2016
ÇELİK İHRACATÇILARI BİRLİĞİ
SEKTÖRE İLİŞKİN GÜNLÜK HABERLER
www.cib.org.tr
2
HABER BAŞLIKLARI
Günlük İhracat Rakamları. (TİM)
TİM ve İhracatçı Birlikleri, "Kaldığımız Yerden Daha Fazla Gayretle Devam Ediyoruz" Açıklamasını Yaptı. (TheLira)
Şimşek: Ekonomide Kalıcı Bir Tahribat Olmaz. (AA)
Dış Ticaret Endeksleri Açıklandı. (BloombergHT)
Türkiye'nin Notunu Değerlendirecek. (Reuters)
Köşe Yazısı: Bugün Olacaklar İkinci Planda Orta Vadede Yaşanacaklar Daha Önemli. (Dünya)
Dolar 2.93 Seviyesinde. (AA)
Altın, Hızla Düşüşe Geçti. (Dünya)
Otomotiv Üretiminde İlk Yarıda 10 Yılın Rekoru Kırıldı. (Dünya)
TRJET’in Üretim Hazırlıklarında Son Aşamaya Gelindi. (Dünya)
Çelik Servis Merkezleri Müşterilerine Önemli Avantajlar Sunuyor. (Makina Magazin)
Galva Metal Romanya' ya Yeni Tesis Kurmayı Hedefliyor. (Dünya)
Çin, ABD’ye Karşı DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizmasını Kullanacak. (Kallanish)
Nisan Ayı İşgücü İstatistikleri. (TİM)
Bütçe Gerçekleşmeleri. (TİM)
İşsizlik Nisanda Yüzde 9.3 Oldu. (Dünya-HaberTürk)
OECD: Türkiye Güçlü Büyüme İçin Tasarrufları Artırmalı. (Dünya-Fortune Turkey)
Ağbal: Bütçe Açığı Haziranda 7.9 Milyar TL Oldu. (Fortune Turkey)
Sanayi Üretimi Mayıs Ayında Nisanın Acısını Çıkardı. (Dünya)
Akdeniz Çivi, Vida Sektöründe İthalatı Azaltmaya Odaklandı. (Dünya)
Yerli Kömüre Teşvik, İthal Kömüre Ek Vergi Yolda. (HaberTürk)
Haftalık Ekonomi Değerlendirmesi. (TİM)
ÇELİK İHRACATÇILARI BİRLİĞİ SEKTÖRE İLİŞKİN GÜNLÜK HABERLER 18.07.2016
3
Günlük İhracat Rakamları: (TİM 18.07.2016)
TİM ve İhracatçı Birlikleri, "Kaldığımız Yerden Daha Fazla Gayretle Devam Ediyoruz" Açıklamasını Yaptı: (TheLira 18.07.2015)
TİM ve İhracatçı Birlikleri, "Kaldığımız yerden daha fazla gayretle devam ediyoruz." açıklaması yaptı.
TİM'den yapılan açıklamada şu bilgiler verildi:
"Biz Türkiye ihracatçılar Meclisi ve 63.000 ihracatçımızın bağlı olduğu ihracatçı birlikleri olarak, geçtiğimiz gün yaşanan ve
doğrudan milletimizi, devletimizi, birliğimizi hedef alan terörist girişimi lanetliyoruz.
Bu süreçte başta kararlılık ve demokrasi aşkı ortaya koyan asil milletimize, bombalara rağmen çalışmaya devam eden
TBMM'ye, hızla bir araya gelip demokrasiye sağıp çıkan siyasi partilerimize, yayınları ile sağduyu ve cesaret çağrısı yapan
medyamıza, Emniyet Teşkilatı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Ordu'muzun şerefli mensuplarına, hızlı ve etkin tepki gösteren
yargı teşkilatımıza takdir ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Bütün ihracatçılar olarak hiçbir şey olmamış gibi ve hatta daha üstün bir gayretle faaliyetlerimize devam edeceğiz. Pazar
gecesi bir ticaret heyetimiz planlandığı gibi Panama'ya hareket etti.
Bugünden itibaren daha fazla üretim, daha fazla yatırım, daha fazla istihdam ve daha fazla ihracat bilinci ile çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Terörün, çevre ülkelerdeki siyasi ve ekonomik sorunların bize verdiği zarardan çok daha fazlasını verecek
olan bu terörist girişim, Millet olarak gösterdiğimiz sağduyu ile ülke sevgisi ile bastırıldı.
Şimdi ekonomik gücümüzü küresel ticari varlığımızı arttırma vakti. Ülkemizin Hizmetindeyiz, milletimiz ile gurur duyuyoruz."
Şimşek: Ekonomide Kalıcı Bir Tahribat Olmaz: (AA 18.07.2015) Başbakan Yardımcısı Şimşek, "Panik yapmaya gerek yok. Olağanüstü bir durum olsaydı bugün piyasalar açılır mıydı?" dedi.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından piyasalara, "Panik
yapmaya gerek yok, sakin olmak lazım. Çok hızlı bir şekilde işimizin başına döndük. olağanüstü bir durum olsaydı bugün
piyasalar açılır mıydı?" mesajını verdi.
Şimşek, Bloomberg HT'de katıldığı programda, darbe girişimi sonrası piyasalara yönelik değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'nin demokrasisinin güçlendiğini, siyasi istikrarın pekiştiğini, makro ekonomik temellerinin sağlam olduğunu
vurgulayan Şimşek, "Biz bir kabus, kötü bir rüya gördük ama çok kısa sürdü ve geride kaldı." dedi.
4
Milletin, toplumun bütün kesimlerinin bu darbe girişimine karşı sağlam durduğunu dile getiren Şimşek, "Gerek
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, bizlerin tabii ki sahada olması, gerek bütün toplumun bu sağlam duruşu sayesinde,
aslında dünyada eşi benzeri görülmemiş bir durum yaşandı. Elinde silah olmayan halk, milletimiz, eli silahlı ihanet
şebekesine karşı büyük bir başarı sağladı. Ben ordumuz içerisinde asla ve asla genel anlamda, bunun tasvip edilmediği
kanısındayım. Nitekim birçok yerde de bu sağlam duruş sergilendi ve bu başarısız oldu." diye konuştu.
Şimşek, bundan dolayı değişen bir şeyin söz konusu olmadığını ifade etti.
OECD Genel Sekreteri Angel Gurria ile cuma günü Türkiye raporunu değerlendirdiklerini anımsatan Şimşek, "Rapor ne diyor
? 'Türkiye güçlü bir büyüme hikayesi' diyor. OECD ülkeleri arasında en güçlü performansı son yıllarda gösteren ve
önümüzdeki dönemde de bu güçlü büyüme performansı devam edecek' diyor." dedi.
"Panik yapmaya gerek yok, sakin olmak lazım"
Türkiye'nin birtakım yapısal sorunları olduğunu ancak onları çözmeye yönelik de yapısal reform gündeminin bulunduğunu
vurgulayan Şimşek, "Onun için mesajımız çok açık ve net. Panik yapmaya gerek yok, sakin olmak lazım, çok hızlı bir şekilde
işimizin başına döndük. Olağanüstü bir durum olsaydı piyasalar açılır mıydı?" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye ekonomisinin, toplumunun genel anlamda büyük bir direnç gösterdiğini anlatan Şimşek, ekonominin başarılı bir
şekilde birçok badireden ve stres testinden geçtiğini hatırlattı. Şimşek, "Türkiye'de değişen tek şey varsa, o da demokrasimiz
daha da güçlendi. Değişen tek şey varsa bir bütün olarak muhalefetiyle iktidarıyla demokrasiyi sahiplendik. Dolayısıyla
toplumsal uzlaşmanın da zemini güçlendi. Yani içeride de tansiyon o anlamda düştü. Tabii ki bu ihaneti yapanlara gereken
ceza verilecek hukuk sistemi içerisinde gerekenler yapılıyor. Burada tereddüt yok ama bu da aslında sistemi güçlendiriyor"
ifadelerine yer verdi.
"Darbe girişiminin ekonomiye etkisi cüzi ve kısa süreli"
Başarısız darbe girişiminin etkilerini ikiye ayırmak gerektiğini belirten Şimşek, bunlardan birincisinin siyasi etkileri olduğunu
söyledi. Şimşek, şöyle devam etti:
"Yani Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile hükümetimiz arasında ülkenin gidişatı konusunda bir fikir ayrılığı olduğu için mi?
Burada bir paralel ihanet şebekesi var ve onlar ağustos Yüksek Askeri Şura'da temizlenebileceklerini düşünerek, bunun
önünü almak üzere bir darbe girişiminde bulundular. Dolayısıyla ülkenin gidişatına ilişkin, terörle mücadeleye ilişkin gerek
hükümetimiz gerekse genel anlamda TSK arasında bir görüş ayrılığından kaynaklanmamıştır. Sadece TSK birimlerine değil,
birçok devletin birimlerine bunlar girmişler. Dolayısıyla burada temel konu şu, başarısız bir darbe girişimi sonucunda
5
Türkiye'de siyasi istikrar pekişmiştir, zayıflamamıştır, demokrasimiz güçlenmiştir, zayıflamamıştır. Toplumumuzda var idiyse
gerilimler azalmıştır, artmamıştır"
Şimşek, böyle bir ortamda, toplumsal uzlaşıyla memleketin önünü açacak reformlar yapmanın daha kolay olduğuna dikkati
çekti.
Bu girişimin ekonomiye etkilerine de değinen Şimşek, şunları kaydetti:
"Çok kısa vadede turizm kanalıyla çok cüzi, geçici birtakım etkiler yaşanabilir, çünkü dışarıdaki algı, daha iyi yöneteceğiz
inşallah ama dışarıdan bakış biraz farklı olabilir. Onun dışında kalıcı bir etki olamaz. Türkiye ekonomisi zaten yılın ilk
çeyreğinde yüzde 4,8, ikinci çeyreğinde de güçlü büyümeye devam ediyor, rakamlar onu gösteriyor. Türkiye rahat bir şekilde
bu sene yine Avrupa'da OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkelerden biri olacak. Çok cüzi, kısa süreli bir etki olsa
dahi aşağı yönlü, risk anlamında bu sınırlı kalır. Neden? Çünkü, biz akşamları meydanlardayız, festival var, şölen var , o
hava var, gündüzleri de işimizin başındayız. Aslında o meydanlara çıkan kardeşlerimiz de aynı şekilde. Cuma gününden bu
yana bir kısa süren kötü bir rüya gibi geliyor bana, ekonomiye etkisi o anlamda sınırlı."
Dış Ticaret Endeksleri Açıklandı: (BloombergHT 18.07.2016) İhracat birim değer endeksi, mayısta yıllık bazda yüzde 5,9, ithalat birim değer endeksi de yüzde 10,7 azaldı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), mayıs ayına ilişkin dış ticaret endekslerini açıkladı.
Buna göre, ihracat birim değer endeksi mayısta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,9 geriledi. Endeks geçen yılın aynı
ayına göre, gıda, içecek ve tütünde yüzde 11,6, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 11,4, yakıtlarda yüzde 25,6 ve imalat
(gıda, içecek, tütün hariç) sanayisinde yüzde 5,3 azaldı.
İthalat birim değer endeksi, mayısta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10,7 geriledi. Endeks geçen yılın aynı ayına göre
gıda, içecek ve tütünde yüzde 5,7, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 10,5, yakıtlarda yüzde 36,2 ve imalat (gıda, içecek,
tütün hariç) sanayinde yüzde 3,2 düşüş gösterdi.
İhracat miktar endeksi yüzde 16,5 arttı
İhracat miktar endeksi, mayısta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 16,5 arttı. Endeks geçen yılın aynı ayına göre, gıda,
içecek ve tütünde yüzde 11,2, imalat (gıda, içecek, tütün hariç) sanayinde yüzde 9,3 artarken, ham maddelerde (yakıt hariç)
yüzde 4,1 ve yakıtlarda yüzde 23,7 azalış gösterdi.
İthalat miktar endeksi, mayısta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 7,7 arttı. Endeks değeri geçen yılın aynı ayına göre, gıda,
içecek ve tütünde yüzde 6, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 10,2 ve imalat (gıda, içecek, tütün hariç) sanayisinde yüzde
4,9 artarken, yakıtlarda yüzde 1,3 azaldı.
6
İhracat ve ithalat miktar endeksleri
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre, nisanda 131 olan ihracat miktar endeksi yüzde 4,5 artarak mayısta
137'ye yükseldi. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise Mayıs 2015'te 117,9 olan ihracat miktar endeksi, yüzde 16,5
artarak Mayıs 2016'da 137,3 oldu.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre, nisan ayında 127,1 olan ithalat miktar endeksi yüzde 0,7 artarak
mayısta 127,9 oldu. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise Mayıs 2015'te 128,1 olan ithalat miktar endeksi yüzde
3,4 artarak Mayıs 2016'da 132,5'e çıktı.
İhracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine bölünmesiyle hesaplanan ve geçen yılın aynı ayında 106,9 olan
dış ticaret haddi, mayısta 112,5 düzeyinde gerçekleşti.
Türkiye'nin Notunu Değerlendirecek: (Reuters 18.07.2016) Standard & Poor's, Türkiye'deki darbe girişiminin kredi notuna etkilerinin önümüzdeki günlerde değerlendirileceğini
açıkladı.
Kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor's, Cuma günkü başarısız darbe girişiminin Türkiye'nin kredi notuna etkilerini
önümüzdeki günlerde değerlendireceğini açıkladı.
S&P tarafından yayımlanan açıklamada, "İç siyasi duruma orta ve uzun vadeli etkileri, yabancı yatırımcıların vereceği
tepki ve kredi notuna potansiyel etkileri değerlendirilecek" denildi.
Köşe Yazısı: Bugün Olacaklar İkinci Planda Orta Vadede Yaşanacaklar Daha Önemli: (Dünya 18.07.2016)
Alaattin Aktaş
Artık adına “darbe girişimi” mi demek gerekir, yoksa “sözde darbe girişimi” mi, doğrusu tam kestiremiyoruz.
7
Öyle ya, boğazda köprülerin tek taraflı olarak trafiğe kapatılması yapılmak istenen darbeye nasıl hizmet edecekti ki...
İstanbul trafiğini kilitlemek darbeye büyük katkı sağlayacak idiyse, iki yönlü kapatılırdı köprüler, değil mi...
Akşamın 10’unda yemeğe gider gibi darbe yapıldığı görülmüş şey miydi... (Hava Kuvvetlerinde görevli üst düzey komutanları
rehin alma gerekçesi pek inandırıcı görünmüyor.)
Yalnızca 8-10 askerle TRT’ye, 10-15 askerle Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitmek de neyin nesiydi...
TRT’ye olabildiğince erken saatte giden ve bildiri okutanların aklına, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve eski
Cumhurbaşkanı Gül’ün gereken açıklamaları yapmalarından saatler sonra sabaha karşı mı bir özel televizyonu susturmak
gelmişti yani... Hem de, yayını nasıl sona erdireceklerini bile bilmedikleri ortadaydı, o televizyonda yayın kesilse bile diğerleri
ne olacaktı...
TRT’de okunan bildiride “Sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir” deniliyordu ama o saatlerde dışarıda olanlar ışınlanarak mı
evlerine gideceklerdi... Ya da insanların evlerine gitmesi nasıl sağlanacaktı... Üstlerine ateş açılarak mı, ki bu sınırlı bir
şekilde de olsa yapıldı, neye hizmet etti bu durum...
İster sivil halk, ister polis, kimseyi öldürmenin mazur görülecek tarafı yok da, Meclis niye bombalandı ki... Partiler darbeye
karşı çıktıkları için mi, ne yani alkış mı bekleniyordu...
Ve basın mensupları olmasaydı, medya kuruluşları olmasaydı hiçbir şeyden haber alamayacak, Cumhurbaşkanı’nın
konuşmasını dinleyemeyecek, “Sokağa çıkın” çağrısıyla cesaretlenip kendilerini sokağa atamayacak geniş kitleler içindeki
bir kısım “insancıklar”... Yüz binler içinde sayıları çok azdı belki ama mide bulandırdılar. Haber almalarına olanak sağlayan
medya çalışanlarını darp etmek de neyin nesiydi...
Daha vahimi, medyanın bu darbe girişimde çok iyi bir sınav verdiğini dile getiren yetkililerden hiçbirinin aklına bu konuya
değinmek gelmedi. Başbakan Yıldırım’ın bir meslektaşımızın sorusu üzerine bu konuda birkaç şey söylemiş olması ancak
teselli oldu.
Ekonomide olacaklar
15 Temmuz’da yaşadıklarımızın ekonomideki ilk etkileri bugün ortaya çıkacak.
Aslında ilk etkileri sınırlı bir şekilde uluslararası piyasalarda gördük. Türkiye’de, piyasalar kapalı olduğu için TL’nin değerine
ilişkin bir fiyat oluşmadı ama yurtdışı piyasalarda paramızın hızla değer yitirdiğini izledik. Bu, beklenen bir durumdu zaten.
Bugün yurtiçinde piyasalar açıldığında da 3 liranın üstünde, hatta 3.10’u zorlayan bir dolar kuru görmek pek şaşırtıcı
olmayacak.
Bugünlerde Türk parası değer yitirecek, devlet iç borçlanma senetlerinin fiyatı düşecek yani faizleri artacak, hisse senedi
fiyatları gerileyecek, yabancılar bir süre Türkiye’den uzak durmayı tercih edecek. Bunlar yaşanacak, bunlardan kaçış yok.
Bizi öyle birkaç günlük ya da haftalık dalgalanmalar ilgilendirmiyor, ilgilendirmemeli de zaten. Biz, 15 Temmuz’u başlangıç
alıp önümüzdeki aylara, yılın nasıl tamamlanacağına odaklanmak durumundayız.
Döviz kıtlaşacak
Başımızdaki en büyük bela döviz gelirimizdeki ya da daha geniş bir şekilde ifade edersek döviz girişindeki azalma olacak.
Gelir azalacak; çünkü zaten çok sıkıntılı bir yıl yaşanmakta olan turizmde işler iyice sarpa saracak, sardı da nitekim.
Rusya ile yaralar sarılmıştı ki, bu ülkeden girişler yeniden durdu. Kruvaziyer turizmi daha ilk günden ağır darbe yedi;
Kuşadası’na gelmek üzere olan birkaç gemi Yunan adalarına yöneldi. Batılı ülkelerden gelenlerde zaten önemli bir düşüş
vardı ve bu tüm yıla yayılacaktı, şimdi gelmeyi düşünenler de turlarını iptal yoluna gitmeye başladı.
Yani bu yıl yabancı turistlerden beklediğimiz 27 milyar doların çok çok azalacağı zaten belliydi de, 15 Temmuz bu
olumsuzluğa tuz-biber ekti. İlk beş ayda geçen yıl 7.9 milyar dolar olan turizm geliri bu yıl beşte bir düşüşle 6.2 milyar
dolarda kaldı. Bu düşüşün yılın tümünde de aynı oranda olacağını varsaysak ve öngörülen 27 milyar dolara uygulasak
karşımıza 21 milyar dolarlık bir gelir rakamı çıkıyor. Kaldı ki, bu rakam çok daha aşağıda gerçekleşecek. Görmek istemesek
de gerçek bu. Dolayısıyla 2016 turizm geliri 15 milyar, hatta daha aşağıda kalacak gibi. Yani öngördüğümüzün en az 12
milyar kadar altında. Bu 12 milyarlık eksik, bir anlamda cari açığın bu kadar yüksek gerçekleşmesi demek.
8
Ama bu bir şartla mümkün olabilir. Gelir azalınca cari açık bir çırpıda artmaz elbette. Gelirdeki azalmanın yerine borçlanma
konulabilmeli ki cari açık yüksek gerçekleşebilsin. Para bulunmadan, yani finansman sağlanmadan açık verilmeyeceğine
göre...
Finansman sağlanabilir mi?
İşte diğer soru... Türkiye 15 Temmuz’dan sonraki süreçte yurtdışından kaynak bulmada önceki dönemler kadar rahat olabilir
mi? Herhalde bu soruya “Tabii ki, neden olmasın” diye yanıt verebileceklerin sayısı çok fazla değildir.
Türkiye’de bir yatırım fonunu yönetiyor ve yurtdışındaki varlıklara da yatırım yapıyorsunuz. Size iyi para kazandıran ve
istikrarlı gördüğünüz bir ülke var. Ama bir gün bakıyorsunuz ki bu ülkede ordunun içinde bir grup hükümeti devirme ve
parlamentoyu lağvetme amaçlı bir hareket başlatmış; üstelik bu grup kendi genelkurmay başkanını ve kuvvet komutanlarını
rehin almış; polisin üstüne bomba yağdırmış; yetmemiş Meclise bomba atmış...
Ama fazlasıyla acemice, fazlasıyla aceleye getirilerek özensiz biçimde hazırlandığı ortaya çıkan bu kalkışma bastırılıp halk
sokaklara dökülünce bu kez masum gariban askerlerin birkaçı daha bir saat önce burnunu dışarı çıkarma endişesi taşıyan
korkaklar tarafından adeta IŞİD militanlarının yaptığı gibi linç edilmiş...
Ve biliyorsunuz ki, kalkışma başarısız olduğu için o askerleri linç edenler, etmeye niyetlenenler, askerler başarılı olsaydı bu
kez onlara minnet duyacaklardı.
Gazetelere sayfa sayfa teşekkür ilanı verenler, tersi olsaydı bu teşekkürlerini askerlere sunacaklardı.
İşte Türkiye’de yatırım fonu yönetirken kaynaklarınızın bir kısmını böyle bir ülkeye yöneltmeye devam eder misiniz?
Şundan da bir türlü emin değilsiniz, kimse değil; bu kalkışma bir siyasi ranta dönüştürülmek istenecek mi, ülke bu yıl bir
erken seçime götürülerek Meclis aritmetiği değiştirilmeye çalışılacak mı, bilmiyorsunuz ki... Böyle bir dönemde bu ülkeden
uzak durmak daha makul bir yaklaşım değil mi...
Yabancı bize böyle bakacak. Para getirmekten kaçınacak, çıkışlar yüzünden belki net çıkış yaşanmış olacak.
Bir yandan döviz kazancımız azalacağı için kur yükselecek, bir yandan net döviz çıkışı olacağı için. Bu zincirleme etki kuru
çok daha yukarılara taşıyabilecek.
Enflasyon ne olacak?
Haziran enflasyonu genel eğilimin çok dışında ve yüksek gelince yılın tümüne ilişkin tahminlerin revize edildiğini ve yüzde
9’un üstünde bir oran beklendiğini geçenlerde dile getirmiştik. Bu hesaplamalar içinde doların öyle birden yükselmesi ve itha l
enfl asyon baskısı olasılığı yoktu. Şimdi bir de bu olumsuzlukla yüz yüzeyiz.
Dolayısıyla döviz kısa süreli dalgalanmalar dışında genel olarak yüksek bir düzeye oturursa, bu durum enfl asyonda artık çift
haneyi beklememiz gerektiğini gösterecek.
Dolar 2.93 Seviyesinde: (AA 18.07.2016) Haftaya 2.96 seviyesinde başlayan dolar/TL 2.93 seviyelerine kadar indi.
Dolar/TL, cuma akşamı gerçekleştirilen Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından uluslararası piyasada
3,05'i görse de ekonomi yönetiminden gelen açıklamalarla yeni haftada 2,94'ün altında dengelendi.
Geçen haftanın son işlem gününde yurt içi piyasaların kapanışında 2,8930 seviyesinden işlem gören dolar/TL, akşam
saatlerinde gerçekleştirilen FETÖ darbe girişiminin ardından uluslararası piyasada hızlı bir şekilde yükselişe geçerek
3,0501'e kadar çıktı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) aldığı önlemler ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in açıklamaları ile
yeni haftaya düşüşle başlayan dolar/TL, 2,9266'ya kadar geriledi.
9
Sabah saatlerinde Şimşek'in, "Mesajımız çok açık ve net, panik yapmaya gerek yok, sakin olmak lazım. Çok hızlı bir şekilde
işimizin başına döndük. Türkiye'de değişen tek şey varsa o da demokrasimiz daha da güçlendi." şeklindeki açıklamaları TL
varlıklara pozitif katkı sağladı. Dolar/TL, saat 09.45 itibarıyla 2,9370 seviyesinden işlem görüyor.
Euro 3.24 seviyelerinde
Euro/TL ise cuma akşamı uluslararası piyasada en yüksek 3,3697'yi görse de bugün düşüş eğiliminde hareket ederek şu
dakikalarda 3,2470 seviyesinde dengelendi.
Analistler, hem Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in hem TCMB'nin aldığı tedbirlerin piyasalara güven verdiğini ve
özellikle kur tarafında panik havasının dağıldığını belirterek, teknik açıdan dolar/TL'de 2,90 seviyesinin önemli destek
konumunda olduğunu, 2,9550 seviyelerinin ise direnç konumuna geldiğini dile getiriyor.
Altın, Hızla Düşüşe Geçti: (Dünya 18.07.2016) Gram altın yüzde 4'e yakın geriledi. Kapalıçarşı'da çeyrek altın 203 lira, Cumhuriyet altın ise 833 liradan satılıyor
Altının gram fiyatı, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi ile tarihinin en yüksek seviyesini görmesinin ardından
bugün yüzde 4'e yakın düşüşle 125 liranın altına geriledi.
Cuma günü yurt içi piyasaların kapanışında 123,15 liradan işlem gören gram altın, FETÖ'nün darbe girişiminin ardından
dolar kurundaki hızlı yükselişinin etkisiyle tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 131,2 liraya kadar çıktı.
Altının gram fiyatı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ve ekonomi yönetiminin piyasalara güven veren
açıklamaları ile düşüşe geçerek yüzde 3,8 azalışla 124,9 liraya kadar geriledi ve saat 10.00 itibarıyla 125,1 lira seviyesinde
dengelendi.
Altının onsu şu dakikalarda geçen hafta kapanışına göre yüzde 0,7 azalışla 1.328 dolardan işlem görürken, Kapalıçarşı'da
çeyrek altın 203 lira, Cumhuriyet altın ise 833 liradan satılıyor.
