Download - MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 1/128
MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDARKAVRAMI ÇERÇEVESİ NDE NAZİ DÖNEMİ
PROPAGANDA BELGESELLER İ Nİ N ANALİZİ
Hakan YILMAZYüksek Lisans Tezi
Danı şman: Yrd. Doç. Dr.Şefik DENİZ
Afyonkarahisar
2007
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 2/128
MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMIÇERÇEVESİ NDE NAZİ DÖNEMİ
PROPAGANDA BELGESELLER İ Nİ N ANALİZİ
Hakan YILMAZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Sosyoloji Anabilim Dalı
Danı şman: Yrd. Doç. Dr.Şefik DENİZ
Afyonkarahisar
Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Haziran 2007
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 3/128
ii
YÜKSEK LİSANS TEZ ÖZETİ
MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMIÇERÇEVESİ NDE NAZİ DÖNEMİ
PROPAGANDA BELGESELLER İ Nİ N ANALİZİ
Hakan YILMAZSosyoloji Anabilim Dalı
Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler EnstitüsüHaziran 2007
Danı şman: Yrd. Doç. Dr.Şefik DENİZ
Tarihsel süreçte insan bedeni; siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik yapı lariçersinde anahtar bir kavramdı r. Her toplumun kendine özgü bir beden tasar ı mı , bedenterbiyesi, beden eğitimi ve bedene ilişkin ahlaki tanı mlar ı bulunmaktadı r. Bedeninyapı sı ve özellikleri toplumdan topluma, hatta aynı toplumda dahi farklı lı klargöstermektedir. Bu farklı lı klar hem biyolojik, hem de toplumsal-siyasal özellikleredayanmaktadı r. Bedenlerin yapı lar ı , hareketleri, duruş biçimleri gibi özellikleri birtoplumun sosyal ve siyasal yapı sı ile ilgili bir gösterge oluşturmaktadı r. Buözellikleriyle beden, iktidar istencinin bir kaynağı , bir aracı konumunda yer almaktadı r.
Bu çalı şma, Michel Foucault taraf ı ndan ortaya konulan biyo-iktidar kavramı nı n,
daha ileri bir boyuta taşı narak, Yirminci Yüzyı lda ı rkçı rejimlere -özellikle Nazizme-nası l dönüştürüldüğünü ve Nazizmin bunu yaparken propaganda belgesellerinden nası lyararlandı ğı nı ortaya koymaktadı r. Bu amaçla, konuyla ilgili olarak geriye dönük yazı lı belge taraması yapı lmı ş ve Leni Riefenstahl’ı n İradenin Zaferi ve Olimpiyat belgeselleri, biyo-iktidar kavramı çerçevesinde çözümlenmiştir.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 4/128
iii
ABSTRACT
AN ANALYSIS OF THE PROPAGANDA DOCUMENTARIES
DURING NAZI PERIOD WITHIN THE FRAMWORK OF
MICHEL FOUCAULT’S BIOPOWER CONCEPT
Hakan YILMAZ
Department Of Sociology
Afyonkarahisar Kocatepe University The Institute Of Social Sciences
June 2007
Advisor: Assistant Prof. Dr. Şefik Deniz
Throughout the history, humanbody is the key factor within political, social,cultural and economical structures. Every community has its own moral definitions of
body design and physical education. The structure of body differs from one society toanother or even within the same society. These differences are based on both biologicaland socio-political characteristics. Body characteristics such as structure, movementsand posture constitute a sign associated with the social and political structure of acommunity. Body, with its structure aforementioned, a reason and a tool for politicalideologies to form goverment potency.
This study initiates to reveal how biopower hypothesis put forward by MichelFoucault was developed and transformed into racial regimes –especially Nazism- whileit also explains how Nazism took the advantage of propaganda documentaries to achivegoverment potency. In this regard, a search of written resources was carried out andLeni Riefenstahl’s “Triumph of the Will” and “Olympia, episodes I and II” wereanalysed within the framework of biopower hypothesis.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 5/128
v
ÖNSÖZ
Tez çalı şmam süresince yardı mlar ı nı esirgemeyen aileme, Sayı n Ar ş. Grv.Hatice GÜNEY’e, Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölüm Başkanı
Sayı n Yrd. Doç. Dr. Nesrin KULA DEMİR’e, Anadolu Üniversitesi Açı köğretimFakültesi Dekanı Sayı n Prof. Dr. Nazmi ULUTAK’a ve özellikle tez danı şmanı m Sayı nYrd. Doç Dr.Şefik DENİZ’e teşekkür ederim.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 6/128
vi
ÖZGEÇMİŞ Hakan YILMAZSosyoloji Anabilim Dalı
Yüksek Lisans
EğitimLisans: 2003 Anadolu Üniversitesiİletişim Bilimleri Fakültesi Sinema ve Televizyon
Bölümü
Lise: 1998 Afyonkarahisar/Anadolu Öğretmen Lisesi
Ortaokul: Afyonkarahisar/Şemsettin Karahisari Ortaokulu
İlkokul: Afyonkarahisar/Şuhut/ Kurtuluş İhsan Küçükarslanİlkokulu
İş Tecrübesi2004 – Araştı rma Görevlisi, Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü
2003 – Sözleşmeli İngilizce Öğretmeni, Afyonkarahisar/Şuhut/Balçı khisar İlköğretim
Okulu
2003 – Kamera ve Kurgu Asistanlı ğı , Anadolu Üniversitesi Açı k Öğretim FakültesiTelevizyonu
2001 – Yönetmen Asistanlı ğı Stajı , TRT İstanbul Televizyon Müdürlüğü/Eğlence
Programlar ı Müdürlüğü “Tele Pazar” Programı
Alı nan Ödüllerİki Demir Çubuk (Belgesel-2003): Yönetmen, Aydı n Doğan Vakf ı 15. Genç
İletişimciler Yar ı
şması
Belgesel Dal 2.lik, CNN Türk’te Gösterim, Uluslararası
MimarlarBirliği 2005 İstanbul Kongresi’nde Gösterim
Rüzgarla Dans (TV Programı -2003): Senaryo, Aydı n Doğan Vakf ı 15. Genç
İletişimciler Yar ı şması Televizyon Programı 3.lük, CNN Türk’te Gösterim
Sessiz Mesaj (K ı sa Film-2001): Yönetmen ve Senaryo, 2001İstanbul K ı sa Film
Festivali’nde ve Anadolu Üniversitesi Öğrenci Film Festivali’nde Gösterim
Sessiz Tanı klar (Belgesel-2003): Senaryo, Uluslararası Mimarlar Birliği 2005 İstanbul
Kongresi’nde Gösterim
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 7/128
vii
Yaln ı z Mezar (Belgesel-2003): Yönetmen, 4. Pam K ı sa Film Festivali’nde Gösterim
Kocatepe’den Yükselen Güneş (Belgesel-2005): Yönetmen, 6.İzmir K ı sa Film
Festivali’nde Gösterim
Tek Porsiyon Hayat (Video Performans-2006): Yönetmen ve Senaryo, AfyonKocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Elemanlar ı Karma Sergisi’nde
Gösterim/15-20 Mayı s 2006
Karanl ı ğı Aydı nlatan Türk ( Belgesel 2006): Yönetmen, 18. Ankara K ı sa Film
Festivali’nde 4. Pam K ı sa Film Festivali’nde Gösterim
Kişisel Bilgiler
Doğum Yeri ve Yı lı : Afyonkarahisar – 1 Ocak 1980Yabancı Dil: İngilizce
İletişimE-posta:[email protected]
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 8/128
viii
İÇİNDEK İLER
Sayfa
ÖZET ............................................................................................................................... ii
ABSTRACT.................................................................................................................... iii
TEZ JÜR İSİ KARARI VE ENSTİTÜ MÜDÜRLÜĞÜ ONAYI................................... iv
ÖNSÖZ.............................................................................................................................v
ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………………….vi
GİR İŞ...………………………………………………………………………………….1
BİR İNCİ BÖLÜM
MODERN İKTİDAR VE MICHEL FOUCAULT’NUNİKTİDAR - BEDEN ANALİZİ
1. 1. MODERNİKTİDAR KAVRAMI………………………………………………..5
1. 1. 1. Modernİktidar ve Bedenİlişkisi………………………………………….9
1. 1. 2. Modern Bedenin Oluşumu ve Özellikleri………………………………..12
1. 2. MICHEL FOUCAULT'NUN MODERNİKTİDAR ANALİZİ………………...15
1. 2. 1. İktidar - Söylemİlişkisi …………………………………………………18
1. 2. 2. İktidar - Bilgiİlişkisi..…………………………………………………...20
1. 2. 3. İktidar - Hakikatİlişkisi………………………………………………….22
1. 2. 4. İktidar - Özneİlişkisi…………………………………………………….23
1. 2. 5. İktidar - Bedenİlişkisi…………………………………………………...25
1. 2. 5. 1. Michel Foucault'nun Biyo-İktidar Kavramı …………………..26
1. 2. 5. 2. Disiplinerİktidar: Pasifleştirilmiş Beden……………………..32
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 9/128
ix
İK İNCİ BÖLÜM
BİYO-İKTİDAR KAVRAMININ IRKÇILIĞA DÖNÜŞÜMÜ
VE NAZİZM ÖRNEĞİ
2. 1. BİYO-İKTİDAR KAVRAMININ IRKÇILIĞA DÖNÜŞÜMÜ………………40
2. 2. IRK VE IRKÇILIK……………………………………………………………45
2. 2. 1. Irkçı lı ğı n Tarihsel Gelişimi……………………………………………47
2. 2. 2. Irkçı Doktrinler………………………………………………………...49
2. 3. NAZİZM……………………………………………………………………….52
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
NAZİZMDE IRKÇILIĞIN PROPAGANDA BELGESELLER İNEDAYALI İŞLEYİŞİ
3. 1. PROPAGANDA: TANIMI, AMACI VE SINIRI……………………………..59
3. 1. 1. Propagandanı n Tarihsel Gelişimi……………………………………...623. 1. 2. Propaganda Tekniği, Stratejisi ve Taktikleri…………………………..64
3. 1. 3. Propagandanı n Türleri…………………………………………………66
3. 1. 4. Siyasi Propaganda……………………………………………………..68
3. 1. 4. 1. Bir Siyasi Propaganda Biçimi Olarak Hitler - Nazi
Propagandası ………………………………………………...69
3. 1. 4. 2. Hitler - Nazi Propagandası nı n Temel Araçlar ı ………………75
3. 1. 4. 2. 1. Eğitim…………………………………………..753. 1. 4. 2. 2. Sağlı k…………………………………………...76
3. 1. 4. 2. 3. Spor…………………………………………….76
3. 1. 4. 2. 4. Sanat, Mimari ve Sinema………………………77
3. 2. BELGESEL Sİ NEMA…………………………………………………………83
3. 2. 1. Belgesel Sinemanı n Evrimi ve Türleri………………………………….85
3. 2. 2. Bir Propaganda Aracı Olarak Belgesel Sinema………………………...86
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 10/128
x
3. 2. 2. 1. Hitler Propagandası nda Propaganda Belgesellerinin Önemi
ve Belgesel Film Yapı mı ……………………………………89
3. 2. 2. 2. Leni Riefenstahl'ı n Propaganda Belgesellerinde Nazizmin
Beden Üzerindenİşleyişinin Analizi………………………..913. 2. 2. 2. 1. "İradenin" Zaferi Belgeselinin Çözümlenmesi...92
3. 2. 2. 2. 2. "Olimpiyat" Belgeselinin Çözümlenmesi...……97
SONUÇ…………………………………………………………………………….102
KAYNAKÇA………………………………………………………………………105
EKLER……………………………………………………………………………..113
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 11/128
1
G İR İŞ
Tarihsel süreçte insan bedeni, politik, ekonomik, toplumsal ve kültürel yapı lar
içersinde anahtar bir kavram olarak kar şı mı za çı kmaktadı r. Çünkü, her toplumun
kendine özgü bir beden tasar ı mı , beden terbiyesi, beden eğitimi ve bedene ilişkin ahlaki
tanı mlar ı bulunmaktadı r. Bedenin yapı sı na ilişkin söylemler ve bilgi üretme biçimleri
bir toplumdan diğer bir topluma, hatta aynı toplum içersinde dahi farklı lı klar
göstermektedir.
Bütün algı ve kavrama biçimleri, belirli söylemler dahilinde kurulmaktadı r.
Kimlik/özdeşleşme ve farklı laşmanı n en önemli göstergelerinden biri, bedenler üzerinde
değişik söylemlerin, bilgi üretme ve boyun eğme biçimlerinin yaptı klar ı uygulamalar
olmaktadı r. Beden, farklı anlayı şlar, kategoriler, söylemler ve disiplinler içersinde
üretilmektedir. Bu söylemler ve disiplinler beden üzerinde keyfi bir bilgi/iktidar
biçimini hakim k ı lmaktadı rlar.
Modernite süreciyle birlikte bedenle ilgili yeni bir bilgi/iktidar alanı nı n geliştiği
görülmektedir. Michel Foucault, iktidar ı
n doğası
ile ilgili tamamen yeni önermelerortaya koymaktadı r. “Foucault, siyasal felsefenin geleneksel diline meydan okumakta
ve bir bask ı aracı olarak devlet anlayı şı nı temelinden sorgulamaktadı r.” Foucault’ya
göre iktidar, “bask ı gruplar ı nı n -örneğin burjuvazi- elinde bulunan ve başkalar ı na
uygulanan bir şey değildir. İktidar toplum içinde dolaşmaktadı r. Herkes burada veya
başka bir yerde onun dolaşı mı na maruz kalmaktadı r.” Foucault’nun analizine göre,
“iktidar, beden politikası aracı lı ğı yla yayı lmakta, devlette tekelleşmiş ve merkezileşmiş
olarak bulunmamakta ve bu merkezden dı şar ı yayı lmamaktadı r.” Başka bir ifadeyle
iktidar ı n belirli bir merkezi bulunmamaktadı r. Foucault’nun iktidar ı araştı rma
metodolojisi de devletin uygulayabileceği amaç, niyet ve kası ttan uzaklaşmayı
gerektirmektedir. “Tüm bunlar Foucault’nun anahtar terimleridir ve Foucault, devlet
müdahalesinin işlevini normal olarak algı layan kavrayı şlar ı alt üst etmektedir” (Hall,
1984: 247). Bu açı dan Foucault, geleneksel devlet analizini reddetmektedir. Devletin
topluma doğrudan müdahale ettiği görüşünü temelinden eleştirmektedir.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 12/128
2
Modern dönemde eğitim, sağlı k, nüfus gibi yapı lar modern bilgi/iktidar
ilişkisinin temelinde yer almaktadı r. Böylece bireylerin gündelik yaşamlar ı ve bedenleri
üzerindeki kontrol daha da detaylı bir hale gelmektedir. Yaşam üzerine odaklanan
modern iktidar, bedenleri ve davranı şlar ı düzenlemektedir. Bu düzenleme içinde bireyler ve bedenleri, belli kategorilere ayr ı lmaktadı r. Böylece beden, iktidar ı n işlediği
bir araç, bir nesne konumuna dönüştürülmektedir. Michel Foucault, bu yeni iktidar
biçimine “biyo-iktidar” adı nı vermektedir. Ortaçağda kral, iktidar ı nı öldürerek ya da
damgalayarak gerçekleştirirken, modern dönemde, biyo-iktidarda bireylerin -
bedenlerin- yaşatı lması gerekmektedir. Çünkü beden, artı k bir iş gücüdür ve üretim
sürecine dahil edilmektedir. Bununla birlikte nüfusun da ekonomik süreçlere uygun
k ı lı nması gerekmektedir. Bu noktada sağlı k, doğum-ölüm oranlar ı , cinsiyet gibifaktörler kontrol altı nda tutulmaktadı r. Bedenler, hem bir iş gücü olarak kullanı lmakta,
hem de topyekün disiplin altı na alı narak bağı mlı hale getirilmektedir. Bedenden
yararlanı lmakta, aynı zamanda bedenler disiplin altı nda tutularak pasifize edilmektedir.
Bireylerin bedenlerine doğrudan bir müdahale söz konusudur. Beden sürekli olarak
gözetim altı nda tutulmaktadı r.
Bu denetim süreci, biyoloji, tı p ve demografi bilimlerindeki gelişmelerle birlikte,
biyo-iktidar ı n Yirminci Yüzyı lda ı rkçı rejimlere doğru kayması na neden olmaktadı r.Irkçı rejimlerde -özellikle Nazizm örneğinde- nüfusun içersinde yer alan rastlantı sal
olaylar ı n, doğrudan belirlenebilen ve müdahale edilebilen olaylara dönüştüğü
görülmektedir. Nazizm, birinin yaşamı ile diğerinin ölümü arası nda biyolojik bir ilişki
kurmaktadı r. Bu bağlamda Nazizm, biyo-iktidar yapı sı nı ı rkçı lı ğa taşı makta ve
soyk ı r ı mı nı bu noktada gerçekleştirmektedir.
Hitler ı rkçı politikalar ı nı uygularken, bir taraftan da propaganda yoluyla Almanı rk ı nı yüceltmekte, diğer ı rklar ı ise aşağı lamaktadı r. Bu ise halk ı n gözünde soyk ı r ı mı
haklı laştı rmaktadı r. Özellikle Leni Riefenstahl’ı n hazı rlamı ş olduğu propaganda
belgeselleriyle kitlelere, saf Almanı rk ı nı n ve ideal Alman bedeninin özellikleri
aktar ı lmaktadı r. Böylece propaganda sineması yoluyla, Nazizmin ı rk ve beden
üzerinden işleyişi gerçekleştirilmektedir. Belgesellerde gösterilen saf Almanı rk ı , ideal
beden, güç, dinamizm, saldı rganlı k düşünceleriyle, öncelikle yeni bir Alman bedeni,
aynı zamanda da yeni bir Alman kimliği oluşturulmaya çalı şı lmaktadı r.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 13/128
3
Beden denetimlerinin en yoğun uygulamalar ı Nazi Almanya’sı nda ve Faşist
İtalya’da görülmektedir. Beden, yaşam ile ölüm arası ndaki sı nı r ı göstermektedir. Bu
durum, milyonlarca insanı n biyolojik olarak yok edilmesine neden olmaktadı r. Bundan
dolayı beden, siyasi ve toplumsal olarak bilgi/iktidar ilişkisinin en temel araçlar ı ndan vegöstergelerinden biri konumuna gelmektedir. K ı sacası , iktidar bedende başlayı p,
bedende bitmektedir.
Bu çalı şmada, Michel Foucault’nun bilgi/iktidar yaklaşı mı çerçevesinde biyo-
iktidar uygulaması nı n ileri bir boyuta taşı narak, Yirminci Yüzyı lda ı rkçı rejimlere
-özellikle Nazizme- nası l dönüştürüldüğünün ve Nazizmin bunu yaparken propaganda
belgesellerinden nası l yararlandı ğı nı n ortaya konulması amaçlanmaktadı r. Bu bağlamda,
Michel Foucault’nun ortaya koyduğu biyo-iktidar kavramı nı n, Yirminci Yüzyı lda
Nazizmin ı rkçı politikalar ı na nası l dönüştürüldüğü ele alı nmakta ve bu politikalar ı n
Leni Riefenstahl’ı n İradenin Zaferi ve Olimpiyat adlı propaganda belgesellerine nası l
yansı dı ğı çözümlenmektedir. Bu iki film, Nazi propagandası nı n ve estetiğinin önemli
özelliklerini taşı malar ı açı sı ndan değerlendirilmektedir. Özellikle Olimpiyat belgeseli
Nazizmin safı rk, ideal beden anlayı şlar ı açı sı ndan incelenmektedir.
Bu çalı şmada Michel Foucault’nun biyo-iktidar kavramı nı n ı rkçı politikalara
dönüştürülmesi -Nazizm- ve Nazi propaganda belgesellerinde Nazizmin beden
üzerinden işleyişinin ortaya konulabilmesi için var olan literatür taranmaktadı r. Konuyla
ilgili olarak Nazi dönemi Leni Riefenstahl’ı n propaganda belgeselleri, biyo-iktidar
kavramı çerçevesinde çözümlenmektedir.
Bu araştı rmayla elde edilecek bilgiler, sosyoloji ve sinema alanı nda kuramsal
çalı şmalar yapan kişiler açı sı ndan önem taşı maktadı r. Biyo-iktidar kavramı nı n ı rkçı lı ğa
dönüşümü ve Leni Riefenstahl belgesellerini bu açı dan çözümlenmesini içeren başka bir
çalı şma bulunmamaktadı r. Bu çalı şma üç ana bölümden oluşmaktadı r.
Birinci bölümde, modern iktidar kavramı , bu kavramı n ortaya çı k ı şı , modern
iktidar ile beden arası ndaki ilişki, modern bedenin oluşumu ve özellikleri üzerine temel
bilgiler verilmekte; Michel Foucault’nun modern iktidar analizi, bu bağlamda modern
iktidar ı n, söylem, bilgi, hakikat, özne ve beden ile ilişkisi üzerine yaptı ğı analizler
aktar ı lmakta; son olarak da ortaya koyduğu biyo-iktidar ve disipliner iktidar kavramlar ı
açı klanmaktadı r.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 14/128
4
İkinci bölümde, biyo-iktidar kavramı nı n ı rkçı lı ğa nası l dönüştürüldüğü
açı klanmaktadı r. Bu bağlamda ı rk ve ı rkçı lı k kavramlar ı , ı rkçı ğı n tarihsel gelişimi ileı rkçı doktrinler ele alı nmakta; birı rkçı lı k biçimi olarak Nazizm analiz edilmektedir.
Üçüncü ve son bölümde ise, propaganda kavramı , propagandanı n tarihsel
gelişim süreci, tekniği, stratejisi, taktikleri, türleri anlatı lmakta, bir siyasi propaganda
biçimi olarak Hitler-Nazi propagandası ele alı nmaktadı r. Hitler propagandası nı n temel
araçlar ı olan eğitim, sağlı k, spor, sanat, mimari ve sinema alanı ndaki yapı lan faaliyetler
anlatı lmakta; belgesel sinemanı n evrimi ve türleri, bir propaganda biçimi olarak
belgesel sinema ele alı nmaktadı r. Bu bağlamda Hitler propagandası nda önemli bir yere
sahip olan propaganda belgesellerinde, özellikle Leni Riefenstahl’ı n İradenin Zaferi ve
Olimpiyat belgesellerinde Nazizmin beden üzerinden işleyişi analiz edilmektedir.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 15/128
5
BİR İNC İ BÖLÜM
MODERN İKT İDAR VE MICHEL FOUCAULT’NUN
İKT İDAR - BEDEN ANAL İZ İ
1. 1. MODERN İKT İDAR KAVRAMI
Modernite ve iktidar kavramlar ı sosyal bilimlerin en tartı şmalı konular ı arası nda
yer almaktadı r. Bu bağlamda farklı kuramsal gelenekler, bu kavramlar ı birbirinden çok
farklı , hatta taban tabana zı t bir biçimde ele almaktadı rlar. Modern kavramı ilk planda
16. ve 17. yüzyı llardan itibaren toplumsal, siyasal ve kültürel olgulara işaret ediyor olsa
da, bu kavramı n kullanı mı çok eskilere dayanmaktadı r. Tarihsel olarak bak ı ldı ğı ndamodern kavramı nı n öncelikle, Latince’de yer aldı ğı ve “modo” kökeninden geldiği
görülmektedir. İlk olarak İsa’dan sonra beşinci yüzyı lı n sonunda “antiquus”un kar şı t
anlamlı sı olarak kullanı lan “modernitas” kelimesinin yerine, bilhassa onuncu yüzyı ldan
sonra “modern”, “modernite” terimleri yaygı nlı k kazanmaktadı r (Kumar, 1999: 88).
Bugünkü kullandı ğı mı z anlamda “Ortaçağ ve Skolastik’in kar şı tı olan modern,
Skolastik bilim ve felsefe anlayı şı na kar şı t olarak ortaya çı kan bilim ve felsefe
anlayı
şı
nı
; Bacon ve Descartes ile başlayan yeni felsefe ve Galile ile başlayan yeni bilimanlayı şı nı nitelemektedir” (Cevizci, 1999: 598). Modern sözcüğü ayr ı ca, aklı n ürünü
olan rasyonel bilim anlayı şı nı , Aydı nlanma’yı ve bilimsel yöntemin her alanda
uygulanması nı ifade etmektedir. “Modernite” kavramı ise genellikle “pozitivist,
teknoloji merkezli ve rasyonalist eğilimli olarak algı lanmakta, bu açı dan doğrusal
gelişmeyle, toplumsal düzenin rasyonel biçimde planlanması yla, bilgi ve üretimin
standartlaşması yla özdeşleştirilmektedir” (Bauman, 2000: 8). Bu nedenlerden dolayı
modernite, kapitalizmin ortaya çı ktı ğı ondördüncü yüzyı lda ya da rasyonalizasyon için
gerekli temeli sağlayan dini değişimlerin gerçekleştiği onbeşinci yüzyı ldan
başlatı lmaktadı r.
Moderniteye geçişi açı klayan farklı kuramlar bulunmaktadı r. Bu yaklaşı mlardan
geniş ölçüde kabul edilen bir görüşe göre moderniteye geçişi belirleyen dört devrim
bulunmaktadı r:
Bilimsel Devrim: Newton’un evrensel yerçekimi kanunu ile Tanr ı taraf ı ndan
yönetilen bir doğadan, kendini düzenleyen bir doğaya geçilmektedir. Devrimden önce
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 16/128
6
insan, Tanr ı nı n düzenli ve ölçülü birşekilde yarattı ğı , sonlu ve hiyerar şik bir dünyada,
doğalla Tanr ı sal arası nda bir aracı konumunda yer almaktadı r. İnsanı n bilgisine sunulan
bu dünya düzeni, Tanr ı nı n insana seslendiği simgesel bir düzendir. Doğanı n tümü,
başka bir gerçeklik düzenine bağlı bir gerçeklik olarak kavranmaktadı r. Bilimseldevrimle birlikte, içinde insanı n doğadan koptuğu bir dünya, bu simgesel birliğin yerini
almaktadı r. “Fiziksel evren, mekanik olarak düzenlenmiş, determinizme boyun eğen ve
insanı n yasalar ı nı keşfetmek zorunda olduğu bir evren olarak görülmektedir” (Jeanniere,
1994: 17). Modernite öncesinde doğa, nomos’un, insani olanı n, insan yapı mı , insan işi
olanı n kriterlerinin deposu; insani olanı n üstünde birşey olarak anlaşı lmaktadı r. Doğal
durum ya da doğa durumu, insanlar ı n ne yapı p edip kendisinden kaçı p kurtulması
gereken; sivil durum veya sivil toplum adı na aşı lması geren bir durumdur.İnsan, doğayı ,nomos hükmüne, hakimiyetine tabi k ı lmayı ; yasa altı na sokmayı istemelidir. Ayr ı ca
modern felsefenin altı nda yatan ide, “tüm hakikatin veya tüm mananı n, tüm düzenin,
tüm güzelliğin kaynağı nı n düşünen öznede, insan düşüncesinde, insanda bulunduğudur”
(Strauss, 2000: 6). İnsan öznedir, doğa nesnedir ve bu modern özne, tüm politik ve
ahlaki olanı n kaynağı nı kendi içinde bar ı ndı rmaktadı r. Modern özne tüm anlamı n
kaynağı konumundadı r. Teolojik açı klamanı n yerini, mekanik açı klama almaktadı r.
K ı sacası modernite ile birlikte, doğa artı k egemen olunacak, fethedilecek, yapma birşeyolarak görülmektedir.İnsan da tüm doğayı egemenliğe altı na alacak güçtür. Bunu da
modern bilimle gerçekleştirmektedir.
“Modern bilimin doğuşu, modern ak ı lcı lı ğı n doğuşuyla, hakikat ve bilgi
iddialar ı nı insan aklı na dayandı rma yaklaşı mı ve ilerleme düşüncesiyle yak ı ndan
ilişkilidir” (Cevizci, 1999: 598). Görüldüğü gibi ak ı l ve rasyonalite moderniteyi
tamamlamaktadı r. Buradaki amaç, “toplumun rasyonel, bilime dayalı organizasyonunu
sağlamaktı r” (Falzon, 2001: 104). Modernitenin evrene ilişkin bilgisi, ölçüme,maddenin içinde bulunduğu zamansal ve mekansal ölçülere, k ı sacası niceliksel ölçülere
dayanmaktadı r. Bundan dolayı da modern bilimde ereksel açı klamanı n yerini mekanik
açı klama almaktadı r.
Kültürel Devrim: Bu devrim, düşüncenin laikleşmesini ve her alanda tüm
ölçütlerin rasyonelleşmesini ifade etmektedir (Jeanniere, 1994: 20). Modernite,
evrenselci bir hukuk sistemi ve seküler kültürden oluşmaktadı r. “Değer düzeyinde dini
değerler seküler değerlerle; bilinç düzeyinde öte dünyaya yönelik tavı rlar dünyevi
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 17/128
7
tavı rlarla; kurumsal düzeyde ise dini kurumlar, ekonomik kurumlarla yer
değiştirmektedir” (Çiğdem, 1997: 69). “Sekülerleşmenin kurulduğu dil, taşı dı ğı anlam
ve yaşama geçirdiği söylem, modernitenin geleneğe kar şı önyargı sı nı , modern toplum-
geleneksel toplum kar şı tlı ğı nı , modern olanı n geleneksel olanı aşması nı , ak ı lkategorisinin dinsel olana üstünlüğünü sergilemektedir” (Keyman, 2005: 63). Rasyonel
düşünce, toplumsal ilişkilerin örgütlenmesinde kurucu rol işlevini üstlenmektedir.
Modern bilimle birlikte, bilim ve din birbirlerinden tümüyle ayr ı larak, bağı msı z
disiplinler haline gelmekte; böylece toplumsal yaşamı n temelleri, rasyonel temellere
oturtulmakta ve artı k din, dinsel inançlar, düşünceler ve değerler toplumun temelinde
yer almamaktadı r. Toplumsal yapı nı n nası l kurulacağı nı rasyonalite belirlemektedir.
Endüstriyel Devrim: Modernite ile birlikte feodal bir üretim tarzı ndan, kapitalist
bir ekonomiye geçilmektedir. Ekonomik ve siyasal işlevlerin farklı laşması ve
büyümesiyle birlikte de “sosyal iş bölümü” ve “uzmanlaşma” kavramlar ı ortaya
çı kmaktadı r.
Siyasal Devrim: Bu devrimde belirleyici olan iktidar ı n temelidir, kaynağı dı r.
Modern dönemde iktidar ı n kaynağı karizmatik değildir, Tanr ı gibi başka bir yerden
değil de halktan gelmektedir.
İktidar halka içkindir ve yalnı zca ulus haline gelen bir halk ı n onayı ylameşruiyet kazanmaktadı r. Ancak kaynağı nı halktan alan iktidar ı n meşruolması yetmemekte, akla da uygun olması gerekmektedir. Devletin egemenhalkla ilişkisinin demokratik rasyonalite içinde kurulması ve uygulanması sözkonusudur (Jeanniere, 1994: 19).
Siyasette modernite, modern iktidar ve modern devlet kavramlar ı nı ortaya
çı karmaktadı r. Fransı z Devrimi ile birlikte “ulus devlet, milliyetçilik, yurttaşlı k, temsili
hükümet” düşünceleri önem kazanmaktadı r. Feodalitenin yı k ı lması , kentsel sı nı rlardan
ulusal sı nı rlara geçiş ile birlikte, iktidar daha merkezi bir konum kazanmakta ve böylece
modern ulus devlet süreci başlamaktadı r.
İktidar kavramı , siyasal olaylar ı n dinamiğini oluşturan ve politika sürecinin
anlaşı lması nda ve açı klanması nda anahtar rolü oynayan bir kavram olarak kar şı mı za
çı kmaktadı r. Böylesi önemli bir konumda yer alan iktidar ı n anlamı nedir? İktidar genel
olarak “eylemde bulunma, birşeyler yapabilme doğal gücü ya da yeteneği” (Cevizci,
1999: 454); “başkalar ı nı n davranı şlar ı nı etkileyebilme, kontrol edebilme olanağı ”
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 18/128
8
(Kapani, 1998: 46) olarak tanı mlanmaktadı r. Bir kişi, başka kişileri, kendi istediği
şekilde, kendi isteklerine göre davranmaya razı edebilirse, onlar üzerinde bir iktidara
sahip demektir. Ayr ı ca iktidar ı n; “bir bireyin yahut bireyler topluluğunun kendi istekleri
doğrultusunda, r ı zalar ı olup olmadı klar ı na bakmaksı zı n diğer insanlar ı n davranı şlar ı nı etkileyebilme, yönlendirebilme veya denetleyebilmesi; toplumu yönetme, yönlendirme
gücü, bu gücü elinde bulunduran otorite veya organ” (Demir ve Acar, 1997: 113) ya da
“sosyal ilişkiler çerçevesi içinde bir iradenin, ona kar şı gelinmesi halinde dahi
yürütülebilmesi imkanı dı r” (Kapani, 1998: 47) tanı mlar ı da bulunmaktadı r. Bu
tanı mlarda gördüğümüz iktidar olgusuna, toplumsal yaşamı n farklı boyutlar ı nda, her
türlü grup ilişkileri içersinde tanı k olunmaktadı r. Burada temel olarak iktidar ı n ilişkisel
niteliğinin varlı ğı görülmektedir.
Siyaset kuramı nda temel olarak devlet ile iktidar arası nda yak ı n bir ilişki
kurulmaktadı r. Bu bağlamda her devlet teorisi bir iktidar anlayı şı na dayandı r ı lmaktadı r;
başka bir ifadeye her devlet teorisinin altı nda bir iktidar teorisi yer almaktadı r.
“Modernist bir tanı mlamada iktidar, ulus devletin iktidar ı dı r ve bunu yasa yoluyla,
kurumlar aracı lı ğı yla sağlar” (Akal, 2005: 349). Modern toplumda yasalar, dünyevi bir
alanda insanlar ı n ya da insan aklı nı n yaratı sı dı r. Pozitivist ve rasyonel yaklaşı m
hakimdir (Akal, 2000: 18). Akal’a göre modernite herşeyden önce, dünyevi düzlemde,ulus devlet sı nı rlar ı içinde kurulmuş bir yasa/uygulama ilişkisini; ulusun süreklilik
kazanmı ş bir yasa yaratı cı olarak “egemenlik” sözcüğüyle ifade edilen bir meşruiyet
ilişkisinin kaynağı na dönüştüğünü; devletin, halk ı üstünde ve ülkesi içinde geçerli “tek
hukuk sistemi” ile özdeşleştiğini dile getirmektedir (Akal, 2000: 22). “Modern iktidar
biçiminde devlet, bütün toplumu kapsayan ve birleştiren bir yapı dı r. Modern devlet, on
beşinci ve on altı ncı yüzyı llar içinde ortaya çı kmı ştı r” (Kapani, 1998: 39). Modern
devletin ortaya çı k ı şı nda, çok merkezli ve çoğulcu iktidar -feodalite- yapı sı ndan, bütünleşmiş bir iktidar merkezine kayma önemli bir yer tutmaktadı r. Bu devlet temel
olarak, belirli sı nı rlara, bir toprak parçası içinde yerleşmiş bir insan topluluğuna
–uyruğa-, siyasal örgüte ve hukuki normlar sistemine, yasalara sahip bir konumda yer
almaktadı r.
Weber’e göre modern devletin en önemli özelliği, onun “maddi kuvvet ve zor
kullanma” gücüne sahip olması dı r. “Modern devlet, bütün siyasal birlikler gibi,
sosyolojik olarak ancak kendine özgü somut araçlar ı açı sı ndan tanı mlanabilir. O da
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 19/128
9
fiziksel güç ve şiddet kullanı mı dı r” (Weber, 1996: 132). Başka bir ifadeyle modern
devlet, fiziki zorlama gücünü tekelinde bulunduran siyasal iktidardı r. Böylece toplumsal
düzen ile toplum ve devlet yaşamı nı n devamı sağlanmaktadı r. Siyasal iktidar ı n, devletin
karar alma, emir verme ve bu karar ve emirlerini gerektiğinde kuvvete dayanarakyapması nı n sı nı r ı nı ise yasalar belirlemektedir. Görüldüğü gibi modern devletin üç
özelliği ön plana çı kmaktadı r. Bunlar; sı nı rlar ı belirli bir toprak parçası na sahip olma,
bir uyruğu -yurttaşlar ı - olma ve meşru zor kullanma tekelini elinde bulundurmadı r.
Bütün bu görüşlerin kar şı sı nda yer alan Michel Foucault, Ortaçağda iktidar ı n
esas olarak “egemenlik” demek olduğunu ve hükmetmeye ilişkin genel mekanizmalarla
sı nı rlı bulunduğunu ifade etmektedir. Böyle bir iktidar ı n ayr ı ntı lar üzerinde pek az
nüfuzu bulunmaktadı r. Ancak Modern Çağ, yeni araç ve aygı tlar ı n yanı sı ra son derece
özgül işlemsel yordamlar içeren yeni iktidar mekanizmalar ı yaratmaktadı r.
“Başlangı çtan beri modern devleti tanı mlayan, topluma müdahale ve yönetimsel
denetimdir” (Merguior, 1986: 80). Yeni kayı t tutma biçimleri ve teknolojileri, hem
insanlar ı n hem de bilgi-belgelerin işlenmesi, modern devlete geleneksel devletlerin
kolayca erişemediği yönetme güçleri vermektedir. Teknolojik değişimle birlikte
geleneksel devlette var olamamı ş gözetim ve denetim teknikleri, modern devlet için
ulaşı labilir bir duruma gelmektedir. Bu teknik imkanlara sahip olan modern devlet,kendisini günlük düzen kurma çabalar ı ndan sı k ı ca sorumlu tutmakta, böylece bireylerin
yaşamlar ı na ve bedenlerine doğrudan müdahalede bulunabilmektedir.
1. 1. 1. Modern İktidar ve Beden İlişkisi
Beden; politik, sosyal, kültürel ve ekonomik yapı lar ve ilişkiler içersinde anahtar
bir kavram olarak kar şı mı za çı kmaktadı r. Bu açı dan “beden, sürekli mücadelelere sahneolan, bir kontrol ve direnme odağı konumunda yer almaktadı r” (Hancock, 2000: 1).
Modern bilgi ve iktidar, yaşam konusu etraf ı nda çabalayı p durmaktadı r. Bundan dolayı ,
ası l vurgu “bedenin düzenlenmesi ve bedenin yönetsel yordamlar yoluyla üretilmesi
üzerinde şekillenmektedir” (Stauth ve Turner, 1997: 263). “Modern dönemde beden,
iktidar ilişkilerinin simgesel odak noktası haline gelmektedir” (Göle, 2004: 175 ). Bu
açı dan baktı ğı mı zda bedenin yönetilmesi, aynı zamanda toplumun da yönetilmesinin
temelini oluşturmakta, böylece modern iktidar ve beden ilişkisi her açı
dan daha da
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 20/128
10
önem kazanmaktadı r. Çünkü modern dönemde iktidar, insanlar ı n bedenlerini
düzenleyerek ve kontrol ederek, onlar ı n davranı şlar ı nı n ve eylemlerinin içine sı zarak
yaşamlar ı nı n her alanı na ulaşabilmektedir.
Modern dönemde insan bedenine yönelik olarak geliştirilen yaklaşı mlar, genel
olarak iki grupta toplanabilir:İlk grupta insan bedenini sadece biyo-medikal olarak
inceleyen yaklaşı mlar; ikincisinde ise, insan bedenini toplumsal ve kültürel bir ortamda
ele alan görüşler yer almaktadı r (Cirhinlioğlu, 2001: 91).
XVII. yüzyı ldan başlayarak insan bedeni, tüm anatomik ve işlevsel özellikleri,
bilimsel kurallar taraf ı ndan anlaşı labilen bir nesne olarak ifade edilmektedir. Descartes,
‘düşünüyorum, öyleyse var ı m’ önermesinin doğruluğunun ancak ak ı l taraf ı ndan
algı landı ğı nda doğru olduğuna işaret eder; beden burada, “tanı mlanabilir konumu,
düzenlenebilirşekli olan ve uzamda yer kaplayan birşey olarak görülmektedir. Beden,
dı ş dünyanı n bir parçası dı r. Burada söz konusu olan, mekanik bir beden anlayı şı dı r.
Beden bir makine olarak değerlendirilmektedir” (Işı k, 1998: 120). Pozitivizm ve
modern tı bbı n ortaya çı kması yla birlikte modern toplumda, bedenin dinsel kavranması
ve açı klanması terk edilmektedir. Beden, diğer fiziki nesnelerden temelde farksı z
herhangi bir nesne olarak algı lanmaktadı r. Beden, doğal ve aşk ı n bir şekilde
tanı mlanmamakta; aksine insan aklı , bilim ve bilgi yoluyla bedeni tanı mlamaktadı r.
K ı sacası biyo-medikal görüşte beden, sağlı ğı düzeltilmesi ve korunması gereken bir
nesne olarak değerlendirilmektedir.
Bedeni toplumsal eğilimlere ve sı nı rlara sahip, toplumsal olarak yapı lanmı ş bir
gerçeklik olarak ele alan görüşte ise beden, toplumsal ilişkileri dile getiren bir söylem
olarak ele alı nmaktadı r. “Beden bir semboller sistemidir ve söylem pratiklerine dayalı
olarak toplumsal temelde kurulmuştur” (Cirhinlioğlu, 2001: 93). Mary Douglas bedenle
ilgili olan şeylerin sadece psikolojik ve bireysel olmayı p, toplumsal ve kolektif
olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre sı nı flandı rmanı n temel elamanı bedendir. “Doğa
ile kültür ya da toplumsal arası ndaki sı nı r noktası nı insan bedeni oluşturur. Bu açı dan
bedenin sı nı rlar ı tüm sı nı rlar ı temsil yeteneğine sahiptir” (Işı k, 1998: 125). Fransı z
sosyolog Pierre Bourdieu için herhangi bir seçkinlik arayı şı nı n başlangı ç noktası ,
kişinin kendi bedenidir. Bourdieu’ya göre “beden, sı nı fsal beğeninin maddileşmesidir.”
Bourdieu bunu “habitus” kavramı ile açı klamaktadı r. “Habitus’ler, ayr ı ve ayr ı ştı r ı cı
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 21/128
11
pratikler doğurur; sı nı flandı r ı cı şemalardı r, farklı sı nı flandı rma ilkeleri, farklı görü ve
bölünme ilkeleri, farklı zevklerdir” (Bourdieu, 1995: 23). Bourdieu bu durumaşu örneği
vermektedir; bedenin güçlü olması na, şeklinden daha fazla dikkat eden işçi sı nı flar ı , bu
nedenle hem ucuz hem de besin değeri yüksek gı dalara; profesyonellerin oluşturduğusı nı flar ise lezzetli, sağlı klı , hafif ve şişmanlatmayan gı dalara yönelirler. Bu açı dan
beğeniler, sı nı f kültürünün yansı malar ı dı r ve bu sı nı f kültürü, sı nı fsal bedenin
şekillenmesini ifade etmektedir. Sı nı fsal statüler, tüm toplumsal tabakalaşmanı n çok
önemli bir niteliği olan kültürel ayr ı m ve farklı lı klar ı vurgulayan ve gösteren pratikleri
-yaşam tarzı , giyim, konuşma, görünüş ve bedensel eğilimler- içermektedir. Sı nı fsal bir
nitelik taşı yan bu kültürel pratiklerle, bedene bir biçim verilmektedir.
Habitus olarak yaşam dünyası , bireyin sosyal mekan algı sı nı düzenleyen tüm pratik, eğilim ve beğenilerin zı rhı taraf ı ndan sistemleştirilip kurulur. Birgrubun toplumsal sistem içindeki yeri beğenileriyle ifade edilir. Bu beğeniler,hayat tarzı nı n pratik yönünü belirtirler. Sosyal gruplar kendilerinirakiplerinden üstün eğilim, bedensel hareketler, konuşma ve davranı şlarlaayı rt ederler (Turner, 2000: 85).
Bir noktada habitusler farklı sı nı flar arası nda bir ayr ı ştı rma mekanizması dı r,
başka bir noktada da aynı sı nı f içersinde birleştirici ve bütünleştirici pratiklerdir.
Bourdieu’ya (1995: 23) göre işçi sı nı f ı nı n giyim-kuşamdan, yeme alı şkanlı klar ı ve
hoşlandı klar ı spor dallar ı na kadar, tercihlerinde diğer sı nı ftan farklı laşan araçsal beden
anlayı şı vardı r. Öncelikle sı nı flar, fiziki algı lama nesnesi olarak bedenlerini
şekillendirmeye yönelirler. Bedenin farklı şekillere bürünmesinin nedeni, bir
özdeşleşme ve farklı laşma pratiği yani kimlik yaratmaktı r. Simmel de bu görüşe
katı lmaktadı r, örnek olarak giyimin doğrudan yürüyüş temposunu, endamı , jestleri
belirlediğini ve dolayı sı yla benzer biçimde giyinen insanlar ı n benzer davranı şlar ı
sergilediklerini ifade etmektedir (Göle, 2004: 94). Moda bir habitus olarak, sı nı f
ayr ı calı ğı nı ya da sı nı f ayr ı şması nı simgelemektedir; bir yandan aynı sı nı f ı n üyesi
olanlar ı n birlikteliğini gösterirken, diğer yandan da öteki gruplarla ayr ı mı ifade
etmektedir.
Nietzsche’ye göre her dönemin fiziki bir insan ideali, “özgün bir karakterolojisi
ve bunlarla eş zamanlı olarak yeni bir bedeni” vardı r (Işı k, 1998: 106). Nietzsche
insanlar ı n bedenleri üzerinde dolaysı z bir egemenlikleri olduğundan söz etmektedir
(Stauth ve Turner, 1997: 136). Nietzsche'nin toplumsallaşmayı ifade edişi, bedenin
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 22/128
12
iktidar isteğinin, başka bedenlerin iktidar isteğiyle kar şı laşması şeklindedir.
Nietzsche’de bedenin tartı şı lması bütün bir iktidar istenci konusuyla yak ı ndan ilişkilidir.
