİMİN İ N Y İTİRİLMESİ 1 33
mışmaya baş lad ık . Ona don Juan ' ı n zaın an zaman beni de götürdüğü peyote törenlerin i , orada gördüğüm herkesi ayrı nt ı l ı ol arak bet imledim. H içbirini tanı m ı yordu. O zaınaıı , don Juan ' l a i l i şk is i bulunan tanı d ığ ım insanları n say ıs ı n ın onun tan ıd ık larından daha çok olabi leceğ inin fark ına vardım. Ancak söylemiş olduğum bir şey onun, genç bir kadın ın Nagual ' la Genaro ' nun da bulunduğu küçük beyaz b i r arabayı ku l lanırken gördüğü bir an ı s ı nı c a n l and ı rd ı . Genç kadın . iki adamı la Gorda ' nı n evine b ı rakmış . g i tmeden önce la Gorda 'n ın yüzüne bakırnş . La Gorda genç kadının Nagual ' l a Genaro ' yo arabas ı na alan herhangi b iri olduğunu düşünmüş. La Gorda ' n ı n anlat t ık l arın ı dinl erken. don J u an ' ı n evinde g izl end iğ im h a s ı rı n a l t ın cl< ın ka lk t ı ğ ı m da d ı ş ar ıda be yaz bir volkswagen ' in gözden kaybo lduğunu gördügüın ü anımsadım.
Ona, don Juan ' ın görmüş olduğum bir diğer dostundan daha söz et t im. Bu, kuzey Meks ika 'da bir kasaban ın pazar yerinde bana peyote veren bir adamdı . Bu adanı ela y ı l larca z ihn imden ç ıkmamış t ı . Ad ı Vicente ' yd i . Bu ad ı du yar duymaz la Gorda ' nın beden i sanki bir s in irine dokunımışuın gibi irk i ld i . Sesi t iz lqti . Benden adamın ad ın ı bir kez daha söylememi ve onu betirn leıneın i is tedi . B i r kez daha. herhangi bir betimlemede bulunamı yordum. Adamı on y ı l ı aşk1 11 b i r süre önce yaln ızca bir kez, birkaç dakika l ığ ına görebi lmiş t im.
La Gorda ' yl a birl ikte gerg in b i r dönem geç ir iyorduk. Birbirimize değ i l , bizi tutsak eden şey ne ise, ona kız ıyorduk.
E k s i k s i z b iç i m d e an ı m s a m a l a r ı m ı z ı h ı z l a n d ı ran son olay, ü�üti.ip ateşlendiğ im bir gün ortaya ç ık t ı . Yatağ ı mda yat ı yor, arada s ı rada uykuya da l ıyor. yeniden u yanı yorclu ın . /.i hııimde çe� i t l i amaçs ız dü�üncclcr geziniyordu . B ü tün gün kafama eski bir Meks ika sark ı s ın ın ez!.!isi tak ı l ııı ı s t ı . B i r an , ; � ; dü�ümde birinin bu şark ıy ı g itar la ses lendird iğ in i gördüm. l ·:Zginin tekdüze l iğinden � ikayet e t t im ve protesto ett iğim in-
1 34 RÜYA GÖRME-SANATI
san, gitarı karnıma doğru fırlattı . Gitarın bana çarpmasın ı önlemek için geriye doğru sıçradım, kafam duvara çarptı ve uyandım. Gördüğüm düşü anımsamıyordum ama ezgi akl ımdan çıkmıyordu . Gitarın sesini unu tamıyordum; beynimin içinde çalıp duruyordu. Yarı uyanık, ezgiyi dinlemeye koyuldum. B ir rüyaya giriyor gibiydim. Gözlerimin önünde eks iksiz ve ayrıntılı b ir rüya görüntüsü belirdi . Bu görüntüde yanıma genç bir kadın oturmuştu. Yüz hatlarını tüm ayrıntılarıyla seçebi l iyordum. Kim olduğunu bilmiyordum, ama onu görmek beni çok şaşırtmıştı. B ir anda tamamen uyanmışt ım_ O yüzün bende yarattığı tedirgi'nlik öyles ine yoğun olmuştu ki, yerimden kalktım ve odanın iç inde bir aşağı bir yukarı yürümeye koyuldum. Bedenimden ter boşanıyordu, odadan dışarı ç ıkmaya korkuyordum. La Gorda 'dan da yardım isteyemezdim çünkü Josefina 'yı görmek üzere birkaç günlüğüne Meksika'ya gitmişti . Karın bölgemi güçlendirmek üzere bel ime bir çarşaf bağladım. Çarşaf, dalgalar halinde bedenimin içinde akıp giden sinirli enerj iy i dindirmeme yardımcı oluyordu.
Odanın içinde aşağı yukarı gezindikçe, zihnimdeki görüntü dağılmaya başladı . Ancak benim arzu ettiğim gibi huzurlu bir unutuşa deği l , karmaşık, eksiksiz b ir anımsayışa dönüştü. B ir zamanlar, bir tahıl ambarında üst üste yığı lmış arpa, buğday çuvallarının üzerinde oturduğumu anımsıyordum. Genç bir kadın, aklıma takılan o Meksika şarkısını söylüyor ve gitar çalıyordu. Gitar çal ışıyla dalga geçince gitarın sapıyla kaburgalarımı dürtmüştü. Orada benimle birl ikte oturan başkaları da vardı , l a Gorda ve iki adam daha. Adamları iy i tanıyordum, ama genç kadını çıkartamamıştım . Anı msa
maya çalıştım, ama durum umutsuz görünüyordu. Her yanımı soğuk ter kaplamış halde yeniden yatağıma
uzandım. S ı rı ls ıklam olmuş pijamalarımı çıkartmadan önce kısa bir süre dinlenmek istemiştim. B aşımı yüksek bir yastığın üzerine koyduğumda, zihnim b iraz daha açıldı ve gitarı ç alanın k im olduğunu anımsadım . O, Nagual kadınd ı ; l a
İNSAN BİÇ İMİNİN YİTİ RİLMESİ 1 35
Gorda ve benim i ç in yeryüzündeki en öneml i insan. O, Nagual adamın d i ş i benzer iydi ; onun e ş i ya da kadını deği l , karş ı l ığ ıydı . Gerçek b i r l iderin berrak l ığ ına ve yetkesine sah ip t i . B i r kad ın o larak , b izler i bes l iyordu .
Bel leği m i daha fazla zorl amaya cesaret edemedim. Tam anlamıy la anımsamaya dayanamayacağımı seziyordum. Anlaşı lmaz duygulara kapı ld ım. Onun en saf, en yansız ve en der i n sevecen l i ğ i n k i ş i l e şmi ş b i ç i m i olduğunu b i l iyordum. La Gorda 'n ın ve benim Nagual kadın ı hayat tak i her şeyden daha çok sevd iğ imiz i söylemek yal an o lmazdı . B ize ne olmuştu da onu böyle unutab i lm i ş t ik'1
O gece yatağımda yatarken öyles ine huzursuz l aş ın ı ş t ım k i yaşamımdan kayg ı l anmaya baş lamış t ım . B i r şarkı m ı rı ldandım ve bu şarkı ben im iç in yönlendir i b ir güç oldu . Ancak b i raz olsun sak inleşebi ld iğ imde kendi kendime defal arca tekrar et t iğ im sözcükleri n de o gece z ihn imde bel i ren bir anı oldukları n ı anı msad ım; bu sözler b i r formü l , b iraz önce deney imlemiş olduğum gib i b i r z ihin kargaşas ından beni çekip ç ıkartan büyülü sözlerd i ler.
Yazgımı yöneten güce tes l im oldum. H içbir şeye yapış ıp kalmayacağım , böylece, savunacağım
h içb i r şey o lmayacak. Zihn imde h içbir düşünce olmayacak, böylece, göreb i lece
ğ im . H iç korkum olmayac ak , böy lece kendi kend i m i an ımsayaca
ğ ım .
Formülün , o zaman ne anlama ge ld iğ in i ç ıkaramadığım hir d izes i daha vard ı .
Yans ız v e rahat, B ir ok g ib i fır lay ıp Kartal ' ı aşacağım özgür o lmak i ç in .
Hasta ve ateş ler i ç inde olmam , b i r tampon h lev in i gör-
1 36 RÜYA GÖRME SANATI
müş; yapmış olduğum şeyin, ya da hiçbir şey yapmamış olduğuma göre, bana olan şeyin ana etkisini saptırını ş olabi l irdi .
La Gorda ' yla i lg i l i bulanık anı larım, ya da orta Meksika 'daki o evde yaşamış olduğuma il işkin önsezi bir anlamda hayatımın gidişatını ciddi biç imde değiştirm işti , ama Nagual kadını anımsamanın yanında bunlar hiçbir şey sayı lmazdı . H içbir şey ! Bunun nedeni , anıl arı n geri get irdiği duygular deği l , daha çok onu unutmuş olmamdı ; ve bu, kiş inin bir adı ya da bir ezgiyi unutmak gibi deği ldi . O açığa çıkma anından önce z ihnimde onunla i lgi l i hiçbir anı bulunmuyordu. Daha sonra, bana bir şey oldu, ya da üzerimden bir şey kalktı ve kendimi, yaşamıma o ana kadar giren en öneml i , ama daha önce hiç karşı laşmadığım insanı anıms ıyor buldum.
La Gorda 'ya anımsayışı ın ı anlatabilmek için, iki gün daha geri dönmesini beklemek zorunda kaldım . Nagual kadını anlatır anlatmaz la Gorda da onu anımsadı; farkındalığı bir şekilde bana bağlıydı .
"Beyaz arabada gördüğüm kız Nagual kadın d ı ! " diye bağırdı la Garda. "Bana geri dönmüştü ve ben onu a nı ın s a yamamıştım. "
S özler in i duyuyor, ne anlama geld iğ in i kavrı yordum ama dikkatimi onun sözlerine vermem bir hayli zamanımı a ldı . D ikkat im dağı lmıştı ; sanki gözlerimin önüne bir ı ş ık yerleştiri lmiş, daha sonra da giderek kıs ı lmışt ı . Bu ışığın kıs ı lmasını engelleyemezsem öleceğ imi düşünüyordum . B irdenbire bir kası lma hissettim ve benliğimin birbirinden ayrılan iki bölümünü bir araya getirdiğimi anladım ; don Juan ' ı n evinde gördüğüm genç kadının Nagual kadııı olduğunun ayrımına varmışt ım.
O anda yaşadığım duygusal çalkantılardan kurtulmama la Garda yardım edemezdi . Çalkantı l ı bir ruh hali iç indeydi . Hıçkıra hıç kıra ağl ıyordu . Nagual kadını anımsamanın yarat tığı duygusal şok onu gerçekten sarsmıştı .
"Onu nası l unutabildim'7 " diyerek içini çekti .
İNSAN B İÇİMİNİN Y i Tj R İL \1ES İ 1 37
Yüzünü bana döndüğünde gözleri nde b i r şüphe parı l t ı s ı sezdim .
"Onun varl ığ ı hakkında h içb i r fikr in yoktu , değ i l mi?" d iye sordu .
Başka b i r durumda, bana sorduğu sorunun küstahça, hakaret yüklü b i r soru olduğunu düşüncbi l ircl inı . ama ben ele aynı şeyleri onun iç in düşünüyordum . An latt ık larından fazlasını b i ld iğ in i düşünüyordum.
"Hay ı r, yoktu , " eled i m . "Ya sen in? Sen in haber in var mıyd ı ondan?"
Yüzüme öyle masum ve şaş ırnı ı ş b i r i fade i le bakt ı k i , şüphelerim b i r anda s i l ind i .
"Hayır , " d iye yanı t verd i . "B ugüne eleğin b i lmiyordum. O ve N agual Juan Matus ' la Oaxaca ' daki meydanda. bankta oturduğumuzu ş imdi aıı ıms ıyonım . Bunu yapt ığ ımı da oıı un yüzünü ele anını s ıyorclum, ama tüm bunları n b i r düş olduğumı sanıyordum hep. Her şeyi hem b i l i yor, hem de b i lm iyordum. Peki neden bunun b ir düş olduğunu düşündüm>
B i r an paniğe kapı lmış t ım . Daha sonra kusursuz b ir b i ç imde ayrı mına varmaya baş lad ım k i , o komı ş tukça b i l inc imde bir yerde b i r kanal aç ı l ı yordu . B i rdenb ire, ben im de don Juan ve Nagual kadın la b i rl ikte o bankta oturmuş olduğumu an ladım . O anda onlarla her b i rl ikte o luşumda deneyimlediğ im bir duyguyu anımsad ım . B u , hayal b i le edi lemeyen bir bedensel hoşnutluk, mut lu luk . eks iz l ik l ik duyumuydu. Don Juan ve Nagual kadın ın kusursuz b i rer var l ık olduklarını ve onlarla b i r l ikte olman ı n benim için gerçekten büyük bir şans olduğunu düşündüm. O bankta dünyanın en mi.ikeınınel varl ıklarıyla yan yana oturmakla , belki de i nsani duygularımın özüne varmı ş t ım . B i r keres inde don Juan 'a, yaşadığım bu duyguyu saf, bozulmamış , kes in t i s i z saklayabi lmek için ölmeye hazır olduğumu t i.im kalb imle söylemi ş t im .
La Gorda ' ya bu anım ı anlat t ım. B ana ne demek is ted iğ i ı ı ı i an ladığ ın ı söyled i . B i r an i ç in sess iz ka ld ık ve daha sonra, anıın sayı� ımızın yarattığı duygusal yogunluk bizi tehl ike-
1 3 8 RÜYA GÖRME SANATI
l i bir hüzün, hatta umarsızlığa itti . Ağlamamak iç in duygularımı güçlükle denetleyebildim . La Gorda, yüzünü koluyla örtmüş, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
B ir süre sonra sakinleştik. La Gorda gözlerimin içine bakıyordu . Ne düşündüğünü bil iyordum. Gözlerinden sorununu okuyabiliyordum. Bunlar, günlerdir benim de zihnime takılan sorulardı . Nagual kadın kimdi? Onunl a nerede karşılaşmıştık? Nereden geliyordu? Diğerleri de onu tanıyorlar mıydı?
Tam bunları sormak üzereydim ki, la Gorda bana engel oldu.
"Gerçekten bi lmiyorum," dedi ve bu soruyu bana yöneltti. "Bunun yanıtını senden bekliyordum. Nedenini bilmiyorum, ama neyin ne olduğunu senin anlatabileceğini düşünüyorum."
O yanıtı benden bekliyordu, bense ondan. Durumumuzun tersl iğine güldük. Ondan Nagual kadın hakkında tüm bildiklerini anlatmasını istedim. La Gorda iki üç kez birşeyler söyleme girişiminde bulundu, ama düşüncelerini bir türlü toparlayamıyordu.
"Nereden başlayacağımı gerçekten bilm iyorum, " ded i . "Tek bildiğim şey, onu sevmiş olduğum."
Ona, benim de aynı duyguları paylaştığımı söyledim. Nagual kadını her anımsadığımda, i lahi bir hüzün beni pençesine alıyordu. Konuşurken, bedenim sarsılmaya başlamıştı .
"Sen ve ben onu seviyorduk," dedi la Gorda. "Bunu neden söylediğimi bi lm iyorum, ama onun bize sahip olduğunu bi l iyorum."
Bu sözlerini bana açıklaması için onu zorladım. Bunu neden söylediğini bilemiyordu. S inirli bir tonda konuşuyor. duygularını değerlendiriyordu. Karın boşluğumda bir çarpı ı ı t ı hissett im. La Gorda 'y ı konuşması , söyleyeceği b i r şey yoksa daha önce söylediklerini tekrar etmesi, susmaması iı; i ı ı zorladım. O konuştukça sesi , farklı b ir zaman boyutuna gc
İNSAN BİÇİMİNİN YİTİRİL MESİ 1 39
çebilmem için b ir kanal iş levini görüyordu . S anki kanım damarlarımda o lağanüs tü bir bas ı nç l a , sü ra t l e ak ıyordu . Her yanım karı ncalanmaya başlamışt ı ve o anda çok net b i r an ı canlandı . Bedenimde, Nagua l k adın ın, Nagual ' ı tamamlayan varlı k olduğunu h issett im. O, N agu al ' a huzur, mükemmell ik , güven, kurtuluş duygusu sağ l ıyordu.
La Gorda 'ya Nagual kadının don Juan ' ın ortağı olduğuı ı u sezdiğimi söyledim . L a Gorda şaşkın l ı kla yüzüme bakt ı . l l ay ı r der g ibi yavaşça baş ın ı sa l lad ı .
"Onun Nagual Matus ' l a h içbir i lg is i yoktu, seni şaşk ın ," dedi sert bir ifadeyle . ' 'O senin iç indi . B u yüzden sen ve ben ı ına aitt ik ."
La Gorda ' yla bakış t ık . Kendis ine de mantıks ız gelen clü� i inceleri i stemeden di le get ird iğinden emind im .
"O senin iç indi de ne elemek l a Gorda'? " diye sordum ı ı ı.un bir sessizl ikten sonra.
"O, senin ortağınd ı , " dedi. "S iz ik in iz bir ekipt iniz . Ben 1 1 ı ı tın himayesi alt ındaydım. Ve o , bir gün geri vermem koşul ı ı y 1 a seni bana emanet etti . "
L a Gorda ' ya tüm bi ldik lerini bana anlatması için ya lvard ı ı ı ı , ama başka hiçbir şey bi lm iyordu sanırım . Gücümün tük rndiğini h issett im.
"Nereye gitmiş olabi l ir?" eledi l a Gorda birdenbire . "Buı ı ı ı tahmin edemiyorum. Nagual ' l a değ i l , sen inle birl ikteydi . ) ı ı anda burada, aramızda olab i l i r. "
B ir kez daha bir şüphe v e korku krizine g ird i . Beni , Naı · ı ı ; ıl kadını Los A ngelcs 'da gizl iyor olmakla suçladı . Korku-1 . ı ı ı ı ı ı biraz olsun hafifletmeğe ça l ı ş t ım . Şaşkın l ı k l a, l a Gor. ı . ı · y ı a karşımda bir çocuk v armı ş gibi konuşmaya baş ladığ ı ı ı ı ı lark et t im. Beni dikkatle dinl i yor gibi görünüyordu; oysa l ı ı ı ı lmş bakıyordu ve bana aldırmıyordu . S an ı rım la Gorda, l l( ' ı ı i ı ıı gibi sesimi bir kanal ol arak ku l l anı yordu . Bunun far-1. ı ı ı da o lduğunu da b i l iyordum . Konumuzun s ı nı rl arı iç inde . ı ı v kyebileccklerim tüken inceye kadar konuştum. Bu arada l ı . ı·� k ; ı bir şey oldu ve kendimi , yarı yarı ya kendi anlatt ıkl ar ı-
1 40 RÜYA GÖRME SANATI
mı dinler buldum. La Gorda'yla istencimin dışında konuşuyordum. İç imde o ana değin biriken sözcükler, şimdi özgürlüklerine kavuşmuşlar, anlaşılamaz derecede saçmalaşmışlardı . Bir şey beni durduruncaya değin konuştum, konuştum. Don Juan ' ın , Oaxaca'daki o bankta Nagual kadına ve bana, varlığı onun için, bir insanın dostluğundan umut edeceği ya da bekleyebileceği her şeyin topl andığı özel bir insandan söz ettiğini anımsadım. Bu kiş i , bir kadındı ve Nagual kadın benim için ne anlama gel iyorsa, onun için de bu kiş i aynı anlama geliyordu . Nasıl Nagual kadın beni terk ettiyse, o da don Juan ' ı aynı şekilde terk etmişt i . Don Juan ' ın kadına olan duyguları değişmemişti ve bazı ş i i rlerin onda uyandırdığı hüzün, bu duyguları içimde yeniden alevlendiriyordu .
Bana şi ir k i taplarını getiren k iş inin de Nagual kadın olduğunu anımsadım . Arabasının bagaj ında cilt ler dol usu ş i i r kitabı bulunurdu. Don Juan ' a ş i i r okumam için beni teşvik eden o olmuştu . B irdenbire , Nagual kadın la birlikte o bankta oturuşumuza il işkin anı öylesine yoğunlaştı k i , gayri ihtiyari derin bir soluk aldım, göğsüm şişti. Ş imdiye değin duymuş olduğum duygulardan daha güçlü, boğucu bir y itiriş duygusu benliğimi kapladı. Sağ omuzumun üzerinde duyduğum ş iddetl i bir acının etkisiyle öne doğru eğildim. B ildiğimi h issettiğim, benl iğimin bir bölümünün serbest bırakmak istemedi ği bir anı daha vardı .
Zihnimi rahatlatmanın tek yolu olarak mantıksal kalkanımdan geride kalanlarla i lgi lenmeye başladım. Kendi kendime defalarca, la Gorda 'y la benim birbirinden kesinlikle farklı iki ayrı düzlemde yol aldığımızı söyledim . Anı msadıkları, benim anımsadıklarımdan çok daha fazlaydı , ama araştırma yetisinden yoksundu. Diğerleri, ya ela kendisi hakkında araştırmalarda bulunacak b iç imde eğitilmemişti . Ancak, aslında benim de ondan daha iy i olmadığım düşüncesi kafama takı ldı . Ben de halil, don Juan ' ın b ir zamanlar olduğumu söylediği kadar beceriksizdim. Don Juan ' a şi ir okuduğumu hiç unutmamıştım ama İspanyol ş iiriyle i lgi l i bir k itabımın
İNSAN B İÇİMİNİN YİTİRİLMESİ 1 4 1
olmadığı , ya da böyle b i r k itabı h içb i r zaman arabamda bul undurmadığım gerçeğin i inceleme y i akı l edememiş t im.
Dald ığ ım düşüncel erden ben i la G orda çek i p ç ıkart t ı . Kendinden geçmek üzereydi . B ağırarak, N agual kadın ı n çok yakınımızda bir yerlerde bulunduğunu h issett iğ in i söylüyordu. B irbir imiz i bulmak üzere b iz nas ı l terk edi ld iysek, N agual kadın da bizi bu lmak üzere terk ed i lmiş . Uslamlamasının gücü karş ı s ında neredeyse ikna olmuştum. Ne var k_i , i ç imde bir ses , hunun böyle olmadığ ın ı söylüyordu . B u ses , b i l inç düzlemine ç ıkartmaya cesaret edemediğ im, iç imde yatan o anıydı .
La Gorda ' yla tartı şmak i s tedi m ama bunun iç i n bir neden yoktu, mantıksal kalkanım ve ku l l anacağım sözcük ler, N agual kadın ı anımsayı ş ımın etk i s in i azaltmakta yeters iz kalacaklard ı . Bu anın ın bende yarattı ğ ı etk i , ölüm korkusundan bile daha sarsıcı olmuştu .
"Nagual kadının gemi s i b ir yerlerde batt ı , " dedi l a Gorda zayıf b ir sesle . "San ı rım ıss ız b ir yerde yapayaln ız b ir halde ve ona yardım etmek için h içb ir şey yapınıyoruz .
"Hay ı r ! Hayır ! " d iye bağırdım. "O artı k burada değ i l . "
Bunu neden söylediğ imi tam o larak b i lm iyordum. ama, doğru olduğunu b i l i yordum. B i r an, ak ı l al ımız b i r hüznün der in li kler ine gömü ldük. İlk kez, benl iğ im in tanıd ığ ım bölümünde var olan anı l ar ı i çinde gerçek, s ını rs ız b i r üzünç, ürküntü verici b i r eks ik l ik hissett im. İç imde b ir yerlerde kabuk bağlayan bir yara yeniden açı l mı ş t ı . Geçmiş te olduğu g ib i bi lmenin ve gizemi n oluşturduğu b i r örtünün arkas ına sığınamazd ım . B i lmemek, ben im i ç i n b i r m u t l u l u kt u . B i r a n iç in , teh l ikel i b i r b iç imde umutsuzluğa doğru sürük lendi ğ im i hisset t im. La Gorda engel led i bunu.
·
"Savaşçı , özgürl üğü arayan insandır, " d i ye fıs ı ldadı kulağıma. "Hüzün özgürlük değ i l di r. B u ndan kendim iz i kurtarmal ıyız . "
Yansız l ık duygusuna sahip o lmak, don Juan ' ı n ela bel i rtt i ğ i g ib i , yaşan ı lan durumlar ı yeniden değer lend i reb i lmek
1 42 RDYA GÖRME SANATI
için bir anlığına ara vermeyi içerir. Üzüntümün derinl il iklerinde onun ne demek istediğini anlamışt ım. Yansızlığa sahiptim; bu zamanı doğru biçimde kullanabilmek için uğraş vermek bana kalmıştı .
İstencimin bunda herhangi bir rol oynayıp oynamadığından emin değildim, ama birdenbire duyduğum o derin üzüntü dağı l ıverdi . Ruh durumumun böylesine süratli ve kes in bir biçimde değiş imi beni telaşlandırmışt ı .
"İşte şimdi benim bulunduğum yere geldin ! " diye atıldı l a Gorda ona olanları anlattığımda. "Aradan geçen tüm bu yı l lara rağmen, biçimsizliği nas ı l kullanacağımı hala öğrenemedim. Bir anda bir duygudan diğerine umutsuzca sürüklenip durdum. Biçimsiz olduğumdan için, küçük kız kardqlere yardım edebiliyordum, - ama aynı zamanda da, onların insafı na kalmıştım . Onlar, beni bir aşırılıktan diğerine sürükleyebilecek güce sahipti ler.
"Sorun benin insan biçimimi senden önce yitirmemden kaynaklanıyor. Sen ve ben biçimlerimizi aynı anda yit irmiş olsaydık, birbirimize yardımcı olabi l ird ik ; böyle olduğu için ruh durumum, anımsayabildiğimden daha sürat l i bir biçimde inişler çıkışlar yaşıyordu . "
Biçimsiz olması konusunda öne sürdüğü sav ların bana hep düzmece göründüğünü itiraf etmek zorundayım. Benim anlayış ıma göre insan biçim inin yi t ir i lmesi zorunlu ol arak qsüremli bir süreci , kişi l ikte bir tutarl ı l ığı da kapsaması gerekirdi , oysa bu manik depresif duygusal yapısının ışığında, onun böyle bir konuma u laşabilmesi olanak dışı görünüyordu. Bu açıdan, ona oldukça kaba davranmış ve haksızl ık etmiştim. İnsan biçimini yitirmiş birisi olarak bulunduğum konumda biçimsiz olmanın en azından ı lımlı ve dengeli bir kiş il ik yapısına zarar verdiğini düşünüyordum. Burada otomat ik duygusal bir güç sözkonusu değildi . Yansızlığın b i r özell iği olan kişinin kendi uğraşının içine gömülebilme kapasi tesi, doğal olarak, onun yaptığı her şeyi kapsar. Biç imsiz olmanın sağladığı yarar, verilen kısa bir aradır, ama bunun için
İNSAN B iÇİ M İ N İ N YİTİRİLMESİ 1 43
gerek l i olan özd is ip l ine ve cesarete sahip o lunması koşuluyla.
En sonunda la Gorda ' nı n geçm işteki davranış l a rı bana anlaşı l ı r görünmeye başlamış t ı . O, y ı l l ardır b iç ims izd i ama gerek l i özd is ip l ine sahip olamamış t ı . Bu yüzden de ruh durumundaki ani değiş ik l ik ler in ve eylem l er iyle amaçları nrasında var olan inanı lmaz derecedeki tutars ız l ık ların es i ri o luyordu .
Nagual kadını i l k anımsayış ı ın ızdan sonra la Gorda ' y la ben , tüm gücümüzü topladık ve daha fazla anımsayab i lmek i ç i n günlerce uğraşt ık , ama anı lar tükenmiş g ib iyd i . Şahsen ben, anımsamaya baş lamadan öncek i du rumuma geri dönmüştüm. İç imde yığınla anın ın daha gömülü olduğunu sezmekteydim, ama bunlara u laşamıyordum. Zihn im bomboştu ve diğer herhangi bir anıya i l işk in en ufak bir çağrı ş ıma b i le u laşamıyordum .
L a Gorda ' yl a b i rl ikte karış ık l ık v e şüphelerle dolu korkLınç b i r döneme g irm iş t ik . B iz im durumumuzda b iç ims izl ik , akla gelebi lecek en kötü güvens iz l i k duygu ları tarafından kemir i lmek anlamın a gel iyordu . Kendimiz i don Juan ' ın e l lerinde birer kobay g ib i h issediyorduk . B izim iç in o, taıı ı mıdığımızı sandımız , oysa gerçekte hakkında h içb ir şey bi lmediğ imiz bir i nsandı . Şüphelerimiz ve korkularım ız l a birbir imizi dolduru yorduk . E lbette , tart ışmalarımız 1 11 baş l ıca konusunu N agual kadın oluşturuyordu. D ikkat im iz i onun üzerinde odaklad ığ ımızda, an ı larım ız öyles ine kesk i n lq iyordu ki, nası l olup da onu unutmuş olduğumuzu bir türlü aç ık layamıyorduk . B u duru m da , don Juan ' ın gerçekte b i ze ne yapmış o lab ileceği konusunda sonu gelmeyen kurgul amalara yol açıyordu . B u varsayımlar sonuçta ku l lan ı lmış o lduğumuz duygusuna kolayca kapı lmamıza neden o luyordu .
Don Juan ' ın b iz i kend i amaçları i ç in ku l l anmış olduğumı . b i z le ri umutsuz, kendi kend imiz i tanıyamaz b i r hale get i rd iğ in i düşündükçe büyük b ir öfkeye kapı l ıyorduk .
1 44 RÜYA GÖRME SANATI
Öfkemiz dindiğinde, üzerimize bir korku sindi-çünkü don Juan ' m b ize daha da kötü şeyler yapmış olabileceği dü
şüncesinin yarattığı dehşet duygusuyla yüzyüze gelmiştik.
BİRLİKTE R ÜYA GÖRMEK
B ir gün , l a Gorda ' ya, s ıkınt ı larnnızı az da o lsa d indi rebi l mek üzere, b irl ikte bir rüvaya dalmayı önerd im . B u öne
r iy i d i l e getird iğ im an, günlerdi r ben i rahat bırakmayan iç s ı k ı nt ıs ından değ i ş imi arzu lama yoluyla büyük ölçüde kurtu l ab i leceğ imin b i l incine varmışt ım. Net b i r şeki lde anlamışt ım ki , l a Gorda i le aramızdaki soru n, fark ında o lmadan, sanki başka seçenek yokmuşçasına korku ve güvens iz l ik duygu ları üzerinde odak l anmamızdan kaynaklanıyordu ; oysa tüm deneyimler imiz boyunca dikkat imiz i tam aksi yönde, yaşadıkl arımızın gizemi , o lağanüstülüğü üzerinde yoğunlaşt ırmamız seçeneği , b iz fark ında olmasak da, her zaman var o lmuştu .
La Gorda 'ya kavradık larımdan söz et t im. H iç karşı ç ıkmadan ben im le aynı fik i rde o lduğunu söyled i . B irdenb i re canlanmış, s ıkınt ıs ı bir anda s i l in ip gitm iş t i .
"Ne tür bir riiya görmel iy iz sence?" d iye sordu.
"Kaç tür rüya vard ı r? d iye sordum.
" Birlikte rüya göreb i l i r iz ," d i ye yanı t verd i . " 'Bedenim
1 46 RÜYA GÖRME SANATI
bizim bunu daha önce önce yapmış o lduğumuzu söylüyor. Topluca rüyaya dalmıştık. B u bizim iç in çocuk oyuncağı olacak, tıpkı birlikte görmek gibi ."
"Ancak birlikte rüya görme için gerekli yöntemin ne olduğunu bi lmiyoruz daha," dedim.
"Birlikte görmenin de nasıl olduğunu bilmiyorduk, ama y ine de gördük. diye yanıt verdi . "Eğer denersek başaracağımızdan eminim, çünkü bir savaşçı aşama aşama ilerlemez. Önemli olan kişisel erktir sadece. Ve şu anda biz buna sahibiz.
"İki farkl ı yerden başlamalıyız rüyalarımıza, bu iki yer birbirinden olabildiğince uzakta olmal ı . Rüyaya ilk giren diğerini bekleyecek. B irbirimizi bulduğumuz an, kol kola gireceğiz ve birlikte derinliklere dalacağız."
Rüyaya önce ben girecek olursam onu nasıl bekleyeceğimi b ilmediğimi söyledim. B urada neyin olup bittiğin i o da tam olarak açıklayamıyordu, ama söylediğine göre, diğer rüya göreni beklemeye Josefina 'kapmak ' adını veriyordu. La Gorda, Josefina tarafından iki kez 'kapılmıştı ' .
"Josefina bu eyleme ' kapmak ' adını veriyordu, çünkü burada birimizin, diğerini kolundan yakalaması gerekiyor," dedi la Gorda.
Daha sonra bana bu kapmanın nasıl yapı ldığını göstermek üzere, sağ önkolunu benimkiyle kenetledi, öyle ki, her ikimiz de birbirimizin dirseklerinin altındaki bölümü sıkı sıkıya kavramıştık.
Bunu rüya sırasında nasıl yapabileceğiz?" diye sordum . Bence, rüya, akla gelebilecek en özel durumdu . "Nasıl olacağını bilmiyorum, ama seni kapacağım ," dedi
la Gorda. "San ırım bedeni m bunun nasıl olacağını b i l iyor. B ununla birl ikte, konuştukça daha da zorlaşır bu iş ."
Rüya görmeye, birbirinden uzak iki yerde başladık. Rüyaya giriş önceden düzenlenmesi olanaksız bir süreç olduğu için, sadece yatıp uzanma zamanı üzerinde bir karara var-
BIRLIKTE RÜYA GÖRMEK 1 47
mıştık. Benim la Gorda ' y ı beklemek zorunda kalabileceğim olas ı l ığ ı bende büyük bir kaygı uyand ırı yor, a l ışkın olduğum biçimde kolayca riiyaya girmemi engel l i yordu . Huzursuzluk iç inde geçen on on bq daki kadan sonra , ding in 1 1yu11 ık/ ık
adın ı verd iğ im b i r duruma ulaşab i ld im . Y ı l l ar önce, riiya g örme konusunda bel l i b i r de neyim
kazandığımda, don Juan ' a rüyu gijrnıenin ortak b i rtakım aşamaların bulunup bulunmadığını sorm uştum. Bana, son tah l i l de her rüya gôre1 1 i1 1 farkl ı o lduğunu söy lemi ş t i . Anc ak l a Gorda' y la konuştukça , k i ş i lerin riiyu gijm ıe sürec inde birtak ım benzerl i k l e r in bu lu nduğunu kqfet m i ş t i m ve bunl ara bağl ı olarak riiya görmenin fark l ı aşamal a rı üzerine s ın ıfl andırıcı bir d izge gel i şt i rmeye ça l ı şmışt ım.
D in g in 11yu11 ı k/ık i lk aşamay d ı . Bu , k i ş i n i n a lg ı l arı n ı n uyku durumuna geçt iğ i , ama kend i s in in henüz b i l inç l i olduğu aşamaydı . K i ş isel deneyim lerimde bu aşamaya her g i ri ş imde, t ıpk ı gözkapakları s ık ı s ık ıya kapal ı b i rin in güneşe baktığında gördüğü g ib i , akışkan kı rm ı z ımsı b i r ı ş ık a lg ı l ı yordum.
Rii.r·u giirmen irı i k inci aşamasına dinunı i/..: 1 1 vw11Uık ad ı nı veriyordum . Bu durumda, k ı rm ızı ı ş ı k , t ı pk ı b i r s i s bulutumın dağı ld ığ ı gibi cLığı l ı yor ve k i ş i , durağan bir görünüme, değ i ş ik unsur l ardan olu ş<ın bir tabloya bak ı yordu. Bu durumda kiş i , üç boyutlu b i r res im , donuk b ir görüntü - bir manzara, bir yol , bir ev, bir k i ş i , herhangi bir şey görüyordu .
Üçüncü aşamaya ben , edilgen tan ı /,:/ı /..: ad ı ver i yordum. Bu aşamada riiycı g(>riicii artık dünyanın donuk b i r görünti.i süni.i değ i l , o layları gözleml iyor, t an ı k l ık ed iyordu. Burada, görsel ve i ş i tsel duyumları n başat l ığ ı , riiyu gijnnenin bu a�amasını önce l ik le gözlerin ve kulak lar ın yaşadığı bir olgu durumuna get ir iyordu .
Dördüncü aşama, olayların iç ine sürüklen i len aşamayd ı . Bu aşamada riiya gôriicii, etkin olmaya, g i ri ş imlerde bul unmaya, zamanını i y i ku l l anmaya zorlanı yordu . Bu duruma di
ııami/..: insiyatif' adını veriyordum.
1 48 R ÜYA GÖRME SANATI
La Gorda'nın beni bekleme konusundaki önerisi birlikte rüya görmemizin ikinci ve üçüncü aşamalarıyla i lgil iydi . Di
namik uyanıklık adını verdiğim ikinci aşamaya girdiğimde, don Juan ve aralarında şişman Gorda'nın da bulunduğu çeş itli kiş ilerin yer aldığı bir rüya sahnesiyle karşı laştım. Ne olduğunu anlamaya fırsat kalmadan b irinin kuvvetle kolumu çektiğini hissettim ve 'gerçek ' Gorda ' nın yanımda olduğunu anladım . Sol tarafımdaydı ve sağ önkolumu sol eliyle sıkı sıkıya kavramıştı . Elimi önkoluna doğru kaldırdığını rahatlıkla hissediyordum, böylece birbirimizi önkol larını kavramıştık. Daha sonra, kendimi rüyanın üçüncü aşaması olan edilgen tanıklık durumunda buldum. Don Juan bana, la Gorda ' yla bakmamı ve onu özümden b ir parça gibi-gözüm gibi-korumam gerektiğini söylüyordu.
Onun sözcüklerle böyle oynaması bana büyük keyif verdi . Orada onunla ve diğerleriyle birl ikte bulunmak bani ola-· ğanüstü mutlu ediyordu. Don Juan açıklamalarını sürdürerek, benci l l iğimi kullanabilmemin ve yararlı bir duruma getinnenin ol anak dışı olmadığını söyledi.
Orada toplanan insanlar arasında genel bir samimiyet hakimdi. Don Juan ' ın bana söyle diklerine gülüyorlar, ama dalga geçmiyorlardı . Don Juan, bencil l iği , en rahat, gündel ik yaşamımızda yaptıklarımızla yararlı bir duruma getirebileceğimizi ; benim yaptığım her işte başarılı olduğumu, çünkü kimsenin beni mahvetmek gibi bir arzusunun olmadığını ve tek başıma bir ok gibi süzülmenin benim için çok zor bir iş olmayacağını söyledi. Bununla birlikte, la Gorda ' nın gözetimi bana verilecek olursa, bağımsız etkinliğim parçalara bölünecek ve hayatta kalab ilmek için kendime duyduğum benc i l i lgiyi , la Gorda 'yı da kapsayacak biçimde, genişletmem gerekecekmiş . Don J uan üzerine basa basa, ancak la Gorda ' ya y ardım ederek esas görevimin yerine getiri lmesine i l işkin ipuçlarını bulabileceğimi söylüyordu .
La Gorda şişman kollarıyla boynuma sarıldı . Don Juan susmak zorunda kald ı . O kadar gülüyordu ki, sözlerini ta-
BİRLİKTE R 0 YA GÖRMEK 1 49
rnamlayamadı . Herkes kahkaha larla gü lüyordu .
Hem l a Gorda ' dan rahats ız o lmuş hem de utanmı� t ım . Kend imi kurtarmaya ça l ı ş t ım, ama kol l a rı nı s ık ı s ık ı boynuma sarmış t ı . Don Juan durmamı be l i rten b i r el hareket i yaptı . Şu anki utancıın 1 11 , iç imdek i utanc1 11 yan ında b i r h iç olduğumı söyled i .
Kahkaha ses ler i ku lak lar ı sağ ı r edecek ölçüde yükselm i şt i . Kendi m i çok mutlu h i s sed iyordum ama nas ı l davranm am gerek t i ğ i n i b i lmed ig im iç in , La Gorda ' y l a uğraşmak zorunda kalmak beni rahatsız ediyordu .
O anda rüyamda bakış aç ım b irdenbi re değ iş iverd i-daha doğrusu, bir şey ben i bu sahneden çekip çıkartt ı ve kend imi e trafı seyrederken buldum. Kuzey Meks ika ' da b i r evdeyd ik ; d ik i ld iğ im yerden çev rem i kısmen göreb i ld iğ im iç in nerede olduğumu an layab i lm i ş t im . Uzaktan dağl a rı göreb i l i yordum. Arka tarafta , üs tü örtü lü b i r av ludaydık . İ nsanl ardan bazı ları b i rtakım i r i i skem l elere oturmuş lard ı : bunun la b i rl ik te çoğu, ya ayakta dur u yorlard ı , ya da yere otunnuşlard ı . Orada bu lunan herkes i tan ıyordum. On a l t ı k i ş i y d i le r. L a Gorda benim yanımda ayakta duruyor, don J u an ' a bakıyordu.
Aynı anda ik i fark l ı duyguyu b i rden yaşayab i l cceği m in ay rı m ı n a vard ı m . Ya riiyo g ijnne s ahnes i ne ger i dönerek uzun sü redi r y i t i rd iğ im b i r duyguya yen iden kavuştuğumu h issedecekt im, ya da şu andaki ruh hal im in yarat t ığı sahnelere tarnk l ı k edecekt inı . R iiya sahnes ine ger i döndüğümde , kend imi güvende ve korunakl ı h i s sed iyordum; içi nde bulunduğum ruh durumuy l a tan ık l ığ ımı sürdürctüğümdeyse kendimi y i t ik , emniyets iz , acı i ç inde h issediyordum. İç inde bu lunduğum ruh durumundan hoşlanmadım, bu nedenle de riiya
sahnes ine geri döndüm .
Ş i şman Gorda, s e s i t ü m kahkahalara rağmen duyulacak b i r b iç imde, onun kocası olup olmayacağımı soruyordu . B ir anl ık sess izl ik oldu . Don Juan, ona ne söyleyeceğ i n i hesapl ı yor g ib i görünüyordu . Daha sonra el iy le ba�mı okşadı ve be-
1 50 R ÜYA GÖRME SANATI
nim adıma konuşabi leceğini , kocası olmaktan büyük mutluluk duyacağımı söyledi . H erkes b ağıra ç ağıra gülüyordu . Ben de onlarla birlikte güldüm. Bedenim gerçek bir haz duygusuyla kasıldı ama benim la Gorda 'yı aşağılamak gibi bir niyetim yoktu. Onun bir soytarı , ya da bir budala olduğunu düşünmüyordum. O bir çocuktu . Don Juan bana dönerek, bana ne yaparsa yapsın, la Gorda ' ya değer vermem gerektiğin i , onunla i l işkilerim sayesinde bedenimi eğiterek, e n zorlayıcı durumlarla karşılaştırdığımda bile rahat davranabilme yetisini kazanmam gerektiğini söyledi. Ardından tüm topluluğa seslenerek, l a Gorda ' y la i l i şki kurmak türünden en yoğun gerginl ik koşu l ları altında başarı l ı o lduktan sonra, normal koşullar altında kusursuz olmanın çok daha kolay olduğunu belirtti . Konuşmasını sürdüren don Juan, benim durumlar ne olursa olsun la Gorda ' ya öfkeleneıneyeceğimi, çünkü onun gerçek velinimetim olduğunu; ancak onun aracı l ığıyla bencill iğimi yararlı bir duruma getirebileceğimi söyledi .
Gördüğüm rüya.va öylesine dalmıştım ki , bir riiya gi5rii
cü olduğunu bi le unutmuştum. Rüyada olduğumu kolumun üzerinde hissettiğim ani bir baskı hatırlattı. Yanımda la Gorda' nın v arl ığ ın ı h issediyor, ama onu görmüyordum. Orada yalnızca kolumun üzerinde bir dokunuş, tensel bir temas olarak vardı . Dikkatimi bu duyum üzerinde odakladım; tenimin üzerinde sıkı bir kavrayış gibiydi . Daha sonra la Gorda tamamen somutlaşt ı ; üst üste bindiri lmiş fi lm kareleri gibiydi-bir filmdeki görüntü hileleri gibi . R üya sahnesi dağı ldı . Artık , l a Gorda ve ben, önkollarımız birbirine kenet lenmi ş , birbirimize bakıyorduk.
B irl ikte, bir kez daha şahit olduğumuz riiya sahnesine baktık . O anda, ikimizin de aynı şeyleri gördüğümüzden en ufak bir şüphem kalmam ıştı . Ş imdi , don Juan la Gorda 'ya b ir şeyler söylüyordu , ama onu duyamıyordum. Dikkatim riiya görmenin üçüncü aşaması olan edilgen ta11 1klıkla, ikinci apması olan dinamik uyamklık arasında gidip gel iyordu . Bir a ıı iç i ıı don Juan , şişman la Gorda ve diğer on altı kiş iyle bir-
BİRLİKTE RÜYA GÖRMEK 1 5 1
l ikte oluyordum, bir an sonra ise , şu anki Gorda i l e donuk bir sahneyi izliyor oluyordum .
Daha sonra bedenimde hissett iğim yoğun v e a n i b i r sars ıntı beni fark l ı bir d ikkat boyutuna geti rd i : Kuru b i r odun parças ı n ı n çat ırt ı s ına benzeyen b i r ses duydum. Küçük b ir patlama sesiydi bu, ama bana eklem lerin o lağanüstü yüksek sesle çatırdaması gibi gelmişt i . Kend imi riiymı ın b i rinci a�aması olan dingin 1tya111klık durumu nda buldum. Uyuyordum ama tümüyle b i l inç l iydim. Bu sak in l i k veren durumda o lab i ld iğince uzun süre kalm aya ça l ış t ım, ama b i r diğer sars ınt ı beni o a n uyandırdı . B i rdenbire , l a Garda 'y la hirlikte riiya gôrdü.�iimiiziin ayrımın a vard ım.
Onunla konuşmak konusunda çok i stekl iyd im. O da aynı şeyi i stiyordu. B i rbirimize doğru koştuk ve konuşmaya daldık . Sakinleşt i ğ imde ondan, hirlikte giirdii,�iimıh; n)).•o s ı ras ında neler yaşadığ ın ı tüm ayrınt ı lar ıyla bana anlatmas ı n ı istedim.
"Sen i uzun süre bek led im," d i ye baş l ad ı . " Be n l i ğ i m i n b ir bölümü, seni yi t ird iğ imi h issed iyordu , a m a d iğer bölümüm s in irlerinin bozuk olduğunu , sorunlarının bulunduğunu söylüyordu , bu nedenle de, bekledim ."
"Nerede bekledin, Gorda?" d iye sordum. "B i lmiyoru m , " d iye yanı t verd i . "() k ı rm ı z ıms ı ı ş ık tan
uzak laşmışt ım ama hiçbir şey göremiyordum. H içbir şey göremiyor, el yordamıy la i lerl iyordum. Be lk i de hfıl<l o k ı rm ı zımsı ı şığ ın iç indeydim, am a ı ş ık kırmızı değ i ld i . B u l unduğum yer şefta l i rengi hafif bir ış ığa bürünmüştü . Daha sonra gözl er imi açt ığ ımda karş ımdaydın . G i tmeye haz ı r görünüyordun, bu nedenle sen i kolundan tuttum. Daha sonra etrafı ma bakınınca Nagual Juan Matus ' u , seni , kendimi ve d iğerlerini gördüm . Vicente 'n in ev indeydik . S en olduğundan daha gençtin v e ben ş işmandım ."
Vicente ' nin ev inden söz etmesi bende birdenb ire b i r anıy ı canlandırdı ve bu anım ı l a Gorda ' y a anlatmaya başlad ım . B i r gün kuzey Mcks ika 'da Zacatccas şehrinden geçerken,
1 52 R ÜYA GÖRME SANATI
içimden don Juan ' ın eski dostl arından b iri olan Vicente ' ye uğramak gelmişti . Bunu yaparken, farkında olmadan dünyanın dışında bir bölgeye girdiğimi anlamamıştım, çünkü don Juan beni hiçbir zaman onunla tanıştırmamıştı . N agu al kaclııı gibi, Vicente de başka bir alana, farklı bir dünyaya aitt i . Ona bu ziyaretten söz edince, la Gorcla sarsıldı , ki bu boşuna değildi ; onu çok iy i tanıyorduk; ona don Juan kadar, belki daha da fazla yakındık. Ne var ki , Nagual kadın gibi , onu da unutmuştuk.
Bu noktada, la Gorda 'yla büyük bir fik i r ayrı l ığ ına düştük. Vicente, Genaro ve S ilvio Manuel ' in don Juan ' ı n dost ları , onun yandaşları olduklarını birl ikte anımsıyorduk. B i rbirlerine bağ lanmışlardı . La Gorcla' nın ve benim anımsayamadığımız, onları neyin bir araya getirdiğiydi . Vicentc Kızı lderili deği ldi , gençl iğinde eczacıl ık yapmıştı. Grubun bilginiydi ve hepsini sağlıklı tutan bir sağaltıcıydı. B itkibil i ıne tutkuyla bağl ıydı . Onun bitkiler hakkında hayattak i en bi l g i l i insan olduğundan hiç şüphem yoktu. La Garda ve ben, don Juan ela dahil o lmak üzere herkese t ıbbi bitkiler hakkında bi ldikleri her şeyi Vicente ' nin öğrettiğini b i l iyorduk. Nestor ' l a özel bir olarak ilgileniyordu ve hepim iz Nestor 'un bir gün onun gibi olacağını düşünüyorduk.
"Vicente 'y i anımsamak beni kendi hakkımda düşünmeye zorluyor," dedi la Garda. "Ne kadar tahammül edilmez bir kadın o lduğum gel iyor akl ıma. Bir kadının başına gelebilecek en kötü şey, çocuk sahibi olduğu, bedeninde del ikler bulunduğu halde küçük bir kız gibi davranmasıdır. Ben im sorumum da buydu . Ş irin olmak ist iyordum, ama boştum. Keneli kendimi rezi l etmeme izin verdiler, gerçek bir ahmak olmam için beni teşvik ettil er. "
"Kim onlar, Gorcla?" diye sordum. "Nagual, Vicente ve sana böylesine ahmakça davrandı
ı • ı ı ı ı s ı rada Vicente 'nin evinde bulunan herkes ," l . : ı < ionla ' y l a birlikte bir şeyin farkına varmıştık. Onun
L ı l ı : ı ı ı ı ı ı ı ı i l n l i l ı ı l l' z tavırl ar ıy la uğraşmak iç in beni kurban
BiRLiKTE R Ü YA GÖRMEK 1 53
seçm i� Jerdi . O, herkese bu la� ınaya u ğra�m ı� t ı ama h iç k imse onun saçnıal ı k l arına kat lana ım� t ı .
" Yicente bana tahaınrn ü l ederd i . " ded i l a Gorda . "Ben imle oynard ı . Hat ta ona amca derel i m . S i l v io Manucl ise b i r seferinde ona amca ded iğ imde o pençeye benzer e l ler iy le beni öyle b i r tu tmu�tu k i , neredeyse kol l an ın kopacak t ı . "
Dik kat i m i z i S i l v i o M anue l üzer i nde yoğ u n l a� t ı rı ıı aya ça l ı � t ı k , ama neye benzed iğ i n i aıı ı nı sayanıacl ık . Yarl ığ ı ı ı ı an ı l a rı m ı ıda h i ssed i yo rduk ama o b i r k i � i değ i l , y a l n ı ı.ca b i r duyguydu .
Riiwı sahnes i söz konusu o lduğu sürece, bunun gcçnı i� te bel l i b ir zaman ve bel l i b ir ınekan iç inde gerçekten ya�anı ı ı ı � b i r o lay ı ıı as l ın ;ı sadı k b i r sure t i o lduğunu an ımsayab i l i yorduk ; ama bunun ne zaman o lduğunu aıı ı ıı ısayabi l ı ı ıck b i zler iç in henüz o lanabızd ı . Bununla b i rl ik te . ben i nsan larl a i l i � k i ler imdeki güç lük lere ka r � ı kend i m i eği teb i l mek üzere l a Gorcla ' y l a i l g i lend iğ im i aıı ı ın s ı yord u m . Güç top l umsa l ko�u l l arda kend i m i rahat h i sset t iğ im bir ruh duru ımınu i ç sc l lqt i rmek ben im iç in b i r zoru n l u l uk tu ve h i ç k i ı ı ısc bu konuda la Gorda 'dan daha iy i b ir eği tmen ol amazd ı . Ş i �man G ord a ' y l a i l g i l i be l l i be l i r s i z a n ı l a r ımm neden i buydu , �· ünkü don Juan ' ı n emir ler in i harfi harfi ne yer ine get i rm i � t i m .
La Gorda, riira g örme sahnes i n dek i ruh cl u nımunda ıı hoşnut o lmad ığ ın ı be l i r tt i . O, ya ln ı zc a i zlemey i terc i h ed i yord i , ama ben, onu t iks ind iren eski duygul arı n ı an ımsayab ilmes i i ç in onu zorl ad ım. Rahats ız l ı ğ ı öy les ine artm ı � t ı k i , ona böyles ine i t ic i gelen bu duru mdan kurt u l m ak i ı; i n e l ime s ık ıca yap ı � t ı .
Ertes i gün tekrar hirllkre rıiyu giimıcvi brarl a�t ı rd ı k . O , yatak odası ı ıdaydı , ben ça l ı �ma odamdayd ı ın , ama h içb i r �ey olmad ı . Yal n ı zca rİİ \'(/Vll g i reb i lmek i ç i n harcad ı ğ ı m ız güç b i le b iz i b i tk i n bırakmaya yetm i � t i . İ l k denemem i zde e lde ett iğ im iz ba�ar ıy ı y ine lemek üzere hafta la rca uğra�t ı k , ama nari leyd i . Uğrad ığ ım ız her ba�arı s ı z l ı k b i z i daha ö1ke l i ve daha h ı rsl ı yapıyordu .
1 54 R ÜYA GÖRME SANATI
İç ine düştüğümüz açmaz karşısında, birlikte rüya görme' girişimlerimizi bir süre için ertelemeye, rüya görme sürecini , bu sürecin kavramlarını, yöntemlerini daha yakından incelemeye karar verdim. La Gorda başta bu kararıma karş ı ç ıktı . Ona göre, rüya görme üzerine bildiklerimizi gözden geçirmek üzüntülerimize ve hırslarımıza teslim olmanın bir başka yoluydu . B<ışarılı olmasak bile, girişimlerimizi sürdürmemizi yeğliyordu . Israr ettim ve sonuçta tesl im olarak benim görüşümü kabul etti.
Bir gece birl ikte oturduk ve sakin sakin rüya görme konusunda bildiklerimizi tartışmaya başladık. Kısa sürede, don Juan ' ın özel l ikle vurguladığı birtakım anahtar kavraml arın bulunduğu açıkça ortaya çıktı .
Birincisi , eylemin kendisiydi. Kişinin uykuya daldığında, düşlerinin unsurları , özellikleri ya da üzerinde henüz sahip bulunduğu bil inç tortusu üzerinde odaklanmayla varı lan benzersiz bir farkındalık durumu olarak başlıyor gibi görünüyordu.
L,!?on Juan ' ın ikinci dikkat adını verdiği b i l inç tortusu , yapmama uygulamalarıyla harekete geçiril iyor ve durduruluyordu . Rüya görmr'nin ortaya çıkmasında başlıca yardımın zihinsel dinginl iğin sağlanması olduğunu kabul ettik; don Juan bu duruma ' içsel söyleşinin sona erdirilmesi ' ya da kendi kendine konuşmanın yapmaması adını veriyordu. Bu durum üzerinde ustalık kazabilmem için don Juan bana, gözlerim ufuk çizgisinin tam üzerinde, mi l lerce yol yürütmüştü . Yöntemi iki yönden etki l iydi. Yıl larca süren denemelerden sonra içsel söyleşilerimi sona erdirmeme yardımcı olmuş, dikkatim i eğitmişti . Don Juan beni uzun süre çevresel görüm üzerinde yoğunlaşma konusunda zorlayarak, dikkatimi tek bir etkinlik üzerinde yoğunlaştırab ilme yeteneğimi geliştirmişti.
Daha sonra, dikkatimi denetim altında tutmayı başarıp bel irli bir iş üzerinde yoğunlaşarak saatlerce çalışmayı başardığımda-bunu daha önce asla becerememiştim--bana rü
yaya girmenin en iyi yolunun dikkati göğüs kafesinin ucun-
BiRLiKTE R 0 VA GÖRMEK 1 55
da, m iden i n ü s t bölgesi üzer inde yoğ u n l a� t ı rm a k o l d u ğ u n u söy l em i ş t i . Be l i rt t iğ ine göre riivu g!irmck iç i n gere k l i o l a n d ikkat beden i n bu bölgesinden kaynak lan ıyorımış . R ii vuyu
doğru i lerleme ve aray ı ş i ç in gerek l i o l an ener j i , göbek del i ğin in dört beş sant im üzer i nde yer a l a n bö l geden yay ı l ı yormuş . O, b u ene ıj i ye i s tenç ya da seç ıne , b i r < ı raya get i rme gücü adını veri yordu . Kadında ise , riiyu g!irnıc i ç i 11 gereken d ikkat de ener j i de rah imdeym i ş .
"B i r kad ı n ı n rii yulom1111 rahminden g e l d i ğ i nden hiç şüphe yok, çünkü kadın beden i n i n merkez i rah i m d i r, " ded i l a Gorda . ' 'Benim durumumda, b i r rii vm·u baş l a m a k y a d a onu sona erd i rmek iç in yapmam gereke n tek şey d ik ka t i m i rahmin üzerinde odak lamaktır. Bunu rahm imin i ç i nde h i ssetıney i öğrend im. B i r an k ı rm ı z ı ms ı b i r parı l t ı görüyorum ve dal ıp g id iyorum ."
"O k ı rm ı z ı ms ı parı l t ıy ı görmen ne kadar s ü rüyor ? " d iye sordum.
" B ir kaç saniye . D ikka t i m i rah i m üzeri nde oclak lamamla rüyaya da l ıp gitmem bir oluyor," d iye devam et t i . " K ad ın la rı h iç uğraşt ırmaz bu. B ir kadın i ç i n en zor olan , n a s ı l baş lanacağ ını öğrenmektir ; içsel söyleş i m i susturup d ikkat i m i rahmin üzerinde yoğunlaş t ı rabi l mek b i rk aç y ı l ı m ı a l d ı . Be lk i de bir kadı nı n her zaman kend i s i n i k ı ş k ı rtacak b i ri ne gereks in im duymasının neden i bu.
"Nagual , beden im in o bölges in i h issedeb i l ıncm için göbeğ i m in üzer ine soğuk, ıs lak çak ı l taş l ar ı ya d a bir ağ ı r l ı k yerleş t i r i rd i ; bana b i r k urşun pan; a s ı b u l m u ş t u b u i ş i ç i n . Gözler imi kapatmamı , d ik k at im i o nok ta üzerinde odak l am am ı söy lerd i . H e r se l 'c r i nde uykuy;ı da l a rd ı m . Ancak bu onu rahatsız e tmezdi . D ikLıt i r<ı h m i n üzer inde ucLı k l aş t ığ ı s ü rece k i ş in in ne yapt ı ğ ı öncı ı ı l i değ i lmi ş . E n .\oırnnda, üzerine h içbir şey ycrlq t i ri l rnccl e ıı de o ı ıokLt Li zer i ııde y oğu ıı l a� ınay ı iiğrencl i m ve b i r gli ıı tek baş ı ııı a riiya ı'o d a l m a y ı ba�ard ı r� Göbeğimde, >Jagual ' ın b i rçok kez a ğ ı rl ığ ı yer le ş t i rm i ş o lduğu noktayı h issediyordum, .\oma b i rdenb ire her zaırnın oldu-
1 56 R ÜYA GÖRME SANATI
ğu gibi uykuya daldım ama bir şey tam rahmime doğru beni çekiyordu. Kırmızımsı parıltıyı gördüm ve daha sonra görebileceğin en güzel rüyaya daldım. Ancak , gördüklerimi don Juan ' a anlatmaya çalıştığımda bunun sıradan bir rüya olmadığını anladım. Ona rüyamın ne olduğunu anlatabilmem olanaklı değildi; kendimi mutlu ve güçlü hissediyordum. Bunun üzerine, bana tüm bunların bir rüya olduğunu söyledi.
"O günden sonra bir daha hiç üzerime ağırlık koymadı. Herhangi bir müdahale olmadan rüya görebil iyordum. Zaman zaman bana gördüklerimi kendisine anlattırır, sonra da talimatlar verirdi . R üya görmeyle yönlendirme bu olmalı .
\.1a Gorda'nın dediğine göre don Juan kendisine, dikkati sabit durumda kalmaya zorladığı sürece her şeyin rüya görmeye yardımcı olan bir yapmama olabileceğini söylemişti . Örneğin don Juan , kendisiyle birlikte diğer çömezler yaprakl ara ve kayalara bakmalarını söylemiş, Pabl ito ' yu kendi yapmama yöntemini geliştirmesi iç in teşvik etmişti. Pabl ito işe, geri geri yürüme yapmamasıyla başlamıştı. Yönünü bel irleyebilmek, b ir şeye çarpmamak için arada bir sağına soluna göz atıyordu. Ona dikiz aynası kullanmasını önerdim. O da bu fikrimden yola ç ıkarak, kendine üzerinde yüzünden on iki santim uzaklıkta, göz hizasının beş santim altında iki aynayı tutan b ir bölümün eklendiği tahta bir m iğfer yaptı. İki ayna, onun önünü görmesini engellemiyorlardı ve bir yan açı oluşturacak biçimde konumlandırı ldıkları için de, arkasını tam olarak görebilmesini sağlıyorlardı. Pablito, 360 derecelik bir bakış açısına sahip olmakla övünüyordu. Bu buluşun yardımıyla Pablito, canı istediği zaman herhangi bir mesafeyi geri geri kat edebil iyordu.
K iş inin rüya görmek için kendis i için belirlemiş olduğu konum da ço� önemli b ir konuydu.
"Bunu Nagual bana daha önce neden söylemedi bilmiyorum," dedi la Gorda, "ama bir kadın için başlangıçta en uygun konum dikkati rüya görme üzerinde odaklandıktan sonra bedeninin yere düşmesini sağlayacak biçimde bağdaş
BİRLİKTt· RÜYA GÖRMEK 1 57
kurmasıdır. Nagual bana bunu baş ladıktan neredeyse b i r y ı l sonra söylemiş t i . Ş imdi , o poz isyonda b i r an kal ıyorum , rahmimi h issed i yorum ve hemen riiyo giinncye baş l ıyorum.
B aş l angıçta, l a Gorda g ib i ben de , yere uzanarak riiya
giiriiyordunı. Ancak b i r gün don Juan bana , en iy i sonuç ları elde edebi lmek i ç in ayak taban ları m ı b i t i ş t i rerek , kalçalarım yere değecek b iç imde yumuşak, i nce bir hasır örtünün üzerine oturmam gerekt iğ in i söyled i . K alça eklemlerim in esnek oldukları n i ç i n , bundan o l ab i ld iğ ince y<ı rar l anab i leceği ın i , kalçalarımı has ır örtü üzerinde t am anlamıyla düzle� t i reb i leceğirni bel irt t i . Bu konumda riiyoyo g i recek olursam, beden i min yana doğru kaymasın ı ya da düşmes in i önleyebi leceğimi, buna karş ı l ı k da gövdemin öne doğru eğ i leceği n i ve a ln ı m ın ayaklarıma değebi leceğin i ek led i .
B ü yük önem ta� ıyan b ir d iğer konu da rii wı giimıerıin
zaman lamasıydı . Don Juan b i ze , riiva giirme i ç in en uygun zamanın gecen in geç saat ler i ya da sabahın erken saat leri olduğunu bel i rtm i ş t i . Bu saat ler i terc ih etmes i n i büyücünün b i l g i ler in in k ı lg ısal uygulanması adın ı verd iğ i süreçle aç ı.k l ı yordu . Söyled iğ ine göre, sosyal b i r ortamda riiyo gören k i� in in, tek başına ve her türlü müdahaleden uzak ka lab i leceği koşu l l arı sağlaması gerek iyormuş . M üdahale derken be l i rtmek istediğ i , d iğer i nsanların varl ık ları değ i l , onlar ın d ikkatl e r iy le i l g i l i ym i � . Don Juan ' a göre, dünyadan kaçmak ve g iz lenmek an lamsızdı . Ona göre k i ş i terk ed i lm i ş , ıssız b i r yerde b i l e o lsa, d iğer riiyo görücülerin d ikkatler i b i ze müdahalede bu lunmayı sürdürürmüş , çünkü b i ri nc i d ikkat ler in in sab it l e ş t i r i lmes i enge l lenemezm i ş . İ nsan bu l unduğu yerde ancak, b i rl ik t e o lduğu k iş i l er in büyük b i r bö lümü uykuya daldığında b ir inci dikkat in sab it lcş t i r i lmesi nden k ı sa b i r süre iç in kend in i kurtarabi l i rm i ş . B u saatler çevremizdeki insanların b i r inc i d ikkatler in in uykuya daldığı zamanm ış .
B u sözlerinden sonra don Juan , i k i nc i d ikkat i tan ım lamaya g ir i � t i . Don Juan ' ın aç ık lamas ına göre, k i ş i n i n rii yası -
1 1 1 11 ba�ında gerek duyduğu dikkat i , rli wı /)()yunca bel i rl i b i r
1 5 8 R ÜYA GÖRME SANATI
nesne üzerinde durması gereki yormuş . Ancak dikkat im iz i harekets iz duruma getirerek olağan b i r düşü gerçek b ir rüyaya dönüştürebi l irmiş iz.
Don Juan ayrıca, rüya s ırasında gündel ik yaşamımızda ku l landığımız dikkat mekanizmalarını aynen kul lanmamız gerektiğini, birinci dikkatimize, algıların şekilsiz ve karmakarışık ortamını farkındalığın düzenl i dünyasına dönüştüreb i lmek üzere büyük b i r güç ku l lanarak, dünya üzerindek i nesneler üzerinde odaklanmanın öğretildiğini açıkladı .
Don Juan bizlere, ikinc i d ikkatin şans getiric i iş levinin bulunduğunu da açıkladı . Ne denl i çok uygulanırsa, arzu edilen sonucu elde etme olası l ığı da o denl i yüksek olurmuş . Ancak, bu da genelde dikkatin b i r i ş lev iymi ş ve gündel ik yaşam ımızda öylesine kanıksanmış k i , bunu fark edemiyorınuşuz b i le; bir olayla karşı karşıya geldiğimizde, bunu bir kaza ya da tesadüf eseri olarak görürüz ve bu olayın bizim onun öyle olmasını istediğimiz için ortaya çıktığını aklımıza geti rmczmışı�
İk inci dikkat üzerine konuşmalarımız, d iğer bir önemli konuyu, rüya gören bedeni gündeme getirdi . Don Juan, la Gorda ' yı bu konuya yönlend irebi lmek iç in ik inci d ikkatini mümkün olduğu ö lçüde sabit b ir biçimde rüya sırasında uçu yor olma duygusunun unsurları üzerinde odaklama görevin i verm işti .
"Rüya sırasında uçmasını nasıl öğrendin?" diye sordunı la Gorda'ya . "Bunu sana öğreten oldu mu?"
"Bu dünyada bunu bana Nagual Juan Matus öğretti," el i ye yanıt verd i . "Rüyadaysa, yüzünü asla göremediğim b i r i bana yol gösterd i . Bu, yalnızca bana ne yapımım gerektiği ıı ı söyleyen bir sesti. Nagual bana rüya sırasında uçmayı öğren me görevin i vennişti , ses ise bana bunun nasıl yapılacağın ı öğretti . Olağan bedenimden, yan i elinle tutab ileceğin bede nimden rüya göre n heden irne geçebi lmeyi kendi kencl iı l ll· öğrenebilmek yı l larımı aldı . "
"Bunu bana anlatmalısın, Gorda," dedim.
. . . . . . BiRLiKTE RUYA GORMEK 1 59
"Sen rüyanda bedeninden uzak l aşt ığ ın ı gördüğünde rü
wı gi5ren hedenine geçmey i öğreni yordun , " d iyerek devanı ett i . "Ancak, bana sorarsan N agual sana özel l ik le herhangi bir görev vermedi , bu nedenle de sen b i ld iği n yolda devam ett in. Oysa bana, rüya gören /Jeden imi kul l anma görevi veri l ın i şt i . Küçük k ız kardeşlerin de görev leri buydu. Bana gel ince, bir kez düşümde b ir uçurtma g ib i uçtuğumu görm üştüm .
Nagual ' a bunu anlatt ım, çünkü havada süzülüyor olma duyµusundan çok hoşlanm ı ştım . Sözlerimi çok ciddiye a ld ı ve hunu benim iç in b ir görev durumuna geti rd i . Rüya görmeye
haşladığı an , k i ş i n in an ımsadık l ar ın ın a rt ık b ir düş deği l , rü\'(t olduğunu söyled i .
" B öylece rüyada uçman ı n yol l arı n ı bu lmaya ç a l ı ş t ı m . Ancak , gerekl i koştı l l arı sağ layamıyordum. R iivanı ı etk i le ı ı ıeye çal ı ş t ım , ama bu i ş leri daha da zor laşt ı rd ı . En sonunda N agu a l benden , kend i m i zorl amaya son verı ıı e ın i , bunun kendi kendine ort aya ç ıkması n ı beklememi i s ted i . Yavaş y avaş , rüyamda uçmaya baş lad ım . Bu , hep b ir kad 1 11 ses i oldugunu düşündüğüm bir sesin bana ne y apmam gerek t i ğ i n i si iy lemeye baş lamasından sonra gerçekleşt i .
" Kusursuz biç imde uçmaya baş ladıktan sonra , Nagua l l ıana rüyamda uçtuğum s ırada yaptı ğ ım her şey i uyan ık ken dL· yapmam gerekt iğ in i söyledi . K ı l ıç d i ş l i kaplan sana nefes ; ı l ı nayı gösterd iğ inde seni n de böyle b ir fı rsatın o lmuş tu . An\ ak sen rüyanda as la b ir kapl ana dönüşmedin , bu nedenle de ı ı yanıkken bunu gerekt iği biç imde gerçekleşt i reb i lmeyi başaı ; ı ı ı ıadın . Oysa ben , rüyamda uçmasın ı öğrend im . Dikkat imi ı ı i ı·a gören hcden im üzer inde odak l a yarak , uyan ı k ken b i r ı ı ,: urtrn a g ib i uçab i l i yordum . Sana b i r s e terinde gösterıı ı i ş
ı ı ı ı ı , zira rüya gi5rcrı hedenimi kul lanmayı öğrend iğ imi gör-1 1 1 \' l l i i s t iyordum ama sen olan b itenin fark ında değ i ld in . "
Havada gerçek b i r uçurtma g ib i aşağı yukarı sa l l anarak l ırn i korkut tuğu gü n den bahsedi yord u . B u olay bana çok . . ı ,: ı ı ıa gel m i ş , akla mantığa s ığd ıramaın ı � t ı ın . B u Li.ir o lay lar-1 . ı k ar�ı kar� ıya geld iğ imde bunla rı gene l l i kle a� ı rı s tres ko-
1 60 R ÜYA GÖRME SANATI
şu l ları alt ında oluşan algılar olarak değerlendirir im. Yoğun stres anlarında, algı l arın duyu organları tarafından büyük ölçüde çarpıtı labilieceğine inanırım. Bu açıklamam hiçbir şey i açıklığa kavuşturmuyordu, y ine de mantığımı rahatl atmama yardımcı oluyordu.
La Gorda 'ya rüya gören hedene dönüş adını verdiği süreçte, salt uçmanın yinelenmesinin ötes inde başka b irtakım gerçeklerin de bulunması gerekt iğini söyledim.
Yanıt vermeden önce bir süre düşündü . "Nagual sana da söylemi ş olmal ı , " dedi , " "bu dönüşün
gerçekleşmesinde ası l öneml i olan, tüm ağırlığın ik inci dikkat üzerinde yoğunlaşmasıdır. Nagual , dünyayı oluşturan şeyin dikkat olduğunu söylemi şti; elbette k i haklıydı . O, d ikkatin üstadıydı. Sanırım, riiya gören bedenime dönüş için gereks in im duyacağım tek şey i n d i kkat i m i uçma üzer i mk odaklamam olduğunu keşfetme iş in i bana b ırakt ı . B urada önemli olan dikkati riiyaya yöneltmek, uçma sı rasında yaptığım her şeyi gözlemlemekt i . İk inc i dikkat imi bu yol la eğ itebild im . Bir kez somutlaştıktan sonra, dikkat i hafifçe de olsa ayrıntılar ve uçma duygusu üzerinde odaklamak daha yoğun biçimde uçuş riiyas1111 ortaya çıkartıyordu ve riiya giirme artık beni m için sıradan bir iş oluncaya değin havada süzülüyordum.
"Böylece , uçma konusunda ikinci dikkatim keskinlqti . Nagual bana riiya gören bedenime dönüş görevi n i verd iğ inde , uyanık durumda ikinci dikkatimi harekete geç irmem gerektiğini kastediyordu bence. B irinci dikkat , yani , dünyayı oluşturan dikkat, tam olarak aşı lamaz; ama, eğer i kinci dikkat yeterince yoğunlaştırı lm ışsa, bir sürel iğine yerini ik inci d ikkate bırakabi l ir. Doğal ol arak rüya g(·İrmck ikinci dikkatin bir tür yoğunlaştırı lmasıdır. Yani , diyebilirim ki, rüya giirc11
hcdene döneb i lmek için uyanık durumda, bıkana dek riivo
görme çal ı şması yapımın gerekir. " "İstedi ğin an riiya gören hcdcninc dönebi l i r mis in? d iye
sordum.
BiRLiKTE R lJYA GÖR!v!EK 1 6 1
" Hayır , bu o kadar kol ay değ i l , " dedi l a Gorda . " U yanıkken uçmayla i lg i l i dev in im leri ve duyumları y inelemey i öğrendim, ama her i stediğimde uçamıyorum. Daima riİ\'O giiren heden inıe bir engel ortaya ç ık ı yor. K im i zamanlar bu engel in zayı fl adığ ını h issediyoru m : böyle zamanl arda bcdcıı i ıı ı özgür ka l ı yor ve t ıpk ı riiyodo olduğu g i b i uçabi 1 i yorum.
