Download - SAYED Aralık 2011 Sayı:45
SAĞLIK YÖNETİMİ VE EĞİTİMİ DERGİSİ YIL: 4 SAYI: 45 ARALIK 2011
Feray Akın Akılcı İlaç Kullanımını Destekleyen Bir Firmayız
Turgay Köse
Zayıflama Hakkında Bilgi Kirliliği VarMehmet Ali Alabora
Memoli Şöhretimin Zirve Yaptığı Bir Roldü
Bitkisel İlaçlarNe Kadar Sağlıklı?
PLAZMAKİNETİK TUR SİSTEMİ2011 MODEL VERSİYON 3.01
TÜRKİYE TEK YETKİLİSİ
Farilya İş MerkeziUfuk Üniversitesi CaddesiNo:8 Kat:6 Daire:33Çukurambar 06510 Ankara - Türkiye
Tel :+90 312 205 52 20Faks :+90 312 205 52 50
Metroport Busidence Kartaltepe MahallesiKültür Sokak No:1 Kat:12 Daire:185 Bahçelievler İstanbul - TürkiyeTel :+90 212 441 50 86Faks :+90 212 441 50 93
Gsm :+90 530 662 86 64 +90 532 767 53 45
web :www.item.com.tre-posta :[email protected]
PLAZMAKİNETİK TUR SİSTEMİ2011 MODEL VERSİYON 3.01
TÜRKİYE TEK YETKİLİSİ
Farilya İş MerkeziUfuk Üniversitesi CaddesiNo:8 Kat:6 Daire:33Çukurambar 06510 Ankara - Türkiye
Tel :+90 312 205 52 20Faks :+90 312 205 52 50
Metroport Busidence Kartaltepe MahallesiKültür Sokak No:1 Kat:12 Daire:185 Bahçelievler İstanbul - TürkiyeTel :+90 212 441 50 86Faks :+90 212 441 50 93
Gsm :+90 530 662 86 64 +90 532 767 53 45
web :www.item.com.tre-posta :[email protected]
www.hohenstein.com.trwww.quality-laundry.com
HoHenstein istanbulTekstil Analiz ve Kontrol Hizmetleri Ltd. Şti.Osmanağa Mah. Gaziosmanpaşa Sk. No:12Kadıköy- Istanbul
Phone: +90 216 338 03 63 – 65E-Mail: [email protected]
Biz hastalarınızın kendilerini güvende hissetmelerini sağlayabiliriz!
Çamaşırların dünya standartlarına uygun, hijyenik bir şekilde yıkanması ve hazırlanması, hastanelerde bulaşıcı hastalıklardan korunmak açısından son derece önemli ve önceliklidir.
RAL-GZ 992’ye göre sertifikalandırılmış çamaşırhaneler ile işbirliği, hijyen ve kalitenizi garanti eder. Hastanede Onaylı Hijyen Yönetimi sayesinde kontrollü hijyen ve kalite sağlanmaktadır.
Bu konuda taleplerinizi alabiliriz.
GERÇEKTEN HİJYENİK Mİ?
3ARALIK / 2011
ARALIK 2011 Yıl 4 Sayı 45www.sayeddergisi.org
YÖNETİM
Sahibi ve Yayın YönetmeniFEYZULLAH AKBEN
Sorumlu Yazı İşleri MüdürüSARE KUŞ / [email protected]
EditörSU ÖZGÜR
Yazı İşleriSERRA KUL, ÖMER DURAK, AYŞE YILMAZTÜRK, GÜNEŞ KAZDAĞLI,
Grafik TasarımBİLAL AKGÜL
Fotoğraf EditörüAHMET FERHAT AKBEN
ReklamDİDEM GÜLKAÇ / [email protected]
Abone ve DağıtımSONGÜL KARADENİZ / [email protected]
Halkla İlişkilerYASEMİN KERİMİ
Yapım
Yönetim Adresi:
Kore Şehitleri Cad. Yonca Apt. A Blok No: 1/5
Zincirlikuyu - Şişli / İSTANBUL
Tel: 0 212 272 61 06 Faks: 0 212 272 61 07
www.ajansfa.com / [email protected]
Baskı: ŞAN OFSET
Cendere Yolu No:23 Ayazağa / İSTANBUL
Tel: 0 212 289 24 24
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
SAYED dergisi sağlık yöneticilerine ve eğitimcilerine
ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz.
Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Rek-
lamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergi-
de yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek
suretiyle iktibas edilebilir.
Bir yandan obezite pandemi haline gelirken bir yandan da insanlar sıfır beden olma
derdinde. Ne kadar ironik… Çağımızda her şeyin hazır olması, hayatı kolaylaştırma adı
altında yapılan ürünler, bizi uyuşturan, asosyalleştiren uygulamalar beraberinde kiloları
getiriyor. Maalesef alınan kilolar aynı hızda geri verilmiyor. Çağımızın insanı sabırsız. Satıcılar
da hedef kitlesinin en zayıf noktasından vuruyor. “Bir ayda sekiz kilo verin!” Yanında sihirli
değnek bedava. İnternette dolaşırken her sitede sağda ya da solda yanıp sönen bir hap
kutusu görürsünüz. Nelere iyi gelmiyor ki bu haplar. Bir de ünlü yüzlerle daha da cazip hale
getiriliyor.
Güzel ve bakımlı olma endişesi kadın, erkek, çocuk herkesi sarmış durumda. Yolda iğrenip
yanından geçtiği salyangozun tüpe doldurulmuş kremsi şeklini gönül rahatlığıyla cildine
sürebiliyor bir kadın. Ya da denizde yüzerken bacağına değince çığlık çığlığa bağırdığı
yosunun hapını içebiliyor. Zayıf ve güzel görünmek uğruna sağlık feda ediliyor.
SAYED Dergisi olarak toplum sağlığını tehdit eden bu durumu mercek altına aldık.
Reçetesiz, bitkisel ilaç, gıda desteği gibi isimler adı altında satılan hapların, kremlerin insan
bedenine ve ruhuna zararlarını araştırdık. Toprak İlaç’a bu konunun farmakolojik yönünü
sorduk. Diyetisyenimiz beden sağlığına, psikiyatristimiz ruh sağlığına etkilerinden bahsetti.
Bir hekimimiz şahit olduğu bir vakayı anlattı.
Aylık bölümlerimizin yine ilginizi çekeceğine inanıyorum. Bir dönem herkesin jöleli saçlarıyla
tanıdığı Mehmet Ali Alabora nam-ı değer Memoli’yi dergimize konuk ettik. Bu sohbeti
okumanızı öneriyorum.
Yeni içeriğimiz ve yüzümüzle Ocak ayında görüşmek üzere…
SAĞLIK YÖNETİMİ VE EĞİTİMİ DERGİSİ YIL: 4 SAYI: 45 ARALIK 2011
www.hohenstein.com.trwww.quality-laundry.com
HoHenstein istanbulTekstil Analiz ve Kontrol Hizmetleri Ltd. Şti.Osmanağa Mah. Gaziosmanpaşa Sk. No:12Kadıköy- Istanbul
Phone: +90 216 338 03 63 – 65E-Mail: [email protected]
Biz hastalarınızın kendilerini güvende hissetmelerini sağlayabiliriz!
Çamaşırların dünya standartlarına uygun, hijyenik bir şekilde yıkanması ve hazırlanması, hastanelerde bulaşıcı hastalıklardan korunmak açısından son derece önemli ve önceliklidir.
RAL-GZ 992’ye göre sertifikalandırılmış çamaşırhaneler ile işbirliği, hijyen ve kalitenizi garanti eder. Hastanede Onaylı Hijyen Yönetimi sayesinde kontrollü hijyen ve kalite sağlanmaktadır.
Bu konuda taleplerinizi alabiliriz.
GERÇEKTEN HİJYENİK Mİ?
SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN AJANSI
Yayın Kurulu BaşkanıProf. Dr. Hayreddin YEKELER(SAYED Derneği Genel Başkanı)
Yayın Kurulu (SAYED Derneği Yönetim Kurulu)
Dr. Osman ACARFatma AKTAŞ Aygül BULUT Arif ÇETİNZafer DERELİProf. Dr. Metin DOĞANHülya ERBABA Doç. Dr. Fazlı ERDOĞANOpr. Dr. Ali Güven FİNCANProf. Dr. Nurettin KARAOĞLANOĞLUDr. Mustafa KIRLANGIÇ Dr. Kemal KİRAZ Veysel ÖZGEN Nebi ŞAHİNLİ Yücel ŞİRİN Prof. Dr. Nurullah ZENGİN
Danışma KuruluYard. Doç. Dr. Mustafa AKSOYProf. Dr. Selami AKKUŞProf. Dr. Ayşe Filiz AVŞAR Prof. Dr. Engin AYDINProf. Dr. Metin AYDINProf. Dr. Derya BALBAY Prof. Dr. Ethem BEŞKONAKLIProf. Dr. Sait BİLGİÇProf. Dr. Murat BOZKURTProf. Dr. Engin BOZKURTProf. Dr. Alper CİHANDoç. Dr. Kerim ÇAĞLIDoç. Dr. Bekir ÇAKIRProf. Dr. Ali ÇAYKÖYLÜDoç. Dr. Selim Selçuk ÇOMOĞLUProf. Dr. Ali DEMİRProf. Dr. Ali Pekcan DEMİRÖZProf. Dr. Orhan DENİZProf. Dr. Osman Nuri DİLEKProf. Dr. Ali İhsan DOKUCUProf. Dr. Levent ELBEYLİProf. Dr. Cevdet ERDÖLProf. Dr. Canan HASANOĞLUDoç. Dr. Sema HÜCÜMENOĞLUProf. Dr. Abdullah İĞCİDoç. Dr. Abdurrahimi İMAMOĞLUProf. Dr. Mehmet İŞLERProf. Dr. M.İ. Safa KAPICIOĞLUProf. Dr. Murat KARAŞENYrd. Doç. Dr. Esra KESKİNProf. Dr. Muzaffer KİRİŞProf. Dr. Akın MARŞAPProf. Dr. Muzaffer METİNTAŞProf. Dr. Semih ÖNCELProf. Dr. Mustafa ÖZMENProf. Dr. Mustafa PAÇDoç. Dr. Sadrettin PENÇEProf. Dr. Mustafa SOLAKProf. Dr. Yunus SÖYLETProf. Dr. Haydar SURProf. Dr. Erol ŞENERProf. Dr. Mehmet Akın TAŞYARANProf. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLUProf. Dr. Bahattin TUNÇProf. Dr. Necdet ÜNÜVARProf. Dr. Yavuz YILMAZ
İsimler soyadları dikkate alınarak alfabetik sıraya göre dizilmiştir.
İÇ İNDEKİLER
Reklam Sayfaları: Novatek • Sesa 1 • Hohenstein 2 • Mespa 7 • Siemens 9 • Muka Metal 11 • İncekara 13
Alpler Medikal 14 • Filmat 19 • Alpdata 23 • Kurt&Kurt 29 • KBB Tautmann 35-39 • Ekol Tıbbi Ürünler 45 • Pierre Cardin 46
06 Spot
12 Sektörden
15 Toprak İlaç: Akılcı İlaç Kullanımını Destekleyen Bir Firmayız
20 Zayıflama İlaçları Psikolojimizi Nasıl Etkiliyor?
24 Acı Biber Hapı Ritim Bozukluklarına Sebep Oluyor
26 Zayıflama Hakkında Bilgi Kirliliği Var
30 Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Bitkisel İlaç Olarak Tabir Edilen Ürünlere İzin Vermiyor
32 Sağlık Kurumlarında Maliyet, Fiyatlandırma ve Pazarlama
36 Bilgisayar Sağlığımızı Tehdit Ediyor
40 Sisoft Ortadoğu’nun En Hızlı Büyüyen Şirketleri Arasında Yer Aldı
42 Sağlık ve Teknoloji
47 Topuk Dikeni Oldukça Kolay Tedavi Ediliyor
50 Yeni Ürünler
52 Kadınlardan Demiri Çalan Nedir?
54 Bazı Bitkisel Ürünler Piyasadan Toplatılacak
57 Kuru Göz Körlüğe Yol Açabilir
60 Kemoterapi ve Radyoterapinin Yan Etkileri İle Baş Etmenin İpuçları
62 Karaciğere Yayılan Tümörlerin Cerrahisinde İyi Haber
65 Bir Pehlivanın Hikayesi Film Olacak
69 Müziğin Büyüsüne Adanmış Bir Tedavi Merkezi
Edirne II. Bayezid Darüşşifası
72 Ünlü Ropörtajı: Mehmet Ali Alabora
76 Film Kritik: Gelecek Uzun Sürer
78 Kitap Kritik: Tabula
Toprak İlaç:Akılcı İlaç Kullanımını DestekleyenBir Firmayız
Uzm. Dr. Sevilay Zorlu:Zayıflama İlaçları Psikolojimizi Nasıl Etkiliyor?
A r a l ı k 2 0 1 1 • Y ı l 4 • S a y ı 4 5
15 20
Behlül Ünver:Sağlık Kurumlarında Maliyet, Fiyatlandırma ve Pazarlama
Mehmet Ali Alabora:Memoli Şöhretimin Zirve Yaptığı Bir Roldü
Karaciğere Yayılan Tümörlerin Cerrahisinde İyi Haber
32 62 72
Fiksmed 49 • Işık Kardeşler 55 • Delmar Yapı 56 • Promed Medikal 59 • Sağlık Eğitimi Kongresi 64 • Atasam 67 • Meditel 68 • Tasarımmed 71
Kenmak 75 • Ultra Görüntüleme 77 • Royal Halı 79 • Kompozit 80 • Renka Sağlık
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel İlaç Olarak Tabir Edilen Ürünlere İzin Vermiyor
Bitkisel İlaçlarNe Kadar Sağlıklı?
6 ARALIK / 2011
s p o t
İstanbul’un İlk Yataklı Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Kliniği AçıldıBakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir
Hastalıkları E.A. Hastanesi’nde (BRSHH) İstanbul’un ilk “Yataklı
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Kliniği” açılarak hizmet vermeye
başladı.
BRSHH’da hizmet vermeye başlayan Çocuk ve Ergen
Psikiyatrisi biriminde; 0-18 yaş arası psikiyatrik başvuru
ihtiyacı duyan, uyum ve davranış sorunları olan çocuk ve
ergen kişilerin tedavi ve takip süreçleri randevulu olarak
yürütülüyor.
Okul başarısızlığı, öğrenme sorunları (dikkat eksikliği/
hiperaktivite bozukluğu, özel öğrenme güçlüğü), çocuğun
gelişiminde gecikmeler, okul fobisi, davranım sorunları,
takıntılar, korku ve kaygılar, cinsel kimlik ile ilgili sorunlar,
uyku ve yeme davranışı ile ilgili sorunlar kliniğe en çok
başvuru nedenleri arasında yer alıyor.
Şırıngalara AB Standardı GetirilecekSağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü, Türkiye’de
üretilecek veya yurt dışından getirilecek şırıngalara
uygulanacak testlere AB standardı getirilmesi kararını firmalara
iletti.
Bakanlığın yaptığı duyuruda, İlaç ve Eczacılık Genel
Müdürlüğü Piyasa Gözetimi ve Denetimi Dairesi Başkanlığınca
bu yılın ikinci yarısında yürütülen çalışmalarda, çeşitli firmalar
tarafından piyasaya arz edilen enjektörlerin, karışım işlemi testi
yönünden uygun bulunmadığı belirtildi.
Türkiye’de geçerli standardın, piyasaya arz öncesi şırıngaların
enjeksiyon sıvıları ile uyumluluğunun araştırılması için bir
seri deneyin yapılmasını tavsiye ettiği kaydedilen duyuruda,
bununla birlikte, metodolojinin geçerliliği ve uygunluk
kriterinin geliştirilmesi açısından üreticilerin bu deneyleri
yapmaya teşvik edildiği ifade edildi.
Duyuruda, ayrıca 4703 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda,
ürünlerin piyasaya arzında üretici, ithalatçı ve dağıtıcıların
yükümlülüklerinin belirlendiği, üreticinin piyasaya sadece
güvenli ürünleri arz etmekle yükümlü olduğu vurgulandı.
Bu doğrultuda 1 Haziran 2012 tarihinden itibaren üretilerek
veya ithal edilerek piyasaya arz edilecek şırıngalardan analize
tabi tutulacaklara ‘’Avrupa Farmakopesi’’ adı verilen mevzuatın
uygulanmasına karar verildiği bildirildi.
8 ARALIK / 2011
s p o tSiemens Luminos Agile İle Floroskopi Artık Çok Daha Rahat ve PratikSiemens’in yüksekliği ayarlanabilen ilk masa altı X-ray
sistemi Luminos Agile özellikle hareket problemi olan
hastaların muayene esnasında masaya çıkmalarını
kolaylaştırırken, radyoloji görevlilerinin hastalar üzerinde
uygulayacakları işlemleri hiç olmadığı kadar pratik hale
getiriyor. Yeni Luminos Agile’nin dinamik yüzey dedektörü
sayesinde, muayene edilecek bölgeler daha geniş kesitlerle
incelenebilirken örneğin tüm karın bölgesi tek bir görüntü
içinde yakalanabiliyor. Luminos Agile hem floroskopik hem
de radyografik uygulamaları desteklediğinden sistem son
derece geniş bir kullanım alanına sahip.
Siemens’in ilk masa altı X- ray sistemi Luminos Agile,
özel tasarımıyla hastalara muayene esnasında rahatlık
sağlarken, yardımcı personelin hastayı hazırlama işlemlerini
de kolaylaştırıyor. Luminos Agile, bir “masa altı” sistemi
olarak, genellikle muayene odası dışındaki bir operatör
konsolundan idare edilen masa üstü sistemlerinin aksine,
masa altına yerleştirilmiş x-ray tüpleri sayesinde tüm
muayene parametrelerinin doğrudan sistem üzerinden
ayarlanabilmesini sağlıyor.
Sağlık Eğitimcileri “Sağlık Eğitimi Kongresi”nde BuluşacakBİDDER (Bilim İnsanları Dayanışma Derneği), SAYED (Sağlık
Yönetimi ve Eğitimi Derneği) ve Eğitim Hastaneleri Öğretim
Elemanları Derneği’nin iş birliği ile 8-10 Mart 2012 tarihleri
arasında Pendik Greenpark Otel İstanbul’da “Sağlık Eğitimi
Kongresi” düzenlenecek.
Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu,
Üniversite Tıp Fakülteleri ve Sağlık Bakanlığı Eğitim Araştırma
Hastanelerinin katılım ve iş birliği ile yapılacak kongreye
akademisyenlerin, sağlık eğitimcilerinin, sağlık yöneticilerinin ve
sağlık mensuplarının katılımı bekleniyor.
İstanbul’da yapılacak olan “Sağlık Eğitimi Kongresi”nde artan
sağlık hizmeti talebini karşılamak için iyi yetişmiş sağlık
personeline olan talep ve açığın kapatılması için uygulanacak
eğitim programları ve politikalar değerlendirilecek.
10 ARALIK / 2011
s p o tUlusal Hastane Enfeksiyonları Sürveyans Yazılımı KonuşulduAlpdata ve 17-20 Kasım Antalya, Xanadu Resort’te yapılan 8.
Tıp Bilişimi Kongresi’ne Resmi Sponsor olarak katıldı.
‘Sağlıkta Mobilite, Telesağlık ve Ötesi’ konulu panelde Genel
Müdür Nurettin Altunbudak, Sağlık Bakanlığı kurumlarının
kullanmış olduğu Ulusal Hastane Enfeksiyonları Sürveyans
Yazılımı, Ulusal Neonatal Tarama Programı Yazılımı, Ulusal
Zehir Bilgi Sistemi Yazılımı ve Elektronik Tüberküloz Yönetim
Sistemi Yazılımlarından kısaca bahsetti.
Ulusal Hastane Enfeksiyonları Sürveyans yazılımının 671
Sağlık Bakanlığı yataklı tedavi hastanesinde, altmış eğitim
araştırma hastanesinde, elli dokuz üniversite hastanesinde,
üç yüz yedi özel hastanede, beş adet askeri hastanede olmak
üzere toplamda bin yüz iki sağlık kurumunda kullanıldığının
bilgisini verdi. Ulusal Neonatal Tarama Programı Yazılımı
verilerine göre ise 2010 yılında; taranan bebek sayısının
1.250.000’ye ulaştığını ifade etti.
Zehir bilgi sistemi yazılımında yapılan istatistiki çalışmalarla
Türkiye’ye özgü zehirlenme profillerini çıkarmanın, tehlike
riski olan popülasyonu ve bölgesel zehirlenme risklerini
saptamanın ve zehirlenme vakalarında hastaneler ile yakın
iş birliği içinde vaka takibi çalışmalarını yaygınlaştıracak
yöntemler geliştirmenin ve sürekliliğini sağlamanın bu
projenin temel hedefi olduğunu vurguladı.
Elektronik tüberküloz yazılım sisteminin ise, tüm Türkiye
çapında tüberküloz ile ilgili sürveyans sisteminin kurulmasıyla
veri kalitesi arttırılacağını yöneticilere anlık detaylı analiz
imkanı sunulacağını ve ulusal tüberküloz kontrol programını
güçlendirmek için karar destek sistemi oluşturulacağının
üzerinde durdu.
Yaklaşık Bin Hasta Obezite Tedavisi İçin BaşvurduSosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) bir süre önce obezite
tedavisini, fizik tedavi ve rehabilitasyon içinde ödeme
kapsamına alması ile obezite hastalarına zayıflamak için
farklı bir seçenek sunuluyor. Romatem Hastaneleri Yönetim
Kurulu Başkanı Köksal Holoğlu, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun
üç yıldır aşırı kalori ve ilaçlara bağlı gelişen obezitenin
tedavisinde yapılacak rehabilitasyon uygulamalarını geri
ödeme kapsamına aldığını ve otuz seanslık rehabilitasyon
uygulamasını karşıladığını söyledi. Holoğlu, son üç ayda
yaklaşık bin hastanın başvurduğunu dile getirdi.