“İktidar istenci tüm organik bedenler açı sı ndan temeldir. İktidar istenci tüm öbür
organizmalara tahakküm kurma, onlar ı içerme, onlarla baş etme ve böylece Nietzsche’nin bedenin iktidar miktar ı dediği şeyi artı rma doğrultusunda evrensel bir
itkiyi içerir” (Stauth ve Turner, 1997: 106). Nietzsche bedenin, sürekli kendisini
denetlemeyi hedefleyen dinler, siyasi ideolojiler, siyasi iktidarlar ve organizasyonlar ı n
isteklerine kar şı bir direniş içinde olduğunu, çünkü bizzat kendisinin de iktidar
istenciyle belirlendiğini ifade etmektedir:
Her beden bulunduğu mekanı n tamamı na egemen olmaya ve gücünü
geliştirmeye, sonra da uzamı na direnen herşeyi ite kaka uzaklaştı rmaya çabagösterir. Ama bu çaba sürekli olarak öbür bedenlerin benzer çabalar ı yla kar şı kar şı ya gelir ve bunlar ı n arası nda kendisiyle yeterince ilişkili bir düzenlemeiçerisine girer. Böylece iktidar için elbirliği yapar. Ve süreç böyle devam eder(Stauth ve Turner, 1997: 268).
Ona göre Batı lı türünün devamı nı , bedende oluşan iktidar ya da güç istenciyle
sağlamaktadı r. “Her kuvvet, başka kuvvetlerle ilişkilidir ve ona uyar ya da emir verir.
Bedeni tanı mlayansa bask ı layan ve bask ı lanan kuvvetlerin bu ilişkisidir. Bask ı altı nda
olan ve bask ı layanı n buluştuğu nokta beden olarak kar şı mı za çı kmaktadı r” (Işı k, 1998:
112). Bu açı dan baktı ğı mı zda rejimlerin, ‘bedenlerle,ı rk ı n kalı cı yöneticileri’ haline
geldiği görülmektedir. Foucault’ya göre, “bir toplumun ‘modernite eşiği’ adı verilen
noktaya, o türün yaşamı , o toplumun politik stratejilerine bağlı hale geldiği zaman
erişilmiş demektir” (West, 1998: 238). Bu yaşam tarzı nda da bireyin bedeni ve bedenin
kontrolü ön plana çı kmaktadı r. Modern dönemde beden kontrol edilmesi ve yönetilmesi
gereken bir araçtı r. Modern toplum öncelikle kendine bir beden kültürünü, beden
tasar ı mı nı , bedenin eğitimini ve yapı landı r ı lması nı geliştirmekte ve iktidar ı nı da bu
insan bedeninden hareketleşekillendirmektedir. K ı sacası modern iktidar öncelikle
insanlar ı n bedenlerine nüfuz etmektedir.
1. 1. 2. Modern Bedenin Oluşumu ve Özellikleri
Her dönem, her toplum kendine ait bir insan anlayı şı ortaya koymakta ve
geliştirmektedir. Çünkü sistemin taşı yı cı lar ı , yaratı lan bu insan modelleri ve onlar
üzerinde şekillendirilen düşünceler olmaktadı r. Modern toplum da öncelikle kendi
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 23/128
13
insanı nı yaratmakla işe başlamaktadı r. Modernite ile birlikte toplumda bir bireyleşme
faaliyeti ortaya çı kmaktadı r. “Modernite öncesi insan toplumlar ı nda bireyleşme kitleye,
herkese özgü bir süreç değildir. Tekil birey olma hali, yönetici katı ndaki bazı kimselere
özgü bir kimliktir. Bireyi Rönesans keşfetmiş, Fransı z devrimi yaratmı ş ve modern çağ kurmuştur” (Tekelioğlu, 2005: 51).
Modern öznenin, birey olarak kurulması nı analiz eden Foucault, klasik
düşüncenin “özne nası l oluştu?” sorusunaşu iki ampirik soruyu eklemektedir:İlki, “bu
özne nası l formel bilginin bir problemi haline geldi?” sorusudur. Bu hükmetme
zihniyetinin sorusudur. İkincisi ise “nası l modernite öncesi kişileri modernitenin
toplumsal öznelerine dönüştürüldüler?” sorusudur. Bu da bireyleşmenin sorusudur
(Tekelioğlu, 2005: 51). Foucault, yaşanan bu değişimin izini, siyasal kuramlar
düzeyinde değil de iktidar mekanizmalar ı , teknikleri ve teknolojilerinden hareketle
çözümlemektedir. Öncelikle de bu iktidar mekanizmalar ı nı keşfetmekte ve iktidar
araçlar ı nı n işleyişini analiz etmektedir.
Yaratı lan bu bireyleşme-özneleşme kavramı aynı zamanda bir paradoks
taşı maktadı r; çünkü hem özne olmayı , hem de tabiyet sürecini göstermektedir. “Kişi,
özerk olma durumunu ancak iktidara tabi olmakla yaşar ve bu tabiyet bir bağı mlı lı ğı
ima etmektedir. Foucault’ya göre bu özneleşme süreci esas olarak beden yoluyla
meydana gelmektedir” (Butler, 2005: 82). Özneleşme sürecinin ilk hedefi bireylerin
bedenleridir. Bu süreçte öncelikle bedenler ele geçirilmek durumundadı r.
Foucault’ ya (2003c: 247) göre iktidar ı n kullanı mı bireylere yöneliktir. Başka bir
ifadeyle iktidar, bireyler zerinden yürütülmekte ve işletilmektedir. Ayr ı ca iktidar ı n
çalı şma alanı özellikle öznelleştirme yolu ile bedenler olmaktadı r. Beden doğrudan
siyasal alanla ilgilidir.İktidar ilişkileri bedeni donatmakta, sı ralamakta, eğitmekte ve bir
tak ı m sorumluklar ı yerine getirmesi için zorlamaktadı r. Bunu gerçekleştiren ise XVII.
ve XVIII. Yüzyı llarda beden üzerine, bireyin bedeni üzerine odaklanmı ş iktidar
tekniklerinin ortaya çı kması dı r. Bu tekniklerle birlikte bireysel bedenlerin uzamsal
dağı lı mı ve bütün görünürlük alanlar ı düzenlenmeye başlanmaktadı r. Foucault’ya göre
bireyleri ve bedenlerini belirli kategorilere ve kimliklere ayı rma, modern iktidar ı n işlev
görme biçimidir (Newman, 2006: 147). “Toplumsalı n modern söylemi aslı nda ikili bir
odakta şekillenmektedir. Bunlardan ilki, toplumsal beden ve bu bedenin kontrolü
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 24/128
14
üzerindeki odak; ikincisi ise, toplumsal düzen ve kontrol aracı lı ğı yla bireyin bedeni
üzerinde oluşturulan odaktı r” (Tekelioğlu, 1999: 17). Bu nedenle de yaşam iktidar
taraf ı ndan göz önüne alı nmaktadı r. Bunun anlamı biyolojik olanı n bedensel ve zihinsel
olarak denetim altı na alı nması dı r. Geliştirilen yeni teknikler sayesinde moderntoplumlarda bireylerin her türlü eylemleri, pratikleri belirlenmekte ve gözetim altı nda
tutulmaktadı r.
“Modern iktidar, insan bedenini giderek bilim ve sekülarizasyon çemberine
sokmakta, bedeni estetik ve sağlı k denetimlerinin altı nda biçimlendirmektedir” (Göle,
2004: 115). Örneğin; 1779’da, Alman yazar J. P. Frank’ı n System Einer Vollsaendigen
Medicinische Polizei adlı eserinin ilk cildini yayı nlamı ştı r. Frank’ı n yapı tı , modern
devlette kamu sağlı ğı konusundaki ilk büyük sistemli programı içermektedir. Bu
program, bir hükümetin hangi yiyeceklerin sağlı ğa yararlı olduğunu, uygun konutlar ı ,
özetle bireylerin yaşamı nı geliştirmek için neler yapması gerektiğini göstermektedir
(Foucault, 1999b: 133). Kitapta, bireysel yaşamı n düzenlenişin bu andan itibaren
devletin bir görevi haline geldiği görülmektedir. Modern iktidar, bedeni bir iktidar
nesnesi ve hedefi olarak keşfetmiş bulunmaktadı r. Keşfetmekle kalmamı ş aynı zamanda
da düzenleme pratiklerini işletmeye başlatmaktadı r. İktidar, yiyeceklerden, konut
tiplerine kadar uzanan farklı alanlarda top yekun bir beden kültürü oluşturmaktadı r.Böylece bireylerin yaşam tarzlar ı nı belirlemektedir. Bireylerin yaşamlar ı nı n tüm
detaylar ı , iktidar ı n bir sorunudur artı k ve bir düzene konulması gerekmektedir.
Foucault, Batı toplumunun yaşadı ğı iktidar serüveninin nihai amacı nı n bedenin
ele geçirilmesi olduğunu ifade etmektedir. Ona göre tarihçiler bedeni, bir nüfus veya
tarihsel bir patoloji alanı nda incelemişlerdir; bedeni ihtiyaçlar ı n ve iştahlar ı n makamı ,
fizyolojik süreçlerin yeri olarak ele almı şlardı r. Oysa bu yaklaşı m, Foucault’ya göre
eksiktir. Beden aynı zamanda siyasal bir alanı n içine de doğrudan girmiş durumdadı r;
iktidar ilişkileri beden üzerinde doğrudan bir müdahalede bulunmaktadı r. “İktidar
ilişkileri bedeni kuşatmakta, damgalamakta, terbiye etmekte, ona azap çektirmekte, onu
işe koşmakta, törenlere zorlamakta, ondan işaretler talep etmektedir” (Foucault, 2000:
63). K ı sacası beden etraf ı nda siyasal bir kuşatı lmı şlı k söz konusudur. Bedenin özellikle
modern iktidar taraf ı ndan kuşatı lması nı n nedeni ise, bedenin üretim gücü -iş gücü-
olarak ekonomik kullanı mı ndan ileri gelmektedir. Temel çı k ı ş noktası buradadı r. Çünkü
bedenin iş gücü olarak oluşması , oluşturulması , onun bir bağı mlı lı k ilişkisi içine
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 25/128
15
alı nması halinde mümkün olmaktadı r. Beden ancak hem üretken beden, hem de bağı mlı
k ı lı nmı ş, organize edilmiş beden olduğunda yararlı bir güç haline gelebilmektedir.
Modern zamanlarda iktidar, bedeni en ince ayr ı ntı sı na kadar belirlemekte, denetimi
altı nda tutmakta ve böylece ondan en verimlişekilde yararlanmaktadı r.
1. 2. MICHEL FOUCAULT’NUN MODERNİKTİDAR ANALİZİ Foucault’ya (2005a: 22) göre ‘hukuksal modelde iktidar’; insanlar ı n bir mala
sahip olur gibi sahip olduklar ı ve sonuç olarak devir ya da sözleşme türünden yasayla
bir akit yoluyla tümüyle ya da k ı smen başkası na aktarabilecekleri ya da
vazgeçebilecekleri bir hak olarak görülmektedir. Herkesin tek tek sahip olduğu belli bir
iktidar vardı r ve bu iktidarlar ı n bir sözleşmeyle belli bir merkeze devredilmesi, siyasi
iktidar ı n ve XVIII. yüzyı la özgü hukuksal modele göre “hükümranlı ğı n” kurulması nı
sağlamaktadı r. Bir mübadele yoluyla meta dolaşı mı modeli üzerinden gerçekleştiği için
de burada bir ekonomizm söz konusudur. Foucault, “hukuki-söylemsel -juri-dico-
discursive”- model olarak tanı mladı ğı geleneksel model iktidar ı , bir hükümranlı k, yasa,
yasaklama ve itaat sistemi içersinde tasarlamaktadı r. Ona göre bu iktidar biçimi
negatiftir, sı nı rlayı cı dı r ve hükümran, insanlar ı n yaşama hakk ı üzerinde söz sahibidir.
Aslı nda Foucault burada güç ve iktidar arası ndaki ayr ı ma işaret etmektedir. Elias
Canetti, güç ve iktidar arası ndaki ayr ı mı , kediyle fare arası ndaki ilişkiyle
örneklendirmektedir: Kedi, gücü, fareyi yakalamak ve öldürmek için kullanı r. Ama
fareyle oynarken bir başka etken daha vardı r. Kedi farenin biraz kaçması na izin verir,
bu süre boyunca fare güce maruz değildir. Ancak hala kedinin, iktidar alanı nı n içindedir
ve her an tekrar yakalanabilir. Görüldüğü gibi gücün aksine, iktidara içkin olarak
uzamda ve zamanda bir genişleme söz konusudur (Canetti, 1998: 279-280).İktidar güce
göre daha geneldir ve güçten daha geniş bir uzam üzerinde işlemektedir. Bu nedenle deiktidar, güçten çok daha fazlası nı içermektedir. Bunun yanı nda iktidar daha törenseldir,
hatta belirli bir sabı r ölçüsü bulunmaktadı r.
Marxist yaklaşı mda iktidar, temel olarak “hegemonya, zor, manipülasyon,
otorite ve bask ı ” gibi olumsuz nosyonlarla çözümlenmektedir. Foucault ise Nietzsche’yi
takip ederek, iktidar ı hem olumlu hem de olumsuz anlamda bir “üretici güç” olarak ele
almaktadı r (Tekelioğlu, 1999: 128). Foucault, Marxizmin alt yapı ve temel yapı lara
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 26/128
16
dayalı açı klamalar ı nı reddetmektedir. Çünkü alt yapı nı n, ekonominin, üst yapı yı , kültür,
hukuk, siyaset vb. şekillendirmesi, merkezi bir iktidar anlayı şı nı ifade etmektedir.
Burada iktidar ı n kaynağı ve uygulayı cı lar ı belirlidir. Oysa Foucault’da iktidar ı n kaynağı ,
nerden geldiği ve kime uygulandı ğı belli değildir.
Gramsci’nin hegemonya kavramı , Foucault’nun iktidar kavramı nı
geliştirmesinde etkili olmaktadı r. “Gramsci’ye göre hegemonya, güç yoluyla hakimiyet
kurma ilişkisi değil, politik ve ideolojik liderlik yoluyla r ı zanı n kazanı lması ilişkisidir;
başka bir ifadeyle r ı zanı n organizasyonudur” (Simon, 1989: 23). Gramsci iktidar ı n, en
iyi şekilde bir ilişki halinde açı klanabileceğini dile getirmektedir. Ona göre sivil
toplumdaki sosyal ilişkiler aynı zamanda iktidar ilişkileridir. İktidar, devletin bask ı cı
araçlar ı nda somutlaşması nı n yanı nda sivil toplumun her alanı na yayı lmaktadı r.
Foucault’ya göre iktidar ı ve etkilerini bask ı kavramı yla tanı mlamak, iktidar
konusunda salt hukuksal bir yaklaşı mı benimsemek ve iktidar ı “hayı r!” diyen bir
hukukla özdeşleştirmek, iktidar ı her şeyden önce yasaklama gücü taşı yan bir şey olarak
görmektir. Foucault, iktidar ı n etkili bir güç olarak geçerliliğini koruması nı ve iktidar ı
kabul etmemizi sağlayan etkenin, aslı nda birtak ı m şeyler arası nda dolaşı p birtak ı m
şeyler üretmesi, zevk yaratması , bilgi oluşturması ve bizzat söylem üretmesi olduğunu
ifade eder. “İktidar ı n işlevi, bask ı dan başka bir şey olmayan negatif bir merciden ziyade,
bütün toplumsal bünyenin içinden geçen üretken bir ağ olarak değerlendirilmesi
gerekmektedir” (Foucault, 2005a: 69-70). Bu nedenle iktidar ı sürekli dolaşı mda olan ve
zincir şeklinde işleyen bir mekanizma olarak analiz etmektedir. Bu analize göre, iktidar
mekanizmalar ı yla her zaman ve her yerde kar şı laşmak mümkündür.
İktidar hiçbir zamanşurada ya da burada yerleşmez, hiçbir zaman birilerininelinde değildir, hiçbir zaman bir tür varlı k ya da mal gibi temellük edilmez.İktidar işler, iktidar bir ağ biçiminde işler ve bu ağda bireyler, yalnı z dolaşı magirmekle kalmaz, aynı zamanda ona boyun eğmek ve onu uygulamakdurumundadı rlar. Bireyler her zaman iktidar ı n aracı sı dı r. İktidar bireylerigeçiş yolu olarak kullanı r, ancak bireylere uygulanmaz. Birey iktidar ı n dı şı ndave kar şı sı ndaki şey değildir. Birey iktidar ı n bir etkisi ve aynı zamanda biraracı dı r: İktidar kurduğu birey üzerinden işler (Foucault, 2005a: 107).
“İktidar ilişkileri toplumsalşebekelerde, bireyler ya da gruplar arası nda yaşanan
ilişkilerin oluşturduğu toplumsal bağı ntı da kök salar.… İktidar ı n edimde bulunan
öznenin dı şı nda bir varoluşu yoktur” (Game, 1998: 73). Foucault’ya göre iktidar, devlet
kurumuyla ya da her hangi bir kurumla sı nı rlanamaz. “İktidar toplumsal şebekenin
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 27/128
17
başı ndan sonuna, bir çok yerin içinden geçen çok değerlikli bir güçtür. Bu ise toplumun
her yerine yayı lmı ş merkezsiz iktidardı r” (Newman, 2006: 133). Foucault’nun
analizinde iktidar ı n üretken bir yapı sı nı n olduğu görülmektedir. İktidar özneler
taraf ı ndan uygulanmayı p; tam tersine iktidar özneleri üretmektedir. Bu bak ı ş açı sı geleneksel olarak tanı mlanan iktidar yapı sı nı n tersi şeklindedir. Geleneksel iktidarda,
iktidar ı n kaynağı ve uygulayı cı lar ı vardı r ve bunlar belirlidir. Fakat Foucault’nun
analizinde iktidar, bireyleri yaratmakta olup, iktidar ı n kaynağı belirsiz, merkezsizdir.
Geleneksel anlamda iktidar, devletin bulunduğu bir odak olarak ele alı nı rken, Foucault,
iktidar ı n merkezi olarak devlete odaklanmaz, ona göre iktidarşekilsizdir, başka bir
ifadeyle belirli birşekli ve yeri bulunmamaktadı r.
İktidar her yerde hazı r ve nazı rdı r; bu, her an, her noktada, bir noktayla başkanokta arası ndaki her bağı ntı da ürüyor olması ndan kaynaklanı r. İktidar, sürekli,tekrara dayalı , cansı z, kendi kendini yeniden üreten herşeyiyle, tüm buhareketliliklerden yola çı karak beliren, bunlar ı n her birini destek alan ve geridönerek onlar ı sabitleştirmeye çalı şan genel bir sonuçtur.İktidar bir kurum, bir yapı değildir; bazı lar ı nı n baştan sahip olduğu belirli bir güç değil, belli birtoplumda karmaşı k bir stratejik duruma verilen addı r (Foucault, 2003b: 72).
Foucault’nun iktidar anlayı şı nı şu şekilde özetlemek mümkündür:İlk olarak
iktidar elde edilen, kopar ı lan ya da paylaşı lan, korunan ya da elden kaçı r ı lan bir şey
değildir. İktidar sayı sı z noktadan çı karak, eşitsiz ve hareketli ilişkiler içindeişlemektedir. İktidar her yerdedir; herşeyi kapsadı ğı ndan değil, her yerden geldiğinden
dolayı her yerde var olmaktadı r. İktidar tüm toplumsal dokuya yayı lmı ş bir durumdadı r.
Bu nedenle de iktidar ilişkilerinden ar ı nmı ş, kurtar ı lmı ş bir bölgeden, söylemden,
bireyden söz etmek mümkün değildir. İktidar ilişkileri, başka türlü ilişkilere, ekonomik
süreçler, bilgi, cinsellik ilişkileri gibi, göre dı şsallı k konumunda değildir; onlara içkindir.
Başka bir ifadeyle bağı msı z bir iktidardan söz edilemez. Bir dizi hedef ve amaç
olmaksı zı n işleyen bir iktidar yoktur.
Bir ilişkinin iktidar ilişkisi olabilmesi için her iki taraf ı n da sonuna kadar
eylemde bulunabilecek durumda olması ve bu ilişkide tüm bir tepki, cevap alanı nı n var
olması gerekmektedir. Bu yüzden Foucault iktidar ı , bireylerin ya da gruplar ı n
davranı şlar ı nı n yönlendirilme biçimi, yani bir “yönetim” sorunu olarak tanı mlamaktadı r.
“İktidar, davranı şlar ı ve davranı şlar ı n mümkün sonuçlar ı nı yönlendirmekte, yalnı zca
özgür özneler üzerinde ve yalnı zca özgür olduklar ı sürece işlemektedir” (Foucault,
2005c: 20-21). Ona göre tahakkümün olduğu yerde iktidar ilişkisi olamaz. Özgürlük
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 28/128
18
iktidar ı n işlemesinin ön koşuludur, iktidar ı n olduğu her yerde bir direniş ya da direniş
imkanı vardı r. Bu anlayı şı n, Gramsci’nin “nerede iktidar varsa, orada ona kar şı bir
direnme vardı r” düşüncesine benzerliği görülmektedir.
Foucault’nun toplumsal teorisinde, iktidar klasik metafizik incelemelerindetöze ayr ı lan ‘anonim’ yeri işgal etme eğilimindedir: Yeri, kimliği, sı nı rlar ı yoktur, aynı anda hem her yerdedir hem de hiçbir yerde değildir. Bu heryerdeliği açı sı ndan teizmin Tanr ı ’sı na benzer. Ama bu Tanr ı ’nı n terine, bask ı n bir yönü, bask ı n bir kalk ı ş noktası , bask ı n bir bitiş noktası yoktur. Aslı ndanüfuz edilemezliği açı sı ndan hepimizi ağı na düşüren Doğulu bir metafizikgüce benzer (Megill, 1998: 355-356).
Foucault iktidar ı n her toplumsal ilişkide üretildiğini ve dolayı sı yla her yerde var
olduğunu ifade etmektedir. Bu iktidar “herşeyden önce bir güç ilişkileri çokluğu; bu
ilişkilerin içinde yer aldı ğı karmaşı k bir stratejik durum; birbirlerinden aldı klar ı destek
ya da onlar ı birbirinden ayı ran çelişkilerdir. İktidar tüm ilişkilerin her yerde ve her
zaman var olan hareketliliğinin genel etkisidir” (Foucault, 2005a: 23). K ı sacası
işleyişinden bağı msı z olarak kendiliğinden var olan, sahip olunabilen, paylaşı labilen,
devredilebilen ve uygulanmayı bekleyen bir iktidar bulunmamaktadı r.
Foucault, bu noktada mikro-iktidar biçimlerinden hareketle iktidar analizini
ortaya koymaktadı r. “Mikro iktidar” yaşamı n her alanı na yayı lmı ştı r ve birey aldı ğı her
kararda iktidar ilişkileriyle yüz yüzedir.İktidar bu açı dan günlük yaşantı daki pratiklere
gömülmüş durumdadı r (Akal, 2005: 349). Foucault bu mikro-iktidar biçimlerinin nası l
şekillendiklerini ve hangi pratiklerle bireylerin gündelik yaşamlar ı na sı zdı klar ı nı ortaya
çı karmaktadı r. Bunu yaparken de öncelikle iktidar ı n, söylem, bilgi, hakikat, özne ve
bedenle olan yak ı n ilişkisini analiz etmektedir.
1. 2. 1.İktidar - Söylem İlişkisi“Söylem” sözcüğünün İngilizce kar şı lı ğı “discourse” olup, “sözlü veya yazı lı
ders, vaaz, belli bir kişiye ya da topluluğa hitap eden konuşma, daha çok kişi arası nda
düşüncelerin belli bir dil yapı sı içinde anlatı mı ” (Ak şin, 2005: 9) anlamlar ı nı
taşı maktadı r. Eagleton’a göre söylem, belli etkiler üretmek amacı yla, belli insanlar
arası nda dilin kullanı mı dı r (Erdoğan ve Alemdar: 2002: 351). Foucault’da ise söylemin
anlamı , ‘düzenlenmiş sosyal pratik’tir. Bu nedenle bilgiyi olduğu kadar gücü de/iktidar ı
da içermektedir. Bu açı dan bilgi bir iktidar/güç formudur. Ona göre belirli bir söylem
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 29/128
19
çerçevesinde cisimleşmiş kategoriler, yalnı zca bilgiyi değil, aynı zamanda gücü
de/iktidar ı da yaratmaktadı rlar (Hekman, 1999: 226). Foucault söylemin, teorik bir
oluşum olduğu kadar düzenlenmiş bir toplumsal pratik olduğunu, bu nedenle bilgiyi
olduğu kadar gücü de/iktidar ı da içerdiğini, dolayı sı yla belirli bir söylemin sı nı rlar ı içinde somutlaşmı ş bulunan kategorilerin yalnı zca bilgiyi değil, aynı zamanda gücü
de/iktidar ı da yarattı ğı nı ifade etmektedir (Urhan, 2000: 19). Ona göre söylemler,
göstergelerden ibarettir; fakatşeyleri anlamaktan fazlası nı yaparlar; nesneleri sistematik
bir şekilde biçimlendiren pratiklerdir (Barrett, 2004: 180). Foucault’nun söylem
analizinde, dilin ve diğer kodlar ı n anlamı ön plandadı r. Esas olarak bu kodlar veşifreler
de güç ilişkileri üzerine odaklanmaktadı r. Kodlar ve anlamlar ı toplumun ve tarihin
dı şı nda bir yerde durmazlar. Daima zamanı nı n tarihsel ve sosyal bağlamı na, var olangüç ilişkilerine ve çatı şmalar ı na bağlı dı rlar (Erdoğan ve Alemdar: 2002: 351). Söylem
nesneleri biçimlendirmekte kalmamakta, iktidar ilişkilerini üretmektedir. Ayr ı ca bu
ilişkileri desteklemekte ve özgün bilgilerle sı nı rlandı rmaktadı r. Örneğin modern
söylem, kendine özgün bir iktidar-bilgi ilişkileri üretmektedir. Bu açı dan söylem; bilgi,
hakikat ve gücü düzenleyen bir sistematiktir; bilgi, söylemlerin içinde yer almaktadı r.
Foucault için üç tip söylem odağı bulunmaktadı r: Kilise ve itiraf teknikleri;
devlet biyo- politikası ; okul (Akay, 2000: 30).İktidar bask ı altı na almaktan çok, biçimvermekte, şekillendirmekte; bu nedenle de insanlar ı n susması değil konuşması
gerekmektedir. Böylece insanlar ı n dilinin altı nda yatanı çı karmakta ve sonrası nda
bunlar ı disiplin altı nda tutmaktadı r. İktidar gerçekliği, nesne alanlar ı nı ve hakikat
ritüellerini üretmektedir.
Söylem pratikleri, kurumlarda, teknik süreçlerde ve genel davranı ş kalı plar ı nda
içkin olup, insanlar ı n kendilerini ve dünyayı anlamalar ı nda kullandı klar ı teknolojileri
üretmektedir. Foucault, belli bir tarihe ve varoluş koşullar ı na sahip olan söylem
pratiklerinin nası l bir bütün oluşturarak, toplumsalı n anlamı nı belirlediğini araştı rmakta
ve bu noktada dört teknoloji olduğunu göstermektedir:
1- Nesneleri üretmemize, dönüştürmemize veya kullanmamı za imkan veren
“üretim teknolojileri.”
2- İşaretleri, değerleri, simgeleri ya da anlamı kullanmamı za imkan veren
“işaret-gösterge sistemleri teknolojileri.”
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 30/128
20
3- Bireylerin hareket tarzı nı belirleyen ve onlar ı belirli sonlara ya da egemenliğe
boyun eğdiren, özneyi nesneleştiren “iktidar teknolojileri.”
4- Bireylerin kendi bedenleri ve ruhlar ı , düşünceleri, hareket tarzlar ı ve var oluş
biçimleri üzerinde, kendi imkanlar ı ya da başkalar ı nı n yardı mı yla bir dizi
operasyon yapmalar ı nı ve böylece belirli bir mutluluk, ar ı nmı şlı k, bilgelik,
kusursuzluk ya da ölümsüzlük haline ulaşmak üzere kendilerini
dönüştürmelerini sağlayan “benlik teknolojileri” (Foucault, 1999a: 26-27).
Foucault’ya göre “birey” sözcüğü, iktidar ilişkilerinin, hükmetme tekniklerinin
ve kendilik teknolojisinin iç içe geçtiği bir söylem alanı nda anlam kazanmaktadı r
(Tekelioğlu, 2005: 53). Bir başka ifadeyle “insan, bilgi ve değerin zorunlu zemini değil,
söylemsel pratiklerin bir kurgusudur” (Kumar, 1999: 156). Çünkü iktidar, bireyi
söylemsel olarak kurmaktadı r. Bunu yaparken de yukar ı da belirtilen teknolojilerden
yararlanmaktadı r. Üretilen bu teknolojiler aracı lı ğı yla birey dünyayı , yaşamı nı ,
çevresini, ilişkilerini algı layı p anlamlandı rmakta ve bu şekilde düşüncelerini,
değerlerini ve yaşam tarzı nı belirlemektedir. Böylece birey fark ı nda olmadan iktidar ı n
kontrolü altı na girmektedir.
1. 2. 2.İktidar - Bilgi İlişkisi
Aydı nlanma felsefesi doğru bilgiyi, iktidar ilişkilerinden bağı msı z, nesnel bir
çerçeveye yerleştirmektedir. Buna kar şı n Foucault bilgiyi, hem iktidarla ayakta duran
söylemlere gereksinim duyması ndan dolayı , hem de bilginin kullanı mı nı n stratejik
olması nedeniyle bir iktidar olgusu olarak ele almaktadı r.
Bilgi söylemseldir çünkü hangi önermelerin kabul edilip, hangilerinin
dı şlanacağı nı n sı nı r ı nı n çizilmiş olması gerekir. En genel düzeyde, dildeanlam söylemsellik sayesinde oluşur. Dil pratiklerini içeren iktidar yalnı zcaanlamı n oluşma sürecinde değil, aynı zamanda oluşmuş söylemlerin toplumsal pratiklerde uygulanması sürecinde de kaçı nı lmaz olan bir boyuttur. Bilgininsöylemsel formasyonlarla örtüşük olması , söylemsel formasyonlar ı n dayapı sal bir iktidar ilişkisi içermesi, bilgiyi dolaylı da olsa iktidara bağlı k ı lar.Öte yandan da, insan bilimlerinde erişilmiş bilgilerin toplumsal ilişkilereuygulanması nda, yani pratiklerin ve eylemlerin denetlenmesinde de bilgiiktidarla buluşur. Bilginin hem olanaklı lı ğı nda, hem de toplumsal dolaşı masokulması nda iktidarla birlikte işleme zorunluluğu vardı r (Deveci, 2005: 30).
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 31/128
21
Foucault’ya göre iktidar ve bilgi birbirlerini dolayı msı z bir tarzda içermektedir.
Bilgi, iktidar ya da güç ilişkilerinin içersinde yer almaktadı r.
Güç kullanı mı na bilgi aygı tlar ı nı n üretimi eşlik eder veya denk düşer. Güçkullanı mı bilgiyi gerektirir. Bilgi yansı z ya da nesnel olmayı p, daha ziyadeiktidar ilişkilerinin bir ürünüdür. Bilgi, kendi varlı k ya da imkan koşullar ı nı niktidar ilişkilerini içermesi anlamı nda, politiktir (West, 1998: 236).
Foucault iktidar ilişkilerinin daima bir bilgi alanı oluşturduğunu, bu bilginin de
kar şı lı ğı nda iktidar ilişkilerini güçlendirdiğini ve iktidar ı n işleyişini mümkün k ı ldı ğı nı
belirtmektedir. Bilimsel söylem olarak bilginin taşı dı ğı nı iddia ettiği hakikat, bu
anlamda iktidarla döngüsel bir ilişki içindedir ve ikisi birlikte bir iktidar rejimi
oluşturmaktadı
rlar (Foucault, 2005a: 23). Foucault’ya göre “iktidar ı
n kullanı
lması
sürekli olarak bilgi yaratı r ve bilgi de hiç durmaksı zı n iktidar ı n sonuçlar ı nı gerektirir”
(Burke, 2001: 116) İktidar ı n oluşturulması ve kullanı mı bilgiyi gerekli k ı lmaktadı r.
Aynı zamanda iktidar bilgi üretmektedir. Bu nedenlerle iktidar ve bilgi birbirini
içermektedir.
Bağlantı lı bir bilgi alanı oluşturulmadan iktidar ilişkisinden söz edilemez.Aynı zamanda iktidar ilişkilerini var saymayan oluşturmayan bir bilgi ve bilgialanı kurulamaz. Bilen özne bilinecek nesneyi ve bilme tarzlar ı nı iktidar-bilgidüzleminde ifade eder. Çünkü siyasal beden, iktidar-bilgi ilişkisi ile bilginesnesi haline getirilerek tabi k ı lı nmı ş ve işlenmesi mümkün olmuştur(Foucault, 2000: 65).
“Modern bilimlerin tarihinde, ilkin ‘yaşayan organizma’ ve daha sonra insan,
bilgi nesnesi konumuna yerleşmiştir. Daha önce insan yalnı zca bilgi öznesiydi.” Bu
modern içkinlik hem doğa bilimlerinin hem de toplum (insan) bilimlerinin
karakteristiğini oluşturmaktadı r. Bu durum aynı zamanda araçsal aklı n işleyişinde bir
başlangı ç noktası dı r. Bu yeni içkinlik, yeni iktidar ve tahakküm biçimlerinin
uygulanması nı mümkün k ı lan ak ı l ve insan bilimlerinin gelişmesidir. Ayr ı ca iktidarameşruiyet kazandı ran ak ı l ve bilimdir. İçkin söylem biçimleri, içkinci iktidar biçimleri
haline gelmektedir (Lash, 1994: 54-55).
Yani, Klasik dönemde iktidar aşk ı n bir adli-söylemsel kertede, aşk ı n birdevlette ikamet eder. Modern dönemde ise egemenlik toplumsalı n kendisindeikamet eder ve iktidar içkin bir halde ‘toplumun k ı lcal damarlar ı ’nda dolaşı magirer; devlet artı k üzerimizde değil, aramı zdadı r. Klasik iktidar delilerin,suçlular ı n, fakirlerin ve boşta gezerlerin söylem ve yurttaşlı ktan dı şlanmalar ı yoluyla negatif olarak işler. Öte yandan, Modern iktidar pozitif olarak işler; bedenleri bireyleştirir, normalleştirir ve toplumsalı n yeniden üretime dönük
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 32/128
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 33/128
23
bir hakikat, sadece belirli bir söylem içinde var olmakta, iktidar ve güçle çepeçevre
sar ı lı bulunmaktadı r” (Spargo, 2000: 15). Hakikat üretimleri iktidardan ve iktidar
mekanizmalar ı ndan ayr ı değildir; çünkü bu iktidar mekanizmalar ı bu hakikat
üretimlerini mümkün k ı lmakta, bunlara yol açmaktadı r. Ayr ı ca bu hakikat üretimlerininkendinde, bireyleri bağlayan, birleştiren iktidar etkileri görülmektedir.
İnsanlar ı n varlı k, davranı ş ya da eylem biçimleri, tarihin belirli alanlar ı nda sorun
olarak kabul edilmekte ve bu nedenle bazı söylemsel pratikler ile söylemsel olmayan
pratiklerin nesnesi haline getirilmektedir. Bu noktada da Foucault’nun “hakikat
oyunlar ı ” adı nı verdiği sistemlere dahil edilmektedir. Hakikatin üretilen birşey
olması nı n anlamı , hakikatin belli insan deneyimleri olarak yeniden kurulması ve
sı nı flandı r ı lması dı r (Foucault, 2005b: 15). Bu nedenle de insanlar ı n bu hakikatlere
inanması , bu deneyimlerin öznesi olmayı kabullenmeleri anlamı na gelmektedir.
Böylece insanlar öznesi haline geldikleri deneyimlerin içinde bulunduğu bilimsel,
ahlaki, hukuksal, siyasi normlara göre hareket etmektedirler. Bu normlar ı üreten o
dönemin hakikat anlayı şı dı r. Hakikatin de iktidar mekanizmalar ı yla sar ı lı olduğu göz
önüne alı ndı ğı nda, iktidar ı n bireylerin deneyimlerini ve dolayı sı yla benliklerini
oluşturduğu sonucu çı kmaktadı r.
1. 2. 4.İktidar - Özne İlişkisi
İnsanı n içinde bulunduğu durumlar ı n çoğunun, doğal olgular olduğuna inansa da,
aslı nda kendisinin ‘tarihin ürünü’ olduğunu ifaden Foucault’cu analizde, hem bireyler
hem de gruplar kendi üzerlerinde çok az denetime sahiptiler ya da hiçbir denetime sahip
değillerdir (Nehamas, 2002: 307). Ona göre insani doğamı z, kim olduğumuza ilişkin
kamusal tanı mlar vermek üzere seçtiğimiz biçimlerin toplamı dı r. Başka bir deyişleinsan doğası diye bir şey yoktur (Hutton, 1999: 112). Foucault’nun insani varlı klar ı
dünyanı n içinde var olan aktif bedenlerdir ve bu tarzda dünyada olmak, bütünüyle ve
kaçı nı lmaz bir şekilde başka güçlerin etkisine ve dönüştürmesine, Foucault’nun
belirttiği gibi bütünüyle tarih taraf ı ndan damgalanmı ş olmaya açı k olmak demektir
(Falzon, 2001: 69). Bu açı dan özne, söyleme kaynaklı k eden ve söylemin birliğini
sağlayan, yani söylemi mümkün k ı lan bir merci değildir. Tersine özgül bir söylemsel
oluşuma yayı
lmı
ş farklı
konumlardan oluşan ve bütünlük göstermeyen bir kategoridir.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 34/128
24
Özne, “bilginin koşulu olarak değil, bilgiyi oluşturan söylem, öznel deneyin kurulduğu
tarihsel pratiklerden biridir” (Keskin, 2005: 19) Bireyler ve gruplar geniş bir ağı n
parçası durumundadı rlar. Foucault, bireylerin fail ve model bile olmadı ğı nı , sadece
kendi tarihlerinin yaratı lar ı olduğunu öne sürmektedir. Ona göre, öznenin kendisitarihsel güçlerin ürünüdür ve farklı koşullar farklı türde özneler üretmektedirler.
Foucault’ya göre özneler, iktidar taraf ı ndan şekillenen, toplumsal ilişkiler
içersinde oluşturulmaktadı r.
Bu nedenle, bireylerin oluşumunda iktidar anahtar bir unsurdur. Bireyler ikianlamda boyun eğmektedirler; toplumsal alandaki karmaşı k, çoğul vedeğişen iktidar ilişkilerine boyun e ğ erler ve aynı zamanda bu ilişkilerde ve bu ilişkiler aracı lı ğı yla bir özne konumu alı rlar. Başka bir ifadeyle
Foucault’ya göre iktidar, bireysel öznelliğin olanağı
nı
n bir koşulukonumunda yer almaktadı r (Allen, 2002: 135).
Foucault’da iktidar açı sı ndan önemli olan; “öznenin hangi koşullarda ve hangi
biçimlerde söylemin düzeninde ortaya çı ktı ğı dı r” (Foucault, 1977: 137).
Foucault’ya göre genellikle “ben” diye nitelendirdiğimiz şey, aslı nda toplumsal
düzlemde kurgulanmı ş bir fiksiyon –yapı ntı , kurmaca- dur; bilgi kompartı manlar ı yla ve
bilgiyle bağlantı landı r ı lmı ş özgün söylemlerin ürünüdür. Ona göre bireysellik ve
özerklik duygusu doğal bir olgunun kavranı şı değildir, bizatihi toplumsal birkurgulanı ştı r (Spargo, 2000: 51). Örneğin kullanı lan kelimeler, sahip olunan fikirler
toplumun gerçeklik kurgusuna bağlı dı r. Foucault’da özne, sistemler içersinde
oluşturulur ve bu bak ı mdan özne ile toplumsal arası nda bir ayr ı m yoktur (Game, 1998:
65). Toplum, onaylama ve paylaşı mı n öteki adı dı r; aynı zamanda onaylanmı ş olanı ve
paylaşı lanı yüceltilmiş hale getiren güçtür. Bu açı dan “bütün toplumlar anlam
fabrikalar ı dı r. Aslı nda daha da fazlası dı rlar; anlamlı hayatı n fidelikleridir” (Bauman,
2005: 10). “Anlamı n, iktidar ı n ya da eylemin kaynağı özne değildir. Özne iktidar ı n elkoyduğu bir bilinçle donatı lmaktadı r ve insan varlı klar söylemler aracı lı ğı yla özneler
olarak üretilmektedir” (Game, 1998: 67) K ı sacası iktidar özneyi üretmektedir. Örneğin,
Foucault’ya göre, homoseksüelliğin bastı r ı ldı ğı nı ve kişinin homoseksüel olduğunu
söyleyerek iktidara kar şı gelmesinin bir anlamı yoktur, çünkü birey bunu yaparak
kendisini iktidar ı n yarattı ğı bir öznelliğe bağlamakta ve iktidar ı n elinde oyuncak
olmaktadı r. Foucault bu iktidar biçimine ‘özneleştirme’ demektedir (Newman, 2006:
147).
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 35/128
25
Foucault, modern dönemde özne sözcüğünün iki anlamı olduğunu
açı klamaktadı r: “Birine kontrol ve bağı mlı lı k yoluyla bağlı olma ve kendi kimliğiyle bir
bilinç ya da ben bilgisi sayesinde kurulan bağlar. Her iki anlamda da özne, boyun
eğdiren ve boyunduruk altı na alan bir iktidarşeklinin yansı ması durumundadı r” (West,1998: 235). “Bir zamanlar, kendisi de diğerleri arası nda bir varlı k olan insan, şimdi
nesneler arası nda bir öznedir… İnsan, kendi bilgisinin öznesi ve nesnesi olup
çı kmaktadı r” (West, 1998: 234). Böylece modern iktidar görünüşte özgür fakat gerçekte
bağı mlı bireyler üretmektedir. Bu çok titizlikle işleyen bir iktidar ı n sonucudur. Modern
iktidar böyle bir yapı lanmayla, masrafa girmeden kendine bağı mlı bireylerini
yaratmaktadı r. Bu işlemler yukar ı dan bir bask ı yla, indirgemeyle ya da fiziksel güç
kullanı larak oluşturulmamaktadı r. İkna ve maniple etme, semboller ve ritüeller yoluyla bir normalleştirme süreciyle gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle de modern dönemde bir
özneden ve öznelliğin var oluşundan söz etmek imkansı zdı r. Artı k özne ve toplum aynı
şeydir, öznel olan aynı zamanda toplumsaldı r.
1. 2. 5.İktidar - Beden İlişkisi
Foucault, insan bedenini temel olarak, toplumsal süreçlerin edilgen bir alı
cı
sı
ve bilgi/iktidar ı n ürünü olarak ele almaktadı r. Foucault’ya göre beden, biyolojik var
oluşunun ötesinde, güç ilişkilerinin merkezinde bulunmaktadı r. İktidar ı n güç ilişkileri
yoluyla bedenin üstünde, çevresinde ve beraberinde bir ruh üretilmektedir. Beden bir
gerçekliğe sahip olup, aynı zamanda siyasi anatominin bir aracı ve yansı ması dı r (Işı k,
1998: 108). “Sistemler zorunlu alarak özneden önce var olurlar; fakat etkileri ancak
bedende ve beden aracı lı ğı yla gerçekleşir” (Game, 1998: 74). Beden, büyük ve farklı
rejimler taraf ı ndan kalı ba sokulmaktadı r. İktidar bireylerin en küçük alanlar ı na kadar
ulaşmakta ve bedenleriyle temasa geçmektedir. Bireylerin davranı şlar ı nı n ve
eylemlerinin içine sı zarak, onlar ı n günlük yaşama pratiklerini ve yönelimlerini
düzenleyerek, bedenleri, başka bir ifadeyle yaşamlar ı nı kontrol etmekte,düzenlemekte
ve yönlendirmektedir (Hancock, 2000: 2).
İktidar fiziği; bedene el konulması , gözetim tekniklerinin sayesinde, optik vemekanik yasalar ı na göre, koskoca bir mekanlar, perdeler, devreler oyununagöre ve en azı ndan ilke olarak aşı r ı lı ğa, güce, şiddete başvurmadan icraedilmektedir.İktidar görünüşte ne kadar az bedensel ise, o kadar bilgince fizik
olmaktadı r (Foucault, 2000: 265).
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 36/128
26
K ı sacası iktidar bedende ve beden aracı lı ğı yla iş görmektedir; iktidar ı n üretken
etkileri bedensel olmaktadı r. Belli bedenler; belli özneler, belli jestler, belli söylemler,
belli bilgiler, belli arzular, belli cinsellikler olarak tanı mlanmakta ve oluşturulmaktadı r.Bu açı dan bireylerin bedenleri iktidar ı n birer aracı konumuna gelmektedirler.
1. 2. 5. 1. Michel Foucault’nun Biyo-İktidar Kavram ı
Biyo-iktidar kavramı , adı nda da görüldüğü gibi iki kavramı n birleşiminden
ortaya çı kmaktadı r; “biyoloji ve iktidar.” Bu birleşimle ortaya çı kan yeni kavram ise
biyolojik olanı
n yani insan bedeninin iktidar taraf ı
ndan dönüştürülmesini ifadeetmektedir. Foucault bu kavramla, modern dönemde biyolojik olanı n nası l iktidar ı n bir
parçası haline geldiğini ve bunu gerçekleştiren iktidar mekanizmalar ı nı n neler olduğunu,
nası l işlediklerini ortaya koymaktadı r.
Foucault modern iktidar rejiminin eski rejimden -Ancient Regime, Fransı z
Devrimi öncesi monar şik dönem, Cumhuriyet öncesi-, ayı rt edici özelliğini biyo-iktidar
-dirilerin yönetimi- kavramı yla açı klamaktadı r. Eski rejimde iktidar ı nı , öldürerek veya
damgalayarak gerçekleştiren kralı n yerini, modern dönemde biyo-iktidar almaktadı r.Monar şik yapı da iktidar, kralı n bedeni ile somutlaşmakta ve egemen bedenin diğeri
üzerinde gerçekleştirdiği faaliyetlerle kendini ortaya koymaktadı r. Buna kar şı n Fransı z
Devrimi sonrası ortaya çı kan Cumhuriyetin bir bedeni ve somutluğu yoktur. Bu temel
farktan ötürü iktidar da, “kendini gizleyerek, tek bir bedende merkezleşerek değil,
toplumsal bünyenin tüm boyutlar ı na yayı lı p nüfuz ederek bir anlamda toplumsal bedene
dönüşmektedir.İktidar artı k krallar gibi öldürerek insanlar ı yönetmek yerine onlar ı canlı
tutarak yönetmektedir” (Akay, 2000: 118). Can almakla sergilenen iktidar ile yaşamı
besleyerek uygulanan iktidar arası ndaki bu fark, modernlik öncesiyle modernlik
arası ndaki sı nı ra da işaret etmektedir. Bu açı dan modernlik biyo-iktidar ı n doğuşuyla
birlikte şekillenmektedir. Foucault Hapishane’nin Do ğ u şu’ nda ve Cinselli ğ in
Tarihi’ nde biyo-iktidar kavramı yla tarihsel olarak modernitenin, bireyin bedeni
üzerinde nası l denetim kurduğunu ortaya koymaktadı r.
