SHERLOCKHOLMES
SOKAKTABİRDELİ
ARTHURCONANDOYLE
SokaktaBirDeli
OrijinalAdı:CompleteWorksArthurConanDoyle
MitraYayınları1.Basım:Ağustos2012
Yayıncı:AliÖztürkÇeviren:BarışSatılmış
KapakUygulama:YunusKaraaslanSayfaTasarımı:AdemŞenel
ISBN:978-605-5752-34-7
BaskıveCilt:HatBaskıSanatlarıSanayiveTic.Ltd.Şti.LitrosYolu2.MatbaacılarSitesiABlok
No:ZA5Topkapı/İstanbulTel:02126137596
©BukitabınyayınhaklarıMitraYayınları’naaittir.Herhakkısaklıdır.Tanıtımamaçlıkısaalıntılardışındayayıncının
yazılıizniolmadanhiçbiryollaçoğaltılamaz.
©MitraYayınlarıSelamialiMah.ŞetaretSok.No:4/A
Üsküdar/İstanbulTel:02163919116
www.mitrayayinlari.come-mail:[email protected]
SHERLOCKHOLMES
SOKAKTABİRDELİ
ARTHURCONANDOYLE
İngilizcedenÇeviren:BarışSatılmış
MitraYayınları
1-BENEKLİKURDELA
Karnım doyunca, eski defterleri karıştırdım. Sekiz yıldan beri dostum olan Sherlock Holmes’unyöntemleriniincelemekteyim.Notlarımagözgezdirdiğimzaman,olağanüstüyetmişmeseleyerastlıyorum.Feci,komik,acayipolanlarıvar,amahiçbirisıradan,basitdeğil.Sebebimeydanda,Holmesherhangibirişle uğraşmaz, o para kazanmak için değil, meslek aşkı uğruna, çalışır. Bunun için sıradan olaylarakarışmaz,onaolağanüstü,şeytanınkarıştığımeselelerlâzımdır.BanakalırsaSherlockHolmes’unüzerinealdığı“Şeytanınkarıştığı”enacayipişde,Surrey’detemasa
geçtiğiRoylottStokeMoranailesimacerasıdır.Bumacera,BakerStreet’tekievindeSherlockHolmes’leberaberoturduğumzamanaaittir.Eğernamus
sözüvermemişolsaydım,bumacerayıdahaönceaçıklardım.Namussözüverdiğimkadıngeçenayöldü,verdiğim sözü tutmayabilirim artık. Hem bumeselenin iç yüzünü açıklamakta da fayda vardır. DoktorGrimesby Roylott’un ölümü halk arasında birçok söylentilere yol açmıştı. Hakikat de korkunçtur amasöylenenlerkadardeğil.Bir Nisan sabahı erkenden uyandım, çünkü Sherlock Holmes giyinmiş olarak başucumda duruyordu.
Dostumda erken kalkmış bir insan hali yoktu. Saatin yediyi çeyrek geçtiğini görünce, Holmes’e hemhayretle, hem sitemle baktım. Benim değişmez alışkanlıklarım vardır, rastgele saatte rahatsız edilmekistemem.SherlockHolmes:—Siziuyandırdığımamüteessifim,dedi,fakatbaşagelençekilirmiş:BayanHudson’uuyandırmışlar,o
dabeniuyandırdı,bendesiziuyandırdım.—Neoluyor?Yangınmıvar?—Hayıryangındeğil,müşterigeldi.—Nemüşterisi?—Son derece heyecanlı bir genç kadın gelmiş, beni hemen görmek istiyormuş. Salon da insanları
uyandıran kadının, her halde önemli bir işi olsa gerektir. Eğer enteresan, bir işse, başından dinlemekistersinizdeğilmi?Bununiçinsiziuyandırdım.—İyiettiniz.Tahkikat sırasındaHolmes’un yanında bulunmaktan daha büyük zevkimyoktu.Mantığı o derece hızlı
gelişirdi ki, bunda önseziyle âdeta rekabet ederdik. Buna hayrandım. Tahminlerini sağlam temeledayandırır,tahlilkudretinesunulanenkarışıkişleribusayedeaydınlatırdı.Hemenkalkıpgiyindim.Bizsalonagirince,kalınsiyahpeçeli,siyahlıbirkadınayağakalktı.Holmescanayakınbirsesle:—Günaydınbayan,dedi.Kadınsesititriyordu:—Günaydın...—SherlockHolmesbenim.SizeişarkadaşımvedostumdoktorWatson’utakdimederim.Onunönünde
benimönümdekonuşurgibiserbestkonuşabilirsiniz…Şöminedeyananodunlaragözattı:—BayanHudson salonu ısıttığına iyi etmiş. Şöminenin başına oturunuz. Size bir fincan kahve ikram
edeyim,ürperiyorsunuz.Kadınocağınbaşındakiiskemleyeoturdu:—Soğuktanmıürperiyorsunuz?—Yanedenürperiyorsunuz?Peçesini kaldırdı, yürekler acısı bir sinir buhranı geçirmekte olduğunu gördük. Yüz çizgileri gergin,
rengi sarıydı,yerlerindenuğramışgözlerindemüthişbirkorku ifadesivardı:Peşindenkovalandığındankaçacakdelikarayanbirmahlûkabenziyordu.Saçlarına ak düşmüştü ama yaşı otuzdan fazla değildi. Bitkin ve şaşkındı. Sherlock Holmes keskin
bakışlarınıkadınadikti.Sonrayaklaştı,kolunaokşargibidokunaraktatlıbirsesle:—Artıkkorkmayın, dedi.Bumeseleyi çabukhalledeceğimize eminim.Bu sabah trenle geldiniz değil
mi?.Kadınbüsbütünşaşaladı:—Benitanıyormusunuz?—Hayır,neredentanıyayım?—Trenlegeldiğimineredenbiliyorsunuz?—Soleldiveninizinavuçbaşıiliğindebirdönüşbiletigördüm;Sabahkaranlığısokağaçıkmış,tekatlı,
ikitekerleklibirarabaylabozukyollardangeçipgaraulaşmışsınız.Kadınirkildivegözleribirazdahaaçılmış,dehşetledostumabaktı.SherlockHolmesgülümsedi:—Sakınbenifalcısanmayınbayan.Solkolunuzdatazeçamurlekelerivar.Ancakikitekerlekliarabalar
içeriçamurfırlatır.Arabacınınsolundaoturduğunuzudasöyleyebilirim.—Evet. Saat altıda evden çıktım, altıyı yirmi geçe Leatherhead’e geldim, Londra’ya giden ilk trene
bindim.“Artık tahammülüm kalmadı Bay Holmes, bu böyle devam ederse çıldıracağım. Beni koruyacak hiç
kimsem yok. Biri var, benimle alâkadar olan biri var ama o zavallı da bana yardım edemez. SizdenbahsedildiğiniduydumBaySherlockHolmes.SizdenBayanFarintoshbahsetti.Yardımamuhtaçolduğuzaman kendisine yardım etmişsiniz. Adresinizi o verdi. Bana da yardım edemez misiniz? İçindeçırpındığımkaranlıktahiçdeğilseaydınlıkbirnoktagörebilsem!Şuanda,banaedeceğinizhizmetekarşıhiçbir şey vermeyi vaat edemem. Fakat bir iki aya kadar evleneceğim, evlendikten sonra gelirimdenfaydalanmayabaşlayacağım.Ozamanborcumuöderim.Holmesmasasınagitti,birçekmeyiçekti,fişdosasınıçıkardı,karıştırdı:—Farintosh!Dedi.Tamam!.Meseleyibuldum.Opaltaşlıbirtaçişiydi...dahaozamantanışmamıştık
Watson.
Kadınadöndü:—Sizinişinizlemeşgulolacağımbayanvearkadaşınızanasılyardımagayretettimse,sizeyardımiçin
deaynıgayretigöstereceğim.Ücretimegelince,mesleğimbunukatkatödemektedir.Eğerişinizitakipiçinmasraf etmem icap ediyorsa, bütçemin izin verdiği nispette harcarım, siz bana bu masrafları ilerdeödersiniz.Şimdibanaişietraflıcaanlatmanızıricaederim.Kadınderinbiriççekti:—Bulunduğumdurumunkorkunçtarafı,endişeleriminaçıkvebelirginolmamasıvesizdenbaşkabirine
anlamsızgörünecekufaktefekvak’alaradayanmasıdır.Örneğinbukonudafikrinialmakistediğim,banayardım etmesini dilediğim insan, anlattıklarımı çok sinirli bir kadının kuruntusu sanıyor. Bunu açıkçasöylemiyor, fakat sesimin sakin ahenginden, bakışlarını bakışlarımdan anlattıklarıma inanmadığınıanlıyorum.“Bana, insanlarınnederecekötülükedebileceklerinikavradığınızı teminettilerBayHolmes.Öyleyse
beni,heradımbaşındamaruzbulunduğumtehlikedenkoruyabilirsiniz.—Sizidikkatledinliyorumbayan.—İsmim Hele Stoner’dir. İngiltere’nin en eski Saksonyalı ailelerinden birine mensup üvey babam
RoylottStokeMoran’laSurrey’inobatıkısmınınenucundaoturuyorum.Holmesbaşınısalladı:—Vaktiyle bu aile İngiltere’nin en zengin ailesinden biriydi. Arazileri, Berkohire’de kuzeye,
Hampshire’debatıyadoğruyayılıpuzanmaktaydı.Geçenyüzyılda,birbiriardısıradörtmirasçıharvurupharman savurdular, rejans devrinde de bir kumarbaz aileyi tam iflâs ettirdi. Elde yalnız birkaç hektararaziyleikiyüzyıllıkbirevkaldı,bunlardaipotekli.“Sonsahibiçoksefilbirhayatsürmüş:Müthişbiraristokrathayatı.Fakattekoğlu,benimüveybabam,
yeni hayat şartlarına uymak gerektiğini anlamış. Biraz borçlanmış, tıp tahsilini bitirip Kalküta’yayerleşmiş,azmive iyidoktorolmasısayesindetutunmuş.Fakatbirgün,evdenöteberiçalındığınakızıpHintli uşağınıdayaktanöldürmüşveasılmaktangüçkurtulmuş.Uzunmüddet cezaevindeyattıktan sonraİngiltere’ye dönmüş: Ama dönen artık o eski adam değildi, hayata küsmüş, ümitleri suya düşmüş birinsandı.“DoktorRoylottHindistan’dayken,BengaltopçutümenituğgeneraliStoner’dengençyaşındadulkalan
annemle evlendi. Julie ile ikiz kardeştik, annem doktora vardığı zaman iki yaşındaydık. Annem çokzengindi, yılda bir milyona yakın geliri vardı. Bütün servetini vasiyetnameyle doktora bıraktı; doktor,evleneceğimizigözönündetutarakbizesenedebirmiktarparaayıracaktı.“İngiltere’yedöndükleribirmüddetsonraannemöldü.BundansekizseneevvelCrevecivarındabirtren
kazasında kurban gitti. Bunun üzerine Londra’ya yerleşmekten vazgeçen doktor bizi Stoke Moran’aatalarındankalanevegötürdü.“Annembizeherihtiyacımızıkarşılayacakkadarparabıraktığından,sıkıntıçekmeyecektik.“Fakatüveybabamızdeğişti.EskievdeRoylatt’lardanbirinigörüncesevinenkonukomşuylaahbaplık
edecek yerde eve kapandı, arada sırada sokağa çıktığı zaman da önüne gelenle kavga etti. O ailedehiddetlenmek huyu âdeta irsiydi. Üvey babamda ise bu huy, sıcak iklimin tesiriyle bir kat dahaşiddetlenmişti. Yakışmayacak birkaç kavga olayı oldu, ikisi mahkemeye intikal etti. Kasabada herkesondankorkuyor,onugörenkaçıyordu,çünküHerkülkadarkuvvetliydi,hiddetlenincekendinitutamıyordu.“Geçenhafta nalbandı köprüdennehre attı. İşmahkemeyedüşmesindiye elimdenekadar para varsa
verdim.“Üvey babamın yegâne dostlarıÇingeneler.Onların, böğürtlen bürümüş arazisinde kampkurmalarına
izinveriyor,bazençadırlarınagidipoturuyor,haftasonlarındadaonlarlaberaberyürüyüşeçıktığıoluyor.
“Hindistanhayvanlarınakarşıdasevgisivar.BirionamuntazamanHindistan’danhayvanyolluyor.Şuandaevdebirşebekmaymunuilebiryabankedisibaşıboşdolaşıpdurmakta.“Kardeşim Julie ile rahat bir ömür sürmediğimizi anlamışsınızdır. Uşak, hizmetçi oturmuyordu, uzun
zaman evin bütün işini biz görmek zorunda kaldık. Julie öldüğü zaman otuz yaşında yoktu, ama onunsaçlarıda,benimkilergibi,vakitsizağarmıştı.—Demekkızkardeşinizöldü?—Evet.Tamikiseneevvel.Bendesizeşimdionunölümündenbahsedecektim.Anlattığımgibikendi
seviyemizde,yaşıtımızkimseyigörmüyoruz,yalnızHarrowcivarındateyzemizHonoriaVestphailvardır,hiçevlenmemiştir;aradasıradaizinalıponagidiyorduk.İkiseneevvelJulie,teyzeminevindebirdenizsubayıtanıdı,nişanlandılar.Evedönünceüveybabasına
nişanlandığını söyledi, doktor ses çıkarmadı. Fakat düğününe on beş gün kalamüthiş bir şey oldu, tekdostum,kardeşimöldü.Sherlock Holmes koltuğuna yaslanmış, başını yastığa dayamış, gözlerini yummuştu. Sözün burasında
gözleriniaçıpkadınaşöylebirbaktı:—Olupbitenleriaynenvetamanlatınız;diyemırıldandı.—Benim için güç bir şey değil… Olup bitenler hafızama kazındı… Evimizin çok eski olduğunu
söylemiştim. Bir tarafında oturuyorduk. Salonlar binanın orta kısmında olduğundan yatak odaları yerkatındadır.Buodalardan ilkidoktorun,üçüncüsübenimodamdır.Julie’ninki ikinciodaydı.Buodalarınarakapısıyokturama,aynıkoridorüstündedirler.İyianlatabiliyormuyum?—Evet,çokiyianlatıyorsunuz.—Bu üç oda da bahçeye bakar. O gece doktor Roylott odasına erken çekildi; fakat Julie sigara
kokusundan uyumadığını anladı. Üvey babam sert Hindistan tütünü içer. Julie benim odama geldi,düğünündenbahsettik,saatonbiredoğrukalktı,odasınagidecekti.Kapıyıaçacağısıradadurakladı:—Helene,dedi,gecekaranlığındahiçıslıkduydunmu?.—Hiçduymadım.—Herhaldeuykundaıslıkçalmazsınya?—Çalmamsanırım.Nedensordun?—Çünkü birkaç gecedir, hep saat üçe doğru, herkesin duyması istenmiyormuş gibi çalınan bir ıslık
duyuyorum.Neredengeldiğini söyleyemeyeceğim,yayandanveyabahçedengeliyor.Senindebu ıslığıduyupduymadığınımerakediyordum.—Benhiçduymadım.OAllahınbelâsıÇingenelerçalıyordur.—Olabilir.Fakatbahçedeçalınsaydısendeduyardın.—Benimuykumseninkikadarhafifdeğildir.—Herneyse,ehemmiyetlibirşeydeğil.Gülümsedi,çıktı,kapımıkapadı,kapısınısürmelediğiniduydum.SherlockHolmessordu:—Yokcanım?Geceleriodakapınızısürmelermiydiniz?—Hergece.—Sebep?—Doktor Roylott’in bir yaban kedisiyle bir şebeği var demiştim ya.Kapımızı sürmelemeden içimiz
rahatetmiyordu.—Pekalâ.Devamediniz.—O gece beni bir türlü uyku tutmadı. Bir önsezi uykumu kaçırıyordu. İkiz olduğumuzu hatırlatayım;
ikizler arasındaki bağlar çok sağlam ve çok hassastır. Esasen berbat bir geceydi; rüzgâr uğulduyor,
yağmurcamlarıkamçılıyordu.Ansızınfırtınanıngürültüsünükorkudanhaykıranvahşibirkadınçığlığıbastırdı.Kızkardeşiminsesini
tanıdım.Yatağımdanfırladım,birşalabüründüm,koridoraçıktım.Kapımıaçarkenkardeşiminbahsettiğiıslığıduyargibioldum, ıslığınarkasından,bir iki saniyesonra, sankiyereağırmadenîbir şeydüşmüşgibibirsesişittim.Koridorda koşmaya başladım, kız kardeşimin kapısı açıldı. Korkudan taş kesilip baktım: Kim
çıkacaktı?Koridorun ışığında Julie göründü.Korkudan yüzü bembeyazdı, yardıma çağırır gibi ellerinisalladı,sarhoşgibibaşınıtutamıyordu.Koştum,belinesarıldım,fakatdizleribüküldü,yereçöktü.Istırapiçindekıvranıyordu,vücuduyaygibi
bükülmüştü.Evvelâbeni tanıyamadı sandım, fakat üstüne eğilince, ömrümün sonunakadarkulağımdangitmeyecek
birseslehaykırdı:—Amanyarabbi!...Helene!...Kurdele!...Beneklikurdele!...Banabaşkabir şeydahasöyleyecekti,parmağınıdoktorunodasınadoğruuzattı, fakatyine ıspazmoza
yakalandı,konuşamadı.Avaz avaz bağırarak üvey babamın odasına koştum, robdöşambrını giymeye çalışarak çıkıyordu.Kız
kardeşimin yanına geldiği zaman Julie kendini kaybetmişti. Doktor, Julie’ye, dişlerini aralayıp birazkonyak içirmeye uğraştı, kasabadan doktor çağırttı, kız kardeşim komadan kurtulamadı, kendinegelemedenöldü.İştesevgilikardeşimiböylekaybettim.SherlockHolmesdoğruldu.—Birazmüsaadeedin,dedi,birşeysoracağım.—Buyurunuz.—Islıklamadenîsesiduyduğunuzaeminmisiniz?—Evet.—Yeminedermisiniz?—Tahkikat sırasında savcı dabunu sordu.O sesleri duyduğumaeminim, fakat yemin edemem, çünkü
fırtınagürültüsüarasındayanılmışolabilirim.Evinhertarafıçatırdıyordu.—Kızkardeşinizgiyinikmiydi?...—Hayır,gecelikleydi.Sağelindeyanmışbirkibrit,solelindekibritkutusuvardı?—Doktor Roylott’un gidişatını kimse beğenmediğinden ince eleyip sık dokudu, fakat ölüm sebebi
anlaşılamadı.Ben ifademdekapısının sürmeli olduğunu söyledim.Pencerelerin kapakları her gece sıkısıkıkapanırdı.Pencerelerdemirparmaklıdır.Duvarlarmuayeneedildi.Sağlamdı.Yerdöşemelerimuayeneedildi.Hiçbirneticealınamadı.Şömine
genişti, fakat baca ağzı demir çubukları dört çengelle tutturulmuştu. Kız kardeşlerimin odasındakendisinden başka kimse bulunmadığına şüphe kalmadı. Vücudunda de hiçbir yara bere, boğuşma,zorlamaişaretigörülmedi.—Zehirlenmeolmasıihtimaliüzerindeduruldumu?—Evet,fakatdoktorlarıntetkikleriolumsuzçıktı.—Peki,sizegörekızkardeşiniznedenöldü?—Banakalırsakorkudanöldü.Amakorktuğuneydi?İştebunutasavvuredemiyorum.—OgeceevinyakınlarındaÇingenelervarmıydı?—Herzamanvardır.—Beneklikurdelenedir?—YasayıkladıveyaÇingenelerinbaşlarınabağladıklarırenkrenkmendilleriimaetti.