12 ARALIK / 2011
Premium Özellikler Artık Taşınabilir BoyuttaKompakt ultrasonda standartları yükselten Philips, CX50
Compact Xtreme ile iU22 sisteminde bulunan teknolojiyi
taşınabilir boyutlarda sunuyor.
Philips’in yeni CX50 ultrason sistemi; abdominal, vasküler,
küçük parçalar, muskuloskeletal, göğüs, obstetrik,
jinekoloji ve yetişkin kardiyolojisi dâhil olmak üzere çok
sayıda görüntülemeyi destekliyor. CX50 Compact Xtreme,
Freehand 3D, 2D ve Doppler gibi bir çok görüntüleme
ihtiyacını karşılıyor.
Farklı türde vakaların tek transdüserle görüntülenmesine
sağlayan PureWave sistemi, birden fazla açıyı gerçek
zamanlı olarak olağanüstü netlikle tek bir görüntüde
birleştiren SonoCT görüntüleme ve görüntü kalitesini
mükemmelleştiren Advanced XRES gibi inovatif özelliklere
sahip CX50; aynı zamanda üstün nitelikli iU22 sisteminde
de bulunan teknolojiyi barındırıyor.
Yeni nesil ultrason sistemi CX50 Compact Xtreme, hem
akut birim ünitelerinde hem de hastanın yatağı başında,
mükemmel görüntüleme olanağı sunuyor. SmartExam
ve iSCAN gibi iş akışında çığır açan özelliklere sahip
CX50 ile veriler otomatik olarak depolanabiliyor. Hem
2D hem de Doppler modlarında sistem parametrelerini
hasta ve inceleme türlerine göre hızla ve otomatik olarak
ayarlayan CX50, yüksek performansı taşınabilir boyutlarla
birleştiriliyor.
SESA Nörorehabilitasyonda Bir İlke İmza AtıyorSESA Elektronik A.Ş., fizik tedavi ve rehabilitasyon branşında
Türkiye’de bir ilki daha hayata geçiriyor. SESA Elektronik
dünyada sadece sekiz merkezde kurulmuş olan üstün end-
effector robotik teknolojisine sahip G-EO Robotik Yürüme
Rehabilitasyon Sisteminin dokuzuncusunu İstanbul’da
kurmaya hazırlanıyor. Reha Technology firmasının üretimi
olan bu sistem, yürüyüş rahatsızlıklarına sahip bireylerin
rehabilite edilerek ayağa kalkma süreçlerini minimuma
indiriyor.
Travmatik beyin hasarı ya da omurilik zedelenmesi ve
felç geçirmiş hastalar, sistemin sunduğu kolay kullanım
ve hastanın hareketlerine sağladığı tam uyum sayesinde
efektif bir şekilde rehabilite edilebiliyor. Bilgisayar kontrollü
robotik sistem diğer benzer sistemlerden farklı bir şekilde
çalışıyor. Geleneksel sistemlerdeki koşu bantlarından farklı
olarak G-EO sisteminin sahip olduğu ayak paletleri sayesinde
fizyoterapist egzersiz hareketlerini robot yardımıyla dilediği
gibi programlayabiliyor. Böylece hastalar yürüme, engel
atlama, merdiven çıkma ve inme gibi günlük hayatta en sık
uyguladığı hareketleri yeniden öğrenebiliyor.
SESA Elektronik, ilerideki tarihlerde farklı robotik tedavi ve
rehabilitasyon sistemlerini de Türkiye pazarına tanıtmak üzere
çalışmalarına devam edecek.
www.incekara.com.tr
can
anya
lim.c
om
Müşterilerimize Satış Sonrasında da Kaliteyi Yaşatıyoruz... Yaygın teknik hizmetlerimizle sistemlerinize güvenilir ve etkili servis çözümleri sunuyor, işletme maliyetlerinizi düşürmenize ve hizmet kalitenizi arttırmanıza yardımcı oluyoruz.
Klinik uygulamalarda karşılaştığınız zorlukları aşmanız, görüntüleme performansınızı güçlendirmeniz, hızlı ve kesin bir teşhis için;
yıldır yanınızdaydık, yanınızdayız.
İnsan hayatının değerine ve önemine inanıyor, uluslararası markaların, tıbbi cihaz ve sistemleri ile güvenilir teşhis ve tedavi imkanları sunuyoruz!.. Gelişmiş sistemlerden oluşan geniş portföyümüzü keşfedin...
Ultrasonografi Sistemleri: S/B - Renkli Doppler Ultrasonografi Sistemleri • Ekokardiyografi Sistemleri • Taşınabilir Ultrasonografi Sistemleri
Radyolojik Sistemler: Analog / Seyyar ve Dijital Mamografi Sistemleri • Girişimsel X-Ray Sistemleri • C - Kollu Sistemler • R/F Sistemleri
Kardiyoloji / Anesteziyoloji ve Yoğun Bakım / Psikiyatri ve Nöroloji Sistemleri:Açık Yataklar • Anestezi Sistemleri • Defibrilatörler • Elektrokardiyografi Cihazları (EKG) • Elektrokonvulsif Terapi Cihazları (EKT) • Elektroensefalografi Cihazları (EEG) • Hastabaşı Monitör Sistemleri • Holter Sistemleri • Kuvözler • Uyarılmış Potansiyel EEG / EMG / EP Ölçüm Sistemleri • Ventilatör Cihazları
www.incekara.com.tr
can
anya
lim.c
om
Müşterilerimize Satış Sonrasında da Kaliteyi Yaşatıyoruz... Yaygın teknik hizmetlerimizle sistemlerinize güvenilir ve etkili servis çözümleri sunuyor, işletme maliyetlerinizi düşürmenize ve hizmet kalitenizi arttırmanıza yardımcı oluyoruz.
Klinik uygulamalarda karşılaştığınız zorlukları aşmanız, görüntüleme performansınızı güçlendirmeniz, hızlı ve kesin bir teşhis için;
yıldır yanınızdaydık, yanınızdayız.
İnsan hayatının değerine ve önemine inanıyor, uluslararası markaların, tıbbi cihaz ve sistemleri ile güvenilir teşhis ve tedavi imkanları sunuyoruz!.. Gelişmiş sistemlerden oluşan geniş portföyümüzü keşfedin...
Ultrasonografi Sistemleri: S/B - Renkli Doppler Ultrasonografi Sistemleri • Ekokardiyografi Sistemleri • Taşınabilir Ultrasonografi Sistemleri
Radyolojik Sistemler: Analog / Seyyar ve Dijital Mamografi Sistemleri • Girişimsel X-Ray Sistemleri • C - Kollu Sistemler • R/F Sistemleri
Kardiyoloji / Anesteziyoloji ve Yoğun Bakım / Psikiyatri ve Nöroloji Sistemleri:Açık Yataklar • Anestezi Sistemleri • Defibrilatörler • Elektrokardiyografi Cihazları (EKG) • Elektrokonvulsif Terapi Cihazları (EKT) • Elektroensefalografi Cihazları (EEG) • Hastabaşı Monitör Sistemleri • Holter Sistemleri • Kuvözler • Uyarılmış Potansiyel EEG / EMG / EP Ölçüm Sistemleri • Ventilatör Cihazları
15ARALIK / 2011
Toprak İlaç olarak reçetesiz, bitkisel
ilaç, gıda desteği gibi adlarla
piyasaya sürülen ilaçları nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Tıp asırlar önce “alternatif tıp” ya da ‘’ta-
mamlayıcı tıp’’ olarak isimlendirdiğimiz
bitkisel ilaçlar ve bazı gıda destekleri ile
yapılıyordu. Doktorlar hastaları muayene
ediyor ve işe yarayabileceğini umduğu
veya öğrendiği bitkiler, sular ve diğer
maddelerle hastalarını tedavi ediyordu.
İnsanlığın bilgisi arttıkça hastalıklar ve
bu hastalıkların tedavisinde kullanılan
yöntemler daha kapsamlı olarak gelişti-
rildi ve hastaya herhangi bir bitki yapra-
ğı vermek yerine, fayda sağlayan etken
maddeyi damıtıp ilaç haline getirmek
söz konusu oldu. Etken maddelerin in-
san dokularında nasıl iyileşme yarattığını
öğrenip, etken maddeden farklı, daha az
yan etkisi olan ilaçlar sentezledi. Bu açı-
dan bakıldığında basit bir soğuk algınlı-ğından kanser tedavisine kadar geniş bir alanda binlerce yıldır kullanılan ‘’herbal ilaçlar’’ günümüzde de modern tıp dı-şında bir çözüm yolu arayan hastalar için alternatif ya da tamamlayıcı bir tedavi metodu olarak gündemdeler. Ancak tüm reçetesiz, bitkisel ilaç, gıda desteklerini aynı kategoriye koymak doğru bir yakla-şım olmayabilir. Bazı reçetesiz ve bitkisel ilaçlar, son derece ciddi süreçlerden geçi-yor ve FDA, EMEA gibi zorlu otoritelerin onay sürecinden sonra piyasaya veriliyor. Her alanda olduğu gibi burada da bilinçli kullanım ve iyi ile kötüyü birbirinden ayı-racak toplumsal bir bilinç seviyesi gereki-yor. Toprak İlaç olarak tam da bu noktada ‘akılcı ilaç kullanımını’ destekleyen bir fir-mayız. Dolayısı ile bitkisel ilaç ya da gıda takviyesi olarak sunulan reçetesiz ürünle-rin kullanımında da ‘akılcı tutum’ taraftarı-yız. Toprak İlaç olarak bizim de reçetesiz
Akılcı İlaç Kullanımını DestekleyenBir Firmayız
Her alanda olduğu gibi reçetesiz ve bitkisel ilaçların kullanımında iyi ile kötüyü birbirinden ayıracak toplumsal bir bilinç seviyesi gerekiyor.
F E R AY A K I N
To p r a k İ l a ç U l u s l a r a r a s ı
Pa z a r l a r D i r e k t ö r ü
r ö p o r t a j , S A R E K U Ş
16 ARALIK / 2011
ilaç (OTC) olarak tanımladığımız bir ürün
pörtföyü oluşturma çalışmamız var ve bu
kapsamda Fransız LDPSA firması ile tek
yetkili distribütörlük anlaşması da imza-
ladık. Bu kapsamda steril okyanus suyu
kökenli burun damlası, burun spreyi ve
bebeklerde diş çıkartmaya bağlı ağrılar
için dental jel olmak üzere üç ürünlük bir
portföyümüz var. Bu ürün portföyümüze
vitamin kombinasyonlarını da eklemek
için araştırma ve geliştirme çalışmaları-
mız devam ediyor.
Bu ilaçların Bakanlığın onayladığı ve
obezite tedavisi için kullanılan ilaçlar-
dan farkı nedir?
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var ki,
Türkiye’de bitkisel ürünlere, vitamin ve
mineral içeren tablet, kapsül ya da toz
karışımlara Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
ile Sağlık Bakanlığı ruhsat, izin ya da satış
izni veriyor. Aslında, Sağlık Bakanlığı İlaç
ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’nün ilaç
kategorisine alarak onayladığı çok sayıda
obezite ilacı olmamasına karşın, piyasa-
da mevcut ve internetten satışı gerçek-
leştirilen bitkisel orijinli ve bir parça da
kerameti kendinden menkul çok sayıda
obezite ürünü Bakanlık onayı adı altında
TKİB onayı ile satışa devam ediyor. Reçe-
teli kilo verme ilaçlarının yan etkileri ge-
nellikle azdır ama Sağlık Bakanlığı onayı
alınmış olsa dahi, bazı durumlarda ciddi
komplikasyonlar yine de ortaya çıkabilir.
Obeziteye karşı uzun süreli kilo verme
ilaçları kullanılmak istendiğinde olası bir
takım riskler her zaman dikkate alınma-
lıdır.
Bu ilaçların yan etkileri göz ardı ediliyor.
Ayrıca alternatif tıpa insanlar daha çok
güveniyor. Ama bitkilerin bile kullanım
şekli olduğundan bihaberler. Siz bu ko-
nuda bilinçlendirme çalışmaları yapı-
yor musunuz?
Bizim bu konuda henüz sistematik olarak
ve özellikle bitkisel ilaçlara ya da alternatif
tıp uygulamalarına yönelik bir çalışmamız
şu an için yok. Ancak sanırım gündemi
giderek daha çok meşgul etmeye ve so-
nuçlara yönelik olumlu olumsuz gelişme-
lerin daha çok açığa çıkmaya başlaması
itibariyle sosyal anlamda ele alınması ge-
reken bir konu olmaya başladı. Bizim de
bu konuda farklı çalışmalarımız yakın bir
gelecekte neden olmasın.
Sizce bu tür ilaçların kullanılmaması yö-
nünde farkındalık oluşturmada en çok
kime rol düşüyor?
Burada bir sorumluluk zinciri oluşturmak
gerekirse, topluma sunduğunuz her ürü-
nün içeriğinin uygunluğunun ve kalite-
sinin denetlenmesinin yetkili otoriteler
tarafından yapılması bence önceliklidir.
Bu ürünleri piyasaya sunmaya niyet etmiş
firmaların gerekli uyarıları ve gerekirse
Teknolojinin geliştiği, ilaçlara erişimin çok kolaylaştığı günümüzde vatandaşlarımızın da prospektüsleri doğru ve kolaylıkla anlayabilmesi çok önemli.
17ARALIK / 2011
Bitkisel ilaç ya da gıda takviyesi olarak sunulan reçetesiz ürünlerin kullanımında da ‘akılcı tutum’ taraftarıyız.
yaptırımları, cezaları alması bu anlamda
bilinçli ve sorumlu davranma mecburi-
yetini getirecektir. Şirket kurup, her du-
yulan ya da internetten bulunan ürün
alınıp piyasaya dağıtılmamalı. Herkes de
bu sorumluluk bilincinin ve vicdanın do-
ğuştan var olması beklenemez. Otorite
olarak tanıdığımız kurumların varoluş se-
beplerinden biri de budur. Bu noktadan
hareketle en büyük görev yetkili devlet
otoritelerine düşüyor. Tabii ki her insan
sağlığı ile ilgili sorumluluğunu da göz
ardı etmemeli. Bu anlamda dahi insanları
bilinçlendirme çalışmaları, herkesin gü-
venebileceği tarafsız kurumlar tarafından
yapılmalı. Sivil toplum örgütlerinin çalış-
maları da bu tarafsızlık noktasında ağırlık
kazanıyor. Ticari faaliyeti itibariyle, konu-
ya taraf kabul edilebilecek ilaç firmaları-
nın girişimleri, ne kadar da samimi olsa
şüphe ile karşılanabilir.
Obezite dünyaya hızla yayılıyor. Bu ko-
nuyla ilgili ilaçların geleceği nasıl ola-
caktır?
Haklısınız, gerçekten de obezite gü-
nümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerin en önemli sağlık sorunları ara-
sındadır ve tüm yaş gruplarını cinsiyet
ayrımı olmaksızın tehdit eden çok
önemli bir morbidite ve mor-
talite sebebi halini almıştır.
Aslında, obezite oluşma-
dan korunma genel ka-
bul gören yaklaşımdır
ve büyük önem taşı-
maktadır. Obeziteden
korunma ise çocukluk
çağında başlamalıdır.
Bu konuda yeri gel-
mişken Sağlık Bakanlığı
Temel Sağlık Hizmetleri
Genel Müdürlüğü’müzün
Beslenme ve Fiziksel Aktivi-
teler Daire Başkanlığı’nın önemli
çalışmaları olduğunu düşündüğümü
ifade etmeliyim. Obezite tedavisinde tek
seçeneğin farmakolojik tedavi olmadığı-
nı tekrar hatırlamakta fayda var. Çünkü
asıl amaç gerçekçi bir vücut ağırlığı kaybı
hedeflenerek, obeziteye ilişkin morbi-
dite ve mortalite risklerini azaltmak, bi-
reylerimize yeterli ve dengeli beslenme
alışkanlığı kazandırmak ve nihayetinde
yaşam kalitesini yükseltmek olmalı. Bu pencereden bakıldığında ise, farmako-lojik tedavi seçeneği ancak uygulanacak zayıflama diyetleri, dengeli beslenme il-keleri, davranış değişikliği ve egzersiz gibi seçenekler ile bu sonuç elde edilemedi-ğinde gündeme alınmalıdır. Toplumsal duyarlılık ve bilinç düzeyi hem ülkemizde hem de dünyada bu kademeli yaklaşım yönünde artıyor olduğunda, obezite ilaç-larının ancak sağlık yönünden güvenirlili-ğinin saptanmış olması, obeziteye neden olan etiyolojiye uygun bir etki göster-mesi, kısa ve uzun dönemde önemli yan etkisinin olmaması gibi gereksinimlere bağlı olarak ölçülü bir kullanım göreceği-ni düşünüyorum.
Bakanlığın ilaçların prospektüslerin-de vatandaşın anlayabileceği bir dilde ifadelerin kullanılmasına dair bir proje var. Sizce hastalar için yararlı olur mu?
Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’nün bu konuda yürüttüğü çalışma çok olumlu. Aslında ilaç pros-pektüsleri hekimler ve eczacıların an-layabileceği biçimde hazırlanıyordu ve
içindeki bir sürü medikal terim kulla-nıcının kafasını karıştırıyor ve açıkcası prospektüsü okumamaya yöneltici bir negatif motivasyon yaratıyordu. Ama teknolojinin geliştiği, ilaçlara erişimin çok kolaylaştığı günümüzde vatandaşlarımı-
zın da prospektüsleri doğru ve kolaylıkla anlayabilmesi çok önemli. Sektörel olarak ‘kullanım talimatı’ adını verdiğimiz, eczacı ve hekime yönelik kompleks bilgilerin çı-karıldığı, vatandaşın ilacı nasıl kullanması gerektiği, ilacın neye iyi geldiği veya yan etkilerinin neler olduğunu çok daha açık bir dille anlatan prospektüs formatı her-kesin işini kolaylaştıracaktır. Kolay anlaşı-labilir bir talimat bilinçli kullanımı teşvik edecektir. Biz de bazı ürünlerimizle ilgili olarak, yurt dışındaki müşterilerimizden bu yönde değişiklik talepleri zaten alıyor-
duk.
Toprak İlaç firmasını diğer ilaç firmala-rından ayıran en büyük özellik nedir?
Toprak İlaç, 1994 yılında faaliyete geçen yüksek kapasiteli üretim tesislerine sahip kırk ikisi yerli olmak üzere ülkemizdeki
toplam kırk dokuz üretici tesisten bir tanesidir. Üretim tesisine sahip bir
ilaç firması olmanın büyük bir avantaj oldugunu düşünü-
yorum. Tesis, yeni yatırım-ların yapılmasına elverişli olacak şekilde geniş bir alana kurulmuştur. Bu-nun yanında, MENA ve CIS dediğimiz Orta Doğu, Afrika ve Türki Cumhuriyetlerden olu-
şan pazarlarda çok talep gören bir ürün portföyü-
ne sahiptir. Toprak İlaç’ın en önemli özelliğinin yönetim
vizyonu olduğunu düşünüyo-rum. İç pazardaki faaliyetlerimize yeni
ürünler ekleyerek mevcut ürünlerin de pazarlama çalışmalarına ağırlık verirken aynı önemi yurt dışı pazarlara da veriyo-ruz. Firma olarak zor bir dönemden ge-çiyor olmamız, bir süredir kriz yönetimi konusunda tecrübe kazanmamıza ve maliyetlerimiz konusunda çok dikkatli ve kontrollu davranıyor olmamıza imkan
18 ARALIK / 2011
tanıdı. Sektörün hali hazırda yaşamakta olduğu sıkıntının bir kısmının da kârlılık anlamında alışık olunmadık bir seviyeye adapte olmak zorluğu olduğu düşünü-lürse, Toprak İlaç bu konudaki tedbirlerini çoktan almaya başlamıştı. Ekibin sektö-rün içinden çok tecrübeli yöneticilerinin yanında sektörün dışından yöneticilerle desteklenmiş olması pazarın vizyonu-nun dışında yaklaşımlarla zaman zaman zorlayıcı da olsa ileri götürücü bir siner-jik ortam yaratıyor. Firma içinde bunun zorluklarını aştıkça avantajlarını yaşama-ya başladığımızı hep birlikte görüyor ve daha da motive oluyoruz.
Son bir yıl içinde Toprak İlaç, uluslararası iş yapabilme kapasitesini artırmış ve artık yurt dışından gelen taleplere cevap ver-mek için ekibini genişletme ve kapasite-sini artırma gerekliliği yaşayan bir firma haline gelmiştir. Bu da kısa süre içinde arzulanan büyümeyi getirecektir. Tüm departmanlarımızda olmasa da bazı de-partmanlarımızda kapasite artırımı için yeni yatırımlar yapmaktayız. Bu kadar kısa süre içinde bu aşamaya gelmiş olmak bizleri çok mutlu ediyor ve Toprak Üst Yönetiminin de desteğini her zaman ala-bilmemize sebep oluyor.
Toprak İlaç olarak bir yandan doğuya yö-nelirken diğer yandan da batıdaki kom-şularımızda da varlık gösterebilmek için
gerekli girişimlerimizi başlattık. Böylece
ileriki yıllar için koyduğumuz hedefleri-
mize ulaşabilmek için kendimizi zorunlu
ağır denetimler sürecine hazırlıyoruz.
Henüz tüm gerekliliklerini yerine getire-
miyor olsak da Avrupa pazarlarına talip
olmak, bizi çok faydalı bir eğitim süreci-
ne sokacaktır. AB üyesi ülkelere attığımız
adımlar kısa vadeli bir ticari beklenti ile
değildir.
Yurt dışı pazarlardaki faaliyetlerimizi,
sadece pazarlama ve satış olarak da sı-
nırlamıyoruz. Yabancı firmalarla farklı
alanlarda iş birliğine yönelik anlaşmalar
imzalayarak, yurt içi ve yurt dışı satış ka-
biliyetimizi ilaç sektörünün küresel dina-
mikleri ile uyumlu bir biçimde artırmaya
yönelik projeler geliştiriyoruz.
Firmanız Türkiye’yi nasıl temsil ediyor?