Modern toplumda gerçek iktidar uygulaması nı maddi, fiziksel ve bedensel
olarak niteleyen Foucault, bu nedenle de biyo-iktidar ı , bu toplumunun büyük
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 37/128
27
buluşlar ı ndan biri olarak ifade etmektedir. Biyo-iktidar kapitalizmin gelişmesinde
vazgeçilmez bir unsurdur, çünkü kapitalizm bedenin üretim sürecine denetimli bir
şekilde girmesini ve nüfusun ekonomik süreçlere uygun k ı lı nması nı gerektirmektedir.
“Bedenin sahip olduğu güçlerin emek gücüne dönüştürülmesi ve üretim gücü olarakkullanı lması ; aynı zamanda itaatkâr ve uysal k ı lı nması gereklidir” (Foucault, 2005c: 16-
17). FoucaultCinselli ğ in Tarihi adlı kitabı nda şu örneği vermektedir:
XIX. yüzyı lı n ilk yar ı sı nda proletaryanı n da bir bedene ve cinselliğe sahipolması , sağlı ğı nı n, cinselliğinin ve üremesinin sorun teşkil etmesi içinçatı şmalar ı n çı kması ; bir arada yaşama, mikrop bulaştı rma, ekonomikgerekliliklerin belirmesi; iş gücü gerektiren ağı r sanayinin gelişmesi, nüfusak ı şlar ı nı denetleme ve demografik düzenlemeler, nedeniyle proletaryanı ncinselliğinin ve bedeninin gözetim altı nda tutacak bir denetim teknolojisininkurulması nı ; okul, konut siyaseti, kamu sağlı ğı , yardı m ve sigorta kurumlar ı ,tı bbileştirme gerektirmektedir (Foucault, 2003b: 95).
Bu projelerin uygulanması yla birlikte proletarya burjuvazinin beden
politikası nı n içersine yerleştirilmektedir. Bir başka ifadeyle burjuvazi, proletaryanı n
hem bedenini hem de nüfusunu düzenlemekte ve kontrol altı nda tutmaktadı r.
Bu dönemde insan bedeni güç araçlar ı , iktidar mekaniği içersine sokulmakta,
aynı zamanda da beden parçalara ayr ı lmakta ve böylece bedenin yeniden üretimi
gerçekleştirilmektedir. Bu durumla birlikte bir iktidar aracı olan “siyasal anatomi” dedoğmaktadı r. Siyasal anatomi, temel olarak insanlar ı n, hı za ve etkinliğe uygun bir
şekilde ortaya konulan tekniklere göre hareket etmelerini sağlamak için bedenlerine
nası l el konulduğunu ya da konulabileceğini ifade etmektedir (Foucault, 1979: 138).
“Siyasal anatomi bedenin iktidar ı nı çözmektedir; onu bir yandan artı rmak istediği bir
yatk ı nlı k, bir kapasite haline getirmekte, öte yandan bunlar ı n sonucunda ortaya çı kacak
enerjiyi, gücü tersine döndürmekte, onu bağı mlı lı k ilişkisinin içine sokmaktadı r”
(Foucault, 2000: 211). Bu açı dan kullandı ğı teknikler negatif ve sı nı rlayı cı değildir ve bedensel şiddeti dı şlar; çünkü bireyin biyolojik yaşamı ve onun sahip olduğu güçleri
sı nı rlamak ve en uç noktada yok etmek yerine daha da güçlendirmek, en iyişekilde
kullanmak, örgütlemek ve denetlemek zorundadı r. “XVIII. yüzyı ldan itibaren artı k
yaşam bir iktidar nesnesi haline geldi. Yaşam ve beden. Eskiden sadece tebaa vardı ,
mallar ı hatta hayatlar ı ellerinden alı nabilen hukuksal tebaa vardı . Şimdi ise bedenler ve
nüfuslar var” (Foucault, 2005c: 152-153). Başka bir ifadeyle insan yaşamı , siyasi
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 38/128
28
tekniklerin alanı na girmiş bulunmaktadı r. Biyolojik olan siyasal alanda kar şı lı ğı nı
bulmakta ve bilginin denetimine ve iktidar ı n müdahale alanı na kaymaktadı r.
Foucault’ya göre biyo-iktidar kendine bir alet olarak bireyi almakta ve aynı
zamanda da onu nesneleştirmektedir. Böylece normlara uygun bireyler ortaya
çı kar ı lmakta, bireyleşen ve normlara sokulan uysal bedenler yaratı lmaktadı r (Megill,
1998: 358). Bu anlamda Foucault’ya göre, “iktidar teknikleri ve söylemler”
normalleştirme toplumu adı nı verdiği ilişkiyi açı klamaktadı r (Foucault, 1980: 107).
“Modern bedenin mükemmelliği, ölçülülük ve ı lı mlı lı k, dinginlik/sükunet ve istikrar
ilkesince yönlendirilen Rönesans tipi armoni gibi tasarlanmaktadı r” (Bauman, 2001:
162). Modern beden sı k ı bir şekilde yönetilmektedir; ak ı llı ca maniple edilen çevre
güçleri taraf ı ndan biçimlendirilmekte ve kurallı hareket ettirilmektedir. Buşekilde
aslı nda iki iktidar teknolojisi birbirini tamamlamaktadı r. Bir taraftan disiplin yöntemiyle
beden uysal ve yararlı k ı lı nmakta, diğer taraftan da yaşam üzerine odaklanmayla
nüfusun denetimi sağlanmaktadı r. K ı sacası bu yöntemler biyo-iktidar denilen genel
iktidar tekniğinde birleşmektedir. Biyo-iktidar yaşama tam anlamı yla hükmeden bir
iktidar biçimidir ve yaşamlar ı n hesaplanmı ş bir yönetimini amaçlamaktadı r.
Geliştirilen yeni teknolojiler aracı lı ğı yla bireyler göz altı nda tutularak, onlar ı n
birbirlerini kontrol etmeleri sağlanmaktadı r. Bu açı dan bedenin kontrolü, iktidar ı n görüş
optiğine girmektedir. Ayr ı ca bu oluşumda “iktidar bireyi, nesne olarak nesneleştirirken,
biyo-iktidar toplumsal oluşumunda, öznenin kendisi özne olarak nesneleştirilmektedir”
(Akay, 2000: 118). Biyo-iktidar üretken, yaşamı desteklemeye ve yaşamı n sağladı ğı
güçleri artı rmaya yöneliktir, başka bir ifadeyle pozitif özellikler taşı maktadı r. İktidar
bedenler üzerinde bask ı cı bir güç olmaktan çok üretken bir güç olmaya doğru
gitmektedir. Bu teknolojiler temel olarak insanlar ı n yaşamlar ı üzerindeki müdahale
hakk ı ndan ortaya çı kmaktadı r. Yaşam ve dolayı sı yla da insan bedeni, tekil beden ve
nüfus olarak bu yeni iktidar biçiminde, iktidar ı n bir nesnesi haline gelmektedir.
Biyo-iktidar yaşama iki ana biçimde müdahale etmektedir:İnsan bedenine bir
makine olarak yaklaşan biçimi “disiplinci” bir iktidardı r. Foucault ’nun “bedenin
anatoma-politiği” olarak adlandı rdı ğı bu biçimin amacı , insan bedenini disipline etmek,
yeteneklerini geliştirmek, daha verimli ve uysal k ı lmak, ekonomik denetim sistemleriyle
bütünleştirmektir. “Nüfusun biyo-politiği” olarak adlandı rdı ğı ikinci biçimi ise, bedene
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 39/128
29
bir doğal tür olarak yaklaşı r ve nüfusu düzenleyici bir denetim getirmektedir (Foucault,
2005c: 16-17). Canlı varlı ğı n mekaniğinin etkisinde olan ve biyolojik süreçlerin
dayanağı nı oluşturan bedeni merkez almaktadı r; bollaşma, doğum ve ölüm oranlar ı ,
sağlı k düzeyi, yaşama süresi ve bunlar ı etkileyebilecek tüm koşullar önemkazanmaktadı r (Foucault, 2003b: 102-103). Bunlar ı n yapı labilmesi için de bir dizi
müdahale ve düzenleyici denetim yolu kullanı lmaktadı r.
Bu iki yapı da da söz konusu olan gücün, kudretin, sağlı ğı n ve yaşamı n sonsuzölçüde genişlemesi ve genişletilmesi projesidir. Bedenin değer kazanması burjuva hegemonyası nı n büyüme ve yerleşme süreciyle ilgilidir. XVIII. yüzyı lsonunda bol miktarda yayı mlanan, sağlı ğa uygunluk, uzun yaşam sanatı ,sağlı klı çocuk yapma ve çocuklar ı n yaşamalar ı nı sağlama, insan soyunundevamı nı geliştirme yöntemleri bu duruma tanı klı k eder. Burjuvazinin ilk işi bir beden ve cinsellik edinmek ve kendisine güç, ölümsüzlük ve bir cinselliktertibatı düzenleme yoluyla bu bedenin yüzyı l boyunca çoğalması nı sağlamakolmuştur. Burjuvazi soylular ı n mavi kanı nı sağlam bir organizma ve sağlı klı bir cinselliğe çevirmiştir (Foucault, 2003b: 94-95).
Foucault’ya (1994: 25) göre, bedenin denetim altı na alı nması ve beden bilinci,
bedenin iktidarca ele geçirilmesi ve boyun eğmesiyle mümkün olmaktadı r. Jimnastik,
askeri talimler, kas geliştirme, çı plaklı k, güzel bedenlere övgüler söylenmesi, tüm
bunlar, iktidar ı n sağlı klı bedenler üzerinde, çocuklar ı n ya da askerlerin bedenleri
üzerinde yürüttüğü aralı ksı z ve titiz çalı şma sonucu, bireysel bedenin arzulanı r bulunması nı hedefleyen bir çizgi üzerinde yer almaktadı r. İktidar, bireylerin bedenlerine
erişmiş, hal ve tavı rlar ı na, söylemlerine, eğitim ve öğrenimlerine, gündelik yaşamlar ı na
kadar sinmiştir. Böylece de yaşamlar ı nı her alanda yönlendirmektedir.
Foucault biyo-iktidar kavramı yla, özellikle nüfus olarak ortaya çı kan bir canlı lar
topluluğuna özgü görünümlerin; sağlı k, sağlı ğı koruma, doğum, uzun yaşam, ı rklar gibi,
hükümet uygulamalar ı nı n kar şı sı na çı kardı ğı sorunlar ı n nası l ak ı llaştı r ı lmaya
çalı şı ldı ğı nı analiz etmektedir. Foucault’ya göre nüfus sorunu çok önemlidir. Nüfusunkalabalı k ve etkin olması yla devlet daha güçlü hale gelmektedir. Bu açı dan sağlı k,
sağlı ğı n korunması ve doğum oranı büyük önem taşı maktadı r (Foucault, 1992: 109-110).
“Modern devletler ve kurumlar, nüfuslar ı n uzam ve zaman içinde çok titiz bir biçimde
kontrol edilmesine bağlı dı rlar” (Sarup, 1995: 26). Modern devletlerde nüfus ve nüfus
düzenini sağlayan mekanizmalar oldukça önemsenmekte, Ortaçağdaki toprak
devletinden, nüfus devletine doğru bir geçiş gözlenmektedir. İstatistikçiler ve
ekonomistler taraf ı ndan toplanan nüfusun bilgisi, güç bilgisinin bir biçimi, sosyal güç
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 40/128
30
istencinin bir ifadesidir (Macey, 2005: 117). Hükümetler sağlı k hizmetleri, iskan,şehir
planlamacı lı ğı , sosyal hizmetler gibi alanlarda denetim sağlamaktadı r. Çünkü bireyler
ve nüfus hakk ı ndaki tüm bilgiler ellerinde bulunmaktadı r. Bu şekilde toplumun hemen
hemen her tabakası nı kontrol edebilmekte ve yaşamlar ı nı istenilen şekildedüzenlemektedirler.
Beden ve bedenin nitelikleriyle ilgili olarak üretilen bilgi ve bunun toplumda bir
düzene hizmet etmesi, Foucault’nun modern toplumda hakim olan “polis” kavrayı şı nda
ortaya konulmaktadı r. Polis, bedenin düzenlenmesi yoluyla bütün toplumsal düzenin
oluşturulması nı ifade etmektedir. Polis, yargı sistemi, ordu ve maliyeyle birlikte devleti
yönlendiren bir idare gibi görünmektedir. Oysa onlar ı n dı şı ndaki her şeyi de
kapsamaktadı r. “Polis’in kollar ı insanlar ı n bütün durumlar ı na, yaptı klar ı ya da
giriştikleri her şeye uzanı r. Polis’in alanı adaleti, maliyeyi ve orduyu kapsar. Polisin
ilgilendiği canlı , etkin, üretken insandı r.” Foucault, Turquet’nin bu noktada çarpı cı bir
ifadesini kullanmaktadı r: “Polisin gerçek nesnesi insandı r…. Polis siteye güzellik, biçim
ve görkemlilik kazandı ran her şeyle ilgilenir. Polisin rolü, insanlara daha güzel bir
yaşam sunmak ve böylece devleti daha da güçlendirmektir” (Foucault, 2005c: 49-50).
Foucault, bunu yapmanı n yolunun, bireylerin ortak faaliyetlerinin denetlenmesinden
geçtiğini ifade etmektedir. Ona göre XVIII. yüzyı lı n sonunda polisin hakiki nesnesinüfus olmakta ve bu nedenle de denetim alanı daha da genişlemektedir.
Foucault, yönetimin nihai amacı nı şu şekilde tanı mlamaktadı r; “nüfusun refahı ,
nüfusun koşullar ı nı n iyileştirilmesi, zenginliğinin, yaşam süresinin, sağlı ğı nı n vb.
artması dı r. Nüfus ihtiyaçlar ı n, özlemlerin öznesidir, ama aynı zamanda yönetimin
elinde bir nesne durumundadı r” (Foucault, 2005a: 282). Çünkü XVIII. yüzyı lda
Avrupa’da büyük demografik yükselişler yaşanmı ş ve beraberinde bu yükselişi
eşgüdümleme ve üretim aygı tı yla bütünleştirme zorunluluğunu ortaya çı karmaktadı r. Bu
nedenle de nüfus yalnı zca sorun olarak değil, aynı zamanda bir gözetleme, analiz,
müdahale, iç değişikliğine uğratı lma vb. nesnesi olarak algı lanmaya başlanmaktadı r
(Stauth ve Turner, 1997: 260). Böylece halk ve onun bedeni, tanı nması ve kontrol
edilmesi gerekli, üzerinde uğraşı lan ve gelişiminin ayarlanabileceği bir nesne haline
gelmektedir (Akay, 2000: 111). Doğum yüzdesi, evlenme yaşı , meşru-gayri meşru
doğumlar, cinsel ilişkilerin etkinliği ve sı klı ğı , k ı sı r ve doğurgan k ı lma şekilleri, doğum
kontrol pratikleri artı k birer çözümleme konusudur. Örneğin XVII. Yüzyı l sonunda çok
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 41/128
31
sayı da yayı mlanan hijyen, uzun yaşama sanatı , sağlı klı çocuk yapma ve çocuklar ı n
yaşamlar ı nı sağlama, insan soyunun devamı nı geliştirme yöntemlerine ilişkin kitaplar
buna tanı klı k etmektedir (Foucault, 2003b: 94). Ayr ı ca toplum mühendisleri insan
mutluluğunun standardı olarak ahlak ı n yerine sağlı ğı geçirmektedirler (Sennett, 2002:230). Önemli olan bireyin sağlı klı olması dı r. Çünkü ancak sağlı klı beden bir iş gücü
haline gelebilir. Sağlı klı bir bedenin oluşturulması ise bilimsel bilgiyi gerekli
k ı lmaktadı r.
İktidar-bilgi ilişkisi biyo-iktidar içinde önemli bir konuma sahip bulunmaktadı r.
Biyoloji, psikoloji, tı p ve demografi gibi beşeri bilimler toplumsal bilgi ve yönetsel
güçlerin bir nesnesi olarak “itiraf” edilen bedene el koymaktadı rlar (Merguior, 1986:
160). İktidar ve bilgi yöntemleri, bu şekilde hayat süreçlerinin sorumluluğunu
üstlenmektedirler. Aynı zamanda bu süreçleri denetlemekte ve dönüştürmektedirler.
Biyo-iktidar, “yaşam ve yaşam mekanizmalar ı nı açı k hesaplar alanı na sokan ve bilgi
iktidar ı nı insan yaşamı nı n dönüşümünün bir faaline dönüştüren olaydı r” (Bernauer,
2005: 246). K ı sacası modern devlette gelişen biyoloji ve demografi bilimiyle birlikte
nüfusun düzenlenmesi; doğum oranlar ı , cinsiyet, sağlı klı nesil gibi faktörler en önemli
sorunlar ı oluşturmaktadı r. Bu sorunlar ı n ele alı nması nda özellikle bilimsel bilgiden
yararlanı lmaktadı r. Bilimsel bilginin nesnel ölçütler sunması ve insanlar için dahainandı r ı cı hale gelmesi ile de istenilen denetim daha kolay birşekilde sağlanmaktadı r.
Bedeni sürekli olarak düzene sokucu ve düzeltici faaliyetler ise disiplin teknikleri
aracı lı ğı yla yürütülmektedir. Gelişen disiplin teknikleriyle de disipliner bir iktidar
mekanizması ortaya çı kmaktadı r.
“Modern toplumlarda biyo-politiğin yükselişi, XIX. ve XX. yüzyı llarda ı rkçı
teorilerin yayı lı mı yla birleştirilmektedir” (West, 1998: 239). Biyoloji ve tı p alanı ndaki
bilimsel çalı şmalar çerçevesinde ı rkçı lı k teorileri formüle edilmekte, çocuklar ı n,
kadı nlar ı n ve sapk ı nlar ı n cinsellikleri kategorilere ayr ı lmakta, sı k ı bir demografi bilimi
işlemekte, her türlü nüfus istatistiği tutulmakta ve de devlet bu biyo-politik sayesinde
üreme yaşamı na doğrudan müdahalede bulunmaktadı r. Biyo-politik söylemde biyolojik
süreçlere özgü rastlantı lar ı n denetimi, Nazi Almanya’sı nda rejimin, ı rkçı politikalar ı n
doğrudan hedefi durumuna gelmektedir.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 42/128
32
1. 2. 5. 2. Disiplinerİktidar: Pasifleştirilmiş Beden
Biyo-iktidar ı n yükselişiyle birlikte tekil bedenler ve nüfus üzerinde belirleyici
bir denetim süreci işlerlik kazanmaktadı r. Bu süreçte iktidar, disipline başvurmaktadı r.
Ayr ı ca yeni disiplin anlayı şı ve teknikleri de geliştirilmektedir. Biyo-iktidar ı n varlı ğı ve
uygulanan yöntemler de disipliner iktidar ı n zemini oluşturmaktadı r. Foucault
disiplinleri en genel düzeyde “insani çoğulluklar ı düzenlemeyi sağlama bağlayan
teknikler” olarak tanı mlamaktadı r (Best ve Kellner, 1998: 70). Daha ayr ı ntı lı olarak da
şu tanı mlar ı yapmaktadı r:
Disiplin toplumsal gövdedeki en ufak unsurlara var ı ncaya kadardenetleyebilmeyi sağlayan, toplumsal atomlara, yani bireylere ulaşmayı sağlayan iktidar mekanizması dı r. İktidar ı n bireyselleştirme teknikleridir.Birini gözetleme, davranı şı nı , tavr ı nı , becerilerini denetleme, performansı nı pekiştirme, yeteneklerini artı rma gibi (Foucault, 2005c: 150). Disiplin ne birkurumla, ne de bir aygı tla özdeşleşebilir; o bir iktidar tipi, iktidar ı icraetmenin bir tarzı olup, koskoca bir aletler, teknikler, usuller, uygulamadüzeyleri, hedefler bütünü içermektedir; o bir iktidar fiziği veya anatomisidir,o bir teknolojidir (Foucault, 2000: 316).
Foucault, XVII. ve XVIII. yüzyı llardan itibaren, iktidar ı n üretkenliğinde elle
tutulur bir teknolojik gelişme olduğunu belirtmektedir. Ona göre hiçbir biçimde
hükümranlı
k terimleriyle açı
klanamayacak bu yeni iktidar biçimi, modern toplumunun büyük icatlar ı ndan biridir. Aynı zamanda bu disiplinsel bilginin ve ona kar şı lı k gelen
toplum türünün yerleşmesindeki temel araçlardan biri olmaktadı r. Foucault’ya göre, bu
disipliner iktidar, geçmişteki hükümranlı k biçimine yabancı bir iktidar türüdür
(Foucault, 2005a: 114). Bu iktidar normalleştirmenin gerektirdiği disiplin ve uysallı ğı n
insanlar taraf ı ndan benimsenip içselleştirilmesine ve gönüllü olarak uygulanması na
bağlı bulunmaktadı r. Bu iktidar ı n uysallaştı rma ve verimli hale getirme yöntemi ise
şiddet ve bedensel zorlamaya değil, insanlara belli öznellik biçimleri verilmesine
dayanmaktadı r (Foucault, 2005b: 14). Örneğin yeni bir çalı şma ahlak ı ortaya
çı kmaktadı r. “Kapatma evlerinin bastı r ı cı işlevi yeni bir kullanı mla birleşir: Kapatı lmı ş
kimse çalı şmak zorundadı r. Ortaçağ’da kibirlik büyük günahtı r, XVII. yüzyı la
gelindiğindeyse günahı n adı artı k tembellik olmuştur” (Sarup, 1995: 77). Böylece
disiplin, modern dönemin başlangı cı nda, üretimde emek gücünün yararlı hale
getirilmesini ve büyük bir üretim artı şı nı da mümkün k ı lmaktadı r (Falzon, 2001: 76).
Görüldüğü gibi disipliner iktidar ekonomik bir rasyonelleştirme işlemini devreye
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 43/128
33
sokmaktadı r. Bunu da bedene zor kullanarak değil, bedenleri dönüştürerek yapmaktadı r.
Bedenleri uysal hale getirmekte ve toplumsal denetim biçiminin gereksinim duyduğu iş
gücünü elde etmektedir. Böylece iktidar çok fazla emek harcamadan ve daha ekonomik
bir şekilde bedenleri disiplin altı nda tutmayı başarmaktadı r.
Foucault, disipliner iktidar ı n başlı ca işlevinin “terbiye etmek” olduğunu ifade
etmektedir. “Kendine tabi k ı lı nmı ş olanlar ı ayı rmakta, çözümlemekte, farklı laştı rmakta,
bu ayr ı ştı rma süreçlerini gerekli ve yeterli tekilliklere kadar götürmektedir. Disiplin
birey imal etmektedir” (Foucault, 2000: 255). Buradaki amaç ise bedeni daha fazla
yararlı hale getirmek, daha fazla itaatkar k ı lmaktı r. Bu açı dan disipliner iktidar,
öncelikle bedeni hedeflemektedir; amacı itaatkar bedenler yaratmaktı r. “Disiplin,
bireyin beden ve ruhunun içine işleyen, bireyin hayat ve zamanı nı , iş gücüne dönüştüren
bir güçtür” (West, 1998: 241). Bedenlerin hareketi üzerine tekrarlamalı bir ritim empoze
edilmektedir. Böylece davranı şlar, sebeplerinden bağı msı z hale getirilmekte ve
insanlar ı n iradeleri devre dı şı bı rak ı lmaktadı r (Bauman, 1996: 60). Disiplin aracı lı ğı yla
davranı şlar, tüm yaşam tarzlar ı sı k ı bir denetim altı na alı nmakta ve istenen kalı ba
uydurulmaktadı r. Bedenler bu düzen içersinde, birtak ı m araçlar, teknikler, yöntemler ve
amaçlar doğrultusunda, ayr ı ntı lı bir şekilde yeniden üretilmektedir.
Foucault bu disiplin sürecinişu şekilde özetlemektedir: Disiplin önce denetim
ölçeğinde; bedeni ayr ı ntı da işler, onun üzerine ince bir bask ı uygular, hareketleri,
jestleri, tavı rlar ı kontrol eder; aktif beden üzerinde sonsuza kadar bölünebilen bir iktidar
yaratmaktadı r. Sonrası nda denetim nesnesi gelmekte; hareketlerin ekonomisi, etkinliği,
bunlar ı n iç örgütlenmesi sağlanmaktadı r. Son olarak da tarz gelmektedir; mekanı ,
hareketleri çok yak ı ndan çerçeveleyen bir şifrelemeye göre uygulanmaktadı r. Bu
yöntemlere “disiplinler” adı verilmektedir (Foucault, 2000: 210). Buşekilde
disiplinlerin titiz birşekilde uygulanması yla da disipliner iktidar mekanizması işlemeye
başlamaktadı r.
Focault’ya göre disiplinin sağlanması için dört temel koşul gerekmektedir:
Mekansal düzenleme; k ı şlalar, hastaneler, hapishaneler, okullar, tı marhaneler, etkinliğin
denetimi; bedensel hareketlerin ve davranı şlar ı n düzene sokulması , talim; bireylerin bir
arada, titizlikle yerleştirilmesi ve güçlerin birleşimi; bireylerin harekete geçirilmesidir
(Merguior, 1986: 122). Disiplin öncelikle bir eylemin mekan içindeki dağı tı lması işine
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 44/128
34
girişmektedir. Burada her kişiye kendi yeri söylenir, her yere de bir kişi belirlenir.
Disiplinler hücreleri, yerleri ve sı ralar ı örgütlerlerken, karmaşı k mekanlar imal
etmektedirler; bunlar hem mimari, hem işlevsel, hem de hiyerar şiktirler. Bunlar
sabitleştirmeyi sağlayan ve dolaşı ma olanak veren mekanlardı r; yerleri belirlemekte vedeğerleri işaret etmektedirler, en iyi zaman ve hareket ekonomisini garantilemektedirler.
“İlk büyük disiplin işletmelerinden biri, karmaşı k, yararsı z veya tehlikeli kalabalı klar ı
düzenli çocuklar haline dönüştüren ‘canlı tablolar’ı n oluşturulması dı r” (Foucault, 2000:
224). Etkinliğin denetiminde eylemin ak ı şı ve safhalar ı denetlenmektedir. Burada
eylemleri “anatomik-kronolojik davranı ş şeması tanı mlamaktadı r. Eylem unsurlar ı na
bölünür; bedenin, kol ve bacaklar ı n, eklemlerin konumu tanı mlanmakta; her harekete
bir yön, bir genişlik, bir süre verilmekte; bunlar ı n birbirini izlemesi sağlanmaktadı r. İyi bir disipline sahip bir beden, en küçük hareketin işlemsel bağlamı nı meydana
getirmektedir. “Sağlam şifresi bedeni, ayak ucundan işaret parmağı na kadar tümüyle
kuşatan koskoca bir bütündür. Disiplinli bir vücut, etkin bir hareketin desteğidir”
(Foucault, 2000: 230). Talim bölümünde bedenlerin belirlenmiş hareketleri çok hı zlı bir
şekilde tekrarlamalar ı sağlanmaktadı r. Herkes ayr ı ntı lı bir şekilde yerleştirilmektedir.
Herkesin yapacağı iş bellidir. Bunlar birbirini izleyecek biçimde düzenlenmektedir.
Ayr ı ca bedenle kullandı ğı nesneyi birbirine bağlamaktadı r. Beden ile makine ya da alet bütünü sürekli olarak çalı şmaktadı r. Sonunda bu tekil bedenlerin çalı şmalar ı ve güçleri
birleştirilmektedir. Herkes kendi işini yapar ve bunlar birleştirilir. Başka bir ifadeyle
herkesin hareketi birbirine eklemlenmektedir. Kurulan bu çark düzenin işlemesi için
bireyler aynı anda harekete geçirilmektedir ve çark dönmektedir. Burada beden,
makinenin sadece bir parçası olarak oluşturulmaktadı r.
Gerçekleştirilen bu yöntemlerle dört nitelikle donatı lmı ş bir bireysellik
yaratı lmaktadı r: Disiplin hücreseldir; mekansal dağı tı mlar sayesinde, organiktir;faaliyetlerin şifrelenmesi sayesinde, oluşumsaldı r; zamanı n birikimli hale getirilmesi
sayesinde, birleştiricidir; güçlerin birleştirilmesi sayesinde. Ve disiplin bunlar ı
yapabilmek için devreye dört büyük teknik sokmaktadı r: tablolar inşa etmekte,
manevralar ı hükme bağlamakta, icraatlar dayatmakta ve son olarak da taktikler
düzenlemektedir (Foucault, 2000: 250). Görüldüğü gibi disipliner iktidar çok ayr ı ntı lı
bir biçimde kullandı ğı teknikler ve araçlarla disiplinleri organize etmektedir. Böylece
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 45/128
35
bedenler istenilen en verimli hale getirilmektedirler. Buşekilde bedenlere herhangi bir
şiddet uygulanmadan, onlar ı n potansiyelleri denetlenmekte ve geliştirilmektedir.
Bireylerin bedenlerini disipline eden iktidar daha sonraki aşamada onlar ı n
davranı şlar ı nı ve yaşam tarzlar ı nı da denetime tabi tutmaktadı r. Foucault bu noktada
“rejim” den söz emektedir. Ona göre rejim, “insanı n varlı ğı nı sürdürme biçimini belirler
ve davranı ş için kurallar bütünü sağlar: Bu, davranı ş biçiminin korunması gereken ve
uymanı n doğru olacağı bir doğaya göre gerçekleşen sorunsallaştı r ı lma biçimidir. Rejim
başlı başı na bir yaşam sanatı dı r” (Foucault, 2003b: 195).İdmanlar ı , besinleri, içecekleri,
uykular ı , cinsel ilişkileri ölçülmesi gereken herşeyi kapsayan rejim, temel olarak bir
yaşam tarzı geliştirir. Bu ölçü ise “iyi bir sağlı k ve doğru bir ruh”tur. “Fiziksel rejim,
bedensel dengenin ruhun doğru hiyerar şisinin koşullar ı ndan biri olduğu genel bir var
oluş estetiğine uymalı dı r: Bedendeki armoniyi, ruhundaki uyumu ayakta tutmak için
kuracaktı r” (Foucault, 2003b: 197). Disipliner iktidar bedenleri denetlemekle
kalmamakta, bireyleri yaşama biçimlerini de disiplin altı na almaktadı r. Bu ise sadece
fiziksel boyutta yapı lmamakta, aynı zamanda ruhlara da işlemektedir. Bedenin sahip
olduğu dengeye ve sağlı ğa, ruhun uyumu eklenmektedir. Bu “sağlam kafa ya da ruh,
sağlam vücutta bulunur” sözüne denk düşmektedir. Disipliner iktidar, hem bedeni hem
de ruhu belirli bir dengede inşa etmektedir.
Diğer taraftan Foucault, bilimsel bilgi ile disiplin arsı ndaki ilişkiye dair
analizlerde bulunmaktadı r. Foucault’ya göre modern toplumda, bireyin özgürleşmesini
sağlayan unsurlardan en önemlisi olan psikanaliz, resmi bak ı şı n kullandı ğı bir araçtı r,
bir disiplin aracı dı r. Çünkü, hasta aslı nda konuyu bilen kişi pozisyonundadı r.
Resmiyetin -doktorun- ona yaptı rdı ğı ise, bildiğini itiraf ettirmektir. Böylece toplumsal
denetim vicdan kavramı yla bütünleşmekte ve içselleşmektedir (Kahraman, 2002: 75).
Burada iktidar/bilgi ilişkisi tekrar kar şı mı za çı kmaktadı r. Modern dönemde bilimsel
bilgi her türlü bilginin önüne geçmiş durumdadı r. Çünkü bu bilginin nesnel ve herkes
taraf ı ndan kabul görme durumu söz konusudur. Disipliner iktidar bilimsel bilgiden
yararlanmakta ve bilimsel bilgiyi kendi denetim mekanizması içine dahil etmektedir.
Disiplinler, normun söylemini taşı maktadı rlar. Yasanı n değil, normalleştirmenin
kodu olan bir kod tanı mlanmakta ve zorunlu olarak hukuk yapı sı na değil, insan
bilimlerine gönderme yapmaktadı rlar (Foucault, 2005a: 115). İnsan bilimleri belli
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 46/128
36
normlar inşa etmektedirler. Bu normlar öğretmenlerin, doktorlar ı n, yargı çlar ı n,
polislerin ve yöneticilerin ellerinde yeniden üretilmekte ve meşrulaştı r ı lmaktadı r. İnsan
bilimlerinin, insanı resmi bir çalı şma konusu yapmalar ı nedeniyle, ussallaştı r ı lmı ş
yönetim ve toplumsal denetim dizgelerinin genişlemesi söz konusu olmaktadı r (Sarup,1995: 91). “İktisat, demografi, salgı n hastalı klar bilimi, sosyoloji gibi küreselleştirici
istatistiksel bilimler vardı r. Bu bilimler, bir bütün olarak nüfusun normal davranı şı nı
yöneten yasalar ı belirtmektedirler. Daha bireyselci tı p, psikiyatri ve eğitim disiplinleri
ise, bireyleri tüm potansiyel özgüllükleri içinde araştı rmaktadı r” (West, 1998: 240).
Modern tı p sağlı kla hastalı k arası nda kesin ve gözle görülebilir bir hat çizmeye
çalı şmaktadı r. Bundan dolayı da normal ile anormal arası nda ayr ı m yapmaktadı r. Bu
ayr ı m ideal anlamda ampirik olarak test edilmekte ve nicel terimlerle tanı mlanmaktadı r(Bauman, 2001: 157). Modern tı p, sağlı k adı na norm koymaktadı r. “Sağlı klı insan,
üretken işin ve/veya askeri kahramanlı klar ı n gerektirdiği belirli bir fiziksel zorluğun
üstesinden gelebilen kişidir; böylece sağlı k durumunun ve anormalliklerin
değerlendirilmesini sağlayan norm, objektif biçimde ölçülmektedir” (Bauman, 2005:
272-273). Örneğin erkeklerin, fabrikada çalı şma ya da asker olmaya uygunluk
testlerinden geçmeleri gerekmektedir. Bu faaliyetlerin ikisi de fiziksel güç ve beceri,
başka bir deyişle, güçlü/sağlam vücutlar gerektirmektedir. “Sağlı klı olmak-bedensel olarak normal olmak-, demek fabrika işine ve/veya askerlik hizmetine uygun
olmak demektir” (Bauman, 2001: 147-148). Bu durumda bireylerin yaşamlar ı totalleşen
bilimsel yönetimin, örneğin tı p biliminin içine dahil edilmektedir. Bu noktada herkes
için yaşama kuralı normallik olmaktadı r. “Bireyler disipline edici düzenleme ile
bağlantı lı çeşitli temel insan doğası veya doğru benlik/kişilik imajlar ı na da tabi
tutulurlar” (Falzon, 2001:80). Böyle bir toplumsal yapı nı n, çok daha başka bir
gözetleme ve kontrol sistemi gerektirdiğini ifade eden Foucault, bunu “bitiptükenmeyen bir görünürlük, bireylerin sürekli sı nı flandı r ı lması , nitelendirme, sı nı rlar ı n
oluşturulması ve teşhis koyma” olarak açı klamaktadı r. “Norm, bireyleri bölümlere
ayı rmanı n ölçütü halini alı r. Toplum bir norm toplumu olduğu anda, normalin ve
patolojik olanı n en üstün bilimi olan tı p, bilimlerin kraliçesi olur.” Foucault, Szasz’ı n
bir sözünü hatı rlatı r: “Tı p, modern çağı n dinidir” (Foucault, 2003a: 78). Tı bbı n iktidar
etkileri her yerde ortaya çı kmaktadı r. Çünkü kamu sağlı ğı sistem açı sı ndan son derece
önemlidir. Tı p bu açı dan genel bir toplumsal işlev kazanmaktadı r. Toplumun bedeni
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 47/128
37
biyolojik bir gerçeklik haline geldiğinden dolayı , tı bbı n bu alana müdahale etme
durumu ortaya çı kmaktadı r. Böylece de doktor bu bedenin bir teknisyeni, tı p da kamu
sağlı ğı olmaktadı r.
Toplumsal kurumlar ı n da disipliner iktidar ı n birer mekanizması haline geldiğini
ifade eden Foucault, fabrika, okul, hastane, hapishane gibi kurumlar ı n temel amacı nı n,
bireyleri dı şlamak değil, sabitlemek olduğu üzerinde durmaktadı r. Örneğin fabrika
bireyleri dı şlamamakta, onlar ı bir üretim aygı tı na bağlamaktadı r. Okul ise bireyleri, bir
bilgi aktar ı m aygı tı na, psikiyatri hastanesi de, bireyleri normalleştirme aygı tı na
bağlamaktadı r (Foucault, 2005b: 245). Buradan çı kan sonuca göre bu kurumlar ı n ortak
amaçlar ı bireyleri çeşitli iktidar araçlar ı na bağlayarak normalleştirmektir. Fabrikalar, iş
yerleri, hapishaneler, okullar, hastaneler, ak ı l hastaneleri ya da k ı şlalar, modern çağ
boyunca düzeni imal etmektedirler.
Foucault’ya göre bu kurumlar ı n çok ilginç bir özelliği ve birincil işlevi,
bireylerin zamanı nı n tümünün ya da hemen hemen tümünün denetimi sorumluluğunu
sürdürmektir. Bu kurumlar kendi yaptı klar ı işler çerçevesinde bireylerin yaşamı nı n tüm
zamansal boyutunu üstlenmektedirler. “Bu tabi kurumlar ı nı n ikinci işlevi ise, bireylerin
bedenlerini denetlemektir” (Foucault, 2005b: 247-248). Daha önce de ifade edildiği gibi
XIX. yüzyı ldan itibaren beden, oluşturulması ve düzeltilmesi gereken birşeydir;
yetenek kazanması , bazı nitelikler edinmesi, çalı şabilir beden olma niteliğini kazanması
gereklidir. Foucault bu çağa “toplumsal ortopedi” çağı adı nı vermektedir. Ona göre bu
çağı n en belirgin özelliği, “toplumsal denetim”in varlı ğı dı r (Foucault, 2005b: 224).
Kurumlar da bu toplumsal denetimin uygulandı ğı mekanlardı r. Kurumlar yukar ı da
belirtilen birinci işlevde, insanlar ı n zamanı nı , yani yaşam zamanlar ı nı çalı şma zamanı na
dönüştürmekte, ikinci işlevde ise, bedenlere çeşitli yetenekler kazandı r ı larak iş gücü
haline getirilmektedir. Böylece toplumun tüm kesimlerinde denetim eskizsiz
sağlanmaktadı r.
Bu denetim mekanizmalar ı nı n işleyişini Foucault Hapishanenin Do ğ u şu adlı
kitabı nda açı klamaktadı r. Bu analizi yaparken özellikle hapishanenin denetimdeki
işleyiş yöntemini incelemektedir. Bu analizi sı rası nda Foucault, XIX. yüzyı l
Avrupası ’nda bu disiplinci ütopyanı n eksiksiz biçimini “Panoptikon” kavramı nda
bulduğunu ifade etmektedir (Foucault, 2005b: 18). “Panoptikon; Yunanca ‘panaptos’,
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 48/128
38
herkesçe görülen ve ‘panaptes’, herşeyi gören, kelimelerinden türemiştir ve aslı nda
birleştirilmiş bir teleskop ve mikroskobu niteler” (Macey, 2005: 124).İngiliz filozof
Jeremy Bentham’ı n ideal hapishane olarak tasarladı ğı Panoptikon;
halka biçimli bir binadı r, ortası nda bir avlu ve avlunun ortası nda bir kule bulunmaktadı r. Halka hem içeriye hem dı şar ı ya bakan hücrelere bölünmüştür. Bu küçük hücrelerin her birinde, kurumun hedefine uygunolarak, yazı yazmayı öğrenen bir çocuk, çalı şan bir işçi, ı slah edilen birmahkum, deliliği yaşayan bir deli yer almaktadı r. Merkezi kulede birgözetmen vardı r. Her hücre hem içeri hem dı şar ı baktı ğı ndan gözetmenin bak ı şı tüm hücreyi kat edebilir; hiçbir karanlı k nokta yoktur ve sonuçolarak bireyin yaptı ğı her hareket gözetmenin bak ı şı na açı ktı r. Bugözetmen kendisinin her şeyi görebileceği, buna kar şı lı k kimseninkendisini göremeyeceği şekilde panjurlar, yar ı açı k bölme pencereleriarası nda gözlemde bulunmaktadı r. Bentham’a göre bu, bu küçük veharikulade mimari kurnazlı ğı bir dizi kurum kullanı labilmektedir.Panoptikon, aslı nda, “bir toplum ve iktidar türünün ütopyası dı r (Foucault,2005b: 19).
Foucault’ya göre bu tür bir iktidar, “panoptizm” adı nı tam olarak alabilmektedir.
Foucault, panoptizmin egemen olduğu bir çağda yaşanı ldı ğı nı belirtmektedir (Foucault,
2005b: 224). Panoptikle birlikte gözetleme, inceleme ortaya çı kmaktadı r. Bir kimseyi
aralı ksı z olarak ve tümüyle gözetlemek söz konusudur. Bireylerin üzerinde iktidar
uygulayan, gözetledikleri üzerinde bilgi imkanı na sahip olan biri taraf ı ndan bireylerin
sürekli olarak gözetimi vardı r. Bu gözetleme tekniği ile insan davranı şlar ı nı n her yönü
ayr ı ntı lı bir şekilde hizaya sokulmaktadı r.
Bu açı dan görsel teknolojinin önemli bir güç mekanizması olarak benimsenmesi,
görselleşmenin egemenliğiyle ilgili bir boyuttur. Bu durum bize görüşün kar şı lı klı lı ğı nı
göstermektedir. Görme şekilleri aynı zamanda görülme şekilleridir (Chaney, 1999:
114). Bu gözetleme sistemi toplumun, yurttaşı n özel gündelik dünyası nı n bütüncül bir
tarzda yönetilmesini sağlamaktadı r. “Modern denetim, disiplinlerin ve alı şkanlı ğı n
sorgulanmaksı zı n kabul edilen dünyası içersinde cereyan eden özdenetime dayanı r”
(Stauth ve Turner, 1997: 127). Bunun anlamı ; gözleyenin kendisi gözlenenler taraf ı ndan
görülmediği için gözlenenler tam olarak ne zaman gözlendiklerini bilememektedirler.
Bu yüzden her zaman gözleniyormuş gibi hareket etmek ve davranı şlar ı nı
sı nı rlandı rmak zorundadı rlar. Bu nedenle panoptikon, disiplinin mahkumlar taraf ı ndan
içselleştirilmesidir. Panoptikon ilkesinin başka kurumlar taraf ı ndan da uygulanması yla
iktidar son derece ekonomik, verimli, etkili bir biçimde toplumu disiplin altı na
almaktadı r (Foucault, 2005b: 18). Panoptikon’un en önemli sonucu; “orada olan kişide,
iktidar ı n otomatik işleyişini garanti altı na alan bir bilinçli ve sürekli görünürlük durumu
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 49/128
39
yaratmaktı r” (Megill, 1998: 358). Çünkü panoptikon iktidar ı otomatikleştirmekte ve
bireysellikten çı karmaktadı r. İktidar ı kimin icra ettiğinin pek bir önemi yoktur. Burada
gerçek bir tabi olma durumu, hayali bir ilişkiden mekanik olarak doğmaktadı r.
Mahkumu iyi davranmaya, deliyi sakin olmaya, işçiyi çalı şmaya, okul çocuğunu özenliolmaya, hastayı tedaviye uymaya zorlamak için güç kullanmaya gerek kalmamaktadı r
(Foucault, 2000: 299). Böylece bir gözetim toplumu ortaya çı kmaktadı r. Bedenler
derinlemesine bir şekilde kuşatı lmakta ve birey bu düzende, bütüncül bir güçler ve
bedenler taktiğine göre, titizlikle üretilmektedir.