AA Finans Analisti İslam Memiş, devletin ve milletin birbirine kenetlenerek FETÖ'nün darbe girişimine izin vermediğini
belirterek, 81 ilde milletin meydanlarda demokrasi nöbeti beklemesi ve TCMB'nin finansal piyasaların etkin işleyişinin
sürdürülmesi amacıyla hazırlanan tedbirler açıklamasının piyasalarda pozitif karşılandığını vurguladı.
10
Özellikle bugünlerde döviz talebinin az olması ve yatırımcıların TL'yi tercih etmesinin Türkiye ekonomisi ve milli duruş için
önem arz ettiğini dile getiren Memiş, bazı sözde ekonomistlerin "Yabancı yatırımcılar piyasadan çıkar, kredi notu düşer,
ekonomik kriz yaşanabilir" gibi sözlerle yatırımcıları yanlış yönlendirmek isteyebileceğini, vatandaşların bunlara i tibar
etmemesini tavsiye etti.
Memiş, bu zihniyete sahip olan kişilerin asıl hedeflerinin "döviz talebini artırmaya yönelik çalışmalar" olduğuna dikkati
çekerek, "Biz hafta içinde altın piyasasında kar satışlarının yaşanabileceğini tahmin ediyoruz. Altının gram fiyatında en
önemli yön belirleyici unsur her zamanki gibi dolar kuru olacaktır. Dolar kurunun bu hafta 2,90-3,00 lira bant aralığında işlem
gerçekleştirmesini, buna bağlı olarak da gram altının 123-130 lira aralığında hareket etmesini bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
Otomotiv Üretiminde İlk Yarıda 10 Yılın Rekoru Kırıldı: (Dünya 18.07.2016) Yılın ilk yarısında hem toplamda hem otomobil özelinde son 10 yılın üretim rekoru kırıldı. Sektör, yeni modellerin ve
hükümetin açıkladığı ÖTV indiriminin etkisiyle yıl sonunda yeni bir rekor kırılmasını bekliyor.
Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) yılın ilk yarısına ait ihracat rakamlarını açıkladı. 2016 yılı Ocak-Haziran döneminde bir
önceki yılın aynı dönemine göre, toplam üretim yüzde 9, otomobil üretimi ise yüzde 13 oranında arttı. Yılın ilk yarısında hem
toplamda hem otomobil özelinde son 10 yılın üretim rekoru kırıldı. Yeni modellerin ve ÖTV indiriminin etkisiyle yıl sonunda
yeni bir rekor bekleniyor.
11
2016 yılı Ocak-Haziran döneminde, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9 artış ile toplam 725 bin adet taşıt aracı üretildi,
otomobil üretimi ise yüzde 13 artarak 441 bin adet düzeyinde gerçekleşti. Toplam üretim 2006-2016 yılları arası Ocak-
Haziran dönemi verileri karşılaştırıldığında en yüksek seviyeye ulaşmış oldu. Hükümetin geçtiğimiz günlerde açıkladığı
destek paketin yıl sonuna kadar bu rakamların çok daha yukarı çıkarması ve yeni bir rekor kırılması bekleniyor. Paket bu
şekliyle yürürlüğe girerse; taksi, şehir içi toplu taşıma yapan dolmuş, belediye de indirimi ile otobüsleri, halk otobüsleri ile yük
taşıma amacıyla kullanılan kamyon ve kamyonetler ve bir şehit yakını yılbaşına kadar ÖTV’siz araç alabilecek. Otomotiv
Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) Başkanı Alp Gülan geçtiğimiz hafta Dünya’ya yaptığı açıklamada “Özellikle taksilerin
yenilenmesi sektöre ciddi bir ivme getirecek. KOBİ’lerde de otomobil sektöründe de bir dinamizm yaratacağı kesin”
ifadelerini kullanmıştı. Hyundai Assan Genel Müdürü Önder Göker de bu gelişmenin sektörde yeni bir rekor getirebileceğini
söylerken, ağır ticari araç üreticisi Scania’nın Genel Müdürü İlhami Eksin de “Sektörü canlandırmak adına ÖTV gibi
kalemlerde hayata geçirilecek düzenlemeler yeni araç satışlarına olumlu katkı sağlayacak” açıklamasını yapmıştı. Toplamda
50 bin taksinin yenilenmesi bekleniyor. Sadece bu bile sektörün 1 milyon adedi aşma hedefine yüzde 5 - 10 arası bir destek
anlamına geliyor.
Otomobil satışları yüzde 3 arttı
2016 yılı Ocak-Haziran döneminde toplam satışlar ise 451 bin adet seviyesinde gerçekleşti ve 2015 yılı aynı dönemine göre
yüzde 1 oranında azaldı. 2016 yılı Ocak-Haziran döneminde otomobil satışları, 2015 yılı aynı dönemine göre yüzde 3
oranında arttı ve 338 bin adet oldu. Otomobilde ithalatın pazar payının 2016 yılı ilk altı ayında yüzde 74 olarak gerçekleşti.
İthal otomobil satışları yüzde 3, yerli otomobil satışları ise yüzde 5 arttı. Otomobil pazarında ithalatın pazar payı 2016 yılı
Haziran ayında yüzde 76 düzeyinde gerçekleşti. 2016 yılı Ocak-Haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre toplam
hafif ticari araç satışları yüzde 4, yerli hafif ticari araç satışları yüzde 11 azalırken, ithal hafif ticari araç satışları ise yüzde 5
oranında arttı. Buna göre İthalatın pazar payının 2016 yılı ilk altı ayında yüzde 47 olarak gerçekleştiği görülüyor.
Öte yandan 2016 yılı Haziran ayında ithal hafif ticari araçların pazar payı yüzde 49 düzeyinde gerçekleşti. 2016 yılı Ocak-
Haziran döneminde; geçen yılın aynı dönemine göre ağır ticari araç pazarı yüzde 46 oranında azalarak 12 bin 180 adet,
kamyon pazarı yüzde 48 oranında azalarak 10 bin 469 adet, midibüs pazarı yüzde 47 oranında azalarak 939 adet ve otobüs
pazarı yüzde 16 oranında azalarak 772 adet düzeyinde gerçekleşti. Son 10 yıllık ortalamalara göre otomobil pazarı yüzde 50
arttı.
Otomobil ihracatı yüzde 11 arttı
OSD verilerine göre; 2016 yılı Ocak- Haziran döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre toplam pazar, yüzde 1
oranında azalarak 451 bin adet düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde otomobil pazarı yüzde 3 oranında arttı ve 338 bin adet
olarak gerçekleşti. 2016 yılı Ocak-Haziran döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, toplam otomotiv ihracatı adet
bazında yüzde 14 oranında artarken otomobil ihracatı ise yüzde 11 oranında artış gösterdi. Bu dönemde, toplam ihracat 554
bin adet, otomobil ihracatı ise 339 bin adet düzeyinde gerçekleşti. Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) verilerine göre, 2016 yılı
Ocak-Haziran döneminde toplam ihracat 11. 913 milyar dolar oldu. Euro bazında ise yüzde 11 artarak 10.667 milyar euro
olarak gerçekleşti. Bu dönemde, ana sanayi ihracatı yüzde 15, yan sanayi ihracatı yüzde 7 oranında arttı. Türkiye
İhracatçılar Meclisi verilerine göre, toplam otomotiv sanayi ihracatı, 2016 yılı Ocak-Haziran dönemi itibariyle yüzde 17 pay ile
ihracat sıralamasında ilk sıradaki yerini korudu.
TRJET’in Üretim Hazırlıklarında Son Aşamaya Gelindi: (Dünya 18.07.2016)
Yerli uçak projesi kapsamında ilk siparişi 50 uçakla Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı vermişti. TRJET’in
ikinci müşterisi ise 10 uçaklık siparişiyle İstanbul Ticaret Odası oldu.
ABD Merkezli Sierra Nevada Corp. (SNC) şirketinin Türkiye’de üreteceğini açıkladığı D328’in yenilenmiş versiyonu TRJ328
uçaklarının ilk siparişleri gelirken, üretim hazırlıkları için alt yükleniciler seçilmeye devam ediyor. TRJET, TRJ328 uçağı için
SSM ile birlikte çalıştığı projede, ilk siparişi 50 uçak ile Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’ndan almıştı.
TRJET’in ikinci müşterisi ise İstanbul Ticaret Odası oldu. İTO 10 uçak sipariş edeceğini açıkladı ve şirketle mutabakat zaptı
imzaladı. TRJET, Singapur merkezli Sentinel Havacılık ile de turboprop motorlu 5 uçak siparişi için mutabakat zaptı
imzalandığını duyurdu. Sentinel’in bu uçakları askeri nitelikte kullanacağı belirtildi. TRJET üretilecek ilk TRJ328 için alt
yüklenicileri de duyurmaya devam ediyor. TRJET’in TRJ328 (jet) ve TRP328 için motor seçimi de tamamlandı. 2015 Ekimde
Pratt and Whitney Kanada’nın PW306B jet motorunu seçtiğini ilan eden TRJET, turboprop (pervaneli) motor için de Pratt
and Whitney’in PW127 kodlu yeni tasarım turboprop motorunu alacağını duyurdu. TRJET 328 modelinin turboprop modelini
TRP328 olarak adlandırmıştı. Bu model de Singapur Sentinel Havacılık’ın siparişiyle ilk siparişini almış oldu. Pratt and
12
Whitney’in her iki motorun da üretim sürecini bu yılın sonunda başlatması, 2020’de teslimatların tamamlanmasının
planlandığı kaydedildi.
Alt yükleniciler belli oluyor
Bu arada alt yükleniciler açısından en önemli seçimlerden biri olan aviyonik için Rockwell Collins, bazı yapısal parçalar için
de TUSAŞ ile mutabakat sağlandığı ilan edildi. Uçak içi basınç-havalandırma sistemleri için de Liebherr seçildi. Uçağın iniş
takımları alt yüklenicisi olarak da Heggemann’ın tercih edildiği ve anlaşmaya varıldığı duyuruldu. TRJET, TAI ile varılan
anlaşmanın TRJ328’in üretimi için alt yükleniciliği değil, daha sonra geliştirilecek daha büyük versiyon TRJ628’in tasarım ve
üretimini de kapsadığını vurguladı.
TRJet Genel Müdürü Cem Uğur, TAI işbirliğiyle Türkiye’nin havacılık alanında tasarım ve üretim yeteneklerini dünyaya
açmaya katkı vereceğini kaydetti. TUSAŞ CEO’su Muharrem Dörtkaşlı da çeşitli alanlarda TRJ328 ve ileride üretilecek 628
için katkı vermeyi amaçladıklarını vurguladı. TRJET, TAI’den tasarım, geliştirme, test ve üretime yönelik beklentiler içinde
olduklarını kaydetti.
Üretim merkezi Ankara olacak
ABD merkezli SNC, başta SSM olmak üzere Türk kurumlarıyla birlikte çalışarak, Türkiye’de bir yerli yolcu uçağı üretim tesisi
kurma ve yeni bir model tasarlama için harekete geçti. SSM ve Ulaştırma Bakanlığı ile de bir mutabakat zaptı imzalandı.
SNC, ABD ve Avrupa’da sertifikalandırılmış, kendini ispatlamış ve çok sayıda halen uçuşta uçağı bulunan, hem jet motor,
hem de turboprop uyarlaması olan Dornier328 uçağının bütün haklarını satın aldı. Bu proje için SNC Türkiye’deki bir
şirketine TRJET ismini verdi ve sermayesini artırdı. TRJET Ankara’yı üretim yeri olarak seçtiğini açıkladı. TRJET ilk etapta
sertifikalı ve güvenli bulunan D328’i, yeni teknolojilerle daha iyi ve verimli hale getirecek 32 kişilik bir yolcu uçağına
dönüştürerek üretim kararı aldı. Jet motorlu versiyonu TRJ328, turboprop motorlu versiyonu ise TRP328 adını aldı. Bu
uçaklar, kısa pistlerde az yolcusu bulunan hatlarda ticari olarak verimli olabilecek bir yolcu uçağı olması yanında, ambulans ,
VİP-iş jeti, askeri olarak kullanılabiliyor. TRJET ile başta SSM olmak üzere çeşitli kuruluşların 60-62 kişilik yerli bir yolcu
uçağı tasarlanması için de müzakereler-sözleşme görüşmeleri sürüyor. TRJ628 adı verilen bu uçak da TRJ328’in ana
tasarımına uygun şekilde geliştirilecek. TRJET şirketi, üretim yerinin Ankara olacağını açıklamasına rağmen henüz yatırıma
başlamadı.
Çelik Servis Merkezleri Müşterilerine Önemli Avantajlar Sunuyor: (Makina Magazin 01.07.2016)
Son yıllarda küresel pazarda artan kapasite fazlalığı, başta Çin olmak üzere dampingli ve devlet destekli çelik ürünleri
ihracatındaki artış, çelik sektörünü olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Söz konusu durum, çelik servis merkezlerinin
13
ticaretini de zorlaştırıyor. Katma değerli ürün pazarında arz-talep dengesizliğinin diğer ürünlere oranla daha az olması,
firmaların kâr marjını artırmak için hem hizmette, hem de satışı sağlanan demir çelik ürünlerinde daha yüksek kaliteye
odaklanmasına neden oluyor. Gelecek dönemde, çelik servis merkezlerinin Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de, yüksek
kalite çelik ürünlerinde daha niş hizmet veren bir yapıya sahip olması bekleniyor.