Firmamız, yurt dışı pazarlarda, ülkemiz
üretim koşullarının ve insan gücünün
herhangi bir Avrupalı ülke standartla-
rında olduğunun eminliği ve güveni ile
davranmaktadır. Bu tutum, dürüst, adil ve
hızlı çalışma prensipleri ile desteklendik-
çe gelen geri dönüşler de şaşırtıcı şekilde
hızlı ve olumlu olmaktadır. Söz konusu
pazarların bir kısmında az da olsa Türk fir-
maları ve ilaçları ile ilgili bir tereddüt ve
endişe yaşanmakta olduğunu görüyoruz.
Ancak bizimle temas ettikçe ve bilgilen-
dikçe, bu yaklaşımın farklılaştığını gör-mek mutluluk verici oluyor.
Türk İlaç firmaları yurt dışı pazarlarda ya-kın zamanda çok başarılı olacak ve hali hazırda oluşan iş hacminin çok üzerine çıkacaktır. Toprak İlaç olarak, bu anlamda öncü firmalardan olduğumuzu düşünü-yorum. Yüzümüzü dünyaya açtık, görü-yorum ki dünya da kapılarını bize açtı.
Zamanlama olarak da, Türkiye’nin hedef ülkelerimizdeki mevcut algısı işimizi ko-laylaştıran bir etken olarak ifade edilme-li. Tek sıkıntımız Arap Baharının hedef pazarlarımızın bir kısmını son derece istikrarsız bir pozisyona sokması. Bu da önümüzdeki bir yıl içinde o pazarlarda işimizin biraz daha zor olmasına sebep oluyor.
Eklemek istedikleriniz…
Önemli bir konuyu gündeminize getir-mişsiniz, umarım insan sağlığını yakından ilgilendiren bu konuda gerekli farkında-lık ve bilincin oluşması konusunda etkili olur. Başarılı çalışmalarınızın devamını dilerim.
Obezite tedavisinde tek seçeneğin farmakolojik tedavi olmadığını tekrar hatırlamakta fayda var.
C M Y CM MY CY CMY K
19ARALIK / 2011
C M Y CM MY CY CMY K
20 ARALIK / 2011
Zayıflık toplumda neredeyse hepimize
empoze edilen çok önemli bir olgu ha-
line gelmiş durumda. Modern toplum-
larda ince bedene sahip olmak kabul
görmektedir. İsteyerek diyet yapanların
çoğunluğu daha çekici olma amacın-
dadır. Kültür, özellikle kadınların önüne
“ideal bir beden şekli” koyar. İdeal beden
ölçüleri, “başarı”, “güzellik”, “saygınlık” gibi
anlamlar kazanır.
İsteyerek diyet yapanların bir diğer gru-
bu mankenler, dansçılar, balerinler, spor-
cular, jokeyler gibi iş yaşamlarında reka-
betin önemli olduğu kişilerdir ve yeme
bozuklukları geliştirme riskleri yüksektir.
Bazı kadınların profesyonel ve sosyal ta-
leplerle başa çıkamayıp, çatışma yaşadık-
ları ve bedensel uğraşlara yönelerek diyet
yaptıkları varsayılmaktadır.
Depresyon Obeziteye Neden Olur
mu?
Kişilerin depresyona bağlı olarak kilo ala-
bilecekleri bilinen bir durumdur. Kişilerin
üzüntü, stres, sıkıntı ve yalnızlık gibi du-
rumlarda rahatlamak ve bu sıkıntılarını
azaltmak için fazla yemek yeme alışkan-
lığına başlamaları kilo almaları için en
uygun ortamı hazırlamaktadır. Bu durum
aşırı ve kontrolsüz şekilde besin alımına
sebep olmaktadır. Kişilerin sıkıntılarından
kurtulmak için sanki tek dostmuş gibi
yemeğe sarılmaları bir bakıma obezite
hastalığına yakalanmaları için attıkları ilk
adım vazifesi olmaktadır.
Depresyona giren kişilerin; çikolata, kuru-
yemiş ve şekerleme tüketmeleri obezite-
yi tetikleyen etkenler arasındadır. Bir süre
sonra bu yeme alışkanlığı bir bağımlılık
y a z ı , U Z M . D R . S E V İ L AY Z O R LU
P S İ K İ YAT R İ S T & P S İ K O T E R A P İ S T
Zayıflama İlaçları Psikolojimizi Nasıl Etkiliyor?
Ülkemizde gıda takviyesi, besin desteği gibi adlar altında serbestçe satılan bitkisel ürünlerin birçoğu kalite ve etkinlik açısından güvenilir değildir.
21ARALIK / 2011
oluşturması sebebiyle daha hızlı kilo alı-
mına neden olmaktadır. Özellikle çikola-
ta gibi yiyeceklerde bulunan maddeler
nedeniyle beyinde mutluluk hormonları
salgılanır ve kişiler bu sayede kendile-
rini daha rahat ve huzurlu hissederler.
Duyguların farkında olmak ve onları his-
setmeye izin vermek önemlidir. Negatif
duyguları hissetmek gayet normaldir.
Kendimizi iyi hissetmediğimiz zamanlar,
aklımızdan geçen işlevsel olmayan dü-
şüncelerimizi fark ederek olumsuz duy-
gularımızı değiştirebiliriz. Kişilerin dep-
resyondan kurtulmaları, stres yönetimi
sağlamaları ve spor yapmaları onların kilo
almalarını engelleyecektir. Sizleri mutlu
hissettirecek diğer alanlara yönelmeniz
zayıflama konusunda yardımcı olacaktır.
Duygusal yeme alışkanlıklarınızdan kur-
tulmak, hem de neyi, nasıl yediğinizi öğ-
renmek için günlük tutabilirsiniz. Yapılan
araştırmalarda; günlük beslenmesini ve
ruh halini kaydetmeyi alışkanlık haline
getiren bireylerin, ideal kilolarına inme ve
koruma açısından daha başarılı oldukları
görülmüş. Böyle bir günlüğe, ana ve ara öğünler, açlık derecesi, yemek yenilen yerler ve zamanlar, kimlerle yenildiği, yenilen yemeklerin miktar ve çeşidi, ye-mek sırasında kişinin neler hissettiği gibi ayrıntıların eklenmesi gerekiyor. Ayrıca depresyondayken zayıflamak için zayıf-lama ilacı kullanımına başvurmak zayıf-lamak açısından pek yararlı değildir. Za-yıflama hedefine ulaşabilmek için doktor, diyetisyen ve psikiyatrist psikoterapist ekibinden yardım almak başarı oranını arttıracaktır.
Çocuklar Zayıflama İlacı Kullanılabilir mi?
Çocukluk çağında görülen obezite va-kalarında temel tedavi, yaşam tarzı de-ğişikliği olup, ilaç tedavisi tartışmalı bir konudur. Erişkin yaşta obezite tedavisin-de kullanılan ilaçların, çocukluk yaş gru-bunda güvenilirliği ile ilgili uzun süreli takip çalışmaları yoktur. Ancak ergenlik döneminde ve sonrasında; yaşam tarzı değişikliğine rağmen kilo verilemiyor ve obeziteye bağlı ciddi tehlikeler oluşuyor-
sa bazı ilaçların uzman doktor kontrolü altında kullanılması gerekebiliyor. Çocuk-larda insülin direncinin, diyet ve egzersiz ile kontrol altına alınamadığı durumlarda insülin duyarlılığını artıran ilaçların kul-lanılması gerekebiliyor. Ancak çocuğun obezite tedavisinin başarılı sonuçlar ve-rebilmesi için beslenme şeklini ve fiziksel aktiviteyi bir davranış biçimi haline getir-mesi gerekiyor.
Zayıflama Ürünleri Bağımlılık Yapar mı?
Zayıflama ürünlerinin içinde bulunan maddeler kişide doğrudan madde ba-ğımlılığına yol açmaz. Örneğin kafein
Medyada yer alan eksik bilgilendirmeler, “doğal olan her şeyin zararsız olduğu” şeklinde yaygın bir inanışa yol açmaktadır.
22 ARALIK / 2011
gibi maddelerin neden olduğu bağımlı-lık organik değil, psikolojiktir. Dolayısıyla, “Zayıflama ürünlerinin içinde bulunan kafein kişide organik bir bağımlılığa yol açar” düşüncesi yanlıştır. Ancak sorunla-rı çözmede ilaca başvurma söz konusu olduğunda aspirin ve zayıflama ilacının birbirinden çok farkı olduğu söylenemez. Bu yolda kullanılan her ilaç, kişide psiko-lojik bağımlılığa yol açabilir. Bu bağımlılık kişinin karşılaştığı zorlukları çözmesinde maddelerden yararlanma eğilimini artıra-rak, kişide madde bağımlılığı konusunda yatkınlığa yol açabilir.
Zayıflamadaki Başarısızlık Özgüveni Sarsıyor
İnsanlar her şeyin kolaylaştığı bu dönem-de sorunlarını hızlı bir şekilde sonuçlan-dırmayı tercih ediyorlar. Hız ve sonuç odaklı olma modern dünyanın bir gerçe-ği haline gelmiş durumda. Arzulanan bir durumu uğraşarak ve sabrederek gerçek-leştirme düşüncesi giderek terk ediliyor. Sabretme yetisi azaldıkça, insan emek ve-rerek kalıcı kilo verme yerine vücuttan su attıran bir ilaçla geçici zayıflamayı tercih eder hale geliyor. Oysa vücuttan atılan su geri alınıyor ve kişinin eski kilosuna dön-mesi ile hayal kırıklığı yaşaması kesinle-şiyor. Bu durum hem kişinin özgüvenini yıkıyor hem de kişiyi çaresizlik ve yalnızlık duygusu içinde gittikçe artan bir mucize bekleyişine itiyor.
Son yıllarda çok sayıda kişi koruyucu
ya da tedavi edici amaçlarla çeşitli bit-
ki ve bitkisel ürünleri kullanmaktadır.
Shakespeare’in Romeo ve Jüliet’inde
Jüliet’i derin uykuya (komaya) sokan sıvı
büyük bir olasılıkla bitkisel bir zehir idi.
Günümüzde de sağlık çalışanları ile tüke-
ticiler arasında bitkilerle tedavi konusun-
daki iletişim ve bilgilendirme eksiklikleri
ölüme kadar varabilecek olaylar zincirini
tetikleyebilmektedir. Çünkü bitkiler şifa
amacıyla yaygın olarak kullanılmakla bir-
likte profesyonel sağlık dünyasında yok
sayılıp göz ardı edilmekte; dolayısıyla po-
tansiyel zararları da bilimsel ortamlarda
yeterli tartışılmamaktadır. Medyada yer
alan eksik bilgilendirmeler, “doğal olan
her şeyin zararsız olduğu” şeklinde yaygın
bir inanışa yol açmaktadır. Oysaki “doğal
olan her şey yararlıdır” düşüncesi yanlıştır.
Bir bitkide çok çeşitli bileşenler olup, he-
nüz tanımlanmamış başka bir bileşeni
istenmeyen durumlara neden olabilir.
Bazı zayıflama çaylarında adları açıklanan
bitkilerin yanı sıra bildirilmeyen büyük
miktarlarda diüretiklere (idrar söktürücü),
laksatiflere rastlanmaktadır. Bu çaylardaki
bazı bileşenlerin tansiyon yükseltici ya da
Na, K, plazma renin ve aldosteron düzey-
lerini düşürücü etkileri ölüme yol açabilir.
Depresyon için kullanılan binbirdelik otu
(Hypericum perforatum, St.John’s wort,
sarı kantaron) “herbal Prozac” olarak da
satılmakta olup monoamino oksidaz
(MAO) enzimini inhibe edebileceği gibi
kullanan kişilerde, serotonin, dopamin,
norepinefrin düzeylerinde artışa da yol
açabilir. Bu nedenle reçete edilen anti-
depresanlarla birlikte kullanılmamaları
gerekir. Literatürde bu otun gastrointesti-
nal rahatsızlıklar, halsizlik, konfüzyon, baş
dönmesi, ağız kuruluğu, saç dökülmesi,
manik bozukluk, hiperaktivite, irritasyon,
allerji, ışığa duyarlılık gibi istenmeyen
olaylara neden olabildiği bildirilmektedir.
Bedensel ve cinsel performansı artırmak
amacıyla kullanılan Ginseng, uykusuzluk,
baş ağrısı, bulantı yapabilir.
Çoğu internet üzerinden denetimsiz bir
şekilde satılan bu ürünlerin içine sildena-
fil ve sibutramin gibi maddeler katılmak-
tadır. Bu bileşiklerden sibutramin çoğu
ülkede artık yasaklanmış bir maddedir.
Bu maddenin kalp ritminde bozulma, ani
kalp durması, tansiyon yükselmesi, beyin
fonksiyonlarında bozulma, unutkanlık,
psikolojik bozukluklar, beyin kanaması,
felç, karaciğer bozukluğu ve barsak hara-
biyeti gibi geri dönüşsüz yan etkilere ne-
den olduğu artık kesin olarak bilinmekte-
dir. Yukarıdaki değerlendirmelerden de
açıkça anlaşılacağı gibi ülkemizde gıda
takviyesi, besin desteği gibi adlar altında
serbestçe satılan bitkisel ürünlerin birço-
ğu kalite ve etkinlik açısından güvenilir
değildir. Özellikle çaresiz kalan hasta ve
yakınları, kaybedecekleri bir şey kalmadı-
ğı düşüncesiyle her çareyi deneyebiliyor
ve güvenli olup olmadıklarını değerlen-
dirmeden bitkisel ürünlerin peşinden
koşuyorlar. Bu yola başvuran çoğu hasta,
bitkisel ilaçları veya bu yolla yapılan te-
davileri hekimlerinden gizleyerek uygu-
luyorlar.
Bitkilerin içerdiği yüzlerce çeşit bileşene
bağlı olarak beklenmedik yan etkiler ge-
lişebilir. Bunun yanı sıra bazıları toksisite
gösterebilir ya da alınan diğer ilaçlarla
etkileşime girerek kişinin rahatsızlığının
artmasına neden olabilirler. Bitkilerle te-
davide görülebilecek yan etkilerin sağlık
çalışanları ve tüketiciler tarafından bilin-
mesi gerekmektedir. Bu nedenle bu ko-
nudaki bilimsel çalışmalar arttırılmalı ve
gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
24 ARALIK / 2011
Türkiye’ye Uzakdoğu’dan getirilen ve ori-jinal adı “La Jiao Shou Shen” olan Meksika biberi çekirdeği esanslı zayıflama hapı, diğer ismiyle acı biber hapı ya da biberiye hapı özellikle bayanlar tarafından zayıfla-ma amacıyla yaygın olarak kullanılmak-tadır.1 Acı biber hapının içeriğinde kır-mızı biber (capsaicinoids), sarı gentiyan (jentiyan), astragalus hoangtchy, poligali (poligala), civan perçemi (achillea mille-folium), çay polifenolu, şerbetçiotu (hu-mulus lupulus) ve at kuyruğu (equisetum arvense) ekstreleri olmak üzere toplam-da dokuz bitki ekstresi bulunmaktadır.2,3 Kapsaisin vücutta oluşan toksinlerin ve yağların hızla dışarı atılması gibi yararlı birçok etkisi olduğu gösterilen acı kırmızı biberin aktif bileşenidir.4
Deneylerde Ritim Bozuklukları Gözlemlenmiştir
Hayvan çalışmalarında kapsaisin’nin
adrenal bezde efferent sempatik sinir
liflerini aktive ederek enerji tüketimini
arttırdığı ve yağ depolanmasını baskıla-
dığı gösterilmiştir.5,6 Ayrıca hayvan çalış-
malarında kapsaisin’nin bazı karsinojen
maddelerin DNA’ya bağlanmasını önle-
diği gösterilmiş ve buna göre potansiyel
anti-kanser ilaç olarak kullanılabileceği
ileri sürülmüştür.7 Ancak deneysel çalış-
malarda bu maddenin sempatik sinir sis-
temini aktive ederek adrenalin deşarjına
yol açtığı belirtilmektedir. Bunun sonucu
olarak farelerde enerji tüketiminin, kan
basıncının ve kalp hızının arttığı göz-
lemlenmiştir.8 Ayrıca, kapsaisin’nin kalpte
ventrikül ve atriyum kası hücrelerinde
potasyum kanallarını bloke ederek aksi-
yon potansiyeli süresinin uzamasına yol
açtığı gösterilmiştir. Bu etki sonucunda
ritim bozuklukları gözlemlenmiştir. 9
Yine hayvan çalışmalarında Kapsaisin’nin
yaz ı , YRD. DOÇ. DR. ÖZGÜR SÖĞÜT
HARRAN ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRMA
VE UYGULAMA HASTANESİ
BAŞHEKİM YARDIMCISI
Acı Biber Hapı Ritim Bozukluklarına Sebep Oluyor
İnsan sağlığına zararlı etkileri olabilen özellikle kardiyotoksisite gibi yan etkileri görülebilen acı biber hapının ülkemizdeki ilgili kurumlar tarafından sıkı denetim ve kontrolünün yapılarak, kullanılmaması yönünde gerekli önlemler alınmalıdır.
25ARALIK / 2011
koroner vazospazm sonucu kardiyotok-sisite ile ilişkili olabileceği belirtilmek-tedir.10 Bel ağrısını dindirme amacıyla topikal kullanımı sonucunda miyokart enfarktüsü olgusu11 ve zayıflama amacı ile kullanımı ile ilişkili şüpheli bir ölüm vakası12 ve göğüs ağrısı sonrasında haya-tı tehdit eden ritim bozuklukları (supra-ventriküler taşikardi ve akut atrial fibrilas-yon) geliştiren genç yaşta iki kadın olgu bildirilmiştir. 3
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın, Ta-rımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü´nün Türkiye´de üretim izni vermediği Meksika acı biber hapının ülkemizde piyasada satışı yasa dışı yol-lardan yapılmaktadır. Dünyada sadece Rusya ve Çin´de resmi olarak satışına müsaade edilmektedir.12 Ticari olarak 400 mg’lık ya da 600 mg’lık kapsül formları zayıflama amacıyla ve topikal yama ve jel formları sırasıyla ağrı kesici olarak ve zayıflama amaçlı satışa sunulmaktadır.1,13 Acı biber hapı ile ilgili olarak hekim tav-siyesi olmaksızın internet sitelerinde kullanımı özendirici yanıltıcı ve yanlış
bilgiler verilmektedir. Bu ilacın güvenir-liliği ile ilgili yeterince bilimsel kanıt ol-mamasına rağmen üretici firma tarafın-dan hiçbir yan etkisine rastlanılmadığı, doğal bir ürün olduğu ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın izni ile ithal edildiği iddia edilmektedir (www.biberihapi.com, www.dogalredpepper.com).
İnsan sağlığına zararlı etkileri olabilen özellikle kardiyotoksisite gibi yan etkileri görülebilen bu ürünün ülkemizdeki il-gili kurumlar tarafından sıkı denetim ve kontrolünün yapılarak, acı biber hapının kullanılmaması yönünde gerekli önlem-ler alınmalıdır.
Kaynaklar1. http://www.biberihapi.com/?gclid=CJ6IibTv2aACF
UuK3godp2RsCg. Erişim tarihi: 24/04/2010.
2. h t t p : / / w w w . 3 0 g u n . c o m / z a y i f l a m a -yontemleri/164-zayiflama-haplari.html. Erişim tari-hi: 26/04/2010.
3. Söğüt Ö, Kaya H, Gökdemir MT, Nimetoğlu MS, Sol-duk L. Zayıflama Amacıyla Acı Biber Hapı Kullanımı Sonrasında Gelişen Kardiyotoksisite: İki Olgu Sunu-mu. Türkiye Acil Tıp Dergisi 2010;10(3):133-136.
4. LaMotte RH, Lundberg LE, Torebjörk HE. Pain, hyperalgesia and activity in nociceptive C units in humans after intradermal injection of capsaicin. J Physiol 1992;448:749-764.
5. Watanabe T, Kawada T, Kurosawa M, et al. Adrenal sympathetic efferent nerve and catecholamine
secretion excitation caused by capsaicin in rats. Am J Physiol 1988;255:E23-27.
6. Kawada T, Hagihara K, Iwai K. Effects of capsaicin on lipid metobolism in rats fed a high fat diet. J Nutr 1986;116:1272-1278.
7. Szallasi A, Blumberg PM. Vanilloid (Capsaicin) receptors and mechanisms. Pharmacol Rev 1999;51:159-212.
8. Ohnuki K, Moritani T, Ishihara K, et al. Capsaicin inc-reases modulation of sympathetic nerve activity in rats: measurement using power spectral analysis of heart rate fluctiations. Biosci Biotechnol Biochem 2001;65:638-643.
9. Castle NA. Differential inhibition of potassium cur-rents in rat ventricular myocytes by capsaicin. Car-diovasc Res 1992;26:1137-1144.
10. Szolcsányi J, Oroszi G, Németh J, et al. Endothelin release by capsaicin in isolated working rat heart. Eur J Pharmacol 1999;376:247-50.
11. Akçay AB, Özcan T, Seyis S, ve ark. Coronary vasos-pasm and acute myocardial infarction induced by a topical capsaicin patch. Arch Turk Soc Cardiol 2009;37:497-500.
12. http://www.zayiflamabilgileri.com./. Erişim tarihi: 28/04/2010.
13. http://www.dogalredpepper.com/imgs/13.jpg. Eri-şim tarihi: 20/04/2010.
Türkiye´de üretim izni vermediği Meksika acı biber hapının ülkemizde piyasada satışı yasa dışı yollardan yapılmaktadır.
26 ARALIK / 2011
Gün geçmiyor ki kitle iletişim araçlarında
çarpıcı açıklamalar yapılmasın. Pek çok
alanda “kanıta dayalı tıp” uygulaması yeri-
ne “uzmanın sözüne dayalı tıp” gündemi
meşgul etmektedir. Ancak böylesi du-
rumlarda kafa karışıklığından öteye va-
rılamıyor. Bilim, doğruların artmasından
ziyade yanlışların azalması ile de ilerler.
