Transcript
Page 1: Narkoz Sağlık Dergisi
Page 2: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k2

Page 3: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 3

Page 4: Narkoz Sağlık Dergisi

www.sanko.edu.tr

Gazi Muhtar Paşa Bulvarı No: 36 Şehitkamil, 27090 GaziantepTel : 0342 211 65 00 Faks: 0342 211 65 05 email: [email protected]

Page 5: Narkoz Sağlık Dergisi

www.sanko.edu.tr

Gazi Muhtar Paşa Bulvarı No: 36 Şehitkamil, 27090 GaziantepTel : 0342 211 65 00 Faks: 0342 211 65 05 email: [email protected]

NASA'nın Astronotlarda İzin Verdiği Lazer

MİYOP - HİPERMETROP - ASTİGMAT Korneası İnce Olan Hastalarda

Göze Bıçaksız Lazer İntralase teknolojisiintralase

SSK, BA⁄-KUR, EMEKL‹ SANDI⁄I

DEVLET MEMURLARI (SGK) ile anlaflmal›y›z

Tel: 0.342. 322 10 00 Fax: 0.342. 322 02 03Ali Fuat Cebesoy Bulvar› No:94 fiehitkamil / GAZ‹ANTEP

www.mirkelamgozlazer.com e-mail:[email protected]

Page 6: Narkoz Sağlık Dergisi

25KISIRLIK KABUS DEĞİL

34modern çağın hastalığı

32GÜLÜŞÜNÜZ İLE GENÇLEŞİN

54ÇAPRAZ BÖBREK NAKLİ

78YAZA MERHABA KİLOLARA ELVEDA

84lAZER EPİLASYON

KALP SAĞLIĞINIZIKORUMAK İÇİN

SAĞLIKLI BESLENİN !68

Kemoterapİ İle İlGİlİön yargılarınızı

aşın

İÇİNDEKİLER

PANİK ATAKBEYNİMİZİN

KÖTÜ BİR ŞAKASI

“SİGARAYA ELVEDA”DEMEK MÜMKÜN

AŞI TÜRKİYE’DEYILDA 14 BİN HAYAT

KURTARIYOR

62

42

14

GÖZ BANKASIUMUT OLMAYA dEVAM EDİYOR

78

58

DEPRESYONANNE SÜTÜNÜ

KESİYOR

20

16 76

Page 7: Narkoz Sağlık Dergisi

25KISIRLIK KABUS DEĞİL

34modern çağın hastalığı

32GÜLÜŞÜNÜZ İLE GENÇLEŞİN

54ÇAPRAZ BÖBREK NAKLİ

78YAZA MERHABA KİLOLARA ELVEDA

84lAZER EPİLASYON

KALP SAĞLIĞINIZIKORUMAK İÇİN

SAĞLIKLI BESLENİN !68

Kemoterapİ İle İlGİlİön yargılarınızı

aşın

İÇİNDEKİLER

PANİK ATAKBEYNİMİZİN

KÖTÜ BİR ŞAKASI

“SİGARAYA ELVEDA”DEMEK MÜMKÜN

AŞI TÜRKİYE’DEYILDA 14 BİN HAYAT

KURTARIYOR

62

42

14

GÖZ BANKASIUMUT OLMAYA dEVAM EDİYOR

78

58

DEPRESYONANNE SÜTÜNÜ

KESİYOR

20

16 76

Page 8: Narkoz Sağlık Dergisi

SağlıkMutlulukHuzur

Saygıdeğer Narkoz Sağlık Dergisi Okuyucuları;Yaşama dair her konuda önemli bir anahtardır sağlık, mutluluk ve huzur. Bu üç temel unsuru bir arada bulabilmek günümüzde altın değerinde olsa gerek. Özellikle kadınlarımızın son yıllarda ar-tarak devam eden fiziksel, ruhsal, sos-yal ve cinsel şiddet mağduriyeti Türkiye olarak bir türlü çözüm üretemediğimiz sorunlardan bir tanesi haline gelmiştir. Son yıllarda Şiddetin; kadının yasal, sos-yal, siyasi ve ekonomik eşitliğini sağla-ma fırsatlarını sınırladığını, girişimcilik ruhunu ve kendine olan öz güvenini yok ettiğini, aile içi şiddetin çocukları da olumsuz etkilediğini görüyoruz.

Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması, 2014 sonuçlarına göre, eş veya birlikte olduğu erkeklerin fiziksel veya cinsel şiddetine maruz kalmış ve kalmamış kadınların 6-14 yaşları arasın-daki çocuklarında görülen bazı davranış sorunları incelendiğinde; şiddete maruz kalmış kadınların yüzde 30,6’sının ço-cuğunda anneye veya diğer çocuklara saldırgan olma davranışı görülürken, aynı davranış için bu oran şiddete maruz kalmamış kadınların çocuklarında yüz-de 17,2 oldu. Bu oranlar kadına yönelik şiddetten çocukların da etkilendiğini ve agresif nesillerin temelinin de atıldığını göstermektedir.

Çocukluğundan itibaren mutsuz, hu-zursuz ve şiddet dolu bir aile ortamında büyüyen çocukların ileriki dönemlerde kendi hayatlarında da saldırgan ve şid-det eğilimli olduklarını görüyoruz. Aile içerisinde anneye, kız kardeşe uygula-nan şiddeti belirli bir süre sonunda nor-mal olarak algılamaya başlayan çocuk-

lar ileriki dönemlerde de bu algıyı devam ettirerek sorunun katlanarak devam etmesine sebep oluyor. Hisler, kişinin huyunu oluşturur. Huyun kontrolü, ak-lın elinde değil, “duyguların” elindedir. Duyguları geçmişinde olan bu nesillere istediğiniz kadar hitap edin, bir şeyleri anlatmaya çalışın, geçmişini değiştir-medikçe duygularını yok edemezsiniz. Atalarımız, “Bir çocuk 7’sinde ne ise 70’inde de odur” diye boşuna söyleme-miştir. 7’sinde mutlu, huzurlu, şiddetten uzak yetişecek olan çocuk sorunun çözümünde önemli bir etken olacaktır. Öyleki; Hz Muhammed (s.a.v.) Kadınla-ra iyi davrananları insanların en hayır-lısı olarak zikretmiştir. Hz Muhammed (s.a.v.) asla kadın dövmemiş, dövenleri kınamış, kadınlar hakkında Allah’tan korkulmasını, onlara haksızlık yapıl-mamasını ve onlara iyi davranılmasını istemiş, bu bağlamda; “Sizin hayırlınız kadınlarına/ eşlerine en hayırlı olanla-rınızdır” buyurmuştur. (Tirmizî, Rada, 11)

İMTİYAZ SAHİBİ VE SORUMLUYAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

Mezine SIRAKAYA

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Pelin DEDEAĞA

EDİTÖR

Deniz YEMİŞENLİOĞLU YÜKSELİR

DİZGİ TASARIM

Atakan CEHRİ

HALKLA İLİŞKİLER

Batuhan CEHRİ

HUKUK DANIŞMANI

Av. Yaşar SAĞLAMAv. M. Yılmaz ÇELİK

Av. M. Buğra AYBERK

YAYIN KURULU

Prof.Dr. Hakkı KAZAZProf. Dr. Göktürk MARALCAN

Uzm. Dr. A.Muhittin TAŞDOĞANDr. Cengiz BAYRAM

Opr.Dr. Barış DEMİRİZDr. Ulaş YANI

Dr. Ali Özdemir

YÖNETİM YERİ

Narkoz Haber GazetesiBalıklı Durağı Karşısı

Balıklı İş MerkeziKat: 3 No: 6

BASKI

İncilipınar Mah. 36006 Nolu Cd. No: 21Ekip İş Merkezi Altı

Şehitkamil / Gaziantep

Telefon: 0 (342) 215 04 00e-posta: [email protected]

Dergide yayınlanan tüm reklam tasarım vehaber metinleri Başak Ajans’a aittir.. İzinsiz

alıntı yapılıp çoğaltılamaz.Dergide yer alan köşe

yazılarından, köşe yazarları sorumludur.

[email protected]@mynet.comwww.narkozgazetesi.com

Sayı: 8 Yıl: 2Yerel Süreli Yayın

Narkoz Haber Gazetesiücretsiz ekidir.

0 539 247 96 180 342 232 42 43

s a ğ l ı k

a j a n s

Page 9: Narkoz Sağlık Dergisi
Page 10: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k10

a ğ l ı k - S e n t a r a f ı n d a n d ü z e n l e n e n program Sağlık Bakanı Meh-

met Müezzinoğlu’nu ve sağlık ve sosyal hizmet ça-lışanlarını bir araya getirdi. Burada sağlık personeline hitap eden Müezzinoğlu, AK Parti iktidarı dönemin-de sağlık alanında yaşanan değişimlerden bahsetti. Türkiye’de yaşayan nüfu-sun yüzde 75’inin en çok memnun olduğu alanın sağlık alanında olduğu-nu söyleyen Müezzinoğlu, sağlık alanın diğer alanlar-dan daha zor olduğunu da kaydetti. Sağlık sektöründe yapılan çalışmalar hakkında bilgiler de veren Sağlık Ba-kanı Mehmet Müezzinoğlu, önümüzdeki 3 yıl içerisinde 40 bin yatak kapasiteli fi-ziki alanların vatandaşların hizmetine gireceğini söy-ledi. Bakan Müezzinoğlu bu yıl içerisinde çalışmalarına başlanacak olan 2 önem-li proje hakkında açıklama yaptı. Projeleri, Türkiye’nin sağlıktaki geleceğine yön verecek olan çalışmalar olarak nitelendiren Müez-zinoğlu, konuşmasına şöyle devam etti; “Bu çalışma-lardan bir tanesi de sağlık enstitüleridir. Kanser ens-titüsü, Geleneksel Tamam-layıcı Tıp Enstitüsü, Biyo-

teknoloji Enstitüsü ve Anne Çocuk Ergen Sağlığı Ens-titüsü, Akreditasyon Ens-titüsü, Kronik Hastalıklar Enstitüsü ile Türkiye artık sağlığı tüketen değil, sağlık alanında bilimsel üretimleri ile hem kendi insanına hiz-met edecek hem de dünya tıp alanındaki yarışta bende varım diyecek. İlaç sanayi-si, tıbbi teknoloji ve bilimsel Ar-Ge’de Türkiye önümüz-deki 5 yılda çok daha farklı bir noktaya gelecek. İkinci adım ise Türkiye Sağlık Bi-

limleri Üniversitesi’ni Sağlık Bakanlığı olarak bu yıl içinde inşallah kuracağız.”

“Tütünle mücadele ettiğimiz gibi bonzai ile de mücadele edeceğiz”Sağlık Bakanı Mehmet Mü-ezzinoğlu, gençler arasında kullanımı artan ve ölüme neden olan bonzai adlı uyuşturucu maddeyle mü-cadele konusunda yönelti-len soruları da yanıtladı. Koruyucu ve önleyici ted-birlere ağırlık verecekleri-

ni açıklayan Müezzinoğlu, devlet olarak, milletin ev-latlarını istismar edenle-re teslim etmeyeceklerini söyledi. Bakan Müezzinoğ-lu, hafta başında 6 Bakanın bonzai ile mücadele konu-sunda mini zirve gerçek-leştirdiklerini belirterek, “Bütün değerlendirmeleri yapacağız ama bundan sonraki süreçte gerek ya-sal gerek fiili uygulama gerekse fiziki mekan çalış-malarını tamamlayacağız. Öncelikli çalışmalarımız ko-ruyucu ve önleyici tedbir-leri daha güçlü hale getir-mek olacak. Biz tütün, alkol ve uyuşturucu ile mücade-le ettik. Bu üçü de nesillerin geleceği açısından önemli. Güçlü mücadeleyi sigarada nasıl başardıysak diğer ko-nularda da milletçe başarılı olmalıyız. Bu nedenle mille-timizin, annelerin, babaların bu konularda daha çok du-yarlı olması ve bu anlamda da okuryazarlık ve sağlık bilincini daha iyi noktaya taşımamız gerekiyor. Top-lum olarak tüm bireyleriy-le güçlü iletişim kurmak ve onları sosyal yaşamda daha güçlü noktalara ta-şımalıyız. Hükümet, yerel yönetim ve sivil toplum örgütleri olarak elbirliği ile tütünle nasıl mücadele çı-karttıysak bununla da çı-kartacağız” dedi.

“Türkiye sadece sağlığı tüketen değil, sağlıkta yarışan ülke olacak”

Bakan Müezzinoğlu:

Sağlık-Sen tarafından düzenlenen programa katılan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu

“Türkiye sadece sağlığı tüketen değil, sağlıkta yarışan ülke olacak” dedi.

S

Page 11: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 11

B a k l a v a F ı s t ı k

Antepsan ®

Mücahitler Mahallesi, Gazi Muhtar Paşa Bulvarı, Alaska apt. altı No:25 Şehitkamil/Gaziantep

Page 12: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k12 Koluman Motorlu Araçlar San. ve Tic. A.Ş. Mercedes-Benz Türk A.Ş. BayiNesimi Mahallesi, Gaziantep Caddesi, No: 70 Şehitkamil, Gaziantep Telefon 0342 437 85 00 Faks 0342 437 84 00 www.koluman.com.tr

zel Hatem Hastanesi başarılı geçmişi ve has-ta memnuniyeti odaklı çalışmaları nedeniyle bölge halkının yoğun

talebi neticesinde mevcut binasını genişletme kararı almış, 2012 yılında 9000 m2 kapalı alanı olan ek bina inşaatına başlamıştır. Şubat 2015’te tamamlanması planlanan bina ile birlikte, kapalı alanı 3500 m2’den 12500 m2’ye , 59 olan yatak kapasi-tesi yaklaşık 150’ ye ulaşacaktır. Ek bina olarak yapımı tamamlanacak hastanede, 13 suite oda, Diyabet Po-

likliniği, Fizik Tedavi ve Rehabilitas-yon Ünitesi, Dahili ve Cerrahi Yoğun Bakım Ünitesi, 25 yatak kapasiteli Yeni Doğan Yoğun Bakım Bölümü, 23 yatak kapasiteli Genel Yoğun Bakım Ünitesi, Çocuk oyun alanları ile birlikte kapasitesini ve bölümle-rini artırmayı planlamaktadır. Op.Dr. Boyunsuz ‘’Öncelikle işadamı değil, hekim olduklarının bilincinde hareket ederek, Her işte önce hizmet diye-rek, insan odaklı çalıştıklarını, insan hayatını her şeyin üzerinde tutmak üzere bir yemin ettiklerini, bunun için en iyi hizmeti sunmak konusun-

da kararlı olduklarını iletti. Başarının ancak bu şekilde elde edilebildiğini açıkladı.Özel Hatem Hastanesi’nin çağın gereklerine uygun olarak, uz-man kadrosuyla, dünya standartla-rında verdikleri hizmetleriyle daha da gelişeceğini sözlerine ekledi. Özel Hatem Hastanesi üstün tek-nolojiyle donanmış yapısıyla, marka güvenirliğiyle, hasta memnuniyeti odaklı çalışmalarıyla, her biri alanın-da önemli başarılara imza atmış iddi-alı hekim kadrosu, hemşire ve sağlık hizmeti çalışanlarıyla hastalara şifa dağıtmaya devam etmektedir.

Özel Hatem Hastanesi Genel Müdürü Op.Dr.Halil Boyunsuz Özel Hatem

Hastanesi’nin ek bina inşaatının birkaç ay içinde tamamlanacağını belirtti.

Özel HatemHastanesı

ek binasıyla hizmete açılacaktır

Ö

Page 13: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 13Koluman Motorlu Araçlar San. ve Tic. A.Ş. Mercedes-Benz Türk A.Ş. BayiNesimi Mahallesi, Gaziantep Caddesi, No: 70 Şehitkamil, Gaziantep Telefon 0342 437 85 00 Faks 0342 437 84 00 www.koluman.com.tr

Page 14: Narkoz Sağlık Dergisi

Liv Hospital Göğüs Hastalık-ları Uzmanı Tuğçe Kasapoğlu Hürkal sigarayı bırakmanın püf noktaları üzerinde dur-du. Uzm. Dr. Tuğçe Kasa-

poğlu Hürkal ‘’Canınız sigara istedi-ğinde yakmadan önce bir bardak süt ya da küçük bir fincan meyve suyu için. (portakal, greyfurt, vişne…) Ağız içi PH ne kadar asidik olursa nikotin isteği ve emilimi o kadar yavaş olur’’ dedi. Çocukluk ve gençlik çağında ka-zanılan sigara içme alışkanlığı, sosyal,

psikolojik ve genetik faktörlere bağlı olarak ortaya çıkıyor. Çocukluk çağın-da anne, baba veya diğer büyüklerinin sigara içtiğini gören çocuk, merak iç-güdüsü ile sigara içmek istiyor. Ebe-veynler sigara içtiği halde çocuğa “Ben sigara içiyorum ama sakın sen içme” dendiğinde çocuğa inandırıcı gelmi-yor ve sorunun büyük olmakla ilgisi olduğunu düşünüp sigarayı büyümüş olmanın bir sembolü olarak görmeye başlıyor. Küçük yaşlarda birkaç adet-le başlayan sigara alışkanlığı 8-10 yıl

içinde artış göstererek nikotin bağım-lılığı ortaya çıkıyor.

Pasif içici deyip geçmeyinPasif içicilerin yaşadığı en tehlikeli du-rum yanan kül tablasındaki sigaradan çıkan toksik gazdır. Pasif içicilik, filtreli ya da filtresiz, düşük katranlı ya da ni-kotinli sigara dumanına maruz kalma, dumanın oranı, kapalı yerin boyutu, solunan miktar, maruz kalma süresi gibi değişik faktörlerden etkilenmek-tedir.

demek mümkün

“Sigaraya

elveda”Birçok insan her yeni yıla hatta her haftaya ‘’Bu kez sigarayı kesin

bırakıyorum’’ diye başlıyor. Sigara günümüzde önde gelen ölümcül hastalıkların, önlenebilir nedenlerinin başında geliyor.

s a ğ l ı k s a ğ l ı k14

Page 15: Narkoz Sağlık Dergisi

Evde ebeveynin sigara içmesiyle;

Çocuklar ortalama günde 5 sigara içmiş olur.

Bebekler hastaneye başta astım ve solunum yolu infeksiyonları olmak üzere normalin 3 katı kadar daha çok başvurur.

Ani bebek ölüm riski 2,5 kat artar.

Eşi sigara içen bireylerin akciğer kanseri riski 2 kat artıyor.

Eşi sigara içenlerde kalp hastalığı riski 2 kat artar.

Sigara içme alışkanlığı insanların sonradan edindiği bir davranıştır. Yani insanların doğasında sigara içme davranışı yoktur. Bu nedenle sigara içme davranışından vazgeçilmesi de mümkündür. Sigara içme nikotin bağımlılığı sonucu sürdürülen bir davranıştır. Sigara içen bireylerin %70 ‘i hayatlarının bir döneminde sigara bı-rakmayı türlü yöntemlerle denemekte. Sigara içiminde; davranış alışkanlığı, fizik ve psikolojik bağımlılık büyük rol oynuyor. Bu sebeple, sigarayı bırakabilme süre-ci bir hekim kontrolünde yaklaşık 1 yıllık takiple mümkün olmaktadır.

Sigaraya sonsuza dek elveda demek mümkün;

Hedeflediğiniz bırakma gününden 2 hafta önce, katran ve nikotin içeriği düşük bir markaya geçin. Bu, sigara içme davranışınızı değiştirmenize yardımcı olacaktır.

Her bir sigaranın sadece yarısını için.

Her gün ilk sigaranızı yakmayı bir saat geciktirin.

Günün yalnızca tek ya da çift saatlerinde içme kararı alın.

Yeme alışkanlığınızı, sigarayı azaltmanıza yardımcı olacak şekilde değiştirin.

Örneğin süt için. (çoğu kimse sütün sigarayla gitmediğini düşünür)

“Kafanızı toplamak” istediğinizde sigara yerine bir bardak meyve suyu için.

Kül tablalarınızı boşaltmayın. Bu, her gün kaç sigara içtiğinizi size

hatırlatacak, izmaritlerin görüntü ve kokular hoş olmayacaktır.

İçtiğiniz her bir sigaranın farkına varın. Ters elinizi kullanarak, sigarayı

farklı bir cebinize ya da her zaman koyduğunuzdan başka yerlere koyarak otomatik olarak sigaraya uzanma davranışınızı kırın.

1 yıl takiple sigaradan kurtulunTuğçe Kasapoğlu HürkalLiv Hospital Göğüs Hastalıkları Uzmanı

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 15

Page 16: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k16

35 yaşından sonra her ay için gebe-lik şansının yüzde 10’lara düştüğünü belirten Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Zeynep Yılmaz, “Belirli bir yaştan sonra yumurtalıklarda genetik olarak sağlıklı, kaliteli yumurta sayısı azalıyor. Bu da gebelik şansını düşürüyor” dedi. Doğurganlık için en verimli yıllar 20’li yaşlar iken, artan yaşla birlikte üreme hızında belirgin bir azalma yaşanıyor. Ancak günümüzde kadınlar hayatla-rını düzene koymak ve kariyer plan-larına uymak için doğum planlarını ileriki yaşlara erteliyor. Bu da 30 yaşın üzerindeki kadınlarda gebelik istemin-de eski yıllara oranda büyük bir artış yaşanmasına neden oluyor. 20’li yaş-larda her ay için gebelik şansının yüz-de 20-25 civarında iken, 35 yaşından sonra bu oranın yüzde 10’lara düştü-ğünü belirten Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Zeynep Yılmaz bu oranın 40 yaşından sonra ise yüzde 5’lere ka-dar indiğini söyledi. 35 yaşından sonra daha belirgin olmak üzere, 30’lu yaş-

lardan sonra doğurganlığın azalmaya başladığını anlatan Dr. Yılmaz, bunda en önemli etkenin yumurtalıklarda genetik olarak sağlıklı, kaliteli yumurta sayısının azalması olduğunu söyledi. 40 yaşından sonra çocuk sahibi olmak isteyen her 5 kadından ancak 2’sinin gebe kalması mümkündür. Tüp bebek denemelerinde ise 40 yaş üstünde gebelik oranları gelişen teknolojilere rağmen maalesef çok artmamıştır” dedi.

35 yaşındansonra çoğul gebelik artıyor 35 yaşın üzerinde olan ve gebelik planlayan anne adaylarını çoğul ge-belikler konusunda uyaran Dr. Yılmaz “Yaş arttıkça, yumurtalıklarınızda yumurta sayısının azalmasına bağ-lı olarak, vücudunuz yumurtlamanızı sağlayan hormonu daha fazla üretir, birden fazla yumurta üretilip atılabilir ve döllenme gerçekleşirse çoğul ge-belikler meydana gelir” dedi. Korun-mayı kesen ve düzenli cinsel ilişkiye giren çiftlerin yüzde 85’inin 1 yıl için-

Değişen yaşam koşulları ve kadınların çalışma hayatında daha aktif hale gelmesi doğum

yaşlarının da ilerlemesine neden oluyor. Ancak daha iyi standartlarda bir yaşam için

kariyerlerine odaklanarak doğum planlarını erteleyen kadınlar için bazı riskler ortaya çıkıyor.

Anne olmak35 yaşından sonra

zorlaşıyor

Opr. Dr. Zeynep YılmazAnadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Page 17: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 17

de gebe kaldığını belirten Dr. Yılmaz, “Eğer 35 yaşın üzerindeyseniz ve düzenli cinsel ilişkiye rağmen 6 aydır gebelik elde edemiyorsanız fazla bek-lemeden jinekoloğunuzla görüşmeniz gerekir” dedi.

Fazla kilo,kafein ve sigara olumsuz etkiliyor Fazla kilolu olmanın da gebe kalmayı zorlaştıracağını hatırlatan Dr. Yılmaz, “Polikistik over sendromu olan kadın-larda kilo kaybı gebeliği kolaylaştıra-caktır. Sigara kullanımı ve kafeinin de gebe kalmayı zorlaştırdığı bilinmekte-dir” diye konuştu. Dr. Yılmaz, sözleri-

ne “Eğer polikistik over sendomunuz varsa, adetleriniz düzensizse, cinsel yolla bulaşan hastalık geçirmişseniz ya da eşinizin üreme problemleri varsa ve düzenli cinsel ilişkiye rağmen gebe kalamıyorsanız 1 yılı beklemeden he-kiminizle görüşmeyi ihmal etmeyin” diye devam etti.

Yumurtlamaproblemleri yaşla birlikte artıyor Kadın kısırlığının en sık görülen ne-denlerini yumurtlama problemleri ve enfeksiyon sonrası tüplerde görülen tıkanıklıklar olarak belirten Dr. Yılmaz yumurtlama sorunlarının ilerleyen

yaşla birlikte artış göstermesine yu-murtalıklarda daha az sayıda ve daha düşük kalitede yumurta kalmasına bağladı. Kadınların yüzde 1’inin 40 yaş altında menopoza girdiğine değinen Dr. Yılmaz “İlerleyen yaşlarda adet-lerin düzensizleşmesi, yumurtlama sisteminin aksadığının işaretidir” dedi. 30’lu yaşlardan sonra daha sık görülen miyomlar gebeliğin yerleşeceği ra-him iç duvarında bozukluklara sebep olabileceğini belirten Dr. Yılmaz, anne adaylarında diyabet ya da hipertan-siyon gibi kronik sağlık problemlerinin de gebeliği olumsuz yönde etkileye-ceğini hatırlattı.

Page 18: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k18

az Geliyor, kışın giydiği-miz kalın kıyafetler, bir bir yerlerini incecik hafif sizi serinleten kıyafetlere bı-rakırken, kıştan kalma ki-

lolarımızı nerelere saklayacağımızı bi-lemeyiz ve güzelim yaz tatilimizi moral bozukluğu içerisinde geçiririz. Daha neyi bekliyoruz... Yaza daha formda girmek için son 2 ay kaldı.

Değişim Kolay Değil, Sabır GerektirirFazla kilolardan acilen kurtulmak is-tiyorsanız lütfen aceleci davranıp sizi çabucak zayıflatacak, dergi-gaze-te-internet gibi kaynaklardan bul-duğunuz çok düşük kalorili diyetleri uygulamayınız. Bu diyetler ilk etapta sizi hızlıca zayıflatacaktır; ama diyeti bıraktığınız da verdiğiniz kiloların çok daha fazlasını alacağınızdan hiç şüp-heniz olmasın. Ayrıca kilolarınızdan kurtulamadığınız gibi sağlığınızı da bozmuş olacaksınız. Bu yüzden aman dikkat; sağlığınız bizim için değerli!Erkekler de Zayıflamada BaşarılıSağlıklı beslenme bilincinin artma-sıyla toplumuzun diyet anlayışı sa-dece kadınların ilgi noktasından çıkıp '' erkeklerinde'' ilgisini çekmektedir. Son yıllarda erkeklerde diyetisyene başvurma sayısında artışlardan söz etmek mümkündür. Hatta erkekler bu konu üzerinde kadınlara göre daha disiplinli, birlikte planlanan programları daha iyi sorgulamakta ve daha bilinçli yapmaktadırlar. Diyete uyum sağla-ma ve kilo verme açısında daha hızlı ve daha kolay kilo verebiliyorlar. Tabi ki

onların bizlerden avantaj farkı; erkek-lerin kas-kemik kütlesi daha fazla ol-duğundan metabolizmaları daha hızlı çalışmaktadır.