Üreticiler ile son kullanıcılar arasında yer alan bir birim şeklinde hareket eden çelik servis merkezleri (CSM), son
kullanıcıların kullanım şekillerine göre çelik ruloları ebatlamasının yanı sıra, müşterilerinin stoklarını tutarak, onları stok
maliyetinden kurtarmayı da hedefliyor. Söz konusu işletmeler, nihâi çelik kullanıcısı müşteriler açısından; ekipman, bina, iş
gücü gibi alanlarda tasarruf imkânı sunarken, tedarik zinciri yönetimiyle stok ve iş gücü maliyetlerinde verimliliği artırıyor.
Ayrıca zamanında teslim güvencesi veren CSM'ler, hassas toleranslarda ebatlanmış çeliği sağlayarak, müşterilerine
verimliliği artırma ve maliyetleri düşürme konularında da hizmet sunuyor. Stok, sevkiyat, üretim ve diğer organizasyonlar
CSM'lerde disiplin içinde yürütülüyor. Bununla birlikte CSM'ler, çelik sektörüne katma değer sağlayan bir yapıyı da
barındırıyor. Sanayi üretiminde genişleyen ürün gamı, kullanılan girdilerde de çeşitliliği beraberinde getiriyor. Sanayinin
değişen ve farklılaşan ihtiyaçlarına cevap verebilmek için söz konusu merkezlerin sayısı da hızlı bir şekilde artıyor.
En önemli gündem maddesi kâr marjı
Üreticilerde olduğu gibi CSM'lerin de en önemli gündem maddesini kâr marjı oluşturuyor. Uluslararası pazarda fiyatların
düşmesi ve bu doğrultuda Türkiye'nin net ithalatçı durumuna geçmesi kâr marjının düşmesine neden oldu. Katma değerli
ürün pazarında arz-talep dengesizliğinin ticari kalite ürünlerden daha az olması nedeniyle, sektörün kâr marjını artırmak için
hem hizmette, hem de satışı sağlanan demir çelik ürünlerinde daha yüksek kaliteyi hedeflemesi büyük önem taşıyor.
Gelecek dönemde çelik servis merkezlerinin, Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de yüksek kalite çelik ürünlerinde daha niş
hizmet veren bir yapıya bürünmesi bekleniyor. Son yıllarda yassı çelik üretiminin kâr marjının düşmesiyle birlikte, üreticiler
kendi çelik servis merkezlerini kurmaya başladılar. Müşteriye doğrudan satış yapmayı amaçlayan CSM'ler; müşterinin
üretimine odaklanmasına, ana iş kolu dışındaki faaliyetler için tesis, makina ve iş gücü yatırımından tasarruf etmesine imkân
sağlıyor.
Âtıl kapasite oranı arttı
CSM'lerde artan iş hacmine ters orantılı olarak, Türkiye demir çelik sektöründe ise daralma söz konusu. Özellikle son üç
yılda sektör olumsuz bir tablo sergiledi. Türkiye'deki kapasiteler her geçen gün daha fazla âtıl durumda kalırken, iç pazardaki
hareketlilik de artan oranlarda ithalatla karşılanıyor.
14
TÇÜD'den (Türkiye Çelik Üreticileri Derneği) alınan verilere göre, son beş yılda ham çelik üretim kapasitesi yaklaşık yüzde
20 artışla 51,2 milyon tona çıktı. Söz konusu dönemdeki düşüş eğilimine rağmen, son beş yılda ham çelik üretimi yüzde 8,1
artarak 31,5 milyon ton seviyesine ulaştı. Türkiye'nin çelik tüketimi ise, yüzde 46'lık artışla 34,5 milyon ton oldu. Sektörün
2012 yılında yüzde 73'e çıkan kapasite kullanım oranı da, 2015 yılında yüzde 62'ye kadar düştü. 2015 yılında, yaklaşık 19
milyon ton kurulu kapasite âtıl durumda kaldı.
Türkiye sektörde önemli bir oyuncu
Türkiye çelik sektörü, son üç yıldan bu yana çelik üretiminde olumsuz bir performans gösterse de, yaklaşık 180 ülkeye
yaptığı katma değeri giderek artan ihracatı ile küresel pazarda en büyük sekizinci çelik ihracatçısı konumunda. Son beş yılda
Türkiye'nin çelik ürünleri dış ticaretinde ise, miktar açısından ihracat yüzde 4,8'lik düşüşle 16,8 milyon tonda kaldı. Buna
rağmen, ithalatın yüzde 72'lik artışla 19 milyon tona çıktığı gözleniyor. 15 yıl aradan sonra çelik ürünlerinde net ithalatçı
konuma geçen Türkiye'nin, çelik ürünleri ihracatının ithalatı karşılama oranı; miktar açısından 2010 yılında yüzde 159
seviyesinden 2015 itibarıyla yüzde 88'e, değer açısından ise yüzde 133'ten yüzde 95'e geriledi. İthalattaki bu artışta, başta
Çin olmak üzere küresel pazardaki kapasite fazlalığının oluşturduğu baskı yanında, kalitesiz ve dampingli çelik ithalatındaki
artış önemli bir rol oynadı.
Global çelik üretiminin yüzde 1,9'unu gerçekleştiren Türkiye, üretiminde yaşanan hızlı düşüş sonucunda Brezilya'nın gerisine
düşerek 2015'i dokuzuncu sırada kapattı. Ortadoğu ve Körfez ülkelerinin çelik ürünlerinde en önemli tedarikçileri arasında
yer alan Türkiye, son üç yıl içinde Çin ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerinin dampingli ve teşvikli ihracatından
olumsuz etkileniyor. Dünya Çelik Derneği (worldsteel) verilerine göre Türkiye, küresel pazarda en büyük sekizinci çelik
ihracatçısı ve ithalatçısı konumunda. 2015 yılında, global çelik üretimi de yüzde 2,8 düşüşle 1,6 milyar tonda kaldı.
Çin, fiyatların düşmesine neden oluyor
Küresel çelik üretiminin yarısını gerçekleştiren Çin'in maliyetlerin altında seyreden satış politikaları, global pazarda fiyat
seviyelerini aşağı çekti. Söz konusu fiyat düşüklüğü, devlet yardımından yararlanamayan Türkiye gibi pazarlardaki üreticilere
zarar vermeye devam ediyor. Bununla birlikte Türkiye'nin kurulu kapasitesinin 19 milyon tonluk kısmı, yurt içinde ve ihraç
pazarlarında dampingli çelik ürünleriyle rekabet edememesi sonucunda âtıl durumda kaldı. Bu çerçevede ithalat ise yüzde
38 artarak, 19 milyon tonu aştı. 2015 yılında, Çin'den yapılan ithalat yüzde 200 artışla 3 milyon tona, Rusya'dan yapılan
ithalat ise, yüzde 86 artışla 4,3 milyon tona ulaştı. Türkiye, 19 milyon tonluk çelik ürünleri ithalatının yüzde 52'sinı; Rusya,
Çin ve Ukrayna'dan karşıladı.
Yayan: "Sektörün sıkıntıları yeterince algılanamadı"
Son üç yılda sektör göstergelerinin oldukça negatif bir tablo ortaya koyduğunu ifade
eden Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan, şöyle
konuşuyor: "Türkiye'deki kapasiteler her geçen gün daha fazla âtıl durumda kalırken,
güçlü iç tüketim artan oranlarda ithalat yoluyla karşılanıyor. 2016 yılı ithalat rejiminde,
çelik sektörünün korunmasına yönelik bir değişiklik olmaması, sektörün yaşadığı
sıkıntıların yeterince algılanmadığını ortaya koyuyor. Özellikle, Dahilde İşleme Rejimi
(DİR) ve gümrük vergileri konusunda adım atılmaması, Türkiye çelik sektörünü ve
pazarını dünyadaki dampingli ve devlet destekli çeliğin daha fazla hedefi haline getirdi."
Türkiye çelik sektörünün; Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) ile Türkiye
arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması gereği, devletten yardım almadan faaliyetlerini sürdürmek ve yatırımlarını yapmak
durumunda kaldığını anlatan Yayan, "Sektörün devlet destekli ve dampingli çelik ithalatı ile rekabet etmekte zorlanması, yurt
içinde kurulu kapasitelerin âtıl durumda kalmasına ve ithalatın hızla artmasına neden oluyor. Bugün Türkiye, yeterli
kapasitesine rağmen; bunu etkin bir şekilde değerlendiremeyen ve net çelik ithal eden bir ülke konumuna geldi. Sektörün
2010 yılında yüzde 68 seviyesinde bulunan ve 2012 yılında yüzde 73'e kadar çıkan kapasite kullanım oranı, 2015 yılında
yüzde 62'ye kadar geriledi. 2015 yılında, yaklaşıkl 9 milyon ton kurulu kapasite âtıl durumda kaldı" diye konuşuyor.
"Âdil bir rekabet ortamı sağlanmalı"
Çelik sektörünün son beş yılda ham çelik üretim kapasitesini yüzde 20'lık artışla 51,2 milyon tona yükselttiğinin altını çizen
Yayan, son üç yıl süresince devam eden düşüş eğilimine rağmen, son beş yılda ham çelik üretiminin yüzde 8,1 artarak 31,5
milyon tona ulaştığını aktarıyor. Bu yılın ilk iki aylık döneminde ise, çelik sektörünün ham çelik üretiminin yüzde 2,3 arttığını
hatırlatan Yayan, konuşmasını şu şekilde sürdürüyor: "Bu doğrultuda, 2012-2015 yılları arasındaki üç yıllık dönemde üretimi
15
gerileyen çelik sektörünün yeniden üretim artışına dönmesi, sektörün gelecek performansına işaret etmesi açısından önem
taşıyor. Benzer şekilde, son üç yıl düşüş gösteren çelik ürünleri ihracatının da miktar açısından yeniden yükselmeye
başladığı gözleniyor. Fakat, söz konusu büyümenin baz etkisinden kaynaklandığı, toparlanmanın kalıcı olabilmesi için
sektörün maliyetlerini artıran uygulamalara son verilmesine ve âdil bir rekabet ortamının hazırlanmasına ihtiyaç duyulduğu
göz ardı edilmemeli."
"Tüketim son beş yılda yüzde 46 arttı"
Türkiye'nin çelik tüketiminin son beş yılda yüzde 46'lık artışla 34,5 milyon tona çıktığını vurgulayan Veysel Yayan,
"Tüketimdeki hızlı artışa karşılık, üretimdeki yükselişin sınırlı düzeyde kalması, iç pazar talebinin giderek artan oranlarda
ithal ürünlerle karşılandığını ortaya koyuyor. Türkiye çelik pazarında ithalata dayalı bir yapı gelişirken, yerli üretim itha lat
baskısı nedeniyle özellikle son üç yılda yaklaşık yüzde 12 geriledi. Son beş yılda Türkiye'nin çelik ürünleri dış ticaretine
bakıldığında ise, miktar açısından çelik ürünleri ihracatının yüzde 4,8 düşerek 16,8 milyon tonda kaldığı görülüyor. Buna
rağmen, yüzde 72'lık artışla 19 milyon ton gibi rekor bir seviyede çelik ürünleri ithal eden ülkemiz, 15 yıl aradan sonra çelik
ürünlerinde net ithalatçı pozisyonuna geçti" diyor.
"Artan tüketim ithalatla karşılanıyor"
Türkiye'nin çelik ürünleri ihracatının ithalatı karşılama oranının, miktar açısından 2010 yılındaki yüzde 159 oranından bugün
itibarıyla yüzde 88'e kadar düştüğünü vurgulayan Yayan, söz konusu oranın değer açısından da, yüzde 133'ten yüzde 95'e
gerilediğini ifade ediyor. Yayan, şunları söylüyor: "Bu yönüyle Türkiye'nin çelik ürünleri tüketimi güçlü bir şeki lde artarken,
ihtiyacın üzerindeki kapasiteye rağmen üretim artırılamadı ve artan tüketim daha fazla ithalat yapılarak karşılandı. Bununla
birlikte, yurt içinde kurulu kapasiteler âtıl durumda kaldı. İthalattaki keskin artışta, başta Çin olmak üzere küresel çelik
sektöründeki kapasite fazlalığının oluşturduğu baskı yanında, kalitesiz ve dampingli çelik ithalatındaki artışın
sınırlandırılamamış olması önemli bir rol oynadı. Yıkıcı rekabetin yaşandığı mevcut ortamda çelik üreticisi ülkeler, ithalata
karşı sanayilerini korumaya yönelik ticari savunma araçlarını etkin bir şekilde kullanıyorlar. ABD, AB, Avustralya, Brezilya,
Meksika ve Hindistan, başta Çin olmak üzere küresel çelik pazarındaki dalgalanmaların tahribatını asgariye indirmek
amacıyla koruma önlemlerini uygulamaya aldı. Söz konusu uygulamalar, Türkiye gibi önlem almayan pazarları daha büyük
bir hedef haline getirdi. Bu durum, önlem alma konusunda geç kalan ülkelerde tesis kapanmalarına ve iflaslara neden
oluyor."