Madan Sarup bu noktada ilginç bir benzetme yapmaktadı r, panoptikon ile
sonsuz bilgi sahibi Hı ristiyan Tanr ı sı arası nda yak ı n bir benzerlik kurmaktadı r. Ayr ı ca
bu aracı , usdı şı kaynaklı arzular ı n içsel gözetimcisi Freud’cu üst ben kavramı na da
benzetmektedir. Panoptikon ile bireylerin bilgisayar yoluyla gözlemlenmeleri arası nda
da bir benzerlik kurulabileceğini de ifade etmektedir (Sarup, 1995: 86). Norbert Elias
da bu şekilde insanlar ı n kendilerini ve başkalar ı nı Orta Çağ’da olduğundan daha
özgürce şekillendirebildiklerini ifade etmektedir (Chaney, 1999:126). Çünkü, insanı n
gözetleme ve izleme eylemi kar şı lı ksı z kalmamaktadı r. “Etkin olarak gerçekleştirdiği bu
türden her şeyi, tam tamı na aynı ama daha kuvvetli bir biçimde kendinde de edilgen
olarak deneyimler” (Canetti, 1998: 202). K ı sacası Panoptikon kendisine herkesinyakalandı ğı ama hiç kimsenin bilmediği bir makinedir. Bu makine aslı nda insansı zlaşan
iktidar kavramı na kar şı lı k gelmektedir. Çünkü her an görünür olduğunun bilincinde olan
kişi, kendi kendini kontrol etmektedir. Böylece disipliner iktidar ı n bu aygı tı kişide bir
otokontrol mekanizması nı kurmakta ve işletmektedir. Kişi iktidar ı n nerde olduğunu ve
nerden geldiğini bilmediği için de, sürekli izleniyormuş hissine kapı larak kendi kendini
gözetlemektedir. Böylece kendilerini ve birbirlerini sürekli gözetleyen insanlar ı n
oluşturduğu bir toplum ortaya çı kmaktadı r. Sonuç olarak modern birey ve onun bedeni biyo-iktidar ve disipliner iktidar mekanizmalar ı nı n içinde özenle imal edilmektedir.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 50/128
40
İK İNCİ BÖLÜM
BİYO-İKTİDAR KAVRAMININ IRKÇILIĞA DÖNÜŞÜMÜVE NAZİZM ÖRNEĞİ
2. 1. BİYO-İKTİDAR KAVRAMININ IRKÇILIĞA DÖNÜŞÜMÜXIX. yüzyı lda insanlı ğı n gelişmesinde iki önemli olay meydana gelmiştir:
“Bünyeleri ve zihniyetleri itibariyle birliklerini gittikçe sağlamlaştı ran milletlerin
meydana gelişi -ulus devletlerin ortaya çı k ı şı -; toplumlar ı n istatistik incelemelerine
mahsus demografi biliminin ve mesken davası nı n bir devrim denilecekşekilde gelişmiş
olması ” (Domenach, 1961: 41). Bu bağlamda yaşanan bu gelişmelerden ilki politik
iktidar alanı nda, ikincisi ise yaşam iktidar ı üzerinde meydana gelmektedir. Buikincisinin anlamı , yaşamı n iktidar taraf ı ndan göz önüne alı nması dı r. Bu, canlı varlı k
olarak insan üzerinde bir iktidar ı n kurulması dı r, başka bir ifadeyle burada biyolojik
olanı n denetim altı na alı nması söz konusudur. Yaşam ve beden bir iktidar nesnesi haline
gelmektedir. Biyolojik olan siyasal alanda kar şı lı ğı nı bulmakta ve iktidar ı n müdahale
alanı na dahil edilmektedir.
Foucault’ya göre XIX. yüzyı lda siyasal hukukun en büyük değişikliklerinden
biri, eski hükümranlı k hukukunun -öldürme ya da hayatta bı rakma hakk ı nı -, yeni bir
hukukla tamamlanması dı r. Bu yeni hukuk biçimi ilkinin içine işlemekte, onu
değiştirmekte, tersi bir hukuk ve iktidar biçimi yaratmaktadı r. “Hükümranlı k hakk ı ,
öldürme ya da hayatta bı rakma iktidar ı iken bu yeni iktidar, yaşatma ya da ölüme
bı rakma iktidar ı dı r” (Foucault, 2003c: 247). XVII. ve XVIII. Yüzyı llarda esas olarak
bireyin bedeni üzerine odaklanan bu iktidar biçimi daha öncede belirtildiği gibi biyo-
iktidardı r. Bu iktidar teknolojisindeki temel mesele bireyin bedeni ve toplumun bedeni,
yani nüfustur. Biyo-iktidar nüfusun içinde meydana gelen belirtisiz, rastlantı sal olaylarayönelmekte ve bunlar ı düzenlemeye, denetlemeye çalı şmaktadı r. Örneğin doğum ve
ölüm oranlar ı , yaşam süreleri, sağlı k düzeyleri ve bunlar ı etkileyecek tüm koşullar.
Foucault bu yeni iktidar biçimine -biyo iktidar- geçişle birlikteşu sorulara yanı t
aramaktadı r:
1. Nesne ve hedef olarak yaşamı alan bu iktidar teknolojisinde,
hükümdarlı k iktidar ı nı n giderek gerilediği ve bunun tersine disiplinci ya
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 51/128
41
da düzen ayarlayı cı biyo-iktidar ı n giderek daha çok ilerlediği doğruysa,
öldürme hakk ı ya da öldürme görevi nası l kullanı lacaktı r?
2. Bu iktidar, asal olarak yaşamı çoğaltmanı n, süresini uzatmanı n, yaşam
şanslar ı nı çoğaltmanı n, kazalar ı savuşturmanı n ya da kayı plar ı nı
gidermenin önemli olduğu doğruysa, nası l öldürebilir?
3. Bu koşullarda, siyasal bir iktidar için öldürmek, ölümü talep etmek,
ölüme çağr ı çı karmak, öldürtmek, öldürme emrini vermek, yalnı zca
düşmanlar ı nı değil kendi yurttaşlar ı nı bile ölüme atmak nası l mümkün
olur?
4. Asal olarak hedefi yaşatmak olan bu iktidar nası l ölüme bı rakabilir?5. Biyo-iktidar üzerine odaklı bir siyasal sistemde, öldürme gücü nası l
kullanı lı r, öldürme işlevi nası l kullanı lı r? (Foucault, 2003c: 260).
Foucault, 17 Mart 1976 tarihli dersinde bu sorularaşu şekilde yanı t vermektedir:
Irkçı lı k burada devreye girer. Irkçı lı ğı n bu dönemde icat edildiğini söylemekistemiyorum kesinlikle. Çok uzun süreden beri vardı . Ama galiba başka yerdeişliyordu. Irkçı lı ğı devlet mekanizmalar ı nı n içine sokan, işte bu biyo-iktidar ı n birden belirimidir. Irkçı lı k, iktidar ı n temel mekanizması olarak, modern
devletlerde kendini gösterdiği biçimiyle, bu anda yerleşir, ki bu da, belirli birzamanda, belirli bir ölçüde ve belirli koşullarda, ı rkçı lı ktan geçmemiş hiçbirmodern devlet işleyişi olmadı ğı nı gösteriyor (Foucault, 2003c: 260).
Foucault’ya göre ı rkçı lı k şu şekilde işlemektedir: Irkçı lı k öncelikle iktidar ı n
sorumluluğunu yüklendiği yaşam alanı içerisinde bir kopukluk yaratmakta; yaşaması
gerekenle, ölmesi gereken arası nda bir kesinti oluşturmaktadı r. Irklar ı n ortaya çı k ı şı ,
ayr ı şması , hiyerar şisi, bazı lar ı nı n aşağı bazı lar ı nı n da üstün olarak nitelendirilmesi,
iktidar ı n yüklendiği bu biyolojik alanı parçalara ayı rmanı n yollar ı dı r. Nüfus içersinde,
topluluklar ı birbirlerine göre ileriye ya da geriye konumlandı rmanı n da bir yoludur
(Foucault, 2003c: 261). K ı sacası biyolojik bir alan içerisinde, biyolojik özellikli
duraklar yaratmaktadı r Tüm bunlar iktidara, nüfus içerisinde,ı rklar ı n ayr ı ştı r ı lması
imkanı nı vermektedir.
Foucault’ya göreı rkçı lı ğı n iki işlevi bulunmaktadı r:
Irkçı lı ğı n ilk işlevi, parçalara ayı rmak, biyo-iktidar ı n ilgilendiği biyolojik
continuum içerisine duraklar koymaktı r. İkinci işlevi ise, “ne kadar öldürürsen, o
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 52/128
42
kadar ı nı ölüme bı rak ı rsı n” ya da “ne kadar çok ölüme terk edersen, sen de, bu yolla o
kadar yaşarsı n” düşüncesini ortaya koymaktı r. Irkçı lı k, savaşçı türden bu ilişkiyi,
yaşamak istiyorsan, ötekinin ölmesi gerekir fikrini, yeni bir düzlemde, biyo-iktidar ı n
kullanı şı yla açı kça bağdaşan bir biçimde devreye sokmaktadı r, işletmektedir. Irkçı lı k, birinin yaşamı ile ötekinin ölümü arası nda biyolojik bir ilişki kurmaktadı r. Aşağı türler
yok olma eğiliminde oldukça, anormal insanlar ortadan kaldı r ı ldı kça kişi daha çok
yaşamakta, güçlü ve sağlı klı olmaktadı r. “Ötekinin ölümü, kötü ı rk ı n, aşağı ı rk ı n,
soysuzlaşmı ş ya da anormal olanı n ölümü, genel olarak yaşamı daha sağlı klı
k ı lmaktadı r; daha sağlı klı ve ar ı ” (Foucault, 2003c: 261). Burada söz konusu olan
savaşçı l ya da siyasal bir ilişki değil, biyolojik bir ilişkidir. Ortadan kaldı r ı lması
gerekenler nüfusa, nüfusun içinde yer alanı rklara göre değerlendirilmektedir. Biyolojiktehlikeler ortadan kaldı r ı lmakta ve böylece ı rk ı n güçlendirilmesine yönelik olarak bir
biyolojik sistem devreye sokulmaktadı r. Biyolojik olarak tehlikeli görülenler bertaraf
edilmektedir.
Foucault’ya göre ı rk, ı rkçı lı k, bir normlaştı rma toplumunda ölüme mahkum
etmenin kabul edilebilirlik koşuludur. Foucault, “devlet biyo-iktidar modu üzerinden
işlediği andan itibaren, devletin öldürücü işlevi ancak ı rkçı lı kla yerine getirilebilir”
(Foucault, 2003c: 262) demektedir. Foucault’nun sorduğu sorulara verdiği yanı t bucümlede yer almaktadı r. Burada devletin öldürme gücünü ve işlevini ı rkçı lı ğa
başvurarak yerine getirdiğini ifade etmektedir. Irkçı lı ğı n önemi de burada ortaya
çı kmaktadı r. Öldürme hakk ı bu koşullar altı nda uygulanabilmektedir. Irkçı teoriler
kendilerinden olmayanı rklar ı yok etmek amacı yla böyle bir sistem geliştirmektedirler.
Foucault bu noktada başka bir soruyu gündeme getirmektedir: “İnsanlar ı
öldürmek, uygarlı klar ı öldürmek gerektiğinde, bu nası l yapı lacaktı r?” Foucault’nun bu
soruya verdiği yanı t ise şöyledir: “Evrimciliğin izleklerinden geçen birı rkçı lı k yoluyla
yapı lacaktı r.” Bu nedenlerle de savaşta ı rkçı lı k harekete geçirilmektedir. Ona göre
savaşta artı k iki şey önemli hale gelmektedir:
1. Yalnı zca siyasal düşmanı değil, kar şı ı rk ı , temsil edilen ı rk adı na,
kar şı taraftakilerin oluşturduğu o biyolojik tehlikenin de yok edilmesi.
Burada söz konusu olan siyasal düşmanı n biyolojik olarak
genelleştirilmesidir.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 53/128
43
2. Savaş XIX yüzyı lı n sonunda, yalnı zca kar şı ı rk ı saf dı şı bı rakarak
kendi ı rk ı nı güçlendirmenin bir yolu olarak değil, aynı zamanda kendiı rk ı nı yeniden canlandı rmanı n da bir yoludur. Foucault’ya göre artı k
insanlar arası nda şu düşünce egemendir: “Aramı zdan ölenlerin sayı sı ne kadar çok olursa, ait olduğumuz ı rk da o kadar saf olacaktı r”
(Foucault, 2003c: 263).
Artı k savaşlar savunulması gereken hükümdar adı na yapı lmamakta, herkesin var
olması adı na yapı lmaktadı r. Halklar birbirlerini öldürmeye yaşamlar ı nı n gerekliliği için
hazı rdı rlar. Bu açı dan katliamlar yaşamsal olmaktadı r (Foucault, 2003b: 101).
Foucault’ya göre, “bir halk ı toptan ölüme mahkum etme gücü, bir başka halk ı n varlı ğı nı
sürdürmesini sağlama gücünün görünmez ya da öbür yüzüdür” (Bernauer, 2005: 249)
demektedir. Burada söz konusu olan bir halk ı n biyolojik varlı ğı dı r. Çünkü iktidar,
yaşam, tür, ı rk ve kitlesel nüfus olaylar ı düzeyinde yer almakta ve kendini burada ortaya
koymaktadı r.
Foucault, 28 Ocak 1976 tarihli dersindeı rkçı lı ğı n, tarihsel savaş teması nı n
yerine, biyolojik savaşı geçirdiğini ifade etmektedir. Ona göre türlerin ayr ı şması , en
güçlünün seçilmesi, en uygunı rklar ı n ayakta kalması vb. alanlarda mücadele söz
konusudur. Birci bir toplum yapı sı egemendir. Devlet de ı rk ı n bütünlüğünün,
üstünlüğünün ve saflı ğı nı n koruyucusudur. Bu şekilde ı rk ı n saflı ğı düşüncesi, ı rklar
savaşı mı düşüncesinin yerini almaktadı r (Foucault, 2003c: 92). Öncelikle bir üst ve altı rk belirlenmekte, kar şı ı rk ı n getirdiği bütün biyolojik tehlikelere kar şı önlemler
alı nmakta, ı rk ı n saflı ğı korunmakta ve son aşamada kar şı ı rk yok edilmektedir.
Irkçı lı k doktrinlerinde “kan” düşüncesi oldukça önemli bir araç olarak kar şı mı za
çı kmaktadı r. Kanı n değeri, bir yandan araçsal rolüne; kan dökebilmeye, öte yandan da
göstergeler düzenindeki iş birliğine; belli bir kana sahip olmaya, aynı kandan olmaya ve
muğlaklı ğı na; kanı n dökülmesi kolay, kar ı şmaya yatk ı n, çabucak bozulabilir olması na
bağlı bulunmaktadı r. Burada söz konusu olan bir kan toplumudur ve bundan dolayı da
iktidar da kan aracı lı ğı yla konuşmakta, bireylere buşekilde seslenmektedir (Foucault,
2003b: 108). Kan sembolik işlevinin dı şı nda, soyluluk taraf ı ndan bir biyolojik nesne
olarak da görülmektedir. Bu açı dan “soyluluğun ı rkçı lı ğı mitik bir geleneğe değil,
gerçek bir kan bağı yla soyaçekim teorisine dayanmaktadı r” (Grosrichard, 2005: 150).
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 54/128
44
Irkçı iktidar kan aracı lı ğı yla, ı rka, ı rk ı n gücüne ve egemen olma yeteneğine
bağlanmaktadı r. Foucault da modern, devletsel, biyolojikleştirici biçimiyleı rkçı lı ğı n bu
noktada oluştuğunu ifade etmektedir. Bütün bir nüfus, aile, evlilik, eğitim, toplumsal
hiyerar şi ve mülkiyet politikası yla bedenler, davranı şlar, sağlı k ve gündelik yaşamdüzeyindeki bir dizi sürekli müdahale, renklerini ve gerçeklendirilmelerini kanı n
saflı ğı nı koruma ve ı rk ı zafere ulaştı rmanı n kaygı sı ndan yola çı karak kazanmaktadı r.
K ı sacası ı rkçı lı k, biyo-iktidar ı n içinde, başkalar ı nı n ölümü, bir ı rk ı n ya da bir
nüfusun üyesi, birlikçi ve canlı bir çokluğun bir öğesi olarak kişinin kendisinin biyolojik
açı dan güçlendirilmesini ifade etmektedir. Bu ilkeye göre de, ölüm işlevini yerine
getirmektedir. Foucault’ya (2003c: 264) göre modernı rkçı lı ğı n özgüllüğü de iktidar ı n
tekniğine, teknolojisine bağlı dı r. Irkçı lı k, hükümdar iktidar ı nı sürebilmek için, ı rk ı ,ı rklar ı n saf dı şı edilmesini ve ı rklar ı n saflaştı r ı lması nı kullanmak zorunda olan bir
devletin işleyişine bağlı bir konumdadı r. Hükümdar iktidar ı nı n biyo-iktidarla yan yana
gelmesi ya da biyo-iktidar yoluyla işleyişi, ı rkçı lı ğı n işleyişini, yerleştirilmesini ve
canlandı r ı lması nı gerektirmektedir. Tüm bunlar biyoloji ve tı p alanı ndaki bilimsel
çalı şmalar kullanı larak yapı lmaktadı r. Bu şekilde ı rkçı lı k teorileri formüle edilmekte ve
uygulanmaktadı r.
Demografi bilimiyle her türlü nüfus istatistiği tutulmaktadı r. Bununla birlikte
disipliner iktidar da üreme yaşamı nı doğrudan denetlemektedir. Bu açı dan cinsellik de
iktidar ı n doğrudan müdahale ettiği bir nesne konumuna gelmektedir. Foucault, cinsel
alanı n nası l iktidar ı n oluşturduğu ve müdahale ettiği bir nesne halini aldı ğı nı ortaya
koymaktadı r. XIX. yüzyı lı n başı nda tı bbi cinsiyet teknolojileri ortaya çı kmaktadı r.
Foucault, XIX yüzyı lı n sonunda ise, toplumun veı rk ı n korunması amacı yla hukuki ve
tı bbi denetimlerin geliştirildiğini ifade etmektedir (Bernauer, 2005: 243). Bu dönemde
çiftlerin cinsel davranı şlar ı nı , planlanmı ş bir siyasal tutuma dönüştürmeye çalı şan
sistematik çalı şmalar yapı lmaktadı r. Foucault’ya (2003b: 28) göre XIX. ve XX.
Yüzyı llar ı n ı rkçı rejimlerinde, devlet, yurttaşlar ı nı n sürdürdüğü cinsel etkinliğin ne
durumda olduğunu ve bu etkinliğin nası l yürütüldüğünü bilmek zorundadı r. Cinsellik
kamuyu doğrudan ilgilendiren bir konudur, buyruklardan oluşan büyük bir biyolojik
düzen cinselliği kuşatmı ş bulunmaktadı r. Biyolojik olanı n tı bbi bir toplumsallaştı r ı lması
söz konusudur. Bu iktidar ı n biyolojik süreçlere müdahalesi anlamı nı taşı maktadı r. Bu
müdahalenin en önemli örneğini de XX. Yüzyı lda Nazizm oluşturmaktadı r. K ı sacası
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 55/128
45
Foucault’nun ortaya koyduğu bedenin anatoma-politiği Nazizmde saf, üstünı rka, ideal
beden tasar ı mı na; biyo-iktidar ise kar şı t ı rklar ı n yok edilmesine -soyk ı r ı m- ve nüfus
politikalar ı nda saf Alman ı rk ı nı n korunması na yönelik çalı şmalara –doğum kontrolleri,
k ı sı rlaştı rma, insan haralar ı nı n kurulması gibi- dönüşmektedir.
2. 2. IRK VE IRKÇILIKIrk, milletten farklı olarak ve kuşkuya yer bı rakmayacak bir biçimde
algı lanmaktadı r. Irk fikri, insanlar arası nda ne insan eseri, ne de insan çabası yla
değiştirilebilir olduğu düşünülen türden ayr ı mlar ı temsil etmektedir (Bauman, 1999:
190). “Irk, kalı tsal karakterleri belirli bir birlik gösteren insanlar ı n oluşturduğu doğal
gruplar ı ; ortak biyolojik özelliklere göre bölünmeyi” (Güney, 1998: 135); “kimi
genlerin en az ya da en çok rastlanı r olması yla diğerlerinden farklı laşan bir topluluğu ya
da topluluk bütününü” (Strauss, 1997: 66) ifade etmektedir. Irk, soyun alt
bölümlerinden biri olarak ortaya çı kmı ştı r; türün bir alt bölümüdür.İnsan gruplar ı nı
birbirleriyle ı rksal açı dan farklı laştı ran başlı ca unsur ise onlar ı n bedensel özellikleridir.
Kalı tı msal, ortak fiziki karakterlerin toplamı nı belirtmektedir. Buradaki “fizik karakter”
ifadesi, kalı tı msal olmak koşuluyla anatomik olduğu kadar, fizyolojik, psikolojik,
patolojik özellikleri de taşı maktadı r. Bundan dolayı tüm bu özellikler, antropolojik
değerlere sahiptir (Fontette, 1991: 10-11). Irka biyolojik bir anlam verilmektedir.
Bireysel karakter, kabiliyet ve mizaç, kafatası ya da bedenin öteki parçalar ı nı n şekli ve
ölçüsü gibi, gözlenebilir, dı şsal niteliklerle yak ı ndan ilişkilidir, ya da genlerin niteliği ile
bir daha değişmemek üzere belirlenmiştir (Bauman, 1999: 190). Görüldüğü gibi ı rk ı
belirleyen ya da birı rk ı diğerlerinden ayı rmaya neden olan ölçütler bedensel ölçütlerdir,
bunlar:
1- Ten Rengi: Altderi içinde bulunan pigment taneciklerinin az ya da
yoğun olması yla ilişkilidir; yoğunluğun fazla olması ‘siyah ı rk’ı ,
derideki kanla pigmentin renklerinin kar ı şması (cildin sararması )
‘Asyalı ı rk’ı , pigmentasyon eksikliği ise (tenin pembe renk alması )
‘Kuzey Avrupa ı rk’ı nı karakterize etmektedir (Fontette, 1991: 11-12).
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 56/128
46
2- Saçlar ı n Biçimi; dik saçlar sar ı ı rka, dalgalı ve yumuşak saçlar ise
Avrupa’da yaygı ndı r. Boy ve başı n biçimi de bu ölçütler arası nda yer
almaktadı r.
3- Bunlar ı n yanı nda genetik ölçütler olarak; kan grubu, kandaki “Rh”
faktörü ve tat alma duyarlı klar ı kullanı lmaktadı r.
Paul Robert’in Dictionnaire de la Langue Française’i 1962’de ı rkçı lı ğı , ı rk
sözcüğünün türevlerinden biri olarak kabul etmekte ve anlamı nı şöyle açı klamaktadı r:
“Toplumsal konumunı rksal karakterlere bağlı olduğu inancı üzerinde kurulu ve üstünı rk ı n diğer ı rklarla kar ı şmaktan korunması gerektiği sonucuna ulaşan bir ı rklar
hiyerar şisi teorisi” (Fontette, 1991: 7) dir. Irklar hiyerar şisine göre ı rklardan kimisi
üstün kimisi ise aşağı dı r; ne zamanı n değişimi, ne coğrafya farklı lı ğı bunu
değiştirememektedir. Irklar ı n bu şekilde kabul edilmesi, ı rkçı lı k fikrinin temelini
oluşturmakta veı rkçı lı ğa zemin hazı rlamaktadı r.
Irkçı lı k, ı rklar ı n varlı ğı inancı na dayanmaktadı r. “Irkçı lı k, belli başlı insani
özelliklerin ve yeteneklerinı rk taraf ı ndan belirlendiğini öne süren teoridir” (Bernasconi,
2000: 34). Irkçı lı k, gerçek bir bütüncül toplumsal görüngüler olarak, farklı işaretlerin -
isim, derinin rengi, dinsel ibadet gibi- etraf ı
nda eklemlenen ve korunma ya da ayr ı
mhayalinin -toplumsal bünyeyi ar ı laştı rma, kendi, biz kimliğini her türlü melezleşme,
kar ı şma ve istiladan koruma zorunluluğu gibi- zihinsel ürünleri olan söylemlerde,
temsillerde ve pratiklerde kayı tlı dı r. Böylece kimi duygulanı mlar düzenler; bunu onlara
nesneleri açı sı ndan olduğu kadar özneleri açı sı ndan da klişeleşmiş bir biçim vererek
yapmaktadı r (Balibar, 1995a: 26). Balibar’a göre kitle ya da halk kategorisi bile yansı z
değildir, toplumsal olanı n ı rksal ve yurtsal k ı lı nması mantı ğı yla doğrudan ilişkilidir.
Irkçı kuramlar ı n işlevinin kaynağı , gözle görülür kanı tlara, ı rksal işaretlere, özelikle de
bedensel işaretlere dayanmaktadı r. Irkçı kuramlar ı n temelinde biyolojik faktörler
bulunmaktadı r.
Öncelikle temel bir sı nı flandı rma işlevi, yani insan türünün kendisini oluşturan
farklı lı ğı içeriden düşünüşü, insanlar ı n insan olarak kabul edildikleri ölçütleri arayı şı
söz konusudur: İnsanı , insan yapan nedir? Ne ölçüde, ne biçimde insandı r? sorular ı
sorulmaktadı r. Bu açı dan her hiyerar şi oluşturma, bu sı nı flandı rmayı önceden
varsaymaktadı
r. Bu sı
nı
flandı
rma da doğal olarak hiyerar şiye yol açmaktadı
r. Çünkü
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 57/128
47
insan türünü oluşturan gruplar ı n hiyerar şik bir tablosunun çizilmesi, türün birliğinin
tasviridir. Burada bir farkçı lı k yaratı lmaktadı r (Balibar, 1995b: 75). K ı sacası
sı nı flandı rma ve hiyerar şi, tarihsel ve toplumsal farklı lı klar ı n doğallaştı r ı lması nı ifade
etmektedir. Bu doğallaştı rmalarla birlikte ı rkçı lı k düşüncesi de bir gerçekliğeoturtulmaktadı r. Böylece toplumun bu düşünceyi kabullenmesi sağlanmaktadı r.
Irkçı lı k, ı rklar olarak adlandı r ı lan şeyleşmiş varlı klar ı n kesin sı nı rlar ı nı , genetik
ve/veya toplumsal olarak tanı mlamakta; aynı zamanda geçmişin sürekliliğini temel alan
iddialar ı , her zaman için bugüne taşı maktadı r. Geçmişi, bugüne uyarlanmı ş bir
esneklikle birleştirmektedir (Wallerstein, 1995: 45). Buşekilde ı rksal gruplar ı n
yaratı lması nı ve sürekli olarak yeniden yaratı lması nı sağlamaktadı r. Gruplar her zaman
bulunmaktadı r ve hiyerar şik bir yapı da sı ralanmaktadı rlar.
2. 2. 1. Irkçı lı ğı n Tarihsel Gelişimiİnsanlar ı n renklerine göre ayr ı ma tabi tutulması na ilişkin en eski kanı t, İ.Ö. 19.
yüzyı lda Firavun III. Sesostris’in Güney Mı sı r’da diktirmiş olduğu dikilitaşlardan
birinin üzerinde bulunan kitabedir. Kitabede; “ticaret merkezlerinde alı şveriş yapmak
için gelmek isteyenler dı şı nda, bu topraklardan kara yoluyla ya da nehir yolundan
kayı kla geçiş siyahlara yasaklanmı ştı r” (Fontette, 1991: 22) yazmaktadı r. Yunanlı lar ise
“Hellad” dı şı nda yaşayan herkesi “Barbaroi” olarak adlandı rmaktadı rlar. Yunanlı lar İ.Ö.
130 yı lı nda Yahudilere yönelik olarak, onlar ı n insan soyunun düşmanlar ı , cüzamlı lar,
gereksizler vb. olduklar ı nı ifade etmektedirler. Yahudi sorunununı rkçı bir renge
bürünmesi ise ilk kez 15. yüzyı lda İspanya’da görülmektedir. Yalnı z kan
katı şı ksı zlı klar ı nı kanı tlayabilenler “eski Hı ristiyanlar” olarak kabul edilmektedirler
(Fontette, 1991: 37). Tarihte buşekilde belirmeye başlayan bir ı rklar ayr ı mı ve
hiyerar şisi söz konusudur.İlk olarak ı rklar birbirlerinden ayr ı lmakta ve sonrası nda ı rklararası nda bir hiyerar şi yaratı lmaktadı r, bunlar da ı rkçı lı k düşüncesini oluşturmaktadı r.
Avrupa’da XV. yüzyı lı n sonundan itibaren artan birşekilde misyonerler, kaşifler
ve tüccarlar taraf ı ndan yazı lmı ş olan ve insan topluluklar ı arası ndaki farklı lı klar ı
ayr ı ntı lar ı yla anlatan seyahatnameler ortaya çı kmaktadı r. 1864 yı lı nda yayı mlanan ve
François Bernier’e atfedilen anonim bir kitap dört ya da beş değişik insan tipi olduğunu
kabul etmektedir. Bunlar, Avrupalı lar, Doğulular ve Laponlar’dı r. Bu sı nı flandı rmada
Amerikan Yerlileri ve Hotantolar’da ek tipler olarak yer almaktadı rlar. Bernier bu
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 58/128
48
çalı şması nda ı rk kavramı yla ilgili olarak farklı tohumlara gönderme yapmaktadı r.
“Bernier’e göre güzellik, sadece sudan, yeme alı şkanlı klar ı ndan, topraktan ve havadan
değil, aynı zamanda belli ı rklara ve türlere özgü tohumdan da doğmaktadı r”
(Bernasconi, 2000: 36-37). Buradaı rk ı n güzelliği genetik faktörlere bağlanmaktadı r. Nazi döneminde bu anlayı ş, saf Alman ı rk ı nı n yaratı lması nda, ideal güzellik ve beden
fikrinin ortaya konması nda ve uygulanması nda kendini göstermektedir.
Irk kuramlar ı ; bilimsel, çevreci, kalı tı mcı , genetik ı rk kuramlar ı şeklinde
ayr ı lmaktadı rlar. İsveçli botanikçi Linnaeus 1735 yı lı nda ı rklar ı ; Amerikalı K ı zı l,
Afrikalı Siyah, Asyalı Kahverengi ve Avrupalı Beyaz olarak sı nı flandı rmaktadı r. 1775
yı lı nda antropoloji biliminin kurucusu Alman doğa bilgini Blumenbach insanlar ı
derilerinin renklerine göre, Kafkasyalı -Beyaz, Moğol-Sar ı , Etyopyalı -Siyah, Amerikalı -
K ı zı l ve Malayalı -Kahverengi olarak ayr ı lmaktadı r (Şenel, 1984: 14-15).
Çevreci kuramda ise Fransı z doğa bilimcisi Buffon evrim kavramı nı ortaya
koymakta, iklimi ve diyetiı rksal farklı lı klar ı n temel nedenleri olarak görmektedir.
Fransı z biyoloğu Lamarck’a göre ise evrim, kullanı lmayan organlar ı n körelip yok
olmalar ı , kullanı lan organlar ı n gelişmeleri ve böylece kazanı lan özelliklerin katı lı mı yla
ilerlemektedir. Darwin de Do ğ al Ayı klanma Yoluyla Türlerin Kökeniadlı yapı tı nda
canlı lar arası nda bir yaşam savaşı nı n olduğunu, k ı t kaynaklar içinde yapı lan bu yaşam
savaşı nda farklı çevrelere uyum sağlayanlar ı n yaşamlar ı nı sürdürüp, uyum
sağlayamayanlar ı n elenmesiyle sonuçlanan bir doğal ayı klanma sürecini varlı ğı nı öne
sürmektedir (Şenel, 1984: 21). Ona göre anne babadaki yalı n niteliklerin ortalaması
yavruya aktar ı lmakta ve her türlü bedensel, psikolojik, zihinsel nitelikler kalı tı mla
geçmektedir.
Kalı tı mcı kuramda ise Alman anatomisti Camper insan yüzünü ölçmektedir.
Retzius ise kafataslar ı nı ölçmeye yönelmektedir. Fransı z antropoloğu Paul Broca ise,
beynin ı rkla ilgili bir şey olduğunu ve kafatası nı ölçmenin beynin içindekileri ortaya
çı karmak için en iyi yol olduğunu ileri sürmektedir (Arendt, 1998: 72). Bedenle ilgili
ölçümler ı rklar ı n sı nı flandı r ı lması için ölçüt seçilmektedir. Biyolojik özellikler son
derece titiz birşekilde incelenmekte ve bu verilerı şı ğı nda ı rklar sı nı flandı r ı lmaktadı r.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 59/128
49
XIX. yüzyı lı n tanı nmı ş fizyonomicilerinden R. Wells,Yeni Fizyonomi ya da
Karakterin Emareleri adlı kitabı nda, fizyonomik karakterizasyonlar ı n tipik özelliğini
açı klamaktadı r. Ona göre bedenin her bir parçası , hiyerar şik kültürel farklı lı klar için bir
yol haritası sunmaktadı r. Burun hakk ı nda şöyle demektedir:
Burun, sahibinin hiyerar şideki konumunu gösterir. Bir zarif, güzel bir burunvar, bir de kocaman, kaba, çirkin burun. Biri, tam ve sistematik gelişmeyi,öbürüyse sadece deformasyon istikametini gösterir. Aynı şey bireyler içinolduğu kadar, uluslar için de geçerlidir. Irk ı n terbiyesi ve ilerlemesi arttı kça burun da güzelleşiyor (Leppert, 2002: 268).
Fizyonomi, üstün ı rk ı betimlemeye ve başkalar ı yla birlikte Yahudilerin
ehliyetsizliklerini göstermeye çalı şan Nazilerin işini kolaylaştı rmaktadı r. Fizyonominin
ölçümleri, soyk ı r ı mı n bilimsel gerçeklerini desteklemektedir.
Bauman’a göre, “siyaset pratiğinin etkili bir aracı olarak ı rkçı lı k, modern
bilimin ilerlemesi, modern teknoloji ve devlet gücünün modern biçimleri olmaksı zı n
düşünülemez. Bu özelliğiyle ı rkçı lı k, kesinlikle modern bir üründür. Modernlik,ı rkçı lı ğı
olanaklı k ı lar” (Bauman, 1997: 90). Ona göreı rkçı lı k, hem heterofobiden -farklı
olandan hoşlanmama-, hem de rekabet kaynaklı düşmanlı ktan farklı dı r. Baumanı rkçı lı ğı mimarlı k ve bahçe düzenleme stratejilerini tı bbı nkilerle birleştiren bir
uygulamaya benzetmektedir. Irkçı lı kta varolan gerçek, düşlenen kusursuz gerçeğe
uymayan ve yapı lanlarla değiştirilemeyen öğeler, budanarak yeni bir toplumsal düzenin
kurulması amaçlanmaktadı r (Bauman, 1997: 94). Bu bağlamda, bilimsel, teknolojik ve
kültürel gelişimin varabileceği sı nı r ı sürekli zorlayan bir modern dünyada,ı rkçı lı k belli
bir halk kategorisinin, belli kusurlar ı nı n yok edilemeyeceğini ve düzeltilemeyeceğini
ilan etmektedir. K ı sacası modernitenin vardı ğı noktada ı rkçı lı k, toplum içerisinde
rahatsı z edici kategorinin toplumdan atı lması nı , daha ileri düzeyde ise fiziksel olarak
yok edilmesini istemektedir. XX. Yüzyı lda Nazizm, bu yok etme işlemini en üstdüzeyde, soyk ı r ı ma başvurarak gerçekleştirmektedir.
2. 2. 2. Irkçı Doktrinler
Gobineau’ya göre toplumlar ı n yaşadı ğı dönüşümlerin asli faktörü ı rktı r. “Irk,
insan dünyası nı n öteki her şeyin çevresinde döndüğü odağı dı r” (Şenel, 1984:92).
Uygarlı klar kendilerine hayat veren kalı tı msal niteliklerinin ı rk kar ı şı mı sonucunda
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 60/128
50
bozulması nedeniyle yı k ı lmı şlardı r. “Bu kar ı şı m sonucunda büyükler alçaldı lar ve bu
alçalma telefi edilemeyecek ve onar ı lamayacak bir olumsuzluğa yol açmı ştı r,
melezleşme” (Fontette, 1991: 50). Gobineau,ı rklar ı üçe ayı rmaktadı r: Siyahlar,
Beyazlar ve Sar ı lar. Merdivenin en alt basamağı nda siyahlar bulunmaktadı r. “Beyaz ı rk,güçlü ve canlı bir zekanı n kanı tı olarak ve hiçbir bağı n birleştirmediği rakipleri üzerine
edinilmiş bir otoritenin gereği olmayan özellikleriyle, uygarlaştı rma yeteneğinin
büyüklüğüyle başı ndan beri üstündür. Gobineau’nun teorisine göre, “tüm uygarlı klar
beyaz ı rk ı n bir ürünüdür ve buı rk ı n yardı mı olmadan tek bir uygarlı k bile yaşayamaz”
(Goranov, 1982: 30). Bu üstünlük, enerji, düzene eğilim ve entelektüel üstünlükten
gelmektedir. Ayr ı ca fizik yapı sı bak ı mı ndan beyaz ı rk ı rklar ı n en güzelidir. Görüldüğü
gibi toplumlar ı n kültürel niteliklerin ve siyasal düzenleriniı rksal kalı tı mda görmektedir.Ona göre ulus, kan kar ı şı mı nı n bir ürünüdür ve insanlı k için tehlikelidir. Yurtseverlik
bir Cermen erdemi değildir, Cermen erdemi “ı rkseverlik”tir. Tüm aryan devletler,
örneğin Yunan, Roma, yabancı kanı n kar ı şması yla yı k ı lmı şlardı r (Şenel, 1984: 93). Kan
konusu ön plana çı kmaktadı r. Burada bir kanı olmak, kanı n saflı ğı , aynı kandan gelmek
ya da olmak kanı n değerini göstermektedir. Kanı rk ı belirleyen ve birı rk ı n üstünlüğü,
gücünü ya da zayı flı ğı nı gösteren bir araçtı r. Bu nedenler Hitler de bir kan mitosu
yaratarak, kanı n saflı ğı nı korumak için düzenlemeler yaparak, üstün bir kan, üstün birı rk yaratma düşünü hayata geçirecektir.
Houston Stewart Chamberlain’in ise dı ş görünüşü ve antropolojik ölçümleri
önemsememektedir. Ona göre bunlar sadece belli insan gruplar ı yla ilgilidir ve tek
başlar ı na bir değer taşı mamaktadı rlar. Irk ı gerçek anlamda belirleyen kriter “psikolojik
düzey”dir. Irk zihinsel ve ahlaki ölçütlerce belirlenmektedir. Geleceğin aydı nlatı lması
için geçmişin düşlenmesi gerekmektedir. “Seçkin birı rka, saf bir ı rka mensup olan kişi,
kendini her gün sı nar. Irk bilinci insanı yüceltir, onu çeşitli halklar ı n kar ı şması ndandoğan karmaşanı n içinden çeker alı r ve ona olağanüstü denilebilecek üstün yetenekler
kazandı r ı r.” Ona göre insanı rklar ı ı slah edilebilirler. Irk disiplini asilı rklar ı n şekillenme
koşullar ı nı belirleyen doğanı n beş yasası ndan yararlanı lması nı gerekli k ı lmaktadı r:
Temel koşulu mükemmel niteliğe sahip olan hammadde oluşturmaktadı r. Sonrası nda
uzun vadeli bir iç evlilik uygulaması gelmektedir. Bir ı rk en yak ı n akrabalar ı dı şı nda
döllenme ilişkilerine girmeyecek ve yalnı zca kendi aralar ı nda çoğalacaktı r, bu iç doğum
rejimidir. Bunun ardı ndan ayı klanma bu rejim içinde gerçekleştirilmektedir. Yeniden
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 61/128
51
üretilecek ya da saf dı şı bı rak ı lacak unsurlar eleme yoluyla tespit edilmektedir.
Dördüncüsü ise melezleşmenin zorunluluğu yasası dı r. Melezleşme önceden belirlenmiş
sı nı rlı ölçüler içinde kalmalı dı r (Fontette, 1991: 64-65). Ona göre Tötonı rk ı n üstün
moral tipi, ideal Töton tipine yak ı n olan Nordik ı rktı r. Nordik ı rk ise sayı ca en fazlaAlmanya’da görülmektedir ve bu nedenle de Alman ulusu öteki uluslardan üstündür
(Şenel, 1984:106). Böylece Nazizminı rkçı teorisine zemin hazı rlamaktadı r. Üstün ve
saf Alman ı rk ı tüm ı rklardan daha üstündür anlayı şı nı n temelini oluşturmaktadı r.
Vacher de Lapouge ise antropososyoloji okulunun başlı ca kurucular ı ndan biridir.
“Irklar evrimin farklı aşamalar ı nı temsil ediyorlarsa, aralar ı ndaki farklı lı klar
ölçülebilirdi ve ölçülmeliydi. Böyle bir ölçme aynı zamanda evriminin yönünü tespit
imkanı verebilirdi” (Şenel, 1984: 72) demektedir. Bu okula göre herşey ölçülebilir
bilimsel verilere dayanmaktadı r ve bütün gerçekler de esas olarak kafatası
ölçümlerinden çı kmaktadı r. Bir ı rk ı n ya da bir halk ı n değer ve yetenekleri brakisefaller-
geniş kafalı lar ve dolikosefaller -uzun kafalı lar-’in yüzde oranlar ı taraf ı ndan
belirlenmektedir. Lapouge “iç ayı klanma” kavramı ile kendi çevreleri içinde
kazandı klar ı başar ı lar ı , “dokusal ayı klanma” ile de yabancı unsurlar taraf ı ndan gruba
yapı lan ve onda nitelik değişikliklerine yol açan müdahaleleri tanı mlamaktadı r.
Montpellier Mezarlı ğı ’ndaki XVII. ve XVIII. yüzyı llardan kalan kafataslar ı ndan yükseksı nı flara ait olanlar 74.8, sı radan insanlara ait olanlar ise 78.3 ölçüsündedirler.
Lapouge’a göre bu sonuç iç ayı klanma sürecinde dolikosefallerin elde ettikleri
başar ı lar ı n bir göstergesidir (Fontette, 1991: 74). Kuzeyin dolikosefalleri düşünce, bilim,
sanat ve yönetime, güneyin brakisefalleri ise tar ı ma ve el işlerine yatk ı n ı rklar olduklar ı
ortaya konmaktadı r. Lapouge, Nordik ı rk adı nı verdiği Aryan ı rklar ı nı n üstünlüğünü
savunmaktadı r. Ona göre “Aryan, her işte başa geçer, brakisefal de yerini ona seve seve
bı rak ı r” (Şenel, 1984: 73). Irk gururunun, Pangermenizmin miti olan sar ı şı n,dolikosefal kuzeyli adam kültünün güçlenmesinde Antropososyoloji okulunun payı
büyüktür. Lapouge da görüşlerini bu kafatası biçimine dayandı rmaktadı r. Bununla ilgili
olarak 1877 yı lı nda şunlar ı belirtmektedir: “Önümüzdeki yüzyı lda kafatası ölçümü
sonuçlar ı nı n bir derece büyük ya da küçük çı kması nı n insanlar ı çok üzeceğine
inanı yorum” (Fontette, 1991: 78). Aradan altmı ş yı l sonra insanlı k bunun
gerçekleştiğine “Nazizm” örneğin de tanı k olmaktadı r.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 62/128
52
Tüm bu ı rkçı lı k öğretileri; fiziksel niteliklerin yanı nda psikolojik, düşünsel,
kültürel niteliklerin de kalı tı mla geçtikleri, bu kalı tı msal niteliklerin bazı topluluklarda
bulunup bazı lar ı nda bulunmadı klar ı , bazı lar ı nda az bazı lar ı nda çok bulunduklar ı
düşüncelerinden oluşmaktadı r (Şenel, 1984: 35). Bu nedenlerle de bazı ı rklar üstün bazı lar ı da aşağı fiziksel, psikolojik, düşünsel ve kültürel yeteneklere sahip olarak kabul
edilmektedir. Ayr ı ca yaratı lan bu hiyerar şiden dolayı üstün ı rklar ı n aşağı ı rklar üzerinde,
onlar ı yok etmekten yönetmeye, çalı ştı rmaktan sömürmeye kadar doğal haklar ı
bulunmaktadı r.
2. 3. NAZİZM
Nazizm, faşizmin siyasal ve kurumsal olarak Almanya’da uygulanması na
verilen addı r, faşizmin Almanya’da uygulanı ş biçimidir. Alman Milliyetçi Toplumcu
İşçi Partisi -National Sozialistische Deutsche Arbeiterpartei-‘nin ve Hitler’in
öncülüğünde 1919 yı lı ndan sonra bir siyasal ve öğreti hareketi olarak ortaya çı kmı ştı r.
Nazizm düşüncesininşekillenmesinde Oswald Spengler ve Alfred Rosenberg’inı rkçı kuramlar ı önemli bir yere sahiptir. Spengler 1914’te tamamladı ğı Bat ı nı n Çökü şü
adlı yapı tı nda, yaşamı bir savaş olarak görmekte, savaşı n ve fethetmenin içgüdülerineuyan ı rklar ı n üstün ve fazla yaşayan ı rklar olduğunu belirtmektedir. Ona göre sağlı klı
bir ı rk ı n belirtisi, ailelerin çok çocuk yapmalar ı dı r. Genişleyen bir nüfus, ulusal
görkemin temelidir. Uygarlı ğı n tı p vb. önlemleri, doğal ayı klanmayı engelleyerek ı rk ı n
gücünü zayı flatmaktadı r. Ayr ı ca kültür ı rksal deneyimin yavaş yavaş gelişmesinin
birikimidir. Tarih Almanlar ı 1500 yı ldan bu yana bilinçli bir biçimde büyük savaşlarda
kullanmı ştı r (Şenel, 1984: 101). Böylece kanı nı n saflı ğı nı n ve enerjisinin korunması nı
sağlamaktadı r. Tüm ı rkçı öğretilerde yer alan fiziksel niteliklerin yanı nda psikolojik,düşünsel, kültürel niteliklerin de kalı tı mla geçtiği düşüncesi Spengler’in temel tezini
oluşturmaktadı r. Spengler kültürün gelişmesini, ı rksal deneyime bağlamaktadı r.
Alfred Rosenberg iseYirminci Yüzyı l ı n Mitosu adlı yapı tı nda ı rkçı düşüncesini
şu şekilde açı klamaktadı r: “Ruh, içerden görülenı rktı r. Irk da ruhun dı ş görünüşüdür.
Bir ı rk ı n ruhunu uyandı rmak ve onu canlandı rmak; onu en yüksek değer olarak tanı mak
ve devlette, sanatta, dinde öteki değerlerin bu üstün değerin altı ndaki organik
durumlar ı nı saptamak demektir” (Friedrich, 1964: 98). Bu düşünce Hitler’in saf ı rk
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 63/128
53
fikrinde somutlaşmaktadı r. Irk ı n saflı ğı , ruhun da kuvvetli olması nı n temelini
oluşturmaktadı r. Irk birliği aynı zamanda milletin ruh birliğinin de ifadesidir.
Hitler Mein Kampf ’ı 1924 yı lı nda tutuklu bulunduğu Landsberg am Lech
Kalesi’nde yazmı ştı r. Bu kitap Nasyonal Sosyalizm/Nazizm anlayı şı nı n temellerini ve
özelliklerini açı klamaktadı r. Aynı zamanda da ı rkçı teorinin nası l hayata geçirileceğini
ortaya koymaktadı r. Hitler’e göre doğanı n yaşama iradesinin büründüğü bütün biçimler
temel ve ihlal edilemez bir yasaya tabidirler. Hiçbir hayvan kendiı rk ı ndan olmayan bir
hayvanla çiftleşemez. Doğa üstün bir ı rk ı n aşağı bir ı rkla kar ı şması na bu nedenle
direnmektedir. Irk kar ı şı mı “Tanr ı nı n, yaratanı n iradesine kar şı ” işlenen bir günahtı r.