Nelere DikkatEdeceğimizi Gözden GeçirelimSalatalarımızın soslarına Dikkat !Diyet yapıyorum diye dışarıda yediği-niz salataların sosları size daha fazla enerji verebilir. 1 tatlı kaşığı zeytinyağı yeterlidir.

Haftada 1 - 2 kez kurubaklagil:Kurubaklagiller size doygunluk his-

Özel Hatem Hastanesi Diyetisyeni Saadet Tayşi, yaza formda ve sağlıklı

girebilmek için beslenme ve diyet üzerine tavsiyelerde bulundu.

Yaza merhaba,kilolara elveda…

Y

Saad

et T

ayşi

- Ö

zel H

atem

Has

tane

si D

iyet

isye

ni

Page 19: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 19

sini daha fazla verecektir ve bol po-sasından dolayı barsak tembeliğini giderecektir.Mercimek, nohut, kuru fasulyeyi ihmal etmeyin. Haşlayıp sa-latalarınıza katabilir, çorbasını yapabi-lirsiniz.

Öğün atlamayın: Çünkü atlanan her öğünden sonra, diğer öğündeki besin tüketimi daha fazla olmaktadır.Özel-likle ara öğünlerin önemi burada sak-lıdır.

Sebze pişirirken: Yemeklerin olmaz-sa olmazı yağlardır. Sıklıkla duymaya alışkınız ' ama ben zeytinyağ kullanı-yorum've ilave ettiğiniz her kilo olarak size döner. Değişime evimizin mut-faklarında '1 kilo sebzeye 2 yemek kaşığı yağ konmalıdır' ilkesiyle başla-yalım. Sebze yediğimizi daha fazla his-

sedeceksiniz.

Tatlıya geçmeden önce: 20 dakika bekleyin. Bu sürede beyin doyduğu-nuzun sinyalini alacaktır. Böylece ge-reksiz şeker ve yağ almamış olursu-nuz.

Hareket etmeye başlayın: Havaların ısınmasıyla birlikte spor yapmamak için yağmurlu havaları bahane etme döneminiz sona erdi. Bunun için açık havada bol oksijen alarak yürüyüş en güzel seçim...

Vücudunuzu suyun akışına bırakın: Sağlıklı beslenmenin en önemli par-çası sudur. Su, metabolik reaksiyonlar sonucu oluşan atık ürünler ve tok-sinlerin vücuttan atılmasına yardım-cı olur. Sağlığımızı koruyucu etkisini

unutmayalım. Günde 2-2,5 lt su tü-ketiniz. Kendimizle birlikte çocukla-rımızın da sağlığı önemli onlar içinse; Çocuklarımızın sağlığı için altın kuralın formülü; Günde 5 porsiyon sebze ve meyve yemeli, Günde 4 bardak su iç-meli, Günde 3 kahkaha atmalı ve aile içinde mutlu hissetmeli

Günde 2 saattenfazla ekran karşısında olmamalıGünde 1 saat fiziksel aktive yapmalı.Günde 10 saat uyumalı. Yeni nesilin Sağlam Kafaya Sağlam Vücuda Çok ihtiyacı var.Değişimi istiyorsak yemek alışkanlığımızı ve hayata bakış açımızı değiştirerek başlayabiliriz.Kilo vermek sabır gerektiren bir durumdur.Kilo verdikten sonraki hayatınızdaki deği-şime siz bile inanamayacaksınız.

Page 20: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k20

züntü, boşluk duygusu, kaygı, aşırı sinirlilik, ağ-lama krizleri, bebeği ye-terince sevememe ya da bakamama kaygısıyla

kendini gösteren lohusa sendromu-nun ilk gebeliklerde daha fazla gö-rüldüğünü kaydediyor. Üsküdar Üni-versitesi NPISTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi Feneryolu Polikliniği’nden uzman klinik psikolog Seliyha Dola-şır, birçok kadının anne olduktan sonra ruh halinde değişiklikler meydana gel-diğini, bunun normal ve beklenen bir durum olduğunu söyledi.

Hangi belirtiler görülür?Hafif hüzün ve kaygı durumunun 7-10 gün içinde kendiliğinden düzeldiğini ve bu duruma doğum hüznü denildiğini belirten Seliyha Dolaşır, bazı kadınlar-da daha ağır olan ve “doğum sonrası depresyon” ve “psikoz” diye adlan-dırılan rahatsızlıklar görüldüğünü de belirterek şu bilgileri verdi:

İlk 6 hafta içinde sinsice başlıyor…“Doğum depresyonu ya da lohusa depresyonu, doğumdan sonraki ilk 6 hafta içinde sinsice başlar ve birkaç ay içinde düzelir fakat önlem alınmaz-sa 1-2 yıla kadar da sürebilir. Bu kişi-lerde çeşitli belirtiler görülür. Örneğin şiddetli hüzün ya da boşluk duygusu, psikomotor hareketlilikte artış, yerin-

de duramama, endişe, sinirlilik, sıkıntı, bunaltı, kendiliğinden ağlamalar ve panik atak, duygusal küntlük ya da duyarsızlık, aşırı yorgunluk, enerji ek-sikliği gibi bedensel yakınmalar ortaya çıkabilir. Aile, arkadaş ya da keyif veren etkinliklerden uzak durma gibi belirti-ler de zaman zaman ortaya çıkabilir. Bazı annelerde bebeklerini yeterince sevmedikleriyle ya da bebeğin bes-lenmesiyle uykusuyla ilgili endişeler ortaya çıkabilir. Bebeğe zarar verme korkuları, iştahsızlık, kilo kaybı, uy-kusuzluk, mutlu olmaları gerekirken çökkün duygulara sahip oldukları için suçluluk duygusu, ilgi ve istek kaybı en

önemli belirtilerdir.”

Görülme riski kimlerde fazla?Doğum sonrası depresyon için bazı kişilerin özellikle risk taşıdığını kayde-den Dolaşır, özellikle geçmişte dep-resyon gibi ruhsal sıkıntılar, evlilikle ilgili sorunlar yaşayanların, ailelerinde ruhsal hastalık öyküsü olanların risk taşıdığını belirtti. Uzman psikolog Se-liyha Dolaşır, şu tavsiyelerde bulun-du: “Tüm bunlarla beraber evlilik dışı doğum yapanlar, istenmeyen gebelik, annelik rolü için hazırlıksız olma, do-ğum korkusu gibi nedenler lohusa sendromunu tetikliyor. Ayrıca ilk ge-beliklerde bu sendrom daha fazla gö-rünüyor. Sosyal desteği olmayan yeni anneler de lohusa sendromuna daha fazla yakalanıyor. Özellikle ergen, planlanmamış veya istenmeyen hami-leliklerde ve sosyo-ekonomik düzeyi düşük kadınlar lohusa depresyonuna girebiliyor. Doğumla birlikte rol tanım-ları da değişiyor. Eşler çift olmaktan anne, baba olmaya geçiş yapıyor ve bebek bakımının getirdiği psikososyal stresler ruhsal sorunların ortaya çık-masını tetikleyebiliyor. Gebelik süre-since evlilik gerilimi ve doyumsuzluğu ve özellikle eşlerinden yeterli destek alamayan, evlilik ilişkilerinde sorun-lu olan kadınlarda da doğum sonrası depresyonu ortaya çıkma riski yük-sektir.”

Depresyonanne sütünü kesiyor!

Doğumdan hemen sonra yeni anneleri etkileyen lohusa sendromunun tedavi

edilmezse anne sütünün kesilmesinden intihara kadar çeşitli ve istenmeyen sonuçlar

doğurabileceğini söyleyen uzmanlar uyarıyor.

Ü

Uzman Klinik Psikolog Seliyha DolaşırNPISTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi

Feneryolu Polikliniği

Page 21: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 21

Yeni role alışmak kolay olmuyorAnne sütünün kesilmesinin psiko-lojik sebeplerinden birinin de lohusa sendromu olduğunu kaydeden Do-laşır, şu tavsiyelerde bulundu: “Moral bozukluğu ve stres anne sütünün azalmasına hatta kesilmesine yol açabilir. Yeni bir bebekle baş başa kalmak, ona bakmak yeni doğum yapmış anneleri tedirgin eder. Hatta saplantılı bir şekilde tüm dikkatleri-ni yeni doğanın üzerine verirler. Bir yandan yeni rollerine adapte olmak kadını zorlarken diğer yandan bebe-ğin fizyolojik bakımını ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak oldukça yıp-ratıcı olmaktadır. Bu zor dönemde mutlaka eş ve aile desteği almakta fayda vardır. Ayrıca bu dönemi daha rahat atlatmak için bir doğum ön-cesi eğitim almak, bebek bakımı ve annelik konusunda çeşitli yayınlar okumaları da onlara fayda sağlaya-caktır. Ayrıca onları tedirgin eden, kaygılandıran her türlü fizyolojik ve psikolojik değişiklikleri doktorları ile paylaşmaları ve kafalarında büyüt-memeleri gerekir. Ayrıca etrafında çocuğu olan ve bu dönemlerden geçmiş akraba, arkadaş, komşu gibi kişilerle iletişim halinde olmaları da bu sendromu yakalanmamaları açı-sından oldukça önemlidir.”

Tedavisi mümkün…Lohusa sendromunun kötü sonuçlar doğurmadan tedavi edilmesi gerek-tiğini de kaydeden Psikolog Seliy-ha Dolaşır, tedavi için yeni annenin mutlaka yardım alması gerektiğini belirtti. Dolaşır, sözlerini şöyle ta-mamladı: “Doğum hüznü durumu ortaya çıktığında istirahat ederek, bebek uyuduğunda uyuyarak, aile bireyleri ya da arkadaşlardan yardım alarak, her gün düzenli duş alıp giyi-nerek, dışarı çıkıp yürüyüş yaparak ve rahatlamak ihtiyacı duyulduğu zamanlarda çocuğu bir başkasına kısa süreli de olsa bırakarak rahatla-maya çalışılmalıdır. Ancak daha ağır depresif durum ortaya çıktığında mutlaka tıbbi değerlendirme yapıl-malıdır. Depresyona neden olabile-cek tıbbi durumları belirlemek için tıbbi muayene, tetkikler ve gerek-tiğinde antidepresan veya antipsi-kotik ilaç uygulaması yapılabilir. Ge-rektiğinde bireysel terapi ile anne ve babaya yönelik danışmanlık hizmeti de alınabilir.”

Page 22: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k22

Uzmanlara göre çocuk yetiştirmenin 20 sihirli kuralı var. İşte o kurallar… Üsküdar Üniversitesi Rektörü ve psikiyatri uzmanı Prof.Dr. Nevzat Tarhan, çocuk yetiştirmede en önemli konunun çocukla doğru iletişim kurmak olduğuna dikkat çekerek, disiplin ve nasihatin dengeli olması gerektiğini vurguladı. Tarhan bunun için anne ve babalara çocuk yetiştirme 20 sihirli kuralı açıklıyor.

İyi, başarılı ve mutlu çocuk yetiştirmenin

ilk kuralının çocuk ile doğru iletişim

kurmak olduğuna dikkat çeken uzmanlar,

anne-babalara çocuklarını korumacı

tavırla yetiştirmek yerine, onlara

mücadele etme yolunun gösterilmesi

gerektiğinin altını çiziyor.

Çocuk yetiştirmede

20 sihirlikural!

Prof.Dr. Nevzat TarhanÜsküdar Üniversitesi

Rektörü ve psikiyatri uzmanı

Page 23: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 23

1. Çocuk yetiştirmenin birinci adımı, çocuğun şefkatli-karakterli anne-

babasıyla huzurlu bir ortamda büyütülmesidir.

2. Anne-babanın çocuğu kendi

parçası olarak görüp onun hayatı

hakkında her şeyi bilmeye çalışması

doğaldır ancak çocuğun da özelline saygı duyulmalı ve kendini özgür

hissetmesine fırsat tanınmalı.

3. Çocuğun mutluluğu, ebeveynin

mutluluğunun önüne geçmemeli.

Ancak ikisi arasında sağlıklı bir denge

kurulmalıdır.

4. Ebeveyn, çocuğunu bütün

güçlüklerden korumak yerine, ona

sorumluluk duygusunu ve güçlükleri

birlikte aşmayı öğretmelidir.

5. Ailenin yükünü ebeveynin tek

başına taşıması yerine, anne-baba ve

çocuğun da içinde olduğu bir takım

oluşturup sorumluluklar ve hayat paylaşılmaldıır.

6. Anne-baba, çocuğunu yorucu,

zor işlerden korumak yerine

çocuğunu hayata hazırlamak görevini

üstlenmeli.

7. Anne –babalar, çocuklarının

sorunlarını dinlemeli, çözümünü

çocukla birlikte aramalı.

8. Anne-baba çocuklarının,

koydukları kurallara itaat etmesini

beklemeli, ancak onların da

kurallara itiraz hakkının olduğunu unutulmamalıdır. En etkili emirin de

seçenek sunmak olduğu bilinmelidir.

9. Anne-babalar, çocukların

sözlerini yetişkin insan gibi dinlemeli,

ancak onlardan büyük insan gibi

davranmalarını beklememelidir.

10. Disiplin ve nasihatin yumuşak ve

devamlı olması halinde etkili olduğu

nasihatte örnek olmanın da önemi unutulmamalıdır.

11. Çocukların arkadaşları ve sosyal

hayatı yakından takip edilmeli ancak

fazla müdahale edilmemelidir.

12. Ebeveynin, çocuğunu hayat

köprüsüden geçirmekten ziyade o

köprüden nasıl geçeceğini öğretmesi

gerektiğini bilmeli.

13. Bir anne çocukları ile ilgilenirken

kendini evde hapsolmuş ve

tutuklanmış hissedebilir. Bu doğal.

Ancak ebeveynin sıradan olaylardan zevk almayı başaran kişilerin

özgürlük - sorumluluk dengesini kurabilenlerin mutlu olabildiğini

unutmamalı.

14. Ebeveyn, anne, baba, eş, iş adamı

rolünün hepsini kendi şartlarında

yaşamalı. Farklı rollerini farklı alanlarda

yaşamalı.

15. Anne- babanın çocuğunun gizli

düşüncelerini bilmek gibi bir görevi

yok. Çocuğa özerk alan bırakıp onun kendi gemisinin kaptanı olmasına

fırsat vermeli.

16. Anne- baba çocuğuna zaman

zaman kızıp sinirlenebilir ancak

önemli olan sonrasında öz eleştiri yapabilmeli ve haksız olduğu

durumlarda çocuğundan özür dileyebilmelidir.

17. Çocuğun ani sorularını

cevaplayamayacak kadar meşgul

olunsa da ona sonradan zaman ayrılmalı ve hak ettiği ilgi gösterilmeli.

18. Çocuk eğitiminde sevgi, ilgi,

saygı, sabır ve güven kelimelerin

sihirli kelimeler olduğu unutulmamalı.

Çocuğunuzun ne düşündüğünü önemsediğinizi hissettirmek ve kendisini ifade etmesinde

cesaretlendirmekle sihirli kelimeleri harekete geçirdiği bilinmeli.

19. Sabır amaca yönelik olmalıdır,

her istediği yapılan çocuk bencil her

şeyine “hayır” denilen çocuğun da inatçı olduğu unutulmamalı.

20. En önemlisi de çocuğa insani

değerlerin ve empatinin öğretilmesi.

İdeal insanın dünyayı değiştirmeye kendisinden başladığı bilinmeli.

Page 24: Narkoz Sağlık Dergisi

1879’dan Bu Güne...

s a ğ l ı k s a ğ l ı k

Page 25: Narkoz Sağlık Dergisi

rkek veya kadının döl ver-memesi haline, halk dilin-de kısırlık, tıp dilinde ise sterilite denir. Kısırlık, gü-nümüzün en büyük prob-

lemleri arasında yer alıyor. Evli çiftlerin mutsuz olması hatta ayrılmalarına bile sebep olan bu hastalık günümüzde gelişen teknolojiyle tedavi altına alına-biliyor. Nedenlerini, erkek ve kadında ayrı ayrı incelemek gerekiyor. Ka-dınlarda kısırlık, ilişkinin hamile kalma ihtimalinin çok az olduğu zamanlarda olması, fallop borularının tıkalı olması, döl yatağında görülen hastalıklar, hor-mon salgılarının yetersiz olması, rahim veya dış üretim organlarında görülen şekil bozuklukları, şeker hastalığı veya tiroid bozuklukları, beden yorgunluğu, sinir bozukluğu en önemli nedenler arasında yer alıyor. Kısırlık problemi ile başvuran çiftlerde, kısırlık nedenini açıklamaya yönelik bazı tetkikler ya-

pılması gerekiyor. Bunlardan ilki er-kekte yapılan sperm analizi ve kadında rahim tüplerin geçirgenliğini değer-lendirmek amacıyla rahim filmi (histe-rosalpingografi) çekimidir. Ayrıca yine kadının hormonal durumu ve yumur-talıklarının kapasitesini değerlendir-meye yönelik hormon testleri de adet kanamasının üçüncü gününde yapılı-yor. Kadın hastalıkları ve kadın doğum uzmanı Jinekolog Op. Dr. Faruk Demir, kısırlıkta aşılama yöntemi tedavisiyle ilgili ‘’İnseminasyon daha çok rahim ağzına ait problemlerin bulunduğu, sperm sayısından ve hareketliliğinden hafif bozuklukların bulunduğu veya çifte ait hiçbir problemin bulunmadığı, açıklanamayan kısırlık durumlarında uygulanır. İnseminasyon için erkekten alınan sperm sayısı laboratuar koşul-larında çeşitli yıkama işlemlerine tabi tutularak sperm hücreleri dışındaki tüm sıvılardan arındırılır, sperm hüc-

releri çok az bir sıvı içinde konsantre edilip, sayı hareketlilik oranı arttırılır. Daha sonra bu sıvı ince bir kateter yardımı ile rahim ağzından geçirilerek doğrudan rahim içine verilir. Bu tedavi rahim ağzından salgılanan mukusun spermin rahim içine geçişini engelle-diği durumlarda en iyi sonucu verir. En yüksek gebelik oranlarının ilk üç uygulamada olduğu, altı uygulama-dan sonra gebelik şansının çok düşük olduğu gösterilmiştir. Uygun koşullar-da yapılmış üç inseminasyon sonrası yardımcı üreme tekniklerine geçilmesi düşünülebilir. Özellikle nedeni açıkla-namayan kısırlık olgularında çiftlerin yaklaşık %25’inde tüp bebek uygu-lamasında spermden veya yumur-tadan kaynaklanan büyük döllenme bozukluğu görülür. İnseminasyon te-davisiyle gebelik şansı altı uygulama sonucu yaklaşık olarak %30 civarın-dadır.’’ dedi.

E

Günümüzde evli çiftlerin en büyük sorunlarından

olan kısırlık artık kabus olmaktan çıkıyor…

Kısırlıkkabus değil

Jinekolog Op. Dr. Faruk DemirKadın hastalıkları ve kadın doğum uzmanı

1879’dan Bu Güne...

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 25

Page 26: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k26

Tam-Med Hastanesi Genel Mü-dürü Cengiz Bayram ,yıllardır öz-veri ile çalıştıklarını belirterek ,21.yılı kutlamanın gururunu yaşa-dıklarını dile getirdi.Konuşmaların

ardından hastanede görev yapan doktorlara özverili çalışmaların-dan dolayı plaket verildi .Gecede 7 gün 24 saat sokak hayvanlarının yardımına koşan onların tedavi ve

bakımını üstlenen Canlı Hayatını İyileştirme Derneği ‘ne de plaket verildi. Daha sonra davetliler çalan müzik ve söylenen şarkılar eşli-ğinde gece boyunca eğlendiler.

Tam-Med Hastanesi kuruluş yıldönümünü muhteşem bir gala ile kutladı. Tam-Med Hastanesi’nin kuruluşunun 21. yılı onuruna düzenlenen kutlama yemeğine hastanenin

doktorları, hemşireleri ,hastane çalışanları ve çok sayıda davetli katıldı.

TAM-MED21 YAŞINDA

Page 27: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 27

vitamini ile birlikte yük-sek oranda A vitami-ni, fosfor ve potasyum, daha azmiktarlarda da B ve C vitamini, diğer mi-

neralleri bünyesinde içerir. Kerevizin kökü ve sapının da çok sağlıklı oldu-ğunu söyleyen beslenme uzmanı İpek Ağaca, kerevizin insan sağlığındaki önemini anlattı.

Kansere Karşı KerevizKereviz, içerdiği yüksek antioksidan etkiye sahip flavonoidler sayesinde, kanser hücrelerinin çoğalmasını en-

gellemeye yardımcı. Beyaz renkte bir sebze olması, liforanının yüksek ol-ması, vitamin veminerallerden zen-gin olması bakımından kansere karşı koruyucu, detoks etkisine sahip bir sebze.

Kabızlığa ve Hipertansiyona Karşı Kereviz Sapı!Suda çözünür posa bakımından zen-gin bir besin olan kereviz, bize sin-dirim sisteminin düzenli çalışmasın-da da kolaylık sağlar. Bunun için tek yapmamız gereken 1 adet kereviz sapını yoğurdumuza, salatalara vey

ayemeklerimize ilave etmektir diyen beslenme uzmanı İpek Ağaca, kereviz sapının tansiyonu düşürmeye yar-dımcı bir sebze olduğu da belirtti.

Kereviz Ye; İdeal Kilonu KoruKereviz, düşük kalori içeren bir sebze. 100 gr kereviz sadece 16 kalori enerji veriyor. Etli veya zeytinyağlı yemeğini de tercih edebileceğinizi diyen Ağa-ca, çiğ şekilde rendeleyip bol yoğurt ve bir kaşık zeytinyağı ile karıştırarak salata halini de afiyetle tüketebilece-ğinizi söyledi.

Kereviz, sağlık açısından da önemli etkilere sahip

bir sebze. Kerevizin pek çok faydası var. Bunların en

başında, kanın pıhtılaşmasında önemli yere sahip

olan K vitamininin güçlü bir kaynağı olması geliyor.

Kerevizinkökü de sapı da

çok sağlıklı

K

İpek

Ağa

ca -

Bes

lenm

e U

zman

ı

Page 28: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k28

iv Hospital Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uz-manı Prof. Dr. İsmet As-lan geniz eti büyümesinin çocuklar üzerindeki fiz-

yolojik, psikolojik etkileri üzerinde dur-du. Prof. Dr. İsmet Aslan ‘’ Çocukta bü-yüme gelişme geriliği, dikkat eksikliği, hiperaktivite, ruhsal, sosyal ve zeka gelişiminde azalma geniz etinin neden olduğu obstrüktif (tıkayıcı) uyku apne sendromunun yarattığı sıkıntıların günlük yansımalarıdır. En tipik olarak burun tıkanıklığı, burun akıntısı, hava açlığı, genizden konuşma ses tonu,

uyku esnasında horlama ve solunum kesilmeleri şeklinde belirti veren geniz eti büyümesi çocuğun hayatını ciddi anlamda etkileyen sağlık problemleri-ne neden olabilir ‘’ dedi.

Geniz eti ihmale gelmiyorGeniz eti ve bademcik her çocuk-ta bulunur ancak daha önce hiç viral infeksiyon ile karşılaşmadığı için kü-çüktür ve sorun yaratmaz. Kreş ya da yuva gibi ortamlarda geçirilen za-manda, üst solunum yolları infeksiyo-nu burunun en arka bölümünde geniz etinin biraz daha büyür. Bu büyüme

bazen koana denen burnun en arkada bulunan çıkış bölgesinin tıkanmasına neden olur. Bu tıkanma da çocukta günlük aktiviteler esnasında burun tıkanıklığı, hava açlığı, genizden ko-nuşma gibi sıkıntılara neden olurken, gece uyku esnasında da horlama ve daha da önemlisi apne denen uyku esnasında solunum durmaları yaşanır. Horlama basit bir sorundur, etrafı ra-hatsız eder ancak çocuğun bünyesine çok zarar vermez. Ancak apne çocu-ğun bütün iç dengesinin bozulmasına neden olur. Apneler esnasında kanda düşen oksijen miktarı dokuların özel-

Geniz etiçocuklarıngelişiminietkiliyor

L

Geniz eti ve bademcik büyümesi, özellikle çocukların büyüme ve

gelişmesinde etkisi olan bir sağlık sorunu. Geniz eti problemi genellikle çocuk

ev ortamından yuva, kreş gibi ortamlara girince ortaya çıkmaya başlıyor.

Prof. Dr. İsmet AslanLiv Hospital Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı

Page 29: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 29

likle beyin daha az oksijen ile yetinir. İnsülin direncinin bozulması, hormonal dengenin bozulması, sağ kalp yüklen-mesi, hipertansiyon geniz etinin neden olduğu apnelerin çocuğun metaboliz-ması üzerinde yarattığı negatif etkiler-den sadece birkaçıdır.

Geniz eti işitme kaybına sebep olabilirGeniz eti ve bademcik büyümesinin neden olduğu patoloji orta kulağı ha-valandıran östaki kanalının fonksiyon görmemesine ve sonucunda orta

kulak boşluğunda hapsolmuş hava-nın emilerek kulak zarının çökmesine neden olur. Orta kulak boşluğunda hapsolmuş havanın emilmesi sonucu ortaya çıkan negatif basınç, orta kulağı döşeyen dokulardan orta kulak boş-luğuna sıvı sızıntısı oluşur. Bu da orta kulak boşluğunda sıvı birikmesi ile ka-rakterize olan, işitme kaybına neden olan effüzyonlu seröz otitis media de-nen klinik bir tablo ortaya çıkıyor. Eğer önlem alınmazsa bu klinik tablo, ilerde çocuğun ömür boyu sıkıntısını çekece-

ği adheziv otitis media denen soruna sebep olur. Bu hem kalıcı işitme kaybı, hem de kronik kulak akıntısı ile kişinin geri kalan yaşantısını etkiler.

Tedavi mümkünGeniz eti probleminin tedavisi müm-kün. Öncelikle ilaç tedavisi ile medikal yöntemlerle çözüme ulaşmaya çalışı-lıyor. Geniz eti büyümesinde, ilaç te-davisinden yanıt alınamazsa çok kısa ve basit bir cerrahi müdahale ile kesin çözümü sağlanıyor.

Page 30: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k30

ÇocuklardaDijital Göz

yorgunluğu

Yeni kuşak dijital ekranlardan

kopamıyor ya da

vazgeçemiyor. Ancak sürekli

ekrana bakmak çocuklarda

bir takım göz problemlerine

neden olabiliyor.

Op.

Dr.