Holmesbaşınısalladı,beneklikurdeleninizahıbuolamazdı.—Çokderinlerdeyüzüyoruz,dedi,devamedin.—İki senegeçti.Songünlerekadar tekbaşıma,münzevibirömür sürdüm.Birayevvel, çokeskiden
tanıdığım ve sevdiğim bir arkadaşım benimle evlenmek istediğini söyledi. Reading Civarında, CraneVatır’deoturanBayArmitage’inortancaoğluPercyArmitageileevlenmekararıverdik.Evvelki gün konağın batı kanadında biraz tadilat yapıldı. Benim odamın duvarı delindi, ben de kız
kardeşiminöldüğüodada,onunyatağındayatmakzorundakaldım.Geçen gece uyku tutmadı, kız kardeşimin feci akıbetini düşünürken, Julie’nin ölmeden önce duyduğu
ıslığıduymayayımmı?Nederecekorktuğumutasavvuredersiniz.Yataktan fırlayıp lâmbayı yaktım. Hiçbir şey göremedim fakat korkudan tekrar yatamadım, giyinip
sabahıbekledim,şafaksökerkenCouronnehanımınarabasınabinipistasyonagittim,trenleburayageldim.Sizesığındım.—İyiettiniz…Amaolupbitenherşeyibanaanlattınızmı?—Evetanlattım.—HayırbayanStoner,banaherşeyianlatmadınız,üveybabanızıkoruyorsunuz!—Yaninedemekistiyorsunuz!.Holmescevapverecekyerdekızınkolunundantelyerinikaldırdı,bileğindebeşmornoktavardı:Dört
parmaklabirbaşparmakyeri…—Sizeçoksertdavranıyor.HeleneStonerkızardı:—Çokserttir,nederecekuvvetliolduğunudafarketmez…Bunu uzun bir sessizlik takip etti. Holmes, elini çenesine dayamış şöminedeki ateşi seyrediyordu.
Nihayet:—İşte karışık bir iş dedi. Hareket plânını çizmeden önce ufak tefek binlerce şey var ki, onların
mahiyetlerini bilmeliyim.Fakat kaybedecekvaktimizyok.BugünStokeMorane’agidersek, babanızdangizlioodalarıgörebilirmiyiz?—Bugünmühimbirişiçinşehregideceğinisöylemişti.Akşamakadargelmez.Evdeihtiyarbirhizmetçi
varamaodakafadansakat,onasizigöstermem.—Peki.Watsonbirdiyeceğinizvarmı?—Hiçbirdiyeceğimyok.—Ohaldeberabergideriz.ŞimdineyapacaksınızbayanStoner?—Çarşıyagideceğim.Londra’yagelmişkenbirikieksiğimitamamlayayım.Öğletreniyledönerim.—Bizdeöğleyedoğrugeliriz.Benimdebusabahbazıişlerimvar.Kahvaltıetmezmiydiniz?—Hayır, teşekkür ederim. Size derdimi döktüm, içim rahatladı, omzumdan bir yük kalkmış gibi
hafifledim.Siyahpeçesiniindiripgitti.KoltuğunayaslananHolmessordu:—BuişenedersinizWatson?—Uğursuzbirişebenziyor.—Doğru,oldukçauğursuz…—Eğerbukızdoğrusöylediyse,tavanda,yerdöşemelerindegedikyoksa,bacaağzıdemirparmaklıysa,
kızkardeşiodadayalnızdı.—Pekiyaıslıkla,kızınsonnefesindebahsettiğibeneklikurdelenedir?—Nebileyim.
—Birıslıkduyulmuş,yakınlardaÇingenelervarmış,üveybabanında,üveykızınınevlenmesininişinegelmediği ve bunamâni olmak istediğimuhakkak…Kız son nefesinde benekli kurdeleden bahsediyor,Bayan Helene Stoner madem ki bir ses duyduğunu söylüyor. Demek ki, pencere demirlerinden birisökülüpyerinekonmuş…Esrarınbuesaslaradayandığınıtahminediyorum.—ÖyleyseÇingenelerneyaptı?—Buhusustaşimdilikbirşeysöyleyemem.—Herhaldetahminleriniziçürütecekbirçokşeyvar.—Malûm.Bunun içinhemenbugünStokeMorane’agidiyoruz.Bakalım tahminlerimiçürütecekşeyler
sağlamvesarsılmazşeylermi,yoksaonlarıbertarafedebilirmiyiz?…Yahubugürültüdenedir?Kapıaçıldı,eşiktedevcüsselibiradamgöründü.Acayipkıyafetivardı,noterdediyebilirdinizköylüde
. . .şapkasıyüksekkalıplı,siyahtı.Redingotluveçizmeliydi,elindebiravkamçısısallıyordu.Okadaruzunboyluyduki,şapkasıkapınınüstpervazınadeğiyordu.Okadaririydiki,vücudukapıyıtıkamıştı.Ablak,kırışık,güneştenyanmışbinbir ihtiras ifadesibelirenyüzübirbana,birHolmes’edönüyordu.
İçeri çökük gözleri hiddetliydi, ateş püskürmekteydi. Kocaman gaga burnuyla ihtiyar bir kartalıandırıyordu.Homurdanırgibisordu:—Holmeshanginizsiniz?Dostumserinkanlıcevapverdi:—Benim.Kendinizitanıtmanızıbekliyorum.Adamyinehomurdanırgibikonuştu:—DoktorGrimesbyRoylott.SherlockHolmesyineserinkanlıolarakkarşılıkverdi:—Ya,demeksizsiniz?—Evetbenim.—Buyurun,oturun.—Gerekyok.Üveykızımbirazevvelevinizdençıktı.Peşindeydim.Sizeneanlattı?SherlockHolmessordu:—Seneninbumevsiminegörehavaçoksoğukdeğilmi?!İhtiyarınsesikükredi:—Sizeneanlattı?—Fakatsafrangülleribololacakmış!...Adamkırbacınıkaldırıpüzerimizeyürüdü:—Sizbeniatlatmayamıbakıyorsunuz!...Sizinkimolduğunuzubiliyorum…Sizdençokbahsedildi:Her
işeburnunusokanHolmesdeğilmi?Dostumtatlıtatlıgülümsedi.—KahvedövücününhınkdeyicisiHolmes!.Holmessırıttı:—ScotlandYard’ıncankurtaransimidiHolmes!...Holmes’unkeyfigeldi:—Pekhoşsohbetsinizdoktor,amagiderkenkapıyıkapayındacereyanyapmasın!—Canımistediğizamangiderim!—Hayhay!.—Küstahlıkedipişlerimeburnunuzusokmayın!.
—Başüstüne!.—BayanStoner’inburayageldiğinibiliyorum.—İyiediyorsunuz.—Onutakipettim.—İyiettiniz.—Dikkatliolun,kendinizikoruyun.Banakarşıkoymaktehlikelidir.Şömineyegitti,demirmaşayıaldı,kocamanelleriyletutupbüktüvetehditetti:—Yolumunüstündençekilin!.Büktüğümaşayıocağınkenarınafırlatıpçıktı.Holmeskahkahaylagüldü:—Çokmedeniadam!...Tamsalonadamı!...—Allahiçin!...—Benonunkadar iriyarıdeğilimama,birazdahakalsaydı,bilekleriminkendibileklerindendahaaz
kuvvetliolmadığınıispatedecektim.Konuşurkenmaşayıaldıvekendinihiçsıkmadandoğrulttu.—AferinHolmes!.—Benimbukadarkuvvetliolduğumubilmiyordunuz?—Biliyordum,amagörmekhoşumagitti.Holmesdüşünüyordu.Sordum:—Şimdineyapacaksınız?—Herhaldeonunküstahlığına,cüretinekulakasacakdeğilim.—Evinegidecekmisiniz?—Gideceğiz.—Siziresmipolissanıyor.—Nesanırsasansın.Burayagelmesimerakımıkamçıladı…—Kızihtiyatsızlıketmiş.—Evet. Fakat, üvey babasının kendisini takip etmesine mâni olamadığına pişman olmayacağını
umuyorum.—Buümidenedenkapılıyorsunuz?—SonraanlatırımWatson,şimdikahvaltıedelim…—Dahasonra?—Benbiryerekadargideceğim.—Buişiçinmi?—Evet,lâzımolanbilgiyialabileceğinisanıyorum.
•••
SherlockHolmesevedöndüğüzamansaatbiregeliyordu.Öncegözümeelindekimavikâğıtilişti.Birsürüyazıyazılmış,planlarçizilmişti.—NehaberHolmes?—Raylott’un ölen karısının vasiyetnamesini okudum. Arazinin bugünkü gelirini hesapladım. Kadın
öldüğü zaman toprakları kendisine senede bin yüz sterlin getiriyormuş, bugünse, hububat fiyatlarıdüştüğündenyediyüzellisterlingetiriyor.Kızlarınevleninceikiyüzellişersterlingelirlerivardemektir.
Eğerkızlarınikisideevlenselerdiüveybabaçokparasızkalacaktı.Hattabirisievlense,gelirbirhaylieksilecekti.Holmesmemnun,elleriniovuşturdu:—Busabahki,çalışmamboşagitmedi.Üveybabaelbetteüveykızlarınınevlenmelerini istemez.Buna
kanaatgetirdim.—Şimdineyapacağız?—Buişisürüncemedebırakamayız.Morukişineburnumuzusoktuğumuzubiliyor.Eğerhazırsanızhemen
birarabayabinipWaterlooistasyonunagidelim.Ceplerinizdenbirinetabancanızıkoymanızıricaederim.Demirbükenlerekarşıtabancaeniyimüdafaasilâhıdır.Tabancanızladişfırçalarımızıalalım,başkabirşeyistemez.Birarabaçağırtıpbindik,istasyonakadarkonuşmadık.ŞansımızaLeatherhead’akalkanbirtrenvarmış.Leatherhead’deistasyonotelininarabasınıkiralayıpSurrey’inyolunututtuk.Altıyedikilometrelikyol
güzel bir arazi ortasından geçer.Hava da çok güzeldi.Güneşliydi, gökte pamuk yığınına benzer beyazbulutlar vardı.Ağaçlar ve yol kenarındaki çitler tomurcuklanmaya başlamıştı. Etraf burcu burcu nemlitoprakkokuyordu.Bentabiatınbugüzelliğini,takipetmeğegittiğimizuğursuzişlenasıltezatteşkilettiğinidüşünüyordum.Dostumsa,şapkasınıgözlerininüstüneeğmiş,çenesinigöğsünedayamış,derinbirdüşünceyedalmıştı.
Ansızınomzumavurupuzaktabirşeyeişaretetti:—Şurayabakın!Hafifbirmeyilde,sıkağaçlıbirparkıgösteriyordu.Meylinenyüksekyerindeağaçlarbirkümeteşkil
etmişti.Dallarınarasındaneskibirevinçatısıyladamıgörünüyordu.Holmesarabacıyasordu:—OrasıStokeMoronemi?—Evetefendim,DoktorGrimesbyRoylott’unmâlikânesi.—Tamiredilenbirbinavarmışöylemi?—Evetefendim.—Biziorayagötürün.Arabacısoldakidamlarıgösterdi:—İşte kasaba. Ama konağa gidecekseniz şu kısa yokuşu tırmanıp, tarlalar arasındaki kestirmeden
gidiniz…Bakınızbirkadındolaşıyor.—BayanStonerolacakEvet,hakkınızvar,oradangitmeliyiz.Arabadan indik, parayı verdik, araba Leatherhead’a döndü, biz de yokuşu tırmanmaya başladık.
Holmes:—İsabetdedi,çokisabet.—İsabetolannedir?—Arabacıbizimimarsandı.—Bundanneçıkar?—Dilinitutmazsa,yapıyamimarlarıgötürdüğünüsöyler.Arabacınıntarifettiğiyoldandoktorunmalikânesineulaştık.Holmes:—GünaydınBayanStoner,dedi.Görüyorsunuzya,sözümüzdedurduk.Kızbizigörüncekoşarakkarşıladı,sevindiğigüleryüzündenbelliydi.Ellerimizisıktı:—Dörtgözlesizibekliyordum.İşyolunda.Doktorşehreindi.Buakşamgeçvakitgelir.
Holmesgülümsedi:—Kendisiyletanışmakşerefinenailolduk.—Sahimisöylüyorsunuz?Kızıngözlerifaltaşıgibiaçılmıştı:—Neredegördünüzonu?—Bizegeldi.Holmesdoktorunodayanasılgirdiğini,nelersöylediğinianlattı.BayanStonersarardı.—Benitakipetmiş!—Öyleolacak.—Okadarkurnazdırki,benigözlüyormu,gözlemiyormufarkınavaramıyorum.Birazdüşünüpsordu:—Dönünceacababananediyecek?—Korunmaya,sakınmayabaşlasın.Belkikendindendahakurnazbirçıkarkarşısına.—Benneyapacağım?.—Sizodanızakapanıpoturacaksınız.—Ya…—Anladım,zorbalığakalkışırsateyzenizekaçarsınız.Şimdivakitkaybetmeyelim.Bizeodalarıgösterin.Binakülrengi taştandı,yeryeryosun tutmuştu.Ortakısmıyüksekti, ikikanadıyengeçkıskacıgibi iki
yanakıvrıkuzanıyordu.Kanatlardanbirindecamlarkırıktı,pencereleretahtakaplanmıştı.Damdabiroyukgörünüyordu,sözün
kısasıharapbirşatoydu.Ortakısmıazçokonarılmıştı,helesağdakiblokyeniydi,pencerelerdeperdevardıvebacadanmavibir
dumantütüyordu.Demekki,oturulankısımokısımdı.Duvarlardanbirineiskelekurulmuştu,taşlardanbiridelinmişti,fakatişçigörmedik.Holmesbakımsızbahçedeağırağıryürüyor,pencerelerindıştaraflarınıdikkatlegözdengeçiyordu.Biraralıkkızasordu:—Burasıdeğilmi?—Evet,burası.—Busizinyatakodanızınpenceresiolacak.—Evet.—Ortadakikızkardeşinizin,sondaki,ortakısmınyanındakideüveybabanızınodasınınpenceresideğil
mi?—Evet,amaşimdibenortadakiodadayatıyorum.—Tamiratbitenekadarherhalde?—Evet.—Amatamiratpekacelebirişdeğilgibigeliyorbana.—Aceletamireihtiyaçgösterenhiçbiryeryoktu.—Öyleyse?—Galibaodadeğiştirtmekiçinbirbahane.—Busözünüzkulaklarınızdaküpeolsun.—Mühimmi?—Çok…Şimdigelelimbukanadınöbürtarafına.—Odalarınkoridoruvar.
—Üçodanınkapısıdaokoridoraaçılıyordemiştiniz.—Evet.—Koridoraaçılanpencereyokmu?—Varamma,birinsangeçemeyecekkadarküçükvedar.SherlockHolmesbirazdüşündü.—Demek ki, geceleri kapılarınızı sürmeledikten sonra, koridordan odalarınıza girmek için imkân ve
ihtimalyoktu?—Şimdibiziodanızagötürmeniziricaediyorum.—Lütfenpanjurlarıkapatın.Kızpanjurlarıkapadı.Holmesuzunmüddetaçıkpenceredenbakmıştı.Sonrayinebahçeyeçıkıppanjurlarıdışarıdanaçmaya
uğraştı,muvaffakolamadı.Bıçak girecek bir gedik aradı.Yoktu. Pertavsızını çıkarıp rezelerimuayene etti. Sağlamdemirdendi,
kuntharçlayerlerinesağlamoturtulmuştu.Kararsızbirhaldeçenesiniokşadı:—Hımmmm!...Nihayetsordum:—Nevarüstat?—Sebep?—Tahminimçatallaşıyor.—Panjurlarkapanıparkadankoldemirivuruluncapenceredenkimsegiremez.—Şuhalde?—Tekrariçerigiripbakalım,başkabirkozbulamazmıyız?Yan kapıdan koridora girdik. Holmes üçüncü odayla ilgilenmedi. Bayan Stoner’in şimdi yattığı, kız
kardeşininöldüğüodaylameşguldü.Alçaktavanlı,kocaşömineli,hereskisayfiyeevleriodasınabenzerdaracıkbirodaydı.Birköşedebir
dolap,birköşedekaryolavardı.Tuvaletmasasıpencereninsolundaydı.İkiiskemlevedörtköşebiryerhalısıylaodanındöşemesitamamlanıyordu.Duvar pervazlarıyla kirişler meşe ağacındandı, kurt yeniği içindeydi. Galiba şatonun yapıldığı
zamandankalmıştıbunlar.Holmesiskemlelerdenbirininbirköşeyeçekipoturdu,sessizsedasızodayıtetkiketti.Nihayetsapıyastıktaduranbirçıngırakkordonunugösterdi:—Kordonçekilinceçıngırakneredeçalar?—Hizmetçiodasında.—Yenikonmuşabenziyor.—Üçdörtseneevvelkondu.—Kızkardeşinizmikoydurdu?—Hayır.Obuçıngırağıhiççalmadı.Bizkendiişimizikendimizgörürdük.—Bukadargüzelbirçıngırakkordonunahiçgerekgörmüyorum…—Affedersiniz,birazyerdöşemesiylemeşgulolmakistiyorum.Çömeldi,sonraellerinideyeredayayıpuzandı,pertavsızladöşemearalıklarınıdikkatleinceledi,sonra
duvarbaşlangıcındakikirişlerebaktı.Sonrakalktı,karyolayagitti,birmüddetseyretti:Gözüduvarboyuyatağasarkankordonailişti.