La Gorda ' ya kendi deney im imden söz e t t im ve don J uan ' ın ik inc i d ikkat im i eğitmek üzere lı<1 1 1a üç görev verd iğ in i anlat t ım. Bu görevlerin b ir inc i s i , rii_wı s ı ras ında el leri m i bulabi lmekt i . Daha sonra benden , b i r bölge bulmamı , d i kkat i m i h u bölge üzerinde yoğun l a� t ı rmamı ve daha sonra da gün iç inde rii_\ 'U gijrerck bu bölgeye ula� ıp u l a�amay: ıcağı ııı ı saptamamı istem iş t i . Bana o a lana t an ıd ığ ım b i r i n i , terc ihen bir kadını ye rlqt i rınem i önerd i . B u k i � i n i ıı ik i görevi bu l unuyordu : bir inc i s i , rüya göreli.iği.im s ı rada gen,;ektrn urada bul unduğumu kanı t layabi lecek kolayca ayrım ına v:ırı l aııı ayan deği�imlcri bel i rlemek, ik inc i s iyse, tam ol arak i k inci d ikkat i ı ı ı in baş l ayacağı ufak ayrı nt ı l arı seçmek.
Riiya göriiciin iin bu konuda karş ı l aşacağı en ci ddi sorun , gündel ik yaşamın d ikkat i i ç inde kes in l ik le ayrım ına varı lmayan ayrın t ı lar üzerinde ikinci d ikkat in kes in t i s i z bir biç imde sabi tle�mes i , böy le l ik le bunları n geçerl i l ik ler in in önünde neredeyse a� ı l amaz b i r enge l in o luşturu l mas ı ycl ı . K i � in in riivaı lo görmeyi i s ted iğ i �ey, onun günde l i k ya�amda üzerinde dikkat in i sabi t le�t i rmek i s tediğ i �ey değ i l d i r.
Don Juan, k iş in in ik inc i d ikkat in i dev in ims izlqt i rmeye yaln ızca öğrenme dönem inde ça l ı ş t ığ ın ı be l i rt t i . B undan sonr a , ki� in in ikinci d i�katin karşı kon u lması ncrcclcysc o lanak' '' çek imine kar�ı mücadele etmesi ve çevres indek i her şeye v : ı l nızca öyles ine bakması gerek iyordu . Riiwı s ı ras ında k i ş i ı ı i ı ı her şey i o labi ld iğ ince k ısa süre iç inde gözlemesi gerekivordu. Herhangi b i r şey üzer inde odakl anı l cl ığ ında, k iş i deı ı l·t i ın in i y i t i ri yordu .
Don Juan ' ın bana verd iğ i en son genci görev, bcde ı ı im' i l 'n uzak la şmakt ı . B u n u ancak kısmen başarab i lm i � t i ın _ve
1 62 R ÜYA GÖRME SANATI
tüm uğraşlarım içinde rüya görme konusunda elde ettiğim tek gerçek başarının bu olduğuna inanıyordum. Don Juan, gündelik yaşamın ait olduğu dünyayı rüya sırasında denetimim altında tutabilecek ölçüde rüya görme duygusunu kusursuzlaştırmamdan önce beni terk etti. Tam rüya gördii,�üm zamanla gündelik yaşamımın yer aldığı dünyanın kaçını lmaz bir b iç imde kesişeceklerini düşünüyordum ki , onun ayrılması , bunu engelledi.
İkinci dikkatin denetimini açıklayabi lmek için, don Juan istenç kavramını gel i ştirm işti . Söylediğine göre istenç', b i r enerj i alanı olarak bedenin saydamlığı üzerinde çok büyük bir denetim oluşturulması; bir yetkinlik düzlemi veya bir savaşçının yaşamına belirl i bir dönemi nde birdenbire ortaya çı kan bir varoluş durumu olarak tanımlanabilirmiş . Mutlak bir sessizlik anının ardından bedenin ortasından yayı lan güç, b i r anlık yoğun dehşet ya da derin üzüntü biçiminde cleneyiınleniyormuş ; ama her durumda kişinin hissett iğ i , bir mut l u luk anı deği lmiş , çünkü mutluluk anının, savaşçının, beden in saydamlığından yararlanarak sess iz l iğe dönüştürebi lmes i iç in gerek duyduğu yoğunlaşma üzerinde zayıflatıcı bir etkisi bulunuyormuş .
"Nagual bana, bir insan için üzüntünün dehşet duygusu kadar güçlü olduğunu söylemişti ," dedi la Gorda. "Üzüntü, bir savaşçının kanl ı gözyaşları dökmesine neden olur. Her ik is i de bir sessizlik anı getirirler. Ya da, sessizlik kendil iğinden çıkar ortaya , çünkü savaşçı sessizl iği elde edeb i lmek için yaşamı boyunca uğraşmıştır. "
"Senin böyle b ir sessizl ik anınını hissettiğin oldu mu hiç?" diye sordum .
"Elbette oldu, ama nasıl bir şey olduğunu anımsayamı yorum," dedi. "Bunu sen de ben de yaşadık ama ikimiz dL· hiçbir şey anımsamıyoruz. Nagual bunun bir karanlık an , içsel söyleşinin sustuğu andan bile daha sess iz bir an olduğun ı ı söylemişti . Bu karanlık, bu sessizlik, ikinci dikkati yönlen dirme, emir verebi lme, harekete geçirme amacın ın ortay; ı
BiRLiKTE RÜYA GÖRMEK 1 63
çıkmasına neden olur. B u y üzden buna istenç <rdı nı veriyorum . Amaç ve etkisi istenci oluştururl ar; Nagual bu ik is in in birb i rl erine bağl ı olduğunu söylemişt i . Tüm bunları bana rü
yada uçmayı öğrenmeye çal ı şı rken anl atmışt ı . Uçma amacı uçma duygusuy la sonuçl arn r. "
Ona b i r gün istenci deney im leme olas ı l ığ ın dan umudumu kestiğ imi söyledim.
' 'Deneyiml eyeceksin ," dedi l a Gorda. "Sorun , ne s'enin ne de benim b ize ne olduğunu fark edebi l ecek ö lçüde güçl ü b i r kavrayışa sah ip olmamamız. B iz kendi istenç-/erinı i:.i h issedem iyoruz, çünkü onun, örneğ in öfkelenmek gibi , her zaman yapt ığ ımız ya da hissett iğ imiz b i r şey olması gerekt iğ i ne inanı yoruz . Oysa isten�· çok sessizdir, fark edi lemez. İstenç öteki benl iğe a i tt i r. "
" Hang i öteki ben l ik , Gorda'i" d i ye sordum. "Neden söz ett iğ imi b i l i yorsun," d iye yanı t verdi k ı saca .
l?iiya giirdü,�ümıh:de öteki benl iğ imi zde yaşarı z . Bugüne değin say ıs ız kez ötek i benl iğim ize gird i k, ama eksiks iz değ i l i z henüz . "
U zun b i r sess i z l ik o ldu . Henüz eks iks iz o lmad ığ ımız ı söylemek l e hak l ı olduğunu kabu l lendim. S onsuz anlaml arı olan bir sanatın ycn iyetme çömezler i olduğumuzu h i ssed i yordum. Ancak daha sonra bel k i d e la Gorda ' nı n başka bir şeyden söz ed i yor o lab i l eceği d üşünces i ak l ıma ge ld i . Bu mantık l ı b i r değerl endirme değ i ld i . Karın boşluğunda kar ıncalanmaya benzer bir duygu h issett im ve onun belk i de farklı bir şeyden söz ett iğ in i clüşündüm. Hemen sonra, bu soruı ıuıı yan ı t ın ı hissett im. Zihn imde b i r y ığ ın farkl ı farkl ı düşünce be l ird i . Her şey i n orada olduğunu b i l i yordum , önce göğüs kafes im in ucunda ve daha sonra zihnimde. S orunum , b i ldikleri m i sözcüklere dönüştürecek den l i sürat l i b i r b i ç imde çözüın leyememekt i .
La Gorda b i r yorum ya d a davran ış la düşünce sürecime ı ı ıüdahale etmedi . Ağz ın ı b i le açmadan bek l iyordu. B ana öyksine i çten bağlanmışt ı k i , herhang i bir şey söylemesine ge-
1 64 RÜYA GÖRME SANATI
rek kalmam ıştı . Uzunca bir süre daha daha bu birl iktelik duygusunu ya
şadık ve bu duygu ikimizi de sardı. La Gorda ve ben yavaş yavaş sakinleşt ik. En sonunda konuşmaya başladım. İk im i z in de ortak olarak bildiği şeyleri yinelemem gerekmiyordu ama aramızdaki fik ir al ış veri ş i n i yeniden canlandırabi lmek için, ona hangi yönlerden eksik olduğumuzu b i ld iğ imi söyledim, ne var ki b ildiklerimi d i le getiremiyordum.
"B ildiğimiz bir çok şey var," dedi . "Ancak y ine de, bunları kendi amaçlarımız için kull anamıyoruz. Çünkü b i ldiklerimizi nasıl ortaya ç ıkartabileceğimiz i b i lmiyorum. Sen bu baskıyı yeni yeni h issetmeye başladın . Bense y ı l lardır yaş ı yorum bunu . B i l i yorum , ama b i l emiyorum. Çoğu zamaıı kendi içimde yolculuklara çıkıyorum ve bildikleri mi anlatmaya çalqtığımda tıpkı bir budala gibi davranıyorum ."
Ne demek i stediğini anl ıyordum ve bunu yaşıyordum. istenç ve onun öteki benlik adını verdiği kavram üzerine t l i müylc kı lgısal , apaçık şeyler b i l iyordum, ama ne b i ld iğ im konusunda tek bir söz söyleyem iyordum; bunun nedeni konuşmaktan sıkılıyor ya da çekin i yor olmam değ i ld i . Yalnız· ca, nereden başlayacağımı , bildiklerimi nasıl düzenleyeceğ i m i bi lmiyordum.
"istenç ikinci dikkat üzerinde öyle bir denetim oluştur u ı k i , ona ötek i beni i k adını veririz ," dedi la Garda uzun b i r sessizl ikten sonra. "Bütün uğraşmalarımıza rağmen, ö t d i benl iğin ancak çok küçük bir parçasını b i lebi l i yoruz. NaguaL b i lgimizi tamamlamayı bize bıraktı . Bu , bizim anımsama gii
. . ' ' revımız. Aklına bir şey gelmiş gibi avuç içiyle alnına vurdu. "Aman Tanrım ! Öteki benl iğ i anımsıyoruz ! d iye bağı rd ı
avazı çıktığı kadar, ç ı ldırmış gibiydi . Daha sonra sakin lc:1t ı ve kıs ık bir sesle konuşmasını sürdürdü. "Şurası açık ki b i ı orada bu lunduk ve bunu anımsamanın tek yolu da ş imdi yap t ığımız gibi rüya gören heden/erimizi, hirlikre riiya gördii,� ı i
müz sırada fırlatmamız.
BİRLİK11:' R Ü YA GÖRMFK 1 65
"N.iiyo gi!rcn hcden leriıni:i C ı r l a t m ; ı k ı ıc demek'?
"Gen; ıro ' rn1 1 1 kend i rii_ı·u g iiını hcdcı1 1 1 1 i n as ı l fı rl a t t ı ğ ı n ı göz l e r i n l e görclii n , " ded i . " Ya v a � b i r k u r� u n g i b i yer i n d e n fırl am ı � t ı ; g ii rü l tü l ii b i r ç aL Lı y ı � l ;ı b i r l i k t e cll i n y e v i b e d e n e k e n d i n i b i r y a p ı � ı y o r b i r ç ö z ü yo rd u . N a g u a l b a n a G e n aro ' n u n rii_ı·a giircn hcdcn inin n or m a l y;ı� a m ı m ızda y;ıpabi ld i ğimiz her � e y i yapab i l d i ğ i n i söy l e nı i � t i ; s e n i s a r s m a k i ç i n
;ıy n ı �ck i l de sess izce a rkandan sana b i r \; ok k e z yak J ; ı� ııı ı � t ı . Nagua l ' l a Cienaro ' n u n n e y i n pe� imk o l d u k l a rı n ı � i ıı ıd i a n l ı
yoru m . Sen i n a n ı nı s anı an ı i s t i yo rl a rd ı v c b u n u gc rçe k lc � t i r
ınek i ç i n gözler i n i n önii nde Genaro k e n d i n i rn giirc 11 hcdc
ı ı i n i fı r l atara k i n aıı ı l nı ;ız beceri l e r serg i l i yordu . A n c a k b i r s o nuç alamadı l a r. "
" ' Oı ı u n rii_\'ll giircn hcdc11i 1 1 i1 1 i \· ı rnk o l d u ğ u n u a s l a a n l ayam ad ı m , " d e d i m .
" ' B u n u a s l a a ı ı Lı y a nı ad ı ı ı t,,: ii n k ii i z l e m i y o rd u ıı , " d e d i . "Geııarn, örneğ i n yemek yeme k . i ç me k g i b i rii_rn giircn hcdcn in y a p a m a y a c a ğ ı � e y l e r y a p m ;ı y a \· ;ı l ı � ; ı rak h u n u s a n a göstermeye ç a l ı � l ı . N ag u a l b;ı ı ı a . G e n a ru ' n u n s ı ç a rak d a ğ l a rı t i t reteceğ i n i siiy l c yere k se n i n l e e ğ l e n d i ğ i n i s iiy !e ı ı ı i � t i .
" N ed e n rii ı·u giiren heden buıı l a rı y apa m ;ız! " d i ye sordum.
' 'Riiyu gi5rcn heden ye ı ı ıe y a da içme n i ye t i n i de net l cyeı ı ıez de on d an , " d iye yaı ı ı t verd i .
' ' B u n u n l a n e elemek i s t i yors u n , Gorda!" d i ye sord u m .
" 'Genaro ' n uıı en b ü y ü k b a� arı s ı , riiyu s ı ra s ı n d a bede n i n ı ı i ı·eıini öğ ren m i� o l m a s ı y d ı , " d i ye aç ı k l ad ı . "O, se n i n ba� l aı ı ı ı� o l d u ğ u n i � i b i t i rm i � t i . Tii m beden i n i o l ab i l d iğ i nce k u sur· . ı ı ı. bir b i ç i mde riivm·u dö n ü � t ü reb i l i yord u . J\ ı ı c a k . rii wı gi>ı ı ·n hede11i1 1 niı·eıi fizikse l bede n i n 1 1 i ı·cıi1 1dc1 1 o l d u kç a fark l ı d ı r. Örne ğ i n , rii_ı·u gi>rcn heden b i r d u v a rı a � a b i l i r, \' Ü n k ü ı ı ,_- ı ı p g i tmen i n n İ \'ctinı b i l i r. F i z i k s e l bede n , yl'. ı ı ıek YL' ı n e ıı i n 1 1 1 1 · l ' fi1 1i b i l i r. aın ;ı o rt<ıda k a v bu l ın aıı ı n ı ı ı ı·c ı i 1 1dc1 1 h a bers i z -. ' d ı r Gcıı aru ' ıı u ıı fi z i ks e l bccle ıı ı i -; i ı ı b i r d u v ar ı ı ı i <,· i ı ıc.il'.ıı geçı ı w s i , riiyu giirc11 hcdcn i11in yem e k yl'.ml'. s i k ad a r o l a n ak s ı z-
166 RÜYA GÖRME SANATI
dır. " La Gorda, söylediklerini tartıyormuş gibi bir süre için
sustu. Ona herhangi bir soru sormadan önce biraz beklemek istiyordum.
"Genaro yalnızca rüya gören bedenin niyeti üzerinde ustalaşmıştı," dedi yumuşak bir sesle. "Öte yandan Si lvio Manuel , niyetin en büyük üstadıydı . Yüzünü bir türlü çıkartamamamızın nedenini şimdi anlıyorum. Çünkü o, hiç kimseye benzemiyordu. "
"Bunu ncrden çıkartıyorsun Gorda?" diye sordum. Ne demek istediğini bana anlatmaya çalıştı. Ama sözle
rinde tutarl ı l ık yoktu . B irdenbire gülümsedi. Gözleri parladı . "Buldum! " diye bağırdı. Nagual bana Silvio Manuel ' in
niyetin üstadı olduğunu, çünkü onun daima öteki benliğinde yaşadığını söylemişti. O gerçek bir şefti . Nagual ' ın yaptığı her şeyin ötesine geçebilmişti . Asl ında, Nagual 'ın senin sorumluluğunu üstlenmesini sağlayan da oydu ."
La Gorda'nın söylediklerini duyduğumda büyük b i r rahatsızlık hissettim. Midem bulandı ve bunu ondan giz leyebilmek için büyük bir çaba harcadım. Ona arkamı döndüm ve elimle ağzımı tıkadım. B ir an için sustu ve daha sonra içinde bulunduğum durumu görmezlikten gelmeye karar vermiş gibi bana doğru ilerledi . Konuşmasını sürdüreceği yerde bana bağırmaya başladı. Artık bizi mutsuz eden şeyleri açığa ç ıkartmanın zamanının geldiğini söyledi . Mex ico Ci ty 'de olanlardan sonra göstermiş olduğum öfkenin hesabını sordu. Ona olan hıncımın, diğer çömezlerle bana karşı birlik olmasından deği l , maskemi düşürmek üzere onlara katılmas ından kaynaklandığını öne sürdü. Ona içimde artık bu tür duyguların bulunmadığını söyledim. Ancak o bu konuda oldukça katıydı. Onlarla yüzleşmediğim sürece bu duyguların bir şekil de ortaya çıkacaklarını öne sürdü. S ilvio Manuel ' le aramdaki bağların meselenin en can alıcı noktasını oluşturduğu konusunda ı srarlıydı .
Bu sav ı duyduktan sonra ruh durumumda ortaya çıkan
BİRUKTF; R ÜYA GÖRMEK 1 67
değiş ikl ik lere inanılmazdı . İk i farkl ı k i ş i olmuştum -biri öfkeden kudurmuş , ağzı ndan köpükler saçan bir de l i , diğeriyse sakin, gözlemci b ir k i ş i l ik . M idemde müthiş acı veren bir kas ı l m a h i s se t t im ve has ta land ı m . A ncak kas ı lmaya neden o lan , bulant ı deği l , kat lan ı lmas ı o lanak dış ı bir öfkeydi.
En son unda sakinleş tiğimde, davranış larımdan u tandım ve i leride benzeri olayların pat lak vermesi olası l ığı beni kaygıl andırdı.
"Gerçek doğanı kabul lendiğin zaman bu öfkeden kurtul acaksın ," dedi la Garda kayıtsız bir ses le .
Onunl a tartışmak istedim , ama bunun yarars ız ol duğunu b i l iyordum. Kaldı ki , kapıldığım öfke krizi tüm eneıj im i tüketmi şt i . Eğer la Gorda haklıysa, ne yapacağımı b i lmez b ir hale ge lme düşüncesi beni gü ldürdü. Daha sonra, eğer Nagual kadını unutabi l i rsem, her şeyin mümkün olabi leceğin i düşündüm. Acı bir şey yemişim gibi boğazımda bir yanma h i ssettim. Tıpkı arkamda bana sess izce yaklaşan birin i görmüş gibi bedenim ani bir tel aş la sars ı ld ı ve o anda daha önce h iç fark ına varmadığ ım b i r şey h isset t im . La Gorda hak l ı yd ı . S i l v io M anuel benl iğimi el ine geçirm işti .
La Garda bunu ona söylediğimde y üksek ses le gü ldü . Kendi s in in de S i l v io Manuel ' le i l g i l i b ir şey hat ırl ad ığ ın ı söyledi .
"Onu bir insan olarak, Nagual kadını anımsadığım gibi anımsamıyorum," diye devam e t t i , "ama Nagual ' ın onun hakkında bana söylediklerini anımsıyoru m . "
"Sana n e söylemişt i?" diye sordum . "S i lv io M anue l ' in yeryüzündeyken El ig io g i b i o lduğunu
söylem işt i . B ir gün tek b i r iz b ı rakmadan ortadan kaybolmuş ve öteki dünyaya gitmiş . Y ı l l arca nerede olduğunu k imseler bilememiş ; daha sonra bir gün geri dönmüş . Nagual , S il v io Manue l ' i n nerede olduğunu ya da neler yaptığını anı msamadığını söyledi , ama bedeni değ i şmiş . Dünyaya öteki ben l i ğinde dönmüş ."
"Nagual başka neler söyledi , Gorda?" d iye sordum.
1 68 . . .. RUYA GORME SANATI
"Daha fazla bir şey anımsamıyorum," diye yanı t verel i . "Sanki b i r s i s tabakasının iç inden bakıyordum."
Zihinlerimizi yeterince zorlayabi lsek, S i l vio Mamıcl ' in kim olduğunu ortaya çıkarabileceğimizi hissediyordum. B umı ona söyledim. L "Nagual niyetin her yerde varolduğunu söylemişti ," eledi
la Garda birdenbire. "Bu ne anlama geliyor?" diye sordum. " B ilmiyorum," dedi. "Yalnızca akl ıma ge len şeyleri söy
l üyorum. Nagual ayrıca, dünyayı oluşturan şeyin nivct olduğunu söy !emişt i ."
Bu sözleri daha önce ele duyduğumu bi l iyordum. Don Juan ' ın da bana aynı şeyi söylediğini , ama benim bunu unutmuş olduğumu düşündüm.
"Don Juan sana bunu ne zaman söyledi?" diye sordum . "Ne zaman söy lediğini anımsamıyorum," dedi. " "Ancak
bana insanların , bu bağlamda tüm canlı varl ıkların niveı in esiri olduklarını söylemişti . Onun pençeleri arasındayız. Bi ze istediği her şeyi yaptırabil iyor. B izi harekete geç iren güç o. H atta bizi ö ldüren de o.
"Bununla bir l ikte, b i r savaşçı olduğumuzda niyetin bizimle dost olacağını söylemişti . B izi bir sürel iğine özgür bırakır ; kimi zaman, sanki bir süredir bizi bekl iyormuş gibi gel ir bizi bulurmuş . Don Juan bana kendis inin niyetin yalnı zca bir dostu olduğunu söylemişti-oysa Si lv io Manuel niyetin
ustasıydı ." İç imde dolup taşan, dı şarı ç ıkmaya çal ış <ın gizli an ı lar
vardı. Yüzeye u laşmak üzereydiler. B ir an için yoğun bir düş kırıklığı yaşadım, daha sonra pes ettim. S ilvio Manuel ' le i l g i l i b i lgi leri ortaya çıkartmak artık beni i lgi lendirmiyordu .
La Gorda ruh durumumda o luşan bu deği ş imi , S i l vio Manuel ' le i lgi l i anıları m ızla yüzleşmeye henüz hazır olmadığımızın bir bel irt is i olarak yorumladı .
"Nagual kendi n iyetiyle neler yapabi leceğini hepimize
!J/RLIKTE R UYA GORMEK 1 69
gösterd i , ' ' dedi b irdenbire . " 'N i vc ı i çağ ı ra rak b i rt ak ı ı ı ı şeyler in görii n ınes i n i .sağla yab i l i yordu . "
Bana, eğer w;ınak i s t iyor.sam, z i h n i ın i u<,· ına 1 1 /ycıi üzer i nde toplamaın gerekt i ğ i n i söy le ın i ş t i . B an a kendi z i h n i n i LI\' llla üzeri nde nas ı l toplad ı ğ ı 11 1 gösterdi v e havada .s H; rayarak. dev b i r uçurtma g ib i b i r da i re ç i zd i . Ya da el inde b i rtak ı ın �eylerin bel i rmes i n i sağ layab i l i yordu . B i r çok �eyin n i yet i n i hi/di.�ini v e n i ve ı ederek bu �ey ler i çağ ı rab i lceeğ i n i söyleın iş ı i . Onun la S i l v io M anuel aras ı ndak i fark , 1 1 ircıi 1 1 ust ;ı s ı o larak S i l v io M anuel ' i n , her �ey i n 1 1 i vcıi 1 1 i b i l i ı ı ıe s i ycl i .
Ona bu an l a t t ı k l ar ı rnn daha faz l a aç ık l aına gerekt i rd i ğ i n i söy led i ın . Z ihn i ndek i düş ünce ler i aktarab i l ınek i ç i n uygun sözcükler bu l maya ça l ı � ı yordu .
· · B e n , riiyo /orı 1 1 1d1 1ki uç· u ş ıı ırnl a deney i m l c d i ğ i ın tüm duyguları y i ne kıne yo luy la uç ına 1 1 /rc/ 1 1 1 1 öğre n d i ın . " ded i . B u , yal n ı zca b ir iyd i . N agual kendi yaşaııı 1 11 chı yü1. lerce şey i n 1 1 ivcıi1 1 i i iğren ın i � t i . Ancak S i l v io :VJ ; ımıe l , kaynağ ı n kend is i ne g i t t i . Oradan 1 1 i \·cıi 1 1 öt.ünü ald ı . Herhang i b i r şey i n n ı ycıi
ni öğren ınek 1.orunda değ i l d i . Kend i .s i 1 1 i ı ·cıli b i r o l ı ıı u ş ı u . B u defa ela h içb i r arzusu ka l ın aını �t ı . ç· ünkü 1 1 i rcıi1 1 ke nd ine a i t b i r arzusu yoktur. Bu yüzden i.ı tc1 1 < , koıı u .su ı ıda N agual ' a bağ ı ın l ı o l ın a k zo ru ndayd ı . D i ğer bir dey i ş l e , S i l v i o M amıe L Nagual ' ı n i s ted iğ i her �eyi yapab i l iymdu . S i l v i o Maı ı LIL' l ' i n niyetini Nagual yön lend i r iyordu . Ancak , 0Jagual ' ı n d a h içb i r arzusu ka l ınad ıi!. ı i c i n , coi!.un l uk l a h i <· b i r s e " "aırn1ad ı l a r. "ı •. , , • " \ J J _,,)
SAG VE SOL YAN B İLİNCİ
La Gorda ' yla rüya görme üzerine sürdürdüğümüz konuşmal ar, yalnızca birlikte rüya görme konusundaki açmaz
l arımız ı çözdüğü için değil, aynı zamanda bu kavra mları entelektüel bir düzleme oturtabi ld iğ imiz için de son derece yararlı oldu. B u komı üzerinde konuşmak bizleri meşgul ediyor; huzursuzluğumuzdan b i r an iç in de o lsa s ıyrı lmamız ı sa�l ı yordu.
Dışarıda iş imin olduğu bir gece la Gorda' y ı b i r te lefon kulübesinden aradı m . Bana bir mağazaya gitt iğini ve orada benim, v itr indeki manken ler in ard ına sakl anı yor ol duğum duygusuna kapı ld ığ ın ı söyledi . Onunla eğlendiğ im i düşünmüş ve bana müthiş öfkelenmiş . B eni yakalamak amac ıy la mağazan ın iç inde koşuşturmuş . Daha sonra da , gerçekte, benim yanımda sık s ık yaptığı bir şeyi huysuzluk nöbet ine kapıldığını anı msıyor olduğunun farkına varırnş .
Daha sonra , aynı anda b i r kez daha /Jirlikte riiya gi5rme
n in zamanının geldiği sonucuna v ardık. Konuştukça, iç in:ıiz-
172 RÜYA GÖRME SANATI
deki iy imserl iğ in yeniden canlanıyordu . Eve acele iç inde gi tt im.
B ir inci aşamaya , dingin ııyanık l ık duru muna kolayca u laşt ım . K arın boşluğumdan da lga dalga ateşlerin yükseld i ğ i , g irişimim izden çok başarıl ı sonuçlar e lde edeceğimiz düşüncesine dönüşen bedensel b i r haz duydum . fakat , ard ından, bu düşüncenin yerin i s in ir l i b ir bekleyiş a ld ı . Düş ünceler imin göğsümün m erkezinde h i sset t iğ im s ı zıdan kaynak landığını b i l iyordum. Dikkatimi burada odak l ad ığ ım an, s ız ı kayboldu. Tıpkı açıp kapatab i leceğim bir elektrik ak ımı g i b iyd i .
S ızı bir kez daha, b u kez önceki lerden çok daha ş iddeti i b i r b iç imde baş lad ı ğ ında , kendimi la Gorcla ' y la yüz yüze buldum; b ir köşeyi döner dönmez onunla çarp ı �mı� ıın g ib i . Onu izlemeye dald ım. Öylesine gerçek ve öyles ine oydu k i uzanıp ona dokunmak istedim. O an içimde, o n a cluyabilcccğ im en saf, en t insel sevecenl ik duygu ları kabard ı . D indiremediğim hıçkır ık lara boğu l dum.
La Gorda bu ani düşkünlüğümü bastırabi lmek için aceley le kol lar ımızı b irbirine kenetlemeye ça l ı � t ı ama k ımı ldayamıyordu . Çevre mize b ak ı ndı k . Göreb ilecek bir manzara fil an yoktu. B irdenbire b i r gerçeğin fark ına vard ı m , ve la Gorda ' ya birbirimizi izlemeye daldığımız iç in riiyu sahnesini kaç ı rm ış o lduğumuzu söyledim. Onunla konuşurken, yen i b i r durumun içinde bulunduğumuzu hisssett im. Kendi sesim beni ürkütmüştü. Tuhaf, sert , it ic i bir sest i bu . İ rk i ld im.
L a Gorda h içb i r şey kaçırmad ı ğ ı m ız ı , farkl ı b i r şeyin ik inci d ikkat imizi y ak al ad ığın ı söyledi . Gül ümseyerek, ç ı k ardığı sese şaşırd ığ ın ı bel i rten, dudaklarını şaklatır g i b i b ir hareket yaptı .
Rüyada konuşmak benim için yeni ve etk ileyici bir �eydi , çünkü konuştuğumuzu diiş/emiyor, gerçekten kon u�uyorduk. B u da, rı"iyamda merdivenden aşağı i lk inme çaba larıma benzeyen büyük bir çaba gerekt iriyordu.
Ona s e s i m i komik bu lup bu lmadığ ın ı sordum. Ba� ın ı
S AG V E SOL YAN B İLİ N Cİ 1 73
s a l l ad ı ve yüksek ses le g ü l d ü . Ci ü lc rkeıı ç ı kart t ı ğ ı ses bana �a�k ı ıı l ı k veriyordu . Don Genaro da son derece t uh a f ve kork u tucu sesler ç ı ka rt ı rd ı ; Lı Gorda " n ı n g ü l ü � ü de bu t ü rdend i . B i r süre sonra . l a Gorda " y l a b i rl ik te niyu giiren hcdc1 1 /cn11 1 i�e kendi l iğ i m izden g i rd i ğ i m i z i n ayrı ı ıı 1 11a vard ı m .
E l i n i tu tmak i s ted im . Dene d i m . a m a kol u m u yer i nden k ı p ı rdatam ı yord u m . Böyle b ir d u ru m d a hareket etme konusunda bel l i b ir dene y i rn i ın olduğu i �· i ıı . l ;ı Gorda ' n ı n y a n ı n a g i tmeyi i s ted im . Amac ım onu k u c a k l a m a k t ı , a m a onun öyles i ne yak la� t ım ki , beden leri m i z b ir le�t i . B i r b i rey o larak kend i m i n fark ı n dayd ı m a m a ay1 1 1 z a m a n d a , k e nd i m i la G ord a ' nı n b i r parças ı g ib i h i ssedi yordu m . B u duygudan son derece ho�·l and ı m .
B ir �ey d u ru mu m uzu bozuncaya kada r, b i rb i r im ize kenet lenm i ş bir biç i mde ka ld ı k . Etrafı i ncelemem gerek t iğ i h i ss i ne k ap ı l d ı m . B ak ın d ı ğ ı m da, bu bölge y i dal ıa önce de kes i n l i k le görmüş o lduğum duygusuna kap ı l d ı m . K u m tepec ikleri n i andı ran küçük , yuvarl ak tümsek ler ara s ı ndayd ı k . Göreb i l d i ğ i m i z k adarı y l a her y an ı m ı z bu t üm se k l'er lc d o l u y d u . Aç ık sar ı renk l i , k u ınta� ından, y a da pü türl ü k ü k ü rt kabart ı l arından yap ı l m ı � g i b i görü n üyorlard ı . Gökyüzü d e a y n ı rekteydi ve son derece boğuc u görün üyordu . Hav acfo sarı ms ı b i r s i s t abakas ı y a d a gökyüzünde be l l i n o k t a l a rd a n a ş a ğ ı l a ra doğru i ne n sarı renk l i b i r t ü r buhar
_vard ı . L a Gorda ' n ın v e ben i m normal b i ç i m de nefes a l d ı ğ ı m ı z ı
fark ett i m . Göğsüme dokunamıyordum ama s o l u k a l d ı ğ ı m da göğsü m ü n gen iş led i ğ i n i h i ssediyord u m . A n la ş ı l a n , s a rı buhar tabakası b iz im iç in zararl ı değ i l d i .
B ir l ik te h areke t etmeye b a� l a d ı k . Yava�ça . d i k k at l i b i r b iç imde , y ü rü r g i b i i le r l i yord u k . K ı sa b i r s ü re i le r led i k ten sonra b i tk in düş tüğümü h i sset t i m , l a Gorda da ben i m l e ay 1 1 1 duru m daydı . Yüzey i n hemen üzer i nde, k ayar g ib i i ler l i yorduk ve öyle an la� ı l ı yordu k i , bu �ek i lde i ler lemek, i k i nc i d i k kat i m i zi son derece yoru yord u; o lağanü .� t i.i düzeyde b i r yoğun la�ma gere k t i r iyordu çünkü . Norm alde o lduğu g i b i yü rü-
1 74 RÜYA GÖRME SANATI
meye çalışmıyorduk, ama sonuç aynı o luyordu . Hareket etmek, aralıklarla enerji patlamaları gerektiriyordu. Amaçsızca, öylesine yürüyorduk, bu nedenle de sonunda durmak zorunda kaldık.
La Gorda bana bir şeyler söyled i . Sesi o den l i kısıktı ki , zar zor duyulabi l iyordu . G iderek ağırlaşan bölgelere doğru b i linçsiz bir halde i lerlediğimizi , o yöne doğru i lerlemeye devam edecek olursak basıncın giderek artacağını , somıçta bizi öldüreceğini söylüyordu .
Hemen geri döndük ve geldiğimiz yöne doğru i lerledik, ama bitkinlik peşimizi bırakmadı. Her ikimiz de öylesine yorulmuştuk ki, artık ayakta duramıyorduk. Yere yıkıldığımız anda rüya konumuna geri döndük.
O anda ben çalışma odamda u yandım, la Gorda yatak odasında.
Uyandıktan sonra ona söylediğim ilk şey bulunduğumuz o boş, ıssız bölgeyi daha önce birkaç kez gördüğüm oldu . B u
manzaranın en azından iki farklı yönünü görmüştüm; biri tümüyle düz bir alan, diğeriyse kum tepeciklerine benzeyen çıkıntı ların kapladığı diğer bölge. Konuşmamı sürdürürken, aynı görsüyü yaşayıp yaşamıdığımızı sonnayı bi le gereksiz bulduğumu fark ettim. Durdum ve ona duyduğum coşkuya kapılarak kendimi kaybettiğimi söyledim: sanki bir tatil yolculuğuna çıkmıştım ve bu yolculukla ilgili notlarımı onun notları i le karş ı laştırmak istiyor gibi davranmıştım.
"Böyle bir konuşma için hayl i geç oldu ," dedi içini çekerek, "ama eğer seni mutlu edecekse , neler gördüğümüzü anl atırım ."
Büyük bir sabırl a , gördüğümüz, söylediğimiz, yaptığımız her şeyi anlattı . Kendisinin de daha önce o ıssız bölgede bulunduğunu, oranın tümüyle ıssız bir yer olduğunu, bildiğimiz dünyayla diğer dünya arasında bir yer olduğunu bildiğini söyledi .
"Burası , p aralel ç izgiler arasındaki dünyadır, " diye dev am etti . "Buraya rüyada u l aşabil iriz . Ancak, bu dünyayı
SAÔ VE SOL YAN B İLİNCİ 1 75
terk ederek d iğer dünyaya, paralel ç izg i ler in ötes indek i dünyaya u l aşabi lmek i ç in , bu alanı tüm beden imiz le aşmam ız gerekir."
O ıssız bölgeye tüm bedenler imizle g irme düşünces i akl ıma gel ince tüm bedenim irki l d i .
" 'Sen ve ben oraya t üm beden leri m izle g i rd ik , " d iye devam ett i la Gorda . Bunu anımsamıyor musun?"
Don Juan ' ın gözetim i a l t ında o bölgeyi ik i kez görınüş olmamın dış ında b i r şey anımsamı yordum. İk i seferinde de o deneyi m i z ihn imden s i l i p a tmış t ım, çünkü bu m anzarayı sanr ı l andırıcı bi tki ler in etk is i a l t ındayken görınüş tüm . Zihnimde değer lendirerek, bu göri.i ngüyü duygu lar ımın e tk i l e ş im iy le o luşan deneyimler, k iş i se l görsülcr o l arak nitelcnd i rııı i ş t im . Aynı sahneyi fark l ı koşu l l ar a l t ında gördüğümü anımsamıyordum.
' 'Sen ve ben bedenlerimiz le ne zaman g i t t ik oraya'? " d i ye sordum.
"B i lmiyorum ," ded i . · 'Orada daha önce de bulunduğunu bana söy lediğ i nde orayl a i l g i l i be l l i be l i rs iz b i r an ı uyandı zihnimde. Sanı rım ş imd i , an ım s am aya başladığ ım o lay la rı tamaml am ak üzere bana yardım etme s ı ras ı sende. Henüz düşüncelerim i toparlayamıyorum , ama S i l v io M anuc l ' i n Nagual kadın ı , seni ve beni yan ına al arak o terk ed i lm i ş bölgeye götürdüğünü anıms ıyonı m . Ne var k i , b i z i neden oraya götürdüğünü b i lm iyorum. Riiv({(Jo ela değ i ld ik hem."
Anlat t ık ları nın bundan sonras ını duyamadım. Zihnim, şu ana değin aç ık l ığa kavuşamamış b i r şeylere yönelm iş t i . Kafamın i ç inde amaçsızca dolaşan düşüncelerim i
. düzene soka
bi lmek iç in uğraş ıyordum. B ir an için y ı l lar önces ine , içsel söyleş im i henüz s u s tu ramadı ğ ı m y ı l l ara geri döndüğümü h issett im . Daha sonra s i s kaybolmaya baş ladı . Düşünceler im, ben im b i l i n ç l i yönlendi rmem o lmak s ı z ın , b i r düzene g i rmeyi başard ı lar ve bunun sonucunda, b ir zamanlar deney imlediğim karmakarış ık anımsayış parı l t ı l a rı s ı ras ında kısmen de olsa anımsayab i ld iğ im bir o lay la i l g i l i b ir anı tüm
1 76 R ÜYA GÖRME SANATI
boyutlarıy la ortaya çıktı. La Gorda haklıydı , bir zamanlar don Juan bizi , olasılıkla dinsel inaklardan esinlenerek "araf" adın ı verdiği b i r bölgeye götürmüştü. Aynca la Gorda ' nın bu sırada rüyada olmadığımızı söylemekte hakl ı olduğunu da bi l i yordum.
Don Juan o gün, Si lvio Manuel ' in önerisi üzerine , Nagual kadın , la Gorda ve beni bir araya getirmişt i . Don Juan bana, orada toplanmamızdaki amacın , kendi kendime, ama nası l olduğunu bilmeksizin, en yoğun d ikkat biçimin in yer aldığı, b i l i nc in eri şi lmesi zor, özel bir bölümüne ulaşmış olmamdan kaynaklandığını söyledi. Don Juan ' ın sol sol taraf adını verdiği o bölgeye daha önce u laşmıştım, ama bu çok kısa sürmüştü ve onun gözetimi altında gerçekleşmişt i . Bu deneyimin bel l i başlı öze l l iklerinden bir i , don Juan ' l a i l i şk i s i bulunan b izler iç in taşıdığı en büyük değer, don Juan ' ın kimi zaman ' si s duvarı ' adını verdiği sarımsı bir buhardan oluşan, devasa bir duvarın v arlığını algılayışımız olmuştu. Bu s isten duvar her zaman sağ tarafımda yer alıyor, ufuk ç izgis inden sonsuzluğa doğru uzamyordu. Sis ten duvar, başımı çevirdikçe ya sağa ya da sola doğru dönüyor, hiçbir zaman yüzümü ona çeviremi yordum.
O gün, gerek don Juan, gerekse Si lv io Manuel bana s is duvarından söz etmişlerd i . S i lv io Manuel ' in , konuşmasını bit irdikten sonra, tıpkı bir kedi yavrusuymuş gibi la Gorda 'yı ensesinden yakalayarak onunla bir l ikte s is kümesin in ötes ine geçtiğini anımsıyorum. Gözden y itişlerin i b i r anlığına da o l
sa görebilmiştim, çünkü don Juan bu arada bir yolunu bulup beni duvarın karşısına getirmişti . Beni ensemden kavramamış, s ise doğru itmişt i ; bir an içinde kendimi o bomboş manzaraya bakarken bulmuştum. Don Juan, S ilvio Manuel, Nagual kadın ve la Gorda da oradaydılar. Ne yaptıkları beni hiç i lg ilendirmiyordu . Son derece tats ız ve bunaltıcı bir baskıbir tür bitkinl ik hissediyor, nefes almakta zorlanıyor, çıldıracak gibi oluyordum . B oğucu , sarı renkl i , alçak tavanl ı bir mağaranın iç inde olduğumu ayrımsadım . B asıncın bedenim-
SAÖ V E SOL YA N B l l l i\ C I 1 7 7
de ya rattığı etki öyle s ine yoğuıı l aş ıııı�tı ki . artı k ııe ks a la
maz ha le ge lıni�t i ııı . Saııki t üm hedeıısel i�levleriııı durnıu�t u: bedeniııı iıı hiç bir biil ü ııı iinü l ı i s s edeıııiyorduııı. Yiııc de.
hareket ede bil iyor. yürüyebiliyor. ko l Lırııııı uzatab i l iyor. haşııııı döııdüre hi l iyorduııı . Elleriııı i b l ç :ılarııııııı ti1.eriııe koym uştuııı. Kalçalar ı ı ııda . hatt:ı avuç Lırııııda h i ç b ir şey lıissct
ıııiyorduııı. Bacak l arıııı ve kol larım yerli yerıı ıdeydiler aıııa dok uııulabilir bir varlı k l arı yuktu.
K orbıyl: ı N agul kadıııııı kol uııa yapış tım ve deııge s iııi bozduııı. ı\ııcık. oııu \'.l' keıı beııiın ka .slarııııııı güc iiııı değildi . Kas lar ı ı mLı ya da i s k e l et yapııııc la nr o l :ııı bi r g ü ç değ i ld i b u . bedeııiııı i n taııı ıııerke1. iııdcıı kayıı:ı k Lııııyordu.
Bu glidi bir ke z daha deııcıııek üz.ere. Lı G orda 'yı yakaladım. O lıııLı l lıtuııuııc: ı . . seııcl e l edi . Dalıa so ıır:ı. on l ar ı sar
san eııcıjiıı iıı. oıı lar:ı vaııt uz gibi yapı�aıı s opamsı b ir \·ı kıııtıdaıı kayııaklaııdığıııı ayrıın s:ıdıııı . Çıkııı tı . bedeıı iıııiıı ort:ısına yerl qtirilııı i � t i .
Tüııı buııLır b ir aıı i \· iııdc o lup bitııı i�t i . H rnıL'ıı ardımbıı. keııdiıııi te krar acı ve korku i ç i mle ba�ladığıııı ııoktada bul
dum. S e ssizce. yardıııı i ster gibi S ilv iu VI :ınue l · e baktım. Bak ı ş larııııa k arşılık vni ş b i ç iııı inde ıı k a v bo l cluğuıııu :ııılaclıın . Ci ö1.leri soğuk ve i Lıde s i zdi. Doıı Ju :ııı baııa ark : ısıııı döııdii
ve kavr:ıyabi lıııcıı iıı öte.s i nde bedeıı sL' l bir cle lı ş L' t duygusu içinde deriıılcrdcıı g e l en b ir t i trrnıeyl c sarsıldıııı . D : ım:ı rl arııııdaki kaııııı k:ıyıı:ıdığıııı l ı i ssediyorcluııı. buııuıı ııeclcıı i l ı i s settiğiııı : ı�ın sıcak dl' ğ i 1 . i \· iıııdeıı ge kıı v e patl:ıııı:ı n oktas ı n a ulaşaıı b ir h:ıs 1 11 \· duygu s uydu.
LDoıı Ju :ın ralıatlaııwıııı ve keııdiın i i i l Liıııüıııe terk etıııcıni buyurdu. Öliiııceyc k:ıdar orada k :ılıııaın gne kti ğiııi, olağan ü stü bir 1.;·aba göstererek k or k uıııu ka bullenec ek o lur sam lıuz.m i \· i mlc ölc b i kceğiıııi . ııılicade l eye girişece k o l ur.sanı can �·e k i şerL' k öleceğimi söyl e d i .
O güııe değiıı beııiııı l c \' l lk : ı z koııu�aıı ·Si l vio M aıı uc l , b u kez koııuşınay:ı ba�ladı ve kapıldığıııı clclı�ct duygusunu kabul l enebilın cııı i \·in gere k l i olan enerjıııi ıı bcdcn iıııiıı ortasın-
1 78 RÜYA GÖRME SANATI
da yer a ld ığ ını, b aşarı l ı a l ımının tek yolunun tart ışmadan kabullenmekte , ümidi kesmeden tesl i m o lmakta yat t ığ ın ı bel ir tt i .
Nagual kadın ve l a Garda son derece sakindi ler. Orada ölmekte olan tek k i ş i bendi m . S i lv io M amıe l , enerj i m i bu şek i lde harcarsam, sonumum çok daha ç abuk geleceği n i , kendimi ş imdiden ölü k abul etmem gerekt iğ in i söyled i . Don Ju an, kendis i n i iz lemeler i iç i n N agual kadına ve l a Gorda ' y<ı i şaret etti . B an a arka ları n ı döndüler. Ne yaptıklarını göremedim. Tüm bedeni mde güç lü b i r t i trq im h issediyordum. Bunl ar ölüm h ır ı l t ı la rıyd ı ; mücadelem sona erın iş t i . A rt ık önemsem iyordum. Ben i öldürmekte o lan aş ı l amaz dehşet duygusuna tes l i m oldum. Beden im, beden in olarak gördüğüm biçim, kendi n i ölümüne tes l im etm işt i . Dehşet duygusunu kabu l len irken, bel k i de def ederken, ince bir bulı;ırın-kükürı sarıs ı çevren in i ç i nden yükselen beyazımsı b ir sa lg ının-beden im i terk ett iğ in i ayrımsadım.
Don Juan geri dönerek yan ıma geldi ve merakla beni inceledi . S il v io M anuel uzaklaşarak la Gorda ' y ı b ir kez dah<ı ensesinden y ak al ad ı . Onu gözler imin önünde dev bir bez bebek g ib i s i s duvarının iç ine doğru savurdu . Daha sonra kend i s i de s i s in i ç inde gözden k ayboldu.
N agua l k ad ın ben i s i s in iç i ne çağıran bir i ş aret yapt ı Ona doğru i ler led im , ama ona ulaşmamdan önce , don J uaıı beni ş iddetle i t t i ve yoğun sis tabakas ın ın d ış ına doğru sürük l en d i m . Sende leme m i ş t i m , a m a s i s duvarı ndan d ı ş ar ı doğru kaydım ve gündel i k dünyaya doğru baş aşağ ı yuvar l and ım.
Bunu ona an l a t t ı ğ ı md a , la Gord a o l anl a r ı taın a rn ı y k an ımsadı . Daha sonra kendis i de b i rtakım ayrınt ı lar ekled i .
"Nagual k ad ın v e ben senin yaşamın la i lg i l i herhangi b i ı korku duymam ı şt ık , ' ' dedi . N agual b ize, sah ip olduklarmdaı ı kurtulman için zorl anman gerekt iğ in i söylemiş t i , ama bu ye n i b i r şey değ i l . B ütün erkek savaşç ın ın korkutul arak bu şc k i lde zorlanması gerek i r:_J
S AÔ V E SOL YA N B İ L İ N C İ 1 79
. . S i l v i o M a n u e l bcıı i o güne clcğ i ı ı ü ç kez d u v a r ı n ötes i n e
geç i rnı i ş t i ve böy l e l i k l e n as ı l r a h a t davra n a b i lece ğ i m i öğren
m i ş t i m . B e n im ra l ıa t d a v ran d ı ğ ı ı n ı giirdü ğ ü nde, bundan etk i
leneceğ i n i s ö y l e m i ş t i , ö y l e de o l d u . D i re n m e y i b ı ra k t ı n v e
rah a tlad ı n . "
. . R ah a t l am ayı öğrenmek sen i n i ç i n de zor o l d u m u ') "
" H a y ı r, b u b i r k a d ı n İ\· i n \· oc u k oyuncağı g i b i d i r. ' ' ekel i . "
B iz i m avanta j ı m ı z b u . A ncak tek s o ru ı ı . s i s d u va rı n ı n ötes i ne
taş 1 11111 a m ı z gere k m e s i B u n u t e k b ;ı ş ı ı ı ı ı z a yapam ı y o ru z . "
" Ne d e n , G orcl a '?" d i ye sor d u ı ı ı .
" Du v a rı ; ı şab i l m c k i ç i n k i :j i n i ıı \' Ok a ğ ı r o l m a s ı ge n.:k i
yor, oysa k ad ı n la r h ;ı l"i rt i r, " el e d i . " H e ı ı ı d e ç o k l ı a fi l. "
· · ya N a g u a l k a d ı n '! Onu k i m se t a ş ı ı nı yorc! u , " ded i m .
" >.l a g u a l k a d ı n iize l d i . " d i ye y a n ı t ve rel i l a G orda . . . O her
şey i t e k b a ş ı n a y a pa b i l i y ord u . B e n i o r a y a g ö t ü re b i l i yo rd u ,
sen i d e . H atta o ı. s .s ı z bö l gey i t e k b a ş ı n a ; ış; ı b i l i y o rd u . N a g u a l
b u n u n , b i l i nmeyen i ç i n de yo l c u l u k y; ı p; ın t üm gcz g i ı ı l e r i ç i n
b i r zoru n l u l u k o l d u ğ u n u söy l e ıı ı i ş t i . "
" N a g u a l k a d ı n neden ben i m l e oraya g i t t i ' ! " d i ye sord u m .
" S i l v i o M a n u a l s a n a des tek o l m a m ı z i ç i n b i z i yan ı n a a l
d ı ," ded i . S e n i destek lemek i ç i n i k i k a d ı n v e i k i e rk eğ i n k o
ruın a s 1 11 a gere k d u yd u ğ u n u d ü ş ü n ü yo rd u . O r a d a d o l aşan v e
p u s u y a y a t a n yara t ı k l a rdan k o nı n m aı ı g e re k i yorı ı ı u ş . O ı s s ı z
böl gede k a rş ı m ı za d os t l ar ç ı k a r k i m i z a m a n . Dalı; ı ac ı m a s ı z
yarat ık lar el a . · ·
"Seni de koru d u la r m ı ' 1 " d i ye surd u m .
' ' B e n i m koru n m ay;ı gere k s i n i m i m yok , " d ed i . " B e n b i r
kac\ 1 11 ı m . B u n l a rd a n e t k i l e n m e m . A n c a k l ı e p i ı ı ı i z sen i n d e h
şet l i b i r a ç m a z a g i rd i ğ i n i d ü ş ü nd ü k . S e n N ag u a l ' cl ı ıı . üs te l i k
son derece b u d a l a b i r Nagu a l . B u a c ı m a s ı z d o s t l ard a n - i fr i t
ler de d i ye b i l i r i z- b ir i n i n sen i ii l cl l i rdJ i l cceğ i n i , ya d a par
\· a l ay a b i kceğ i ı ı ı chi ş ü n d ü k . S i l v i o M an u e l b i zt' böy l e söyle
ı ı ı i ş t i . S e n i dört y a n ı n d a n destek l e m e k ıç i ı ı b i zi y a n ı n a a l d ı .
Ancak, i ş i n e n k om i k t arafı . n e N ag u ;ı l . n e de S i l v i o M a n u e l
1 80 RÜYA GÖRME SANATI
bize gerek duymadığını bi lmiyorlardı . Uzun bir süre, enerj ini y i tirinceye kadar yürümen planlanmıştı . Daha sonra Si lvio Manuel , sana dostları gösterecek ve peşinden gitmelerini işaret ederek seni korkutacakt ı . O ve Nagual sana azar azar yardım etmeyi planl ıyorlardı . Kural böyledir. Ancak işler aksadı. Oraya girdiğin gibi akl ını yitirdin. Daha bir adım bile atmadan ölmeye başl adın . Ölümüne korkuyordun, oysa daha dostları görmemiştin bile.
Si lvio M anuel bana, ne yapacağını bi lemediğini söyledi . bu nedenle kulağına eğildi ve söylemesi gereken en son şey i olanları kabul lenmeni, ümidi kesmeden tes lim olmanı fıs ı l dadı . H i ç kimsenin yardımına gerek duymaksızın kendi kendine sakin leş t in ve p l an lamış olduk l arı şeylerin hi çbirini yapmak zorunda kalmadılar. Nagual ve Si lv io Manuel ' in biz i oradan ç ıkartmak dış ında yapacakları hiçbir şey blmamıştı . "
L a Gorda'ya dünyaya geri döndüğümde yanımda birinin o lduğunu ve ayağa ka lkmama yard ım e t t iğini söy ledim . Anımsayabi ldiğim tek olay buydu .
"Si lvio Manue l ' in evindeydik," dedi . "Ş imdi o ev hak k ında birçok ayrınıyı anımsayabiliyorum . K im olduğunu b i l mediğim biri bana, S i lv io Manue l ' i n bu ev i bulduğunu ve bir erk noktası üzerinde inşa edilmiş olduğun için evi satın aldığını söylemişti. Ancak bir başkas ı , Si lvio Manuel ' in ev i bulduğunu, ev hoşuna gittiği için onu sat ın aldığını ve erk noktasını daha sonra eve getirdiğini söyledi. Ben de eve erk noktasını getirenin S il v io Manuel olduğunu düşünüyorum. Bence kendisi ve arkadaşları orada yaşadıkları sürece o evde erk noktasını bulunduran, onun kusursuzluğuydu.
"Onların o evden ayrılma zamanı geldiğinde, o noktanı ı ı sahip olduğu erk de onlarla bir l ikte kayboldu ve ev S i l v ı ı ı Manucl ' in onu bulmadan önceki durumuna; s ıradan hal i ıw geri döndü . "
L a Garda konuşmasını sürdürdükçe, zihnim giderek a y dınlanıyordu, ama y ine de, o evde beni böyles ine üzen ol�ı
SAÔ VE SOL YAN B İ L İ NCİ 1 8 1
yın ne olab ileceğ i n i ortaya ç ı kart ınış değ i ld i ııı . Neden i n i b i l rneın e ıne rağmen, b u n u n N agua l kad ı n l a b i r i l i � k i s i n i n bulunduğundan emind im . Neredeyd i N agua l kadın ' !
L a Gorda ' ya bu soru m u yöne l t t i ğ i mde . ban:ı b ir yan ı t vermed i . Uzu n b i r sess i z l i k o l du . K:ıhv a l t ı haz ı r l a ı ııak i ç i n i z i n i steyerek yan ımdan ayrı l d ı : hen i.iz .saba h ın erken saat ler iyd i . Ben i acı do l u , s ı k ı n t ı l ı kal b i m l e ba� ba�a b ı rak t ı . Geri gelmesi iç i n ona ses lend i m . Öfkelend i ve ımı t t"ak tak i tabak çanağı yere fı r latt ı . N eden böyl e yapt ığ ın ı b i l i yordum.
B i r d iğer hirlikrc n"i_ı.•o g(jnnc seans ı ını zda i k inc i d i k kat in do l ambaç� l ar ı i ç i nde dah:ı da der i n l e re d a l d ı k . Bu o l ay, birkaç gün sonr a o l d u . La G ord a ve be n . d u rup d u ru rken , kendim izi b i rl i kte ayakta d u ru rken bu lduk . Yarars ı zca . üç ya da dört kez ko l l a rı m ız ı b i rb ir ine kene t l emeye ç a l ı ş t ı . Ben i ml e konu� tu , ama ne s ö y l ed i ğ i n i a n Lıyanı ı yord u nı . B u n u n l a b iri i k t e , yen i den riiyo gı>rc 1 1 h ede 1 1 I c n m i:e dönel i.ig i.inı i.i z i.i anlatmaya ça l ı ş t ığ ın ı b i l iyordum. Ti.i ııı dcv i n i m l e r i m i z i n bedenlerim iz in orta s ı ndan kaynak lanmas ı gere k t i g i konusunda ben i uyarıyordu .
S o n g i r iş i m im i zde, i nce lemek üzere herhangi b i r riiyo sahnes iy le kar� ı l a�mamış t ı k , ama, yak l a ş ı k b i r y ı l ı a�an b i r süredir neredeyse h e r g ü n riivo/an111du kar� ı l a�t ığ ım b i r bö l geyi ayrı m sadı m : buras ı , k ı l ı ç d i � l i kap l an ın vad i s i yd i .
B i rkaç metre yürüdük ; bu kez dev i n i m ler im iz s ars akça ya da gürü l t ü l ü değ i l d i . C:i e rçekten . yi.i ri.i y i.i ş (i m üzi.i göbeğ i mizden k a y n ak l anan güç yön lend i r iyordu ve h e rh a n g i b i r kas gücü söz k onusu değ i l d i . Ya l n ı zca deney i ın s i z l iğ im yi.i ı.i.inden zorl a11 1 yorcl u ın ; ya�a ın ı nda i l k kez b i s i k l e te b inen b i ri g ib i h issediyordum kend i m i . K ı sa b i r s ü re i ç i nde yoru l arak tempomu y i t i rd i m , teredd(i t iç i ıı d eycl i ın ve kencl i ın clcıı e m i n değ i ld i m . Durd u k , La G orda ' n ı ı ı tc ı ı ıposu da d i.i � ın i.i � t ü .
Çevremiz i i nce lemeye koy u l d u k . Her �ey. � Li p lıeye yer l ı ı ra k rn a y a n b i r b i ç i mde gerçek görli ı ı i.i yorcl u , h i ç değ i l se giizlerim i ze . Tuh af b i t k i lerl e kap l ı engebe l i bir araz i c!eycl i k .
1 82 R0YA GÖRME S ANATI
Gözüme çarpan acayip b i tk ileri tanıyamıyordum. B ir buçuk iki metre uzuğunlunda bodur ağaçlara benzi yorlard ı . Ü zerlerinde kalın ve düz, sarımsı açık yeşil renkte b i rkaç yaprak ve çok büyük, son derece güzel görünümlü , uçl arı altın renkl i b i r tabakayla çevri l i koyu kahverengi ç içekler bulunuyordu. B itkinin gövdesi odunumsu deği ld i , hafif ve esnekt i , kamışa benziyordu; yüzeyleri uzun, korkunç görünümlü iğnemsi dikenlerle kaplıydı . Yerlerdeki b irtakım kurumuş bitki ler bana gövdelerin boş oldukları izlenim in i uyandırdı.
Yer çok karanlıktı ve ı s lak görünüyordu. Eği lerek yere dokunmak istedim, ama hareket edemedim. La Gorda bana bedenimin ortasın ı ku l lanmamı işaret ett i . B unu yapt ığımda, yere değebi lme k i ç i n eğ i lmeme gerek kalmamıştı ; iç imde duyarga g ib i h issedebilen bir şey vardı . A ncak ne h issett iğ i m i söyleyebi lmem olanaksız. B aşka şeylerden ayı rab i l eceğim e l le tutu lur bir özel l iğ i yoktu. Yere dokunduğumda bumm toprak olduğunu h i ssett im; bunu dokunma duyumla değil , içsel bir görüşle kavramıştım. Daha sonra entelektüel bir açmaza düştüm . Nasıl oluyordu da rüya gôrme görsel yet i le r imin b i r ürünü olarak ortaya çıkıyordu? B unun nedeni , gündel ik yaşamımda görsel l iğ in başat bir rol oynaması olab i l i r miydi? B u sorul ar ç o k gereks izd i . Çünkü yanıt bulabilecek durumda değ i ld im, bu sorgulam alarımın yarattığ ı tek etk i i kinci dikkat imin zayıfl aması oldu.
La Gorda, da ldığım deri n d ü ş ü nce lerden ç ıkab i lmem iç in bana ş iddetle vurdu. B edenime b i r darben in indiğini hissett im; iç im de ş iddet l i b i r sars ıntı duydum. El iy le önümüzü gösterd i . Kılıç d i ş l i kaplan, onu her zaman gördüğüm yerde. o kaya parçasının ü zerinde oturuyordu . Kaya p arç as ına , aramızda on metre kalıncaya k adar yaklaştık, kap lanı göreb i l mek iç in başımızı kaldırmamız gerekiyordu . Durduk. Kaplan ayağa k alktı . B üyüklüğü , özel l ikle i r i l iğ i i nsana şaşkınlık veriyordu .
La Gord a ' nın sessi zce k aplanın arkasına geçerek tepenin d i 2:er vakasına 1eecmemizi i stedi Q:ini b i l i vordum. Ona bunuı ı
SAÔ V E SOL YAN B İ L İ N C İ
teh l i k e l i o l ab i lece ğ i n i an la tmak i st e d i m , < ıma fi kri m i ona nas ı l ak t arac a ğ ı m ı b i l e m i yord u m . K a p l a n öfl: e l e ıı m i � görünüyord u , h a re k e t l cırnı i � t i . Ü z e r i m ize a t l ay ac a k ı ı ı ı � ç a s ı n a arka ayakları n ı n üzerinde doğru l d u . Deh � e l i ç i nde ka l ııı ı � t ı nı .
L a Gorcla bana dönerek g ü l ü m sed i . Paniğe ka p ı l m amam ı , kapl anın ya l n ı zc a ruh a n i bir imge o l d u ğ u n u söyle m eye ç a l ı� t ı ğ ı n ı a n l ad ı m . B ir ba� h a re ke t i y l e y o l a d e v a m etmem iç in ben i y ü re k l e n d i rd i . A n c a k , k a p l a n ı n , a k l ı n a l m ay ac a ğ ı b i r düzlemde, v a r o l d u ğ u n u o l d u ğ u n u b i l iyorclu ııı . b u b e l k i günde l i k ya) aııı ı m ı z ı n görüngü .sel d ü z l e m inde y e r a l m ı yordu aıııa kap l an yine de gerçe k t i . La Gorcl a ' y l a hir/ikıe rii w{(/o
o l d u ğ u m u z i ç i n , dünyanı n gerçek l i ğ i n i y ı t i rı ı ı i ? t i k . O anda, b iz de kaplanla a y n ı d i i z l eıııdeycl i k : b i z i m v a ro l u � u ıı ı u z d a ru h a n i b i r v aro l u � b i ç i m i y d i .
L a G o r d a ' n ı n b i t i p t ü k e ıı ııı e y e ı ı ı s r a r l a r ı ü ze r i n e b i r adı nı daha a t t ı k . K a p l a n . üzerinde d u rd u ğ u kaya parças ı ııd�lll a t l ad ı . Dev gövde s i n i ıı h av ada h ı z l a sav nı ! arak bana doğru gel d i ğ i n i görd ü m . A rt ı k ni rndu o l d u ğ u m d u y u m u n u y i t i rm i�t i m-bana göre k ap l an gerç e k t i ve be n i p a rç a l ay acak t ı . ! � ı k l a r, görün t ü l e r ve o güne de ğ i n görd ü ğ ü m e n yoğun renklerin ol u � t u rd u ğ u bir i m ge ler s ağanağı çevremde d ö n ü p d u rmaya ba� l ad ı . Çal ı � ırnı odamda uyan d ı m .
Birlikte riiyu giirn ıek k n n u s u n d a t a ın b i r yet k i n l i ğe k avu�tu ktan sonra, tanı b i r yans ı z l ı ğa ka v u �t u ğ u ımızdan ve art ı k tel a ) l an m anı ay ı ba�ard ı ğ ı m ı zdan e ı ı ı i ıı o l d u m . B u , a m aç l ı l ı i r çaba.n ı n sonucu değ i l d i . B i z ler i k a r� ı l ı k u ın ııı adaıı , k u s ur s u z b i r b i ç imde h areket ede b i l m e m i z k o n u s u n d a g ü d ü l e ıı d i reıı g i z l i b i r dürtü v ard ı . Sonr a k i s e a n s l a rı m ı z d a h ı z ı m ı z v e lıu kez riiya giinnenin i k inci a � a m a s ı ı ı a , di11u11 1 ik ı ı ı·anıklı,�a
ko layca g i reb i l rn e m i z i n d ı � ı n d a , b i r i n c i s i ne benz i yord u . Birlikte rii ı·a giimıc k o n u s u n d a ö y l e s i n e b i r ye t k i n l iğe
ı ı l ; ı �ını � t ı k ki , bunu her gece ba�arı y l a y i ne l e b i l iyord u k . B öy k b i r amac ı m ız o l m aına s 111 a rağmen, hirliktc rii_vu gr)rme s e ; ı ı ı s l a rı ın ı z k e n d i l i ğ i n d e n Ü�' a l a n ü z e r i nde od a k l a n ı y o rd u :
1 84 R Ü Y!\ GÖRML SANATI
kum tepec i k le r i , k ı l ıç d i ş l i kapl a nı n yaşadığı bölge n i n doğal yapısı ve e n önem l i s i , geçıni � i n u nutulan olayları .
La Gorda ' n ı n ve beni m önem l i ro l l er oynaclı ğ ı ınız ola ylarla i l g i l i sahnelerle k arş ı l a ş t ı ğ ı mızda, la G orda k o l l a rı n ı ben im k i ler le k e n e t le m ekle herh a n g i bir güç l ü k l e k a rş ı l a � m ı yordu. B u eylem b a n a usdışı b i r gü v c n I i k duygusu v e r i yordu . La Gorda bu eylem i n , i k i n c i d i k ka t i n yara t t ı ğ ı yoğun yal nız l ık duygu s u n u n uzaklaşt ı rı l m a s ı n a duyduğumuz gereks i n im i karş ı l ad ı ğını bel ir t t i . Kol l ar ımızı kenet lemek, b i r nesnel l i k duyumu y aratı yor, böy lel i k l e de, tek t e k lıer s;ı lıncde gerçekleşenleri gözlem leye b i l iyormu�uz . K i m i zaman oLıyl ar ı n b i r parç a s ı o l m aya zorl a n ı yord u k . K i m i zamansa , t ü müyle nesnel b i rer gözlemci konum u ndayd ı k ve o l u p b i tt ıı l e r i b i r s i nema perde s i n de n i zlerm i ş g i b i izl iyord u k .
K u m tepeci kleri n i ya ela k a p l an ı n yaşad ı ğ ı cloğ;ı l orLı rn ı z iyaret ett i ğ i m i zde, k o l l ar ımız ı b i rbi r i ne kenetlcyeı ı ı i yorduk B öyle anl ard a , h iç b i r olay d i ğeri n i n aynı değ i l d i . De v i n i m le r imiz i h i ç b i r zarn a n önceden tasarl ayamıyorduk , aına i l k kez karş ı laşt ığımız d urum l ara karşı k e nd i l iğ i n den b i rtakım t c p l\ i ler ge l i ş t i r iyord u k .
La Gorda ' ya göre, hir/ikıe giirdii_�ii111ii: riiralomı b i i y ü l\ b i r böl ümü ü�: k ategoride top l a n ı yord u . B i r inc i s i ve bugünL· değin en önem l i bölümü oluştu ra n grup, b irl i k te ya�aın ı � ol d u ğ u m u z o l a y l a r ı n ye n i de n c a n l an m a s ı n d a n o l u ş u y ordu İ k i nc i s i , ben i m tek başı ırnı · yaşadığını ' o lay l a rı n b i rl i kte gözden geç i r i l m es i ydi -k ı l ı ç d h l i kapl a n ı n ülkesi bu k atcgori y l· dah i l d i . Ü ç üncü s ü y se, z i y are t i m i z s ı ras ında gördüğü ııı (iz h ı ç iın i y l e , var o l a n b i r böl geye yapt ı ğ ı m ı z gerçek yolcu l u k l a rdan o l uş uyord u . La Gorda o sarı tepec i k l e r i n var o ldul\ l ;ırı n ı . bu a l a n a yolculuk eden sav aşç ı lara her zaman böyk gürliıı dükler i n i öne sürdü.
B i r konuyu o n u n l a tart ı ş m ak i s te d i m . H e m o , l ıe ı ı ı ek ben, unutmuş o l duğumuz, ama y i ne de gerçekte tan ıd ı� ı ııı ı ı b i rt ak ı m k i ş i ler le , ş u a ı ı k av rayam ad ı ğ ı m ı z nedeıı l c r l c , g i · zern l i i l i şk i l e re g irmiş t i k . Öte yanda n , k ı l ı ç d i ş l i kaplan bl·
S A(I V E SOL YA N B I U \' C İ ı �s
ı ı i ı ı ı ke ıı d i ri.i y aı ı ı ı ı ı eser i yd i . B u i k i s i ı ı i ı ı ; ıy ı ı ı k at eg o r i i ç i ı ıde yer :ı l ı ıı a Lı rı ı ı ı a ı ı L ı y a ııı ı y ord u ı ı ı .
La G urcl a y a ıı ı ı ı n ı d a lı a d i.i � Li ı ı c e k r i ı ı ı i s ö y l cı ı ıeckıı verd i . S a ı ı k i gen; e k ı e ıı :r i h n i ıı ı i n i \· i ne g i rııı i � . h i r nı e ı ı ı i o k ur g i b i di.i ş i. i ı ıcck r i ın i u k u y ; ıb i l ı ı ı i ş ı i .
"On l a r ;ı y ı ı ı s ı n ı Lı d a h i l . " ' el e d i ve s i n i rl i b i r h i <,· i ı ı ıde ):'. l i l d i.i . " N e d e n u n u l l u ğ u ıı ı u z u . y a d a ı ı a s ı l o l u y u r cLı b u n l a rı ş i m d i aıı ı ııı s a d ı ğ ı ı ıı ı z ı aç ı k l a y; ı ın ı yonıı . H i t,· h i r Ş L' Y i ; ı <ç· ı k la yaı n ı yoru z . K ı l ı <,· d i � l i k a p l a n ora l : ı rd a b i r y e rde. Nerede o l d uğ u n u a s l :ı b i l c ı ı ıeyeee ğ i ı . A ı ı cı k . k e ıı d i ı i l ı ı ı i ıı ı i ıde y a ra t t ı ğ ı m ı z ı u ı ;ırs ı z l ı k l a r l ; ı ı ıcdeıı u ğ ra ş a l ı ı ı ı · 1 H i r i ı ı i ı ı ge ı\ e k . d i iier i ıı i n r i.i ya o l d u ğ u n u siiy kı ı ı c k öt e k i he ı ı l i k i\· i ıı l ı i <,· b i r a ı ı l a ı ı ı i fa de eı ı ı ıeı . . ,
La G o rd a ' y Lı heıı . hiı!ık ıc rıi\ 1 1 '..!,in ıı ıc \ ' I g i ı l i a ı ı ı l a r ı ıı d Li ş l c ne ım·ycı ı d i.i ı ı y a s ı ı ı a u Lı ş ı ı ı ; ı k i (; i ı ı k u l l a ı ı ı yurd u k . l3 i ı i ı ı ı i <,· i ı ı hir!ikıc rii nı giim ıck. ):'. t i ı ıde l i l\. y a � a ı ı ı ı ı ı ı ı z d a k i a ı ı ı l a r ı rıı ı ıda ı ı ç ı l\. ; ı rsaya ı ı ı a d ı ğ ı ı ı ı ı ı u l ;ı y Lı rı ; ı ı ı ı ı ı ı s a ı ıı a ı ı ı ı ı ı ç i ı ı b i r yold u . B u o l a y l a rı u y ; ı ı ı ı l\. o l d u ğ u ı ı ı ı ı ı s a a t i n i \· i ı ıde gii!d cı ı ge<ç· i re rek d a l ıa a y r ı ı ı l ı l ı b i rL ı k ı ı ı ı : ı ıı ı l a ra d a u Lı� ; ı h i l i yord u k . B u yli ı ı te ıı ı l c . i <; i ı ı ı i ıde d n i ı ı k rck gii ı ı ı i.i l i.i k a l ı ıı ı ş lı i y ı ğ ı ı ı r Li y a y ı b i l i ı ı c i ı ı ı ş ı ğ ı ı ıa <ç· ı ka rı ı ı ı ı � t ı l\. . Ci L'(; ı ı ı i � IL' y : ı ş a d ı k Lırııı ı ı z ı b i r ı ıdJıe u b u ıı a ı ı l a y a b i l ı ı ı L' K l \' i ı ı ı l\. i y ı l lm y u ııc; ı o l ağa ı ı li s! li ç a ba ve yoğuı ı d i k k a t lı a rcaı ı ı ı � l ı k .
D o ıı J ıı;ı ı ı b i ı L' i ıı s a ıı l ; ı r ı n i k i y e ; ı y r ı l d ı ğ ı ı ı ı s ü y l c ı ı ı i ş ı i . Sağ ya ıı b u n a 1 0 1 1 1 1 / a d ı ı ı ı v e r i yo rd u . u s ı a rafı ı ıd : ı ı ı l\. a v ra ıı a b i l e ı ı l ıer ş e y i k e ı ı d i s ı ı ı ı r l ;ı rı ı ı a ; ı l ı r ı ı ı ı� . Ö t L' y a ı ı d : ı ı ı ı ı ug110/
ad ı ı ı ı v e rd i ğ i d i ğer ya ı ı be ı i ı ı ı k ı ırnıc; i ize l l i k k r i ı ı yer a l d ı ğ ı b i r bü l µeyııı i ş w b u bii l µe siizci.i k l c r i n k; ıp .s a ı ı ı ı i <,· i ı ıde he ! i rleyenı e11 ı ı i ş i ı . S o l y a n . k a v ray ı ş a d ı ı ı ı v e rd ı ğ i ı ı ı i z s i.i re<,; beden i n t i. imli i <,· i ıı d e o l u ş u rs a be l k i k a vr ; ı ı ı a b i l i rn ı i ) : hu hii l ):'.e ıı i n Lıv r:uı ı s a l Lı ş ı ı rı ı ı a y a o l a n d i re ı ı c i d e b u r: ı d a ıı l\. : ı y ı ı a k Lıı ı ı rı ı ı ı � .