Ancak sağlık, beslenme ve özellikle şiş-
manlık alanında gündemi meşgul eden
o kadar çok yöntemden söz edilmektedir
ki; insanlar neye, kime inanacağına ka-
rar verememektedir. İnternet ortamında
arama motorlarında “diyet” kelimesini
tarandığında 0,05 saniye gibi kısa bir sü-
rede yaklaşık 16 milyon sayfanın açıldığı
hesaba alınırsa durumun ne kadar içler
acısı olduğu ortaya çıkmaktadır. Peki, bu
verilerin ne kadarı gerçek anlamda konu-
nun uzmanları tarafından hazırlanmakta-
dır; acaba o açıklamayı yapan uzman ne
kadar etik ve bilimsel bir yaklaşım sergi-
liyor?
Kaldı ki biz Türkler ilgili uzmanın ağzın-
dan çıkan sözleri de hiçbir zaman için
dikkate almayan, nasihatlere kulak as-
mayarak yaşayan bir toplumuz. Başımıza
gelmedikten sonra “bana bir şey olmaz”
düşüncesi ile hareket ederiz. Kalp – da-
mar hastalıklarında bitter çikolata veya
kırmızı şarap faydalıymış gibi haberleri
hemen benimser, yürüyüş yapmak veya
kızartmadan kaçınmak gibi yaşam tarzı
değişikliklerini hiçbir zaman kabullenme-
yiz. Yani sadece işimize geleni uygularız.
Bilime Uzak Davranışlar Sergiliyoruz
Nice insandan kilo verdiriyor, yağ yakıyor,
metabolizmayı hızlandırıyor gibi duyum-
lar sonrası bol bol kabak çekirdeği yediği-
ni; maden suyu, çimen suyu, kekik suyu,
ballı limonlu su, sirkeli su, zayıflama çayı
y a z ı , M . T U R G AY K Ö S E
U Z M . D İ Y E T İ S Y E N
Zayıflama Hakkında Bilgi Kirliliği Var
Pek çok alanda “kanıta dayalı tıp” uygulaması yerine “uzmanın sözüne dayalı tıp” gündemi meşgul etmektedir.
27ARALIK / 2011
içtiğini; denizde dokunmaktan bile çe-kindikleri yosunların tabletlerini, içeriğin-de ne gibi kimyasalların bulunduğunu bilmedikleri sözde (!) “bitkisel” zayıflama haplarını kullandığını; hatta tok tutar dü-şüncesi ile pamuk yuttuğunu vs. duya-rız. Yani bilimle yakından uzaktan ilgisi olmayan davranışlar sergilemekte üze-rimize yok! O nedenle bugün birisi çıkıp da “maydanoz basendeki yağları eritiyor-muş” dese 1 TL altında fiyatı olan mayda-noz sanırım 5 TL civarında satılır. Bu bakış açısı ile daha önceden İsveç Diyeti, Atkins Diyeti, Lahana Çorbası Diyeti gibi yaşan-mış acı tecrübeleri anımsayarak bundan sonra çıkacak şok diyetlerin de ülkemizde furya şeklinde yayılacağı kanaatindeyim. Sağlık profesyonelleri tarafından her ne kadar “Dünya Sağlık Örgütü’nün önerile-rine ters düşüyor, sağlıksız ve Türk bes-lenme alışkanlıklarına aykırı görünüyor” denilse de…
Özellikle zayıflama alanı çok geniş bir yelpazede iş olanağı sağlamaktadır. Light ürünlerden zayıflama ilaçlarına, aktarlarda
satılan karışımlardan estetik operasyonla-ra, spor aletlerinden zayıflama çaylarına kadar çok geniş bir pazar söz konusudur. Herkes bu zayıflama pastasından kendi payına düşeni, hatta çok daha fazlasını almaya kalkıyor. Kimisi çıkıp tek tip di-yetler, protein ağırlıklı formülalar, bitkisel tabletler, %100 doğal ürünler önerirken kimisi de bazı iğneler ile kişileri zayıflat-tığını iddia etmektedir. Hele ki uzmanlara sponsor olarak hatta uydudan yayın ya-pan kanallara çıkarak “tanıtıcı reklam” adı altında RTÜK (Radyo Televizyon Üst Ku-rulu) engelini aşan firmalar, yalan yanlış beyanlarla bilgi kirliliğine yol açmaktadır.
Halbuki 1 kg ağırlık kaybı için 7000 kilo-kalorilik enerji açığı oluşturmak gerek-mektedir. Yani kişi günlük enerji gerek-sinmesinden 700 kkal. eksik beslenir, 300 kkal. enerji harcayacak şekilde egzersiz yaparsa (1 saat tempolu yürümek gibi) günde 1000 kkal. enerji açığı oluşturur ki, bu durum bir haftada 7000 kilokaloriye denk gelir. Yani haftada 1 kg verilebilir. Ancak herkes kısa sürede sonuç alma dü-
şüncesiyle özellikle kas ve su kaybettiren “mucize yöntemler” uygulamaktadır. İşte bunlardan birkaçı:
• Akupunktur iğneleri, yanında verilen düşük enerjili diyet listesine kişinin kendini psikolojik olarak hazır hisset-mesini sağlar. Kilo verdirir, ancak bu kilolar aynı hızda geri alınır.
• Pasif jimnastik aletleri kilo kaybı sağ-lamaz, sadece vücudu sıkılaştırıp ince görünmeye yardımcı olur. Bir balonu bile ortadan sıksanız, bırakınca bir bo-ğum yapar. Sonrasında eski haline geri döner.
• Zayıflama çayları sadece su kaybettirir, kişi kendini zayıflamış hisseder. Kişi tar-tı üzerinde iken rakamların düştüğünü görse de şişmanlık vücuttaki yağ fazla-lığını tanımlar. Bu çaylar ile verilen ki-lolar su kaybından öteye gitmez. Vücut kaybettiği sıvıyı yerine koyduğu vakit o
Zayıflamanın temelinde eğitim yer almaktadır.
28 ARALIK / 2011
kilolar geri gelmiş olur. Yaşanacak ba-ğırsak tembelliği (kabızlık) ise cabası.
• Tek tip besine dayalı diyetler bıkkınlık sağlar, kişide diyet sonrası aşırı besin ve kilo alımı görülür. Kaybedilen kas ve su da işin diğer bir boyutu.
• Zayıflama ilaçları hekim kontrolünde alınmadığı takdirde ölüme bile varabi-len çok ciddi sonuçlara neden olmak-tadır. Zaten tek başına alınan zayıflama ilacının bir etkinliği yoktur. Endoktrino-log veya iç hastalıkları uzmanı kontro-lünde, üç aylık diyet ve egzersiz teda-visine yanıt alınamadığı durumlarda destek olarak kullanılmalıdır.
• Zayıflama eşofmanları sadece su kaybı sağlar. Zayıflamada önemli olan yağ kaybıdır.
Bu nedenle çözümü bilimde aramakta yarar vardır. Unutulmamalıdır ki; her ba-şarısız deneme vücutta zayıflamaya karşı direnç oluşmasına yol açar ve işi yokuşa sürer. Bu nedenle kesin karar vermek şart.
Sürekli kilo alıp vermektense, kilolu bile olsanız o kiloyu sabit tutmanız daha sağ-lıklıdır.
Doktorluğun Amatörlüğü Olmaz
Zayıflamanın temelinde eğitim yer al-maktadır. İç hastalıkları uzmanı veya en-dokrinolog kontrolünde yapılacak klinik muayenenin ardından elde edilen kan tahlil sonuçları yorumlanarak, kişi diyetis-yen eşliğinde tıbbi beslenme tedavisine alınmalıdır. Egzersiz ve davranış değişik-liği tedavisinin yerleştirilmesi ile hedefe ulaşılmalı ve kişi koruma programına alınmalıdır. Üç ay süresinde diyet, egzer-siz ve davranış değişikliği tedavisi uygu-lanmadan kimseye ilaç tedavisi ve/veya cerrahi tedavi uygulanmamalıdır. Tıp eğitimi almamış kişilerin insanlara sağlık öğütleri vermesi, hele ki ilaç önerisinde bulunması son derece yanlıştır. Her mes-leğin amatörlüğü olur, ama doktorluğun olmaz.
Öte yandan insanları “zayıflatıyor” veya
“boy uzatıyor” diyerek piyasada satılan
bazı ilaçlara yönlendirmek, kişileri özen-
direrek sağlıkları ile oynamak son dere-
ce yanlış bir durumdur. Şahsen böylesi
bir tutumu kesinlikle onaylamıyorum
ve onaylayan uzmanların da biliminden
şüphe etmek gerektiğini düşünüyorum.
Bu tür uygulamalar sağlığa zarar verme-
nin ve metabolizmanın bozulmasını sağ-
layarak ömrü kısaltmanın yanı sıra, kişinin
ruh sağlığına da olumsuz yönde etkiler
bırakarak “ben bu işi başaramıyorum” di-
yerek umutsuzluğa kapılmasına neden
olmaktadır.
Sonuç olarak; zayıflama programı kişiye
özel, bireyin benimseyip, yaşam tarzı ha-
line getirerek uygulayabileceği, yeterli ve
dengeli beslenme alışkanlığı kazandıra-
bilecek özellikte olmalıdır. Ayrıca obezite-
nin tedavisinde tek başına diyet tedavisi
yeterli olmamakta, beraberinde egzersiz
programı ve davranış değişikliği tedavisi
de gerekmektedir.
Tek başına alınan zayıflama ilacının bir etkinliği yoktur. Endoktrinolog veya iç hastalıkları uzmanı kontrolünde, üç aylık diyet ve egzersiz tedavisine yanıt alınamadığı durumlarda destek olarak kullanılmalıdır.
30 ARALIK / 2011
Günümüzde zayıflama amacı ile birçok
ürünün “gıda takviyesi” adı altında satışı
yapılıyor. Zayıflama ürünleri başta olmak
üzere birçok farklı soruna çözüm getirdi-
ği ileri sürülerek satılan ve bitkisel olduğu
iddia edilen ürünler tehlike yaratmaya
devam ediyor. Genel olarak bakıldığında
bu ürünlerin etkinliği ve güvenliği gös-
teren çalışma sayısı son derece az. Uz-
manlar bu tür ürünlerin satışının mutlaka
engellenmesi ve daha sıkı bir denetim
getirilmesi görüşündeler. Ayrıca bu tür
ürünlerin yarar ve zararlarının iyi değer-
lendirilmesi, kullanılan diğer ilaçlarla et-
kileşimi ve yan etkilerinin göz önünde
tutulmalısı gerektiğini vurguluyorlar. Ha-
tırlanacağı gibi geçen yıl Kastamonu’da
23 yaşındaki Nilay Dinçer, zayıflama ama-
cıyla kullandığı ürün nedeniyle hayatını
kaybetmişti.
İzinler Kontrol Edilmeli
5996 Sayılı Kanun kapsamında “gıda” ola-
rak yer alan ürünlerin özellikle “zayıflatı-
cı bitkisel ürünler”, “gıda takviyeleri” ve
“özel beslenme amaçlı gıdaların” kontrol
ve denetimi ile gıdaların ithalat ve ihracat
kontrolleri ve üretim izinleri görevi Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ait. Biz
de bu konuyla ilgili olarak Bakanlık yetki-
lileri ile görüştük. Bakanlık yetkilileri tüke-
ticilerin bu tür ürünler satın alırken mut-
laka Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
iznini aramaları gerektiğini söylediler ve
şu açıklamada bulundular;
“Kilo verdirici, kilo aldırıcı, boy uzatıcı,
cinsel performansı arttırıcı, sigara bırak-
tırıcı ve hastalıkları iyileştirici vb. ürünler
ile Bitkisel İlaç olarak tabir edilen ürünlere
Bakanlığımızca üretim izni verilmemiştir.
Mevzuata aykırı reklamlara itibar edip bu
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel İlaç Olarak Tabir Edilen Ürünlere İzin Vermiyor
Mevzuata aykırı reklamlara itibar edip bu iddialarla satışa arz edilen ürünleri satın almamalarını tavsiye ediyoruz.
h a b e r , G Ü N E Ş K A Z D A Ğ L I
31ARALIK / 2011
iddialarla satışa arz edilen ürünleri satın
almamalarını tavsiye ediyoruz. 5179 sa-
yılı Kanun kapsamında Bakanlığımızca
üretim izni verilmiş Takviye Edici Gıdala-
rın adları, üretim izin tarih ve sayıları ile
üretici firmalara ait bilgiler Bakanlığımızın
http://www.gkgm.gov.tr adresinde ve-
rilmektedir. Ayrıca, Alo Gıda 174 başvu-
ruları doğrultusunda ilgili firmalar ve bu
firmaların ürettikleri ürünler hakkında ka-
muoyuna bilgi veriyoruz.
İnternette Verilen Reklam ve İlanlar
Mevzuata Aykırı
Bilindiği üzere ilaç niteliğindeki ürünlere
izin vermek Sağlık Bakanlığı’nın yetki ve
sorumluluğundadır. Bu nedenle inter-
netten satışa sunulan ilaçlar ile ilgili iş ve
işlemler Sağlık Bakanlığınca yürütülmek-
tedir. Ancak Bakanlığımızdan izinli olan
Takviye Edici Gıdaların hastalıkları önle-
diği, iyileştirdiği ve tedavi ettikleri iddia
edilen ticari reklam ve ilanlar internette
yer almaktadır. 5996 sayılı Kanun uya-
rınca bu reklam ve ilanlar mevzuata ay-
kırıdır. Mevzuata aykırı olan ticari reklam
ve ilanlar yasal işlem uygulanabilmesi
amacıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na
bildirilmektedir.”
Öte yandan Bakanlığın üretim izni verdiği
takviye edici gıdaların içeriği ve kapsamı
da yine 5996 sayılı yasa ile belirlenmiş du-
rumda. Bu alanda üretim yapmak isteyen
şirketlerin, bitkisel çay, bitkisel karışımlar,
bitkisel karışımlı macun vb. gıdalar için,
ilgili mevzuat hükümlerine uymaları ve
Bitki Danışma Kurulu’nca oluşturulan Bit-
ki Listesi’ni dikkate alarak Türk Gıda Ko-
deksine uygun şekilde üretim yapmaları
gerekiyor. Bakanlık ancak bu süreç doğru
işleyip, istenen şartlar yerine getirildiğin-
de söz konusu şirketlere üretim izni ve-
riyor.
İlaç niteliğindeki ürünlere izin vermek Sağlık Bakanlığı’nın yetki ve sorumluluğundadır. Bu nedenle internetten satışa sunulan ilaçlar ile ilgili iş ve işlemler Sağlık Bakanlığınca yürütülmektedir.
32 ARALIK / 2011
Sağlık kurumları, insanların en önemli
gereksinimlerinden biri olan sağlık hiz-
metlerini üreten işletmelerdir. Hastala-
rın sağlık problemlerinin zamanında ve
etkin bir şekilde çözümlenebilmesi için
sağlık kurumları tarafından verilen hiz-
metlerin çağdaş işletmecilik anlayışıyla
yerine getirilmesi şarttır. Dolayısı ile uy-
gun örgütlenme biçimi geliştirilip, sağlık
hizmetlerinin en iyi şekilde verilmesi için
gerekli bütün bileşenler bir arada bulun-
durulmalıdır. Bir sağlık kuruluşu yöneticisi
için temel amaç, belirli düzeydeki sağlık
hizmetlerini en uygun maliyet ve en yük-
sek etkinlik ile sunmaktır. Dolayısıyla bir
hastanenin etkin ve verimli bir şekilde
yönetilebilmesi için yöneticilerin sağlık
kurumunun çevresi ve faaliyetleri ile ilgili
doğru, tutarlı ve zamanlı bilgilere sahip
olması gerekir. Bu bilgiler sayesinde geç-
miş faaliyet sonuçları değerlendirip, gele-
cek hakkında karar alma kolaylaşacaktır.
Hizmet işletmesi olan sağlık işletmelerin-
de birim sağlık hizmet maliyetlerinin ve
maliyet birleşenlerinin ne olduğunun bi-
linmesi yöneticiler açısından önem taşı-
maktadır. Bu bilgiler maliyet muhasebesi
tarafından sağlanmaktadır. Ayrıca fiyat-
landırma kararlarında ve maliyet analizle-
rinde de kullanılmakta ve alınan kararlar
sağlık kurumunun başarısını önemli ölçü-
de etkilemektedir.
Sağlık kurumlarında muhasebe bilgi sis-
temi tarafından üretilen finansal tablolar;
kurumun mali durumu ve faaliyet sonuç-
ları hakkında bilgiler üretmektedir. Analiz
tekniklerinin kullanılarak finansal tablola-
rın analize tabi tutulması ve sonuçlarının
yorumlanması kurumun finansal duru-
munu, faaliyet sonuçlarını ve finansal
yönden gelişmesini değerlendirebilmek,
gelişme yönlerini saptayabilmek ve işlet-
me ile ilgili geleceğe yönelik tahminlerde
bulunabilmek için önem arz etmektedir.
y a z ı , B E H LÜ L Ü N V E R
Marmara Üniversitesi Tıp Fak .
Vakfı Academic Hospital &
Çiftehavuzlar Tıp Merkezi Vakıf/
İşletme Müdürü
Sağlık Kurumlarında Maliyet, Fiyatlandırma ve Pazarlama
Bir hastanenin etkin ve verimli bir şekilde yönetilebilmesi için yöneticilerin sağlık kurumunun çevresi ve faaliyetleri ile ilgili doğru, tutarlı ve zamanlı bilgilere sahip olması gerekir.
33ARALIK / 2011
Maliyet Dağıtımı
Genel hizmet maliyetleri ile her bir hiz-
met birimi arasında doğrudan doğruya
ilişki kurulamaması nedeniyle, bu mali-
yetler önce belirli sınıflara göre toplanır.
Daha sonra, dağıtım anahtarları yardı-
mıyla maliyet merkezlerine dağıtılır. Bu
işlem, birinci maliyet dağıtımı olarak ta-
nımlanmaktadır.
Ancak, destek maliyet merkezlerinde
herhangi bir sağlık hizmeti sunulmadı-
ğından ve sağlık hizmeti maliyetlerini
doğru belirleyebilmek için destek mali-
yet merkezlerinde birinci maliyet dağı-
tımı sonrasında toplanan genel hizmet
maliyetleri, yine dağıtım anahtarları yar-
dımıyla, esas maliyet merkezlerine doğ-
rudan doğruya veya kademeli dağıtım
yöntemlerinden biri seçerek dağıtılır. Bu
işleme ikinci maliyet dağıtımı denir ve
sonucunda sağlık kurumunda ortaya çı-
kan tüm genel hizmet maliyetleri, sağlık
hizmetlerinin sunulduğu esas maliyet
merkezlerine dağıtılmış olur.
Bundan sonra, esas maliyet merkezle-
rinde toplanan genel hizmet maliyetleri;
zaman temeline göre, ağırlıklı prosedüre
göre gün başına göre veya maliyet artı
yöntemine göre, sağlık hizmetine yük-
lendirilir. Bu işleme de üçüncü maliyet
dağıtımı (yüklemesi) denir. Böylece direkt
ilk madde ve malzeme maliyeti ve direkt
işçilik maliyetinden sonra genel hizmet
maliyeti de sağlık hizmetinin maliyeti
içindeki yerini alır.
Fiyat, en yalın tanımı ile bir ürün veya
bir hizmet karşılında ödenmesi gereken
paradır. İktisatçılara göre ise fiyat, belli
bir malın arz ve talep noktasındaki de-
ğeridir. Fiyatlama kararları alınırken veya
fiyatlama politikaları belirlenirken işletme
içi faktörler ve işletme dışı faktörler göz
önüne alınmalıdır. İşletme içi faktörler iş-
letmeler tarafından denetlenebilir. Buna
karşılık işletme dışı faktörler denetlene-
mez.
Rekabetin giderek şiddetlendiği global ekonomide, maliyeti minimuma çekmek için üretim aşamasını rasyonel biçimde örgütleyerek, gereksiz maliyet yaratan bütün unsurları temizlemek gerekir.
34 ARALIK / 2011
Fiyatlandırma Yöntemleri
Fiyat belirleme yöntemleri, maliyet, ta-
lep ve rekabet gibi üç önemli etmenden
birini temel alır. Yöneticiler fiyat belirler-
ken bu üç etmenin tamamını veya birini
dikkate alırlar. Uygulamada genellikle bu
üç etmenden yalnızca birisine dayanarak
fiyat belirlendiği için fiyatlandırma yön-
temlerini, maliyete dayalı, talebe dayalı,
rekabete dayalı, olmak üzere üç grupta
toplamak mümkündür.
Pazarlama karmasını aşağıdaki gibi belir-
tebiliriz: (Steven J. Gray, Healthcare mar-
keting has five ‘P’s, Received (in revised
form): 19th November 2007)
• Ürün (Product)
• Fiyat (Price)
• Dağıtım (Place)
• Tutundurma (Promotion)
Pazarlamaya ilişkin evrensel kuralların
oluşturulduğu 1960’larda, doğru bir satış
stratejisinin 4P bazında yapılandırılması
gerektiği kabul edilmişti. Sizin de duy-
muş olacağınızı tahmin ettiğimiz söz ko-
nusu 4P, ürün (product), fiyat (price), yer
(place) ve tanıtımdan (promotion)
oluşuyordu. Kısacası, etkin bir pazarla-
ma stratejisi, bu dört unsura ilişkin stra-
tejilerin başarılı biçimde oluşturulmasın-
dan geçiyordu.
Ama hasta odaklı pazarlamanın günde-
me gelmesiyle birlikte, 4P yerini 4C’ye
bıraktı. Pazarlama biliminin en önemli
gurusu Philip Kotler tarafından tanımla-
nan 4C, müşteri değeri (customer value),
müşteri maliyeti (customer cost), müşte-
riye kolaylık (customer convenience) ve
müşteri iletişimini (customer commu-
nication) içerir. Bu kavramları yakından
bakmak gerekir ise;
• Müşteri Değeri (Customer value)
• Müşteri Maliyeti (Customer cost)
• Müşteri Kolaylık (Customer convenien-
ce)
• Müşteri İletişimi (Customer communi-
cation)
Müşteri değerini, 4P kuralındaki ‘ürün’ün,
müşteri odaklı tanımı olarak niteleye-
biliriz. Ürettiğiniz ürün ya da hizmetin,
müşteriye bir değer sunması ve/veya
müşterinin bir sorununu çözmesi gerekir.