"İngiltere'de binlerce kişi işten çıkarıldı"
İngiltere'nin köklü çelik üreticilerinin, ithal ucuz çeliklerle rekabet edemedikleri için iflas ettiğinin altını çizen Yayan, söz
konusu şirketlerdeki binlerce kişinin işten çıkarıldığını ifade ediyor. Türkiye çelik sektöründe de bazı kuruluşların sıkıntılı
günler geçirdiğine dikkat çeken Yayan, "Bu olumsuz tabloya rağmen, çelik üreticileri ile çelik tüketicileri arasında yer alan ve
üretilen ticari nitelikli ürünü; otomotiv, beyaz eşya ve elektronik gibi sektörlerin kullanabilecekleri hale getiren çelik servis
merkezlerinin sayısı hızla artıyor. Bu yönüyle çelik servis merkezlerinin, kullanıcıya özel üretim ve işlem yapan firmalar
16
olduğunu söylemek mümkün" diye konuşuyor. Çelik servis merkezlerinin, çelik üreticileri tarafından üretilen çelik ürünlerinin
üzerine ilave katma değer katan ürünleri imal eden firmalar olarak da görülebileceğini dile getiren Yayan, "Sanayideki
üretimde artan çeşitlilik, kullanılan girdilerde de çeşitlenmeyi beraberinde getiriyor. Bu açıdan, sanayinin değişen ve
farklılaşan ihtiyaçlarına cevap verebilmek için çelik servis merkezlerinin sayısında da hızlı bir artış yaşanıyor Kapasite
kullanım oranının gerilemesine yol açan olumsuzlukların giderilerek, rekabet gücünün artırılması ve kapasite kullanım
oranının yeniden yüzde 80'lere yükseltilebilmesi için; sektörün en büyük ikinci girdisi konumunda bulunan elektrik enerjisi
üzerindeki TRT Payı, Belediye Fonu ve kayıp kaçak gibi sektörle hiçbir ilgisi bulunmayan fon ve kesintilerin kaldırılması
gerekiyor. Hurda ve kömür ithalatından tahsil edilen çevre katkı payı uygulamasına son verilmesi, sektörün dampingli ve
devlet destekli ürünlerle rekabet etmek durumunda bırakılmaması, ayrıca dampingli ve devlet destekli ürün ithalatının
sınırlandırılması da büyük önem taşıyor" diye konuşuyor.
Keseli: "Sadece Çin'i suçlamak doğru değil"
Başta Çin olmak üzere küresel demir çelik üretiminde önemli bir arz fazlası bulunduğunun altını çizen SteelOrbıs Piyasa
Analız Departmanı Müdürü Nazlı Keseli, şöyle konuşuyor; "Tabii bu konuda sadece Çin'i suçlamak da doğru değil. Global
ölçekte hemen hemen her bölgenin kendi içinde arz fazlası problemini yaşadığını gözlemliyoruz. Yeni beş yıllık kalkınma
planında Çin, yaklaşık 150 milyon ton üretim kesintisine gideceğini açıkladı. Beş yıl oldukça uzun bir sure olsa da, atılan
adım gayet olumlu. Arz-talep dengesi sağlanmadıkça sektörün problemleri ortadan kalkmayacak gibi görünüyor. Cevherin
son yıllarda yaşadığı düşüşler de, yine global cevher piyasasındaki arz fazlasından kaynaklanıyor. Yani makasın açılmasına
neden olan taraf hurda değil cevher. Maliyet düşürme kararları uzun soluklu çalışmalar. Bu yıl, büyük dört cevher
üreticisinden üçü zarar açıkladı. Orta ve yüksek maliyetli madenler kapandı ve kapanmaya da devam ediyor." Mevcut arz
fazlasının halen cevher fiyatları üzerinde baskı oluşturduğunu vurgulayan Keseli, "Fakat, beş yıl sonra bu durum yine böyle
olacak mı bir şey söylemek imkânsız. Örneğin; yüksek maliyetleri göze alarak elektrik ark ocaklarını yüksek fırınlara
dönüştürdük diyelim, beş yıl sonra başta Çin'de azalacak olan cevher talebinden kaynaklı arz düşüşü olup, hurda ve cevher
fiyatları arasındaki denge sağlanırsa, yapılan bütün harcamamalar yersiz bir finansal yüke dönüşebilir" diye konuşuyor.
"Hammaddede dışa bağımlıyız"
Türkiye'nin demir çelik hammaddeleri bakımından kendine yetemeyen bir yapıda olduğunu ifade eden Keseli, 'Ancak, bu
olumsuzluğa rağmen uzun yıllardır dünyanın en büyük 10 demir çelik üreticisi içinde yer almaya devam ediyoruz.
Hammadde temininde dışa bağımlılık, oldukça zorlayıcı bir problem. Türkiye'de çelik sektörü, uzun süredir devam eden
olumsuz koşullardan ilk defa bir nebze sıyrılarak, bu yıl mart ayında nefes alma şansı buldu. Global fiyatların iyileşmesi ile
Rusya çıkışlı sıcak saca damping vergisi gelmesi aynı döneme denk gelince, Türkiye sıcak sac fiyatlarında dünyadaki
seviyelerin üzerinde bir iyileşme görüldü. Rusya, 2015 yılında tek başına Türkiye sıcak sac ithalatının yüzde 42'sıni
karşılamış bir ülke. Bu nedenle, bu ülkeden alımlara ek bir vergi gelmesi, Türkiye'de sıcak sac arzında kayda değer bir
daralmaya neden oldu" diyor.
"Firmaları stok maliyetinden kurtarıyor"
Çelik servis merkezlerinin, üreticilerle son kullanıcılar arasında yer aldığını belirten Nazlı Keseli, konuşmasını şu şekilde
sürdürüyor: "Söz konusu merkezler, kullanıcıların kullanım şekillerine göre çelik ruloları ebatlayarak ve müşterilerinin
stoklarını tutarak, firmaları stok maliyetinden kurtarıyor. Bu ebatlama işlemi, isteğe göre trapez ya da presblanking olabildiği
gibi, en yaygın işlemler dilme ve boy kesme. Ayrıca, üreticiden alınan rulolar ilk burada işlem gördüğü için, ürünler henüz
son kullanıcıya ulaşmadan kalite kontrole tabi tutuluyor. CSM'lerin son yıllardaki artışının başlıca nedenleri, otomotiv ve
beyaz eşya gibi CSM kullanımını zorunlu kılan sektörlerdeki büyüme ve son kullanıcıların stok maliyetlerini azaltma ihtiyacı
olarak göze çarpıyor."
"Sektöre katma değer sağlıyor"
Çelik servis merkezlerinin, çelik sektörüne katma değer sağlayan bir yapıya sahip olduğunu öne süren Keseli, "Bunun temel
göstergesi ise, müşteri adına üreticilerden temin edilen ürünlerin ilk kalite kontrollerinin ebatlama aşamasında çelik servis
merkezlerinde yapılması, CSM'lerin temel varoluş nedenleri: müşterilerine hem düzenli, hem de garantili bir hizmet sunarak,
finansal maliyetlerin düşürülmesi. Buna bağlı olarak, bir ülkede çelik servis merkezi ağının genişlemesi sektörün daha fazla
profesyonelleşmesi olarak algılanabilir. Türkiye, son yıllarda bu yönde kayda değer atılımlar yaptı. Küresel pazar ve bölge ile
kıyaslandığında iyi bir konumdayız. Ülkemizde yerleşik çelik servis merkezleri, yeri geldiği zaman saatlik teslimatlar bile
yapabiliyorlar. Bu, oldukça önemli bir iş yükü ve zamanlama gerektiriyor. Diğer yandan, çelik servis merkezlerinde de en
önemli gündem maddesi kâr marjları. Demir çelik fiyatlarının sürekli bir düşüş sergilemesiyle geçen dönemlerde zaten dar
17
olan kâr marjları iyice daraldı ve ticaret neredeyse imkansızlaştı. Katma değerli ürün pazarında arz-talep dengesizliğinin
ticari kalite ürünlerde olduğundan nispeten daha az olduğunu görüyoruz" diyor.
Galva Metal Romanya' ya Yeni Tesis Kurmayı Hedefliyor: (Dünya 18.07.2016)
Galvaniz ve boyalı sac ürünlerinde uzmanlaşmış bir çelik servis merkezi ve dış ticaret firması olan Galva Metal, ikinci boy
kesme hattını 2017 yılının ilk aylarında devreye alacak, şirket ayrıca Romanya'da yeni fabrika kuracak. Tesiste sürekli bir
modernizasyon ile verim artırıcı ve maliyet düşürücü proje çalışmaları yaptıklarını ifade eden Galva Metal Yönetim Kurulu
Başkanı Tolga Kısacıkoğlu, mevcut 3 adet düme hattında da ciddi oranda yenileme yaparak, kapasite ve kaliteyi
geliştirdiklerini söyledi. Hem iç piyasada hem de ihracat piyasalarında sürekli hedefler peşinde olduklarını dile getiren
Kısacıkoğlu, Romanya'ya yeni bir tesis kurmak istediklerini de ifade etti.
Kocaeli'de bir çelik servis merkezi ile Romanya'da bir depoları olduğunu dile getiren Kısacıkoğlu, "80'den fazla ülke ile
ticaretimiz var. Geçen senelerde Türkiye'nin ilk bin ihracatçısı arasına girdik. Türkiye'nin en hızlı büyüyen 48. Firması
ödülünü aldık. 2013 yılında Alman galvanizli sac üreticisi Wuppermann ile ortaklık yaptık. İki firmanın karşılıklı menfaatleri ve
Türkiye'de büyüme isteği paralelinde de firmamıza yüzde 35 oranında ortak oldular. Ortağımızdan özellikle Türkiye'de
üretilmeyen ebat ve kalitedeki sacları getiriyoruz" ifadelerini kullandı.
Wuppermann ile ortaklık süreci
Wuppermann Group ile ortaklık süreçlerine ilişkin de açıklamalarda bulunan Kısacıkoğlu .şirketlerin işbirliğinin 2011 yılında
birlikte çalışmak için ortak yol bulunması ile başladığını söyledi. Sonrasında Türkiye'deki temsilcilikleri olmak istediklerini
ifade eden Kısacıkoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir yıllığına yapılan bir sözleşmeydi ve uzattık. Daha sonra ortaklık teklifi geldi. Wuppermann Grubu, Leverkusen,
Almanya'da merkez ofisi olan bir aüe işletme+ si. 140 yılı aşkın süredir çelik işleme sektöründe başarıyla faaliyet gösteriyor.
Ürün portföyü; galvanizli saclar, zinc-magnezyum, borulardan oluşmaktadır. Avrupa'da 10 üretim tesisine ve bin 300
çalışana sahip olan Wuppermann Group ile ortaklığımızın bize büyük katkıları olacağına inanıyorum. Wuppermann ile
yanımızda güçlü ve sağlam bir partner kazanıyoruz. Birlikte Türk pazarındaki konumumuzu daha da geliştirip büyümeye
devam edeceğiz. Bütün bunlara ek olarak Wuppermann'ın Macaristan'da kurulumunu tamamlamak üzere olduğu yeni üretim
hattıyla birlikte kalite ve tonaj artımı söz konusu olacak ve dolayısıyla Galva Metal olarak biz de bundan en iyi şekilde
yararlanmış olacağız."
Çin, ABD’ye Karşı DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizmasını Kullanacak: (Kallanish 15.07.2016)
Çin Ticaret Bakanlığı’nın, ABD’nin en son açtığı ticari davaya karşılık, Çin’in DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması’nı
kullanarak çıkarlarını koruyacağını belirttiği, ayrıca ABD’nin, Çin’de yerleşik firmalara yönelik vergi oranlarını hesaplarken
adil değerlendirme yapmadığını öne sürdüğü haber veriliyor.
18
ABD Ticaret Bakanlığı’nın, bu hafta Çin menşeli paslanmaz çelik sac ve şerit ithalatına %53.7 ile %193.12 aralığında telafi
edici vergi uygulamaya başladığı, bunun yanı sıra ABD’nin, 2000 yılından bu yana Çin çıkışlı çeliğe 53 tane soruşturma
açtığı kaydediliyor.
Çin’e karşı açtığı son davada ABD’nin, Çin hükümetinin çelik üreticilerine teşvik vererek ihracatı artırmak istediğini iddia
ettiği, buna karşılık Çin’in, ABD’li yetkililerin Çin’de yerleşik firmalardan ayrı ayrı bilgi istediğini ve söz konusu durumun her
firmaya farklı marjlarda vergi uygulanmasını imkansız hale getirdiği ve sonuç olarak tam teşvik almayan firmaların da, tam
vergiye tabi olduğunu belirttiği rapor ediliyor.
Nisan Ayı İşgücü İstatistikleri: (TİM 15.07.2016) Nisan ayında işsizlik oranı son 11 ayın en düşük seviyesine gerileyerek %9,3 oldu. Geçen yılın aynı dönemine göre %3,2’lik
bir azalışı ifade etmekte. Tarım dışı işsizlik Mart ayındaki %11,9 seviyesinden Nisan’da %11’e gerilerken işsiz sayısındaki
azalış 3.000 kişi ile sınırlı kaldı. İç talebin seyri açısından takip ettiğimiz istihdamda Nisan’15-Nisan’16 döneminde %3,75
artarak %47,2 olurken, tarım dışı istihdamdaki artış hızı değişmedi ve %5,5 şeklinde gerçekleşti. Genç nüfusta işsizliğin ise
%16’ya gerilediğini görmekteyiz.
Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı ve tarım dışı işsizlik rakamları bir önceki aya göre değişmeyerek sırasıyla %9,7
ve %11,5 oldu. Mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı istihdam verisinin 2015 yılında ortalaması 66.000 kişi olmuştu.
2016 yılının ilk dört ayı itibariyle bunun 132.000 kişiye yükseldiğini görmekteyiz. Mart ayında 200.000 kişilik tarım dışı
istihdam Nisan ayında gerileyerek 158.000 kişi oldu. Geçen yıl Ocak-Nisan döneminde bu ortalama 58,000 kişi
düzeyindeydi. Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılım ise artarak %51,9 oldu.
Tarım dışı istihdam verisini hizmetler sektörü sürüklemeye devam etmekte. Tarım dışı sektörlerde istihdam edilen 1.130.000
kişinin 910.000’ni hizmetler sektöründe bulunurken, bu rakam inşaat sektöründe 164.000, sanayi sektöründe ise 55.000 kişi
düzeyinde.
19
Bütçe Gerçekleşmeleri: (TİM 15.07.2016) Bütçe dengesi, Haziran ayında 7,9 milyar TL açık verdi. Geçen yılın aynı dönemde ise 3,2 milyar TL fazla vermişti. 2015 yılı
Ocak-Haziran döneminde 0,8 milyar TL fazla veren bütçe dengesi bu yılın aynı döneminde 1,1 milyar TL fazla vermiş
durumda. Geçen yılın aynı döneminde 4,9 milyar TL fazlası olan faiz dışı denge rakamının ise 5,7 milyar TL açığa
döndüğünü izlemekteyiz. Ocak-Haziran dönemi itibariyle faiz dışı denge rakamının %9,8 azalarak 30,5 milyar TL’den 27,5
milyar TL düzeyine gerilediğini görmekteyiz. Bütçe gelirleri ile bütçe giderleri karşılaştırıldığında, Ocak-Haziran döneminde
giderlerin artış hızının gelirlerinin artış hızını yakaladığı görülmekte. Hazine’nin Nakit Gerçekleşmelerini incelediğimizde
Haziran ayında nakit dengesinin 10,2 milyar TL açık verdiğini görmekteyiz. Geçen yılın aynı döneminde 526 milyon fazla
vermişti. 2016 yılının ilk altı ayında 7,7 milyar TL açık oluşurken bir önceki yılın aynı döneminde 612 milyon TL fazla
oluşmuştu. Faiz dışı nakit denge ise Haziran ayında 12,5 milyar TL verirken ilk altı ay itibariyle faiz dışı fazla geçen yılın aynı
dönemine göre %79,23 düşerek 22,1 milyar TL’den 4,6 milyar TL’ye gerilemişti. Bu tabloda dikkat çeken durum ise geçen
yılın aynı döneminde özelleştirme ve fon gelirleri 6,6 milyar TL seviyesindeyken bu yılın ilk altı ayında 12,5 milyar TL’ye
yükselmiş olmasıydı. Buradan gelen desteğe ve faiz ödemelerinin geçen yılın ilk altı ayında 28,1 milyar TL’den bu yılın ilk altı
ayında 24,8 milyar TL’ye düşmüş olmasına rağmen rakamlarda bir bozulma olduğunu izlemekteyiz. Bunun sebebi olarak
karşımıza faiz dışı giderlerinde ilk altı ayda görülen %20’lik artış çıkmakta.
Vergi gelirlerine baktığımızda Haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %9,7 artarak 33,1 milyar TL olurken, Ocak-
Haziran döneminde vergi gelirlerinin bir önceki yılın dönemine göre %11,2 artmış olduğunu görmekteyiz. Yurtiçi ekonomik
aktivite hakkında eğilimi takip ettiğimiz dâhilde alınan KDV Haziran ayında %6,7 azalırken, iç talebin seyri hakkında sinyal
20
veren ÖTV gelirleri %13,1 artmış bulunmakta. Dış ticaretteki zayıf seyri ise ithalde alınan KDV'deki artıştan izlemekteyiz.
Haziran ayında geçen yılın aynı dönemine göre %1,2 azalırken Ocak-Haziran döneminde %2,2 artış göstermiş bulunmakta.
İşsizlik Nisanda Yüzde 9.3 Oldu: (Dünya-HaberTürk 15.07.2016) TÜİK, nisan dönemine ilişkin İşgücü İstatistikleri'ni açıkladı. Buna göre; Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde
işsiz sayısı 2016 yılı Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 3 bin kişi artarak 2 milyon 824 bin kişi oldu. İşsizlik
oranı ise 0,3 puanlık azalış ile yüzde 9,3 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 0,6 puanlık azalış
ile yüzde 11 olarak tahmin edildi. 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 1 puanlık azalış ile yüzde 16 olurken, 15-64
yaş grubunda bu oran 0,3 puanlık azalış ile yüzde 9,5 olarak gerçekleşti.
İstihdam oranı yüzde 47,2
İstihdam edilenlerin sayısı 2016 yılı Nisan döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon kişi artarak 27 milyon
638 bin kişi, istihdam oranı ise 1 puanlık artış ile yüzde 47,2 oldu.
Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 159 bin kişi azalırken, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 1 milyon 159 bin
kişi arttı. İstihdam edilenlerin yüzde 19,4’ü tarım, yüzde 19,5’i sanayi, yüzde 7,5’i inşaat, yüzde 53,6’sı ise hizmetler
sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 1,5
puan, inşaat sektörünün payı 0,3 puan artarken, tarım sektörünün payı 1,3 puan, sanayi sektörünün payı ise 0,5 puan
azaldı.
İşgücüne katılma oranı yüzde 52 olarak gerçekleşti
İşgücü 2016 yılı Nisan döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 3 bin kişi artarak 30 milyon 462 bin kişi,
işgücüne katılma oranı ise 0,9 puan artarak yüzde 52 olarak gerçekleşti. Aynı dönemler için yapılan kıyaslamalara göre;
erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,7 puanlık artışla yüzde 71,9, kadınlarda ise 1,2 puanlık artışla yüzde 32,6 olarak
gerçekleşti.
Kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 33,5
Nisan 2016 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı
dönemine göre 0,2 puan artarak yüzde 33,5 olarak gerçekleşti.
Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam ve işsizlik arttı
Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme göre 120 bin kişi artarak 27 milyon 469 bin kişi olarak
gerçekleşti. İstihdam oranı 0,1 puanlık artış ile yüzde 46,9 oldu.
Mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısı bir önceki döneme göre 14 bin kişi artarak 2 milyon 938 bin kişi olarak
gerçekleşti. İşsizlik oranı değişim göstermeyerek yüzde 9,7 oldu.
21
Mevsim etkilerinden arındırılmış işgücüne katılma oranı bir önceki döneme göre 0,1 puan artarak yüzde 51,9 olarak
gerçekleşti. Ekonomik faaliyete göre istihdam edilenlerin sayısı, sanayi sektöründe 86 bin, hizmet sektöründe 65 bin, inşaat
sektöründe 7 bin kişi artarken, tarım sektöründe 37 bin kişi azaldı.
OECD: Türkiye Güçlü Büyüme İçin Tasarrufları Artırmalı: (Dünya-Fortune Turkey 15.07.2016) Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Türkiye'nin bu yıl yüzde 3.9, 2017'de ise yüzde 3.7 büyüyeceğini öngörerek,
güçlü ve sürdürülebilir büyümeyi yakalamak için yurtiçi tasarrufların artırılıp, iç ve dış talebin dağılımının yeni bir denge
kazanması gerektiğini belirtti.
Söz konusu tahmin OECD'nin Haziran ayında yayımladığı ekonomik görünüm raporundaki tahminlere kıyasla bir değişiklik
içermiyor.
Öte yandan bir önceki raporda yüzde 7.9 olan 2016 yılı TÜFE tahmini yüzde 7.4'e düşürülürken, 2017 için yüzde 7.3 olan
tahmin ise yüzde 7.4'e yükseltildi. Cari açık tahminlerinde değişiklik yapılmadı.
OECD'nin bugün yayımladığı Türkiye 2016 Ekonomi Araştırması raporunda, ekonomik büyümenin yapılan dört seçim, iç
güvenlik riskleri, Rusya ile ticari ilişkilerde bozulma gibi son iki yıldaki olumsuz koşullara karşın oldukça güçlü olduğuna
dikkat çekildi.
Raporda, büyümenin oldukça olumsuz bölgesel ve yurtiçi koşullara rağmen son yıllarda güçlü olduğu belirtilerek, "İstihdam
yaratımı özellikle daha az gelişmiş bölgelerde olmak üzere güçlüydü. Türkiye artık 'ani yükseliş ve düşüş' döngüsünü
yaşamıyor ancak dış açıklar büyüdü ve net dış yatırım pozisyonu son 10 yılda bir şekilde bozuldu" denildi ve şöyle devam
edildi:
"Güçlü ve sürdürülebilir büyümeyi yakalamak için yurtiçi tasarruflar artırılmalı, iç ve dış talebin dağılımı yeni bir denge
kazanmalı. İhtiyaç duyulan rekabet gücü ücret ve fiyat enflasyonunun düşürülmesi ve verimlilik artışını hızlandırmak suretiyle
sağlanmalı."
OECD raporda Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme vaadini gerçekleştirmesi için bu yıl eylem planına alınan yapısal reformların
tümüyle uygulanması ve reformların nasıl uygulandığının düzenli şekilde izlenmesi tavsiyesinde bulundu.
Raporda imalat sektöründeki belirgin büyümeye rağmen iyi durumdaki üreticilerin çoğunun uygulanan politikaların
çerçevesinin eksikliklerinden dolayı engellerle karşılaştığı, diğer kategoride yer alan üreticilerin ise rekabet gücünü koruyup
22
istihdamı artırmasına karşılık verimlilikte geriye düştüğü belirtildi. Öte yandan sayıca fazla üçüncü grupta yer alan şirketlerin
ise çok sayıda düşük becerili çalışanı ve verimliliğin düşük olmasının yanı sıra düzenlemelerin katı şekilde
uygulanmamasının da etkisiyle "kayıtdışılık havuzunda" hayatta kaldıkları belirtildi.
Raporda, "Bu durumun düzeltilmesi iş ortamının verimliliği artırıcı geniş kapsamlı şekilde düzenlenmesi ve daha çok umut
vadeden şirketlerin daha hızlı büyümesine olanak sağlanmasına bağlı" denildi.
Her ne kadar Türkiye'nin ihracatının ithalat içeriği artsa da Türkiye'nin diğer ülkelere ara mal girdisi sağlama potansiyelinin
sınırlı olduğu belirtilen raporda, "Bu durum bir yandan Türkiye'nin nihai ürünlerde uzmanlaştığını gösterirken aynı zamanda
ticaret ve yatırım politikalarındaki engellere, az gelişmiş insan sermayesine ve inovasyon, AR-GE ile bilgi temelli sermayeye
yatırımın hala yetersiz olduğuna da işaret ediyor" denildi.
Ağbal: Bütçe Açığı Haziranda 7.9 Milyar TL Oldu: (Fortune Turkey 15.07.2016)
Bütçe açığı rakamlarını açıklayan Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Ekonomimiz gelişen piyasalardan pozitif ayrışıyor" dedi. Cari
açık, sanayi üretimi ve işsizlik rakamlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Ağbal, AB'ye tam üyelik çabalarının süreceğin i
aktardı.
Ağbal, "Küresel ekonomiye yönelik aşağı yönlü riskler sürüyor. Türkiye ekonomisi herkesin kabul ettiği üzere istikrarlı
büyümesini sürdürmekte ve gelişmekte olan ülkelerden pozitif yönde ayrışmaktadır. Türkiye ekonomisi aynı gruptaki diğer
ülkelere göre yaklaşık ortalama büyüme oranını iki kat gerçekleştirmiştir. Türkiye ekonomisi makro parametrelere
bakıldığında olumlu, istikrarlı, sürdürülebilir büyüme çerçevesini korumayı başarmıştır. Sanayi üretiminde gelen yeni veri
2.çeyreğe ilişkin beklentileri olumlu yönde etkilemiştir. Yüzde 4'ün üzerinde bir büyüme genel olarak ifade edilmektedir.
Makro ekonomik veriler 2016 yıl sonu büyüme hedefimiz açısından son derece olumlu gelişmeler. Önümüzdeki dönemde dış
politikada yaşanan iyileşme, yatırımlar için önemli fırsatlar sunacak ve büyümeyi olumlu yönde etkileyecek. Ekonomik
büyümemiz kapsayıcı ve hızla istihdam yaratıyor. Bu sabah açıklanan istihdam verileri de Türkiye için olumlu bir trendi teyit
etmiştir" dedi.