Duıı J u a ı ı b i ze ayrı cı e ı ı ya l ı ı ı ı ı ıda ı ı e ı ı k a rı ı ı a ş ı k v e ş a ş ı rt ı L· ı o l a ı ı ı ı ıa k a d a r. bi. iyüc ü l i. iğc ı l ı � k i ı ı 1 Li ı ı ı yl'l i l c r i ı ı . o Lı s ı l ı k l ar ı ı ı ve soıı ı u t b a� a r ı l a rıı ı . i ı ı s a ı ı bcdc ı ı i ı ı ı ı ı K L· ı ı d i s ı ı ı de yat-
1 86 R ÜYA GÖRME S A N ATI
tığını açıklamıştı . La Gorda, benl iğ imiz i iki bölümden oluştuğu ve her �e
yin bedenimizde olup b itt iği kavramlar ından yola çıkarak, anı l arımızla i lg i l i bir açıklama gel iş t irdi . Nagual Juan Matus ' l a i l i şk ide bulunduğumuz i k i yıl süres ince zamanımızın, s ağ yanımızda ıonal dediğimiz o lağan b i l inç düzlemin in bulunduğu bir inci dikkatle, sol yanım ızda yüksek b i l inç düzlem inin yer aldığı nagua/, ya da ikinci dikkat aras ında bölündüğüne inanıyordu .
La Garda, Nagual Juan Matus ' un rüya aracı l ığıyla ik inci d ikkat üzerinde özdenetimin sağlamamıza ve bu yol la öteki benl iğimize u laşmamıza çabaladığını düşünüyordu. O , doğrudan ik inc i d i kk at i m i z le bağ lan t ı kurmamızı sağl amıştı , ama bunu bedenlerimiz i ku llanarak gerçeklqtiriyorduk. La Garda, sırtından iterek ya da m asaj yaparak onu b i l inc in b i r yönünden ötek ine geçmeye zorladığın ı anı ms ıyordu. K i m i zaman d a , sağ omuzuna üzerine y a d a çevresine sert b i r darbe ind i rd iğ in i söyledi . Bu darbe , La Gorda' nın ol ağanüstü berrak bir zihin durumuna g irmesini sağl ı yorm uş. La Gorda 'ya göre böyle b i r durumda her şey b ir ivme kazanı yormuş, ama dünya üzerinde h içbir şey cleğiş iyormu� .
Benzer b i r durumu benim ele yaşadığımı anımsadığımda, l a Gorda'n ın bana bu olayı anl atması ndan bu yana haftal ar geç m işti . Duru p dururken don Juan sırtıma bir yu mruk i nd irird i . Bu darbeyi hep, iki omuzumun b i rl eş t iğ i noktada, omurgamın üzerinde h is sederd im . Bunu ol ağanüstü b i r z ih in berrak l ığı i zlerdi . Dünya aynı olurdu, ama görüntü netlq irdi. Her şey, tek başına dururdu . Be lk i de don Juan ' ın darbesiyle uslamlama yeti ler im uyuşuyor, böylel ikle algı lanma müdahale edemiyorlardı .
Daha sonra , ya tam ol arak bel irleyemediğ im bir süre bu durumda ka l ırdım , ya ela don Juan sırtımda aynı noktaya bir darbe daha indirerek beni normal b i l inç düzeyime geri getirirdi . Beni ne i ter, ne de s ırtıma masaj yapardı . Her zaman doğrudan, sert b i r darbe ind ir i rdi-bu , bir yumruk darbes i
SAÖ V E SOL YAN B i L İ N C i 1 87
g i b i değ i l , b u n u n yeri ne . b i r an iç i n nefe s i m i ke .sen y u ı ı ı u � a k b i r ş a p l a k b i ç i ııı i nde o l u r d u . Yeıı i den o l ağan şek i ld e ı ıefe s
a l a b i l ı ı ıek i ç i n y u t k u n ııı a m , deri n d e r i n s o l u k l a ıı ı ı ı a ı ıı gerek i rd i .
L a G orda ela aynı ş e y l e r i ya�ad ı ğ ı n ı be l i rt t i : N ag u a l ' ın darbe s i y l e c i ğe r l e r i n d e k i t ü ın h a v a boş a l ı yo rı n u ş ve t e k rar s o l u k l a n ab i l ı ı ıek i ç i n çok der i n b i r b i \· i ı ııde n e fes a lmas ı gerek i yorımış . La G orcla , nefe .s a l ı ı ı a n ı n e n öneı ı ı l i u ı ı s u r o l du
ğ u na inamyorcl u . G örti şü ı ıe göre . b i l i n c i nde t ü ın o değ i ş i k l iğ i y aratan u n s u r, d a rbe y i yed i k ten s o n r a c iğ e r l e r i n d e n i çer i doğru sol u k l ad ı ğ ı l ıavay ııı ı ş . a m a nefes a l ın a n m a l g ı l a y ı ş b i
ç i ın i ı ı i ve b i l i nc i n i ne şek i lde değ iş t i rd i ğ i n i a\· ı k l ayaı ı ı ı yordu . Ayrı ca, n orı ııa l b i l i n c i n e geri dönmek üzere l ı i \· b i r za ı ı ıan s ı rt ı n a darbe v u ru l ın a ın ı ş : u l ıep bu d i i n i i ş i i ın i i k e n d i k e n d i n e yaşa m ı ş , anı a b u n u n nede n i n i de a(,; ı k l aya ı ı ı ı y md u .
A n l a t t ı k l ar ı ban:ı l ı i \; d e y abanc ı ge l ın e ı ı ı i ş t i . Çoc u k l uğumda, lıa t t a yet i ş k i n b i r adanı uLıra k . arada s ı rad: ı L' seı ı rüzgarın heni Yl' re dev i rd i ğ i o l ı ı ı u şı u . A ncı k . don Ju aıı ' ı n d a rbe
s i n i n e tk i s i , nc fe s i ıı ı i k c s ı ı ı e k l e b i r l i k l l' . lı i <ç· böy le değ i l d i . Herlı a n g ı b i r ac ı sözkonu değ i l d i : bumı ı ı yer i ne darbe, t a r i f
e d i lenı e z b i r d u ru m a y arat ı yor d u . R u d u y u m u a n l a t a b i l ınen i n tek y o l u . i ç i m i k ur u t t u ğ u n u bel i rt m e k o l a b i l i r. S ı rt ı m a i n e n darbe ler s a n k i c i ğe rleri ı ı ı i k u r u t u yo r v e çevre ı ı ıd e k i l ıcr şey i n b i r s is t abakas ı nı n ard ı nda g i z le ıı ıı ıe .s i ne neden o l u yor
du. Daha sonra, la Gorda ' n ı n d a aç ı k la d ı ğ ı g i b i . N a g u a l ' m
darbes i y l e b u l a ı ı ı k l aşan l ıer şey, ben ncles a l d ı k ç a k ri s ta l ize bir berrak l ı ğa bürünüyord u : ı ıcles :ı l ı ş mı b i r kata l i zör. b u z i h i n aç ı k l ı ğ ı nı n e n i ineı ı ı l i uns u ru g i b i yd i .
Aynı şey ler. g ü n de l i k yaşa m ı n b i l i nc i ne ger i d ö n ü ş süre
c i i ç i nde e le y i ne l e n i yord u . ! lava c i ğer ler i ı ı ıden d ı şar ı fı ş k ı rı yor, seyrett i ğ i m dünya yen iden b i r s i s perdes i ne bu l aı ı ı yor, daha sonra. c i gcr ler i ın i hav a y l a d o l du rduğu ı ı ıda , \·e v re ı ı ıdeki her şey yen i den be rrak l : ı ş ı yorcl u .
B u y ü k se k b i l i nç d u nı rn l :ı r ı n ı ı ı b i r d iğer özel l i ğ i d e , k i � i
s e l c t k i l e � i ın i n k ı y a s la n a m a z ö l ç üde zeıı g i n l q ı ı ı e s i y d i . B u
1 8 8 R ÜYA GÖRME SANATI
zengin leşmeyi beden lerim iz , b i r ivme duyumu şekl inde kavr ıyorl a rd ı . ağ ve so l yan la rı m ı z a ra s ın dak i g i d i ş - ge l i ş l e r, günde l ik yaşam ımızdaki eylemler ve etk i lqimler süreci i ç in de sağ yanımızda gereğinden fazla enerj i tükett iğ imiz in fark ı na v arm amızı sağ l ı yordu . Öte yandan, sol yanım ız ın , tutuınlu luğa ve i vmeye gereks in imi v ardı .
L a Garda b u ivmenin gerçekte ne olduğunu açıklayamıyordu ve ben de aynı durumdayd ı m . Yapab i l d i ğ i m cı ı i y i aç ık lama , sol yanımla olayl arın anl amını kesin v e dolaysız bir b iç imde kavrayabi ld iğ imi bel irtmek oluyordu . Yapt ık larımız her yönüyle nedensiz v e hazırl ıks ızdı . Önce hareket ediyor, sonra d i nleniyordum: h iç di.işi.in ıneden i lerl i yor ve geri dönüyordum. La Gorda ve ben im ivmeden anladığımız bu ydu.
La Gorda ve ben b i r zaman sonra, so l yanımı zdaki a lg ı zengin l iğ in in ed im sonras ı fark ına v arma sonucu olduğunu fark ett ik . Etk i lqirn iın iz, onu anımsayabi lme kapas item iz in ı ş ığ ında zengin leş iyordu . İşte o anda, o yüksek bi l inç duru mlarında her şeyi tek b i r y ığ ın , ayrış t ı rı lmas ı olanak dış ı ayrınt ı lardan meydana gelen hac iml i tek b i r kütle biçiminde algılad ığ ımız ın fark ına vard ık . B u her şeyi b i r anda a lg ı layab i l me yet is ine yo,� 111 1 /ıık ad ın ı verd ik . Y ı l lar boyu, bu deneyim y ığın l ar ın ı o luşturan ayrı parçac ık ları ince leyebi lmenin olanak dış ı o lduğunu di.işi.in i.iyorduk ; bu parçacı kların us yönünden herhangi b i r anlam oluşturacak b i r sürekl i l ik iç inde bir sentez ini o luşturmaya çal ışmışt ık . Bu tür sentezler oluşturam adığ ımız i ç in , an ımsayamı yorduk . An ı msama ycti s i ııdc ıı yoksun o luşumuz , gerçekte algı l arımıza yöne l ik anı larımıi'. ı b i r temele otur tamamızdan k aynaklanı yordu . Deyim yerindeyse, an ı larım ız ı herh angi b ir temele oturtamı yor, onları bir düzene sokamıyorduk . Deneyimlerim iz bizim için oradaydıl ar, ama onlara u laşabi lmemiz olanaks ı zdı , çünkü bir wı,�1 1 1 1
l ı ık duvarı tarafından engel lenm i� lerd i . B u durumda anımsama görev i , benl iğ imiz in s o l yanıyL ı
sağ yan ın ı b i rle�tirmek, bu birbir inden kes in l ik le ayrı al g ı l a -
S AÔ V E SOL YAN B İ L l \'Cİ
rna b iç im in i tek b i r bü tün l ı :ı l i n l' gt> t i rım·kten ba.) ka b i r �ey değ i l d i .
Ya�ac\ ı ğ ı m ı z �ey l e ri n , c,;ok uzun s ti rnıcd i ğ i ı ı i l ı i s sc l l i k . Yo,�unluk ter imler iy le a l g ı l ama yt>l i m i z yüzünden . uzun sürel i zaman geç i � leri n i y a l n ı zca b i l i nç cl ı � ı m ı zda a l g ı l a ırn � o lab i l i rd i k . La Gorda, eğer yo,�1 1 1 1 /u,�u doğru b i r �ek i l de yen iden düzenleyeb i l i r.sek , b in y ı l d ı r y a � ı yor o lduğuımıza iç ıe n l i k lc inanab i leceğ im iz i lı i ssed iyemi u .
An ı msa ına görcv i ı n i zdc b i ze y ard ı ıı ı e tmek üzere doı ı Jua ıı ' ı n b ize yard ı m ı . yüksek b i l i n\' cl li zkın inde bu l unduğumuz s ı rada bazı i ns; ın l arl a i l i � k i kurnı:ı m ı z ı .sağ lamak o lm u�tu . O l ağan b i l i nç düz lemi nde bu k i � i ler le l ı ic,; ka r� ı L ı �maı n ı � o l nı aın ıza ç o k d i kkat eı ın i � ı i . Bu �ck i ldc , an ı ı ı ısa ı ı ı ;ı i ı.; i ı ı gerek l i o lan uygun ko�u l l a rı sağ la ın ı � l ı .
A n ı msama sü rec i ıa ı ı ıa ın l a nd ı k t <ı ı ı su ıır:ı . l a Gorda v e ben ç o k gar ip b i r z i l ı i ıı duru ı ı ı u n a g i rı ı ı i � t i k . D o ı ı Jua ı ı v e onun dost l a rı y l a pay l a � ın ı � o lduğu ı ı ıuz �ey ler üznine ayr ınt ı l ı b i l g im i z vard ı . B u t ü r ; ın ı l a r, örneğ i n \·oc ı ı k l uk y ı l l a r ıma i l i � k i n b i r o l ay ı n a ı ı ımsan ı � ı ndan fa rk l ı yd ı l a r: o LıyLı rı n anbean can l ı bir b i ç imde a n ı ın sanı � ı ı ı ı n ötes inde b i rt a k ı m öz.e l l i k l eri vard ı . B i rt a k ım konu�ma lar ı , o n la rı d i n l i yorı ı ı u� g i b i ku l ak ları rn ı zda yrnidcn olu� tu rı n u �ı u k . Her i k i ı ı ı i z de ya�ad ı k ları m ı l ı akk ı nd <ı l ıerlıa ı ıg i b i r varsay ımda bu l un ın a y ı gerek s i z bu luyorduk . Deneysel ben l i k lcr i ın i z i ı ı b;ı k ı � ac,; ı s ı ml an a ı ı ı ınsanan l ar, � u a ı ıda gen;ekte ı ı o l u p b i ı i yurd u . A n ı ı n sa ın an ı n mahiyet i böy leyd i .
B i zi böy les ine zorl ayan sonı l ;ı ra en sonunda y ;ı n ı l bu l ;ı b i l i yorduk . Nagua l k a d ı ıı ı n k i ın o lduğunu , ara ı ı ı ı zdak i yer i n i n , ro l ü n ü n ne o l duğunu a n ı ın sa ın ı � l ı k . Doı ı .J u an ve don Geııaro ' yl a o lağan b i l ine,; düz lem inde . don .J uan ve d i ğer arkad a� l arı y l a yüksek b i l iç düz lcnı i ı ıde e � i ı s ü re lerk b i r l i k le o lduğumuzu , ay r ımsam a n ı ıı ö tes i nd e . ç ı k a r s ayab i l d i k . B u i l i � k i ler in b i r ro,�u11/ ı ık örtü sü a l t ı nda g i z. lc ı ıc ı ı l ti ın ayr ı ı ı ı ı l ar ın ı anLıyab i l ı ıı i �t ik .
E lde e t ı i ğ im iz bu lgu l ar üzer ine sürd i.i rdüğü ın üz d i kk �ı t l i
1 90 R0YA GÖRME S ANATI
bir inceleme sonucunda, basit bir yöntemle kiş i l ik lerim izin iki yanı arasında bir köprü olu� turabilcccğimizi an ladık . Daha sonra, başka konulara, eski soru ların yerini a larak önce l i k kazanan diğer sorul ara yöneldik. Tüm merakımızı özetleyen üç konu, üç soru vardı . Don Juan kimdi ve arkada� l arı k i m lerdi? Bize gerçekten ne yapmışlardı? Ve hepsi birden nereye gitnü�lerdi?
Bölüın Üc;
Kartal ' ın Arn1ağanı <...
NAGUAL' IN KURALI
�') ı+ , I ' .f, '
', . " . - ··, .. · ,ı ' •. 'öt ' • '•\
' ı�ı,,,,. . ... � .. :.. .. ' -" .. · ·. ;
' 'fı' l) •>r"";
/· . . . . ' ···. '
� ' .
1
; ' . '
•,• ...
. ,
Don Juan, kendi geçmiş i ve k i ş ise l yaşamı üzerine b izl ere b i lg i verme konusunda son derece c imri davrandı . B u
suskunluğu, özünde, öğret ic i b i r yöntemdi ; kend i s i iç in zaman , b i r sava�çı ol duğunda başlam ış ; bundan önce olup bitenler, onun için önem taşı ırnyordu.
La Gorda 'yla ben im onun yaşam ı nı n daha öncek i y ı l ları hakkında tüm b i ldiklerimiz, Arizona' da doğduğu ve cbeveylerinin Yaqui ve Yuma Kızı lderi l i leri nden oldukları yd ı . Henüz bir bebekken. ebeveyn leri onu da yanları na alarak , Kuzey Meks ika 'dak i Yaqu i Kız ı lderi l i le rin in yanına yerleşmişler. On yaşına gel diğinde, Yaq u i sav a� ları patlak verıniş . B u dönemde anası ölmüş, babası i s e Meksika ordusu tarafı ndan e s ir a l ınmış . Don J uan ve babas ı , ü l kenin en güney ucunda bulunan Yucatan eyaletinde bir yeniden yerleş im merkezine gönderi lm i ş le r. Don Juan, orada büyümüş.
Don J uan bu dönemde yaşadık ları hakkında b ize b i lg i vermemiş t i . B u konu h akkında bizlere herhang i b ir aç ı kla-
1 94 KARTAL' IN ARMAGANI
mada bulunmanın gereksiz olduğuna inanıyordu. Bense tam aksini düşünüyordum. Yaşamının bu bölümüne önem vermemin nedeni , kiş i l iğinin ayırıcı özell iklerinin ve l iderlik üzerinde böylesine durmasının, onun yaşamının bu döneminden kaynaklandığını düşünmemdi.
Ama, onun bizlerin ve diğer arkadaşlarının gözünde taşıdığı önemin gerçek nedeni , öneml i de olsa, onun yaşam ı nın bu bölümü değildi . Onun büyüklüğü, "kural "la olan ra s t lantısal i l i şkisinden dolayıydı .
Kuralla ilişkili olmak, bir efsaneyi yaşıyor olmak şekl in de tanımlanabilir. Don Juan, b ir efsaneyi yaşıyordu; onu el i ne geçiren ve Nagual durumuna getiren bir efsaneyi .
Don Juan ' ın dediğine göre kural onu eline geçirdiğinck kendisi , o yıl larda aynı durumdaki binlerce kuzey Meksika ' l ı Yaqui Kızı lderi lisi g ibi sürgünde yaşayan, öfkel i , kural tan ı mayan b ir adammış. Bir gün işten sonra, diğer işçilerden h ı riyle para yüzünden ölümüne b i r kavgaya tutuşmuş ve göğ sünden tabancayla vurulmuş . Kendine geldiğinde, yaşlı b ı ı Kızılderili ' y i üzerine eğilmiş, göğsündeki ufak yarayı pa ı maklarıyla yokluyorken bulmuş . Kurşun, göğüs boşluğum saplanmamış , ama kaburgalarından birinin yanında bir ad; ı leye g irmiş . Don Juan, şoktan, kan kaybından ve söylediği ı l l göre, ölüm korkusundan, iki ya da üç kez bayılmış. Yaşlı K ı zılderil i kurşunu çıkartmış v e kalacak bir yeri olmayan drn ı Juan ' ı kendi evine götürerek bir aydan fazla bir süre bakıı ı ı ı nı üstlenmiş .
Yaşlı Kızılderil i kibar, ama haşin bir adammış . Don .J ı ı an ' ın oldukça güçlendiği v e neredeyse tümüyle iyileştiği l ı ı ı gün, yaşlı adam sırtına güçlü b i r darbe indirerek onu yüksd bi l inçlil ik durumuna getirmiş . Daha sonra, bir hazırlık a� ; ı masına bile gerek duymadan, don Juan ' a kuralın N agu a l ı '
onun rolüne i l işkin bölümünü göstermiş . Don Juan da, bana ve l a Gorda ' ya tam olarak aynı �n ı
yaptı; bizlerin farklı bi l inç düzlemlerine geçmemizi sağ l : ı ı l ı v e N agu al ' ı n kuralını ş u şekilde açıkladı :
NAG U AL' IN KURALI 195
Tli m cı n l ı v ; ı r l ı k l ;ı rı n ycızg ı s ı n ı yöneten g(i c e K a rt a l ad ı ver i l i r ; b u n u n neden i , bu g (ic li n b ir l\:arıa l o l m a s ı . y a ci<ı k a rt a la bc111.e mcsi deği l , görlic (i n ü n gözüne ölçli leıneyecek derecede b liy ü k . kara bir kart a l o la ra k görü n mesi nde n . s o n s u ı.;ı doğru y ü k se l e n b i r kart a l g i b i d imd i k d u r m as ı d ı r.
Görüc ü , K arı a l o l a n kara n l ığa bak t ı ğ ı n d a . dört ı � ı k par ı l t ı s ı Kart a l · ın n e y e be 111.e d i ğ i n i o r ı a y ;ı ç· ı ka rl ı r. B i r � i ın � e k ç a k ı � ı n a hcıızeyen i l k pmı l t ı . görüc ü n ü n Karı a l ' ı n hedcıı i n ı n a n a h a t l a r ı n ı ; ıyrı ınsayabil ınesine yard ımc ı o l ur. 13 u ı � ı kt a . b i r k arta l ı n t üyler ine
ve pe nçeler ine benzeyen hey;ıı. k ü m e l e r yer ;ı l ı r. İ k i n c i � i ınşek ı � ı l t ı s ı , k a n a l (,; ı rp ı � l ar ı n ı , h ı r k a rı a l ı n ka ı ı ;ı t l ar ı n;ı b e n z e y e n r ü ı.gfır o lu�ıuran s i y; ı lı l ığ ı görü n Lır k ı l ar. C! ç Li ıı c Li � i nı �e k p ı r ı l t ı s ı y l a . görii
cli , y ı r t ı c ı , i n s a n a öı.gü o l nı <ıy a n bir gi i1. ayr ını s<ır. Dörd ü n c ü ve son ı ş ı l ı ıysa, Karı a l ' ın ııe yapt ı ğ ı nı göster i r.
K<ırl a l , yeryliı.ünde y a�aııı ı � ve ö l ımi � . t ı p k ı on la ra ya�;uı ıa ları n ı sağla y;ın s a h i p l er i y l e h u l u� ıııa k üı.ere , h iç d u rm a k s ı z ı n a teş i n t,·evrcsi nclc d ö n ü p d u ran .s i n e k l e r g ı h i , gagas ı n a doğru a k a n l li ın yara t ı k l ar ı n b i l i nc i n i parça l a y ı p y u t a r. Kart a l . bu k üç ü k a l e v le r i parça l ara ay ı r ır , o n l a r ı d e r i parças ı n ı t ;ıb<ı k l a y a n b i r s e p i c i g i b i dliındüı. eder ve dah;ı so nr;ı y u tar; ç ü n k ii b i l i nç Karta l ' ı n g ıdas ı d ı r.
Kart a l , t ü m yaşayan var l ı k l arı n y aı.g ı l arı n ı yönelen g ü ç , q i ı l ı ı ç iındc v e a y n ı and<ı t ü m bu cııı l ı varl ı k l arı y a n s ı ıııas ı d ı r. B u n e denle, b i r insa n ın Karı a l ' a yaka rmas ı . ond <ın i y i l i k d i lemes i . ıncr
l ıamcl beklemesi söı konusu o l aın;v. Karı a l ' ı n i n san o l < ın h i i l ü ın ii l ıü tünü yerinden oynal;ıın ayacak d e n l i önenı s i 1.d ir.
Görii c ü , Kart a l ' ı n is te k le r i n i , o n u n yapt ı k l ar ı n a bakarak ; ı n l a \'; ıh i l i r. K art a l . lıer ne k a d a r h içbir c a n l ı n ı ıı ko� u l la rı ııdaıı eık i len
ı ı ı L'se ele, h e r b i r i n e h i r armağan hcı lı�cı ı ı ı i ş t i r. K a rt ;ı l ' ı ıı İ s le d i ğ i v e ı ı ı ;ı ııdı ğ ı k i ) İ , b i l i nç· 'ıl e ? İ n i e l i nde lı u l u n d u nna g lidi n ü . (i l ii ı ı ıL� w
ı ı ık ol maya kar�ı d u rı n ;ı g [i c Li ıı li e d i n i r. B ü t ü n can l ı lara hah�ed i l ı ı ı i .� t i r h u gii ç , eğer i s t erse , ö1.g i i r l Li ğ Li n k a p ı Lırı n ı açs ı n v e İ �' İ n c " ır s i ıı diye. Öıgii r l li k k ap ı la r ı n ı göre n görii c ii l e r v e hu k a p ı cbıı
ıı .. ni g i ren ler h i l i r ler k i K art ;ı l hu armağ a n ı b i l i n c i ö l ii ın s li ı l c� t ir
ı ı ıvk iç i n ve rm i �t ir.
Can l ı var l ı k la rı h u n a doğru yön lendirmek üzere K a rt a l . Nagu-
1 96 KARTAL' I N ARMAGANI
al ' ı yaratmıştır. Nagual, kendisine kuralın açıklandığı ç i ft bir varl ıktır. İnsan, hayvan, bitki, ne biçimde olursa olsun, ikiliğ i n in gücüyle Nagual, o g iz l i geç iş yolunu bulmak üzere i lerler.
Nagual, erkek ve dişi olarak çift ler halinde oluşur. Çift bir er
kek ve çift bir dişi , ancak kural tek tek her birine aç ıkland ıktan . her biri kuralı tam olarak kavrayıp kabul lendikten sonra Nagual olabilirler.
Nagual adam ya da Nagual kadın görücü lere, dört bölmeden oluşan saydam bir yumurta olarak görünür. Sol ve sağ olmak üzere yalnızca iki yanı bulunan s ıradan insandan farklı o larak, Nagual ' ın , iki uzun parçaya bölünmüş bir sol yanı ve eş i t biç imde ikiye bölünmüş bir sağ yanı vardır.
Kartal , Nagual adamı ve Nagual kadını önce görücü olarak yaratmış ve bunları görmek üzere hemen dünyaya gönderm işt i r. Daha sonra bunların yanına, iz sürücü dört kadın savaşçı , üç erkek savaşçıyla, beslemeleri, geliştirmeleri ve özgürlüğe doğru yönlendirmeleri iç in bir de erkek haberci göndermiştir.
Kadın savaşçılara dört ana yön adı veril ir; bunlar, b ir karenin dört köşesi , dört ana ruh hal i , insan soyunda var olan dört kadın kiş i l iğ ini gösterirler.
Birincisi, doğudur. Ona düzen adı veril ir. İyimser, iyi huylu. yumuşak, sürekli esen bir rüzgar gibi kalıcıdır.
İkincisi, kuzeydi;. Ona güç adı veril ir. Becerikl i , dürüst, aç ık sözlü, sert esen bir rüzgar g ibi azim lidir.
Üçüncüsü, batıdır. Ona duygu adı veril ir. Sarr1an altından s u
yürüten, vicdansız, kurnaz ve soğuk esen bir rüzgar gibi sins idir. Dördüncüsü , güneydir. Ona gelişme adı veri lir. Besleyip bü
yüten , dürüst, çekingen , sıcak esen bir rüzgar gibi ıl ıktır. Üç erkek savaşçı ve haberci , dört ana erkek faaliyetini ve m i
zacını temsil ederler. B irinci t ip, b i lg i adam ı , araştırıcı erkeğ i temsi l eder; soyl u .
güveni l ir ve ciddidir, koşul lar n e olursa olsun, kendin i görevini yerine getirmeye adamıştır.
İkinci tip, eylem adamıdır; son derece hareketl idir. giiç l ii lı ı ı
NAGUAL' IN K URALI 1 97
m izah anlayışı vard ı r, uçarı ve arkadaş c a n l ı s ıd ır.
Üçüncü t i p . o l a y ların gerisindeki örg ü t l e y i c i , g i ı.em l i . b i l i nemeyen adamdır. O n u n hakkında komışlı laın a z , çünkü kendis i hakkı nda en u fak bir bir ipucu bile vcrıııekıcn hoşlanmaz.
Dördüncü ı ip. haberc idir. O yard ımc ıdır. az konuşan , k�ıramsar bir adamdır ve doğru b iç imde yönlendir i ld iğ i nde çok başarı l ı o labi l ir, a m a t e k baş ına ayakta durmayı beceremez.
Kolay l ı k sağlasın diye, Karta l , Nagual adama ve Nagual kadına, adam ve kadın t i p l er i n i n her b ir in in saydam bede n ine özgü b irtakım özel l i k l c r i n i göstermişt i r.
B i lgi adam ın ı n üzerinde küçük bir tür g i r i n t i . karın boşluğun u n üzerinde parlak bir çukur luk b u l u n u r. K i m i adam l arda bu böl ü m , yoğun bir saydam l ı k , k i m i zaman da clliı. ve yansımasız bir ayna gibi parlak b i r b iç imde görü n ü r.
Eylem adamı nda, istencin yer aldığı bö l ü mde i p l i ks i uza n t ı l ar b u l u n u r. İ p l i ks i uza n t ı ların sayıs ı b irle bq arası nda deği ş ir, boylarıysa bir i p l i k görü n ümünden , iki buçuk metreye kadar u z u n l ukta kal ı n , kamç ıya benzer doku naç lara kadar çeşit l i l i k gösterir. K i m ilerindt.:, bu i p l i kimsi uzant ı ların i.içü dokunaç şt.: k l i n i a l acak biç imde gel işir ler.
Olayları n ger is i ndeki ada m ı bel ir leyen tek bir n i t e l i k b u l u n m a z ; b u n a karş ı n , genelde istcnçdı ş ı bir b iç imde ortaya ç ı kan b i r yarat ıc ı l ı k yeteneği , d iğer görücü lerin di k kat leri n i e t k i n bir b i ç i m d e enge l leyen. b i r g ü ç pat laması , bu t i p i n baş l ıca ay ı rı c ı öze l l ik ler i dir. B u t i p b i r adam la bir l i kte olduk larında görüc ü ler, görme ediminden çok, d ı ştan gelen ayrı nt ı ları n i ç i nde boğ u l ur l ar.
Yard ı m c ı n ın bel irg i n bir şek l i y o k t u r. Görüc ü l ere, k u s urs u z b i r saydam koza iç inde parı ldayan berrak b i r ışı l t ı g i h i görü n ü r.
Öte yandan , d i ş i lerin d ü nyası nda, doğ u , krndi saydam l ığ ı içinde, solımı� küçük alan l ara hcııı.ey e n . neredeyse gözle göri.i lcmeı. leke lerden t a n ı n ır.
Kuze y i n tüm beden inden bir ı � ı k yayı l ı r : a t q i and ır�ın k ı rırnzınısı bir parı l t ı saçar.
B at ı n ı n bede n i n i ç o k i nc e . saycLı m b ı r tab�ıb b i r zarf � i b i
1 98 KARTAL' I N ARMAGANI
kaplam ış t ı r, bu tabaka nedeniy le bat ı , diğerler inden daha koyu renk l i görünür.
Güneyin yanar döner bir ı ş ı l t ı s ı vardır; bir an yanar ve sonra matlaş ır, daha sonra y ine yanar.
Nagual adamla Nagual kad ın ın saydam beden lerinde iki fark l ı dev inim bulunur. Sağ yan ları dalgalanırken sol yanları dönen ir.
Kişi l i k yönünden , Nagual adam destekleyic idir, kararl ıd ır ve sabitt ir. Nagual kadınsa mücadelec idir ama rahatt ır, her zaman tet iktedir ama gergin deği ldir. Her ikisi ele kendi konumları ıı ı dört ana tavır olarak temsi l etmektedirler.
Karta l ın N agual adam ve Nagual kadına verdiği ilk em ir, kendi başlarına, iz sürücü lerin kopyaları olan, ama rüya görücü ler aras ından seçecekleri dört dişi savaşç ı , dört yön bulmak olmuştur.
Rüya görücü ler, görücü lere, saça benzeyen telcik lerle örtü lü o larak görünürler. İz sürücü ler de bu örtülere sahiptir ama, tc lc ikler yerine, sayısız küçük yumru lardan oluşur onların örtüsü .
Sekiz d i ş i savaşç ı , sağ ve so l gezegenler olarak adlandır ı lan iki takıma ayrı l ı rlar. Sağ gezegen dört iz sürücüden, sol gezegense dört rüya görücüden o luşur. İki gezegen in bü tün savaşç ı l a r ı n a Kartal t arafı ndan keneli öze l görevler i öğret i l i r : İz süriiciifcre i: sürmek, rüya görücülere rüya görmek.
Her iki gezegenden birer dişi savaşçı birl ikte yaşarlar. B irbirlerine o kadar benzerler ki diğerleri için b irer ayna gibidirler, ama sadece kusursuzluk sayesinde aynadan yansıyan çağrı l arı ve istekleri anlayab il irler.
Dört iz siirücü ya da dört savaşç ı sadece zor görevleri gerçekleş t irmek için bir araya gel irler : ve sadece çok özel koşu l larda el
ele t u tuşmaları gerekir, çünkü birbi rlerine dokundukları an bir bü
tün oluştururlar k i bu , ya hayati bir gereksinim karş ısında ya da bu dünyadan ayrı lma zaman ı geldiğinde kul lanı lmal ıdı r.
Ayn ı yönün ik i diş i savaşçısı b irden erkeklerden b i rine bağ
lanmıştır. Böy lece, gerekt iği kadar savaşçı içeren dört aile oJu�lurulur.
Erkek savaşçılar ve ulak, bağımsız b ireyler olarak görev ya-
NAGUAL' I N K U RA L I 1 99
pab i lcceklcr i g i b i , gerck l iğ imk: b i r bt i l l in ele o l u 0 ıurab i l i rl e r.
Daha sonra. N agua l ve ı ak ım ı üç u lak daha bu l ınak la yüküml ü ı u ı u l ur. B u n la rı n erkek ya da kacl ı ıı o l ab i l i rl e r. aın:ı. e ı-Ke k u l ak lar ın clörclüncli l i p ıen , yarcl ı ınc ı erkek l e rden . kad ı n l ar ın güneyden o lmaları gerek i r.
Nagual adamın ıak ı rn ı nı öı.gür l tiğe doğrn götüre b i l nıes i ı ı i yardım etmesi yoldan ç ıkmas ın ı engel lemes i ve tak ı ma yol göstermes i i ç i n . Karı a l . Nagual k ad ı n ı ö ıek i düny:ıy:ı göl li rlı r.
Daha sonra . N :ıgua l ve sav a0ç ı la r ı n a u n u t m a l arı emred i l i r. Karan l ı ğa da lar lar ve yen i görev ler a l ı r lm: ke nd i le r i n i w Karıa l ' ı an ımsama görev i .
Unutma emri öy les ine güç lüdür k i , herkes b irb ir inden ayrı l ı r. K im o lduk la rı n ı a n ı msamaılar. Kanal . kend i l e r i n i yen iden an ımsamayı lxışaracak o l u r la rsa, kenel i bül ü n l li k l c r i n ı an ı ııısayacak l: ır ııı ı düşünür. Ancak böy l e l i k l e en son yo l c u l u k ları n a ç ı k< ı h i l ıııe lcri i ç i n gereken güce ve dayan ık l ı l ı ğa sah ip o lah i lecek lenl i r.
Kendi lı iil ti n l ük lc r i n i yen iden k:mınd ı kl : ın sonra kend i ler ine veri lecek ol :ın en son görev, ç i rı v ;ır l ı k l:ırd:ın o l u�an yen i b i r 1;· i rı bu l m;ık ve k ur a l ı aç ı k l amak yo luy l cı on lar ı yen i Nagı ıa l ad:ım ve yeni N:ıgua l kad ı ı ıa dön ü�l lirmc k l ı r. Ve hiiy leu: en :ıı. kal ı l ı ın l :ı i l k Nagual adam v e Nagua l kadın meydana geı ı r i ld i kıeıı sonra, hu yeni N;ıgu ; ı l ç i rt c . i ı. sürücü dörı kad ı n sava�(,· ı . li<; erkek sava�ç ı ve b i r u lak sağl :ıııır.
İ l k N ;ıgu :ı l ve grubu geç id i a.� ııı ak üzere hazır o lduk brı ncb. i lk Nagua l kad ın yol göstermek üzere on l cır ı bek l iyor o l u r. Daha .�o nra on l:ırn, Nagual kad ı n l a b i r l ikle d iğer dü ny:ıya geçıııe lcr i i ç i n e m i r ver i l ir ; Nagua l kad ı n gru buna ı � ığ ıyLı yol gös ıerece k . Nagua l adamsa bu i :) le ın i y i n e l e mek üı.ere yery(i zü ı ıde ka lacak ı ı r.
B u :ırada ycryüı.li nde, Nagua l ' ın l ider l i ğ i a l ı ı nd: ı en :11. on a l l ı kişi olur : sekiz ka d ı n savaşçı , N :ıgııa l da dah i l o lmak üzere dört erkek savaşçı ve dön u lak . Dünyayı ı e ı·k e ı ıne an ı nda . yc ı ı i N agua l kad ı n d : ı o n l ara kat ı l ı r ve sayı on yedi o l ur. Kend i k i � i se l gücü , gru b a daha faz la sava�ç ı e klenmesine i ı. i ıı ver iyors:ı . dörder k i � i den o lu�•ın s•ıva�ç ı lar ın gruba ek lc ı ı ın e l eri gerek i r.
200 KARTAL'I N ARMAÔANl
Don Juan ' a kural ın insanlar tarafından nasıl bil indiğini sorduğumda bana kuralın sonsuz olduğunu ve bir savaşçının davranış larının her yönünü kapsadığını söyledi . Kuralın yorumlanışı ve birikimi, çağlar boyunca tek görevleri Kartal ' ı görmek, onun sonsuz akışkanlığını gözlemlemek olan görücülerin sorumluluğuymuş . Yaptıkları gözlemler sonucu görücüler, kişinin insanlığını içeren saydam kozanın kırılması koşuluyla, Kartal ' da insanın bel l i belirsiz bir yansımasını bulabil irlermiş . B öyle bir durumda, Kartal ' ın ödün vermez yargıları görücüler tarafından kavranabil ir, doğru biçimde yonımlanabilir ve düzenli bir kural olarak bir araya getirilebi l i rmiş .
Don Juan, kuralın b i r masal olmadığını, özgürlüğe geçmenin sonsuzluk kavramından genelde anlaşı ldığı gibisonsuza değin yaşamak anlamında-sonsuz yaşam olmadığı nı bel irtt i . Kural, kiş inin ölüm anında normal koşullarda terk ettiği bi l inci muhafaza edebileceğini söylüyormuş. Don Ju an, bu bilincin korumasının ne anlama geldiğini açıklayamıyordu, ya da belki de böyle bir bi l inç onun kavrama yeteneğinin ötesindeydi . Vel inimeti kendisine, geçiş anında kişinin üçüncü dikkate ulaştığını ve kendi bütün lüğü içinde bedeninin, bilg iyle canlandığını açıklc:ımış . Bedende var olan tüm hücreler tek tek, aynı anda hem kendinin, hem de beden in bütünlüğünün bi lincine varıyormuş.
Vel inimeti ayrıca don Juan ' a bu tür bir bil incin bölmelere ayrılmış zihinlerimize anlamsız görüneceğini de belirtmiş Bu nedenle, b i r savaşçının mücadelesinin en can alıcı noktası, kuralda bel irtildiği anlamda geçişin, üçüncü dikkate geç iş sürecinin savaşçı tarafından ayrımsanması deği l , böyle bir bil incin en baştan var olduğunun kavranması olurmuş.
Don Juan, kuralın başlangıçta kendisi için, salt sözcükler dünyasın da v ar olduğunu belirtt i . Kuralın gerçek dünyaya nasıl uyarlanacağına aklı ermiyormuş. Bununla birlikte, vel i nimetinin etkin kılavuzluğu altında ve yoğun çalışmalarını ı ı sonucunda, kuralın özünü kavramayabi l ıneyi başarmış , onu bir efsane olarak değil , yararlı yönlendirmelerden oluşan b i ı
NAGUAL' IN KURALI 20 1
dizge olarak benimsemiş . O andan it ibaren, üçüncü dikkatin gerçekl iği i le baş edebi lmek konusunda bir sorunla karş ı laşmamış . Kendi yönteminde tek enge l , kura l ın dünya üzerinde gerçekten var o lan bir açık l ığı , bir geçit yolunu bul masını sağlayabilecek bir yol gösterici olduğu düşüncesine duyduğu neredeyse kesin i nançmış. Bir şekilde, savaşçııı ın gel iş im in in birinci aşamasına gereksizce saplanıp kalmış.
Sonuçta, bir l ider ve bir öğretmen o larak Don Juan ' ın görevi , çömezlere, özel l ikle de bana, kendi hatas ını yinelememek üzere yol göstermek olmuştu . Onun en büyük başarısı bizlere, bir savaşçının gel iş iminde var olan üç gel iş im aşamasını hiçbirine takı l ıp kalmadan gösterebi lmesiydi . Önce bizleri , kuralı bir yol gösterici olarak algılamamız için yönlendirmişt i ; daha sonra , kiş in in en üstün bi l ince ulaşabileceğini , çünkü böyle bir bil incin var olduğunu anlamamızı sağlamıştı ; daha sonra da, bi l incin diğer yüzüne, giz l i dünyasıııa açılan geçit yoluna ulaşabilmemiz için bize yol gösterm işti .
Don Juan bize, birinci aşama olan, kura l ın bir yol gösteric i o larak kabul edi lmesi düzlemine doğru yol göstermek üzere, Nagual ve onun rolüne i l işkin bölümü ele a lmış , bumın apaçık bazı gerçeklere karşı l ık geldiğini göstermişt i . Bunu göstermek üzere , yüksek bil inç düzleminde bulunduğumuz sırada, kural tarafından betimlenen sekiz insan tipinin örneklerini oluşturan kendi grubunun üyeleriyle s ınırsız etkileş imlere girmemizi sağladı. Bu i l i şki ler sürdükçe, kuralın daha karmaşık ve kapsamlı yönlerinin de ayrımına varıyorduk; ta ki ilk başta bir efsane şekl inde kavramsal laştırdığımız, ama özünde bir yol gösteric i o lan bir dizgen in ağına yakalandığımızı anlayıncaya kadar.
Don Juan, buraya kadar geçirdiğimiz deneyimlerin kendi durumuyla özdeş olduğunu söyledi . Vel inimeti de, birinc i aşamayı geçmesine yardımcı o lmak üzere , kend i s ine aynı şeyleri sunmuş. Bunu sağlamak için vel in imeti , don Juan ' ı n da bize yaptığı gibi , bi l incinin sol ve sağ yönleri arasında gidip gelmesini sağlamış . Bi l incinin sol yanında onu, sekiz ka-
202 KARTAL' IN ARMAGANI
dm, üç erkek savaşçı , dört haberciden oluşan ve öngörü ldüğü biçimde, kural tarafından betimlenen tiplerin en belirgin örneklerinden oluşan kendi grubunun üyeleriyle tanıştırmış. Bu kişi leri tanımak ve onlarla etkileşime girmek don Juan ' ı şaşkına çevirmiş . Yalnızca kuralı tam b ir yol gösterici kabul etmekle kalmamış, aynı zamanda bi l inmeyen olanaklarımızın boyutlarını kavramayı da başarmış .
Söylediğine göre, kendi grubunun tüm üyeleri toplanıncaya kadar geçen süre içinde, kendisini savaşçının yöntemine öylesine vermiş ki, gruptaki lerin hiçbiri açıkça bir çaba göstermeksizin, vel in imetinin grubundaki savaşçı ların eksiksiz b irer kopyaları olacağını sorgulamadan kabul lenmiş . Don Juan ' ı n söylediğine göre, kişisel beğenilerinin, hoşnutsuzlukl arının , i l işki lerinin ve diğer çoğu özel liklerinin benzerliği , bir öykünme sonucu deği l ; kuralın da bel irttiği gibi aynı özel l ikleri ve becerilere sahip bel irli i nsan gruplarına ait olmalarından kaynaklanıyordu. Aynı gruba ait bireyler arasındaki hemen hiç fark yokmuş.
Kendi ve l in imetinin savaşçı l arıy la yaşadığı i l i şki lerin sonuçların ı bana açıklamaya çalışırken don Juan, kuralı yorumlayış biçimleri ve kuralı bir yol gösterici olarak kabul etmeleri için d iğer savaşçı ları nasıl yönlendirdikleri, onları ne şekilde eğittikleri konularında vel inimetiyle kendisi arasında var olan öneml i farkl ıl ık lara değindi . Söylediğine göre-evrensel ve bireysel olmak üzere-iki tür yorum varmış . Evrensel yorum lar, Kartal ' ın insanların eylemlerine aldırmadığını, bununl a birlikte, insana özgürlüğüne ulaşabilmek üzere bir geçit yolu sağladığını öne sürermiş.
Öte yandan bireysel yorum, görücülerin evrensel yoruml ardan öncül olarak yararlandıkları ve bu yöntemle vardıkları geçerli sonuçlardan oluşurmuş. Bu tür yoruma örnek olarak; Kartal ' ın i lgisizliği yüzünden, özgürlüğe ulaşabilme şansımı , belki de kendi kararlı l ığımla, yükseltmem gerekiyor diyebil irmiş iz.
Don Juan ' a göre, çömezlerini yönlendirme konusunda
NAGUAL' IN KURALI 203
kendisinin ve vel in imetinin u yguladık ları yöntemler b i rbirinden oldukça fark l ı yd ı . Don Juan, ve l in imet inin- tarz ın ı n ciddiyet olduğunu belirtt i ; her şeyi baskıcı yöntemlerle yönetiyormuş ve Kartal konusunda karş ı l ık s ı z yardım ın söz konusu olamayacağına inandığı için, h iç k imseye doğru dan bir şey yapmamış . Bunun yerine, k i ş i l er in kendi i ş lerini k endi leri göreb i lme ler in i sağ lamaya uğraşm ı ş . K a rtal ' ın arm ağanı olan özgürlüğü bir bağış olarak deği l , fırsat e lde e tmek iç in bir fı rsat olarak görüyormuş .
Velin imetinin yönteminin olumlu yön lerini takdir etmesine rağmen, don Juan ondan farkl ı düşi.ini.iyordu. Daha sonra kendi başına kaldığında, bu yöntemin boşuna zam an kaybı olduğunu bizzat gijrmiiş. Ona göre, herkes i h azır bir durumla karşıl aş t ı rmak ve onları bu durumu kabul lenmeye zorl amak, çömezler in durumu kendi baş l a rı n a k abu l le n m e y e h az ı r oluncaya kadar beklemekten daha kest irme b i r yol muş . Bana ve diğer çömezlere uyguladığı yöntem de bu oldu.
Liderl ik yöntemindeki bu farkın don Juan ü zerindeki en büyük e tk is i , ve l in im et in in s av aşç ı l arı y l a kurduğu zorunlu etki leşim s ırasında kendini h isset t irm iş. Kura l ın buyruğuna göre vel inimetinin don Juan ' a önce bir N agual kadın , sonra da savaşç ı grubunu oluşturmak üzere dört kadın ve dört erkek bulmas ı gerek iyormuş . Ve l i n imet iyse , don J u an ' ın b i r N agual kadı n ı n sorumlu lu ğunu ü s t lenebi lecek k i ş i se l erke sahip o lmadığ ın ı gı)rmiiş ve bu yüzden, s ı ra lamayı tersine çevirerek kendi gru bundaki k ad ın l ara, don Juan iç in önce dört kadın, sonra da dört erkek bulmaları nı söylemiş .
Don Juan, s ı ra lamanın btı şekilde tersine çevri lmes in in onu etki lediğini i t iraf e t t i . B u kad ın ların ku l lan ımına sunulduğunu anlamış ve bu durumu zihni nde cinsel kul lanım şekl i nde canlandırmış . Fakat bu beklent i ler ini vel i nimet ine açmas ı pek hayırl ı o lmamış onun iç in . Vel in imet i derhal don Juan ' ı keneli grubundaki kadın lar la ve erkeklerle b i r araya getirmiş ve onlarla i l i şk i kurması i ç in don Juan ' ı orada b ı rakmış .
204 KARTAL'I N ARMAGANI
Don Juan için bu savaşçı larla karşılaşmak, yalnızca ona kasıtlı bir biçimde güçlükler yarattıkları iç in değ i l , aynı zamanda bu karşılaşmanın özünde son derece önemli bir buluşu ortaya çıkartmak üzere tasarlanmış olduğu için, gerçekten güç bir sınav olmuş.
Don Juan, tüm katılanlar aynı bilinç düzleminde bulunmadıkça, sol yan bi lincinde i l işki kurulamayacağını bel irtmişti . B izlerin, onun savaşçılarıyla il işkilerimizi sürdürmemiz dışında, sol yan bilincine girmemize izin vermemesin in nedeni buydu . Vel inimetinin kendisi ü zerinde uyguladığı yöntem de böyleymiş.
Don Juan, vel in imetinin grubundaki üyelerle ilk kez karşı laşmasında olup bitenler hakkında bana kısaca bi lgi verdi. Onun deneyimini, ne beklemem gerektiği konusunda bir örnek olabileceğimi düşünüyordu . Vel in imetinin dünyasın ın olağanüstü düzenliymiş . Grubundaki üyeler, Meks ika ' nın her bölgesinden gelen Kızılderil i savaşçılardan oluşuyormuş. Onunla karşılaştık larında, güney Meksika ' nın ücra, dağl ık bir bölgesinde yaşıyorlarmış.
Evlerine varır v armaz, don Juan birbirine tıpatıp benzeyen iki kadınla karşılaşmış . O güne değin gördüğü en iri Kızılderil i kadınlarmış bunlar. Asık suratlı ve sert tavırlıymışlar, ama yüz hatları çok sevimliymiş . Aralarında yürümeye çalıştığında onu kocaman göbekler inin arasında yakalayıp kollarını sıkı sıkı kavradıktan sonra onu dövmeye başlamışlar. Daha sonra onu yere atıp üzerine oturmuşlar ve neredeyse kaburgalarını kıracaklarmış . On iki saati aşkın bir süre k i mıldamasına iz in vermemişler, bu arada velinimetiyle oracıkta sohbete dalmışlar; ve l inimeti tüm gece boyunca hiç durmadan konuşmak zorunda kalmış ve en sonunda sabahın i lerleyen saatlerinde kadınlar don Juan ' ın ayağa kalkmasına izin vermişler. Söylediğine göre onu en çok korkutan şey, kadınların gözlerindeki kararlı l ık ifadesiymiş . İşinin bittiği n i , kadınların sözlerini tutup, o ölünceye kadar üzerinden kalkmayacaklarına inanmaya başlamış .
NAGUAL' IN KURALI 205
Normalde, bir sonraki savaşçı grubuyla buluşmadan önce arada bir haftal ık bir bekleme süres i bulunurmuş. ama velinimeti onu savaşçıların ın arasına bırakı p gitmeyi planladığı için, don Juan vakit geçi rmeksizin diğerleriyle buluşturulmuş. B ir gün i ç inde tüm savaşç ıl arla tanışmış ve tümü de ona pis l ikmiş gibi davranmışlar. Onun bu i ş için uygun adam olmadığın ı , çok kaba ve fazl as ıyla ahmak olduğunu , hem çok genç, hem de şimdiden bunamaya başladığını söylemişler. Vel in imeti , onu zekice savunmuş, bu koşul ları değiştireb ileceklerin i ve böylesine çetin bir uğraşın gerek kendileri, gerekse don Juan için büyük bir zevk sayılması gerektiğini öne sürmüş.
Don Juan, i lk izleniminde hakl ı ç ıkt ığını belirtmişt i . O
günden sonra onu bekleyen, yalnızca ağır i ş ve güçlükler olmuş. Kadınlar, don Juan ' ı n ele avuca sığmayan biri olduğunu ve kendis ine dört kadını yönetmek gibi karmaşık ve hassas bir görevi yerine getirmek konusunda güveni lemeyeceğini görmüşler. Aynı zamanda birer görücü oldukları için, kuralı kendilerince yorumlayarak, don Juan ' ın önce erkek savaşçı larla , daha sonra dört k adın la bir l ikte olmasın ın daha yerinde olacağı kararına varmış lar. Don Juan, kadınları n gö
rüşünün doğru olduğunu söylemi şti , çünkü, kadın savaşçı larla baş edebi lmesi için bir N agual ' ın gücünün doruğunda olması gerekirmiş ; böyle bir erk durumuysa, yüksek bir dinginl ik ve insani duyguların en az yer aldığı bir denetim gücü gerekti rirmiş ki , o aşamada onun için böyle bir durumu düşünmek bile söz konusu deği lmiş .
L Vel in imeti , don Juan ' ı tüm grup içinde en acı masız ve ödün vermez savaşçı l ar o lan ik i batı l ı kad ın ın gözet imine vermiş . Don Juan, kural gereği bat ı l ı kadınların gözü dönmüş ç ılgınlar olduğunu, bunlara dikkat edilmesi gerekt iğini söylem işt i . B u kadınlar, rüya giirme ve iz sürme sonucu, sağ yanlarını , yani akıl larını yitirirlerın i ş . B i l inçlerin in sol yanı olağanüstü keskinleştiği iç in mantıkları kolayca uçup gidermiş . B i r kez ussal yanlarını yit irdikten sonra, qsiz b i rer rüya
206 KARTAL' IN ARMAGANI
görücü ve iz sürücü olab i lirlermiş , çünkü artık onları alıkoyabilecek herhangi bir ussal safra kalmazmış .
Don J uan bu kadınların onu kösnül duygularından kurtardıklarını anlattı . Zihni ödül ve kiş ise l doyum düşüncelerinden tümüyle arınıncaya değin , a l t ı ay boyunca, zamanın büyük bir bölümünü, tütsülenen bir et parçası gibi , mutfağı n tavanından sarkan deri b i r kayış la havada ası larak geçirmiş .
Don Juan, deri kayış ın bedensel olmayan bazı hastal ıkl arın sağalt ımı için olağanüstü yararlı bir düzenek olduğunu belirtmişt i . B urada düşünülen, kiş inin havada asıldığı nokta yerden ne den l i yüksekteyse ve kiş i yere değmeden ne den l i uzun süre havada asıl ı kal ırsa, gerçek anlamda arıtıcı b i r etkinin gerçekleşme olas ı l ığın ı da o den l i yüksek olacağıymış .
B at ı l ı savaşçılar tarafından arındırıldığı s ırada, d iğer ka dınlar grubu i ç i n erkek v e kadın savaşçı arayış ındaymış lar. B unu başarmak y ı l l ar sürmüş . Bu arada don Juan, vel inimetinin tüm savaşçı larıyla tek başına etk ileş ime girmek zorun da bırakı lmış . B u savaşçıların varl ıkl arı ve don Juan ' ın 011 l arla temasları , öyles ine ezici bir etki yarat ıyormuş ki doı ı Juan onlardan hiçbir zaman kurtulamayacağın ı düşünüyor muş . B u süreç onun kuralın varlığına toptan ve harfi harfi ıll" bağlanmasıyla sonuçlanmı ş . Don Juan, öteki dünyaya ulaşa ı ı h akiki bir geçit yolunun varl ığ ı ü zerinde düşünerek çok za man harcadığını beli rtmişti . O, böyle b i r uğraşı , her duruımLı önlenmesi gereken bir tuzak olarak görüyordu . Bu tuzağ: ı düşmemi önlemek ü zere, kendi grubunun üyeleriyle gerek l ı i lişkileri sürdürdüğüm s ırada beni , l a Gorda y a d a diğer çii m ezlerden birinin koruması altında tutuyordu .
Benim durumumda, don Juan ' ın savaşç ı l arı y l a buluş mak , uzun bir süreci n nihai sonucuydu. Don Juan ' la aramı; daki gündelik konuşmalarda bu konudan asla söz edil ınezd ı Onların varlı ğın ı yalnızca bana zaman zaman bölümler ha l i nde açıkladığı kuraldan yapmış olduğum ç ıkarsamalarda ı ı anlayabi l i yordum. Daha sonra bana , onların gerçekten v ;ı ı oldukların ı , en sonun la onlarla karş ı laşacağ ımı söylem i ş t ı
NAGUAL' IN K URALI 207
B irtakım genel yönergeler ve önerilerde bulunarak beni bu karşı l aşmaya hazırlamışt ı .
Beni ortak olarak yapılan b ir hata , sol yan bi l inc inin gereğinden fazla abartı lması , onun berrakl ığ ı ve gücü karşı sında gözlerin körelmesi konusunda uyardı . Söylediğine göre, b ireyin sol yan b i l inc inde olm ası , onun hemen o anda tüm budalal ıklarından arı ndığı anlamına gelmiyordu-sol b i l inçte olmak, yalnızca daha güçlü bir algılayabilme yet is i , daha çabuk bir biç imde k avrama ve öğrenme ve her şeyin ötesinde, daha geniş bir unutma yeteneğine sahip olma anlamına gel iyordu.
Don Juan ' ın kendi savaşçılarıyla buluşma zamanı m yakl aş t ığ ında , b i r yol gösteric i ol arak ku l lanmamı sağ lamak üzere, bana kendi vel in imetinin grubu hakk ında biraz bi lg i verd i . D ı şar ıdan bakan b ir ine , k imi zaman ve l in imet in in dünyasının sanki dört ayrı ai leden oluşuyormuş g ib i görünebil im1 iş . Birinci aile, güneyl i kadınlar ve N agual ' ın haberc isi tarafından; ikinc i ev, doğulu kadınl ar, araşt ırmac ı ve bir erkek haberc i ; üçüncü ev, kuzeyli kadın lar, eylem adamı ve bir diğer erkek haberc i; dördüncü evse, bat ı l ı kadınlar, olayları n gerisindeki adam ve üçüncü erkek h aberci tarafından kuru l muş.
B aşka zamanlarda aynı dünya, grupl ardan oluşmuş gibi görünebil irmiş . Bir grup, birbirlerine kes inl ikle benzemeyen dört yaşça daha büyük adamdan oluşuyordu ve bunlar, don Juan ' ın velin imetiy le onun üç erkek sav aşçıymış . B i r ikinci grup, h abercilerden oluşuyormuş ve bu dört adam birbirlerine çok benziyorl armış . Üçüncü gru p , b irbirinin görü nürde eşi , çift ikiz kadınlardan oluşuyormuş, bunlar güneyli ve doğulu kadınlarmış . Dördüncü grup ise görün ürde kız kardeş iki çiftten oluşuyormuş ve bunlar kuzeyl i ve batı l ı kadın larını ş .
B u kad ın lar ın h içb i r in in a ra l ar ında akraba l ık i l i ş k i s i yokmuş. B irbirlerine benzemelerinin nedeni , don Juan ' ın vel in imetinin sahip olduğu olağanüstü güçmüş. Don Juan bu
208 KARTAL'I N ARMAGANI
kadınları iki mamuta benzetiyormuş, görünüşleri ürkütücüymüş, ama kendileri son derece dost canlısı ve sevecenmişler. Doğulu kadınlar çok güzel, genç ve espriliymişler, onl arı izlemek göze ve kulağa son derece hoş gelirmuş . Kuzeyti kadınlar, son derece kadınsıymış , kibirli ve oynakmışlar, yaşl anmaktan korkuyorlarmı ş ama aynı zamanda son derece açık sözlü ve sabırsızmışlar. B atı l ı kadınlarsa kimi zaman çılgın, kimi zamansa ciddiyetin ve çal ışkanl ığın doruğundaymışlar. Don Juan ' ı en çok rahatsız edenler bunlarmış, çünkü, son derece ciddi, k ibar ve yardımsever olmalarına karşın, her an kendilerini kaybedip gözü dönmüş birer ç ı lgın gibi hareket edebilecekleri gerçeğini don Juan b ir türlü anlayamıyormuş.
Öte yandan, erkekleri adlarını anmaya bile değir bulmuyordu don Juan. B unlar hakkında kayda değer hiçbir özellik bulamadığını söylemişti. Kişi likleri, kadınların sahip oldukl arı kararlı l ığın şaşkınlık verici etkis i ve velinimetinin ezici gücü tarafından tümüyle ele geçirilmiş gibiymiş .
L Kendi uyanışından söz ederken don Juan, velinimetinin dünyasına fırlat ı ldıktan sonra, çekinmeden yaşamanın ne denli kolay ve rahat olduğunun farkına varmış. Kendi hatasının, amaçlarını yaşamındaki sahip olabileceği tek değerl i şey olarak görmek olduğunu anl amış. Tüm yaşamı boyunca bir serseri olarak yaşamış; bu nedenle hayattaki en büyük tutkusu, maddi zenginlikler elde etmek, adam olabilmekmiş . Bu konudak i hırsına ve başarısızlık karşısında yaşadığı derin üzüntüye kendini o den l i kaptırmış k i , çevresindeki hiçbir şeyi incelemeye v akit bulamamış . Velinimetinin yanında yer almayı seve seve kabul lenmiş, çünkü kendisine en sonunda adam olmasını sağlayabileceği bir fırsat sunulduğunun ayrımına v armış. En azından bir büyücü olmayı öğrenebileceğini düşünüyormuş. Velinimetinin dünyası içinde soğurulmanın, onun üzerinde İspanyol Fetihçi lcrinin Kızılderi l i kültürü üzerinde yaptığı etkiye benzer bir etki yaratacağını hissediyormuş . Bu , her şeyi yok edecekmiş , ama güçlü bir kendi
NAGUAL' I N KURALI 209
kendini inceleme sürecini zorla da olsa ortaya çıkartacakmış. *
Tuhaftır, don Juan ' ın savaşçı grubuy la karş ı laşmaya ha-zırlanırken gösterdiğim tepki , hayranlık ya da korku değil , daha ziyade iki konuya karşı duyduğum önemsiz bir düşünsel meraktı . Bunlardan birinc is i , dünya üzerinde dört tip kadın ve dört t ip erkek bulunduğu yolundaki önermeydi . B u konuda don Juan ' l a tart ıştık ve insanlar aras ındaki bireysel farklı l ıkların sahip olduğu kapsamın böylesine basit bir şemaya sığmayacak den l i geniş olduğunu bel irtm işt im. Benimle aynı düşünceyi p ayl aşmıyordu . K ural ın n ihai olduğun u , herkes i kapsayam.ayacağını öne sürmüştü.
İk inci konuysa don Juan ' ın b i lgi ler inin kültürel bağl amıydı. B unu kendisi de bi lmiyordu . Bunu , bir tür "Pan-Indianizm " düşünces i n i n ürünü o larak görüyord u . Kökenleri üzerine geliştirdiği kurgulama şöyleyd i : Bir zamanlar, İspanyol l arın Fet ih lerinden önce Kız ı lder i l i dünyas ında , ik inc i dikkatin i ş leniş b iç imi gücünü yit irmiş . Belki de yüzyı l ları aşan bir süre boyunca gücünü y i tirmeye başladığı noktaya ulaş ıncaya değin herhangi bir engellemeyle karşılaşmaksızın gel i ş imini sürdürmüş . Bu dönemde uygulamac ı ların denetime gereksin imleri yokmuş büyük o las ı l ık la , bu nedenle de, bir s ın ırlamanın bulunmadığı bir ortamda, giderek daha dolambaçlı bir nitelik kazanan ikinci d ikkat, güç leneceği yerde zayıflamaya başlamı ş . Daha sonra İspanyol akın c ı lar gel ip üstün teknoloj ileriyle Kızılderil i dünyas ın ı yerle b i r etmişler.
NAGUAL' I N SAVAŞÇI TOPLULUÔ U
Don Juan , bun l arı n e l i nden y a l n ı zca b i r avuç sava?ç ı ıı ı n
kurt u l ah i l d iğ i nden v e b i lg i l e r i n i topar layarak yo l l arı n ı
yen iden be l i rled ik leri nden emind i . Don Juan ' l <ı vel i n imet i
n in ik inc i d ikkat üzerine b i l d ikler i her �ey, yeniden yap ı l an
d ı rı lm ı ? b i r yoruma, en sert ko�u l l ard;ı ve yoğun b;ı sk ı a l t ı n
da ?Ck i l lencn , bu nedenle de içten b i rt ak ım s ı n ı r lamal a rı bu
l unan yeni b i r yoruma dayan ı yordu .
Don Juan , sava�ç ı l a rı y l a i l k kar� ı l a� ın am i ç i n zaman ın
uygun o lduğuna karar verd ikten soı ıra . fark l ı b i r b i l inç düz
lem ine geçmemi sağl amı� , daha sonra, sava�ç ı la rı n ben im le
kar� ı l a� t ık l arında yapacakl ar ı n ı n onu i lg i kncl irmecl iğ i n i be
l i rtmi� t i . Sava?ç ı lar ın beni dövse b i le onl ara karı �mayacak
mı?, beni öl dürmenin d ı ? ında bana is tedikler i her �eyi yapa
b i l i rle rmi � . Top lu l uğundak i sava�ç ı l ar, ve l in imet in in top lu lu
ğunun kusursuz kopya lar ıymı� . Tek b i r fa rk la ; kad ı n lar ın da
ha da öfkel i , e rkek ler inse benzers iz ve son derece güç l ü y
ıni.i � . Bu neden le , on lar la i l k kar� ı l a?mam, göğüs göğüse bir
2 1 2 . KARTAL'IN ARMAGANI
çarpışmaya benzeyebilecekti . Bir yandan kendimi gergin hissediyor ve korkuyor, öte
yandan da merak ediyordum. Zihnimde sonu gelmeyen tahminler hızla dolaşıyordu, bunların çoğu da savaşçıların neye benzeyebi leceği konusundaydı .
Don Juan bana, kendi deneyiminde olduğu gibi ayrıntı l ı bir tören söylemini ezberlemem konusunda beni hazırlamak. ya da karşılaşmayı olabildiğince rastlantısal bir biçimde düzenlemek gibi iki seçeneğinin bulunduğunu belirtmişti . Hangi seçeneği benimseyeceği konusunda bir yora bekliyordu. Velinimeti de benzer bir şey yapmış, ancak o, don Juan 'a yora kendisini göstermeden önce tören söylemini ezberlemes i için ısrar etmiş . Don Juan dört kadınla yatmakla ilgil i cinsel fantazilerini ona açıkladığında, velinimeti bu açıklamayı yora kabul etmiş, tören söylemini boş vermiş .
Benim durumumdaysa, don Juan bana tören söylemini öğretmeden önce b ir yora beklemişti . Bu yora, don Juan ' Ia benim Arizona'da bir sınır kasabasından arabayla geçerken bir pol isin beni durdurduğunda gelmişt i . Polis beni ü lkeye yasadışı yolla g iren bir yabancı sanmıştı . Ancak ona sahte olduğundan şüphe ettiği pasaportumu ve diğer belgelerimi gösterdikten sonra yoluma devam etmeme izin vermişi . Tüm bu olay boyunca don Juan arabanın ön koltuğunda, yanımda oturuyordu ancak pol is ona dönüp bakmamıştı b i le . Tüm dikkatini benim üzerimde toplamıştı . Don Juan, bu olayın beklediği yora olduğunu düşünüyordu. Yorumuna göre dikkati kendi üzerimde toplamak benim için çok tehlikeli olurmuş ve vardığı sonuca göre, benim dünyamın tümüyle yalınlık ve dürüst lükten oluşması gerekiyormuş-ayrıntılı törenler ve gösteriş benim kişi liğime hiç uymuyormuş. Bununla b irl ikte, onun savaşçılarıyla tanıştığımda törensel davranış biçimleriyle i lgil i az da olsa bazı bi lgileri verdi bana . Onlara güneyden yaklaşmakla işe başlamalıymışım, zira erkin sonsuz bir akış içinde izlediği yön güneymiş. Yaşam gücü bize güneyden akar ve bunun etkisiyle bizler de kendi akışımızı
NAGUAL' IN SAVAŞÇI TOPLULUG U 2 1 3
kuzeye doğru yönlendirirmişiz . S öylediğine göre bir Nagual ' ın dünyasına açı lan tek kapıya güneyden ulaşı l ıyormuş ve bu kapıyı iki kadın savaşçı oluşturu yonnuş ; bu kadrn lar beni karşı l arlar, eğer uygun görürlerse, içeri g irmeme izin verirlermiş .
Don Juan beni Meksika' n ın ortalarında bir şehrin eteklerinde bir eve götürdü. Eve güneyden yürüyerek yaklaşt ığ ı mızda, birbiri nden bir buçuk metre uzakl ıkta yüz yüze ayakta duran iki kocaman Kızı lderi l i kad ın gördüm . Ev in ana kapıs ından sek iz on metre ötede , sert toprak zem in üzerinde duruyorlardı . Kadınlar olağanüstü adaleli ve sert görünüyorlardı . Her ikis inin de kapkara, uzun saçları vardı ve s:ıçları nı kal ın birer örgüyle arkadan toplamı şlard ı . Kardeş g ib i görünüyorlard ı . Aşağ ı yukarı aynı boyda ve aynı ağı rlı ktaydı lar-yaklaşık bir altmış boyunda ve yetm iş ki lo ağı rlığı nda oldukları nı tahmin etti m. B iri çok esmerdi , neredeyse zenci ye benziyord u , d iğeri i se çok daha aç ık ten l i y d i . Meksika'n ın orta bölgelerinde yaşayan t ip ik Kızı lderi l i kad ınlar gibi uzun, geniş etekl i elbiseler giymişlerdi , ayaklarında e l yapımı sandallar vardı .
Don Juan kadınların on metre önünde durmam ı söyledi . Solumuzda duran kadına döndü ve yüzümü ona doğru döndürdü . Adının Ceci l ia olduğunu ve bir rüya giiriicii olduğunu söyledi . Daha sonra bir şey söylememe fı rsat vermeden birdenbire döndü ve sağımızda duran diğer kadına dönmem i istedi. Bu kadın ın adı Del ia 'ydı ve bir iz siiriiciiydii . Kadın l ar başlarıyla beni selamladı lar. Bana ne gül ümsemediler, ne el sıkıştılar, ne de memnun olduklarını belirten başka bir hareket yaptılar.
Don Juan, bir kapının iki yanında duran ik i sütun gib i onların aralarından geçt i . B irkaç adım attı ve kadın lar ın beni içeri davet etmelerini bekl iyormuş gibi döndü . Kadınlar kısa hir süre hareketsiz bir biçimle beni süzdüler. Daha sonra CeL· il ia, gerçek bir kapın ın eşiğ inde duruyorm uşum gibi bana içeri gelmemi söyledi .
2 14 KARTAL'IN ARMAGANI
Don Juan bana yolu göstem1ek üzere i lerledi . Ön kapıda bir adamla k arşılaştık. Ufak tefek bir adamdı . İl k bakışta bana çok genç göründü, ancak daha dikkatl i b akt ığımda el l i yaşlarında olduğunu anladım. B ende yaşlı bir çocuk izlenim i ni u yandırdı . Ufak yapıl ı , oldukça zay ıftı ancak kaslar ı güçlüydü ve insanın i çine i şl eyen koyu gözleri vardı. Küçük b i r cine, bir gölgeye benziyordu . Don J uan adamı benimle tanıştırarak adının Emil i to olduğunu, kendisini habercis i ve yardımcısı olduğunu , kendis i adına beni ağırlamakla görevlend i ri ld iğini söyledi.
Emil i to bana olabilecek en iyi ev sahibi gibi görünmüştü. S ıcak bir gülüşü vardı ; küçük beyaz d iş leri kusursuz biç imde düzgündü. B enimle e l sıkışt ı , daha doğrusu, koll arı nı bana doğru uzatarak ik i e l imi s ıkı sıkı kavrad ı . Tüm davran ı şl ar ından b i r hoşnutluk süzülüyordu; beni k arş ı l amanı n ona büyük b ir haz verdiğine yemin edebi li rdim. Sesi son derece yumuşaktı ve gözleri parlıyordu.
Geniş b i r odaya girdik. İçerde bir kadın daha vardı . Don Juan, k adının adınının Teresa olduğunu söyledi . Ceci l ia ve Del ia ' nın h aberc is iyd i . Çok az konuşuyordu, ancak samim iydi . Don Juan ' ın peşinden evin arkasına, üzeri örtülü b i r avluya geçtik . I l ık b i r gündü. Avluda b ir masanın çevresine oturduk ve sade b i r akşam yemeğinden sonra, gece yarıs ın ı geçinceye k adar konuşmaya daldık .
Emil i to b iz i ağırlıyordu. Anlatt ığı egzotik öykülerle hepimizi etki ledi ve son derece eğlendirdi . Kadınlar g iderek açı ldı lar. Emilito ' yu büyük bir zevkle dinlediler. Kadı nların k ahkahalarını i ş i tmek son derece zevkl iydi . Olağanüstü ölçü de adele l i , açı k sözlü ve i r i yapı lıydı lar. Konuşmanın bir yerinde Emi l ito, Cec i l ia 'y la Del ia ' nın onun için birer anne, Teresa'nın da bir kız evlat g ib i olduklarını söylediğinde, kadııı ! ar onu yakaladılar ve bir çocuk gibi havaya savurdular.