O nedenle, pazarlama stratejisinin daha
Sayed_Aralik.indd 1 14.12.2011 15:01:06
başında, satacağınız ürün
ya da hizmetin, pazardaki
müşterinin hangi sorununu
çözeceğini ya da ona hangi değeri suna-
cağını tanımlamamanız gerekir.
Müşteri maliyeti, 4P kuralındaki ‘fiyat’ un-
suruna karşılık gelir. Doğru bir pazarlama
stratejisinin, müşteriye en uygun mali-
yete sahip ürün ya da hizmeti sunması
gerekir. Rekabetin giderek şiddetlendiği
global ekonomide, maliyeti minimuma
çekmek için üretim aşamasını rasyonel
biçimde örgütleyerek, gereksiz maliyet
yaratan bütün unsurları temizlemek ge-
rekir.
Müşteriye kolaylık kuralı, 4P’deki ‘yer’in
(Yani, dağıtımın), müşteri odaklı yeni ta-
nımıdır. Ürün ya da hizmetinizi pazara,
müşterinin en kolay biçimde satın al-
masını sağlayacak biçimde ulaştırmanız,
global ekonominin temel şartlarından
biridir.
Ve son olarak, 4P’deki ‘tanıtım’ın, 4C’deki
karşılığı olan müşteri iletişimi. Müşteri ile-
tişimi, yapılacak bütün tanıtım faaliyetle-
rinin müşteriyi baz almasını ve ona saygı
göstermesini içerir. Müşteriye değer ve-
ren, onu yanıltmaktan kaçınan ve onunla
iletişim kurmayı başaran tanıtım, müşteri
odaklı pazarlama anlayışının tanıtım stra-
tejisini oluşturur.
Sayed_Aralik.indd 1 14.12.2011 15:01:06
36 ARALIK / 2011
Bilgisayarların kullanımı ile işlerin yapıla-bilme hızının artması, iş yoğunluğunun artışını da beraberinde getiriyor. Çalışan-ların ekran karşısında daha çok zaman geçirmeleri ve buna bağlı fiziksel kon-disyonlarının düşük olması, bilgisayarları aşırı ve hatalı kullanmaları sağlık sorunla-rının artmasına neden oluyor. Acıbadem Ataşehir Cerrahi Tıp Merkezi’nden Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Ayçe Atalay, bilgisayarın aşırı kullanımına bağlı zorlanmalarda en çok boyun fıtığı, tendinit, karpal tünel ve miyofasiyel ağrı sendromunun ortaya çıktığını belirterek, “Aslında bu hastalıklardan basit önlemler ile korunmak mümkün olabiliyor. Ancak gereken önlemler alınmaz ve hastalık ortaya çıkarsa zaman kaybetmeden bir doktora başvurmalı. Çünkü erken tanı ile bu sağlık sorunlarının hızlı şekilde teda-vi edilmesi sağlanabiliyor. Bunun aksine
Bilgisayar Sağlığımızı Tehdit Ediyor
h a b e r , A Y Ş E Y I L M A Z T Ü R K geç kalındığında ise iyileşme süresi ge-cikiyor ve hastalık kronikleşebiliyor.” diyor.
Bilgisayar Kullananları Tehdit Eden Dört Hastalık
Bilgisayarın aşırı kullanımına bağlı oluşan sağlık sorunları daha çok aktif iş haya-tında olan 30-50 yaş arasındaki kişilerde görülüyor.
1.Boyun Fıtığı: Boyundan başlayan ve kola uzanan ağrılar özellikle güç kaybı ve uyuşukluk ile birlikte gelişirse, bu sorun boyun fıtığına işaret edebiliyor. Özellik-le sabit pozisyonda uzun süre kalınması boyun fıtığını tetikleyen bir faktör olarak görülüyor.
2. Miyofasiyel Ağrı Sendromu: Özellik-le uzun süre sabit pozisyonda çalışmak zorunda kalan çalışanlarda belli kaslarda ağrılı noktalarla gelişen ‘miyofasiyel ağrı sendromu’ ortaya çıkabiliyor. Bu sendrom
37ARALIK / 2011
genellikle sırt ve kürek kemiği çevresin-deki kas gruplarında ağrıya neden oluyor.
3. Tendinit: Dirsek ve el bilek çevresinde farklı tendinit tabloları ortaya çıkabiliyor. Kişilerin klavye kullanılırken el bileklerinin aşırı yukarıda olması gibi ergonomi kural-larına uygun hareket etmemesi sonucu, el ve bilek çevresinde ağrılar oluşuyor. Tendinit erken tedavi edilmezse sürekli bir ağrıya yol açarak kişinin günlük işlerini uygulamasını bile kısıtlayabiliyor.
4. Karpal Tünel Sendromu: El ve bilek çevresinin aşırı kullanımına bağlı olarak ellerde özellikle geceleri belirgin uyuşma şikayetine neden olan karpal tünel send-romu da gelişebiliyor. Uzun süreli durum-larda el kaslarında güçsüzlük ve erimeler oluşabiliyor.
On İki Adımda Bilgisayara Bağlı Hasta-lıklardan Korunun
1. Bilgisayar Ekranınızı Direkt Olarak Karşınızda Tutun: Bilgisayar ekranı direkt olarak karşınızda olmalı. Ayrıca gövdeniz-den yaklaşık olarak kolunuz kadar uzak durmalı. Monitörün üstü, göz hizasında veya hafif aşağıda olmalı. Ekranın temiz ve eğimli olmaması da ergonomik açıdan dikkat edilmesi gereken bir başka faktör.
2. Klavyeniz Dirseklerinizden Hafifçe Aşağıda Olsun: Klavyeyi taşıyan kısmın kişiye göre ayarlanabilir olmasına dikkat edin. Klavye kullanırken el ve bileğinizi mümkün olduğunca düz pozisyonda tu-tun. Yani, el, bilek ve parmaklarınız aynı hizada olmalı. Klavyeniz dirseklerden ha-fifçe aşağıda olmalı. Klavyenizin bu yük-seklikte olması önkol desteklerinin sırt ve omuz kaslarının gevşemesine imkan sağlıyor.
3. Mouse’u Nazik Kullanın: Mouse’un eli-nize uygun boyutta olmasına dikkat edin. Mouse’u hareket ettirirken tüm kolunuzu da hareket ettirin ve parmaklarınızı ha-fifçe kullanın. Ayrıca parmaklarınızı aşırı bastırmamaya da özen gösterin.
4. Mouse Kullanım Süresine Dikkat Edin: Mouse kullanım süresi ile kol ve eli ilgilendiren problemler arasında bağ-
lantılı mevcut. Öyle ki üç saatlik bilgisa-
yar kullanımı bile işe bağlı aşırı kullanım
sendromuna neden olabiliyor. Kullanım
süresi arttıkça kişilerin şikayetleri orantılı
olarak artıyor.
5. Her Yarım Saatte Bir Mola Verin: Çalı-
şırken yaklaşık yarım saatte bir kısa mo-
lalar verin. Bu sırada bazı egzersizleri uy-
gulamanız, uzun süreli sabit pozisyonda
kalmaya bağlı oluşan sorunları önleye-
cektir. Örneğin omuzlarınızı geriye çevi-
rebilir, el bilekleriniz ile kollarınızı çevire-
bilir ve el bileklerinizi gerebilirsiniz.
6. Öne Eğilmeden Oturun: Bilgisayar
karşısında çalışırken öne doğru eğilme-
den oturun ve başınızı dengeli tutun.
Bilgisayar ekranı direkt olarak karşınızda olmalı.
38 ARALIK / 2011
10. Telefonu Omuz ve Baş Arasına Sıkış-tırmayın: Özellikle telefonu omuz ve ba-şınızın arasına sıkıştırmayın. Telefonu sık kullanıyorsanız baş telefonu ve kulaklık kullanmanız boyun ağrılarına karşı koru-yucu olabiliyor.
11. Ofis Malzemelerinizi Düzenleyin: Çalışma alanı oluşturulurken çok sık kul-landığınız malzemeleri yakına yerleştir-meniz kullanım kolaylığı sağlar. Böylece gerekli ofis malzemelerine kolayca ulaşa-bilirsiniz. Telefonu sağ elli iseniz sola, sol elli iseniz için sağa yerleştirin. Eğer tablo gibi referans bir materyel kullanılıyorsa-nız bunu göz seviyesine veya daha yuka-rıya yerleştirin.
12. Egzersiz Yapın: İş dışındaki zamanla-rınızda esnekliğinizi ve kondisyonlarınızı korumak için düzenli bir egzersiz progra-mına katılın. Bilinen bir hastalığınız varsa önce tedavi olun, daha sonra doktorunu-zun önerisine göre egzersize başlayın.
Omuzlarınızın da gevşek olmasına özen
gösterin.
7. Pozisyonunuzu Sık Sık Değiştirin: Po-
zisyonunuzu sık sık değiştirmeyi ihmal
etmeyin. Masanın altında bacaklarınızın
rahatça hareket edebileceği bir alan ol-
malı ve ayaklarınız yere düz temas etmeli.
Dizlerinizi de 90 derecede tutmaya özen
gösterin. Ayaklarınız yere temas etmiyor-
sa destek koymayı unutmayın.
8. Sandalyeniz Her Yöne Hareket Ede-
bilsin: Her yöne hareket edebilen, yük-
seklik ayarına sahip, bel ve sırt desteği
olan, aynı zamanda bacak arkası ile kolları
destekleyen sandalyeleri tercih edin.
9. Ergonomik Ortam Hazırlayın: Aydın-
latma, havalandırma, masa, sandalye ve
büro malzemeleri gibi iş yeri koşullarını
ergonomik prensiplere göre düzenleyin.
Bu düzenleme öncelikle iş gücü kaybınızı
önleyecektir.
Çalışırken yaklaşık yarım saatte bir kısa molalar verin. Bu sırada bazı egzersizleri uygulamanız, uzun süreli sabit pozisyonda kalmaya bağlı oluşan sorunları önleyecektir.
Sayed_Aralik.indd 2 14.12.2011 15:01:07
Sayed_Aralik.indd 2 14.12.2011 15:01:07
40 ARALIK / 2011
İlki geçen sene Amerika Birleşik
Devletleri’nde düzenlenen Küresel Giri-
şimcilik Zirvesi, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın ABD Başkanı Barack Obama’ya
yazdığı mektup sonrasında Amman’da
düzenlenmesi planlanırken 3-6 Aralık
tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezinde
T.C. Başbakanlığı, TOBB ve TEPAV bün-
yesinde düzenlendi. Zirvenin açılışına,
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ABD Başkan
Yardımcısı Joe Biden, Başbakan Yardımcı-
sı Ali Babacan, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Nihat Ergün katıldı. Başbakan Re-
h a b e r , İ L K E R K A Y A L A R cep Tayyip Erdoğan rahatsızlığı nedeniyle
zirvede yer alamadı.
Zirve kapsamında düzenlenen All World
Arabia Fast Growth 500 + Turkey ödül
töreninde on beş farklı Ortadoğu ülke-
sinden ve Türkiye’den en hızlı büyüyen
şirketler ödüllerini aldılar. Verilen bilgiye
göre, All World Arabia 500 Turkey, Arap
ülkeleri, Pakistan ve Türkiye’nin en hızlı
büyüyen şirketlerini içine alıyor. Zirvede,
Sisoft Ortadoğu’nun en hızlı büyüyen
şirketleri arasında yer alarak, Arabia Fast
All World Arabia Fast Growth 500 + Turkey ödül töreninde on beş farklı Ortadoğu ülkesinden ve Türkiye’den en hızlı büyüyen şirketler ödüllerini aldılar.
Sisoft Ortadoğu’nun En Hızlı Büyüyen Şirketleri
Arasında Yer Aldı
41ARALIK / 2011
Growth 500+ Turkey’de en hızlı büyüyen 85. firma oldu.
Ödül Alan Şirketlerin Özellikleri
Türkiye’den listede yer alan şirketler ara-sında ilk üç sırayı Kahramanmaraş Çi-mento, Network Uluslararası Taşımacılık ve Çebi İnşaat yer alıyor.
Ödüle hak kazanan şirketlerin toplam ci-roları 80 ülkenin toplam milli gelirinden daha fazlasına karşılık geliyor. Bu hızlı büyüyen şirketler 100 bin kişiye istihdam sağlıyor ve satışlarının üçte birini ulusla-rarası piyasaya yapıyor. Ayrıca bu şirketle-rin yüzde 80’i gelecek iki yıl içinde yeni bir şirket kurmayı planlıyor.
Eminim Sizler de Başaracaksınız
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, 2. Küresel Gi-rişimcilik Zirvesi kapsamında düzenlenen ‘’All World Arabia 500’’ ödül töreninde yaptığı konuşmada, zor bir coğrafyada bulunduklarını belirterek, ‘’Bölgemizin en önemli girişimci gücü olarak sizleri çok iyi anlıyoruz. Çünkü bu coğrafyada girişimci olmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz.
Bizler de sizlerin geçtiği yollardan geçtik. Siyasi çatışmalar, darbeler, dış müdahale-ler bizim de canımızı çok yaktı. Ama biz başardık. Ekonomimizi ve toplumumuzu belirli bir noktaya getirdik. Kalabalık bir girişimci orta sınıf yarattık. Eminim, sizler de başaracaksınız’’ diye konuştu.
Son beş yüz yılda, önce Avrupa’nın sonra ABD’nin küresel bir güç olarak yükseldi-ğini, şimdi güç dengesindeki üçüncü büyük değişimin yaşandığını kaydeden Hisarcıklıoğlu, yazar Fareed Zakaria’nın ‘’geride kalanların yükselişi’’ olarak tanım-ladığı bu değişim sürecinin en fazla bu coğrafyayı etkilediğini dile getirdi.
Konuşmanın ardından, dereceye giren şirketlerin temsilcileri sahneye davet edilerek birlikte basın mensuplarına gö-rüntü verdiler. Ödül törenine Sisoft adına Genel Müdür Yrd. Dr. Nejat Çakmak ile Uluslararası Ticaret Koordinatörü Nejat Ünsal katıldı. Ödül Töreninin ardından on beş ülkeden gelen girişimcilerin katıl-dığı “Türk Gecesi” temalı Gala Yemeği’ne TOBB Başkanı Sayın M. Rifat Hisarcıklıoğlu da katıldı.
Türkiye’den listede yer alan şirketler arasında ilk üç sırayı Kahramanmaraş Çimento, Network Uluslararası Taşımacılık ve Çebi İnşaat yer alıyor.
42 ARALIK / 2011
SAĞLIK VE TEKNOLOJİ
Tüm Virüslere Karşı DracoMassachusetts Teknoloji Enstitüsü tüm virüs çeşitlerini yok edeceği öne sürülen ‘Draco’ adını verdikleri bir etken madde geliştirdi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü araştırmacılarından Todd Rider, Draco’yu bugüne kadar 15 farklı virüse karşı test ettiklerini söyledi.
Draco’nun domuz gribinden çocuk felcine kadar birçok virüste etkili olduğu ileri sürüldü. Rider, birbirinden farklı virüslere Draco’nun nasıl etkili olduğu sorusunu ise şöyle cevapladı “ilaç virüsün kendisine değil, virüsün buluştuğu insan hücrelerine karşı saldırıya geçiyor. Virüsler canlı hücre içerisinde çoğalır ve sonra da o hücreleri öldürürler. Ardından da bir diğer hücreye sıçrarlar. İşte Draco da virüsün ilk bulaştığı hücreyi, daha virüs çoğalmaya fırsat bulamadan yok ediyor.”
Tıbbi Laboratuvarlar Bir Çipe SığıyorKullandığımız teknolojik cihazlarının her geçen gün boyutları küçülüyor, inceliyor ve hafifliyor. Bu küçülme tıbbi laboratuarlara da yansımış durumda. Bunu başaran ise nano teknolojideki gelişmeler. Bu gelişmelerle tıbbi laboratuarlar da bir çipe sığdırılıyor. Bu çip avucunuza yerleşebiliyor ve sadece birkaç dakika içinde diagnostik testler yapabiliyor.
Laboratuar çiplerinin başka sağlık taramaları için de kullanılması planlanıyor. Londra Nanoteknoloji Merkezi’de görev yapan Tom Duke HIV testi yapacak bir çip laboratuar üzerine çalıştıklarını ve birçok değişik virüs ve hastalık bu çiplerle yakın bir gelecekte teşhis edilebileceklerini söyledi.
43ARALIK / 2011
Kanser Tedavisinde Yeni Teknoloji Trubeam STxKanser tedavisinde yeni bir dönemi başlatacağı ileri sürülen Trubeam STx ile radyocerrahi alanında sadece kanserli hücreye tedavi uygulanarak çevresindeki dokuların sağlıklı kalması mümkün oluyor. Varian Medikal Sistemleri ve Brainlab tarafından piyasaya sürülen Novalis Radyocerrahi destekle TrueBeam STx cihazı, Neolife Tıp Merkezi’nde kanserli hastalara yeni tedavi imkanları sunuyor.
Novalis Radyocerrahi destekli TrueBeam STx, çok derin beyin tümörleri gibi karmaşık endikasyonların tedavi edilme imkanı ile cerrahi müdahale için uygun olmayan hastalara da bir seçenek sunuyor. Hedefe yönlendirilmiş radyocerrahi ile görme, duyma gibi hayati duyulara zarar verme en aza indirgenebiliyor ve pek çok sistemden farklı olarak hastanın solunumuna ve diğer vücutsal hareketlerine adapte edilebiliyor.
Bu teknoloji, yüksek hassasiyet ve doğruluk hedefine ulaşmak için özel bir yazılımla çalışıyor ve doz hesapları çok kısa sürede yapılabiliyor. Doktorlar, tedavi sırasında
olası iç ve dış hareket değişikliklerini tanımak ve bunlara adapte olmak için gereken araçlarla çalışıyor. Radyasyon onkologları, beyin cerrahları ve fizik tedavi uzmanlarının web tabanlı bir ağ üzerinden birbirleriyle bilgi alışverişi yapabilmesini sağlayan sistem, hastalara her zaman ve her yerde bir ekip tarafından yönetilen bir tedavi imkanı da sunuyor.
Radyasyon Onkoloğu Prof. Dr. Ufuk Abacıoğlu, Türkiye’de ilk kez Neolife Tıp Merkezi’nde bulunan Novalis Radyocerrahi destekli TrueBeam STx cihazıyla ilgili özetle şu bilgileri verdi: “Bu merkezde geniş bir hasta grubu yelpazesi, 6D robotik masa ve yüksek kalitede görüntüleme sistemi, Brainlab Exactrac ve Varian On-Board Imager görüntüleme yönlendirme sistemleri kullanılarak yüksek hassasiyete sahip radyoterapi ve radyocerrahi ile tedavi edilebiliyor. Bu üç cihazı birlikte kullanarak hastalara, invazif yöntemlerle bu işi yapan diğer sistemlerle karşılaştırıldığında daha rahat ve verimli bir tedavi sağlanabiliyor. Benzer şekilde yan etkiler de en aza indiriliyor.”
44 ARALIK / 2011
Bilgisayarlı Tomografide Gelişim Herkesi ŞaşırttıMinnesota Üniversitesi’ geçtiğimiz aylarda herkesi şaşırtan bir araştırmayı Kuzey Amerika Radyoloji Derneği’nin yıllık kongresinde katılımcılarla paylaştı. Üniversitede bir grup bilim adamı 300 yıllık Stradivarius kemanın üç boyutlu tomografi görüntüleriyle tüm ayrıntıları ile tespit ettiklerini anlattılar.
Bu ayrıntılar doğrultusunda bilgisayar tarafından yönetilen bir robot, kemanın yapı parçalarını kesti. Ardından bu parçalar keman yapımcıları tarafından birleştirildi. Böylelikle bilim adamları, bilgisayarlı tomografi yardımıyla ünlü Stradivarius kemanlarından birinin birebir kopyasını yapmayı başardı.
Bilgi Çağı sitesinin haberine göre projeyi yöneten Minnesota Üniversitesi’nden radyolog Steven Sirr, aynen insanlarda olduğu gibi kemanlarda da bireysel farklılıkların geniş bir yelpazesi bulunduğunu belirtti ve yüzlerce yıllık bir müzik aletinde, çok ufak yırtıklar, minnacık delikler, tamir izleri ve çevresel koşulların neden olduğu değişiklikler gibi çok sayıda özellik bulunduğunu söyledi.
Direksiyon Başında Sağlık Kontrolü Araba kullanırken kalp krizi geçirme tehlikesi ortadan kalkıyor. Münih Teknik Üniversitesi bilim adamları ile bir Alman otomobil şirketinin uzmanlarının ortaklaşa geliştirdiği sistem, otomobil sürücüsünün nabzını, deri direncini ve kandaki oksijen oranını, direksiyona yerleştirilen basit sensörlerle ölçüyor.
Sürücünün bayılma veya bir kalp krizi geçirme riski oluşması halinde, sistem duruma göre dörtlüleri yakabiliyor, aracın hızını düşürebiliyor, hatta otomobili durdurabiliyor. Alman Sistemin çalışması için gereken tek şey, sürücünün direksiyonu tutması.
SAĞLIK VE TEKNOLOJİ
47ARALIK / 2011
Birçok hastayı canından bezdiren “Topuk dikeni” hastalığı (plantar fasiitis), ayak tabanının kaplayan zarın (plantar fasya) topuk kemiğine yapışma yerinde oluşan yangı (inflamasyon) ve bu yangının sü-rekli bir hal almasıdır. Bayındır Hastanesi Kavaklıdere Fizik Tedavi Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Nafiz Akman, “Sabah kalktı-ğınızda topuğunuzun üzerine basmakta zorlanıyorsanız ya da uzun süre ayakta kalınca ayak tabanında rahatsız edici ağ-rılar oluşuyorsa topuk dikeni olabilirsiniz” dedi. Oldukça sık görülen bu rahatsızlık aslında kolayca tedavi edilebilmektedir.