Birdenbirekordonututupçekti:—A!Bukordonunucundaçıngırakyok!...—Çalmıyormu?—Çalmıyorya.Hattaucuteledebağlıdeğil.Tuhafşey!Bakın,kordonunöbürucuhavadeliğiağzında
birçengelebağlı.Kızşaşırdı:—Sahituhaf!Amadikkatetmemiştim.Holmeselinikordondançekemiyordu:—Çoktuhaf!.Buodadatuhafolanbirikişeydahavar.—Neler?—Meselâbirodadanöbürodayahavadeliğiaçmakiçininsandeliolmalıdır.Havadeliğihiçdeğilse
koridoraaçılır.BayanStorner:—Budelikdeyeniaçıldı;dediHolmessordu:—Çıngırakkonduğuzamanmı?—Evet,ozamanbuodadabazıufaktefektadilât!Çalmayanbirçıngırak,havadeğiştirmeyenbirhava
deliği!...BayanStornerşaşalamıştı.Holmes:—Şimdiöbürodayageçelim,dedi.—Buyurun.BayanStorneryolgösterdi,öbürodayagirdik.DoktorGrimesbyRoylott’un odası, üvey kızının odasından daha genişti. Eşyası, portatif bir karyola,
raflarıteknikkitapdolubiretajer,birtahtaiskemle,yuvarlakbirmasavebüyükbirkasadanibaretti.Holmesbütüneşyayıdikkatlemuayeneetti.NihayetelinikasayakoyupBayanStorner’asordu:—Bukasadanevar?—Üveybabamınevrakı.—Siziçinigördüğünüzmü?—Birdefagördüm.—Nezaman?—İkiseneevvel.—Nevardıiçinde?—Biryığınkâğıt.Holmes’unyüzündeacayipbirifadebelirdi:—Sakınbukasanıniçindebirkediolmasın?Kızıngözleriyinedörtaçıldı:—Kedimi?—Evet.—Nemünasebet?—Çünkü…Bakın…Kasanınüstündeduranbirsütçanağınıgösterdi...kızbaşınısalladı:—Hayır,kedimizyoktur,yalnızbirHindistanyabankedisiylebirşebekmaymunuvar…
—Evet,söylemiştiniz.Yabankedisidebüyükbirkedidir,fakatbirçanaksütonayetmez.Aydınlatmakistediğimbirnoktavar…Tahtaiskemleninönüneçömelipyakındanbaktı,sonradoğruldu,pertavsızınıcebinekoydu:—Teşekkürederim!Buiştamam…Aaa!işteenteresanbirşey…Karyolanınköşesindenkısa,incebirkayışsarkıyordu,ucuilmikliydi.SherlockHolmesyüzümebaktı:—NedersinizWatson?—Bildiğimizköpektasmakayışı.—Yailmik?—İşteilmiğeanlamveremiyorum.—Bilmediğinizbir şeybu!Dünyakötüdür azizim.Vebir insanzekâsını cürüm işlemek için işletirse,
yeryüzününenkötümahlûkuolur!...BayanStoner’edöndü:—Buradaişimizbittibayan,müsaadeedersenizbirazdabahçededolaşalım.—Buyurunuz.Gençkızönde,bizarkadaodadançıktık.Dostumunyüzünde,ogünekadargörmediğimkorkunçbirifade
vardı.Tüylerininürperdiğini,tiksindiğinivenefretleirkildiğinianlıyordum.Bahçeye çıktık, çimen tarhının etrafında birkaç kere dolaştık, fakat ne ben bir şey sormaya cesaret
ediyordum,nedeBayanStorner…NihayetHolmeskonuştu:—BayanStorner,söyleyeceklerimeaynenriayetetmenizşarttır.—Ederim.—Durum,tereddüdeyerbırakmayacakkadarvahim…—Bendetehlikeseziyordum…—Açıksöyleyeyim:Hayatınıztehlikede.Canınızısözümüdinlemekşartıylakurtarabilirsiniz.—Nedersenizyapacağım.—Öncelikle,bugeceyidostumlaberaberodanızdageçireceğiz.Holmes’unyüzünehayretlebaktık.BayanStornerkadarbendeşaşmıştım.Holmesdevametti:—Geceyimuhakkakodanızdageçirmeliyiz.Bırakındaanlatayım.KasabanınHanıotaraftadeğilmi?—Evet,CouronneHani.—Handanodanızınpenceresigörünürmü?—Evet.—Babanızgelinceodanızakapanacaksınız.—Nebahanebulayım?—Müthişbirbaşağrısı.—Peki,sonra?—Onunyattığınıanlaranlamazpanjuruaçar,lâmbayıtutarsınız.Sonraötekiodaya,yanikendiodanıza
geçersiniz…Tamiratarağmengeceyioradageçirebilirsinizdeğilmi?—Tabiigeçiririm.—Üsttarafınıbizebırakın.—Neyapacaksınız?
—Geceyiodanızdageçiripsizikorkutangürültününnedenilerigeldiğinianlayacağız.BayanStornerdostumunkolunututtu:—Sizinbirbildiğinizvar,BayHolmes.Holmes’unçatıkkaşlarıdüzeldi:—Belki…—Hemdesizişinhakikatinibiliyorsunuz.—Belki…—Allahaşkınasöyleyin,kardeşimnedenöldü?Holmesbaşınısalladı:—Delilbulmadansöyleyemem.—Korkudanmıöldü?—Hayır.Sizin sandığınızgibikorkudanödüpatlayıpölmedi.Ölümündahaelle tutulabilirbir sebebi
olsagerek.—Nedirbu?—Şimdilikbirşeysöyleyemeyeceğim.Müsaadeedinizdeartıkgidelim.Üveybabanızgelipbiziburada
bulursa,bütünemeklerimizboşagider.—NasılistersenizBayanHolmes.—Allahaısmarladık Bayan.Metin ve cesur olun. Dediklerimi yaparsanız karşı karşıya bulunduğunuz
bütüntehlikeleribertarafederiz.—Gülegüle.Holmes’leberaber,ağırağırkasabayaindik.Handa bir odayla bir salon tuttuk.Bu küçük daire birinci kattaydı. StokeMorane konağının oturulan
kısmıylasokakkapısıgörünüyordu.OrtalıkkararırkenDoktorRoylott’unkonağagirdiğinigördük.Arabacısıyanındapirekadarkalıyordu.
Arabacıparkınkapısınıaçmaktagüçlükçekti.Doktorunsesininkükrediğiniduyduk.Yumruklarını sıkıpadamcağızıtehditetti.Nihayetarabakapıdangeçti,ağaçlararasındafenerininilerleyenışığıgöründü,konağınpencerelerinden
biriaydınlandı.DışarıyıseyredenHolmes:—Siziburayagetirdiğimepişmanım,dedi.Hayretettim:—NedenHolmes?—Çünkübuiştehlikeli…Tereddütsüzcevapverdim:—Sizeyardımımdokunacakmı?—Sizinvarlığınızişineticelendirecek.—Öyleyseyanınızdanayrılmam.—Teşekkürederim.—Tehlikedenbahsettiniz.—Evet,tehlikeyeatılıyoruz.—Öyleyseodalardabenimgöremediğimkimbilirnelergördünüz.—Hayır. Siz ne gördünüzse ben de onları gördüm. Yalnız ben gördüklerime anlam verip netice
çıkardım.
—Ben göze çarpacak o çıngırak kordonundan başka bir şey görmedim, ne işe yaradığını daanlayamadım.—Havadeliğinigördünüz.—Gördüm.Fakatikiodaarasındakibudelikneyeyarar?Birfarebilegüçgeçer.—Ben,burayagelmedenöncebirhavadeliğibulacağımızıbiliyordum.—AmmayaptınızHolmes!—Siziteminederimbiliyordum.BayanStornerkızkardeşininDoktorRoylott’uniçtiğitütünkokusundan
rahatsız olduğunu söylemişti.Demek iki oda arasında birmenfez vardı.Bumenfez çok küçüktü, yoksasavcıgörürdü.—Peki,bundanekötülükolabilir?—Gariptesadüflerenedersiniz?Birhavadeliğiaçılıyor,birkordansarkıtılıyor,yatağındayatanbirkız
ölüyor.—Aralarındabağlantıbulamıyorum.—Hayır,basbayağıbirkaryola.—Yatakgözünüzeçarpmadımı?—Ayaklarıyeremıhlanmış.Sizyereçakılıkaryolagördünüzmü?—Görmedim.—Kızyatağınınyerinideğiştiremezdi.Havadeliğiyleçıngırakkordonunakarşıaynıvaziyettekalmaya
mahkûmdu.Çıngırakçalmayayaramadığınagöre,bilhassaçıngırakkordonunakarşı…—Holmes,nedemekistediğinizianlargibioluyorum.Müthişvekurnazcabircinayetiönlemekiçintam
vaktindegeldikgaliba.—EvetWatson,kurnazcaolduğukadarmüthişbircinayetişlenecekti.Doktorcinayetişlemekistedimi,
korkunç bir katil olur. Hem serinkanlı hem bilgindir… Ama merak etmeyin Watson, onu mağlûpedeceğiz…Şafaksökenekadardatüylerürpertenbazışeylereşahitolacağızgibigeliyorbana.Allahrızasıiçinfırsatbulmuşkenrahatrahatbirerpipoiçipdahaeğlencelişeylerdenbahsedelim.
•••
Gecedokuzadoğruağaçlararasındagörünenışıksöndü.Doktorunkonağıartıkkaranlıktı.İkiuzun,çokuzunsaatgeçti,onbirdetamkarşımızdahafifbirışıkgöründü.Holmesayağakalktı.—Kızişaretverdi.Ortapencereaydınlandı.Handan çıkarken bir dostumuzu ziyarete gideceğimizi, gece dönmememiz ihtimali olduğunu hancıya
haberverdik.Yolkaranlık,havasoğuktu.—Konağın bahçe duvarları yer yer yıkılmış olduğundan bahçeye girmekte güçlük çekmedik.Ağaçlar
arasındailerledik,çementarhınıgeçtikpenceredeniçeriatlayacağımızızamandefneleriçinden,kambur,iğrençbirçocukfırladı,emekleyerekçementarhınaatlayıp,karanlıktakayboldu.—GördüğünüzmüHolmes,diyemırıldandım.Holmes bir saniye kalakaldı, bileğimi tutmuş, mengenede sıkar gibi sıkıyordu. Nihayet bıraktı ve
gülümseyerekkulağımafısıldadı:—Nesevimliev!...Gördüğünüzşebekti.Doktorungaripmeraklarınıunutmuştum.Evet,birşebeğiylebiryabankedisivardı.Belkiyabankedisi,
hiçummadığımızbirandaomzumuzatırmanıverecekti!.
Holmes’unyaptığıgibi,ayakkabılarımıçıkarıpodayagirdiktensonraiçimbirazrahatladı.Dostumusulcapanjurukapadı,lâmbayımasanınüstünekoydu,etrafagözgezdirdi.Öğledensonragördüğümüzgibiherşeyyerliyerindeydi.Holmesbanasokuldu,ağzınıkulağımayaklaştırıpfısıldadı:Enhafifbirgürültübaşımızabelâaçar!Duyduğumuanlatmakiçinbaşımlaişaretettim.Karanlıktaoturmalıyız,havadeliğindenbizigörebilir.Yinebaşımlaişaretettim.—Sakın uyuyakalmayın.Bir dikkatsizlik hayatınızamalolabilir. Tabancanız elinizin altında bulunsun,
belkikullanmanızgerekir.Birbaşişaretdaha.—Benkaryolanınyanınaoturuyorum.Yaben?Demekistergibibaktım.—Sizşuiskemleyeoturun.Oturdum,tabancamımasanınkenarınakoydum.Holmes ince,uzunhezaranbirbastongetirmişti.Mumlakibritinyanına,yatağınüstünekoyuplâmbayı
söndürdü.Karanlıktakaldık.Ogeceyiömrümoldukçaunutmayacağım.Çıtçıkmıyordu.Gözlerinidörtaçmışsinirleribenimkikadar
gerginyanıbaşımdaoturandostumunnefesibileduyulmuyordu.Panjurlar sıkı sıkı kapalıydı. Zifiri karanlığındaydık. Arada sırada dışarıda bir gece kuşu ötüyor,
yabankedisimiyavlıyordu.Yabankedisiserbestdemekti.Kasabanınsaatiçeyrektebirçalıyordu.Neuzungeçiyorduoçeyreksaatler!Geceyarısını,sonrabiri,sonraikiyi,sonraüçüçaldı.Yerimizdenkımıldamamıştık,herşeyehazırdık.Ansızınhavadeliğindebir ışıkgörünüphemenkayboldu.Sonrayanıkbiryağkokusuyla,kızgındemir
kokusuduyuldu.Yan odada biri bir hırsız feneri yakmıştı. Bir pıtırtı oldu, sonra yine sessizlik çöktü, fakat koku
artıyordu.Yarımsaatkulağımkiriştebekledim.Ansızınbirsesduyuldu,hafif,hoşbirses.Kaynayanbiribrikten
fışkıranbuharsesigibibirşey.BusesiduyarduymazHolmesyataktanfırladı,birkibritçakıpçıngırakkordonunabastonuylavurdu,şiddetlevurduvegürledi:—GörüyormusunuzWatson?...Görüyormusunuz?Hiçbirşeygörmüyordum.Holmeskibritiçaktığızamanfısıltıhalindebirıslıkduymuştumama,aydınlık
gözlerimikamaştırdığındanHolmes’unkorkarakgösterdiğişeyigörememiştim.YalnızHolmes’unyüzündekidehşetifadesinifarkettim.Rengibembeyazdı.Sherlock Holmes nihayet kordona bastonla vurmaktan vazgeçti. Başını kaldırmış, hava deliğine
bakıyordu.Oanda,ömrümde işitmediğimbirçığlıkkoptu,geceninsessizliğinikorkunçbir feryatyırttı:Birihiddetten,acıdanvekorkudanvahşibirçığlıkkoparmıştı.Ertesi gün anlattılar. Bu feryat kasabadan duyulmuştu, uyuyan halk, çığlığı duyup yataklarından
fırlamışlardı.Buçığlıkbizimdekalplerimizi,dondurdu.Şaşkın,taşkesilmişHolmes’abakıyordum;oda,rengihali
bembeyazbanabakıyordu.Çığlığınsonyankılarıkaranlıktadindi.Kekeleyereksordum:—Bunedir?
—Tamam.Olupbitti.Belkidehayırlıoldu.Tabancanızıalındadoktorunodasınagirelim.Lâmbayıyaktı.Koridoraçıktık.Holmesdoktorunkapısınıikikerevurdu.Cevapyok.Tokmağıçevirip
kapıyıaçtı,girdi.Elimdetabancaonutakipettim.Acayipbirmanzaraylakarşılaştık:Masanınüstünde,kapağıkalkıkbirhırsızfeneriyanıyor,ışığıaçıkdurandemirkasayıaydınlatıyordu.Doktor Grimesby Roylott, masanın yanındaki tahta iskemlede oturuyordu. Külrengi uzun bir hırka
giymişti, eteklerindençıplakayakbileklerigörünüyordu.Ayaklarındakırmızı terlikvardı.Bacaklarınınarasınaincekayışıgeçirmişti.Çenesihavayakalkmış,gözleritavanınbirköşesinedikilmişti.Alnınıgarip,sarıbirkurdelesıkmaktaydı,bukurdelesiyahbenekliydi.Girdiğimizzamansesiçıkmadı,kımıldamadı.Holmesmırıldandı:—Kurdele!...Beneklikurdele!...Biradımattım.Garipkurdelekıpırdandı,saçlarınortasındadoğruldu:Boynuşiş,üçgenşeklinde,bodurbiryılanbaşıgördüm.SherlockHolmes:—Bubataklıklarda yaşayan engerek yılanıdır dedi,Hindistan’ın zehirli yılanıdır, soktuğunu öldürür!.
Doktor yılan soktuktan on saniye sonra ölmüştür… Bu dünyada eden bulur!... Bu hayvanı mağarasınasokalım,sonraBayanStorner’iemniyetealır,polisegidipraporveririz.Doktorun bacakları arasındaki kayışı aldı, ilmiği yılanın boynuna geçirdi, çekti ve kasaya koyup,
kapağınıhemenkapadı.
•••
İşteDoktorGrimesbyRoylottböyleöldü.Bayan Storner’e olayı nasıl haber verdiğimizi, kendisini teyzesinin evine nasıl götürdüğümüzü, polis
soruşturmasının, Doktor zehirli yılanıyla oynarken, kazaya kurban gittiğini neticesine nasıl vardığınıanlataraksözüuzatmayacağım.Evimize dönerken, olay hakkında Holmes’un bana anlattıklarını aynen nakletmekle yetineceğim.
Holmes:—Bütün tahminlerim yanlıştı, dedi.Yarımmalûmatla düşünüp olaylardan netice çıkarmanın ne kadar
tehlikelibirşeyolduğubirkeredahameydanaçıktı.Civarda Çingenelerin bulunması, Julie’nin gördüğü şeyi Benekli Kurdele diye anlatmaya kalkışmış
olması,benitamamıylayanlışbiryolagötürdü.—Amadoğruyolubuldunuz.—Julie’ninodasınagirip,kızıdışarıdanvepenceredensaldırıyauğramamışolduğunakanaatgetirdikten
sonrailktahminlerimdealdandığımıanladım.—Doğruyolunasılbuldunuz?—Hava deliğiyle, o delikten karyolaya sarkan kordon beni şüphelendirdi… Kordonun öbür ucunda
çıngırakyoktu,karyolayereçivilenmişti.Demekkihavadeliğindenbirşeygeçiyorvekordonboyundanyatağainiyordu.Tabiiaklımahemenyılangeldi.DoktorunHindistan’danhayvangetirttiğinidebildiğimdendoğruyolu
bulduğumaşüphemkalmadı.—Pekiamabunerdenaklınızageldi?—Ancak, kimyanın başaramayacağı bir zehir kullanmayı, amansız ve akıllı bir adam akıl edebilirdi,
Doğu’dayaşamışbiradam…Böylebirzehrinmeziyetidevardı.Yılanındişyerlerinigörmekkolaydeğildi.NasılkiSavcıgöremedi.
Sonra ıslığıdüşündüm.Doktoryılanıgünağarmadankasadançıkarıyordu.Kasanınüstündegördüğümüzsütçanağısayesindehayvanıterbiyeetmişti.Islıkçalıncayılangeliyordu.Onuhavadeliğindensokuyor,yılankordonboyusüzülüpkaryolayainiyordu.Meseleyılanınyataktauyuyanıısırıpısırmadığıydı.BelkideJulie’yibirkaçseferısırmadı,amaeninde
sonundaısıracaktı!Doktorunodasınagirmedenbuneticeyevarmıştım.Tahta iskemleyi gözden geçirince yılanın, iskemleye çıktığını anladım. Hava deliğine başka türlü
yetişemezdi.Demirkasa,sütçanağı,ilmiklikayışhiçbirşüphebırakmadı.—Peki,Helen’induyduğumadenîgürültü?—Doktorun kasasının kapısının gürültüsü. Telaşla kapadığı için ses vermişti. Her şeyi anlayınca
bildiğiniztertibatıaldım.Yılanınkordondanaşağısüzülürkenhışırtısınıduydum,kibritiçaktım…—Yılangerifırladı.—Bastonlacanınıyakmıştım.Kızdıvekızanheryılangibiönüneilkçıkaninsanasaldırdı.Derinbiriççekti:—Doktorun ölümünden beni sorumlu tutabilirsiniz. Ben de bu sorumluluğu kabul ederim. Ama bu
sorumlulukbanavicdanazabıçektirmeyecektir.Vicdanbakımındanrahatım.