İk i kadından Del ia , daha m antıkl ı , daha gerçekçi g ib i görünüyordu. Cec i l ia i se be lk i b iraz daha soğuktu ama rulı sal yönden daha güçlü izlenimi uyandırıyordu . B ende dalı : ı
NAGUAL' IN SAVAŞÇI TOPLULUGU 2 1 5
hoşgörüsüz, daha sabırsız izlenimin i uyandırdı ; Emilito ' nun bazı öykülerinden s ık ı lmış gibi davrand ı . Bununla b irl ikte , Emili to "Sonsuzluk Öyküleri" adı n ı verdiği öykülerin i anlatt ığı s ırada kesinlikle can kulağıyla d in l iyordu . Emilito, her öyküsünde n önce , "Sev g i l i dos t l ar, b u nu b i l i yor m u s u n u z . . . ?" sözleri yle b i r sunuş yapıyordu . Anlattı kları aras ında beni en fazla etk i leyeni , evrende var olduk larını öne sürdüğü, insan olmayan ama i nsana en yakın canlı yaratıkl ara il işkin öykü oldu. Bu yaratıkların devin im konusunda bir takınt ı ları bulunuyormuş ve kendi içlerinde ya da çevrelerindeki en hafif dalgalanmayı bile saptayabil iyorlarm ış . Bu yaratıklar harekete karşı öylesine duyarl ıymış lar k i , onlara bir küfür gibi gel iyormuş . Dev inim onlara büyük bir ac ı veriyormuş ve en büyük arzuları tam bir d inginl iğe kavuşmakmış .
Emil ito sonsuzlukla i lg i l i öyküleri nin aras ına akla hayale gelmeyecek, yakası açı lmadık espriler serp iştiriyordu. B ir öykü anlat ıc ıs ı olarak sahip olduğu i nanı lmaz yeteneğinden dolayı , anlattığı öykülerden her birin in , biz lere bir şeyler öğretmek için yararlandığı birer eğretileme, b irer alegori olduğunu anlamaya başlamıştım.
Don Juan, Emil i to 'nun yalnızca sonsuzluğa yaptığı yolculuklarda tan ı k olduğu olayları aktardığın ı söyled i . B ir habercin in rolü , t ıpkı askeri operasyondaki bir keşif kolu g ib i , Nagual ' ı n önünden i lerleyerek ona yol göstermekmiş . Emil ito, ikinci dikkatin s ın ırlarına ulaşıyor ve tanık olduğu her ayrıntıyı d iğerlerine aktarıyordu.
Don Juan ' ı n savaşç ı larıyla ikinci karş ı laşmam da tıpkı birincisi gibi ustaca tasarlanmış bir biçimde gerçeklqti . B ir gün don Juan farklı b i l inç düzlemlerine geçmemi sağladı ve bana savaşçı larıyla ik inci kez buluşacağımı söyledi . Arabayla Kuzey Meksika' daki Zacatecas kentine doğru yola koyulduk. Sabahın erken saatlerin de kente vardık . Don J uan yalnızca burada mola vereceğimizi ve doğulu kadın larla toplul uğundaki araştırmacı savaşçı yla yapacağım ikinci resmi bu-
2 1 6 KARTAL'IN ARMAGANI
luşmamın gerçekleşeceği ertesi güne kadar burada dinlenebileceğimizi söyledi. Daha sonra buluşma yerlerinin nasıl seç ildiğini ayrıntısıyla anlattı . Güneyli kadınlar ve haberc iyle tam öğleden sonra buluştuğumuzu, zira kuralla ilgili kiş isel bir yorumda bulunarak geceyi temsil etmek üzere tam o saati seçmiş olduğunu söyledi . Gerçekte güney geceydi-ılık , dostça, rahatlatıcı bir gece ve buna uygun olarak da, iki güneyli kadınla gece yansında buluşmamız gerekiyordu. Bununla birlikte, bu bana uğursuzluk getirebilirdi, zira benim yönlenmem genelde ışığa, iyimserliğe doğruydu ve bu iyimserlik karanlığın gizemine doğru uyum içinde ilerl iyordu . O gün yaptığımız şeyin de tam olarak bu olduğunu söyledi; birbirimizin dostluğundan zevk almış ve ortalık zifiri karanlık oluncaya değin konuşmuştuk. Gerçekten de ortalık karardığında neden fenerlerini yakmadıklarını merak etmiştim.
Don Juan, öte yandan , doğunun sabah, ışık olduğunu söyledi ve doğulu kadınlarla ertesi gün sabah saatlerinde buluşacağımızı söyledi.
Kahvaltıdan önce şehir meydanına gittik ve bir banka oturduk. Don Juan, o işlerini hallederken benim orada oturup onu beklememi istedi. Yanımdan ayrıldı ve kısa bir si.ire sonra, bir kadın gelerek bankın diğer ucuna oturdu. Kadına faz la dikkat etmedim ve bir gazete okumaya başladım. Kısa bir süre sonra s ı raya b ir kadın daha oturdu . Kalkıp b ir başka banka oturmak istedim, ancak o an, don Juan ' ın özel l ikle o
bankta oturmam gerektiğini söylediğini anımsadım. K adınlara arkamı döndüm, son derece sessiz oldukları için orda ol duklarını unutmak üzereydim ki , bir adam yaklaşarak onları selamladı ve yüzü bana dönük olarak ayakta durdu. Aralarındaki konuşmalardan kadınların onu beklemekte oldukların ı ayrımsadım. Adam , geç kaldığı iç in özür diledi . Oturmak i s tedi . Yana doğru kayarak ona yer açtım. Hararetli b ir biçimde bana teşekkür etti ve rahatsız ettiği için özür diledi. Köy den geldikle ri n i , şehirde k aybolduklar ın ı , bir sefer i rHk Mexico City 'e g ittiklerinde de trafik yüzünden az daha ya
NAGUAL' IN S AVAŞÇI TOPLULUÔU 2 1 7
şamlarından olacakları n ı anlatt ı . Bana Zacatecas ' da yaşayıp yaşamadığ ımı sordu . Ona hayır, dedi m . Daha fazla konuşmaya n iyet im yoktu ama gü lümsemesi hoşuma gitt i . Yaş l ı b i r adamdı ve yaşına uygun b i r görünümü vard ı . Kızı lderi l i deği ld i . K üçük k ı rsa l bir kasabadan gelen k ibar görünüm lü bir çiftç iye benziyordu . Üzerinde takım e lb ise , ba� ı ı1da b i r has ı r şapka v ardı . Yüz hatl arı son derece narin, c i ldi neredeyse saydamdı . Kemerl i bir burnu , ufak bir ağzı ve kusur suz derecede bak ıml ı beyaz b i r sakal ı v ard ı . Son derece sağl ı k l ı görünüyordu ancak hay l i s ı skayd ı . O rta boy luydu ve sağlam bir yap ı s ı vard ı , ancak bitkin görünüyordu .
Ayağa kalkarak kendi s in i tan ı tt ı . Ad ın ın Vicente M ed rano olduğunu, i ş için yal nızca bir günlüğüne kente geldiğini söyledi . Daha sonra ik i kadın ı göstererek k ız kardq i olduklarını söyledi . Kadınl ar ayağa kalkarak bize doğru döndü ler. İkisi de çok zayıft ı ve erkek kardeşlerinden daha esmerdiler. Ayn ı zamanda ondan çok daha genç görünüyorl ard ı . Tenlerinin adamın teni gibi olmadı ğını fark ettim. Kadın l arın ik isi de oldukça a l ıml ıydı . Yüz hatları adamınki gibi ince, gözleri parlak, bak ı ş l ar ı dostaneydi . Boyları yaklaş ık bir altm ış c ivarındaydı . G iys i leri çok ş ık t ı , ancak giym i ş o ldukları şa l l ar, alçak ökçeli ayakkabı l ar ve kal ı n pamuklu çoraplar. onl ara hal i vakti yerinde ç iftç i kadınları görünümü veriyordu . K ad ın lardan daha büyük olanı e l l i yaş ları nda, daha genç o lanıysa k ı rk yaş larında görünüyordu .
Adam beni onlar la tanı ş t ı rd ı . Kadın lardan büyüğünün adı Carmela, daha genç olanın ad ı i se Hermel inda 'yd ı . Ayağa kalktım ve onlarla el s ık ı ş t ım. Çocuk l arı n ın olup ol madığını sordum. Bu soru benim için genel l ik le bir sohbet i baş latan soru olmuştur. K ad ınlar güldüler ve bir l ikte e l ler ini karın lar ı üzerinde gezdirerek ne den l i ince yap ı l ı o lduk lar ı nı gösterdi ler. Adam sakin b i r sesle kız kardeş leri nin yaş l ı birer ka l ık o lduklar ın ı , kendis inin de ih t iyar bir bekar olduğunu belirtt i . Yarı şak acı b ir tonla , ne yazık k i k ız kardqlerinin biraz fazl a erkeksi oldukları n ı , bir kadın ı çek ic i k ı l an d i � i l ik ten
2 1 8 KARTAL'I N ARMAÖANI
yoksun olduklarını , bu nedenle de koca bulamadıklarını it iraf etti .
Kadınlar ın toplumumuzdaki i k in c i l konumlar ın ı göz önüne aldığımızda, evelenmemekl e daha iyi ettiklerini söyledim. Kadınlar bu söylediklerime karşı ç ıkt ı lar; onların efendis i olmayı arzulayacak bir erkek bulmuş olsalardı, bu erkeğin h izm etç is i olmayı seve seve kabullenebileceklerini söylediler. Daha genç olanı, gerçek sorunun babal arının ona kadın gibi davranmayı öğretmemesi o lduğunu söyledi . B unun üzerine, adam içini çekerek babalarının son derece buyurgan olduğunu, ona maço b ir erkek o lmayı öğretmediğini , bu nedenle kendi s in in de evleneb i lmes in i engellediğini söyledi . Üçü b irden iç çektiler ve düşüncelere dald ı lar. Gül memek için kendimi zor tuttum.
Uzun süren bir sessizl ikten sonra adam , b iraz daha oturursam babalarıyla ela tanışma şansımın olacağını , babalarının i lerleyen yaşına rağmen son derece hareketl i biri olduğunu söyledi . Utangaç bir tavırla, babaların ın onları kahvalt ı etmeye götüreceğini , zira kendi lerinin hiçbir zaman yanlarında para taşımadıklarını söyledi. Para kesesi her zaman bab ada olurmuş .
Hayretler iç inde kalmıştım. B öyles ine güçlü görünen bu insanlar gerçekte zayıf, bağıml ı çocuklar gibiydiler. Onlara veda ederek oradan ayrılmak üzere yerimden kalktım. Adam ve k ız k ardeşleri k almam için ısrar ettiler. B ana, kahvaltıd<ı kendilerine eş l ik edecek olursam, babalarının da çok hoşuna gideceğini söylediler. B abalarıyla tanışmayı i stemiyordum , ancak bir yandan da merak ediyordum. Benim de birini bekl iyor olduğumu söyledim. O anda kadınlar k ık ı rdadı ve yüksek sesle k ahkaha atmaya başladı lar. Adam da kendisini tutam ayak gülmeye baş ladı . Kendimi budala g ib i h issediyordum. Oradan bir an önce kaçıp g itmek istedim. O anda don Juan göründü ve bana yaptıkları numaranın farkına vardım. Hiç de komik deği ldi .
Hep b ir likte yer imizden kalkt ık . Don J uan ' ın bana bu
NAGUAL' IN SAVAŞÇI TOPLULUGU 2 1 9
kadın ların doğul u kad ınlar, Carmel a ' nı ıı i= siiriicü, Hermel inda ' nı n rüya görücü, Vicente 'n inse savaşç ı , araşt ırmacı ve kendis in in en esk i dostu olduğunu anla t t ığ ında , ha la gü lü yorlardı .
Tam şeh i r meydanın dan a y rı l ı yord u k k i , aramıza b i r adam daha katı ldı , uzun boylu , k ırk ya:;darında esmer bir Kı zı lder i l i ' yeli bu . Lev i 's marka ko t pantolon g iymiş t i ve başında bir kovboy şapkası vard ı . Son derece güçlü ve ağırbaş l ı bir görünümü vard ı . Don Juan adamı bana, Juan Tu rna, Vicente ' n in haberc i s i ve araşt ırma asis tanı olarak tanışt ı rd ı .
B irkaç blok ötede bulunan b i r restorana doğru yürüdük. Kadınlar ben i ara larına almış lardı . Cannel i ta , yapt ık ları şakadan gücenmed iğ irni umduğunu, kendi lerini doğrudan doğruya tanı tmak ya da benimle dalga geçmek g ib i ik i seçeneklerinin bulunduğunu, son derece züppe bir tav ı rl a onlara arkamı dönüp başka b ir banka g id ip oturmayı arzu l adığ ımı görünce, benimle dalga geçmeye karar verd ik leri n i aç ı k ladı .
LHermel i ta, k i ş i n in her zaman alçak gönül lü davranması ve kendi k iş i l iğ i bi le olsa, s avunacak h içb ir şeye sahip olmaması gerekt iğ in i ekledi ; k i ş i , kendini savunmamal ı , koru malıymış . Onları küçümseyerek ben kend imi korumam ı ş , ya ln ızc a savunmuştum.
Onlarla tartı şmak istedi m . B ana oynadık lar ı oyun k arşısında gerçekten ş aşkına dönmüştüm. Tartqmaya baş ladım, ancak bel irtmek isted iğ im noktayı henüz açıkl amama fırsat vermeden don Juan yanıma geld i . İ k i kadına benim bu kavgacı hal ime aldırmamaları gerek t iğ in i , saydam varlı k ların bu dünyada edindik leri gereksiz saçmal ık lardan arı nab i lnıclcrinin çok uzun sürdüğünü söyled�J
G itt iği m iz res toranın sahib i Vicente ' y i tanıyordu ve bizler için mükell ef bir kahvaltı sofras ı hazı rl amış t ı . Orada bulunan herkes çok neşe l i yd i , ancak ben z ihn imi kaplayan dü�üncelerden kendim i kurtaramı yordum. Daha sonra, don Juan ' ın arzusu üzerine Juan Turna yolcu lukl arından söz etmeğe başl adı . Gerçeklerden söz eden bir adamdı . Akl ımın a lmaya-
220 KARTAL'IN ARMAÖANI
cağı olayları böylesine yalın biçimde anlatabilme yet is i karş ıs ında büyülenmiştim. Anlattıklar ı arasında bana en i lginç ge len i , dünyayı çaprazlama kes t iğ i v ar s ay ı l an ı ş ın ya da enerji dalgalarıy la i l g i l i bet imlemeler olmuştu. Anlattığına göre bu dalgalar, evrende var olan d iğer şeyler gibi düzensiz bir akış izlemiyor, belirl i b i r düzen içinde sabit duruyorlarmış . B u düzen, saydam bedende yer alan yüzlerce noktayla çakış ıyormuş. H ermelinda'nın anlayışına göre, tüm bu noktalar dünyevi bedenimizde yer almıyorlardı, ancak Juan Turna, saydam bedenin hayli büyük olduğunu düşünecek olurs ak, bazı noktaların dünyevi bedenimizden yaklaşık b i r metre ötede yer aldığını belirtt i . B i r anlamda bu noktalar bedenim izin dışındalarmış, ancak yine de değillermiş; saydam varl ığımızın etrafında yer alıyorlar, ancak toplam bedenimizin b i r bölümünü oluştu ruyorlarmış. Bu noktaların en öneml i s i , k arın bölgesinden yaklaşık 30 santimetre ötes inde, düz biç imde i leriye doğru uzandığı varsayı lan sanal bir hattın sağında yer alı yormuş . Juan Turna b izlere bunun, ikinci d ikkatin topl andığı merkez olduğunu, avuçlarımızla hafifçe havaya vurarak bu noktayı yönlendirebi leceğimiz i anlattı . Juan Tuma'y ı dinleyemeye daldığımda öfkemi unuttum.
Don Juan ' ın dünyasıyla bir sonraki karşı laşmam batıda oldu. B atıyla i lk temasımın son derece önemli b i r o lay olduğu, bu karş ı laşmanın bir şekilde daha sonra neler yapacağım konusunda alacağım karar ları etki leyeceği konusunda don Juan beni uyardı . Ayrıca bu olayın, bu denli katı davrandığ ım ve kendime böyles ine önem verdiğ im iç in öze l l ikle önem l i b i r s ınav olacağını da belirtt i . Doğal olarak batıya akşam alacakaranlığında yaklaşıldığını ; günün bu saatinin zor b i r saat olduğunu, b atıdaki savaşçılarının çok güçlü, cesur ve büsbütün çı lgın olduklarını söyled i . Ayrıca, onun bir diğer savaşçısını, perde arkasındaki adamı tanıyacaktım. Don Juaıı son derece temkin l i ve sabırl ı davranmam gerekt iğ i konusunda beni uyard ı ; kadınlar yalnızca vahş i b irer ç ı lgın o l
NAGUAL'IN SAVAŞÇI TOPLU LUÔU 22 1
makla kalmıyorlar; aynı zamanda hem onl ar, hem de adamlar onun tanıd ığı en güçlü sava�ç ı lar gru bunu oluşturuyorlarmış . İnancına göre bunlar, i k i nc i d ikkatin en usta insanları yd ı lar.
B i r gün, b irdenbire , bat ı l ı kadın ları z iyaret etme zamanının ge ld iğ in i söyled i . Kuzey Meks ika ' ela b ir kente doğru yol aldık. Tam gün batımında, don Juan bana kentin eteklerinde büyük, ı ş ı ks ız b ir ev in önünde durına ın ı söyled i . Arabadan indik ve ana kapıya doğru yürüdük . Don Juan kapıya b irkaç kez vurdu. Yanı t yoktu. Oraya yan l ı� bir zamanda gelmiş o l duğumuzu düşündüm. Ev boş görünüyordu .
Don Juan yoru luncaya değ i n kapıy ı ça lmayı sürdürdü . Daha sonra bana kapıya vurmam iç in i�aret verd i . H i <,; durmadan kap ıya vurmaya devam etmem i , z i ra i çerdek i ler in ağ ı r iş i tt iklerin i söyled i . Daha sonra ya da ertes i gün tekrar uğramanın daha i y i olup o lmayacağırn sordum. Bana kapıya sertçe vurmayı sürdürmemi söyled i .
Sonsuz g i b i gelen b i r bekleyiş ten sonr a , kapı yavaşça açı l d ı . Tuh af görünüş lü b i r kad ın kapıdan baş ını d ı şarı ç ı karttı ve kap ıy ı k ı rmak ya da komşu l arı ve onları n köpeklerini öfkelendirmek gibi b ir niyet im m i olduğunu sordu.
Don Juan bir şey söylemek üzere öne doğru bir ad ı nı attı. Kadın d ı şar ı çıktı ve ş iddetle onu yana doğru i t t i . Parmağ ın ı bana doğru sa l l ayarak bağınn aya baş l ad ı ve dünyanın sah i b i y m i ş i m g i b i , dü nyada kend imde n başka h i ç k i m s e yokmuş g ib i g i b i davrandığ ımı söy led i . Söyledikleri ne karşı çıkt ım ve yaln ızca don Juan ' ın bana söyled ik ler in i yerine get i rd iğ imi bel irt t im. Kadın don Juan ' ın bana kapıy ı k ırm am ı d a söyleyip söylenmediğ in i sordu . Don Juan araya g irmeye ça l ı şt ı , ancak kadın onu bir kez daha i t t i .
Kadın yataktan yeni kalkm ı ş g ib i görünüyordu . Ü stü baş ı darmadağınd ı . Büyük olas ı l ı k l a kapın ın ses ine uyanmış t ı , üzerindeki g iys iy i de k ir l i sepet inden a l ırn� olmal ıyd ı . Ayakları ç ıplakt ı , beyazlanmaya yLiz tu tan sa\ları korkun\ derecede bak ıms ızdı . Boı ıcuk g i b i , k ı rm ız ı 12özkri v ard ı . Ev kadı ı ı ı
222 KARTAL'TN ARMAGANI
g i b i görünüyordu , ancak kendine has b i r çek ic i l iğ i vardı : uzun boylu sayı l ırdı , yaklaşık bir yetmiş boyundaydı , esmerd i ve olağan üstü adalel iydi ; ç ıpl ak kol lar ın ın ü zerinde boğum boğum adeleler görün üyordu. Kalçaları güzel ve çekiciydi .
Tepeden bakan bir ifadeyle beni baştan aşağı süzdü ve b ağırarak henüz ondan özür d ilememiş olduğumu söyled i . Don Juan, yüksek sesle ve açık bir biç imde özür di lemem gerektiğini fıs ıldadı .
Don Juan ' ın söylediğini yaptığımda, kadın gülümsedi ve don Juan ' a dönerek onu b ir çocukmuş gibi kucakladı . Söylenerek kapıyı benim çalmama izin vermemiş olması gerektiğ in i zira el imin kapıya dokunuşunun çıkardığ ı sesin çok rahatsız edici olduğunu mırıldandı. Don Juan ' ı elinden tuttu ve eşikten geçmesine yardım ederek evden içeri a ld ı . Ona "sevgili küçük iht iyar" d iyordu . Don Juan güldü. O korkunç karının saçmalıklarından zevk al ıyormuş gibi davranması beni dehşete soktu. "Sevgili küçük ihtiyar"ını içeri aldıktan sonra b an a b aktı ve b i r köpeği kovuyormuş gib i eliyle uzaklaşmam ı i şaret etti . Ş aşkınlığımı görünce güldü; dişleri kocaman, çarpık çurpuk ve çok pist i . Daha sonra fikrin i değiştireli ve içeri g irmemi söyled i .
Don Juan k aranlık bir holün ucunda zorlukla ayrımsayabildiğim b ir kapıya doğru i lerledi . Kadın nereye gittiğini bilmediğini söyleyerek onu azarladı . B iz i başka bir karanl ık hole götürdü. Ev çok büyük görünüyordu ve içerde tek bir ış ık yoktu. Kadın, çok geniş bir odanın kapıs ın ı açtı . Oda neredeyse bomboştu . Yalnızca ortasında ik i eski koltuk vardı ve tavandan, o güne eleğin gördüğüm en sönük ampul sallamyordu. Eski moda, uzun bir ampuldü bu .
Koltuklardan b irinde başka bir kadın oturuyordu. B irinci kadın yerde bu lunan ufak b ir hasırın üzerine oturdu ve başını diğer koltuğa yasladı . Daha sonra dizlerini göğsüne yaslayarak tüm vücudunu sergiledi . Külodu yoktu . Aptallaşmış bir şekilde bakakaldım.
NAGUAL' IN SAVAŞÇI TOPLULUGU 223
Kadın ç irki n , sert b i r ses tonuy la bana neden vaj i nasına baktı ğ ımı sordu . Onu ya lan lamaktan başka söyl eyecek b i r şey bulamadım. B ana vuracakmı ş g i b i ayağa kalkt ı . B enden, ona aval aval baktı ğı m ı , z i ra o güne eleğin yaşamı mda h iç va j ina görmediğ im i söyl ememi i s ted i . Son derece utanmış , aynı zamanda ela böyle b i r duru mda yakaland ığ ım i ç in s in i rlenmişt im.
Kadın don Juan ' a dönerek, avazı ç ıkt ığı kadar bağı rarak , defalarca o güne eleğin b i r vaj ina görmediysem nas ı l Nagual o labi ld iğ imi sordu . Odanın d iğer tarafına koştu ve öteki kadının oturduğu koltuğun yanında durdu. K adıı ı ı omuzların dan sarsarak ben i göstereli ve tüm yaşamında h iç vaj ina görmemiş bir adam olduğunu söyled i . Yüksek sesle gülerek ben imle a lay et t i .
Utançtan yerin d ib ine g ird im . Ben i düştüğüm bu küçültücü clunımclan kurtarması i ç in don Juan ' m b i rşeyler yapımts ı gerekt i ğ i n i h i ssediyordum. B ana bu kadın l a rı n o ldukça ç ı lg ın o lduklar ını söylediğ i n i an ıms ıyordum. B u aç ık lama yeters iz kal ıyordu ; bu kadın gerçekten t ımarhane l ik t i . Destek ve tavs iye bekler g ib i don Juan ' a baktım. Bak ı ş l arı n ı benden kaç ırdı . Sanır ım, o ela benim g ib i ne yapacağın ı b ilemez halcleycl i , ancak sanki b ir an yüzünde h ınz ırc a b ir gü lümseme yakal adığ ımı h isset t im, ancak süratle baş ın ı çev i rerek bunu giz led i .
Kadın sırtüstü uzandı , eteğ in i yukarı çekti ve bana g i z l i g i z l i bakacağıma can ımm is ted iğ i g ib i onu seyretmemi emret t i . Yüzümün k ı pk ı rm ız ı o lduğunu h i ssett i m , ba ş ıma ve boynuma ateş basmı şt ı . Öyles ine s i n irlenm iş t im ki neredeyse clenet i m i m i y i t ir i yordum . Kad ın ı k afa s ın ı yaka l ay ıp yere vunnak geld i iç imden.
Kol tukta oturan kad ın yer inden kalkt ı ve öte k i kad ın ı saç lar ından yakalayarak sanki h içb i r gayret sarfctmcden tek bir hareketle ayağa kaldırd ı . Yarı kapal ı gözlerle bana bakarak yüzünü aramızda beş alt ı santim kal ıncaya kadar yaklaştı rdı . Ş aş ırt ıc ı b i ç imde ferahl at ıc ı b i r kokusu vard ı .
224 KARTAL'IN ARMAGANI
Yüksek sesle, i şe başlama zamanın ı n geldiğini söyledi . H er ik i kadın da ampulün ışığının altında bana doğru yaklaşt ılar. B irbi rlerine benzemiyorlardı . İkinci kadın daha yaşlıydı, ya da daha yaşlı görünüyordu ve yüzünü kaplayan kal ın pudra tabakası ona bir soytarı görünümü veriyordu . Saçlarını düzgün bir biç imde arkasında topuz yapmışt ı . Oldukça sakin görünüyordu, ancak al t dudağı ve çenesi sürekli t itremekteydi .
Kadınların her ik is i de uzun boylu ve güçlü görünümlüydüler; tehdit edici bir biçimde tepemde durdular ve uzun b i r süre beni süzdüler. Don Juan kadınların sabitleşen dikkatlerini bozacak h erhangi bir harekette bulunmaktan kaçınd ı . Daha yaş l ı olan kadın başını salladı, bunun üzerine don Juan bana onun adının Zuleica olduğunu söyledi ; o , rüya gijrii cüynıüş. B ize kapıyı açan kadının adı Zoi la 'ymış ve o i: sürücüym üş.
Zuleica bana döndü ve papağanı andıran bir sesle daha önce hiç vaj ina görmediğimin doğru olup olmadığını sordu . Don Juan artık kendine hakim olamıyordu, gülmeye başlad ı . Ona işaret ederek ne söylemem gerektiğini bilmediğimi bel i rttim. Kulağıma eğildi ve hiç vaj ina görmediğimi söylememin daha hayırlı olacağını fıs ıldadı; yoksa benden bir vaj inayı betimlememi i stermiş , Zuleica ' nın benden bir sonraki isteği bu olacakmış .
Zuleica, böyle b i r yan ı t verdiğimde, benim adıma üzüldüğünü bel irtt i . Daha sonra da Zoi la ' ya dönerek vaj inasını bana göstermes in i söyledi . Zoi la amp u l ün altına u zanarak bacaklarını açt ı .
Don Juan , b i r yandan kahkahalarla gülüyor, bir yandan da öksürüyordu . Beni bu tımarhaneden kurtarması için ona yalvardım. Yen iden kulağıma eğilerek d ikkatli ve i lgi l i olduğumu gösterecek şeki lde vaj inayı iyice incelemem i , yoksa alimallah dünyanın sonuna kadar orada kalab ileceğimi fıs ı l dadı.
D ikkatl i ve ayrıntıl ı incelemelerimden sonra Zuleica ba-
NJ\GUAL' I N S AVAŞÇI TOPLULUÔU 225
na, bundan böyl e vaj i na uzmanı ol arak hava atab i leceğ i m i ve eğer günün bir inde külot g iymemh b i r k a d ı n la kar� ı l a�acak o lursam, art ı k bir v a_ı i na gördüğüme göre. fal t a � ı g i b i ;11; ı l m ı � gözlerle kaba v e müstehcen bak ı � l arLı bakmaın ; ıy ı öğrendiğ i m i söyled i .
Zulcica ç ı t ç ı ka rmadan b iz i i <,; a v l u ya giitii rdii . Orada b i r i n i n b e n i bek l emekte o l d u ğ u n u söyled i . İ ç· a v l u z i fi r i karanl ık t ı . Diğer i nsan l ar ın s i lüe t ler in i zorl u k l a an ımsayab i l i yordum. Daha sonra. b i rkaç metre ötede ayakta d u ran b i r adamın koyu ren k gölge s i n i fark e t t i m . B edenim gayri i h t i yari sars ı l d ı .
Don J u a n adam l a ç o k a l ç «tk b i r .�e s l e k o n u � arak be n i kendi s i yl e t a n ı � t ı rm ak i ç i n get i rd i ğ i n i söyled i . A d aıı ı ; ı beıı i ın a d ı m ı s öy l e d i . B i r a n l ı k ses s i z l i k ten sonra d on J u a n bana adamın adı ı ı ıı ı S i l v i o Man uel o l d u ğ u n u . kendi s i n i n kara n l ı ğm s a v a � ç ı s ı , t i.i m s a v a�ç ı t o p ! u 1 u ğ u ıı u ıı 1 i d e r i o 1 d u ğ u ı ı u aç! k l a d ı . Daha sonra S i l v io Manuc l beı ı i ı ı ı le konuştu . Konuşma bozukluğu çek t i ğ i n i cli.i �ü n d ü ı ı ı-sc s i zor i � i t i l iyord u ve sözcük ler ağz ı n d an öksürük g i b i ç ı k ı yord u .
Daha yak ına gelmeı ı ı i emrett i . O n a yak laşmaya ç a l ı ş t ı ğ ımda, sank i havada si.izül i.i yorı n u ? g i b i geri çek i l d i . H iç ses ç ı k artmadan geriye doğru y ü rüyorı ı ı u � g i b i beni bir sa lo ı ıu ıı daha ela k aran l ı k köşelerine doğru ç -c k t i . A n l ayamad ı ğ ı m b ir şeyler mı rı ldan d ı . K o n u ş m a y a n i y e t l e n d i m ama boğazı m ı n ka� ınd ı ğ ı nı ve k a v ru l duğunu h i s s e t t i m . İ k i ü ç kez bana b i r şeyler söyled i ; e n sonunda soyunnı aı ı ı ı emret t i ğ i q i a n l ayab i l d im. Ses inde v e o n u çevre leyen karan l ı kta beni e l ine geç iren hir güç v a rd ı . Em rine karşı ge l e m i yord u m . Ü ze r i m dek i leri 1,; ıkartarak kork u ve soğuğun et k i s i y l"e t i t re ye rek karş ı s ın da ı; ı rı l ç ı p l ak durd u m .
Etraf öyles ine k ara l ı kt ı k i , d o n J uan ve i k i k ad ı nı n y a k ı ı ı ı mızda olup o l m ad ık l ar ın ı göre m i yordum . Yak ı n ı md a , b i rk aç metre ötede a l çak ses l i kes i n t i s iz b i r l ı ı � ı rt ı d u y u yord u m ; d a h a sonra serin b i r rüzgarın e s t i ğ i n i h i sset tim . S i l v io M a n u L·l ' in s o l u ğ u n u t ü m bedenimde duyuyord u m .
226 KARTAL' IN ARMAGANI
Daha sonra bana giysilerimin üzerine oturmamı ve ka ranlığın içinde kolayca ayrımına vardığım aydınl ık bir nok taya bakmamı söyledi . B ana saatler gibi gelen bir süre boyunca ışığa baktım, ta ki aydınlık noktanın Si lv io Manuel ' i ı ı sol gözü olduğunu fark edinceye kadar, O anda, onun tüıı ı yüzünün ve bedeninin hatlarını ayrımsayabildim. Salon i l k göründüğü kadar karanlık değildi. S i lv io Manucl bana yak !aştı ve ayağa kalkmama yardım etti. Karanlığın içinde böy lesine net bir biç imde görebilmek beni coşkulandırdı . İk i ka dının beni seyrettiklerini gördüğüm halde çıplak olmamda ı ı rahatsızlık duymadım. Anlaşılan kadınlar da karanl ıkta göre biliyorlardı; beni izlemeye koyulmuşlardı. Donumu giymek istedim, ancak Zuleica benden erken davranarak donumı ı elimden çekip aldı.
İk i kadın ve Si lv io Manuel uzun süre beni seyrett i lc ı Daha sonra don Juan k aranlığın içinden gelerek bana ayak kabı larımı verdi . Ardından, Zoila ağaçların çevrelediği aç ı k bir avluya doğru bize yol gösterdi. Avlunun ortasında ayakL ı duran bir kadının s ilüetini ayrımsadım. Don Juan onunla ku nuştu ve k adın ona bir şeyler m ırı ldandı . Don Juan ba ı ı ; ı onun güneyden geldiğini , adının M arta olduğunu ve bat ı l ı kadınların habercis i olduğunu söyledi . Marta, beni m da l ı : ı önce ç ıp lak olarak hiçbir kadınla tanıştırı lmadığıma baJı s , g irebileceğini; usul en, kiş inin önce tanışıp , daha sonra s ı > yunmasının gerektiğini belirtti . Yüksek sesle güldü . Gül li � ı ı öylesine hoş, öyles ine canlı ve gençl ik doluydu k i , karanl ı r ı v e sessizl iği içinde tüm evin iç inde yankılandı durdu. Ba ı ı ; ı destek olması i ç in gözlerim don Juan ' ı aradı . Ancak S i lv i ı ı Manuel ' le birl ikte ortadan kaybolmuşlardı . Üç kadınla b i ı l ikte yalnız kalmıştım. B irdenbire gerg inleştim v e Marta ' v : ı don Juan ' ın nereye gittiğini bi l ip bilmediğini sordum. Taı ı ı " anda b iri beni koltuk alt larımdan yakaladı. Acı içinde l ı ı ı çığlık attım. B u kişinin S ilvio Manuel olduğunu anlarnı� t ı ı ı ı Hiç ağırlığım yokmuş gibi beni havaya kaldırdı ve s i lkelcv\ · rek ayağımda ayakkabılarımı düşürdü. Daha sonra beni d ı ı
NAGUAL' IN SAVAŞÇI TOPLULUGU 227
!erime kadar buz gibi su dolu bir fıç ı n ın içine ayakta duracak biçimde yerleştird i .
Fıç ı nm içinde uzun bir süre durdum, bu arada herkes dikkatle beni iz l iyordu . Daha sonra S i l v io Manuel beni bir kez daha yerimden kaldırarak bir in in dikkatle fıç ı n ın kenarına yerleşt irdiği ayakkabı larım ın yarnna taş ıd ı .
Don Juan b i r kez daha karanl ığ ın iç inden geld i ve bana g iys i lerimi uzatt ı . G iy inmem i ve nezaketen bir süre orada kalmamı fı s ı l dadı . M arta kuru l anınaın iç in bana b ir hav l u verd i . Gözlerim iki kadını v e S i lv io M anucl ' i aradı ama görünürde kimseler yoktu .
M arta, Don J uan ve ben, uzun b i r süre karan l ıkta d ik i l dik ve konuştuk . M arta görünürde don Juan ' a b i r şeyler anlatıyordu, ancak bana öyle geliyordu ki asl ında bana sesleniyordu . Ayrılmak için don Juan ' dan bir işaret bekled im, ancak o, M arta ' nı n ateş l i konuşmasını din lcmeğe dalıp g i tmiş g ib i görünüyordu . M arta don J uan ' a Zoi la ' y la Zu leica ' n ın o gün ç ı l gı n l ı k ları n ın doruğunda o lduk ları r n an l a t ıyordu . Daha sonra beni ayd ın latmak iç in onların çoğun luk la son derece mant ık l ı davrandıklarını ekledi .
B ir s ırrı aç ıklar gibi , Marta ' n ı n saç ırnn böylesine clağıı ı ık durmasın ın esas nedeninin, saç l arın en azmdan üçte birinin Zu le ic a ' n ı n saçı o lm ası ndan kaynak l and ı ğ ı n ı söy led i . Olay şöyle olmuş : İ k i kadın birbi rlerinin saçların ı tarıyorl arı ı ı ı ş . Zuleica, daha ·önce yüzlerce kez yapt ığ ı gibi Zuleica 'nm saç ın ı örmüş , ancak bu kez, kontro l ü nü y it i rmiş v e kend i saç larının bir bölümünü de Zoi l a ' n ın saçlarıy la b i rl i kte örı ı ıüş . M arta 'n ın söylediğine göre ayağa kalkıp kol tuk larına doğru yürümek istedik lerinde k ıyamet kopmuş . Onlara y ard ı ma koşmuş. O s ı rada, Zuleica Zoi l a ' n ın saçları n ı n kendi .,aç l ar ı arasında örü l müş o lan bölümünü makas l a kesmeye karar v ermiş . Ancak bunu iz leyen i t işmeler arasmda yanl ı şl ı k la kendi saçını kesmiş .
Don Juan, duyduğu en komik şeymiş g ib i kah kahalarl a ı · ı i l üyordu . Avlunun uzak köşesinden yumuşak, öksürüğü an-
228 KARTAL' lN ARMAÔANI
dıran kahkahalar duydum. Marta, Zuleica ' nı n yeniden uzayıncaya kadar saç larını
arkada topuz yapmak zorunda kaldığını ekledi . Don Juan ' la bir l ikte ben de güldüm. Marta ' y ı sevmiş
t im. Diğer iki kadındansa nefret etmişt im. Beni tiksindiriyorlardı . Oysa Marta, dingin ve sess iz amaçl ı l ığın kusursuz bir örneği g ib iyd i . Yüz hatlarını ayrımsayanı ıyordunı , ancak onun son derece güzel olduğunu düşlüyordum. Ses in in b(i yüleyici bir t ınıs ı vardı .
Çok kibar bir biçimde don Juan 'a b i r şeyler yemek istl'y ip istemed iğ im i sordu . Don Juan benim Zu le ica ve Zoi la ' nın yanında kendimi pek rahat h issetmediğimi, ın ideın i ı ı bulanmış olabi leceğini söyledi. Marta, iki kadın ın artık orad:ı olmadıkları konusunda bana güvence verdi ve bizi karanl ık bir holden geçirerek çok iyi aydınlatı lmış bir mutfağa getird i . B u zıt l ık gözlerim iç in çok fazlayd ı . Kapın ın qiğ indl' durdum ve gözlerimin ış ığa al ışmasını bekledim.
Mutfağın çok yüksek bir tavanı vardı ve oldukça mo dern, donan ımlı görünüyordu. Mutfağın bir tür yemek odas ı na benzeyen bölümünde oturduk. Marta, genç ve çok gü�· lüydii ; vücut hatları dolgun v e çekic iyd i , yuvarlak bir yi.iz t i . küçük bir ağzı ve burnu vardı . S imsiyah saçlarını örrni.iş w
başının etrafına dolamıştı . Sanırım, ben onu nasıl büyük bir merakla izli yorsam, ı ı
da beni aynı i lg iy le iz lemekteydi . Oturup yemek yedik \il'
konuştuk. Beni gerçekten büyülemişti . Eği t iml i değildi , a ı ı cak konuşmalarıy la beni tam anlamıyla etkisi a l t ına aldı . Zu i la 'y la Zuleica 'n ın çı lgınlık anlarında yaptıkları akla hayak s ığmaz şeyleri anlattı.
Oradan ayrı l ıp yola koyulduğumuzda don Juan, M;ıı ta 'ya duyduğu hayranlıktan söz ederek, Marta 'n ın kararl ı l ı ğ ın b i r insanı nas ı l etki led iğ in in belki de en iy i örneğ i ı ı ı oluşturduğunu bel irtti . M arta, ödün vermez bir amaçl ı l ı� ı ı ı dış ında hiçbir deneyiminin y a d a hazırl ığın ın bulunmamas ı na karşın, Zoi l a, Zulcica ve S ilvio Manuel ' in hakırnmı üsı
NAGUAL' I N SAVAŞÇI TOPLULUG U 229
lenmek g ib i akl a gelebil ecek en çetin görev i başarıy la üst leneb i lmiş .
Don Juan ' a S i lv io M anuel ' in neden kend i s in i ı ş ıkta görmeme iz in vermediğ in i sordum . B ana karan l ığın S i lv io Manuel ' in esas unsuru olduğu , i l eride onu görmek için sayıs ız fırsat ımın bulunacağı yanı t ın ı verd i . Bununla b ir l ikte i lk karş ı l aşmamızda, kend i s in i erk i n i n , yan i gecen in karan l ığ ın ın sını rları iç inde muhafaza etmes in i n zorun lu olduğunu vurgul adı . S i lv io Manuel ' le ik i kadın b i rl ikte oturuyorlard ı , z i ra b i rl ikte müthiş b i r büyücü ekibi o luşturuyorlardı .
Don Juan bana bat ı l ı kad ın lar hakkındaki hükümlerimde acelec i davranmamam gerekt iğ in i söyled i . Onlarla , kontro lden çıkt ıkl arı b ir anda karş ı laşmış t ım, ancak bu denet ims izl ik , yaln ızca görünüşteymiş . A s l ın da, iç ler inde hiç değişmeyen bir öz v armış ; bu neden le, en ç ı l g ın anları nda b i le , bu ç ı lg ın l ık lar b ir başkası tarafı ndan sahnelenen bir performansmış g ib i . kendi sapk ın l ıkları na güleb i l i yorlarnı ı ş .
S i l v io M anue l ' in duru muysa fark l ı ym ı ş . O , kes i n l ik le del i değ i lm i ş ; bu i k i kadın la böylesine başarı l ı b iç imde baş edeb i lmes in in en büyük nedeni , onun sah ip olduğu derin b i l i nç l i l ikmiş , o ve diğer ik i kadın ik i z ı t kutbu tems i l etmekteymiş . Don Juan, S i l v i o Manuel ' i n yap ı s ın ın doğuştan böyle olduğunu ve çevres inde bulunan herkes in onun bu ayrı cal ığ ın ı n fark ında olduğunu be l i rt t i . D iğerler ine karşı son derece katı ve hoşgörüsüz davranan ve l in imet i b i le , S i l v io Manue l 'e büyük i l g i gösteri rmi ş . Bu te rc ih in gerçek neden in i an l ayabi lmek don Juan ' ı n y ı l l arı nı a lm ı ş . Doğas ında var o l an açık lanamaz b i r öze l l iğ i yüzünden, S i l v io Manuel b i r kez sol yanının b i l inc i ne daldığında bir daha bu duru mdan ç ıkmıyormuş . Yüksek b i l i nç duru munda kalmaya duyduğu güç l ü eğ i l im le , ve l in imet in in üstün l i derl ik n ite l ik ler iy le b i rleşmes i , onun yaln ızca kural ın b i r y o l göste r ic i o lduğu ve gerçekte farkl ı b i r b i l inç düzlemin in daha bulunduğu sonucunu değ i l , aynı zamanda b i l inc in d iğer dünyasma varan gerçek geç id i de herkesten önce kavrayabi lmes i n i sağl amış . Don Juan S i l -
230 KARTAL' IN ARMAGANI
vio M anuel ' in en kusursuz bir biç imde elde ettiğ i büyük başarıları ortak amaçlarının hizmetine sunarak dengeleyebildiğini söyledi. S ilv io M anue l , don Juan ' ın arkasın daki g izli güç olmuş.
Don Juan ' ın savaşçılarıyla son karşılaşmam kuzeyde ol du. Don Juan bu topl antıyı gerçekleştirmek üzere beni Guadalajara şehrine götürdü. Buluşmamızın şehir merkezine oldukça yakın bir yerde, öğle vakti olacağını söyledi, zira kuzey, gün ortasıydı . Otelden saat 1 1 civarı ayrıldık ve şehir merkezine doğru kısa bir yürüyüş yaptık.
Nereye gittiğime dikkat etmeden yürümeye koyuldum. Buluşma konusunda kara kara düşünerek yürüyordum ki , bir mağazadan aceleyle çıkan bir kadınla çarpıştım . El inde taşı dığı paketler yere düştü ve dağıldı. Özür dileyerek paketleri toplamasına yardım ettim . Don Juan, geç kalacağımızı söyleyerek acele etmem konusunda beni uyardı . Kadın çok şaşırmış görünüyordu . Kolundan tuttum. Yaklaşık altmış yaşlarında, çok ince yapıl ı , uzun boylu bir kadındı ve çok şık giyinmişti . Oldukça ş ık bir görünüşü vardı. Son derece kibar davrandı ve suçun kendisinde olduğunu, uşağını aradığın ı , bu nedenle dikkatinin dağıldığını söyledi. Kalabalığın içinde uşağını bulab ilmek için kendisine yardım edip etmeyeceğimi sordu. Don Juan ' a döndüm ; kadını az daha öldüreceğimi, bu nedenle en azından ona yardım etmem gerektiğini söyledi .
Elinden paketleri aldım ve mağazaya geri döndük. B ira1. ötemizde, oralı olmadığı aşikar, kaybolmuş bakışlarla çevre:;ine bakan bir Kızılderi l i gördüm . Bayan onu çağırdığımb kJybohnuş bir köpek yavrusu gibi yanına geldi. Ellerini ya layacakmış gibi görünüyordu.
Don Juan dışarda bizi bekl iyordu. Bayana acele etme miz gerektiğini belirtti ve daha sonra da ona adımı söyled i . Kadın k ibar bir b iç imde güldü v e el imi sıktı . Gençl iğ irnk herhalde b i r afetti diye düşündüm; zira hala çok güzel V l' alımlıydı.
NAGUAL' IN SAVAŞÇI TOPLULUÔU 23 1
Don Juan birdenbire bana döndü ve adın ın Nelida olduğunu, kuzeyden geldiğini , ve bir rüya gijrücü olduğunu söyledi . Daha sonra beni kadın ın uşağı ile tantştırd t ; adı Genaro Flores 'di , kendisi eylem adamı , top lu luğun eylemlerinin gerisi ndeki savaşç ı yd ı . İ yice afal lamışt ım. Üçü birden kas ı la kas ı la gülmeye başladı lar; şaşkınl ığ tm arttıkça daha çok eğleniyor görünüyorlardı.
Don Genaro biraz ötede bulunan bir grup çocuğun yanına giderek paketleri onlara verdi ve onlara, biraz önce konuşurken gördükleri bayanın kendisinin patronu olduğunu, bu p aketleri onlara hediye olarak aldı ğ ın ı , z ira bugün c anını n bir iy il ik yapmak istediğini söyledi . Daha sonra konuşmadan yarım blok kadar yürüdük. Di l im tutu lmuştu. B i rdenbire Nel inda el iyle mağazayı gösterdi ve bizden çok kısa bir süre onu beklememizi , kendisi için ayırdık ları bir kutu naylon çorabı alması gerektiğini söyledi . B i r an gü lerek bana baktı , gözleri parl ıyordu; bana, şaka bir yana, büyücü olsa da olmasa da, her zaman naylon çora p ve dantel külot giydiğini söyledi . Don Juan ve Genaro, ik i budal a gibi kahakalar attı lar. Nel incla ' y a bakakald ım, zira e l imden başka b ir şey gelmiyordu. Onda, aynı anda hem son derece dünyev i , hem ele bu dünyaya ait olmayan bir şeyler vardı sanki .
Ş akac ı b i r tonl a don Juan ' a bana göz kulak olmasın ı , z i ra düşüp bay ı lmak üzere olduğumu söyledi . Daha sonra nazik bir tav ırla don Genaro 'ya dönerek içeri girip tezgahtardan sipariş ini alması nı rica ett i . Don Genaro tanı içeri g iriyordu ki, Nelinda fikrini değiştirnı i� g ib i onu geri çağırd t ; ancak, don Gcnaro onu duymadı v e içeri g i rerek gözden kayboldu. Nel inda, izin isteyerek, don Genaro ' mın peş inden dükkana daldı .
Don Juan e l iyle sı rtıma bast ırarak beni düştüğüm s ıkın t ıdan kurtard ı . Bana, adı Florinda olan diğer kuzeyl i kad ın la başka bir zaman , tek başına tanı şacağımı , zira onun fark l ı bir ruh durumuyla bağlantımı sağlayacağını bel irtt i . Söylediğine göre, Florinda 'yla Nel inda b irbirlerinin birer kopya sıydı lar.
232 KARTAL' IN ARMAGANI
Nelinda öylesine ince zevkli , öylesine zarif görünüyord ı ı k i , onu bir moda dergisinin sayfaları arasında düşleyebiliyor dum. Bu denl i güzel ve zarif olması- Fransız ya da Kuzey İtalya kökenli olabil irdi-beni şaşkına çevirmişti . Gerç i Vi cente de Kızılderil i ası l l ı değildi , ancak kırsal kökenli olu� ı ı onu daha sıradan b i r konuma yerleştiriyordu . Don Juan · : ı
dünyasında Kızı lderi l i kökenli olmayan kişi lerin neden h u l unduğunu sordum. Bir N agual ' ın topluluğunda yer alan s : ı vaşçı ları seçen unsurun erk olduğunu, erkin neler tasarlad ığı nı bilebilmenin olanak dışı olduğunu bel irtt i .
Mağazanın önünde yaklaşık yarım saat bekledik. Doı ı Juan sabırsızlanıyormuş gibi davrandı ve benden içeri g i rL· rek onlara acele etmelerini söylememi isted i . Mağazad �ı ı ı içeri girdim. İçerisi fazla geniş değildi ve arka kapı yokt ı ı . ancak görünürlerde hiç kimse yoktu. Tezgahtarlara onla ıı sordum, ancak kimsen in haberi yoktu.
Don Juan ' la yüz yüze geldim, neler olduğunu sorduıı ı Bana onların ya yer yarı lıp içine girdiklerini, ya da tam sı rt ı m ı kütürdet t iği s ırada oradan gizl ice s ıvışmq oldukl arı ı ı ı söyledi.
Öfke iç inde ona tüm adamlarının hi lekar o l clukları ı ı ı söyledim. Gözlerinden yaşlar boşanı ncaya kadar güldü. Bl' nim tam bi r enayi olduğumu söyledi . Kendime böyles i ı ı c · önemsiyor olmam , beni tam bir maskara durumuna düşürii yordu. Öfkeli halime öylesine gülüyordu ki, duvara yaslaı ı mak zorunda kaldı.
La Gorda bana don Juan ' ın topluluğunun üyeleriyle i l k kez karşılaşmasını anlatmıştı . Onun anlattıkları d a biçim o l : ı rak aynıydı , yalnız içerik farklıydı . Savaşç ı lar ona karşı be l k ı biraz daha sert davranmış lar, ancak la Gorda, onların bu t a \ rının nedenini, uykusundan uyandırmak için kendisini sa ı ' ma girişimi ve aynı zamanda da, kendisinin ki� i l iğinin çirl-; i ı ı yüzü olarak tanımladığı bölümüne kaqı doğal bir tepki bi \. ı minde yorumlamış .
NAGUAL' IN S AVAŞÇI TOPL U L U Ô U 233
D o n J uan ' ın dünyası nı inceled i ğ i m i zde, b u n u n gerçekte v e l i n im e t i n i n dü nyasın ı n bir suret i o l d u ğ u n u n ayrı m ı na v ard ı k . Çq i t l i g ru p l ardan ya da e v le rden o l u� tuğu söylenebi l i rd i . B i rb i ri nden bağı m s ı z görü n ü rde k ı z k arclq dört ç ift i n o lu�turduğu b ir gru p b u l u n u yordu : b u ç i ft ler b i r l i kte çal ı ş ıyorl ar, b i rl ik te ya� ıyorl ard ı : d iğer grupta üç adam vard ı : bunl ar yaşça don J u a n ' 1 11 akran ıydı lar ve ona o ld u kça y a k ı n d ı lar: on l ardan b i raz daha genç i k i adam ı n , Eın i l i to v e J u an Tum a ' n ın o l u �turduğu b i r gru p daha vardı ve son u l a rak da, görünürde birbir iy le akraba daha gen�· i k i güney l i kad ı n , Marta i l e Teresa ' nı ıı o l u � t urduğu bir e k i p b u l un u yord u . Ra�ka b i r açıdan bakı ld ığ ında bu topl u l u ğ u n . M e k s i ka ' n ı n b i rb iri nden oldukça uzak fark l ı bölgelerinde yer a la n dört evden o lu � t uğ u söyleneb i l i rd i . B un l ar ın b i r i nc i s i , i k i bat ı l ı k ad ı n Zule ica i le Zoi l a, S i l v io M anuel ve haberc i M arta ' dan o l u� uyord u . İk inc i s i , g ü ney l i kad ın lar Ccc i l ia ve Dc l i a , d o n J u an ' ı n h aberc i s i E m i l i t o ' y l a h aberc i Tere s a ' da ıı o l u� uyord u . B i r d iğer ev, doğul u kad ı n l ar Carıne l a ' y l a H c rme l inda , Vicentc ve haberc i Juan Tu m a ' dan o l u�uyord u : son o l arak da, k u ze y l i k adın l ar, Nel i nda i l e Flor i n d a ve don Genaro b u l u nuyordu.
Don J uan ' a göre, kendi dünyas ı , vel i n i m et i n i n dünyasın ın sah i p o lduğu uyum ve huzurdan yoksundu. B i rb i ri n i gerçek an l amda dengeleye n , ve b i rb i r i n i n t ı pa t ıp q i o l a n i k i kad ı n , y a l n ı z c a k uzey l i s a v a�ç ı lar, N c l i n d a ' y l a F lor i n d a ' y d ı . Günde l i k koı ıu�mal arı nı ız ın b i rinde Nel i ı ıda, b i rb i rler ine aynı kan gru buna s ah i p ol acak ölçüde benzed i k leri n i bel i rtm i�t i .
Bana göre. e tk i l q i m ler i m i z i n neden o lduğu sürpriz ler in aras ında en ho�uma g i d e n i , i lk kar� ı l a � t ı ğ ı nı d a bana son derece i t i c i görünen Z u l e ica ' yl a Zoi l a ' n ı ı ı dön ü � ü m ü o l ımı� t u . Don J u a n ' ı n bel i rt t i ğ i g i b i . en c id d i ve ç a l ı � ka n s a v a �ç ı l a r ha l ine ge l m i � l e rd i . O n l arı b i r dahak i görü � ü nı dc g öz l er ime i n anama d ı m . Ç ı l g ın l ı k k ri zl e ri geç m i � t i ve � imdi kar� ı nı d a i y i g i y im l i , uzun boyl u , sağ lam yapı l ı , parlak s i y a h ta� l ara benzeyen gözle r i y l e i k i Meks i k a l ı bayan duruyord u . G ü l e -
234 KARTAL' IN ARMAGANI
rek, sanki başka insanlarmış ve hiçbir i lgileri yokmuş gibi o gece olup bitenlerden söz ettiler. Don Juan ' ın kendi velinimetinin topluluğunda bulunan batılı kadınlarla karşılaştığında yaşamış olduğu sıkıntıyı şimdi anlayabi liyordum. Zuleica ' yla Zoi la 'nın onlarla ilk kez karşı laştığımda gördüğüm sevimsiz, tiksinti verici yaratıklara dönüşebileceklerini kabullenebilmem, bana olanaksız gibi geliyordu. B ir çok kez geçirdikleri dönüşüme tanık oldum, ancak bir daha hiçbir zaman onları i lk kez karşılaştığımda yargıladığım biçimde yargılamadım. Her şeyden fazla beni üzen, onların öfke krizleri olmuştu .
Ancak, bana e n büyük sürprizi yapan S ilvio Manuel oldu. Karanlığın içinde onunla ilk tanışmamızda, bana buyurgan bir adam, insanı ezip geçen bir dev gibi görünmüştü. Oysa, ufak tefekti, ancak zayıf, çelimsiz biri değildi . Bedeni , b ir binicinin bedenine benziyordu-kısa boylu , ancak kusursuz derecede biçimli. Bana bir sporcu gibi göründü. Bedeni üzerinde öylesine usta bir denetimi vardı ki ki, kaslarını sıkarak bedenini, b ir kurbağa gibi, olduğunun iki katı şişirebil iyordu. Hiç acı duymadan bedenindeki tüm eklemleri yerinden oynatıp, yeniden yerleştirebi liyordu. S ilv io M anuel ' e baktığımda her zaman derin ve bana yabancı gelen bir korkuya kapıldığımı hissetmiş imdir. B ana farklı bir zamandan günümüze gelen bir ziyaretçi gibi görünmüştü. Solgun, ama esmer, bronz bir heykele benzeyen bir yapısı vardı . Keskin yüz hatları , kartal gagasına benzeyen kemerli burnu, dolgun dudakları ve birbirinden uzak, çekik gözleri, ona bir Maya freski üzerinde yer alan bir desen görünümü kazandırıyordu. Gündüz boyunca tavırları sıcak ve dostçaydı, ancak hava kararır kararmaz akıl sır ermez bir değişime uğruyordu . Sesi değişiyor, karanl ık bir köşeye çekilerek, karanlığın içinde kayboluyordu. B öyle anlarda yalnızca sol gözünü görebiliyordum; sol gözü açık kalırdı ve kedigillerden vahşi bir hayvanın gözü gibi tuhaf b ir parıltıyla parlardı .
Don Juan ' ın savaşçılarıyla aramdaki ilişki sürecinde or-
NAGUAL'IN SAVAŞÇI TOPLULUGU 235
taya çıkan bir diğer husus da kon tro//ii ( ı lg ı n lık konusuydu . Don Juan bana bir zamanl ar, tüm savaşçı kadın ların zorun lu olarak bölündükleri ik i kategoriden , riiya giiriiciiler ve i z sü
rücülerden söz ederken bu konuyu kısaca açık laın ı ş t ı . Söylediğine göre toplu luğundaki tüm ü ye ler, günde l ik yaşant ı ların ın bir bölümü olarak rüya görme ve iz siirnıe edimlerinde bulunurlard ı ; ancak, riiya gôrücüler gezegeniy le iz siiriiciiler
gezegen in i o luşturan kadın lar kendi etk in l iklerinde özel l ikle ustal aşmı şlard ı .
İz sürücü ler günde l ik yaşamın esas yükünün taş ı y ıc ı larıydı lar. Onlar idarec i , toplu luğun insanlarla i l i şki l erini sürdüren insanlardı lar. Gündel ik yaşam dünyasına i l i şk in şeyleri onlar denet l iyordu. iz siiriiciilcr. kontrollii � · ı lgınlı.�111 uygulayıcı l arıydı lar; rüwı giiriiciilcrin, rii_vo giirnıeni11 uygulayıc ı ları olmaları g ib i . D iğer b i r deyiş le , kontro l lü ç ı lg ın l ık , iz sürmenin temel ini oluşturuyordu , tıpkı düş lerin rüya görmenin temel in i oluşturduğu g ib i . Don Juan ' ın söylediğine göre, en genel anlamda, bir savaşçın ın ik inci d ikkatte e lde ett iği en büyük başarı riiva gôrme, birinc i d ikkat içinde e lde ett iği en büyük başarıysa iz sürmeydi.
İ lk buluşmamızda don Juan ' ın savaşç ı l a rın ın bana olan davranış l arın ı yanl ış anlam ı şt ım . Eylem lerin i . çeş i t l i düzenbazl ı k lar ol arak yoru m laırnş t ım-eğer kontm llii � ·ı lgınlı .� 1 11
ne olduğunu öğrenmemi ş o lsaydım, bugün b i l e iz len imim aynı olurdu . Don Juan , savaşçı l arı n bana o lan davran ı ş ları n ın iz sürme konusunda verilen ustaca ders ler olduğunu bel irt t i . Söylediğine göre ve l in imeti ona her şeyden önce i z siirnıe
sanatın ı öğretmiş . Vel in imet in in diğer savaşç ı l arı n ı n aras ında hayatta kalabi lmek için bu sanat ı hemen öğrenmesi gerek iyormuş . Ben im durumumdaysa, be l i rt t iğine göre, kendi başıma herhangi b ir savaşım vermeyeceğime göre, i lk önce riiyu
görmeyi öğrenmem gerekiyormuş . Zaman uygun olduğunda, Florinda yanıma gelerek iz siirmrnin karmaş ık süreçleri iç inde bana yardımcı o lacakmış . B u konu üzerine ben imle başka hiç k imse konuşamayacakmış ; bana ancak, i lk buluşmamız-
236 KARTAL'IN ARMAÔANI
da da yaptık ları g ib i yeteneklerini serg ileyebil irlermiş . Don Juan b ana Florinda ' nın i z sürmenin en önde gelen
uygulayıcılarından b ir i olduğunu ayrınt ı l ı bir biç imde açıkladı ; kendis i , velinimeti ve onun her biri birer iz siiriicii olan dört kadın savaşçıs ı tarafından en ince ayrıntılarına k adar iz sürme sanatı üzerine eğiti lmişler. Florinda, don Juan ' ın dünyasına g iren ilk kadın savaşçıymış, bu yüzden de, yalnızca iz sürme sanatında deği l , aynı zamanda, eğer o noktaya ulaşab i li rsem, üçüncü d ikkatin g izemleri konusunda da benim k ı l avuzum olacakmış . Don Juan bu konu üzerinde ayrıntı l ara g i rişmedi. Bu konunun , benim önce iz siirme_vi daha sonra da üçüncü dikkate g i rmeyi öğrenebilmeme kadar beklemesi gerektiğini bel irtt i .
Don Juan , vel in imetinin i z sürme sanatmda ustalaşmaya i l i şkin her konuda gerek kendisine, gerekse diğer savaşçılara fazlas ıyla zaman ve dikkat ayırdığın ı açıkladı . Vel inimeti , kuralm öğretileriyle , gündel ik yaşam içinde diğer insanlarla baş edebilmeleri için karmaşık düzenekler gel iştirmh. Kih irl i l iğin olmadığı b i r durumda sosyal ortamda ayakta kalabilmenin tek yolunun kontrollü çılgınlık olduğuna onl arı inandırab ilmeni n tek yolunun bu olduğuna inanıyormuş.
Hazırladığı düzenekleri u ygulamak üzere velinimet i , kiş ilerin eylemleriyle savaşçı ların eylemlerini , kural ı n buyruklarının k arşısına yerleştirerek geri çekil ip, doğal sonucu beklermiş . Sürecin doğal bir gel iş imi ol arak başlangıçta insanların ç ılgınlığı bir süre için başat l ık kazanır, savaşçı ları da peşinden sürüklermiş , ancak sonuçta kural ın daha kapsamlı tasarıları karşısında yeni lg iye uğrarınış .
Don Juan b ize , vel inimetinin oyuncular üzerinde bu şek ilde bir baskı kurm as ından başlangıçta hoşnutsuzluk duyduğunu söyledi . B unu vel inimetinin yüzüne de söylemiş . Vel inimeti buna şaşırmamış. Sahip olduğu denetimin yal nızca Kartal ' ın yarattığ ı b i r yanılsamadan ibaret olduğunu bel irt miş . O , yalnızca kusursuz b ir savaşçıyınış , ve eylemleri Kartal ' a yansıtab ilmeye yönel ik alçak gönüllü girişimlerrni� .
NAG UAL' IN SAVAŞÇI TOPLU LUÔU 237
Don Juan , ve l in imeti n in kendi tasarım lar ını uygu lay ı� ın da sah ip olduğu gücün , Kartal ' ın gerçek ve n iha i o lduğu, in san ların yaptık lar ını n da ç ı l g ın l ı k tan ba�ka b i r anlama ge l mediğ i gerçeği n i b i lmesinden kaynak landığ 1 1 1 1 be l i ri l i . Bunl a rı n ik is i birlq t i k lerinde /.:011 ımllii rı lg ı 11/ ı/.: ortaya ç ı k ıyormu� k i don Juan ' ı n vel in imet i /.:onımllii vlgı11/ı,�ı s ıradan insanların ç ı lgı n l ığı i le Kartal ' ı n öğret i ler in in kes in l iğ i arasındak i tek köprü olarak t an ıml ıyordu .
NAGUAL KADIN
Don Juan, arındırılmak üzere, hem bat ı l ı kadınların , hem de Florinda ' ya benzeyen ve en iyi i: siiriicii olarak ken
disine bu sanatın inceliklerini öğreten kuzeyli kadının gözetimine verilmiş . Kuzeyli kadın ve vel inimeti ona, kendi s avaşçı topluluğunu oluşturacak olan üç erkek savaşç ı , b ir haberci ve dört kadın iz sürücüyü bulabilmesi iç in gerekli olanakları sağlamışl ar.
Vel inimetinin topluluğundaki sekiz kadın görücü, saydam üyelerin aray ış ına girmiş ler ve don Juan ' ın topluluğu için uygun erkek ve kadın savaşçı l ar ı bulmakta zorlanmamışlar. B ununla birl ikte velinimeti, buldukları savaşç ı ları b ir araya getirmek konusunda görücü lerin çaba harcamasına iz in vermemiş . İz sürme i lkelerini uygulamak ve bu k iş i leri birer savaşçı haline getirebilme görevi don Juan 'a veri lmiş .
Ortaya çıkan i lk savaşçı Vicente olmuş . Don Juan iz sür
me sanatında onu yetişt irecek kadar becerik! i deği lmiş . O yüzden, velinimeti ve kuzeyl i iz sürücü bu görev in büyük b ir
240 KARTAL' IN ARMAGANI
bölümünü üstlenmiş . Daha sonra s ıras ıy la, S i lv io M anueL don Gcnaro ve son o larak da haberci Emilito gelmiş.
Florinda, i lk kadın savaşçı olmuş. Onu Zoila, Delia ve daha sonra da Carmel a izlemiş . Don Juan, vel inimetinin savaşçıların dünyayla i l i şki lerini yalnızca kontrollü çılg ınlık koşul larında sürdürmelerini sıkı sıkıya tembihlemiş . B unun sonucunda en karmaşık planlar ı düşünüp uygulama becerisine sahip, akıl l ara durgunluk veren bir uygulamacı lar ekibi oluşmuş.
İz sürme sanatı üzerinde bell i ölçüde yetkinl ik kazandıktan sonra vel in imetleri , onlar iç in b i r Nagual kadın bulma zamanının geldiğini anlamış. Herkesin kendi iş ini kendi görmes i gerektiği i lkesine sıkı sıkıya bağlı olan velinimeti, Nagual kadını onların dünyalarına getirmek için yaln ızca toplulukta bulunan herkesin uzman iz siirüciiler olmaların ı değ i l , aynı zam anda don Juan ' ın görmeyi öğrenmesini de beklemiş. Don Juan, bekleyişle harcanan zamana son derece üzülmüş olmakla bir l ikte, Nagual kadının bulunmas ı için harcanan ortak çabanın topluluktaki savaşçılar aras ında daha güçlü bir bağın oluşmasını sağl adığını da kabul ediyordu . Bu bağ, özgürlük arayışına olan bağlılıkları na yeni bir canlı l ık kazandı rmış .
Vel in imetleri stratej is in i uygulamaya koyulmuş ve önce N agual kadını çekebilmek için aniden sofu bir Katol ik o l muş . B ilg i lerinin m i rasçısı olarak don Juan ' elan, gerçek bir evlat gibi davranmasını ve onunla b irl ikte k i l iseye gitmesini i stemiş . Onu her gün yanına katıp ayine sürüklüyormuş . Don Juan ' ın bel irtt iğ ine göre, son derece cana yakın olan ve güzel konuşmasını b i len velinimet i , kil i sede rastladığı herkese onu, kırık çıkıkçılık yapan oğlu olarak tanıştırıyormuş .
Anlattığına göre, o güne değ in yabani b i r pagan ola rı don Juan, kendis in i , konuşmak ve kendisi hakkında bilgiler vermek zorunda kaldığı bu tür sosyal ortaml arla karş ı kar� ı ya kalmaktan ölümüne korkmuş . Ancak daha sonra, velinimetinin yaptığı her eylemin altında mutlaka bir neden bulu-
NAGUAL K A D I N 24 1
nacağını düşüne rek kend i n i rah a t l at m ı ş . Onu gözlemleye rek bu nede nlerin neler olabi leceği n i çı k arsamaya çal ı ş m ı ş . Ve l i n imet i n i n yaptıklar ı tutarl ı ve içten görünüyorm u ş . Örnek b i r K a to l ik o l ar a k , i ns an l ar a ra s ı n d a g ü v e n u y a n d ı rı yo r m u ş . Öze l l ik l e de , ona hayl i saygı d u y a n , b i r d o s t ve s ı rdaş ol arak gören bölge papaz ı n ı n gözünde. Don J u an ne yapacağ ı nı b i l e m e z d u r u mdaym ı ş . ıYe l i n i ın e t i n i n y a gerçekten i n a n arak Katol ikl i ğ i seçm i ş olabi leceğ i n i . y a da tümüyle ç ı l dı rm ı ş olduğunu düşünüyorırnı ş . O s ı ra l ar, b i r savaşçının a k l ı n ı h iç b i r durumda y i t i rmeyeceği n i he ni.iz k a v rayam a m ı ş .
D o n Juan ' ın k i l iseye g itme konus undak i kayg ı l a rı , v e l i n imet i n i n kend i s i n i tanıd ı ğ ı k i ş i lerin k ı z l a rı y l a tan ı ş t ı rdığınd a ortadan kaybo l m u ş . D o ğ ru s u bu h o ş u ı ıa g i t m i ş , ancak kendin i rahatsız h i ssetm iyor d a değ i l m i ş . Don .l uan, v e l i n imet in in onun konuşma yetene k leri n i ge l i ş t i rm e k üzere ona yardımcı olmaya ç a l ı ş t ı ğ ın ı d ü ş ü n ın ü ş . O , ne konuşkan. ne de s e v i m l i b i r i y t n i '.j . oysa ve l ın i mı: t i b ir Nagual ' ı n zoru n l u ol arak her i k i öze l l iğe d e s a h i p o l m;ı s ı gerek t i ğ i n i s i iylcrın i ş .
B i r yı l boyunca hemen h e r gün k i l i seye g i t t i k t e n sonra, bir pazar ayini s ı rasında, don Juan k i l iseye g i d iş leri n i n a l t ı n da yatan nedeni keşfetm i ş . Ve l i n i met i n i n tanı d ı k l arı n ı n b i r i nin kızı o l an Ol inda adl ı b i r k ı z ı n yanında çöme l m i ş . Ayl a r boyunca h e r g ü n görüşüyor o lmanın verdiği a l ı şkanl ı k l a , dönüp ona bakm ı ş . Gözleri b u l u ş m u ş v e b i rde n b i re don J u a n o n u saydam b i r v arl ı k b iç im inde giimıiiş. Ol inda, ç i ft b i r kadı ıı m ı ş . Ve l i n i me t i onu en baştan ber i t a n ı yorm u ş v ı: don J u an ' ın onunla i l i şk i kurab i l m e s i i ç i n m ü m k ü n o l an en z o r yolu seç m i ş . Don J u an, bizle re yaşadığı o a n ı n tüm yaşam ı n ı n e n önem l i anl a rı ndan b i ri olduğunu söylem i ş t i .
Ye l i n i m e t i , d o n J u a n ' ı n giirdli,� iin ii b i l iyorm u ş . O n u n göre v i , ç ift v a r l ı k l arı b i r a ra y a geti rme k m i ş v e b u n u k us ur s u z b i r b i ç i mde başarm ı ş . Ay ağa kalkırn ş , k i l isen i n dört b i r yanına göz gezdirm i ş , dah a s o nra d a k a l k ı p arka.� ı n a bakmadan oradan ayrı l m ı ş . A rt ı k orada onun i ç i n yapacak faz l a bir �ey kalmamı� .
242 KARTAL' IN ARMAGANI
Don Juan ' ın dediğine göre, velinimeti ayinin ortasında kalkıp gidince, tüm gözler ona çevrilmiş . Don Juan onun peşinden g itmek istemiş, ancak Olinda atik davranarak onun elini kavramış ve alıkoymuş . O anda, don Juan, görmenin salt kendis ine özgü bir güç olmadığını anlamış. Aralarından sanki bir akım geçmiş ve oldukları yerde mıhlanıp kalmışlar. Don Juan birdenbire, ayinin bittiğini, üstelik kilisenin dışına kadar geldiklerini fark etmiş. Vel inimeti, ikisinin beklenmedik ve patavatsız bir tavırla b irbirlerine sevgi gösterileri yapmalarından öfke ve utanç duyan Olinda'nın annes ini teskin ediyormuş.
Don Juan bundan sonra ne yapacağını bilemez haldeymiş. B i r plan yapmanın onun görevi olduğunu bil iyormuş . Bunun için gerekli olanaklara sahipmiş, ancak yaşadığı olayın önemi, kendi yeteneklerine duyduğu güveni yitirmesine neden olmuş. B ir iz sürücü olarak aldığı eğitimi bir yana bırakmış, ve Olinda'ya karşı kontrollü çılgınlık yöntemini kull anıp kul lanıp kullanmamaya bir türlü karar verememiş.
Vel i nimeti ona yardım edemeyeceğini söylemiş. Onun görevi , ikisini bir araya getirmekmiş ve sorumluluğu da bu noktada sona eriyormuş. Onu elde etmek konusunda gerekli adımları atmak don Juan 'a kalmış . Vel inimeti, eğer gerek duy arsa, don Juan ' a onunla evlenmeyi bile düşünmesini önermiş . Vel inimeti, bir Nagual olarak, ancak kendi isteğiyle gel irse kıza doğrudan b ir müdahalede bulunabilirmiş .
Don Juan önce kızın ailesinin de onayını alarak flört etmeyi denemiş ama ebeveynleri bunu hoş karşılamamış. Kızları için farkl ı bir sosyal sınıfa ait bir talip, söz konusu bile o lamazmış . O l inda, Kız ı lderi l i deği lmiş ; a i les i orta s ınır kentsoylu tabakadan geliyormuş ve ufak çapta ticaretle uğraşıyorlarmış. B abasının kızı için başka niyetleri varmış. Don Juan evlenme konusunda üsteleyecek olursa, kızı uzaklara göndermekle tehdit ediyormuş.
Don Juan, ikil i varlıkların, özelikle kadınların son derece tutucu , hatta çekingen olduklarını söylerd i . Ol inda da
N AGUAL KADIN 243
bun lardan biriymiş. Ki li sede yaşadıkları i l k coşku dolu anlardan sonra davranış larına tedbir, hatta korku hakim olmuş. Kendi tepkileri onu korkutuyorımış .