Elva

n Ya

lçın

- D

ünya

göz

Has

tane

si E

tiler

Page 31: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 31

ünyagöz Eti-ler’den Op. Dr. El-van Yalçın, sürekli dijital ekranlara bakan çocuklarda

fark edilmeyen göz rahatsız-lıklarının ortaya çıkabileceğini, bu rahatsızlıkların çocukların hem sosyal, hem de zihinsel gelişimlerini olumsuz etkile-diğini belirtti. Dijital ekranlar, bilgisayarlar ve oyunlar göz yorgunluğunun ana kay-nakları arasında yer alıyor. Çocuklar bunlarla saatlerce vakit geçiriyor ve gözlerinin yorulduğunu hesaba katmı-yor. Ayrıca ailelerine de şikâ-yet etmiyorlar. Görme bo-zukluklarının görülme sıklığı yaşa bağlı olarak artar, ancak sürekli sabit bir ekrana bak-mak çocukların gözlerinde sorunlara yol açabiliyor. Uzun süre sabit bir ekrana bakan çocuklarda da en sık rastlanan rahatsızlıklarının başında gizli kaymalar geliyor. Uzun süre yakın ekran çalışması gene-tik yatkınlığı olan çocuklarda miyopinin ortaya çıkışını te-tikleyebiliyor veya daha hızlı ilerlemesine neden olabiliyor. Bu konuda yapılan çalışma-lara göre, genel olarak dijital ekranlarla aşırı yakın çalışma gözü ovalamayı arttırabilir, bu

da astigmat ve miyopinin or-taya çıkışını veya ilerlemesini tetikleyebiliyor. Ekran karşı-sında uzun zaman geçirmek gözde kuruluk ve alerjinin daha fazla olması anlamına geliyor, bu da gözü ovalamayı artırıyor. Eğer çocuğumuzun gözünde bilmediğimiz bir kır-ma kusuru da varsa ve aşırı bilgisayar başındaysa gözde gizli kaymalar, baş ağrısı, göz ağrısı oluşabilir. Sık arpa-cık çıkarma, gözde kızarıklık buna eşlik edebilir. Op. Dr. Elvan Yalçın, dijital ekranların gözü yormasının en büyük nedeninin uzun süre ekrana odaklanmak olduğunu, ço-cuklarda meydana gelebile-cek göz sorunlarının önüne geçebilmek için de her yarım saatte bir çocukların ekran-dan uzaklaştırılması gerekti-ğini ve genel olarak okul ön-cesi günde toplam 1 saatlik bilgisayarın yeterli olacağını belirtiyor. Ayrıca Op. Dr. Yal-çın, “0-16 yaş grubundaki çocukların gözlerini korumak için; doğumdan hemen sonra, ilk bir yaş, iletişimin kurulabil-diği ve görmenin alınabildiği 2-4 yaş içerisinde, okula baş-lamadan önce ve okul süre-since düzenli göz muayenesi yapılması gereklidir” dedi.

D

Page 32: Narkoz Sağlık Dergisi

Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Ataşehir

Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı

Dt. Erhan Palamutçu; artan teknoloji ile

hastaların yüz, çene yapısına özel diş

restorasyonu ile doğru gülüşlerin nasıl

sağlandığını anlatıyor.

Gülüşünüz ilegençleşin

ünümüz diş hekimliğinde standart bir şekle sahip bütünü aynı renk karakteristiği olmayan dudak ve yüz ile orantılı değerler içermeyen diş restorasyonlarından uzaklaşılmaya başlandı. Artan teknoloj, malzeme ve hekimlik bilgileri

hem hastaların hem de hekimlerin estetik beklentilerini yükseltmiştir. Artık Diş restorasyonlarının temelini sağlık, uyumluluk, geometri, estetik ve sanat oluşturmaktadır. Tüm bu değerleri göstererek kişiye özel diş ve doku şekillendirmelerine gülüş tasarımı diyoruz.

Kişiye özel gülüş tasarımı yapılırken belirlenen kriterler;

Yaş Cinsiyet Yüz hatları Dişlerin özellikleri ve yerleşimiDiş etlerinin kalıtım ve şekli Dudaklar

G

Yaşla birlikte dişlerde aşınma meydana gelir. Üst dudakları gevşer, alt dudakla-rı yer çekimi etkisiyle aşağıya sarkar ve sonuçta üst çenedeki dişlerin görünür-lüğü azalır, alt çenedekilerin ise artar. Estetik gülüş tamamen bozulur . İleri yaşlarda yapılacak ideal tasarım ile hasta

yeniden genç ve çekici bir gülüşe sahip olabilir. Cinsiyet; bayanlarda ve erkekler-de dişler birbirinden farklılık gösterir. Ba-yanlarda diş köşeleri yumuşak bir kavis çizerken erkeklerde dişler daha köşeli ve hatlar belirgindir. Bayanlarda iki diş yan-daki dişlerden uzundur.

Dt. Erhan PalamutçuKadıköy Şifa Sağlık Grubu Ataşehir

Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı

Page 33: Narkoz Sağlık Dergisi

Erkelerde ise uzunluk farkları vardır.

Yüz hatları; 4 çeşit yüz hattı ve şekli vardır. Kişinin yüz hatları ve dişlerinin formu arasında belirli bir ilişki olma-sı gerekir. Kişinin ideal diş şeklinin nasıl olması gerektiğinin şifreleri yüz hatlarında saklıdır. Yuvarlak yüz hatları olan birbirine aşırı köşeli bir diş yapısı genel ahengi bozar ve yapay bir gülüş oluşmaya sebep olacaktır.

Dişlerin özellikleri ve yerleşimi: alın ortası ve burun ucu ve çene ucundan geçen dikey çizgi üst ve alt dişlerin 1. Keserlerinin arasından da geçmeli-dir. Bu çizginin sağ ve sol tarafındaki dişlerin birbirine olan simetrisi de aynı görüntüde olmalı. Bu estetik bir gülüşlerin çok önemlidir. Göz Bebekle-rinin ortasından geçen çizgi ile keser-lerin ucundan geçen düz çizgi birbirine paralel olmalıdır. Yoksa ağızda eğrilik olur. Neşeli genç ve çekici bir gülüşe sahip olmak için üst ön dişlerin kesici uçlarını birleştiren çizgi ile alt dudağın gülüş sırasındaki hattı birbirine takip etmelidir. Estetik bir gülüş için dişlerin görünürlülüğü önden arkaya doğru belirli bir oranda azalmalıdır. Komşu dişlerin uçları orandaki üçgenimsi boş-luklar genç bir gülüş etkisi için önemli-dir. Yaşlı bireylerde dişlerin aşınmasıyla bu boşluklar azalır, gülüşü gençleştir-mek için yeniden tasarlanmalıdır.Doğal dişlerin her bölgesi aynı renk olmaz. Diş ne kadar beyaz olursa olsun diş et-lerine yakın kısmı daha sarımsı ve yeni kesici kısmı ise daha şeffaf ve grimsi-dir. Orta kısımsa dişin doygun rengini temsil eder. Doğal taklit edebilmek için gülüş tasarlarken bu renk uyumları ve şeffaf bölgeler renk geçişleri yapay dişe işlenmelidir.

Diş Etlerinin Kalıtım ve Şekli ; Gülerken görünen diş eti seviyesi çok önemlidir. Gülüşe anlam katarken öte yandan fazla görülmesi çekiciliği ve güzelliği azaltır. Görünmemesi ise gülüşte ya-paylık oluşturur. İdeal olarak üst dudak üzerine paralel bir temasta bulunması gereklidir. Pembe estetik en az beyaz estetik kadar önemlidir.

Dudaklar; dudakların şekli, kalınlığı du-dak köşelerinin simetrisi ve dudaklar ile dişlerin uyumu ideal gülüş estetiği-nin yaratılmasında önemlidir. Güldüğü-müz zaman alt dudakta oluşan kavis üst dişleri takip etmesi gerekir. Gülüş sınırında iki dudak arası mesafe ile dişlerin boyutları uyumlu olmalıdır.

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 33

Page 34: Narkoz Sağlık Dergisi

Yeme Davranış Bozukluklarının arttığını vurgulayan Kadıköy Şifa Sağlık Grubu

Beslenme ve Diyet Uzmanı Cem Nevşioğulları, ölüm oranının % 10 lara kadar

yükseldiği bu hastalıklar konusunda uyarıyor.

Modern çağınhastalığı

s a ğ l ı k s a ğ l ı k34

Page 35: Narkoz Sağlık Dergisi

eme davranışı bozuk-luklarının daha açık bir şekilde anlaşılabilmesi için normal yeme dav-ranışının nasıl olması ge-

rektiğini bilmek gerekir. Beslenme ; canlı organizmanın gelişimini tamam-layabilmesi, yaşam kalitesini arttır-ması, hastalıklardan korunması ve bu hastalıkların iyileştirilmesi için son derece önemlidir. Elzem olan yeterli ve dengeli beslenmedir. Protein, cho, yağ, vitamin, mineral ve sudan oluşan 6 besin öğesinin organizmaya yeterli bir şekilde 3 ana ve 3 ara öğünde alın-ması ve alınan besin öğelerinin vücut-ta dengeli bir şekilde kullanılmasıdır. Yeme davranışı bozuklukları; genelde kronikleşen ve ciddi komplikasyonlara yol açabilen hastalıkların bütünüdür. Yiyecekler üzerine yoğun bir zihin-sel uğraş verme ve beden imgesinde çarpıklık bozuklukların ana özellikle-rindendir.

BAŞLICA NEDENLERİ ;Özgün bir neden bilinmemekle birlikte bu hastalıklar için güncel açıklamalar çok yönlüdür. En fazla batılı ülkele-rin zayıflık= fiziksel güzellik= çekicilik tanımlaması. İdeal vücut ölçülerine ulaşmada sabırsız ve uzman desteği olmaksızın ulaşma isteği gelmektedir. Medyanın payı da azımsanamaz dere-cededir. ANOREKSİYA NERVOZA(AN) ; zayıf bir bedene sahip olma konusun-da aşırı korku, beden imgesinde bo-zukluk, bazılarında yoğun egzersiz, is-hal yapıcı, su atıcı kullanma ve ciddi kilo kaybı nedeniyle komplikasyonların görüldüğü hastalıktır. AN vakalarının %90 kadarını ergenlik çağındaki genç kızlar oluşturur. En fazla mankenler, dansçılar, jokeyler gibi meslek dalla-rında görülür.

ANOREKSİYA NERVOZA TANI KRİTERLERİ NELERDİR?Yaş ve boya göre olağan sayılan en az kiloda olma ya da bunun üzerinde bir vücut ağırlığına sahip olmayı kabul et-meme.(aşırı ağırlık kaybı). Beklenenin altında vücut ağırlığına sahip olunma-sına rağmen kilo almaktan aşırı kork-

ma. Vücut biçimini algılamada bozuk-luk. En az 3 ardışık menstrüasyonun olmaması.

BULİMİYA NERVOZA(BN) NEDİR? NASIL TEŞHİS EDİLİR?BN aşırı yeme atakları ve ardından gelen arınma davranışları veya aşırı egzersiz, kendini aç bırakarak ceza-landırma şeklinde 2 sınıfa ayrılır. Arın-ma içeren tipte kendini kusturma, ishal yapıcı ve idrar söktürücü kullanımı gö-rülür. BN, tıkanırcasına yemek yeme periyotları, kilo alımını engellemek için arınma davranışları ve bu davranışların 3 ay süresince haftada 2 kere gerçek-leşmesi, kendini sadece vücut şekli ve kiloya göre değerlendirme semptom-larıyla teşhis edilir.

GECE YEME SENDROMU(NİGHT EATİNG SENDROM)Bu sendromda açlık ve uyku arasın-daki homeostatik regülasyon bozul-muştur. Hasta; sabah açlık hissetmez haftada 4 veya daha fazla kahvaltıyı atlar. Akşam yemeğinden uyku baş-layıncaya kadar olan sürede güçlü yeme arzusu vardır, duygu durum depresiftir. Uykunun başlayabilmeyi ya da sürdürülebilmesi için yemenin gerektiği inancı dominanttır. Uyku-suzluk sıkça görülür.

UYKUYLA İLİŞKİLİ YEME BOZUKLUĞU(UİYB-SLEEP RELATED EATİNG DİSORDER)Uyku sırasında yineleyici şekilde is-tem dışı olarak yeme veya içme dav-ranışı görülür. Normalde yenmeyecek toksik maddelerin tüketilmesi uykuda yaralanmaların olması, tehlikeli davra-nışlar semptomlardır. Bu hastalar bi-linçli değildir. Kişi yaptığı tehlikeli dav-ranışların ve tükettiklerinin farkında değildir. Uyku halindedir ve uyandığın-da karın ağrısıyla, zehirlenmiş, yiyecek hazırlarken yaralanmış, ağzı etrafında yemek kalıntılarıyla uyanabilir. Hatta hastaların hayvan maması, temizlik maddeleri, amonyak, sigara, yumur-ta kabuğu gibi maddeleri tükettikleri görülmüştür. Bu kişiler deliller ortaya çıktığında kendilerinden nefret eder

ve bu durum depresyona neden olur.

ORTOREKSİYA(SAĞLIKLIBESLENME TAKINTISI) NEDİR?Sağlıklı yiyeceklere karşı duyulan aşırı zihinsel uğraşıyı tanımlar. Kadınlarda erkeklerden 2 kat fazla görülen obse-sif bozukluktur. Otoriteler hastalığın 10 yıl içerisinde katlanarak artacağı konusunda uyarmaktadır. Bu hasta-lar ; yediklerini abartılı şekilde kontrol eder, ambalajlarını saatlerce inceler. Tükettiği besinde 1 gr katkı maddesi olma endişesi hayatını karartır. Hatta evlerinde inek besleyen, sebze yetiş-tiren ortorektikler vardır.

BİGOREKSİYAÇekici hale gelmek amacıyla yapılan kas geliştirme hastalığıdır. Bigorek-sik kişi günde 5 veya daha fazla saat boyunca egzersiz yapar ve yaklaşık 12 defa aynaya uzun süre bakar. Kas yapmak amacıyla protein tozları, vita-minler kullanır. Sonuçta çok fazla kaslı bir yapıya sahip olsa bile bunun yeterli olduğuna inanmaz ve yağlarından şi-kayetçidir.

KARŞILAŞILAN TIBBİSORUNLAR NELERDİR?Kalp ve Damar Sistemi: Hipotansiyon, ritim bozukluğu, kalp kası hastalıkları, kalp krizi. İskelet-Kas Sistemi: Oste-oporoz(kemik erimesi),kemiklerde çabuk kırılma. Sindirim Sistemi: Bar-sak bozuklukları, kabızlık, ishal, gast-rit, kusmalara bağlı yemek borusu hasarları. Ağız ve Diş Sağlığı: Çürükler, diş minesinde erime. Adet kesilmesi, anemi, savunma hüzrelerinde azalma görülen komplikasyonlardır.

YEME BOZUKLUKLARITEDAVİSİ NASIL OLMALIDIR?Giderek artan ve ölüm oranı %10 lara yaklaşan bu hastalıkların tedavi pro-tokolü mutidisipliner olmalıdır. Beslen-me ve Diyet, Psikiyatri, Endokrinoloji gibi dalların uzun zamanda ve gerekir-se hastanın hastaneye yatışı yapılarak tedavi ettikleri hastalık grubudur. Bu hastalıklarda endikasyonu kanıtlanmış ilaç tedavisi henüz mevcut değildir.

Y

Page 36: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k36

am Kapalı Endosko-pik Bel Fıtığı Ope-rasyonuna (PELD) aynı zamanda “kapalı kansız bel fıtığı ope-

rasyonu” adı da verilmektedir. Operasyon prensipleri diğer en-doskopik müdahalelerle aynıdır. PELD bel fıtığı nedeniyle ope-rasyon olması gereken tüm has-talara uygulanabilir. Ülkemizde hastanemizle birlikte sadece sı-nırlı sayıda hastanede rutin olarak yapılan bu operasyon bütün dün-yada hızla büyük yaygınlık kazan-maktadır. ABD, Kore ve Almanya bu tekniğin ilk olarak uygulandığı ve geliştirildiği ülkelerdir. Operas-yon 3 farklı teknikle yapılmakta-dır. Merkezimizde her 3 teknik de hastanın gereksinimine göre uy-gulanabilmektedir. Operasyonun uygulanabilmesi için özel endos-kopik cerrahi aletler ve uygulaya-cak cerrahın bu konuda eğitimli ve uluslararası sertifika sahibi olması gereklidir.

Hangi Hastalara Uygulanabilir?PELD bel fıtığı nedeniyle operas-yon olması gereken tüm hastalara uygulanabilir. Ancak bel fıtığının yanısıra hastada bel omurlarının kayması, kanal darlığı gibi ilave durumlar var ve bunların da dü-

zeltilmesi gerekiyorsa o zaman PELD yerine mikrocerrahi yapıl-ması gereklidir. Her yaş grubuna uygulanabilir. Özellikle yaşlı ve diabet, hipertansiyon gibi yandaş hastalığı olan hastalarda operas-yon sonrası iyileşme süresinin çok kısa olması büyük avantaj sağlamaktadır. Mikrocerrahi son-rası nüks gelişen hastalarda ikinci operasyonlarda operasyon böl-gesindeki yapışıklıklar nedeniy-le komplikasyon riski yüksektir. PELD ise nüks nedeniyle ikinci kez operasyon olması gereken tüm hastalarda güvenle uygulanabilir.

Cerrahi teknikSadece girişim yeri açısından far-

kı olan 3 ayrı teknik vardır. Pos-terior interlaminar girişimde bel bölgesinin tam ortasından, pos-terolateral transforaminal girişim de bel bölgesinin yan tarafından cilt kesisi yapılır, tam lateral de ise belin uzak yan tarafından uygu-lanır. Üç tekniğin ana farkı girişim yerleri ve girişim sırasında endos-kobun geçtiği vücut alanlarıdır. Her üç teknikte de 0.5 (yarım) santimetrelik bir cilt kesisi yapılır. Bu kesiden radyolojik kontrol al-tında 4 mm çapındaki endoskop fıtıklaşmış bölgeye sokulur. Ar-dından sisteme endoskopi ünitesi bağlanır. Endoskop içinden tıpkı diz artroskopisinde olduğu gibi sürekli fizyolojik serum verilir ve verilen serum operasyon alanının net görülmesini sağlayarak dışarı çıkar. Endoskop içinde girilen böl-geyi aydınlatan bir ışık kaynağı, görüntüyü kaydeden bir kame-ra ve içinden aletlerin geçmesini sağlayan bir kanal vardır. Cerrah endoskobun içindeki kamera ara-cılığıyla ekrandan omuriliği, sinir-leri ve fıtıklaşmış diski görerek fıtıklaşmış diski özel aletlerle çı-kartır. Diskin tümü bozulmamışsa sadece fıtıklaşmış ve bozulmuş bölüm çıkartılır. Böylece kalan dis-kin fonksiyonlarının devam etme-si sağlanmış olur.

Tam Kapalı Endoskopik Bel Fıtığı Operasyonu( PerkütanEndoscopic LomberDiscectomy )

Sev Amerikan Hastanesi’nde

bir ilk daha

T

Op. Dr. Cezmi ÜkBeyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı

Page 37: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 37

SIK SORULAN SORULAR

Endoskopik operasyonher hastaya uygulanabilir mi?Hastanın bel fıtığı olması şartıyla her hastaya uygulanabilir. Sadece omur kayması nedeniyle vida ve plakla ens-trümentasyon gereken ve kanal darlı-ğı nedeniyle kanal genişletme operas-yonı gerektiren hastalara uygulanmaz.

Neden üç farklıteknik kullanılmaktadır?Belin yan tarafından girişimle uygu-lanan transforaminal teknik yaygın olarak kullanılan tekniktir. Ancak kalça kemiğinin normalden yukarıda olduğu hastalarda özellikle L5-S1 mesafe-si için transforaminal yolu kullanmak olanaksız olabilir. Bu durumda belin ortasından kesiyle interlaminar teknik kullanılmaktadır.

Üç teknik arasında ne fark vardır?Girişim yeri dışında transforaminal teknik arzu eden hastalarda ya da kalp, böbrek hastalıkları gibi nedenler-le anestezi alması sakıncalı hastalarda lokal anestezi ile uygulanabilir. İnterla-minar teknik ise sadece genel aneste-zi altında uygulanabilir.

Endoskopik operasyonlardan sonra hastanede yatış süresi ne kadardır?Hastaların aksine arzusu yoksa işlem-den sonra 4. saatte taburcu olabilirler.

Operasyondan sonra aynı yerde bel fı-tığının nüksetme şansı var mıdır?Bel fıtığı operasyonı dünyada 3 farklı yöntemle uygulanmaktadır. Açık cer-rahi, mikrocerrahi / mikroendoskopik cerrahi ve tam Tam kapalı endosko-pik operasyon. Her 3 yöntemde de opere edilen binlerce hastada ope-rasyon sonrasında ortalama %5 ora-nında operasyon mesafesinde nüks olduğu saptanmıştır.Hangi yöntem uygulanırsa uygulansın nüks oranı değişmemektedir. Ancak diğer yön-temlerde nüks eden hastalarda yeni operasyonda komplikasyon oluşma riski endoskopik operasyonlara göre daha yüksektir. Bu nedenle endos-kopik operasyonda nüks gelişse bile ikinci operasyonın komplikasyon riski yok denecek kadar azdır. Ayrıca mik-rocerrahi ya da açık cerrahi sonrası nüks eden hastalarda da endoskopik girişim güvenle uygulanabilir.

Operasyon 0.5 cm lik bir

kesiden yapılır. Kas ve kemik

dokularda herhangi bir uygula-

ma yapılmadığı için operasyon

sonrası erken dönemde bel

ağrısı yoktur ve hasta aynı gün

taburcu olabilir.

Operasyon sonrası iyileşme dönemi çok kısadır.

Mikrocerrahi operasyonlarında

kemik ve bağ dokusunun çıkar-

tıldığı alanlarda kasların omu-

rilik zarına yapışması sonucu

ortaya çıkan operasyon sonrası

kronik bel ağrıları görülmez.

Yandan yapılan girişim (poste-rolateral transforaminal) hasta

arzu ederse lokal anestezi ile yapılabilir.

Mikrocerrahi sonrası nüks eden hastalarda

emniyetle uygulanabilir.

Avantajları

Page 38: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k38

oğunlukla kadınları etki-lemekle birlikte, erkek-leri de ilgilendiren sorun, cinsel, fiziksel, psikolojik, sosyal, mesleki açıdan

yaşam kalitesini önemli ölçüde dü-şürüyor. Uzmanlar, sorunu yaşayan hastaların tedavi hakkında yeterli bilgi sahibi olamadıkları için hastalığa bo-yun eğdiğini belirtiyor. Türkiye’de her 5 kadından ve her 7 erkekten birinde görülen AAMS, pek çok kişiyi dışarı çıkmadıkları, sosyalleşmedikleri, tu-valete erişemeyecekleri mekanlara gitmedikleri, sıvı tüketimini sınırlan-dırdıkları, erken yaştan itibaren ped kullanmaya başladıkları depresif bir hayata sürüklüyor. Özellikle çalışma hayatındaki kadınların gerek iş gerek-

se sosyal yaşamını olumsuz etkileyen sorun, etkili tedavilere ulaşılamadığın-da kişiyi yaşamından uzaklaştırıyor. Uzmanlar, mevcut tedavilerle sonuç alınamadığında hastaların sorunla birlikte yaşamaya çalıştığını, çözüm aramak yerine öğrenilmiş çaresizlik yaşadıklarına dikkat çekiyor.

60 yaşından sonra3 kadından birini etkiliyor Türk Kontinans Derneği Başkanı ve Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakülte-si Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Aybek, Aşırı Aktif Me-sane Sendromu’nun ciddi bir sağlık sorunu olduğunu vurguladı. Sıkışma hissinin ana şikayet olduğu sorunla ilgili 18 yaş ve üstü bireyler arasında yaptıkları araştırmada çok çarpıcı so-nuçlara ulaştıklarını belirten Prof. Dr. Zafer Aybek, “Kadınlarda her 5 kişiden birinde görülen bu sorunun gençler-de görülme oranı daha düşük olmakla birlikte yaşın ilerlemesine paralel ola-rak artıyor. 60 yaşın üzerindeki kadın-larda her 3 kadından birinde görülüyor. Türkiye’de bu hastalık yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak kabul ediliyor. AAMS yeterince bilinmediğinden do-ğal bir kabulleniş sözkonusu. Bu du-rumu ‘öğrenilmiş çaresizlik sendromu’ olarak nitelendirebiliriz” diye konuştu.Antidepresan kullanan hastalar varUtanmak, hastalığı yaşlılığın doğal bir parçası olarak görmek, doğumsal ne-denlere bağlamak, sorunu zamanla

kanıksayıp kabullenmek gibi faktör-lerin AAMS’yi yenmekteki en büyük engel olduğunu anlatan Prof. Dr. Zafer Aybek, şöyle devam etti: “Toplumu-muzda bu soruna sahip olanlar, ön-celikle bunun tıbbi müdahale gerek-tiren bir durum olduğunun farkında değil. İdrar kaçırmanın sıkıntılarını çok derin yaşayan hastalar antidepresan ilaç kullanma yoluna gidiyor. Kişile-rin cinsel, sosyal ve iş hayatı ciddi bir şekilde etkileniyor. Tuvalete gitme ihtiyacının getirdiği endişe nedeni ile sinema, tiyatro gibi toplu eğlencele-re gidememe, iş toplantılarında uzun süre duramama, iş motivasyonunun azalması, uzun seyahatlere çıkamama gibi sosyalleşmeyi ve iş hayatını etki-leyen durumlar karşısında kişiler ciddi depresyon yaşıyor. Sürekli yaşanan bu durum bıkkınlık ve yaşama karşı isteksizlik hissi yaratıyor. Toplumu-muzda hastalık konusunda yeterince bilinçlenme olmadığından kişiler has-talık karşısındaki çaresizliği kabullen-me davranışına gidiyor.”

20 dakikalık enjeksiyon tedavisi yaşam kalitesini artırıyorSık sık idrara gitme, sıkışma, gece id-rara çıkma, idrar kaçırma gibi belirtilere sahip olanların mutlaka üroloji uzmanı tarafından görülmesi gerektiğini vur-gulayan Prof. Dr. Aybek, tedavi yön-temlerini ve yeni tedavi seçenekleri hakkında şu bilgileri verdi: “İlk tedavi seçeneği bazı günlük alışkanlıkla-

Sıkışma hissi, sık sık idrara çıkma, tuvalete yetişememe ve altına kaçırma korkuları ile kendini gösteren aşırı aktif mesane sendromu

(AAMS) sıklıkla 40 yaş sonrası ortaya çıkıyor.