2-BEKARBİRARİSTOKRAT
BayanStorner’imuhakkakbirölümdenkurtardıktansonraBakerStreet’tekievimizedöndük…Ertesisabahaklıma,birzamanyükseksosyetededikodukonusuolanLordSt.Simon’unevlenmesiolayı
geldi. Bu evlenme ve neticesi, artık konuşulmuyordu. Unutulmuştu… Yeni yeni öyle rezaletler patlakvermiştiki,dörtseneöncekibufaciazihinlerdensilinmişti.Hafızamıyokladım.Hatıralarımıtazeledim:Ofacianıniçyüzügeneldurumaaçıklanmamıştı.Dostum Sherlock Holmes’un el attığı bu meseleyi yazmazsam, meydana getirmekte olduğum eserin
noksansızbiresersayılmayacağınakararverdim.SherlockHolmessokağaçıkmıştı.Akşamadoğruevegelincemasasındabirmektupbuldu.—Neodoktor,sizhiçbiryeregitmedinizmi?—Kapıeşiğinebileayakbasmadım.—Havaberbat.—Evet,bununiçinoturdum.Yağmur yağıyor, rüzgâr esiyor, rutubetli hava Afganistan Savaşı’nda yediğim kurşunun yerini
sızlatıyordu.Koltuğumagömülmüş,ayakayaküstüneatmış,bütüngazeteleriokumuştum…Nihayetokunacakşeykalmadı.Gazeteleribırakıpdaldım.AradasıradadaHolmes’unmasasındaduran
armalızarfayangözlebakıyordum.—AcabaHolmes’emektupyazanasilzadekimdi?Holmesyerineoturunca:—İşte,dedim,yükseksosyetedenbirmektup!.—Neolursanki?.—Hiç…Busabahbirbalıkçıylabirkolcudanmektupalmıştınız.Holmesgülümsedi:—Herçeşitinsandanmektupalıyorum,fenamı?.—Hiçfenadeğil!.—Amabumektupfena.—Neden?—Bu yüksek sosyeteden gelenmektup icabı, ya can sıkıntısından esneyeceğim veya yalan söylemek
zorundakalacağım.Benmerakiçindeydim:—Artıkaçınşumektubu—Peki,peki,sabırsızlanmayın.Zarfıaçtı,mektubuçıkarıpokudu:—Meraklıbirmeseleyebenziyor,dedi.—Sosyalbakımdanmı?—Hayır,meslekbakımındanmeraklı.—Mektubuyazanİngilizaristokrasisinemimensup?SherlockHolmesgüldü:—Evet,hemdeenyüksekseviyedebirşahsiyet.—Tebrikederim.—Amameraklıolanbuzatınseviyesideğil,sunduğuişçokmeraklı…Gazeteleriokudunuzmu?Elimleyığınıgösterdim.—Hepsiniokudum.—İsabet.
—Neden?—Bana bilgi verirsiniz de ondan. Ben yalnız küçük ilanlarla küçük haberleri okurum. O haberlerle
ilanlar öğreticidir. Fakat siz bütün yazılara göz gezdirdinizse Lord St. Simon’la evlenmesine dair birşeylergörmüşsünüzdür.—Evetgördümvealakaylaokudum.—İyi,MektupLordSt.Simon’dan.Bensizemektubuokuyayım,sizdebanagazetelerdeonunhakkındaki
yazılanlarıbulupgösterin.—Olur.Holmesmektubuokudu:
SayınSherlockHolmes,LordBackvater,sizeherhusustaitimatedipgüvenebileceğimiteminetti.Evlenmemleilgiliçok
elinbazıhususlarhakkındagörüşmekiçinsiziziyaretedeceğim.BayLestradişiüstünealdı,fakatsizinleberaberçalışmaktahiçbirmahzurgörmediğigibi,sizinişemüdahalenizinfaydalıolacağınısöylüyor. Saat dörtte sizde bulunacağım. Eğer başka bir randevunuz varsa, o randevuyu geribırakmanızıricaederim,çünküsizinlegörüşmekistediğimmeselehayatidir.Saygılarımla.
RobertSt.Simon
Dikkatledinlediktensonrasordum:—Neredenyazılmış?—Grosvenorşatosundan.KaztüyükalemleyazılmışveasilLordsağelininküçükparmağınamürekkep
damlatmış.Holmesmektubukatladı.Dedimki:—Saatdörttegeleceğiniyazıyor.Saatüç.Birsaatsonraburadaolacak.—Birsaatzarfındaişibanaanlatırsınız.Sizgazetelerialıpkupürleritarihsırasıylatasnifedin,bende
buLordunkimolduğunabakayım.Kırmızıciltlibirkitapalıpkarıştırdı,sonrakucağınakoydu:—Buldum! Robert ValsinghamVere St. Simon Balmoral Dükasının küçük oğlu. Arması: Gökmavisi
kumlu fon üstüne üç yıldız…1846 da doğdu…Demek kırk yaşında. Evlenmekte geç bile kalmış. Sonkabinedemüstemlekeler,sömürgelermüsteşarıydı.BabasıkısabirmüddetHariciyeVekilliğiyapmıştır.AnneleritarafındanPlantegenetveTudor’laramensupturlar…Bütünbunlarbirşeyifadeetmiyor.GalibaesaslıbilgiyisizdenalacağımWatson.—Hadiseyenidir,dediğimgibibenideçokilgilendirdi.Fakatsizebahsetmekistemedim.Holmeshayretleyüzümebaktı:—Neden?—Elinizdebaşkabirişvar.Onunsoruşturmasıylameşgulsünüz.İkiişibirdentakipetmekistemediğinizi
bilirim.—Tahkiketmekteolduğumişhangisi?—GrosvenorSquareişi.—Ha,anladım…Oişçoktanbitti.Çokbasitbirmeseleydi.Hemenhallettim.Sizşimdibanabulordun
işinianlatın.
—İlkhaberMorningPost’unküçükilanlarsayfasındabundanbirkaçhaftaevvelçıktı.Haberşu:
Söylendiler tahakkuk ederse Balmoral Dükasının küçük oğlu Lord Robert St. Simon yakındaAloysius Doran’ın biricik kızı bayan Hatti Doran’la evlenecektir. Bay Doran Amerikalıdır.Kaliforniya’da,SanFransisko’daoturmaktadır.
Holmesayaklarınıocağadoğruuzattı:—Azfakatöz!dedi.—Aynıhaftaiçindebaşkabirgazetebuhaberetemasederekdahafazlaayrıntıveriyor:İngilterede,evlenmeanlaşmalarıhimayeusulünetâbitutulmalıdır,çünkübugünküarzvetalepilkeleri
bizim aleyhimize neticelenmektedir. Büyük Britanya’nın meşhur isimleri birbiri ardı sıra Amerikalıkuzinlerimizinelinegeçiyor.Bu güzel gaspların bugüne kadar elde ettikleri kazançlar listesine bu hafta bir kazanç dahi ilave
edilecek: Yirmi yıldan beri aşk ilahının okundan kendini korumaya muvaffak olan Lord St. Simon,yakındaKaliforniyalıbirmilyonerinkızıBayanHattiDoran’laevleneceğiniresmenaçıklamıştır.VestburiHouse eğlencelerinde zarif endamı ve göz kamaştıran güzelliğiyle göze çarpmış olanBayan
Hatti Doranmilyonerin tek çocuğudur. Gelecekte sahip olacağı servet dışında, çeyiz parası en az altısıfırlıbirrakamdır.Öteyandan,BalmoralDükasınınsonzamanlardaresimkoleksiyonunusatmakzorundakaldığınıherkes
biliyor.LordSt.Simon’unda,Birchmoor’dakiküçükmalikanesindenbaşkaşahsihiçbirservetiyoktur.Neticede, bu izdivaçtan sadece bir asalet unvanı taşımak suretiyle bir Amerikalı kız faydalanacak
değildir.SherlockHolmesesneyereksordu:—Başkabirşeyyokmu?—Çok…—Dahabaşkanevar?—Biralayşeyvar.MorningPost,nikahınSaint-George’da,HanoverSquare’de,çoksamimialtıdostun
önündetörensizkıyılacağınıyazıyor.NikahtansonraBayAloysiusDoran’ınLancasterGate’dakiraladığıkonağagidilecekmiş.Geçen Çarşamba sayısında da iki satırla evlendikleri yazıldı. Yeni evliler balayını geçirmek üzere
Petersfield’deLordBackvater’emisafirolmuşlar.Gelinortadankayboluncayakadaryayınlananhaberlerbundanibaret.Holmeshızladoğruldu:—Neoluncayakadar?—Yenigelinortadankayboluncayakadar.Dostumilgilenmeyebaşladı:—Nezamankaybolmuş?—Evlendiğigünsabahkahvaltısında.—Ya!...Budahaenteresan…Hattadramatik…—Evet.Pekazgörülmüşbirhadise.—Doğru. Kadınlar nikahtan önce, bazen de balayı sırasında ortadan kaybolurlar… Bu kadar çabuk
sıvışankadınhatırlamıyorum.—Bende.
—Şimdi,ayrıntıyok…Dahadoğrusugazetelerineldeettikleribilginoksan.—Belkibiztamamlarız.—Meseleyi dünkü gazetelerden biri Mondan bir düğünün akıbeti başlığı altında meselenin özetini
yapmış.—Lütfenokuyun.LordRobertSt.Simonailesi,düğünününgaripveelimakıbeti ilebüyükbirüzüntü içindedir.Düğün,
gazetelerinkısacabildirdiklerigibi,dünyapılmıştı.Düğündensonrakisöylentilerindoğruolduklarıbugünanlaşıldı.Birkaç dostunmeseleyi örtbas etmek gayretlerine rağmen, haber öyle sızdı ki, artık herkesindilinedolananbumeseleyiörtbasetmeyeçalışmakboşunadır.Saint-George’da nikah töreni sakin geçti. Davetliler gelinin babası Bay Aloysius Doran, Balmoral
düşesi,BackvaterLordudamadınerkekvekızkardeşiEustaceLorduileLeydiClaraSt.SimonveLeydiAliciVahitington’danibaretti.Nikahtan sonra, hep beraberLancasterGate’da,BayAloysiusDoran’a gittiler.Bu sırada kapıda bir
kadınbirolayçıkardı.İsmiaçıklanmayanbirkadınLordSt.Simon’uneskidostuolduğunuiddiaederek,davetlilerinpeşinden
konağagirmekistedi.Uzunmünakaşavemücadeledensonrakapıcıylauşaklarkadınısavabildiler.Bereket versin gelin bu hiç de hoş olmayan hadise sırasında içeri girmişti ve davetlilerle beraber
kahvaltısofrasınaoturmuştu.Fakatbirdenbirehastalandığınısöyleyipodasınaçekildi.Kızınınsofrayagelmediğinigörenbabasıarkasındangitti.Kızıyoktu.Hizmetçisinesordu:—Hattinerede?—Empermeablıileşapkasınıalıpgittiefendim.—Nereyegitti?...Milyonerşaşalamıştı.Hizmetçi:—Bilmiyorum,dedi.Milyonersordu:—Neredengitti?—Serviskapısından.Milyoner bütün bütün şaştı. Uşakları sorguya çekti. Biri empermeablı bir kadının çıktığını görmüştü
ama,BayanDoranolabileceğiaklınagelmemişti:—BenBayanısofradasanıyordum,dediKızınınkaçtığınakanaatgetirenBayAloysiusdamadıylagörüşüppolisebaşvurdu.Polisaraştırmalarıdevametmektedir.Buesrarengizişinmahiyetiyakındaelbetteanlaşılacaktır.Dün akşam geç vakte kadar, yeni gelin bulunamamıştır. Bir kötü niyetten, ahlâksızca bir tertipten
bahsedilmektedir.Söylendiğinegörekıskançlıkveyaherhangibaşkabirsebepten,konağagirmekisteyenkadınıpolisyakalamıştır.Gelininortadankaybolmasındanbukadınınrolüolmasımuhtemelgörülüyor.SherlockHolmesbuseferesnemedi,aksinealakaylasordu:—Başka?—Busabahkigazetelerdebirhavadisdahavar.—Lütfenanlatın.—Kapıda rezalet çıkarmaktan sanık olarak yakalanan Bayan Flora Miller eskiden Allegro’da
dansözmüş,birkaçsenedamatlabirliktelikyaşamış.—Bukadarmı?—Evet,gazetelerdebaşkabirşeyyok.Yazılanlarınhepsiniöğrendiniz.—Çokenteresanbirişebenziyor.Elimdenkaçırmakistemem.
Kapıçalındı,Holmessaatinebaktı:—Dördügeçti,gelenLorddur.—Herhalde.—Sakın gitmeyin Watson. Konuşacaklarımızın bir şahidi bulunmalıdır. Hem belki bazı şeyleri
unuturum.Kapıvuruldu,Holmes:—Giriniz!dedi.Odayauşakgirdi:—LordRobertSt.Simongeldi.—Buyursun.İnce,solgunyüzlü,sevimlibiradamdı.Burnukalkıktı,acelekonuşmasından,herzamankeyfiyerindebir
insanolmadığıanlaşılıyordu.Dikve sakinbakışından, emretmek içinyaratılmışbir insanolduğubelliydi:Oemredecekveherkes
onunsözünüyerinegetirecekti.Dinçgörünmekleberaber, sırtı hafif kamburlaştığından,yürürkendizleri büküldüğündenyaşını tahmin
etmekgüçtü.Şapkasınıçıkarınca,tepesindekisaçlarındökülmeye,şakaklarınınkırlaşmayabaşladığımeydanaçıktı.Açık renk getrleri, rugan ayakkabıları, açık sarı eldivenleri, beyaz yeleği, siyah redingotu, yüksek
yakasıylaşıklığıüstündenakıyordu,giydikleriniyakıştıramamıştı.Birsağa,birsolabakabaka,altıngözlüğününkordonuylaoynayaoynayayürüdü.Holmeskalktı,eğildi:—GünaydınLordSt.Simon.—GünaydınBayHolmes.—Şuiskemleyeoturunuz.—Teşekkürederim.—SizeişarkadaşımvedostumdoktorWatson’utanıtayım.Lord’laselamlaştık,Holmes:—Ocağayakınoturunuz,dedi.Lordtekrarteşekküredipşömineninyanınaoturdu.—Şimdiişegelelim.Lordgöğüsgeçirdi:—ÇokacıklıbirişBayHolmes,yüreğiminsızladığınıtahminedersiniz.Kalbimdenvurulmuşadöndüm.—Haklısınız.—Bunabenzerhadiselerlemeşgulolmuşsunuzduramaherhaldeonlar sosyeteninbuseviyesindevuku
bulmamıştır.Holmesgüldü:—Sizinişinizleseviyeninbirbasamakaşağısınainmişolacağım.Lordgözleriniaçtı:—Anlamadım?Holmesserinkanlıcevapverdi:—BunabenzerbirmeselesiolansonmüşterimbirKraldı.Lordhayretedoğruldu:—Yaaa!...Bilmiyordum…Nekralı?
—İskandinavyaKralı.—Odamıkarısınıkaybetmişti?Holmestatlıtatlıgülümsedi:—Sizinişinizinasılbaşkabirkimseyesöylemeyeceksem,başkamüşterileriminişlerinidesöylemem.Lordhemenözürdiledi:—Affedersiniz…Söylememeniz,çoktabiidir.Boşbulunupsordum.—Gelelimsizinmeseleye.—İstediğinizbilgiyivermeyehazırım.—Teşekkürederim.—Sizinbildikleriniznedir?—Gazetelerinyazdığı şeyleribiliyorum.Başkahiçbir şeybilmiyorum…Herhaldegazeteleringelinin
kaybolmasınadairverdikleribilgidoğrudurdeğilmi?LordSt.Simongazetelerebirgözattı:—Tümübakımındanyanlışdeğil.—Fakatbirazdahabilgilazım.Sizebazışeylersorabilirmiyim?—Hayhay.—BayanHattiDoran’ıneredegördünüz?—SanFransisko’da.—Nezaman?—Birseneönce.—Amerika’yamıgitmiştiniz?—Evet.—Ozamannişanlımıydınız?—Hayır.—Amaahpapolmuştunuz?—Ondanhoşlanıyordum,odabununfarkındaydı.—Babasıçokmuzengin?—Pasiflikkıyılarınınenzenginadamıolduğunusöylüyorlar.—Servetininkökünedir?—Birkaçseneönceonparasıyokmuş.Altınmadenibulmuş,işletmiş,birçırpıdamilyonkazanmış.—Peki,gençkadınhakkındakifikriniz?—Nebakımdan?—Karakteribakımından.Lordkordonunucundakialtıngözlüğünüdahahızlısallamayabaşlayıpgözleriniateşedikti:—Karım,ancakyirmiyaşınageldiğizamanzenginbirbabanınkızıoldu,BayHolmes.—Yirmiyaşınakadar?—Altınarayıcılarkampındabaşınabuyrukyaşadı.Ormanlarda,dağlardabüyüdü.Öğretmeni tabiattır.
Erkekgibikızdır.Ateşlivebirazvahşidir,bizimgeleneklerimizingereklerinibilmez.Hürriyetineâşık,coşkun, hatta volkaniktir diyebilirim. Çabuk karar verir ve kararlarını hemen uygular. Esasen onunruhununasilolduğunuanlamasaydım…Hafiföksürüpdevametti:—Şerefli ismimionavermezdim.Kahramanlıksayılacakkadarferagatsahibidir.Ahlâksızlıktannefret
eder.
—Yanınızdaresmivarmı?—Sizegöstermekiçingetirdim.Bir madalyon açtı, bize fevkalade güzel bir kadının resmini gösterdi. Fotoğraf değil, fildişi bir
minyatürdü.Sanatkâr,saçlarınvegözlerin,ağzıngüzelliğinibelirtmeyemuvaffakolmuştu.HolmesmadalyonukapayıpLordaiadeetmeden,uzunuzunbaktı.—BayanLondra’yageldiöylemi?—Evet.—Buradatekrarbuluştunuzdeğilmi?—Evet.Babasıylagelmişti.Birkaçkerebuluştuk,sözleşipnişanlandık,sonraevlendik.—Getirdiğiağırlıkmühimmişöylemi?—Fenaparadeğil.Fakatailenizdebirevlenenerkeğeeşibukadarağırlıkvermiştir.Eşininkidahafazla
değildi.—Nikahkıyıldığınagöreparatabiisizekaldı?—Henüzbuhususlabirşeysormadım.—Tabii.DüğünarifesindeBayanDoran’ıgördünüzmü?—Gördüm.—Neşelimiydi?—Sonderece.Evlendiktensonraneleryapacağımızdanbahsetti.—Sahimi?Çokenteresan.Yadüğünsabahı?—Nikahakadargözlerindesaadetparlıyordu.—Sonrabirdeğişikliksezdinizmi?—Evet,doğrusunusöylemeklazımgelirse,keyfikaçtı…Amahadiseokadarönemsizki,buişleilgisi
olamaz.—Bunarağmenanlatınız.—Kilisedeilerliyorduk.İlksedirinyanındangeçerkenbuketinidüşürdü.Sedirdeoturanzatbuketialıp
verdi. Çiçeklere bir şey olmamıştı. Buna rağmen bir sözüme ters cevap verdi. Arabada, babasınınkonağınagiderken,çoksinirliydi.—Evet…Sedirdebirivardediniz.Demekyalnızsamimidostlarınızdeğil,başkalarıdavardı?—Elbette.Kiliseyegelenleridışarıçıkaramazdık.—Buketiyerdenalıpverenkarınızındostudeğilmiydi?—Hayır,hayır…Ayaktakımındanbiradamdı…Yüzünüşöylecegördüm…Amamevzudanayrıldıkgaliba…—Demek,LeydiSt.Simonnikahaneşeligitti,keyifsizdöndü.—Evet.Babasınınevinegirinceneyaptı?—Hizmetçisiylebirşeylerkonuşurkengördüm.—Hizmetçisikimdir?—AliceAmerikalıdır.Kaliforniya’danberabergetirmişti.—Güvenilirbirhizmetçimi?—Alice’egereğindenfazlagüvenivardı.Onaçokyüzverir,onuçokserbestbırakırdı.Hoş,Amerika
âdetleribizimkilereuymaz.—Alice’lenekadarzamankonuştu?—Birkaçdakika.Benbaşkaşeydüşünüyordum.—Nekonuştuklarınıduymadınızmı?