Stratej ik bir manevra o larak , vel in imeti don Juan ' ı geri çeki lmeye, kız ının bu davranış ını onaylamayan babas ına hak veriyoımuş gibi görünmeye zorlamış-ki l isedeki olayı gören herkesin görüşü buymuş . Ağızdan ağıza dolaşan söylenti lere göre, ikis inin k i l i sedeki sevgi gösterileri kızı n babas ı nı öyles ine rahatsız etmiş k i , koyu bir Katol ik olmasın a rağmen kil i seye bir daha hiç ge lmemiş.
Vel in imeti don J uan ' a , bir savaşçının asla kuşat ı lamayacağını söylemiş . Kuşatı lmak , k iş in in tehdit edi lecek şahsi bir servet in in b u lunduğu an lam ın a ge l i r. Oysa bir savaşçın ın kendi kusursuzluğu dışında sahip o lduğu h içbir şey yoktur ve kusursuzluk tehdit edi lemez. Her durumda , kend i yaşamı için verdiği bir savaşımda-ki don Juan ' ı n Nagual kadın ı e l de etmek iç in verdiği savaş ım böy le bir savaşımmı ş-bir savaşçı n ın mevcut tüm olanakl arı stratej ik olarak ku l l anması gerekirmiş .
B u nedenle don Juarı, kızı elde edebi lmek için .. b ir i: sürücü olarak sahip olduğu bi lgi leri ku l lanmaya karar vermiş . B u amaç la , daha o zamanlar h i l e us tası o lduğu büyücülük sanatın ı ku l l anarak k ızı kaçırması için S i lv io M anuel ' i görevlendirmiş . S i lv io Manucl ' le son derece gözü pek bir adam olan Genaro, çamaş ırcı kadın k ı l ığ ında giz l ice kı z ın evine girmiş ler. Öğle üzeriymiş ve evdek iler,akşam yemeğine davetli büyük bir ahbap ve akraba grubu iç in harıl harıl yemek hazır l ıyorlarmış . Ol inda ' yı yolcu etmek üzere aile arasında bir parti düzenlemiş ler. S i l vio M anue l , tam o saatte e l lerinde çamaşırlarla eve giren iki çamaş ı rc ı kad ının Ol inda ' nın p artis iy le pek i l i şk i s i o l am ayacağ ı n ı düşü nerek kend i ler inden şüphelenmeler i o las ı l ı ğ ı üzerinde duru yormuş . Don Juan , S i lv io Manue l ' l e Genaro 'ya ev halk ın ı n günde l ik a l ı şkanl ı kl arı üzerine gerekl i olan tüm b i lg i leri önceden vermiş . Çamaşırc ı k adın ların gene l l ik le yıkanmış temiz çamaşırları eve ge-
244 KARTAL' IN ARMAGANI
t i rerek ütü lenmek üzere bir depoda yığdıklarını bel irtmiş . S i lv io Manuel ' le Genaro, e l lerinde büyi.ik birer çamaşır yığını, doğruca o odaya girmişler; Ol inda ' nın da orada olacağını bil iyorlarmış.
Don Juan ' ın anlattığına göre, Si lv io Manuel , Olinda'ya yak laşmış ve hipnoz gücünü kullanarak onu bayı ltmış. Kızı bir çamaşır torbasının içine koymuşlar, torbayı yatak çarşafl arıyla sarmalamışlar ve içeri getirdikleri çamaşır yığınını bırakarak evden ayrılmış lar. Kapıda kızın babasıyla çarpışmışlar. Ama adam onlara bakmamış bi le .
Don Juan ' ın vel im eti bu manevra karş ıs ında ki.iple n.: binmiş. Don Juan ' a hemen kızı evine geri götürmes ini emretmiş . Çift kadının vel inimetin ev ine kendi isteğiyle gelmesi gerektğini söylüyormuş, belki onlara katılmayı düşünmüyor olabil irmiş ancak en azından onlara duyduğu ilgiden dolayı eve gelmel iymiş .
Don Juan her şeyin bi ttiğini <.iüşi.inmi.iş-kızı kimse fark etmeden eve geri götürebilmeleri olasılığı çok azm ış-ancak Silvio Manuel bu işe de bir çözüm bu lmuş. Don Juan 'ın topluluğundaki dört kadının kızı alıp terk edilmiş bir yola bırakmasını, don Juan ' ın da tam o anda oraya gelip kızı kurtarmasını önermiş .
Silvio Manuel , kadınların onu kaçırıyormuş gibi davranmasını istemiş . Yol ortasında bir yerde biri onları görerek peşlerine düşecek, daha sonra onlara yetişerek ıni.icadelcyc girişecekmiş . Kadınlar da ona karşı lık vermek üzere, ellerindeki çuvalı inandırıcı görünmek için biraz sertçe yere bırakacaklarmış . Bu kovalayan kişi elbette don Juan olacakmış ve mucizevi bir biçimde, doğru anda, doğru yerde karşılarına ç ıkıp kızı onların e l inden kurtaracakmış .
S i lv io Manuel k adınlardan doğal davranmalarını i s temiş . Kadınlardan kızın ağzını tıkaçla kapatmalarını istemi� Kız elbette o zamana kadar uyanmış olacakmış ve çuval ı ı ı iç inde bağırmaya başlayacakmış . Daha sonra kadınların çu val la b irlikte birkaç kilometre uzaklaşmaları gerekecekm i � .
N A G U AL K A D I N 245
Pq lerine düşen adamdan g i z lenecek l e rı ı ı i � . En soı ıunda. gerçekten çet in b i r mücadeleden sonr a e l l e rindeki ç u v al ı b ı rakac a k l arn1 1 � , k ı z ç u v a l ı n i ç i ncle ı ı ç ı k ı p don J u a n ' l a d ö rt kad ı n aras ı nd a nüi t h i � b i r k avgaya t a n ı k o lacakı ıı ı � . S i l v i o M anuel k a d ı n l a r a , bu k a v g a n ı n g e rç e k ç i g ö r ü n m e s i g e re k t i ğ i n i söyleyere k , e l l er i ne sopa l ar t u t u � t u r m u ş v e oradan uzak l a � madan ö n c e inandı rıc ı b i r b i ç i mde don J u an ' a s o p a l a r l a v ur m a l a rı nı te m b i h l e m i � .
Kad ı n l a rı n a ra s ı n da e n ç a b u k c e l a l lenen Zo i l a ' y m ı � : don J u an ' ı h ırpal amaya ba� l ad ı k l a rı nd a ro l ü ne kendi s i n i öyl e s i ne kapt ı r m ı � k i , t ü y ler i d i k e n d i k e n eden b i r pe rform ans serg i l em i ş ve don J u an ' ı n s ı rt ın da n ve oııı u ıJ arı ndan deri l e r s ı y rı J ı ncaya k adar ona v u rn ı u ş . B i r a n k ad ı n l ar k a v g a y ı k a zaı ıacakmı� g i b i görünnı ü � . S i l v io M a n u e l s a k l a n d ı ğ ı ye rde ı ı ç ı kmak zoru nda k a l m ı ) ve oradaıı geçen herhangi b i r i y m i ş g i b i y a n l a r ı n a gelere k . b u n u n y a l n ı zc a b i r senaryo o l d u ğ u n u , a rt a k kaçarak oradan uzak l a şmalar ı gere k t i ğ i n i lıat ı r l a t m ı � .
Böylece d o n J u a n , O l i n cLı ' n ı n kurta rı c ı s ı ve koru y u c u s u o l m u ş . Ona, kend i s i n i n de yaraland ı ğ ı ı ı ı . o n u ev i ne t e k ba� ı na götüremeyec eği n i söy l e m i � . K e n d i babas ı n ı n y a n ı n a g i t m e l er i n i , onu e v i ne d i n i b ü t ü n b a b as ı nı n b ı rakmas ı nı öncrm ı ş .
Vel i n i m et i n i n e v i ne v arı ncaya k adar O l i n d a , d o n J u a n ' a y ü rümesi i ç i n y a rd ı m e t m i � . Don J u ;ı ı ı ' ı n bel i rt t i ğ i n e göre yara lannı ı � n u m arası yapm a s ı ıı a h i ç gere k k a l m am ı � : h e r yanı k an la r i ç i n de y m i � v e k a p ı y a güç l ü k l e v a ra b i l m i � . O l i n d a , v e l i n imet i ne o l u p b iten leri a n lat t ı ğ ı n d a v e l i n i nıct i g ü l memek iç in ken d i n i zor tutmu�, a ğ l ı yor gibi d a v ra ı ı ı ı ı a k zonı ı ıda ka l m ı ş .
Don J u an ' ın yaral a rı s arı l m ı ş ve yat a ğ ı n a u z an ı ıı ı � . O l i n d a o n a b a ba s ı n ı n k e n d i s i ı ı i neden i s temed i ğ i n i a n l a t m ay a b as l a m ı s ke n s öz l e r i n i b i t i remeıı ı i s . Don J u an ' ın v e l i n i m e t i > > , içeri g i rm i ş ve k ıza , y ü ri.i y ü � i.inden, k a�· ı ra n l a rı n o n u n da s ı r-t ı n ı inc i t t i k le ri n i n bel l i o l d u ğ u n u s ö yl e m i � . D a h a da c id d i l qmeden s ı rt ı nı tedav i e t m e y i ö n e rm i ş .
246 KARTAL'IN ARMAGANI
Olinda tereddüt edince, don Juan 'ın velinimeti ona kaçıranların oyun oynamadıklarını hatırlatmış, kaldı ki, oğlunu neredeyse ö ldürüyorlarmı ş . Vel i nimetin bu aç ık lamaları Olinda için tatmin edici olmuş; velinimetin yanına gelmiş ve onun tam kürek kemiğinin üzerine sert bir darbe indirmesine i z in vermiş . Kütürtülü bir ses duyulmuş ve Olinda yüksek bilinç durumuna girmiş . Vel inimeti, kuralı ona açıklamış ve tıpkı don Juan gibi o da, kuralı bütünüyle kabul lenmiş . Hiçbir şüphe, hiçbir tereddüt yokmuş .
Nagual kadın ve don Juan, birbirleriyle bütünleşmişler. B irbirlerine karşı duydukları bu duygunun sevecenlik ya da gereksinimle herhangi bir i lgisinin yokmuş; daha çok, ara larında v ar olan uğursuz bir engelin ortadan kalkması sayesinde ikis inin tek ve aynı varlığa dönüşmelerinin getirdiği bir duyummuş bu.
Kuralın öngördüğü gibi, don Juan ve Nagual kadın, y ı l l arca uğraşmışlar ve dört kadın rüya görücüyü, yani Nelinda. Zuleica Cecil ia ve H ermelinda'yla üç haberciyi , yani Juaı ı Turna, Teresa ve M arta 'yı yetiştirmişler. Bunları bulmak da . kuralın pragmatik niteliğinin don Juan ' a açıkça belirt i ldiğ i farkl ı b ir zaman içinde gerçekleşmiş : Bu kişi lerin tümü de tam olarak kural ın olmalarını gerektirdiğ i gibiymişler. Orta ya çıkışları, don Juan ' ın velinimeti ve onun topluluğu da da h i l olmak ü zere, herkes iç in yeni bir çember oluşturmu� Don Juan ' l a onun savaşçı l arı için bu , rüya görme çembcrı anlamına geliyormuş; velinimetiyle onun topluluğu içinse, o
güne değin eşine raslanmayan bir kusursuzluk dönemini ba� l atıyormuu
Velin imeti don Juan ' a , kendi gençl iğ inde, özgürlüğl· ulaşma düşüncesi olarak kural la ilk kez tanıştırı ldığın da b i i yük bir coşkuya kapı ldığını, duyduğu sevinçten dolayı b i r ; 1 1 1
donup kaldığını söylemişti . Ona göre özgürlük, hemen önii ı ı de, köşenin ardında uzanan bir gerçeklikmiş. Kuralın bir yl ı l gösterici o larak mahiyetini kavrayabildiğinde, iyimserliği V l
umutları iki kat artmış . D aha sonraysa, gerçekçi lik yaşanı ı ı ı
NAGUAL KADIN 247
da daha ağı r basmaya baş lamış ; yaşlandıkça, gerek kend i s in in , gerekse top lu luğunun başarı şansın ın g iderek daha az olduğunu düşünmeye başl amış . En sonundaysa, ne yaparlarsa yapsınlar, zayıf, insani b i l inç lerinden tam anlamıy la kurtu lab i lmeler in in olanaksız olduğuna inanı r ol ıııuş . Kend i s iy le ve yazgı s ıyla barı şmı ş ve başarıs ızl ığ111 ı kabu l lenmiş . İç indeki benl iğ inden Kartal için b i l i nc in i zengin leş t i rmekten mut luluk duyduğunu bel i rtmiş . Kartal her zaman onun iç inde o lacakmış .
Don Juan bizlere , top luluğu tüm üyelerin in ayn ı ruh durumunu paylaşt ık lar ını söylem işt i . K ural ın önerd iğ i özgürlüğün, e lde edi lmes i olanak dış ı b i r öze l l i k olduğunu düşünüyorl armış . Karta l ' ın tems i l e t t iğ i yok edic i gücü an l ık ela o lsa görebi lmiş ler ve buna karşı koyabi lmek konusunda en ufak bir şans lar ın ın b i le bu lunmadığ ın ı düşünüyorla rmış . Bunun la b i r l i kte heps i de , bundan böy le yaşam ları n ı , sa l t kusursuz olabi lmek iç in , kusursuz b iç imde yaşamaya kara r verm iş ler.
Don Juan , ve l i n i me t in in ve topl u l uğunun , kend i l e r i n i yetersi z h issetmelerine karş ın , y a da b i rl i kte böyle h issett ikl e r i i ç i n , özgür l ü k l e r i n i b u l m a y ı baprcl ı k l ar ı n ı s ö y l e d i . Üçüncü d ikkate g ircbi lm i ş lerdi-ancak bu , toplu hal i nde değ i l , teker teker o lmuş . Geç i t yolunu bul ımış olmaları , kura lda yer a lan gerçek l iğ in n iha i bağ lamda doğru lanması anlamına gel i yormuş . Günde l i k yaşamı n b i l i nc in i en son terk eden, don Juan ' ın ve l i n imet i o lmuş . K u ra la uyarak , don J uan ' ın Nagual kadın ın ı yanına a lmış . İk i s i bir l ikte top lam b i l i nc i n iç inde er id ikçe, don Juan ' la savaşç ı ları içten içe yanmaya b ı rakı lmış lar-vel inimet ler in in dünyasında tanık olduk ları her şeyi unutmaya zorlanmanın uyandırd ığ ı duyguyu betimleyeb i lmek i ç in başka bir anl at ım bulamıyordu .
Olan l arı unutmayan tek k i ş i , S i l v io Manue l ' m i ş . Don Juan ' a her b ir bir yere dağı lmış top lu luğun üyeler in i b ir araya get irmek g ib i zor bir görev i veren k iş i de S i l v io M anuel olmuş . Daha sonra onları kendi bütünlüklerini bu lma görev i n in i ç ine sürüklemiş . B u i k i görevi yerine get irmek , toplulu-
248 KARTAL' IN ARMAÔANI
ğun yı llarını almış . Don Juan unutma konusunu enine boyuna tart ışmış an
cak bu tartışmalar yalnızca, vel inimetlerin in yokluğunda yen iden bir araya gelme ve her şeye en baştan başlama gibi b i r durumun yarattığ ı büyük güçlüklerle i l i şk i l i ol arak gerçekleşmiş. Unutmanın, ya da k iş inin kendi bütünlüğünü kazanmasının tam olarak ne anlama geld iğ in i bize hiçbir zaman açıklamamışt ı . Bu yönüyle , ancak b iz im kenel i kendimize becerebi lmemize yardım ederek, kendi vel inimetinin öğret ilerine bağlı kal ı yordu .
B u amaca u laşabilmek iç in , l a Gorda 'y la beni hirlikre
görme konusunda eğitmişti ve bize insanlann bir görücü nün gözüne saydam yumurtalar gibi görünmes ine karş tn, yuımırtaya benzeyen bu şekl in asl ında bir d ış koza, mum alevi reng inde, sarımsı ı şı ltı ların meydana getirdiği iç içe halkalardan oluşan, son derece etk i le y ic i , bü yüleyic i , insanı hayretler içinde bırakan bir çekirdeği çevreleyen parı l t ı l ı bir kabuk olduğunu göstereb i lm i ş t i . Son bulu şmamızda, bir k i l i senin çevresinde dol anıp duran insanl a rı görmemizi sağlam ı şt ı . Vakit akşamüstüydü ve hava kararmak üzereydi , ancak kat ı , saydam kozalarının iç inde yarat ıklar, çevrelerindeki her şeyin cam g ibi parlak ve net biç imde görülebi lmesini sağlayac ak p arlak ış ınlar saç ıyorlard ı . H arikul ade bir görünti.iydü .
LPon Juan , b iz lere böyles i n e p arlak görünen yu ın u rt :ı şekl indek i k abukları n as l ında m at olduklarını söylem i ş t i S aydaml ık göz kamaştırıcı b iç imde parı l dayan çekirdekteı ı yayıl ı yorm uş ; kabuksa gerçekte , onun saydaml ığ ın ı azal t maktaymı ş . O v arl ığ ı özgür k ı lmak iç in kabuğun kır ı lması gereki rmiş . Kabuğun, can l ı ların yumurtadan çıkmak üzere kabuklarını k ırmal arı gibi , doğru zamanda ve içeriden k ı rı l ması gerekiyormuş . B u yapılmayacak olursa, içeride boğulup ölürlermiş . Yumur tadan çıkan canlı larda olduğu gibi , b i r savaşçı için d e , zamanı gelinceye kadar saydamlığını çevreleyen kabuğu kırabilmek olanakl ı değilmiş .
Don Juan bizlere, bu kabuğu kırmanın, o g izem dolu pa -
NAGUAL KADIN 249
r ı l t ı l ı çek irdeğ i , K arta l ' ın g ıdas ı o l an o b i l inç çek i rde ğ in i kurtarman ın tek yolunun , insan b i ç im in i n y i t i r i lmes i olcluğumı açık lamı� t ı . B u kabuğu k ı rab i lmek , ötek i ben l iğ i anı msamak ve k i ş in in kendi bütünlüğününe u l a�ması oluyorımış .
Don Juan ve savaşç ı la rı kendi bütün lük lerine u l aşmış lar ve daha sonr<J , i k i l i varl ı k l ardan yen i b i r \· i ft o lwjturmak üzere yeni görev lerine baş l aınışlar. Don Juan bunun kolay bir iş ol acağın ı düşündükler in i söylemiş t i-diğer i � l e r de on lara görecel i o larak kolay görünmüş . S avaşçı lar ol arak sağladıkları başarı ları görünürde h içbir çaba harcamadan gerçek le�t i reb i lmeleri n i n , vel in imetler in i n ustal ı ğ ı n ı n ve k i � isel erk i n i n sonucu olduğundan habers i zlerı ı ı i ş .
Ç i ft varl ı k l ardan oluş �ın yen i b i r ç i ft arayış l arı h içb ir sonuç get i rıııern i ş . Tüııı aray ı ş ları na rağmen ç i ft b ir kadın bulamamış lar. B i rkaç ç i ft erkek le karş ı l aşırn ş l ar, ancak bun lar, başarı l ı konumlarda, i ş i gücü o lan k i ş i l erm i ş ve kend i yaşam l arı ndan öylesine hoşnut larm ı ş k i , bun l ara yak laşmayı b i le gereks iz bu lmuş lar. Bu i nsanları n yaşamlar ına b i r amaç bulmaya gereks in imleri yokımış. Bu amac ı zaten bul ımış oldukl arını düşünüyorlarmı ş .
Don Juan , b i r gün kend i s i n i n ve t up l u l uğundak i lc r i n yaş landık ları n ı ve bu görev in yeri ne get iri leb i lme umut ları n ın kalmadığ ın ı fark etm i ş . Derin üz i in tüı ıün v e yeters i z l i k duygusunun ac ı VLTen etk i s i n i i l k kez o an hi ssetm iş ler.
S i l v io Manue l , art ı k b ir kenara �·ek i lmeler i ve özgürlüğü bu lma umudunu bir yana b ı ra karak ku sur suz b i rer yaşam sürdürmeler i gerekt iğ in i öncriyorımış . B u s;ı v ın be lk i de her şeyin anahtarı olduğu düşünces i , don J uan 'a makul ge lm i ş . B u bağlamda, vel i n imet in in iz in inden g id iyormuş . B ir savaşç ıy ı , yolunun üzerinde bel irl i bir noktada, aş ı lması o lanak dış ı bir umutsuzluğun e l i ne geçird iğ i n i kabul etmek zorunda kal ımş . B i r yeni lg i duygusu , ya da belk i de daha aç ı k b i r tan ımla bir aşağı l ı k duygusu , k i ş i y i habersizce yaka l ı yor, onu k ıskac ına a l ı yorınu� . Don Juan, daha öncel eri ve l i n imet i n i n kuşku ların a güldüğünü , onun c idd i b iç imde kaygı land ığı na
250 KARTAL'IN ARMAGANI
bir türlü inanamadığını söylemişti . S ilv io Manuel ' in karş ı çıkmalarına ve uyarılarına rağmen don Juan, bunun onlara bir şey öğretmek üzere tasarlanmış dev bir oyun olduğunu düşünüyormuş.
Velinimetinin kuşkularının gerçek olduğuna inanmadığı için velinimetinin özgürlük umudu olmaksızın kusursuz b i r yaşam sürdürme konusundaki kararının da gerçek olduğuna inanmıyormuş. En sonunda vel in imetinin başarısızlığı kabullenerek tam bir ciddiyet içinde köşesine çekildiğinin ayrımı n a v ardığında ve grubuyla b ir l ikte karşı l arında yer al aıı olumsuzlukların ne denli fazla olduğunu fark ettiklerinde, b i r savaşçının her şeye rağmen kusursuz bir yaşam sürdürme konusundaki kararına başarı sağlamayı amaçlayan bir stratej i şeklinde yaklaşılamayacağını, bu gerçeğin kendileri için de geçerli olduğunu görmüşler. Don Juan böyle anlarda, tüm b i r yaşam boyu süren bir eğitim sürecinin başladığını , savaşçıların görülmemiş ölçüde mütevazı koşul lar altında yaşadıklarını bel irtmişti ; bir insan olarak sahip olduğu becerilerin yoksunluğu gizlenemez duruma geldiğinde savaşçının bir adım geri çekilerek başını eğmekten öte yapabileceği bir şey kalmazmış.
Don Juan, ayrımına varılan bu gerçekliğ in topluluğundaki kadın savaşçıları etkilemediğini gözlemlemiş; bu kargaşa onları hiç şaşırtmamış . B ize aynı duruma velinimetinin topluluğunda da tanık olduğunu söylemişti : kadın savaşçıl ar, kendi yazgıları konusunda hiçbir zaman erkek savaşçılar kadar kaygılı ve mutsuz olmamışlar. Don Juan ' ın vel inimetinin yargılarına boyun eğmekle yetinmişler ve duygusal yönden bir bezginlik ya da yorgunluk bel irt i s i göstermeden, onun izimden gitmiş ler. Zaman zaman keyifleri kaçsa da, kadınlar bunun fazla önemsememişler. Onlar için öneml i olan tek şey, bir iş yapıyor olmalarıymış. Özgürlük arayışında olan ve bu arayışın karşısına ç ıkan engellerden etkilenenlerin, yalnızca erkekler olduğu anlaşı lıyormuş.
Kendi grubu iç inde de don Juan, aynı karşıtl ığı gözlem-
NAGUAL KADIN 25 1
l i yormuş . Beceri ler in in yetersiz olduğunu söyled iğ inde kad ın la r onun la aynı fik irde olduk l a rı nı be l i rtm i ş l e r hemen. Kadın ları n , h iç sözünü etmem i ş o lsa lar da , en baş tan beri onun herhangi b ir beceriye sahip olduğuna inanmadıkları sonucuna v armaktan başka bir aç ık l ama bulam amı ş . Sonuç o larak , kadınlar güçsüz olduklarını anladık larında düş kırı kl ığı ya da umutsuzluk duymuyorlarm ış . Zira , bunu en baştan beri b i l iyorl armış.
Don Juan, K artal ' ın erkek savaşçı l arın ik i katı sayıda kad ın savaşçı i stemes in i , kadın ların erkeklerden daha sağduyulu olmalarıyl a açık l ıyordu . Zor durumlarda kendilerini kapıp koyuverenler ve her şeyi y it i rd iklerin i sandıklar ında in tihar edenler erkeklermiş . B ir kad ın , yönünü ya da amac ın ı y i t i rdiğinde kendin i öldürebil ir, ancak a i t olduğu bir s istemin başarız olduğunda bunu yapmazmış .
Don Juan ve savaşçı toplu luğu umudu kest ikten-ya da don Juan ' ın deyişiy le , kendi s i ve erkek savaşç ı l ar d ib i boyl adıktan ve kadmlar onları eğlend irecek uygun yöntemler bulduktan-sonra , don Juan yaklaşabi leceği ç i ft b ir adama rastlamış . Bu çift adam benmiş im. Söyled iğ ine göre , akl ı başında h iç k imse özgürlük için savaşım gibi gül ünç ve an lamsız bir uğraşa girmeyeceğine göre, ve l in imet in in öğre t i le ri n i izleyecek ve gerçek b ir iz sürücüye yaraş ır b iç imde, toplul uğunun diğer üyelerine yaptığı gibi beni de içeri a lac akmış . Ben imle , beden ime basınç uygulayabi leceğ i b ir yerde ya ln ı z kalması gerekiyormuş ve ben buluşma yerine kendi is teğimle gelmel i ymi ş i ın . K ol ayca onun ev ine gelmemi sağl adıbe! i rt t iğ i g ib i , ç i ft adamı kendi ne bağlamak asla büyük b i r soru n yaratmamış . Esas güç lük , böy le b i ri s i n i bu l ab i lrnekteyın i ş .
Don Juan ' ın evine i lk z iyaret im, gündel ik b il i nc im açıs ından, s ı radan b i r görü şme olmuştu. Don Juan son derece sev iml i ve şakacı davran ıyordu. Lafı, uzun süre araba ku l l anan b ir k i ş i n i n beden inde duyduğu yorgunl uğa ge t i rd i : b i r antropoloj i öğrenc i s i o larak bu komı ben i h iç i l g i lend irm i-
252 KARTAL' IN ARMAGANI
yordu . Daha sonra , sırtımın dik durmadığını söyledi ve ba�ka hiçbir söz söylemeden el ini göğsüme yasladı, beden im i dik duruma getirdi ve sırtıma sert b i r biç imde vurdu . Ben i öylesine h azırlıksız yakalamıştı k i , kendimden geçtim. Gözlerimi açtığımda bel kemiğim kırı lmış g ib i geldi bana, ancak kendimi farklı h issediyordum. B aşka b iri s i olmuştum ve art ık bi ldiğim ben deği ldim. O günden sonra, onu her görüş ümde bi l incimin sağ yanından sol yanın a geçiyordum; derken bana kuralı aktardı .
Beni buldu ktan hemen sonra, don Juan ç ift kadınla karş ı laşmış . Vel inimetinin ona yaptığından farkl ı olarak, beni kadınla tanışt ırm ak ü zere bir plan yapmamış; bunun yerine , tıpkı vel inimetinin tasarladıkları g ib i etk i l i ve ayrıntı l ı bir düzen hazırlamış , bu düzenle ç ift kadını hem ayartmış , hem de elde etmiş . Böyle bir görevi üstlenmiş , zira inancına göre velinimetin görevi , ç ift varlıklar ı bu lur bulmaz onları kendine bağlamak ve daha sonra bu ikis ini inanılmaz bir serüvene ortak etmektir.
B ana anlattığına göre, Arizona' da yaşadığı y ı l larda bir gün, bir i ş iç in devlet daires ine gitmiş . Görevl ilerden bir bayan, kendisine başvurusunu yandak i bölümde bulunan diğer bir memura sunması gerektiğini söyleyerek, kafasını k aldırm adan el iyle sol tarafı göstermiş . Don Juan, bayan memurun koluyla i şaret ett iğ i yöne baktığında, tam karşısında masasında oturan bir iki l i kadın görmüş. B aşvurusunu ona götürdüğünde onun genç b ir kız olduğunun ayrımsamış . Kız kendisi ne , başvurularla i lg is inin olmadığını söylemiş ancak yoksul ve yaşlı b i r Kızı lderi liye yakınlık duymuş ve başvuruyu işleme sokmak ü zere ona zaman ayırmış .
B irtakım resmi belgeler gerekiyormuş. Asl ında bu belgeler don Juan ' ı n cebindeymiş ; ancak o hiçbir şey bilmiyormuş , gerçek anlamda umutsuzmuş gibi davranmış, bürokrat ik mekanizmanın ona tam bir muamma gibi göründüğünü bel l i etmiş . Tam bir kafasız gibi görünmek onun için hiç de zor olmamış ; söylediğine göre, tüm yapması gereken, bir za-
NAG UAL KADIN 253
manlar normal b i l i nç düzlemi olara k kabul ett iğ i z i h i n d u ru m u n a g e r i d ö n m e k o l ıırn ş . K ı z l a i l i � k i s i n i n i o l a b i l d i ğ i n c e uzatmayı amaç l a m ı ş . Ç i ft k ad ı n lar ın s o n derece ender b u l undukları n ı akı l hocas ı ken d i s i ne b e l i rt m i ş ve o da daha sonraki de neyimleri nde akıl lıocası ıı ın doğru söyled i ğ i n i a n l a m ı � . Akı l hocası ayrıca d o n Juan ' ı u y a rarak, ç i ft kadın l a rı n sah i p oldukl arı içsel özel l ik l e r i n onl arı o l d ukça uçarı yaptığrnı bel irtm i ş . Don J u an , koz l a rı nı doğru b i ç i mde oynayamamaktan, k ı zı n gi tmesinden korku yorm u ş . Vak i t kazanmak üzere, k ı z ın sempat i s i n i kazanmaya ç a l ış ıyormuş. Resm i be lgeler in kaybolduk l ar ı n ı söyleyerek i ş l e m i daha da gec i kt i rm i ş . Hemen her gü n , kıza fark l ı b i r belge get i r i y ornrn ş . K ı z önce belgey i okuyor, sonra üzüntü i ç i n de get i rdiği belge n i n doğ ru belge olmadığını söylüyorm u ş . Don J u an ' ııı i ç l e r ac ı s ı hal inden öyles ine etk i l en m i ş k i ona, kend i s i iç in belge l e ri n yerine yem in l i beyan h az ı rlaması i ç i n bir avukat tutmayı bi le önerm ı ş .
B u olaydan üç a y sonra, d o n J ua n belge l e r i te s l i m etme zam an ı n ı ıi geld iğ ine k arar verı n i ş . O zamana k adar kız ona a l ı şmış ve art ık her gün onu görm eyi u ımıyorm u ş . Don J u an son b i r kez daha , ona teşekkür etmeye ve veda etmeye gelm i ş . K ıza , onu n iç in yapt ı k l arı n a karş ı l ı k o l arak bir armağan vermek i stediğin i , ancak y a n ı nd a yemek y iyecek p a ra s ı n ın b i l e o l m adığın ı söylemi ş . K ı z , o n u n açı k söz l ü l üğü nden etk il enerek onu öğle yemeği ne götürm ü ş . Yemek s ı ras ında don J u an, düş ünce l i b i r ses le , b i r armağan ı n m u t l a k a parayla sat ın al ınan bir nesne o l m as ı gerekmedi ğ i n i , armağ a n ın , s ah i p olmaktan ç o k , armağanı vere n i an ımsata n b i r şey olabil eceğ i n i söy l em i ş .
K ı z , d o n J u an ' ın sözleri nden etk i le n m i ş . D o n J u an o n a Kızı l deri l i le re ve onları n iç inde b u l u n d u k l arı yoks u l l u ğ a k a rşı şefkat duyduğunu arıı nı satrn ı � . Don J u aı ı Kız ı l dcr i l i lcriyok s u l z av a l ı l a r o l a ra k değ i l , s a n a tç ı l a r o l a ra k-fa rk l ı b i r ı ş ı k t a görmeyi is tey i p i s temed i ğ i n i s o rm u ş . E r k d a n s ç ı l ar ı geleneğ i n i n son üyesi o lan yaş lı b i r adam tanı d ı ğ ı n ı , eğer is-
254 KARTAL'IN ARMAGANI
terse adamın onun için dans edebil eceğini belirtmiş; kızı, yaşamı boyunca böyle bir şey göremeyeceğini, bunun yalnızca Kızılderililerin tanık olduğu bir olay olduğuna inandırmış .
Kız bu teklifi memnuniyetle kabul etmiş. İşten çıktıktan sonra arabasıy la don Juan ' ı almış ve don Juan ' ın Kızılderi l i n in yaşadığını söylediği yere doğru yol lanmışlar. Don Juan kızı kendi evine götürmüş. Evden o ldukça uzak bir mesafede, kıza arabayı durdurmasını söylemiş ve yolun kalan bölümünü yürümüşler. Eve varmadan önce don Juan durup tozlu, kurumuş çamur zemin üzerinde ayağıyla bir çizgi çizmiş . Kıza bu çizginin bir sınır olduğunu belirtmiş ve onu bu sınırı geçmesı için zorlamış.
Nagual kadın bana, o ana kadar gerçek bir Kızılderil i dansçısıyla karşılaşmak düşüncesinin ona son derece çekici geldiğini, ancak yaşlı Kızılderil i toprak üzerinde bir ç izgi ç i zerek bunun bir sınır olduğunu söylediğinde, tereddiitc kapıldığını açıklamıştı. Daha sonra don Juan kendisine bu sınırın yalnızca onun için ç izilmiş olduğunu, b ir kez bu çizgiyi aştıktan sonra geri dönülemeyeceğini bel irttiğinde iyice paniğe kapılmış.
Kızılderil i onun şaşkınlığı fark etmiş ve kendisini rahatl amaya çalışmış. Kibar bir tavırla kolunu okşayarak kendis i oradayken ona hiçbir zarar gelmeyeceği konusunda güvence vermiş . Ona sınırın dansçı için s imgesel bir ödeme yolu olduğunu, zira Kızılderi l i ' nin para istemediğini açıkl amış . Ritüel paranın yerine geçiyormuş ve ritüel , onun kendi isteğiyle sınırı geçmesini gerektiriyormuş.
Yaşlı Kızılderi l i sınırı aşmış ve ona tüm bunların kendisine göre saçmalıktan başka bir şey o lmadığını , ancak Kızı l derili dansçının kendilerini içeriden gözlediğini ve eğer dansını görmek istiyorsa, onun istediği şeki lde davranılması gerektiğini söylemiş.
Nagual kadın , söylediğine göre, birdenbire öyle bir korkuya kapı lmış ki , çizgiyi bir türlü aşamamış. Yaşl ı Kızı lderili onu razı etmeye çal ışarak, sınırı aşmanın tüm beden iç in
NAGUAL KADIN 255
yarar l ı olduğunu söylemiş . Ç izg iy i aşmak ya lnı zca kend i s in i daha genç h i ssetmesine yard ımc ı o lmak la ka lmam ı ş , aynı zamanda onu gerçekten daha genç kılmış , s ın ı rı n böyle bir erk i varm ış . Söyledikler in in gerçekl i ğ i n i kanı t lamak iç in sınırı bir kez daha geçmiş ve geçer geçmez, omuzları düşmüş , ağzının kenarl arı aşağı doğru inmiş , gözleri parlakl ığ ın ı y i t i rm i ş . N agual kad ın , s ını rı geçmenin neden olduğu fark l ı l aş maları yadsıyamamq.
Don Juan ç izgiyi üçüncü kez aşm ı ş . Kısa ve kesin dev i n im lerle derin b i r nefes a lm ı ş ve göğsünü germi ş . Nagual kad ın , b i r an onun sarkınt ı l ı k edeceği düşünces in in z ihn inden geçt iğ in i söylemiş t i . Arabas ı , koşarak tı laş;ımayacağı kadar uzaktaymış . Yapabileceği tek şey, kendi kendine bu iht i yar Kız ı lder i l iden korkmanın budalaca olduğunu söylemek olmuş.
Daha sonra yaş l ı adam onun mant ığ ına ve m izah anlay ı ş ı na seslenmiş . Sank i i stemeden b ir s ı rrı aç ık l ı yormuş , kend in i ele veriyormuş g ib i b i r sesle, dansç ı y ı hoşnut etmek için genç bir iymiş g ib i davranmaya çal ı şt ığ ın ı , s ın ı rı geçmek konusunda kend is i ne yardımcı olmadığı t akdirde, kamburu n u çıkartmadan yürümenin yol açt ığ ı gerg in l ik yüzünden her an düşüp bay ı l ab i leceğ in i söylemi ş . Serg i led iğ i göster in in neden olduğu yoğun gergin l iğ i göstermek üzere, ç i zg i boyunca bir i leri bir geri yürümüş .
Nagual kadın , kend i s i ne ya l vara n b ir i fadey le bakan gözlerden , genç b i r insana öykünmen i n bu yaş l ı bedende uyandırd ığ ı ac ı l arın okunab i ld iğ i n i söylem i ş t i . Ona yardım etmek ve bu i şe b i r son vermek üzere ç izgiy i aşırn ş ; art ık eve gi tmek i st iyormuş .
Ç izg iy i aş t ığ ı an , don Juan o lağanüs tü b i r çev i kl ikle s ıçramış ve kayar gib i büyük b i r rahat l ık la ev in çat ı s ın a t ı rmanmış . N agual kadın , don Juan ' ın dev b i r bumerang g ib i havada süzü ldüğünü söy lemi ş t i . S ı çrayarak yan ın a gel d iğ i nde Nagual kadın s ı rtüstü yere devri l m iş . O güne eleğin h i ç bu kadar korkmamış , böyles ine o lağanüstü b i r ş ey i i l k kez gör-
256 KARTAL'I N ARMAÔANI
düğü için de aynı ölçüde heyecanlanmış . Yaşlı adama, böylesine muhteşem b i r gösteriyi nasıl başardığııı ı b ile soramamış . Tek istediği bir an önce arabasıııa b inip evine g itmekmış .
Yaş l ı adam, ayağa kalkması iç in ona yard ım etmiş ve kendisini kandırdığı için ondan özür dilemiş. Dansç ın ın asl ında kendis i olduğunu ve evin üzerinden s ıçrayı ş ı n ı n da onun dan sı olduğunu söylem iş . Ona, uçuş yönüne d i k ka t edip etmediğini sormuş. Nagual kadın el ini saatin ters yönüne doğru daire biçiminde çevirmiş . Yaşl ı adam onun baş ı 11 1 babacan b i r tav ırla okşamış v e onun böyles ine dikkatli oluşunun iyiye alamet olduğunu söylemiş . Daha sonra da, düştüğünde s ırtın ı inc itmiş olabi leceğini , iy i olduğundan kesinlikle emin olmadan gitmesine izin vermeyeceğini belirtmiş . Atak bir hareketle, omuzl arını düzleştirmiş, çenesini ve haş ı n ının arka kısmını , belkemiğini d ik leştirmek ister gibi yuka rı doğru kaldırmış . Daha sonra da, kürek kemiğinin üzeri ne sert bir darbe indirerek, c iğerlerindeki tüm havayı boşal tmış. N agual kadın bir an nefes alamadığını h issetmiş ve bayıl ır nş .
Kendine geldiğinde don J uan' ın evindeymiş . Burnu kan ıyor, kulakları uğulduyormuş , nefesi h ızlanmı ş ve gözlerini bir nokta üzerinde odaklayamıyoımuş. Don Juan kıza deri n nefes almasını ve sekize kadar saymasını söylem iş. Nefes aldıkça, etrafı ııdaki her şey berraklaşıyormuş. Bana söylediğine göre , öyle b i r an gelmiş ki , tüm oda bir akkor halini almış ; her şey kehribar renk l i bir ı ş ı ğı n alt ında par l ıyormuş . Kendini kaybeder gibi olmuş ve artık derin nefes alamıyormuş. Artık kehribar renkli ış ık öylesine yoğunlaşmış k i , b i r s is i andırmaya başlamış . Daha sonra s i s , kehribar renkl i ipliklerden oluşan bir ağa dönüşmüş. Görüntü sonunda kaybolmuş, ancak dünya bir süre daha tekdüze bir biçimde kehribar rengine bürünmüş olarak kalmı ş .
D o n Juan daha sonra onunla konuşmaya başlamış . Onu evin dışına çık artmış ve ona dünyanın iki yarıya bölündüğünü göstermiş . Sol yan berrakmış, ancak sağ yan amber renk l i
NAGUAL KADIN 257
b i r örtüye bürü n m ü ş . Don J u an k ı za . d ün y a n ın k avranab i l i r, b iz ler in an laş ı l a b i l i r o lduğunu sanman ı n büyük b i r hata olduğunu bel irtmiş. A l gı ladı k l ar ın ın bir m u a m m a , ancak ki� i n i n a lçak gönül l ü l ük ve hayran l ı k iç inde k a b u l edeb i leceği b ir g izem olduğunu söylem i ş .
Daha sonra o n a kura l ı a ç ı k l am ı ş . K ı z ı n z i h n i ö y l e s i ne aç ı k m ı � k i , a n l a t t ı ğ ı her şey i rah atç· a k a v rayabi l m i ş . K ur a l ona u y g u n ve yeterince aç ı k görünüyorımış .
Don Juan ona, i nsan ın birb ir i nden t ü m ü y k ayrı i k i yan ı n ın bu l u nduğunu ve k i ş i n i n bu mührü k ı r;ı rak b i r y a n ı ndan d i ğe r yanı na geç·eb i l mes i n i n büyük bir d i s i p l i n v e k ararl ı l ı k gere k t i rd i ğ i n i aç ı k l aını ş . Ç i ft b i r v a rl ı k b u aç ı dan önem l i b i r avanta j a sah i p m i ş : Ç i ft o l m a d ur u m u . sağ y a n d a yer a lan bölmeler ara s ı n d a d o laşma konusunda görece l i b i r k o l a y l ı k s a ğ ! ı yorın u ş . Ç i ft v a rl ı k l arı n en b ü y ü k e l e za v ant a j 1 a rı y s a , ben l i k l eri i k i fark l ı böl meye sah i p o lduk l arı i ç i n , es ı ıe k l i kten yok s u n , tu tucu, değ i ş i m den korkan b i r k i ş i l i k y a p ı s ı n a sah i p o lmaları y m ı ş .
D o n J u a n , amac ı n ı n onu be n l i ğ i n i n a ş ı rı s a ğ uçtaki bö l ü münden, daha a y d ı n l ı k , d a h a zeki ve d u y arl ı o l an sol yan ına geçmes i n i sağlamak o lduğunu b e l i rt m i ş . A ncak, bek lenmed i k b ir rast lant ı sonucu , bede n i n e i n d i rd iğ i darbe onun Ç'. i ft ben l i ğ i n i n ötes ine geçmes ine neden o l ımış ve �agua l k a d ı n . ben l iğ i n i n gündel i k yaşam ına a i t bö l ü müıüi n yer a l d ı ğ ı a ş ı rı sağ yanından , a ş ı rı sol yan ı n a geç· ın i ş . Dört kez onu nor m a l b i l i nç düzlem i ne geri get i rmeyi denem i ş . ancak b i r sonuç e l d e edemem i ş . B u nu n l a b i rl ikte . bed e n i ne i n d i r d i ğ i da rbe ler s is duvarı y l a i l g i l i a l g ı l a rı rn i stençl i b i r b i<,: i ın clc aç ı p k apatmayı sağ l am a s ı konusunda ona yard ı mc ı o l m u ş . A m ac ı bu o l m am as ı n a rağmen, don J u aıı ç izg i n i n onun i ç i n tek yön l ü b i r s ı n ı r o l uş turduğunu be l i rtt i ğ i nde doğru y u s öy l e m i ş . B i r kez ç i z g i y i aş t ık t an sonra o da , t ı p k ı S i l v io Manuel g i b i , a s l a geri dönmem i � .
D o n .Ju a n , Nagual k a d ı ı ı l a ben i t a n ı � t ı rd ı ğ ı nda . b i rb i r i m ı z ın varl ı ğ ı n d an dah i haberdar ol m a m a m ı za rağ m e n . ara-
258 KARTAL' IN ARMAGANI
mızda bir yakınlaşma oluşmuştu. Don Juan kendi deneyim l erinden, çift varl ıkların birl ikte olduklarında birbirlerimk buldukları avuntunun tüm tanıml arın ötesinde, ancak çok k ı sa süreli olduğunu bi l iyormuş. Mantığımız tarafından kavra namayan birtakım güçlerin bizi bir araya getirdiğini , sah ip olmadığımız tek şeyin zaman olduğunu söyledi. Geçen lll' ı dakika son dakika olabi lirmiş; bu nedenle de her dakikan ı ı ı hissedilerek yaşanması gerekiyormuş .
Don Juan bizi bir araya getirdikten sonra, kendisi ve s;ı
vaşçıları için yapmaları gereken bir tek şey kalıyordu : topl u luğumuzu tamamlamak üzere dört kadın iz sürücü , üç erkek savaşçı ve bir erkek habercinin bulunması. Bu amaçla , duı ı Juan Lydia, Josefina, la Gorda, Rosa, Benigno, Nestor, Pa h l ilü ve haberci El igio 'yu buldu . Bunların her biri kabaca, doı ı Juan ' ın kendi topluluğunun üyelerinin birer kopyasıydılar.
SILVIO MANUEL' İ N YAPMAMALARI
Don Juan ve savaşçıları , N agual kad ın la benim kural ın gereklerini-yani, sekiz özgürl ük savaşç ıs ını beslemek,
gel iştirmek ve yönlendirmek görevlerini yerine getirmemizi beklemek üzere köşelerine çeki ldi ler. Her şey m ükemmel görünüyordu , ancak yolunda gitmeyen bir şey vard ı . Don Juan ' ın bulduğu i lk kadın savaşç ı lar i: siiriicii olmaları gerekirken, rüya gôriicüydiilcrler. Don Juan bu anormall iği nas ı l açıklayacağını b i lemiyordu . Çıkarabi ld iğ i tek sonuç, erk in bu kadınları kendis inin reddedemeyeceğ i bir biçimde yolunun üzerine ç ıkarmış olduğuydu.
Don Juan ' ın zihnini daha da karıştın111 bir garip l ik daha vard ı ; don Juan ' ın yoğun çabalar ı n a rağmen, k ad ı n ları n üçüyle, ü ç erkek savaşçı yüksek bi l inç düzlem ine b i r türlü geçemiyorlardı . Sersemlemiş, d ikkatsizleşmişlerdi ve mühürü , benliklerinin iki yanını b irbirinden ayı ran zarı koparam ıyorlardı. Kasları aras ında bir uyum sağlamayı beceremeyip, yalpayarak yürüdükleri için kendilerine ' 'sarhoşl ar" lakabı
260 KARTAL'IN ARMAGANI
takı lmıştı . Yalnızca haberci Eligio 'yla la Gorda olağanüstü derecede bilinçli davrananıyorlardı. Özell ikle Eligio, don Juan ' ın kendi savaşçılarıyla aynı düzeydeydi.
Üç kız bir araya geldiler ve ayrı lmaz bir birlik oluşturdular. Üç adam da aynı şekilde gruplaştı . Kural dört sayı s ın ı emrettiği halde üçlü gruplar oluşturulması uğursuzdu. Üç sayısı , enerjiyi , değişimi, devinimi, ve her şeyden önce de, yeniden doğuşu simgeliyordu
Kural art ık bir yol gösterici olarak işlevini yitirmiş! i . Bununla birlikte, b i r hatanın söz konusu olabileceğini akıllarından geçirmiyorlardı . Don Juan ve savaşçı ları, erkin as l a hata yapmayacağını öne sürüyorlardı . Bu sorunun yanıtını rüyalarında ve görmelerinde araştırdılar. Belki de çok acele ettiklerin i , bu üç kadınla üç adamın yetersiz olduklarının ayırdına varamadıklarını düşündüler.
Don Juan kafasına iki şeyin takıldığını belirtti belirtt i . Bunların birincis i , onların arasında katılmamızın n e deni i doğru olduğuydu. İkinci soruysa kural ın geçerl iliğiyle ilgi l iydi . Velinimetleri onlara kural ın bir savaşçıyı ilgilendirebilecek her şeyi kapsadığını kesin bir gerçek olarak öğretmi�. onları kural ın uygulanamayacağı kimi durumların bulunabi leceği olasıhğına karşı hazırlamamıştı .
La Gorda, don Juan ' ın topluluğundaki kadınların benimle sorunlarının bulunmadığını belirtti; erkeklerse ne yapacağını b ilemez haldeydi . Erkekler için benim durumumun ku rala uymaması anlaşılamaz ve kabul edilemez bir olaydı. Bu na karşın kadınlar, benim orada oluşumun nedeninin enimk sonunda açıklığa kavuşacağından emin görünüyorlardı . K a dınların, sonuçlara karşı tümüyle ilgisiz davranarak kendik rini duygusal çalkantılardan uzak tutmayı nasıl ba�ardıkları m anlamıştım. Şüpheye yer vermeksizin, benim durumumu ı ı da b i r şekilde kurala dahil olması gerektiğini bil iyormuş g. i l ı ı görünüyorlard ı . B ir kere , rolümü kabullenerek, kes i n l i l-- l l onlara yardımcı olmuştum. Don Juan ve topluluğu, Nag t ı ; ı l kadın ve benim sayemizde, kendi çevrimlerini tamamlanı ı s
S ILVIO MANUEL' İ N YAPMAMALARI 26 1
)ardı ve özgürlükleri ne kavuşmak üzereyd i ler.
A radıkları yanı t en sonunda S i l v i o Manuel ' dcn ge ld i . Onun görmes i , küçük k ız kardqlerle Gcnaroları n yeters iz olmadıkların ı ortaya ç ıkardı ; ben onLır i ç in uygun b ir Nagual cleğ ilcl i ın . Onlara l iderl ik edeb i lecek yeteneğe sahip değ i l d im , zira k ural ın öngördüğü p l ana uymayan, b i r görüci.i olarak don Juan ' ın d ikkat inden kaçan, b i r şekle sah ipt im. Dört bölümden oluşuyorımış g ib i görünen saydam bcclcn i ın as l ın da yalnızca üç bölü mden o luşuyord u . " 'Üç Çatal l ı Nagual" adın ı verdikleri bir d iğer k ural daha vard ı . Ben bu d iğer kurala uyuyordum. S il v io M anuel benim , fark l ı türlerden kuşlar ın bakım ı ve s ıcakl ığı a l t ında kuluçkadan ç ıkan b ir kuşa benzed iğ imi söylüyordu . Yine de, topl u l uktaki herkes in bana yardım etmesi , buna karş ı l ık ben im ele , onl ara ait olmadığım halele, onlar iç in e l imden gelen i yapmam gerek iyordu .
Don Juan , beni onl arın ara la rı na kend i s i get i rd iğ i i ç i n benim sorumlul uğumu üst len iyordu , ancak ben im araları nda bulunmam tümünü de olanca güçler iyle iki konuya aç ık l ık getirmeye zorlu yordu : onların aras ında ne arı yordum sorusuna b ir aç ık lama ve bu durumun yol açt ığ ı soru na b i r çözüm .
S i lv io M anuel çok k ısa b i r süre iç inde onların arasından ayrı lmamı sağlayacak bir yol bu ldu . Projey i yön lendirme görev in i kendis i üstlenel i , ancak benimle k i ş i se l olarak uğraşacak sabıra ya da enerj i ye sahip o lmadığı iç in , bu iş i yerine getirmek üze re don J u an ' ı görev lend ird i . S i l v io Manue l ' i n amac ı üç çatall ı Nagual ' a i l işk in kurala uyan kadın ya ela erkek bir haberc i karş ıma ç ıkana dek ben i hazırlamak t ı . K u ra l ı n bu bölümünü bana aç ık lamanın onun görev i olmadığını söyledi . D iğerleri g ib i ben de uygun zamanı beklemek zorundaydım.
Ortal ığ ı i y ice karışt ı ran c iddi bir sorun daha ortaya ç ık t ı . B u sorun , la Gorda 'y la i l g i l i yd i ve dolayı s ıy l a beni de i l g i lendiriyordu . La Gorc\a , topl u luğuma b i r güneyl i kadın o larak kat ı lmış t ı . Don J uan ve diğer görücüler bundan em ind i ler. Görünürde, Cec i l ia , Dcl ia ve ik i kadın haberc i y le <ıyn ı
262 KARTAL' IN ARMAGANI
gruptandı. Aralarında yadsınamaz benzerlikler vardı. Daha sonra, la Garda gereksiz tüm kilolarını verdi ve yarı yarıya inceldi. Keskin bir değişim geçirmiş , tümüyle farklı bir k iş i olmuştu.
Benimle uğraşmaktan onunla ilgilenmeye vakit bulamayan diğer savaşçılar ondaki bu değişimi uzun süre fark etmediler. La Garda' daki büyük değişiklik en nihayetinde dikkatlerini çektiğinde kendisinin bir güneyl i kadına hiç benzemediğini gördüler. İri bedeni, daha önceki görüşlerinde onları yanıltmıştı . La Gorda'nın, aralarına i lk katıldığı andan itibaren, Cecil ia, Delia ve diğer güneyl i kadınlarla gerçekte h iç de iyi geçinmediğini anımsadıl ar. Öte yandan, Nelinda 'y l a Florinda 'dan çok hoşlanmıştı ve onlarla oldukça iyi geçin i yordu, çünkü aslında o hep onlar gibi olmuştu. Bu ela, ropluluğumda iki kuzeyl i rüya görücünün bulunduğu anl am ın a geliyordu , l a Garda ve Rosa; b u durum kurala uymuyordu.
Don Juan ve savaşçıları iyice şaşırmışlardı . Olup biten her şeyi bir yora, olayların önceden kestirilemez bir biçimde sapması yolunda bir işaret olarak yorumladılar. Kuralı bozanın, bir insan hatası olab ileceğini kabul edemedikleri için, tam olarak ayırdına v aramadıkları bir nedenle, üstün bir gücün onlara verdiği buyruk sonucu hata işlemiş olabileceklerini varsaydılar.
Bundan sonra ne yapı labileceğini uzun uzun düşündüler. Henüz bir çözüm yolu bulamamışken aralarına, hiçbirinin reddedemeyeceği bir güce sahip, gerçek bir güneyli kadın olan Doiia Soledad katıldı . Doiia Soledad kurala tam olarak uyuyordu. O bir iz sürücüydü.
Doiia Soledad ' ın v arlığı bir süre için bizi rahatsız ett i . B ir ara, boşa kürek salladığımız hissine kapıldık. Ama sonral arı v arlığı topluluğu büyük bir canlılık getirdi. Florinda, i:: sürme sanatını öğretmek üzere onu kanatlarının altına ald ı . Ancak ne denli yararlı olursa olsun, enerj imin tuhaf bir bi ç imde giderek azalmasını önleyemiyordu, içimdeki gevşek lik ve güçsüzlük giderek artıyordu.
S ILVIO MANUEL' İN YAPMAMALARI 263
Daha sonra bir gün S i lv io M an uel rüyosında ustaca bir plan keşfett iğ in i söyled i . Son derece heyecan lanmışt ı ve plan ı n ayrı n t ı l ar ı n ı don Juan ve diğer savaşç ı lar la görüşmek üzere bir kenara çeki ldi . Görüşmelerine N agual kadın da kat ı l ı yordu , ancak ben çağrı lmamışt ım. Bu durum bende, S i l v io Manue l ' i n hakkımda kqfett iğ i şey in , benim tarafımdan öğreni lmesin i i stemedikleri şüphes i n i doğurdu .
Gruptak i lere şüphelerimden söz ett im. N agual kad ın hariç heps i güldü bana, bir tek o şüphelenmekte hakl ı olduğumu söyled i . S i l v io Manuel ' i n rüyası on ların aras ında ne aradığımı ortaya ç ıkartmış t ı , ancak yazg ıma boyun eğmem gerekiyordu ve gerçek ten hazır olmadan görev imin ne olduğumı öğrenemeyecekt im .
Öy les ine kes in b i r tonda konuşmuştu k i , söyled i ğ i her şeyi kabul lenmekten başka seçeneğ im ka l mamı ş t ı . Ay ı ı ı şey i don Juan ya da S i lv io Maııue l söylem i ş o lsayd ı , sanı rım böyles ine kolay razı olmazdım. Nagual kadın , ayrıca, don Juan ve d i ğe rl er i y l e ayn ı fik irde o lma d ı ğ ın ı söy l ed i . A m a , en azından gereks iz sürtüşmeleri ve i taats iz l ik ler i ön lemek iç in , eylem lerin in genci amaçl arını b i lmemel i ymi ş im .
S i lv io Manuel beni doğrudan doğru ya ik inc i d ikkat düzlemine aktararak görevime hazırl amayı amaç l ı yordu . B i l i nc imi canlandırmak üzere bir d iz i ey lem planlaırnşt ı .
S i lv io M anuel , d iğerleri n i ne benim k ı lavuzluğumu üstlendiğ in i , ben i kendi erk bölges ine, geceye yönlendireceği n i söyledi . B ana, b i rtakım yapmama/arın riiyalannda kendis ine göründüğünü açık lamasını yaptı . B u nl ar, uygulayıcı o larak ben ve l a Gorda, gözlemc i o larak da N agual k ad ından oluşan bir grup iç in tasarlanmışt ı .
S i lv io Manuel , Nagual kadından çok etk i lenmiş t i ; onun hakk ında ağzından ya lnızca hayranl ık do lu sözler dökü l üyordu . Sürekl i onun çok özel b i ri olduğunu belirt i rd i . Kendisiyle ya da toplu luğundaki savaşç ı ları n herhangi b ir iy le e ş it koşu l lar alt ında görev yapab i l ird i ona göre. Gerç i deneyimi yoktu , ancak dikkat in i istediğ i b i ç imde ku l lanab i l iyordu . Sa-
264 KARTAL' IN ARMAÔANI
h ip olduğu müthiş ustal ığın, kendisi için, benim onların ar;ı sında bulunu yor olmam kadar büyük bir gizem olduğuırn . benim, amaçlarına bağlı ve kararlı bu insana uygun biri ola mayacağımı söyledi . Bu amaçla, Nagual kadının etkis ine d;ı yanabilmem için l a Gorda' dan bana destek olmasın ı istedi .
Si lvio M anucl ilk yapmamamız iç in , la Gorda'yla ancı sırt sırta, dizlerimiz yukarda oturduğunuzda sığabileceğ im i ı b i r tahta sandık yaptı . Sandığın, içeri hava girmesini sagla yan kafesl i bir kapağı vardı . La Gorda ' yla ben sandığın i�· i ıw girip, zifiri karanlıkta tam bir sess iz l ik içinde, uyuınacLı ı ı oturuyorduk. Sandığın içinde baş langıçta kısa sürelerle ka l ı yorduk; kal ı ş süremiz, bu sürece al ı şmamızdan sonra giderd arttı ve sonunda hareket etmeden, gözümüzü kırpmadan bi ı ti.in gece kalabi lmeyi başardık.
Nagual kadın , yorgunluktan ötürü farklı bil inç düzlcırn ne geçmemizi engellemek üzere yan ımızda kal ı yordu. S i l v i ı ı M anuel , gergin l ikten kaynaklanan olağand ı ş ı koşul l arcLı yüksek bil inç düzleminden normal b i l inç düzlemine ya d ; ı ters yöne kolaylıkla geçileceğini belirtmişti .
Yapmama/ar, her uygulayış ımızda bizde eşine rastlarn;ı dığımız bir dinlenmişlik sağlıyordu. Bu beni oldukça şaşırt ı yordu, zira gece boyu uyanık kalıyor, gözümüzü kırprn ı ym duk. B u dinlenmişl ik duygusunu yüksek bilinç duru ımı ııd: ı bulunmamıza bağl ı yordum, ancak Si lv io Manuel bana h ı ı ikisinin arasında h içbir bağ bulunmadığını , dinlenme duyµu sunun dizlerimizi yukarı kırarak oturınamızdan kaynaklandı ğını bel irtti .
İkinci yapmamada bize, kıvrı l ıp yatan köpekler gibi , a ı ı : ı rahmindeki bebeklerin yatışını andıran bir konumda, sol y;ı nımız üzerinde, al ınlarımız kıvrılmış kol larımıza değecek h ı
ç imde, yere uzanmamız söylenmişti . S i lvio Manuel, gözlcr ı m izi olabildiğince uzun süre kapalı tutmamızı , ancak b i1< · konumumuzu değişt irerek sağ yanımız üzerinde yatırnııı ı ı ı ı söylediğinde açmamızı bel irtm işt i . B u vapmama11 1 1 1 amac ı nın , iş itme duyumumuzun görme duyumumuzdan ayrı lmas ı
S ILVIO MANUEL' İN YAPMAMALARI 265
nı sağlam ak oldu ğ u n u aç ı k l am ı ştı . Daha önce olduğu g i bi , S i l v io Manue l , bu konumda uzan ımı s ü rem i z i , tüm geceyi uyanık geç i mıeyi başarıncaya k adar yavaş yavaş u zatırnşt ı .
B u s ü reç te n sonra, S i lv i o M an u c l ' i n b izleri farkl ı b i r etk in l ik alanına aktarm a s ı n a hazırd ık . Toprağa uzan d ı ğ ı m ız i l k i ki yapmanwdo bel l i b i r algısal enge l i engel i aşmı� olduğumuzu açı kladı . İnsanlar ı ağaç l ara benzet irdi . Söyled i ğ i ne göre , b i zler h areket l i ağaç l a r g i b i y d i k . K ö k l e r i m i z taş ı n a b i l i yordu , ancak b u , topraktan k u rt u l d u ğ u m u z anlamına gelmiyord u . B i r d e n ge k u ra b i l m e k ü ze re , h a v ada a s ı l ı k a l a ra k üçüncü yapmama edimi n i uygulayacağım ızı söyle d i . S i l v i o Manue l ' i n el i.iş i.inces ine göre , i l k i k i )'O/J/nonw s ı rası nda d i k katleri m i z i toplamayı başarm ı �t ı k v e üçüncü yopmoma e d i m i n i k u s u rsuz b i r b iç i m de başarab i l ecek d u ru m a ge l m i ş t i k .
B ir gece , S il v i o Manuel l a Ci orda ' y la b e n i i s kemlelere benzeyen deriden i k i ayrı koşum takı mına bağl aya rak bütün gece havada ası l ı t u tt u . Bu kayış tak ı m ı n a oturduk ve S i l v i o Manuel b i z i b i r palangay l a büyük b i r ağac ı n e n tepes i ne k adar yi.ikse l tt i . B i zlerden ağac ı n b i l i nc i n e d ikkat etme m i z i i s ted i ; söylediğine göre onun kon u k l arıydık v e b ize işare t l e r verecekt i . S i l v i o Manu e l , N agual k ad ı ndan da orada durmas ı n ı ve zaman zam an b i ze seslenmes i n i i s t ed i .
Ağaçta ası l ı h alde b u yapnwmoyı h e r y i ııe l e y i ş i m i zde, bedenler im izde, e lektrik akımları n ı n o l u � t urduğu h afif i t k i le ri andıra n , o l ağanüstü b i r akış deney i m l e d i k . İ l k üç dört deney i m i m izde, ağaç sank i b iz davets iz m i s a firlerden s ı k ı l ıyor g i b i y d i ; daha sonra b u i t ki ler, barış ı n ve h uz u ru n i ş aret ler ine dönüşt ü . Sil v i o Manuel b ize, b i r ağacın b i l i nc i n i n toprağın derinl iklerinden beslendiğ i n i , oysa hareket eden v a rl ı k l ar ı n b i l i n ç leri n i n y üzeyden bes lendi k l e r i n i aç ı k l adı . B i r ağaçta h ı rç ı nl ı k b u l u nmazdı , oysa h areket eden v a rl ı k l ar tepeden t ırnağa bu duyguyla kapl ıydı l ar.
S i l v i o \!l anu e l ' in savın a göre, k a ra nl ı k t a m u t l ak b i r d in g i n l i k l e d u rduğum uzda, a l g ı l arı m ı z d e r i n b i r s ars ınt ı geç i rmekteyd i . B öyle durum l arda i ş i tme duyuımıımız baş at l ı k ka-
266 KARTAL'IN ARMAGANI
zanır, çevremizde bulunan, yaşayan ve var olan tüm yaratıkların verdikleri sinyaller bizim tarafımızdan ayrımsanu-�bu ayrımsama salt i şitme duyumuyla deği l , iş itsel ve görsel duyumların bir b irleşimi tarafından gerçekleşirmiş. Söylediğine göre karanlıkta, özell ikle kişi havadan asılı olduğunda, gözler kulaklara bağlı , ikincil bir işlev kazanıyordu.
La Gorda'y la benim de farkına vardığımız g ib i , S ilvio M anuel bu konuda tamamen haklıydı. Yapmama alıştırmalarıyla S ilv io M anuel, dışımızdaki dünyayı algılayış biçimimize yeni bir boyut kazandırdı .
Daha sonra la Gorda ve bana, bundan sonra gerçekleştireceğimiz yapmama edimlerimin, özünde, diğerlerinden daha farkl ı ve daha karmaşık olacağını belirtt i . Bunlar, öteki dünyayla i l işkileri öğrenmeye yönelikti . Bu işlemi gece ya da güneş doğmadan önce; tan vakti gerçekleştirerek, yaratacağı etkiyi en üst düzeye çıkartmak gerekiyordu. B ize, ikinci grubun birinci yapmamasının iki aşamadan oluştuğunu söyledi . B ir inci a şamada ,yüksek b i l inc in en üs t noktas ında odaklanarak sis duvarını ayrımsamamız gerekiyordu. Bir kez bunu gerçekleştirebildikten sonra, ikinci aşama, paralel ç izgiler arasındaki dünyaya gireb ilmeyi göze almak üzere , bu sis duvarının dönüşünün durdurulmasını sağlamaktan ibarett i .
Si lvio M anuel biz i uyararak, esas amacının bizleri , herhangi bir zihinsel hazırlıkta bulunmaksızın, doğrudan ikinci dikkatin içine yerleştirmek olduğunu söyledi . İkinci dikkati n derin l iklerinde yapı lanları fikir yürütmeden, doğrudan öğrenmemizi ist iyordu.Savına göre ikinci dikkat, bil inçsiz, büyülü bir geyiğin ya da büyülü bir çakalın el inde bulunuyordu. Sis duvarının ötesine yolculuk edebilmek üzere gücümüzü zorladığımızda, eninde sonunda tüm varlığımızda sürekli bir başkalaşımı deneyimleyecektik; bu başkalaşım bizim paralel ç izgi ler arası ndaki dünyanın gerçek olduğunu, nas ı l s aydam bedenimiz toplam varlığımızın bir bölümünü oluşturuyorsa, onun da gerçek dünyanın bir bölümünü oluşturdu-
SILVIO MANUEL' İN YAPMAMALARI 267
ğunu an lamamızı ve kabul etmemiz i sağl ayacak t ı .
S i l v io Manucl ayrıca ben i ve la Gorda 'y ı , günün biri nde, d iğer çömezlere öteki dünyanın yol unu gösterebi lmemiz o las ı l ığ ın ın bu lunup bulunmadığını denemek iç in ku l l andığın ı da aç ık lad ı ; böyle bir durumda, bu çömezler Nagual Juan M atu s ' l a savaşç ı larına en son yolculuklarında eş l ik edeceklerdi . Nagual kadın da N agual Juan M atus ve savaşç ı l arıy la birl ikte bu dünyadan ayrı l acağına göre , çömezlar de onun ardından g itmek zorundaydı lar, z ira Nagual adam1 11 yokluğunda onların tek l iderleri Nagual kadın ol acakt ı . Nagual kadının bu konuda b ize güvend iğin i , bu nedenle çal ı şmalarımızı onun gözeti m inde yaptığ ımız ı bel irtt i .
S il v io M anuel la Gorda 'y l a ben i al arak ev in in arkasındaki bahçeye götürdü ve yapmama edimler imizi uygulamak üzere b i zi yere oturttu. En yüksek b i l inç noktamıza ul aşabi l mek iç in don Juan ' ın yardımına gereks in im imiz yok tu . S is duvarı nı k ısa sürede görmeyi başard ım. La Gorda ela ; ama ne yaparsak yapal ım, s is duvarı n ın dönüşünü cl urdurarnıyorduk. B aşımı her çev ir i ş imde duvar da başımla b i rl ikte dönüyordu .
Nagual kad 1 11 duvarı durdurmayı ve onu tek başına aşmayı başarı yordu. Ancak tüm çaba lar ına karş ı n b i z i n1 de kendi s i i le b i rl ikte duvarı aşmamız ı o da sağlayamadı . En sonunda don Juan ve S i l v io M anuel b iz im için duvarı durdurmak zorunda kaldı lar ve bizi i terek duvarı aşmamızı sağladıl a r. O s is duvarına g ird iğ im gibi tüm beden im in b i r halat ın örgüleri misal i büküldüğünü h issett im.
Duvarın ö te yakas 1 11da yuvarlak kum tepec ik ler in in bulunduğu ürküntü veri c i , ı s s ız b i r düz lük uzanıyordu . Çevremizde çok alçak san bulut lar vardı ancak ne gökyüzü ne de ufuk düzlemi görünüyordu ; solgun sarıms ı buhar k ümeleri görebi lmeyi engel l iyordu. Yürüyebi lmek oldukça zordu . Basınç, beden imin a l ı ş ık o lduğu düzey in çok üzeri ndeydi . La Gorda 'y l a amaçsızca yürüyor, nereye g i t t iğ imiz i b i l m i yorduk, Nagual kad1 11 sa gi t t iği yeri b i l i yor görünüyordu . Duvardan uzakl aştıkça orta l ık daha ela karan l ık laş ıyor, hareket et-
268 KARTAL'IN ARMAGANI
mek daha da zorlaşıyordu. La Gorda' nın da, benim de ayakta duracak halimiz kalmamıştı . S ürünmek zorunda kaldık . Gücümü yitirmek üzereydim, l a Gorda da benimle aynı durumdaydı; Nagual kadın bizleri sürükleyerek duvarın olduğu yere geri getirdi ve dışarı çıkarttı .
Aynı yolculuğu defalarca yineledik. Önceleri don Ju an ' la S ilvio M anuel bize yardım ediyor ve duvarı durduruyorlardı ancak daha sonra la Gorda' yla ben, neredeyse Nagual kadın kadar beceri edinmeyi başardık. Duvarın dönüşünü durdurabilmeyi öğrendik. Kendi kendine oldu bu iş . Benim açımdan, bu deney s ırasında anahtarın niyet daha doğrusu niyetin özel bir durumu olduğunun, zira bunun bildiğim anlamda istencimden kaynaklanmadığının ayırdına vardım . B u , bedenimin orta bölmesinde odaklanan yoğun b ir arzuydu. Tuhaf bir gerginlik önce beni titretiyor, daha bir güce dönüşüyordu; bu güç gerçekte duvarı durdurmamakta ama bedenimin bir bölümünün istencimin dışında sağa doğru doksan derecelik bir açıyla dönmesini sağl ıyordu. Somıçta , b i r anlığı na iki farkl ı b akış açıs ına sahip oluyordum. Hem s i s
duvarının ikiye ayırdığı dünyaya bakıyor, hem de gözlcrirn i ı ı önünde bel iren, doğrudan doğruya sarımsı buhardan oluşan. bir küme görüyordum. Daha sonra bu ikinci görünüm başatlık kazandı ve bir güç beni sisin ötesine doğru itti.
Öğrendiğ imiz b i r diğer konu da bulunduğumuz yer in gerçek olarak kabullenilmesi oldu; yolculuklarımızın dağlar;ı yapılan bir keşif gezis i ya da bir yelkenliyle yapılan deniz yolculuğu kadar gerçek olduğunu düşünüyorduk. Kum tepeciklerini andıran tümsekler bize dünyanın herhangi bir böl gesi denl i gerçek görünmeye başlamıştı .
La Gorda' yla ben, üçümüzün paralel çizgiler arasındak i dünyada sonsuzluğu deneyimlediğimizi düşünüyorduk, ancak orada nelerle karşılaştığımızı tam olarak anımsayam ı yorduk. Anımsayab ildiğimiz tek şey, gündelik yaşam dünyasına geri dönmek üzere oradan ayrılırken yaşadığımız korku dolu anlardı . Bu anlar her zaman yoğun bir keder ve güven-
SILV IO MAN U EL' İN YAPM!ıMALAl<I 269
s iz l ik duygular ıy la yüklüydü.
Don Juan ve savaşçı l arı çabalarım ızı büyük b i r merak iç inde izl iyorlardı , ancak tuhaft ı r, E l ig io k ı l ı nı k ıp ı rdatmamışt ı . Kendis i don Juan ' ı n kendi toplu luğundak i savaşç ı larla boy ölçüşebi lecek derecede eşsiz b ir s avaşç ı olmasına karşın, ne uğraşl arımıza katı ld ı , ne de biz lere yardım ett i .
La Gorda, E l ig io ' nun kend i s in i Emi l i to 'ya , böylece de doğrudan Nagual Juan M atu s ' a bağlamayı başarmış olduğunu bel irtt i . Kendis i hiçbir zaman bizim yaşadığımız sorun ları yaşamamıştı , göz aç ı p kapayıncaya kadar ik inc i dikkati iç inde yoğun laşabil i yordu. İk inc i d ikkat in s ı n ı r l amalar ı i ç inde yolculuk etmek onun iç in parmakla rı nı ş ık l atmak den l i kol aydı .
La Gorda bana, El igio 'nun olağanüstü yeteneklerini kullanarak , diğerler in in gerçek h akkın da en ufak bir ku�kuya kapılmadıkladı s ırada b i le , ben im onlar iç in uygun bir i olmadığımı keşfettiğ in i anımsatt ı .
Kuzey Meks ika ' da Vicente ' n i n ev in in arka bahçesinde oturduğum bir gün , b irdenb i re Enı i l i t o ' y l a El ig io bel irmişle rd i . Herkes, uzun süre orta l ıktan yok olan Emi l i to ' nu ıı b i r yolculuktan geri dönmüş olduğunu düşünüyordu . K imse ona tek bir soru sormadı . B ulgularını önce don Juan ' a, daha sonra isteyen herkese anlat ırd ı .