Ç

Aşırı Aktif Mesane Sendromu: “Öğrenilmiş Çaresizlik”

Her 5 kadındanbirinde görülüyor

Prof. Dr. Zafer AybekPamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi

Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Page 39: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 39

rını değiştirmek gibi basit önlemler olacaktır. Sıvı miktarını, kahve içmeyi azaltmak, belirli saat aralıklarında çok sıkışmadan idrar yapmak faydalı olabilir. Östrojen eksikliği durumunda bölgesel vajinal östrojen kullanılması, idrar kont-rolünü sağlayan kasların egzersiz ve fi-zik tedavi yöntemleri ile güçlendirilme-si olumlu etki sağlayacaktır. Bu basit yöntemlerle tedavi sağlanmadığı du-rumlarda ağızdan bir takım ilaçlar de-nenebilir. İlaçlardan fayda göremeyen hastalarda da enjeksiyon tedavisi gibi yöntemlerimiz var. 20 dakika gibi kısa bir uygulama sonrası hızla sonuç veren enjeksiyon tedavisi etkin bir çözüm su-nuyor. Mesane kasına botulinum toksin enjeksiyonunun yapıldığı bu yöntemin etkisi hastalar arasında değişbilmekle birlikte, ortalama 6 ay sürmektedir. Te-davinin hasta üzerindeki etkisi geçtiği zaman yeniden enjeksiyon yapılabi-lir. Uygulamanın yan etkileri düşüktür ancak hasta önceden detaylı bilgilen-dirilmelidir. Yaklaşık 20-30 dakikalık bir süre içinde endoskopik yöntemle bu işleme özel bir iğne ile mesane kası içine enjeksiyon yapılır. Böylece soruna neden olan mesanedeki istemsiz kasıl-malar azaltılmaya çalışılır. Birçok tıbbi çalışmada, bu yöntemle idrar kaçırma sıklığının azaldığı, hastanın yaşam kali-tesinin yükseldiği rapor edilmiştir.”

İşsizlik oranları 1,5 kat yüksekProf. Dr. Zafer Aybek, bazı hastala-rın idrar sıkıştırması nedeniyle yeterli egzersiz yapamadıklarını, bu nedenle de kilo aldıklarından şikayet ettiklerini ifade ediyor. Yine iş verimliliğini bozan AAMS nedeniyle hastaların tuvalate sık gitme isteği işveren tarafından “sav-saklama” şeklinde algılanıyor. ABD’de yapılan bir araştırma da AAMS’nin iş verimliliğini azalttığını, bu hasta gru-bunda işsizlik oranlarının 1.5 kat yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

AAMS nasıl oluşuyor?Yaş ile doğru orantılı olarak artan AAMS, tüm yaş gruplarında görülme-sine rağmen ileriki yaşlarda daha sık rastlanıyor. Hastalık mesanenin dolu-mu sırasında ortaya çıkan istemsiz kas kasılmalarından kaynaklanıyor. İdrar yapma hissi geldiğinde beyine yollanan sinyaller boşalma ihtiyacını bildiriyor. Mesane kasının istemsiz hareketleri nedeniyle beyin ve idrar torbası arasın-daki koordinasyonun bozulması sonrası idrar sıkıntıları yaşanmaya başlanıyor.

Gençlerde de azımsanmayacak oranda görülen sorun, 60 yaşın

üzerindeki kadınlarda her 3 kadından birini etkiliyor.

Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür.

Obezlerde ve sigara içenlerde daha sık rastlanıyor.

AAMS’li kadınlarda hipertansiyon ve kalp hastalığı erkeklerde ise

şeker hastalığı iki kat daha sıktır.Rahim, mesane sarkması

vakalarında ve rahim ameliyatı olanlarda daha yüksek orandaAAMS görülür.

Vajinal doğum yapanlarda sezeryan ile doğum yapanlara

oranla daha fazla sıklıkla AAMS görülür. Doğum sayısı bir risk

faktörüdür.

AAMS’nin karnesi ...

Page 40: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k40

oç. Dr. Nedim Arda bu cihaz-ların temizliği iyi yapılmadığı takdirde mik-

rop saçtığını, sinüzite bazen zatüreye kadar gidebilen akciğer enfeksiyonuna ve bademcik iltihabına yol açabildiğine dikkati çeke-rek aileleri uyarıyor. Doç. Dr. Nedim Arda “Geceleri iki saatten fazla oda nemlen-diricilerin açık bırakmayın. Odalardaki nemi artırayım derken nem fazlasına ne-den olarak hastalıkların kolay yerleşmesine neden olabilirsiniz’’ dedi.

Odalardakinemsizliğe dikkatKış aylarında soğuklarla mücadele etmek için soba-lar yakılıyor, kaloriferlerin ısı değerleri artırılıyor. Ancak yakılan soba ve kaloriferler ev içindeki nemi azaltarak kurumaya yol açıyor. Ev-lerin içindeki bu kuruluk burun içindeki nemi yok ederek kişiyi ağızdan ne-fes almaya yönlendiriyor. Ağzımızda burnumuz ka-dar koruma mekanizması

olmadığı için dışarıdan ge-len mikroplar bu nedenle boğazımıza yerleşiyor. Sık boğaz ağrılarına, boğaz kurumasına, yutkunurken takılmaya yol açıyor. Oda nemlendiricilerin önemi de bu durumda devreye giriyor. Ortamın nemli ol-masının hastalıklardan ko-runmada faydalı olduğuna dikkati çeken Doç Dr. Ne-dim Arda, bu cihazların fay-dalı oldukları kadar zararla-rının da olduğunu belirtiyor.

Temiz olmayan cihazlar mikrop saçıyorOda nemlendiriciler iç te-mizliği iyi yapılmazsa içinde mikrop barındırıp çalıştırıl-dığında o mikropları havaya verir. Bu durum sinüzit, ba-demcik iltihabı ve zatüre-ye kadar gidebilen akciğer enfeksiyonu riskini artıyor. Çocuklarda ve yaşlılarda yani bağışıklık sistemi tam yerleşmemiş ya da eski fonksiyonunu göremeyen kişilerde enfeksiyona ya-kalanma riski yüksek. Bu yüzden cihazların temizlik ve bakımlarının düzenli bir şekilde yapılması şart.

Oda nemlendiricileri neredeyse herkesin evine girmeye başladı. Kapalı alandaki nem oranını

artıran bu cihazları aileler, kimi zaman çocuklar için kullanıyor kimi zamanda evdeki yaşlılar için.

Liv Hospital Ankara Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Nedim Arda uyarılarda bulunuyor.

Oda nemlendiriciniz

mikrop saçmasın

Nemlendirici cihazlar bütün gün çalıştırılmamalı.

1 saat, 2 saat ortamı nemlendirmek ideal. Bütün bir gün ya da bütün bir gece çalıştırınca

yarardan çok zarara neden oluyor.

Yüksek nem oranı bazı hastalıklara zemin hazırlıyor. Bu yüzden nem oranının belli bir

standartta olması gerekli.

Oda nemlendiricilerden sıcak buhar değil, soğuk buhar verilmesi daha uygun. Çünkü

sıcak buhar mikropların üremesine daha elverişli bir ortam oluşturuyor ve ödeme

neden oluyor.

Oda nemlendiricisini kurallara

uygun kullanmak için;

D

Doç. Dr. Nedim Arda -Liv Hospital Ankara Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Page 41: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 41

Page 42: Narkoz Sağlık Dergisi

Aşı Türkiye’deyılda

14 binhayat

kurtarıyorNovartis tarafından Ankara’da düzenlenen

koruyucu tedaviler ve aşılama konulu

bilgilendirme toplantısında açıklama yapan

Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve

Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Enfeksiyon Hastalıkları

Ünitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, ülkemizde

hiçbir hastalığa karşı aşılama yapılmasaydı

bunun neye mal olacağını açıkladı.

s a ğ l ı k s a ğ l ı k42

Page 43: Narkoz Sağlık Dergisi

Buna göre aşılama yapılmasaydı Tür-kiye’de her yıl 14 bin ölüm gerçekle-şecek, ortaya çıkacak hastalıkların ül-keye toplam 23 milyar TL’nin üzerinde maliyeti olacaktı. Novartis, koruyucu tedaviler ve aşılamanın önemine dik-kat çekmek amacıyla Ankara’da bir bilgilendirme toplantısı düzenledi. Toplantıda, Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bi-lim Dalı, Enfeksiyon Hastalıkları Üni-tesi’nden Prof. Dr. Mehmet Ceyhan koruyucu sağlık hizmetlerinde aşının önemini verilerle aktarırken, özel-likle meningokok kaynaklı menenjit hastalığıyla ilgili yeni bilgileri paylaştı. Aşılamanın bir sağlık çalışanının in-san sağlığına verebileceği en büyük katkı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ceyhan, başka hiçbir yöntemle bir hastalığı ortadan kaldırmanın müm-kün olmadığını belirtti. Aşı sayesinde çiçek hastalığının ortadan kalktığını, polio virüsü kaynaklı çocuk felcinde eradikasyon (hastalığa son verilme-si) noktasına yaklaşıldığını ve kızamık eliminasyonunda (virus dolaşımının durdurulması) da önemli bir mesa-fe kaydedildiğini söyledi. Türkiye’nin, Sağlık Bakanlığı bünyesindeki Aşı Danışma Kurulu’nun aldığı kararlar ile bölgesindeki diğer ülkelerle kı-yaslandığında en zengin aşı takvi-mine sahip referans ülkeler arasında gösterildiğini belirten Ceyhan, bugün itibari ile tüberküloz, difteri tetanoz, boğmaca, çocuk felci, Hib enfeksiyo-nu, kızamık, kabakulak, kızamıkçık, hepatit B, hepatit A, zatürre (pnö-mokok), suçiçeği aşıları rutin olarak her çocuğa ücretsiz, risk grupları için ise grip, erişkin tipi zatürre ve ve menenjit aşısı uygulandığını belirtti. Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, ekibiyle yaptığı bir araştırmanın çarpıcı so-nuçlarını da paylaştı. Prof. Dr. Ceyhan; “Araştırmamız ülkemizde aşılama olmasaydı her yıl ciddi kayıplar ya-şanacağını gösteriyor. Buna göre her yıl, difteriden 1.055, hepatit A’dan 5, hepatit B’den 3.348, kızamıktan 832, kabakulaktan 18, boğmacadan 1.255, çocuk felcinden 2, kızamıkçıktan 189, tüberkülozdan 390, tetanostan 91, suçiçeğinden 24, pnömokok menen-jitinden 227, zatürreden 6.806 olmak üzere toplam 14.296 ölüm gerçekle-şecekti. Aynı araştırmada yaptığımız hesaplamalara göre aşılama olmaz-sa ortaya çıkan hastalıkların ülke-mize 15.607.841.958 TL doğrudan,

7.430.571.462 TL dolaylı olmak üzere toplam 23 milyar TL’nin üzerinde ma-liyeti olacaktı. Halbuki tüm bu ölüm-leri, hastalıkları ve maddi kayıpları yaklaşık 418 milyon TL’lik bir aşı ma-liyeti ile önleyebiliyoruz” dedi.

Menenjit Hastalığında Aşılama Prof. Dr. Mehmet Ceyhan toplantı-da menenjit hastalığıyla ilgili yeni gelişmeleri de aktardı. “Ülke-mizde çocukluk çağı menen-jitlerinin yarısından çoğu meningokok denilen bakteri türüdür. Me-ningokok menenjit aşı ile korunabilen hastalıklar arasında en ağır seyredenle-rin başında geliyor. Şimdiye kadar 13 meningokok tipi ta-nımlanmışsa da bun-lardan beşi (Serogrup A, B,C, W ve Y) insanda sık görülen tiplerdir. 4 tipe (A,-C,W,Y) karşı geliştirilen 3 farklı aşı ülkemizde ruhsat almış, B tipi için geliştirilmiş olan aşı ise ruhsat-landırma aşamasındadır. Her yıl dün-yada yaklaşık 500.000 meningokok kaynaklı ağır hastalık ve 50.000 ölüm olduğu tahmin ediliyor. Aşı çalıştayı 2014 raporunda ülkemizde meningo-kok kaynaklı menenjit görülme sıklığı yüz binde 3,98 olarak bildirilmiştir. Ülkemizde yaklaşık olarak çocuklarda yılda 1.500 vaka ve 350 ölüm olduğu rapor edilmiştir. Belirtiler başladıktan 24 saat sonra ölüme neden olabilen bu hastalık, bağışıklık sistemi henüz tam gelişmemiş süt çocuklarında en ağır haliyle görülmektedir. Menen-jit vakaları tedaviye rağmen %20’ye varan oranlarda yaşamını kaybet-mektedir. Hayatta kalanların %10-20 sinde sakatlılar görülmektedir. Bu-gün ülkemizde çocuk çağı aşılamada kapsamlı bir uygulama yapılmaktadır. Özellikle erken koruma göz önün-de alındığında Sağlık Bakanlığının aşı takvimi ağırlıklı olarak 1 yaş altı çocukları korumayı hedeflemekte-dir. Yeni geliştirilen aşılar ile de hem bebeklere hem de erişkinlere fayda-lı, kapsamlı koruma fırsatı verilmesi hedeflenmektedir.” Prof. Dr. Ceylan, bugün itibarı ile son geliştirilen aşıla-rın; konjuge menenjit ACWY, rotavi-rüs, human papilloma ve menenjit B aşıları olduğunu sözlerine ekledi.

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 43

Page 44: Narkoz Sağlık Dergisi

SANKO Üniversitesi ve Şahinbey Belediyesi işbirliğiyle, Şahinbey Belediyesi

Kültür Merkezi’nde Doç. Dr. Özlem Soran tarafından “Koroner Arter Hastalığı ve

Korunma Yöntemleri” konulu halka açık konferans düzenlendi.

“Koroner arter (kalp damar)hastalığı ve korunma yöntemleri”

konulu konferans düzenlendi

Sanko Üniversitesi ve Şahinbey Belediyesi işbirliği ile

SANKO Üniversitesi Rektör Danışma-nı ve Amerika Birleşik Devletleri’nde Pittsburgh Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi ola-rak çalışmalarına devam eden Kardi-yolog Doç. Dr. Özlem Soran, koroner arter hastalığı tanımlayarak, korun-ma yöntemleri ile ilgili bilgiler paylaştı. Konferansın açılış konuşmasını yapan SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Sınav, bu tür sosyal sorum-luluk projelerinde yer almalarından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Prof. Dr. Sınav, “Üniversite dediğimiz zaman sadece, gençlere meslek öğ-reten, eğitim kurumları akla gelmesin. Evet, üniversiteler eğitim kurumla-rıdır. Ancak sadece meslek öğreten eğitim kurumları değildir” dedi. Eğiti-min, üniversitenin yaptığı işlerden sa-dece birisi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Sınav, “Üniversitenin asıl işi, orijinal, daha önce bilinmeyen bilgi üretmek-tir. Daha sonra da ortaya çıkan yeni bu bilgiyi öğretir. Diğer bir fonksiyonu da, toplumda hayatımızın içine girerek,

farkındalık yaratmaktır. Üniversitenin sosyal sorumluluğu işte burada başlar. Eğitim ve araştırma zaten yaptığı iştir” diye konuştu.

KORONER ARTERLERDoç. Dr. Soran ise koroner arter has-talığının; kalp kasını besleyen, ‘koroner arterler’ olarak adlandırılan atar da-marların daralma veya tıkanması ile kan akımının kısmi ya da tam kesilme-sine bağlı olarak ortaya çıkan hastalık olduğunu söyledi.

s a ğ l ı k s a ğ l ı k44

Page 45: Narkoz Sağlık Dergisi

Koroner arter hastalığının en sık görülen kalp hastalığı olduğunu ve ileri evrelerde kalp krizine yol açabileceğine dikkat, çeken Doç. Dr. So-ran, şöyle devam etti: “Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi (National Center for Health Statistics) verilerine göre, günümüzde Amerika Birleşik Devletleri’nde 17,6 milyon kişi koroner arter hastasıdır ve her sene 785,000 yeni has-ta bu rakama eklenmektedir. Senede 400.000 üstünde insan kalp hastalığı yüzün-den ölmektedir” ifadelerini kullandı. Ülkemizdeki koroner kalp hastalığının dikkat çekici olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Soran, elde edilen veri-lere göre erişkinlerin yüzde 4’ünün kalp hastası olduğu-nu ve tüm ölümlerin yüzde 34’ünün kalp hastalığından kaynaklandığını ifade etti. Koroner arter hastalığının risk faktörlerinin belirlendiği-ni anımsatan Doç. Dr. Soran şu bilgileri verdi: “Günümüz-de koroner arter hastalığının

bilinen risk faktörleri yaş, hi-pertansiyon (yüksek tansi-yon), kolesterol (kan yağları) yüksekliği, şeker hastalığı, sigara kullanımı, stres, obe-zite, pasif yaşam şekli, birinci derece akrabalarda koroner arter hastalığı ve kanda CRP yüksekliğidir. Oysa yaşam biçimi değişiklikleri ile birçok risk faktörünün istenmeyen etkisi minimuma indirilebi-lir ve korunma sağlanabilir.” Risk faktörlerinin yol açtığı istenmeyen yan etkilerin ve koroner arter hastalığından korunma yollarının anlatıldığı konferansta Doç. Dr. Soran sunumun ardından sorularını cevapladı. Şahinbey Beledi-ye Başkanı Mehmet Tahma-zoğlu, Doç. Dr. Soran’a çiçek takdim ederek konferansın düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti belirtti. Tah-mazoğlu, SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Sı-nav’a ve Doç. Dr. Özlem So-ran’a katkıları ve sundukları değerli bilgiler için teşekkür etti.

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 45

Page 46: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k46

Göze, göz içi lens konforuMultifokal Göz İçi Mercekler

Görme kusurlarını düzeltmede son yıllarda en fazla kullanılan yöntemlerden biri olan multifokal göz içi lens uygulamaları ile hastaların hem yakın hem de uzağı

görme sorunlarına aynı anda çözüm getirilebiliyor.

Op. Dr. Hüseyin Mirkelam Özel Mirkelam Göz Lazer Merkezi Başhekimi

Page 47: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 47

zel Mirkelam Göz Lazer Merkezi Başhekimi Dr. Hüseyin Mirkelam Multi-fokal Göz İçi Mercekler ile ilgili merak edilenleri an-

lattı.Halk arasında ağ su olarak bilinen ka-tarakt göz içi merceğinin yaş ile çeşitli etmenlerle bozularak görevini yerine getirememesi durumudur. Katarakt ameliyatı sırasında bu bozulan merce-ğin yerine hastalarımızın göz içerisine lens yerleştirmekteyiz. Artık günü-müzde göz içi lens teknolojisi çok ileri seviyeye gelmiştir. Önceleri tek odaklı mercekler kullanılırken son yıllarda multifokal dediğimiz çok odaklı yani

çok amaçlı mercekleri hastalarımıza başarılı şekilde uygulamaktayız. Has-talarımız bu sayede yakını, uzağı ve ara mesafeyi rahatça görebilmektedir. Dünyada 2 milyarın üzerinde presbi-yopik (yakın gözlük ihtiyacı olan ) insan bulunduğu tahmin edilmektedir. Ya-kını görememe problemi günümüzde önemli bir sorun olmaktan, bu multifo-kal mercekler sayesinde ortadan kalk-maktadır.Son yıllarda yeni tasarımlar ile birlikte daha da gelişen çok odaklı mercekler merkezimizde yıllardır uy-gulanmaktadır. Bu tedaviyle hastayı hem uzak hem de yakın için gözlükten bağımsız kılmaktayız. Multifokal göz içi merceği nedir ?Rutin Katarakt ameliyatlarında kulla-nılan merceğin özelliğine göre adlandı-rılmış bir tedavi tekniğidir. Hem yakını hem uzağı hem de ara mesafeyi gör-meyi sağlayan çok odaklı özel üretim olan göz ,içi mercekleridir. Bu merce-ğin kullanılması vasıtasıyla hastalar için hem uzak görmede hem yakın görmede hem de ara mesafeyi gör-mede yüksek kaliteye ulaşma imkanı doğmuştur.

Multifokal göz içi özelmercekler kimlere uygulanır ?Bu hasta grubumuzda hasta seçimi önem arzetmektedir. Kataraktı olan hastaların mesleki konumu, yaşı, sos-yal aktivitesi, okuma alışkanlığı, en-tellektüel düzeyi de hasta seçiminde

önem taşımaktadır. Uygun hasta se-çimi , Uygun teknik , ameliyatın ger-çekleştirildiği yer ve hekimin tecrübesi ve tabii ki doğru göz içi lens seçimiyle yapılacak bu ameliyatlarda yüksek ba-şarı elde edilmesi mümkündür.

Lazerle düzeltilemeyecek kadar yüksek derecede miyop, hipermetrop veya astismatı olanlarHiçbir şekilde gözlük kullanmak istemeyen hastalarKornea kalınlığı lazere izin vermeyenlerKataraktlı ve yüksek kırılma kusurlu hastalarAra mesafeyi daha net görmek isteyen hastalarGöz numuarasının ilerlemediği sabit olduğu hastalarÖzel bir sebep yoksa hastalarımızın büyük kısmına başarılı bir şekilde uygulamaktayız. Multifokal göz içimerceğinin avantajları Multifokal göz içi mercek çok odaklı ta-sarımına bağlı olarak uzak – yakın ve orta mesafeli diyebileceğimiz odakla-ma özelliğine sahip merceklerdir. Yani bu mercek takılan hastalarımız aynı anda hem tv seyredip isterse bilgisa-yara bakıp aynı anda elinde bir yazıyı da okuyabilme rahatlığına kavuşmak-tadır. Göz içerisine yerleştirilen bu mercek ömür boyu göz içinde sorun-suz kalmaktadır.

Ö

Page 48: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k48

Farklı istihdam modelleri;Hâlihazırda Sağlık Bakanlığı

bünyesinde, 657 Sayılı Devlet Me-murları Kanununun 4/A, 4/B, 4/C ile 4924 sayılı kanun, Vekil, Aile hekimliği sistemi ve Dış kadro olmak üzere yedi (7) ayrı istihdam modeli bulunmakta-dır. Bu istihdam modellerinde görev yapan sağlık çalışanlarının mali, sosyal ve özlük hakları da farklı durumdadır. Hâlbuki bütün sağlık çalışanları aynı görevi ifa etmektedir. Ayrıca; gerek Sağlık Bakanlığı Atama ve Nakil Yö-netmeliğinden ve gerekse farklı is-tihdam modellerinden kaynaklanan sakatlıklar nedeniyle; birçok sağlık çalışanı eşi, çocuğu ve ailesinden uzak kalmaktadır. Aile bütünlüğü sağlanan sağlık çalışanlarının moral kazanacağı düşünüldüğünde, hem sağlık hizmet-lerinin daha verimli sunulacağı, hem de anne-babasıyla beraber büyüyen çocuklarımızın ruh ve beden sağlığının daha sıhhatli olacağı aşikârdır. O se-beple; Sağlık Bakanlığı yanlış inadın-dan vazgeçmeli ve bütün sözleşmeli sağlık çalışanlarını 657 Sayılı Kanunun 4/A kapsamına almalıdır.

İş Güvencesi;Devlet Memuru olarak; en

önemli kazanımımız olan iş güvence-mize AKP hükümeti tarafından, göz dikilmektedir. Bütün kamu çalışanla-rının süslü sözlere kanmamalarını ve iş güvencelerine sahip çıkan Türkiye Kamu-Sen’e destek vermelerini isti-yorum.

Sağlıkta şiddet; Gerek siyasilerin gerekse bü-

rokratların popülist söylemleri ve yan-lış sağlık politikaları nedeniyle; sağlık çalışanlarına karşı uygulanan şiddet her gün katlanarak artmaktadır. Sağ-lık Bakanlığı verilerine bakıldığında bir ayda ortalama 1000 şiddet vakası ol-maktadır. Bunların %32’si fiziksel ve %68’de sözlü olarak gerçekleşmekte-dir. Yetkililer sağlıkta şiddeti önlemek için, öncelikle yanlış sağlık politikala-rından vazgeçmeli ve sağlık alanında faaliyet gösteren Sivil Toplum Kuru-luşlarıyla istişare etmelidir. Ve ortak aklı hayata geçirmelidir. Ayrıca; hem sağlık hizmeti alan vatandaşlarımızın, hem de hizmet sunan sağlık çalışan-larının kucaklaşacağı yeni bir sağlık sistemi inşa etmelidir.

Sağlık çalışanları itibarsızlaştırıldı;

Sağlık çalışanları, siyasi iktidar ve Sağlık Bakanı tarafından yok sayıldı ve şamar oğlanına çevrildi. Hasta hakla-rıyla yatılıp, hasta haklarıyla kalkılır-

ken, fedakâr sağlık çalışanlarına üvey evlat muamelesi yapıldı. Sayın Müez-zinoğlu’ nu sağlık çalışanlarının da Ba-kanı olmalıdır.

Performansa dayalıdöner sermaye sistemi;

Sağlık Bakanlığının temel yanlışların-dan biri olan sistem nedeniyle; hem sağlık çalışanlarının iş yükü artmış, hem çalışma barışı bozulmuş ve hem de sağlık harcamaları hızla yüksel-miştir. Sistem, hastaneleri ticaret-haneye ve vatandaşı da meta hali-ne getirmiştir. Döner sermayelerin emekliliğe yansımaması sebebiyle; sağlık çalışanları emekliye ayrılama-ya korkar olmuştur. Türk Sağlık-Sen olarak; “Döner Sermayelerin Emek-liliğe Yansıması” ve “Yıpranma Payı (Fiili Hizmet Zammı) verilmesi yönün-de geçtiğimiz günlerde ülke genelin-de yaptığımız dilekçe kampanyasının Bakanlık nezdinde karşılık görmesini bekliyoruz.

Yıpranma payı(Fiili hizmet zammı)

Ülkenin en ücra köşelerinde gece gündüz demeden, hizmet sunan ve çalışma hayatının ortalama dört yılını ailesinden ayrı gece çalışan cefakâr sağlık personeline de yıpranma payı (Fiili hizmet zammı) verilmesi gerek-mektedir.

Vergi adaletsizliği;Gelir vergisi matrahında yeni bir

düzenleme yapılmalıdır. Bir sağlık ça-lışanı yılın ilk 5-6 aylarında aldığı maa-şı yılın 9-10 aylarında alamamaktadır.

Sağlık ÇalışanlarınınÜlke Ölçeğinde Temel Sıkıntıları Nelerdir? 1

2

4

5

6

7

3

Kemal KazakTürk Sağlık-Sen Gaziantep Şubesi Başkanı

Page 49: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 49

Hastane İhtiyacı;Kentimiz bölge illerine de sağ-

lık hizmeti veren bir il pozisyondadır. Bu nedenle, bölgemizde bulunmayan Sağlık Bakanlığına bağlı, Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Hasta-lıkları Hastanesi, Akıl ve Ruh Sağlığı Hastalıkları Hastanesi, Göz Hastanesi ile Acil Yardım ve Travmatoloji Hasta-nesi ihtiyaçlarının acilen giderilmesi gerekmektedir.

Personel yetersizliği;Sağlık Bakanlığı Atama ve Nakil

Yönetmeliğine göre, kentimiz birçok unvan itibariyle en alt grup olan (d) grubunda yer almaktadır. OECD ül-keleri arasında kişi başına en az dok-torun bulunduğu ülke Türkiye’dir. Gazi şehrimizde Türkiye ortalamasının daha da gerisindedir. OECD ülkele-rinde1000 kişiye düşen hekim orta-laması 3.1, Türkiye’de 1.5, ilimizde ise 1’dir. Hemşire açısından bakıldığında OECD ortalaması 1000 kişiye 9 Hem-şire düşerken, Türkiye’de 1.7, şehri-mizde ise 1.3’dir. Ayrıca özellikle bazı branşlarda (Gastroentoloji, Endok-rinoloji ve Metabolizma, Allerji, He-motoloji, Nefroloji, Çocuk Psikiyatrisi, Çocuk Kardiyolojisi,Çocuk Nefrolojisi, Çocuk Nörolojisi ve Çocuk Onkolojisi uzmanı ) büyük sıkıntılar yaşanmak-tadır. Bu kadar personel yetersizliği-nin yanı sıra şehrimizde ikamet eden yaklaşık 400 bin Suriyeli mülteciler nedeniyle de sağlık çalışanlarının iş yükü daha da artmıştır.