Melez halklar yenilmeye ve uluslar haritası ndan silinmeye mahkumdurlar; bu bir
adaletsizlik değil, adaletin kendisidir. Yeryüzünün ilk günahı kana ve ı rka kar şı işlenen
günahtı r ve buna teslim olmak insanlı ğı n yok olması na yol açmaktadı r (Fontette, 1991:
82). Hitler’e göre yurttaş olunabilmesi için Alman kanı ndan olunması gereklidir, dinsel
inançlar önemli değildir.
Hitler, ı rkçı lı ğı n, çeşitli milletlerin varlı ğı nı n ve değerinin kabul etmekle
başladı ğı nı belirtmektedir. Irk ı inanı ş açı sı ndan devlet, bir amaçtı r. Bu amaç ise, ı rklar ı n
varlı ğı nı n korunması dı r. Irkçı lı k, ı rklar ı n eşitliğine kesinlikle inanmamaktadı r. Dünyayı
yöneten kutsal iradeye uyarak, en iyinin ve en kuvvetlinin zaferini kolaylaştı rmak, kötü
ve zayı f olanlar ı n boyun eğmesini sağlamak görevi ile yükümlü bulunmaktadı r (Hitler,
1997: 394).
Hitler, kavganı n konusunu Alman ı rk ı nı n yaşaması ve gelişmesini sağlamak
olarak belirtmektedir. “Görevimiz, milletimizin çocuklar ı nı beslemek, kanı n temizliğini
korumaktı r” (Hitler, 1997: 219). Irkçı inanı şı n amacı nı ise, ı rk ı n varlı ğı nı korumak
olarak ifade etmektedir. “Irkçı lı k, ı rklar ı n eşitliğine asla inanmaz…. En iyinin ve en
kuvvetlinin zaferini kolaylaştı rmak, kötü ve zayı f olanlar ı n boyun eğmesini sağlamak
göreviyle yükümlüdür” (Hitler, 1997: 394) demektedir. Irkçı devlet, ı rk ı toplum
hayatı nı n merkezi konumuna getirmekte veı rk ı n saf kalması nı gözetmektedir. Hitler’e
göre insanı n güçlülüğü ve güçsüzlüğü kanı nda bulunmaktadı r. “Irklar ı n saflı ğı nı
korumaktan vazgeçen milletler, ruhlar ı ndaki birlikten de vazgeçmiş olurlar. Onlar ı n
varlı klar ı nı n çökmesi, kanlar ı nı n bozulması nı n doğal sonucudur. Manevi ve yaratı cı
kuvvetlerin dağı lması , milletin ı rk temellerinde meydana gelen değişimlerin sonucudur”
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 64/128
54
(Hitler, 1997: 350). Hitlerı rklar ı n saflı ğı nı n korunması konusunda, “saf ı rka mensup
kişi akla uygun ve düzgün kararlar alı rken, kar ı şı k olan kan, güç anlar ı nda şaşı r ı r.
Sonunda kar ı şı k kanlı kişi, temiz kanlı nı n egemenliğini altı na girer” (Hitler, 1997: 423)
ifadesini kullanmaktadı r. Bu nedenlerle de üstünı rktan olan kişi, aşağı ı rktan biriyle birleşememekte, birleşirse düzey düşmekte ve zayı f bir nesil meydana gelmektedir.
Hitler bu görevin yerine getirilmesi için tüm biyolojik verilerden ve bilgilerden
yaralanmaktadı r. Bu şekilde de birtak ı m denetim mekanizmalar ı nı ve önlemleri devreye
sokmaktadı r. Nüfusun planlanması na ilişkin düzenlemeler yapı lmaktadı r. Öncelikle
doğumlar kontrol edilmektedir. Bunun devamı nda ı rk ı n saflı ğı nı n korunması amacı yla
melezleşme önlenmektedir. Bu açı dan yalnı zca, sağlam ve sağlı klı olanlar ı n çocuk
yetiştirmeleri sağlanmaktadı r. Bu şekilde devlet kişilerin cinsel hayatlar ı na müdahaleetmektedir. Burada tı p biliminin verileri de kullanı lmaktadı r. Örneğin kalı tı msal
hastalı ğı bulunanlar ı n çocuk yapmalar ı na engel olunmaktadı r.
Hitler’e (1997: 256) göre yeniden ele alı nması ve düzenlenmesi zorunlu olan ilk
kurum evliliktir. Evliliklerle kan saflı ğı korunmalı dı r. Evlilik, ı rk ı n çoğalması na hizmet
etmelidir. Evlenmenin tek anlamı ve amacı da budur. Hitler bu noktada erken evliliği
savunmaktadı r. Çünkü erken evlilik, genç aileye, kusursuz ve sağlam neslin yetişmesine
olanak sağlamaktadı r. Bununla birlikte Yahudilerle Alman yurttaşlar ı arası nda evlilik veevlilik dı şı ilişkiler yasaklanmaktadı r. Almanya’da bulunan Irk ve Nüfus Yüksek Ofisi,
gerçek ve saf Aryen ı rk ı nı n yaratı lması ve güçlendirilmesi amacı yla çalı şmaktadı r.
Titizlikle seçilen damı zlı klar ı n istihdam edilmesini ve işgal edilen ülkelerde Germenı rk ı na özgü olduğu kesin olan hatlara sahip çocuklara el konulması nı planlamaktadı r.
“Saf ı rk” kuramı ise, genetik kalitenin ve bu yüksek kalitede sağlanacak bir türdeşliğin,
bazı ı rklar ı ötekilerin doğal efendisi yapacak nitelikler kazandı racağı görüşüne
dayanmaktadı r (Şenel, 1984: 135). Safı rk ı n yaratı labilmesi için öncelikle kar şı t ı rklar,Yahudiler, yok edilmelidir. Ayr ı ca hastalar ı n ya da özürlülerin ı rk ı n ı slahı için
hazı rlanan planlar çerçevesinde k ı sı rlaştı r ı lması söz konusudur. Bu amaçla da bedenin
kutsanması ve sportif faaliyetler geliştirilmektedir. Karakterin soyluluk kazanması gibi,
fiziki güzellik de insanı n kendi zaaflar ı nı alt ederek ulaştı ğı bir hedeftir (Fontette, 1991:
85). Örneğin 14 Temmuz 1933 tarihinde, irsi hastalı klara tutulmuş kişilerin üremelerini
yasaklayan ve insan soyununı slahı nı ve ı rklar ı n ar ı tı lması nı zorunlu k ı lan yasayla
birlikte belli kategorilerden hastalar k ı sı rlaştı r ı lmaktadı r (Fontette, 1991: 90). Sağlam
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 65/128
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 66/128
56
Krallı ğı -‘dir. Bu krallı kta alman ruhundan başka bir şeye yer yoktur. Bu nedenle
Yahudilere yer yoktur. Çünkü onlar ı n ruhsal yetersizlikleri kalı tı ma ve kana bağlı dı r. Bu
nedenle de yok edilmektedirler. Bauman’a göre Nazi devrimi devasa boyutlarda bir
sosyal mühendislik denemesidir. Mühendislik önlemlerinin anahtar bağlantı sı ise “ı rksalsoy”dur. İçişleri Bakanlı ğı Ulusal Hijyen Dairesi Başkanı Dr. Arthur Gütt, Nazi
İktidar ı nı n en büyük görevini “ı rksal sağlı ğı daima korumayı amaçlayan bir politika”
olarak nitelemektedir. Gütt, böyle bir politikanı n içermesi gereken stratejiyi deşu
şekilde açı klamaktadı r: “Sistematik seçme ile ve sağlı ksı z öğeleri elemine ederek
sağlı klı soyun üreyip yayı lması na yardı mcı olursak belki bugünkü kuşağı n değilse bile
bizi izleyecek kuşağı n fiziksel standartlar ı nı yükseltebiliriz.” Ayr ı ca Nüfus Politikası ve
Irksal Sağlı k Konusunda Aydı nlanma Dairesi Başkanı Dr. Walter Grosss da ı rk politikası nı n uygulanma biçiminişu şekilde açı klamaktadı r: “Sağlı klı nüfusun doğum
oranı ndaki düşme ve kalı tsal yönden uygunsuz, zeka özürlü embesiller ve doğuştan
suçlular vb. arası ndaki denetimsiz çoğalma eğilimlerini tersine çevirmek” (Bauman,
1997: 96). Örneğin Himler 1942’de “Yahudi virüsünün keşfi, dünyanı n en büyük
devrimlerinden biri” demektedir. Almanı rk ı sağlı ğı na ancak, Yahudileri yok edince
kavuşacaktı r. Yahudilerin ı rksal yönden saf bir toplumdan soyutlanması , ı rksal, ulusal
ve toplumsal hijyenin temel kuralı olarak kabul edilmektedir. Naziler, gaz odalar ı ndan önce, Hitler’in emriyle zihinsel ve bedensel özürlü
yurttaşlar ı nı merhametten öldürme yoluyla yok etmeye ve ruhsal yönden üstün
kadı nlar ı n ı rksal yönden üstün erkeklerce, örgütlü birşekilde döllenmesiyle üstün birı rk
yetiştirmeye yönelmektedirler. Yahudilerin yok edilmesi de toplumunı rksal silahı için
yapı lmı ş bir uygulamadı r (Bauman, 1997: 102). Toplumun sağlı klı parçalar ı geliştirilip
biçimlendirilmekte, sağlı ksı z parçalar ise yok edilmektedir. Böyleceı rk ı n saflı ğı , kanı
ve sağlı ğı korunmaktadı r.
Nazilerin soy geliştirme programlar ı belirlenen kişilerin sistematik şekilde
öldürülmesinin yanı sı ra, gelecek neslin genetik yapı sı nı saflaştı rmak için seçici üreme
ve k ı sı rlaştı r ı lma uygulaması nı başlatmaktadı r. Bu uygulamalar ı gerçekleştirmek
amacı yla, 1933 yı lı nı n Aralı k ayı nda en düşük gönüllü k ı sı rlaştı r ı lma yaşı nı on, zorunlu
k ı sı rlaştı r ı lma yaşı nı ise on dört olarak saptayan bir yasa çı kar ı lmı ştı r. Bu uygulamalarla
1935 yı lı nı n sonunda, 110.000 yetişkin ve çocuk tı bbi kurumlarda k ı sı rlaştı r ı lmı ş ve
binlercesi öldürülmüştür (Clark, 2004: 92). Doğum kontrolü konusunda bilgi vermek,
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 67/128
57
doktorlar için bir suçtur. Gebeliği önleyici klinikler, 1933 yı lı ndan sonra kapatı lmı ş,
gebeliği önleyici ilaçlar ı n satı lması da yasaklanmı ştı r. 1934 yı lı ndan sonra ise, Nazi
devleti, doğum kontrol sistemini devreye sokmuştur. Kliniklerde sayı sı z kişi, büyük
ölçüde zorlamalarla k ı sı rlaştı r ı lmı ştı r. Kadı n cinselliği tamamen bastı r ı lmakta ve devletyönetiminde insan üretimi işlemine dönüştürülmektedir. Cinsel eğitim demek,ı rkçı lı ktan, ari ı rk ı n gelecek kuşaklar ı nı n nası l olması gerektiğini öğretmek demektir
(Millett, 1973: 259-260).
Kuramsal ı rkçı lı ğı n ı rk ya da kültür -ya da ikisi birlikte- olarak adlandı rdı ğı şey,
ulusun sürekli bir kaynağı ve sadece yurttaşlara ait olan niteliklerin yoğunlaşmı ş şeklidir.
Böylece ulus kendi kimliğinin saf halini çocuklar ı nı n ı rk ı nda görebilecektir. Bu nedenle
de ulus ı rk ı n etraf ı nda toplanmak zorundadı r. Her türlü alçalmadan korunması gereken
ata mirası , ı rkla ruhsal olduğu kadar, bedensel ya da tensel birşekilde özdeşleşmek
zorundadı r. Görüldüğü gibi ulusun kendisi olabilmesi içinı rksal ya da kültürel olarak
saf olmak durumundadı r. Bu nedenle de sahte, dı ş, melez, kozmopolit unsurlar ı saf dı şı
etmektedir. Bu açı dan baktı ğı mı zda ı rkçı lı ğı n yurttaşlar ı n ortak özünü sı nı rlamaya
çalı şmaktadı r. Irksal-ulusal saflı k bulunamadı ğı ndan dolayı da, bu saflı ğı ulusal bir üst-
insan idealine uygun olarak imal etmeye girişmektedir (Balibar, 1995b: 82-83).
Nazizmin soy ar ı tı mı nı n anlamı da burada yatmaktadı r. Nazizm ilk olarak uluslaı rk ı birleştirmekte, bütünleştirmektedir. Böylelikle saf bir ı rk, saf bir ulus yaratmaya
çalı şmaktadı r.
Foucault’ya (2003c: 264-265) göre Nazizm, XVIII. Yüzyı ldan bu yana kurulmuş
olan yeni iktidar mekanizmalar ı nı n -biyo-iktidar- en yüksek noktaya kadar gelişmiş
biçimidir. Çünkü Nazi rejimi oldukça disiplinci bir devlet yaratmakta ve biyolojik
düzenlemeleri çok sı k ı bir şekilde göz önüne alarak düzenlenmektedir. Bu açı dan
biyolojik süreçlere özgü rastlantı lar ı n denetimi rejimin doğrudan hedefi konumuna
gelmektedir. Nazi rejimi biyolojik ve merkezileşmiş bir ı rkçı lı ğı ortaya koymaktadı r. Bu
devlet ı rkçı lı ğı , biyolojik açı dan ı rk ı korumakla yükümlüdür. Bunun yanı nda Nazi
rejiminin hedefi sadece ötekiı rklar ı n imha edilmesi değildir. Öteki ı rklar ı n imhası
tasar ı nı n bir taraf ı dı r, öteki yüzü ise kendi ı rk ı nı ölümün mutlak ve evrensel olan
tehlikesine açı k bı rakmaktı r. Nüfusun tamamı ölümle kar şı kar şı ya bir konumdadı r. Bu
durum Almanı rk ı nı üstün bir ı rk k ı lmaktadı r.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 68/128
58
.
Foucault’ya göre Nazizm, kan düşlemleriyle disipline dayanan bir iktidar ı n
örneğini oluşturmaktadı r. “Toplumun öjenik, insan ı rk ı nı n kalı tı m yoluyla ı slahı na
çalı şı lması şeklinde bir düzene sokulması na ve sı nı rsı z bir devletleştirme örtüsü altı nda
mikro-iktidar ı n yayı lı p güçlenmesine, üstün bir kanı n düşsel heyecanı eşlik etmektedir”
(Foucault, 2003b: 110). Bu ise, diğerlerinin sistematik bir şeklide soyk ı r ı ma
uğratı lması na neden olmaktadı r. Yapı lan ölüm kamplar ı nı n ve gaz odalar ı nı n işlevi de
bu yok etme projesini en mükemmel bir biçimde yerine getirmektir.
Nazi toplumu, modern dönemin, XVII. Ve XVIII. Yüzyı llarda modern devlet
yapı lanmalar ı nda şekillenmeye başlayan biyo-iktidar ı genelleştirmektedir. Aynı
zamanda hükümranı n öldürme hakk ı nı da daha yaygı n bir hale getirmektedir. Hem
nüfusun her türlü bedensel, cinsel,ı rksal yapı lanması na doğrudan müdahalelerde
bulunarak, istediği biçimde düzenlemeler yapmakta; hem deı rk ı n saflı ğı nı koruma
adı na milyonlarca insanı bilimsel yöntemler kullanarak, sistemli bir biçimde
öldürmektedir. K ı sacası Nazizmde, öldürme ve ölüme atma hakk ı ile genelleştirilen
biyo-iktidar birleştirilmekte ve daha da detaylı bir şekilde ele alı narak, yaygı nlı k
kazandı r ı lmaktadı r.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 69/128
59
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
NAZİZMDE IRKÇILIĞIN PROPAGANDA BELGESELLER İNEDAYALI İŞLEYİŞİ
3. 1. PROPAGANDA: TANIMI, AMACI VE SINIRIKamuoyunun oluşumunda etkili olan belli araçlar ı n çözümlenmesi sonucunda,
bu sürecin temelde iki yoldan gerçekleştiği görülmektedir:
1- Kamuoyu, herhangi bir k ı sı tlı bask ı dan soyutlanarak “doğal” olarak,
yani organik birşekilde oluşturulmaktadı r.
2- Kamuoyu, “yapay” yani suni yoldan oluşturulmaktadı r.Yapay şekilde
kamuoyu oluşturmanı n yolu ise propaganda yapmaktan geçmektedir.
Propaganda, tarih boyunca çeşitli şekillerde tanı mlanmı ş bir kavramdı r. Latince
“propagare” kelimesinden gelen propaganda kavramı , “yayı lacak şeyler” anlamı na
gelmektedir. Propaganda; “bireyler ve gruplar aracı lı ğı yla diğer gruplar ı n kanı lar ı nı ,
görüşlerini ve davranı şlar ı nı , iletişim araçlar ı nı kullanarak, propagandacı nı n istekleri
doğrultusunda etkileme, değiştirme ya da kontrol altı nda tutmaya yönelik bilinçli bir
davranı ştı r” (Özsoy, 1998: 5); “toplumun güdümünü tesir altı nda bı rakmak için yapı lan
bir harekettir” (Domenach, 1961: 10)şeklinde tanı mlanmaktadı r. Propaganda; herhangi
bir düşünceyi, kanı yı yaymak ve ondan yana olanlar ı çoğaltmak için söz, yazı ya da
başka araçlarla yapı lan etkidir. “Bir fikrin, her çeşit vası tadan istifade etmek amacı yla
hedef kitleye telkin edilmesi”dir (Özsoy, 1998: 6) tanı mlar ı da bulunmaktadı r. Bu
tanı mlardan çı kan sonuca göre, bir eylemin propaganda sayı labilmesi için, kanı ve
görüşleri denetlemeye ya da değiştirmeye yönelik bilinçli bir davranı şı n, çabanı n söz
konusu olması gerekmektedir.
Propagandayı tanı mlamak amacı yla ilk kapsamlı çalı şma Harold D. Laswell’in
Propaganda Technique in the World War -Dünya Sava şı ’nda Propaganda Tekni ğ i- adlı
eseridir. Laswell’e göre propaganda; “sadece anlamlı semboller ya da daha somut ve
daha az kusursuz konuşursak, öykülerle, söylentilerle, haberlerle, resimlerle ve sosyal
iletişimin diğer biçimleriyle düşüncenin denetimi” (Severin ve Tankard: 1994: 154)
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 70/128
60
anlamı nı taşı maktadı r. Bu tanı ma göre bireyleri, gruplar ı etkilemede özellikle kullanı lan
simgeler ön plana çı kmaktadı r. Davranı şlar, inançlar ve hareketler; kelimeler, mimikler,
sloganlar, bayraklar, üniformalar, afişler gibi semboller kullanı larak sistematik bir
şekilde yönlendirilmektedir. Bu şekilde propaganda fikirleri değiştirmeye ya dadoğrulayı p, yeni fikirler yaratmaya çalı şmaktadı r. Telkin -empoze- edilen inançlar ve
düşünceler, insanlar ı n davranı şlar ı nı , ruh hallerini, dini ve felsefi kararlar ı nı
değiştirmektedir. Buradaki önemli bir nokta; kamuoyunu etkilemek amacı yla kullanı lan
simgeler ve bilgiler; gerçek, yar ı gerçek ya da yalan olabilmektedir. Propaganda
açı sı ndan önemli olan, bu bilgi ve simgelerin, insanlar ı etkilemedeki güçleridir.
Leonard W. Doob ise propagandayı , psikolojik açı dan ele almaktadı r. Ona göre
propaganda, “bir toplumda, belirli bir zamanda, kişilikleri etkilemeye ve bireylerin
bilimsel olmayan ya da şüpheli değerler olarak kabul edilen amaçlara yönelik
davranı şlar ı nı n kontrol edilmesi için yapı lan girişimdir.” Doob, bu bağlamda iki tür
propagandadan söz etmektedir:
Maksatlı –Intentional- Propaganda:İlgili birey ya da bireyler aracı lı ğı yla ve ikna
yoluyla tavı r ve hareketlerini kontrol etmek ya da etkilemek isteğiyle sistematik bir
girişimde bulunmaktı r. Bu tür propaganda da, propagandayı yapan, yaptı ğı nı n
fark ı ndadı r. Başka bir deyişle, bilerek, isteyerek ve aynı zamanda her çeşit tekniği
deneyerek kamuoyunu etkilemeye çalı şmaktadı r.
Maksatsı z -Unintentional- Propaganda: Sı rf ikna yoluyla bir gruptaki bireylerin
tavı r ve hareketlerini kontrol etmektir. Propagandayı yapan, girişmiş olduğu
faaliyetlerin toplumsal etkilerinin fark ı nda değildir (Bektaş, 1996: 150-151).
Tönnies ise propagandayı , “bir fikri, doğruluk veya kesinliği ile bağlantı sı z
olarak, yaymak amacı yla kamuoyunun etkin bir biçimde uyar ı lması ” olaraktanı mlamaktadı r. F. E. Lumley ise,The Propaganda Menace -Propagandanı n Tehdidi-
adlı çalı şması nda, propagandanı n niteliğini ahlaksallı ğa bağlamaktadı r. Ona göre
propaganda, “belli bir fikir ve davranı şı n kökenini, bununla ilgili çı kar ı , kullandı ğı
yöntemleri, yaymak istediği içeriği ve benimseyenlerin kar şı laşacağı sonuçlar ı göz
önünde tutarak, bu hususlardan birini, birkaçı nı ya da hepsini gözetmek suretiyle onu
yayma ve kabul ettirme gayretidir” (Bektaş, 1996: 152).
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 71/128
61
Propagandanı n; bilinçli bir girişim olması , başka gruplar ı n üzerinde kontrol
kurma veya bu gruplar ı n fikirlerini değiştirme-dönüştürme işlevine sahip olması ve tek
tek bireylerden ziyade, kitleleri hedef alması yönleri; onun ayı rt edici özellikleri olarak
kar şı mı za çı kmaktadı r. Tüm propagandalar ı n ortak niteliği ise, bireylerin seçimşansı nı sı nı rlandı rmaya çalı şmak ve bireyleri kendi görüşleri, istekleri, hedefleri doğrultusunda
yönlendirmektir.
Propagandanı n amacı , “bireylerin kabule zorunlu olmadı klar ı bir düşünceyi,
istekleriyle kabule, yapmaya zorlanamayacaklar ı bir hareketi, istekleriyle yapmaya
yöneltmektir” (Özsoy, 1998: 9), “halk kütlelerinin davranı şlar ı na tesir etmek ve onlar ı
belirli düşüncelere yöneltmektir” (Domenach, 1961: 10). K ı sacası amaç, kar şı taraf ı n
düşüncelerini etkileyerek değiştirmektir. Bu nedenle de propaganda, seçilmiş ve
ayı klanmı ş bilgileri kitlelere sunmaktadı r. Aynı zamanda da en kalı cı simgeleri
kullanmaktadı r. Bununla birlikte, modern propagandanı n amacı , “sadece bireylerin bir
öğreti veya düşünceyi benimsemelerini sağlamak değil, onlar ı aktif olarak bu sürece
katı lmaya yöneltmektir” (Bektaş, 1996: 159). Propaganda sadece düşünceleri
değiştirmekle kalmamakta, aynı zamanda bireyleri bu doğrultuda eylemde bulunmaya
sevk etmektedir. Bu bağlamda propaganda, aslı nda bireye bir seçenek sunmamaktadı r.
Tersine bu seçimi ortadan kaldı rmayı amaçlamaktadı r. Bireyin aklı na ve mantı ğı nadeğil, daha çok duygular ı na hitap etmektedir.
Laswell propagandanı n dört temel hedefinden söz etmektedir:
1- Düşmana kar şı nefret uyandı rmak.
2- Müttefiklerle dostluğu korumak.
3- Tarafsı zlarla dostluğu korumak, eğer mümkünde iş birliği sağlamak.
4- Düşmanı n moralini bozmak (Severin ve Tankard: 1994: 156). Bu hedefler,
propagandanı n savaş dönemindeki hedefleridir.
Propaganda tartı şmayla meşgul olmamaktadı r. Çünkü amacı , düşünceleri
benimsetmek ve yaymaktı r. Bunun için ise kesin cevaplar ı bulunmaktadı r. Ayr ı ca başka
düşünceleri yok etmek amacı da vardı r. Propagandanı n var olması için, alternatif
düşüncelerin de var olması gerekmektedir. Tek bir düşünce sistemin olduğu bir yerde
propagandadan söz edilmesi mümkün değildir.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 72/128
62
K ı sacası propagandanı n üç farklı amacı ortaya çı kmaktadı r:
1. Hedef kitle üzerinde yeni bir tutum geliştirmek.
2. Var olan durumun ya da tutumunşiddetini artı rmak.3. Var olan bir tutumu değiştirmek.
Propagandanı n amaçlar ı konusunda başka bir değerlendirme de, bu amaçlar ı n
gizli ya da açı k; toplumun çı karlar ı açı sı ndan da yararlı ya da zararlı olması durumudur.
Propagandanı n belirli bir sı nı r ı bulunmamaktadı r. Bu doğrultuda, her şeyin
propaganda amacı yla kullanı lması mümkündür; her konu da propaganda amacı yla ele
alı nabilmektedir. Fakat buradaki önemli husus şudur: Propaganda şartlar ı
değiştirememekte, yalnı zca bu şartlar altı ndaki inançlar ı değiştirebilmektedir.İnsanlar ı ,
inançlar ı nı değiştirmeye zorlayamamakta; sadece onlar ı istenilen şekilde davranmaya
ikna edebilmektedir (Lerner, 2000: 270). Bu cümleler propagandanı n sı nı r ı nı ortaya
koymaktadı r.
3. 1. 1. Propagandanı n Tarihsel Gelişimi
Tüm çağlarda, siyaset adamlar ı , devlet adamlar ı , diktatörler, kişilerin kendilerineve yönetim düzenlerine bağlı lı ğı nı artı rmaya çalı şmı şlardı r. Bu nedenle propagandanı n
tarihi, insanoğlunun tarihi kadar eskidir ve konuşmanı n gelişimiyle birlikte başladı ğı
kabul edilmektedir. Fiziki güce başvurmadan insanlar ı konuşma sayesinde kullanmak
ya da ikna etmek mümkündür. Propaganda, “aile ve cemiyet hayatı nı n teşekkülü ile
başlamı ş ve gittikçe gelişerek amansı z bir silah haline gelmektedir” (Özsoy, 1998: 13).
Örneğin Roma’da lejyonlar Galya’ya ya daİllirya’ya isyan bastı rmaya giderlerken
törenlerle uğurlanmalar ı , aynı lejyonlar ı n Roma’ya dönüşlerinde zafer alaylar ı ylakar şı lanmalar ı birer propaganda etkinliğidir (Bektaş, 1996: 145). Daha öncesinde
Mezopotamya Medeniyeti’nde tanr ı laştı r ı lan kral heykelleri, Helenistik dönemde,
İskender’in büstü ve rölyefinin para üzerine bası lması ve dağı tı lması da propaganda
amaçlı kullanı lmaktadı r. I. ve II. Yüzyı llarda Romaİmparatorluğu’nun her bölgesinde
para ve madalyalar dağı tan, anı tsal heykeller yaptı ran imparatorlar, politik sembollerden
ve törenlerden oldukça yoğun şekilde bir şekilde yararlanmaktadı rlar. Roma’daki
mimari mekanlar zaferi, itaati ve birliği kutlayan görkemli törenlerle, yağma ve savaş
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 73/128
63
esirlerini sergilemek amacı yla tasarlanmaktadı r. Roma’da egemen kesimin ve onun
elinde bulundurduğu devlet iktidar ı nı n, halka benimsetilmesi için kentler, anı tsal mimari
kurallar ı na göre inşa edilmektedir. Ayr ı ca Roma’da imparatorlar ı n kendi heykellerini
yaptı rmalar ı , kral-komutan-Tanr ı inancı nı ve gücünü yansı tmaktadı r. Bu heykellervası tası yla, krallar idealize edilmektedirler. Bütün bunlar birer propaganda aracı olarak
kar şı mı za çı kmaktadı r.
Propagandanı n inançlar ı , değerlerin ve uygulamalar ı n sistematik bir şekilde
yaygı nlaştı r ı lması anlamı na gelen özgün kullanı mı XVII. Yüzyı la, Papa XV.
Gregorius’un Protestan reformunun ayk ı r ı düşünsel etkilerini yok etmek amacı yla, 1622
yı lı nda Vatikan taraf ı ndan kurulan “Congregatio de Propaganda Fide -Katolikİman
Yayma Cemaati”- adlı misyoner örgüte verdiği isme dayanmaktadı r (Clark, 2004: 12).
Bu dönem, Protestan kiliselerinin ortaya çı kması yla sonuçlanan dinsel devrim
dönemidir -reformasyon- ve anı lan cemaat, Roma Katolik Kilisesi’nin kar şı -devriminin
bir parçası konumundadı r (Bektaş, 1996: 144). Kilise, ayinlerde müzikten yaralanmakta,
dekor ve merasimin biçimsel öğeleriyle insanlar ı n dinsel duygular ı nı harekete
geçirmektedir.
Propaganda kelimesi, XVIII. Yüzyı lda genel kullanı ma girinceye kadar kilise
taraf ı ndan kullanı lmaktadı r. Siyasal propaganda gerçek anlamı yla Fransı z Devrimi’nden
sonra başlamaktadı r. İlk propaganda söylevleri, ilk propaganda görevlileri, devrim
komitelerinden, devrim klüplerinden ve devrim meclislerinden gelmektedir.İlk
propaganda savaşı na ve ilk savaş propagandası na böyle girişilmektedir (Bektaş, 1996:
146). Bu bağlamda propaganda sözcüğü, XVIII. XIX. yüzyı llarda, birçok Avrupa
dilinde politik fikirlerin, dinsel inançlar ı n ve hatta ticari reklamcı lı ğı n geniş alanlar ı na
kadar yaygı nlı k kazanmaktadı r (Clark, 2004: 12). Bu dönemde meydana gelen
ekonomik ve siyasal devrimler sonucunda toplumda bir toplumsal tabakalaşma süreci
yaşanmaktadı r. Ekonomik ve siyasal iktidar savaşı ndaki sı nı flar ı n kendi görüşlerini
yayma çalı şmalar ı , toplumsal çatı şma sürecinin bir parçası konumundadı r. Bu süreçte
yoğun bir propaganda faaliyeti ortaya çı kmaktadı r.
I. Dünya Savaşı sı rası nda, savaşan devletler kamu oyunun görüşünü ulusal önem
taşı yan bir konu olarak gözetmek zorunda kalmaktadı rlar. Bu süreçte halk, ucuz
gazeteler, afişler ve sinema gibi gelişmiş kitle iletişim araçlar ı yoluyla neredeyse her
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 74/128
64
gün devlet propagandası nı n hedefi haline gelmektedir. Savaş sı rası nda sansür ve yanlı ş
bilgilendirme olarak algı lanan propaganda, daha sonra gitgide artan oranda düşmanı n
maneviyatı na yönelik psikolojik bir mücadele aracı olarak kullanı lmaya başlanmaktadı r
(Clark, 2004: 12). Bu nedenle savaş propagandası , gerçek yerini daha önce görülmemiş derecede etkin olarak bu savaşta bulmaktadı r.
I. Dünya Savaşı sı rası nda, gazeteci Walter Lippman ve psikolog Edward
Bernays, ABD başkanı Woodrow Wilson taraf ı ndan görevi İngiltere yanı nda savaşa
girmek için kamuoyunun fikrini etkilemeyi amaçlayan Creel Komisyonu’na katı lmak
üzere tutulmuşlardı r. Lippman ve Bernays’ı n propaganda kampanyası , altı ay içinde
büyük bir Alman histerisi yaratmı şlardı r. Burada grup zihni ve niyetin tasarlanması
alanlar ı ndaki başar ı lı çalı şmalarla halk, İngiltere yanı nda savaşa girmeye
hazı rlanmaktadı r.
Propaganda sözcüğünün 1917’den itibaren Sovyet Rusya, 1933’ten itibaren ise
Nazi Almanya’sı gibi tek-parti devletlerinin resmi terminolojilerinde kullanı lması ,
sözcüğün bu devletlerle özdeşleştirilmesine neden olmaktadı r. K ı sacası , çağdaş
totalitarizmin güçlerinin sı ralanı şı nda, ilk sı rayı siyasal propaganda almaktadı r. Başka
bir ifadeyle, propaganda polis ve ordudan daha önde gelmektedir.
Özetle, XVIII. Yüzyı lda laik örgütler, siyasal görüşlerin yayı lması yla
ilgilenmeye başlamaktadı rlar. XIX. yüzyı lda ise ekonomik görüşlerin propagandası ,
ticari ürünlerin reklamlar ı gelişmektedir. XX. Yüzyı lı n ilk yar ı sı nda özel çı karlar ı n
propaganda yöntemleriyle yaygı nlaştı r ı lması na; aynı zamanda da demokratik devletler
taraf ı ndan gerçekleştirilen iyi örgütlenmiş propaganda çalı şmalar ı nı n ve otoriter
devletlerde tekelci yönetim propagandası nı n gelişmesine tanı k olunmaktadı r.
3. 1. 2. Propagandanı n Tekniği, Stratejisi Ve Taktikleri
Propagandanı n amacı na ya da amaçlar ı na ulaşması için uygulayacağı stratejileri
ve taktikleri, propagandanı n tekniğini oluşturmaktadı r. Örneğin parti propagandası nda,
propaganda stratejisi amaca göre saptanmaktadı r. Bu bağlamda temel strateji, partinin
toplum içinde olumlu bir görünümünü -imajı nı - yaratmaktı r. Bu olumlu imaj ortaya
konulurken, aynı zamanda da diğer partilerin imajlar ı kötülenmektedir. Diğer bir önemli
husus ise, partinin programı nı n da, propaganda stratejisiyle uyumlu olması nı n
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 75/128
65
gerekliliğidir. Partinin temel siyasal simgelerinin toplum nezdinde kabul ettirilmesi,
temel propaganda stratejisidir (Bektaş, 1996: 161). Bu strateji ekseninde günlük
politikalar ve propaganda taktikleri oluşturulmaktadı r. Parti liderlerinin imajlar ı
yaratı lmakta ve çevrelerinde toplumsal kabul için olumlu mesajlar devreyesokulmaktadı r. Ayr ı ca propaganda sı rası nda kullanı lacak olan simgeler, sloganlar
saptanı r ve de diğer partileri küçük düşürecek teknikler geliştirilmektedir. Diğer partiye
olumsuz tüm özellikler yüklenmektedir. Daha sonrası nda ise bası n yayı n organlar ı gibi
kullanı lacak propaganda araçlar ı saptanmaktadı r. Tüm bunlar propagandanı n tekniğini
oluşturmaktadı r.
Harwood L. Childs’e göre propaganda stratejisinin dört temel yaklaşı mı
bulunmaktadı r:
1- Alenilik Stratejisi - Strategy of Publicity: Propagandanı n mevcut tüm
iletişim medyası nda yayı lması dı r.
2- Organizasyon Tratejisi - Strategy of Organization: Propagandayı
yapana öneri kampanyası nı n oluşturulması nda yardı mcı olacak bir
organizasyonun oluşumudur.
3- Tez Stratejisi - Strategy of Argument: Propagandayı yapanı ndavası nı rasyonelleştirme ve izleyici kitlesini amaçlar ı nı n meşruluğu
konusunda mantı ksal olarak ikna etmesidir.
4- İnandı rma Stratejisi - Strategy of Persuasion: Propagandayı yapanı n
izleyici kitleyi, duygulara yönelik olarak yaptı ğı önerilerle ikna
etmesidir (Bektaş, 1996: 143).
Leonard W. Doob ise, propaganda stratejilerini temel alarak yaptı ğı sı nı flamada
propagandayı üçe ayı rmaktadı r: Açı ğa vurucu propagandada, propagandayı yapan
amaçlar ı nı kitleye açı kça belirtmektedir. Örtülü propaganda da ise, amaçlar kitleye
açı klanmamaktadı r. Son olarak gecikmiş açı ğa vurucu propagandada, kimlik ve amaç,
toplumsal saygı nlı k kazanana kadar açı klanmamaktadı r (Bektaş, 1996: 164).
Propaganda yapma teknikleri ise oldukça fazladı r. Özellikle modern dönemle
birlikte bu tekniklerin sayı sı nda ciddi bir artı ş yaşanmaktadı r. Çünkü bu dönemle
birlikte tüm bilim dallar ı nda önemli gelişmeler yaşanmakta, özellikle sosyoloji ve
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 76/128
66
iletişim alanı nda gerçekleştirilen çalı şmalar propaganda tekniklerinin de gelişmesine
zemin hazı rlamaktadı r. Kitle iletişim araçlar ı nı n da yaygı nlaşması propagandanı n daha
güçlü ve yaygı n bir şekilde yapı lması na neden olmaktadı r. Tüm bunlar propagandada
birçok tekniğin geliştirilmesini beraberinde getirmektedir. Kalı plaşmı ş imajlar ı nkullanı mı , isimleri başka bir lakapla yer değiştirme, seçme, tümüyle yalana başvurma,
tekrar etme, bir iddiayı öne sürme, düşmanı n-yabancı nı n tanı mlanması , otoriteye teyit
ettirme gibi teknikler bunlardan bazı lar ı dı r. Bunlar aynı zamanda bir propagandayı etkin
yapan unsurlardı r. Bir propaganda, hizmet ettiği düşüncenin, eylemin, inancı n ya da
ideolojinin lehinde davranı ş değişiklikleri yaratabiliyorsa, ekin olmaktadı r. Aksi
takdirde bu etkinliğini kaybetmektedir.
Daniel Lerner, (2000: 271) etkin bir propagandanı n dört şartı nı şu şekilde
belirtmektedir: Kitlelerin dikkati sağlanmı ş olmalı dı r; kitlelerin güveni sağlanmı ş
olmalı dı r; kitlelerin “predisposition”lar ı -tutumlar, güdüler, dürtüler- göz önünde
tutulmalı , propagandanı n yaratmak istediği değişiklikler, kitlelerin içinde bulunduğu
anda beslediği umut ve bekleyişler kar şı sı nda bile hoş görünen alternatifler olarak
sunulmuş olmalı dı r; kitlelerin içinde bulunduğu ortam, bekleyiş yapı sı ndaki değişmenin
gerektireceği eylem yönünde harekete geçmeye elverişli olmalı dı r. Öncelikle hitap
edilen kitlenin propagandaya kulak vermesi sağlanı r, arkası ndan da söylenilenşeyindoğruluğuna kitleler inandı r ı lı r ve böylece kitlelerin güveni sağlanmı ş olmaktadı r. Bu
iki durumdan sonra, propagandanı n uygulanması na geçilmektedir. Propagandanı n amacı ,
kitlenin tutum ve davranı şlar ı nda istenilen değişiklikleri meydana getirmektir. Bu
doğrultuda propaganda, kitlelere olumlu, onlar ı n beklentilerine cevap veren sunumlar
yapmaktadı r. Kitleler buşekilde yönlendirilmekte ve eyleme geçmeye hazı rlanmaktadı r.
3. 1. 3. Propagandanı n Türleri
Propaganda genel olarak alanı , kapsamı ve konusu bak ı mı ndan türlere
ayr ı lmaktadı r. Bunlar da kendi içlerinde farklı propaganda türlerini oluşturmaktadı rlar.
Alanı bak ı mı ndan propaganda; iç ve dı ş olarak ikiye ayr ı lmaktadı r. Dı ş propaganda,
ağı rlı klı olarak devletin rol aldı ğı propagandadı r. Burada, genelde ortak bir politika ve
görüş birliği söz konusudur.İç propaganda ise, partilerin iktidar mücadeleleri sı rası nda
ortaya çı
kmaktadı
r. Burada etkili olan en önemli faktör ise medyadı
r.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 77/128
67
Dı ş propaganda, dı ş politikaya yönelik olarak geliştirilen bir propaganda türü
iken, iç propaganda ise, iç politikada kendini gösteren propaganda türüdür.
Kapsamı bak ı mı ndan propagandalar ise, üçe ayr ı lmaktadı r. İlk olarak genel
propagandanı n hedef kitlesi büyük kitlelerdir. Sı nı rlı propaganda ise ülkedeki bir
bölgenin halk ı üzerinde uygulanan propaganda türüdür. Ferdi propaganda, bireylere
yönelik olarak yapı lmaktadı r.
Konusu bak ı mı ndan propaganda da dört tür bulunmaktadı r. İlk olarak siyasi
propaganda gelmektedir ve içlerinde en önemli olanı da bu propagandadı r. Çünkü bir
iktidar mücadelesi söz konusudur. Bu propaganda türü, propagandanı n en acı ması z ve
de en etkili olanı dı r. İkincisi ise, ekonomik propagandadı r. Uluslararası ilişkilerde bir
ülkenin genel çı karlar ı göz önüne alı narak yapı lan ve o ülkenin ekonomik politikası nı
yansı tan propaganda örneğidir. Üçüncü olarak kültürel propaganda gelmektedir. Bu ise,
bir milletin başka milletlerden sempatizan kazanma girişimi ve çabası dı r. Son olarak
askeri propaganda gelmektedir. Bu propaganda türü, hem iç hem de dı ş propaganda
alanlar ı nda etkilidir. Her devlet, komşu ve diğer ülkelere güçlü görünmek istemektedir.
Bu propaganda ağı rlı klı olarak dı ş propaganda konusu olmakla birlikte, örneğin askeri
törenlerle iç kamuoyu da etkilenmeye çalı şı lmaktadı r (Özsoy, 1998: 18-19). Bu
propaganda türlerinin dı şı nda da bazı propaganda türleri de bulunmaktadı r: Beyaz
propaganda, açı k biçimde yapı lan propagandadı r, kaynağı bellidir. Açı k ve şeffaftı r.
Doğruluğa önem verilir, bu nedenle de güven uyandı r ı r.Ana malzemesi haberlerdir. Gri
propaganda, bulanı k bir propagandadı r. Kaynak belli değildir ve doğruluğu
kanı tlanamaz. Ana malzemesi ise rivayetlerdir. Amacı , kusurlu, eksik, belirsiz birşeyi,
tam ve yeterli göstermek; tam, yeterli, açı k alan bir şeyi şüpheli göstererek
gölgelendirmektir. Çelişkiler yaratı lı r ve zihinlerde soru işareti uyandı r ı lmaktadı r. Kara
propaganda da ise, kaynak belirlidir fakat başka kaynaklardan çı k ı yor gibi
gösterilmektedir. Bu yöntemde hile, yalan, iftira ve sahte delil serbesttir ve gizlilik
esastı r. Gerçekleri değiştirmeyi, inançlar ı sarsmayı ve kamuoyunu kar ı ştı rmayı
amaçlamaktadı r. Bu bağlamda, muhataplar ı nı ruhi çöküntüye uğratmak amacı nı
taşı maktadı r (Tarhan, 2003: 37-41). Buradaki diğer bir önemli husus ise, yapı lacak
propagandanı n hangi tür olursa olsun, üç unsurun başar ı nı etkilemesidir. Bunlar:
Propaganda “yapanı n yeteneği, psikolojik etüdün iyi yapı lması ve propagandayı kabul
edecek olan toplumun özellikleri” dir (Tarhan, 2003: 48). Propagandayı yapan kişi, usta
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 78/128
68
ve sistematik bir şekilde hareket etmelidir. Bu bağlamda propagandayı devamlı ve
metodolojik biçimde hayata geçirebilecek beceri, bilgi ve birikime sahip olmalı dı r.
Kar şı taraf ı n psikolojik zayı flı klar ı ve güçlü yönleri detaylı bir biçimde analiz
edilmelidir. Öncelikle psikolojik zayı flı klar belirlenmekte, kar şı propagandaya verilecekcevaplar hesaplanmakta ve uygun zaman ve ortamda eyleme geçilmektedir.
3. 1. 4. Siyasi Propaganda
Dünya siyaset arenası nda, amaçlar ı na erişmek için, siyaset dört araç
kullanmaktadı r. Bunlar: Propaganda, diplomasi, ekonomi ve savaştı r. Bunlardan her biri
sı rası yla, ikna stratejisini, pazarlı k stratejisini ve zor kullanmanı n stratejisinişekillendirmektedirler. Sı rası yla araçlar ise, semboller, anlaşmalar, mallar veşiddettir.
Bunlar içersinde, en yayı lmacı ve bulaşı cı olanı , siyasal propagandadı r. Propaganda,
diğerlerinin -diplamasi, ekonomi ve savaş- etkin bir şekilde fonksiyonlar ı nı yerine
getirebilmeleri için temel bir gerekliliktir. Burada propagandanı n fonksiyonu ise,
“sembolik ortamı manipüle ederek siyasa amaçlar ı na erişmeye çalı şmaktı r.
Propagandanı n, siyasa amaçlar ı nı n yarar ı na etkileyip, biçimlemeye çalı ştı ğı şey ise,
gelecek hakk ı
ndaki inançlar -bekleyiş ve umutlar yapı
sı
- dı
r” (Lerner, 2000: 269-270).Siyasi propaganda, XX. Yüzyı lı n ilk yar ı sı ndaki başlı ca olaylardan biri olarak
kar şı mı za çı kmaktadı r. Domenach bu dönemde propagandanı n etkinliğini ve öneminişu
sözlerle açı klamaktadı r: “Propaganda olmasaydı , devrimizin Faşizm ve Komünist
ihtilali gibi büyük sarsı ntı lar ı n meydana gelmesi düşünülemezdi.” Domenach’a göre
Lenin’in Bolşevizmi gerçekleştirmesinde propagandanı n büyük payı bulunmaktadı r.
Aynı şekilde iktidara geldiği günden 1940 istilası na kadar Hitler’in zaferlerini sağlayan
başlı ca kuvvet de propagandadı r. Lenin, “önemli olan, bütün halk tabakalar ı nı tahriketmek ve propaganda yapmak” ifadesini kullanı rken Hitler de, “propaganda sayesinde
iktidar ı elimizde tuttuk, yine onun sayesinde dünyayı fethedeceğiz” (Domenach, 1961:
3) demektedir. Bu bağlamda siyasi propaganda çok önemli bir güç olarak iktidarlar ı n
elindeşekillenmekte ve kitleleri yönlendirerek harekete geçirmektedir.