O gün, Emi l i to 'y la El i g io eve arka kapıdan g i rmiş lerd i . Emil ito h e r zaman olduğu g i b i coşkuluydu. El ig io i s e her zamanki sessiz, ciddi tavrı n ı benimsemi şt i . Bu i k i s i n i ne zaman b i r arada görsem , Em i l i to ' nun bu göster i ş l i k i ş i l i ğ in in El ig io ' yu gölgede b ı raktığını , bu durumun El i g i o ' yu daha da içe kapanık hale düşünürdüm.
Eın i l i to don Juaıı ' a bakmak için içeri g ird i ği nde El ig io da benimle l aflamaya baş l amış t ı . Gü lerek yanıma ge lmiş t i . Kol ların ı omuzuma yaslayıp dudaklarını kulağ ıma yaklaşt ı rarak bana parale l ç i zg iler in mühürünü en sonunda çözeb i l d iğ in i , Emi l i to 'nun ' 'zafer" admı verd iğ i noktaya u laşabi leceğin i fı s ı ldamışt ı .
270 KARTAL' IN ARMAGANI
Açıklamalarını sürdürerek "zafer" hakkında anlayamadığım bazı şeyler söylemişti . A nlattıklarının ancak anahatlarını kavrayabil iyordum. Konuyu açıklad ıktan sonra, Eligio elimden tutarak avlunun ortasına getirmiş, çenemi biraz yukarı kaldırarak gökyüzüne bakmamı ve ayakta durmamı söylemişti. O da sağ yanımda, benimle aynı konumda dikiliyordu . Kendimi rahat b ırakmamı , başımın üst kısmının ağırlığının çekimiyle geriye doğru düşmemi i stemişti . B ir güç beni arkamdan kavramış ve yere doğru çekmişt i . Arkamda b i r uçurum belirdiğini hatırlıyorum. Yuv arlanmı ş , daha sonra b irdenbire kendimi kum tepeciklerini andıran tümsekleri n bulunduğu o boş alanda bulmuştum .
El igio kendis in i izlemem için beni zorluyor, bana, zaferin yamacının tepelerin üzerinde olduğunu söylüyordu. Adım atamayacak hale gelinceye kadar onu izlemiştim. Sanki havadan yapılmış gibi , hiç güç harcamadan önümde yürüyordu. Geniş bir tepeciğin üzerinde dunnuş, i leriy i göstermişti . Geri dönerek, koşarak yanıma gelip , bana zaferin yamacı olduğunu söylediği o tepeyi sürünerek de olsa tırmanmam için yalvarmıştı . Tepe, belki de otuz kırk metre ötemdeydi ancak benim bir adım atacak halim kalmamıştı .
Beni sürükleyerek tepeyi aşmama yardım etmeye çal ışmıştı ; ancak beni yerimden bile kımıldatamıyordu. Ağırl ığım neredeyse yüz kat artmıştı . En sonunda El igio, don J uan ' ı ve topluluğunu çağırmak zorunda kalmışt ı . Cecilia beni omuzuna alarak dışarıya taşımıştı .
La Gorda bana, Eligio 'ya bu görevi Emilito ' nun verdiğini bel irtt i . Emil ito kurala göre h areket ediyormuş . Zafere yolculuğunu gerçekleştirmiş olan habercimin bunu bana göstermesi gerekiyordu .
El ig io 'nun zafere u laşmak iç in son bir gayrette bulunmamam için beni zorladığı an coşkusunu ve yüzündeki hevesli ifadeyi ; girişimimin başarıs ızla sonuçlanması karş ıs ında duyduğu üzüntüyü ve düş k ır ıkl ı ğını anımsıyorum. O günden sonra benimle bir daha konuşmadı.
SlLVIO MANUEL' İ N YAPMAMALARI 27 1
La Gorda 'y l a ben, s is duvarı nın ötes ine olan yolcu luğumuza kend imizi öyles ine kapt ı rm ı �t ık k i , S i lv io Manuel ' l e b i r sonraki J'll/Jnıoma ed im inde ne ler i ya�ayacağ ım ız ı t ü müyle unutınu�tuk. S i lv io Manuel bize bu clcncy i ın i n son derece heyecan verici olacağın ı , küçük kız kardq lcr ve Genarolarla b irl ik le para lel ç izgi ler i a�arak doğrudan doğru ya topl am bi l inç dünyasına geçeceğ imiz i bel i rtm i � t i . Dofia Soledad ' ı aramıza a lmamı�t ı z ira, yapımıma deneyim leri yalnızca rüya görücüler iç indi , oysa o bir i: siiriiciiydii .
S i lv io Manuel ayrı ca, defalarca K arıal ' ın ayaklarına kapanarak, kendim izi üçüncü d ikkate a l ı � t ı rmaın ızı isted iğ in i söylemi�t i . B izleri bunun iç in hazır lad ı ; b i r sava�çın ın o ı ss ız a lana yaptığı yolculuk ları n gerçek s ın ı rl a rı n a�ı l ınası iç in hazırlayıcı bir a�ama o lduğunu açıkladı . Ki� in in yüksek b i l i nç durumunda, ya da riiya s ırasında s i s duvarın ı a�maya çal ı�ması , ancak toplam b i l inc in in küçük b i r bö lümünü ça l ı � t ı rmasıyla gerçekleş ir; oysa, bedensel ol arak diğer dünyaya geçebi lmek iç in tüm var l ığ ımızın katı l ımı gerek i r.
S ilv io M anuel , köprüyü, gerçek bir geç i� in s imgesi olarak ku l lan ıyordu. Ona göre, köprü bir erk noktasına kom�uydu; ve erk noktaları , d i ğer dünyaya u l a�an ça t lak lar, gcçh yol larıydı . Dü�ünces ine göre la Gorda 'y l a ben , Kartal ' ı göreb i lmeye dayanacak güce, az da o lsa , u la�mı�t ık .
Üç kadını ve üç adamı toparlayarak onları en yüksek bil inç durumuna get irmenin ben im k i� i se l görev im olduğunu söyled i . Onlar iç in en azından bunu yapmak zoru ndayd ım, z ira özgürl üğe kavuşabi lme fırsat ın ın y i t i r i lmes inde ben im ele rolüm bu lunuyordu .
Hareket saat im iz i gi.in ağarmadan önce ya da şafak vakti olarak bel i rlem iş t i . Üzerime düşen göreve sadık kalarak , t ıpk ı don Juan ' ın bana yapt ığı g ib i , grubun en yüksek b i l inç düzlemine geçmes in i sağlamaya ça l ı�tım . Bedenleri n i ne �ek i lde yönlendi receğ imi , as l ında on larl a ne yapacağı m ı b i lmediğim iç in s ı rt ları na vurmakla yet indim. Yorucu birkaç g ir i ş imden sonra, don Juan müdaha l e etmek zorunda ka ld ı .
272 KARTAL' IN ARMAGANI
Gruptakileri olabilecekleri en hazırlıklı duruma getirdi ve bir hayvan sürüsü gibi köprünün başında bana tes l im ett i . Görevim onları tek tek köprüden geçirmekti . Erk noktası güney yönündeydi; son derece tekinsiz yora. Plana göre, ilk önce S ilvio Manuel köprüyü geçecek, grubu ona tes l im etmem i bekleyecek ve daha sonra da, bilinmeyenin iç inde grubumuza yol gösterecekti .
S ilvio M anuel köprüyü geçti , peşinden de Eligio; dönüp bir an olsun bana bakmamıştı. Köprünün kuzey yanında birbirine sıkı sıkıya yaklaşmış altı çömezden oluşan grup bana kalmıştı. Hepsinin de ödü kopmuştu; denetimimden çıktılar ve çil yavrusu gibi dağıldılar. Üç kadını tek tek yakaladım ve onları Si lvio M anuel ' e teslim etmeyi başardım. S ilvio Manuel kadınları iki dünya arasında uzanan çatlağın girişinde tuttu. Üç adam yetişemeyeceğim kadar hızlı koşuyorlardı . Onları kovalayamayacak derecede yorulmuştum.
Bana akı l vennesi iç in köprünün diğer yakasında duran don Juan ' a baktım . Topluluğunun diğer bölümü ve Nagua l kadınla birl ikte beni seyrediyordu; kadınların ya da adamların peşinden koşmam için bana işaret ediyorlar ve beceriks iz girişimlerimle eğleniyorlardı. Don Juan , üç adamı boş verip la Gorda ' yla b irl ikte köprüyü geçmemi , S i lv io Manuel ' i n yanına gitmemi işaret etti .
Köprüyü geçtik. Silvio M anuel ve Eligio, bir adam boyunda yatay bir yarığın kenarlarını tutuyorlardı. Kadınlar koşarak la Gorda'nın arkasına gizlendiler. S ilvio Manuel hepi m ize yarığın içine doğru yürümemizi buyurdu. Söylediğini yaptım. Kadınlar ona uymadılar. Giriş in ötesinde hiçbir şey yoktu . Ağzına kadar hiçbir şeyle doluydu. Gözlerim açık, ti.im duyularım uyarılmış durumdaydı. Önümü görebilmek için kendimi zorladım . Ancak önümde hiçbir şey yoktu . Ya da, eğer önümde bir şey varsa, onu göremeyecek durumdaydım. Duyu organlarım , tanıdığım, anlamlandırdığını bir şey seçemiyordu . Daha önce h iç deneyimlemed i ğ im biçimde hiçl iği algı l ıyordum. Bedenimin parçalandığını h i ssediyor-
S ILV IO MAN UEL' İ N YAPMAMALARI 273
dum. İç imden yükselen b i r güç , cl ı �arı ç ıkmaya uğra�ıyordu. Ke l imenin gerçek anlamıy la, pat lamak üzereyd im. tam çözülmek üzereydim k i , b i r e l i n beni kavrayarak oradan dı �arı çekt iğini h i ssett im .
Nagual kadın orayı a� ıp ben i kurtarmı� t ı . El ig io , yerinden k ıpırdayamıyordu , z ira yarığ ı tu tmaktaydı ; S i l v io Manue l 'se her e l i nde ik i kadın olmak üzere dört kadını saç l<ırı ndan yakalamı� , onları içeri doğru savurmaya hazır bir halde bekl i yordu.
Sanırım tüm olay yakla� ık on bq dakika iç inde o lup bi t t i : ancak o s ı rada, köprünün çevres indek i insanlara ne olduğunu merak etmek akl ım ın ucundan geçmemi� t i . Adeta zamanın ak ı� ı durınu�tu . Meks iko C i ty ' ye yolcu l uğumuz s ıras ın da köprüye geri döndüğümüzde de o lduğu g ib i .
S i l v io Manuel , g iri� irn in , ba�ansız g ib i görünse de, tam b i r ba�arı y l a sonuç land ığ ını söy led i . Dört kad ın yarı ğı ve onun ötes inde uzanan d iğer dünyayı görmüşlerd i : ben im orada deney imlediğimse. gerçek anlamda bir ö lüm duygusuydu .
" 'Ö l ümün görke m l i ya da huzur ver ic i h iç b i r öze l l i ğ i yoktur," ded i . "Zira gerçek deh�ct ö lüm anında başlar. Orada h isset t iğ in sı nırsız güçle , Kartal seni öyle b i r s ı kacak k i , i ç inde bulunan, sah ip olduğun cıı u fak b i l inç ı � ı l t ı s ı b i le s i l i n i p gidecek ."
S i l v io Manuel , la Gorda ' y l a beı ı i yen i b i r g i ri � im iç in hazırl adı . B ize. erk noktaları n ı n dünyayı b iç imin i y i t i rmekten koruyan bir tür kubben in üzerinde yer alan gerçek de l ikler olduğunu aç ık ladı . İk inci di kkat i iç inde yeterince güç toparlanab i ld iğ i sürece , b i r erk noktas ı ndan yararl anabi lmek olanak l ıydı . Kartal ' ın varl ığın a dayanab i lmenin anahtarı n ın , k i � in in 11 iyeti11i11 kudre tinde yatt ığını söyled i . Nivet olmadan, hiçbir �ey olamazdı . Ötek i dünyaya ad ım atan tek k i ş i ben olduğuma göre, az kal s 1 11 beni ö ldürecek olan neden in , kenel i amacımı değ iş t i rmedeki yeters iz l iğ im olduğunu söyled i . B ununla b irl i kte, çok ça l ışarak tümümüzün de kendi 11 ireti111 i:i
sürdürebi leceğim izden emindi . Bunun la b irl i kte b ize n i vetin
274 KARTAL'IN ARMAGANI
ne olduğunu açıklamadı. Şaka yol l u , bunu ancak Nagual Ju
an M atus 'un açıklayabileceğini belirtti-ancak o da bizimle birlikte değildi.
Ne yazık k i bir sonraki giriş imiz gerçekleşmedi , z i ra enerj im i yitirmiştim. Yaşama gücüm bedenimden süratle ve yok edici bir b iç imde akıp gitti. B irdenbire kendimi öylesine güçsüz hissetmiştim ki , S ilvio Manuel ' in evinde kendimden geçtim.
La Gorda ' ya bundan sonra nelerin olup bittiğini bi l ip bilmediğini sordum. Şahsen benim bu konuda en ufak bir fikrim yoktu. La Gorda, Silvio Manuel ' in herkese Kartal ' ı n ben i gruptan ayırdığını , en sonunda, yazgımı uygulam ak üzere beni hazırlamaları için uygun bir duruma geldiğim i söylediğini anlatt ı . Planı, bi l inçs iz bir anımda beni p:ı rakl ç izgi ler arasındaki dünyaya geçirmek ve bu dünyanın, bedenimde artakalan tüm gereksiz enerjiyi çekip almasını sağlamaktı . Bu düşüncesi tüm yoldaşları arasında kabul görmüştü, zira kural kişinin oraya ancak bilinçli durumda girebileceğini söylüyordu. B ilinçsiz bir durumda oraya girmek ölüm getirirdi, zira bilinç olmadığında yaşam gücü o dünyanın basınc ı altında tükenip giderdi .
La Gorda onu yanlarına almadıklarını söyledi . Ancak Nagual Juan M atus ona bir zamanlar benim dirimsel eneıj i den yoksun olduğumu, bir ölüden farksız olduğumu, hepsinin sırayl a bedenime taze enerj i üflediklerini söylemişti . O dünyada, yaşam gücüne sahip herkes bunu üfleyerek diğerlerine aktarabil irmiş . Nefeslerini , üzerinde bir depolama noktası bulunan tüm deliklere gönderebi l irlermiş . İ lk üfleyen S ilvio Manuel olmuş, onu Nagual kadın izlemiş . Enerj imin kalan bölümünü Nagual Juan Matus 'un topluluğunun diğer üyeleri oluşturmuş .
Enerj i lerini içime üfledikten sonra, Nagual kadın beni sisten ç ıkartarak, S i lv io M anuel ' in evine taşımış. Başım güney doğu yönüne gelecek biç imde beni yere yat ırınışlar. La Gorda, ölü gibi yattığımı söyledi. Onunla birlikte Genarolar
S ILY IO MANUEL' İN YA PMAMALAR! 275
ve küçük k ı z k ardqler de oradalarm ı � . N agual kadın o n l ara benim hasta o l du ğumu , ancak bir gün geri dönerek ken d i l er i ne özgürlli k leri ne kavu� ınakta yard ı m c ı o l ac ağ ı n ı , z i ra bunu ba�armadan benim de özgür o la ınayacağoını a n l at m ı �t ı . S i lv io Manuel bana nefe s i n i verı n i � ve y a�ama döndürınü� . B u yüzde n , l a Gorda v e k ü ç ü k k ı z k arde� ler S i l v i o Manuel ' i n benim e fendim o lduğumu a n ı m s ı yo rl ardı . H iç b i r �ey olmam ı � g i b i beni y a t a ğ ı m a g ö t ü r m ü � ve u y u ma y a b ı ra k ı nı � . Uyandıktan sonra oradan ayrı l ım � v e geri dönmenı i � t i m . Dah a sonra tüm o l u p b i t e n i u n u t m u � , z i ra bir daha hiç k im se onu sol yan ına i tmem i � . Geri dönüp, o n u d iğerl e r i n i n aras ı n da b u l d u ğ u m , o kasabaya yerlqm i � . N agual J u a n Matus v e Genaro i k i ayrı ev k u rm u � l ar. Gen aro e rkek ler in bak ı m ı nı , Nagual J u an Matus 'sa kadı ıı l arı n bakı m ın ı üs t lenm i � .
U y k u y a da ld ığ ımda kend i m i bunal m ı � ve güçsüz h issed i yord u m . U y a n d ı ğ ımdaysa tamamen kendimdey d i m ; i ç i m i ç i m e s ı ğm ı yordu ve olağanüstü , o g ü n e değ i n tan ı m a d ı ğ ı m b ir cneıj i tüm bede n i m i kapl aııı ı � t ı . Ancak d u y d u ğ u m bu heyecan, don Juan ' ı ıı bana la Gord a ' dan ayrı l acağım ı , ona yard ı m etmek ü zere geri dönmeye haz ı r ol acağ ı m g ü n e k adar tek ba� ı m a k a l ı p , k usursuzla� t ı rırnıy ı öğrenmem gere k t i ğ i n i söylediği nde kaybol du. D o n J u a n kaygı l an ın am aııı ı ve cesaret im i y i t irmememi is ted i , z i ra k ur a l ın t a � ı y ı c ı s ı , ge rı,;ek görev i m i bana göstermek üzere b ir gün m u tlaka kend i s i n i bana tanı tacaktı .
O günden sonra, o ldukça uzun b ir süre don J uan ' ı görmed i m . Ger i döndüğümde s ü rek l i o l a rak b i l i n c i m i n sağ yan ı ndan sol yanı ıı a geçmemi sağlad ı ; bunu yaparken i k i am ac ı b u l u n u yord u . B i rinc i s i , sava�çı top l u l uğ u v e N agual k ad ı n l a aram d a k i i l i � k i ler i s ürdü rm e m i s a ğ l a m a k , i k i n c is i y s e ben i , kend i s iy l e i l i �k i l e ri m i n ka l an y ı l l ar ı nda s ü re k l i i l i � k idc b u l u nacağ ı m Z u l c ic a ' nı n dolays ız gözet i m i a l t ı nda tutmakt ı .
Zu l e ica ' nı n göze t i m i ne tes l i m e d i l m em i n nede n i n i don Juan �öyle açı k l ı yord u : S i l v i o Manue l ' i n esas p lan ı ı ıa göre,
276 KARTAL' IN ARMAGANI
biri sağ yanım, d iğeri sol yanım için olmak üzere bana öğretilmesi gereken ik i tür yönerge bulunmalıydı . Sağ yana ait yönerge, normal bi l i nç düzlem ine a it t i ve beni insanların iç inde gizil durumda farkl ı b i r bil incin var olduğuna duyduğum mantıksal bir inanca yönlendir iyordu. Bu yönergeden don Juan sorumluydu . Sol yana ait yönergelerin bana öğretilmesi göreviyse Zuleica'ya verilmişti ; bu yönerge yüksek bil inç durumunu ve yalnızca ikinc i d ikkatin kul lanımın ı i lgilendiriyordu . B u nedenle, Meksika'ya her gidişimde , zamanımın yarısını Zuleica, diğer yarısını don Juan ' la geçiriyordum.
RÜYA GÖRMENİN İNCELİKLERİ
Don Juan , artık ik inc i d ikkate g i rme konusunda oldukça deney iml i olduğumu be l i rterek , heni i k inc i d ikkate ak
tarına görevine başladı . S i l v io Manuel beni ik inc i d ikkat in eş iğ ine kadar geti rm i ş t i . B u durumlarda eks ik l iğ im , bana yeterl i ve uygun temel ler in veri lm iş o lmamas ıyd ı . B i l i nmeyene güven iç inde g i rebi lmeyi göze a lmas ı i �· i n , kad 1 11 savaşç ı l ardan farkl ı o larak , erkek savaşçıl ara c idd i b i rtakım gerekçeleri n gösteri lmes i gerek i r. K adın savaşç ı larsa kend i ler ine yol gösteren l i dere tam bir güven duyma ları koş u l u y l a on lar, h içb ir tereddüte kapı lmadan ik inc i d ikkate g ireb i l ir ler.
Don Juan önce rüya g!irmc11i1 1 karıı ıaş ık yönler in i öğrenerek i şe baş lamam gerekt iğ in i söyleyerek beni Zu lc ica ' n ın gözet imine verd i . K usursuz o lmal ı , öğrend iğ im her şeyi büyük bir t i t iz l ik le u ygulam al ı , her şeyden önce de, yaşam gücümü gereks iz yere harcamamak i ç i n d ikkat l i ve mant ık l ı davranma l ıym ışım. D i kkat in üç aşamasına g i reb i lmek ıç ı ı ı k i ş in in yaşam gücüne sah i p o lmas ın ın b i r önkoşu l ınuş , z i ra
278 KARTAL' IN ARMAGANI
yaşam gücünden yoksun savaşçının g idecek yönü ya da amacı olamazmış . Ölüm sırasında bilincimizin üçüncü dikkate g irermiş; ancak ölüm durumuna geçiş , Kartal yaşam gücümüzü parçalayıp yutmadan önce yalnızca bir an sürermiş.
La Gorda, Nagual Juan Matus ' un tüm çömezlerine tek tek rüya görmeyi öğrettiğini söyledi . Çömezlere bu görevi benimle aynı zamanda verdiğini düşünüyordu. Onların yönergeleri de sağ ve sol olarak ikiye ayrılmış . Normal bil inç düzlemine il işkin yönergeler çömezlere N agual ve Genaro tarafından veri lmiş . Çömezlerin hazır olduklarına karar verd ikten sonra, Nagual onların yüksek bir bil inç düzeyine geçmelerini sağlayarak, onları muhatap olacakları kiş ilerle baş başa b ırakmış. Vicente Nestor 'u , S i lvio Manuel Benigno 'yu , Genaro ise Pablito ' yu eğitmiş . Hermelinda Lydia' ya, Nelinda ise Rosa ' ya yön göstermiş . La Gorda ' ysa, Josefina ' y la birl ikte , bir gün yardımıma gelebilmeleri iç in, rüya g(jrmenin daha incelikli yönlerini öğrenmek üzere Zuleica' nın gözetimine verilmiş .
Bunun yanı sıra, La Gorda, erkeklerin ayrıca, i z siirmeyl öğrenmek üzere, Florinda 'ya da götürüldükleri sonucuna varmış . Davranış larında ortaya ç ıkan büyük değişim bunu kanıtl ı yormuş . Savına göre, daha herhangi bir şey anımsamadan kendisine iz sürmenin i lkeleri öğretilmiş , ancak bu son derece yüzeysel bir biçimde yapılmış ; kendisine öğrend iklerini uygulama fırsatı verilmemiş, oysa erkeklere hem pratik bilgi hem de görevler verilmiş. Davranışlarındaki değişimler de bunun kanıtıymış . Kaygısız, neşel i birer insan olmuşlar. Yaşamdan haz al ıyorlarmış; öte yandan kend isi ve öteki kadınlar, gördükleri rüyalardan dolayı g iderek daha karamsar ve daha c iddi bir ruh haline girmiş ler.
La Gorda, gruptaki adamlardan iz sürme konusunda bild iklerini bana açıklamalarını i s tediğimde, kendilerine verilen yönergeleri anımsayamamalarının uygulamada bulunmalarına rağmen as l ında ne yaptıklarını bilmediklerinden kaynaklandığını tahmin ediyordu. B ununla b irlikte, eğitimleri, öbür
R ÜYA GÖRMENİN İNCELİKLERİ 279
insanlarla olan i l i şkilerinde kendini be l l i ed iyordu . Kiş i leri kendi arzuları doğrultusunda yönlendirme konusunda kusursuz birer sanatç ıydılar. İz siimıe uygulamaları sayesinde erkekler kontrollii ç - ı lgınlı,�ı bile öğrenmişlerd i . Örneğin Soledad Pabl ito 'nun annesiymiş gibi davranıyorlardı . Dışarıdan bakan biri, onların didişen birer ana oğul olduk larını sanabilirdi, oysa gerçekte onlar birer oyuncuydular. Herkesi kendilerine inandı rmışlardı . Kimi zaman Pabl ito öyle bir performans sergil iyordu k i , kend isi bi le inanı yordu .
La Gorda gruptaki herkesin davranı şları mdan dolayı iyice afal ladıkları nı it iraf ett i . Benim bir kaçık mı yoksa kontrollü ç·ı/g111/ı,�1 11 bir üstadı mı olduğuma karar veremiyorlarmış . Sergiledikleri oyunlara inandığ ım ortadaydı . Soledad, onlara ben im davran ış larıma aldanmamaların ı , z i ra ben im gerçek bir del i olduğumu söylemiş . Kontrollüymüş gibi davran ıyordum , ancak onların gözünde öyles ine anormaldim ki bir Nagual gibi davranmayı beceremeyeceğimi düşünüyorlardı . Kadınların her birini bana öldürücü bir darbe indirmeleri için görevlendirm iş. Onl ara bunu, aklını başımda olduğu bir sırada benim kendis ine söylemiş olduğumu beli rtmiş .
La Gorda, Zuleica ' nın gözet imi a l t ında riiya giirmeyi öğrenmesinin birkaç yıl sürdüğünü anlatt ı . Nagual Juan M atus yeterince beceri kazandığından emin olduğunda onu , gerçek m uhatabı olan Nel inda ' ya götürm üş . La Gord a ' y a bu dünyada nasıl davranması gerektiğ in i öğreten Nel inda o l muş . Ona yalnızca batılı giysi leri içinde rahat hareket etmesini öğretmekle kalmamış, aynı zamanda ince zevkler edinmesini de sağlamış . Böylece, Oaxaca 'da bana şaşırtıcı ve çekici gelen şeh irl i giysi leri iç indek i rahat davranışlarını daha önceden deneyimlemiş bulunuyormuş .
İkinci d ikkate geçişimde Zuleica kı lavuzum ol arak son derece başarı l ıydı . Görüşmelerimizin yalnızca gece vakti ve zifiri karanlıkta gereçekleşrnesi konusunda ısrar etmişt i . B u yüzden, benim i ç i n Zuleica yalnızca karan lıkta b i r ses , dikkatimi başka h içbir şey üzerinde değil , yalnızca sözleri üze-
280 KARTAL'IN ARMAGANI
rinde odaklamamı söyleyerek aramızdaki teması baş latan bir sesti . Sesi, la Gorda 'n ın rüyada duyduğunu sandığı kadın1 11 sesiydi.
Zuleica bana, eğer rüya kapalı bir yerde gerçekleşecek se, bunun en i y i yolunun tam bir k aranlık içinde dar bir yatağa uzanarak, üzerinde oturarak, daha iyis i , tabuta benzer bir sandığın iç inde oturarak yapılması olduğunu söyledi . Dışarıdaysa rüya görmenin bir mağaranın korunaklı l ığında, su çu kurlarının kumluk yam açlarında y a da dağlık bölgelerde bir kayan ı n üzerine oturarak yapılabileceğini ; ancak asla b ir vad ide düz bir zemin üzerinde, ırmakların , göllerin ya da deni z i n kenarında y ap ı l m aması gerekt iğ in i düşünüyordu; z ir'ı düz alan lar ve su kenarları, ikinci dikkatin tam karşıtıyımşlar.
Onunla yaptığımız her seans gizeml i işaretlerle yüklüydü. İkinci dikkat üzerinde tam b ir başarı sağlamanın en emin yolunun, ayinsel devinimler, monoton ezgi ler, karmaşık hareketlermiş çünkü.
Öğretileri rüya görmenin temel i lkeleriyle i lg i l i deği ldi . bunları don Juan bana daha önce öğretmişti . Kendisine gelen k işiler nasıl rüya görülece,�ini zaten b i ldiklerini söylüyordu. Bu nedenle o yalnızca bilincin sol yan ın ın daha özel yanlarıyla uğraşmaktaydı .
Zuleica' nın yönergeleri , b ir gün don Juan beni onun evine götürmesiyle başladı . Evine vardığımızda akşamüstü olmuştu. Ev bomboş görünüyordu, ancak biz oraya yaklaştığımızda kapı açı ldı . Zoila ya da Marta ' n ın ortaya ç ıkacağın ı sanıyordum, ancak giri şte hiç k imse yoktu . Anlaşılan kapıyı b ize açan her k imse, alelacele ortalıktan kaybolmuştu. Doı ı Juan beni içerideki avluya götürdü ve üzerine m inder yerle�t irilerek k anepeye dönüştürülen bir sandığa oturttu. Sandığı ı ı üzerindeki otuıma yeri yamru yumru, sert bir zemindi ve soıı derece rahatsızdı . E l imi ince minderin altında gezdirdim ve s ivri uçlu kaya p arçalar ı buldum. Don Juan benim durumu mun hayli olağandış ı olduğunu, zira rüya görmenin incel ik-
RLİYA GÖRMENİN İNCELİKLER İ 28 1
! eri n i h ız l a öğrenmem gerekeceğ i n i söyled i . Sert b i r zemin üzerinde oturmak, beden imin olağan bir o turma kon umuna kend in i a l ı ş t ı rm as ı nı ön l emeye yard ı m c ı o l an b i r a raçm ı ş . Eve g irmeden k ı s a süre önce d o n Juan fark l ı b i r b i l inç düzlem ine g irmemi sağl am ı ş t ı . Gerek duyduğum sürate u l aşab i l mem iç in Zu le i ca ' 11 1 n yönerge ler i n i n bana bu b i l in ç düz leın i ncle v e r i l m e s i gerek iyorınu � . K e nd i m i t amamen b ı rak mam . iç ten b i r b iç imde Zule ica ' y a t am b i r güven duymam gerek t iğ i konusunda ben i uyararak , bana d ikka t imi tüm gücümle bakış lar ımda yoğunl a�t ı rına ın ı ve görüş a l iı n ım iç i nde bu lunduğumuz av l uyu en ince ayrı n t ı l a rı n a kadar be l leğ ime kaz ı ınamı emrett i . Tüm ayrı n t ı l ar la b i r l i kte , orada ot urduğu s ı rada h i ssett i k ler inı i ele eks iks iz b i�� i ı ı ıclc an ımsamam gerek i rm i ş . Ard1 1 1dan, tam ola rak an l ad ığ ımdan emin o lmak i ç in yönerge ler in i b i r kez daha tekrar e t t i ve daha sonra oradan ayrı ld ı .
K ı s a b i r sü re sonra orta l ı k i y ice karard ı . orada öy lece o t u ru p d u rmak tan .s i n i rl e r im boz u l maya ba ş l am ı ş t ı . D a h a dikkat im i a v l u n u n ayr ınt ı l ar ı üzer inde yoğunLt ) t ı rııı adan ar
kamda bir h ı ş ı rt ı duydum ve daha sonra Zu le ica ' n ı ıı ses iy le i rk i l d im . Sert b i r ses le yer imden ka lkarak onu iz lemem i fı s ı l clacl ı . Otomat ik b i r hareket le söyled i ğ i n i yapt ım. Yüzünü görem iyordum: önümde, ik i adım ötemde yürüyen kara n l ı k b i r şeki l d i ya ln ızca . Ben i , ev in e n k aran l ı k s a l onun duvarı ndak i oyuğa get i rd i . Gözlerim karan l ığa ;t i ı şm ı ş o lmas ına rağmen h içb i r şey görem iyordum. J\yağıııı b i r şeye t ak ı l d ı ve o anda bana oradak i dar bir sand ığ ın iç ine oturmamı , s ı rt ım ı n be l i
m e doğru o l a n bölümünü sert b i r yas t ık o lduğu ı ıu tah ı ı ı i ı ı e t t iğ im bir şeye yas lanı anı ı emrett i .
Daha sonra onun arkama doğru b i rkaç ad ı m att ığ ı n ı h is sett im . Bu beni iy ice �a� ı rt ııı ı � t ı , z i ra s ı r t ım la duvar arns 1 11claki mesafen i n ya l 11 1 zca bq on sant im o lduğunu san ıyordum. Yumu�ak b i r ses le , d ikkat i m i söz le r i üzeri nde odak lamamı ve söz leri n i n ben i yön l end i rmes ine i z in vermemi e m re tt i . Göz le r im i aç ı k t u t m a l ı ve t a nı ö ıüi nı cl c . göz h i za m d a b i r
282 KARTAL'IN ARMAGANI
nokta üzerinde sabitleştirmeliymişim; bu nokta, aydınlık ve hoş turuncu-kırmızı bir ış ığa dönüşecekmiş zamanla.
Zuleica çok yumuşak, duru bir ses tonuyla konuşuyordu . Söylediği her sözcüğü duyabi l iyordum. Bulunduğum yeri çevreleyen karanlık, dikkatimi dağıtabilecek tüm dışsal uyarılardan ayırıyordu beni . Zuleica 'nın söylediklerini bir boşluğun içinde duyuyordum. Daha sonra salondaki sessizl iğin , içimdeki sessizlikle uyumlu olduğunu ayrımsadım.
Zuleica, bir rüya görücünün i lk aşamada küçük bir ışıktan yola çıkması gerektiğini açıkladı; yoğun ışık ya da zifiri karanlık, ilk hamlede bir rüya görücü için yararsızmış . Buna karşın, mor, açık yeşil ya da koyu sarı gibi renkler, kusursuz başlama noktalarıymış . Bununla birlikte kendis i , turuncukırmızıyı tercih ediyormuş, zira deneyimleri ona, en kusursuz rahatlama duygusunu bu rengin sağladığını göstermiş . Bir kez turuncu-kırmızı renge g irebilmeyi başarabilirsem, sırasını kaçırmamak kaydıyla, ikinci dikkatimi sürekl i biçimde toparlayabilirmişim.
Zuleica'nın sesinin benden ne yapmamı istediğinin bedenimle ayırdına v arabilmem, onun sesiyle yaptığımız birkaç seanstan sonra oldu. Yüksek bi l inç düzleminde bulunmanın yararı, uyanıklık aşamas ından rüya gi5rmc aşamas ına geçişi tam olarak izleyebilmemi sağlamasıydı. Olağan koşu l lar altında bu deneyim oldukça bulanıktır, ancak koşullar sayesinde tek bir seans sonunda ikinci dikkatim denet imi ele geçirdi. B irinci aşama, nefes alabilmede olağanüstü bir zorlanma içinde geçt i . Nefes almak ya da vermekte zorlanın ı yordum; soluğum kesilmemişti- soluklanma ritmim birdenbire değişivermişti . Karın zarım kasılmaya ve bu kasılma sonucu bedenimin orta bölümü daha sürat l i bir biçimde inip kalkmaya başladı. B unun sonucu, o güne değin yaşadığım en kısa süreli ve en hızlı soluma oldu . Akciğerlerimin alt k ıs ımlarına doğru nefes alıyordum ve bağırsaklarım üzerinde büyük bir basınç hissediyordum. B aşarısız bir girişimle karı ı ı zarımdaki kasılmaları durdurmaya çalıştım. Her deneyişim-
R ÜYA GÖRMENİN İ N CELİKLERİ 283
de daha çok acı duyuyordum. Zuleica, bedenime gerekeni yapması iç in fı rsat vermemi
ve onu yönlendirmeye, kontrol etmeye kalkı şmarnamı istedi . Dediği gibi davranmak istiyordum , ancak bunu nas ı l yapacağımı bilemiyordum. On on beş dakika süren bu kas ı lrnalar ortaya çıktıkl arı gibi b irdenbire kayboldular ve kas ı lmaların yerini tuhaf, şaşırtıc ı , farkl ı bir duyum aldı . B unu önce son derece garip b ir kaşıntı, ne rahatlatıcı ne de rahats ızl ık verici bedensel bir duyum şekl inde ayrımsadı m; s inirsel bir ürperti gibiydi. Giderek öyle yoğunlaştı k i , bedenimin neresinde cereyan ettiğin i anlamak üzere dikkatim i onun üzerinde odakl amaya zorladım. Duyumun beden imin herhangi bir bölges inde deği l , beden imin dışında cereyan ett iğini , ancak bunu yine de hissett iğimi anlayınca şaşk ına döndürn.
Zuleic a ' nın tam göz hizamda oluşan renk kümesine girmemi emreden sesine kulak vermedim ve dikkatimi tümüyle bedenimin dışında oluşan bu tuhaf duyumun ne olabi leceğinin keşfi üzerinde odakladım. Zuleica nasıl bir zihin durumunda bulunduğumu görmüş olmalıydı; birdenbire bana birinci dikkatin dünyevi bedene ait olması gibi , ikinci dikkatin de saydam bedene ai t olduğunu söyledi. Bel irtt iğine göre , ikinci dikkatin kendisini topladığı nokta tam olarak J uan Tuma' nın ilk kez buluştuğumuzda betimlediği noktaydı-bedenin orta bölümünden yaklaşık otuz otuz beş santim yukarıda, mideyle göbek deliği arasında ve on santim sağda.
Zuleica bu bölgeye masaj yapmam ı , bir arp ç al ıyormuş gibi iki e l imin parm ak larıyl a tam o noktaya dokunm am ı emretti . Bu sayede g iderek parm aklarımın su gibi katı bir yere temas edecek, en sonunda kendi saydarn kabuğumu hissedecekmişim.
Parmakl arım ı kıpırdattıkça hava giderek katılaştı ve sonunda bir kütlenin ayırdıııa vardım . Tanımlanması o lanaksız bir haz ti.im bedenimi kapl adı . Bedenimde yer alan bir s inire dokunduğumu sandım ve bunun saçrna bir şey olduğunu düşünerek kendimi bir budala gibi hissett im . Parmaklarım ı ha-
2 84 KARTAL' IN ARMAGANI
reket ettirmekten vazgeçtim . Zuleica, eğer parm aklarımı hareket ettirmezsem baş ıma
vuracağını söyled i . Parm aklarımla bedenimi sarstıkça, kaş ınt ının olduğu yere yaklaştığımı h issediyordum. En sonunda beden imin on on ik i santim ötes ine k adar yaklaştı . Sanki içimde bir şeyler büzülüyordu. Ciddi ciddi bir oyuk hissediyordum neredeyse. Daha sonra başka bir acayip duygu ayrımsadım. Uykuya dalıyordum, ancak kendimdeydim. Kul ak larımda, bana buldozer sesini anımsatan bir uğultu vardı : daha sonra ise b i r gücün ben i uyandırm adan sol yanıma çevirdiğini duyumsadım. B i r s igaranın sarı l ı ş ı gibi s ıkıca olduğum yerde döndürüldüm ve uyarılma çöküntüsüne geri döndüm. B il incim orada dondu ; uyanamı yordum, ancak bil incim kendi içinde öylesine sıkı sarılmıştı ki , uykuya da dalamıyordum.
Zuleica ' n ı n bana etrafıma bakınmamı söyleyen ses in i duydum. Gözlerimi açamıyordum, ancak dokunma duyum bana s ırtüstü bir çukurun içinde uzanmış olduğumu söyüyordu . Kendimi rahat ve emin hissettim. Öyles ine dalmıştım ki bu işe, k alkmayı i stemiyordum. Zuleica ' nın ses i bana kalkmamı ve gözlerimi açmamı emretti . Yapamıyordum . H areketlerim i istençlememi, ayağa k alkabilmemin artı k adelelerimi k asmakla b ir i lg is inin olmadığını söyledi.
Yavaş hareket ettiğim iç in bana kızdığını sandım. Ancak daha sonra aslında tümüyle kendimde olduğumu , belki de tüm yaşamımda olduğumdan daha bi l inçl i bir durumda bulunduğumu ayrımsadım. Mantıkl ı düşünebi l iyordum ancak sanki derin bir uykuda gibiydim. Zuleica ' nı n beni bir h ipnoza sokmuş o labileceği akl ıma geldi . Bu düşünce beni bir an rahatsız ettiyse de u mursam adım . Kendimi havada ası l ı , serbestçe yüzüyormuşum duygusuna bıraktım .
S öy lediklerinin gerisini duymadım. Ya susmuştu ya da artık kulaklarımı onun söylediklerine tıkamıştım . B u cennetten ayrılmayı istemiyordum. H içbir zaman kendimi böyles i ne huzurlu , böylesine eks iksiz h issetmemiştim. Nefes alış ı -
R ÜYA GÖRMENiN İNCELİ KLERİ 285
mın temposunu duyabi l iyordum. B i rdenbire uyandım. Onunla bir sonraki seansımcla, Zulcica , bana kendi say
damlığım içinde tek başıırnı b ir oyuk olu şturmayı başardığ ı mı , böyle bir oyuk oluşturmanın, saydam kozamcla k i uzak bir noktanın bedenime yaklaştığ ı , böylece ele denet ime yaklaştığım anlamına geldiğini söyledi . B ana birkaç kez, bedenin bu oyuğu oluşturmayı öğrenmesinden sonra rii_wya gir
rnek çok daha kolay o luyordu . Garip b i r dürtü, beden imin dolaysızca çoğalmayı öğrenmiş olduğuna i l i şkin bir duyum edinmişt im. Bu, kendini rahat ve emin hissetme, uykuda olma, dokunma duyumundan soyutlanmış bir b iç imde havada as ı l ı durma, aynı zamanda da tam olarak uyanık bulunma ve her şeyin farkında olmanın karı ş ımı bir duyguydu.
La Gorda, Nagual Juan Matus 'un kendis inde, küçük kız kardqlerde ve Genarolarda bu oyuğu oluşturabilmek, böylel ikle onlara ikinci d ikkat üzerinde sürek! i odaklanabi lme yet is in i kazantlırmak için y ı l larca uğraşt ığını söyledi. Juan M atus 'un ona açıkladığın a göre, normal olarak oyuk, gerek duyulduğunda rüya görücü tarafından bir anda yaratı lı yor, daha sonra saydam yumurta i lk şek l ine geri dönüyormuş. Anc ak çömezlerin duru mu nda, başlarında bir Nagual l ider bulunmadığı için, oyuk dışarıdan içeri doğru oluşmuş ve saydam bedenleri üzerinde sürekli bir özel l ik olarak kalmış ; k imi zaman bu durumun büyük yararlar sağladıgı o luyormuş, ancak aynı zamanda da önemli b i r engel oluşturu yormuş . Tümünü ele dış uyarılara karşı korunaksız ve değişken tabiatl ı yapmış .
B i r kerc s i ncla Lyd i a ' y l a R os a ' n ı n s aydam kozalar ın ı gördı(qiimü ve tekme att ığımı anımsad ım . Oyuğun onl arın sağ uyluklarının dış bölümünün üst kısmında yukarı l arda bir yerde bulunduğunu ya da tam o larak kalça kemiklerin in en üst kısmında bulunduğunu düşünmüştüm. La Gorda ' nı n söylediğ ine göre tam ikinci d ikkatlerinin girintisine tekme atmışım ve neredeyse onları öldürecekm işim .
La Gorda , kendis in in ve Josefina ' n ı n birkaç ay Zuleica ' nı n ev i nde yaşadıklarını söyledi . Nagual Juan Matus b i r
286 KARTAL' IN ARMAGANI
gün onları farklı b il inç düzlemine geçirdikten sonra Zuleica 'ya teslim etmiş . Onları, ne yapacaklarını ve neleri beklemeleri gerektiğini söyleden, Zuleica 'nın evinin ortasında tek başlarına b ırakmış ve tek bir söz söylemeden çekip gitmiş . Hava kararıncaya kadar orada oturmuşlar. Daha sonra Zuleica onların yanına gelmiş . Yüzünü asla görmemişler, yalnızca sesini duymuşlar. Zuleica onlarla sanki duvarın üzerinde bir noktadan konuşuyormuş.
Zuleica idareyi ele alır almaz son derece buyurganlaşmış . Onlardan derhal soyunmalarını istemiş ve yerde duran yumuşak tüylü, pançoya benzeyen giysi lerin iç ine g irerek sürünmelerini emretmiş . Giysiler bedenlerini tepeden tırnağa kaplamış. Zuleica daha sonra onlara, duvarın içindeki , benim de girip oturduğum oyuğa girerek sırt sırta oturmalarını emretmi ş . La Garda kend ilerine verilen görevin , gözlerinin önünde renkler bel iri nceye değin sürekl i ol arak karan l ı ğa bakmak olduğunu bel i rt iyordu . B ir çok seansın ardından , gerçekten de karanlığın içinde renkler görmeye başlamışlar, bundan sonra Zuleica onları yan yana oturtmuş ve bakış larını aynı nokta üzerinde odaklamalarını söylemiş .
La Garda Josefina'nın çok çabuk öğrendiğini ve bir gece hışırtı l ı bir sesle pançonun içinden s ıyrı l ıp turuncu-kırmızı renk kümesinin içine dalıverdiğini söyledi . La Gorda' nın tahminine göre ya Josefina o renk lekesine doğru uzanmış, yahut da o renk lekesi gelip onu bulmuş. Sonuç olarak, Josefina bir an içinde pançonun içinden çıkıp gitmiş . O günden sonra Josefina onların yanından ayrılmış ve la Gorda öğrenimini tek başına, yavaş yavaş sürdürmüş .
La Gorda ' nın öyküsünü dinlerken Zuleica'nın beni de tüylü bir giysinin içinde süründürdüğünü anımsadım. Gerçekten, bana giysinin içinde sürünmemi emrederken vermiş olduğu komutlar, bu emrin altında yatan nedeni de anlamamı sağlıyordu. Zuleica bana kumaşın yumuşakl ığını çıplak tenimle, özellikle de baldırl arımın deri siyle hissetmemi istemiş, defalarca, insanların baldırlarının dış bölümünde otağa-
RÜYA GÖRMENİN İ NCELİKLERİ 287
nüstü bir algı merkezin in bu lunduğunu , beden in in bu bölümündek i der in in gevşediği ya ela yumuşad ı ğı c\urunı l arcla , duyumsayabi lme yet imiz in akl ın a lamayacağı ö lçüde gel i şeb i leceğini söylemiş t i . Yumuşak, s ıcak b ir g iys iydi ve bacakl arımda olağanüstü bir haz duyumu uyandır ıyordu . Ba l c\ ı r larımclaki s in i r merkezleri son derece uyarı l m ış t ı .
La Gorc\a ela aynı bedensel hazzı duyumsam ı ş . Hatta , daha ela i leri giderek , turu ncu-kı rmız ı re ıı k kümesine u l aşmasmda onu yönlendiren şeyin o paııçoııun erk i o lduğunu düşünmeye başl amış . B u g i ys i le relen öyles i ne etki lenm iş k i kendi s i i ç in b ir tane d ikmiş . G iys in in aynı s ın ı yapmış : yarattığı etk in in aynı olmamasına rağmen d ikt iğ i g iys i onda b i r avunç ve d ing in l ik yara tmış . Söylecliğ i ı ıe göre , o ve Josefina en sonunda tüm boş zamanları n ı la Gorda ' nı n her i k i s i iç in d ikmiş olduğu pançoların iç i nde geç i ırneğe baş l aırnşlar.
Lyd ia ve Rosa da g irm iş ler o e lb i se lerin iç ine ama onlar pek hoşla nmamış . Benim g ib i .
La Gorda, Josefina 'nı n ve kendis i n in g iys i l ere o lan bağl ı l ığın ı g iys i ler in iç inde oldukları s ı rada riiwı re1 1/..:lcrini bulmaya yönlendi ri lmiş o lmalarına bağl ı yordu . Ben im bu giys i lere olan i l g i s iz l iğ im inse, bu renk l i bölgen in iç ine g i rıney i ş imclendi ona göre-renk kümesi bana gelm i ş t i . Hak l ıyd ı ela. B enim durumumda Zuleica ' nı n ses i n in d ı ş ın d a hazırl ık aşamasın ı yönlendiren b i r şey daha vardı . H iç şüphesiz , Zuleica beni yönlendi r irken , la Gorc\a ' y 1 a Josefi n a ' y ı yön lendi rcl i ğ inde uygulamış olduğu aşamaları ayneıı uygulaııı ı ş t ı . B i rbir in i izleyen b i rçok seans s ı rasında gözler imi karan l ığa odaklamış ve renk lenmeyi görmeye hazırlanmıştım. Gerçekte, z i fir i karan l ıktan, hatları t am b ir kes i n l ik iç inde bel i ren renk lekelerine doğru dönüşüme başından sonuna eleğin tanık o lab i lm i şt im , daha sonraysa bedenim d ikkat im i çeken b i r kaş ın t ı tarafından dalgal anmış ve dingin 1 1wırı ıklık aşamas ına g irıiı i ş t im . Turuncu-kırmızı rengin iç i ne i lk kez o an c\alab i lm i ş t i ın .
Uykuyla uyanık l ık arasında kalmayı öğrennıemc\cn son-
288 KARTAL' IN ARMAGANI
ra, Zuleica temposunu yavaşlattı . Beni bu duru mdan ç ıkartmak iç in acele etmediğine b i le inanm aya başlamışt ım. H i�· karışmadan bu durumda kalmama izin veriyor, bana herhangi bir soru sonn uyordu; belki ele ağzını soru sormak için deği l , yalnızca emir vermek için açıyordu . Onunla gerçek anlamda hiçbir zaman konuşmamıştık, en azından don Juan ' la konuştuğum biç imde.
D i n g i n u yanık l ı k aşam asında bulunduğum s ırada b i r kez, bu konumda kalmanın benim için yararlı olmayacağın ı . zira ne den l i haz v erici olursa olsun , bel irgin b irtakım s ın ırl am al ar ın ın bu lunduğunun ayırd ına v ard ım. O anda bedenimde bir titreme hissettim ve gözlerimi açtım, daha doğrusu , gözlerim kendi l iklerinden açı lı verdiler. Zuleica bana bakıyordu . B i r an akl ım karışt ı . Uyandığımı sandı m; karş ımcLı Zule ica ' y ı bu şek i lde görmey i doğru s u bek lemiyordu m . Onun yalnızca sesini duymaya alışırnşt ım. Artık gece o lmad ığ ını ayrımsamak da beni şaşırtm ıştı . Çevreme bakın dım. Zuleica 'n ın evinde değildik . Daha sonra, rü vada olduğunı u ı ı farkına v ardım v e uyandım.
Zul e ica daha sonra yönerge lerinin yeni b i r aşamas ın ı baş l attı . yönerge ler ine , b il inc imi beden imin orta bö lü n1 li üzerinde oclaklamamı emrederek başladı . Benim durumumd : ı bedenin orta bölümü, göbek del iğim in alt ucunun aşağıs ın daydı . B enden , bedenimin bu bölümüyle yeri süpürmem i, göbeğimin üzerine bir süpürge bağlıymış da, onunla yeri süpürüyormuşum gibi yerde salınmamı istedi . Sayısız seansl a r boyunca, Zuleica ' n ın sesinin benden yapımımı istediğ i şey ı başarmaya çal ış t ım. Benim dingin 11ya111klık aşamasına girmeme iz in v ermiyordu . Amac ı , uyan ık duru mda kalmayı sürdürerek, beden imin orta bölümüyle yeri süpürüyor olnı ; ı duyumunu ayrımsam amda bana yol göstermekti. Bel i ıtt iği nL· göre sol yan bi l incinde olmam bu alqtırmayı başarıyla ger çekleştirmem için bana yeterli avantaj ı sağlayacaktı .
B ir gün, durup dururken , midem in bulunduğu bölge(k hafif bir duygu h issetmeyi başardım. Bu, tanımlanabi l i r h ı ı
RÜYA GÖRMENİN İ NCELİKLERİ 289
duygu değ i ld i; d i k k at i m i bu d u y g u n u n üzerinde oclakl a d ı ğ ı m d a , k ar ı n boş l u ğ u m da , t am m i d e m i n i ç i n d e d e ğ i l ele , onun tam üzeri nde b i r k arı ncalanma duygusu olduğunu ayr ımsadım. İnceleme m i clerin lqt i rcl i kçe ayrı n t ı l ar ı da duyums ad ı m . Baş larda h i sset t i ğ i m bel i rs iz l i k yeri n i g i de rek ke s i n l i ğ e b ı raktı . Karın boşl uğumla s ağ bald ı rı m ara s ı ndaki bölgede gerilıneyle karı ncalanma karı ş ı m ı tuhaf bir duyumun ayırcl ına vard ı m .
D u y u m keskin leş i nce , i s tençclış ı b i r h areketle s a ğ u y l u ğurnu göğs ü me yak l aş t ı rd ı m . Böy lece, bu i k i nokta bede n i m i n el verd i ğ i ölçüde b i rbir ine yaklaşm ı ş t ı . S i n i rlerim o l ağanüstü uyarı l m ı ş t ı , b i r an ürperd i m ve o anda bede n i m i n orta bölümüyle yeri s ü pürüyor olduğ u m u n a y ı rd ı n a v a rd ı m ; b u , oturma konumunda beden i m i h e r sal lay ı ş ı m da deneyim leycbi ld iğim dokunsal bir duyumdu.
Bir sonraki seansta , Zu leica dingin 1 1 va111k/ık cl u nı m u n a geçmeme i z i n verel i . A ncak bu kez d u y u ın s acl ı k l a rı ın daha önce dcney i m l cd i k l e r i ın e benzem i y o rd u . S a n k i i ç i m de bu d u ru m u n daha önce verd i ğ i h azzı özgürce deney i m l c m e m i engel leyen b i r t ü r denet i m mekan i z m a s ı o l uşmu ş tu-bu duru m a geç i n c e y e el e ğ i n g e ç i rd i ğ i m a ş a m a l a r ü z e r i n d e d e odak l amarnı sağlayan b i r denet imdi bu . Önceleri i k i n c i d ikkat in yer a ldığı n oktadak i kaşın t ıyı bu defa s ayda m kozamın iç i nde duyumsad ı m . Parm ak larım ı arp çal ı yorm u ş gibi k ı p ı rdatarak bu nokta ü zerinde m a s a j yapt ı m ve nokta m i dem i n olduğu bölgeye doğru içeri göçt ü . O n u neredeyse c i l d i m i n lizerin clc h i s sedeb i l i yord u m . S a ğ bal d ı rı m ı n d ı ş ın d a b i r karı ncal anma deneyi m l e d i m . H azla a c ı n ı n karı ş ı m ı bir duyumdu bu . Duyum önce tüm bacağı m a , daha s o nra ela s ı rt ı m ın a l t k ı sını ııa doğru y ay ı l d ı . Kalçal arı m ı n t i tredi ğ i n i duyum sadı m . T ü m bede n i m i s i n i rl i b i r t i treme s a rm ı ş t ı . Beden i m i n baş aşağı bir ağa yakal andığın ı s a nd ı m . A l n ı m ve ayak parm ak l ar ı m ağa do k u n u yordu s a n k i . D a h a s o n ra k e nd i m i , i k i y e kat lanarak b i r ç arş afa s a rı l ı yorm u � g i h i h i ssett i m . Çar� afı ben i mle b ir l ikte , merkezde kenel i ıç i nde s armalayan güç , s i n ir-
290 KARTAL' IN ARMAGANl
sel kasılmalarımdı. Sarmalama sona erdiğinde, artık kend i bedenimi ayrımsayamıyordum. B iç ims iz bir b i l inç , kend i içinde sarmalanmış sinirsel bir kasılmadan başka bir şey değildim. Bu bilinç, bir çukurun içinde, kendi girintisi içinde dinginleşti.
O zaman, rüya sırasında olup bitenleri anlatabilmenin olanaksızlığını kavradım. Zuleica, sağ ve sol bi lincin birbirleriyle iç içe geçtiklerini belirtmişti . Her ikisi de, ikinci dik katin girintili merkezini oluşturan bir oyuğun içinde tek b i r küme halinde devinimlerin i sona erdiriyorlardı . Rüyaya girebilmesi için k işinin hem saydam bedenini hem de normal bedenini kullanması gerekiyordu. Önce, ikinci dikkatin merke zine bir başkası tarafından dışardan itilerek ya da rüya göriicü tarafından içeriden emilmek suretiyle ulaşı lması gerek i yordu. İkinci olarak, birinci dikkatı ayırmak üzere, bedeni ı ı orta bölgesinde konumlanan cisman i beden ve baldırların . özellikle de sağ baldırın uyarı lması ve temas edecekleri noktaya ulaş ıncaya değin birbirlerine yaklaştırı lmaları gereki yordu . O anda kişi kendini bohçalanmış gibi hissediyor, ikinc i dikkat otomatik olarak benliği eline geçiriyordu.
Zulcica 'nın emirler yoluyla yaptığı aç ıklamalar, olanları anlatabilmenin en inandırıcı yoluydu, zira rüya görme s ı ra s ında yaşanan duyumsal deneyimler beynimizde depoladığı mız normal deneyi mlere benzemiyordu. B unların tümü ek beni şaşkına çeviriyordu. B ir kaşıntı duyumu , bedenimin d ı şında cereyan eden bir karıncalanma, belirli bir alanda odak !aşıyordu ve böylece, duyumu hissettiği an bedenim in duyduğu kargaşa en al t düzeye iniyordu . Öte yandan , kend ı içi mde sarmalanmam, o güne değin yaşadığı m en rahats ı; edic i duyguydu benim için. Bedenimi bir şok durumuna sokan çeşitli duyumlar içeriyordu. Bir noktada, ayak parmaklarımın alnıma değdiğ inden emindim ama böyle b ir konrnm asla gelemezdim. Armut biçiminde tepeden aşağı doğru sar kan bir ağın içinde bulunduğumdan da hiç şüphem yoktu . Normaldeyse, yerde oturuyordum v e uyluklar ımı göğsürnL·
RÜYA GÖR/v!ENiN İ NCELİKLERİ 29 1
yasla ırn � t ı ın . Zu le ica ayrı ca , b i r s i ga ra g i b i sar ı lara k i k i nc i d i k k a t i n
ç u ku ru nu n i ç inde yerleşti r i l m i ş o l m a d u yg u s u n u n , .�o l ve sağ b i l i nc i n b ir leşerek başat l ı k düzen i n i n değişmesi ve ü s t ü n l üğün sol bi l ince aktarı l ması sonucu o l u ş t u ğ u n u bel i rt t i . Ben i , i k i d i kkat düzl em i n i n yeni den normal k onum l arı na geri döndükler i v e sağ b i l in c i n d i z g i n l e ri e l ine geç i rd i ğ i ters i ne dönüş süre c i ne d ik k a t etmem konusunda d a uyard ı .
B u s ü reç s ı ra s ın d a o luşan du ygular ı a s l a ayrı msayam ı yordum ancak u yarı s ı bende öyle b i r s a p l a n t ı o l u şt u rı n u ş t u k i , o l u p b i ten h e r ş e y i inceleyeb i l me çabal ar ım i ç i nde ö l d ü r ü c ü b i r boc a laman ı n i ç i nde tu tsak k a l d ı m . Zu l e ica b a n a t i t izlenıneleri ınc b i r s o n verm e m i . yapacak başka i ş l er i m i n de b u lunduğunu emrederek uyarı s ın ı ger i a lmak zoru nda k a ld ı .
Zule iea , lıcr şeyden önce i stenç l i h areket l e r ü zer indeki denet imimi kusursuzlaş t ı rm a m gerek t i ğ i n i be l i rtt i . Yönergeler ine, dingin ııyanık/ık d u ru mundayken zaman zaman gözler i m i açmam konusunda bana yol göstererek b a ş l a d ı . B u n u gerçek l q t ireb i lmem b ü y ü k b i r ç abayı gere k t i r iyordu. B i r keres i nde gözler im b i rden b i re aç ı l d ı ve Z u e i c a ' y ı , k a r ş ı m d a tehd it e d i c i b i r t a v ı r la üzerime doğru eğ i l i rken görd ü m . Yerde u z a n m ı ş t ı m a n c a k n e rede o l d u ğ u m u an l ay a m am ı ş t ı m . I ş ı k , g ü ç l ü b i r e l ek t r i k ampu l ü n ü n a l t ı ndaym ı ş ı m g i b i son derece p arl ak t ı ancak bu p:ırla k l ı k gözler im i ka ın a ş t ı r ınıyord u . Zule ica ' y ı rahatça görebi l i yord u m .
Hareket i m i i s tenç leyerek ayağa k a l k m a m ı e m re tt i . B e den i m i n oruı bölü m ü n ü k u l l anarak kend i m i yuk arı doğru i t ıneııı gerek t i ğ i n i , t ü nı beden i m i yuk a rı doğru ka l d ı rınak iç i n b i rer kol luk ckğneği g i b i ku l lana b i l eceğim ü�· ka l ı n doku nac ı m ı ıı bu l unduğumı söy l e d i .
K a l ka b i l mek i ç i n a k l a geleb i lecek her y o l u dene d i m , a n c a k başaramadı m . Çocuk ken yaşad ı ğ ı m v e b i r t ü r l ü u yanamayı başarama d ı ğ ı nı , oysa tam a n l a m ı y l a k e n d imde o l d u ğ u m v e u m u t s uzca r; ı ğ l ı k a tmaya � a l ı ş t ı ğ ı m k a rabas a n l a rı anı msatan b i r um;ı r.s ı zl ı k ve bedensel b i r ac ı d u yd u m .
292 KARTAL'IN ARMAGANI
En sonunda Zuleica benimle konuştu. Bell i bir düzeni izlemem gerektiğini, gündelik yaşamdaki gibi kendimi yormanın ve sinirlenmenin gücümü boşuna harcamaktan öte bir sonuç vermeyeceğini ve bütün bütüne budalal ıktan başka bir şey olmadığını söyledi . İnsanın kendi kendini yorması ancak birinci dikkat durumuna göreymiş ; oysa, ikinci dikkat dinginliğin ta kendisiymiş. Benden, bedenimin orta bölümüyle yerleri süpürdüğüm sırada deneyimlediğim duyumu y inelememi istedi. Bunu y ineleyebilmem için oturuyor olmam gerektiğini düşündüm. Üzerinde fazla kafa yormadan dik bir biçimde yere oturdum ve bedenimin ilk kez bu duyumu ayrımsadığı konuma girdim. İç imde b ir şeyler sallandı ve birdenbire kendimi ayakta buldum. H areket etmek için ne yapmış olabileceğimi tahmin edemiyordum. Her şeyi en başından itibaren yineleyecek olursam bu düzeni yakalayabileceğimi düşündüm. Bu düşünce zihnimden geçtiği an kendimi yeniden yerde uzanır buldum. B ir kez daha ayağa kalktığımda, aslında herhangi bir yöntemin bulunmadığını , hareket edebilmem için, hareket etmeyi içten amaçlamam gerektiğini anladım. Diğer bir deyişle, hareket etmeyi istediğime kesinl ikle inamış olmam gerekiyordu, daha doğrusu, hareket etmem gerektiğine kendimi inandırmış olmam gerekiyordu.
Bir kez bu ilkeyi kavradıktan sonra, Zuleica iradeye dayalı hareketlerin akla gelebilecek her yönüyle i lgil i haraketleri uygulamamı sağladı . Uygulamalarını arttıkça, rüya gör
menin aslında ussal bir durum olduğu gerçeği benim için giderek açıklık kazanıyordu. Zuleica bunu bana açıkladı. Söylediğine göre rüya sırasında sağ yan, ussal bilinç, rüya görücüye b ir kendindelik ve ussallık duyumu kazandırmak üzere sol yan bi l incinin iç ine girer; ancak ussallığın etkisinin en alt düzeyde kalması ve yalnızca rüya görücüyü aşırıl ıklardan ve tuhaf girişimlerden korumak üzere denetleyici bir mekanizma işlcv ı i ı ' görmesi gerekmektedir.
Bıuı · 1 , n sonraki aşama, rüya gören bedenime yönlendirmeyı c . . . rn le i lgi l iydi . Zuleic a ' yk i lk karş ı l aşmamda
RÜYA GÖRMENİN İNCELİ KLERİ 293
don Juan , beni bir sandığın üzerine oturtmuş ve avluyu dikkat l i bir biç imde incelerni söylem işt i . Dinsel bir görevi yerine getirirces ine, k imi zaman saatlerce avluyu seyretm işt im. Zuleica 'n ın evinde her zaman tek başımaydım. Öyle görünüyordu k i , oraya gitt iğim günler, herkes ya g itmiş oluyordu ya da gizleniyorlardı . Sessizlik içinde ve tek başıma olmak bana iyi gel iyordu , o avluyla ilgil i ti.im ayrınt ı ları ezberlemey i başarabildim.
B öylece Zuleica bana, dingin uyanıklık durumunda gözlerim i açabilme görevin i göstermiş o ldu . B unu başarabilmek için bir çok kereler uğraşt ım. Önceleri gözlerimi açt ığı mda karşımda onu görüyordum ve o , bedeninin bir sarsıntısı i le beni tıpkı bir top gibi dingin uyanık l ık aşam asına doğru geris ingeriye yuvarl ıyordu . Bu yuvarlanm al arı n b irinde yoğun bir sarsıntı hissettim; ayaklarımın alt ı nda yer alan bir şey yukarı lara, göğsüme doğru tırmandı ve öksürerek onu dışarı ç ı kardım; gece vakti avl unun görüntüsü birdenb ire bedenimden dışarı doğru fır ladı . Ç ıkan ses , b ir hayvaıı ın kükremesine benziyordu.
Hafif bir mırı l tı halinde Zulcica ' n ın sesini cluycluın. Ne söylediğin i duyam ı yordum. S andığın üzerinde oturduğumu hayal meyal hissett im. Ayağa kalkmak istedim ancak somut bir bedenimin olmadığını ayrımsadım . S anki bir rüzgar beni uzak lara doğru uçuruyordu. Daha sonra, bana hareket etmemem i söyleyen Zuleica ' nı n sesini duydum. Devinimsiz b i r şekilde orada durmaya çalıştım ancak bir güç beni kendine doğru çekti ve salondaki oyuğun iç inde kendime gelelim . S ilv io Manuel bana bak ıyordu .
Zuleica 'n ın ev indeki her rüya görme seansından sonra don Juan ' ı z ifiri karanl ık salonda beni bekl iyor b u l urdum. Beni evden d ışarı ç ıkarır ve farkl ı b i l inç düzlemine geçmemi sağlard ı . B u kez orada Silvio Manuel duruyordu . Tek bir söz söylemeden beni deri kasnakların iç ine oturttu ve çatı k i rhlerinin üzerine doğru havalandırd ı . Ertesi gün öğlen oluncaya kadar orada asılı kald ım . Daha sonra don Juan gelere k be-
294 KARTAL'IN ARMAGANI
ni aşağı indirdi. B ana, yere dokunmadan belirli bir süre havada as ı l ı kalmanın beden in çevresine uyum sağlamasına yardımcı olduğunu, özellikle de benim başlamak üzere oldu ğum türde tehlikeli bir yolculuğa çıkmadan önce bu süreciı ı son derece gerekl i olduğunu söyledi.
En sonunda gözlerimi açıp Zuleica 'yı ya da karanlık avluyu görmeyi öğrenebilmem için birçok rüya görme seans ı daha geçirmem gerekti . Ancak bunlardan sonra Zuleica ' n ı ıı da en b aştan beri rüyada olduğunu anl ayabi ldim . Zuleica. salondaki o oyukta benimle hiçbir zaman birl ikte olmamıştı . İl k gece sırtım ın duvara dayalı olduğunu sandığımda asl ında yanılmıyordum . Zuleica yalnızca rüyadan gelen bir sesti .
Rüya seansl arının birinde, amaçlı olarak Zuleica 'yı görmek üzere gözlerimi açtığımda, onunla birl ikte la Gorda ' yla Josefina'nın da eğilerek bana baktıklarını gördüğümde dehşete düşmüştüm. O gün yönergelerinin en son aşaması başliı m ıştı. Zuleica üçümüze kendisiyle birlikte yolculuk etmeyi öğretti . B irinci dikkatimizin kökenlerinin bu dünyaya bağ! ı olduğunu, buna karşın ikinci dikkatimizin kökenlerinin evrene bağlı olduğunu söylemişti . Bununla belirtmek istediğ i , t a
nım gereği bir rüya görücünün gündel ik yaşamın kaygıları nın dışında bulunduğuydu. B u durumda, rüya iç inde bir yol cu olarak Zuleica 'nın l a Garda, Josefina ve bana kaqı soıı görevi, bilinmeyene doğru yolculuklarında onu i zlemek üzere ikinci dikkatlerimizi yönlendirmekti.
B irbirini izleyen seanslarda Zuİeica'nın sesi bana kenel i "sap lantısının" b ir buluşmaya doğru bana yol göstereceğin i , ikinci dikkatin söz konusu olduğu durumlarda riiya göriicii n iin sap lant ıs ı n ın b i r k ı lavuz i ş levini gördüğünü ve onuı ı saplantıs ın ın bu dünyanın ötesinde gerçek bir yer üzerinde odaklandığını söylü yordu . Oradan beni çağ ı racaktı ve ben onun sesini o yöne doğru gitmek için bir hat olarak kul lanacaktım.
İk i seans h içbir şey olmadı ; Zuleica ' nm sesi giderek zayıflıyordu ve onu artık izlemeye beceremediğimi düşünerek
RÜYA GÖRMENİN İNCELİ KLERİ 295
endişelenmeye başlamışt ım. Bana ne yapm anı gerekt iğ in i söylememiş t i . Üs te l ik üzerime olağanüstü b i r ağ ır l ık çökmüştü. Beni dingin 11ya11 ıklık durumunun dış ın a ç ıkmaktan al ıkoyan bağl ayıcı bir güç vardı ve onu bir türlü kopartamıyordum.
Üçüncü seansta, gözlerim kendi kendine açı l ıverdi . Zuleica, la Gorda ve Josefi na bana bakıyorlard ı . Onlarla birl ikte ayakta duruyordum. Daha önce hiç görmediğ im bir yerde olduğumuzun ayırdına vardım hemen . Bu yerin en bel irg in özell iğ i , son derece parlak, dolaysız bir ı ş ığ ın varlığıydı . Etraf , neonu a n d ı ran beyaz , g ü ç l ü b i r q ı ğ a b o ğ u l m u ş t u . Zuleica, b i z i etrafa bakınmaya çağır ı r g ib i gülümsüyordu . La Gorda'yla Josefina da, t ıpkı benim gibi iht iyat l ı davranıyorlar, bana ve Zuleica 'ya ürkek gözlerle bakıyorlardı . Zuleica, hareket etmemiz iç in b ize i şaret ett i . Aç ık havadaydık ve parlak bir dairenin ortas ında ayakta d ur uyordu k . Zem in , kaya g ib i sert görünüyordu, yukarıdan gelen kör ed ic i beyaz ışı ğın büyük bir bölümünü yansıt ıyordu . Tuhaf olan, ı ş ığın gözlerim iç in çok yoğun olduğunu b ilmeme rağmen, yukarı bakıp ış ığın kaynağını keşfett iğimde gözlerim h iç de yanmamıştı . Güneş ış ığıydı . Doğrudan doğru y a güneşe bakı yordum ancak, rüyada olduğum için olsa gerek, bana yoğun bir beyazlık gibi görünüyordu.
L a G o rd a ' y l a J o s c f i n a da g ü n e ş e b a k ı y o r l a rd ı v e görünürde onların da gözleri yanmamışt ı . B irden bire korkmaya baş ladım. Işık bana yabancıydı . Acımasız bir ışıktı bu ; b ize saldırıyormu ş g ib i görünüyor, b i r rüzgar yaratı yordu. B u n u n l a b ir l ikte , herhangi bir s ı c a k l ı k h i s se tmiyord u m . I ş ı ğ ı n k ö t ü n i ye t l i o l d u ğ u n a i n a n ı y o rd u m . L a G o rd a , Josefina ve ben b ir l ikte , ürk mü ş çocuklar g ib i Zuleica ' nın çevresinde toplandık. B ize sarıldı , daha sonra o beyaz, parlak ış ık g iderek sönmeye baş ladı ve tümüyle kayboldu. Onun yerin i yumuşak, son derece dinlendirici sarımsı bir ış ık aldı .
O an bizlerin bu dünyada olmadığımızın ay trdına vardım. Zemin ıslak, p işmiş toprak rengindeydi . Görünürde hiç
296 KARTAL'IN ARMAGANI
dağ yoktu, ancak bulunduğumuz bölge tam olarak düzlük de sayı lmazdı . Toprak kavrulmuş , yer yer ç at lamışt ı . P işmiş toprak kat ı , engebel i b ir denize benz iyordu . Çevremde nereye baksam , b i r okyanusun ortasındaymışım gib i , aynı görüntüyle karşılaşıyordum. Yukarı baktım; gökyüzü, çı ldırtıcı parlakl ığ ın ı y itirmişti . K ararmışt ı , ancak mavi değild i . Ufukta, yakınlarda parlak b i r yıldız görünüyordu. İşte o an, i k i güneşe, i k i y ı ld ıza sahip b i r dünyada bu lunduğumuz düşüncesi uyandı zihnimde. Güneşlerden bir i çok büyüktü ve ufuk çizgis in i aşmıştı , diğeriyse daha ufaktı ve olas ı l ıkLı da daha uzaktaydı .
S orul ar sormak çevreyi dolaşmak ve araş t ı rm alar yapm ak istiyordum . Zuleica bize rahatlamamızı ve sabırla beklememizi i şaret ett i . A ncak, sanki bir şeyler biz i çekiyor g ibiydi . B irdenbire la Garda v e Josefina gözden kayboldular. v e uyandım.
O günden sonra bir daha hiç Zu le ic a ' n ın e v ine g i t medim. Don Juan ya kendi evinde ya d a nerede bulunuyors ak orada farkl ı bi l inç düzlemine geçmemi sağlıyor, böylece rüyaya g ir iyordum. Zuleica, la Gorda ve Josefin a ' y ı hep beni bekler buluyordum. Aynı dünya ötesi manzaraya, a rt ı k orayı iyice tanıyıncaya kadar defalarca geri döndük . Mümkün oldukça, ışığın parlak olduğu zamanı , gündüz vaktini e s geçiyor ve oraya geceleyin, ufukta devasa gök cisminin yü1'sel i ş in i izleyeceb i leceğimiz b i r zamanda u laş ıyorduk : öyles ine görkemliydi k i , ufkun pürüzlü ç izg i s i ü zerinde pat l adığında, önümüzde uzanan yüz seksen derecelik açın ın e ı ı azından yarıs ını kaplıyordu . Bu cis im öylesine güzel , ufukt;ı y ük sel i ş iy se öyles ine nefes kesiciydi k i , salt o görüntüyi i seyredebilmek için orada sonsuza değin kalabil irdim.