—Duymadım.—Peki,hizmetçisiylekonuştuktansonraneyaptı?—Yemeksalonunagitti.—Kolunuzamıgirdi?—Hayır,yalnızgitti.—Acabaneden?—Hürriyetineâşıktıdedimya.—Sonra?—Sofrayaoturduk,odakikageçtigeçmedi,özürdileyipkalktı,gitti,birdahagelmedi.—FakatgazetelerdeokuduğumagöreAliceifadesinde:Odasınaçıktı,birempermablilebirşapkagiydiveserviskapısındançıkıpgitti,demiş.—Doğru.DüğüngünüBayDoran’ınkonağınınkapısıönündehadiseçıkaranvehalenmevkufbulunan
FloraMilleradındabirkadınlaHydeParktadolaşırkengörmüşler.—Yaaa!...BanaFlora’dan,onunlaolanmünasebetlerinizdenbahsetmeniziricaedeceğim.LordSt.Simonomuzsilkipkaşınıkaldırdı:—Birkaçyılçokdostolduk.Evet,çokdosttuk.Allegro’daydı.OnakarşıçokcömertdavrandımBayan
Holmes,buaçıdanbanahiçbirdiyeceğiolamaz.Fakatkadınlarıbilirsiniz.Florabanaâşıkvekörükörünebağlıydı.—Evleneceğiniziduyuncaneyaptı?—Korkunç mektuplar yazdı. Nikahımı törensiz kıydırmanın sebebi de budur. Kilise rezalet
çıkarmasından korkuyordum… Nikahtan sonra Bayan Doran’ın kapısına dayandı, benim ve karımhakkındauluortasöylendi,tehditlersavurdu…Bunutahminettiğimiçinuşaklarakesinemirvermiştim.İşiuzatmadanbaşlarındansavdılar.Kavgaylabirşeyeldeedemeyeceğinianlayıncaçekilipgitti.—Karınızbunlarıduydumu?—Çokşükürduymadı.—KarınızıokadınlaHydePark’tagezerkenmigördüler?—Evet, ScotlandYard’danBayLestrad bunu önemli buluyor. Flora tuzak kurdu, karımda bu tuzağa
düştüsanıyor.—Birtahmin.—Mümkünmü?—Belki,amamuhakkakdeğil.Siznediyorsunuz?—Florabirkarıncayafenalıkedemez.—Bazenkıskançlıkinsanlarıtamamıylabaşkabirinsanyapar…Peki,sizcekarınızneoldu?—BayHolmes,burayafikirsöylemeyedeğil,fikiralmayageldim.Sizeherşeyianlattım.—Bunarağmensizinnedüşündüğünüzüöğrenmekistiyorum.—Madem ki ısrar ediyorsunuz söyleyeyim: Bu düğün hakkındaki söylentiler, sosyal hiyerarşi
merdiveninbirhamledeüstbasamaklarınaçıkmasıasabınıbozmuşolabilir.—Karınızansızınçıldırdımı?—Yani…Başka ne diyeyim?Bırakıp kaçtığı şeyleri düşündükçe…Kendimden bahsetmiyorum fakat
birçokkadınıneldeetmekiçinbeyhudeyereçırpındıklarışeyleribırakıpgittiğinegöre,çıldırmışolmasılazımdırdiyorum…SherlockHolmesgülümsedi:—Budaaklayakınbirtahmindir.Meseleyiayrıntılarıylaöğrendim.Şimdibirsoracağım.
—SorunuzBayHolmes.—Kahvaltıdasofrasındaotururkenpenceredendışarısınıgörebiliyormuydunuz?—Yolunöbürtarafıveparkgörünüyordu.—Pekalâ.Artıksizidahafazlaalıkoymayayım.Haberveririm.Lordkalktı:—Bumeseleyihalledebilecekmisiniz?Holmesgüldü.—Hallettimbile.Lordungözlerifaltaşıgibiaçıldı:—Ne?...Nedediniz?—Hallettim,dedim.—Mademkihallettiniz,karımnerede?—Yakındahaberveririm,buişinayrıntısıdır.LordSt.Simonbaşınısalladı:—Buayrıntıyımeydanaçıkarmakiçin,sizdenvebendendahakeskinbirzekâlâzımsanıyorum…Vebelkırıpeskizamanusulübirreveranslaselamveripgitti.Holmesarkasındankahkahaylagüldü.—Nevar,nedengülüyorsunuz?—LordSt.Simonbanaşerefverdi,kendisineminnettarım.—Sebep?—Zekâsınıkendizekâsıylaeşdeğertuttu…—Amaneşeref!Holmesbirkahkahadahaattı:—Busorgudansonrabirviskiylebirsigaraiçsekfenaolmazgibigeliyorbana.—İçelim.—BenişiniçyüzünüLordburayagelmedenönceanlamıştım.—Ammayaptınız,Holmes!Dostumun şu övünmesine tahammül edemiyorum. Her zaman yine o haklı çıkıyor ama, ben bir türlü
alışamıyorum.—İnanmıyormusunuz?—Nasılinanayım?—Bunu benzer bir iki olay gördüm. Fakat biraz evvel de söylediğim gibi, hiç biri bu kadar süratli
olmadı.Bütünsorduklarımınbirtekhedefivardı:Tahminlerimindoğruolupolmadığınıanlamak…—Sorduklarınıza,verilencevaplarıbendeduydum.—Amasizbundanevvelkibunabenzeyenolaylarıbilmiyorsunuz.Bensebiliyorum.Kapıçalındı.Holmeskulakverdi,geleninsesinitanıdı:—Lestrad.BirazsonraScotlandYard’ınresmidedektifiodayagirdi.Holmes:—Hoşgeldiniz,dedi.—Hoşbulduk.—Buyurun.Büfeninüstündenbirbardak,şukutudandasigaraalın.Lestrad’ın üstünde gemici gömleği vardı, boynuna bir atkı sarmıştı. Tayfaya benziyordu. Elinde bir
torbatutuyordu.Elimizisıktıktansonraoturdu,birsigarayaktı.Holmesgözkırptı:—Neo?İşyürümüyormu?Hayalkırıklığınauğramışgibisiniz.—Evet,artıkümitkalmadı.—Kimden?—Kimdendeğil,LordSt.Simon’unevlenmesimeselesinden.—Neden?—Birişki,nebaşıvar,nekuyruğu.—Hayret!—Ömrümdebukadarkarışıkişgörmedim.Bütünipuçlarıelimdenkaçıyor.Şafaklaberaberçalışmaya
başladım…Holmesgömleğinkolyeninituttu:—Rutubetiçinde,çatıştığınızbelli.—Evet…Serpentine’itaradım.—Niçin?—LeydiSt.Simon’uncesedinibulmakiçin.KoltuğunabüzülenHolmeskahkahaylagüldü:—Trafalgarmeydanınıtanıdınızmı?diyesordu.Lestradafalladı:—Neyisordunuz?Yaninedemekistiyorsunuz?—OkadınıSerpentine’debulmakiçinnekadarşansınızvarsa,oradadabulmanıziçinokadarşansınız
vardır…Lestraddostumahiddetlibakıphomurdandı:—İşibiliyorsunuzsanırım.—Olanlarıbiliyorumamahükmüçoktanverdim.Lestradalayetti:—Yokcanım!...Sahimi?—Evet,sahi.—DemekSerpentinedeişyoköylemi?—Hiçişyok.Lestradsırıttı.—Peki,öyleysebunlarınasıloldudabulduk?Lütfenizahedermisiniz?Torbasından bir gelin esvabı, beyaz saten bir çift iskarpin, bir taç, bir duvak çıkardı.Hepsi ıslaktı,
renkleribirbirinevurmuştu.Bunlarınüstüneyenibirnikahhalkasıkoydu:—Yabu!...Sonraıslıkçalanbirsesle,alaycıbirşekildeilaveetti:—GazınızasukarışmışBayHolmes!Dostumpiposunundumanlarınıhalkahalkasavurdu:—Pektuhaf!...Lestrad’ınyüzünebakıpsordu:—Bütünbunlarıserpentine’denmiçıkardınız?—Hayır.
—Yaneredebuldunuz?—Parkıngardiyanıgörmüş;kenardasuyunüstündeyüzüyormuş.Tespitedildi,gelinineşyası.Cesetde
bueşyayıbulduklarıyerinpekuzağındadeğildirelbette.Holmesomuzsilkti:—Böyle düşünürseniz şu hükme de varabilirsiniz: Bir insan, elbiselerinin durduğu dolabın yanından
ayrılmaz!...Pekibueşyalarsizeneispatedecek?—FloraMillerin,gelininkaybolmasındadelilolduğunu.—Korkarımgüçlüklerlekarşılaşacaksınız…—Ya, demek korkuyorsunuz?... Ben de sizin realist olmamanızdan hakikatleri görmemenizden
korkuyorum.Düşünüyorsunuz,hükümveriyorsunuz…İkidakikadaikipotkırdınız.Buelbise,işiniçindeFloraMiller’inparmağıolduğunuispatediyor.—Nasılispatediyor?—Elbiseninbircebivar.Buceptebirküçükçantavar.Buçantadabirpusulavar.İşte.KağıdıHolmes’ingözünesoktu:—Dinleyin,okuyorum:Herşeyhazıroluncabenibulursunuz.Hemengelmelisiniz.F.H.M.Tahkikat boyunca, Leydi St. Simon’un ortadan kaybolmasında Flora’nın parmağı vardır tezimi
savundum.OnukaçmayaFlorateşvikettivesuçortaklarınınyardımıylavücudunuortadankaldırdı.İmzayerine isminin baş harflerini yazmış. Bu kâğıdı geline kapıda vermiş olacak. Kadıncağız da tuzağadüşmüş.Holmesgüldü:—MükemmelLestrad!Harikulâdesiniz!Verinbakayımşukâğıda…Kâğıdılafolsundiyealdıfakatgözünebirşeyilişmişolacakki,sevinçlehaykırdı.—Sahidençokmühim.—Nihayetkavradınız.—Sonderecemühim.Sizitebrikederim.Lestradgöğüskabartarakkalktı,eğildi,amaselamınıyanıtbıraktı:—Kâğıdınarkasınamıbakıyorsunuz?—Tamyerinebakıyorum.—Delimisiniz?Kurşunkalemleyazılıtarafabaksanıza.—Amabutarafındabirotelinhesabıvar.Benidahafazlailgilendiriyor.Lestradgüldü:—Sizdenevvelgördüm.Ehemmiyetlibirşeyyok:Eylül4:Oda8şill.–Kahvaltı2şill.–6pens—Kokteyl1şill–Öğleyemeği2şill.6pens–Porto8pens.Bunlardanneçıkar?Bencehiç.—Doğruhiçbirşeyçıkmaz.Amayinedemühim.Pusuladamühim,heleimzayerindekiharflerbilhassa
mühim…Tekrartebrikederim.—Çokvakitkaybettim,artıkyeter.Yapılacakişlerimvar,hemdegüçişler.Laflapeynirgemisiyürümez
derler.HoşçakalınBayHolmes.Bakalımmuammayıevvelakimçözecek?Yerdeneşyayıtopladı,torbayıdoldurdu,kapıyayürüdü.Holmesarkasındanseslendi:—SizemuammanınanahtarınıvereyimLestrad.LeydiSt.Simonbirmasaldır.Böylebirkadınyoktur,
hiçbirzamanmevcutdeğildi.
Lestraddostumahazinbaktı.Sonrabanadöndü,üçkerealnınavurdu,mütessirbirtavırlabaşınısallayıpçıktı.OçıkarçıkmazHolmeskalkıppardösüsünügiydi.—Lestrad’ın bir noktada hakkı var. Peynir gemisi lafla yürümez. Çıkmalıyım. Sizi biraz yalnız
bırakacağım.Watson.Sherlock Holmes gittiği vakit saat beşi geçmişti. O gittikten bir saat sonra biri uzun yassı bir kutu
getirdi.Yanındakiçocuğunyardımıylaaçtı.Bir’denegöreyim?Kutudasoğukyemeklervar,hemdebizimevinderbederliğineuymayanyemekler:Jöleliikiçulluk.Birsülün.Kazciğeri.Örümcekbağlamışikişişeşarap.Yemeği getirenler, parasının ödendiğini söylediler ve başka hiçbir izahat vermeden binbir gece
masallarınınkahramanlarıgibi,çıkıpgittiler.Saat dokuza doğru Sherlock Holmes geldi odaya rüzgâr gibi girdi. Kaşları çatıktı ama gözleri
parlıyordu.Sokağabeyhudeyereçıkmışolmadığınıanladım.Elleriniovuşturarak:—Yemekhazırmı?dedi.Benhayretleriçindeydim:—Hazır.—İyi.—Misafirmigelecek?—Niyesordunuz?—Beşkişilikyervar.—Evet, misafir gelecek, içime doğru… hatta Lord St. Simon’un hâlâ gelmemesine şaşıyorum…
Dinleyin.Kulakkabarttık.Merdivendebirayaksesiduyduk.Holmes:—İştegeldi,dedi.Lordodayagirdi.Yinegözlüğününkordonuylaoynuyorduamayüzüallakbullaktı.Holmesselamverdi.—Demekmektubumualdınız.—Aldım.İtirafedeyim,pekşaştım.İddianızıispatedeceksağlamdelillerinizvarmı?—İstediğinizkadar.LordSt.Simonbiriskemleyeçöktü,alnınısıvazladı:—OğlununböylebirhakaretemaruzkaldığınıduyuncaDükanediyecek?—Bundabenhakaretgörmüyorum.Bubirkaza.—Hadiseleriaynıaçıdandeğerlendirmiyorsunuz.—Kimseyi itham edemeyiz. Kadın başka bir şey yapamazdı. Evet, bu kadar sert davranmayabilirdi,
fakatannesiölmüştü,böylebirbuhransırasındaakıldanışacakhiçkimsesiyoktu.LordSt.Simonmasayaşiddetlevurdu:—ReziloldumBayHolmes!...Halkiçindebenireziletti!...HolmesBayanDoran’danyanaydı:—ObiçarekızımazurgörmelisinizLord.—Nedenmazurgöreyim?—Öylebirdurumdaki…Lordunkafasıkızmıştı,karısınınmüdafaaedilecektarafıolmadığınaemindi.—Hayır,dedi,onumazurgöremem,banahakaretetti,onuaffedemem.
Tambusıradakapıçalındı.Holmeskulakverdi:—Kapıçalındı.Merdivendeayaksesleriduyuldu.—Lord St. Simon, belki işi tatlıya bağlamanız için sizi ikna edemem diye bir avukat tuttum. Benim
başaramadığımıobaşaracaktırsanırım.Kapıaçıldı,birerkeklebirkadıngirdi.HolmesLord’adöndü:—Müsaade edinizde sizeBayveBayanFrancisHatMoulton’u takdimedeyim.Bayanı tanıyorsunuz
zannederim.Kadınla erkek içeri girince Lord yerinden fırladı, eli yeleğinde, dimdik durdu. Hakaret görmüş bir
asilzadeninvakurtavrınıtakınmıştı.Kadınilerledi,eliniuzattı.Lordbaşınıkaldırıpbakmadıbile,kadınıneliniuzattığınıgörmezliktengeldi.Belkidedahaiyietti…Kadının yüzünde öylemahzun, öylemahzun, öyle cana yakın bir ifade vardı ki, Lord başını kaldırıp
baksaderhalyumuşayacaktı.—BanadargınsınızRobert…Nekadardarılsanızazdır…Hakkınızvar.LordSt.Simonkükremesibirseslehomurdandı:—Ricaederimözürdilemeyin!—Amasizekarşıçokfenadavrandığımıbiliyorum,kaçmadanöncesizinlekonuşmalıydım.Amaaklın
başımda değildi, Frank’ı gördükten sonra ne yaptığını, ne yapacağını, ne yapacağını bilmiyordum.Şaşkındım…Kilisededüşüpbayılmadığımaşaşıyorum.Holmesmüdahaleetti:—BayanMoulton,siziLord’layalnızbırakalımmı?BayMoultoncevapverdi:—Banakalırsabumeseleyilüzumundanfazlagizledik.BencebuişiartıkbütünAvrupa,bütünAmerika
bilmelidir.Kısaboylu,zayıf,yanıkyüzlü,asabihallibiradamdı.Bununüzerinekadın:—Öyleysemaceranızıbaşındansonunakadaranlatayım,dedi.Frank’la babamın altın madeni aradığı dağda, McQuire kampından tanıştık. Anlaştık, sözleşip
nişanlandık.Günlerdenbirgünbabambiraltındamarıbuldu,birçırpıdazenginoldu;Frank’ınaraştırdığıyerlerde
isealtınbulunamadı.BabamzenginleştikçeFrankfakirleşiyordu.Babam bir müddet sonra beni Frank’a vermekten vazgeçti, nişanı bozdu, beni San Fransisko’ya
gönderdi.Frank benden vazgeçmiyordu. Beni seviyordu. Peşinden San Fransisko’ya geldi. Babamdan gizli
buluşmayabaşladık.GünlerdenbirgünFrank:—Bengidiyorum,dedi.Korkaraksordum:—Nereyegidiyorsun?—Altınaramaya.—Nezamangeleceksin?—Babankadarzenginolduktansonra…Gelipseniisteyeceğim.Zenginolmadandönmem.
—Nasılistersen.—Benibekleyeceğinesözveriyormusun?—Veriyorum.Zenginolupdönünceye,kadarkendisinibekleyeceğime,başkakimseyleevlenmeyeceğimeyeminettim.Franksordu:—Nedenhemenşimdievlenmiyoruz?Evlenirsekdaha rahatçalışırım.Zenginolupdönüncedekocan
olarakseniisterim.Bentereddütettim.Obenikandırdı.Razıoldum.Birpapazlaanlaştık.Nikahımızkıyıldı.Frankondan
sonragitti.Lord’unağzıbirkarışaçıkkaldı:—Demekevliydiniz?—Evet.FrankMontana’yagitti.Arizona’daaltınaradı,oradanNewMexico’yageçtiğiniduydum.Bir
güngazetelerdekarahaberiokudum:AltınarayıcılarkampınıKızılderililerbasmıştı,ölenlerarasındaFrankdavardı.Buhaberbenihastaetti,yatağadüştüm.Azkaldıbendeölecektim.Babamveremoldumsandı,beniSan
Fransisko’nunbütündoktorlarınagösterdi.TambirseneFrank’tanhiçbirhaberalamayıncaöldüğünetamamıylakanaatgetirdim.Bu sıralarda Lord St. Simon San Fransisko’ya geldi. Hep beraber Londra’ya gittik. Lord benimle
evlenmek istedi, razıoldum.Babamdündenrazıydı.Çokmemnundu.Fakat için içingönlümdeFrank’ınyerinihiçbirerkeğintutamayacağınıanlıyordum.BunarağmenLord’unaşkınakarşılıkverdim.Kiliseyegiderkensadıkbireşolmakazmindeydim.Fakat kilisede Frank karşıma çıkınca ne hale geldiğini tasavvur edersiniz. Evvela hayal görüyorum.