Yatak oranı;OECD ülkelerinde 1000 kişiye

4.8 yatak düşerken, Türkiye’de 2.5, ilimizde ise 2’dir. Yatak ortalamasına bakıldığında ülkemiz OECD ülkeleri arasında sondan 2. durumundadır.

Yenidoğan bebek ölümü oranı;OECD ülkelerinde Bebek ölüm

oranı 1000’de 4 iken, ülkemizde 1000’de 7,5, şehrimizde ise 1000’de 7’dir. Yenidoğan bebek ölümlerinin OECD ülkeleri seviyesine çekilmesi için, Kuvöz sayısının ve Neotoloji Uz-manı sayısının arttırılması gerekmek-tedir.

Çocuk Hastanesi;2.5 milyon nüfusu olan şehrimiz-

de sadece bir Çocuk Hastanesi bulun-maktadır. Mevcut Çocuk Hastanesinin de şehrimizin hem gelir seviyesinin yüksek hem de çocuk sayısının az ol-duğu bir bölgede olması nedeniyle; dar gelirli vatandaşlarımız sıkıntılar yaşa-maktadırlar. O sebeple; vatandaşları-mızın gelir seviyesinin düşük hem de çocuk sayısının yüksek olduğu bir böl-geye en az bir Çocuk Hastanesi daha yapılması gerekir.

Kadın Doğum Hastanesi;Mevcut Cengiz Gökçek Kadın

Doğum Hastanesinin de fiziki anlamda yetersiz olması nedeniyle; daha mo-dern bir Kadın Doğum Hastanesi ya-pılmalıdır.

Dr. Ersin ArslanDevlet Hastanesi;

Kamu adına şehrimizin en yoğun has-tanesi pozisyonunda olan ve kırk ya-malı bohçaya dönen Dr. Ersin Arslan Devlet Hastanesinin de yıkılarak kenti-mize yakışır modern bir hastane yapıl-ması sağlanmalıdır.

Ulaşım;Ayrıca; Cengiz Gökçek Kadın Do-

ğum Hastanesi ile Çocuk Hastanesinin bulunduğu bölgeye hizmet veren hali hazırdaki toplu taşıma araçları yetersiz kalmaktadır. Yerel yöneticiler ile koor-

dinasyon sağlanarak bu bölgeye sağla-nan ulaşım araçları sayısı arttırılmalıdır. Ayrıca; toplu taşıma araçlarında bazı meslek gruplarına yapılan indirimli ta-rife uygulaması sağlık çalışanlarına da yapılmalıdır.

Ana oteli;Kentimizin bölge halkının sağlık

sorunlarına hitap eden bir il olması ve bölgemiz insanlarının da gelir seviyesi-nin düşük olması nedeniyle; fiziki imkâ-nı yeterli olan hastanelerimizin yanına Ana Oteli yapılmalıdır.

Sosyal tesis;Sağlık Çalışanlarının aileleriyle

birlikte yemek yiyebileceği, çay içebi-leceği hiçbir sosyal tesisin olmaması ve sair sebepler nedeniyle, kentimize gelen sağlık çalışanlarının da konakla-yabileceği misafirhane bulunmaması nedeniyle; misafirhanesi de bulunan bir sosyal tesise ihtiyaç vardır.

Kreş;Çok zorlu şartlara rağmen, hem

sağlık hizmeti sunan, hem de annelik gibi kutsal bir görevi ifa eden bayan ça-lışanlarımızın çocukları için kreş ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ihtiyacın ivedilikle çözülmesi gerekmektedir.

Ödül;Her türlü olumsuzluğa, personel

yetersizliğine ve Suriyeli mültecilerin de getirdiği iş yükü dikkate alınarak, fe-dakârca çalışan sağlık çalışanlarına her yıl için bir aylık ikramiye verilmesi sağ-lanmalıdır.

Yatırm;Türkiye’nin 6.büyük şehri olan ili-

mizde kamu sağlık yatırımları çok yeter-sizdir. Sürekli göç alan şehrimize sağlık alanında yeni yatırımlar kazandırılmalıdır.

Gaziantep’in Sağlık Sorunları Nelerdir?1

2

4

5

9

11

12

13

10

6

7

83

Page 50: Narkoz Sağlık Dergisi

Ünlü türkücü Alişangala gecesine renk kattıFlora Halı Bayi Toplantısı’nda gündüz bölümündeki toplantıların sona er-mesinin ardından akşam otelin büyük salonunda muhteşem bir gala gecesi ve akşam yemeği organize edildi. Gala gecesinde ünlü sanatçı Alişan birbirin-den güzel parçalarını seslendirdi. Ali-şan’ın yorumladığı türkülere geceye katılan bayiler de eşlik etti.

Yeni sezon 150 adet halı tanıtıldıHalı sektörünün öncü markalarından Flora Halı, 12-15 Mart tarihleri arasın-da Türkiye’nin dört bir yanından gelen bayileriyle bir araya geldi. Bu yılki Flora Halı Bayi Toplantısı, görkemli bir or-ganizasyonla Miracle Resort Hotel’de 600 Davetli eşlğinde, Antalya’da ger-çekleşti. Toplantıda Flora Halı’nın önü-müzdeki yıllara yönelik yatırım ve bü-yüme hedefleri açıklandı, yeni sezon

150 adet halı bayilerin beğenisine su-nuldu. Özkaya Holding Yönetim Kurulu Üyeleri Metin Özkaya, Mesut Özkaya, Nurettin Özkaya, Flora Halı Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yücel, MAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ak-doğan, üst düzey yöneticiler, yurtiçi ve yurtdışından gelen Flora Halı bayi-lerinin katılımıyla gerçekleştirilen Flo-ra Halı Bayi Toplantısı 2015’de, Flora Halı’nın bugünü ve geleceği masaya yatırıldı. Mustafa Yücel“Hedeflerimiz yüksek” 12-15 Mart tarihlerinde Miracle Re-sort Hotel’de, Antalya’da gerçekleşen toplantıda açılış konuşmasını Flora Halı Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yücel yaptı. Bayilerini her zaman Flora Halı’nın birer ferdi olarak gördüklerini ifade eden Mustafa Yücel, hedefleri-ne ulaşmada bayilerinin çok önemli

yeri olduğuna, bu amaçla dayanışma ve iletişimin artırılmasına önem ver-diklerine değindi. Flora Halı’nın sek-törüyle ilgili tüm gelişmeleri, trendleri yakından takip etiğini, kuruluşundan günümüze sürekli kendini yenileyen, öngörüleri ile sektöre yön veren, ön-cülük eden bir yaklaşım içinde oldu-ğunu aktardı. Yücel sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye büyürken ve ülke ekonomisi gelişirken, sadece halı sektöründe değil tüm sektörlerde bir rekabet yaşanıyor. Bu yarıştaki he-deflerimiz yüksek. Flora Halı olarak hedeflere ulaşılmasında üzerimize düşeni yapmaya hazırız” dedi. Flo-ra Halı bayilerinin birlik ve beraberlik örneği sergilediği ve ayrıca kaynaş-tığı, gönüllerince eğlendikleri organi-zasyonun sonunda başarılı bayilere plaketleri verildi. Plaketleri Flora Halı Yönetim Kurul Başkanı Mustafa Yücel verdi.

Flora Halı, 12-15 Mart tarihleri arasında Türkiye’nin dört bir yanındaki bayileriyle bir araya geldi.

Alişan Flora’yı coşturdu

s a ğ l ı k s a ğ l ı k50

Page 51: Narkoz Sağlık Dergisi
Page 52: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k52

Hastalıktan değil, geç kalmaktan korkun!...

Herhangi ciddi bir belirti vermeden ilerleyen hastalık, detaylı bir göz mu-ayenesinin yanında,

bir dizi tetkik cihazları ile teşhis edilebilmektedir. Bu hastalık genetik geçişli olabilmekte ve sıklıkla çocukluk çağında göz-lerini çok kaşıyan ve ovuşturan kişilerde görülebilmektedir.

Keratokonus, korneanın incelmesi ve sivrilmesiyle birlikte ciddi oranda görme kayıplarına neden olan kornea nakline

kadar ilerleyebilen önemli bir göz hastalığıdır.

KERATOKONUS’TA CROSS-LINK ve HALKA YÖNTEMİ

INTRALASE LAZERLE TEDAVİMİRKELAM GÖZ LAZER MERKEZİ’NDE YAPILMAKTADIR

Page 53: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 53

CCL CrosslinkCrosslink tedavisi ileri teknoloji cihazlarla korneadaki kollajen lifler arasındaki bağlar güçlendirilmekte-dir. Dolayısıyla bu tedavi adeta göze verilen bir vitamin gibi korneanın yapısını güçlendirilmesine yardımcı olur. Ultraviyole A ve damla formun-da riboflavin kullanılarak korneadaki kollajen lifler arasındaki bağların art-tırılması, korneanın daha güçlü hale getirilmesi ve Keratokonus hastalı-

ğının ilerlemesi durdurulur. Hastanın görme kalitesi artabilir.

INTACS Halka YöntemiKornea (gözün en öndeki şeffaf tabakası) içi halka (INTACS) ope-rasyonu, miyopinin tedavisinde kullanılmak üzere geliştirilmiş bir yöntemdir. Ancak, 2002 yılından beri keratokonusta (korneanın nor-malden ince ve sivri olması) kullanıl-maktadır. Miyopi tedavisinde zaten

LASIK çok etkin olduğu için, INTACS artık sadece keratokonusta uygu-lanmaktadır. INTACS, keratokonusta korneayı yanlardan kasnak gibi ge-rerek korneayı bir miktar düzleştirir. INTACS halka yöntemi uygulanan hastanın görmesi daha kaliteli hale getirilir. INTACS halka yöntemi mer-kezimizde Intrelase laser ile yapıl-maktadır. Intrelase Laser uygulan-madan yapılan halka tedavilerinde ise başarı oranı düşmektedir.

Keratokonus’ta tedavi

Gözlük numaralarınız sürekli ilerliyorsa Keratokonus hastası olabilirsiniz

Op. Dr. Hüseyin Mirkelam Özel Mirkelam Göz Lazer Merkezi Başhekimi

Page 54: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k54

SANKO Üniversitesi Genel Cerra-hi Anabilim Dalı Başkanı ve Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Organ Nakil Merkezi Sorumlusu Doç. Dr. M. Fa-tih Yüzbaşıoğlu, Özel Sani Konukoğlu Hastanesi’nin Türkiye’de özellikle Gü-neydoğu’da önemli bir sağlık sorunu olan organ nakli konusunda çok ciddi ve başarılı çalışmalar gerçekleştirdi-ğini ve bu alanda önemli bir açığı ka-pattığını söyledi. Günümüzde böb-rek naklinin yüzde 98 başarı oranı ile gerçekleştirildiğini belirten Doç. Dr. Yüzbaşıoğlu, “Ancak kan grubunun uyumsuz olması veya cross tetkikle-rinin olumsuz gelmesi sebebiyle organ reddi yüksek nakillerde başarı oranları

yüzde 80’lere düşüyor. Çapraz böbrek nakliyle uyumsuzluk olan bu çiftlerin, uyumlu olacak başka çiftlerle eşleşti-rilme şansı ortaya çıkıyor. Bu sayede her iki çift arasında böbrek değişimi yapılarak her iki alıcıya da yüksek ba-şarı oranı olan bir böbrek nakli ameli-yatı yapılması sağlanmış oluyor” dedi.

Kan grubu uyumu olmayan çifterÇapraz nâkilin özellikle kan grubu uyumu olmayan çiftler için önemli bir kazanım olduğunu anlatan Doç. Dr. Yüzbaşıoğlu, çapraz nakil ile en kısa sürede ve uygun bir çifti bulunan kan gruplarını şöyle sıraladı:

Alıcı A - Verici B: Kısa sürede alıcı B - verici A ile eşleşebilirAlıcı B - Verici A: Kısa sürede alıcı A - verici B ile eşleşebilirAlıcı 0 - Verici A veya B: Cross tetkiki uyumsuz bir çift ile eşleşmelidirAlıcı 0 - Verici AB: En zor eş bulunan durumdur.

Doku uyumu da önemliÇapraz nakil programının sadece kan grubu uyumunu değil aynı zaman-da doku uyumunu da arttırmak için önemli bir olanak sağladığını kay-deden Doç. Dr. Yüzbaşıoğlu, böbrek kardeşliği için eşleri bir araya getirir-ken doku uyumu, vericilerin yaşı ve

cinsiyeti gibi nakledilecek böbreklerin benzer özelliklerde olmasına da dik-kat edilmesi gerektiğine vurgu yap-tı. Böbrek kardeşliğinin sadece AB0 kan grubu uyumsuzluğunu çözmek için değil, aynı zamanda cross tetkiki uygunsuz çıkan çiftlerin nakil olma-sını sağlamak amacıyla da önemli bir şans sağladığını ifade eden Doç. Dr. Yüzbaşıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nakil için alıcı ve vericinin kan grubu da dâhil olmak üzere her şeyin uyumlu olduğu, ancak yapılan kros tetkiki so-nucuna göre yakınından böbrek aldığı takdirde şiddetli rejeksiyon gelişeceği için bu naklin mümkün olmadığı çiftler mevcut. Örneğin alıcının A, vericinin 0 olduğu ve alıcıdaki antikor yüksekliği sebebi ile kan grubu uymasına rağ-men yakınından böbrek alamayan bir çifti düşünelim. Bu çift, çapraz listede 0 kan grubu olup, vericisi A kan gru-bu olan bir çiftle nakil gerçekleştir-me şansına sahip olabilir. Bu sayede, çapraz nakil listesinde en zor eşleşme şansı bulan 0 kan grubu olan alıcılar için de bir imkân doğar. Yani 0 kan gru-bu hastalar için uygun çift, cross tet-kiki sebebi ile 0 kan grubu vericisinden böbrek alamayan antijen yüklü has-talardan bulunabilir. Böylece, yüksek antijenik yüklü olan bu hastaya, ka-nında antikorun saldırmayacağı doku grubundan olan vericilerden böbrek

Dünyada her yıl çok sayıda insan organ yetmezliği ile karşı karşıya kalıyor. Ancak verici sayısının yeterli seviyede olmaması organ nakline

olan ihtiyacı da gün geçtikçe arttırıyor. Kadavradan yeterli bağışın yapılmaması ise canlı vericilerden nakil yapılmasını zorunlu hale getiriyor.

Çaprazböbrek nakli

Doç. Dr. M. Fatih YÜZBAŞIOĞLUOrgan Nakli Merkezi Sorumlu Hekimi

Page 55: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 55

sağlanırken, 0 kan grubu olan verici, 0 kan grubu olan diğer alıcıya böbrek verebilir”

Bağışıklık sistemibüyük önem taşıyorNormal şartlarda insanların başka bir insana karşı kanında antikor ge-lişmeyeceğini vurgulayan Doç. Dr. Yüzbaşıoğlu, bu nedenle organ nakli yapıldığında bağışıklık sisteminin ciddi bir reaksiyon göstermediğini bildirdi. Vücutta enfeksiyon yapan bir mikro-bun özelliklerinin bağışıklık sisteminde hafızaya alındığını ve o mikrop vücuda girmeye çalıştığında o bağışıklık siste-minin hemen onu ortadan kaldırdığına dikkati çeken Doç. Dr. Yüzbaşıoğlu, şöyle konuştu: “Ne yazık ki bağışıklık sistemi, ‘Bu organ benim için gerekli, ona dokunmamalıyım’ demez ve aynı mekanizma böbrek naklinde bizim için önemli bir risk yaratır. Daha önceden bağışıklık sisteminin ‘Bu doku bana ait değil, vücuduma yabancı, onu ortadan kaldırmalıyım’ diye insan dokusuna karşı hafıza geliştirdiği durumlar ola-

bilir.”

Bağışıklık sistemi savunmaya yönelirDoç. Dr. Yüzbaşıoğlu, bağışıklık sis-teminin; “Önceden kan ve kan ürünü verilmesi”, “Gebelikler sırasında anne rahminde bebeğin dokularına karşı duyarlanma” ve “Daha önceden or-gan nakli olma gibi durumlarda daha önceden insan dokusu ile tanışarak güçlü bir savunma yapmaya yönel-miş olabileceğine” işaret etti. Bu özel durumları olan kişilerde bağışık-lık sisteminin insan dokusuyla karşı karşıya gelerek hafızasına yerleştir-diğini anımsatan Doç. Dr. Yüzbaşıoğlu, bu durumlarda da nakil yapılmasının mümkün olmakla beraber bağışıklık sistemini çok daha fazla baskılamak gerektiğinin altını çizdi.

Çapraz nakil büyük şansYüksek doz ilaçların ciddi enfeksiyon-lar gibi çeşitli sorunlara neden olabile-ceğini bildiren Doç. Dr. Yüzbaşıoğlu, bu durumda hastanın hayati riskinin art-tığını ve nakledilecek böbreğin uzun

yıllar çalışmayabileceğini vurguladı. Bu hastalar için çapraz nakil progra-mının çok büyük bir şans olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Yüzbaşıoğlu, çapraz nakille bu hastaların duyarlı olmadık-ları dokuları bulunan vericilerle eşleş-me olanağı bulduklarını ve bu sayede immünolojik riski yüksek olmayan bir nâkile kavuşabildiklerini kaydetti. Yaşama tutkuyla bağlanmış olan ve böbrek nakli için bekleyen hastalara organ yetersizliğini çözebilmek için mümkün olan tüm olanakların sağlan-ması gerektiğini belirten Doç. Dr. Yüz-başıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Çapraz nakil bu amaca hizmet etmek için oluşturulmuştur. Çapraz nakil ile iki böbrek nakli şansı olmayan çifti en güzel paylaşım ile iki nakil olan çifte dönüştürmek mümkün olabilir. Alıcı ve verici arasındaki doku uyumunu daha çok arttırabilmek için de çapraz nakil uygulanması mümkündür. Böb-rek nakli olan bir kişiyi daha kazanmak bizim için en büyük heyecandır. Çap-raz nakil hakkında bilgi almak isteyen-ler her zaman bizimle görüşebilir.”

Page 56: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k56

ısa dönemde ise sosyal hayatı olumsuz etkileyip depresyona neden olu-yor. Uykusuzluğun ne-denlerini açıklayan Zirve

Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burçin Işık, “ Sağlıklı bir kişinin günde en az 6 saat uyuması gerekir. Eğer 9 saatten fazla ya da 6 saatten az uyuyorsanız, uyku bozukluğu yaşıyorsunuzdur. Bu sizde depresyona neden olabilir ve bu durum mutsuzluğu tetikler,” dedi. Uyku bozukluklarının psikolojik ve biyolojik bir çok nedeni olduğu-nu belirten Işık, “ Ağrılı bir hastalık veya kullanılan ilaçlar biyolojik neden olarak gösterilebilir. Duygusal prob-lemler, sosyal ilişkiler, günlük ya-şamda başa gelen sıkıntılı durumlar, iş yerinde, evde veya okuldaki stres ortamı kişinin üzerinde baskı oluş-turur. Bu tür gerginlikler rahatla-

mayı zorlaştırır, iştahı etkilediği gibi uyku düzenini de bozar.” şeklinde konuştu. Uykusuzluğun giderilme-sinde yapılması gereken en önemli şey uykusuzluğun gerçek nedenini bulmaktır diyen Işık, “Bundan dola-yı uyku şablonu gözden geçirilmeli, saat kaçta yatağa girip kaçta kalk-tığı, gece kaç defa uyandığı ve uyan-dığı zaman kendini ne kadar dinlen-miş hissettiği not edilmelidir. Bir kaç hafta uygulanacak bu yöntem neden rahat bir şekilde uyuyamadığı konu-sunda yardımcı olacaktır.” dedi. Işık, “Yorucu geçen günün sonunda kişiyi etkileyen baskı ve kaygıları azaltmak için kas gevşetme teknikleri, nefes alma teknikleri ya da rahatlık sağla-yacak yatak rutini geliştirmek faydalı olacaktır. Kullanılacak uyku ilaçları kısa süreli uykusuzluk nöbetlerinde ve stres döneminde faydalı olabilir. Fakat sürekli olarak kullanılacak ilaç-

lar bir süre sonra etkisini azaltacak ve daha yüksek dozda ilaçlar kulla-nılmasını gerektirecektir. Bu da daha farklı ruhsal ve bedensel sorunlara yol açar.” diye konuştu.

UykusuzlukMutsuzluğu Tetikler

Uzun süren uyku bozuklukları, kalp ve damar hastalıkları, kanser,

diyabet ve endokrin sistem bozukluğu riskini artırıyor.

K

Yrd. Doç. Dr. Burçin IşıkZirve Üniversitesi Sağlık

Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi

Page 57: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 57

Page 58: Narkoz Sağlık Dergisi

Kanser hepimiz için ürkütücü bir kelime. Dünyada ve Türkiye’de kalp damar hastalıklarından sonra ikinci

sırada yer alan ölüm sebebi.

Kemoterapi ile ilgiliön yargılarınızı aşın

s a ğ l ı k s a ğ l ı k58

Page 59: Narkoz Sağlık Dergisi

anser hastalığının gittik-çe artması tedaviyle ilgili terimlerin daha sık konu-şulmasına ve bazı yanlış anlamalara da sebep ola-

biliyor. Özellikle kanser tedavisi için yapılan kemoterapi, birçok kişi de ön-yargı uyandırabiliyor. Liv Hospital Me-dikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Haluk Onat vücuttaki istenmeyen hücrele-rin ortadan kaldırılması ya da kontrol altına alınması olarak tanımlanan “ke-moterapi” ile ilgili bilgilendiriyor.

Yan etkileri en azaindirmek mümkün! Kanser hastalıklarında kullanılan ilaç tedavisine kemoterapi adı veriliyor.

Kemoterapide kullanılan ilaçlar üç gruba ayrılıyor. Birinci grup kanser hücrelerini öldüren ilaçlar, ikinci grup ise son yılda kullanılan hedefe yönelik ilaçlardır. Bu ilaçlar kanser hücresi-nin oluşum mekanizmalarının çoğal-masını bloke eder, özellikle kanserin durdurulması ve kontrol edilebilir hale getirilebilmesi amaçlı kullanılır. Üçün-cü grup ise tedavi sırasında oluşabi-lecek yan etkileri önleyen veya yan etkiyi gerileten destek ilaçlarıdır.

Kemoterapiden korkmayınHastaların ilaç tedavisinden korktu-ğunu belirten Prof. Dr. Onat, “Hastalar korku duymamalı, çünkü hastaların iyi bilgilendirildiği ve ilaçların iyi uygu-

landığı zaman ilaç tedavisinin zararları azaltılabilir. Modern kemoterapide kullanılan ilaçların çoğu toksik etkile-rinden arındırılmış ve destek tedavi-sinde de kullanılan yan etkileri önleyi-ci ilaçlardır. Her ilacın yan etkisi vardır.Önemli olan her ilaca göre ulaşabile-cek toksik etkilerden ve tedbirlerden bilgi sahibi olmaktır. Kemoterapi, kan-serin erken evresinde riskli hastalarda lokal tedavilere yardımcı tedavi olarak veya bazı kanserlerde birincil tedavi olarak ya da kanserin ileri evrelerinde hastalığın kontrol altında tutulması amacıyla uygulanabilir. Kemoterapi-nin deneyimli bir uzman hekim dene-timinde ve deneyimli hemşireler tara-fından yapılması gerekiyor’’ dedi.

K

Doktorunuza danışın ve doğru beslenin

Kemoterapi uygulanan günler hafif bir kahvaltı ile güne başlayın, çok kokulu ve yağlı yemeklerden kaçının. Izgara, söğüş ve haşlama gıdalarla ve bol su ile beslenin.

Bol bol su içerek kullanılan ilaçların böbreğinize zarar vermesinin önüne geçin.

Kas kayıplarını en aza indirgemek için doktor kontrolünde spor yapın.

Mide bulantısını önleyici güçlü ilaçlar kullanıldığı için mide bulantısı artık bir problem olmamaktadır.

Kalabalık ortamlarda bulunmaktan kaçının.

Kemoterapinin etkisi ile saç dökülmesi yaşanabilir ancak kemoterapi bittikten sonra saçların daha da gür çıktığı da unutulmamalıdır. Hastalar; peruk,eşarp, bere, şapka tarzı aksesuarlar kullanabilir.

Kemoterapi sırasında bazı ilaçların yarattığı cinsel isteksizlik olabilir ancak cinsel ilişkinin bir sakıncası yoktur. Bu dönemde hamile kalmamak çok önemlidir, korunarak cinsel ilişkiye girilebilir.

Kemoterapinin yan etkilerini en aza indirmek için; İş, aile ve sosyal ilişkilerinize devam edin.

Prof. Dr. Haluk OnatLiv Hospital Medikal Onkoloji Uzmanı

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 59

Page 60: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k60

Page 61: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 61

Ülkemiz genelindeki tüm hastane-lerin, afetlere ilişkin önlem almaları-nı, yurtiçinde meydana gelen afet ve acil durumlarda sunulacak sağlık hiz-metleri konusunda gerekli hazırlıkları önceden yapmalarını ve ilk 72 saat boyunca hastane dışından hiçbir yar-dım almaksızın kendi kendine yeterli olmalarını sağlamak amacıyla Yayınla-nan bu Yönetmelik, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarına, üniversitelere, Türk Silahlı Kuvvetlerine, özel hukuk tüzel kişilerine ve gerçek kişilere ait yataklı tedavi hizmeti sunan tüm hastaneleri kapsamaktadır. Yönetmenlikte; İllerde, afet ve acil durumlarda sağlık hizmet-lerini yürütme ve koordine etme gö-revi İl Sağlık Müdürlüklerine verilmiş-tir. Ayrıca Hastane afet ve acil durum planı hazırlama komisyonunun hasta-ne türleri itibarıyla hangi personeller-den oluşacağı da yönetmenlikte yer almıştır. Söz konusu yönetmenlikte, Hastane afet ve acil durum planı baş-kanı; Kamu hastanelerinde hastane yöneticisi, Halk sağlığı hastanelerinde ve üniversite hastanelerinde hastane başhekimi, özel hastanelerde mesul müdür, HAP Başkanı olarak belirlen-miştir. HAP Başkanı; HAP hazırlama komisyonu oluşturulur. Oluşturulan komisyon söz konusu yıl içinde en geç 1 şubat tarihine kadar hastane-

nin planını ve yıllık HAP eylem planını hazırlar/günceller. Hastanelerin farklı kampüslerde yer alan ek binaları söz konusu olduğunda her bir bina için ayrı HAP hazırlanır. HAP başkanı ve HAP Komisyonu ek binalar için de aynı kişi ve kişilerdir, ancak HAP başkanı gerek görürse ek bina için bir başkan görev-lendirebilir. Her yıl 1 Şubat’a kadar İl Sağlık Müdürlüğüne HAP gönderilir. İl Sağlık Müdürlüğü HAP’ını gönderme-yen hastaneler ve incelemeden so-rumlu kurumlar hakkında, Genel Mü-dürlüğü, hastanenin bağlı olduğu en üst kurumu ve il Valiliğini yazı ile bilgi-lendirir. Yetkili kişiler hakkında disiplin hukuk ve hükümlerine göre gereğinin yapılması istenir.