G ö k t e k i o c i s i m , t a m t e p e y e u l a ş t ı ğ ı nd a ayd ı n l ı � ı neredeyse tüm gökkubbeyi kaplıyordu. Onu seyredebilmd için her zaman yere uzanırdık . Bell i birtakım bölümleri varr l ı ve Zuleica b ize bunları tanımayı öğretmişti . Onun bir y ı ld ı ı
o lmadığın ı fark etmişt im. Iş ığı b ir yansımaydı; küt les i n i ı ı
R ÜYA GÖRMENİN İ NCELİKLERİ 297
s a y d a m o l m a d ı ğ ı n ı d ü � ü n ü y o rd u m . z i ra y a n s ı t t ı ğ ı ı � ı k , dev asa boy u t l a rı n a oranl.a , h a y l i y u nrn � a k t ı . Ç i ğdem s arı s ı yüzeyi ü zeri nde h i ç deği �ıneyen i r i , kahvere n g i noktalar v ardı .
Z u l c i c a b i zi d ü ze n l i o l arak sözc ü k l e r l e bet i m l e n m e s i o l a n a k s ı z yo l c u l u k l ara ç ı k ard ı . La CJ orda ' n ı n s ö y l e d i ğ i n e göre , Zu le ica Josefi n a ' yı b i l i nmeye n i n daha el a uzak v e derin bölgelerine götü rüyordu; z i ra Josefi n a d a Zulcica gibi oldukç a ç ı l g ı n d ı ; i k i s i nde de b i r rii va gi5riicii v c k e n d i nde o l m a n i t e l i ğ i n i s a ğ l a y a n u s s a l l ı ğ ın z e rre s i b u l u n m u y ordu-bu nedenle de, herh angi b i r �ey i ç i n ussa l nedenler ya d a açıklamalar aram ak gibi bir dert leri de yoktu.
Z u l e i c a ' n ı n y o l c u l u k l a r h a k k ı n d a b a n a a n l a t t ı k l a rı a r a s ı n d a b i r a ç ı k 1 a m a y a b e n z e y e n t e k k o n u , rii v o
gi5rii c ii/erin e rk l e r i n i i k i n c i d i k k a t l e r i ü z e r i n ck o d a k l a n mal arı n ı n , o n l arı can l ı b irer sapana dön ü�türdüğüydü. Rii.vo
görücüler g ü ç l e n d ikçe ve k u s urs u z l a � t ı k ç a , i k i n c i d i k katler in i b i l i nmeyen i ç inde daha uzaklara doğru fı r latabi l iyorl ar ve rüyal arını uzatab i l i yorlarını � .
D o n J u a n b a n a , Z u l e i c a ' y l a y a p t ı ğ ı m y o l c u l u k l a rı n y a nı l s a m a o l m ad ı ğ ı n ı , y a pt ı ğ ı m h e r � e y i n i k i n c i d i kk a t i n denet i m i yönü nde i l e r i y e doğru a t ı l a n b i r a d ı nı o l d u ğ u n u s ö y l e d i ; d i ğ e r b i r d e y i � l e , Z u l e i c a b a n a ö t e k i fı l c m i ö ğ ret iyord u . B u n u n l a b irl i kte b a n a b u yo l c u l u kları n m a h i yet i n i aç ıklayama d ı . Ya d a be l k i de, b u konuyu henüz aç ı k l am ak i s tem i y o rd u . B an a , i k i n c i d i k k a t i n y a p ı s ın ı , b i r i n c i d i kk at terimleriyle aç ıkl amaya ç a l ı�acak o l ur s a , sözcükler in i ç i nde u m arsızca t u t s a k o l acağı n ı s ö y l e d i . B e n d e n k e n d i s o n u ç l ar ım ı k e n d i m ç ı k artm a l ı y m ı � ı m ; b e n s e bu k o n u ü z e r i n d e d a h a der in dü�ündükçe, onun is teks i z l i ğ i n i n i � levsel nedenl erden kaynak landığından daha d a e m i n oldum.
İ k i n c i d i k k a t ü z e r i n d e k i y ö n e r g e l e r s ı r a s ı n d a , Zu l e i ca ' n ı n k ı l av uzl uğu nda, mantı ğ ı m ı n ötes inde, ancak h i ç �üphesiz , b i r b ü t ü n olara k b i l i n c i m i n kaps aını i ç i n de y e r a l a n g izemlere doğru gerçek yol c u l u k l ar yapt ı m . K avranamayan
298 KARTAL' IN ARMAGANI
bir şeye doğru yolculuk yapmasını öğrendim ve sonuçt;ı , Emilito ve Juan Turna gibi, kendi sonsuzluk öykülerime var dım
FLORINDA
Z uleica ' nın bize rüya görmenin karmaşık yönlerini öğretmesiyle, kuralın bir yol gösterici ol arak yadsınamaz ger
çekl iğini kabu l lenmiş; içim izde gizl i b i r b i l inç bulunduğu , bu bi l ince u laşabilmenin olanaklı olduğu üzerinde de tam b i r fikir birliğine varmıştık. Don Juan , kuralın gerektirdiklerini yerine getirmişti .
Kuralın buyruklarına göre, don Juan beni şimdi savaşçı topluluğunun o güne değin karşılaşmadığım tek üyesi olan Flor inda ' y l a tanış t ı rac akt ı . Don J u a n bana , Florin d a ' n ı n evine tek baş ıma g itmem gerektiğ in i , Florinda ' y l a aramda geçenler in di ğerler i n i h iç i l g i l end i rmeyece ğ i n i s ö y l ed i . Florinda, bana b i r N agualmışım gibi kılavuzluk edecekmiş. Don Juan ' ı n kendis i de, vel in imetinin Florinda ' y a b i rçok yönden benzeyen savaşçı üyesiyle bu tür b i r etk i l eş i mde bulunmuş.
Don Juan bir gün beni Nel inda ' n ın ev in in k apıs ı n ı n önünde bırakarak, içeri g irmemi , Florinda ' nı n ben i o rada
300 KARTAL' TN ARMAGANI
beklediğini söyledi. "Sizinle tanışmak benim için bir şeref," dedim beni evin
girişinde karşılayan kadına. "Adım Florinda," dedi. Sessizlik i çinde birbirimize baktık. Sanki dilim tutu l
muştu . B il inc im her zamankinden açık ve keskindi . B un:ı benzer bir duyumu daha önce h iç yaşamamıştım.
"Ne güzel bir isim," diyebildim ancak gerçekte bundan daha fazlasını kastetmek i stemiştim .
İspanyolcanın yumuşak ve vurgulu telaffuzu bu adı dah;ı akıcı ve daha dolgun yapıyordu; özel l ikle r ' yi izleyen i harfini . Adı, az rastlanan bir ad değildi ; ancak o güne değin o i s imde h iç k imseyle tanı şmamışt ım ve gizemi de burad;ı yatıyordu. Önümde duran kadın o ada öylesine yakışıyordu ki , sanki ad onun için yaratı lmıştı , ya da belki de, b izzat o
kendisini bu ada yakıştırmıştı . Görünüşü Nel inda'ya benziyordu, ancak daha özgüveıı
l i , daha güçlü görünüyordu. Daha ince ve daha uzundu. Akdenizlilere özgü zeytin rengi esmer bir teni vardı . İ spanyol ya da belki Fransız asıl l ı olabil irdi . Yaşl ıydı ama diri ve gern,· görünüyordu. B edeni esnek ve çevikti. Bacakları uzun, yüzii inceydi, küçük bir ağzı , son derece güzel , kalkık bir burnu. koyu renk gözleri, örgülü beyaz saçları vardı . Yüzünde V L' boynunda ne bir sarkık ne bir kırışık vardı . Sanki makyaj l a yaşlandırı lmıştı.
Geçmişe bakıp onunla ilk karşılaşmamızı anımsadığımda , tümüyle i l g i s i z , ancak s ı ras ı ge lmişken an l atmadaı ı edemeyece ğ i m bir başka anı c an l an ıyor z ihn imde . B i r zamanlar, haftal ık bir gazetede, y irmi yaşlarındayken ya�l ı b ir kadın rolünü oynamak üzere makyaj la yirm i yaş dah; ı yaşl ı görünümü verilen bir kadın oyuncunun fotoğrafı yayınlanmıştı . Fotoğrafın yanında, gazete aynı oyuncunun zorluk !arla geçen yirmi yıldan sonra gerçekten yaşlanmış yüziiıı i i gösteren bir görüntüsünü daha yayınlamıştı . Kanımca Florin da, o oyuncunun i lk fotoğrafına, yaşlandırılmış haline ben
FLORfNDA 30 1
ziyordu. "Bak hele kim gelmiş?" d iyerek beni ç imdikledi . ' "Pek
bir şeye benzemiyorsun . Eciş bücüşsün. Hiç şüphesiz kendini düşkün! üklerine kapı ı rnı ı şsın".
Dobra l ı ğ ı bana don J u an ' ı a n ı m s a t m ı ş t ı ; göz l e r i n i n derinliklerinde sezinled iğ im ifade de. D o n Juan · ı a birl ikte geç ird iğ im y ı l l ara geri dönüp bak t ığ ımda , gözler inde her zaman huzurlu bir ifadenin yer a ldığuıı an ımsayıverdim. Asla onun gözleri nde huzursuz-luğu okuyamazdınız . Bundan, don J u an ' ın gözler i n i güze l b u l d u ğ u m a n l a m ı ç ı kart ı l mamal ı . Harikulade gözler d e görınüştüm, ancak b u gözler, herhangi bir ifadeden yoksundu. Oysa Florin da ' ııı n gözleri , don Juan ' ın gözleri gibi , bana tanık o lunması gereken her şeye tanık oldukları duygusunu veriyordu ; sakindiler, ancak uysal değildi ler. Heyecan, ancak içsel yaşam olarak bet imleyebileceğim bir duyuma yönlenm iş t i .
Florinda bana yol gösterd i ve o turm a odas ı n ı geçerek üzer i ç at ı y l a k a p l ı b i r a v l u y a g e ç t i k . S e d i re b e n z e y e n yumuşak koltuklara oturduk . Gözleriyle sanki yüzümde bir şeyler arıyor gi biydi .
"Benim kim olduğuııı u ve senin için ne yapmam istendiğini b i l iyor musun?" diye sordu .
Kendisi ve benimle olan i l işkisi hakkında bi ldik lerim in don Juan ' ın yaptığı kısa açıkl amalardan ibaret o lduğunu söyledim. Durum umu an latırken ona doi'ıa Florinda d iyordum.
' "Bana dona Florinda diye hi tap etme." dedi , rahatsız olduğunu ve utandığını bel l i eden çocuksu bir tavırla . "Ne o kadar yaşlandım , ne de saygın laştıın . "
Kendisine nasıl h itap etmemi istediğini sordum. l_Ya l nı zca Flor inda de , ye ter" , d e d i . " K i m o l d u ğ u m
sorusuna gel ince , sana ş u kadarı n ı söyleyeb i l i r im, ben, iz sürme s an atı n ı b i len b i r kadın savaşç ı y ı m . Sen in i ç in ne yapabi leceğim sorus u n a ge l i nce , şunu söy leye b i l i r im k i , sana iz sürme sanatının ilk yedi kural ını , i z sürücülerin i lk üç kuralını ve iz sürmenin i lk üç manevrasın ı öğreteceğ im.�
302 KARTAL' IN ARMAGAN I
Normal koşul l ar altında her savaşçın ın sol yanında ol u p b itenleri unuttuğun u , kendisinin öğretecekleri n i tam olar;ı k anımsayabilmemin yı llar süreceğini söyledi. Yönergeleriıı i ı ı yalnızca bir b aşlangıç olduğunu, günün b irinde, farklı ko� u l ! ar altında, öğretilerin i tam am layab i leceğini de ekledi.
Kendis ine soru l ar sormamın bir sakıncası n ı n bu lunup bulunmadığını öğrenmek istedim.
"İstediğini yapmakta serbests in ," dedi. "Senden tek i .� tediğim, uygulamalara bağlı kalmandır. Kaldı ki , b ir şek i lde . tartışacağımız konular hakkında bi lg in de var. Eksik yanı n . kendine güvenmemen ve bi lgini erk olarak sahiplenememeıı . Nagual , b i r erkek olarak seni büyüledi . Kendi başına hareket edemiyorsun . Ancak bir kadın kurtarabi l ir seni bundan.
"Sana yaşam öykümü anlatarak başlayacağım ve bunu yaparken, her şey zihninde berrakl aşacak. Yaşamımı sana bölümler hal inde anlatacağım, bu nedenle de buraya sık s ı k gelmen gerekecek."
B ana yaşamını anlatmak konusundaki istekl il iği , öbürlerinin isteksizliklerini ve bu zıtlığı düşününce beni oldukça şaşırttı . Öbürleriyle birl ikte geçirdiğim yıl lar boyunca onların kural l arını öylesine sorgusuz sualsiz bir b iç imde kabu l lenmiştim k i , Flori n d a ' nın bana k işisel yaşamını anlatma k konusundaki istekl i l iğ i bana oldukça tuhaf göründü . İ rk i l dim.
"Anlam adım," eledim. " Bana özel yaşamını anlatacağın ı mı söyledin?"
" Neden olmasın?" diye sordu. Ona uzun uzun don Juan ' ın bana kiş isel geçmişin engel
leyici gücü , b i r savaşçının kendi kiş isel geçmişini s i lmcs i gerektiği üzerine söy ledik ler in i an lat t ım. Don Juan özel yaşamım üzerine başkalarına herhangi bir şey söylemem i yasaklamıştı .
Tiz ve yüksek sesle güldü. Neşelenmiş gibi görünüyor-du.
FLORiN DA 303
"Bu yalnızca erkekleri bağlar, " dedi . "K iş isel yaşamının yapmaması sonsuz öyküler anlatmaktır, ancak bunların h içbir i gerçek kişi l iğine a i t olmamalı . B ir erkek olman, arkanda somut bir geçmiş in b u l unduğu an lam ı n a ge l i r. B i r a i len , dostların , tanış lar ın o lur ve bunların her birinin senin hakkında kes in düşünceler i bu lunur. Yan i erkekler soru m l u l u k sahibidir. Kolayca ortadan k aybolamazs ın . Kendini unutturabilmen iç in , çok uğraşman gerekir.
"Benim durumumsa farkl ı . Ben bir kadın ım ve bu bana har ika b i r avantaj sağ l ı yor. B e n hesap vermek zoru n d a değilim. K adınların hesap vermek zorunda olmadıklarını bilmiyor musun?"
"Hesap vermek zoru nda olmakla neyi kastett iğini b i l miyorum," dedim.
" Demek isted i ğ i m , bir kad ın ko lay ac a o rt adan kaybol abil ir," diye yanıt verdi . "Bir kadın hiçbir şey yapamazsa evlenir. K ocasına ait olur. Çok çocuklu bir a ilede kız çocukl ar ko layca gözden ç ı kart ı lab i l ir. Onları hiç k i mse adam yerine koymaz ve bazı ları geride hiçbir iz bırakmadan rahatl ıkla kaybolabil irler. Kim se de aldırmaz.
"Oysa bir erkek çocuk, güven duyulan birid ir. B ir erkek çocuk için sessizce s ıvış ıp ortadan kaybolmak kolay iş değildir. Kaybolsa bile, geride izler b ırakacaktı r. Çek ip gittiği için suçluluk duyar. Oysa k ı zlar duymaz.
"Nagual özel yaşantın konusunda ağzını kapalı tutmanı öğretilediğinde, sana şu ya da bu şekilde güvenen ailene ve dostlarına karşı hata işlemiş olduğun duygusunu yenebilmen için sana yardımcı olmaya çal ış ıyordu.
"Yaşam boyu süren bir savaşımdan sonra erkek savaşçı , elbette k i kendi kendini silmeyi başarı r. Ama bunun bedelini ödemel idir. Ağzı nı bıçak açmaz bir is i o lur ç ı kar ve sonsuza değin içini dökmemeyi bir görev beller. Kadınların bu tür güçl ü k lerle u ğraşmak g ib i b i r zoru n l u l u k l arı yoktur . B ir kadın, buharlaşıp uçmaya hazırl ıkl ıd ır. Asl ında kendis inden beklenen de budur .
304 KARTAL' IN ARMAGANI
"Bir kadın olarak, sır tutmak konusunda hiçbir zorunl u l uğum yok ben i m . Ka ld ı k i , buna zerre kadar a ld ı r mıyorum. Gizlilik, siz erkeklerin toplum gözünde önemli olmanın karşılığında ödemek zorunda olduğunuz bir bedeld i r. Savaşım yalnızca erkekler için geçerl idir, zira erkekler kendilerini silmiş olmanın sıkıntısını h issederler ve bir yerlerde , bir şekilde ortaya çıkarlar. Sen örneğin; dolaşıp, her gittiğ in yerde konferanslar veriyorsun.
Florinda çok garip b ir b iç imde s inirlerimi bozmuş tu . Varlığı beni nedense rahatsız etmişti . Doğrusu don Juan ve S ilv io Manucl de bende bir gerginlik ve korku uyandırırlard ı . A s l ı nda on l ard an ürküyordu m , öze l l ik l e de S i l v i o Manuel 'den. Beni korkutuyordu ancak duyduğum dehşetle birlikte yaşamasını öğrenmiştim. Öte yandan, Florinda ben i korkutmuyordu . Gerginl iğim, onun becerisinin ben i tehdi t ettiğini hissetmemden kaynaklanıyordu.
Bana don Juan, ya da S i lvio M anuel ' in baktığı gibi gibi bakmıyordu. Onlar, gözlerini yüzüme dikerler ve tes lim olup başımı öte yana çevirinceye değin öylece bakarlardı . Florinda ' y sa arada bir göz atıyordu yüzüme. Gözlerini sürekl i oradan oraya gezdiriyor, yalnızca gözlerimi incelemekle kalmıyor, yüzümün ve bedenimin her santimini de incel iyordu. Konuşmasını sürdürdükçe gözlerini yüzümde, el lerimde, kendi ayaklarında, tavanda gezdiriyordu .
"Seni huzursuz ediyorum, değil mi?" diye sordu. Sorusu beni hazırlıksız yakalamıştı . Güldüm. Ses i nde
hiç de tehdit eder bir ifade yoktu. "Evet," dedim. "Gayet makul birşey bu ," diye devam etti. "Sen bir er
kek olmaya alışıksın. Sana göre bir kadın kullanı lmak iç in yaratılmış bir v arlıktır. Kadın sence budalanın tekidir. B i r erkek, hem de bir Nagual olman, durumu daha da güçleştiriyor."
Kendimi savumaya zorunlu hissettim . Son derece önyargı l ı b i r kadın olduğunu düşünüyordum ve bunu ona söy-
FLOR INDA 305
!emek is tedi m. Görkemli bir gir iş yapt ım, ancak gi.i l üşünü duyduğum an h ız ım kes i ldi . Neşel i , gençl ik dol u bir gülüştü. Don Juan ' la don Genaro bana her zaman gülerlerdi ve onl ar ı n g ü l ü ş l er i de genç l i k dol u yd u , ancak F lor ind a ' n ın gülüşünün fark l ı bir t ın ıs ı vard ı . Ne bir telaş, ne de baskı vardı onun gülüşünde.
" İçeri girsek iyi olur,"dedi . " 'dikkatimizin dağılmaması gerekir. N agual Juan Matus zaten seni dolaştırmış ve dünyayı sana göstermişt i ; sana anlattıkları için gerekliydi bunlar. Benim sana anlatacak larımsa farklı bir ortam gerektiriyor. "
K ü ç ü k b i r o d a d a , d e r i b i r k o l t uğa o t u rd u k . K a p a l ı mekanlarda kendimi daha rahat h issediyordum. Hemen bana yaşamını anlatmaya koyuldu .
B üyükçe b i r Meks ika kent inde, ha l i vakt i yerinde b ir a i lenin çocuğu ol arak dünyaya ge lmiş . Tek çocuk o lduğu iç in a i les i daha doğduğu günden i t ibare n onu ş ı martm ı ş . Kendini sahte alçakgönüllüğe kaptırmamı ş ve güzel l iğinden hiç şüphe duymamış . Ona göre güzel l ik , hayran olunduğunda serpil ip gelişen b ir ifritın iş . Aşı lması en zor olan ifritin bu olduğundan en ufak şüphes i bulunmad ığ ını , eğer çevremdeki güzel insan l ara d i kkat edecek o l ur s a m , bun l arı n zaval l ı yaratıklar oldukla rın ı d a görebi leceğimi söyledi .
O n u n l a t a r t ı şmak i s te m i yo rd u m , a n c a k o n a dü şüncelerin in önyargı l ı o lduğunu söylemeden edemeyecekt im. Aklımdan geçenleri okumuş olmalı k i , bana göz k ı rptı .
"Onların hepsi zaval l ı , inan bana," d iye devam ett i . " B ir elene. Onların güzel oldukları iç in önemli oldukları düşüncesini aklından s i l . Ne demek istediğim i anlayacaksın . "
Güzel l iğ i yüzünden kapı ldığı k i birin tüm suçunun sal t ebeveynlerine ya ela kendis ine yüklenemeyeceğ in i bel i rt t i . Bebekl iğinden i t ibaren çevres indeki herkes onun kendis ini önemli ve benzers iz h issetmesi iç in elbirl iğiyle çal ışmış lar.
"On beş yaşıma geldiğimde," diye devam ett i , " Kendimi dünyaya gelm i ş en o lağanüstü yaratık gibi h issediyordum. Herkes böyle söylüyordu, özell ikle ele erkekler. "
306 KARTAL' IN ARMAGANI
İlk gençlik yıllarında hayranlarının i lgis ine ve pohpohlamalarına kendini iyice kaptırmış . On sekiz yaşına geldiğinde, çevresinde kendisiyle evlenmeye niyetli on bir tal ibinin arasından ona göre en kusursuz o lan kocayı seçmiş . Kendisinden on beş yaş büyük, oldukça varlıklı bir adam olan Celestino ' yla evlenmiş .
Florinda evli l ik yaşamını , gerçek bir yeryüzü cenneti olarak betiml iyordu . Son derece geniş olan arkadaş grubuna Celestino 'nun arkadaşları da eklenmiş . H ayat, sürek l i b i r şenl ik gibiymiş .
Bununla b irlikte bu mutluluk, topu topu altı ay sürrrüiş ve bu süre göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş. Bil inmeyen bir hastalığa yakalanmasıyla birlikte bu güzel günler birdenb ire ve acımasızca sona ermiş . Florinda 'nın sol ayağı, ayak bileği ve baldırı ş işmeye başlamış . Güzelim bacağının hatları mahvolmuş; şişkinlik bacağının üzerinde öylesine yayı lmış ki, ci l t üzerindeki dokular çatlamaya ve kabuk bağlamaya baş lamış . B acağının d izden aşağı bölümü üzerinde yaralar oluşmuş ve yaralardan irin akmaya başlamış . F i l hastal ığı teşhis i konmuş . Doktorların onu iyi leşt irme ç abaları son derece yetersiz ve acı verici oluyormuş; sonuçta, tedavinin ancak ge l i şmiş tıp merkezler inin b u l u nduğu Avrupa ' da yapılabileceğine karar vermişler.
Üç a y i ç i nde Flor inda ' nı n yeryüzü cennet i tam bir cehenneme dön ü ş m ü ş . Umutsuz luğa ve acıya öy les ine gömülmüş ki , yaşamını sürdürmektense ölümü yeğlemeye baş lamış . Çekt iğ i ı st ırapların yaratt ığı iç ler acıs ı duruma daha fazla dayanamayan b ir hizmetçi kız ona, Celest ino ' nun esk i sevg i l i s i n in , Flor ind a ' n ı n yemeğine b ir karı ş ımbüyücüler tarafı ndan hazırlanmış bir zehir-koyması için kendisine rüşvet verdiğini itiraf etmiş . Yaptığından büyük bir pişmanlık duyan kız, Florinda' ya kendis in i bir sağaltıcıya, bu tür bir zehire karşı tek panzehirin ne olduğunu bi len bir kadına götürmeye söz vermiş
Florinda, yaşadığı ikilemi anımsayınca kıkırdadı. Bağ-
FLORINDA 307
naz bir Kato l ik o larak yeti ş t i ri lm i ş . B üyücülüğe ya da Kız ı l deri l i yöntemlerine i nanmıyormuş . Ancak duyduğu ac ı öyl e s i ne yoğu n , durumu ise o den l i c i d d i y m i ş k i , her ş e y i denemeye hazırın ı ş . Celes t ino 'ysa ş iddet le karşı ç ık ı yorımış buna. H i zmetç i k ız ı yetk i l i lere ş i kayet etmek n iyet indeymiş . F lor i ncla ara y a g i rm i ş . B u nun nede n i k ıza ac ımas ı değ i l , s ağal t ıc ıy ı keneli başma bu lamamasmclan duyduğu korkuymuş .
Flori nde b i rdenbi re ayağa ka lkt ı ve g i tmem gerekt i ğ i n i be l i rt t i . Ko luma g i rerek , en esk i . en değerl i dostuyımı şum gib i ben i kapı ya kadar geç i rd i . Yorgun o lduğumu, z i ra sol yan b i l inc in in i ht iyat la ku l lanı lmas ı gereken öze l ve kırı lgan b i r b i l i nç düz l em i o l duğunu be l i rt t i . Erk s i z b ı rakan b i r du rumdu b u ke s i n l i k l e . S i l v i o Manue l ' i n i k i nc i d i kkat i rn i lop l ayab i l mem i ç i n beni sertçe h u d ü zleme g i rmeye zorl amaya çal ı ş t ığ ında ö lümle yüz yüze gelmem ele bunun b i r kan ı t ıyd ı . İnsan ın h ız l a b i l g i lcnnıes i ıı i ıı ıııünküı ı değ i l m i ş . B u , ağı r i ş leyen b i r süreçmiş ; beden doğru zamanda, doğru ve kusur suz koş u l l arda , i s tekten bağ ıms ız b i r b i ç imde b i l g iler in i topl amaya başlarm ı ş .
D ı ş kapmm önünde b i r süre dur arak ayaküstü vedalaşt ık . B irdenbire bana, Nagual Juan Matus ' un o giin beni kendis ine get i rmes in in nedeni n in , dünyadaki vades i n i n dolmak üzere olduğunu b i lmes i olduğunu söy led i . S i l v i o Manuel ' in p lan ına göre a lm ı ş o lduğum i l k i k i yönerge tamam lanmış o l uyordu . Ş i m d i tamam l anmas ı gereken tek bö lüm, onun bana söyleyecek leri yd i . Ancak onun öğret i leri gen;ek anlamda bir yönerge deği l , daha çok onunla olan b�ığ ı ın m kuru l ması i l e i l g i l iymiş .
Don J u an ben i F lor inda ' ya b i r sonrak i gö t li rü � ünde , kapının önünde tam ayrı lmadan önce, Florincla ' n ın bana söyledik ler in i y ineleyerek , kend i s in in ve top lu l uğunun üçüncü d ikkate g i rme zamanları n ı n yakl aş t ığ ın ı söyled i . S onra da herhang i b i r soru sormama fırsat vermeden beni ev in iç i ne
308 KARTAL'IN ARMAGANI
doğru itiverdi . İtişi beni yalnızca evin içine değil, en keskin b i linç düzlemime de sokmuştu. Sis duvarını gördüm.
Florinda, don Juan ' ın beni içeri itmesini bekliyormuş gibi, holde duruyordu. Koluma girdi ve sessizce beni otunna odasına götürdü . Oturduk. Sohbet etmek i sted im, ancak konuşamadım. Nagual Juan Matus gibi kusursuz bir savaşçı tarafından yapılan bir itişin kişiyi farkl ı bir bil inç düzlemine aktarabileceğini söyledi. En baştan beri benim hatam, yöntemin önemine duyduğum inançmış . Oysa, b i r savaşçıyı farkl ı bir bilinç düzlemine doğru itiş tarzı, ancak iki katılımcı, özelikle itişi yapan kişi, kusursuzsa ve kişisel erkle doluysa yararl ı olabilirmiş.
Sis duvarını görmek, beni olağanüstü derecede s inirl i yapmıştı . Bedenim, kontrolümün dışında titriyordu. Florinda, bedenimin t itremesini kişinin bu bi l inç düzeyinde bulunduğu sırada aktif olmayı arzulamayı öğrenmiş olmasıyla ilişk i lend iriyor, beden imin en kesk in d ikkat in i yapı lan lar ü zerinde değ i l , söylenenler üzer inde odakl am as ın ı öğrenebileceğini söylüyordu.
Daha sonra bana, sol yan b il incinde bulunmanın oldukça işe yaradığ ın ı bel irt t i . Nagual Juan Matus , yüksek bi l inç konumuna geçebilmem için beni zorlayarak, ve savaş\�ılarıyla etk ileşime girmeme yalnızca bu durumdayken izin vererek beni korumuş oluyordu. Florinda, onun taktiğinin öteki benl iğ in küçük bir bölümünü kasıtlı olarak i l işki anı larıyla doldurarak, işleyip yontmak olduğunu söyledi . Anı lar günün birinde öteki benliğin ölçülemez zenginliğine doğru bir yolculuğa çıkmadan önce ussal bir ç ıkış noktası işlevini görmek üzere yeniden bi l incin düzeyine çıkıncaya kadar unutulurmuş.
Çok gergindim, bana yaşam öyküsünü kalan bölümünü anlatmayı sürdürerek sak inleştirmeyi önerdi . Bunun gerçekte, dünyada bir kadın olarak kendi yaşamının öyküsü deği l , değersiz b i r kadına b i r savaşçı olması için nasıl yardım edi l diğinin öyküsü olduğunu vurguladı .
FLORINDA 309
Anlatt ığına göre bir kez sağal t ıc ıyı görmeye karar verd ikten sonra, onu durdurabi lmek mümkün olmamı ş . H izmetç i k ı z ve dört adamın t a ş ıd ığ ı b i r sedyen in üzer inde tüm yaşam ı n ı değ i ş t i ren ik i gün l ük b i r yo lcu l uğa ç ı k m ı ş . Yo l yokmuş . Dağ l ı k b i r a landa, zaman zaman adaml ;ı rı n s ı rtl ar ında i ler l iyorlarmı ş .
Sağalt ıc ın ın evine gece geç saat lerde varını ş l ar. Ev i y ice aydın latılmış ve içerde b ir sürü insan varm ı ş . Yaş l ı , k ibar bir adam kend is ine sağalt ıcı nı n b i r hastayı z iyaret etmek üzere o ra d an ay rı l d ı ğ ı nı , o gün ge r i dönmeyeceğ i n i söy lem i ş . Adam, sağa l t ı c ı nı n ç a l ı ş m al ar ı konusunda o l d u kça b i l g i s a h i b i g ö r ü n ü y o r m u ş v e F l o r i n d a o n u n l a r a h a t r a h a t konuşab i l eceğ i n i dü şünmüş . A dam o ldukça y a rd ı m se ver davranıyormuş ve ona a�· ı la rak kend i s i n i n de b i r hasta o l duğunu bel i rtm i ş . Hastal ığ ın ın kend i s i n i onulmaz b i r duru m a get i rd iğ in i , b u yüzden dünyaya i l g i s in i y i t i rd iğ in i söylem i ş . Geç saatlere kadar hoşbeş etmi şler. Yaş l ı adam öyles ine yardımseverm iş k i , sağal t ıc ı geri dönünceye kadar d i n leneb i l mes i i ç in Florinda ' ya kend i yatağın ı verm i ş .
Sabah ley in Flori nda bacağında büyük b i r ac ıy la uyanmış an iden . B i r kadın bacağın ı oynat ıyo r, par lak bir tahta parçasını deris i n i n üzerine bastırıyorınuş .
' "Sağalt ıcı çok güzel b i r kadındı ," d iye sürdürdü Flori nda konuşması n ı . " B acağ ıma b i r göz attı ve baş ın ı sa l l ad ı . "Bunu sana k imin yapt ığını b i l iyorum," ded i . Bunu yapması i ç in ya ona çok para vermi ş ler, yahu t da sen in yararsız bir insan olduğuna kanaat geti rmiş . Sence bunl ardan hang i s i doğru?"
Florinda gü lmüş . Sağalt ıcın ı n ya ç ı lg ın , ya da kaba b ir i olduğunu düşünmüş . Dünyada herhangi b i r in in onun yararsız b ir i ol arak düşünebi leceğ ine i h timal verm iyorınuş . D uyduğu dayanı lmaz acıya rağmen, kadına kend i s i n in zengin ve değerl i b i r insan olduğunu, k imsenin oyununa gelmeyeceğ i n i anl atmış .
F lor inda, sağal t ıcmın o anda ona kar� ın ı tavrı n ı n değiş-
3 1 0 KARTAL' IN ARMAGANl
t iğ in i anımsadı . Ürkmüş görünüyormuş . Ona sayg ı l ı b ir tav ı r la " K üçük han ım" diye h i t ap etmeye baş lamış ve odadak ileri d ışarı ç ıkarmış . Yalnız kaldık l arında sağalt ıcı F lorinda 'n ın göğsünün üzerine oturmuş ve başını geriye, yatağın ucuna doğru i tm i ş . İ t i ş ip kakışmaya başlamı ş l ar. Kadının onu öldüreceğini sanmış . B ağırmaya, h izmetçileri çağırmaya yeltenmiş , ancak sağaltıcı aceleyle başını bir battaniyeyle örterek burnunu tıkamış . Florinda' nın soluğu kes i l miş ve nefes alabilmek iç in ağzını açmış . Sağaltıcı Florinda' nın göğsüne bastırdıkça ve burnunu tıkadıkça, Florinda ağzını daha da açıyormuş . Sağaltıcının ona ne yaptığını anl ayıncaya k adar, s ağa l t ı c ın ın ağz ına dayadığı kocaman ş işenin içindeki tatsız sıvıyı içmiş bi le . Florinda, sağaltıcının bu hareketi çok becerikli bir biç imde yaptığını , başı yatağın kenarından aşağı doğru sarkmas ına rağmen içt iğ i s ı v ın ın boğazını tıkamadığını belirtti .
"O sıvıdan o kadar çok içmiştim k i kusacağımı sandım," diye devam ett i Florinda. "Beni yatağın üstünde oturttu ve h iç kırpmadan gözlerini gözlerime dikti . Parmağımı gırtl ağıma sokup içtiklerimi çıkartmak istiyordum. Dudaklarımı kanatıncaya kadar beni tokatladı. Bir Kızı lderi l i beni tokatlas ın ! Dudaklarımı kanatsın ! Ne annem ne de babam bana bir fiske bile vurmamışlardı . Şaşkınlığım o denl i büyüktü k i , midemde hissettiğim rahatsızlığı unutmuştum.
"Adamlarımı çağırıp beni eve götürmelerini söyledi . Daha sonra bana doğru eğilerek dudaklarını kulağıma yakl aştırdı ve kimsenin duymayacağı biçimde bana fıs ı ldadı . "Dokuz gün içinde geri dönmezsen seni kıçı kırık karı, bir kurbağa gibi şişers in ve Tanrı ' ya canını alması için dua eders in ."
Florinda sıvının boğazını ve ses tellerini tahriş ett iğini söyledi. Ama bu öteki sorunların yanında hiç önemli değilmiş. Eve geri döndüğünde Celestino 'yu , ç ı lgın gibi, öfke i ç inde onu bekler bu lmuş . Konuşamadığı i ç in Florinda , susup onu izliyormuş yalnızca. Celestino ' nun öfkesinin, sağ-
FLORINDA 3 1 1
l ığ ına duyduğu i lg iden kaynaklanm adığ ın ın ayırdın a varmış ; onun derdi , servet ve sosyal statü sahibi b i r adam olarak kendi kiş isel konumuymuş . Nüfuzlu dostları n ın gözünde, Kızı l deri l i büyücülerden çare arayan biri durumuna düşmek, onu ç i l eden ç ı k artı yorm u ş . Öfke iç i n de bağ ı rı yor ç a ğ ı r ı yor, s a ğ a l t ı c ı k a d ı n ı a s k e r i k a r a r g a h a ş i k a y et e d e c e ğ i n i , yakalatacağını , şehre getirtip adamakı l l ı benzettikten sonra hapse tıktıracağını söylüyormuş . Bun lar kuru s ık ı tehditler değilmış; gerçekten de , askeri komutana kadını yakalamaları için bir devriye göndermeleri konus unda baskı yapmış . Askerler b irkaç gün sonra geri dönüp k ad ın ın kaçtığ ın ı söylem işler.
H izmetçi kız , geri dönmeyi arzuluyorsa, sağaltıc ın ın onu bek l i yor o l ac a ğ ı n ı s ö y l e y e rek F l o r i n d a ' yı rah a t l a t m ı ş . Boğazındak i yanman ı n devam etmes i n e , katı h i ç b i r şey y iyemeyecek durumda olmasın a , ancak s ı vı g ıdalarl a beslenebilmesine rağmen, Florinda sağaltıc ıy ı göreceği günü iple çekiyormuş. İ laç, bacağı ndaki acıy ı hafifletm iş .
Celestino ' y a niyetinden söz ettiğinde, adam öyles ine öfkelenmiş ki , bu saçmalığa bir son vermek üzere yardım toplamış . En güvendiği üç adamıyla birl ikte at s ırtında Florinda ' dan önce yola ç ıkmış .
F l o r i n d a , s a ğ a l t ı c ı n ı n e v i n e v a rd ı ğ ı n d a , ö l ü s ü n ü bulabileceğini düşünüyormuş . Ancak içeride Celest ino ' yu tek baş ına oturur b u l m u ş . Adam l ar ına sağal t ı c ı y ı b u l u p , icabında zor kullanarak, getirmelerin i söyleyerek on ları üç ayrı yöne göndermiş . Florinda evde daha önceki ziyaretinde t a n ı d ı ğ ı adamı görmü ş ; adam , kocas ı n ı s a k i n l eş t i rmeğe çal ı ş ıyor, adaml arından birinin kısa sürede k adın l a b irl ikte geri döneceği konusunda ona güvence veriyormuş .
Florincla ön verandadaki küçük kulübeye yerleştiri ldikten hemen sonra , sağal t ıc ı ev i n önü nde b e l i rm i ş . Celcstino ' ya hakaretler, yakası aç ı lmadık küfürler ediyorm uş. En sonunda Celes t ino ö y le s i ne öfke lenm iş k i , dövmek iç in kadının ü zerine yürümüş. Adam onu tutmuş ve v urmaması
3 1 2 KARTAL' IN ARMAGANI
iç in yalvarmış . D izlerinin üzerine çökmüş, onun yalnızca yaşlı bir kadın olduğunu söylüyormuş. Adamın bu davranışı da Celestino ' yu yumuşatmamış . Yaşına başına bakmadan onu kamç ılay acağını söylüyormuş . Onu yakalamak üzere ileri doğru atılmış, ancak bir anda donup kalmış. Dev gibi alt ı adam, ellerinde palalarıyla, otların ardından çıkarak yaklaşmışlar. Bu görüntü karşısında Celestino korkudan donmuş, beti benzi atmış. Sağaltıcı yanına yaklaşarak, ya kendisinin kıçını kamçılayacağını ya da yardımcılarının onu parça parça edeceğini söylemiş. Onca azametine, gururuna rağmen Celestino uysal bir tavırla kamçılanmak üzere eği lmiş . S ağ a l t ı c ı b i rk a ç s a n i ye i ç i n de onu ç are s i z b i r adam durumuna getirmiş . Yüzüne bakmış ve gülmüş . Onu kıskıvrak yakaladığını b i l iyormuş ve yorgunluktan yere y ığ ı l masına göz yummuş. Kendi değeri üzerine şişirilmiş düşünceleriyle kendinden geçen bu ahmağı tuzağına düşürmüş.
Florinda bana baktı ve güldü . B ir süre sessiz kaldı . L"İz sürme sanat ının b ir inc i i lkes i savaşç ı l arın kendi
savaş alanlarını seçmeleridir," ded i . "B ir savaşçı , çevrenin nasıl olduğunu b i lmeden asla savaşa g irmez. Kadın sağaltıcı , Ce les t ino ' yl a m ü c ade les inde b an a i z sürm e n i n b i r i nc i kuralını gösterdi .
"Sağaltıcı daha sonra uzandığım yere geldi . Ağlıyordum. Yap ab i ld iğ im tek şey buydu . B en imle i l g i len iyor görünüyordu. B attaniyemi omuzlarıma sarmaladı ve gülerek bana göz kırptı.
"Seninle i ş im iz b i tmedi 1<.ıç ı k ı rık karı ' ' , ded i . "Eğer yaşamak istiyorsan en kısa zamanda geri gel . Ancak, efend ini yanına alma, seni k üçük orospu . Yalnızca çok gerekl i insanlarla birlikte gel . "
Florinda 'nın bakışları b i r an bana takıldı kaldı . Suskunluğunu, benden düşüncemi bel irtmemi i s t iyor b iç im inde yorumladım.
"Gereks iz o l an her şey i gözden ç ıkartmak i z sürme sanat ının ik inc i kural ı dır ," d iye devam ett i , bir şey söy-
FLORI N DA 3 1 3
lcmeme fırsat vermeden.
An lat t ık l arı na kendim i öyles ine kapt ı rm ı şt ım k i . s i sten duvarın kaybolduğunu-ya da ne zaman kaybolduğunu- ayrımsayamamış t ım. Yalnızca artık onun orada olmadığın ı fark edeb i ld im . Flor incla yerinden ka lk t ı ve beni kap ıya kadar geç i rel i . İ l k bu lu şmamızda olduğu gibi kap ını n önünde b i r süre konuştuk.
Florinda bana , Celestino ' nun öfkesin in sağal t ıc ıya , onun akl ına olmasa bi le , bedenine i: siiriicli lerin i lk üç k ura l ın ı açık l amasın ı da sağ lad ığ ın ı bel i r t t i . Z i h n i t ümüy l e kend i üzerinde odaklanmasına rağmen-zi ra kendi s i iç in duyduğu bedensel ac ı ve güze l l i ğ i n i y i t i rmenin neden o lduğu büyük üzüntünün d ı ş ın da h içb i r şey yokmu�-bede n i , o lup b i ten her şeyi anlamı ş ve o layl arı düzeltmes i i ç in ba.� i t b i r uyarı yeteri i olacakm ı ş .
"Savaşç ı lar kendi lerine destek o lacak dünyadan yoksundurl ar, " d iye devam ett i . "Bu nedenle kurala sahip olmaları gerek i r. Yine de, /: siiriicii!erin kura l ı herkes iç in geçerl id i r.
"Celest ino ' nun küstah l ığ ı , onun yapmamas ı , eğ i t im imin ve özgür lüğümün baş langıç noktası o ldu . Ken d i n e verd iğ i önem-k i bu beni m i ç in ele geçerl iyd i , her ik imiz i de herkesten üstün o lduğumuz duygusuna yönlend i rm i ş t i . Sağal t ı c ı b iz i gerçekte olduğumuz noktaya h iç l iğe ind irged i .
" 'K ural ın b i r inc i i lkesine göre b izler i çevre le yen lıer şey, an laş ı lmaz b i r g izem d i r. K u ra l ın i k i n c i i l ke s i ne göre . bu g izemi çözebi lmek iç i ıı uğraş vermem iz gerekir ancak bunu başarabi lme um uduna kapı lmama! ı yı z.
' ' Üçüncü kura la göreyse , kend i s i n i çev re l eyen an laş ı l maz gizemin ve görev in in bunu çözmek olduğunun fark ında olan savaşç ı , g izemler aras ında a i t olduğu yeri a l ı r, kendi s in i de gizemi n b i r parçası olarak görür. Sonuçta . b i r savaşçı iç i n varl ığ ın g izem in in sonu yoktur; bu varl ık i ster b i r çak ı l taş ı , ister b i r ka rı nca , i s t e r k i s in in kend i s i o l sun . İste b i r savas-, , , çının alçak gönül lü lü ğü burada yatar. Her �ey qi tt i r. "
Uzun b i r sess iz l ik o ldu . Florinda gülümsedi ve saç ı nı n
3 1 4 KARTAL' IN ARMAGANI
örgüsüyle oynadı. Yeterince yorulduğumu söyledi .
Florinda'y ı üçüncü ziyaretimde, don Juan kapıda yanımdan ayrılmadı ve benimle birlikte içeri girdi . Topluluğunun tüm üyeleri evde toplanmışlardı , sanki uzun bir yolculuktan geri dönmüşüm gibi beni selamladılar. Bu çok hoş bir olaydı; Florinda ilk kez benim yanımda onlara katılıyordu .
Florinda'nın evine bir sonraki gidişimde, don Juan, daha önce de yaptığı gibi beni birdenbire içeri doğru itiverdi . Şaşkınlığım çok büyük oldu . Florinda holde beni bekliyordu. B ir anda sisten duvarın görünür olduğu duruma girmiştim.
Salondak i koltuğa oturur oturmaz "iz sürme sanatının ilkelerinin bana nasıl gösteri ldiğini sana anlatmıştım ," d iye başladı konuşmasına. "Şimdi, aynı şeyi senden bekliyorum. Nagual Juan M atus bu i lkeleri sana nasıl gösterdi?"
Bunları hemen anımsayamayacağımı söyledim . Düşünmem gerekiyordu, oysa düşünemiyordum. Bedenim ürkmüştü.
"Olayları karmaş ıkl aşt ırma," dedi emreden bir ses le . "Yal ın olmaya ça l ı ş . Düşünmen gereken bir savaşa girip g iremeyeceğindir, z ira tüm savaşlar b irinin yaşamına mal olur. Bu, iz sürme sanatının üçüncü kuralıdır. Bir savaşçı, en son hamlesin i burada ve ş imdi yapacağını bi lmel i , buna hazır olmalıdır. Ancak bu, aceleyle, gelişigüzel yapılacak bir şey değildir.
Düşüncelerimi bir türlü toparlayamıyordum. Ayaklarımı uzattım ve koltuğa uzandım. Düğümlendiği hiss ine kapıldığım bedenimin orta bölgesini rahatlatabilmek üzere derin derin nefes aldım.
L"İyi ," dedi Florinda. Görüyorum ki iz sürme sanatın ın dördüncü ilkesini uyguluyorsun. Rahatla, kendini bırak, h iç bir şeyden korkma. B izi yönlendiren güçler ancak bu şekilde yolumuzu açarlar ve bize yardımcı olurlar. Ancak bu şekil-
FLORINDA 3 1 5
de. "
Don Juan ' ın bana iz sümıe sanat ın ın i lkeler ini nası l gösterd i ğ i n i a n ı m samaya ç a l ı ş t ı m . N i ye y se z i h n i m g eç m i ş deneyimler üzerinde odaklanmayı redded iyordu . Don Juan , son derece s i l ik b i r anı o larak ka lm ı ş t ı . Ayağa ka lkt ım ve çevreme bakındım.
B u l u n d u ğ u m u z oda . son derece zev k l i b i r b i \· i mde döşenm iş t i . Zem in, gen i ş , devetüyü renk l i seramiklerle kapl ıydı ; yerleşt iri l i ş tarz ında ince bir zevk sezi l iyordu . Mobi l yaları incelemek n iyet indeydim. Koyu kahvereng i çok güzel b ir masaya doğru i ler led im . F lor inda yerinden s ı ç ra y arak yanıma geldi ve ş iddetle ben i sarst ı .
İz sürme sanat ın ın beş inc i k u ra l ın ı doğru b iç imde uyguladın , " dedi . "Dikkat in i n dağı lmasına iz in verme. " .
"Beş inc i i l ke nedi r" )" d iye sordum.
" B aş edemeyecek l e r i d u ru m l a r l a k a q ı l a ş t ı k l a rı ncla savaşç ı l ar b ir an i ç in geri çek i l i r ler," ded i . "Zi h i nleri n i rahatl a t ı rl ar. Zaman la rı n ı başka bir şey le u ğraşa rak geç i r i rl e r. Herhangi b ir uğraş olabi l i r bu .
"Sen de tam o l arak bunu yapt ın . Ancak, bunu başardığın a göre, a l t ınc ı i lkey i uygulaman gerek iyor: Savaşç ı lar zaman ı i y i değerl en d i r i r l e r ; b i r a n ı n b i l e değer i v ard ı r. Yaşam ı n i ç i n verd i ğ i n savaş t a , b i r s an i ye s o n s u z l u k t u r. Savaşç ı lar amaç ladık l ar ı başarıdır ve bu yüzden zamanlarını i y i k u l l anmak zoru ndad ı r la r. S ava şç ı l a r bir anı b i l e harcamazlar.
B i rdenbire b i l i nc ime a nı l ar üşüşmeye baş lad ı . Heyecan i ç inde , P l or inda ' ya don J u an ' ııı be n i bu i l ke l e r l e i l k kc ;, tanışt ırd ığ ı zamanı an ımsacl ığ ı ın ı söy lcd i ııı . r ! ur i ııda , sess i z o lmamı i s t i yorm u ş g ib i parmakl a rı nı dudak lar ı na götürdü . Ben i yalnızca i lke lerle yüzyüze get irmek i s ted iğ i n i , ancak bu deneyimleri ona anlatmamı istemediğ in i söy led i .
Florinda öyküsünü sürdürdü . Sağal t ıc ın ın yanma, kend is ine Celest i no ' yu almadan ge lmes i n i söyled iğ i i ç i n , ya lnı z gelmi� . Sağalt ıc ı ona, acı s ın ı � ıp d iye kesen b ir karı� ırn iç i r-
3 1 6 KARTAL' IN ARMAGANI
miş, kulağına kendisinin, yani Florinda 'nın tek başına büyük bir karar almasının gerekeceğini, bu arada başka bir işle uğraşarak zihnini dinlendirebileceğini , ancak, kararını bir kez verdikten sonra bir anını bile boşa geçirmemesi gerekeceğini söylemiş.
Florinda eve vardığında, geri dönmek istediğini bel irtmiş . Bu konuda o denl i kararlı görünüyormuş ki , Celestino ona itiraz etmenin hiçbir yararı olmayacağını anlamış .
"Hiç v akit kaybetmeden sağalt ıcıyı görmeye gitt im," diye devam etti Florinda . "Bu kez at sırtında gidiyorduk . Yanıma en güvendiğim hizmetkflrlarımı , bana zehiri veren kızı ve atlarla uğraşmak üzere bir erkek hizmetçi almıştım. Dağları a şarken o ldukça zorlandık ; at lar ayağımın k ötü kokusundan huysuzlandılar; ancak y ine de dağları aşmay ı başardık. Farkında o lmadan, iz sürme sanatının üçüncü i l kesinden yararlanmıştım . Yaşamımı, ya da yaşamımdan artakalanları , o yola koymuştum. Ölüme hazırdım ve istekliyd im . Bu ben im i ç in çok zor bir karar olmamış t ı . Zaten ölüyordum. Benim durumumda olduğu gibi, kişi büyük bir acı değil , ancak büyük bir rahatsızlık içinde ve yarı ölü bir durumdaysa, genelde öylesine tembel leşir ve kendini öylesine zayıf hisseder ki, parmağını kımıldatması bile olanaksızlaşır.
"Sağaltıcının evinde altı gün kaldım. Daha ikinci günde kendimi daha iy i hissetmeye başlamıştım. Ş işkinlik inmiş , akıntı durmuştu. A rtık acı duymuyordum. Yalnızca biraz güçsüzdüm ve yürürken dizlerim titriyordu.
"Altıncı gün, sağaltıcı beni odasına götürdü . Bana son derece kibar davranıyor ve büyük i lgi gösteriyordu . Beni yatağın ü zerine oturttu ve kahve ikram etti . Yerde, ayakl arımın dibinde oturdu, yüzüme baktı . Tam olarak neler söylediğini anımsamıyorum.
"Çok hastasın ve seni ancak ben sağaltabil iriın ," diyordu. "Eğer bunu yapmazsam, ölümün korkunç olacak . Sen i n gibi bir enayiye yakışacak türden acı son. As l ında , istesen
FLORINDA
seni bir günde iyi leştirebil ir im, ancak bunu yapmayacağım. Sana ne anlatmak istediğ imi anlayıncaya kadar buraya gelm e ye devam edecek s i n . A nc a k o zaman tam an l a m ı y l a iyi leşebil irs in; aksi takdirde, b u geri zekalı halinle buraya bir daha hiç geri dönmeyeceksin . "
Florinda, sağaltıc ını n ona yardı m etmek iç in y apacaklarını en ufak ayrınt ıs ına kadar anlattığ ını söyledi . Flori nda, o n u n a n l a t t ı k l ar ı n d a n tek b i r s ö z a n l a m a m ı ş t ı . A ç ı k lamaları dan , sağalt ıc ın ın b i raz çatlak olduğuna iy ice inanmaya başlamı ştı .
Anlattık lar ını Florinda ' n ın anlamadığ ın ı gördüği.inde , sağaltıcı daha d a sertleşmiş v e sanki Flori ncla b ir çocukmuş gibi kend is inden , o o lmadan yaşam ın ın sona ereceğ in i , istediği an uyguladığı sağalt ımı sona erdirerek onu umutsuzca ölüme terk edebileceğini defalarca tekrar etmesini istemişti . En sonunda, Florinda yalvararak kendisinden sağal t ıma son verip onu ev ine ve a i les ine geri göndermesin i istediğ inde kadın ın sabrı taşmış ; i laç şişesini tuttuğu gibi yere fırlatmış ve Florind a ' y a art ık ona tahammüli.ini.in kalmadı ğın ı söylemiş .
F l o r i n d a , b u n u n ü z e r i n d e a ğ l a m a y a b a ş l a m ı ş yaşamını n i lk ve tek gerçek gözyaş larıymış bu nlar. Sağalt ıc ıya, tek isteğ inin iy i leşmek olduğunu ve bunun bede l i n i ödemeye çoktan hazır o lduğunu söylemiş . Kadın , parasal ödeme için art ık çok geç olduğunu , Florinda ' dan , parasın ı değ i l , dikkatini istediğ in i bel i rtmiş .
Florinda bana, yaşamı boyunca arzu ett iği her şeyi elde e t m e s i n i ö ğ re n m i ş o l d u ğ u n u i t i ra f e t t i . N a s ı l i n a t ç ı ol un acağı n ı b i l i yorm u ş . K adın a, t ıpk ı onun g i b i yar ı ölü d u rumda sağa l t ı m i ç i n g e l e n b i n l e rc e hastas ı n ın o l m a s ı gerekt iğini v e h iç şüphesiz sağaltıc ın ın onların paralarını aldığını söylemi�-öyl eyse nası l oluyordu da ona diğerlerinden fark l ı dav ranı yordu? Her ne kadar Flor inda i ç i n pek aç ı k l a y ı c ı o l m a s a da sağ a l t ı c ı n ı n y an ı t ı � ö y l e y m i ş : b i r görücü o l arak, F l or incla ' n ı n saydam beden in i görm üş v e
3 1 8 KARTAL' IN ARMAGANI
sağal t ıc ıy la Florinda b irbirlerine t ıpat ıp benziyorlarm ı ş . Florinda, kadının aralarındaki büyük farkı görememesi için de l i o lmas ı gerek t iğ in i düşün m ü ş . S ağal t ıc ı , kaba saba , eğitimsiz ve i lkel b ir Kızı lderi l i , Florinda ' ysa zengin, güzel , üstelik beyaz.
Florinda kadına , kendis ine ne yapmayı düşündüğün ü sormuş . S ağalt ıcı , o n u i yi lqtirmek ve daha sonra d a son derece öneml i bir şeyi öğretmek üzere görev lendiri ld iğ in i bel irtmiş . Florinda, ona bu görevi verenin kim olduğunu öğrenmek istemiş . K adı n , bunun Kartal olduğunu açıklamış . B u yanıt üzerine Florinda, kadının kaçık olduğundan iyice emin olmuş. Yine de Florinda, kadının isteklerine boyun eğmekten başka bir seçeneğinin bulunmadığına inanıyormuş . Ona, her şeyi yapmaya hazır olduğunu söylemiş .
Kadın b irdenb i re h ırçın tavr ını değ i ş t i rın i ş . Yan ın da götürmesi için ona bir i laç vem1iş ve en kısa zamanda geri gelmesini istemiş .
"Senin de bi ldiğin gibi," diye sürdürdü Florinda konuşmasıru, "bir öğretmen çömezine çeş itli oyunlar oynamalıdır. O da bu oyunları sağaltımını aracıl ığıyla oynuyordu. Haklıydı . Öylesine budala biriydim ki , beni hemen sağaltmış olsaydı, h içbir şey olmamış gibi o budala yaşamıma geri dönerdim. Hepimiz böyle yapmaz mıyız?"
Florinda, ertes i hafta geri dönmüş . Oraya vardığında, onu daha önce tanıştığı yaş l ı adam karş ı lamış . Adam kendis iyle son derece dostane bir tavırla konuşuyormuş . Ona sağaltıcının birkaç gündür orada olmadığın ı ve daha b irkaç gün geri dönmeyeceğ in i , kendisine, eğer gel i rse riorinda \<t veri lmek üzere bir i laç bıraktıgın ı söylemiş . Adam dostça, ancak buyurgan bir tavırla Florinda ' ya sağaltıcının orada o l mamas ın ın kendis ini iki seçenekle karşı karşıya bırat ığı n ı aç ıkl amış : y a eve dönecekmiş k i , geç irdiği zorlu yolculuktan sonra eve dönüşü onu olası l ıkla şu anda olduğundan daha kötü bir durumda bırakacakmış ; ya da, sağaltıcının dikkatle bel irlemiş olduğu yönergeleri izleyecekmiş . Adam, Florin-
FLORI NDA 3 1 9
da 'n ın orada kal arak sağal t ım ını n derhal baş l amasın a karar vermesi durumunda, üç dört ay l ı k b i r süre i ç inde turp g ib i o lacağını söylüyormuş . Tek b ir koşu l varmış : ka lmaya karar v e recek o l u r s a , s e k i z g ü n b o y u n c a s ağa l t ı c ı n ı n e v i nde k al ac ak m ı ş ve zoru n l u o l a ra k , h i zmetkarl ar ı n ı ger i gön derecekmiş .
Florinda , karar verecek duru mda olmadığ ın ı söylediorada kalmaktan başka şans ı yokmuş . Yaş l ı adam ona hemen s ağal t ıc ın ı n kend i s i i ç in b ı rakmış o lduğu karı ş ımı verm i ş . Adam, gece geç saatlere k adar Florincl a ' n ın yan ında ka lmış . Oldukça gü ven i l i r b i r i n san i z l en i m i u y and ı r ı yormuş ve rahat konuşmaları Florinda ' n ın neşes in i yerine get ir i yormuş .
İk i h i zmetkar, ertesi sabah kahval t tdan sonra oradan ayrı l ınışlar. Florinda en ufak b ir korku b i l e duymuyorınuş . Yaşl ı adama karşı iç ten b i r güven bes l iyormuş . J\dan1 ona, sağalt ıc ın ın yönergeleri uyarı nca sağal t ım t iç in bir kutu yapmak zorunda o lduğunu söy l em i ş . F lor ind a ' y ı k u ru , da i re v i bir a l anın ortas ı ıı a yerl e ş t i rd iğ i a lçak bir i skem leye o turtmuş . Florinda oturduktan sonra . yaş l ı adam onu , yardmı c l ları o l duğunu söy led iğ i , üç gern_: ada m l a t an ı ş t ırnl l ş . Adaml arı n i k i s i Kızı lderi l i , üçüncüsü ise beyazırnş .
Dört adaırn n Florinda ' nın oturduğu i skemlenin çevres inde b ir kutu inşa etmeleri b ir saat b i l e sürınemiş . İ ş leri b i t t i ğ i nde F l or i nda , rahat edeb i l eceğ i , t epes i nde k afes l i b i r havalandırma del iğ i bu lunan b i r sami tğ ın iç i nde kapa l ı kal m ı ş . K ap ı i ş l ev i n i görmes i i ç in k u t u n u n bir kenan menteşe lenmiş .
Yaş l ı adam kap ıy ı açarak Florinda · n ın sandıktan d t ş a rı ç ıkmasına yard ım etmiş . Onu eve götü rıni.iş ve sağa l t t c ı geri döndüğünde haz ı r o lmas ı i ç in i l ac trn haz ı r larnasmda kend i s ine yard ımc ı o lmas ım is temiş .
Florinda, yaş l t adamın ça l ı şma yöntemine hayran o lmuş . Adam, kesk i n koku lu b i rtak ım b i tk i le rden b i r i k s ir yapmış ve iç i s ıcak b i r s tv ı do lu b ir kova lıaz trl am ı ş . Rahat etmesi iç in ayağın ı kovanın i ç ine cla ld ırab i l eceğin i , ya da e tk i s i n i
320 KARTAL' IN ARMAGANI
yitirmeden onun için hazırl amış o lduğu iks iri içebileceğini söylemiş. Florinda, hiç soru sormadan onun söylediklerini yapmış. Duyduğu rahatlık olağanüstüymüş.
Yaş l ı adam daha sonra ona bir oda vermiş ve gen�· adamlardan sandığı odaya götüm1elerini istemiş. Florinda 'ya sağaltıcın geri dönmesinin günler sürebi leceğini ; bu arada kendisinin onun içi bırakı lan tüm yönergeleri büyük bir titizl ik içinde uygulaması gerekeceğini belirtmiş . Florinda söylenenleri kabul ettiğini bildirmiş; bunun üzerine yaş l ı adam F l o ri n d a ' ya ye r ine ge t i rm e s i gereken b i r d i z i görev sıralamış . B u görevler arasında, iksirleri için gerekli olan tıbbi b itki lerin topl anması için dışarıda yapılacak yürüyüşler, bu iksirlerin yapımında yaşlı adama yardımcı olması da yer alıyormuş .
Florinda, bastıran sağanak yağmurlar yüzünden orada sekiz gün yerine on iki gün geçirdiği söyledi. Florinda'n ın kadının as lında oradan hiç ayrılmadığını , gerçek sağaltıcının yaşlı adam olduğunu anlaması onuncu günde gerçekleşmiş .
Florinda, o anda yaşadığı şoku anımsadığında gülümsedi . Yaşl ı adam ona bir oyun oynayarak kendi sağalt ımına onun da etkin b ir b iç imde kat ı lmas ın ı sağ lam ı ş . Ayrıca , sağaltıcının isteklerine uymak bahanesiyle ' 'özetleme" adı verilen özel bir görevi yerine getirmek üzere, onu her gün en az altı saat, sandığın içinde tutmuş.
Öyküsünün bu bölümünde, Florinda beni dikkatle inceledi ve bu kadarının yeterli olduğunu, artık gitme vaktimin geldiğini söyledi.
Florinda, bir sonraki toplantımızda bana, o günden sonra yaş l ı adamın onun v e l i n imet i o lduğunu ve kend i s i n i n , velinimetinin topluluğundaki kadınların Nagual Juan Matus i ç in bu ldukl arı i l k iz sürücü olduğunu an la tt ı . Ancak o zamanlar kendis i bundan tümüyle habers izmiş . Velin imetinin onu farklı b ir bil inç düzlemine aktarıp, gerçeği ona açt ığında b i l e bu h içb i r işe yaramamış . O, güzel o lduğu inancıy la
FLORINDA 32 1
yet i şm i ş ve bu i nanç onun etrafı nda öy les ine aş ı l amaz b i r kalkan oluşturmuş k i , değiş imler onu h iç etk i l emiyormuş .
Vel i n i met i , onun zamana gereks in im i o lduğu sonucuna vanrnş. Celest i no 'yu Florinda ' n ı n savaş al anına doğru çekmek üzere bir plan tasarlamış . Ccles t ino ' nun k i ş i l iğ i hakkında kendi s i n i n de doğru olduğunu b i l d i ğ i , ancak kabu l lenmeye ces aret edemed i ğ i baz ı gerç e k l e r i ona gös te rm i ş . Celest ino , e l inde bu lunan her şey üzer inde büyük b ir mül k i ye t duygusuna sah ipmi ş ; k i ş i se l serve t i v e F lor inda da , sah i p olduğu va rl ı k l ar a ra s ın da en değcri le ri ym h . Sağa l tıc ının karşısında küçük duruma düştüğünde razı olduğunda Florinda ' n ın hastalağı değ i lm i ş ona bunu yaptıran. O s ı rada o, öcünü alab ilmek i ç in uygun anı kol laınaktaymış .
Florinda ' n ın bel i rt t iğ ine göre v e l i n i met i ona esas tehl iken in , s ağal t ı m ı nı n çok k ı sa sürmesi ve ev i n tek hak i m i olan Celes t ino ' nun , Flori nda ' nı n sağal t ıc ıy ı z iyaret etmes ine gerek kalmadığına karar veı111es i olacağ ın ı söylem i ş .
Daha sonra ve l in imet i ona d iğer bacağına sürmesi i ç in b i r karı şım verm i ş . Merhem son derece yakıc ıymış ve c i ld in i has ta l ı ğ ı n y a y ı l m a s ı n ı andı ran b i r b i ç i m de tahr i ş e tm i ş . Vel i n imet i ona, sağal tıma gereks in im duynıad�ğı zamanlarda b i le kend is in i göı111ek is tediği nde bu merhemden sürmes i n i tavs iye e tm i ş .
Flor inda, sağa l t ım ın b i r y ı l sürdüğünü bel i rt t i . B u süre boyunca, ve l in imet i onu kura l l a tanışt ırmış ve t ıpkı b i r asker g ib i , iz sürme konusunda eği tm i ş . İz slirme i l ke leri n i , gündeli k yaşamındaki edimler i ; en başta bas i t edim lerm i ş ; daha sonra g i de rek yaşamı n ı n be l l i baş l ı konu l a rı üze r ine uy gulamasını i s temi ş .
Ayn ı y ı l i ç i nde, ve l i n ime t i o n u Nagual Juan Matus ' l a tanış t ı rmış . Florinda onu, çok zeki v e düşüncel i , ancak y ine de , o güne deği n t an ım ı ş olduğu en ele avuca s ığmaz, e n ürkütücü genç adam şekl i nde tan ım l ı yordu . Söyled i ği ne göre C e l es t i n o ' dan k u r t u l m a s ın da k e n d i s i ne y a rd ı m c ı o l a n , N agual Juan M a tu s 'muş . O v e N agua l J uan Matus Flor in-
322 KARTAL' IN ARMAGANI
d a ' yı p o l i s t en ve y o l l arda bar ika t kuran a s k er lerden kaçırarak gizlice şehir dışına çıkartmışlar. Celestino, Florinda 'nın kaçması üzerine polise haber vermiş ve nüfuzlu b i r adam olarak, Florinda' nın kendisini terk etmemesi için tüm olanakları seferber etmiş .
Vel in imeti bu yüzden M eksika ' nın başka bir bölges iıll' kaçmış, kendisi de yıl larca onun evinde gizlenmek zorunda kalmış ; aslında böyle bir durum Florinda için oldukça uygunmuş, zira özetleme görevini yerine getirmes i gerekiyormuş ve bunun için de mutlak yalnızlığa ve sessizliğe gereksinimi v armış.
Florinda bana, rüya gören beden nasıl rüya giirücü/eri11 hüneriyse, özetlemenin de iz süriicii/erin hüneri olduğunu söyledi. Özetleme kiş inin kendi yaşamını en önemli ayrın t ı l arına değ in an ımsayı ş ından o lu şu yormuş . Bu amaçla velinimeti ona bir simge olarak b i r sandık bırakmış. Sandık . onun d ikkatini yoğunlaştırmasına yardımcı olacakmış; zira tüm yaşamı gözlerinden akıp gidinceye değin ' y ı l larca o taburenin üzerinde oturması gerekecekmiş . Ayrıca sand ık , k i ş i l iğ imiz in dar sınırlarının b i r s imges iymiş . Vel in imet i Florinda ' ya , özetleme görevini yerine getirir getirmez, artık kendi kişi l iğinin dar sınırlamalarına katlanmak zorumla olmadığını s imgeleştirmek üzere sandığı kırmasını söylem i� .
Anlattığına göre i z sürücüler yaşamlarının her anın ı sal t anımsamanın ötesinde yeniden yaşayabilmek için kasalar y;ı da topraktan yapılmış tabutlar kul lanırl armış . İz sürücii/eri 1 1 yaşamlarını böyles ine ayrıntılı bir b iç imde özetlemek zorun da olmalarının nedeni şuymuş : K artal ' ın insana armağaıı ı . onun gerçek b i r bilinç yerine, gerçeğin kusursuz b i r kopyası olması koşuluyla ikame bir b i linci de kabul etmek konusundaki istekl i l iğ in i de kapsarmış . B il inç Kartal ' ın gıdası olduğuna göre, K artal ' ı , gerçek bil incin yerine kusursuz b i r
özetleme de hoşnut edebi l irmiş . Florinda daha sonra bana özetlemenin temel i lkelerin
anl at t ı . B irinc i aşama, yaşamımızdaki tüm olayların, in
FLOR ! N D A
c e l e m e y e a ç ı k b i r b i ç i m de k ı s a c a s e r i nı l e n nı e s i n cl e n oluşuyordu.
İ k i n c i a ş a m a d a , d a h a a y r ı n t ı l ı b i r a n ı m s a y q s ö z konusuydu; b u aşama, d izgesel o larak i : siiriiciirıiin kasaıı ı n i ç i n e g i r i p o t u r m a s ın d a n b i r ö n c e k i a n d a n i t i b a r e n başayab i l i r, kuramsal olarak doğuş an ı na eleğ in ineb i l irmi ş .
Kusursuz b i r özet leme, b i r savaşç ıy ı riiwı gijren hedenin üzerindek i kontro lü kadar-en az-değiş t i reb i l i r. B u açıdan, rüya giirmc ve i: siirme aynı somıca, üçüncü d ikkate g irişe varı r. Bununla b i rl ikte , bir savaşç ın ın her iki s i n i ele hem b i l mes i , hem de uygu lamas ı gerek i r. F lor inda kad ın lar i ç i n , saydam beden i ç inde bun lardan b ir in in d iğeri üzerinde başatl ı k kazanmasın ı n farkl ı b i l inç düzenlemeleri gerekt i rd i ğ i n i s ö y l ed i . Ö te yandan e rk e kl er h e r i k i s i n i d e k o l a y l ı k l a yapabi lmelerine karş ın , kadın ların bu sanat larda Lı laşabi ld ikleri beceri düzey ine u lamaları oldukça güçtür.
Özetlemede anahtar unsur, Flori nda 'ya göre , nefes a l maktı . Nefes a lmak önun i ç in büyülü b i r şeyd i ; çünkü yaşam kaynağıydı . Söylediğine göre, k i ş i beden inde uyarı l an a lanları azaltabi l irse, anımsama daha kolay b ir b iç imde gerçekleşeb i l i rm i ş . S and ığ ın k u l l an ı lma amacı da buymuş ; böyl e l i k l e , n e fe s a l ı p ve rme y o l u y l a k i ş i a n ı l a rı n ı n i ç i n d e g i derek der i n l i k l e re u l a ş a b i l i rm i ş . K u ra m s a l o l arak i : sürücü/er yaşamlarında deney imlem i ş o ldukl arı her duyguyu anımsamak zoru ndalarm ış ve bu süreç a ld ık l arı i lk nefes le baş l ı yormuş . B u noktada ben i uyararak, anlat t ık l arı n ı n yaln ızca b ir gir iş olduğunu , daha sonra, fark l ı b ir uzamcla bana i: siirnıc1 1 i11 karış ık yönlcri ı ı i anlatacağ ı ı ı ı bel i rt t i .
F lor incla , v e l i n i m e t i n i n kend i s i ne yen iden yaşanmas ı gereken olgul arı b irer b irer yazmasın ı öğütlediğ i n i söylemişt i . Vel in imet in in bel irt t iğ ine göre yöntem, i lk a l ı nan nefesle b irl ikte baş l armış . iz siirücii ler bu sürece, çeneleri sağ omuzl arı n ın üzerinde başlarlar ve başları n ı yüz seksen clerecel ik b ir kav is yapacak b iç imde çevir irken , yavaşça nefes a l ı r lar. Nefes a lma, so l omuza varı ld ığ ında sona erer. So luk a lma
3 24 KARTAL' IN ARMAGANI
edimi sona erdiğinde, baş gevşek bir konuma getirilir. Dalı;ı sonra bakışları i leriye dönük olarak nefes verirler.
Daha sonra, iz sürücüler, l istesinin en başında yer alan olayı ele alırlar ve bu olay içinde h issedi len duyguların türnt i anımsanıncaya değin, o olayla birlikte olurlar. İz sürücüler. anımsadıkları olay her ne ise, ayırdına vardıkları duyguyu anımsadıklarında, yavaşça nefes alarak, başlarını sağ omuzl arından sol omuzlarına doğru çev irirler. Bu soluklanma edimi, enerjinin yeniden kazanı lması amacını taşır. Florinda ' nın savına göre, saydam beden sürekl i biçimde örümcek ağına benzeyen iplikçikler üretir ve her türlü duygu tarafı ıı dan sevk edilen b u iplikçikler parıltılı kütleden dışarı yansır. B öylelikle, her etkileşim ya da duyguların devreye girdiği her durum, b ir gizi lgüç i le saydam bedenin iç ine akar. İz sürücüler, sağdan sola doğru nefes al arak ve aynı anda bir duyguyu anımsay arak, nefes a lmanın büyüsüyle , geride bırakmış oldukları ip likçikleri toplarlar. Sonra soldan sağa doğru soluk verilir. B öylelikle iz sürücüler anımsanan olayda var olan diğer parıltı l ı bedenler tarafı ndan bırakılan ipl ikçikleri dışarı fırlatırlar.