Ağbal, "İşsizlik oranı aşağıya geliyor. İşgücüne katılım oranının da yükselmesi son derece önemli bir gelişme. Kayıtdışı
istihdamda bir miktar artış var, bu tedbir almamız gereken bir alan olarak gözüküyor. Enflasyonda aşağı yönlü trend hala
kendi ivmesini koruyor, özellikle çekirdek enflasyonun gerilemeye devam etmesi son derece önemli, bu da yıl sonu hedefe
ulaşmamız konusunda cesaretlendirici bir gelişme. Cari açığın hızla daralmış olması da önemli. Cari açığın finansmanı da
23
iyileşmektedir. Hedefimiz gelişmiş ülkeler arasında yer almak. Bunun için reform niteliğindeki düzenlemeleri hayata
geçiriyoruz ve geçirmeye devam edeceğiz.
Bizim için çıpa olan ab ile entegrasyonu geliştiriyoruz, önümüzdeki dönemde de geliştireceğiz. AB'ye tam üyelik yolunda
çabalarımızı her zaman olduğu gibi devam ettireceğiz. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi konusu başta olmak üzere, ab ile
ekonomik ilişkilerin daha da artırılması önemli bir önceliğimiz olacak. Yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik yeni
ekonomik paketimizi hayata geçiriyoruz" ifadelerini kullandı.
Bütçe Açığı 7.9 Milyar TL
Ağbal, "Haziran'da bütçe açığı 7,9 milyar TL, faiz dışı açık 5,7 milyar TL oldu. Bazı ödemelerin bu aya gelmesi bütçe
giderlerini yukarı çekti. Haziran'da sermaye giderlerinde de önemli bir artış oldu. Bütçe harcamalarının genel trendine etki
edecek yeni bir olağanüstü harcama olmadığını açık olarak ifade etmek isterim. Haziranda bütçe gelirleri 44,1 milyar TL.
Vergi gelirleri yüzde 9,7 artışla 33,2 milyar TL olarak gerçekleşti. Ocak-Haziran döneminde bütçe 1,1 milyar TL fazla verdi.
İlk 6 aylık bütçe gerçekleşmeleri yıl sonu bütçe hedefini teyit ediyor. İlk 6 ayda bütçe giderleri 273,9 milyar TL, bütçe
ödeneklerinin harcama oranı yüzde 48. Ocak-Haziran döneminde bütçe gelirleri yüzde 15,8 artışla 275 milyar TL.
Bundan sonraki aylarda da mali disipline dikkat ederek yıl sonu hedeflerine ulaşmaya çalışacağız. Yılın ikinci yarısında başta
yatırım harcamaları olmak üzere ekonomimiz büyümesini teşvik eden, işsizliği aşağı çeken politikalara devam edeceğiz"
açıklamasını yaptı.
Sanayi Üretimi Mayıs Ayında Nisanın Acısını Çıkardı: (Dünya 15.07.2016) Alaattin Aktaş Sanayi üretim endeksi, nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre yalnızca yüzde 0.7 artınca, ilk çeyrekteki o hızlı temponun
yitirildiği kaygısı ön plana çıkmıştı. Ama TÜİK'in dün açıkladığı veriler, mayısta yine çok yüksek oranda bir üretim artışı
kaydedildiğini ortaya koydu. Sanayi üretimi, mayıs ayında takvim etkisinden arındırılmamış haliyle geçen yılın mayısına göre
tam yüzde 7 artış gösterdi.
24
Sanayi üretiminde takvim etkisinden arındırılmış yıllık artış yüzde 5.6 olarak ölçüldü; mayıs ayındaki üretimin takvim ve
mevsim etkisinden arındırılmış şekilde nisana göre artışı da yüzde 1.6 oldu.
Geçen yıla göre yüzde 7 artış elbette çok iyi bir oran da, acaba artışı bu düzeye taşıyan etkenler neler, buna bakmak gerek.
Sanayi üretimindeki değişime temelde iki yönden bakmakta yarar var. Birincisi sektörlere göre gerçekleşme, diğeri ise sanayi
gruplarına göre olan gerçekleşme.
Toplam sanayi üretiminin yüzde 82 kadarını imalat sanayi oluşturuyor. İmalat sanayinin yarısından biraz fazlası da en fazla
ağırlığa sahip altı alt sektörden meydana geliyor.
Toplam sanayide elektrik-gaz sektörünün payı yüzde 12, madenciliğin payı yüzde 6 dolayında.
Mayıs ayında imalat sanayindeki üretim artışı yüzde 8.1'e ulaştı. Elektrikteki artış yüzde 3.2'de kalırken, madencilikte yüzde
0.7'lik üretim gerilemesi yaşandı. Bu yüzden de imalat sanayi yüzde 8.1 büyümesine rağmen, toplam sanayideki büyüme
yüzde 7'de kaldı.
İmalat sanayinde ağırlık yönünden ilk sıralarında bulunan sektörler içinde mayıs ayında en hızlı üretim artışı motorlu kara
taşıtlarında gerçekleşti. Bu alt sektörde üretimin tam yüzde 27.5 arttığı görüldü. Ne var ki bir aya bakarak bu alt sektörde
üretimin şaha kalktığını düşünmek tümüyle yanlış olur. Mayıstaki üretim artışıyla, geçmiş aylar bir anlamda telafi edildi.
Mayısta yüzde 27.5 artış sağlanmakla birlikte, ilk beş aydaki üretim artışı yalnızca yüzde 2.6 düzeyinde bulunuyor, bunu göz
ardı etmek mümkün değil.
Motorlu kara taşıtları üretimi mayıstaki performansıyla göz dolduruyor, o kadar. Ama bazı sektörler var ki, hemen hemen tüm
aylara yayılan bir üretim artışı söz konusu. Gıda, tekstil ve giyim eşyası bu sektörlerin başında geliyor.
Suriyeli etkisi
Talebin artması, üretimi yukarı çeken bir etki doğuracaktı ve bu yaşanıyor. Türkiye'de sayıları 3 milyona yaklaşan Suriyeliler
bu talep artışında önemli bir rol oynamaktalar. Gıda, tekstil ve giyim eşyasında gözlenen üretim artışı bunu gösteriyor.
Ayrıca sanayi üretiminin ana sanayi gruplarına göre gerçekleşmesinde de bu durumu gözlemek mümkün. Dayanıksız
tüketim malı üretimi mayısta yüzde 10 arttı, ilk beş aydaki artış da yüzde 7.6'yı buldu.
Sermaye malı üretimi
Üretimin sanayi gruplarına göre gerçekleşmesinde elbette dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları da önemli ama kuşku yok
ki öncelikle izlenmesi gereken sermaye malı üretimi. Mayıs ayında sermaye malı üretiminde kaydedilen yüzde 19.8'lik artış
çok yüksek bir düzeye işaret ediyor. Ne var ki sermaye malı üretimi mayısta böylesine hızlı bir artış kaydetmiş olmasına
rağmen, ilk beş aydaki toplam üretim artışı yüzde 4.6 düzeyinde.
Benzer bir durum motorlu kara taşıtları üretiminde de söz konusuydu, biraz önce vurguladık. Aslında böyle bir paralellik
oluşması normal; çünkü motorlu kara taşıtları üretimi sermaye malları grubunda değerlendiriliyor.
Temmuz ve Eylüle dikkat
Henüz mayıs ayı verileri açıklandı, arada haziran var ve biz çok daha sonrası için "dikkat" diyoruz. Demek durumundayız,
çünkü temmuz ayının neredeyse üçte biri tatille geçti. Bu durum, takvim etkisinden arındırılmamış sanayi üretimini belirgin
bir şekilde etkileyecek.
Aynı etkiyi Kurban Bayramı tatili dolayısıyla ayın yine üçte bir kadarı tatilde geçecek olan eylülde de göreceğiz.
Sanayi üretimi takvim etkisinden arındırılmış yıllık değişim ve takvim ve mevsim etkisinden arındırılmış aylık değişim
itibariyle söz konusu aylarda çok oynama göstermeyecek ama arındırılmamış endekse göre belirgin bir etki doğacağı kesin.
GSYH verilerinde de somut üretim değerleri üstünden, yani arındırılmamış sanayi üretim verileri üstünden gidildiği için yılın
üçüncü çeyreğinde GSYH değişiminin önemli ölçüde hız keseceğini şimdiden öngörebiliriz.
25
Akdeniz Çivi, Vida Sektöründe İthalatı Azaltmaya Odaklandı: (Dünya 15.07.2016)
Türkiye’nin vida sektöründe yüzde 70 dışa bağımlı olmasını ve vida sektörüne getirilen koruma fonu sayesinde iç piyasada
oluşacak açığı değerlendiren Akdeniz Çivi, vida üretimine başladı. Kapasitesini kademeli olarak artırmayı planlayan Akdeniz
Çivi, vida sektöründe Türkiye’nin en büyük firması olmayı hedefliyor. Firma, ayrıca Türkiye’nin ithalatını azaltmayı
planlarken, önümüzdeki dönemde vida ihracatına da başlayarak sektörde ithalatçı olan Türkiye’yi vida ihracatçısı yapmayı
hedefliyor.
Türkiye’nin önemli çivi ve tel üreticileri arasında yer alan Akdeniz Çivi, genellikle ithal edilen vida üretimine odaklandı. Vida
üretimi için yatırımlarını tamamlayan firma, önümüzdeki dönemde kapasitesini de artırarak sektörde önemli bir paya
ulaşmayı planlıyor. Geçtiğimiz yıl vida sektöründe ithalata koruma getirildiğini ifade eden Akdeniz Çivi Genel Müdürü Serhat
Dövenci, bu koruma kapsamında gözetim adı altında bir fon geldiğini aktardı.
Türkiye’nin vida ihtiyacının yüzde 70’inin ithalat ile karşılandığını dile getiren Dövenci, “Getirilen fon sayesinde iç piyasada
vida sektörüne yatırım yapma ve üretimin artma şansı doğdu. Bu konuda ciddi bir araştırma yaptık. Türkiye’de entegre vida
üretimi yapan birkaç firma olduğunu gördük. Birçok vida üreticisi de küçük çaplı çalışıyor. Biz de sektördeki eksikliği görerek
vida üretimi yapma kararı aldık” şeklinde konuştu. Tel çekiminden fırınlama yapmaya, vida üretiminden kaplamaya kadar
entegre bir tesis kurduklarını ifade eden Dövenci, bunun için yaklaşık 5 milyon dolarlık makine yatırımı yaptıklarını aktardı.
Makine alımına devam edeceklerini aktaran Dövenci, vida üretimi için 200’e yakın makine parkurlarının olacağını vurguladı.
Tesislerini de yeni yatırımla büyüttüklerini aktaran Dövenci, tesislerini bu yıl 40 bin metrekareye çıkardıklarını kaydetti.
Sektörde % 25’lik pay hedefliyoruz
Alçıpan, beton vidaları, sunta vidaları, akıllı vida üretimi yaptıklarını kaydeden Serhat Dövenci, üretimini yaptıkları vida
çeşidini artırmayı planladıklarını kaydetti. Dövenci, vidada üretim kapasitelerinin aylık 400 ton olduğunu ifade ederken, yıl
sonunda ise 700 tona çıkarmayı hedeflediklerinin altını çizdi. Bu rakamı 2017’de ise bin 500 tona taşımayı planladıklarını
vurgulayan Dövenci, “Önümüzdeki yıl sektörün en büyük firması olmayı hedefliyoruz. İlk etapta yüzde 25’lik bir pay almayı
planlıyoruz” dedi. Gerçekleştirdikleri üretimle Türkiye’nin ithalatını da önemli oranda azaltmayı hedeflediklerini ifade eden
Dövenci, ilk etapta iç piyasadaki açık nedeniyle Türkiye pazarına ağırlık vereceklerini kaydetti. Dövenci, sonrasında ihracata
başlamayı planladıklarını aktararak, “Ortadoğu ülkelerinde önemli bir pazar boşluğu var. Ayrıca Avrupa, ABD ve Orta
Asya’da da ciddi bir açık bulunuyor. Biz de bunu değerlendirmeyi istiyoruz” şeklinde konuştu.
Yerli Kömüre Teşvik, İthal Kömüre Ek Vergi Yolda: (HaberTürk 15.07.2016) Enerji yönetimi, elektrik üretim yatırımlarında yerli ve yenilenebilir kaynakları teşvik etmek ve ithalatı kısmak amacıyla kr itik
bir hamleye hazırlanıyor. Buna göre, yerli kömüre dayalı elektrik üretim santral yatırımları alım garantileri dahil bazı
yöntemlerle teşvik edilecek. İthal kömür, fon ya da ek vergi gibi birim maliyetleri artıracak benzeri bazı yöntemlerle
frenlenecek. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) nisan ayı elektrik sektörü raporuna göre, Türkiye’nin elektrikte
26
kurulu gücü yaklaşık 74 bin megavat düzeyinde bulunuyor. İthal linyit santrallarının kurulu güç içindeki payı, 6 bin 64
megavatla yüzde 8.22. Bu santralların elektrik üretimindeki payı da yüzde 13-14 aralığında seyrediyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, doğalgazla birlikte ithal kömürün de kurulu güç içindeki payını belli bir dönemde
düşürmeyi, yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayalı santralların payını da artırmayı hedefliyor.