HAP yılda bir kez, hastane bünyesinde oluşturulacak, Plan Hazırlama Komisyonu tarafından güncellenir Güncellenen planlar incelenmek üze-re inceleme makamına gönderilir. İn-celenen HAP her yıl 1 şubat tarihine kadar il sağlık müdürlüğüne üst yazı ile CD’ye kaydedilmiş olarak onay-lanmak üzere gönderilir. Hastanelerin personel birimleri her türlü personel değişikliğini HAP ofisi/birimi/temsil-ciliğine bildirmek zorundadır. Bildirilen değişiklikler eğer HAP şemasındaki

idari görevlere ilişkinse HAP’ da anında değişiklik yapılır. Söz konusu değişiklik ekipler içinde ise ve stratejik bir görev değilse temmuz ve şubat aylarına ka-dar tamamlanarak toplu olarak HAP’a yansıtılır. Yapılan güncellemeler bu ta-rihlerde, değişiklik ve güncelleme kayıt çizelgesine işlenerek il sağlık müdür-lüğüne bildirilir. Ayrıca yönetmenlikte, hastaneler tarafından bu kapsamda yapılacak tatbikatlar ve HAP eğitimle-rine ilişkin uygulamaya yönelik bilgilere verilmektedir. Yapılan bu düzenleme ile stratejik konum ve öneme sahip ül-kemizde olası acil olay, afet durumları-na karşı hastanelerin tedbirli olmasını, ilk 72 saat boyunca hastane dışından hiçbir yardım almaksızın kendi kendine yeterli olmalarını temin edecektir.

Sağlık Bakanlığı tarafından 20.03.2015 tarih ve 29301 sayılı Resmi Gazetede Hastane Afet ve Acil Durum Planları (HAP) Uygulama Yönetmeliği yayınlanmıştır.

Hastanelerin Afet ve Acil Durum Planları

(HAP)içinYeni Uygulama

Nurullah Tosun - Yeminli Mali Müşavir

Page 62: Narkoz Sağlık Dergisi

62 Psikolojik destek alarak hayata daha güzel, daha renkli, daha farklı bakabilirsiniz.s a ğ l ı k s a ğ l ı k

Page 63: Narkoz Sağlık Dergisi

Psikolojide ve psikiyatride panik atağın yüzlerce

tanımı yapılabilir. Mesela bunlardan bir tanesi:

“Belli zamanlarda, belli durumlarda, belli süreyle

meydana gelen aşırı sıkıntı, stres, daralma

duygularının kriz şeklinde ortaya çıkması.”

PanikatakBeynimizin

kötü birşakası

ALFA PSİKOLOJİK DESTEK MERKEZİ Uzman Psikolog Hayrettin ŞAHİNs a ğ l ı k s a ğ l ı k 63

Page 64: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k64

Aslında panik atak beynimizin bize yaptığı kötü bir şakadır. Her insan-da tehlike karşısında meydana gelen fizyolojik belirtileri farklı yorumlarlar panik atak vakaları. Yüzlerce hekime giderler. Tahliller yapılır, filmler çe-kilir. Hepsi temiz çıkar. Hekim “Se-nin bir şeyin yok” der. Ama kişi buna inanmaz. Yılanın aynadaki görüntüsü sokmaz. Ateşin aynadaki görüntüsü yakmaz. İşte panik atak aynadaki ne-gatif görüntü gibidir. Ama kişi bu gö-rüntüyü gerçek sanır ve korkar. Panik atağın nedenleri davranışsal, bilişsel, dinamik ve varoluşsal olabilir.

Panik atak önyargıdır: Kişi kalp krizi geçireceğim, bayılacağım, çıldıraca-ğım, aklımı yitireceğim gibi düşünü-yor. Neden? Yaşamış olduğu o fiziksel belirtilerden dolayı… Fiziksel belirtiler-den yola çıkarak kalp krizi geçireceğini zannediyor. Kişi fiziksel belirtilere, kalp çarpmasına, mide bulanmasına, baş dönmesine, kollarında ve bacaklarında uyuşmanın meydana gelmesine, göğ-sünde nefes darlığı oluşmasına, sık sık tuvalete çıkma ihtiyacı hissetme-sine, bütün bu belirtilere farklı bir an-lam yüklüyor, ön yargıyla yaklaşıyor ve bunu bir kalp krizi, beyin kanaması, çıldırma, bayılma şeklinde değerlendi-riyor.

Panik atak birikimdir: Neyin birikimi? Çocukluğumuzdan itibaren yaşadı-ğımız, içimize attığımız, bastırdığımız travmatik olayların birikimidir. Bunu şöyle bir örnekle açıklamak gere-

kirse; yaşadığımız sıkıntıları içimize atıyoruz, bastırıyoruz, bastırıyoruz. Bilinçaltı kovasını dolduruyoruz, kova ağzına kadar doluyor. Bir gün öyle bir olay yaşıyoruz ki o olay bardağı, kovayı taşıran son damla oluyor. İşte o taşma anına biz psikolojide panik atak diyo-ruz. En önemli sebep davranışsal link-lemelerdir panik atakta. 37 yaşında bir erkek danışan anlatıyor. 7 yıldan beri panik atak yaşıyor ve ilaç kullanıyor. “Gece yarısı olduğunda sıcak sıcak terlemeye başlıyorum. Herkes mışıl mışıl uyurken ben kabuslar yaşıyo-rum. Kollarım uyuşuyor. Baş dönmesi, mide bulantısı yaşıyorum. Ortam san-ki bana yabancılaşıyor. Kalbim hızlanı-yor. Terlemenin peşinden üşüyorum. Bu kabus saatlerce sürüyor. Sabaha doğru tan yeri ağarınca derin bir uy-kuya dalıyorum” diyordu. Gündüz bir sorun yok. Hep geceleri ataklar geli-yor. Terapi sürecinde şunlar çıktı or-taya:Aşiret tipi bir toplumda yaşadığı için hep duygularını bastırmış. Kendi ola-mamış. Atak yaşamadan 5 sene önce gece yarısı şehirlerarası bir yolda gece yarısı karşı yönden gelen bir arabayla kafa kafaya çarpışmışlar. Bu kazada bir akrabası ölmüş. Bu olaydan sonra gene bir gece yarısı, yine bir trafik kazası… Bu sefer arabası şarampole yuvarlanmış. Yine bir yakını ölmüş. Yine bir gece yarısı hasımları tarafın-dan bir parkta sıkıştırılmış ve öldüre-siye dövülmüş.Bir başka gün gece yarısı polislerle

teröristler arasındaki bir çatışmanın ortasında kalmış. Arabası taranmış. Gene bir yakınını kaybetmiş. Yaşadığı ölümcül olaylar hep gece oluyor. İşte bu süreçte bilinçaltı kendini koruma-ya alıyor. Geceler onun için tehlikeli… Atakları her gece yaşamasının sebebi bu olaylar. Terapi sürecinde bu olaylar tamamen temizlenir. Bilinçaltı yeni-den yapılandırılır. Bu olayların duygu-sal baskısından kurtulan kişi günlük hayatını huzurlu bir şekilde yaşamaya devam eder. Hangi uzmana giderseniz gidin, hangi ilacı, bitkiyi kullanırsanız kullanın; bilinçaltı kovasını boşaltma-nızı tavsiye ediyoruz. Boşaltılmayan birikmiş olaylar yakanızı bırakmaz. Bu kovayı nasıl boşaltacaksınız? Bu bilgi-ler psikoterapi sürecinde size öğretilir.

Psikolojik destek alarak hayata daha güzel, daha renkli, daha farklı bakabilirsiniz.

Hayrettin ŞAHİNUzman Psikolog

Page 65: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 65

Panik Ataktankurtulmak mümkün mü?Panik atak çözümüyle ilgili iki türlü yaklaşım vardır.

Semptomları yani belirtileri orta-dan kaldırmaya yönelik çalışmalar. Örneğin ilaç tedavisi panik atakta semptom kaldırmaya yönelik ça-lışmadır. 10 sene, 15 sene, 20 sene ilaç kullanırsınız. İlaç kullandığınızda herhangi bir sorun yaşamayabilirsi-niz. Yada atakları hafif atlatabilirsi-niz. Ama ilaçları bıraktığınızda atak-lar yeniden devam edebilir.

Panik atağın nedenselliğini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar.

Panik atağın nedenselliğini ortadan kaldırmak içinse genelde psikote-rapi süreci uygulanır. Bilişsel, dav-ranışçı, dinamik terapiler uygulanır. Terapi süreci zor ve zahmetlidir ama sonuçları daha kalıcıdır. Başarılı bir panik atak tedavisi için hem ilaç te-davisi hem de psikoterapinin birlikte uygulanması daha faydalıdır.

Panik atak psikoterapi sürecinde şu üç aşama önemlidir.

Farkındalık terapisi: Panik atak yaşayan kişilerin en büyük şikayet-leri; Baş dönmesi, vücudun değişik yerlerinde uyuşmalar, mide bulan-tısı, yanması, ekşimesi, görmede bulanıklık, sık sık idrara çıkma, is-hal, kalp çarpıntısı, üşüme, terleme şeklindedir. Neden başınız dönüyor, mideniz bulanıyor, ellerinizde, kolla-rınızda, bacaklarınızda, bedeninizin değişik yerlerinde uyuşmalar his-sediyorsunuz? Bütün bu fizyolojik belirtilerin nedenleri ne? Bu neden-leri bilimsel bir kalıp içerisinde so-run yaşayan kişiye anlatılır. Çünkü panik atak vakaları neden kolunun uyuştuğunu, başının, döndüğünü, midesinin bulandığını, üşüdüğünü, terlediğini, kalbinin hızlı çarptığını bilmiyor. Bilmediği için de önyargı-lı bir şekilde bu belirtileri kalp krizi olarak yorumluyor. Kalp krizi ge-çirdiğini sanan bir kişi rahat olabilir

mi? Öncelikle farkındalık terapisi ile bütün bunların sebepleri anlatılır. Kişi bunu öğrendiği zaman “Oh be, ben hasta değilmişim” diyor. “Ben kalp krizi geçirmeyecekmişim. Ben bayılmayacakmışım. Ben çıldırma-yacakmışım”, diyor. Çünkü panik atağın temelinde bilinmezlik vardır, belirsizlik vardır. Kişi bunları yaşar ama neden yaşadığını bilmez. Far-kındalık terapisi ile bu bilinmezlik or-tadan kaldırılır.

Duygusal Boşalım teknikleri: Terapinin ikinci aşamasında ise duy-gusal boşalım tekniklerini öğretilir. Neden duygusal boşalım? Anne-niz öleli 10 yıl olmuştur. Annenizi hatırladığınızda gözleriniz dolar ve ağlarsınız. Aradan 10 sene geçmiş ve siz hala üzülüp ağlıyorsunuz. Neden acaba? Çünkü anneniz öl-düğü zaman yaşadığınız üzüntü duygusu bilinçaltı kovasına atılıyor, kodlanıyor. Şimdi her hatırladığı-nızda aynı üzücü olay ve üzüntü duygusu canlanıyor ve siz onu ye-niden yaşıyorsunuz. İşte bu üzüntü duygusu boşaltıldığında annenizi hatırladığınızda ağlamazsınız. Onu tebessümle yad edersiniz. Yada ço-cukluğunuzda yaşadığınız bir taciz olayı sizin kabusunuz ise o olayın acı veren duygularını boşalttığınızda o olay artık sizi üzmez. Sizi rahatsız etmez. Sanki başkası yaşamış gibi hissedersiniz. Kişi “Daralıyorum, bunalıyorum, kendimi çok kötü his-sediyorum, kalbim sıkışıyor” gibi duygusal belirtileri ifade eder. Peki bu durumda ne yapacaksınız? “Kar-deşim daralma... Sakin ol... Korkma... Üzülme” demeniz neyi çözecek? Ama herkes öyle der. Bu bir nasi-hattir. Bizler psikolog olarak böyle demeyiz. Teknik öğretiriz. “Korku-yor musun?” “Evet” “Al sana tek-nik” deriz. “Daraldın mı” “Evet” “Al sana teknik, uygula”. “Daralıyorum, bunalıyorum, kendimi çok kötü his-sediyorum” diyen kişiye duygusal boşalım teknikleri öğretilir. Bu tek-niği uygulayan kişi 2-3 dakika için-de o olumsuz duygulardan arınıyor, kurtuluyor.

Bilinçaltı yeniden yapılandır-ma tekniği (Hipnoz): Bilinçaltı bi-zim beynimizin harddiskidir. Bütün bilgiler orta beyin bölgesinde RNA moleküllerine kodlanıyor. Yaşadı-ğımız her olay bütün detayları ile bilinçaltına kodlanıyor. Bilinçaltını yeniden yapılandırmak için hipnoz, imajinasyon, regresyon, imgeleme çalışmaları yapılır. Batuhan 35 ya-şında panik atak yaşayan bir danı-şanımız... Atakları genelde yerden yükseğe çıktığında yaşıyordu. Ara-bada, apartmanın üst katlarında yaşıyordu. Yeter ki ayakları yerden yükselsin, hemen atak başlıyordu. 7 yıllık bir panik atak geçmişi ve o kadar yaşanılan atak... Batuhan’la çalışmaya başladığımızda ümidini yitirmiş bir halde, hem panik atak hem de depresif duygular içinde çaresizce çevreye bakınıp duruyor-du.- Atak anında ayaklarım havala-nacakmış, baş aşağı düşecekmişim gibi geliyor. Beyin kanaması geçirip öleceğim, diye korkuyorum, di-yordu. Bilinçaltı terapileri ile bu ola-yın ilk kökenini araştırmak istedik. Batuhan derin bir transa girdi. Yaş geriletmesi, regresyon yaptık. 3-4 yaşlarına gitti. Bir gün evde baba-sı kendini seviyor. Baba Batuhan’ın ayaklarından tutmuş onu baş aşağı doğru sallıyor. Batuhan çok korku-yor. Çığlık çığlığa ağlıyor. Aradığımız ilk olaya ulaşmıştık. Panik atağın temelinin atıldığı ilk olaylardan birisi buydu. Olayı yeniden yapılandırdık. Bu sallanma olayını daha farklı ve zevkli bir şekilde kendisine yeniden yaşattık. Yani bilinçaltını yeniden yapılandırdık. Eski olumsuz anıyı zevkli, neşeli başka bir anı ile de-ğiştirdik. Seanstan çıktıktan sonra “Üzerimden büyük bir ağırlık kalktı. Şimdi çok hafiflemiş hissediyorum kendimi” demişti. Bu tür travmatik olayların bilinçaltından silinmesi ki-şiyi rahatlatır. Çözümü kolaylaştırır. Panik atak sorunu yaşayan kişilerin bu durumdan kurtulmaları müm-kündür. Yeter ki kurtulmak için çaba göstersinler, çözüm arasınlar.

1

2

3

ALFA PSİKOLOJİK DESTEK MERKEZİ Uzman Psikolog Hayrettin ŞAHİN

Page 66: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k66

Dr.Ersin Arslan Devlet Hastanesi yeni yönetimi tarafından ortaya konulan projeler hayata geçirilmeye başlandı. Bu kapsamda, Doç.Dr.Hayati DENİZ, Op.Dr. Erhan HAFIZ ve ekibi tarafın-dan, doğumsal anomalisi olan 5 yaşın-daki bir erkek çocuğun kalbinde Atrial Septal Defekt ( kalp deliği) tanısı ko-nularak başarılı bir açık kalp ameliyatı gerçekleştirildi. İki saat süren ameliyat sonrası yoğun bakıma alınan hastanın genel durumu stabil olarak seyreder-ken, bir sonraki gün servise çıkarılan hasta taburcu edildi.

İlk Kez Çocuk Kalp Ameliyatı YapıldıÇocuk kalp ameliyatının bu hastanede ilk kez yapıldığını söyleyen Op.Dr.Er-han HAFIZ, bu tür doğumsal anomali açık kalp ameliyatlarının devam ede-ceğini ve bunun için gereken altyapının güçlendirileceğini belirtti. Dr.HAFIZ’ın ifadesine göre bu tür ameliyatlar Ga-ziantep genelinde ve bölgesinde bu-güne kadar yalnızca Gaziantep Üni-versitesi Tıp Fakültesi hastanesinde yapılmaktaydı. Yeni yönetimle birlikte

Dr. Ersin Aslan Devlet Hastanesine atanan Op.Dr.Erhan HAFIZ, Kalp ve Damar cerrahisi bölümüyle ilgili yeni projeler konusunda şunları söyledi;

Öncelikle HuzurluBir Çalışma Ortamı SağlayacağızServiste görevli tüm doktor, hemşire ve personel kısaca tüm çalışanlar hem de hastalar için düzenli ve huzurlu bir ortam sağlanması planlanmaktadır. Yeni başlayan, çocuk doğumsal kalp anomali ameliyatları yapılmaya devam edilecektir. Hybrid işlem odasında Radyolojik olarak tanı, girişimsel Rad-yoloji ve Kalp Damar Cerrahisi’nin açık ameliyat prosedürleri aynı ameliyat masasında birleştirilecektir. Tam do-nanımlı bir Kardiyovasküler ameliyat salonunun, modern bir anjiyo cihazı ve 3-boyutlu görüntüleme sistemi ile birleştirilmesi, tamamen yeni tedavi opsiyonları yaratacaktır. Bu kapsam-da, EVAR-TEVAR (endovaskuler stent uygulamaları), DVT’lerin (Derin Venöz Tromboz) ve Perifer arter hastalıkların tedavileri, stenlemeleri yer almakta-

dır.

Minimal İnvaziv Cerrahisini Gaziantep’te BaşlatacağızTürkiye’de yalnızca belli merkezlerde kullanılan bu cerrahi yöntemin uygu-lanmasına, 2015 yılı haziran ayında başlanacaktır. “Pencere Ameliyatı” adı verilerek CABG (Koroner arter by-pass) ve Kapak ameliyatları ufak bir delikten yapılmaktadır. Bu yöntemin en belirgin avantajları hastanın daha az ağrı hissetmesi ve daha çabuk aya-ğa kalkabilmesi , normal bir açık kalp ameliyatına göre ortalama hastanede kalım süreleri minimuma indirilmesine olanak sağlamaktadır.

Dr.Ersin Arslan Devlet Hastanesi; yeni yönetimle birlikte değişik projeleri hayata geçirmeye başladı.

Dr.Ersin Arslan Devlet Hastanesi

İlklere İmza Atıyor

Page 67: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 67

Page 68: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k68

ağlıklı beslenme, hazır gı-dalar yerine taze besin-lerin tercih edilmesi, aşırı tuz kullanımının önüne geçilmesi, düzenli sağ-

lık kontrolleri, kan değerlerine dikkat edilmesi kalp sağlığını koruma ted-birleri arasındadır. Ayrıca hayata karşı iyimser olmak, aile ve çevre ile kaliteli zaman geçirmek, uyku düzenini kont-rol altında tutmak da önemlidir. 12-18 Nisan Kalp Sağlığı haftasında, Medi-calpark Gaziantep Hastanesi Beslen-me ve Diyet Uzmanı Ecem Aydın, Kalp Sağlığı için beslenmenin önemi hak-kında bilgiler verdi. Kalbiniz gereksini-mi olan kanı, kalp damarlarından alır. Kalp damar hastalığı, kalp damarları-nın kısmen daralması, hatta tıkanması

sonucu oluşur. Tıkanma sonucu kalp yeteri kadar beslenemez, oksijensiz ve besinsiz kalır. Bu yüzden gerektiği gibi çalışamayabilir. Özellikle şişman-lık ve sigara kalp hastalıklarına neden olan en önemli iki sebeptir. Şişmanlığın kalp hastalıkları için tek başına bir risk faktörü olması yanında, hipertansiyon gibi diğer problemlere de yol açtığı ar-tık bilinmektedir. Şişmanlık koroner kalp hastalıkları, hipertansiyon, ko-lesterol seviyesinin yüksek olmasına doğrudan neden olabilmektedir. Daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmenin anahtarı, yaşam biçiminizde yapaca-ğınız küçük değişikliklerde saklı. Buna beslenme şeklinizi değiştirerek ve yu-karıda belirttiğimiz risk faktörlerine dikkat ederek başlayabilirsiniz.

Kalp sağlığınız için sağlıklı yiyecekler tü-ketin. Kolesterolünüzü gerekli seviyeye düşürmek ve kalp hastalıklarından ko-runmak için tereyağı, iç yağı gibi hayvansal kaynaklı yağlardan uzak durun. Zeytinyağı, ayçiçek, mısırözü, soya gibi bitkisel yağları tercih edin. Kır-mızı eti mümkün olduğunca yemeyin. Et tercihleriniz balık, hindi, tavuk olsun. Beslenmenizde, fasulye, mercimek, bezelye gibi kolesterolsüz protein kay-naklarına yer verin. Yağsız veya az yağ-lı, süt ve süt ürünleri tüketin. Konsantre süt, karaciğer, işkembe gibi sakatatlar-dan; sosis, sucuk, salam gibi gıdalardan uzak durun. Düşük kalorili sebze ve meyveler kalp hastalıklarına karşı ko-

Kalp sağlığınızıkorumak için

Sağlıklı Beslenin!

S

SağlıklıBeslenin!

Kalp hastalıklarının giderek artış göstermesi ile birlikte koruyucu sağlık önlemlerinin değeri daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır.

Page 69: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 69

ru-yucu

madde-ler içerir-

ler. Günde 5 porsiyon sebze

ve meyve tüketin. Beslenmenizde beyaz

un yerine işlenmemiş buğ-day unu (kepekli) tercih edin.

Köfte-pilavdan başka yemek yemeyen çocuklarınıza bamya, fa-

sulye, salata, meyve yemesini öğretin. Çocuklarınızı fast food-hamburgerden uzak tutun.

Bel ölçünüze dikkat edin!Yağların karın çevresinde toplanma-sının özellikle kalp-damar hastalı-ğı riskini arttırdığını ve bel çevresinin kadınlarda 88, erkeklerde 102 santimi geçmemesi gerektiğini aklınızdan çı-karmayın.

Tembellik ve aşırı stresten uzak durun. Dü-

zenli egzersiz, kalp hastalıkla-rı ve kalp krizinden korur. Kalbinizi,

kemiklerinizi ve kaslarınızı güçlendirir. Ancak 35 yaşından sonra yoğun efor gerektiren bir spora başlayacaksanız, gizli kalp hastalığı riskine karşı mutlaka iyi bir kalp kontrolünden geçin. Egzer-sizin en ideali uzun yürüyüşlerdir.

Alkolü sınırlandırın!Kalbiniz için alkol yararlıdır demiyoruz. Fakat eğer içki içecekseniz tercihiniz yararlı kolesterolü yükselttiği bilinen kırmızı şaraptan yana olsun (günde bir su bardağı). Fakat kırmızı şarap içmi-yorsanız içinde kalbi koruyucu mad-deler içeren üzümü çekirdekleriyle bir-likte yiyebilirsiniz.

KALP DOSTU BESİNLER Sarımsak; içinde bulunan besin öğele-rinden dolayı damar içinde pıhtılaşma-yı engelleyerek koroner kalp hastalık-larının oluşma riskini azaltır. Her gün 1 diş sarımsak ezerek tüketilmeli.Balık ve balık yağı; kanama zamanını

uzatır, damar içi tıkanıklarının azalma-sında etkindir. Ceviz, fındık; yüksek antioksidan özelliği olan omega-3 ve E vitamininin yanı sıra magnezyum ve posa da içerir. Haftada 2-3 kez 6-7 fındık, 2-3 ceviz tüketilmelidir. Yulaf, çavdar, tam buğday unu; B ve E vita-mini içeriklerinden dolayı kalp hasta-lıklarını önleyici özellikleri vardır. Yulaf gevreği, tam buğday ekmeği, arpa, yulaf, çavdar ekmeklerinin, bulgur pi-lavının tüketimini artırabilirsiniz. Yeşil çayda; bulunan polifenoller antioksi-dan özelliği nedeniyle kalp hastalık-larının engellenmesinde etkili oluyor. Kırmızı Üzüm: içeriğinde ki yüksek antioksidanlardan dolayı kalp hasta-lıklarında olumlu etkisi vardır. Özellikle çekirdekli kuru siyah üzümün tüketimi önerilir. Domates-karpuz, antioksidan özelliği olan laykopeni yüksek oranda içeriği için yapılan araştırmalarda kalp hastalıkları oluşum riskini azalttığı gö-rülmüştür. Keten tohumu; doymamış yağ asitleri, potasyum, posa, E vitamini ve omega –3 içeriyor. Bu sayede kalp hastalıklarına karşı koruyucu etkisi bulunuyor. Her gün 1 çorba kaşığı taze çekilmiş keten tohumunu yoğurt, çor-ba gibi besinlerin içine katarak tükete-bilirsiniz.

Düzenli spor yapınstresten uzak durun!

Ecem AydınMedicalpark Gaziantep Hastanesi

Beslenme ve Diyet Uzmanı

Page 70: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k70

rtodontik tedavi ile diş-lerdeki çapraşıklıkların düzeltilmesi ile önemli bir estetik kazanım sağlan-dığı gibi, ağız ve diş sağ-

lığına da pek çok katkıda bulunuluyor. Uzmanı Dr. Dt. Seçil YÜKSEKBİLGİLİ ortodontik tedavi ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı.

Ortodontiste gitmek içinen iyi dönem ne zamandır?Çoğu ortodontik tedavi 9-14 yaş gru-bunda başlamasına rağmen Amerikan Ortodonti Derneği, süt dişlerinin ge-lişmesi ve yerlerini kalıcı dişlere bırak-ması sürecinin kontrol altına alınması amacıyla tüm çocukların 7 yaşından önce ortodontik muayene olmasını tavsiye etmektedir. Erken dönemde yapılan ortodontik muayene, varo-lan problemlerin önceden tespitini ve bunların düzeltiminin daha kısa sürede olmasına yardımcı olur.

Ortodontik tedavilerdeyaş neden önemlidir?Ortodontik problemler 2 türlüdür. Birincisi dişsel problemlerdir (çapra-şıklık, yatık dişler, aralık dişler, dönük dişler vs). İkincisi ise iskeletsel prob-lemlerdir (üst çenenin veya alt çe-nenin önde olması, ön açık kapanış gibi). Kişilerde sadece dişsel problem, sadece iskeletsel problem veya hem iskeletsel hem de dişsel problem be-raber görülebilir.Dişsel problemlerde (iskeletsel problem olmadan) yaş sı-

nırlaması yoktur. Yani birey 65 yaşın-da olsa dahi ağızda sağlıklı kemik ve yeterli miktarda diş varsa ortodontik tedavi görebilir.İskeletsel problem var ise tedavide yaş önemli bir kriterdir. Örnek vermek gerekirse; büyüme gelişme çağında olan (11-15 yaş) ve alt çenesi geride olan bir çocuğun alt çe-nesi ortodontik aygıtlarla ileri alınabilir. Bu tedavi çocuğun iskeletsel büyüme potansiyeli kullanılarak yapılır. Erkek-lerde büyüme gelişim 17 yaşlarda iyice yavaşlamaya başlamıştır. Kızlarda ise bu 16 yaş civarında sona erer. 10-15 yaş arası iskeletin hızlı geliştiği bir dö-nemdir ve bu dönemlerde iskeletsel problemler ortodontist tarafından ko-laylıkla tedavi edilebilir.