Florinda'nın buraya değin anlattıkları iz sürme sanatının zorunlu önedimlerimiş ve toplu luğunun tüm bireyleri bu sanatın daha zorlu uygulamalarına bir giriş olarak bu edimler i deneyi m le rm i ş . İz sürücüler , özel l ik le başkalar ın ın bıraktıkları iplikçikleri dışarı atmak üzere, dünyada bırakmış o lduklar ı ip l ikç ik ler i yen iden e le geç i reb i lmek iç in bu önedimleri uygulamadıkça, kontrollü çılgınlıkla baş edebi l meleri olanaksızdır, zira bu yabancı iplikçikler kişinin, ken dine verdiği önem konundaki sınırsız kapasitenin ele temelini oluşturur. Kontrollü çtlgınlık başkalarını kandırmanın, on ları cezalandırmanın , veya onlar karş ıs ında üstünlük elde e t menin b i r yolu olmadığına göre, onu uygulayabilmek i ç in kişinin kendi kendine gülebilmesi gerekir. Florinda, ayrıntı l ı b i r öze t l eme ed imin in sağladığ ı sonu ç l ardan b i r in in de . kişinin i n s ; ı ri l a rl a il i şk i lerin özünde yer alan kendi kend ine
FLORINDA 325
hayranlığın bunaltıc ı tekrarı karşısında gülebilme olduğunu söyledi .
Kural iz sürme ve rüya görmeyi birer sanat olarak tanımlıyormuş; bu nedenle bunlar uygulamalı edimlermiş . Nefes in h ayat veren mah i y e t i , ayn ı z a m a n d a k i ş i ye t e m i z l e m e kapas i te s in i d e kazandı rırm ış . Özetlemeyi u ygulamal ı b i r komı durumuna getiren de, b u kapasiteymiş .
Bir sonraki buluşmamızda Florinda, son dakika yönergeleri adını verdiği öğretilerini özetledi . Nagual Juan Matus ve savaşçı toplu l u ğ u , artı k g ü ndel i k yaşamla uğraş m ak zorunda kalmadığım yolunda bir ortak yargıya vardıklarına göre, bana öğret i lenin iz sürme s anatı değ i l , rüya görme sanatıymış . Bu yargının kökten bir değiş ime uğradığını ve kendilerini kötü b i r duruma düşürdüğünü bel irt t i ; bana iz sürme sanatını öğretmeye vak itleri kalmamış t ı . Oysa kendis inin daha sonra, hazır o,lduğumda görevini yerine getirm e k ü z e re , ü ç ü n c ü d i kk at ı n d ı ş ç e v re s i n d e k a l m a s ı gerekiyordu . Öte yandan, onlarl a bir l ikte bu dünyadan ayrılacak olursam , bu sorumluluktan k urtul acaktı .
Florinda, ve l in imet in in b ir savaşç ın ın e n başta gelen görevleri olarak iz sürmenin üç temel tekniği ü zerinde durduğunu söyledi . Bunlar, sırasıy la sandık , özetlenecek olayların l istesi ve iz sürücünün nefes id ir. Vel inimeti , derin l ik l i b ir özetlemenin , insan b iç imin in y i t ir lmesi iç in en uygun yöntem olduğunu düşünüyormuş . Bu nedenle yaş am l ar ın ı özetledikten sonra, örneğin k iş isel geçmişin s i l inmesi , kendi kendine verilen önemin yit iri lmesi , rut in al ışkanl ıkların kırılması g i bi ed iml erden yararlanmak iz sürücü/a i ç i n daha kolay olurmuş.
Florinda ve l in imet inin , önce öncülleri anlatarak, daha sonra da savaşç ı ların eylemlerinin alt ında yatan gerekçeleri bel irterek ne elemek istediğini aç ıklamak üzere tüm çömezkr ine ö rn e k l e r v e r d i ğ i n i s ö y l e d i . Ve l i n i m e t i , i2 s ürme sanat ını n b i r üs tad ı olduğu iç in , Florinda 'nın hastal ığından
326 KARTAL' IN ARMAGANI
ve sağaltımından bir manevra olarak yararlanmış ; bu uy gulama, yalnızca bir savaşçının yöntemine uyum sağlamakl a kalmıyor, aynı zamanda i z sürme sanat ın ın yedi temel i l kesine de ustaca bir giriş olu şturuyormuş. Önce Florinda ' y ı kendi savaş alanına çekmiş , Florinda burada onun el indeymiş ve çares izm i ş ; ondan gerekl i olmayan şeyleri el inden çıkartmasını istemiş; ona vereceği bir kararla yaşamını bel l i b i r amaca g öre y ö n l e n d i rmes i n i öğre tm i ş ; n a s ı l ge v şeneceğini öğretmiş ; kendi becer i lerini yeniden düzen leme konusunda ona yardımcı olabilmek üzere ona farkl ı ve o güne değ in deneyimlememiş olduğu b i r iy imserl i k v e özgüven duyumu kazandırmış ; ona zamanı özetlemeyi öğretmiş ; ve son olarak da ona, b ir iz sürücünün h içbir zaman kendisini ön plana çıkarmadığını göstermiş .
Florinda' yı özellikle bu son i lke etkilemiş . Ona göre bu i lke, son dakika yönergeleri i le bana anlatmak istediği her şeyi özetliyormuş .
"Velin imetim l iderdi ," dedi Florinda. "Ancak, ona baktığında hiç kimse onun bir l ider olabi leceğine inanamazdı . Her zaman kadın savaşçılardan bir ini ön plana çıkarır, bu arada kendi s i , onlardan b i r iymiş gibi hastal arın aras ına k arı ş ı r ya da kend i s in i e l inde b ir ça l ı süpürges i , sürek l i olarak yerdeki kuru yaprakları süpüren yaşlı bir bunak gibi gösterirdi ."
Florinda, kişinin iz sürme sanatının yedinci i lkesini uygulayab ilmesi için, d iğer altı i lkeyi de uygulaması gerektiğini belirtt i . Bu nedenle velinimeti her zaman, perde arkas ından on ları i z l e rm i ş . B u sayede çat ı şmaları engel leyebiliyor ya da geçiştirebi l iyormuş . Ona saldıran olmaz. tepkiler hep diğerlerine yönclirmiş .
"Umarım artık ayrımına varmı şındır," diye devam ett i , "ancak üstad b ir i z sürücü, kontrollü çı lgınlık konusunda ustalaşabilir. Kontrollü çılgrn/ık insanları kandırmak deği ldir. Vel inimetimin de açıkladığı gibi kontrollü çılgınlık savaşçı ların iz sürme sanatının yedi temel i lkesin i , en küçük ve
FLORi N DA 327
önems i z ey lemle rden ö l üm k a l ı m d u ru m ları na kadar her yapt ık lar ına u ygul amaları anlam ına gelmekted ir.
"Bu i l kelerin u ygulanış ı üç sonuç ort aya ç ıkarı r. B irinc i s i , iz siiriicü/er kendi lerin i h içb i r zaman c iddiye almamayı öğrenmi şlerd ir ; kendi kendi ler i i le dalga geçeb i l i rler. K i ş i ancak kendis iy le dalga geçmekten çekinmi yorsa başkalarıyla da dalga geçeb i l i r. İ k i nc i s i , iz siiriicii ler sonsuz bir s abıra sahip olmasını öğrenmiş lerd i r. İz siiriiciiler as la acele etmezler; asla s in i rlenmezler. Üçüncüsü de , iz süriiciilcrin doğaçlama konusunda sonsuz bir yetenekleri bulunmaktadır. "
Flori nda ayağa kalktı . Her zaman olduğu g ib i onun oturma odas ındaydık . Yönergelerin sona erd iğ in i söyleyeceğ in i sand ım. Ayrı lmadan bana bel i rtmek i sted i ği son b i r konunun daha bulunduğunu söy led i . Beni ev in i ç inde yer alan başka av luya götürd ü . Ev i n i n bu bö lümünü daha önce h i ç görmemi ş t im . Al çak ses le b i r i s ine ses lendi ve b i r odadan b ir kad ın ç ık ıp yanımıza geld i . Onu önce tanıyamadım. Kadın bana adımla seslenince, onun dofi a Soledad olduğunu ayrımsad ım. Şaşır ıc ı bir b iç imde değ i şm iş t i . Daha genç ve daha güçlü görü nü yordu.
Florinda Soledad ' ın beş yı l boyunca b ir sandığın iç i nde özet leme görev i n i yer i ne ge t i rd i ğ i n i ve K arta l ' ı n , özet lemes in i gerçek b i l i nc in in ikames i olarak kabul ederek onu serbes t bıraktığını söyled i . Dofia Soledad söylenen leri onaylar b iç imde başını sal l ad ı . Florinda b i rdenbire lafımız ı kest i ve bana g itmem gerekt iğ in i , z i ra art ık enerj im in tükend iğ in i söyled i .
O günden sonra b irçok kez Flor inda ' n ı n ev ine g i t t im . Her g id iş imde onu görüyordum, ancak bu çok k ı s a sü re ler iç ind i . B ana art ık öğret i ler in i an latmamaya karar verd iğ in i , bundan böyle ya ln ı zca dofia Soledad i l e b ir l ik te o lmam ın ben im i ç i n daha yarar l ı o lacağını söyled i .
Dona Soledad i le b irkaç kez buluştuk, ancak bu buluşmalarımızda olup b i tenleri h içbir zaman anlayamadım. B ir-
328 KARTAL' IN ARMAGANI
l ikte olduğumuz her buluşmamızda beni odasının doğuya bakan kapısının önüne oturtuyordu. Kendisi de sağ yanıma oturarak bana dokunuyordu; daha sonra sisten duvarın dönmesini durduruyorduk ve her ikimiz de yüzlerimiz güneye, odasına doğru yönelmiş biçimde duruyorduk.
Duvarın dönüşünün nasıl durduru lacağını la Gorda ' yla birlikte öğrenmiştim; öyle görünüyordu ki dona Soledad, bu algısal yeteneğin farkl ı bir yönünün ayırdına varab i lmem için bana yardımcı olmaya çalışıyordu. La Gorda ' yla birlikte, doğru bir biç imde ancak bir bölümümüzün duvarı durdurabi ldiğini ayrımsamıştım. Bu bende sanki , b irdenbire ikiye bölünmüşüm gibi bir duygu yaratıyordu . Toplam benl iğimin bir bölümü doğrudan doğruya öne doğru bakıyor, s ağ yanıma doğru hareketsiz bir duvar görüyordu , öte yandan, toplam benliğimin daha büyük diğer bölümü sağa doğru doksan derece dönüyordu ve duvara bakıyordu.
Dofia Soledad ' la birl ikte duvarı her durduruşumuzda ona bakmakla yetiniyorduk. H içbir zaman Nagual kadın, la Gorda ve benim daha önce bir çok kez yapmış olduğumuz g i b i p ara le l ç iz g i l e r ara s ındak i a l a n a g i rmed i k . Dona Soledad her seferinde b ana gözlerimi , s anki yansıtıcı b i r cammış gibi s i s üzerinde sabitleştirmemi söylüyordu. Daha sonra o güne değin k arş ı l aştığ ım en ayrınt ı l ı çözülmeyi deneyimliyordum. S anki akıllara durgunluk veren bir sürat yarışındaydım. Sis tabakasının içinde gözümün Önünde manzara parçaları oluşuyordu ve birdenbire farklı bir gerçekliğin içine giriyordum; bu, engebeli ve insan yaşamına uygun olmayan sarp, dağ l ık bir alandı. Dofia Soledad, yanında bana kahkahalarla gülen güzel bir kadınl a birl ikte hep oradaydı.
O noktadan sonra olanlar konusunda anı msayabi ld ikleri�, N agual kadın, la Gorda ve benim paralel çizgilerin arasındaki alanda yaptıklarımız hakkında anımsayabildiklerimden bile daha azdı. Öyle görülüyordu ki , dona Soledad ile birlikte, benim b i lmediğim bir başka b il inç düzlemine geçmiştik. Olabildiğince keskin bir bilinç düzlemindeydirn ,
FLORINDA 329
a n c a k b u n d a n d a h a d a k e s k i n b i r b a ş k a d ü z l e m d a h a bu lunuyordu . D o fi a S o ledad ' ı n b a n a a ç ı k ç a göstermeğe çal ışt ığ ı ik inci dikkat in bu bölümü , o ana değin deneyimlemiş olduğum her şeyden daha karmaşık ve daha ulaşılmazd ı . Tek anımsayabi ldiğim, oldukça fazla hareket etmiş olmanın üzerinde b ı raktığı yorgunluk duyumuydu, mi l lerce yol yürümenin, ya da engebeli dağ yol larında dolaşmanın k iş ide yarattığı yorgunluğa benzeyen bir duyguydu bu. Ayrıca, nedenini anlayamasam da, dofia S oledad ' ı n , o kadının ve benim birbirimizle konuştuğumuzdan, duygularımızı ve düşüncelerimizi anlatt ığ ımızdan emindim; ancak bunları n ayırdına varam ıyordum.
Dofia Soledad i le her buluşmamızdan kısa bir süre sonra, Florinda beni hemen dışarı ç ıkarıyordu. Dofia So lcdad bana çok az şey açıkl ı yordu . Öyle hissed iyordum ki, böylesine yüksek bir bi linç düzlem inde bul unmak onu yoruyor, bu nedenle de konuşma gücünü y itiriyordu. O dağlık bölgede , g ü z e l k ad ı n ı n yan ı s ı r a n e fe s im izi k e s e n b i r ş e y görüyord u k , y a da b i r şey y a p ı yorduk . D o n a S o l e d a d , denemesine rağmen hiçbir şey anımsayamıyordu.
Florind a ' dan , dofia S ol ed ad ' l a b i rl ikte yapt ığ ım yolculukların mahiyetini öğrenmek istedim. Son dakika yönergelerinin bir bölümünü, benim iz sürücülerin yaptığı biçimde ikinci dikkate g irmem in sağlanmasını n o luşturduğunu, iz
sürücünün boyutuna geçiş imde dofia Soledad ' ı n benim için ondan daha iyi bir k ılavuz olduğunu söyledi .
Son buluşmamız olduğuna inandığımız karşı laşmamızda Florinda, yönergelerinin başlangıcında olduğu gibi , beni holde bekliyordu . El imden tuttu ve beni oturma odas ı na get i rel i . B irl ikte oturduk. Dofia Soledad ' la yapt ığımız yolculukların altın?a herhang i bir an lam aramamam konusunda beni uyard ı . iz s ü r ü c ü ler in , d ü n y a y a b a k q l a r ı y ü z ü n d e n rüya görücü/erden fark l ı oldukların ı , dofia Soledad ' ı n görev inin başımı çevirmek konusunda bana yardım etmek olduğunu söyledi .
330 KARTAL' IN ARMAGANI
Don Juan farklı bir yöne bakmak üzere bir savaşç ının başını çevirmesi kavramından söz ettiğinde, onun davranı şta bir değ i ş ik l iğ i betimleyen b ir eğretilemede bu lunduğunu sanmıştım . Florinda, betimlemen in doğru olduğunu, ancak bunun bir eğretileme olmadığını söyledi. İz sürücülerin başlarını çevirdikleri doğruymuş ; ancak onlar yeni bir yöne bakmak için değil , zamana farkl ı bir b iç imde bakmak için başlarını çeviriyorlarmış. İz sürücüler yaklaşmakta olan zamanı göreb i l iyorlarmı ş . Normal olarak b i z ler zamanla ancak zaman bizden u zaklaş t ığ ı s ırada göreb i l ird ik . Ancak i:
sürücüle r b u n u d e ğ i ş t i re re k g e l mekte o l an zaman ı görebi l iyorlarmış .
Florinda, başı çevirmenin kiş inin geleceği görmesi anlamına gelmediğini, kişinin böylelikle zamanı somut, olarak göreb i ld ik ler in i ancak kavrayam adıkl arını söyled i . B u nedenle, dofia Soledad ile birl ikte neler yaptığımız üzerinde düşünmemin gereksiz bir iş olduğunu söyledi . Tüm bunlar ancak kendi bütünlüğümü algı layabi ld iğ imde bir anlam kazanacaktı ve ancak o zaman bu gizemi çözebilmem için gerekl i enerj iye kavuşacaktım.
Florinda bana fazladan b i lg i veriyormuş gibi bir tavırla, dona Soledad ' ın üstün bir iz sürücü olduğunu söyledi; ona göre o, bu alanın en iyisiydi . Söylediğine göre dofia Soledad istediği her an paralel çizgileri aşabilirmiş . Ayrıca, don Juan Matu s ' un topluluğundak i savaşçı ların hiçbiri onun yapabildiklerini yapamamışlardı . Kusursuz iz sürme teknikleri i le dofia Soledad, paralel varlığını bulmuştu .
Florinda, Nagual Juan M atus, Si lvio Manuel , Gcnaro ya da Zuleica ' yla b irlikte deneyimlediklerimin, ikinci dikkatin ancak çok küçük bölümlerini o luşturduğunu söylüyordu ; dona Soledad ' ın bana tanıkl ık etmeme yardımcı olmaya çal ıştığı bölümse ikinci dikkatin y ine çok küçük, ancak farklı bir bölümüymüş.
Dofia Soledad yalnızca yaklaşmakta olan zamanı görmemi sağlamakla kalmamış , aynı zamanda beni paralel var-
FLORi N DA 3 3 1
l ı ğı n a el a götürmü ş t ü . Flor inda paralel v arl ığ ı , aç ı k la n am az b i r enerj iy l e dolu s aydam v arl ı k l ar o l arak, tüm c a n l ı v arl ı kl arda b u l u nan k a q ı denge o l arak aç ı k l ı yord u . B i r k i ş i n i n para l e l v ar l ığ ı , onunla aynı c in s ten başka b i r insanmış v e o l d u kça yakın , çözülmez b i r b i ç i m de b i r i n c i s i ne bağ l a nı rmı ş . D ü n y a ü zer inde a y n ı zamanda b i r l i k te v ar o l ur l arm ı ş . İ k i parale l v arl ı k , a y n ı kutbun i k i ayrı u c u g i b i y m i ş .
Savaşçı l ar i ç i n kendi para le l varl ı k l arı n ı b u lmak o l anak d ı ş ı ym ı ş . Z i ra , b ir s a v aş ç ı n ı n y a ş am ı nd a o n u b; ışka yöne çeken çok sayıda u n sur, önce l i k l i başka i l g i a lan l a rı b u l unurmuş. A ncak böy l e s i ne usta l ık gere k t i ren bir e d i m i başaran b i r k i ş i , para l e l v arl ı ğında t ı pk ı doila Solcdad ' ı n yapt ı ğ ı g i b i , sonsuz b i r genç l i k ve ener j i kaynağ ı n a k a v u şabi l i rııı i ş .
Florinda aniden yerinden ka l k t ı ve ben i doııa S o l edad ' ın odas ı n a götürdü . B e l k i de bunun son görüşm e m i z o l d u ğ u n u b i l d i ğ i m i ç i n , t u h a f b i r k a y g ı y a k ap ı l m ı şt ı m . Flor i n da ' nı n bana b iraz önce söyledikleri n i kendis i ne an lat t ı ğ ı mda, doı1a Soledad bana g ü l d ü . Gerçek bir savaşç ın ııı a lçak gön ü l l üğü o l d u ğ u n a inandığ ım b i r tav ı rl a bana , kend i s i n i n h iç b i r şey ö ğ r e tm e d i ğ i n i , y a p m a y ı a rz u l a d ı ğ ı tek i ş i n b a n a k e n d i para l e l v ar l ı ğ ı n ı göstereb i lmek olduğ u n u , z i ra N a g u a l Juan Matus ve savaşçı l ar ı bu dünyadan ayrı ld ı k l a rı nda s ı ğı n m a s ı gereken yerin ora s ı o lduğunu bel irt t i . B un u n l a b i r l ik te , kendis i n i n de anl ayamadığı b i r şey daha o l m uş t u . Flor i nda ' n ı n o n a aç ı k l ad ı ğ ı na göre , b i rb i ri m i z i n enerj i s i n i y ü kse l t m i ş t i k ve bu durum d a b i z ler i y a k l aş makta o l an zaman l a , F l o r i n d a ' n ı n arzu e t t i ğ i b i ç i m de küç:ük dozlarda değ i l , ben i m k ur a l t a n ı m a y a n doğam ı n a rzu l a d ı ğ ı g i b i k a v ra n m a s ı o l a n a k s ı z büyük p arçalar h a l inde görnıe m i ze y o l açın ı ş .
S o n b u l u ş m a m ı z ın sonu ç l a rı o ldukça şaş ı rt ı c ı o l m u ş t u . Doııa Soledad, para le l v ar l ı ğ ı ve ben, b a n a o l ağanüstü u z u n ge l e n b i r s ü re b o y u n c a b i rl i k te o l d u k . P a r a l e l v a r l ı ğ ın yüzünü tüm h at l arı y l a görebi l d i m . B ana k i m o l d u ğ u n u an l atmaya ç al ı � t ı ğ ı n ı h issediyordum . B un u n son bul u � m a ın ı z old u ğ u n u da b i l i y o r g i b i yd i . G ö z l e r i nde i n s a n ı b i r anda et-
332 KARTAL'IN ARMAGANI
kisine alan bir kırılganlık duygusu okunuyordu. Daha sonra rüzgara benzeyen bir güç b izi oradan alıp başka b ir yere sürükledi . Bundan sonra olanlar, benim iç in hiçbir anlam taşımıyordu.
Florinda ani bir tavırla ayağa kalkmama yardım ett i . Kolumdan tuttu v e beni kapıya doğru geçirdi . Dona Soledad da bize eşlik ediyordu. Florinda, o gün cereyan eden olayları anımsamakta oldukça zorlanacağımı; her şeyi mantığa vurmak gibi b ir düşkünlüğümün bulunduğunu, oysa böyle bir eğilimin durumu daha da kötüleştireceğini , zira bu dünyadan ayrılmak üzere olduklarını, dah a sonraysa farklı bir bilin�' düzlemine geçmemde bana yardımcı olabilecek hiç kimseyi bulamayacağımı söyledi . Bir gün dona Soledad ' l a benim gündel ik yaşam dünyasında yeniden karşılacağımı da ekledi .
O anda dona Solcdad ' a döndüm ve kendis ine düşkü n l ü ğümden b e n i k u rtarma s ı i ç i n y a l v ard ım ; eğer b u n u başarazsa beni öldürmesini is tedim. U ssall ığımın s ın ırları içinde yaşamak istemiyordum .
"Böyle düşünmemelis in ," dedi Florinda. "B izler birer sav aşçıyız ve savaşçıların zihinlerinde yalnızca bir tek şey vardır-özgürlükleri . Ölmek ve K artal ' a yem olmak b i r mücadele değ i ldi r. Oysa sess i zce K artal ' ın çevre s inde dolaşarak özgürlü ğe kavuşmak, en büyük cesarettir.
SORGUÇLU YILAN
Ku ra l ın be l i rt t i ğ i amaç l ar ın h e p s i n i b i rer b i rer yer ine getiren don Juan ve savaşçı topluluğu, en son görevleri
olan gündel ik yaşam dünyas ın ı terk etme görev in i yerine getirmeye hazırdılar. La Garda, öbür çömezler ve benden beklenen de, buna tanıkl ık etmekt i . Çözüm bekleyen bir tek sorun kalmışt ı yalnızca : Çömezler ne olacakt ı? Don Juan, normal olarak onların da kendi grubuyla bütünle�erek kendis iyle b ir l ikte bu dünyadan ayrı l m aları gerek t iğ in i söylüyordu; ancak, çömezler buna hazır deği ld ier. Köprüyü geçme giriş imimiz s ırasında gösterdikleri tepkiler, çömezlerin zayıf noktalarının neler olduğunu bize göstenn işt i .
Don J uan, ve l in imet in in kendis i için bir s avaşç ı toplul uğunu bir araya getirmeden önce y ı l larca beklemeyi seçmiş olmasınııı , bi lgece bir karar olduğunu ve olumlu sonuçlar doğurduğunu hissediyordu; öte yandan, don Juan ' ın beni Nagual kadın ve kendi grubumla bir araya get irmekte aceleci davranması , bizler için çok zararlı ol muştu .
3 34 KARTAL' IN ARMAGANI
Don Juan ' ın bu düşünce ler in i b i r p i şman l ı k i fade s i olarak dile getirmediğin i anlıyordum; b u daha çok, sava� çının kendi seç imini yapmakta ve bunu kabullenmede özgiir olduğunun göstergesiyd i . Ayrıca, kendi velinimet i nin i zimden gitmeyi uzun uzun düşündüğünü, eğer bu örneği seçmi� o l s ayd ı , çok k ı s a bir süre i ç inde benim kend i s i g ib i b i r Nagual olmadığımın ayırdına varmış olacağını ve bu noktadan sonra, ben im dışımda h i ç k imsenin topluluğa dah i l edilemeyeceğ i n i bel irt iyordu . Her durumda, Lyd ia , Rosa , Benigno, Nestor ve Pabl ito ' nun y ığ ın la yeters izl ik leri vardı ; l a Gorda ve Josefina ' nı n kend i kend i ler in i kusur suzl a ş t ı rabi lmeleri i ç i n zamana gerek iyord u ; sağ l am duru ın d;ı olanlar yalnızca Solcdad ' l a E l igio ' ydu, zira onlar belk i de . kendi grubundaki savaşçıl ardan bi le daha becerik l i ve ustaydılar. Don Juan , iç inde bulundukları koşulları , o lumlu ya da olumsuz, olduğu gibi kabul lenerek ve herhangi bir p işmanlık ya da üzüntü duymadan, kendi kendi lerin in s ırt larını pışpışl amadan kendi ilençlerini ya da inayetlerini reddetmeni n bu dokuz k işinin kendi seçimlerine kaldığı nı bel i rtiyordu .
Don Juan , büsbütün de çuval l am adığ ımızı bel i rt t ionun savaşçılarının arasında oynamış olduğumuz rol küçük de olsa, benim d ı ş ımda toplu luğumdaki tüm bireylere uyduğuna göre , gerçek anlamda bir b;qarıyla sonuçl anırnşt ı . Onunla bu konuda tamamen hemfik irdim. Her şeyden önce, N agual kadın , kural ın öngördüğü tüm n i te l ik lere sah ip t i . S ağduyuluydu ve kontrollüydü; hem mücadelec iydi hem son derece rahatt ı . Görünürde herhang i b i r ön h az ı rl ık y apmadan, ondan iki kat daha yaşlı da olsalar, don Juan ' ın toplu luğu ndaki tüm yetenek l i s avaşç ı larla rahat l ıkla i le t i ş im kurabi l iyor, onları yönetebi l iyordu .Toplu luktak i erkek ve kad ı n savaşç ı l arın heps i , onun kend i tan ıd ık l ar ı Nagua l kadına çok benzediğ in i düşünüyorlard ı .Tüm kadın savaş çı larla tek tek i lgi leniyordu, sonuçta don Juan ' ın benim topluluğum için bulduğu beş kadın l a da kusursuz bir b iç imde i l gilendi, zira onlar da kendi lerinden daha yaşlı savaşçı kadın -
SORGUÇLU YILAN 335
!arı n benzcrlcr iydi ler. Lyd ia H erıne l i nda g ib iyd i , Josefi na Zu le i ca g ib iyd i ,Rosa ve l a Gord a , N e l i n d a g i b i y d i le r ve Soledad da De l i a gibiydi .
Adam l ar da don Juan ' ı n savaşçı l arı n ın b i rer benzer iyd i ler; Nestor Vicente ' n in , Pab l i to Genaro 'nun , Benigno S il vio M anuel ' in , E l igio ise , Juan Tum a ' n ın kopyas ıydı . Kural gerç ekten , bu insan l arı türdeş bir bü tün o l arak bir ka l ı b a döken , heps i n i n üzer inde b i r gücün s e s i g i b i yd i . On la rı n öteki b i l ince ul aşan yolu bu l acak bir l iderden yoksun, umarsız bir durumda kendi başl arı na ka lmaları , gerçekten kaderin bir c i lves iydi
Don Juan, top lu luğumdaki tüm savaşçı ları n öteki b i l ince kenel i çabalarıy l a g ireceklerin i , bu işi başarab i lme olas ı l ıkl arı n ı n ne o lduğunu b i l m e d iğ i n i , z i ra bu o l a s ı l ı ğ ı n kendi lerine bağl ı olduğunu bel irt t i . Heps ine kusursuz bir biçimde y ard ı m e t m i ş t i ; bu neden le t i n i tüm enc l i şe l e rden ve sorunlardan arınmış t ı ve zihninde onl arla i lg i l i herhangi b i r kuşku yoktu. Yapması gereken tek şey, b iz lere k i ş in in kendi bütün lüğü iç inde para le l çizgi leri aşmas ın ın ne anlama geldiğin i gerçekçi bir b iç imde göstermekt i .
Don Juan, benim en fazl a çömezlerden b i rine yardımcı olabi leceğimi söyleyerek , becer ik l i o lduğu ve onu daha önceden tan ıd ığ ım iç in l a Gorcl a ' y ı seçt i . Diğerleri i\'. i n harcayacak enerj im yoktu zira yerine getiri lmesi gereken başka görev leri m , beni bek leyen başka i ş l e r b u l unuyord u . Don Juan bana kenel i savaşç ı l arı n ı n heps in in bu görev i b i l d iklerin i , ancak bunu bana açmadık ların ı , z i ra önce ben im onl ara bu görev için yaraş ık l ı b iri olduğumu kanı t l amam gerekt iğini söyled i . Kendi yol ları nı n sonuna varmı ş o lma ları ve benim veri len yönerge lere büyük bir bağ l ı l ı k iç inde uymam, bu görev in ancak bir böl ü m ü nün aç ı k l a n m as ı ıı ı zoru n l u k ı l ı yordu.
Don Juan ayr ı lma zaman ın ın ge l d i ğ i n i norm a l b i l i nç d ü z l e m i n d e b u l u n d u ğ u m b i r a n d a h <ı be r v e rel i . O an durumun c idd iyet i n i an l ayamam ı ş t ı m . Don J uaı ı son a ı ıa
336 KARTAL' IN ARMAGANI
kadar bana yaşadığım iki farkl ı b i linç düzlemini birleşt irmem gerektiğini anlatmaya çalıştı . Bu birleştirmeyi gerçekleştirebilecek yeteneğe sahip olsaydım her şey son derece basit olacaktı. Ne var ki bu yetenekten yoksundum ve bu nedenle de yaptığı açıklamalar beni ancak ussal düzlemde etki leyebi ld i . Don Juan , o lay ı daha kapsamlı terimlerle değerlendirebilmem için beni farklı bir bilinç düzlemine aktardı .
Beni sürekl i o larak, sol yan b i l incinin ancak olayları kavrayabilme yetimizin bir ivme kazanması açısından yararlı o lduğu konusunda u yarıyordu . Öte yandan, d ikkatimiz i inanılmaz bir berraklık içinde ancak tek bir olgu üzerinde odaklayabi lmek g ib i bir dezavantaj ı varmış , bu da biz i bağımlı ve savunmasız, saldırılara açık bir konuma getiriyorm u ş . S o l y a n b i l in c inde o l d u ğ u m u z d a tek b a ş ı m ı z a kalamıyormuşuz v e kendi bütünlüklerini kazanmış, böyle bir durumda kendi kendilerini idare etmesini bilen savaşçı ların desteğine gerek duyuyormuşuz.
La Gorda bir gün N agu al Juan M at u s ' la Genaro ' nun tüm savaşçıları onun evinde topladığını anlattı. Nagual onl ar ı son y a n b i l i nc ine aktarmı ş , o n l ar a yeryüzündek i zamanının sona erdiğini söylemiş.
La Gorda önce ona inanmamış . Savaşçılar gibi davranmaları için onları şaşırtmaya çalıştığını sanmış. Ancak daha sonra gözlerinde daha önce hiç görmediği bir alevin bulunduğunun ayırdına varmıştıqq.
Onları farklı bir bilinç düzlemine geçirdikten sonra, tek tek hepsiyle konuşmuş , öğrett iği tüm kavramları ve uygulamaları zihinlerinde canlandırmak üzere b ir toparlama sürecinden geçmelerini sağlamış . Aynı işlemi bana da yaptı . Bu iş için görevlendirilmem, onu en son gördüğüm günden bir gün önce cereyan etti. Benim durumumda, bu toparlama süreci bi lincimin her iki düzleminde birden gerçekleşti . Zihnimin her iki b i l inç düzlem inde de tümüyle doygun b i r duruma gelmesinden emin olmak istiyormuş gibi , birkaç kez
SORGUÇLU YILAN 337
ik i b i linç düzlemi arasında gidip gelmem i sağladı . Bu toparlama sürecinden sonra nelerin olup b ittiğ in i ön
celeri anımsayamamıştım. En sonunda la Gorda bir gün, belleğimin engeller in i aşmamı sağladı . B ana, akl ımdan geçenler i , z ihn imin i ç i ne g irm i ş g i b i , o k u y a b i l d i ğ i n i söy led i . Yorumuna göre, belleğimin b u şekilde k i l itlenmesin in altında yatan neden , duymuş o lduğum ac ı y ı anı nı samaya kork Lıyor o lmam d ı . Ayr ı lmalar ından önce S i l v i o M an ue l ' in ev inde o l an lar la, duyduğum korku , b irb i r ine k a rı şm ı ş t ı . Korkmuş olduğumu açık seç ik ayrımsadığın ı , ancak neden korktuğumu b i lmed i ğ i n i söy led i . O evde ve öze l l i k l e de oturduğumuz odada nelerin olup bitt iğini anımsayamıyordu .
La Gorcla konuşmasını sürdürdü kçe. b i r uçurumundan başaşağı yuvarlandığımı h issedi yordu m . İç imde bir ses in bana, farkl ı ik i b i l inç düzleminde tanık o lduğum iki farkl ı olayı i l işkilendirmemi söylediğini ayrımsadım. Sol b i l incimde, yeryüzündek i son günlerinde don Juan ve sav aşç ı toplul uğuyl a i lgi l i anılar k i tlenip kalınışt ı ; sağ bi l incimdeyse o gün uçurumdan aşağı atlayış ımın anıs ı yer al ıyordu. B il inc im in ik i yanını bir leştirmeye uğraştığımda bedenimde b i r halsizli k duyumsadım. Dizlerimin bağı çözü ldü ve yere düştüm.
Deneyimimi ve onunla i lg i l i yorumumu an lattığımda, la Gorda sağ b i l inc imde olup bitenin , konuştuğum sırada onun zihn inde canlanan anıyla hiç şüphesiz özdq olduğunu bel irtt i . N agual J u an M atus ve topluluğuyla b irl ikte paralel ç izgi leri aşmak üzere b ir giri ş imde daha bulunduğumuzu anımsıyordu . İkimizin, d iğer çömezlerle b irl ikte köprüyü geçmeyi bir kez daha denemiş olduğumuzu söylüyordu.
Bu anıyı zihnimde tam olarak çıkartamadım. Onunla i l g i l i duygularımı ve düşünceler imi b ir araya getireb i lmemi engelleyen bir güç vardı sank i . La Gorda, S i lv io M anue l ' in Nagual Juan Matu s ' dan köprüyü geçmek üzere beni ve diğer çömezleri haz ı rl amasını i s ted iğ i n i bel irtt i . B en i dün yada b ı rakmak i s t e m i yorm u ş , z ira g ö re v i m i yer ine ge t i rmek
338 KARTAL'I N ARMAÔANI
konusunda hiçbir şansımın bulunmadığını düşünüyormuş . Nagual onunla aynı kanıda deği lmiş , ancak, bu duygusuna rağmen, yine de gerekli hazırlıkları yapmış.
La Gorda, onu ve d iğer çömezleri S i lv io M anuel ' i n evine götürmek üzere arabayla onun ev ine geldiğimi anımsıyordu. K öprüyü geçmek için hazırlanmak üzere Nagual Juan Matus ' l a Genaro ' nun yanına geri döndüğüm sırada onl ar, la Gorda 'nın evinde kalmışlardı .
Bu olayı hiç anımsamıyordum. Israrla, birbirimize çok yak ı n o lduğumuzu , bu nedenle b ir rehber o larak ondan yararlanabileceğimi, zihnini okuyabi leceğimi ve orada belleğimi tümüyle uyandırabilecek bir ipucu bulab ileceğimi söylüyordu.
Zihnim karmakarışık olmuştu. Benliğimi bir endi:je kaplamıştı ve la Gorda ' nı n ne söylediğine bile dikkat edem iyordum . O , konuşmas ına devam ediyor, k öprüyü gcı,,' ın c y c yönelik ikinci giri ş imimizden anımsadıklarını anlat ıyord u . S öylediğine göre S i lv io Manuel onlara bağı rıp çağı rm ı � . Köprüyü geçmeyi bir kez daha deneyebilmeleri için gerekl i eğitimi almış olduklarını , öteki benliğe geçmeleri iç in gerekli olan tek edimin , birinci d ikkatlerinin n iyetini terk etmek olduğunu söylemiş. B ir kez öteki ben liğin bi lincine girmeyi becerdiklerinde, Nagual Juan M atus ve topluluğunun erkinin onları yakalayıp kolayca üçüncü dikkate taşıyabileceğini anl atmı ş-bu , normal b i l inç düzlemlerinde çömezlerin as la yapamayacakları b ir şeymiş .
B ir süre sonra, artık la Gorda ' nın söylediklerini dinlemiyordum. Ses in in tonu , benim için gerçekten bir araç gibiydi . Anımsamanın gücüyle sendelemişt im. La Gorda konuşmasını kesti ve ona anımı aktardığımda o da her şeyi anımsayıverdi . B il incimizin iki düzleminde yer alan en son parçaları bir araya getirmeyi başarmıştık .
Don Juan ' l a don Genaro 'nun köprüyü geçirmek üzere beni hazırl adıklarında normal b i l inç düzleminde olduğumu anımsıyorum. İ ç imden, beni bir uçuruma atlamaya haz ır-
SORGUÇLU YILAN
ladık ları n ı düşünüyordum.
La G orda, on la rı köprüyü geçmeye haz ı r l amak üzere S i l v i o Manuel ' i n on l a rı deri kay ı ş l ara o turtarak çat ı k i r i ş lerin i n üzerine doğru haval and ırd ığ ını an ıms ıyordu . Bu deri kayış l ardan ev in in bütün odal arı nda vardı . Çömezler kayışlar ın i ç i nde neredeyse bütün gün as ı l ı kal m ı ş l ar.
La Gorda, i nsanın ev inde deri b i r kay ış bu l undurnıas ın ın idea l b i r yöntem o lduğunu be l i rt t i . Genaro l ar, gerçekte ne yapıyor olduklar ı ıı ı b i lmeden , ası l ı o lduk l arı kay ış l arın sank i-anı l arı n ı yakalam ı ş lar ve kendi oyunl a rı n ı o luşt urmu� l ard ı . B u , yer le temas ın kes i lmes i n i n i y i lq t i r i c i ve ar ınd ı rı c ı n i te l i k l e r i n i b i r l e ş t i ren , o l as ı l ı k l a s ağ b i l i rn,:t en s o l b i l i nce geç i şte k i ş i n i n gerek duyduğu yoğu n laşman ın devreye g i rd iğ i b i r oyundu. Oynadıkları oyun , a s l ı nda, an ı ınsa ın aları na yardımc ı o lan b i r araç t ı .
La Gorda ' n ın a n l a t t ı ğ ı n a göre , o ve d i ğe r ç ö m e z l e r bütün g ü n havada as ı l ı kaldı ktan sonra, S i l v i o Manuel gece yarı s ı nda on l ar ı aşağ ı i nd i rmht i . DjJ ıa sonra l ı ep b i rl i k t e onun l a köprüye g i tm i � lcr, N agual J u a n M at u s , Genaro ve ben oraya ge l i nceye kadar bek lem iş ler. Nagual .J uan Matus , ben i haz ı rl ama l arı n ı n t ahm i n i nden uzun sü rdüğ ü n ü be l i rtm i ş t i .
Don Juaıı ve savaşç ı l arı n ın b i zden önce köprüyü geçt ikler in i an ıms ıyoru m . Dona Solcdacl ' l a E l ig io da kend i l i k l er inden onları i zlem i ş l erd i . En son Nagual kadın g i tm i ş t i . Köprünün öbür yakas ı ndan S i lv io M aııue l b ize yürümeye başl amamız ı i � aret e t m i ş t i . Köprü n ü n ortas ın a v ard ı ğ ı m ı zda , Lyd i a , Rosa ve Pab l i to , daha faz l a i l e r l eyemeyecek g i b i görü nüyorlard ı . B e n i gno ' y l a N estor . neredeyse köprü n ü n ucuna kadar yürüdüler, orada durdu l ar. Yalnı z c a l a Gorda , J osefina ve ben , Don Juan ve d iğerleri n i n bulunduk l arı noktaya u laşab i lm i şt ik .
Daha sonra olanl ar, i l k kez köprüyü aşma g i ri � i ı ıı i m izde olanlara çok benziyordu. S i l v io M anuel ve E l ig io , orada gerçek bir yarık olduğuna inandığ ım b i r �ey açt ı lar. D ikkat i m i
340 KARTAL' IN ARMAGANI
bu yarık üzerinde odaklayabilecek kadar enerjim vardı. Bu, ne köprün ü n ucunda yükse len b i r a ç ı k l ık t ı , ne de s i s duvarının iç inde b i r yarıktı ; bununla birlikte yarığın çevresinde s ise benzeyen bir buhar tabakasını ayrımsayabi l iyordum. Her şeyden ayrı , tek başına uzanan karanlık, gizemli bir açıklıktı. Don Genaro, şaka yol lu ona "kozmik vaj ina" adını yakıştırdı. Bu yorumu diğer savaşçı ları kahkahaya boğdu.
La Gorda ve Josefina bana tutundular ve aşağı indik. B i rdenbi re kend imi ez i l iyormuş g ib i h i sse t t im . İ lk
girişimimizde neredeyse havaya uçmamı sağlayan o sınırsız güç beni yeniden el ine geçirmişti . La Gorda 'yla Josefina 'nın benimle b ir leş t iğ in i h i s sediyordum . O güç ben i ik is in in arasında dümdüz ediyordu.
Kendime geldiğimde, üzerimde l a Gorda ile Josefina, yerde uzanmış yatıyordum. S ilvio M anuel kalkmamıza yardım ett i . Şu anda onlara yolculuklarında eşlik etmemizin söz konusu olmayacağ ın ı , ancak belki daha sonra, kendimizi kusursuz kılmayı başardığımızda, Kartal ' ın geçmemize izin verebi leceğini söyledi.
Geri dönüp Silv io M anuel ' in evine doğru yol aldığımız sırada S ilvio Manuel kulağıma eğilerek fısıltıyı andıran bir sesle o gece yollarımızın birbirinden ayrılacağını belirtt i . B ir daha hiç karşılaşmayacağımızı ve tek başıma kalacakmışım. Bu yüzden hesaplı davranmalı ve enerj imi boş yere harcamamalyımışım . Bütünlüğümü sağlayabil irsem, görevimi yerine getirecek enerj iye sahip olabilirmiş im. İnsan biçimimi yi t i rmeden kendi kendimi aşırı zorl ayacak ' o lursam, i ş im bitikmiş
Zor l anmayı önlemenin b i r yolunun bu lunup bu lunmadığını sordum. B aşını salladı , b i r yol olduğunu ama bana uygun olmadığını söyledi . B aşarıp başaramamam benim istencime bağlı değilmiş . Daha sonra, bana görevimi açıkladı ama bunu nasıl uygulamam gerektiğini anlatmadı . Kartal ' ın yolumun üzerine bunun nasıl yapılacağını açıklayacak birini
SORGUÇLU YILAN 34 1
bırakacağını söyled i . B aşaracağım güne değ in özgürlüğüme kavuşamaınayacaktırn .
Eve vard ığ ımızda , büyük sa londa hep im iz top l and ık . Don Juan , s a lonun ortas ı nda oturuyordu ve yüzü güneydoğuya dönüktü. Çevresini sek iz kadın savaşçı a lmış t ı . Ç i fler hal inde dört ana yönde oturmuşlardı ve onların da yüzleri güneydoğuya yönel ikt i . Üç erkek sava�ç ı , dairenin d ı ş ında b i r üçgen o luşturuyorlard ı ; üçgenin güneydoğuyu gösteren tepe noktasında S il v io M anuel yer a l ıyordu . Yan ları nda ik i kad ı n h aberc i o t u ru yord u ve S i l v io M a n ue l ' i n ö n ü n d e , neredeyse duva ra y a s l a n m ı ş b iç i mde i k i e rkek h a berc i o turu yordu .
N agua l k a d ı n erkek çömez ler i doğu d u v ar ı na k a rş ı , kad ın çömezler i i se batı duvarı na karş ı oturtmuş tu . Daha sonra heni don Juan ' ın tam arkasında b i r yere götürdü . B i ri ikte orada oturduk.
Bana yalnızca bir an gibi gelen bir sü re oturmu� durumda bekledik, ancak bedenimde ancak bedenimde o lağanüstü bir enerj in in yükseldiğini h issediyordum. Oturduğumuz gib i tekrar kalktı ğımızı sandım. N agual kadına neden böylesine ç ab u k ayağa ka l k t ı ğ ım ıza sorduğumda , s aa t l e rd i r o ra da oturuyor o lduğumuzu, b ir gün üçüncü d ikkate g i rmeden önce, tüm bunların b i r an ı o larak bana geri geleceğini söyledi .
L a Gorda , y a l n ı zca o s a l o n d a h i r a n o t u rd u k l ar ı n ı duyumsamakta kalmadığın ı , aynı zamanda, h iç k imsenin ona gerçeğin böyle olmadığın ı söylemed iğini anlat tı . Söylediğine göre N agual Juan M atus daha sonra ona kendi s i n i n diğer çömezlere , öze ll ik le ele Josefina ' ya yard ımcı o lmak l a görevlendir i ld iğ in i , günün bir inde ben i m öteki ben l iğe geçeb i l mesi i ç in gerek duyduğu e n son i t i ş i o n a vermek üzere geri döneceğimi söylediğini açık ladı . Zuleica ' n ı n gözet imi a l t ında birlikte rüya görme seanslar ımızda parı l t ı l ar ımızı yoğun b iç imde b i rb i r imize geç i rmiş t ik . Bu neden l e b i r l i k te ol duğumuzda, beden im ize giren öteki benl iğ in yaratığı basınca karşı koyabilecekt ik . Don Juan ayrı ca, l a Gorda 'ya köpri.iyü
342 KARTAL' IN ARMAGANI
bu kez böylesine kolayca geçmelerini sağlayan gücün topluluğundaki savaşçı lardan geldiğini , köprüyü tek baş ına geçmesi gerektiğini buna rüyasuıda hazırlanması gerekeceğini söyledi.
Aya ğ a k a l k t ı ğ ı m ı z s ı ra d a F lo r i nda y a n ı m a g e l d i . Koluma girdi v e salonun iç inde gezindik. B u arada don Juan ve savaşçıları çömezlerle konuşuyorlardı .
O gece köprüde olanların zihnimi karı ş t ırmasına izin vermemem gerekt iğini söyledi. B ir zamanlar N agual Juan Matus 'un inandığı gibi , öteki benliğe ulaşan gerçek ve somut bir geçi t yolunun bulunduğuna inanmamam gerekiyormuş . Görmüş olduğum yarık ya ln ızca onların n iy e tler i n in bi r ürünüymüş ; Nagual Juan Matus 'un geçit yollarıyla i lgil i saplant ı s ın ın ve S i l v io Manuel ' i n acayip mizah anlay ı ş ı n ı n bileşimiymiş; b u ikisinin karı ş ımı "kozmik vaj ina"yı yaratmış . B ildiği kadarıy la , bir benl ikten diğer benliğe geç işin h iç b i r dünyev i gerçek l i ğ i y ok m u ş . Kozmik v aj i na , i k i adamı n "zamanın çark ları "nı hareket ett irme konusunda sahip oldukları gücün dünyevi b ir ifadesiymiş.
Florinda ' nın açıklamasına göre, o ya ela topluluğundaki diğer savaşçı lar zamandan söz ettiklerinde, bir saatin tiktaklarıyla ölçübilen bir süreçten bahsetmiyorlardı . Zaman , dikkatin özüydü; zamanı K artal ' ı n buyrukları olu şuyordu; ve gerçekte, bir insan öteki benl iğinin herhangi bir aşamasııı a girdiğinde, zamanla tanışmaya başlıyordu.
Florinda ' n ın bel irttiğine göre, o gece düzen içinde oturduğumuzda, benim ve çömezlerin zaman çarkıyla karş ı karşıya gelmemize yardımcı olamaları için son bir şansları kalmışt ı . Nasıl sol bi linç gündel ik yaşamın bir bölümünü oluşturuyorsa, zaman çarkı ela öteki benliğin bir bölümünü oluşturan bir yüksek bi l inç durumunu ancl ı rıyorclu ve fi ziksel olarak, sonsuz genişlik ve uzunlukta, üzerinde yansıt ıcı oluklar bulunan bir tünel şekl inde betimlenebil ircl i . Oluklardan her biri sonsuzluğa uzuyordu ve tünel in üzerinde sonsuz sayıda oluk bu lunuyordu. Yaşayan v ar l ık lar, yaşam gücü
SORGUÇLU Y ILAN
tarafı ndan, zoru n l u o larak o luk l ara sab i t bak ı � l arı y l a bakmak zoru ndaydı lar. Sab i t bak ı � l ar la o l uk la ra bakıyor o lmak, onun i ç i nde tu t sak o lmak , o oyuğun i ç i nde ya�amak a n l a m ı n a gel iyordu .
Florinda ' n ın sav ına göre , sava �ç ı l ar ı n isrc 1 1 ç · adın ı ver
d i k l e r i kavram zaman çark ı na a i t t i . B u , sarnı a � ı k sü rgünlerine, ya da hepim izde bu lunan gözle görü l meyen dokunaç
lara benziyordu. Florin cla ' n ı n ded iğ ine göre b i r sava�ç ı n ı n
n ih a i a m ac ı , k e n d i i s t e n c i n i d ö n m e s i n i s a ğ l a m ak ü ze re zaman çemberi n in üzeri nde odak layab i l ıııekt i . Zaman çemberi n i döndürıneği ba�aran savawı lar, sabi t bak ı � ları n ı o l uk
l ardan herhang i b i ri n i n üzerinde oda k l ayabi l i rler ve onun la ,
örneği n kozm ik v aj i na g ib i , i s ted ik ler i her �ek l i o lu� turab i l i rlerd i . K i � i , zoru n l u o l arak böyle b i r zaıııan o luğunun iç i nde
tu tsak o l duğunda, o l uğun iç inde ak ıp g iden imgeler i ancak
kendis inden uzak l a� t ığ ında göreb i l iyordu . K i � i n i n . bu o lukl arın insan ı kendine bağ l ayan büyü lü gücü nden kend in i kur
tarabi l ıı ıcs i , onun akıp geçen imgeleri i k i yönden de görebi l
mes in i sağ l ıyordu .
Florinda sustu ve beni kucak lad ı . Ku lağ ıma glinli ı ı bir in
de , kend i b ii t ii n l li ğ ii m ii kazand ığ ımda . ger i dönüp yönergelerin i tamamlayacağını fı s ı ldad ı .
Don Juan herkes i ben im etrafımda top lanmaya çağırd ı . Etrafımda top l and ı l a r. Kend i s i d e yaıı ı ın a gelerek . çı kacak
l arı yolcu l uğa onlar la b i rl i kte gelemeyeceğ imi , z i ra görev im i b ı rakmamın söz konusu o l amayacağını söy l ed i . B u ko�u l l ar
a l t ında be n im iç i n yapabi lecekler i tek �ey bana i y i �ans l ar d i lemekt i . S av a�çı l arı n ı n özel ya�aml ar ın ı n b u l u nmadı ğ ı n ı
da e k l e d i . B i l inc i n mahiye t i n i b i r kez kavrayab i l d i k le r i an b irey o lma öze l l i k ler in i y i t i r iyorl ard ı ve insa n l ı k duru m u , art ı k on l a rı i l g i l en d i rm i yordu . B i r sava�ç ı o l a ra k ben i m b i r
görev i m b u l u n u yordu v e b unun d ı � ı ndak i �ey le r i n önem i yoktu , z i ra son derece zor lu b i r görev i yerine get i rmek ü11.ere
beni tek ba�ı ırnt b ı rakacak l ardı. Ya�am ımdan çoktan fcrag<ıt ett iğ ime göre , bana en i y i d i lek ler in i d i lemen i n ötes i nde söy-
344 KARTAL'IN ARMAGANI
leyecekleri bir şeyleri kalmamıştı . Benim de, yazgımı anladığımı ve onu kabullendiğimi beli rtmenin ötesinde onlara söyleyebileceğim b ir şey yoktu .
Daha sonra yanıma Vicente geldi . Benimle son derece yumuşak bir sesle konuştu. B ir savaşçının en çetin görevinin olumlu ve o lumsuz güçler arasında son derece incelikli b ir denge oluşturabi lmek olduğunu söyledi . Bu çetin görev, savaşçının çevresindeki her şeyi kontrol altına almak üzere bir sav aşım vermesi gerektiği değil , onun, beklenen ya da beklenmeyen, akla gelebilecek her durumla aynı u stalıkla uğraşması gerektiği , anlamına geliyordu. Kusursuz koşullarda kusursuz olabilmek, düşsel b ir savaşçı olmak demekti . Benim çetin görev im, geride kalmak; onlarınkiyse i ler i , b i linmeyene doğru atılmakt ı . Her ik i görev de son derece güçtü. Savaşçılar için bu dünyada kalmanın yaratığı coşku, yolculuğun uyandırdığı coşkuya eşitt i . Her iki görev de eşit ölçüde anlamlıydı, z ira her ikisi de, kutsal bir sorumluğun yerine getirilmesini kapsıyordu .
Yan ı m a daha sonra S i l v io M anue l ge ld i ; yapmam gerekenler konusunda beni bilgi lendirmek istiyordu. Bana bir formül, görevim sah ip olduğum güçten daha büyük olduğunda söyleyeceğim efsunlu birtakım sözler verdi; bunla, Nagual kadını i lk anımsayışımda zihnimde bel iren efsunlu sözlerdi.
Yazgımı yöneten güce kendimi teslim ettim. Hiçbir şeyi sahiplenmeyeceğim, böylece, savunacağım h içbir şey olmayacak. Zi�nimde h içbir düşünce yok, böylece görebi leceğim. H iç korkum yok, böylece kendi kendimi anımsafacağım. Yansız ve rahat, B ir ok gibi fırlayıp K artal 'ı aşacağım özgür olmak iç in.
Ya me di al puder que a mi destino rige
No me agarro yu de nada, para asi na fener nada qıı'e
SORGUÇLU Y I LAN
de/ender.
No ıcngo pcnswnicnros, /)(fU/ asi podcr \ 'C /'. N o temo y a a nado , para a s i ı>oda acordomc d e nıi . Sereno v desprendido ,
me dejarci el ôgu i/a pasa a la /i/Jertad
345
B ana, i k i nc i d i kka t in prat i k b i r m anevras ın ı öğreteceğ i n i söyled i ve o an saydam b ir yumurtaya döni.i � ti.i . Daha sonra normal görü nü müne geri döndü ve aynı dönü�ümi.i üç dört kez daha y ineled i . N e yaptığın ı gayet i y i anlam ı � t ım . Bunu bana aç ık laması gerekmi yordu , ancak b i l d i k ler imi sözcüklere aktaramıyordum.
S i lv io M anuel derd im i an l ı yorm uş g ib i gü ldü . G ündel ik yaşamııı n iyetin i bırakıvermenin o lağanüstü bir gü�· geret i rd i ğ i n i söy led i . B i raz önce bana aç t ı ğ ı g i zem . b u n i ye t i b ırakıvermeye nası l b i r ivme kazandır ı lacağın ı gösteriyordu . Onun yapmı ş o lduğunu yapab i lmek iç in , k i ş i n i n d ikkat in i saydam koza üzerinde odaklaması gerek iyordu .
G ö z ü m ü n ö n ü n d e b i r kez d a h a s ay d a m y u m u rt a y a dönüştü ve anda, t a e n baştan beri b i ld iğ im b i r gerçek zihn imde bel i rg in leşt i . S i l v io Manuel ' i n gözler i bir an ik inc i d ikkat noktası üzerinde odakland ı . Baş ı . önüne bakıyormuş g ib i d imdikt i , ancak gözleri yana doğru kaymış t ı . B ir savaşç ın ın niyl'ti uyandırabi lmesi gerekt iğ in i söyled i . Bunun s ı rrı bakıştaydı . Niyeti çağıran , gözlerd i .
O noktada der in b i r mut lu luk duydum. U zun y ı l lardan sonra, en sonunda gerçekten b i lmed iğ im b i r şey üzer inde düşünebi lmeyi başarmış t ım . G iirmc n in görsel b i r deney im olmasın ın neden i , n i_ve t üzeri nde odaklamak iç in gözler im ize gereks i n i m duymamızd ı . Don J u a n ve s avaşç ı t o p l u l uğu n iyetin farkl ı b i r yönünü yakalamak üzere gözler in i ku l l an masını b i l i yorlardı ve bu edime giirme adını verm i şlerd i . S i lv io M anue l ' i n bana gösterd iğ i şey n iyet yakalayıc ı l a rı olarak gözleri n gerçek iş lev iydi .
Daha sonra ben de n i v c ı i yaka lamak üzere göz ler i m i
346 KARTAL' IN ARMAGANI
kullanmaya çal ışt ım. Onları ikinci d ikkat noktası üzerinde odakladım. B irdenbire, don Juan, savaşçıları , dona Soledad ve Eligio saydam yumurtalara dönüşmüşler, ancak la Gorda, küçük kız kardeşler ve Genarolarda bu dönüşüm gerçekleşmemişti. Gözlerimi ışık kababarcıkları ve insanlar arasında i leri geri h areket ettirdim, sonunda boynumun altında bir çatırtı duydum ve odanın içindeki herkes saydam yumurtaya dönüştü . B i r an için onları birbirlerinden ayıramadığımı hissettim , ancak daha sonra gözlerim bu görüntüye a l ı ş tı ve niyetin iki yönünü, iki farklı imgeyi aynı anda ayrımsayabild i m . O n l a r ı n h e m b e d e n l e r in i , h e m ele par ı l t ı l a r ı n ı g ö re b i l i yordu m . İk i g ö r ü n t ü ö r tü ş m ü y or, ayr ı a y rı görünüyorlardı , ancak bunun nedenini bi lmiyordum. Kesinl ik le birbir inden ayrı i k i görüm bu lunu yordu ve görme edimini tümüyle gözlerimle algıl ıyordum, ancak yine de onlardan ayrıyd ım. Gözlerimi kapatt ığımda onların saydam kozaların ı görebi l iyordum ama bedenleri görümümden kayboluyorlardı .
B i r a n , d i k k a t i m i n as ı l k e n d i s aycl am l ı ğ ı m a çevirebileceğimi artık bildiğimi ayrımsadım. Ayrıca, dünyevi düzleme nasıl geri dönüleceğini ele öğrenmiştim. Yapm anı gereken tek şey, gözlerimi bedenim üzerinde odaklamaktı .
L.Paha sonra yanıma don Genaro geldi ve bana ayrılık armağanı olarak Nagual Juan Matus 'un bir görev, Vicente ' n in cesaret, S ilvio Manuel ' i n büyü sunduklarını , kendisinin de mizah gücü s unacağ ı n ı söyledi . B ana şöyle b ir baktı ve ben im, yaş am ı n da gördüğü en g aml ı Nagual o lduğumu belirtt i . Çömezleri şöyle b ir inceledikten sonra, iyimser olmanın ve olaylara hep olumlu yönünden bakmanın ötesinde yapılabilecek hiçbir şey kalmadığını söyledi. Bize bir şehir züppesi tarafı ndan baştan ç ıkartı l ıp terk edilen bir köylü k ı z ı n ı n ö y k ü s ü n ü a n l at t ı . Tam d ü ğ ü n g ü n ü ken d i s i n e damadın kentten ayrıldığı söylendiğinde kız akl ı nı başına toplamış ve yine de her şeyi yitirmemiş olduğunu düşünmüştü. Gerçi bekaretini y i tirmişti ancak düğün ziyafeti için yav-
SORGlJÇLU Y ILAN 347
ru domuzu henüz kesmem iş lerd i .
Don Genaro , terk e d i l en köy l ü k ı zı n ı n i ç ine düş tüğü duruma benzeyen b u dur u m d a n k ur t u l a b i l m e ın i z i n t e k yo lunun , heni.iz elinıizcle bu lunan yav ru cloııı uz la r ı rı ı ı zabunlar her ne i se- sık ı s ık ı sarı lnıak ve aptal l ığ ım ıza gülmek olduğunu söyledi . Ancak gü lerek iç inde bulunduğumuz durumu değişti rebil irdik.
Elleri ve baş ıy la yaptığı şakacı hareketlerle b i zden içten bir şeki lde gü lmemizi istedi . G ü lmeye ça l ı şan çömezlerin görüntüsü ele , t ıpkı benim kendi g iri� iınlcrinı gibi , gü lünçtü . B irdenbire kendimi don Juan ve savaşç ı ları y l a b irlikte kahkahal arla gülüyor buldum.
Her zaman bir şair o lduğumu söyleyip bana takı lan don Gen<üo, onlara bir şi ir okumamı isted i . Kendi duygula rı m ve ö ğ ü t le r i n i , y a ş amı , ö lü m ü ve g ü l m e y i k u t l ay a n oza n ın dizeleriyle özetl emek istiyordu . Jose Gorostiza ' nı n · ·sonsüz Ölüm" başl ık l ı ş iirinin bir bölümünü ima etmi�t !.J
NaguaJ Kadın k i tabı bana uzat t ı , ben de o şi irin don Juan ve don Genaro ' nun her zaman dinlemekten büyük zevk a l dıkları dizeler in i yüksek sesle okudum.
Alı, nası l kopkoyu bir tutku Nası l b ir açl ık bu , Tüketmek soluduğumuz havay ı , ağzı , gözü , e l i . Nas ı l yak ıc ı b ir arzu kendimizi tümden h arcamak tek bir kahkahanın iç i nde. Ah bu küstah , aşağ ı l ay ıc ı ö lünı b izleri ta uzaklardan katleden . ölmekten ald ı ğ ımız haz ın üzerinde b i r fincan çay iç in . . . narin b i r kucaklama içi n .
Ş i i r hepimizi derinden etk i lemiş t i . Ürperdiğimi h isset-
348 KARTAL'IN ARMAGANI
tim. Emilito 'yla haberci Juan Turna yanıma geldiler. H içbir söz söylemediler. Gözleri s iyah mermerler gibi parl ıyordu . Sanki tüm duygulan gözlerinde yoğunlaşmıştı . Haberci Juan Turna yumuşacık bir sesle, bir zamanlar evinde beni Mescal ito ' nu n g izemleriyle tanıştırd ığ ını , zaman çarkı iç inde farkl ı b i r konumda bunun ben i en son g izemle tan ı ş t ı rmasının bir ön habercisi olduğunu belirtt i .
Emilito, sanki haberci Juan Tuma 'yı yankılıyormuş gib i , her ikisinin de görevimi yerine getireceğimden emin oldukl ar ını söy led i . B en i bekleyeceklerdi , z ira b i r gün onlara katılacağımı bi l iyorlardı . Juan Turna, K artal ' ın beni, kurtartıcılarım olarak Nagual Juan M atus ' un topluluğuyla b irlqtirdiğini söyledi. B i r kez daha bana sarıldı lar ve bir ağızdan, kendime güvenmem gerektiğini vurguladılar.
Haberci leri, kadın savaşçılar izledi . Tek tek heps i beni kucakladılar ve birer birer kulağıma bir dilekte bulundular, bereket ve başarı di lek leri .
En son Nagual kadın geldi. Yanıma oturdu ve bir çocukmuşum gibi beni kucağına aldı . Sevecenlik ve saflık doluydu . Soluksuz kalmışt ım. Ayağa kalktık ve odanın iç inde gezindik. Yazgımız üzerine konuştuk ve fikirlerimizi bel irttik. Kestirilmesi olanaksız birtakım güçler b izlerin bu bitiş anına u laşmamızı sağlamıştı . Duyduğum korku ölçüsüzdü. Üzüntü de.
Daha sonra, üç çatall ı N agual i ç in geçerl i kural ın bir bölümünü bana açıkladı. Büyük acı çekiyordu, ancak yine ele sak indi . Zihni kusursuz çalışıyordu ancak açıklamalara girişmiyordu. Yeryüzünde son gününü yaşıyor olması onu çok etki lemiş t i . Hüznü bana da bulaşt ı . O ana kadar gerçekten sonuna geldiğimizi anlayamamıştım. ol bil inçte bulunmam, dolaysız olanın diğer her şeyin önünde bulunmas ı gerektiği kuralını da kapsıyordu ve bu durum, yaşadığım an ın ötes in i görebilmemi olanaks ız kı l ıyordu. Bununla birlikte, Nagual kadının ruh durumunun bende yarattığ ı etki , sağ yan b i l inc imde neler hissedebileceğimi düşünmemi de engel liyordu .
SORG UÇLU YILAN 349
Onu bir daha göre ıneyec e ğ i ın i n fa rk ı n da y d ı m v e b u n a dayanamıyordum !
Don Juan bana sol yanda gözyaşı na yer olmadığın ı , bir savaşç ını n ağlayamayacağım , ı s t ı rabın tek dışav urumunun evrenin ta derin l iklerinden gelen b ir ürperti ol duğunu söylemişti . Bu, Kartal ' ın öğretilerinden b irinin de ıs t ıra p olduğu anlamına gel iyordu. Savaşçının i.i rpert is i b i tmezdi . N agual kadın benimle konuştuğunda ve bana sarı ldığında da aynı ürpertiyi duydum.
Kollarını boynuma doladı ve başını başıma yaslad ı . Beni bir bez parçası g ib i büktüği.i n ü h i sse t t im . B eden imden bir şey lerin yükseld iğ in i , onun beden inden b i r şeyler in iç ime gird iğ in i ayrım sadım. Duyduğum ıst ırap öylesine yoğundu ve ben i öyles ine iç ine a lmışt ı k i , i y ice ç ı lg ına döndüğümü h i ssettim. Hfüa bana sarılmış durumda olan N agual kadınla b irlikte yere yuvarlandım. Bir rüdaymış gibi , düşmeden önce a l n ı nda b i r yara aç t ı ğ ı m ı ayr ı m s a d ı m . K a n , g ö z l e r i n i n üzerinde b i rikmişti .
Don Juan ' l a don Genaro alel acele beni yerden kaldı rd ı l ar. B en i tu t tu lar. Kr iz geç i riyor g i b i tüm bede n i m s ars ı l ıyordu . Kadın savaşçı lar N agual kadın ın çevres in i aldı lar; daha sonra odanın ortasında b ir s ıra hal inde durdular. Erkekler de onlara katı ld ı lar. B i r anda aralarında yoğun bir e lektrik akımı geçti . S ıra hal inde duran savaşç ı l ar dalgalandı l ar ve önümde durdular. Her bir i , � ı rayla gel ip, b ir süre önümde dur d u . Önce erkek haberc i l er, ard ından k ad ın haberc i l er, daha sonra erkek savaşçı lar ardından rüya görücüler, sonra iz sürücüler ve son olarak da, Nagual kadın önümden geçt i . Yanıma geldi ler, b irkaç saniye, veda etmek iç in yeterli b ir süre, karş ımda durdular ve daha sonra karanl ığ ın , b irdenbire odanı n i ç inde bel iri veren g izeml i yarığ ın iç ine g i rerek ortadan kayboldular.
Don Juan e l iyle s ı rt ıma bastırarak dayaıı ı lmaz ıst ırabımı kısmen de o l sa ralı ;ı t lattı . Acımı anladığ ın ı . Nagual kadın la N agual adam a ra s ı n d ak i bağın kolayca anlaş ı l ab i lecek bır
350 KARTAL' IN ARMAGANI
�ey olmadığın ı söyled i . Bu bağ, Kartal ' ın öğretilerinin bir sonucu olarak var oluyordu; Bu iki insan bir araya geldikten sonra ayrıl ı rlarsa eğer, aralarında oluşan boşluğu doldurabilmen in olanağı yoktu; zira bu boşluk sosyal bir boşluk deği l , bu öğreti lerin bir sonucuydu.
Don Juan beni aş ırı sağ yönüme çev ireceğin i söyled i . Bunun yararlı , ancak geçici bir manevra olduğunu ; ş imdilik unutmama yard ımc ı o lacağ ı n ı , ancak a nı msamaya baş ladığımda duyacağım acımı dindiremeyeceğini belirt t i .
Don J uan ayrıc a bana anın ı sama ed imin in bütünüyle kavranamaz olduğunu söylemişt i . Gerçekte kavranamayan , savaşç ı lar ın s o l y a n bil inçlerinde uygulad ıkl arı etk i lqiıni hatırladığında durmayan, doğum anından başlayarak saydam bedenin beilcğc depoladığ ı her anıyı hatırlamayı sürdüren, kiş inin kend i kendini anımsaması edimidir.
Savaşçıların yüksek bil inç düzlemlerinde deneyimledikleri dizgesel i l işkiler yalnızca ötek i benl iğin anı lar arac ı l ığıyla kendini açmasını sağlamak için yapılan bir oyundu. Anımsama sanatı, yalnızca savaşçı larla i lg i l i gibi görünse de , asl ında her ins anın alem inde var olan b i r süreçt ir ; hepim iz dolaysız b içimde saydamlığ ımızın an ı larına girebi l iriz, ancak bunun sonucunun ne olabileceği önceden kestirilemez.
Don J u an daha sonra bana, gün batımında oradan ayrılacaklarını ve gitmeden önce benim için yapabilecekleri en son şeyin, zamanımın sürek l il iğ i iç inde bir açıklık, bir kesinti yaratmak olacağını söyledi . Bende sürekli l ik iç inde b ir bütün olduğum duygusunu uyandıran Karta l ' L ll yaydığ ı sonsuz akıp bir müdaha lede bulunmak üzere beni derin b i r uçu ru m a fı r l a t acaklardı . B oş luğa a t l ay ı ş , norma l b i l i ı ı ı; düzeyinde bulunduğum bir anda başlayacaktı ve söylenene göre düşüş anında ik inc i d ikkat i m d izg inleri ele a lacak t ı ; uçurumun dibine vardığıındaysı\ ölmeyecek, tamamen ötek i ben l iğimin içine girmiş olacakt ı rn . Don Juan enerj im tükend iğ inde ötek i ben l ik ten ç ıkacağ ım ı , anc a k kend i m i , a tladığım uçurumun kenarında bulmayacağım ı belirtt i . Tah-
SORG UÇLU Y I L A N 3 5 1
ın ı n ı ne g ö re k e n d i m i e n s e v d i ğ i m yer n e re s i y s e , o r a d a b u l ac ak t ı m . B u , b e n d e k i z a m a n d u y g u s u n u n ak ı � ı n a b i r müdahale olacakt ı .
D a h a sonra a n i den ben i i terek tü m üy l e so l yan b i l i n c i m den ç ıkard ı . O an ı s d ı rab ı ı n ı , a m ac ı m ı , göre v im i u n u t t u m .
Ak�anı ü s tü gün bat ı m ın d a , Pa b l i t o , Ncstoı ve ben sarp b i r yamaç tan a�ağ ı a t l ad ı k . l\ agu a l ' ı n darbe.s i öy le .s i ne kesk i n ve öyles i ne a c ı s ı z o l m u � t u k i . veda ed i� o lgusuna a i t h iç
b i r an ı , ö l ü m e ve ö lü ın o l m ayana doğru s ı çray ı ş ı n an l ık o l g u s u n u n s ı nı r l a rı n ı n ö te s i n e a � m a cl ı . U ç u ru m a a t Lı y ı ş t i r k ü t ü c ü y cl ü , an cak ö b ü r fı l e ın d e o l a n la r ı n y a n ı nd a s i l i k kal ı yordu .
Don J u aıı b e n i t a nı o larak kend i .s i n i n ve s a v a şç ı l a rı n ı n b i l i n ç l e r i n i t u t u � t ur d u k l a r ı <l ll uçuruma fı r l a t m ı � t ı . Rüyay ı and ı ran b i r görüm i�'. İnde , ö n ü mde s ı ra s ı ra i n s a n la r ı n hana
b a k t ı k l a r ı ıı ı gördü m . Ancak daha s o n r a bunun b oş l u ğ a at J ;ını : ık t i zer i nc cle ı ıey i m lccl i ğ i m çok s a y ı da k i görü ı ıı ya da sarın d i z i ler inden b i ri o lduğunu d ü� ü ml li m . Bu, yaşanan tüm olayın ü rkünç lüğü kar� ı s ında b ü y ü l e nen sağ b i l i nc i m i n ürett iği gü�·süz bir yoru m d u y a l n ı zc a .
Bunun l a b i rl i k t e , sol yanımda, ö te k i b e n l i ğe g i rd iğ i m i lı i s secli yordunı . B u geç i� i n u s u m l a h i ç b i r i l i �k i s i y o k t u . Don
Jua ıı ' ın top lu l uğundaki sava�ç ı l ar, mu t lak ı ş ığ ın iç i nde kaybol nıaclan, Karta l on l arı sa l ıverm ede n önce . be n i son s uz ! uğa
el e ğ i n s ü re n b i r an i ç i n yak a l anı ı ş Lı rcl ı . O n la r ı n , K<ı rt a l ' ı n
yayd ığ ı son s u z a k ı ş ı n i ç i nde b i r y c r l c rclc o l d u k l a rı n ı v e buraya u l aşamayacağ ı m ı b i l i yo rd u m . Don J uan ' l a don
Gen aro ' yu be k l i yor l a rd ı . Don . J u aıı ' ı n g rn b u ı ı b;ı � ı n a geçt i ğ i n i görd ü m . Ondan sonra görd ü ğ ü m tek şey. giiky ü zü n e doğru y ükse len son derece yu ımı�ak b i r l ) l k ç izg is i o ld u . B i r
e s i n t i ı � ık kümes i n i n daralm as ına ve k ı v rı l ı ı ı a s 1 11 a y o l aç t ı . ! § ı k ç i zg i c: i n i ıı b i r ucunda , don J uan ' ı n b u l u n d u ğ u n o k tada güç lü b ! r p a rı l t ı vard ı . Tol tec el'sanes i n clek i s mg u ç l u y ı l a n ı düşündüm. Daha sonra ı ş ık l ar gözden kaybol du .