Daha çok kilolu ve orta yaş üzerindeki kişilerde görülen topuk dikeninin bazen ağrısız olarak da tespit edilebildiğini ifade eden Akman, topuk dikeni olan hastala-
Topuk Dikeni Oldukça Kolay Tedavi Ediliyor
h a b e r , S E R R A K U L rın sabahları ilk yere basarken veya uzun
süre oturduktan sonra ayağa kalkarken
başlayan, aktivite ile azalan fakat aktivite
uzadıkça tekrar ortaya çıkan bir topuk-
ayak tabanı ağrısı olduğunu belirtti. Ağ-
rıyan nokta çoğunlukla topuğun alt-ön
kısmı ve taban çukurluğunun başladığı
noktadadır. Bazen tüm ayak tabanına ya-
yılabilir. Ayak bileği ve parmaklar gerildi-
ğinde ağrı artar.
Topuğa Aşırı Yüklenmeyin
Topuk dikeni hastalığı tespit edildikten
sonra alınacak bazı basit önlemlerle ken-
diliğinden geçebilmektedir, ağrının sebe-
binin gerçekten topuk dikeni olup olma-
dığından emin olunması gerekmektedir.
Bu tip durumlarda mutlaka fizik tedavi ve
47ARALIK / 2011
48 ARALIK / 2011
larla dışarı çıkılmamalıdır. Ağrı kesiciler ve ılık su banyoları kısmen rahatlatıcı olabilir. Ayak masajı, ayak tabanı-ayak bileği ger-me egzersizleri ve ayak içi kasları çalıştı-ran egzersizler (parmaklarla havlu buruş-turma, bilye toplama gibi) yapılmalıdır.
ESWT Yöntemi Etkili Olabilir
Akman, inatçı ve şiddetli durumlar-da, 1990’lardan beri Avrupa’da kullanı-lan, 2000 yılında Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nin (FDA) onayını alan ABD ile birlikte birçok ülkede popüler hale ge-len vücuda dışarıdan şok dalga tedavisi (ESWT) yönteminin uygulanabileceğini söyledi.
rehabilitasyon ya da ortopedi uzmanına
başvurulmalıdır. Tanı kesinleştikten son-
ra ilk yapılacak şey topuğa aşırı yüklen-
mekten kaçınılmasıdır. Evde çıplak ayakla
gezilmemeli, sert zeminlerde uzun süreli
ayakta durulmamalı, sıçramalı ve ani de-
par gerektiren sporlar yapılmamalıdır.
Aşırı kilo varsa verilmeye çalışılmalıdır.
Evde yumuşak ve ortopedik tabanlı ter-
likler tercih edilmeli, dışarıda ise ayakka-
bı içine silikon topuk-taban destekleri
konmalıdır. Giyilen ayakkabıların tabanı,
zemindeki çıkıntı ve düzensizlikleri ayağa
yansıtmayacak şekilde sert/kalın olmalı-
dır. İnce tabanlı sandalet tarzı ayakkabı-
ESWT yönteminin hiçbir yan etkisi bulun-
mamakta ve vücuda herhangi bir kim-
yasal madde verilmemektedir. Özel bir
pnömatik kompresör benzeri cihaz yardı-
mıyla vücuda güçlü şok dalgaları yollana-
rak ağrı ve yangı azaltılır, hasarlı dokuların
yenilenmesi sağlanır. Beş-yedi gün aralık-
larla tekrarlanan 3-5 seans sonunda has-
taların büyük çoğunluğunda rahatlama
görülmektedir. Tüm tedavi seçenekleri
denenip başlangıçtan itibaren bir yıl geç-
mesine rağmen sonuç alınamıyor ise son
çare cerrahi tedavidir, ancak bu yönteme
başvurmaya genellikle gerek kalmaz.
Daha çok kilolu ve orta yaş üzerindeki kişilerde görülen topuk dikeni bazen ağrısız olarak da tespit edilebiliyor.
48 ARALIK / 2011
50 ARALIK / 2011
YENİ ÜRÜNLER
Samsung’dan Tablet ve Telefon Bir AradaHem akıllı telefonu hem de tablet bilgisayarı olmasını isteyenler için Samsung akıllı telefon ile tablet teknolojisini birleştirdiği yeni ürünü Samsung Galaxy Note’u, Türkiye’de satışa sundu. Galaxy Note, 5.29 inçlik ekrana, 9.65 milimetre inceliğe ve 178 gramlık hafif tasarıma sahip.
Her tablet gibi dokunmatik ekranı olan cihazın yanında ek olarak bir de kalem sunuluyor. S Pen tablet üzerinde kullanıcıya yazı yazma ya da çizme imkanı sunarken, herhangi bir ekran görüntüsü üzerinde her türlü notu yazıp, paylaşmaya da olanak tanıyor.
ASUS Eee Slate B121’in Gücü Kullanıcılarını Mutlu EdiyorSağlık, finans, eğitim gibi sektörlerde çalışan kurumsal kullanıcılar için geliştirilen ASUS Eee Slate B121 yeni ürün olarak raflarda yerini aldı. Piyasada bulunan en güçlü tablet PC olduğu ileri sürülen Eee Slate, herhangi bir notebook ya da desktop PC gibi tüm yazılımları sorunsuz çalıştırabiliyor.
ASUS Eee Slate B121 kullanıcılara dokunarak, kalem ya da harici Bluetooth klavye ile giriş yapabilme seçenekleri de sunuyor. Tepkisel çoklu dokunmatik ekran özelliği ile kullanıcılara projelerde iş birliği yapma, sunumları yaratma ve paylaşma kolaylığı sağlıyor. Bütünleşik Güvenilir Platform Modülü (TPM) teknolojisi güvenliğiyle piyasaya sürülen Eee Slate, bir yıl boyunca hiçbir ücret ödemeden, limitsiz ASUS WebDepolama imkan veriyor.
tanıtıldı. Toplantıda Nikon’un 1 serisinin Nikon’nun 1 numara olmayı hedeflediği ve bunu bir felsefesi haline getirdiği ifade edildi.
1 Serisi altında yeni aynasız sistemli lens değiştirilebilir fotoğraf makineleri Nikon 1J1 ve Nikon 1V1 tanıtımla birlikte piyasaya sunuldu. Yeni J1 ve V1, şaşırtıcı düzeydeki kompakt boyutların yanı sıra, yeni sensör ve görüntü işlemcilerinin sağladığı fotoğraf-video kalitesi, fotoğraf makineleri için bir ilk olan 73 noktalı AF sistemi ve kolay kullanım özellikleri ile dikkat çekiyor.
Nikon’nun Beklenen Yeni Fotoğraf Makinesi Türkiye’de Nikon 1 aynasız dijital fotoğraf makineleri Türkiye’de de satışa sunuldu. Ürün İstanbul’da düzenlenen bir toplantıyla
51ARALIK / 2011
Müzik Severlere Nokia’dan Yeni Telefon Nokia, müzik, internet ve uygulama dünyasını sevenler için geliştirdiği çift SIM kartlı yeni modeli Nokia X2-02’yi piyasaya sürdü. Dahili FM anteni, MP3 çaları, telefondaki müziklere hızlı ulaşmayı sağlayan tuşları, kulaklık olmadan müzik dinlemenin mümkün olduğu dahili hoparlörü ve 32 GB’a kadar arttırılabilen belleği dikkat çekiyor.
Nokia X2-02, ‘Play via Radio’ özelliği ise radyodan beğendiğiniz şarkıları kaydetmeye, çalma listelerinizi ev ya da arabanızdaki müzik sistemine ya da diğer cep telefonlarına aktarmaya olanak tanıyor. İnternet sayfalarını yüzde 90’a kadar sıkıştırabilen Nokia internet tarayıcısı sayesinde ise internete girmek oldukça kolay ve hızlı. Bu nedenle data maliyetleri de daha ucuz.
iPhone 4S 2012’den Önce Türkiye’de Turkcell, Avea ve Vodafone, yaptıkları duyurularla iPhone 4S modelini bu ay piyasaya sunacaklarını açıkladılar. Bilindiği gibi 4 Ekim’de ABD’de duyurulan iPhone 4S, izleyen 2 hafta içinde pek çok ülkede kademeli olarak satışa çıkmıştı.
Bir önceki modelden 16 ay sonra satışa çıkan iPhone 4S, daha önceki modele göre yedi kat grafik işleme hızına sahip. Ayrıca kamera çözünürlüğü 5’ten 8 megapiksele yükseltilmiş ve sesli komut özelliği eklenmiş durumda. Geliştirilmiş akıllı anten teknolojisi ile de hem CDMA, hem GSM standartlarına uyum sağlayan telefon, tek şarjla 8 saate kadar konuşma imkanı sunuyor.
52 ARALIK / 2011
Demir eksikliği ülkemizde sık rastlanan
bir sağlık sorun. Yaklaşık her yüz kişiden
40’ında bu soruna rastlanıyor. Demir ek-
sikliğine bağlı olarak kansızlık gelişiyor.
Kansızlık ise pek çok yeni soruna zemin
hazırlıyor. Kadınlarda demirin vücuttan
kaybolmasına yol açan en önemli ne-
denler arasında adet kanamaları, sık do-
ğumlar, demirden fakir beslenmek, aşırı
çay-kahve tüketmek, uzun süren ishaller,
kronik enfeksiyonlar, barsak parazitleri,
reflü, özefajit gibi mide hastalıkları yer
alıyor.
Demir eksikliği ve buna bağlı kansızlık
hem çocuklarda, hem genç kız ve kadın-
larda ciddi sağlık sorunları yaratıyor. Eğer
demir eksikliği bebek ve çocuklardaysa
büyüme - gelişmede geriliklere, hastalık-
lara yakalanma sıklığında artışa, algılama
ve öğrenme geriliklerine, okulda başa-
rının düşmesine yol açıyor. Çocuklarda
yanlış beslenme, besinlerle ihtiyaç olan
demirin yeterince alınmaması, erken dö-
nemde inek sütüne başlama ve çok fazla inek sütü alımı nedeniyle kansızlık artıyor.
International Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilem İrkin, yetişkinlerde demir eksikliğine bağlı kansızlığın başlıca altı sağlık sorununa yol açtığını belirterek bunları söyle sıralıyor: • Sürekli yorgunluk ve halsizlik hali uzun
vadede depresyon,• Kolay üşüme,• Çarpıntı ve nefes darlığı,• Sık hastalanma,• Baş dönmesi,• Saç dökülmesi ve tırnak kırılmaları.
Genç Kızlar Düşük Kalori ve Tek Tip Di-yet Yapmasın
Kansızlığın temelleri bebeklikte atılıyor. Çocuklukta ve genç kızlık dönemindeki yanlış beslenme tarzı da sorunu ağırlaş-tırıyor. Özellikle gelişme çağlarında genç kızlar tarafından yapılan düşük kalorili ve tek tip diyetler demir eksikliğinin gö-rülmesine neden oluyor. Üstelik bu tip
KadınlardanDemiri ÇalanNedir?Gelişme çağlarında genç kızlar tarafından yapılan düşük kalorili ve tek tip diyetler demir eksikliğinin görülmesine neden oluyor.
h a b e r , G Ü N E Ş K A Z D A Ğ L I
53ARALIK / 2011
beslenme, sadece anemi görülmesine
değil, yanlış ve yetersiz beslenmeye bağlı
birçok sağlık sorununu da beraberinde
getiriyor. Bu sorunlardan bazıları şöyle
sıralanabilir:
• Yetersiz enerji alımına bağlı olarak bü-
yüme gelişme gerilikleri,
• Boy uzunluğunun yeterli olmaması,
• Yağ alımında yetersizliklere bağlı gecik-
miş geç adet dönemi,
• Adet dönemindeki düzensizlikler,
• Demir eksikliğine bağlı çabuk yorulma,
• Baş dönmesi,
• Çarpıntı,
• Ciltte solukluk,
• Saç dökülmesi,
• Tırnak kırılmaları.
Kalsiyum İçeren Gıdalar da Demiri Ka-
çırıyor
Demir eksikliğinin görülme nedenleri
arasında yetersiz demir alımının yanında
yetersiz emilimi de önemli. Bazen demir
alımı yeterli olsa bile emilimde sorun var-
sa demir eksikliği gelişebiliyor. Bu emilim
bozukluğunun altında metabolik sistem-
deki bozukluklar yer alabileceği gibi, bes-
lenme tarzındaki yanlışlar da neden ola-
biliyor. Gıdalarla vücuda demir alınırken
beraberinde C vitamini alınması emilimi
artırırken, kalsiyum içeren gıdaların çok
tüketilmesi demirin emilimini azaltırken,
çay kahve tüketimi de demir eksikliğine
neden olabiliyor.
Adet Kanamaları Aşırıysa Doktora Gi-
dilmeli
Aneminin kadınlarda daha sık görülme-
sinin nedenlerinden biri de aylık kana-
malar. Bir kadın ortalama beş gün süren
bir adet döneminde yaklaşık 30 ml kan
kaybedebiliyor. Bu da 20-50 mg bir de-
mir kaybına neden oluyor. Bu dönemin
uzun ve yoğun geçmesini engellemek ve
tedavi etmek amacıyla mutlaka bir kadın
doğum uzmanından destek alınması ge-
rekiyor. Emilimde bozukluklar, aylık adet
kanamalarında çok fazla kan kaybı, sık
doğumlar ve iki doğum arasındaki dö-
nemler kansızlığın yetersiz demir alımı
dışındaki nedenlerinden birkaçı…
Demir İlaçları Hekime Sorulmadan
Alınmamalı
Dilem İrkin, demir eksikliği tedavisinde ilk
amacın anemiye neden olan sorunun te-
davi edilmesi olduğuna dikkati çekerek,
“Yetersiz demir içeren besinlerin tüketimi
yerine, demir içeriğinden zengin besinler
alınmasını sağlayacak bir beslenme prog-
ramı hazırlanabilir. Mide ya da barsaktan
kaynaklı bir emilim bozukluğu varsa bu-
nun tedavi edilmesi, aylık adet kanama-
larından kaynaklanıyorsa bu dönemlerin
düzenlenmesi büyük önem taşıyor” diyor.
Kansızlık tedavisinde demir içeren ilaçla-
rın kullanımı mutlaka doktor önerisiyle
yapılmalı, düzenli olarak kullanılmalı ve
bunun yanında demirden zengin bir bes-
lenme programı uygulanmalı. Demir ek-
sikliği düzeyinin saptananak, eksiklik be-
lirlenmesi halinde ilaç ve diyet tedavisisi
planlanarak, kan düzeyleri takip edilmeli.
Sık görülmese de demirin eksikliği gibi
fazlalığı da sorun yaratabiliyor. Depolan-
ma özelliği olduğu için gereksinimden
fazla demir alımı demir fazlalığına neden
olabiliyor. Demir fazlalığı sonucu halsiz-
lik, bulantı, kalp çalışmasında sorunlar
görülüyor. En sık etkilenen organlar ise
karaciğer, dalak, kalp ve pankreas olu-
yor. Ayrıca deride kızıllık ve kahverengilik
görülüyor.
Kansızlık tedavisinde demir içeren ilaçların kullanımı mutlaka doktor önerisiyle yapılmalı, düzenli olarak kullanılmalı ve bunun yanında demirden zengin bir beslenme programı uygulanmalı.
54 ARALIK / 2011
Sağlık Bakanlığı, tıbbi ürün olmadıkları halde ilaç gibi satılan kırk dört ürünü ec-zanelerden toplatıyor. Türk Tabipler Bir-liği de (TTB) söz konusu ürünlerin insan sağlığını açık bir şekilde tehdit ettiğini belirterek, “Kullanılan ilaçlarla etkileşime geçerek tedaviyi olumsuz etkileyebilir. Hatta zehirlenmelere yol açarak ölüm-lere neden olabilir” uyarısında bulundu. Bunun üzerine il sağlık müdürlüklerine bağlı ekipler, başta eczaneler olmak üze-re ıtriyat, market ve aktarlara giderek söz konusu ürünleri toplamaya başladı. Alı-nan bilgiye göre bir ay içinde bu ilaçlar piyasada kalmayacak.
Bu kararı olumlu karşılayan Türk Tabipler Birliği vatandaşa bir dizi uyarıda bulundu. Birlik adına açıklama yapan TTB Uzman-lık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (UDEK) Yürütme Kurulu üyesi Prof. Dr. Ersin Yarış, hiçbirinin ilaç niteliği taşımadığını belirt-ti. İlaç olmadıkları için de Sağlık Bakan-lığı tarafından denetlenmediği ve ruh-satlandırılmadığına dikkat çeken Yarış, “Bu ürünler Sağlık açısından ciddi birer tehdittirler. Bu tür ürünlerin kullanılması ölümcül sonuçlar doğurabilir” dedi.
Bakanlıkça Ruhsatlandırılmayan Hiçbir Ürüne İlaç Gözüyle Bakmamalı
Yarış sözlerine şöyle devam etti: “Bazı has-talar, tedavisini yarıda keserek olumsuz etkileri konusunda hiçbir şey bilinmeyen bu ticari ürünleri kullanıyor. Bazılarıysa tedavilerine devam etmekle birlikte bu ürünleri de kullanmakta. Kullandıkları ilaçlarla bu ürünler arasında ciddi etki-leşmeler olabileceği unutulmamalı. Bu etkileşmeler tedaviyi başarısız kılabildiği gibi ‘toksik’ yani olumsuz sonuçlar bile doğurabiliyor.”
Türk Tabipler Birliği üyesi Prof. Dr. Ersin Yarış, söz konusu ürünlerin yararlı oldu-ğuna dair hiçbir bilimsel çalışmanın bu-lunmadığını söyledi. Yarış, “Türkiye’de ilaç statüsündeki her madde Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmak zorunda. Vatandaş, Bakanlıkça ruhsatlandırılma-yan hiçbir ürüne ilaç gözüyle bakmamalı, kuşkuyla bakmalı ve güvenmemeli” dedi.
Bitkisel bir ilaç kullanmadan önce mut-laka hekime başvurulması gerektiğini vurgulayan Yarış, “Toplum sağlığı açısın-dan ciddi sakıncaları bulunan bu ürünleri kullanmadan önce doktorunuza sorun. En önemli adım bu. Yanıltıcı reklamlara kanarak hem sağlığından hem cebindeki paradan olmayın.”
Bazı Bitkisel Ürünler Piyasadan Toplatılacak
Sağlık Bakanlığı, kozmetik ürün gibi lanse edilen kırk dört ürünü eczanelerden toplatıyor.
h a b e r , S U Ö Z G Ü R
57ARALIK / 2011
Toplumda göz kuruluğu olarak adlandı-rılan, tıptaki adıyla “kuru göz” hastalığı, belli hastalık grubuyla ilişkilendirilen bir durum. Göz kuruluğunun daha genel bir terim olduğunu belirten Acıbadem Bakırköy Hastanesi Göz Sağlığı ve Hasta-lıkları Uzmanı Dr. İffet Emel Çolakoğlu, bu hastalığın oluşmaması için üç koşul ge-rektiğine dikkati çekiyor: Gözyaşı miktarı-nın ve kalitesinin iyi olması, kornea yüze-yinin düzgün olması ve gözkapaklarının fonksiyonlarının iyi olması.
Acıma, Yanma, Batma
Normalde bir kişi dakikada 12-15 kez göz kırpıyor ve gözyaşı film tabakası homojenliğini bozmadan 15-45 saniye boyunca kornea yüzeyinde kalabiliyor. Ancak çok dikkatli bir noktaya odaklan-mak, kitap okumak, bilgisayar başında uzun süreler geçirmek göz kırpma sayısı-nı azaltabiliyor. Normalde saatte 900 defa
göz kırparken, bu sayı 100’e iniyor. Klima ve sigara dumanı gibi faktörler de göz-yaşı kırılma zamanını azaltıyor. Kuru göz hastalığının başlıca belirtileri arasında; kı-zarıklık, acıma, yanma ve batma, bulanık görme, yapışma, takılma hissi, aşırı sulan-ma geliyor. Ayrıca A vitamini eksikliklerin-de de kuru göz ortaya çıkabiliyor.
Körlüğe Kadar Gidebiliyor
Göz kuruluğunun körlüğe kadar gidebi-lecek bir sorun olduğunu ifade eden Dr. Emel Çolakoğlu, “Çünkü gözyaşının fonk-siyonları ortadan kalkınca, gözler enfeksi-yona yatkın hale geliyor, oksijen sağlıklı bir şekilde taşınamıyor. Kornea damarsız bir yapı olduğu için oksijenle besleni-yor. Bu beslenme bozulunca korneada damarlanmalar ve çatlaklar meydana geliyor. Bunlar enfeksiyon için bir odak oluşturuyor. Gerçekten kalıcı görme kay-bına neden olacak yapısal değişiklikler
Kuru Göz Körlüğe Yol Açabilir
Kuru göz hastalığının başlıca belirtileri arasında; kızarıklık, acıma, yanma ve batma, bulanık görme, yapışma, takılma hissi, aşırı sulanma geliyor.
h a b e r , A Y Ş E Y I L M A Z T Ü R K
58 ARALIK / 2011
oluşabiliyor. Bu nedenle gözyaşını müm-kün olduğu kadar korumak ve gözü ıslak tutmak önem taşıyor” diyor.
Kuru Gözü Yaratan Dört Neden
Dr. Emel Çolakoğlu, kuru göz hastalığının başlıca nedenlerini şöyle sıralıyor:
Göz Kırpma Refleksinin Azalması: Bazı hastalıkların varlığı nedeniyle kırpma me-kanizmasını düzenleyen sinirlerde sorun-lar olabiliyor ve keratit oluşuyor.
Kapak Sorunları: Yüz felcinin gelişme-siyle kapak fonksiyonunda zayıflık ortaya çıkabiliyor. Tiroit veya tümör gibi neden-lerle gözün dışa fırlak olması, yaşlılıkta ya da travma sonrasında kapağın dışa doğ-ru dönmesi kapak fonksiyonunda bozul-maya yol açıyor.