Frank’ın hortladığını görüyorum sandım.Dahadikkatli baktım.Hayır, gördüğümhayal, hortlak değildi,karşımdaFrankduruyorvebakışlarıylabana:Banakavuştuğunasevinmedinmi?diyordu.Nasıloldudaoandayereyığılmadım?Gözlerimkarardı,başımdöndü.Papazınsözleribeynimdearı
gibi vızıldıyordu… Ne yapmalıydım? Nikahı geri mi bırakmalıydım? Kilisede rezalet çıkarabilirmiydim?Pekineyaptınız?Başımıkaldırıpyüzünebaktım.—Tabiiiçinizdengeçenlerianladıdeğilmi?—Evet,anladığınaemindim.Solelininişaretparmağını“sus”demekgibiağzınayaklaştırdı.—Sizdesustunuz.—Elbettesusacaktım…—Sonraoneyaptı?—Birkâğıtparçasınabir şeylerkaraladığını farkettim . . .banayazıyordu . . .Yürüdüm, fakatnasıl
yürüdüğümübirben,birdeAllahbilir…Nikahtan sonra geri döndük. Onun önünden geçerken elimden çiçek demetini düşürdüm. Eğilip aldı,
demetleberaberbanayazdığıpusulayıdaverdi.Birsatırlıkyazıydı.Çağırıncagelmeniricaediyordu…Neyapacaktım?Tereddütedemezdim.Asılkocamoydu,onundediğiniyapmakvazifemdi.Evegelinceişihizmetçimeanlattım.Frank’ıAmerika’datanımıştı.—Sakınkimseyebirşeysöyleme,empermabılımıhazırla,dedim.—Meraketmeyindedi.İşiLordSt.Simon’aanlatmalıydım,doğrusubuydu,fakatzorişti.Nikahtanbirazsonraonaeskidenevli
olduğumu,kocamakilisederastladığımıbirtürlüsöyleyemedim.—Evvelakaçayım,sonraanlatır,durumuizahederimdiyedüşündüm.Sofraya oturduk. On dakika sonra gözüm pencereye ilişti. Bir de ne göreyim: Francis bahçede
dolaşıyordu.Başağrısıbahanesiylekalktım,odamaçıktım,empermablımı,şapkamıgiyipgittim.Yoldayanımabirkadınsokuldu,kulağımaLordSt.Simon’adairbirşeylerfısıldadı…Anladım.Lordun
da evlenmeden önce bir gönülmacerası vardı.Ama kadının elinden bir an evvel kurtulup Francis’ninyanınakoştum.BirarabayaatlayıpGordanSquare’agittik.Senelerdensonraasılkocamakavuştum.Frank Kızılderililere esir düşmüş, kaçmaya muvaffak olmuş, San Fransisko’da kendisini öldü sanıp
Londra’yagittiğiniöğrenmiştamikincinikahınkıyılacağıgünburayagelmiş.FrancisHatMoultonanlattı:—Nikah ilanını gazetede gördüm.Kiminle evleneceğini, nikahın nerede kıyılacağını biliyordum ama
neredeoturduğunubilmiyordum.Bununiçinkiliseyegitmekzorundakaldım.SözüyineBayanDoranaldı:—Frank’laneyapmamızlazımgeldiğinidüşündük.FrankdaLord’adoğruyusöylememtaraftarıydı.Ben
de bu fikirdeydim, ama utanıyordum. O derece utanıyordum ki, babama sağ olduğunu yazıp uzaklarakaçmakistiyordum.Sofra başında beni bekleyenleri düşündükçe deli oluyordum… Ama geri dönemeyecek, hakikati
anlatamayacaktım.BununüzerineFrank,gelinelbiselerimi,eşyamıalıpsardı,kimseninbulamayacağıbiryereattı…Eğer
buakşamBayHolmesbizegelmeseydiyarınParis’ehareketedecektik.BayHolmesbizinasılbuldu?Bunubilemem.Fakatbuldu,benimhaksız,Frank’ınhaklıolduğunuispat
etti.Vebüyükbirnezaketleaçıkkonuştu:—Eğerhüviyetinizisaklarsanızçokdahabüyükbirsuçişlemişolursunuz!dedi.Bundansonrateklifetti:—SiziLordSt.Simon’layalnızgörüştürmeniistermisiniz?Buteklifreddedilmezdi.Bununiçinkalkıpburayageldik.Lord’adöndü:—Robert,işteherşeyiolduğugibianlattım…Siziüzdüğümeciddenmüteessirim,amabanaartık“Kötü
kadın”diyemezsinizsanırım.LordSt.Simonhâlâyumuşamamıştı.Kaşlarıhâlâçatıktı:—Mazur görünüz, dedi hususi işlerimi, hele aile meselelerimi herkesin önünde konuşmak âdedim
değildir.—Demekbeniaffetmiyorsunuz?Demekayrılırkenelimisıkmayacaksınız?Lordeliniuzattı,kendineuzatılanelitutupsıktı:—Mademkiistiyorsunuz,elinizisıkarım.SherlockHolmesbununüzerinesözekarıştı:—Yemeğiburada,hepberaberyerizdiyeümitetmiştim.LordSt.Simonduraladı:—Bendenfazlasınıistiyorsunuz.Vaziyetinbuşekilalmasınaboyuneğmektenbaşkaçaremyoktu,fakat
budurumukutlayamamya!Şimdimüsaadenizlehepinizeiyibirgecetemenniedipgideyim.Yerlerekadareğiliphepimizibirdenselamladıveçıkıpgitti.SherlockHolmeskarıkocayabaktı:
—Sizindavetimikabuledeceğiniziumarım,dedi.Onlarkabuletti.Yiyipiçtik.MisafirlerimizgittiktensonraHolmes:—Bu iş hayli enteresandı, dedi.Her şeyden önce anlaşılmaz görünen bir işin nasıl kolayca anlaşılır
olduğunuispatediyor.Başlangıçtaçokkarışıktı.Hâlbukikadınişianlatıncaherşeyçözüldü.FakatLestrad’ıntahkikatıkadar
acayiphiçbirşeydeyoktur.—Sizişiniçyüzünüdahabaşlangıçtaanladınızmı?—İki şey gözüme çarptı: Kız evvela sevine sevine evleniyordu. Sonra, kilise dönüşü pişman olmuş
göründü.—Demekkilisedebirşeyolmuştu?—Tamam.Fakatneolmuştu?Yanındakocasıbulunduğunagörekimseylekonuşamazdı.—Amabirinigörmüşolabilirdi.—Budatamam.RastladığıkimsedeherhaldeAmerikalıydı,çünküburada,onuevlenmektencaydıracak
kadarüstündenüfuzuolanbirinitanımasınavakityoktu,Londra’dauzunmüddetoturmamıştı.NihayetkilisedebirAmerikalıyarastladığıneticesinevardım.—BuAmerikalıkimdi?—Tamam,kızınüzerindenedenbuderecenüfuzuvardı?Yoksakızmetresimiydi?Karısıdaolabilirdi.
Kızındağlarda,başıboş,keyfinebuyrukbüyüdüğünübiliyorduk.Lord St. Simon kilisedeki adamdan, karısının buketi düşürdüğünden keyfi kaçtığından, hizmetçiyle
konuşmasındanbahsedinceherşeyianladım.Ortadaartıkhiçbirsırkalmamıştı:Kız bir adama kaçmıştı, o adamın ya metresi veya karısıydı. Karısı olması ihtimali çok daha
kuvvetliydi.Şakağımıkaşıdım:—Bütünbunlarıanladım,fakatonlarınasılbuldunuz?Holmesgülümsedi:—İşin en güç tarafı buydu, bereket versin ipucunuLestrad verdi.Elindeki vesikanın kıymetini takdir
edemedi. Kâğıttaki bilgiler mühimdi, fakat Londra’nın en lüks otellerinden birinin fatura kağıdınayazılmışolmasıdahamühimdi.Şaşmadımdersemyalansöylerim.—Londra’nınenlüksotelininfaturakağıdıolduğununasılanladınız?—Fiyatlarınçokyüksekoluşundan.Sekizşilingyatak,sekizpensbirkadehpostolükstarifedir.—Bununiçinlüksotelleriaradınız?—Tamam, Londra’da lüks otel sayısı çok değildir. Vorthumburlana bulvarındaki otelde müşteri
defterinebaktım,FrancisH.MonltonadındabirAmerikalınındünodasınıboşalttığınıgördüm.Kapıyanotbırakmıştı,mektupgelirseGordonSquare’da226numarayagöndereceklerdi:Hemenoadresegittim,talihimvarmışçiftekumrularıbuldum.Kendilerine babacan bir şekilde nasihat ettim. Hüviyetlerini gizleyip kaçmalarının, sahte bir isim
altındayaşamalarınındoğruolmadığınıanlattım.BunekendileriiçindoğruyoldunedeLordiçindoğruolurdu. Tavsiye ederim, St. Simon’la evimde görüşürüz dedim . . . ve bildiğiniz gibi onları buradayüzleştirdim.—Amaneticeiyiolmadı,Lordkibardavranmadı.Holmesgülümsedi:—Uzunzamankuryapıpnikahlandıktansonra,hemkarınızhemdebüyükbirservetelinizdengitse,siz
dekibardavranamazdınızWatson…Lordaacımaklazımdır.Allahkimseyionundurumunadüşürmesin.—Amin!—Watson,kemanımıverin.Busonbahargecesiniahenkli,şairanegeçirelim!...
3-KEHRİBARPİPO
SherlockHolmes keyif için sokağa çıkan, keyif için gezen bir insan değildir. Tanıdığım en kuvvetliinsandır, fevkalâde boks bilir. Fakat lüzumsuz yere vücudu yormanın enerji israfından başka bir şeyolmadığıkanaatindedir.Amaişicabıhareketetmeye,yürümeye,enerjisarfınabaşladığızamandayorulmakbilmez.Ogünhavaçokgüzeldi,ilkbaharvaktindenevvelgelmişti.ÖğledensonrahuyundanvazgeçenHolmes:—Haydigezmeyegidelim,dedi.Hemhayret,hemsevinçlesordum:—Nereyegidelim?—HydeParktadolaşalım.—Olur.Parka gittik, her yer yeşeriyor, dallar tomurcuklanıyordu. Tam iki saat yürümek zevki için yürüdük.
Birbirinipekiyitanıyan,daimaberaberolanikiinsangibi,hiçkonuşmadanyürüyorduk.Evedöndüğümüzzamansaatbeşti.
Uşakbizikapıdakarşıladı:—Sizibiriaradı,dedi.Holmesyüzümesitemlibaktı:—Boşyeregezmeyegitmekişteböyledir.Sonrauşağasordu:—Beniarayaninsangittimi?—Gittiefendim.—İçeribuyurundemedinmi?—Dedimefendim.—Girmedimi?—Girdiefendim.—Nekadarbekledi?—Yarımsaatkadar.—Nasılbiradamdı?—Çok asabi, çok heyecanlıydı. Odaya girdikten sonra hiç oturmadı, hep dolaştı. Kapının önünde
beklediğimdenayaksesleriniduyuyordum.Nihayetçıkıp:—Buadamıngeleceğiyok!...diyehaykırdı.—Senneyaptın?—Birazdahabekleyin,neredeisegelir,dedim.—Öyleçıkıpbirazhavaalayım,yoksaboğulacağım.Birazsonratekrargelirim,dedi.Veçıkıpgitti.Holmesleberaberevegirdik.Holmessöyleniyordu:—Bu işi kaçırdıksa yanarım. Watson, işsizlikten canım sıkılıyordu. Adamın haline bakılırsa bana
önemlibirişgetirmişebenziyor.Birdendurdu:—A!Bupipobenimdeğil.Piposunuunutmuş.Fundatoprağıbirpipo,ucudakehribar.Londra’daucu
kehribarağızlıkkaçkişidevardır?Eğeriçindesinekvarsa,kehribarhakikidirderler.Alsanabirticaretkonusu:Sahtekehribarıniçinesahtesinekkoyuphakikidiyesatmak!Holmesgülümsedi:—Bizegelenzatınnedereceperişanhaldeolduğu,çokdeğerverdiğipiposunuunutmasındanbelli.—Büyükdeğerverdiğinineredenbiliyorsunuz?—Bupipolarınfiatuyedisilinaltıpenstir.Bupipoikikeretamiredilmiş.Birkeretahtası,birkerede
kehribarı…Dikkat edin, kırılan yerler gümüş çemberle tutturulmuş. Astarı yüzünden pahalı bir tamir;Çünkübugümüşçemberleryedişilinaltıpensealınmaz.Yenisinialacakyerdeavuçdolusuparayatamirettirenbiripiposunabüyükdeğerveriyordemektir.—Dahabaşka?Holmespipoyueviripçeviriyor,sessizdüşüncelibakıyordu.Havayakaldırdıveişaretparmağıyla,kemikmuayeneedenbirprofesörgibi,pipoyavurdu.—Saatvekundurabağındansonrapipolarınkendilerinemahsusbirhüviyetlerivardır.Amabupipoda
emarelerhemnetdeğil,hemdeönemlideğil.—Bupipodanneanladınız?—Sahibininsolakkuvvetlibiradamolduğunuanladım.Sağlamdişlerivar,amakendinebakmıyorve
hasisdavranmaklüzumunudahissetmiyor.
Holmesbunlarılafolsundiyesöylergibi,kayıtsızbirtavırlasöylüyor,banada,dinleyipdinlemediğimikavramakiçingözucuylabakıyordu.Omuzsilktim:—Yedişilinglikpipoiçenbiradamzenginmidirsanıyorsunuz?—Piposunulambaveyahavagazındanyakmayıhuyedinmiş.Bakın:Birtarafıkavruk.Kibritböylehasar
yapmaz. Kimse kibriti lülenin kenarına tutmaz ve kimse, lüleyi kavurmadan piposunu lamba veyahavagazındanyakamaz.Lüleninsağtarafıkavrulduğunagöre,demekki,sahibisolak.Kolundantutupbenilambanınyanınagötürdü:—Piponuzu lambaya yaklaştırın. Solak olmadığınız için piponuzun sol tarafını aleve tutarsınız.
Piponuzunsağtarafıbazentesadüfenaleveraslar,amakavrulacakkadardeğil.Fakatbupiponunyalnızsağ tarafıkavrulmuş.Kehribarda ısırıla ısırılayenmişkemirilmiş.Demekki,pipoyu içensağlamdişlikuvvetlienerjikbirinsan.Merdivenlerdebirayaksesiduyuldu,holmeskulakkabarttı:—İştegeliyor.Pipodandahaenteresanbirşeyinceleyeceğiz.Biraz sonra kapı açıldı, salona uzun boylu biri girdi. Sade fakat zarif giyimliydi: Koyu gri elbise,
kahverengifötrşapka.Belkiotuzugeçkindiamahiçgöstermiyordu.Birazmahçupbirtavırla:—Özür dilerim, diye söze başladı. Kapıyı vurmadan girdim, halbuki kapıyı vurmam lazımdı dedi.
Uykusuzlukinsanınasabınıçokçalışmaktan,hattaçokeğlenmektendahafazlabozar.Gençadamayaklaştı:—Sizeneyardımımdokunabilir?—Sizdenakıldanışmayageldim.Neyapacağımıbilemiyorum,halbukihayatımmahvoluyor.—Sizededektifsıfatıylamıyardımedeceğim?—Hayır,sadededektifolarakdeğil.Mantığıkuvvetli,aynızamandakibarbirinsanınfikrinemuhtacım.
Banayolgöstermeniziricaedeceğim.Kesik kesik konuşuyordu. Söyleyeceklerini söylemek de onun için azaptı ve konuşmak için kendini
zorluyordu.Bunuhissettim.—Mesela çoknazik, diye devametti. İnsanyabancılara aile işlerini anlatmak istemez.Bugünekadar
yüzlerini görmediğim iki erkeğe karımdan bahsetmek ağrıma gidiyor. Bahsetmek zorunda kalmak çokacı…amaartıkdayanamıyacağım.SherlockHolmes:—MuhteremBayGrantMunro…Deyinceadamyerindenfırladı:—İsmimineredenbiliyorsunuz?Diyehaykırdı.Holmestatlıtatlıgülümsedi:—Hüviyetinizisaklamakistiyorsanızşapkanızıniçineisminiziyazdırmayınveyakonuştuğunuzkimseye
şapkanızıniçtarafınıgöstermeyin…Şimdihemenşunuilaveedeyim:Biz,yanidostumlaben,buodadabirçoksırdinledikvebirçokdertli
insanınderdini gidermeyemuvaffakolduk.Şansbizeyardımetti.Sizindederdinize çarebulacağımızıümitederim.Belkikaybedecekzamanyoktur,siziüzenmeseleyihemenanlatmanızıricaederim.Bay Munro büyük bir acı hissediyormuş gibi, yine şakaklarını sıktı. Hal ve tavrından, yüzündeki
ifadeden,gevezeolmadığı,derdinidökmektense,saklamayıtercihedenbirnsanolduğubelliydi.Nihayetsıkılganlığıbiryanabırakıpanlatmayabaşladı:—MeseleşuBayHolmes:Benüçsenelikevliyim.Üçsenekarımbeni,benkarımısevdikveazkarı
kocaya nasip olan mesut bir ömür sürdük. Her hususta anlaşıyorduk. Sözlerimiz, düşünceleriniz,zevklerimizaynıydı.Şimdi ise, yani geçen. Pazartesi gününden beri, aramıza bir engel girdi.Karımın hayatında, zihninde
bilmediğim,tanımadığım,kavrayamadığımbirşeyvar.Birbirimizeyabancıyız.Bununsebebiniöğrenmekistiyorum.Birazsustu,solukaldı:—Daha fazlasını anlatmadan, daha ileriye gitmedenönce şunu iyi biliniz ki,BayHolmes,Effie beni
seviyor.Buhusustahiçbirşüphenizolmasın.Effiebenibütünkalbiyle,bütünruhuylaseviyor.Benidün,bugündenfazlasevmemiştir,dünnekadarseviyorsa,bugündeokadarsevdiğineeminim.Bumünakaşakabuletmezbirhakikattir.Birerkekbirkadınınkendisinisevipsevmediğinipekalabilir.Fakataramızdabirsırvar,busıraydınlanmadaneskisigibiolamayacağız.Holmesbirazsabırsızlandı:—Vak’alarıanlatınız.BayMunro!—SizebildiğimkadarEffie’ninhayatınıanlatacağım.Onutanıdığımzamandulkalmıştı.Gençti,ancak
yirmi beş yaşındaydı. O zaman ismi BayanHebron’du. ÇocukkenAmerika’ya gitmiş Atlanta şehrindeoturmuş ve bir hayli müekkili olan Hebron’la orada evlenmişti. Bir çocukları olmuş ve sarı hummasalgınındakocasıdaçocuğudaölmüş.Ölümilmübaberlerinigördüm.Kocasıyla çocuğunu kaybettikten sonra Amerika’da oturmak istemeyen Effie, Middlesex’e geldi.