Eğer büyüme gelişimbitmiş ise ve iskeletsel problem varsa ne yapılabilir?Yine tedavi edilebilir. Bu amaçla ‘or-tognatik cerrahi’ yapılmalıdır.

Ortodontik Tedaviİle Neler Tedavi Edilir ?Gömük Dişlerİmplant Yerlerinin AçılmasıRotasyonÖrtülü KapanışÇapraz KapanışAlt Çenenin İleride OlmasıÜst Çenenin İleride Olması (Dişleklik)Diş AralanmasıAçık KapanışÇapraşıklık

Ortodontistler (ortodonti uzmanı) tarafından uygulanan ortodontik tedaviler çene kemiğinin ve dişlerin doğru yerde ve konumda yerleşmesini sağlıyor.

Ortodontik TedaviyleDaha Güzel Gülüşler

Çapraşık dişlerden kurtulun!

O Dr. Dt. Seçil YÜKSEKBİLGİLİOrtodonti Uzmanı

Page 71: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 71

Erken veya geç diş kaybı

Isırma veya çiğnemede güçlük

Ağız solunumu

Parmak emme

Çapraşıklık, arka arkaya sıralanmış keser dişler

Çenelerde kayma

Bazı sesleri çıkarmada güçlük

Çenelerinin çok önde veya geride konumlanması

Dişlerini çok sıkma veya gıcırdatması

Eğer çocuğunuzda şu problemleri

görürseniz, onu bir an önce Ortodontist’e

götürmelisiniz

Tedavi Yöntemleri:1.Sabit Ortodontik Apareyler:Diş üzerine yapıştırılan braketler ile yapılan tedavi şeklidir. Braketler metal yada porselenden olabilir. Diş rengin-deki porselen braketler estetik olarak hiçbir rahatsızlık vermezler.

2.Hareketli Ortodontik Apareyler:Hastanın kendisinin takıp çıkarabildiği apareylerdir. Daha basit vakalarda uy-gulanırlar.

3.Çene Ortopedisi:Alt ve üst çenenin birbirine göre bo-zulan ilişkilerini küçük yaşlarda yüze takılan özel apereylerle düzeltmeyi amaç edinen bir ortodonti alanıdır.

4.Ortognatik Cerrahi:Ortodontik veya ortopedik tedavi ile düzeltilemeyecek durumlarda ortog-natik cerrahiye başvurulur.

5.Invısalıgn:Bazı basit vakalarda braket kullan-madan, şeffaf kalıpların kullanımıyla çapraşıklıklar artık düzeltilebilmekte-

dir. İki haftada bir değiştirilecek olan hastaya özel bu kalıpları günde yakla-şık olarak 20 saat takmak gerekmek-tedir.Tedavi süresi braketlerle yapılan tedavi süresine yakındır. Vakaya göre 6 ay ile 24 ay arasında değişir.

Ortodontik Tedavi Nasıl Uygulanır ?Ortodontik tedavi ağız dışı ve ağız içi apareyler kullanılarak uygulanabilir. Ağız dışı apareyler genellikle büyü-me çağındaki bireylerde alt veya üst çene gelişimini yönlendirmek amacıy-la kullanılırlar. Sabit ortodontik tedavi uygulanırken tedaviye destek olmak amacıyla da uygulanabilirler. Ağız dışı apareyler baş, boyun, alın veya çene bölgesinden destek alan apareylerdir. Ağız içi apareyler uygulama şekline göre sabit ve hareketli olarak iki gruba ayrılır.

Ortodontik Tedavi Ne Kadar Sürer?Ortodonti tedavisinin süresi pek çok faktöre bağlıdır. Ancak ortodonti te-davisinde süreyi etkileyen en önemli faktör, ortodontik sorunun şiddetidir. Diş hekimliğinde uygulanan diğer te-davilerle kıyaslandığında, ortodon-ti tedavisi uzun bir süreci kapsar. Bu nedenle, ortodonti tedavisinin en kısa sürede tamamlanabilmesi için, orto-dontistinizin uyarılarını dikkate almalı ve randevularınızı aksatmamalısınız.

Page 72: Narkoz Sağlık Dergisi

üçlü bir bağışıklık için ruh sağlığının önemini hatır-latan uzmanlar kanser ve moral arasında sıkı bir ilişki olduğuna dikkat çe-

kerek önemli tavsiyelerde bulunuyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Etiler Polikliniği Psikiyatri uzmanı Dr. Alper Evrensel, bağışıklık sistemini ayakta tutmanın en önemli yolunun kanserli hastaya psikolojik destek ile iyi moral verme olduğu-na dikkat çekerek psikolojik desteğin ilaçların başarısını arttırdığını söyledi.

Dr. Evrensel şöyle konuştu:“Kanserin başlamasıyla vücut tüm hücreleriyle adeta kırmızı alarma geçiyor. Bu alarm durumu da ruhsal açıdan tüketici. Psikolojik destek, hem iyilik halinin sürdürülmesi hem de kanserle mücadele için çok önemlidir. Çünkü kanserle mücadelede bağışık-lık sisteminin çökmemesine, güçlü olmasına gereksinim vardır ve psiko-lojik sistem çökerse bağışıklık sistemi de çöker.

Moral bağışıklık sistemini güçlendirirBu nedenle moralin iyi olması çok önemlidir. Çünkü moral bağışıklık sis-temini güçlendirir. Kanserleşmiş hüc-relerin sanki birer mikrop gibi vücut tarafından fark edilip yok edilmeleri için bağışıklık sisteminin güçlü olması gerekir. Ancak kanser hastaları, kan-ser olduklarını öğrendiklerinde büyük

moral kaybına uğruyorlar. Oysa iyi moral tedavinin başarısını arttıracak-tır. Antidepresan ilaçlar sadece be-yindeki serotonini arttırarak mutluluk sağlamaz. Aynı zamanda bağışıklık sistemini de güçlendirir. Böylece bir taşla iki kuş vurulabilir.” Üzüntü kanseri tetikleyebilirKanser ile psikoloji arasında bir bağ-lantı olduğuna da değinen Dr. Evren-sel, kanserin oluşmasında genetik ve çevresel faktörlerin rol oynadığını kişinin psikolojik durumunun ise hem genetik hem de çevresel faktörleri etkileyebildiğini söyledi. Dr. Evrensel, şunları söyledi: “Sinirsel uyarılar, ba-ğışıklık sistemini, bağışıklık sistemi de hücrelerdeki uyuyan kanser genleri-nin uyanmasını tetikleyebilir. Böylece bu faktörler ile kanser başlayabilir. Yani vücutta uyur halde bulunan kan-ser genleri uyanabilir ve kanser baş-layabilir. Ayrıca ruhsal sorunları olan kişiler, örneğin, depresyondaki ya da şizofren bir kişi daha özensiz yaşa-maya başlayacaktır. Bu kişiler örne-ğin, sigara, alkol, madde kullanımı gibi kanserojenlere yönelebilir, sağlıksız beslenebilir. Tüm bunlarla kanseri ko-laylaştıran ya da kanserli genleri te-tikleyen uyaranlar gelişebilir ve kan-ser başlayabilir. Yani üzüntü, keder gibi duygu durumları kanseri tetik-leyebilir” Kanser tanısı konulan kişiyi zorlu ve yorucu bir tedavi sürecinin beklediğini kaydeden Dr. Evrensel,

kişinin hem zihinsel hem de bedensel olarak sürekli diri ve ayakta olma-sının önemli olduğunu vurguladı. Dr. Evrensel şöyle dedi: “Kanser bir çok etkenle tetiklenip vücutta başlaya-bilir ama hastalığı erken tanı ve güçlü bir tedavi ile iyileştirmek mümkün-dür. Kanserle mücadelede psikiyatrik ilaç ve terapi desteği alınması kişinin kendisini motive etmesi bu hastalığı yenmesini kolaylaştıracaktır. Böylece başarılı bir tedavi ile beraber uygula-nan ruhsal destek hastanın kendisini iyi hissetmesini sağlayacaktır. Kan-serli hastaların bu nedenle morallerini yüksek tutmaları ve psikolojik destek almaları önemli.”

Kanser, tüm bedeni ve zihni yoran önemli bir hastalık. Kanserli hastalarda vücudun ve

hücrelerin tümünün alarm durumunda olduğunun altını çizen uzmanlar ruhsal açıdan

tüketici olan bu durumda bağışıklığın önemli olduğuna dikkat çekiyor.

Üzüntü, kederkanseri tetikliyor!

G

Dr. Alper EvrenselNPİSTANBUL Hastanesi EtilerPolikliniği Psikiyatri uzmanı

s a ğ l ı k s a ğ l ı k72

Page 73: Narkoz Sağlık Dergisi

rkeklerde ergenlik dö-nemi ile başlayan üreme yetisi ölünceye kadar sürebilmekte oysa kadın-larda bu süre ergenlik ve

menapoz arasındaki 25-30 sene ile sınırlanmaktadır. Özellikle tüp bebek tedavilerinin tanım ve uygulamaları sonrası üreme sağlığı ile ilgili farkında-lık artmaya başlamıştır. Üreme sağ-lığının zamanında değerlendirilmesi; Kişilere özel doğum kontrol yöntem-lerinin belki de gereksiz kullanılması ya da, üremeyi sağlayan erkek ve dişi üreme hücrelerinin doğurganlık pla-nına uygun ileri zamanlarda kullanıl-masına yönelik saklanması anlamına gelmektedir. Bireylerin 25-30 sene ile sınırlı bu dönem ise bu şekilde sağlıklı biçimde kendi kontrollerinde olmasını sağlamaktadır. Tüm dünyada uygula-nan ve kadınların üreme şansının ileri yaşlara taşınmasını sağlayan “oosit (yumurta) dondurma” yöntemi sa-yesinde şimdi ileri yaşlarda da sağlıklı doğurganlık dönemi başlıyor. Bu güne kadar sadece yumurtalıkların alınması ya da kanser ve benzeri hastalıklar-da kullanılan tedavilerin hem erkek hem de kadın üreme hücrelerinin yok olmasına neden olduğu durumlarda saklanabilen yumurta hücreleri artık yumurta sayısının azalacağı durum-

larda da saklanabilmektedir. 10 Eylül 2014 tarihinde yayınlanan son tüp bebek yönetmeliği ile oosit dondurma yöntemi, hücrelerin canlılığına zarar vermeden yumurta hücrelerinin sağ-lıklı şekilde saklanabilmesini sağla-maktadır. Sağlıklı üreme konusundaki gelişmeleri değerlendiren KadıköyŞifa Hastanesi Yardımcı Üreme Teknikle-ri Direktörü Dr. Engin Enginsu “Kadın ve erkeklerde üremeye yönelik fonk-siyonların ölçülebilir olması ve tıbbi olarak bu konuda karşılaşılabilecek sorunların çözülebilir hale gelmesi ile önem kazanmaya başlayan üreme sağlığı konusunda tüm dünya gibi Tür-kiye’de de önemli adımlar atılıyor. Son yıllarda üreme hücreleri ya da embri-yolarda uygulanmaya başlanan hız-lı dondurma (vitrifikasyon) yöntemi ile artık yumurta hücrelerinin üreme fonksiyonlarını koruyarak dondurul-ması ve çözüldüğünde sağlıklı embri-yoların gelişmesi mümkün olmuştur. Azalmış yumurta rezervi (yumurta-lıklarındaki yumurta sayısının yaşa göre daha az sayıda olması / azalma-sı) ya da ailesinde erken menopoz hi-kayesi olan kadınların yumurtalarının evlilik öncesinde dondurulabilmesinin ülkemizde de yasallaşmasının ardın-dan, artık ileri yaşta da sağlıklı doğur-ganlık mümkün,” dedi.

Yumurta saklamaişlemi nasıl yapılıyor?Yumurtalıklardaki yumurta hücrele-rinin öncelikle olgunlaştırılması ge-rekiyor. Bu işlem ise tüp bebek uy-gulamalarındaki gibi yumurtalıkların ilaçlar ile uyarılmasıyla sağlanıyor. Olgunlaştırılan yumurta hücreleri va-jinal yoldan yapılan, yumurta toplama işlemi adı verilen hafif anestezi altın-da ortalama 10 dakika süren bir işlem sonrasında laboratuvara ulaştırılıyor. Yumurta hücreleri daha sonra vitrifi-kasyon yöntemi ile dondurularak özel saklama tanklarında saklanıyor.

Üreme sağlığınızın değerlendirilmesi size doğurganlığınızı zamanlama

şansı sağlayacaktır

Yrd. Doç. Dr. Burçin IşıkZirve Üniversitesi Sağlık

Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi

İnsanoğlunun en önemli içgüdüsü üreme ve nesillerinin devamını sağlamaktır. Modern toplumlarda uzayan hayat süresi, bireylerin kariyer planlamaları ve

evlenme yaşının ileriye alınmasına neden olmuştur.

E

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 73

Page 74: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k74

Page 75: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 75

adıköy Şifa Sağlık Grubu Kadıköy Hastanesi Ço-cuk Sağlığı ve Hastalık-ları Uzmanı Alper Soysal, zamanında doğan be-

beklerde olduğu gibi, prematüre yani zamanından önce doğan bebeklerin de büyüme takiplerinin düzenli bir şekilde yapılması gerekliliğini önemle belirtiyor. Normal bir gebelik periyodu yaklaşık 40 hafta sürmektedir. 37. ge-belik haftasından önce doğum olursa “prematüre” doğum oluşur. Ülkemiz-de ise her yıl doğan bebeklerin %10 kadarı 37. gebelik haftasından önce yani prematüre olarak doğmaktadır. Preterm doğumlar ülkemizde ve dün-yada artan bir sıklıkta görülmektedir. Doğumuyla beraber sorunları da be-raber getiren bu bebekleri erken do-ğuma iten sebeplerin bir bölümü şu şekilde sayılabilir. Genç (<18 yaş) veya yaşlı (>35 yaş) anne, Zayıf anne, düşük eğitim düzeyi, düşük sosyoekonomik düzey, gebelik takibi yokluğu, isten-meyen gebelik, önceden prematüre doğum hikayesi ,annede kronik has-talık hikayesi, gebelikte hipertansiyon, uyuşturucu, sigara ve alkol kullanımı,

fiziksel ve ruhsal travma, kromozom anomalileri ve dismorfik sendromlar, çoğul gebelik, konjenital enfeksiyonlar, plasenta, uterus ve kordon anomalileri prematüre doğuma sebep olabilecek sebeplerdir.

Prematüre doğan bebekler ne kadar erken doğdularsa, öncelikle hayatta kalma şansları azalmakta ve uzun dönem izlemde çeşitli sorunları olması ihtimali de artmaktadırBilinen risk faktörleri ve yapılan ön-lemlere rağmen doğan prematüre be-bekleri bekleyen sorunların bir kısmı, gelişme ve büyüme geriliği, zihinsel gelişme geriliği, körlüğe kadar sebep olabilen preterm retinopatisi, işitme bozuklukları, kansızlık enfeksiyonlara eğilim ve bir takım nörolojik problem-ler olarak sayılabilir. Prematüre do-ğumlarda belki yaşamsal olmasa da, karşılaşılan sorunlardan önemli bir ta-nesi bu bebeklerin zamanında doğan yaşıtlarına göre fiziksel gelişmelerinin geri kalıp kalmadığıdır. Gebelikte si-gara içimi fetal doğum ağırlığını azaltır, dolayısı ile büyümeyi olumsuz etkiler. Günde 10 sigaranın üzerinde içiliyorsa

bebekte doğum ağırlığı belirgin azal-dığı gösterilmiştir. Prematüre bebek-lerin doğuma yakın dönemde geçirdiği hastalıklar, taburculuk sonrası beslen-me performansı, Annenin gebelikte geçirdiği hipertansif hastalıklar da bü-yümeyi ve gelişmeyi etkileyen önemli faktörlerdendir. Çocuğun içinde bu-lunduğu aile yapısı, gelir düzeyi, anne ve babanın eğitim düzeyleri, sağlık du-rumları gibi sosyoekonomik durumla ilişkili etkenlerin gelişim üzerine önemli etkileri olduğu bildirilmiştir Prematüre bebeklerde kronik hastalığı olan, has-tanede kaldığı sürede solunum aleti-ne bağlanmış, beyin kanaması geçi-ren, anne sütünü hiç almayan veya az alan, patolojik muayene bulgusu olan ve aileyle beraber yemek yiyemeyen, sofra kültürü edinememiş bebeklerde hedef boya ulaşmada ve tartı almada sorun olması yüksek ihtimaldir. Her ne kadar prematüre bebeklerin yaşa-tılması birinci önceliğimiz olsa da, bu bebekler yaşatıldıktan ve taburcu ol-duktan sonra muhtemel gelişebilecek sorunların yakından izlenmesi, büyü-me ve beslenmenin takip edilmesi çok önemlidir.

K

Prematüredoğan bebeklerin

gelişimigeri kalmasın

Anne adayının 40 hafta süren gebelik sürecinde, doğum eyleminin 37.

gebelik haftasından önce olması durumuna“Preterm Doğum” deniyor.

Alper SoysalKadıköy Şifa Sağlık Grubu Kadıköy Hastanesi

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Page 76: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k76

Alzheimer hastalarına önerilen besinler

Alzheimer’in 12 belirtisi ve

ir beyin hastalığı olan Alzheimer’in, halk ara-sında herkeste zaman zaman görülebilen basit unutkanlıkla karıştırıldı-

ğını kaydeden Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi, NPİSTANBUL Hasta-nesi Nöroloji Uzmanı Prof.Dr. Oğuz Tanrıdağ, hastalığın 12 uyarıcı belir-tisi ile Alzheimer’li hastalara önerilen besinler hakkında bilgi verdi. Prof.Dr. Tanrıdağ, birçok risk faktörü ile birlikte genetik yatkınlık sonucu beyin hüc-relerinin bir kısmının ölmesiyle ortaya çıkan Alzheimer hastalığının önüne geçilmesinde beslenmenin önemine dikkat çekti. Prof.Dr. Tanrıdağ şunları söyledi: “Alzheimer hastalığı beyinde bazı hücre ölümleri ile ortaya çıkıyor. Hastalıkta mevcut olan hücre ölümü

süreçlerinin geciktirilmesi ya da baş-lamış hastalıkta hızının yavaşlatılabil-mesi için bazı besinlerin de adı geçi-yor. Bunların çoğuyla ilgili bir bilimsel araştırma yok. Bazıları sinir büyüme faktörüyle ilişkilendirildiği için kesin-likle yararı yok demek mümkün değil. Kesinlikle faydalı olduğunu söylemek için de çok erken. Hele bu besinlerin hastalığa yakalanma riskini azalttığı-nı ve hastalığın ilerlemesini önlediğini söylemek hiç mümkün değil. Yine de bunlardan örnekler verilebilir. Bun-lar B,E,C ve A vitaminlerinden zengin besinler ile B vitaminlerinden özellikle sinir büyüme faktör ve sinir yıpran-masına karşın etkili olan B 12 vita-minidir. Beyin için yararlı vitaminler yönünden zengin beyin dostu besin-ler ise ceviz, badem, fındık, dolmalık

fıstık, patlamış mısır, tahin, kabak çe-kirdeği, dolmalık biler, kıvırcık, nane, sivribiber, kereviz yaprakları, yu-murta sarısı, süt, ıspanak, karaciğer, kayısı domates, havuç, karnabahar, maydanoz-tere, roka, kırmızı laha-na, turunçgiller, tam buğday ekmeği, bamya, tarhana çorbası, yulaf, çavdar kepek ekmeği, sığır ve balık eti, beyaz peynir, tarhana çorbası, acı pul biler, keten tohumu, tahin”

Alzheimer’i bu belirtiler ele veriyorAlzheimer’in her yaşta herkes için ge-çerli olan basit unutma ile karıştırıldı-ğını kaydeden Prof. Tanrıdağ, öğrenme ve unutmanın birbiriyle yakından ilgili olduğunu, yeni bilgiler alındıkça, beynin eski bilgileri zamanla sildiğini bunun da doğal bir süreç olduğunu vurguladı.

Son günlerde 7.Cumhurbaşkanı Kenan

Evren’e konulan tanıyla tekrar gündeme gelen, adını Alman

Doktor Alois Alzheimer’den alan ve halk arasında

“bunama” olarak bilinen Alzheimer’i çeşitli belirtileri ile

tespit etmek mümkün.

B

Prof.Dr. Oğuz TanrıdağNPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı

Page 77: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 77

Bir beyin hastalığı olan Alzheimer’ın çeşitli uyarıcı belirtileri olduğunu da kaydeden Tanrıdağ, bu belirtileri 12

maddede şöyle sıraladı:

1. Gündelik hayatı etkileyen unutkanlık-lar. Özellikle çok yakın dönemi ilgilendi-ren randevu, toplantı, alışveriş listesi ve

diğer güncel bilgilerin unutulması.

2. Planlama ve hesaplama zorlukları. Faturaların unutulması, sürekli yaptığı

bir yemeğin tarifini bile hatırlayamama, günlük işlerin sırası ve süresiyle ilgili

yaşanan zorluklar.

3. Daha önce sorunsuz yapılan iş ve ev görevlerinde aksama. Evin düzeniyle il-gili karışıklık, eşyaların nasıl kullanıldığıy-la ilgili bilgilerin hatırlanmasında zorluk.

4. Zamanla ve yerlerle ilgili yaşanan kafa karışıklığı. Düzenli gidilen dükkan-ların, caminin ya da işyerinin bulunama-

ması. Günün saatlerini, günleri, ayları karıştırma, evin odalarını karıştırma.

5. Görüntüleri algılama zorluğu. Bu zorluk hem yazıları okumada hem de

şekil algısındaki bozuklukla ortaya çıkar. Bazı görüntüler çok önceleri görülmüş başka mekanlarla karıştırılabilir. İnsan-ların birbirine benzer yüz ifadelerinden farklı kimlik çıkartmak. Trafikte sorun

yaşamak.

6. Konuşma ve anlamada zayıflama, kelime sayısında azalma, anlam kay-

maları.

7. Eşyaları olağan yerlerden farklı yerlere koymak ve unutarak yakınlarını kaybetmekle veya hırsızlıkla suçlama.

Örneğin ayakkabıyı buzdolabına koyma, yumurtaları yatak altına saklama gibi.

8. Yargılama ve karar vermede güçlük. Gündelik hayat içinde önceleri kolay-lıkla alınan kararlar için uzun zamanlar

geçirme, bir türlü karar verememe ya da olağandışı şaşırtıcı kararlar.

9. Sosyal aktivitelerden çekilme. Düzenli olarak yapılan sosyal birlikte-

liklerden vazgeçme. Sınıf toplantılarına gitmeme gibi. Buna karşılık eve kapan-

ma ve tek düzen yaşantıya geçiş.

10. Kişilik ve davranış değişiklikle-ri. Örneğin eli açık bir kişiyken cimri

birisine, ya da cimriyken savurgan birine dönüşmek.

11. Abartılmış cinsel eğilimler.

12. Hiçbir şeyden zevk alamama.

Page 78: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k78

u süre zarfında yaklaşık 60 hastaya kornea nakli ameliyatı gerçekleştiri-lerek tekrar görmeleri sağlanmıştır.Göz ban-

kası ve yapılan ameliyatlar hakkında bilgi veren Opr.Dr.Mehmet Selçuk TAŞDEMİR “ Kornea nakli bekleyen hastalar yıllardır ameliyat olmak için Ankara ve İstanbul gibi büyük şe-hirler gidip yıllarca sıra beklemek zorunda kalıyorlardı .Hastanemizde bankanın kurulması ile artık kornea

nakli bekleyen hastalar hem ken-dilerine daha yakın bir Göz bankası sahip olmuş oldular hem de daha kısa sürede ameliyat olma şansına sahip oldular. Kornea gözün ön kıs-mında bulunan damarsız şeffaf bir dokudur ve görme işlevinde önemli bir göreve sahiptir.Bazı kornea has-talıklarının tedavisinde göz nakli ola-rak da bilinen kornea nakli ameliyatı gerekmektedir.Kornea dokusu vefat eden kişilerden alınıp hasta insanla-ra nakledilmektedir.Kornea alınması

verici üzerinde herhangi bozukluk oluşturmamakdadır.” Yaklaşık 2 Yıl-lardır görme bozukluğu olan 61 ya-şındaki M.Ali BARAZİ ye göz kornea nakli yapılarak sağlığına kovuşturu-lup görmesi sağlanmıştır. Ameliyat sonrası bilgi veren hasta (61) M. Ali BARAZİ “Başarılı bir ameliyat sonra-sı bana gözlerimi veren ve görmemi sağlayan Opr.Dr.M.Selçuk TAŞDE-MİR’e ekibine ve emeği geçenlere şükranlarımı sunarak teşekkür ede-rim dedi“.

Göz Bankasıumut olmaya devam ediyor

Dr.Ersin Arslan Devlet Hastanesi Göz Hastalıkları Kliniği’nde ki Göz Bankası Gaziantep ve çevresinde bulunan ilk ve tek göz bankası

olarak Gaziantep ve çevre illere hizmet vermektedir.

B

Page 79: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 79

beler haftası hakkında Türk Sağlık-Sen Gazian-tep Şubesi Kadın Kolları Başkanı Zehra BOZGE-YİK, Şehit Dr. Ersin Arslan

toplantı salonunda bir basın açıklama-sı düzenledi. BOZGEYİK şu ifadelere yer verdi:Ülkemizde tüm zorlu koşullara rağmen anne ve bebek sağlığı için fedakâr-ca hizmet sunan yaklaşık 54 bin ebe arkadaşımızın bugün başlayan Ebeler haftasını mutlu ve rahat bir şekilde karşılamasını isterdik. 2014 yılında 1 milyon 337 bin doğumun gerçekleş-tiği ülkemizde anne ve bebek sağlık hizmetlerinde çok önemli bir göre-vi ifa eden arkadaşlarımızın çalışma hayatında sıkıntıları olmamasını arzu ederdik. Fakat Türkiye’de sağlık çalı-şanını mağdur etme ve memnuniye-tini önemsememe üzerine kurulan bir düzen var. Emeğinin karşılığının veril-memesi, sorunların görmezden gelin-mesi gibi bir anlayış var. Bu bakış açısı tüm sağlık çalışanlarını mağdur ettiği gibi ebe arkadaşlarımızın da sorunlar içerisinde bir çalışma hayatı sürdür-melerine neden olmaktadır. Bugün ebe arkadaşlarımız kendi işleri dışında çalıştırılmaya zorlanıyorlar. Vekil ebe ve kamu dışı aile sağlığı çalışanı gibi istihdam modelleri ile güvencesiz ve düşük ücretlerle çalışmaya mahkûm ediliyorlar. Nöbetler, Yoğun vardiya-lar ve icaplı çalışma sistemi ile aşırı bir iş yükü altında çalışmak zorunda ka-lıyorlar. Eğitim ve sertifika programları ihtiyacı karşılayacak düzeyde yapılmı-yor. Yapılanlara katılım konusunda da haksızlıklar oluyor. Ebeler bazı sertifi-ka ve eğitim programlarına dâhil edil-

miyor.