Kirpik Sorunları: Yağ bezlerinin enfeksi-yonu, trahom gibi göz hastalıkları, özel konjoktivit tipleri, bazı ilaç reaksiyonları ve cilt hastalıkları göz yapısındaki denge-leri bozabiliyor.
Gözyaşında Azalma: Gözyaşı bezlerinde sorun oluyor. Bu sorunlar gözyaşı bezinin yokluğu veya küçüklüğü olabildiği gibi;
enflamasyon, tümör, radyasyon, yanık ve travma gibi nedenlerle gözyaşı bezinin zarar görmesi ile de ortaya çıkabiliyor. Vücutta salgı yapan diğer bezlerde de eş zamanlı bozuklukların araştırılması gere-kiyor. Menopoz ve hamilelikte hormonal etkilerle de gözyaşı miktarı azabiliyor.
Kuru Gözü Nasıl Tedavi Ediliyor?
Kuru göz hastalığının tedavisi mümkün. Tedavide birçok yöntem kullanılıyor. Dr. Emel Çolakoğlu bu yöntemleri şöyle sı-ralıyor:
• Çeşitli ilaçlar yardımıyla gözyaşının üre-timini artırmayı hedefliyoruz.
• Çeşitli tedavi yöntemleriyle gözyaşının kaçmasını engellemeye çalışıyoruz.
• Gözyaşını göllendirirsek kuruluğu azal-tabiliriz. Kanallara geçişi sağlayan mi-nik delikler var, bunları tıkıyoruz. Lazer uygulaması veya silikon tıkaçlar koyu-yoruz. Bu tıkaçlar altı ay bir yıla kadar orada kalabiliyor.
• Düşük su içerikli lensler ve/veya gözlük uygulamaları ile gözyaşının buharlaş-masını azaltmaya çalışıyoruz.
• Gözyaşını yerine koyabiliriz. Bunlar
damla ve jel şeklinde olabileceği gibi,
pomad şeklinde de olabiliyor.
• Eğer kişinin vücudunda A ve B12 vi-
tamini eksikliği varsa vitamin desteği
yapılıyor. PH oranının belli seviyede tu-
tulması gerekiyor.
• Kapak dışa dönmüşse ve kapak felci
varsa kapak cerrahisi yapılabiliyor.
• Kişinin çevre şartları da önem taşıyor.
Sigarasız ortam, klima, bilgisayar, evin
neminin ayarlanması önemlidir. Dış
faktörler dengelenerek daha sağlıklı bir
ortam yaratabilir.
Çok dikkatli bir noktaya odaklanmak, kitap okumak, bilgisayar başında uzun süreler geçirmek göz kırpma sayısını azaltabiliyor.
60 ARALIK / 2011
Kemoterapi ve radyoterapi tedavisinde birçok farklı yan etki baş gösterebiliyor; halsizlik, yorgunluk, kansızlık, iştahsızlık, kanama, kabızlık, hafıza değişiklikleri, yutkunma zorluğu, bulantı, kusma, ishal, saç dökülmesi, enfeksiyon riskinin artma-sı, kas-sinir sistemi değişiklikleri, cilt ve tırnak değişiklikleri, ödem ve idrar prob-lemleri bunların başlıcaları.
Neolife Tıp Merkezi Başhekimi Uzm. Dr. Nesrin Canpolat, sıralanan yan etkilerin bütün hastalarda görülmediğini belirti-yor; en sık karşılaşılan yan etkiler ve başa çıkma yöntemlerine ilişkin önerilerini şöyle sıralıyor:
Estetik Görünümü Etkileyen Yan Etki-lere Karşı Çözüm Önerileri
Saç ve kirpik dökülmesi özellikle kadın-larda kemoterapinin en rahatsız edici etkileri arasında yer alıyor. Saç dökülme-sinin derecesi, ilaç ve doza bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Klinik çalışmalar kafa derisini soğutmanın tedavi sonrası
Kemoterapi ve Radyoterapinin Yan Etkileri İle Baş Etmenin İpuçları
h a b e r , S U Ö Z G Ü R saç kaybını önlemede etkili olduğunu gösteriyor. Bunun için özel olarak üretil-miş ve tedavi sırasında uygulanan kep-ler kullanılıyor. Kafa derisini soğutmada amaç; kafa derisini besleyen damarları daraltarak oradaki kan akımını dolayısıyla saç diplerine giden kemoterapi ilaç mik-tarını azaltmak ve aynı zamanda hücrele-rin metabolizmasını yavaşlatmak. Saçları dökülmüş hastalar için gelişmiş tekno-lojiler ile hazırlanmış ve kendi saçı görü-nümünü veren peruklar da yaygın olarak kullanılıyor.
Meme operasyonu geçiren hastalarda; meme kaybı söz konusu ise protez me-meler ve özel dolgulu sütyenler ile este-tik görünüm korunabiliyor.
Bazı Kanser Türlerinde Fizik Tedavi Destekleyici Tedavi Olarak Uygulanıyor
Beyin, kemik, meme, akciğer ve gırtlak kanserlerinde fizik tedavi uygulamaları tedavinin önemli bir parçasını oluşturu-yor. Kanser tedavisinde uygulanan kemo-
60 ARALIK / 2011
61ARALIK / 2011
terapi ve radyoterapi sonrasında oluşan solunum sistemi problemleri, yorgunluk ve fiziksel kondisyon kayıplarında da fizik tedavi ve rehabilitasyondan faydalanılı-yor.
Hastalığın tüm evrelerinde rehabilitas-yon önerilebiliyor. Rehabilitasyon prog-ramının etki süresi hastalığın yarattığı komplikasyon ile orantılı olarak değişiyor. Örneğin, kanserin yarattığı komplikas-yonlardan yorgunluk, fiziksel kondisyon kaybı, günlük yaşama adaptasyon sıkın-tısı gibi durumlarda rehabilitasyonun et-kisi kısa sürede görülebiliyor. Ancak beyin tümörü sonrası oluşan inme gibi daha uzun tedavi gerektiren durumlarda dü-zenli uygulanan rehabilitasyon programı ile tedavinin ilk etkileri 1-2 hafta içerisin-de görülmeye başlıyor. Süreç hastanın durumuna göre değişebiliyor.
Rehabilitasyon programının yeterliliği hastanın bulunduğu evreye göre deği-şiyor. Her evrede hasta rehabilitasyon programına alınabiliyor ve genel duru-munda iyileşme gözlemlenebiliyor ancak tedavi tam iyileşme için yeterli olmayabi-liyor.
İştah ve Kilo Kaybına Yönelik Beslen-me Önerileri
Kemoterapi ve radyoterapi sürecinde ağrı, depresyon, kabızlık, tat alma de-
ğişiklikleri, bulantı, yutma güçlüğü gibi
faktörlere bağlı olarak iştahsızlık ve kilo
kaybı ortaya çıkabilir.
İştahta azalma söz konusu ise yenilen
miktarların küçük porsiyonlara bölün-
mesi gerekir. Az az ve sık sık yemek ye-
menin yanı sıra, ana ve ara öğünlerin
oluşturulması kişiye rahatlık sağlar. Ağız
içinde oluşan yaralar nedeniyle yemek
yemekte güçlük çekiliyorsa, yiyecekleri
doğrayıcıdan geçirip püre kıvamına ge-
tirmek yutmayı kolaylaştırır. Besin tüketi-
mi tamamen kesilmiş ise doktorun veya
diyetisyenin önerdiği hazır mamalara
başlanabilir.
Bu Dönemde Sağlıklı ve Dengeli Bes-
lenmenin İpuçları
• Antioksidan açısından güçlü olan A, C,
E vitaminleri ile çinko ve selenyum mi-
nerallerini içeren yiyeceklerin yenmesi
bağışıklık sistemini güçlendirir.
• Balık, ceviz, fındık ve badem gibi ome-
ga üç kaynaklarının düzenli tüketilmesi
gerekir.
• Çinko, selenyum, protein ve E vitamini
kaynağı olan kurubaklagillerin haftada
1-2 kez öğünlere dahil edilmesinde
fayda var.
• Her gün beş porsiyon sebze ve meyve
tüketilmesi enerjiyi artırır.
• Kabuklu yenebilen meyvelerin kabuğu
soyulmadan yenmesi bağırsak faaliyet-
lerine katkıda bulunur.
• Günde 25-30 gr posa tüketimi, bağır-
sakların korunması ve düzenli çalış-
masını sağlar. Kansızlık problemi yoksa
tam buğday, çavdar ve kepekli ekmek-
lerin tercih edilmesi posa tüketimini ar-
tırır. Ayrıca aç karnına kuru kayısı, incir
ve mürdüm eriği yenmesi bağırsakların
düzenli çalışmasına yardımcı olur.
• Her gün 1,5 litre su içilmesi gerekir.
• Turşu, salamura, konserve gıda, sosis,
salam, sucuk gibi şarküteri ürünleri, ha-
zır meyve suları, kolalı içecekler, çeşme
suyu, hazır çorba, ağır yağda pişirilmiş
ürünler, direk kömür ya da odun ate-
şinde yapılan ızgaralar, şeker ve acılı
baharatların tüketiminin azaltılmasın-
da fayda var.
Klinik çalışmalar kafa derisini soğutmanın tedavi sonrası saç kaybını önlemede etkili olduğunu gösteriyor.
62 ARALIK / 2011
Hızlı, stresli yaşam, kötü beslenme gibi
büyük şehirlerde yaşamanın getirdiği
riskler nedeniyle dünyada olduğu gibi
ülkemizde de kalınbağırsak kanserlerin-
de artış görülüyor. Kalınbağırsaktaki bu
tümörler karaciğer başta olmak üzere,
akciğerler ve karına da yayılabiliyor. Bun-
dan yirmi yıl öncesine kadar cerrahların
neşter vurmaktan çekindiği, hastaların
yaşamını yitirmesine yol açan bu tümör-
ler, günümüzde modern cerrahi teknik-
leri sayesinde karaciğerden ya da diğer
organlardan başarılı bir şekilde çıkarılabi-
liyor. Kalınbağırsak tümörü olup da kara-
ciğerine tümör yayılan kişilerin ortalama
ömrü, yeni teknikler sayesinde üç katına
çıkabiliyor.
Abd’de Her Yıl 150 Bin Kişi Kalınbağır-
sak Kanserine Yakalanıyor
Karaciğere Yayılan Tümörlerin Cerrahisinde İyi Haber
h a b e r , S E R R A K U L Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi
ve International Hospital Organ Nakli
Merkezi Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan,
ABD’de her yıl 150 bin kişiye kalınbağır-
sak kanseri teşhisi konulduğunu, her yıl
yaklaşık 50 bin kişinin de kalınbağırsak
tümöründen öldüğünü belirtiyor. Prof.
Dr. Alihan Gürkan, kalınbağırsak kanse-
rinin yarattığı en büyük ve ciddi etkinin
tümörün karaciğer gibi hayati organla-
ra sıçraması olduğunu açıkladı. Prof. Dr.
Gürkan, “Bundan 20 yıl önce kalınbağır-
sak kanseri sonucunda özellikle de kara-
ciğerine tümör atlayan hastalar ameliyat
edilemiyordu. Bu süre içinde karaciğer
nakil ameliyatlarının sayesinde artık yeni
teknikler geliştirildi. Bu teknikler sayesin-
de hastaların yaşama oranı yüzde 37-60
arasında değişiyor” diye konuştu.
Yirmi yıl öncesine kadar cerrahların neşter vurmaktan çekindiği, hastaların yaşamını yitirmesine yol açan tümörler, günümüzde modern cerrahi teknikleri sayesinde karaciğerden ya da diğer organlardan başarılı bir şekilde çıkarılabiliyor.
63ARALIK / 2011
Yurtdışına Gitmeye Gerek Yok, Türkiye’de Yapılıyor
Prof. Dr. Alihan Gürkan, kalınbağırsak tü-mörlerinin en kötü taraflarından birinin tümörün başlangıçta hastaların sadece yüzde 25’inin karaciğerine atlamasına karşın, üç yıl içinde bu oranın yüzde 75’e yükselmesi olduğuna dikkati çekiyor. Son 20 yılda özellikle karaciğer naklinde ka-zanılan cerrahi deneyimin yanı sıra, yeni kemoterapötik ilaçların da geliştirilmesiy-le birlikte hastalığın başka organlara yayı-lımı konusunda ciddi adımlar atıldı. Artık ülkemizde en karmaşık ameliyatların bile başarıyla yapılabildiğine değinen Prof. Dr. Gürkan, “Hastaların bu ameliyatlar için yurt dışına gitmesine gerek yok. Çünkü orada ne yapılıyorsa Türkiye’de de yapıla-biliyor” dedi.
Vücudun En Kanlı Organı, Bu Yüzden Tümör Kurbanı
Karaciğerin çok fazla miktarda kan gittiği
için insan vücudunun en kanlı ve damarlı organı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Ali-han Gürkan, sekiz parçadan oluşan ka-raciğere uygulanacak cerrahi sırasındaki tekniklerin çok büyük dikkat, uzmanlık gerektirdiğini, aksi takdirde hastanın kanamadan kaybedilebileceğinin altını çizdi. Prof. Dr. Alihan Gürkan, karaciğerin vücutta belli ağırlıkta kalmasının önemi-ne de değinerek şu bilgileri verdi:
• Karaciğerin yüzde 70’ine kadar olan bölümü çıkarılabilir. Bir insan karaciğe-rinin yüzde 30’luk bölümü vücudunda kalsa bile yaşayabilir.
• Karaciğer ilginç bir organdır. Çünkü cerrahiyle bir bölümü kesilip çıkarıl-dıktan yaklaşık 4-5 hafta sonra orijinal büyüklüğüne erişir, kendini yenileme kapasitesi vardır.
• Vücuttaki bütün proteinlerin, sinirim enzimlerinin sentezi, safranın oluşturul-ması karaciğerin görevleri arasındadır.
• Her insanın karaciğerinin ağırlığı vücu-
dunun yüzde 2’si kadardır. Yani 100 ki-
loluk adamın 2 kiloluk karaciğeri vardır.
• Eğer insan karaciğerinin yüzde 70’den
fazlasını kaybederse ölebilir.
• Karaciğer vücudun başka bölgelerin-
deki tümörlerin en fazla atladığı or-
ganlardan biridir, çünkü karaciğere çok
kan gelir, bu nedenle tümörler kolay
taşınır.
Kalınbağırsak tümörü olup da karaciğerine tümör yayılan kişilerin ortalama ömrü, yeni teknikler sayesinde üç katına çıkabiliyor.
65ARALIK / 2011
Bir Pehlivanın HikayesiFilm Olacak
y a z ı , A R İ F Ç E T İ N
A n t a l y a İ l S a ğ l ı k
M ü d ü r Ya r d ı m c ı s ı ,
F o t o m a ç G a z e t e s i
Ya z a r ı
1965 yılının sıcak bir Akdeniz yazında
başladı bu hikâye. Antalya’nın yayla ola-
rak nitelenen Korkuteli ilçesinin Sıman-
dır Köyünde doğan çelimsiz bir Yörük
çocuğu. Gel zaman git zaman o yörenin
gençleri gibi yağlı güreşe merak sarmış.
Gündüz okula gidilecek, okul sonrasında
keçi ve koyunlar güdülecek ve bu süreçte
keçi ve koyunlarla oynayarak karakucak
tutulacak.
O isim Recep Gürbüz. Antalya dışarıdan
bakıldığında turizm kenti görülebilir.
Özellikle yayla köylerinde fakirlik kol ge-
zer. O fakirliğin içerisinde Recep Gürbüz,
elinde şeker çuvalından yapma çantası
ile ilçe ilçe gezer. Er Meydanı’nda kendi-
sini gösterir.
1985 yılında, yine Kırkpınar başpehlivan-
larından Elmalılı Mehmet Öztürk’ün kızı
ile hayatını birleştirir. İki yıl sonra 1987’de
oğlu Ali dünyaya gelir. Ve yıl 1988…
Edirne’de Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreş-
lerinde Başpehlivan Antalyalı Recep
Gürbüz’dür. Her yağlı güreşçinin ulaşmak
istediği en uç noktadadır artık. Üç yıl üst
üste aynı başarıyı yakalayarak altın keme-
rin ebedi sahibi olmaktır amaç.
Ne olduysa o günlerden sonra olur. Be-
yin tümörü teşhisi konulan Başpehlivan
Recep Gürbüz, üç ay sonra 1989’un Eylül
ayında vefat eder. Hastalığını öğrendik-
ten sonra oğlunun da kendisi gibi pehli-
van olmasını eşine vasiyet eder. Ali, hiçbir
şeyin farkında değildir. Babası gibi pehli-
van olan dedesi Mehmet ÖZTÜRK (Elma-
lılı Sarı Mehmet)’ün himayesindedir. Güç-
lü fiziği ile akranları arasında kendini fark
ettiren Ali, Güreş Milli Takımı hocalarının
da dikkatini çeker. Ali, gençlerde Dünya
ve Avrupa üçüncülüğü derecesini elde
eder.
Ali Favori Gösterildi
Ve tarihler 10 Temmuz 2011 Pazar gü-
nünü gösterir. Son iki yılın başpehliva-
nı Mehmet Yeşil’in elenerek ebedi altın
kemer şansını kaybetmesi sonucunda spor
65ARALIK / 2011
66 ARALIK / 2011
gözler diğer favorilere yönelir. Ali’nin
duyguları farklıdır. Onun için zirveye çık-
mak sadece zafer kazanmak değildir. 23
yıl önce yüzünü dahi hatırlamadığı ba-
basının annesine verdiği vasiyeti yerine
getirmektir ana hedef.
Aynı durumda olduğunuzu siz düşünün.
Canınız kadar sevdiğiniz ve henüz bir ya-
şında kaybettiğiniz babanızın size verdiği
görevi ifa edeceksiniz. Hangi duygular
içerisinde olursunuz. Saat 17:30’da Kırk-
pınar Başcazgırı Şükrü KAYABAŞ ve arka-
daşları son iki pehlivanı seyirciye takdim
ederken “Rahmetli Başpehlivan Recep
Gürbüz’ün oğlu” cümlesini kullanınca, Ali
dişlerini sıkarak gözyaşlarına hâkim olu-
yordu. Ali’nin duygularını anlayanlar ise
ayı şansa sahip değildi.
Babamın Vasiyetini Yerine Getirdim
Puanlama güreşinin sonunda rakibi Re-
cep Kara’nın dalgınlığından faydalanan
Ali Gürbüz, bastırıp bir puan alarak 23 yıl-
lık hayalini gerçekleştiriyordu.
Basın mensuplarına ise “Babamın yo-
lunda yürümek istedim. O, Kırkpınar’da
başpehlivan olmuş birisi. Şimdi babamın
başarısını tekrarladım. O da benim bunu
başarmamı istiyormuş. Ben de bunu ba-
şardım ve çok mutluyum. Babamın vasi-
yetini yerine getirmenin onurunu yaşıyo-
rum.” dedi.
Bir gün sonrasında memleketi Elmalı’ya
gelen Ali Gürbüz, Elmalı Güreş Sahası’nın
hemen yanında bulunan babasının me-
zarının üzerine kapanır. Ağzından şu
cümleler dökülür. “Baba ben geldim,
sözümü tuttum baba, sözümü tuttum.”
Sonrasında hıçkırıklara boğuldu Ali. Hıç-
kırıklara boğulan sadece Ali değildi. Sarıl-
dığı annesi ve orada Kırkpınar Başpehli-
vanını karşılayan binlerce insan.
Ali’nin ve babasının hayatı, Sanatçı Sümer
Tilmaç tarafından yakında beyaz perdeye
aktarılacak. Adı spor olsa da, aslında ha-
yatın bizzat kendisi…
Sağlıcakla kalın…
66 ARALIK / 2011
Ali’nin ve babasının hayatı, Sanatçı Sümer Tilmaç tarafından yakında beyaz perdeye aktarılacak.
69ARALIK / 2011
Dünyanın var oluşundan itibaren insan-lığın duygu ve düşüncelerinin aktarılma-sında müzik bir araç olarak kullanılmıştır. Ruhun gıdası olarak addedilen müzik evrenselliğin engin kollarıyla her bireyi sarmış, sarmalamıştır. Yüzyıllar boyu mü-zik eğlence, dinsel ve tedavi amaçlı ola-rak kullanmıştır. Tarihte Şamanların mü-zik, ritim ve dans ile insan ruhunu tedavi etmeye çalışmaları, onların ilk ruh heki-mi tipleri olarak sembolize edilmelerini sağlamıştır. Hastalıkların sebebi olarak gördükleri kötü ruhların defedilmesi için ayinler yapmışlardır. Kopuz ve davul gibi enstrümanları kullanarak hastaları tedavi etmeye çalışan Türklerin, İslamiyet sonra-sı müziğe bakış açısında kısa zamanlı bir değişim görülse de Hz. Muhammed’in Kur’an-ı Kerim’i güzel kıraatı gelecek dö-nemde din alimlerinin ve devlet büyük-lerinin müziğe bakışlarını değiştirmiştir.
Farabi, İbn-i Sina gibi önemli Türk-İslam filozofları müzik ve müzik ile tedavinin insan ruhundaki olumlu etkilerini açık-lamış, eserlerinde konu ile ilgili bilgiler vermişlerdir. İbn-i Sina Tıp içerisinde musikinin yerini şu şekilde tanımlamıştır; ‘‘Tedavinin en iyi yollarından, en etkili-lerinden biri, hastanın aklî ve ruhî güç-lerini arttırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, ona en iyi musikiyi dinletmek, onu sevdiği in-sanlarla bir araya getirmektir.’’ 1 İbn-i Sina gibi değerli düşünürlerin müzik ile tedavi konusundaki görüşleri zamanla devletin sağlık politikalarına yansımıştır. Osmanlı Devletinde Selçuklu mirasından gelen Darüşşifa kültüründe müzikle tedavi yön-temi uygulanmıştır. Ancak bu düşünce sistemi içerisinde fiziki şartları ve mimari yapısı ile bu tedavi şekline hazır olan tek darüşşifa Osmanlı Devletinin Avrupa’ya
açılan kapısı, zamanında Devlet-i Aliyeyi Osmaniye’nin Payitahtı olmuş Edirne’nin Tunca nehri kıyısında kurulmuş olan Edir-ne II. Bayezid darüşşifasıdır.