Pirmer’de ihtiyar teyzesinin yanına yerleşti. Kocasından 4500 sterlin kalmıştı, bunu yüzde yedi faizleişletiyordu.Effie’ye tanıdığım zaman Pinner’e geleli altı ay olmuştu. birbirimizi görür görmez birbirimize aşık
oldukvebirkaçhaftaiçindeevlendik.—AffedersinizBayMunromesleğiniz?—Şerbetçiotusatarım.Toptancıyım.—Tekrarafdilerim.Kazancınız?—Senedeyedisekizyüzsterlingelirimvardır.Geçimbakımındanrahatız.—Neredeoturuyorsunuz?—Norbury’deseneliğiseksenlirayabirvillakiraladık.HemLondra’yayakın,hemdesayfiyesayılır.
Birazyukarımızdabirküçükotel, ikievve tamkarşımızdakiarsadadabirköşkvardır…Ta istasyonakadarbaşkahiçbirbinayarastlanmaz.Seneninmuayyenmevsimindeşehreinerim,fakatyazınişlerimhafifler.Köşkümüzde,karımlabaşbaşa
mesuttuk…Bumeseleyekadararamızabirgölgedahigirmedi.—Tekraraffınızıdileyeceğim,karınızınparası…—Evet,onusöyleyeyim.Evlendiğimizvakitkarımbütünparasınıbanaverdi.Ben istemedim. İşlerim
bozulacak olursa, güç durumadüşeriz dedim.Fakat karım ısrar etti.Ben de parasını kendi sermayemekattım.Birbuçukayevvel,karım:—Jack,dedi,paramısanaverdiğimzaman,ihtiyacımolduğugünbendenbirmiktarınıgeriisteyebilirsin
demiştin,dedi.—Tabii,dedim,parasenin.—Öyleysebanayüzsterlinlazım.Şaşmadımdersemyalansöylemişolurum.Fakatbelkikendineelbiseveyabaşkabirşeyalmakistiyor
diyedüşündümvesordum:—Yüzsterlin’ineyapacaksın?
Herzamankineşeligülüşüylegüldü:—Benimbankerimolacağınısöylemiştin.Bankerlersualsormaz.—Yüzsterlin’esahidenihtiyacınvarsaveririm.—Sahidenihtiyacımvar.—İhtiyacınınneolduğunusöylemeyecekmisin?—BugünsöyleyememJack,amabirgünbelkisöylerim.Fazlaısraretmedim.Fakataramızailkdefabirsırgirmişti.Karımilkdefabendenbirşeysaklıyordu.
Bir çek yazdım ve bu işin üstünde fazla durmadım. Belki de bu işin asıl meseleyle ilgisi yoktur amaanlatmayıuygunbuldum.Bizdenbirazilerdebirvilladahavardemiştim.Bizimvillayıovilladanbirarsaayırmaktadır,fakato
villayaönümüzdengeçenyoldansapıp,darbirsokaktangidilir.Villanınarkasıdagüzelbirçamlıktır.Ağaçları sevdiğim için sık sık o çamlığa gider dolaşırım. Sekiz ay villada kimseyi görmedik. Villa
boştu,bugüzelköşkünboşdurmasıyazıktı.Pazartesiakşamıçamlığagiderkendarsokaktabiryükarabasıgördüm.Villanınkapısıönündeeşyalar
yığılmıştı. Anlaşıldı, villa nihayet kiralanmıştı. Yürüdüm, geçtim, akşam dönüp baktım. Acaba villayıtutanlarnebiçim insanlar!Benköşkebakarkenüstkatpencerelerindenbirindebirininbenigözlediğinisezdim.Beni gözleyen adamın yüzünde ne vardı bilmem ama, tüylerim ürperdi BayHolmes.Aramızda hayli
mesafe olduğu için, yüzü iyi göremiyordum. Fakat bu yüzün anormal, insanlık dışı bir yüz olduğunuhissediyordum.Buhissindeyanılmışolabilirim.Benigözleyeninkimolduğunudaha,yakından,dahaiyigörebilmekiçingeridöndüm,amayüzoandapencereninönündençekildi,gözümdenkayboldu:Okadarçabukveansızınkaybolmuştuki,sankibiritutuppenceresininönündenodanınkaranlığınaçekmişti…Beş dakika durup hislerimi inceledim, düşündüm. Pencereden gördüğüm yüz kadın yüzümüydü yoksa
erkekyüzümü?Bunuanlayamamıştım.Farkettiğimbirşeyvardı:Yüzünrengi.Busapsarıdonuk,korkunçbirsurattı.Okadarmerakettimki,
köşkükiralayanlarınkimlerolduğunuöğrenmekiçinkapıyıçaldım.Kapıyıhemenaçtılar.Karşımabirderibirkemikasıkyüzlü,uzunboylubirkadınçıktı.—Neistiyorsunuz?Diyesordu.Şivesigüneyşivesiydi.Evimigösterdim:—Komşunuzum, dedim. Yeni taşındığınızı gördüm, bir şeye ihtiyacınız olup olmadığını anlamaya
geldim.—Ya!...Birşeyeihtiyacımızolursasizehaberveririz.Kapıyısuratımakapatıverdi.Bu kaba muameleye canım sıkıldı, eve döndüm. Bütün gece, düşünmemeye gayret ettiğim halde,
penceredegördüğümsarısuratlı,kadınınkabamuamelesigözleriminönündengitmedi.Karımasarısurattanbahsetmemeyekararverdim:Karımasabidir,çabukheyecanlanır.Gördüğümşey
hoşbirmanzaradeğildi,onusinirlendirmeklemanayoktu.Yalnızyatarkenvillanıntutulduğunuhaberverdim.Hiçbirşeysöylemedi.Uykum çok ağırdır. Aile arasında benim top atılsa duymayacağımmeşhur söz olmuştur. Sahiden de
gecelerihiçbirşeybeniuyandıramaz.O gece yeni tutulan villada gördüğüm sarı suratın hayaliylemi veya herhangi başka bir sebeptenmi
nedir,derinuyuyamadım.Uykununarasında,rüyadagörürgibi,karımınkalktığını,giyindiğini,mantosunuşapkasınıgiydiğinigördüm.Ağzımı açacak, bu saatte neden giyindiğini soracak, hatta çıkışacaktım; bu sırada gözüm mu mum
aydınlattığıyüzüneilişti.Hayretvekorkudandilimtutuldu.Onuhiçböylegörmemiştim,onunbuhalegelebileceğinitasavvuredemezdim:Karımınyüzüölügibi sarıydı.Soluk soluğanefes alıyordu.Uyanmadığınaeminolmak için aradabir
yatağınıgözleyerekmantosunugiyiyordu.Kımıldamadım,uyurgibinefesaldım.İşirahatladı,usulcaodadançıktı.Biraz sonra br gıcırtı duydum. Sokak kapısı açıldı. Yatağında doğruldum, rüya görmediğime kanaat
getirmekiçinkolumuçimdiklerdim.Sonrasaatebaktım:Üçtü.Sabahınüçündekarımınsokaktaneişiolabilirdi?Yirmidakikabunudüşündüm,düşündükçemanaveremedim.Buizahedilemez,olağanüstübirşeydi.Yirmidakikasonrasokakkapısıtekraraçılıpkapandı.Merdivendeayaksesleriduyuldu.Yatakodasınagirergirmezsordum:—NereyegittimEffşe?Sesimi duyunca iliklerine kadar ürperdi, haykırmamak için kendini güç tuttu… onun bu hali beni
büsbütünçiledençıkardı:Demekki,kabahatliydi.Karımaçıksözlü,gizlikapaklıhiçbir şeyyapmayanbirkadındı…Kendiodasınahırsızgibigirmesi,
kocasınınuyandığınıgörüncekorkması,haykırmamakiçinkendimigüçtutmasıkorkunçtu?Sinirlisinirligüldü:—UyandınmıJack?...Kulağınındibindetopatsalaruyanmazsınsanıyordum…Hiddetimartıyordu,tekrarettim:—Nereyegittin?Serinkanlısöylendi:—Şaşmaktahaklısın…Mantosunundüğmeleriniçözerkenellerinintitrediğinigörüyordum.Devametti:—Ömründeböylebirşeyyapmışdeğilim.Buğulurgibioldum,açıkhavayaihtiyacımvardı.Eğersokağa
çıkmasaydımboğulacaktım.Birazkapınınönündedurdum,şimdiiyiyim.Konuşurkenbaşınıkaldırıpyüzümebakmıyordu,sesindedeherzamankiahenkyoktu.Yalan söylediğine emindim.Cevap vermedim. İçime kurt düşmüş yüreğime şüphe girmişti.Üzgün ve
hiddetli,arkamıdönüpyattım.Karımın benden sakladığı neydi? Nereye gitmişti? Bunları öğrenmeden rahat edemeyeceğimi
hissediyordum.Fakatherkereyalansöylediğinden,tekrarbirşeysormadım.Bütün gece, hakikati meydana çıkarıp saadetimizi bozmayacak bir hal çaresi bulmaya çalıştım,
bulamadım.O gün şehre gidecektim, fakat iş görecek halde değildim. Karımın hali de benimkinden beterdi.
Bakışlarından,yalansöylediğinianladığınıkavradığıbelliydi.Odaneyapacağınışaşırmıştı.Kahvaltıda iki kelime ya konuştuk ya konuşmadık. Sofradan kalkar kalkmaz sokağa fırladım. Sabah
serinliğindeişidahaiyidüşünmekihtiyacındaydım.CrystalaPalas’akadargittim,birsaatparktadolaştım,saatbiredoğruNorburey’yedöndüm.Dönüştesarısuratıgördüğümköşkünönündengeçtim.Geçerken,osarısuratıyinegörürümdahadikkatli
tetkikederimümidiyleduruppencerelerebakmayabaşladım.KöşkünkapısıaçıldıvekimçıktıdersinizBayHolmes?Karımçıktı!...
Karımıgörünceyıldırımlavurulmuşadöndüm.Fakatgözgözegeldiğimizan,karımbendenbeterşaşırıpkorktu…Koşarakevegireceksandım.Amainkarımfaydavermeyeceğinianladıvebanadoğruyürüdü.Dudaklarındatatlıbirgülümsemevardı
ama,faltaşıgibiaçılangözleriylesapsarıyüzübutebessümletezatteşkilediyordu.—YenikomşularımızagittimJack.Bananedenböylebakıyorsun?...Banadarıldınmı?—Demekdüngecedeburayageldin…—Nedemekistiyorsun?—Düngecedeburayageldiğineartıkeminim.Sabahakarşıziyaretettiğinbuinsanlarkimdir?—İlkdefaşimdionlara.—Nedenboş yere yalan söylüyorsun?Sesin bile başka…Ben sendenhiçbir şey saklamadım.Köşke
giripişianlayacağım.Karımhaykırdı:—Allah aşkına yapma Jack!... Yemin ederim, bir gün her şeyi anlayacaksın. Fakat şimdi o köşke
girersenfelaketolur.İttim,yalvararaksarıldı:—BanaitimatetJack!Buseferlikitimatet!Pişmanolmazsın.Sendenhiçbirşeysaklamadığımıbilirsin,
birşeysaklıyorsamseniçoksevdiğimiçindir.Bumeseledehayatınızbahismevzudur.Benimleberaberevegelirsenişdüzelir.Buköşkezorlagirersen,aramızdaherşeybiter.O kadar ciddi ve o kadar meyus konuşuyordu ki, kapının önünde durdum. Ne yapacağımı
kestiremiyordum.Nihayet:—Sanabirşartlainanırım,dedim.—Söyle.—Şu andan itibaren artık esrar kalmasın.Kendine ait bir sırrı saklamak hakkındır, ama artık sabaha
karşıbuköşkegelmeyeceğinebendenhiçbirşeysaklamayacağınasözver.Karımrahatnefesaldı:—Banaitimatedeceğineemindim.Neistersenyaparım.Haydiartıkevimizegidelim.Kolumdançekiyordu.Villadanuzaklaştık.Biraralıkdönüparkamabaktım:Üstkatınpenceresindesarısuratıgördüm.Bumahlük ve dün gördüğüm o cadı karı ile karımın arasında nemünasebet o cadı karı ile karımın
arasındanemünasebetvardı?Bualeladebirmuammadeğildi.Fakatbumuammayıçözmedenrahatyüzügöremeyeceğimideanlıyordum.İkigünevdençıkmadım.Karımdabanaverdiğisözütutuyordu,odaevdenbiryerekımıldamadı.Fakatüçüncügünsözündedurmadığınıgördüm.Onuvazifesindenvekocasındanuzaklaştıranesrarengiz
kuvvetinelindenkendinikurtaramıyordu.Ogünşehiregitmiş,herzamankigibiüçüotuzaltıtreniyledönecekyerdeikikırktreniyledöndüm.Evegirincehizmetçibenişaşkınbirtelâşlakarşıladı.—Hanımnerede?Dedim.—Galibagezmeyegitti!...dedi.İçimeyineşüphegirdi.Yukarıçıktımkarımınevdeolmadığınakanaatgetirdim…Penceredenbaktım.
Hizmetçimizkoşakoşakarşıvillâyagidiyordu.Bununmânasımeydandydı.Karımyineorayagitmiş,bengelecekolursam,hizmetçiye,kendisinehabervermesinitembihetmişti.Hiddetten köpürerek sokağa fırladım. Bu esrara son vermek kararındaydım. Karımla hizmetçinin
geldiklerinigördümamadurupkonuşmadım.Hayatımıkarartanesrarınyuvasıkarşıkiköşktü.Nebahasınaolursabuesrarınmahiyetiniöğrenecektim.Kapıyıçalmadım,tokmağıçeviripaçtım.Altkattakimseyoktu.Mutfaktabirtencerekaynamaktaydı.Birsepettebirkediçöreklenmişyatıyordu.
Cadıkarımeydandadeğildi.Ötekiodayabaktımboştu.Merdivenidönerdönerçıktım.Yukarıkattaki ikiodaboştu.Köşktekimseyoktu.Eşyalarve tablolar,
sarısuratıgördüğümodanınkilermüstesnaçokbayağışeylerdi.Ooda iyidöşenmişti, zariftive şömineninüzerindekarınınboy resminigörünceşüphemkalmadı.Bu
resmiüçayevvelbençekmiştim.Köşkünboşolduğunatamkanaatgetirmekiçinuzunmüddetkaldım.Sonra,kalbiminüstündemüthişbir
ağırlıkhissederekçıktım.Köşküme girince karımı antrede gördüm, fakat o derece dertli ve hiddetliydim ki, konuşmadım.
Durmadançalışmaodasınayürüdüm.Peşimsıragelenkarım,bendahakapıyıkapayacakvakitbulamadanarkamdaniçeriyegirdi.SözümütutamadığımiçinüzgünümJack,dedi.Amaherşeyibilsenbeniaffedeceğineeminim.Çıldırmakiştenbiledeğildi:Öyleyseherşeyisöyle!Diyehaykırdım.SöyleyememJack!...Söyleyemem!...O köşkte kimin oturduğunu, resmini kime verdiğini söylemedikçe artık senin hiçbir şeyine itimat
edemem.Karımıitipodadançıktım.BudünolduBayHolmes.Dündenberikarımıgörmedim,nelerolupbittiğinibilmiyorum.Hayatımızı
karartanbuilkbuluttur.Biziöyleansızınkapladıki,neyapacağımıkestiremiyorum.Busabahaklımageldiniz.Sizbanaakılöğretebilirdiniz.Sizegeldim.Eğeranlamadığınızbazı şeyler
varsasorunuz.Fakatherşeydenönceneyapmamlâzımgeldiğinisöyleyiniz,çünkübenimiçinfelâketçokmüthiş.Sondereceheyecanlıbiradamınbugaripmacerasınıdikkatledinlemiştik.Dostumbirmüddetsessizdurdu.Çenesinibirelininavucuiçinealmıştı.Nihayetmırıldanaraksordu:—Penceredegördüğünüzsuratıninsansuratıolduğunakesinolarakeminmisiniz?—İkiseferdehayliuzaktangördüm,kesinbirşeysöyleyemem.—Bunarağmenosuratsizdefenabirintibabıraktıdeğilmi?—Evet, rengi anormaldi ve hiçbir çizgisinin kımıldamaması acayipti. Yaklaştığım zaman arkadan
çekilmişgibikayboldu.—Karınızyüzsterlinisteyelinekadarzamanoldu?—İkiay.—İlkkocasınınresminigörmüşmüydünüz?—Hayır.ÖlümündenbirkaçgünsonraAtlanta’dabüyükyangınoldu,bütünevrakıyandı.—Amakarınızdadefinilmuhabirivar.Oilmuhabirigördümdemiştiniz.—Evet,yangındansonrasuretiniçıkarmıştı.—Amerika’daonutanıyankimsenizvarmı?—Yok.—KarınızhiçAmerika’yagitmekistedimi?—Hayır.
—Amerika’danmektupalırmı?—Bengörmedim.—Teşekkürederim.—ŞimdineolacakBayHolmes?—Bu meseleyi inceleyeceğim. Eğer köşk mütemadiyen boş kalıyorsa, hayli güçlükle karşılaşacağız
demektir.Yok,tahminettiğimgibi,kiracılarsizingeldiğinizihaberalıpgittilersedönmüşlerdir.Böyleysedavayıhalletmekkolaydır…—Benneyapayım?—Size şunu tavsiye edeceğim: Norbury’ye gidin, pencereleri gözleyin, villânın boş olmadığını
anlarsanızkapıyızorlamayın,bizebirtelgrafçekin.Telgrafıaldıktanbirsaatsonraoradaoluruz,pekkısabirzamandadamuammayıçözeriz.—Yaköşkyineboşsa?—Ozamanyarıngelirsin,konuşuruz.Gülegülegidin.Adamkalktı,selâmverdi,Holmesilaveetti:—Makulbirsebepolmadankendinizisakınboşyereüzmeyiniz.—TeşekkürederimBayHolmes.BayGrantMunro’yukapıyakadargeçiripdönenHolmes:—PekhoşbirişdeğilgalibaWatson!Nedersiniz?—Evet,işiniçindebirahlaksızlıkvar.—Eğerpekyanılmıyorsambuişiniçindeşantajvar.—Pekişantajıyapankim?—Şömineninüstünekadınınresminikoyarvezarifdöşeliodasındaoturanadam…Seni teminederim
Watson,penceredenbakansarısuratsondereceentresan…Bumeseleyielimdenkaçırmakistemem.—Netahminediyorsunuz?—Şöylecebirşeytahminediyorumamabudoğruçıkabilir.—Tahmininiznedir?—Köşktekadınınilkkocasıoturuyor.—Neredenbiliyorsunuz?—İkincikocasınınköşkegirmesindenoderecekorkmasınınbaşkabirsebebiolamaz.Bencehadiseler
şöyle cereyan etti:KadınAmerika’da evlendi.Günlerden bir gün kocası hastalandı, ya cüzama tutulduveyabudalaoldu.Kadınkaçtı, İngiltere’yedöndü, isimdeğiştiripkendinidulolarak tanıttı veyenidenevlenipherderttenkurtulduğunusandı.Evleneliüçseneolmuştu,durumundanemindi.İsminitahrifettiğieskikocasınınölümilmuhabiriniyeni
kocasınagöstermişti.Fakateskikocası,kendisiyleyaşayanacuzebirkadınvasıtasıylaadresinibuldu.BayanGrantMunro’ya
mektupyazıp,hakikihüviyetiniaçıklamaklatehditettiler.Kadınonları susturmak içinkocasındanyüz sterlin istedivebuparayıonlaragönderdi.Onlarparayı
alıpkomşugeldiler.Kocasıköşkünkiralandığınıhaberverdiğizamankadınkiracılarınkimlerolduğunubiliyordu.Bir gece kocası uyuduktan sonra çıkıp onlara gitti, kendisini rahat bırakmalarını yalvardı.