Zor şartlarda çalışan ebeler geleceklerinden endişe duyuyorŞiddet, mobbing, liyakat ve ehliyet yoksunu idarecilerin keyfi uygula-maları nedeniyle işyerlerinde huzu-ru unuttular. Anne ve bebek sağlığı için hizmet üreten ebelerimizin görev yaptıkları kurumların yüzde 80’in de kreş bulunmuyor. Bu zorluk kendi aile yaşamlarını da olumsuz etkiliyor. Tüm sağlık çalışanları gibi enflasyon karşısında eriyip giden ücretler, söz-de kalan bir yıpranma payı, sefalete mahkûm edilen emeklilik nedeniyle geleceklerinden endişe duyuyorlar. Ebe arkadaşlarımızın bu sıraladığımız temel sorunlarına duyarsız kalınma-sı kabul edilebilir bir durum değildir.

Aileye ve çocuğa çok önem verdiğini iddia eden ve bunu sık sık dile getiren bir iktidarın anne ve çocuk sağlığının temel taşı ebelerimizin sorunlarına kulak tıkaması da ayrı bir çelişkidir. Bir samimiyetsizlik ifadesidir. Bu çelişkiler sonlandırılmalı ve ebe arkadaşlarımı-zın sorunları çözülmelidir. Yönetenler ve karar alma mekanizmasındakiler, 21-28 Nisan Ebeler haftasını yılın ebe-si yarışmasıyla ve kutlamalarla geçiş-tirmek yerine sorunlara çare için neler yapacaklarını açıklamalıdırlar. 54 bin ebe arkadaşımızın sıkıntılarına çözüm için neler yapabilirizin derdinde olma-lıdırlar. Sorunlarımızın çözüm bulması dileğiyle, yurdumuzun dört bir yanın-da fedakârca hizmet sunan tüm ebe arkadaşlarımızın “Ebeler Haftasını” kutlarım.

Türk Sağlık- Sen Gaziantep Şubesi ; 21-28 Nisan “Ebeler Haftası” nedeniyle; Cengiz Gökçek Kadın Doğum Hastanesinde ebelere karanfil dağıttı.

Türk Sağlık-SenEbelere karanfil dağıttı

E

Page 80: Narkoz Sağlık Dergisi

ir Doğuş Otomotiv A.Ş. markası olan DOD, Gaziantep’teki temsilci-lerinden Acarsan Oto-motiv A.Ş. ile müşteri-

lerine özellikle ikinci el lüks segment araçlar için geliştirdiği DOD Prime hiz-metleri ile araç alım satımında rahatlık ve konfor sunuyor. İkinci elde satılan her aracı kaporta aksamından mo-tor aksamına kadar tüm detaylarıyla “101 Nokta Ekspertizi”ne tabi tutan DOD Acarsan, uzman personeliyle araç devir, noter ve ruhsat işlemlerini müşterilerinin adına gerçekleştirirken, isteyen müşterilere test sürüşü seçe-neği de sunuyor. Bununla birlikte her bütçeye uygun ödeme kolaylıklarının sunulduğu DOD

Finans hizmeti Acarsan’daki bir diğer hizmet olarak öne çıkıyor.

DOD PRIME AYRICALIKLARIİLE İKİNCİ EL AUDIDOD Prime sistemi ile lüks segment araçlara 1 yıl garanti hizmeti sunan DOD Acarsan özellikle ikinci el Audi araç alım - satım ve takas hizmetle-rinde müşterilerine en iyi hizmeti sun-mak için çalışmalarını yürütüyor. DOD Acarsan sadece Gaziantep’e değil tüm Türkiye’deki ikinci el Audi tutkunlarına güvenilir araç tedariki sağlaya-rak güvenirliğini satış ra-

kamlarına da yansıtıyor.

SIFIR NİTELİĞİNDEİKİNCİ EL ARAÇLARAcarsan Audi’de İkinci El Satış Müdür-lüğü ve Filo Satış Müdürlüğü görevini yürüten Mehmet Ali Kanalıcı, hedefle-rinin DOD çatısı altında Acarsan Audi farkını da ortaya koyarak Türkiye’nin nüfusu en kalabalık şehirlerinden olan Gaziantep’te sıfır niteliğinde ikin-ci el Audi parkını

1999 yılında faaliyete geçen ikinci el otomotiv sektörünün ilk ve en büyük kurumsal markası DOD, Türkiye’nin dört bir yanındaki yetkili satıcı ağı ile kurumsal standartlarda ikinci el otomobil almak ya da satmak isteyen müşterilere hizmet vermeye devam ediyor.

Gaziantep’te İkinci el AUDI’de en güvenilir adres;

DOD Acarsan

B

Page 81: Narkoz Sağlık Dergisi

oluşturmak olduğunu belirtti. Özel-likle Audi markasında tedarik soru-nu yaşamadıklarını belirten Kanalıcı sözlerine şöyle devam etti:

“DOD Yetkili Satıcısı Acarsan ola-rak biz sadece lüks segment ikinci el araç satışı planladık ve bu yönde hedeflerimize ulaşıyoruz. Sadece Audi ve lüks segmentte ikinci el sa-tışı yapmamız müşterilerimize ayrı bir güven duygusu sağlıyor. İkinci el araç alımı yapmak isteyen Audi tut-kunları düşük kilometrede, garan-tisi devam eden ve neredeyse sıfır ayarında olan ikinci el araçlarımı-zı; dolayısıyla bizi tercih ediyor. Bu konuda çok ciddi mesafe aldığımızı düşünüyorum.”

Mehmet Ali Kanalıcı

DOD Acarsan’ın stoklarındaki araçları incelemek isteyenler,

DOD.com.tr üzerinden araçları inceleyebilir,

DOD Acarsan’ı ziyaret ederek araçları test

edebilirler.

DOD Acarsan Nizip yolu üzeri 8.Km’de

hizmet veriyor.

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 81

Page 82: Narkoz Sağlık Dergisi

Aracınızın sağlığıkendi sağlığınızdır

ile“Otomobilinizin Geleceği Çok Parlak”

Son zamanlarda sıkça üzerinde düşündüren bir konu olan kapalı alanlardaki hava kirliliği insan yaşamını direkt etkilemekte. Evimizde ve otomobillerimizin içindeki hava

kirliliğinin, açık alan hava kirliliğinden kat ve kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir.

Page 83: Narkoz Sağlık Dergisi

83

ehir yaşantısı süren in-sanların zamanının %90’nını kapalı mekan-larda geçirdiğini ve bu zamanın çoğunun oto-

mobillerimizde geçtiğini göz önüne aldığımızda konu önemini hissettir-mektedir. Otomobilimizin içindeki havakalitesinin yüksek tutulmaması bulaşıcı hastalıkların çabuk yayılma-masına sebep olmakla beraber olası kronik hastalıklarının gerçekleşme oranını da düşürür.Sigara dumanı, küf, otomobilin klimasından kaynaklanan dış etkenlikokular, toz otomobildeki kirliliklerinden en genel kolay görüle-bilenve kokuyla algılanabilenlerdir.Di-ğer etmenleri: Gazlar, bazı kimyasal-lar, bakteriler, polen ve statik elektrik gibi zor algılananlardır.Standart bir otomobi l yılda yakla-ş ı k 40 kg

toza maruz kalır ki bu tozlar otomo-bilklimasında, döşemesinde, kol-tuklarında yaşayan 15 tür keneyi otomobilimize taşımaya taşımaya yardımcı olur.Gözle görülmeyen bu canlılar yaklaşık olarak 45 gün yaşar ve 42.000 kadarı tek bir toz zerre-ciğinin üstünde yaşayabilir.Virginia Üniversitesi’nin yaptığı bir araştır-maya göre, Sadece toz keneleri yü-zündenyılda 200.000 astım hastası hastaneye kaldırılmaktadır.Peki ,to-mobillerimizde göremediğimiz ama bizim için tehlike oluşturan bu sorun-dan nasıl kurtulabiliriz?

İşte bu konuda en etkiliçözümü size Auto Club sunuyor Auto Club Altın Bakım Uygulaması ile aracınız A’dan Z’ye, tamamen it-hal , insan sağlığına ve çevreye za-rar vermeyen onay belgeli ürünler kullanılarak temizleniyor .Bunlara ek olarak iç temizlik sonrası uygulanan Ozonla Dezenfeksiyon ile aracınızın kabininde tam bir dezenfeksiyon ve

sterilizasyon sağlanıyor. Dış kısımda ise aracınızın boyası incelendikten sonra özel ekipmanlar ile yüzeyde biriken ve boyaya zarar veren dış etkenler tamamen ortadan kaldı-rılıyor .Birkaç kat halinde ve birkaç

farklı kimyasal ile yapılan çi-zik giderme ve parlatma

uygulamasının ardın-dan ,Nanuba Tresor

boya koruma ile aracınızın boya-sı bir yıl boyunca güneşin solduru-cu UV ışınları,ağaç reçinesi ,asit yağ-

murları, kir, çamur, yolara dökülen

tuzlar ve endüstri-yel tozlar gibi yıpratıcı

etkenlere karşı koruma altına alınıyor. Son olarak ara-cınızın motorunun üstünü kaplayan yağ, kir ve tozdan arındırılıyor ve motor aksamı parlatılıp, siyahlatırken aynı

zamanda yeniden kirlenme-sini geciktirecek bir motor

koruma ile kaplanıyor. Autoclub Altın Bakım Paketiyle aracınızı ilk günkü güzelliğine döndürüyor. Size ise sa-dece keyfini sürmek kalıyor

Ozonla Dezenfeksiyon Otomobilinizin içi ne kadar sağlıklı?Bağımsız araştırmalar göstermiştir ki , sıradan bir otomobilin içerisinde bine yakın farklı türde olmak üzere bir milyara yakın bakteri ve mikrop barınmaktadır . Oldukça fazla zaman geçirdiğimiz bir kapalı alan olan oto-mobilimizin kabini içerisinde barınan bu zararlılar hem kötü kokular üretir hem de araç içerisinde seyahat eden herkesin sağlığını tehdit eder. Ozonla dezenfeksiyon uygulaması yapılan bir aracın kabininde bulunan tüm bu za-rarlı mikro organizmalar dakikalar içe-rinde %99.99 oranında yok edilirken , sigara kokusu ve diğer rahatsız edici kokular giderilir .

Klima Dezenfeksiyonu Bakteri ve mikroplar çoğunlukla ka-ranlık ve nemli ortamları sever ve bu tür bir ortam bulduklarında oraya yerleşerek hızla yayılıp ürerler .Çoğal-dıkça giderek daha ağır ve kötü koku yaymaya başlayan bu organizmalar için aracınızda bulunan klima kanalları ideal bir yaşam alanı oluşturur . Aracı-nızın havalandırmasını çalıştırdığınızda klima kanallarından gelen kötü koku-yu gidermek için AutoClub tarafından uygulanan klima dezenfeksiyonu ile bu kötü koku yok oluyor , yerini hoş ve ferah bir kokuya bırakıyor

Motor Temizliği ve Koruma Motor Kaputunuzu açtığınız zaman güzel ve pırıl pırıl bir motorla karşı-laşmak istemez misiniz AutoClub ile Motor Temizilği ve Koruma uygula-ması yapılan araçların motor aksamı önce tamamen bu iş için özel olarak üretilen ve elektronik aksamı koruyan malzemeler ile yüzeyde biriken kir ve yağdan arındırılıyor.Antistatik özellikli motor koruyucu ile de motor aksamı-nın yeniden kirlenmesi ve tozlanması geciktirilirken aynı zamanda plastik aksam da siyahlatılıp , parlatılıyor .

Ş

AutoClub Gaziantep Prime Mall AVM Mercedes – Benz Koluman Acarsan Audi’den sonraZirve Üniversitesi kapalı otoparkında hizmet vermeye başladı

Tel: 0342 50 11 555

Page 84: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k84

zel Primer Hospital dok-torlarından Cildiye Uz-manı Doktor Neslihan Dönmez istenmeyen tüylerden kurtulmanın en

etkili yolunun lazer epilasyon olduğu-nu söyledi. Dönmez; “Lazer epilasyon, sağlık bakanlığının izni ile ruhsatlan-dırılmış sağlık merkezlerinde, uzman doktor gözetiminde ve uluslararası standartlara uygun cihazlarla yapıl-malıdır. Bu standartlara uyulmadığı takdirde geri dönüşü olmayan sağ-lık problemleriyle karşılaşabilirsiniz” diyerek lazer epilasyonla ilgili merak edilen soruları cevaplandırdı.

Lazer epilasyon nedir?Lazer epilasyon, vücutta oluşan is-tenmeyen kıllanmanın önlenmesin-de ve giderilmesindeki en önemli ve en etkili medikal teknolojidir. Bilindiği üzere insanlar lazer epilasyon önce-sinde epilasyon için çok farklı yön-temler kullanabiliyorlardı. Fakat bu yöntemlerin çoğu uzun süreli ve kalıcı olmuyordu. Lazer epilasyon bu sorunu gidermede başvurulan en etkili medi-kal estetik yöntemidir. Tıpta yaklaşık 40 yıldır kullanılmakta olan lazer ışığı-

nın epilasyon uygulamasında güveni-lirliği 1997 yılında FDA (food and drug association) tarafından onaylanmıştır.

Lazer Epilasyon Nasıl Yapılır?Lazer epilasyon yapılacak olan bölge-nin temizlenmesi, bölgedeki uzun olan kılların kısaltılarak epilasyona uygun hale getirilmesi ve lazer cihazı ile ta-ranması şeklinde üç farklı aşamadan oluşmaktadır. Ten ve kıl renginize göre

size en uygun olan lazer epilasyon ci-hazı ile epilasyon yapılacak olan bölge taranır. Bu tarama işlemi, lazer epilas-yon yapılan bölgeye ve kıl yoğunluğu-na göre birkaç dakika veya birkaç saat sürebilmektedir. Bilinenin aksine lazer epilasyon sanıldığı kadar uzun sü-ren bir tedavi değildir. Seans süreleri yaklaşık olarak 15 dakika ile 45 dakika arasında sürmekte ve seans Aralıkları 6 ile 8 hafta arasında değişmektedir.

LazerEpilasyon

Kadın olsun erkek olsun, görünümüne özen gösterenlerin en dikkat ettiği noktalardan biri de vücudun bazı bölgelerindeki istenmeyen tüylerdir.”

ÖDoktor Neslihan Dönmez

Özel Primer Hospital Cildiye Uzmanı

Page 85: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 85

Lazer EpilasyonÖncesi Nelere dikkat etmeliyiz?Lazer epilasyona gelmeden bir haf-ta öncesine kadar kökünden kıl alma (ağda vs) işlemi yapılmaması gerekir. Bunun nedeni, vücudunuzdaki tüm kılların daha net olarak görünmesi ve lazer epilasyon ile alınabilmesidir.Vücuttaki kılların oluşumunu tamam-lamasını beklemek için vücut bölgeleri için 6–8 hafta ara ile en az 4–6 seans, yüz bölgesindeki kıllar için 1–2 ay ara ile ortalama 6–12 seans lazer epilas-yon uygulanabilir. Lazer epilasyona gelirken aşırı uzamış olan kıllar makas veya jilet yardımı ile kısaltılabilir. Lazer epilasyon öncesi tüyleri sarart-ma veya boyama gibi işlemler yapıl-mamalıdır. Lazer epilasyona gelmeden 15 gün öncesine kadar cildi aşındıracak, soya-cak işlemlerden uzak durmalı, peeling yapılmamalıdır. Lazer epilasyon yapılacak olan bölge temiz olmalı, epilasyon yapılacak olan bölgede makyaj olmamalıdır.

Lazer EpilasyonSonrası Nelere Dikkat Etmeliyiz?Lazer epilasyon uygulandıktan 2 gün sonraya kadar solaryuma girilmemeli, güneşten uzak durulmalıdır. Eğer gü-neş ışığına maruz kalınacaksa koru-yucu faktörlü kremler kullanılmalıdır. Lazer epilasyon uygulanan kılların kökleri 10 ila 15 gün içinde uzayarak dökülmeye başlar veya el ile tutularak çekildiğinde kolayca kopar.Lazer Epilasyon uygulanan bölgede kişinin cilt hassasiyetine göre değişen sürede; 1 saat ile birkaç gün arasında kızarıklık oluşabilir. Bu normal bir du-rumdur. Kendiliğinden geçecektir. Lazer epilasyondan hemen sonra ılık duş alınabilir. Bir hafta kese, peeling gibi cildi tahriş edecek uygulamalar yapılmamalıdır. Hormonal bozukluğu olan kişilerde la-zer epilasyon seans sayıları daha fazla veya az olabilmektedir. Her lazer epilasyon seansında kıl yo-ğunluğu %15–20 arası azalmaktadır. Ancak vücudunuzda oluşan farkı 3. seanstan sonra belirgin olarak gör-meye başlarsınız. Lazer epilasyon seanslarına ne kadar düzenli devam ederseniz o kadar maksimum fayda sağlarsınız. Büyük bölgeler (kol-bacak-sırt-gö-

ğüs-genital) için her seanstan 2 hafta sonra ücretsiz kontrol seansı hakkı-nız mevcuttur (20. günden daha geç yapılan kontroller tedavinin seyrini olumsuz etkiler). Küçük bölgelerde ise tedavinin seyrine katkısı olmadığın-dan kontrol seansı uygulamaya gerek yoktur.

Lazer Epilasyonun AvantajlarıHastaların çoğunda etkili ve uzun dö-nemli epilasyon sağlar.Hastaya uygun teknikle yapıldığında güvenilir bir yöntemdir. Bu yüzden sağlık kuruluşlarını tercih etmeniz sağlığınız için önemlidir.Bacak, sırt gibi geniş alanlarda hızlı uy-gulama olanağı sağlar.Göreceli olarak daha az ağrılı bir yön-temdir, hastaların çoğu lazer epilas-yon tedavisine rahatlıkla uyum sağlar.Hızlı bir yöntemdir ortalama 2 saatte vücuttaki tüm tüyler temizlenebilir.

Lazer epilasyonun cilt üzerine alerjik bir yan etkisi yoktur, cildi tahriş et-mez, kalıcı yara izi bırakmaz, kanse-rojen olduğunu gösteren herhangi bir bilimsel kanıt yoktur.Batık kılların ve kıl dönmelerinin en önemli tedavi yöntemidir.Cilt enfeksiyonu ve bulaşıcı hastalık riski yoktur.

Son Olarak, LazerEpilasyonun YanEtkileri Varmıdır?

Kısa süreli yan etkileri yaklaşık 1–2 saatte kaybolur, kızarıklık ve kıl kök-lerinde ödemdir. Çok hassas ciltlerde 1–2 gün sürebilir. Bazı lazer türlerin-de koyu tende uygulamalarda renk değişiklikleri, su toplama olabilir. Bu tür problemler nadirdir ve bir kaç günde geriler.

Page 86: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k86

Güler yüzü esirgemek birçok olum-suzluğu getirir. Hastayı değersizleş-tirici yaklaşımların şiddet olarak geri döndüğünü görüyoruz” dedi. Her yıl “Sağlıkçıya Şiddete Hayır Günü” ola-rak anılan 28 Nisan’da sağlığına ka-vuşmak isteyen hasta ile hastayı sağ-lığına kavuşturmak isteyen hekim iş birliğine dikkat çekmek hedefleniyor. Bu ortak amaca şiddetle, baskıyla, zor kullanarak değil, karşılıklı iyi niyet ve saygı çerçevesinde çalışılarak ula-şılması gerekliliği vurgulanıyor. Hasta ve sağlık çalışanları ilişkilerinde em-

pati ve iletişim becerilerinin önemine dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Rektörü, psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, öncelikli olarak iletişim becerilerinin tıp fakültelerinde okutul-masıyla ilgili mevcut bilgilerin gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Yüksek beklenti şiddeti tetikliyorHasta ve yakınlarında eskiye oranla birçok şeyin değiştiğine dikkat çeken Tarhan, sağlık hizmeti alanında bek-lentinin yükseldiğini belirretek şunları söyledi: “Hastaların daha önce he-

kime reçete yazdırması yeterliyken şimdi hasta ve hasta yakınlarında beklenti çok yükseldi. Bunun Sağlık Bakanlığı’nın kaliteyi önemseyen po-litikalarından kaynaklandığını söyle-mek mümkün. Ancak hekimlerin de buna hazır olması gerekiyor. Hekim-ler adına bazı iyileştirici ve memnu-niyeti artırıcı çalışmaların yapılması önemli. İletişim becerilerini siz günde 60-80 hasta gören hekime ne kadar anlatsanız boş. Hastanın düşüncesi-ni, beden dilini okumak, ön yargılarını anlamak, onların korkularını gidermek çok önemli onun için de iletişim beceri yöntemlerini iyi bilmek gerekir.”

Hastaya yaklaşma şekli önemliHasta ve yakınları dertli, yaralı in-sanlardır. Bu kişilere yaklaşma biçimi önemli. O nedenle risk yönetimini bil-mek gerekir. Burada kriz hali vardır. Olay çıkaracak hastanın öncülleri var-dır ve sağlıkçılar bunu anlayabilir. Kimi sağlık çalışanlarında “Senin söyleye-ceklerin beni ilgilendirmiyor” anlayışı var. Bu şekilde yaklaşıldığında hasta bunu anlıyor. Çünkü duygusal okur yazarlık var hasta ve yakınlarında. Ses tonu, söyleyiş tarzı, eşik altı vurgular gibi pek çok faktörden bunu hissede-biliyor. O nedenle hekim güler yüzlü olmalı. Güler yüzü esirgemek birçok olumsuzluğu getirir. Hastayı değer-sizleştirici yaklaşımların şiddet olarak geri döndüğünü görüyoruz”.

Bazı tipler şiddeti körükleyebilirProf. Dr. Nevzat Tarhan, bazı hasta ve hekim tiplerinin şiddeti körükleyebile-ceğinin de altını çizdi. Tarhan bu tipleri ise şu şekilde tanımladı:

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin empati ve iletişim becerileriyle aşılabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sağlık çalışanlarının risk yönetimini bilmesi, hekimlerin güler yüzlü olması gerektiğini söyledi.

Sağlıkçı, şiddete karşıempati ve risk yönetimini öğrenmeli

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Psikiyatri Uzmanı

Page 87: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 87

Hasta TipleriSessiz Hasta: Fazla konuşmaz. He-kimlerin sevdiği tiplerdir. Ancak bu hasta tipleri sonradan konuşur. Pa-sif-agresif kişilerdir bu kişiler. Onun şikâyet potansiyelinin daha fazla ol-duğu bilinmeli. Bu kişilere ihtiyacı oldu-ğu kadar zaman ayırmak çok önemli.

Sıkıcı Hasta Tipi: Kaygılı, huzursuz, aceleci ve sabırsızdır. Girerken saat-lerce sizi bekliyoruz hekim bey ser-zenişinde bulunur bu kişiler. Hekimde öfke uyandıran tiplerdir. O nedenle hekim bunu anlamalı ve hemen “Sizi beklettim farkındayım, kusura bak-mayın” şeklinde yaklaşımla gereksiz polemiği önleyebilmeli.

Narsist Hasta Tipi: Hekimde öfke uyandıran bir başkâtiptir. Tepeden

bakarlar her şeye. Beklentileri çok yüksek ve her şeyi bilirler. Kusur bul-duğunda üzerine gider. Özel hastane-lerde sık karşılaşılır bu tiplerle. Tatmini zordur bu hastaların. Ancak kaliteli hizmetle kontrol altında tutulabilirler. Eğer bu kişilere bekletildiğinde bilgi verilmemişse sinirlenirler. O nedenle her gerekçe sunularak bilgilendirilmeli. Kişi de bana değer veriyorlar bilgilen-diriyor diye düşünerek rahatlar.

Bordurline Hasta Tipi: Bir günde 4 mevsimi yaşayan kişilerdir. Gülerken hemen ağlayabilir, sinirlenebilirler. Değişken kişilerdir. Hekimin bu kişile-re yaklaşımı çok hassas olmalı. Sağlık çalışanı bu kişilerin duyguları hâkimi-yetine girmemeli. Hekim bu kişileri yönetmeli. Sağlık çalışanı nötr ve so-ğuk kanlı tavrını koruyabilmeli. Teflon

tava gibi olmalı. Hastalardaki stresin kendine buluşmasına fırsat verme-meli. Karşısına değil de yanına alıp yönlendirmeyi başarabilmeli.

Doktor TipleriOtokrat Doktor Tipi: Çok bilgili, mes-leki yeterlilikleri iyi ancak insani ye-terlilikleri yetersiz tiplerdi. Buyurgan-dırlar. Üretkenliği yüksek fakat hasta memnuniyeti düşüktür.

Demokrat Hekim Tipi: Eleştiriye açık hastaya sıcak davranır, çoğulcu, öz-gürlükçü, katılımcıdır. Üretkenliği düşük fazla hasta göremez. Hasta memnuniyeti yüksektir.

Yetersiz Hekim: Söylediği sözde tu-tarlılık yok verdiği bilgi yetersizdir. İkisi de düşüktür. “

Page 88: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k88

Page 89: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 89

ugün Dünyada ve Ülke-mizde hemşireliğin temel sorumluluğu; toplumun sağlığını yükseltmek, sağlıklı bireyin sağlığını ko-

rumak, hastalıklı bireyi tedavi etmek ve acısını dindirmektir. Bu sorumlulukları yerine getirirken neyin doğru, neyin yanlış olarak değerlendirileceğini temel alan ahlak kavramlarına uygun hare-

ket eden, bilgili, ahlaklı ve vicdanlı olan, hemşirelerimizin temel davranış biçi-midir. Değişen sağlık ihtiyaçları kapsa-mında hasta haklarına, hasta yakınının beklentilerine en uygun şekilde cevap vererek verimli ve etkin bir sağlık hiz-meti sunan hemşirelerimizin, sadece hemşireler gününde değil, her zaman yanlarındayız.. Sağlık hizmetlerinin bir ekip çalışması olduğu prensibinden

hareketle bizler için bu ekipteki her ça-lışanın eşit değer ve önemde olduğunu açıkça ifade etmek istiyorum. “Önce İnsan” diyerek halkla hizmeti şiar edin-miş, insanların sağlıkları için çok önemli ve kutsal bir görevi ifa eden, bu yüce mesleğin mensubu bütün fedakâr, cefakâr hemşirelerimizin “Hemşireler Gününü” kutlayarak meslek hayatla-rında başarılar dilerim.

Hemşireler

GünüKutlu Olsun

B

Primer Hastahanesi Genel Koordinatörü Uzm. Dr. Nihat Okuducu Hemşirelik günü nedeniyle bir kutlama mesajı yayınladı.

Uzm. Dr. Nihat Okuducu Primer Hastahanesi Genel Koordinatörü

Page 90: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k90

Page 91: Narkoz Sağlık Dergisi

s a ğ l ı k s a ğ l ı k 91

Page 92: Narkoz Sağlık Dergisi

Top Related