Hitler’in Propaganda Bakanı Josef Goebbelsşöyle demektedir: “Propagandanı n
siyasası yoktur, sadece belli bir amacı vardı r.” Goebbels burada, propagandanı n
siyasaya kölelik yapması gerektiğini vurgulamaktadı r. Propagandanı n siyasası
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 79/128
69
değişebilir, fakat, propagandanı n içinde taşı dı ğı amaç hiç değişmeden, öylece durmak
zorundadı r. Bu da, yüklendiği siyasaya, en etkinşekilde hizmet etmektir (Lerner, 2000:
267). Bu, propagandanı n amacı nı öne çı karan bir yaklaşı mdı r. Amacı da, iktidar ı n
şekillenmesine ve ideolojinin yayı lması na en etkilişekilde katk ı sağlamaktı r.
Siyasi propaganda, öncelikle fizyolojik, ruhsal ve bilinç altı unsurlara
dayanmaktadı r. Daha sonrası nda ise, prensipleri bilimsel olduğu kadar estetik değerler
ve ölçütler taşı maktadı r. İnsanlar ı n duygular ı , istekleri, düşünceleri öncelikle
çözülmekte ve bunlar belirli amaçlara yönlendirilmektedir. Burada bilimsel veriler
kullanı lmaktadı r. Sonrası nda tespit edilen bu özellikler ve amaçlar doğrultusunda
teknikler geliştirilmektedir. Bu teknikler de estetize edilmektedirler. Böylece siyasi
propaganda, kitleleri amaçlar doğrultusunda istekli hale getirilmektedir. Bu da onun
etkinliğini en üst düzeye taşı maktadı r.
3. 1. 4. 1. Bir Siyasi Propaganda Biçimi Olarak Hitler - Nazi Propagandası Propaganda konusunda Hitler, öncelikle propaganda ile hedeflenenşeyin ne
olduğu üzerinde durmaktadı r. Bu noktada propaganda bir araç mı dı r, yoksa bir amaç
mı dı r? sorusunu gündeme getirmektedir. Hitler’e (1997: 183) göre propaganda bir
araçtı r; hakk ı nda amacı gerçekleştirdiği oranda not verilmektedir. Bu nedenle hizmetettiği amaca yardı mcı olması için, uygun bir biçimdeşekli belirlenmelidir. Genel
çı karlar açı sı ndan, önemleri çeşitli olan birçok amaç bulunabilmektedir. Bu durumda ise
propagandanı n önemi, uygulamaşekline göre değerlendirilmelidir. Hitler ikinci olarak,
propagandanı n kime hitap edeceği üzerinde durmaktadı r. Hitler’e göre propaganda,
daima bütün topluma hitap etmelidir. “Propagandanı n amacı tek tek ve bilimsel olarak
kişileri bilgilendirmek değildir. Görevi, kitlelerin dikkatini belirli olaylar, ihtiyaçlar ve
gerekler üzerine çekmektir. Bunu önemi ise, halka ancak propaganda yolu ileanlatı labilir” (Hitler, 1997: 185). Propaganda duygulara ve biraz da akla hitap etmelidir.
Her propaganda halk ı n anlayacağı alanda yapı lmalı dı r. Bilimsel bak ı mdan içeriği ne
kadar yalı n ve toplumun duygular ı na ne kadar baş vurursa, başar ı sı da o kadar kesin
olmaktadı r. Büyük topluluklar ı n temsil gücü sı nı rlı , anlayı ş yeteneği de küçüktür.
Belleğinin zayı flı ğı da büyüktür. Bunun için etkili propaganda, belirli birkaç noktayı
içine almalı dı r. Bunlar değişmez bir kalı pla ve ilkeler içinde, gerektiği ölçüde ileri
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 80/128
70
sürülmelidir. Halk ı n en son ferdi bile bu fikri anlayabilene kadar propaganda
basitleştirilmelidir.
Hitler, halk kitlesinin kaynaştı kça daha da hassaslaştı ğı nı keşfetmektedir.
“Halk ı n çoğunluğu kadı n gibidir, öylesine zaaflar ı vardı r ki, düşüncelerini yönelten
muhakemeden ziyade, hisleri üzerine yapı lan etkidir” (Domenach, 1961: 43) demektedir.
Hitler, halk ı n büyük bir çoğunluğunun, bir kadı nı n ruh hali içinde olduğunu öne
sürmektedir. Halk ı n büyük kesimi ya da kadı nlar, fikir ve düşüncelerini eylem ve
hareketlerden çok duygular ı n doğurduğu esinlerden çı karmaktadı rlar. Bu esinler kar ı şı k
olmayı p, çok basit ve sı nı rlı dı r. Bu nedenle de propagandanı n hem duygular ı ön plana
çı karması gerektiğini, hem de basit, anlaşı labilir ve açı k yapı lması gerektiğini ifade
etmektedir. Ona göre propaganda inandı rma ve etkileme içindir. İnandı r ı lması söz
konusu olan ası l kuvvet de topluluktur. Topluluğun bir fikri anlayabilecek duruma
gelmesi için, zamana ihtiyaç vardı r. Bu nedenle en basit kavramlar bile, defalarca tekrar
edilmelidir. Nazi propagandası nı n Alman milleti üzerindeki tesirinin kaynağı bu
düşünceden gelmektedir.
Propagandanı n görevi taraftar toplamaktı r. Taraftar ı , propaganda bulmakta ve
onu harekete doğru çekmektedir. Bu nedenle propaganda, bütün dikkatini fikrin sürekli
olarak taraftar kazandı ğı gerçeği üzerinde toplamak durumundadı r. Propaganda, bir
doktrini milletin bütün fertlerine duyurmaya ve benimsetmeye çalı şmaktadı r. Görevi
budur. Halka fikri aşı lamaktadı r. Amacı , halk ı zafere hazı rlamaktı r. Propaganda ne
kadar kuvvetli ve sağlam olursa, fikrin zaferi de o kadar kolaylaşmaktadı r (Hitler, 1997:
610). K ı sacası Hitler’e göre propagandanı n iki görevi bulunmaktadı r. Bunlardan ilki,
örgüt için taraftar toplamaktı r. İkinci görevi ise, yeni doktrini anlatmak ve
benimsetmektir. Propaganda ne kadarşiddetli olursa, örgüt de o kadar süratle
büyümektedir. Diğer taraftan, propagandanı n arkası nda bulunan örgüt ne kadar kuvvetli
olursa, propaganda da o kadar iyi ve rahat çalı şmaktadı r. Burada propaganda ile örgüt
arası ndaki ilişki ön plana çı kmaktadı r.
Faşist devletin doğası , propagandanı n tekelleşmesine olanak sağlamaktadı r.
Bası n, radyo, sinema, tiyatro, edebiyat, kitle örgütleri, toplantı ve gösteriler faşist
devletin tekelindedir. Bu yapı lanmada propaganda son derece önemlidir. Hitler,
propagandanı n önemini şu sözlerle ortaya koymaktadı r: “Propagandayı maharetli ve
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 81/128
71
sürekli uygulama suretiyle, semanı n bir cehennem, bunun tam tersine de en fakirce
yaşamı n ise cennet olduğuna halk ı inandı rabilirsin.” Ayr ı ca 1936 yı lı nda, Nürenberg’te
Nazi Partisinin kongresinde, Goebbels propaganda ile ilgilişunlar ı söylemektedir:
“İktidara gelmemize propaganda yardı m etti. İktidar ı elimizde tutmamı za propagandayardı m edecektir. Bütün dünyayı zaptetmemizde bize yine propaganda yardı m edecek”
(Jelev, 1994: 240-241). Goebbels modern politik propagandayı , yaratı cı bir sanat olarak
görmektedir. Ona göre propaganda, insanlar ı n kalbini kazanmak ve onu elinde tutmaktı r.
Bu nedenle propaganda inanı n derinliklerine inmeli ve gücünü orada bulmalı dı r. Bu
açı klama Foucault’nun biyo-iktidar kavramı nı n ifadesiyle paralellik göstermektedir.
Biyo- iktidar, bireylerin en küçük alanlar ı na kadar ulaşmakta ve bedenleriyle temasa
geçmektedir.İktidar bu şekilde bireylerin davranı şlar ı nı n ve eylemlerinin içine sı zarak,onlar ı n günlük yaşama pratiklerini ve yönelimlerini düzenlemektedir. Propaganda da
insanı n derinliklerine inmekte, bunu da onlar ı n kalbini kazanarak yapmaktadı r. Biyo-
iktidar da, bireylerin en küçük alanlar ı na ulaşarak, davranı şlar ı ve eylemleri
derinlemesine analiz etmektedir. Görüldüğü gibi hem propaganda hem de biyo-iktidar
çok detaylı ve titiz bir biçimde, insanı n derinliklerine inerek, onu kontrol etmekte ve
yönlendirmektedir.
Goebbels’e göre propaganda bir teori değil, uygulama problemidir. Bir propagandada, istenilen sonuçlar elde ediliyorsa o propaganda başar ı lı olmaktadı r.Bu
bağlamda propagandanı n amacı , başar ı lı olmaktı r. Hitler gibi o da propagandanı n
amacı nı , başar ı lı olmakşeklinde ifade etmektedir.
Nazi hükümeti, izlediği politikayı destekleme noktası nda, halk ı birleştirmek
amacı yla yoğun bir şekilde propagandadan yararlanmaktadı r. Almanya’da kurulan
resmi ajanslar, bası n, radyo, sinema, yayı n evleri ve öteki kurumlar üzerinde denetimi
sağlama ve etkileme çalı şmalar ı nda bulunmaktadı rlar. Bütün bu resmi ajanslar,
Goebbels’in başı nda bulunduğu “Eğitim ve Propaganda Bakanlı ğı ”na bağlı bir konumda
yer almaktadı rlar. Propaganda Bakanlı ğı , bası n ajanslar ı ve radyo gibi propagandanı n
özel organlar ı ndan başka, devlet ve parti daireleri -Alman Emek Cephesi, Hitler Jugent,
Nasyonal Sosyalis Kadı nlar Birliği gibi-, kitle örgütleri -yazarlar, müzisyenler,
tiyatrocular, yayı nevleri gibi-, entelektüel birlikler ve kurumlar da propagandaya destek
vermektedirler (Jelev, 1994: 245). Goebbesl’in Alman bası nı nı dolaysı z olarak Nazi
denetimine alması nda özellikle üç etkenin rolü görülmektedir: Bunlardan ilki, Alman
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 82/128
72
haber ajanslar ı nı n tek bir resmi haber ajansı na -DNB- bağlanması , dolayı sı yla da haber
tekeli kurulması dı r. İkinci etken olarak, 1933 ekiminde çı kar ı lan bir kanunla,
gazetecilerin yayı ncı lara kar şı olan sorumluluklar ı kaldı r ı lmakta, bütün gazeteciler
doğrudan doğruya devlete kar şı sorumlu hale getirilmektedirler. Üçüncü etken ise,Goebbels’in günlük bası n toplantı lar ı dı r (Ark ı n, 1970: 619). Buşekilde devletin tekelci
propagandası var olan bütün örgüt ve kurumlar aracı lı ğı yla gerçekleştirilmektedir.
Böylece tekelci propaganda bütüncül hale gelmektedir. Kitle örgütleri ve devlet
kurumlar ı geniş yapı sı yla, onun birer organı haline dönüşmektedirler. Tüm bunlar ı n
sonucunda propaganda çok daha etkili bir düzeye sahip olmaktadı r.
Faşist propaganda, nadiren maddi bir konfor vaat etmiş ve kapitalist yaşamı n
maddiyatçı ğı nı içten duygularla, fiziğe verilen önem ve ortak bir ulus ruhuyla yeniden
bütünleşen bireylere dayalı bir dünyayla değiştireceğini ileri sürmektedir. Faşist
propagandacı lar bu inanı şı , mitolojik bir biçimde ifade etmektedirler: “Bu bir
“Weltanshauung” -dünya görüşü- ya da halk ı n liderde cisimleşen iradesiyle yaratı lan
ruhsal olarak bütünleşmiş ve ahlaken yenilenmiş bir toplumda herkesi kapsayan bak ı ş
açı sı dı r.” Alman Nazizmi ise diğer faşist hareketlerden, bu yeni toplumu safı rktan
oluşan bir organik topluluk olarak kurmayı amaçlayan aşı r ı ı rkçı kuramı nı
vurgulaması yla ayr ı lmaktadı r. Modern varoluşun neden olduğu kar ı şı klı k veyabancı laşmanı n yerine Ari kültürün değişmez değerlerini koyacağı nı vadeden Naziler,
yeniden doğuş ya da ruhsal yenilenme fikrini harekete geçiren bir mit yaratmaktadı rlar.
Nazi propagandası da, gelecekle yeniden bağlantı kurma olarak tanı mlanan yeniden
doğuşun ancak bir yok etme süreciyle yaratı labileceğini vurgulamaktadı r (Clark, 2004:
66-67). Nazi propagandası nı n fikirsel alt yapı sı nı bu düşünce oluşturmaktadı r. Bu ı rkçı
anlayı ş ile birlikte kitleler, propaganda yoluyla harekete geçirilmekte ve kitleler, bu yok
etme faaliyetine ses çı karmamaktadı rlar.
Devlet sembolleri -gamalı haç gibi- ve hareketin biçimsel görünüşüne özel bir
önem verilmektedir. Yürüyüş, geçiş ve kitlesel mitingleri içeren halk gösterileri,
törensel bir biçim almaktadı r. Bu gösteriler de, topluluğun duygusal olarak kolayca
yönetilebilecekleri bir grup kimliği ve aidiyet duygusu kazanabileceklerişekilde
tasarlanmaktadı r. Bu olanaklar ı artı rmak için Almanya’da yeni bir ulusal bayram
takvimi oluşturulmakta ve tüm milli günler ayr ı ntı lı olarak düzenlenen sahne
gösterilerine dönüştürülmektedir (Clark, 2004: 68). Propaganda böylece kitleleri
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 83/128
73
egemenliği altı na almaktadı r. Nazizm de daha geniş bir katı lı mı ve yayı lı mı
gerçekleştirmektedir.
Yahudilerin bulunduklar ı mekanlardan fiziksel olarak uzaklaştı r ı lmalar ı ,
genellikle göze çarpmamaktadı r, çünkü Almanlar onlar ı çoktan yüreklerinden ve
kafalar ı ndan silmişlerdir. Burada yapı lan propaganda da ilk olarak ruhsal soyutlama
gelmektedir. Bu ise çok farklı yollarla yapı lmaktadı r. Bu yollardan en belirgini,
doğrudan doğruya halkta yaygı n antisemitizme başvurmak, insanlar ı n antisemitik
duygular ı nı k ı şk ı rtmaktı r. Bu Nazi propagandası , hiçbir masraftan ve emekten
kaçı nı lmaksı zı n ve ustaca yürütülmektedir. Yahudilere, modern uygarlı ğı n hijyenik
duyarlı lı ğı kullanı larak, haşarata ve bakterilere kar şı uyanacak korkular yöneltilmektedir.
Yahudilik bulaşı cı bir hastalı k gibi gösterilmektedirler (Bauman, 1997: 163). Diğer
taraftan da, Reich’in güvenli ve temiz yurttaşlar ı ndan, saf Alman ı rk ı ndan-kanı ndan-
oluşan bir toplum yaratı lmaktadı r. Yahudi sorunu, Almanlar ı n büyük çoğunluğu için
çok az ilgi uyandı rmaktadı r. Yahudiler, çoğunluğun gözünden ve gönlünden
uzaktadı rlar. Gerçekleştirilen propaganda ile hem Yahudi düşmanlı ğı beslenmekte, hem
de sonrası nda yapı lan soyk ı r ı mda Alman halk ı nı n duruma kayı tsı z-duygusuz- kalması
sağlanmaktadı r.
Harekete getirilen mücadele içgüdüsü, birbirine zı t iki şekilde belirmektedir:
Bunlardan biri menfi ve pasiftir; korku, uyuşukluk, ruhi çöküntü olarak ortaya
çı kmaktadı r. Diğeri ise, müspettir; coşkunluğa, tahrike ve saldı rganlı ğa götürmektedir.
Tahrik insanı coşturmakta, yani iradesini kaybettirerek kendinden geçirmektedir
(Domenach, 1961: 51). Hitler propagandası nı n Almanlar ı n ruhunda yarattı ğı iki taraflı
durum şu şekilde ortaya çı kmaktadı r; coşkunluk, saldı rganlı k; bilinç altı nda tutulan
endişe ve heyecan.
Goebbels, 1928 yı lı nı n Ocak ayı nda Berlin’de Nazi Partisi üyelerine yönelik bir
dizi eğitim konuşması düzenlemektedir. Bu konuşmalar ı sı rası nda, bilgi ve propaganda
ilişkisini analiz etmektedir. Ayr ı ca bu konuşmalarda propagandanı n nası l bir yol-
yöntem izlemesi gerektiğine dair teknik bilgiler aktarmaktadı r. Goebbels’e (Goebbels,
2006: sy)1 göre propaganda, herşeyden önce bir uygulama meselesidir, bir teori değildir.
Çünkü, teorik bak ı mdan bir propagandanı n, başka bir propagandadan daha iyi
1 Calvin Collage Web Sayfası , http://www.calvin.edu/academic/cas/gpa/goeb54.htm, 28.03.2007
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 84/128
74
olamayacağı nı ifade etmektedir. Bu bağlamda istenilen sonuçlar elde edilebiliyorsa
propaganda iyidir. Propagandanı n içeriğinin rasyonel birşekilde hazı rlanmı ş olması nı n,
propaganda başar ı sı z olduğu takdirde hiçbir önemi yoktur. Bu açı dan propagandanı n
temel amacı başar ı lı olmaktı r. Propagandanı n temel amacı kitleleri fethetmektir. Buamaca hizmet eden herşey ise iyidir.
Goebbels’e göre her siyasi hareketin temelinde bir düşünce, doktrin yer
almaktadı r. Fakat bunu kalı n kitaplarla sunmanı n hiçbir anlamı bulunmamaktadı r.
Tarihteki büyük hareketler, olaylar, dönüşümlere bak ı ldı ğı nda liderlerinin, takipçilerini,
basit, açı k, k ı sa bir mesaj etraf ı nda topladı ğı görülmektedir. Kitlelerin düşünceyi,
ideolojiyi anlamalar ı için karmaşı k olamayan bir mesaj gerekmektedir. Bunun
devamı nda formüle edilen düşünceden, genel bir sistem yaratı lmaktadı r. Bununla
birlikte artı k düşünce, günlük yaşantı nı n her alanı na girebilir, uygulanabilir hale
gelmekte, her alana yayı lmakta ve insanlara yol gösterici bir konum kazanmaktadı r.
Goebbels’e göre her insanı n bir dünya görüşüne, bak ı ş açı sı na sahip olması , yaşamı bir
bak ı ş açı sı ndan görüp algı laması ve her şeyi de bu bak ı ş açı sı çerçevesinden, kesin bir
duruşla değerlendirmesidir. Goebbelsşöyle demektedir: “Bir görüşün, dünya görüşü
olması ndaki amaç devlettir… Dünya görüşü bir hükümet organizması na dönüşür…. Bir
hareket devleti ele geçirdiğinde, devlete biçim verme hakk ı na da sahip olur. Düşünce, bir dünya görüşüne, dünya görüşü ise bir devlete; birey partiye, parti de bir ulusa
dönüşmektedir” (Goebbels, 2006: sy)2 . Propaganda ise, tüm bunlar ı n arası nda yer
almaktadı r. Yani, düşünce ile dünya görüşü, dünya görüşü ile devlet, birey ile parti ve
parti ile ulus arası nda bulunmaktadı r. Aslı nda propaganda tüm dönüşüm işlemini
gerçekleştirmede kullanı lan en önemli araç konumunda durmaktadı r.
K ı sacası Nazi Almanya’sı nda propaganda iki düzeyde yürütülmektedir:İlk
olarak, kitlenin içgüdülerine ve duygular ı na seslenilmektedir. Burada ı rk, kan,
saldı rganlı k, aile gibi konular kullanı lmaktadı r. Bu şekilde öncelikle insanlar ı n ruhlar ı
istila edilmektedir. Propaganda onlar ı n en zayı f noktalar ı nı yakalamakta, kalplerini
kazanmakta ve onlar ı elinde tutmaktadı r. Böylece onlar ı belli bir amaç etraf ı nda
birleştirmektedir. Bunlar sağlandı ktan sonra ikinci düzeye geçilmekte; bu düzeyde ise
ası l amaç olan Pangermenizm propagandası uygulanmaktadı r.
2 Calvin Collage Web Sayfası , http://www.calvin.edu/academic/cas/gpa/goeb54.htm, 28.03.2007
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 85/128
75
3. 4. 1. 2. Hitler - Nazi Propagandası nı n Temel Araçlar ı
Modern totaliter sistemler, yerleşmiş meşruluk kalı plar ı na uymak yerine,
toplumda hakim olan inancı değiştirmek ve kendi ideolojilerine uygun yeni bir
meşruluk inancı nı yaymak amacı nı taşı maktadı rlar. Bunu da propaganda, eğitim,
doktrin aşı lama, beyin yı kama gibi metotlardan yararlanmak suretiyle gerçekleştirmeye
çalı şmaktadı rlar (Kapani, 1998: 86). Totaliter sistemler, resmi bir ideolojiye, bütüncül
bir dünya görüşüne sahiptirler. Bu ideolojiyi da kitlelere propaganda yoluyla empoze
etmektedirler. Hitler ve Goebbels’in elinde propaganda, son derece güçlü bir silaha
dönüşmektedir. Bu propagandanı n temel araçlar ı nı ; eğitim, sağlı k, ekonomi, adalet,
sanat, bası n-kitle iletişim araçlar ı , sinema, mimari ve spor oluşturmaktadı r. Bunlar hem
kendi içinde, belirli propaganda teknikleri ile yaratı lmakta hem de birbirleriyle sürekli
olarak ilişki halinde bulunmaktadı rlar.
3. 1. 4. 2. 1. Eğitim
Hitler propagandası nda öncelikle eğitimden söz etmek gerekmektedir. Hitler
genç nesillerin yetiştirilmesi hakk ı ndaki fikirlerinişöyle açı klamaktadı r: “Eski nesiller
bize alı şamazsa, biz onlar ı n çocuklar ı nı ellerinden alacağı z ve vatanı n ihtiyacı içinonlar ı yetiştireceğiz” (Özsoy, 1998: 301). Bu nedenle askeri okullarda, genç erkeklerin
psişik yapı lar ı ve bedenleri yeniden biçimlendirilmektedir. Boyun eğme, itaat, disiplin
ve ceza bu eğitimin temelini oluşturmaktadı r. Yaşamlar ı , düşünmelerine gerek
duymayacaklar ı kadar açı k ve kesin birşekilde düzenlenmektedir. Sistemin-makinenin-
parçası olma sürecinde öğrenci, hem kişilik yapı sı , hem de beden yapı sı sertleşmekte,
Hitler’in ifade ettiği gibi “Krupp çeliği gibi sert” olmaktadı r. Bu doğrultuda bütün
eğitim ve kültür sistemi, çocuklara, diğer milletlerden kesin birşekilde üstün olduklar ı inancı nı aşı lamaktadı r. Öncelikle vücut kuvveti kazandı r ı lmaya çalı şı lmaktadı r. Bu
bedensel kuvvetle, Alman milletinin yenilmezliği inancı telkin edilmektedir. Eğitim
sisteminde, fiziksel eğitime daha çok önem verilmektedir. Karakterin eğitimi daha sonra
gelmektedir. En sonda ise fikirsel eğitim yer almaktadı r. Bu bağlamda okullarda
özellikle, ı rk bilgisi, ı rk tarihi gibi dersler okutulmaktadı r.
Askerlik hizmetini bitiren gence iki belge verilmektedir: Bunlardan biri,
vatandaşlı k diploması dı r; bu belge, resmi bir görev alabileceğine ve devamı na izin
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 86/128
76
verildiğini gösteren yasal bir belgedir.İkinci belge ise, fiziksel bak ı mdan evlenmesine
sak ı nca olmadı ğı nı bildiren bir tür sağlı k raporudur.
3. 1. 4. 2. 2. Sağlı k
Nazi psikolojisi ruhsal sağlı kla, görev duygusuyla, itaatle ve disiplinle
özdeşleştirilmektedir. Bu açı dan bedensel-tinsel sağlı k ilişkisi çok önemlidir. Bununla
birlikte bedende, güzellik ve uyum birlikteliği ön planda tutulmaktadı r. Hitler sağlam
kafanı n, sağlam vücutta bulunacağı nı belirtmektedir. Bu nedenle sağlı klı bir ı rk
yetiştirmek rejimin en temel ve önemli görevidir. Bu doğrultuda spor ve beden eğitimi
zorunlu k ı lı nmaktadı r. Böylece belirli bir güç gösterisi sergilenmektedir. Nazi partisi yöneticileri konuşmalar ı nda, tı bbi terimler kullanmakta, özellikle
dünyanı n hastalı klardan kurtar ı lacağı nı , toplumun operasyonlarla zararlı ve hasta
unsurlardan temizleneceğini vurgulamaktadı rlar (Özsoy, 1998: 308). Bu nedenle
Yahudiler, bulaşı cı hastalı k taşı maktadı rlar. Bireylerin tüm düşünceleri, ı rk, sağlı k ve
cinsellik konular ı na indirgenmektedir. Toplumsal ve bireysel sorunlar ı n ayr ı mı ve
tanı mı , sağlı klı -hasta, normal-anormal, ak ı llı -ak ı lsı z, güzel-çirkin gibi biyolojik
söylemde yeniden düzenlenmektedir. Olumlu nitelikler Germenı rk ı na, olumsuznitelikler ise diğer ı rklara yüklenmektedir. Bu doğrultuda, yalnı z sağlam olanlar ı n çocuk
yapmalar ı na izin verilmektedir.
3. 1. 4. 2. 3. Spor
Daha önce de ifade edildiği üzere, Alman ı rk ı nı n fiziksel olarak güçlenmesi
amacı
yla beden eğitimine ve spora özel bir önem verilmektedir. Almanya’da 1936yı lı nda, 6-16Şubat arası nda Gamisch-Partenkirchen’de K ı ş Olimpiyatlar ı , 1-16 Ağustos
arası nda ise, Berlin’de Yaz Olimpiyatlar ı yapı lmı ştı r. Bu olimpiyatlar aracı lı ğı yla Hitler,
sporu bir propaganda aracı olarak kullanmaktadı r. Ayr ı ca Hitler, okul dı şı ndaki
gençlerin de rejimin içine dahil edilmesi amacı yla “Gençlik Sevk veİdaresi Teşkilatı ”
adı nı verdiği bir birim oluşturmuştur.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 87/128
77
3. 1. 4. 2. 4. Sanat, Mimari ve Sinema
Otoriter ideolojiler ve rejimler, sanatı n görevinin kitleyi kendini yönetenlere
boyun eğmeye hazı rlamakta, devletin gücünü göstermesi gerektiğini savunmakta ve bu
politikalar ı nı hemen hemen her zaman yansı tmaya çalı şmaktadı rlar (Özsoy, 1998: 311).
Bu noktada sanat bir propaganda aracı na dönüşmektedir. Sanat daha çok işlevi, yeri,
kamusal ya da özel alanda biçimlendirilmesi, başka tür nesne ve faaliyetlerden oluşan
ağla bağlantı sı sonucu propagandaya dönüşmektedir.
Hitler sanatı n, propaganda içindeki konumunuşu şekilde açı klamaktadı r:
“Propaganda da sanat, düşünce gücünün çalı ştı ğı durumlarda, içgüdünün egemenliği
altı ndaki büyük topluluklar ı n anlayabileceği bir noktaya gelerek ve psikolojik yönden
uygun birşekil alarak, o çevrenin kalbine girecek yolu bulmaktadı r” (Hitler, 1997: 186).
Sanat kitlelerin anlayabileceği kadar basit, anlaşı lı r olmalı ve kitlenin kalbini
kazanmada bir araç haline gelmelidir.
Nazizm döneminde sanatta özellikle neo-klasisizm ak ı mı nı n etkileri
görülmektedir. Bu ak ı m, XVIII. ve XIX. yüzyı llarda antik Yunan ve Roma dünyası na
yönelen tarihsel araştı rmalardan etkilenerek Avrupa’yı saran bir ak ı mdı r (Clark, 2004:
76). Bu dönemde klasik sanata önemli bir değer verilmektedir. Alman arkeolog ve sanattarihçisi J. Winckelmann “sanatı n en ar ı kaynaklar ı önümüze açı lmaktadı r. Bu
kaynaklardan nasibini alabilenlere ne mutlu!. Bizler için büyük olabilmenin, taklit
edilemez düzeye gelebilmenin tek yolu eskileri taklit etmektir” (K ı nay, 1993: 139)
demektedir. Ona göre klasik Yunan heykeltı raşlı ğı , soylu sadeliği ve sonsuz huzuru
ifade etmektedir. Bu aynı zamanda, neo-klasisizmin de temel prensibini oluşturmaktadı r.
Burada bir geriye dönüş söz konusudur. Çünkü faşizm, ilerleme fikrini reddetmektedir.
Kökeni XVIII. Yüzyı l aydı nlanma geleneğine dayanan ilerleme anlayı şı , tarihin,
doğrusal bir çizgide geliştiği iddiası nı içermektedir. Faşizm, doğrusal tarih anlayı şı nı n
yerine, döngüsel bir yeniden doğuş ya da canlanma tezini savunmakta ve kayı p bir altı n
çağa dönüş hayali yaratmaktadı r (Clark, 2004: 73). Bu kayı p altı n çağa dönüş ise, sanat
ve mimaride yaygı n olarak kullanı lan arkaik imge ve biçimlerin temelini
oluşturmaktadı r. Walter Benjamin’e göre Cermenik-milliyetçi ideoloji, klasisizmin
heroik-destansı - bir tavı rla benimsenip kabulünden ve antik çağ mitleri, tötonik
efsaneler ve Prusya masallar ı gibi öğelerden oluşmaktadı r (Hillach, 1995: 89).
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 88/128
78
Görüldüğü gibi Nazi sanatı bir geriye dönüşü -antik Yunan ve Roma- ifade etmektedir.
Bu bak ı mdan Nazi Almanya’sı nda sanat, yüksek kültürün konumunu meşrulaştı rmakta
ve Nazilerin kültürel misyonlar ı na çok sayı da sembol ve imge kazandı rmaktadı r.
Nazi propagandası , algı lamadaki çok temel bir yönelimi, gözün amaçsı z bir
şekilde denge ve düzen arayı şı nı , bireylerin psikolojik ve zihinsel süreçlerini etkilemede
kullanmaktadı r. Bu nedenle de Nazi estetiği, üstün, saf, sağlı klı ve güzel ı rk idealine
dayanan bir güzellik anlayı şı nı ortaya koymaktadı r. Bu açı dan Nazi estetiği, büyük
ölçüde Yunan ve Gotik estetiğinden etkilenmektedir.
Bir estetik varlı ğı meydana getiren yapı elamanlar ı dörde ayr ı lmaktadı r; suje,
estetik obje, estetik değer ya da güzel ve estetik yargı olmak üzere. Her estetik olay,
belli bir estetik değeri ortaya koymak istemektedir. Bu değer ise, güzel değeri ya da
ideası dı r. Bir estetik obje kar şı sı nda estetik bir tavı r alan suje, bu tavr ı nı bir estetik
değer olarak ifade etmektedir; ‘bu resim güzeldir’ gibi. “Güzel; bir değer, idea, eidos
olarak düşünülebileceği gibi; orantı , simetri, düzen gibi estetik objenin niteliği olarak da
belirlenebilir” (Tunalı , 1996: 17). Genel olarak insanlar, algı ladı klar ı bir nesne ile kendi
idealleri arası nda bir uygunluk bulduklar ı nda o nesneyi güzel olarak; kendi idealleriyle
çelişen, kendi ideallerine yabancı düşen bir nesne olarak gördüklerişeyi de çirkin olarak
duyumsamaktadı rlar (Kagan, 1993: 128). Güzelin insanı n kendi idealleriyle bağlantı sı
görülmektedir.
Antik Yunan -Grek- estetiğinin özelliklerine geçmeden önce, bu dönemdeki
“estetik ve güzel” kavramlar ı nı n nası l tanı mlandı klar ı na bakmak gerekmektedir.
Platon’a göre, düzensiz birşey güzel olamaz. Platon, “herşey de ölçü ve orantı erdemi
meydana getirdiği gibi güzelliği de meydana getirir” (Yetkin, 1972: 13) demektedir.
Aristo’ya göre ise güzel, nesnel olarak incelendiğinde başlı ca özellikleri, düzen, simetri
ve sı nı rlı lı ktı r. Bu bağlamda güzel, düzene ve büyüklüğe bağlı dı r (Yetkin, 1972: 21).
Aristo, vücuttaki orantı -simetri- yokluğunu, bir hastalı k, zayı flı k ve çirkinlik olarak
nitelemektedir.İnsanda bedenindeki ahenk ise, sağlı k, kuvvet ve güzelliktir.
Grek sanatı nda, ideal çehreler ve herkes için ideal olan birimlere uygun insan
vücutlar ı yer almaktadı r. Örneğin Grek heykelinde kişi değil, ortak ideal insan tipi önem
kazanmaktadı r. Bu bağlamda ölçü ve form önem verilen değerlerdir. Sağlam ve uyumlu
formlar içinde, ak ı
cı
bir hareketi göstermek amaçlanmaktadı
r. Örneğin olimpiyat
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 89/128
79
oyunlar ı , sportif gösteriler, yar ı şmalar, Grek’in vücudunu ve enerjisini göstermesiyle
ilgilidir. “Grekler için önemli olan, ideal, güçlü bir vücut ve düşünce eğitimidir” (Turani,
1999: 128-130). Örneğin, Atinalı heykelci Miron’un M.Ö. 450 dolaylar ı nda yaptı ğı
“Disk Atı cı sı -Discobolos” heykelinde (Ek 1. Resim 1); genç atlet ağı r diski tam atmaküzereyken gösterilmektedir. Öne eğilmekte ve atı şı na daha büyük bir güç katmak için
kolunu geriye doğru savurmaktadı r (Gombrich, 1999: 90). Burada bedenin dinamizmi,
gücü, yapı sı , dengesi, atletikliği ideal bir erkek bedenini göstermektedir. Antik
Yunanlı lar, insan vücudunun güzelliğine, onun uyumlu ve dengeli, fiziksel olarak
yapı sı nda oluşan yüce dinginlik haline hayrandı rlar. Ayr ı ca bütün Grek düşüncesi, iyi
ve güzel arası nda bir uygunluk bulmaktadı r.
Güzel birey güçlü ve sağlı klı bireydir, yetkin bireydir. “Doğada canlı varlı klar ı n
güzelliği türlere uygun olağan ve belirgin özelliktir ve buna bağlı olarak uyumdur,
bedensel ve ruhsal yetilerin tam gelişmesidir, f ı şk ı ran sağlı ktı r ve bunlardan gelen üstün
güçlülüktür.” Çirkin bireyler ise, sağlı ksı z bireylerdir. “Güzelin kar şı tı olan çirkin, özü
gereği olumsuzdur. Çirkinde özden bir yetersizlik, teknik araçlarla sonuç arası nda bir
uyuşmazlı k, biçimsel bir oransı zlı k ve bir uyumsuzluk vardı r” (Timuçin, 1993: 151).
Ortaçağa gelindiğinde, Aziz Augustinus’a göre güzellik, üç öz niteliği
gerektirmektedir: “İlki, bütünlük veya kusursuzluktur; çünkü eksikşeyler, biçimden
yoksundur. Sonra parçalar arası nda uygun oran ve uyum gereklidir. Son olarak da
açı klı k veya görkem” (Eco, 1998: 123). Bu tanı mda biçimsel bir güzellik anlayı şı söz
konusudur. Augustinus, bedenin güzelliği nedir? sorusuna, “belirli bir renk hoşluğunun
yanı sı ra uzuvlar ı n uyumudur” cevabı nı vermektedir Lincoln Piskoposu Grossseteste
ise, güzelliği şöyle tanı mlamaktadı r: “Güzellik, bir nesnenin kendisiyle olan uyumlu
oranlı lı ğı , tüm parçalar ı nı n kendi içlerindeki ve her parçanı n öteki parçalarla ve bütünle,
bütünün ise her şeyle olan ahengidir” (Eco, 1998: 75). Bu tanı ma göre oransal
uyumluluk, oran ve sayı kavramlar ı güzelliği belirlemektedir. Biçimsel mükemmelliği
sayı sal olarak dile getiren bir güzellik tanı mı vardı r. Bu düşüncenin altı nda ise,
Skolastik felsefenin, güzellik ile Tanr ı nı n öznitelikleri arası nda bağ kurması
yatmaktadı r. “Ortaçağı n sanatçı sı , yeryüzüne yansı mı ş Tanr ı sal düzeni nesnelere
aktaran birer aracı , Tanr ı nı n bir aleti konumundadı r. Sanat yapı tlar ı da, bir anlamda
Tanr ı nı n yarattı ğı evrensel güzelliğin, uyumun gerçekleştirilme araçlar ı dı r” (Buhr ve
Kosing, 1984: 44). En üst derecede yalı n olan Tanr ı , kendi kendisiyle uyumun ve
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 90/128
80
oranlı lı ğı n en büyük örneğidir. Tanr ı dünyayı sayı , ağı rlı k ve ölçüye göre kurmuştur.
Bu nedenle de sanatçı , bu ölçütler çerçevesinde sanatı nı icra etmektedir.
Nazizmin gerçek yaşamda ve sanatta bedeni ele alı ş biçimi, ı rkçı teoriler, kadı n
ve erkeğe ayr ı ayr ı biçilen roller ve ulus-devletin organik bütünlüğü kavramlar ı nı n
birleştirilmesiyle oluşmaktadı r. Faşizmin ideal bedensel güzellik anlayı şı , Ivo Saliger’in
Batı sanatı nda yüzyı llar boyunca tekrar edilen bir konuyu yorumladı ğı “Paris’in
Seçimi” (Ek 1. Resim 2) resminin dayanak noktası nı oluşturmaktadı r. Ölümlü Paris, üç
tanr ı çanı n çı plak bedenlerinden en güzel olanı nı altı n elma ile ödüllendirmek üzere bir
değerlendirme yapmak üzere çağr ı lmaktadı r. “Bu tema, ressamlar ı n ideal kadı n
formunu ele alı rken yeteneklerini sergilemelerine ve de sanatsal güzellik ve ustalı kla
betimlenen bedenlerin fiziksel güzelliğini mükemmelleştirmelerine olanak
sağlamaktadı r” (Clark, 2004: 90-91). Betimlenen klasik oranlı bedenler, Ari estetik
anlayı şı olarak ifade edilmektedir. Arilerin üstün fiziksel güzelliği, doğal yüceliklerinin
kanı tı durumundadı r. Nazi sanatı , Ari güzellik kavramı nı yüceltmekte ve çirkinliği-saf
olmayanı dı şlamaktadı r.
Hitler, 1937 yı lı ndaki bir konuşması nda şöyle demektedir:
Bugün insanoğlu, görünüşü ve hassasiyetleri bak ı mı ndan antik çağa hiçbirzaman olmadı ğı kadar yak ı ndı r. Spor yar ı şmalar ı ve gösterileri, milyonlarcagenç bedeni güçlendirmekte, belki de binlerce yı ldı r olmadı klar ı veolabileceklerinin düşünülmediği kadar biçimli ve sağlam şekilde bizesunmaktadı r (Clark, 2004: 91).
Faşizmde bedenin yorumlanı şı , en üst aşamada bedenin devlet için bir model
olduğu metaforuyla desteklenmektedir. Bedenin organlar ı gibi devletin bölümleri de
uyum içinde çalı şmak zorundadı r. Devletin varlı ğı iç hastalı klardan temizlenmekte ve
bulaşı cı hastalı klara kar şı bağı şı klı k kazanmaktadı r. Bu nedenle de oldukça saftı r. Nazi
Almanya’sı nda beden, gücü, dinçliği, saldı rganlı ğı ve çevikliği ifade etmektedir. Albert
Janesch’in “Su Sporlar ı -1936” (Ek 1. Resim 3) ve Adolf Wamper’in “Zaferin Dehası -
1940” (Ek 1. Resim 4) adlı resimlerinde beden, bu özellikleri yansı tacak şekilde
kullanı lmaktadı r (Clark, 2004: 95). Ayr ı ca Hitler’in resimleri de aynı şekilde gücü,
saldı rganlı ğı göstermektedir. Hitler, zaman zaman bir Germenşövalyesi olarak
betimlenmektedir. Örneğin Hubert Lanzinger’in “Bayrak Taşı yı cı ”sı nda (Ek 1. Resim 5)
Hitler, ülkesini savaşarak kurtarmayı amaçlayan bir Haçlı askeridir (Clark, 2004: 78).
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 91/128
81
Burada hem bedenin saldı rganlı ğı , gücü gösterilmektedir, hem de mitsel bir geri dönüş
-Orta Çağa- söz konusudur.
Irkçı estetik, bir ı rktan insanı n güzellik belirtilerini mutlaklaştı rmakta, öbür ı rk ı
temsil edenlerin yüz ve vücut biçimleri ile ten rengine nesnel olarak çirkin demektedir
(Kagan, 1993: 129). Burada biyolojik yasallı k, estetik bir anlam kazanmakta ve insan
idealinin taşı yı cı haline gelmektedir. Bu bağlamda Nazizm idealini Antik Yunan’da
bulmaktadı r. Görüldüğü gibi insanı n beden, ruh ve zihin dengesi ona bir uyum ve
güzellik sağlamaktadı r. Hitler de, beden, karakter ve fikir bak ı mı ndan sağlı klı ve güzel
gençlik yetiştirmeye büyük önem vermektedir. Nazizmin ideal beden tasar ı mı bu
şekilde yaratı lmaktadı r. K ı sacası Nazizmde güzellik, üstün, sağlı klı , güzel bir ı rk
idealine dayanmaktadı r. Bunun temelleri de Antik Yunan’da bulunmaktadı r.
Nazi propagandası , kitleleri egemenliği altı na almak için özellikle büyük anı tsal
mimari yapı lara önem vermektedir. Anı t mimarisi, otoriter ideolojilerin kendini kitlelere
kabul ettirme biçimlerinden biri olarak kullanı lmaktadı r. Anı tsal yapı lar kitleye ve
bireye kar şı toplumsal, politik, ekonomik gücü ellerinde tutanlar ı n uyguladı klar ı bir tür
simgesel güç yöntemine dönüşmektedir. Otorite ve toplumsal hiyerar şiyi gösteren bu
yapı tlar içinde ve kar şı sı nda olan birey, bu gücü derinliklerinde hissetmektedir. Bu
yapı lar aracı lı ğı yla, devletin gücü bireye dolaysı z olarak gösterilmektedir. Bunlardan
dolayı da Hitler, pek çok anı tsal mimari yapı lar ı n inşası için çalı şmalar yapmı ştı r.
Nazilerin baş mimar ı olan Albert Speer, Hitler’in klasik otoriteyi simgeleyen Antik
Roma Germen anı t mimarisini savunduğunu ifade etmektedir. Bu konuyla ilgili olarak
Hitler şunlar ı belirtmektedir:
Şehirlerimizin çoğu geçmişin şan, şeref ve hazineleri ile yaşı yorlar.Günümüzün Münih’inden, Birinci Louis döneminde eserlerin tümü ortadankaldı r ı lsa, o tarihten bugüne yapı lan güzel eserlerin sayı sı nı n ne kadar azolduğu ürpertiye ortaya çı kar…. Oysa ortaçağlar ı n şehirlerindeşan ve şerefleyaşatı lan sembol bir anı t mutlaka vardı …. Eski devlet döneminde yapı lan binalar ı n büyüklükleri aynı dönemin evleri ile kar şı laştı r ı lı rsa, kamuya aiteserlerin görkemli olması ilkesinin, çok kuvvetle doğrulanmı ş olduğu görülür(Hitler, 1997: 268-269).
K ı sacası Hitler, Almanya’dakişehirlerde toplumun egemenliğini ve kalı cı lı ğı nı
yansı tan bir niteliğin olmadı ğı nı ifade etmektedir. Bu nedenle de halk kendişehrin kar şı
kesin bir umursamazlı k içinde bulunmaktadı r. Hitler’e göre bu durum, Alman
uygarlı ğı nı n yı k ı lı şı nı n ve Almanya’daki genel çöküşün bir işaretidir (Hitler, 1997: 20).
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 92/128
82
Hitler anı tsal mimariye önem vererek, mimaride de özellikle neo-klasisizm düşüncesini
ön plana çı karmaktadı r. Neo-klasisizme, yönetimin var olan ruhunun dı şavurma,
yasallaştı rma ve birleşmelerine katk ı da bulunan görevi yüklenmiş, ideal model olarak
da Yunan tapı nağı , Rönesans sarayı , Barokşatosu veİmparatorluk çağı nı n klasik yapı sı alı nmaktadı r.
Albert Speer, 340.000 izleyicili Zeppelin Field Stadyumu’nu inşa etmekle
görevlendirilir. 1937 Paris Dünya Fuar ı ’nda, Alman Pavyonu Speer taraf ı ndan çizilir.
Bu yapı ülkenin sembolü olan kartal ve gamalı haçla sonlandı r ı lı r. Alman başar ı sı nı n
sembolü ve gururunu yansı tacak biçimde ve anı tsal olarak tasarlanmakta, bu
binalardaki denge, simetri, geometrik düzgünlük iktidar ı n gücüne işaret etmektedir.