İthalde Birim Maliyetler Artırılacak
Bu hedef doğrultusunda bazı adımlar da atılmaya başlandı. İthal kömüre dayalı yeni santral yatırımlarında, ÇED ve elektrik
iletim sistemine bağlantı gibi işlemlerde “ağırlaştırıcı” sayılabilecek bir süreç izleniyor. Enerji yönetimi, buna ek olarak yeni
bazı uygulamaları da gündemine aldı. Son yıllarda yatırım talebinde öne çıkan ithal kömüre talep, fon ya da ek vergi gibi
birim maliyetleri artıracak yöntemlerle frenlenecek. Yatırımcıların, bu yolla yerli kömüre yönelmeleri sağlanacak. İthal
kömürle ilgili atılacak adıma ilişkin değerlendirmelerin sürdüğü, fon ya da vergi gibi bir adımın yasa gerektirebileceği
belirtiliyor.
Tetaş Belli Miktarda Alım Yapacak
İthalat kısılırken, yerli kaynaklara dayalı santral yatırımları ise desteklenecek. Bu çerçevede, Türkiye Elektrik Ticaret ve
Taahhüt AŞ (TETAŞ), yerli kömürle elektrik üreten santrallardan belli miktarda ve belirlenecek birim fiyat üzerinden elektrik
satın alacak. TETAŞ, üretici şirketlerle görüşmeler yaptı, şirketlerden “usul” ve “yöntem” hakkında önerilerini aldı. Konu,
Bakanlar Kurulu’nun gündemine taşınacak. Kurul, kömürle üretim yapan şirketlerden alınacak elektrik miktarını ve fiyatını
belirleyecek. TETAŞ, kömürle üretimi “teşvik” kapsamında termik santrallardan elektrik alımına başlayacak. Enerji yönetimi,
yerli kömürle ilgili yatırımın özendirilmesinin önemine işaret ederek, “Bilindiği gibi bir süre önce bir yasa çıkarıldı. Bu yasa,
TETAŞ’ın elektrik almasına imkân sağlıyor. Elektrik alımının başlatılması için Bakanlar Kurulu kararı çıkarılacak” dedi. İthal
kömürle ilgili öngörülen düzenlemenin yatırımcının dikkatini yerli kaynaklara çekmeyi hedeflediğini belirten kaynaklar, “Yerl i
kömürün teşviki her yönden önemli” dedi.
Haftalık Ekonomi Değerlendirmesi: (TİM 17.07.2016) Ali Orhan YALÇINKAYA Ekonomist – TİM DÜNYA
Küresel piyasalarda Brexit’in yarattığı tedirginliğin azaldığı, ağırlıklı etkisinin İngiltere’de olabileceğine dair beklentilerin öne
çıktığı ve buna bağlı olarak risk iştahının arttığı bir haftayı geride bıraktık.
27
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) yayınladığı raporda gelişmekte olan ekonomilerden net sermaye çıkışının bu yıl 2015'e
göre yarı yarıya azalarak 350 milyar dolar civarında olmasını beklediğini bildirdi. Bu yılın başlarında yaptığı açıklamada 2016
yılı için net sermaye çıkışını 448 milyar dolar olarak tahmin etmişti. 2016'nın ikinci çeyreğinde yerleşik olmayan yabancı
yatırımcıların Gelişmekte Olan Piyasalara (GOP) sermaye yatırımlarının, ilk çeyrekteki 48 milyar dolar seviyesinden 122
milyar dolara yükseldiğini, nedeninin ise GOP tahvil ve hisse senetlerine olan ilgi olduğuna işaret etti. Üç çeyrek devam eden
sermaye çıkışlarının ardından 2016 ikinci çeyrekte yabancıların hisse senedi ve borçlanma kağıdı portföyleri 33 milyar dolar
büyürken, Çin'den sermaye çıkışlarının da yavaşlayacağını öngördü. 2015 yılında Çin'den 675 milyar dolar sermaye çıkışı
olduğuna işaret eden IIF, 2016 yılında bu rakamın 420 milyar dolara inmesini beklemekte.
TÜRKİYE
Mayıs ayında Cari İşlemler Dengesi 2,863 milyar dolar açık vererek piyasa beklentisine paralel geldi. Geçen yılın aynı
ayında açık 4,269 milyar dolar olmuştu. Böylece 12 aylık birikimli cari 27,249 milyar dolar seviyesine kadar geriledi. Enerji
ithalatındaki düşüşün sürmesi, açıktaki daralmayı devam ettiren en önemli faktör oldu. Rusya ile devam eden krizin çözüme
kavuşturulmuş olması ise turizm gelirleri kaynaklı yukarı yönlü açık riskini sınırlayabilecek bir gelişme olmakla birlikte petrol
fiyatlarındaki baz etkisinin yılın ikinci yarısıyla birlikte kalkacak olması, turizm gelirlerinin seyri ve Brexit kaynaklı Avrupa
ülkelerinden gelebilecek ihracat performansının yavaşlamasına etki edecek unsurlar cari açık için olası riskler.
Bütçe dengesi, Haziran ayında 7,9 milyar TL açık verdi. Geçen yılın aynı dönemde ise 3,2 milyar TL fazla vermişti. 2015 yılı
Ocak-Haziran döneminde 0,8 milyar TL fazla veren bütçe dengesi bu yılın aynı döneminde 1,1 milyar TL fazla vermiş
durumda. Geçen yılın aynı döneminde 4,9 milyar TL fazlası olan faiz dışı denge rakamının ise 5,7 milyar TL açığa
döndüğünü izlemekteyiz. Ocak-Haziran dönemi itibariyle faiz dışı denge rakamının %9,8 azalarak 30,5 milyar TL’den 27,5
28
milyar TL düzeyine gerilediğini gördük. Bütçede Ocak-Haziran döneminde giderlerin artış hızının gelirlerinin artış hızını
yakaladığı görmekteyiz. Vergi gelirleri özelinde ise üretim ve ihracatın ithalata olan bağımlılığı dikkate alındığında, ithalden
alınan KDV’de gözlemlenen artış hızının zayıflığını, büyüme rakamları üzerinden değerlendirdiğimizde olumsuz bir duruma
işaret etmekte.
Mayıs ayı arındırılmamış Sanayi Üretim Endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre %7 artarak beklentilerin üstünde gerçekleşti
ve 131,7 oldu. Bir önceki aya göre ise %4,3 arttı. Nisan ayındaki zayıf veri ardından Mayıs ayında manşet sanayi üretimi
verisinin güçlü gelmesinin arkasında geçen sene Mayıs ayındaki otomotiv sektöründeki grev ve düşük baz etkisi
bulunmakta. Sanayi Üretim Endeksinin öncüsü olarak takip ettiğimiz ISO PMI Endeksi ve dğer öncü göstergeler iyileşmeye
işaret etmemekte. Bu nedenle ekonomik aktivitede yılın ikinci yarısında aşağı yönlü risklerin daha fazla öne çıktığı bir
döneme bizi beklemekte.
Nisan ayında işsizlik oranı son 11 ayın en düşük seviyesine gerileyerek %9,3 olurken geçen yılın aynı dönemine göre %3,2
azaldı. Tarım dışı işsizlik Mart ayındaki %11,9 seviyesinden Nisan’da %11’e gerilerken işsiz sayısındaki azalış 3.000 kişi ile
sınırlı kaldı. İç talebin seyri açısından takip ettiğimiz istihdam, Nisan’15-Nisan’16 döneminde %3,75 artarak %47,2 olurken,
tarım dışı istihdamdaki artış hızı değişmedi ve %5,5 şeklinde gerçekleşti. Genç nüfusta işsizliğin ise %16’ya gerilediğini
gördük. Geçmiş yılların mevsimsellikten arındırılmamış verileri göstermekte ki, yıla yüksek başlayan işsizlik oranları Nisan
ayına kadar düşmekte ve Haziran ayında dip yapıp tekrar yükselişe geçmekte. Bu sene de Nisan ayı itibariyle benzer bir
29
seyir izlemekteyiz. Mevsimsellikten arındırılmış veride işgücüne katılımın artarak % 51,9'a yükselmesi ise işsizlik oranındak i
düşüşü sınırlayan bir faktör olarak karşımıza çıkmakta.
Merkez Bankası Beklenti Anketi enflasyon beklentilerinde yukarı eğilime işaret etti. Cari ay TÜFE beklentisi %0,26 olurken,
yıllık TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde %7,64’ten, bu anket döneminde %7,81’e yükseldi. 12 ay sonrasının TÜFE
beklentisi %7,60’tan %7,59’a gerilerken; 24 ay sonrasının TÜFE beklentisi ise %6,95’ten %7,03’e yükseldi.
Yurt dışında yerleşiklerin 8 Temmuz itibarıyla, bir önceki hafta 43,524 milyar dolar olan hisse stok miktarı 43,644 milyar
dolara, 36,915 milyar dolar olan DİBS stok miktarı 37,6 milyar dolara, 1,023 milyar dolar olan özel sektör tahvil ve bonoları
ise 1,226 milyar dolara yükseldi. Piyasa fiyatı ve kur hareketlerinden arındırılmış olarak hesaplandığında hisse senedi
değerinde 24,1 milyon dolar, DİBS değerinde 104,7 milyon dolar ve özel sektör tahvil ve bonolarında ise 0,6 milyon dolar
düşüş olduğu görülmekte.
30
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Haziran ayında yayımladığı ekonomik görünüm raporundaki tahminlerde bir
değişikliğe gitmedi ve Türkiye'nin bu yıl %3,9, 2017'de ise %3,7 büyüyeceğini öngörerek, güçlü ve sürdürülebilir büyümeyi
yakalamak için yurtiçi tasarrufların artırılıp, iç ve dış talebin dağılımının yeni bir denge kazanması gerektiğini belirtti. Bir
önceki raporunda %7,9 olan 2016 yılı TÜFE tahmini %7,4'e düşürülürken, 2017 için %7,3 olan tahmin ise %7,4'e yükseltildi.
ABD
Fed’in yayınladığı Bej Kitap, ekonomik faaliyetlerin ve istihdamın sınırlı ölçüde arttığını, işgücü piyasası şartlarının istikrarını
koruduğunu gösterdi. Tüketici harcamalarında ise zayıflama işaretleri olmakla birlikte istikrarını koruduğu ifadesinin yer
aldığını gördük.
Haziran ayında perakende satışlar %0,6 arttarak beklenti (%0,1) üzerinde gerçekleşirken çekirdek (otomobil hariç)
perakende satışlar %0,7 arttı (beklenti %0,4). Perakende satışlar yıllık bazda %2,7, çekirdek perakende satışlar %3,2 arttı.
ABD'de ekonomik aktivitenin üçte ikisini oluşturduğu için ekonomiye yön verilirken yakından takip edilen veri öncesi, Fed’in
Haziran ayı faiz toplantısında enflasyon beklentilerinin yukarı yönde revize edildiğini ve enflasyonda yakın bir dönemde artış
beklentisi sinyallerinin olduğunu görmüştük.
EURO BÖLGESİ
İngiltere Merkez Bankası (BoE), beklenilenin aksine faiz oranında bir değişikliğe gitmedi ve faiz oranı %0,50’de bıraktı.
Piyasalar, 7 yıllık bir aranın ardından 25 baz puan indirime gideceğini beklemekteydi. Varlık Alım Programını ise piyasa
beklentisi doğrultusunda değiştirmeyerek 375 milyar sterlin olarak bıraktı. BoE toplantı tutanaklarında para politikası
üyelerinin çoğunun Ağustos ayında gevşeme beklediklerini belirtmeleri, 4 Ağustos'ta yapılacak bir sonraki BoE toplantısında
faiz indirimi ihtimalini güçlendiriyor.
Euro Bölgesi ekonomileri Mayıs ayı sanayi üretimi beklentilerin (%0,8) üzerinde %1,2 oranında daralırken yıllık bazda sanayi
üretimi büyümesi de %2,2’den %0,5’e geriledi. Yatırım malları üretimi ve enerji sektörlerinden kaynaklanan bu zayıflıkta
Almanya, İtalya ve Fransa’daki üretim kayıpları dikkat çekmekte. Mayıs ayı verisine karşılık sanayi üretimi öncüsü imalat
PMI’da görülen toparlanma karışık sinyaller vermekte. İkinci çeyrekte GSYH büyümesinin ilk çeyreğe göre zayıf kalacağı
beklentisi hakim.
UZAKDOĞU
Çin ekonomisi, 2016 ikinci çeyrekte, beklentilerin hafif üzerinde %6,7 büyüdü (beklenti %6,6). Ekonomi, ilk çeyrekte de %6,7
büyüme göstermişti. İkinci çeyrekte GSYH bir önceki çeyreğe göre %1,8 arttı. İlk çeyrekte ise bir önceki çeyreğe göre
büyüme %1,1 seviyesindeydi. Çin Ulusal İstatistik Bürosu, ekonominin hala aşağı yönlü baskılar ile karşı karşıya olduğunu,
ancak ekonomik büyümenin yılın ilk yarısı itibariyle 2016'nın tamamı için belirlenmiş hedefi başarmak için iyi bir temel
oluşturduğunu ifade etti. Her ne kadar Çin büyümesi beklentilerin üzerinde olsa da emtia fiyatlarına pozitif etkisi sınırlı oldu
ancak kısa vadeli resesyon endişelerinden uzaklaşıldığına ve sert iniş senaryosudan yumuşak iniş senaryosuna doğru bir
geçişe işaret etti.