Darüşşifa’nın Kuruluşu 1484 yılında Kili ve Akkirman’ı fethetmek için İstanbul’dan yola çıkan padişah II. Bayezid, Edirne’de halkın ihtiyaçlarını gö-rerek burada bir darüşşifa, cami, medrese ve imaret yapılmasına karar vermiştir. Bu karar doğrultusunda Mimar Hayreddin tarafından yapımına başlanan külliye dört yılda tamamlanmış, Tunca Nehri kenarında etrafı duvarlarla çevrili cami, medrese, tabhâne, imaret, hamam, sıb-yan mektebi ve darüşşifadan oluşan kül-liye 1488 yılında törenle hizmete açılmış-tır. Darüşşifa 1. avlu, 2. avlu ve ana blok olmak üzere üç bölümden meydana gelmiş, Darüşşifa’nın vakfiyesinde kuru-mun otuz yataklı olduğu belirtilmiştir.
yazı
, D
İDE
M G
ÜL
KA
Ç
Avrupa’da akıl hastalarının ruhlarının şeytan tarafından ele geçirildiği gerekçesiyle yakıldıkları dönemde Türklerin müzik ve su ile bu hastalıkları
tedavi etmeye çalışması kültürümüzdeki insancıl yaklaşıma bir örnek teşkil etmektedir.
Müziğin Büyüsüne Adanmış Bir Tedavi Merkezi
‘‘Edirne II. Bayezid Darüşşifası’’
69ARALIK / 2011
70 ARALIK / 2011
Darüşşifada ilk dönem kayıtlarında otuz-elli arası hastanın tedavi edildiği, yirmi bir personelin çalıştığı belirtilmiş ancak bu rakamlar zamanın şart ve ihtiyaçlarına göre değişmiştir. Darüşşifanın ana blo-ğunda Şifahane bölümü mevcuttu. Bu bölümde on kişilik musiki heyeti haftanın üç günü konser verirdi. Bu yapının mi-mari özelliğinden ötürü tüm darüşşifada yankılanan müzik sesi ile hastalar tedavi edilirdi. Ayrıca hastalarının tedavileri için şadırvandan fışkıran su sesi ve güzel ko-kulardan (sümbül, reyhan, lale, karanfil, şebboy v.b.) da faydalanılırdı. Darüşşifada tedavi ücretsiz olmakla beraber haftanın iki günü de hastalara ilaç dağıtılır, hasta
olmadığı halde ilaç almak isteyenler olur-sa da onların bu tavırlarına istinaden “Sıh-hatli olan kimse bu ilaçlardan bir tane bile alırsa, hasta olsun; Firavun ve Karun ona lanet etsin.” diye bedduada bulunulurdu. 1682 yılında Edirne’yi ziyareti esnasında darüşşifaya uğrayan Evliya Çelebi bu ya-pıyı tanıtmış ve hastalara uygulanan te-davi yöntemleri hakkında bilgi vermiştir. Avrupa’da akıl hastalarının ruhlarının şey-tan tarafından ele geçirildiği gerekçesiyle yakıldıkları dönemde Türklerin müzik ve su ile bu hastalıkları tedavi etmeye çalış-ması kültürümüzdeki insancıl yaklaşıma da bir örnek teşkil etmektedir.Osmanlı Devletinde musiki ve su ile teda-vi süreçleri yaşanırken dünyada pek çok devlet ancak II. Dünya savaşı döneminde yaralı askerlerin tedavi süreçlerinde mü-ziği kullanmıştır. 1960’lardan sonra ise müzikle tedavinin uzmanlık dalı olması-na ve bu alanda eğitimli kişilerin yetişti-rilmesine karar verilmiştir. Bu karar sonra-sında ise müzik ile tedavinin alternatif bir tedavi yöntemi mi yoksa rehabilitasyon yöntemi mi olduğu konusunda tartış-malar alevlenmiş ancak 1997 yılında son-landırılmıştır. Müzikle tedavi geleneksel
tıbba uygun bilimsel bir tedavi yöntemi
olarak kabul edilmiştir.
Bugün Tıp Müzesi Olarak KullanılıyorBu değerli yapı yüzyıllarca halka hizmet
verdikten sonra 1850’li yıllara gelindiğin-
de bakımsız bir halde sadece akıl hastala-
rının tecrit edildiği bir yer haline gelmiştir.
1875 yılında Edirne’yi ziyaret eden Saffet
Paşa bu durumu sadrazama sunduğu
bir raporda ifade etmiştir. Bu dönemde
meydana gelen 1877-1878 Osmanlı-Rus
Savaşı esnasında Edirne’nin işgali üzerine,
buradaki hastalar İstanbul’a gönderilmiş-
tir. Ancak bu hastaların İstanbul’da kabul
edilecekleri alanda yer kalmaması üzeri-
ne İstanbul’dan Edirne Valiliği’ne bir emir
yollanarak darüşşifanın onarılması ve tek-
rar kullanıma açılması istenmiştir. 1896
ve 1910 yıllarında tekrar onarım gören
külliye cami hariç diğer bölümleri Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından 1984 yılın-
da Trakya Üniversitesi’ne devredilmiştir.
Trakya Üniversitesi tarafından onarılan
yapı bugün Tıp Tarihi Müzesi olarak kul-
lanılmaktadır.
1 Bekir Grebene, Müzikle Tedavi, Ankara 1978, s.25.
Osmanlı Devletinde musiki ve su ile tedavi süreçleri yaşanırken dünyada pek çok devlet ancak II. Dünya savaşı döneminde yaralı askerlerin tedavi süreçlerinde müziği kullanmıştır.
Edirn
e / I
I.Bay
ezid
Dar
üşşif
ası’n
da
mus
iki i
le te
davi
oda
sı
70 ARALIK / 2011
72 ARALIK / 2011
Oyunculuğa küçük yaşta başlayarak çok büyük projelere imza attınız. En başa dönersek ilk adımlarınızı kısa-ca özetler misiniz?
1994 yılında Özel Boğaziçi Lisesi’nin des-
teğiyle Evren Ergeç ile birlikte “Boğaziçi
Sanat” adında yarı profesyonel bir tiyat-
ro kurduk. İlk profesyonel tiyatro dene-
yimine “Tiyatro İstanbul” sahnesinde
sergilenen “Acaba Hangisi?” adlı oyunla
başladım. “Batı Yakasının Hikayesi”, “Sha-
kespare”, “Orhan Veli” ile devam ederken
lise son yıllarımda “A Takımı” adlı program-
da muhabirlik yapmaya başladım. Sonra
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatu-
arına gittim. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde
mastırımı tamamladım.
Gazeteciliğe neden devam etmedi-niz?
Gazetecilik aslında bir tesadüf olmuştu.
Henüz 17 yaşındaydım. Lise döneminde
tecrübe kazanmak yaptığım bir işti ve
konservatuara başladığımda bitirmeyi
düşünüyordum. Konservatuarda okur-
ken iki yıl “A Takımı”nı yürüttüm. Sonra
kariyerime oyunculukla devam etmeye
karar verdim.
Mustafa Alabora ve Betül Arım’ın oğlu olmanın getirdiği bir teşvik mi bu?
Hayır, bu mesleği seçmemde ailemin hiç
etkisi olmadı. Zaten istediğim, eğitimini
aldığım bir meslekti. 1997 yılında pro-
fesyonel olarak “Kara Melek” adlı diziyle
başladım. O dönem yirmi yaşındaydım.
“Acaba Hangisi?” adlı tiyatro oyunumu ve
ilk sinema deneyimim olan “Kayıkçı” filmi-
ni aynı anda yürütüyordum. Konservatu-
ardan mezun olur olmaz “Yılan Hikayesi”
dizisinde rol aldım.
Mesleğinizin zirve yaptığı bir roldü Memoli…
Mesleğimin değil de şöhretin desek daha
doğru açıkçası. Ayın zamanda Müjdat
Memoli Şöhretimin Zirve Yaptığı Bir Roldü
Röportaj, Zehra Güler
73ARALIK / 2011
74 ARALIK / 2011
Gezen sanat merkezinde beş yıl sahne
hocalığı yaptım. Dört yıl boyunca Garaj
İstanbul’un kurucu ve yöneticiliğini yap-
tım. Radyo programı, reklam çekimleri,
diziler, art arda gelmeye başladı.
Sizce “Memoli” karakteri neden bu ka-dar çok sevildi ve benimsendi?
“Yılan Hikayesi” dizisi Türk televizyon ta-
rihinin en çok izlenmiş dizilerinden biri
oldu. Meltem Cumbul çok iyi arkadaşım
hâlâ görüşüyoruz. Bir dönem “Perihan
Abla” ne ise o kuşak için “Memoli”de oydu.
Tabii ki iyi bir ekip kurmakla bağlantılıdır
ama iyi bir ekip kurmanın da ötesine geç-
miştir. Mesela Galatasaray’ın dört yıl üst
üste şampiyon olup UEFA kupasını alma-
sı sadece iyi yönetilmekle alakalı bir şey
değildir. Başka koşullar da bir araya getirir.
O kadar kaliteli bir elemanı bir arada ba-
rındırıp başarılı olamayabilirsiniz.
“Hababam Sınıfı”nda yıllar sonra baş-rolde oynamak nasıl bir duygu?
Çok güzel bir şey benim için. Bu rolü
kabul etmemek için Arzu Film’in ofisine
gitmiştim. Ama Kartal Tibet’in heyecanı
beni ikna etmeye yetti. Zaten ilk yönet-
menlik deneyimini “Hababam Sınıfı”nı çe-
kerek yaptı. Yılların aktörünün heyecanın-
dan etkilenmemek mümkün değildi. Üç
dönem “Hababam Sınıfı”nı çektik. Seyirci
sayısına baktığımızda başarısını görebi-
liyoruz. Başarı ne ile ölçtüğünüze bakılır
ama sonuç olarak ticari bir başarısı vardı.
Çok keyifli bir kadroydu.
Garajistanbul nedir?
2006 yılında tohumları atılan 2007 yılında
kurulan çağdaş gösteri sanatları alanıdır.
Garajistanbul, mekanı Beyoğlu’nda olan,
tüm gelirini sanatsal üretim için kullanan
uluslararası çağdaş gösteri sanatları ku-
rum ve kooperatif olarak örgütlenmiş bir
sivil toplum kuruluşudur. Bir otopark’tan
dönüştürülen mekanı, her gösteri için ye-
niden tasarlanabilen, sanatçılar ile seyirci-
lerin alışıldık gösteri mekanlarından farklı
olarak, aynı zeminde oldukları bir alan. Yıl
içinde farklı sanat disiplinlerinden elliden
fazla yapım sergileniyor. Benim üç yılım
tamamen garajistanbul’da geçti.
Oyuncular sendikası başkanlığınız ha-yırlı olsun. Bu oluşumun içeriğini din-leyebilir miyiz?
Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki bu
kadar yıldır keskin bir mücadelenin içeri-
sinde yer alan bir oyuncu olarak, setteki
ya da kendi hayatımdaki temel çalışma
koşullarıyla ilgili hizmet yapamadım. Bir
taraftan insanların sömürülmemesi için
yürürken diğer tarafta on sekiz saat sette
çalışıyor olmak ters geldi. İçinde bulun-
duğumuz sektör çok vahşi ama dünya da
bu böyle. Los Angales’e gittiğinizde gö-
rürsünüz, garsonların çoğu oyuncudur.
Neden böyle bir ihtiyaç doğdu? Çünkü
oyuncuların çalışma koşullarındaki du-
rumlar önüne geçilemez bir hâl aldı.
Hatta bazılarımız mesleğimizi yapmak
istemeyecek hâle geldik, bazılarımız da
istemeye istemeye yaptı. Bu en çok kaza-
nandan tutun da en az kazanana kadar
böyledir. Yani oyuncular sendikası bu
ihtiyaçtan kendi dinamikleriyle doğdu.
Birkaç arkadaşımız bir araya gelip bunu
dillendirmeye başladılar. Ben 2010 yılının
Haziran ayında bu harekete dahil oldum. Yüz yirmi kişilik bir ekiptik. Öncelikle bir çağrı mektubu yazdık. 29 Kasım 2010’da beş yüz elli tane oyuncuyu Point Otel’de topladık ve onların fikirlerini aldık. Bugün bin civarında üyemiz var.
Şu an başka neler yapıyorsunuz?
Şu anda “Heberler” adlı program ile bir-likte oyuncular sendikası dernek başkan-lığı devam ediyor. Tam olarak detaylarını açıklayamayacağım bir tiyatro oyunumu hayata geçirmek üzereyim.
“Heberler” den söz edelim mi?
“Heberler” yazarından oyuncusuna, ka-mera arkasından reji ekibine kadar yak-laşık otuz kişilik kadrosuyla hazırladığı-mız bir program. Türkiye’nin tek “Heber” programıyız. İzleyicilerimize Türkiye’nin gündemini artık haberlerden değil ge-lin heberlerden izleyin diyoruz. Mizahi öğeleri barındıran politik bir hiciv prog-ramıyız, bir komedi programı değil hatta kimi zaman hiç komik olmaya biliyoruz. Nadiren de olsa gündemi takip edemedi-ğim zamanlar olabiliyor. Pazartesi günleri geldiğimde arkadaşlarımın yazdıklarıyla gündeme hakim oluyorum. Biz haberlere başka bir pencereden bakarak, kavram-larla oynayarak olayı başka bir yerden gösteriyoruz. Kimi zaman mesaj veriyo-ruz, kimi zaman resim çekiyoruz. Kimi zaman da güldürüyoruz. Ama esasında tamamıyla insanları güldürmeyi eksen alıyoruz. Mesela şu anda Kenan Evren’le hesaplaşmayı hatırlatan tek program “Heberler”dir. Kenan Evren’in Marmaris’te ki evinin önünde acaba birşey olacak mı diye bekleyen bir muhabirimiz var.
Altın Portakal Film Festivalinde geç gelen ödüller konusunda ne düşünü-yorsunuz?
Antalya film festivalini bizzat orada izle-miş birisi olarak söylüyorum bence çok güzel bir şey bu. Otuz yıl önce darbe ne-deniyle verilemeyen ödülleri geç kalınsa da sahiplerine teslim etmek çok önemli. Buradaki her sanat alanı kendi içerisinde darbeyle hesaplaşmak durumunda. Dar-beyle hesaplaşmamız tabii ki çok kolay değil ama bu yapılan da sonuç itibariyle butik bir şey.
Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.
“Yılan Hikayesi” dizisi Türk televizyon tarihinin en çok izlenmiş dizilerinden biri oldu.
76 ARALIK / 2011
Sonbahar filmi ile ilk yönetmenlik sınavını veren Özcan Alper; sinema çevresin-den olumlu not alarak, Türkiye’de gelecek vaat eden genç yönetmenler arasın-da yerini almıştı. Nihayet ikinci filmi ile karşımıza çıktı ve Louis Althusser’e selam gönderdi.
Almanya-Türkiye ortak yapımı ‘Gelecek Uzun Sürer’in çekimleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı, EURIMAGES, NRW, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Diyarbakır Sur Belediyesi desteğiyle Diyarbakır, Bitlis, Van, Hakkari ve İstanbul’da gerçekleşti-rildi.
Güncel siyasetimizde de artık sıkça dile getirilen “Yüzleşme” temasını da çok iyi besleyen ve yarı belgesel niteliği taşıyan bu film, “Neden?” sorusu etrafında alternatif bir “Anlama” metni önümüze koyuyor. Filmde bir başrol yok diyebili-rim. Ana karakter gibi görünen Sumru, yüz binlerin “Doğu” algısını temsil ediyor. Yavaş yavaş çözülen ve kendisi ile beraber seyirciyi de anlamaya çeken, gittikçe de tokada dönüşen bir karakter olup çıkıyor Diyarbakır sokaklarında. Yine alt-tematik anlamda “Hakikatleri Araştırma” ve “Adalet için Görsel-İşitsel Merkezler” gibi sivil oluşumlardan da bahseden filmimiz, Cesare Pavese’nin “Savaş bir gün biterse. Peki ya ölenleri ne yapacağız? Neden öldüler?” sorusu ile başlayıp, aynı soru ile biten bir seyirlik olmuş. İyi seyirler diliyoruz.
Filmin Adı: Gelecek Uzun SürerTür: Dram, RomantikYönetmen-Senaryo: Özcan AlperOyuncular : Gaye Gürsel, Durukan Ordu, Sarkis Seropyan
Gelecek Uzun Sürer
Yangın Var
Tür: Komedi
Yönetmen: Murat Saraçoğlu
Oyuncular: Erkan Can, Şerif Sezer,
Metin Yıldız, Yavuz Bingöl, Nesrin
Cevadzade, Gafur Uzuner, Osman
Sonant, Hakan Karsak
Bisikletli Çocuk
Tür: Dram
Yönetmen-Senaryo: Jean-Pierre
Dardenne, Luc Dardenne
Oyuncular: Cécile de France, Thomas
Doret, Jérémie Renier
Kazanma SanatıTür: Biyografi, DramYönetmen: Bennett MillerOyuncular: Brad Pitt, Philip Seymour Hoffman, Jonah Hill, Kathryn Morris, Robin Wright Penn
yoru
m,
ET
HE
M M
ET
E
76 ARALIK / 2011
78 ARALIK / 2011
yorum, ADNAN YE TKİN
Görmeye Korkup Bakamadığımız Gerçekİki kardeş aynı zamanda dünyada kalan son iki yolcu; Michael ve Gabriel Corrigan. Tıpkı Kabil ve Habil gibi iki ezeli düşmandırlar. Aralarındaki savaşta tek bir kaza-nan olacak ve dünyanın kaderini belirleyecektir. Tek tipleşen ve herkesin her zaman ve her yer-de izlenebilmesini olanaklı kılan bir sistem üzerinde kafa yoran bazıları, bu yaptıklarını insanların lehine gösterip tepki çekmek-ten çekinen dünyayı her şekliyle izlenebilen dijital hapishanele-re dönüştürmek ister. George ORWELL’in “Büyük Birader” karak-
terinde bütünleşmiş bir araştır-
ma kurumu oluştururlar. Yazarın
üçlemenin ilk kitabı “Yolcu” ese-
rinin olgusal ve kavramsal olarak
aynı hızla ve solukları hızlandıra-
cak düzeyde akıcı bir devamı.
Gabriel’i korumaya ant içen bir
Soytarı olan Maya için Gabriel’i
bulmanın tek bir yolu vardır.
Etiyopya’da, günümüz fizikçileri-
nin “solucan deliği” dediği zaman
kapısından geçerek Gabriel’in
hapis kaldığı paralel evrene ulaş-
mak. Aksi takdirde tüm dünyayı
dev bir hapishaneye dönüştüren
Tabula Gabriel’i bulup öldürecek. İyi ile kötünün savaşında kötü ebediyen kazanmış olacak.
Ve bildiğimiz anlamda tarih sona erecek…
Günümüzde de prototipleri-ni gördüğümüz takip cihazları, dinleme ve izleme cihazlarının bireysel hak ve özgürlüklerimizi (özel hayatın gizliliği, düşünce özgürlüğü, seyahat özgürlü-ğü…) nasıl da denilenin tersine olumsuz yönden etkilendiğinin kurgusudur bu kitap.
Tabula
Yazar: John Twelve HawksÇeviren: Sıla Okur
Yayınevi: Doğan Kitap
Fener Bekçisinin Rüyaları
Yazar: A. Ali Ural Sayfa Sayısı: 125
Yayınevi: Şule Yayınları
000 Kitap ‘Dokunan Yanar’
Yazar: Ahmet ŞıkSayfa Sayısı: 383
Yayınevi: Postacı Yayınevi
Olmayan Kelimeler
Hazırlayan: Müge Gürsoy SökmenSayfa Sayısı: 224
Yayınevi: Metis Yayıncılık
78 ARALIK / 2011
royal sayed dergi 23.5x30.5_C 12/14/11 10:22 AM Page 1
Composite
C M Y CM MY CY CMY K
royal sayed dergi 23.5x30.5_C 12/14/11 10:22 AM Page 1
Composite
C M Y CM MY CY CMY K
RENKA SAĞLIK HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.Güzel Oba Mah. 2136 Sk. No:28/A Güzeloba / Antalya
Tel : +90 242 349 11 60 Pbx
Fax: +90 242 349 11 66
O-arm® Multi-dimensional Surgical Imaging System Çok Boyutlu Intra-operatif Görüntüleme Sistemi
Maxillo-facial
Lumbar Spine
Pelvic Trauma
Cervical Spine
Foot
Cervical Thoracic Junction
3
Maxillo-facial
Maxillo-facial
Lumbar Spine
Pelvic Trauma
Cervical Spine
Foot
Cervical Thoracic Junction
3
Cervical Thoracic Junction
Maxillo-facial
Lumbar Spine
Pelvic Trauma
Cervical Spine
Foot
Cervical Thoracic Junction
3
Pelvic TraumaMaxillo-facial
Lumbar Spine
Pelvic Trauma
Cervical Spine
Foot
Cervical Thoracic Junction
3
Cervical Spine
Maxillo-facial
Lumbar Spine
Pelvic Trauma
Cervical Spine
Foot
Cervical Thoracic Junction
3
Lumbar Spine
Maxillo-facial
Lumbar Spine
Pelvic Trauma
Cervical Spine
Foot
Cervical Thoracic Junction
3
Foot
Thoracic Lateral Stabilization Lumbar Spine Thoracic Deformity Lumbar Multilevel Stabilization Cervical Spine Cervical Fusion
Navigasyon Entegrasyonu Surface Rendering MIP View Lumbar Spine, Lateral and AP Secro-Lumbar Stabilization AP Anterior Cervical Fusion Lateral