Naziler, zor kullanarak mevcut politik kurallara uyulması nı sağlama
yöntemlerine ‘koordinasyon’ adı nı vermektedirler. Bası n-yayı n endüstrisinde, eğitim
sisteminde ve tüm sanat kurumlar ı nda politik olarakşüpheli görülen ya da ariı rktan
olmayan kişiler işten atı lmaktadı rlar. 1934 yı lı nda bir parti sözcüsünün belirttiği gibi
Nazizmin amacı ; “her şeyden önce tek bir ruhtan doğan, her yerde aynı olan ve tek bir
merkezden sosyal yaşamı n her alanı na sistemli olarak yayı lan Alman halk ı nı n tümden
düzenlenmesidir.” Bu nedenle Nazi yönetimi bağı msı z sanat topluluklar ı nı dağı tmakta
ve bunlar ı n yerine devletle bütünleşmiş bir organizasyon oluşturmaktadı r. Bu ise,
Goebbels’in başkanlı ğı nda kurulan Ulusal Kültür Senatosu’dur. Bu kurum müzik,
görsel sanatlar, edebiyat, tiyatro, bası n, radyo ve sinema olmak üzere yedi bölümden
meydana gelmektedir. Her bir bölüm de alt başlı klara ayr ı lmı ş durumdadı r. Bu kurumun
amacı ise, “tüm sahalardaki yaratı cı birimlerin tek irade olan devlet liderliğinde bir
araya toplanarak uygulamaya geçirilmesi” dir (Clark, 2004: 84). Bu amaç
doğrultusunda kuruma, sadeceı rk ve ideolojik olarak uygun sanatçı lar alı nmı ştı r. 1935
yı lı nda bu kurumda; 15.000 mimar, 14.300 ressam, 2.900 heykeltı raş ve 6.000
tasar ı mcı yı içeren yaklaşı k 100.000 sanatçı bulunmaktadı r. Ayr ı ca Münih’te 1937
yı lı nı n temmuz ayı nda yapı lan “Yozlaşmı ş Sanat” sergisinde, 700’den fazla modern
sanat eseri, sadece alay etmek ve kötülemek amaçlı olarak sergilenmektedir.
Hitler ve Goebbels, sinemanı n duygular ı harekete geçirip, zihinleri
hareketsizleştirme, güçlü yanı lsamalar ve tutsak izleyiciler yaratma yeteneğini
görmektedirler. Hitler’in rejimi güçlü bir sinema yaratmak için, Hans Jürgen
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 93/128
83
Syberberg’in daha sonra ifade edeceği üzere, bir Almanya filmine gereksinim
duymaktadı r. Bu bağlamda sinema, bir rüya makinesi ve ölüm fabrikası olarak işlev
ören fantastik bir kurmacadı r (Rentschler, 2003: 429). Bu noktada Hitler, propaganda
amaçlı filmler yapmak üzere, belgesel film yönetmeni Leni Riefenstahl’ı görevlendirmektedir.
Ayr ı ca gösteri yürüyüşleri, geçitler, kitlesel mitingler törensel bir biçimde
yapı lmaktadı r. Bunlar birer ritüele -ayine- dönüşmektedir. Albert Speerşunlar ı ifade
etmektedir:
Ritüeller herkes taraf ı ndan kabul gördüğünde, hatta resmi kural olarak benimsendiğinde, her şeyin bir bütün olarak ele alı nması gerektiğini ilk defaanladı m. Ben her zaman bütün bu geçit, yürüyüş ve üye olma törenlerininustaca gerçekleştirilmiş bir propaganda olduğuna inanmı ştı m. Şimdianlı yorum ki, Hitler için bu kilise kurma çabası ydı (Clark, 2004: 72).
Görüldüğü gibi bu ritüel eylemler, kitlelerin içinde yer ettiğinde, kitleleri hem
zihinsel hem de bedensel olarakşekillendirmektedir. Hitler de böylece bir din
yaratmaktadı r. Kitleler bu propaganda yöntemiyle ona taparcası na bağlı bir hale
gelmektedirler. Bunun en güzel örnekleri, Riefenstahl’ı n “İradenin Zaferi” adlı belgesel
filminde görülmektedir.
Nasyonal sosyalist yaşam tasar ı mlar ı nda görsel ve işitsel mekanizma, insan
faaliyetlerini gözetleme ve fiziksel dünyaya egemen olma girişimleri açı sı ndan can alı ca
bir rol oynamaktadı r. Bu amaçla kitle iletişim araçlar ı , Hitler’in elinde düşmanlar ı na
kar şı önemli bir silah olmaktadı r. Hitler, sürekli olarak radyodan halka seslenmekte ve
böylece fikirlerini geniş kitlelere aktarmaktadı r. Daha önemlisi Hitler ve Goebbels
taraf ı ndan yaptı r ı lan propaganda amaçlı belgeseller, kitleleri psikolojik, zihinsel,
fiziksel olarak Nazizmin hedeflerine hazı rlamakta ve onlar ı eyleme geçmeye
çağı rmaktadı r.
3. 2. BELGESEL SİNEMA“Sinema, yaşantı yı gözler önüne getiren ve bize yaşamdan kesitler sunan bir
araçtı r. Sinemanı n temel olarak ele aldı ğı olgu, insan yaşamı ve insanı n üzerinde
yaşamı ş olduğu dünyanı n doğası dı r” (Rotha, 2000: 42). Bu bağlamda sinema bir
gerçeklik izlenimi oluşturmaktadı r. Çünkü görüntü varolanı , yani gösterdiğini izleyiciye
kabullendirmektedir. Bu açı dan sinema, toplumun, kültürün belleği konumundadı r.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 94/128
84
Sinema, kendinden önceki tüm sanatlar ı n birikimini kendi yapı sı nda eritmektedir.
Tekniği, devinimi, kompozisyonu, rengi,ı şı ğı vb. öğeleri ile, yani bir bütün olarak
kendi estetiğini meydana getirmektedir. Bütün bunlarla izleyiciye belirli bir gerçekliği,
bu gerçekliğe bak ı ş açı sı nı sunmaktadı r.
Rotha’ya (2000: 36) göre film, çı k ı ş noktası ndaki sessiz biçimi ile, hassas bir
emülsiyon ve kameranı n mekaniksel işlevlerinin bilimsel birleşimleri ile varolmaktadı r.
Bu nedenle temsil etme hareketi tamamen mekaniktir. Bonitzer’e (1995: 9) göre de,
sinemanı n neredeyse mekanik olarak benimsediği bir temsil ideolojisi varsa, bunun en
kökten, aynı zamanda da en gözden kaçan semptomu, her bireyi bir izleyici yapan ve
sinemada, her şeyden önce, ekranı n yüzeyini yapı ntı sal bir derinlikle donatan temel
düzenlemede bulunabilmektedir.
Sinema etkisi alan derinliğinin açı lması , serilmesi ve yapı lması dı r. Bu alanderinliği bütün sinematografik yapı ntı lar ı n gerçeklik etkisini sağlayanhomojen ortamdı r. Bu etkinin gücü sinemada, bütün öteki temsilsistemlerinde-resim, fotoğraf, tiyatro vb.- olduğundan daha kökten, dahamükemmel, daha derin algı lanı r. Yaşayan, canlı , hareket halindeki derinlik:İnsanı bayağı etkiler bu (Bonitzer, 1995: 9).
Bonitzer, belgesel film örneklerini analiz etmekte ve bu filmlerde kullanı lan
farklı tekniklerin, perdedeki gerçeklik izlenimiyle bütünleşerek nası l bir yanlı ş bilinçoluşturduğunu açı klamaktadı r. Bonitzer’e göre, bir filmin yansı ttı ğı görüş açı sı nı n
politik olarak, ideolojik olarak temel bir sorun olduğunu ifade etmektedir. Buradaki
sorunun ise üç noktadan kaynaklandı ğı nı belirtmektedir:
1- Bir film, bir söylem üretir.
2- Bu söylem az ya da çok içeriktir, örtüktür.
3- Ve onun hakikatini ağza alanlar, son tahlilde izleyicilerdir (Bonitzer, 1995:
22).
K ı sacası her filmin kendine özgü bir söylemi bulunmaktadı r. Bu söylem ise
filmin içinde, konusunda ve biçiminde gizlidir, alt okumalarda yer almaktadı r. Bu
söylemi ya da hakikati son olarak açı mlayacak, çözümleyecek olanlar ise izleyicilerdir.
Yönetmenden izleyiciye giden film, izleyicide anlamı nı bulmaktadı r. İzleyici filmi
izlemekte, filmdeki hakikati kendine göre yorumlamakta ve bir fikre ulaşmaktadı r.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 95/128
85
Sinema, öncelikle öykülü filmlerin çizgisi üzerinden bir gelişim süreci
izlemektedir. Bu filmlerin senaryolar ı nda klasik anlatı yapı sı görülmektedir. Öykülü
filmler, belirli bir zaman ve mekanda başlamakta, gelişmekte ve bir sonuca varmaktadı r.
Bu filmlerde belirli bir öykü yapı sı , kronolojik bir zaman sı rası , olay örgüsü sözkonusudur.
Zamanla sinemada öykülü filmlerin yanı nda, farklı alanlar, farklı türler ve
anlatı mlar oluşmaktadı r. Sinema mekansal olarak stüdyolar ı n dı şı na taşı nmakta, bu ise
sinemaya bir canlı lı k kazandı rmaktadı r. Grierson, bunu “güncelliğin yaratı cı oluşumu”
olarak adlandı rmaktadı r. Sinema artı k doğal mekanlara taşı nmaktadı r. Her türlü dı ş
mekan çekimi yapı lmaktadı r. Bu yeni biçimler, türler içinde, hayal gücüne daha fazla
yer veren, daha vurgulayı cı , anlam yaratma konusunda daha derin değerler taşı yan,
biçem yaratmada daha yetkin, gözlem alanı nda daha geniş bir bak ı ş açı sı na sahip olan
yapı mlar olarak belgeseller ortaya çı kmaktadı r (Rotha, 2000: 48). Belgesellerin
kullandı ğı yöntemler ve yeni anlatı m teknikleri, biçimleri yaratı cı sinemanı n doğuşu
olarak tanı mlanmaktadı r.
3. 2. 1. Belgesel Sinemanı
n Evrimi ve TürleriRotha’ya (2000: 49) göre belgesel filmler, daha çok materyalist nedenlere bağlı
olarak, bir zaman döneminin ötesinde olarak oluşmuşlardı r; bu k ı smen amatör
çalı şmalar ı n sonucu, k ı smen de estetik kaygı lar ı n neden olduğu bir durumdur. Rotha,
belgesel filmlerin ortaya çı k ı şı yla ilgili olarak bir tarih verilmesi gerektiğinde, belgesel
filmin gerçek başlangı cı nı n Flaherty’nin “Nanook” adlı filmini göstermektedir. 1920
yapı mı olan Nanook’u, 1923 yı lı nda Dziga Vertov’un Rusya’daki deneyimleri izlemiştir.
Vertov’un “The Man With the Movie Camera - Film Kameralı Adam” adlı filmi,
belgesel film alanı nda bir devrim yaratmı ştı r. Özellikle Fransa’da Cavalcanti’nin “Rien
que les heures-1927” filmi veİngiltere’de Grierson’un “Driffers - Balı kçı Tekneleri,
1929” adlı yapı mlar ı ilk belgeseller olarak sı ralanabilir.
Daha geniş bir değerlendirme yapı ldı ğı nda belgesel yapı mlar dört gruba
ayr ı lmaktadı rlar: Doğalcı -romantik- gelenek, gerçekçi gelenek, haber-gerçel geleneği ve
propaganda geleneği bu dört grubu oluşturmaktadı r (Rotha, 2000: 52).
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 96/128
86
Doğalcı gelenekte, doğal sahnelerin ve gündelik olarak çevrede bulunan
olgular ı n kullanı mı , erken dönem evrelerde tiyatral sinemada kendine bir yer
bulmaktadı r. Western sahnelerinin yanı nda seyahat ve gezi filmlerini de içermektedir.
Örneğin Flaherty’nin “Nanook” filmi, eskimolar ı n ilkel varlı klar ı nı çok yalı n bir şekildeele almaktadı r. Filmde, eskimo insanlar ı nı n yaşamlar ı nı sürdürmek için yaptı klar ı
günlük savaşı m açı klanmakta, bunun yanı nda da insanoğlunun uygarlaşması nı n doğaya
kar şı yaptı ğı mücadele ile belirlendiği ortaya konulmaktadı r (Rotha, 2000: 54-55).
K ı sacası bu gelenekte insanlar ı n, nesnelerin ve mekanlar ı n basit gözlemleri ve doğal
yaşamlar ı anlatı lmaktadı r.
Gerçekçi gelenekte, Flaherty’nin yönetimindeki duyumsal pastoral yapı nı n tersi
olarak, bize gerçekliğin yorumlanması nı n olanaklar ı sunulmaktadı r. Örneğin,
insanoğlunun uzak adalarda tek bir amaçla doğaya kar şı savaşı mı yerine, insanoğlunun
şehrin gürültüsüne kar şı yaptı ğı mücadele anlatı lmaktadı r.
Haber-gerçel yapı mlar ı nı n görevi gündelik olaylar ı , k ı sa bir zaman dilimi içinde,
basit betimleyici terimlerle sunmaktı r. Belgeselin görevi ise, güncellik ve gerçekliğin,
özel bir amaçla dramatikleştirilmesidir. Haber-gerçelin konu maddesi, genel olarak
kendi içindeki dramatik yapı dı r. Haber-gerçelin özdeği, farklı zamanlarda röportaja
dönüşebilen çekimlerdir. Belgeselde ise geniş ölçekli bir yorumlama bulunmaktadı r
(Rotha, 2000: 64-65). Bu tür çalı şmalar ı n en çok bilineni, Dziga Vertov’un “sinema-
göz” kuramı dı r. Bu kurama göre kamera merceği, hareket eden insan gözünün gücüne
sahiptir. Her yere gidebilir ve herşeyi inceleyebilir. Bu kuramı n tamamı ise Vertov’un,
“The Man With the Movie Camera - Film Kameralı Adam” filminde görülmekte ve
özetlenmektedir.
3. 2. 2. Bir Propaganda Aracı Olarak Belgesel SinemaSinemanı n, 20. Yüzyı ldaki en yaygı n, en güçlü, en etkin sanat olduğu
bilinmektedir. Sinemanı n bu gücü, egemen sı nı flar ve bu sı nı flar ı n ideolojileri
taraf ı ndan kullanı lmaktadı r (Dorsay, 1998: 39). Özellikle kitleleri ortak duygu, düşünce
ve atı lı mlar çerçevesinde toplamak gerektiğinde, sinema, en farklı ideolojiler taraf ı ndan
etkileyici bir güç olarak ustalı kla kullanı lmaktadı r.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 97/128
87
Propaganda araçlar ı içinde doğası ndan kaynaklanan nitelikleri göz önüne
alı ndı ğı nda halk ı n üzerinde en fazla etkiye sahip aracı n sinema olduğu görülmektedir.
Sinemanı n propagandaya uygunluğu şu şekilde açı klanmaktadı r:
1- Kitleler taraf ı ndan, ortak olarak paylaşı lmaya uygun bir yapı ya sahip olması .
2- Açı klama ve ifade yeterliliği açı sı ndan sahip olduğu basit güç nedeniyle ve
sanatsal değerlerin de kullanı mı ile ikna edici ve inandı r ı cı nitelik
yeterliliğinin bulunması .
3- Milyonlarca insana yönelik olarak tekrarlanan mekanikleşmiş niteliği ile
belli bir zaman sı nı rlaması olmadan sayı sı z şekilde insanlara ulaşabilmesi(Rotha, 2000: 40).
Belgeselin soysal ve politik görüşlerin propagandası için bir araç olarak
kullanı lması nı n en büyük ilk örnekleri Britanya’da görülmektedir. Bu tür içersinde John
Grierson ve onun öncülük ettiği İngiliz Belgesel Okulu’nun çalı şmalar ı önem
taşı maktadı r. Grierson’a göre “belgesel sinema açı klamalar yapmakla yetinmeyip, yol
gösterici olmalı dı r. Araç halka ulaşmada bir kürsü işlevindedir” (Tağ, 2003: 70-71).
Burada Grierson belgesel sinemanı n yol gösterici olması gerektiğini vurgulayarak, onu
bir araç haline getirmektedir. Böylece belgesel sinema, propagandanı n hizmetine
girmektedir.
1927 yı lı nda İngiltere’de bulunanİmparatorluk Pazar Yönetim Kurulu-EMB-,
ticareti ve birlik duygusunu çeşitli bölgelerde desteklemeyi, imparatorluğu bir arada
tutmayı , bunu da posterler, broşürler, sergiler kanalı yla gerçekleştirmeyi planlamaktadı r
(Barnouw, 1983: 87). Grierson da bu kurulun sinema bölümünün başkanlı ğı na
getirilmekte ve film yoluyla propaganda yapmaya başlanmaktadı r.
I. Dünya Savaşı , kitlesel üretimin yapı ldı ğı , radyonun ve sinemanı n hı zlı
gelişiminin yaşandı ğı , bası n organlar ı nı n etkinliğinin arttı ğı ve toplumsal yapı içinde bu
yeni öğelerin belirleyici olduğu bir dönemin izlerini taşı maktadı r. Savaş sonrası nda
sinema ve radyo, Avrupa’nı n kitlesel düşüncesinin şekillenmesinde önemli bir rol
oynamaktadı r. Daha genel bir ifadeyle, bu yapı nı n gelişmesinde propagandanı n önemi
ortaya çı kmaktadı r. Eğitim, radyo, sinema, politik kürsüler ve bası n aracı lı ğı ile
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 98/128
88
verilmek istenen ilkeler halka yansı tı lmaktadı r (Rotha, 2000: 39). Bu yöntemler I.
Dünya Savaşı ’ndan sonra Rusya,İtalya ve Almanya’da yaygı n olarak kullanı lmaktadı r.
Hükümetler kendi ideolojileri doğrultusunda, halka ulaşmak ve onlar ı kendi isteklerine
ve düşüncelerine göre şekillendirmek için gerekli olan tüm araçlardanyararlanmaktadı rlar.
Belgesel türün dramatik gerilimini, yaşamı n kendi içindeki dramatik öğeler
oluşturmaktadı r. Bu öğeler ise, sinema sanatçı sı nı n kendine özgü yorumlamalar ı ve
biçemiyle etkinlik kazanmaktadı r. Gerçek yaşamı n dramatik gerilim açı sı ndan doruk
noktalara ulaştı ğı dönemler, önemli toplumsal olaylar ı n yaşandı ğı dönemlerdir.
Sovyetler Birliği’nde 1917 Ekim Devrimi ve bunu izleyen olaylar sinema açı sı ndan
başlı başı na bir gerilim kaynağı , bir çı k ı ş noktası oluşturmaktadı r. Sovyet Sineması 27
ağustos 1919 tarihinde Lenin’in sinema endüstrisini devletleştirmesiyle kurulmaktadı r.
Bu karardan birkaç gün sonra bir sinema okulu açı lmakta ve sinemanı n propagandacı
bir işlev yüklenmesi ilke olarak benimsenmektedir. Büyük çoğunluğu okuma-yazma
bilmeyen Sovyet halk ı na ulaşmada, Sovyet Devrimi ve sosyalizm konusunda halk ı n
bilgilendirilip aydı nlatı lması nda sinemadan yararlanı lması tasarlanmaktadı r. Bu
bağlamda sinema sanatçı sı ndan istenen, yapı tlar ı nda devrimci bir içeriği aktarması dı r.
Her yapı mı n temelini toplumsal nitelikli bir konu oluşturmaktadı r (Adalı , 1986: 33).Sovyet Devrimi’nin tanı tı mı için sinema ideal bir kitle iletişim aracı dı r. Özellikle
Eisenstein’ı n “Potemkin Zı rhlı sı ” filminin devrimin kitlelere aktar ı lması ve
anlatı lması ndaki etkisi oldukça önemlidir.
1930’lu yı llara genel olarak bak ı ldı ğı nda, bu dönemin büyük ekonomik bunalı m
-1929 Dünya Ekonomik Bunalı mı - ile başladı ğı ve bir dünya savaşı yla son bulduğu
görülmektedir. Bu dönemde ilk olarakşiddetli yerel ayaklanmalar hı zla artmakta olduğu,
daha sonra da ulusal birliklerin yükselişe geçtiği gözlemlenmektedir. Belgesel sinema
da, 1930’lu yı llar ı n bu çalkantı lı atmosferinden, toplumsal sorunlar ı n üzerinde durma ve
bunlar ı sergileme yönünde etkilenmektedir. II. Dünya Savaşı yaklaştı kça belgesel film,
politik konularda kitleleri ikna etme konusunda sı k sı k kullanı lmaya başlanmaktadı r
(Tağ, 2003: 70). Bu gelişmelerle birlikte belgesel filmler, önemli bir propaganda aracı
haline gelmektedir.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 99/128
89
İtalya’da Mussolini, 1935 yı lı nda “Centro Sperimentale di Cinematografia”yı ,
1936’da ise, Avrupa’nı n en modern sinema stüdyosu olan “Cinecitta”yı kurmuştur. Bu
stüdyolarda, II. Dünya Savaşı ’nı n ilk yı llar ı nda çoğu propaganda amaçlı belgesel olmak
üzere 1940’da yetmiş, 1941’de doksan, 1942’de ise yüzondokuz film çevrilmiştir(Gündeş, 1998: 80).
Almanya’da 1933’te iktidara gelen Naziler, Weimar Cumhuriyeti’nden çok
geniş olanaklara sahip bir sinema endüstrisi devralmı şlardı r. Almanya’da geniş halk
yı ğı nlar ı nı etkilemede kitle iletişim araçlar ı nı n her türlüsü kullanı lmaktadı r (Adalı , 1986:
36). Propaganda Bakanı Goebbels sinemanı n, özellikle de belgesel türün propaganda
açı sı ndan taşı dı ğı önemin fark ı ndadı r ve belgesel film yapı mı na büyük bir önem verir.
Ona göre, geniş kitlelere gerçeği göstermedeki en etkili yol belgesel film yapı mı dı r.
1930’lar ı n belgeselleri çoğunlukla yerleşik hükümetlerin yönetimlerine ve
politikalar ı na meydan okurken, II. Dünya Savaşı sı rası nda belgeseller, savaşan taraflar
için can alı cı bir propaganda rolü oynamaktadı r (Musser, 2003: 372). Bunun en önemli
örnekleri Nazi Almanya’sı nda görülmektedir.
3. 2. 2. 1. Hitler Propagandası nda Propaganda Belgesellerinin Önemi veBelgesel Film Yapı mı Hitler döneminde Alman sineması , devletin de yardı mı yla tam bir
gösteri/eğlence sineması niteliğindedir. Bunun yanı nda daha dolaysı z olarak Hitler’i ve
nazizmi öven filmler de bulunmaktadı r. Bunlar Leni Riefenstahl’ı n belgesel filmleridir.
Bu yapı mlar, propaganda sineması olarak nitelendirilmektedir. Bunun dı şı nda Hitler
sineması , hemen hemen tümüyle önemsiz konulardan, güldürülerden, Viyana
müzikallerinden oluşan bir eğlence sineması şeklindedir. Bu bağlamda sinema bir
eğlendirme, oyalama ve giderek bir uyutma aracı konumuna gelmektedir. “Nazi
sineması nı n ası l belirleyici niteliği, gösteri öğesinin geniş yı ğı nlar ı egemen ideolojiye
kar şı edilgen-pasif- duruma getirmedeki başar ı sı dı r” (Dorsay, 1998: 40). Bu sinema,
insanı n, kitlelerin tutsaklı ğı nı , kör bağlı lı ğı nı , gerçeklerden uzaklı ğı nı sağlamada bir
araçtı r.
Nazi iktidar ı , sinema endüstrisini devletin denetimine almakta ve kendi
ideolojilerine göre propaganda filmleri yaptı rmaktadı r. Bu filmler belgesel film
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 100/128
90
özelliklerini de taşı maktadı r. Goebbels’in Propaganda Bakanlı ğı ’na gelişiyle birlikte, G.
W. Past, Fritz Lang, Erich Pommer gibi sinemacı lar, Almanya’yı terk etmek zorunda
kalmı şlardı r. Goebbels, bu yönetmenlerin filmlerine el koymuş, ülke içinde gösterimini
yasaklamakta ve yurt dı şı na çı kar ı lmalar ı nı engellemektedir. Goebbels propagandaamacı yla, Arnold Frank, Leni Riefenstahl ve Luis Tranker gibi yönetmenlerden
yararlanmaktadı r. Bu yönetmenlerin filmleri, Nazi propagandası nı yaymak için birer
araç olarak kullanı lmaktadı r. Üstün ı rk anlayı şı nı yayan bir ideolojiyle yüklü olan bu
filmler, Alman emperyalizmini diğer ülkelere yaymayı da üstlenmektedirler.
28 Mart 1933 tarihinde Goebbels sinemacı larla bir toplantı yapar. Bu toplantı nı n
konusunu, Lenin’in “tüm sanatlar ı n en önemlisi sinemadı r” sözü oluşturmaktadı r.
Goebbels, Alman sinemacı lar ı na örnek film olarak Sergey Eisenstein’ı n “Potemkin
Zı rhlı sı ” filmini göstermektedir. Goebbels’e göre Potemkin Zı rhlı sı filmi, mükemmel
bir sanat filmi olmanı n yanı nda, etkili ve usta bir propaganda filmidir. Goebbels
sinemaya bu fikirleri doğrultusunda büyük önem vermektedir. 14 Temmuz 1933’te,
Propaganda Bakanlı ğı bünyesinde RFK’yı -Alman Film Bürosu- oluşturur. Bir süre
sonra, 22 Eylül 1933’te ise, RFK, RKK -Alman Kültür Bürosu- halini alı r. Büronun
yedi bölümünden biri sinemadı r. Bununla birlikte sinema sanatı , devlet katı nda öncelikli
bir öneme ve yere sahiptir.
Hitler ı rksal bilime ve spora dayalı filmlerin hazı rlanması nı ve bu filmlerin
gösterime hazı r tutulmalar ı nı emretmektedir. “Führer Konuşuyor”, “Alman Kuvvetleri-
Alman Onuru” gibi filmler, büyük ekranlarda -perdelerde- 25 bin kişi taraf ı ndan
izlenmektedir. Alman filmleri, bireyi toplumun bir parçası , uzantı sı olarak görmektedir.
Toplum, içerdiği bireylerden daha gerçektir. Tek bir Alman askerinin yüzünün çekimi,
III. Reich’ı n yüzünün ifadesidir. Hitler’in özellikleri bir insanı n özellikleri değil, bir
idolün, bir Tanr ı ’nı n özelliklerdir. Hitler’de bir Tanr ı imgesi yaratı lmakta ve Hitler
yüceltilmektedir.
Kraucer’ı n (1974: 275) ifade ettiğine göre Naziler, film propagandası nı iki farklı
film türü üzerinden uygulamaktadı rlar: Bunlar haftalı k haber-gerçeller ve uzun
kampanya filmleridir. Haftalı k haber-gerçeller, gerçeği göstermek zorundadı rlar,
gerçeğe uygun olmalı dı rlar. K ı rk dakikayı geçmezler ve hı zlı bir biçimde gerçeği ifade
ederler. Uzun kampanya filmleri ise, kitlelerin psikolojisini -sinir sistemini ve
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 101/128
91
bilinçaltı nı - etkileme amaçlı olarak yapı lan filmlerdir. Bu filmlerde semboller,
görüntüler ve ses -müzik- etkileyici birşekilde kullanı lmaktadı r.
Genel olarak Nazi propaganda filmlerinde; Almanya herşeyin üzerindedir.
Alman milliyetçiliği öne çı kar ı lmakta ve milliyetçi, ı rkçı ve faşist söylemler
kullanı lmaktadı r. Üstün Alman ı rk ı savunulmakta ve diğer ı rklar aşağı lanmaktadı r.
Filmlerde Führer’e kesin bir itaat vardı r.
Bunlar ı n yanı nda propaganda filmlerinde, Nazi disiplini altı nda her şey kusursuz,
eksiksiz hazı rlanmakta, herşey en ince ayr ı ntı sı na kadar hesaplanarak yapı lmaktadı r.
3. 2. 2. 2. Leni Riefenstahl’ı n Propaganda Belgesellerinde Nazizmin BedenÜzerinden İşleyişinin AnaliziLeni Riefenstahl 22 ağustos 1902 yı lı nda dünyaya gelmiştir. Kendisini ilk olarak
yaratı cı dansa vermekte, bu onun sessiz filmlerde rol alması na yardı mcı olmakta ve k ı sa
süre sonra da kendi sesli filmlerini yönetmeye ve başrolünde oynamaya başlamaktadı r.
Onun filmografisine bak ı ldı ğı nda, rol aldı ğı dokuz kurmaca filmin ikisinde aynı
zamanda yönetmenlik de yaptı ğı görülmektedir.
Riefenstahl’ı n ilk dönem kurmaca filmleri, dağ filmleridir. Bu filmlerdecanlandı rdı ğı kadı n kahramanlar cesur, korkusuz, bir o kadar da masumdurlar. Kitleler
için ulaşı lamaz, uğruna hayat verilecek bir ideal, bir mitosturlar. Hitler’i etkileyen de
oynadı ğı bu tür roller olmuştur. Bunlar ı n hepsi de Hitler’in sahip olmak istediği
özelliklerdir. Susan Sontag’a göre, Riefenstahl’ı n Arnold Franck ile yaptı ğı dağ filmleri
yalnı zca “gerilimli romantik” filmler değildir. Franck’ı n Rifenstahl için kullandı ğı pop-
Wagner’ci aygı tlar, kullanı ldı klar ı nda apolitik olarak düşünülmektedir. Fakat geriye
doğru bak ı ldı ğı nda, bu filmler, ilk -proto- Nazi duyarlı lı klar ı nı n bir seçkisi olarakgörülmektedir. Sontag bu filmlerin çözümlemesindeşöyle demektedir: “Franck’ı n
filmlerindeki dağa tı rmanı ş, görsel olarak hem güzel hem de korkutucu olan yüce mitsel
hedefe yönelik sı nı rsı z arzunun kar şı konulamaz bir metaforudur ve nitekim bu, daha
sonra Führer tapı nı sı nda somutlaşmaktadı r” (Sontag, 2002: 4).
Leni Riefenstahl’ı n yönetmenliğini yaptı ğı filmlerşunlardı r:
- İnancı n Zaferi (Victory of Faith- Sieg des Glaubens, 1933)
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 102/128
92
- İradenin Zaferi (Triumph of the Will- Triumph des Willens, 1934)
- Özgürlük Günü: Ordumuz (Day of Freedom: Our Army- Tag der Freiheit:
Unsere Wehrmacht, 1933)
- Olimpiyat (Olimpia, 1938) 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlar ı ’nı konu alan bu
film iki bölümden oluşmaktadı r: Halk ı n Festivali (Festival of People- Fest der
Völker), Güzelliğin Festivali (Festival of Beauty- Fest der Schönheit)
- Berchtesgaden über Salzburg, 1938 Filmografilerde yer almayan bu filmi
Susan Sontag “Hitler’e bir hediye olarak Reifenstahl, Führer’in yeni inziva
mekanı nı n engebeli dağ manzarası kar şı sı ndaki lirik portresi” olarak tanı mlar.
- Sualtı İzlenimleri (Underwater Impressions- Impressionen Under Wasser, 2002)(Ulutak, 2003: 30).
Bu filmler içinde özellikle iki film-İrade’nin Zaferi ve Olimpiyat- propaganda
sineması içinde öne çı kmaktadı r. İki film de Nazi propagandası nı n ve estetiğinin önemli
özelliklerini taşı maktadı rlar. Özellikle Olimpiyat belgeselinde Nazilerin safı rk, ideal
beden anlayı şlar ı işlenmektedir.
3. 2. 2. 2. 1. “İradenin Zaferi” Belgeselinin Çözümlenmesi
Faşist teatrallik, kitle iletişim araçlar ı teknolojisi ile meydana getirilmektedir.
Almanya’da düzenlenen büyük mitingler, ses düzeniyle gerçekleştirilmiş, radyolarda
yayı mlanmakta ve sinemalarda gösterilmektedir. Görkemli mekanlar, belli amaçlara
hizmet etmek üzere inşa edilmektedir. Mitinglerde, Weimar döneminde özellikle tiyatro,
koreografi, müzik ve mimarinin bir arada kullanı ldı ğı bütünsel sanat eseri anlamı na
gelen “Gesamtkunstwerk” düşüncesinden yararlanı lmaktadı r (Clark, 2004: 69).Triumph Des Willens -İradenin Zaferi (Ek 2. Resim 1) isimli filminde Leni Riefenstalh,
bu mitinglerin en ünlüsü olan 1934 Parti Kongresi’ni kaydetmektedir.
Film bir açı lı ş yazı sı yla başlamaktadı r:
Führer’in emriyle yapı lmı ş, Leni Riefenstahl taraf ı ndan yönetilmiş bir film…
Daha sonra iseşu başlı klar gelmektedir:
5 Eylül, 1934
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 103/128
93
Dünya Savaşı ’nı n başlaması ndan 20 yı l sonra
Almanlar ı n acı çekmesinden 16 yı l sonra
Almanya’nı n yeni doğuşundan 19 ay sonraAdolf Hitler Nuremberg’e
Sadı k yandaşlar ı nı görmek ve teftiş etmek için yeniden gelir.
Bu yazı lar ı n ardı ndan görüntüde beyaz bulutlar ı n üstünde ve içinde süzülen bir
uçak belirir. Uçak bulutlar ı n arası na dalar ve aşağı ya doğru yönelir. Bu sı rada bulutlar
dağı lı r ve Nurembergşehri görülür.Şehrin kiliseleri, devlet binalar ı , sokaklar ı ve evleri
seçilmeye başlar. Uçağı n gölgesi şehrin üzerinde dolaşı r. Aşağı da bekleyen kalabalı k
uçağı n inişini izler. İnen uçağı n kapı sı açı lı r ve Hitler görünür. Bekleyen insanlar ı n
heyecan ve hayranlı k dolu ifadeleri yak ı n plan yüz çekimleri ile verilir. Kulaklar ı sağı r
edecek derecede tezarühatlar eşliğinde Hitler halk ı nı selamlar. Sonra bir arabayla
şehirde turlamaya başlar. Caddelerde iki yana dizilmiş coşku dolu insanlar ı selamlar.
Binalar, köprüler, evler, k ı sacası her yer Nazi bayraklar ı yla, gamalı haçlarla
donatı lmı ştı r. Kucağı nda çocuğu olan bir anne Hitler’e yaklaşı r. Çocuk elindeki çiçeği
Hitler’e sunar ve annesi ile birlikte Nazi selamı verirler. Hitler bu şekilde, sevinç
gösterileri içindeşehri dolaşı r.
Cheshire, filmin girişinde kullanı lan bu dramatik öğelerin Hitler’i
Tanr ı sallaştı rdı ğı nı ifade etmektedir. “Hitler’in uçarken ki görüntüsü ile Tanr ı ’nı n
yeryüzüne insanlar ı yla buluşmak üzere inişi arası nda paralellikler kurulabilir.
Seyrettiğimiz figür bir adam figüründen çok, yeryüzüne iniş yapmakta olan Tanr ı sal bir
mittir” (Ulutak, 2003: 33). Burada Riefenstahl, metaforik olarak Hitler ile Tanr ı
arası nda bir ilişki kurmaktadı r. Gerçekte Tanr ı ’ya ait olan özellikleri, Hitler’e
aktarmaktadı r.
Sontag’a (2002: 7) göre,İrade’nin Zaferi’nde anlatı cı bir ses olmasa da, film
Nuremberg mitingini Alman tarihindeki kurtar ı cı zirve noktası olarak haber veren yazı lı
bir metinle başlamaktadı r. Bu yazı filmin taraflı lı ğı na işaret etmektedir. Film,
gerçekliğin kökten dönüştürülmesini ve bunun başar ı lması nı göstermektedir. İradenin
Zaferi filminde tarih, tiyatro haline getirilmektedir.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 104/128
94
Riefenstahl, parti günleri resmi geçidini, bir tiyatro oyunu gibi sahneye
koymakta ve gerçek insanlara rol yaptı rmaktadı r. Örneğin; Hitler’in Nuremberg’e
gelişinden sonra görüntü kararmakta, görüntü açı ldı ğı nda Nuremberg şehri yeni bir
güne başlamaktadı r. Bayraklarla ve gamalı haçlarla donatı lmı ş şehrin sokaklar ı ndaarkadan gelen müziğin ritmine uygun kamera hareketleri eşliğinde dolaşı lmaktadı r.
Kilise çanlar ı çalmakta ve aşağı da görülen yüzlerce askeri çadı rdan, yüzlerce genç yeni
güne uyanmaktadı r. Sağlı klı , neşeli, çı plak erkeklerin kimi tı raş olmakta, kimi ise banyo
yapmaktadı r. Bu sı radan işler neşe ve coşku ile yapı lmaktadı r. Aynı coşku ile
birbirleriyle güreşirler, yar ı şı rlar. Askerler mar şlarla, mekanikleşen hareketleriyle,
fiziksel güçleriyle, disiplinleriyle göz doldururlar. “Hitler’in askerleri dünyanı n en
mutlu askerleridir. Riefenstahl, bir orkestraşefi gibi mitingi yönetmektedir” (Ulutak,2003: 33). Bu genç erkekler, askeri kamplarda birlikte yemek yiyip, birlikte yı kanı p,
birlikte uyumaktadı r. Gece yapı lan konuşmalar, yemin törenleri ve ateş başı nda
söylenen şark ı larla devam eden etkinliklerin yoğunluğu, bireysel düşünce hayal gücü
kapasitesini en aza indirmek için fiziksel koşullar ı n titizlikle tasarlandı ğı na işaret
etmektedir. Tüm bu uygulamalar ritmik olarak saatlerce devam eden talimler, çalan
davullar ve yinelenen sözlerin görsel ve işitsel etkisiyle güçlendirilmiştir (Clark, 2004:
69). Başka bir sahnede ise; Hitler elli iki bin işçiyi selamlar (Ek 2. Resim 2), işçilerellerindeki kürekleri silah gibi omuzlar ı na alı rlar. İşçiler hep birlikte “Almanya’yı yeni
bir çağa taşı mak için, biz burada duruyoruz, biz hazı r ı z” diye bağı r ı rlar. Tek tek yak ı n
planda nereden geldiklerini söylerler. Almanya’nı n her bir bölgesinden gelen işçiler
vardı r. Hepsi de Büyük Almanya için hazı rdı rlar. Hepsi bir bütünün parçası dı rlar. Bu
sahne bir koro düzenine sahiptir. Sı rası gelen repliğini söyler, herkes ne yapacağı nı bilir.
Filmde rol almı ş insanlar ı n duygusal ifadeleri ile seyircilerin kapı ldı klar ı
duygusallı ğı n nası l birleşip son derece baştan çı kar ı cı ve korkutucu olduğunuvurgulayan Cheshire,şunlar ı ifade etmektedir:
İzleyici doğru mar ş halinde ve Nazi sembolü halini almı ş kollar ı ylailerleyen insanlar ı n görüntüleri ile, Ulu lidere doğru ilerleyen ve onahayranlı kla bakan insan kalabalı ğı ile, Hitler’in yak ı ndan alı nan görüntüleri,kameranı n kesintisiz hareketleri, çeşitli açı lardan alı nan görüntüler, bayraklar ı n sallanması yla oluşan uğultulu ses, trompet sesleri ve kocaman bayraklar ı n dalgalanı şı nı görüntüleyen el fenerleri ve Hitler’in tepeden aşağı yandaşlar ı na bakan görüntüleri propaganda adı altı nda çekilen filmlerin engüzel örneğini oluşturmaktadı r (Ulutak, 2003: 34).
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 105/128
95
Sontag’a (2002: 7) göre, İradenin Zaferi’nde belge -görüntü- yalnı zca
gerçekliğin kaydı değildir; gerçeklik görüntüye hizmet etmesi için oluşturulmaktadı r.
Ferro’ya (1995: 99) göre filmin hedefi iki yönlüdür:İlki Nazilere parti içi
dayanı şmayı göstermektir. Bu nedenle önderlere yer verilmekte, bu önderler birşeyler
söylemekte ve Almanlar da böylece gerçek önderlerinin kim olduğunu görmektedirler.
İkincisi ise, bu güçlü imajla dı ş ülkeleri etkilemektir.
Bu iki hedef filmdeşu şekilde verilmektedir: Filmde genç Naziler kare ve
dikdörtgen bloklar halinde dizilmektedirler. Buşekilde Weimar Cumhuriyeti’nin ters
çevrilmiş görüntüsünü temsil etmektedirler; kuvvet, birlik ve toplanma. Kuvvet fikri
ordu görüntüsü ile aktar ı lmaktadı r. Siyasal partiler halinde bölünmüşlük değil, toplanma
vardı r. Bütün gruplar birbirinin eşi durumundadı r. Filmde Büyük Almanya’yı yeniden
birleştirme istenci söz konusudur.
Belgeselde çekim/ters çekim gibi kurgu tekniklerini kullanan Riefenstahl,
Hitler’in etraf ı nda bir kişilik kültü inşa etmektedir. “Kurgulama kalı plar ı , Führer’i bir
arzu nesnesine, etraf ı ndaki kalabalı ğı n taparcası na baktı ğı birine dönüştürür.” Kar şı lı klı
bak ı ş ve selam alı şverişi, bir itaat bağı , benlik kimliğinin ulus ve partiyle özdeşleştiği
bir bağ yaratmaktadı
r (Musser, 2003: 377).Bu film, mitingin her aşaması nı n sembolik bir doku oluşturacak biçimde nası l
düzenlendiğini göstermektedir. Film içerisinde insanlar ı n geometrikşekiller oluşturacak
bir biçimde dizilmesi, dağı nı k topluluklar ı n birleşik bir milli güce dönüşmesini
sembolize etmektedir (Ek 2. Resim 3). Hitler’in insan dizilerinin arası ndaki geniş
koridorlardan ilerleyerek onlardan daha yüksek bir seviyeye yerleştirilmiş kürsüsüne
ulaşması , onun insanlar ı n arası ndan kutsal mesajı nı iletmek üzere yükselen sı radan bir
asker olduğu düşüncesini harekete geçirmektedir. Hitler, kürsüden herkesi görmekte veherkes taraf ı ndan görülmektedir. Halk kolektif kişiliğinin yansı ması olan liderini
görmek üzere çağr ı lmaktadı r (Clark, 2004: 69-71). Riefenstahl’ı n filminde büyük
kitlelerden oluşan insan sı ralar ı nı n, gamalı haçlar ı n ve Hitler’in yüz ifadesinin arka
arkaya kurgulanması yla gösterinin anahtar sloganı oluşturulmaktadı r: “Tek Ulus, Tek
Lider, Tek Devlet.”
1965 yı lı nda Fransı z dergisi Cahiers du Cinema’ da yayı mlanan röportajı nda
yapı tlar ı nı n propaganda olduğunu inkar eden ve bunlar ı n sinema gerçek- cinema verite-
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 106/128
96
olduğunu ı srarla vurgulayan Riefenstahl, “İradenin Zaferi” ile ilgili şunlar ı ifade
etmektedir:
Filmi günümüzde izlediğinizde, hiçbir sahnenin sonradan eklendiğini veyahayal ürünü olmadı ğı nı görebilirsiniz.İçeriğindeki her bir karesi doğrudur.Ayr ı ca hiçbir şekilde yanlı yorum içermediğini ve salt tarihi olaylar ı engerçek halleriyle kapsayan bir film olduğunu söyleyebilirim. 1934 yı lı na aitolan veşimdiki zamanda tarih olarak adlandı r ı lan gerçekleri yansı tmaktadı r.Dolayı sı yla bu film bir belgeseldir. Bir propaganda yapı tı değildir. Ayr ı ca ben propagandanı n da ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Propaganda, bir tezisavunmak için olaylar ı baştan yaratma olgusunu kapsar veya bir olayı abartı lı bir şekilde ortaya koymak için özel bir olayı n olması na izinvermektir. Ben kendimi belirli bir aman ve mekanda meydana gelmiş gerçek bir olayı n merkezinde buldum. Filmim bu gerçekten yola çı kmı ştı r(Ulutak, 2003: 31).
Riefenstahl, mitingin düzenlemesinde aktif bir rol almadı ğı nı belirtmektedir.“Ben sadece iyi bir gözlem yapı p filmi en iyi şekilde çekmek istedim. Mitingin
planlaması nda rol aldı ğı ma dair bilgiler saçma ve anlamsı dı r” (Ulutak, 2003: 31)
açı klaması 1985 yı lı nda yayı mlanan Memoir adlı kitabı nda yazdı klar ı yla çelişmektedir.
“Harikulade güzel bir kitle mitingi olarak değil, olağanüstü propaganda filmi olarak
planlandı . Kutlamalar ve gösteriler, yürüyüşler, olaylar ı n planı , gruplar ı n aralar ı ndaki
boşluklar ı n mimarisi ve stadyum kameralara uygun olarak tasarlandı ” (Sontag, 2002: 7).
Miting öncesi çalı şmalar ı anlatan Eric Barnouw’un sözleri de, belgeselin nası l bir propaganda aracı olarak tasarlandı ğı nı göstermektedir.
Ayr ı ntı lara önem veren Leni Riefenstahl, ekibiyle kameralar ı n yerlerini belirliyordu. Bunu yaparken de Nurembergşehrine onun istekleridoğrultusunda özel köprüler, kuleler ve rampalar inşa ediliyordu. Bayrakdireğine kameramanlar ı n k ı sa süre içinde tepeye çı kmalar ı nı sağlayacakasansör yapı lmaktaydı . Kameralar ı n sı ra halinde duran askerleri yak ı ndançekebilmeleri için aralara tahta raylar döşenmişti. Tüm kameramanlaraaskeri üniformalar giydirilmişti (Ulutak, 2003: 31).
Filmde bir anlatı cı kullanı lmamakta fakat, Hitler’in filmin içine dağı tı lmı ş beş ayr ı konuşması yer almaktadı r. Hitler’in halka hitaben yaptı ğı bu konuşmalar ı n etkisi ve
gücü oldukça fazladı r. Bu konuşmalardan ilki işçilere hitaben yapı lan konuşmadı r.
Hitler’in konuşması nda heyecan unsuru arttı kça genel plandan yak ı n plana aşama aşama
geçilmektedir. Gençliğe hitap eden ikinci konuşması nı n arası na genç insanlar ı n yak ı n
plan yüz çekimleri girmektedir. Kamera ise Hitler’in etraf ı nda yar ı may çizerek hareket
etmektedir (Ulutak, 2003: 31-33). Diğer konuşmalarda da Hitler alt açı dan ve oldukça
yüksek kürsüden halka hitap eder. O yukar ı da bir yerde tekdir, halk ise aşağı da ve
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 107/128
97
kalabalı ktı r. Filmdeki görüntüler, sesler ve kurgu kelimelerden çok daha etkilidir Bu
filmle birlikte halk ilk defa Hitler’in yak ı n plan çekimlerini görmektedir. Riefenstahl,
Hitler’in her bir konuşması nı daha etkili k ı labilmek için neler yapabileceğini önceden
düşündüğünü ve sorunu her bir konuşmayı farklı açı lardan çekerek çözdüğünü ifadeetmektedir. Riefenstahl, “Hitler’in sahneleri arası nda neleri keseceğinizi bilirisiniz.
Burnunu sildiği ya da öksürdüğü anlar ı filme almazsı nı z. Onun yerine çok daha etkili
olabilecek, çok daha ilginç sahneleri alı rsı nı z. Bunun politika ile hiçbir ilgisi yoktur”
(Ulutak, 2003: 33) demektedir. Filmde kullanı lan alt açı çekimlerle Hitler’in,
olduğundan daha cüsseli ve yüce görünmesi sağlanmaktadı r. Hitler, hem kürsüdedir,
hem de alt açı çekimle halk ı n gözünde daha da yüce bir imaj kazanmaktadı r.
3. 2. 2. 2. 2. “Olimpiyat” Belgeselinin Çözümlenmesi
Hitler ve Goebbels, Leni Riefenstahl'dan, saf Almanı rk ı nı n güzelliğini
yüceltecek bir film yapması nı istemişler, Riefenstahl da 1936 Berlin Olimpiyatlar ı ’nı
anlatan “Olympia” filmini çekmiştir (Ek 2. Resim 4). 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlar ı ,
Nazi iradesinin kitle mitinglerişeklindeki politik gösterilerini uluslar arası izleyiciye
sunması
için büyük bir olanak sunmaktadı
r. “Olimpik geleneğin Helen yaşamfelsefesiyle gerçekleştirilen fiziksel mükemmellik yar ı şı olan bu oyunlar, Nazi
mitolojisinin popüler spor kültürüne aktar ı lması nda ideal bir araç görevini
üstlenmektedir” (Clark, 2004: 93). Bu bağlamda Olimpiyat filmi, Nazilerin fiziksel
güzellik ve güç idolünün bir kanı tı durumundadı r.
Riefenstahl, “Olimpiyat” filmiyle ilgili tasar ı mı nı şöyle anlatmaktadı r:
Birdenbire klasik olimpiyat sitelerinin harabelerinin üstündeki sis perdesinin yavaş yavaş kalktı ğı nı , eski yunan tapı naklar ı nı n veheykellerinin ortaya çı ktı ğı nı gördüm. Ahilleus ve Afrodit, Medusa veZeus… ve Miron’un Disk Atan Adam heykeli göründü. Nası l etten vekemikten bir insana dönüştüğünü ve ağı r çekimle diski nası l savurduğunugözlerimin önüne getirdim. Heykellerin, sonra alevler içinde çözülen Yunantapı nak dansçı lar ı na dönüşmelerini, Antikçağ’dan 1936 yı lı nı n modernBerlin’ine taşı nan, meşaledeki olimpiyat ateşini gördüm: Antikçağ’dan yenizamana bir köprü (Sigmund, 2000: 128).
Riefenstahl filmle ilgili bu düşüncesini, aynen filme aktarmaktadı r. Olimpiyat
filminin giriş bölümü mitolojik öğeler taşı yan bir canlandı rma ile başlamaktadı r.
Kamera eski bir tapı nağı n içersinde dolaşmaktadı r. Eski Yunan heykelleri (Ek 2. Resim
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 108/128
98
5) izleyiciye, mekan ve zaman hakk ı nda bilgi vermektedir. Disk atan sporcu heykeli
yavaş yavaş canlanı r (Ek 2. Resim 6, 7). Çı plak sporcular ı n vücutlar ı nı n güzelliği, ağı r
çekim hareketleri büyüleyicidir. Bu yavaşlatı lmı ş çekimlerle bedenin detaylar ı -kaslar,
dinamizm, güç, disiplin, denge- gösterilmektedir. Dans eden çı plak kadı nlar, sislerinarası nda belli belirsizdir (Ek 2. Resim 8). Ayr ı ca doğada da bir canlı lı k vardı r, sazlı klar
rüzgarda savrulurlar. Böylece k ı zlar ı n dansı ile sazlı klar ı n hareketi birlikte akmaktadı r.
Arka fonda güneş ve ı şı ldayan deniz vardı r. Bu k ı zlar ı daha güzel, çekici göstermektedir.
Müzikle birlikte hareketleri bir tapı nı şı andı rmaktadı r. Sonra görüntüde beliren
olimpiyat ateşi (Ek 2. Resim 9) ile meşalesini yakan atlet koşmaya başlamakta, dağlar ı ,
denizleri ve ülkeleri aşmaktadı r. Bir atletten diğerine aktar ı lan meşale ile eski
Yunan’dan yeni ve modern Almanya’ya geçilmektedir. Hitler’in bulunduğu stadyumagetirilen uygarlı k meşalesi eskinin merkezi Yunanistan’dan, Hitler’in modern
Almanya’sı na taşı nmaktadı r. Artı k uygarlı ğı n merkezi Hitler Almanya’sı dı r. Bu, Ari
kültürün Batı ’ya dayanan kökeninin ve üstünlüğünün ifadesidir. Bu bağlamda, şimdiki
zamanı , uzak geçmiş hayallerinin ve kahramanlara özgü gelecek imalar ı nı n arkası na
saklayarak tarihi mitleştirmesi Nasyonal Sosyalizmin tipik bir özelliğidir.
Barnauw’a göreİradenin Zaferi’nde olduğu gibi etkili ve dramatik öğeler taşı yan
giriş bölümü, Riefenstahl’ı n ilk dönem kurmaca dağ filmlerinde bulunan mitsel imajlar ı da anı msatmaktadı r. Wagner’in müziği ile duygular doruk noktası na ulaşmaktadı r.
Filmin ilk yar ı sı na hakim olan başar ı lar, ikinci bölümde yerini zarafet gösterilerine
bı rakmaktadı r. Bu şekilde film gerçeklikten,şiirselliğe geçiş yapmaktadı r. (Ulutak,
2003: 35). İkinci bölümün - Güzelliğin Festivali- girişi doğanı n uyanı şı nı simgeleyen
öğelerle başlamaktadı r. Sabahı n ilk ı şı klar ı yla kuşlar, böcekler ve bitkiler
canlanmaktadı r. Sislerin ardı nda çı r ı lçı plak koşan erkekler görülmekte, erkekler
ormanı n içinde hep birlikte banyo yapmaktadı rlar. Suyun buhar ı , ı slak bedenler,ı şı ldayan adaleler göze çarpmaktadı r. Bu şiirsel anlatı mı n ardı ndan gerçek kampta
antrenman yapan sporculara dönülmektedir. Bu anlatı mlar ı n doruk noktalar ı ,
tramplenden atlayan yüzücülerin çekimlerinde somutlaşmaktadı r.
Riefenstahl bu film için uzun süreli ön hazı rlı klar yapmı ş, kameramanlar
yetiştirmiş ve sporcularla birlikte çalı şmı ştı r. Özellikle sporcular ı n hareketlerini
izlemiştir. Riefenstahl, bu filmde 170 kişilik bir ekibi yönetmiştir. 40 kişilik bir
kameraman çekim yapmaktadı r. 136 değişik spor dalı nı n görüntülendiği filmde, 400 km.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 109/128
99
uzunluğunda film kullanı lmı ştı r. Filmin montajı için iki yı l masa başı nda çalı şmı ştı r.
Ayr ı ca filmde teknolojik ve görsel yenilikler uygulanmı ştı r. Örneğin, ray üzerinde
hareket eden kamera ile koşan atletler izlenmiş, balona monte edilen kamerayla da
stadyum yukar ı dan görüntülenmiştir.
Gerçek yar ı şmalarda çekilmesi mümkün olmayan sahneler, sporcular ı n
antrenmanlar ı sı rası nda çekilmiş ve daha sonra kurgu aşaması nda gerçek yar ı şmalardaki
görüntülerin aralar ı na yerleştirilmişlerdir. Örneğin yüzme yar ı şlar ı nda yüzücülerin
yak ı n plan yüz çekimleri antrenmanlarda çekilmiş ve daha sonra bunlar gerçek
yar ı şlarda çekilenlerin arası na kurgulanmı ştı r. En belirgin örnek ise, kürek yar ı şlar ı nda
kullanı lan yak ı n planlardı r. Önce kayı ğı n içinde azim ve hı rsla küreklere ası lan
sporcular ı , daha sonraki çekimde ise sporculara tempo tutturan megafonlu yar ı şçı
görülmektedir. Tutulan temponun ritmi, küreklere ası lan sporcular ı n hareketlerinin ritmi
ve bu iki görüntü arası nda yapı lan k ı sa kesmeler artan heyecan duygusunu seyirciye
aktarmaktadı r. Bu duygu aktar ı mı kurgu yoluyla yapı lmaktadı r (Ulutak, 2003: 36).
Ayr ı ca filmde müzikle birlikte sporcular ı n başarma hı rsı vurgulanmakta,
güçlendirilmektedir. Sporcular ı n duygular ı müzik aracı lı ğı yla seyirciye aktar ı lı r. Ağı r
çekimlerle, koşan maratoncular ı n çevresindeki öğeleri de kullanmaktadı r. Rüzgarda
dalgalanan başaklar, ağaçlar, sporcunun gölgesi ve üst açı yak ı n plan ayaklar ı gibi.
Olimpiyat filmi, 1937-1938 Ulusal Film Ödülü, 1938 Venedik Uluslar arası Film
Festivali Altı n Aslan Ödülü, 1938İsveç Polar Ödülü, 1938 Yunan Spor Ödülü, 1939
Olimpiyat Komitesi Altı n Olimpiyat Madalyası , 1948 Lozan Uluslar arası Film Festivali
Olimpiyat Ödülü almı ştı r (Ulutak, 2003: 36).
Film spor olaylar ı ndan çok insan formlar ı üzerinde durmaktadı r. Atletler belirli
bir uzaklı kta tutulmakta ve filmin odak noktası nı atletik başar ı lar ve kabiliyetlerden çokonlar ı n fiziksel özellikleri oluşturmaktadı r. Atletlerin ı şı ldayan adalelerinde
yoğunlaşı lmaktadı r. Özellikle Alman atletlerin düzgün ve güçlü vücutlar ı nı gösteren
çekimler de (Ek 2: Resim 10) özel birı rk ı yansı tmakta ve faşist bir sanat yaratma amacı
gütmektedir (Ulutak, 2003: 37). Sontag, Riefenstahl’ı n estetik düşüncesini ve faşist
sanatı n estetik anlayı şı nı şu şekilde açı klamaktadı r:
Riefenstahl tamamen Nazi sanatı yla özdeş olan ve sanatı yalnı zca III. Reichdöneminde değil, bu rejimin yı k ı lı şı ndan otuz yı l sonra da sürekli faşistestetiğin temalar ı nı işleyen tek sanatçı dı r…. Faşist estetik; kontrol alanlar ı nı ,
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 110/128
100
itaatkar davranı şı ve aşı r ı çabayı düşünmekle dopdoludur ve bunlar ı haklı laştı r ı r: Görünüşte birbirine zı t iki durum olan ego düşkünlüğü ilekulluğu yüceltir. Egemenlik ile bağı mlı lı k ilişkileri, karakteristik tören biçimini alı r. İnsanlar ı n gruplar halinde toplanması , insanlar ı n şeylerdönüşmesi, şeylerin ve insan/şey gruplar ı nı n her şeye kadir hipnotik lider yada güç etraf ı nda toplanmalar ı . Faşist dramaturji büyük güçler ile kuklalar ı arası ndaki ilişkilere odaklanı r. Koreografisi durmaksı zı n hareket ile donmuş,statik, eril duruş arası nda gider gelir. Faşist sanat boyun eğmeyi yüceltir,ak ı lsı zlı ğı över ve ölümü çekici hale getirir (Sontag, 2002: 9-10).
Nazi estetiği, fiziksel mükemmelliğin, ideal bedenlerin ve saf Almanı rk ı nı n
estetiğini sunmaktadı r. Nazi dönemindeki ressamlar ı n ve heykeltı raşlar ı n bedensel
kusurlar ı göstermeleri yasaktı r. Riefenstahl da belgeselinde kusursuz, mükemmel
bedenleri göstermektedir. Özellikle filmdeki jimnastik hareketlerinde ve kürek
yar ı şlar ı nda, sporcular ı n bedenlerindeki güç, denge, duruş, disiplin, kas yapı sı
vurgulanmaktadı r.
Riefenstahl ise kendi estetik düşüncesinişu şekilde açı klamaktadı r:
Yalnı zca şunu söyleyebilirim ki, güzel olan herşeyi çekici bulduğumuhissediyorum. Evet, güzellik harmoni. Ve belki de kompozisyona yönelik bu dikkat, biçime yönelik bu arzu sonuçta gerçekten Alman birşeydir.Bunlar ı tam olarak bilemiyorum. Bu bilgimden değil bilinç dı şı mdangeliyor. Saf olarak gerçekçi, yaşam dilimine ait, sı radan, gündelik olanlar beni ilgilendirmiyor. Estetik bir motif beni çirkin bir motiften daha fazlaetkiler. Kötü bir motif beni yaratı cı lı ğa itmez. Ben sadece heyecan verici yada heyecan verebilecek birşey söz konusu olduğunda yaratı cı olabilirim(Ulutak, 2003: 37-38).
Riefenstahl’ı n gerek kurmaca filmleri gerekse Naziler için yaptı ğı filmler
birbirini tamamlayan öğelerle bezenmiş bir durumdadı r. Bunlardan bazı lar ı şunlardı r;
“bedenin ve topluluğun yeniden doğuşuna övgü, kar şı konulamaz bir lider tapı nı şı ve
sadakat, yüksek yerlere ve ulaşı lmaz olana özlem, tutku ve boyun eğme ile zafere
ulaşma mücadelesi” (Ulutak, 2003: 38). Bunlar içinde bedenin yeniden doğuşu, antikYunan’ı n ideal, mükemmel bedenine gönderme yapmaktadı r.
Nazi estetiği kusursuzluğu, gücü, mükemmeliyetçiliği vurgulamaktadı r.
Kökeninde ise antik Yunan ve Roma uygarlı ğı nı n ürettiği güzellik anlayı şı yatmaktadı r.
Bu anlayı şta klasisizm temel kaynaktı r. Erişilmezlik duygusu, erkeklik gücü ve gösterişi
aracı lı ğı yla uyandı r ı lmaktadı r. Bu bağlamda Nazi estetiği iktidar ve bedenle
bütünleşmektedir. Bu nedenle Riefenstahl’ı n filmleri de, bir tür mutlak güzellik
anlayı şı na yaslanmaktadı r. Bu güzelliğe dahil olmayan her şey ayı klanmakta, aynı
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 111/128
101
zamanda bu güzellik anlayı şı halk ı n gözünde meşrulaştı r ı lmaktadı r. Riefenstahl’ı n
belgeselleriyle birlikte, kitlelere, Saf Almanı rk ı nı n ve ideal bedenlerin özellikleri
aktar ı lmakta, Alman ı rk ı yüceltilmektedir. Böylece Nazizminı rk ve beden üzerinden,
zihinsel, psikolojik ve görsel olarak işleyişi sağlanmaktadı r. Yaratı lan saf Alman ı rk ı ,ideal beden, güzellik, güç düşünceleriyle, yeni bir beden, yeni bir kimlik
oluşturulmaktadı r. Bu ütopyan bir estetik anlayı şı dı r. Bunun yanı nda kimlik, biyolojik
bir veri olarak vardı r. Bireyin kimliği öncelikli olarak ı rk ı na ve bedenine
bağlanmaktadı r. Kimlik, bedene göre ikincildir ve kimliği belirleyen herşeyden önce
bedendir. Öncelikle bedenlerşekillendirilmektedir.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 112/128
102
SONUÇ
Tarihsel süreçte bireylerin bedenleri üzerinde değişik söylemlerin, bilgi üretme
ve boyun eğme biçimlerinin uygulamalar ı söz konusudur. Başka bir ifadeyle beden,
farklı anlamlandı rmalar, kategoriler, söylemler ve disiplinler içersinde üretilmektedir.
Tüm bunlar beden üzerinde keyfi bir bilgi/iktidar biçimini hakim k ı lmaktadı r.
Modernite süreciyle birlikte bedenle ilgili yeni bir bilgi/iktidar alanı nı n geliştiği
görülmektedir. Modern iktidar, özellikle yaşam konusu üzerinde odaklanmaktadı r.
Buradaki ası l amaç ise bedenin kontrol altı nda tutulması dı r. Bedenin yönetilmesi, aynı
zamanda toplumun da yönetilmesi anlamı nı taşı maktadı r. Modern dönemde beden,
kontrol edilmesi ve yönetilmesi gereken bir araç, bir nesne konumunda yer almaktadı r.
Michel Foucault, iktidar ı n doğası ile ilgili tamamen yeni önermeler ortaya
koymakta ve temel olarak, modern öznenin birey olarak nası l kurulduğunu analiz
etmektedir. Foucault’ya göre beden, siyasal alanı n içinde yer almakta, iktidar ilişkileri
bedeni kuşatmakta, sı nı rlandı rmakta, sı ralamakta ve eğitmektedir. Böylece yaşam ve
beden iktidar ı n gözetim alanı na girmiş bulunmaktadı rlar. Bu durum, biyolojik olanı n,
denetim altı na alı nması sürecini ifade etmektedir. Modern toplumda, bedenin hem iş
gücü olması
-üretim sürecine katı
lması
- hem de bağı
mlı
k ı
lı
nması
-disiplin altı
naalı nması - gerekmektedir.İktidar, bedeni hem üretken hale getirmekte, hem de sisteme
tabi k ı lmaktadı r. Bu noktada Foucault, biyo-iktidar kavramı nı ortaya koymaktadı r.
İktidar artı k krallar gibi öldürerek insanlar ı yönetmek yerine, onlar ı canlı tutarak
yönetmektedir. Biyo-iktidar yaşama tam anlamı yla hükmeden bir iktidar biçimidir. Hem
bireyin bedeni, hem de toplumsal beden -nüfusa ilişkin istatistikler- düzenlenmektedir.
Demografi bilimin verileriyle birlikte, cinsiyet, doğum-ölüm oranı , toplumun sağlı ğı
gibi konularda sı k ı kontroller uygulanmaktadı r. Toplumda sağlı klı ve normal olmak en
temel özellikler olarak belirlenmektedir. Böylece modern birey ve onun bedeni, biyo-
iktidar teknikleri içinde özenle imal edilmektedir.
Foucault biyo-iktidar sürecindeşu soruyu gündeme getirmektedir: “Hedefi
yaşatmak olan bu iktidar biçimi, nası l öldürebilmektedir? Öldürme gücü ve işlevi nası l
kullanı lmaktadı r?” Foucault’nun bu soruya verdiği yanı t, ı rkçı lı ğı n bu nokta devreye
girdiği yönündedir. Irkçı lı k öncelikle ı rklar ı birbirinden ayı rmakta ve ı rklar arası nda
hiyerar şik bir düzen meydana getirmektedir. Sonrası
nda ise yaşaması
gereken insanlarla,
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 113/128
103
ölmesi gereken insanlar ı belirlemektedir. Yaşaması gerekenle ölmesi gereken arası nda
biyolojik bir ilişki kurmaktadı r. Bir ı rk ı n yaşaması nı , diğer ı rk ı n ölmesine
bağlamaktadı r. Bu bağlamda yaşamak için öldürmeyi ilke haline getirmektedir. Aşağı ı rklar yok edildikçe, anormal insanlar ortadan kaldı r ı ldı kça kişi daha çok yaşamakta,güçlü ve sağlı klı olmaktadı r. Bu amaçla iktidar, toplumda bulunan biyolojik tehlikeleri
ortadan kaldı rmaktadı r. Böylece iktidar ı n öldürücü işlevi, ı rkçı lı kla yapı lmaktadı r.
İktidar, ı rk ı n bütünlüğünün, üstünlüğünün ve saflı ğı nı n koruyucusu konumundadı r. İlk
olarak bir ı rk ayr ı şı mı yaratı lmakta, ardı ndan kar şı ı rk ı n getirdiği tehlikeler belirlenip
bunlara kar şı önlemler alı nmakta, son olarak da kar şı ı rk yok edilmektedir. Böyleceı rk ı n saflı ğı korunmaktadı r. Nazizmin Yirminci Yüzyı lda yaptı ğı nı n bu olduğu
görülmektedir.
Foucault’nun ortaya koyduğu bedenin anatoma-politiği Nazizmde saf, üstünı rka,
ideal beden tasar ı mı na; nüfusun biyo-politiği ise kar şı t ı rklar ı n yok edilmesine-
soyk ı r ı m- ve nüfus politikalar ı nda saf Alman ı rk ı nı n korunması na yönelik çalı şmalara
dönüşmektedir. Nazizm, biyo-iktidar ı kullanarak nüfusun içinde meydana gelen
belirtisiz, rastlantı sal olaylara-sı k ı doğum kontrolleri, k ı sı rlaştı rma, insan haralar ı kurma
gibi- yönelmekte, bunlar ı düzenlemektedir. Bu şekliye Nazizm, biyo-iktidar ı
genelleştirmekte ve en yüksek noktaya çı karmaktadı r. Ulusal Hijyen ve Irksal Sağlı ğı Koruma Daireleri nüfus yapı lanmalar ı nı planlamaktadı r. Çok sı k ı bir şekilde uygulanan
biyolojik düzenlemeler, iktidar ı n doğrudan hedefi konumuna gelmektedir. Ötekiı rklar
imha edilmekte ve aynı zamanda kendi ı rk ı nı ölümün mutlak tehlikesine açı k
tutmaktadı r. Bu durum Almanı rk ı nı üstün k ı lmaktadı r. Nüfusun her türlü cinsel,ı rksal
yapı lanması doğrudan müdahalelerle belirlenmektedir.
Nazizm ı rkçı politikalar ı nı hayata geçirmek, iktidar ı nı yerleştirmek ve elinde
tutmak amacı yla propagandaya büyük önem vermekte ve propagandadan
yararlanmaktadı r. Bu doğrultuda “Eğitim ve Propaganda Bakanlı ğı ” oluşturulmaktadı r.
Propaganda ile, hem Yahudi düşmanlı ğı beslenmekte, hem de yapı lan soyk ı r ı mda
Alman halk ı nı n duruma kayı tsı z kalması sağlanmaktadı r. Bu şekilde hazı rlanan
propagandalar ile özellikle kitlelerin iç güdülerine ve duygular ı na seslenilmektedir.
Böylece propaganda güçlü bir silaha dönüşmektedir. Propaganda, eğitim, sağlı k, spor,
sanat, mimari ve sinema alanlar ı nda yoğunlaşmaktadı r. Tüm bunlar Naziler için birer
propaganda aracı na dönüşmektedir. Spor ve beden eğitimine büyük önem verilerek,
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 114/128
104
beden ve fikir bak ı mı ndan sağlı klı ve güzel gençlik yetiştirilmektedir. Beden, ruh ve
zihin dengesi, ahenk ve güzellik sağlamaktadı r. Mimari alanı nda anı tsal yapı lar ön plana
çı kmaktadı r. Bu yapı larla kitleye ve bireye kar şı simgesel bir güç uygulanmaktadı r.
Propaganda Bakanı Goebbels’in kurduğu “Ulusal Kültür Bürosu”nun en önemli kolu isesinemadı r. Hitler, propaganda amaçlı filmler yapmak üzere Leni Riefenstahl’ı
görevlendirmektedir. Riefenstahl’ı n yaptı ğı belgeseller, kitleleri psikolojik, zihinsel ve
fiziksel olarak Nazizmin hedeflerine hazı rlamaktadı r. Irksal bilime ve spora dayalı olan
bu belgesellerde, Almanya herşeyin üzerinde yer almaktadı r. Alman ı rk ı yüceltilmekte,
diğer ı rklar ise aşağı lanmaktadı r.
Riefenstahl, “İradenin Zaferi” adlı belgeselinde 1934 Nasyonal Sosyalist Parti
Kongresi’ni kaydetmektedir. Belgeselde, parti içi dayanı şmayı göstermek ve bunun dı ş
ülkelere yansı tı lması temel hedeftir. Hitler, mitolojik bir Tanr ı ya dönüştürülmektedir.
Askerler, kare ve dikdörtgen halinde dizilmekte ve fiziksel güçleriyle ön planda yer
almaktadı rlar. Böylece kuvvet, birlik ve toplaşma yansı tı lmaktadı r. Belgeselin sloganı ,
‘Tek Ulus-Irk, Tek Lider, Tek Devlet’tir. 1938’de tamamladı ğı “Olimpiyat”
belgeselinde ise, 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlar ı gösterilmektedir. Bu belgesel film,
Nazilerin fiziksel güzellik ve güç idolünün bir kanı tı durumundadı r. Fiziksel
mükemmellik, ideal güçlü bedenlerle saf Almanı rk ı yüceltilmektedir. Böylece ortayakonulan Nazi estetiği, iktidarla ve bedenle bütünleşmektedir. Filmde, mutlak Almanı rk ı nı n güzelliği yansı tı lmaktadı r. Bu güzelliğe dahil olmayan herşey ayı klanmakta,
aynı zamanda bu güzellik düşüncesi meşru k ı lı nmaktadı r.
Sonuç olarak;ı rk ayr ı şı mı , ı rk hiyerar şisi, üstün-safı rk belirlemeleri; ideal beden,
güzellik, güç ve sağlı k düşünceleri Riefenstahl taraf ı ndan yapı lan belgesellere
aktar ı lmakta, böylece saf Alman ı rk ı nı n özellikleri kitlelere gösterilmektedir. Bu
belgesellerde, yeni bir ı rk, yeni bir beden ve yeni bir kimlik anlayı şı ortaya
konulmaktadı r. Bu ise, biyo-iktidar ı n propaganda belgesellerinde görselleştirilmesini,
estetize edilmesini ifade etmektedir. Biyo-iktidar, yeni bir boyut kazanarak ve dahası
genelleştirilerek belgeseller üzerinden sunulmaktadı r. Nazizmin üstün ı rk düşüncesi ve
fiziksel idealleri, görüntü yoluyla oluşturulmakta ve kitlelere daha etkileyici bir biçimde
aktar ı lmaktadı r. K ı sacası biyo-iktidar ı n Nazizme dönüştürülmüş biçimi, Riefenstahl’ı n
belgesellerinde yansı tı lmakta ve kitlelere buşekilde aktar ı lmaktadı r.
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 115/128
105
KAYNAKÇA
Adalı , B. 1986. Belgesel Sinema, I. B., Hil Yayı nlar ı , İstanbulAkal, C. B. 2000. Devlet Kuramı , I. B., Dost Kitabevi Yayı nlar ı , Ankara
Akal, C. B. 2005. İ ktidar ı n Üç Yüzü, III. B., Dost Kitabevi Yayı nlar ı , Ankara
Akay, A. 2000. Michel Foucault’da İ ktidar ve Direnme Odaklar ı , II. B., Bağlam
Yayı nlar ı , İstanbul
Ak şin, T. 2005. Söylem Üstüne Söylem’lere Dair, Do ğ u Bat ı , III. B., Doğu Batı
Yayı nlar ı , Ankara, ss. 9-14Allen, A. 2002. Power, Subjectivity, and Agency: Between Arendt and Foucault,
International Journal of Philosophical Studies,Vol. 10 (2), 131-149
Arendt, H. 1998.Totalitarizmin Kaynaklar ı -2: Emperyalizm, Çev.: B. S. Şener, I. B.,
İletişim Yayı nlar ı , İstanbul
Ark ı n, R. G. 1970.20. Yüzyı l Tarihi, II. Cilt, Ark ı n Kitabevi,İstanbul
Balibar, E. 1995a. Bir Yeni Irkçı lı k Var Mı ?, Irk Ulus S ı nı f , E. Balibar, I. Wallerstein,Çev.: N. Ökten, II. B., Metis Yayı nlar ı , İstanbul, ss.25-38
Balibar, E. 1995b. Irkçı lı k ve Milliyetçilik, Irk Ulus S ı nı f , E. Balibar, I. Wallerstein,
Çev.: N. Ökten, II. B., Metis Yayı nlar ı , İstanbul, ss.50-87
Barnouw, E. 1983. Documentary: A History of the Non-Fiction Film, Oxford University
Pres, Oxford
Barrett, M. 2004. Marx’tan Foucault’ya İ deoloji, Çev.: A. Fethi, Doruk Yayı nlar ı ,
Ankara
Bauman, Z. 1996. Yasa Koyucular ve Yorumcular , Çev.: K. Atalay, I. B., Metis
Yayı nlar ı , İstanbul
Bauman, Z. 1997. Modernite ve Holocaust , Çev.: S. Sertabiboğlu, I. B., Sarmal
Yayı nevi, İstanbul
Bauman, Z. 1999. Sosyolojik Dü şünmek , Çev.: A. Yı lmaz, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı ,
İstanbul
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 116/128
106
Bauman, Z. 2000. Postmodernlik ve Ho şnutsuzluklar ı , Çev.: İ. Türkmen, I. B., Ayr ı ntı
Yayı nlar ı , İstanbul
Bauman, Z. 2001. Parçalanmı ş Hayat: Postmodern Ahlak Denemeleri, Çev.:
İ. Türkmen, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul
Bauman, Z. 2005. Bireyselle şmi ş Toplum, Çev.: Y. Alagon, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı ,
İstanbul
Bektaş, A. 1996. Kamuoyu, İ leti şim ve Demokrasi, I. B., Bağlam Yayı nlar ı , İstanbul
Bernasconi, R. 2000. Irk Kavramı nı Kim İ cat Etti?, Çev.: Z. Direk, I. B., Metis
Yayı nlar ı , İstanbul
Bernauer, J. W. 2005. Foucault’nun Özgürlük Serüveni, Çev.: İ. Türkmen, I. B., Ayr ı ntı
Yayı nlar ı , İstunbul
Best, S., Kellner, D. 1998. Postmodern Teori, Çev.: M. Küçük, I. B., Ayr ı ntı Yay ı nlar ı ,
İstanbul
Bonitzer, P. 1995. Bak ı ş ve Ses, Çev.: İ. Yaşar, I. B., Yapı Kredi Yayı nlar ı , İstanbul
Bourdieu, P. 1995. Pratik Nedenler , Çev.: H. Tufan, I. B., Kesit Yayı nlar ı , İstanbul
Buhr, M., Kosing, A. 1984. Bilgi Kuramı Sanat Kuramı , Çev.: V. Atayman, I. B., Birim
Yayı nlar ı , İstanbul
Burke, P. 2001. Bilginin Toplumsal Tarihi, Çev.: M. Tunçay, I. B., Tarih Vakf ı Yurt
Yayı nlar ı , İstanbul
Butler, J. 2005. İ ktidar ı n Psi şik Ya şamı , Çev.: F. Tütüncü, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı ,
İstanbul
Canetti, E. 1998. Kitle ve İ ktidar , Çev.: G. Aygen, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul
Cevizci, A. 1999. Paradigma Felsefe Sözlü ğ ü, III. B., Paradigma Yayı nlar ı , İstanbul
Chaney, D. 1999. Ya şam Tarzlar ı , Çev.: İ. Kutluk, I. B., Dost Kitabevi Yayı nlar ı ,
Ankara
Cirhinlioğlu, Z. 2001.Sa ğ l ı k Sosyolojisi, I. B., Nobel Yayı nlar ı , Ankara
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 117/128
107
Clark, T. 2004. Sanat ve Propaganda, Çev.: E. Hoşsucu, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı ,
İstanbul
Çiğdem, A. 1997. Bir İ mkan Olarak Modernite, I. B., İletişim Yayı nlar ı , İstanbul
Demir, Ö., Acar, M. 1997.Sosyal Bilimler Sözlü ğ ü, III. B., Vadi Yayı nlar ı , Ankara
Deonna, W. 1974. Sanatta Ritimler ve Kanunlar , Çev.: S. Kazmaz, I. B., Remzi
Kitabevi,İstanbul
Deveci, C. 2005. Foucault’nun İktidar Kavramsallaştı rması nda Siyasal Boyutun
Ayr ı ştı r ı lamazlı ğı , Do ğ u Bat ı , III. B., Doğu Batı Yay ı nlar ı , Ankara, ss. 25-43
Domenach, J. M. 1961.Siyasi Propaganda, Çev.: C. Perin, I. B., Remzi Kitabevi,
İstanbul
Dorsay, A. 1998.Sinema ve Ça ğ ı mı z, II. B., Remzi Kitabevi,İstanbul
Eco, U. 1998. Ortaça ğ Esteti ğ inde Sanat ve Güzellik , Çev.: K. Atakay, I. B., Can
Yayı nlar ı , İstanbul
Erdoğan, İ., Alemdar, K. 2002.Öteki Kuram, I. B., Erk Yayı nlar ı , Ankara
Falzon, C. 2001. Foucault ve Sosyal Diyalog: Parçalanmanı n Ötesi, Çev.: H. Arslan,
I. B., Paradigma Yayı nlar ı , İstanbul
Fontette, F. D. 1998. Irkçı l ı k , Çev.: H. Karyol, I. B.,İletişim Yayı nlar ı , İstanbul
Ferro, M. 1995. Sinema ve Tarih, Çev.: T. Ilgaz, H. Tufan, I. B., Kesit Yayı nlar ı ,
İstanbul
Foucault, M. 1970.The Order of Things, Tavistock Publications, London
Foucault, M. 1977. Language, Counter-Memory, Practice, Basic Blackwell, Oxford.
Foucault, M. 1979. Discipline and Punish, Vintage Boks, New York
Foucault, M. 1980. Power/Knowledge, Tr. By. Colin Gordon at. al, Pantheon Books,
New York
Foucault, M. 1992. Ders Özetleri (1970-1982), Çev.: S. Hilav, I. B., Yapı Kredi
Yayı nlar ı , İstanbul
Foucault, M. 1994. Dostlu ğ a Dair-Söyle şiler , Çev.: C. Ener, Hil Yayı nlar ı , İstanbul
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 118/128
108
Foucault, M. 1999a. Benlik Teknolojileri, Kendini Bilmek , M. Faucault, H. Gutman,
P. H. Hutton, Çev.: G. Çağalı Güven, I. B., Om Yayı nlar ı , İstanbul, ss. 22-75
Foucault, M. 1999b. Bireylerin Siyasal Teknolojisi, Kendini Bilmek , M. Faucault,H. Gutman, P. H. Hutton, Çev.: G. Çağalı Güven, Om Yayı nlar ı , İstanbul,
ss. 130-153
Foucault, M. 2000. Hapishanenin Do ğ u şu, Çev.: M. A. K ı lı çbay, II. B., İmge Kitabevi,
Ankara
Foucault, M. 2003a. İ ktidar ı n Gözü, Çev.: I. Ergüden, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul
Foucault, M. 2003b.Cinselli ğ in Tarihi, Çev.: H. U. Tanr ı över, I. B., Ayr ı ntı Yay ı nlar ı ,İstanbul
Foucault, M. 2003c.Toplumu Savunmak Gerekir , Çev.: Ş. Aktaş, II. B., Yapı Kredi
Yayı nlar ı , İstanbul
Foucault, M. 2005a. Entelektüelin Siyasi İşlevi, Çev.: I. Ergüden, O. Ak ı nhay, F. Keskin,
II. B., Ayr ı ntı Yay ı nlar ı , İstanbul
Foucault, M. 2005b. Büyük Kapat ı lma, Çev.: I. Ergüden, F. Keskin, II. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul
Foucault, M. 2005c.Özne ve İ ktidar , Çev.: I. Ergüden, II. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul
Friedrich, C. 1964.Totaliter Diktatörlük ve Otokrasi, Çev.: O. Onaran, I. B., Türk
Siyasi İlimler Derneği Yayı nlar ı , Ankara
Game, A. 1998.Toplumsal ı n Sökümü, Çev.: M. Küçük, I. B., Dost Kitabevi Yayı nlar ı ,
Ankara
Goebbels, J. 2006. Propaganda And Knowledge, Calvin Collage Web Sayfası ,
http://www.calvin.edu/academic/cas/gpa/goeb54.htm, 28.03.2007
Gombrich, E. H. 1999.Sanat ı n Öyküsü, Çev.: E. Erduran, Ö. Erduran, II. B., Remzi
Kitabevi,İstanbul
Goranov, S. 1982. Irkçı lı k: Siyonizmin Temel Birİlkesi, Siyonizm ve Irkçı l ı k , Haz. T.
Ataöv, I. B., Ankara Üniversitesi SBF Yayı nlar ı , Ankara, ss. 29-39
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 119/128
109
Göle, N. 2004. Modern Mahrem, VIII. B., Metis Yayı nlar ı , İstanbul
Grosrichard, A. 2005. Michel Foucault’nun Oyunu, Çev.: O. Ak ı nhay, Entelektüelin
Siyasi İşlevi,M. Foucault, Çev.: I. Ergüden, O. Ak ı nhay, F. Keskin, II. B., Ayr ı ntı
Yayı nlar ı , İstanbul, ss. 118-157
Gündeş, S. 1998. Belgesel Filmin Yapı sal Geli şimi ve Türkiye’ye Yansı ması , I. B., Alfa
Yayı nlar ı , İstanbul
Güney, S. 1998. Davranı ş Bilimleri ve Yönetim Psikolojisi Terimleri Sözlü ğ ü, I. B.,
Ocak Yayı nlar ı , Ankara
Hall, S. 1984. Introduction,States and Societies, Edited by. David Held at. al. The Open
University (243-247)
Hancock, P. 2000. The Body, Culture and Society, Firs Published, Open University
Pres, Buckingham – Philadelphia
Hekman, S. 1999. Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik , Çev.: H. Arslan, B. Balk ı z, I. B.,
Paradigma Yayı nlar ı , İstanbul
Hillach, A. 1995. Siyaset Estetiği: Benjamin’in Alman Faşizminin Kuramlar ı , Estetize
Edilmi ş Ya şam, W. Benjamin, Çev.: Ü. Oskay, I. B., Der Yayı nlar ı , İstanbul,ss. 51-100
Hitler, A. 1997. Kavgam, Çev: M. Toker, XII. B., Toker Yayı nlar ı , İstanbul
Hutton, P. H. 1999. Foucault, Freud ve Benlik Teknolojileri, Kendini Bilmek ,
M. Faucault, H. Gutman, P. H. Hutton, Çev.: G. Çağalı Güven, I. B., Om
Yayı nlar ı , İstanbul, ss. 102-129
Işı k, E. 1998. Beden ve Toplum Kuramı : Öznenin Sosyolojisinden Bedenin Sosyolojisine,I. B., Bağlam Yayı nlar ı , İstanbul
Jeanniere, A. 1994. Modernite Nedir? Çev.: N. Tutal Küçük, Modernite Versus
Postmodernite, Der. M. Küçük, II. B., Vadi Yayı nlar ı , Ankara, ss. 15-25
Jelev, J. 1994. Fa şizm: Totaliter Devlet , Çev.: S. Baklacı , S. Haf ı zoğlu, Milliyet
Yayı nlar ı , İstanbul
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 120/128
110
Kagan, M. 1993. Estetik ve Sanat Dersleri, Çev.: A. Çalı şlar, II. B., İmge Kitabevi,
Ankara
Kahraman, H. B. 2002.Sanatsal Gerçeklikler, Olgular ve Ötekileri, II. B., Everest
Yayı nlar ı , İstanbul
Kapani, M. 1998. Politika Bilimine Giri ş, X. B., Bilgi Yayı nevi, Ankara
Keskin F. 2005. Söylem, Arkeoloji veİktidar, Do ğ u Bat ı , III. B., Doğu Batı Yay ı nlar ı ,
Ankara, ss. 15-23
Keyman, E. F. 2005. Toplumbilimlerinde Yorumbilgisel Yaklaşı m ve Modernite/
Sekülerleşme Söylemini Anlamak, Do ğ u Bat ı , III. B., Doğu Batı Yayı nlar ı ,
Ankara, ss. 57-77
K ı nay, C. 1993.Sanat Tarihi, I. B., Kültür Bakanlı ğı Yayı nlar ı , Ankara
Kraucer, S. 1974. From Caligari to Hitler: A Psychological History of the Germen Film,
Princeton University Pres, New Jersey
Kumar, K. 1999.Sanayi Sonrası Toplumdan Post-Modern Topluma, Çev.: M. Küçük,
I. B., Dost Kitabevi Yayı nlar ı , Ankara
Lash, S. 1994. Modernite Mi, Modernizm Mi? Weber Ve Günümüz Toplumsal Teorisi,
Çev.: M. Küçük, Modernite Versus Postmodernite, Der. M. Küçük, II. B., Vadi
Yayı nlar ı , Ankara, ss. 47-72
Leppert, R. 2002.Sanatta Anlamı n Görüntüsü: İ mgelerin Toplumsal İşlevi, Çev.:
İ. Türkmen, I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul
Lerner, D. 2000. Propagandada Etkinlik:Şartlar ve Değerlendirme, Çev.: Ü. Oskay,
Kitle Haberle şmesi Teorilerine Giri ş, Der.: Ü. Oskay, V. B., Der Yayı nlar ı ,İstanbul, ss. 261-280
Macey, D. 2005. Michel Foucault , Çev.: Z. Okan, I. B., Güncel Yayı ncı lı k, İstanbul
Megill, A. 1998. A şı r ı l ı ğ ı n Peygamberleri, Çev.: T. Birkan, I. B., Bilim ve Sanat
Yayı nlar ı , Ankara
Merguior, J. G. 1986. Foucault , Çev.: N. Elhüseyni, I. B., Afa Yayı nlar ı , İstanbul
Millett, K. 1978.Cinsel Politika, Çev.: S. Selvi, I. B., Payel Yayı nevi, İstanbul
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 121/128
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 122/128
112
Strauss, L. 2000. Politika Felsefesi Nedir?, Çev: S. Z. Hünler, I. B., Paradigma
Yayı nlar ı , İstanbul
Şenel, A. 1984. Irk ve Irkçı l ı k Dü şüncesi, I. B., Bilim ve Sanat Yayı nlar ı , Ankara
Tağ, Ş. 2003. Belgesel Sinema Türleri, Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi,
Eskişehir
Tarhan, N. 2003. Psikolojik Sava ş, III. B., Timaş Yayı nlar ı , İstanbul
Tekelioğlu, O. 1999. Michel Foucault ve Sosyolojisi: Toplumsal Öznenin Yokolu şu ve
“Ben”in Kurulu şu, I. B., Bağlam Yayı nlar ı , İstanbul
Tekelioğlu, O. 2005. Moderniteye Sı k ı şan Özgürlük: Foucault’nun ‘Kendilik
Teknolojileri’ne Bir Bak ı ş, Do ğ u Bat ı , , III. B., Doğu Batı Yayı nlar ı , Ankara,
ss. 45-55
Timuçin, A. 1993. Estetik , II. B., BDS Yayı nlar ı , İstanbul
Tunalı , İ. 1996.Grek Estetk’i, IV. B., Remzi Kitabevi,İstanbul
Turani, A. 1999. Dünya Sanat Tarihi, VII. B., Remzi Kitabevi,İstanbul
Turner, B. S. 2000.Statü, Çev.: K. İnal, I. B., Doruk Yayı nlar ı , AnkaraUlutak, İ. 2003. Leni Riefenstahl’ı n Muhteşem ve Korkunç Filmleri, Belgesel Sinema,
BSB Yayı nlar ı , İstanbul, (3), ss. 28-38
Urhan, V. 2000. Michel Foucault ve Arkeolojik Çözümleme, I. B., Paradigma Yayı nlar ı ,
İstanbul
Wallerstein, I. 1995. Kapitalizminİdeolojik Gerilimleri: Irkçı lı k ve Cinsiyetçilik
Kar şı sı nda Evrenselcilik, Irk Ulus S ı nı f , E. Balibar, I. Wallerstein, Çev.: N. Ökten,
II. B., Metis Yayı nlar ı , İstanbul, ss.39-49
Weber, M. 1998.Sosyoloji Yazı lar ı , Çev.: T. Parla, II. B.,İletişim Yayı nlar ı , İstanbul
West, D. 1998. K ı ta Avrupa’sı Felsefesine Giri ş, Çev.: A. Cevizci, I. B., Paradigma
Yayı nlar ı , İstanbul
Yetkin, S. U. 1972. Estetik Doktrinler , I. B., Bilgi Yayı nevi, Ankara
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 123/128
113
EKLER
Ek 1. Resimler………………………………………………………………………114
Ek 2. Belgesel Afişleri ve Belgesellerden Kareler………………………………….116
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 124/128
114
EK 1.RESİMLER
Resim 1 Resim 2“Disk Atı cı sı -Discobolos” Miron, M.Ö. “Paris’in Seçimi” Ivo Saliger, 1939Gombrich, E. H., 1999, Sanatı n Öyküsü, Clark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, Çev.: E. Hoşsucu,Çev.: E. Erduran, Ö. Erduran, II. B., I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul
Remzi Kitabevi,İstanbul
Resim 3“Su Sporlar ı ” Albert Janesch, 1936Clark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, Çev.: E. Hoşsucu,I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 125/128
115
Resim 4“Zaferin Dehası ” Adolf Wamper, 1940Clark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, Çev.: E.Hoşsucu, I. B., Ayr ı ntı Yay ı nlar ı , İstanbul
Resim 5“Bayrak Taşı yı cı ” Hubert LanzingerClark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, Çev.: E. Hoşsucu,I. B., Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 126/128
116
Ek 2.
BELGESEL AFİŞLER İ VE BELGESELLERDEN KARELER
Resim 1 Resim 2İradenin Zaferi- Afiş İradenin Zaferi- Hitler’inİşçileri Selamlayı şı www.calvin.edu.tr Clark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, Çev.: E.Hoşsucu
I. B., Ayr ı ntı Yay ı nlar ı , İstanbul
Resim 3İradenin Zaferi- Hitler Orduyu ve Halk ı Selamlar
Clark, T., 2004, Sanat ve Propaganda, I. B., Çev: E. Hoşsucu,Ayr ı ntı Yayı nlar ı , İstanbul
8/14/2019 MICHEL FOUCAULT’NUN BİYO-İKTİDAR KAVRAMI
http://slidepdf.com/reader/full/michel-foucaultnun-biyo-iktidar-kavrami 127/128
117
Resim 4 Resim 5Olimpiyat Afiş Olimpiyat- Eski Yunan Heykelleriwww.calvin.edu.tr www.calvin.edu.tr
Resim 6-7Olimpiyat- Disk Atan Sporcuwww.calvin.edu.tr