Kandıramayınca kocasını şehre indiği gün tekrar gitti, çıkarken yakalandı. Kocasına bir daha o köşkegitmemeyesözverdi.Fakatonlarınelindenkurtulmasışarttı.İkigünsonraonlarırazıetmekümidiyleyinegittiveistedikleriresmidegötürdü.MünakaşanınenhararetlianındahizmetçiBayMunro’nunevegeldiğinihaberverdi.Kadınınkocasının
köşkegireceğinibildiğiiçineskikocasıylaoacuzeyiarkakapıdançamlığagönderdi.BayMunroköşküboşbuldu.Fakatbugeceboşbulacağınısanmam.Butahminimenedersiniz?—Tahmininenedenir?—Amavakalarauyuyor.Eğerbu tahminimizeuymayanbaşkavakalarolursa,o zamanbu tahminibir
tarafabırakırız.Şimdilikyenidostumuzdantelgrafbeklemektenbaşkayapılacakişyok.Çokbeklemedik.Çayımızıbitirirkengeldi:Köşkboşdeğil.Sarı suratı penceredegördüm.Yedi trenindebekleyeceğim.Sizgelmedenhiçbir şey
yapamayacağım.BayMunro’nuntelgrafıbundanibaretti.Vagondan inince kendisini gördük. Yüzü son derece sararmıştı, heyecandan ürperiyordu. Dostumun
kolunututup:—Köşkteler, dedi. Pencerelerde ışık gördüm. Artık bu meseleyi halledelim, hem de kökünden
halledelim.İkiyanıağaçlıyoldanyürürkenHolmessordu:—Planınıznedir?—Her çareye başvurup köşke gireceğim. Her halde zorla gireceğim. Köşkü kiralayanların kimler
olduğunuanlayacağım.Sizdeşahitlerimolacaksınız.—Karınızarağmenbunuyapacakmısınız?—Evet!—Amakarınızsizebuişikurcalamamanızıricaetmiş.—Neolursaolsunbenkararımıverdim.—Haklısınız.Herhangibirhakikatinsanıkemirenşüphedeniyidir.Hemenoköşkegidelim.Yapacağınız
şeykanunaaykırıdıramaöylebirsebebivarki,değer…Şosedendaryolasaptığınızzamanortalıkkararmışhafifbiryağmurbaşlamıştı.BayGrantMunroçokhızlıyürüyordu.Sendeleyerekonutakibeçalışıyorduk.BayMunro,eliyle,ağaçlararasındangörünenışıklarıişaretetti.—İşteevim…Şukarşıdakidezorlagireceğimev.Yolunköşesinisapıncaköşkönümüzedikildi.Kapınınaralıkolduğusızansarıışıktanbelliydi.Üstkatınbirpenceresiaçıktı.Pencereyebakarkenperdedesiyahbirgölgekımıldandı.GrantMunro:—Cadıkarı!dedi…Görüyorsunuzyaköşkboşdeğil.Peşisırageliniz,işiniçyüzünüanlayacağız.Kapıya yaklaştık, ansızın eşikte bir kadın göründü. Yüzünü pek iyi göremiyordum. Yalvarır gibi
kollarınıuzatıpellerinikavuşturdu:—AllahaşkınaJack!...diyehaykırdı.Bugecegeleceğiniiçimedoğdu.Buevegirmecanım.Banaitimat
et.Girmediğinepişmanolmazsın.—SanalüzumundanfazlagüvendimEffie.Bırakgeçeyim.Buevegirmemlazım.Dostlarımlaberaberbu
işikökündenhalledeceğiz.Karısını itip geçti.Onu takip ettik.Kapıyı açtı.Önüne bir kadın çıktı, yolunu kesmek istedi, onu da
şiddetleitipyürüdü.Merdiveniçıktık.GrantMunroaydınlıkodayagirdibizdearkasındangirdik.İyidöşenmişbirodaydı.Masanınüstündeiki,şömineninüstündedeikimumyanıyordu.Birköşedekirahleyebirkızçocukeğilmişti.Bizearkasıdönüktü.Üstündekırmızıelbise,ellerindede
uzunkonçlubeyazeldivenvardı.Bizedönüncehayretvekorkuylahaykırdım.Buyüzsapsarıydı,iğrençti,tamamıylaifadesizdi.Holmes
gülerekçocuğunbaşınınarkasınaeliniattı.Birmaskedüştü:Karşımızdabembeyazotuzikidişinigöstererekbirzencikızçocuğugülüyordu.Kendimitutamadım,çocukluberaberbendegülmeyebaşladım.FakatelinigırtlağınagötürenMunrobağırdı:—Budakimdir?—Söyleyeceğim.BayanMunroodayagirdi,güzelamakorkunçgüzeldi.—Beni her şeyi söylemeye zorladın. Ben söylemeyecektim,madem ki istedin, gerçeği her ikimiz de
göğüsgermeliyiz!KocamAtlanta’daöldü,kızımyaşıyor.—Kızınha!...Korsesindengümüşbirmadalyonçıkardı:—Bunuhiçaçmadınmı?—Açıldığınıbilmiyordum.Kadınmadalyonunkapağınıaçtı.Birresimvardı,güzelbirzencininresmi.Afrikalıolduğubelliydi.GrantMunro’nunkarısıanlattı:—Atlantalı John Hebson… Yeryüzünde onun kadar asil ruhlu insan yoktur. Irkımı bir yana bırakıp
onunla evlendim. Ölünceye kadar beni bir gün bile kırmadı. Kızımızın benden fazla ona çekmişolmasındanbaşkaüzüntümüzyoktu.SevgilikızımLucybabasındandasiyah.Amaisterbeyazistersiyaholsun,annesininsevgili,birtanecikkızıdır.Kızkoşupannesinindizlerinesarıldı.Kadındevametti.—Çokzayıftı,yolculuğadayanamazdı,onubununiçinAmerika’dabıraktım.Hizmetçinizİskoçyalı,bize
çokbağlıbirkadınaemanetetmiştim.Kızımıinkâredecekdeğilim,fakattalihsenikarşınaçıkarıpdasenisevdiğimi anlayınca, kızından bahsedemedim, çekindim. Allah beni affetsin. Beni anlamazsın diyekorktum.Birtürlüherşeyiitirafedemiyordum.Seninlekızımarasındakalıncasenitercihettimveüçsenebirkızımolduğunusendensakladım.Fakat
dadısındanmektupalıyordum.Kızımiyileşmişti.Nihayetöylegöreceğimgeldikibuarzumubir türlüyenemedim.Her tehlikeyigözealıpbirkaçhafta
içinolsunburayagetirmeyekararverdim.Dadıya yüz sterlin gönderdim, boş villayı tarif ettim, gelip kiralamasını bildirdim. Aramızda hiçbir
rabıtabulunmadankızımakomşuolacaktım.Çok ihtiyatlı davrandım, her türlü tedbiri aldım. Burada bir zenci kız göze batacağından gündüzleri
çocuğamaske takmasını da yazdım. Bu kadar tedbir almasaydım belki daha iyi ederdim, ama gerçeğiöğreneceksindiyedelioluyordum.Köşkün tutulduğunu evvela sen haber verdin. Bunun üzerine sabahı bekleyemedim. Uyku tutmadı.
Uyanmasındiyesabahakarşısaatüçteçıkıpgittim.Amasenuyanmış,giyinipçıktığımıgörmüştün…Fazlasorunetmedin.Dahasonrabeniköşktençıkarken
yakaladın.Amakaçtagireceğinitahminettiğimdendadıylakızımıarkakapıdankaçırdım…Bugeceherşeyiöğrendim…ŞimdisanasoruyorumJack,benvekızımneolacağız?Önüne,bakıpcevapbekledi.İkidakikasonraGrantMunro’nunsesiduyulduvecevabışuoldu:Üveykızınıkucaklayıpkaldırdıöptü,öbürelinikarısınauzattı.Kapıyayürüdüler:—EvimizdedaharahatkonuşuruzEffie.Benkusursuzbirinsandeğilim,fakatsandığındandahaiyibir
insanım.Holmes’leberaberonlarınarkasındanyürüdük.Dostumkolunututtu:
—Londra’yagitsekdahaiyiederiz…Gecegeçvaktekadarbumeseledenhiçbahsetmedi.Yatmakiçinodasınagiderken;—Watson dedi hissiyatına kapıldığımı, kendime fazla güvendiğimi veya bir meseleye gereği kadar
önemvermediğimihissedersinizlütfenkulağıma“Norbury”diyefıslayın.Sizeminnetkalırım.
4-SOKAKTABİRDELİ!
Pencereninönündenseslendim:—Holmes!...Osabahsokağıseyrederekvakitgeçiriyordum.Cevapalamayıncayineseslendim:—Holmes!.—Nevar?—Sokaktadelivar.—Tımarhaneyemigötürüyorlar?—Hayır,başıboşdolaşıyor...yürekleracısıbirmanzara...adamcağızınediyesokağabırakmışlar?
Günah…Dostum gerindi, tembel tembel koltuğundan kalktı, ellerini hırkasının ceplerine sokup yanıma geldi,
başınıomzumunüstündenuzatıppenceredensokağabaktı.Şubat ayındaydık. Hava açık fakat çok soğuktu. Solgun kış güneşi altında dün yağan kar pul pul
ışıldamaktaydı.Temizlik işçisinin sokağın ortasına yığdığı kar kümesi, koyu kahverengi olmuş, çamurlaşmıştı ama,
kaldırımkenarındakileryeniyağmışgibibembeyazdı.Sokakta kimseler yoktu.Uzakta görünenmetro istasyonundankimseler çıkmıyordu.Kaldırımdayalnız
birdelivardı.Elli yaşlarında bir adamdı. Uzun boylu, geniş omuzlu, gösterişliydi. Muhteşem tavrı esmer yüzüne
uyuyordu.Üzerindekielbise,iyikumaştan,iyidikilmişti.Şapkasıyeni,getrleritemiz,pantolonubejdi.Bütünbunlararağmenhalindendeliolduğubelliydi.Koşuyor, sıçrıyor, ellerini kaldırıp indiriyordu. Başını salladıkça, yüzünü bin bir türlü kırıştırıp
durmaktaydı.Holmeselleriniovuşturdu:—Bizimeviaradığınabahsegirerim.—Bizemigelecek?—Evet.İşiçingeliyor.Halindenanladım.İştebakın…Baktım.Adamfokbalığıgibisoluyarakbizimkapıyakoştu,ziliöylebirçalışçaldıki,bütüneviniçini
çınlattı.Biraz sonranefesnefeseodayagirdi.Yine ellerinikollarını sallıyordu, fakatbakışlarındaöyle elim,
öyleacıklıbirifadevardıki,alayedemedik:Onaacıdık,hemdeçokacıdık.Benimyüreğimparçalandı.Birmüddetkonuşamadı,hiçbirşeysöylemedi.Durduğuyerdesallandı,parmaklarıyla,yolmakistergibi
saçlarınıkarıştırdı.Esasensaçlarıleylekyuvasınadönmüştü.Birdenbire,başıöndedivanakoştu.Eğertutmasaydıkkafasınıduvaravuracaktı.Tuttuk,odanınortasına
getirdik.SherlockHolmesadamıbiriskemleyeoturttu,kendideyanınaoturdu,elinielinealdıveentatlısesiyle
yatıştırmayaçalıştı:—Banaakıldanışmayageldinizdeğilmi?—Evet.—Çokkoştuğunuziçinçokyorgunsunuzdeğilmi?—Evet.—Biraz dinlenin. Aklınız başınıza gelsin. Soluk alın. Ondan sonra işi anlatırsınız, ben de alakadar
olurum.Adam,çenesigöğsünedayalıbirmüddetoturdu.Heyecanınıyatıştırmayaçalıştığıbelliydi.Nihayetmendiliniçıkarıpalnınıkuruladı,dudaklarınısildi,yüzümüzebaktı:—Benidelisanıyorsunuzdeğilmi?SherlockHolmescevapverdi:—Büyükbircansıkıntınızolduğuanlaşılıyor.—NekadarbüyükolduğunuAllahbilir.Benisahidendeliedecekbirderdimvar.Yıldırımlavurulmuşa
döndüm.Tepedeninmebirfelâketbu!—Heyecanlanmadananlatınız.—Mümkünmü?Benüzerimetozkondurmamışbirinsanolmamarağmen,herkesekarşıküçükdüşmekten
kaçınmayacaktım. Bir aile felâketine de tahammül edebilirdim. Her insanın başına bir aile felâketigelebilir.Amainsanhemherkesekarşıküçükdüşer,hemailefelâketineuğrarsaneyapar?Mahvolur.Sustu,derin
biriççekti:—Bahiskonusuyalnızbenolsamyineneyse, fakatmemleketin şerefi tehlikede, bu işi düzeltemezsek
memlekethesabınadakötüolur.Holmestekraretti:—Heyecanlanmamanızı rica ederim. Evvelâ kendinizi tanıtınız, sonra başınıza geleni ayrıntı vererek
anlatınız.—İsmimi her halde bilirsiniz sanırım. Threadneedle Street’teki Holder ve Stevenson bankası
ortaklarındanAlescandreHolder’im.Evet, bu ismi biliyorduk. En büyük bankanın en yaşlı ortağıydı. Bu banka Londra’nın ikinci büyük
kurumuydu.Acabaşehrinentanınmışşahsiyetlerindenbirinideliedenhadiseneydi?Meraklamacerasınıanlatmasınıbekliyorduk.Beşdakikasusuphafızasınıtopladıktansonrakonuştu:—Vaktinnakitolduğunubilirim.Polismüfettişibumuammayıçözebileceğinizisöylersöylemezsoluğu
burada aldım… Baker Street’e metroyla geldim, oradan buraya kadar yürüdüm, çünkü yollar karlıolduğundanarabalarçokyavaşilerliyor.Bundandolayıyoruldum.Pekazyayayürürüm.—Birazdinlendinizmi?—Evet,hadiselerimümkünolduğukadaraçıkveetraflıanlatmayaçalışacağım.Öksürdü,yutkunduveanlatmayabaşladı:—Bankacılıkta başarı, yatırılan sermayeyi kullanacak işler bulmaya, mudi sayısını ve mevduatı
arttırmayabağlıdır.“Parayı işletmenin en kârlısı da, alan sağlam olmak şartıyla kredi açmaktır. Son seneler zarfında,
tablolarını,kitaplarını,gümüştakımlarınıipotekedipbirkaçasilaileyemühimmiktardaborçverdik.“Dünsabahbankadakibüromdaoturuyordum.Sekreterdenbiribirkartvizitgetirdi. İsmiokurokumaz
yerimden fırladım. Bu gelen . . . fakat size bile gelenin kim olduğunu söylememeliyim. Yalnız şunuaçıklayayım:İsim,bütündünyanıntanıdığımeşhurbiraileismiydi.Ziyaretibizimiçinbüyükşerefti.Büromagirergirmezkendisine:“Müessesemizebüyükşerefverdiniz!..demeyehazırlandım,fakatvakitbulamadım.Sözümükesipişten
bahsetti.Biranevvelbirderttenkurtulmasınınçaresiniarayanbirinsanhalindeydi.Telaşlıvesinirliydi.—BayHolder,dedi,ödünçparaverdiğinizisöylediler.—Garantisağlamolmakşartıylabankadaimaödünçparaverir.—Banaderhalellibinsterlinlazım.Bukadarcıkbirparayıdostlarımdandabulabilirim,amabuişibir
bankaylagörmeyitercihettim.—Benimbudurumumdabirşahsiyetkimseyeminnettarolmamalıdır.Hakkıvardı.Sordum:—Nekadarzamansonraödeyeceksiniz?—Önümüzdeki pazartesi günümühim bir alacağımı verecekler, size faizi ile beraber elli bin sterlini
öderim...ellibinsterlinbanaşuandalazım.—Mümkünolsaydı,buişinformalitesininbirtarafabırakır,istediğinizparayıbenşahsenverirdim.Ne
yazıkkiellibinsterlinödünçverecekdurumdadeğilim.Parayıbankaadınavereceğimiçindelazımolangarantiyiistemekzorundayım.—Pekalâ.—İskemlesininyanındabıraktığısiyahgüderi,dörtköşekutuyualdı:—Zümrüttaştanbahsedildiğinihiçduydunuzmu?—Duymazolurmuyum?—İmparatorluğunenkıymetlimücevherlerindenbiri.
—Doğru.Kutuyuaçtı.Pembekadifeüstündeharikataçpırıldıyordu.Asilzadegözlerinitaştanayırmadan:—Büyükotuzdokuzzümrüdüvardır.Altınmontürünedekıymetbiçilemiyor.Çoktitizdavranaraktaca
kıymettakdiretseler,istediğimparanınikimislikıymettakdirederler.—Garantiolaraktacımıbırakacaksınız?—Evet.Kutuyualdım,gözlerimzümrütlerdensahibinekaydı.Asilzadesordu:—Kıymetindenşüphemiediyorsunuz?—Hayır,ancak…—Butacırehinbırakmayahakkımvarmı?Meraketmeyin.Dörtgünsonraçıkaracağımaeminolmasam
hiçrehinbırakırmıyım?Bubirformalitedenibaret.—Taçellibirsterlineyetergarantimidir?—Evet,fazlasıyla.Asilzadebirsaniyedüşündü:—BayHolder,dedi,sizenederecegüvendiğimigörüyorsunuz.Bugüvenibana,dostlarınıztelkinetti.
Bankanızdanparaaldığımıhiçkimseninduymayacağınaeminim.Gözlerinigözlerimedikti:—Gevezeliktennefretederim.Kaşlarınıçatıpilaveetti.—Bumücevheridesıkısaklayacağınızaşüpheyok.Kaybolmasışöyledursun.Birikitaşınındeğişmesi
faciaolur.Yeryüzündebuzümrütlerineşleriyoktur.Birialınsa,yerinekoymakimkânsızdır…Boynunubüktü:—Tacısizeteslimveemanetediyorum.Pazartesisabahıyinekendimgeliralırım.Asilzadenin telâşını görünce fazla ısrar etmedim, vezneye açıktan elli bin lira ödenmesi için emir
verdim.Asilzadeparalarıalıpgittiktensonramasanınüstündedurankutuyabaktım,içimekorkudüştü.Nebüyük
birmesuliyetyüklenmiştim!.Doğru,butaç“milli”olduğunagöre,çalınmasıveyataşlarınındeğiştirilmesifelâketti.Tacıteslimaldığımapişmanoldum.Fakat artık iş işten geçmişti, yapılacak şey kalmamıştı. Tacı kişisel kasama sakladım ve çalışmaya
başladım.Akşamoldu,içimeyinekurtdüştü.Zümrüttacıbüromdakikasamdabırakmakdoğrudeğildi…Yüzlerce
kasasoyulmuştu!...Benimkasamınsoyulmasıdapekâlamümkündü…Aldımıbenibirkorku!...Kasamsoyulursataççalınırdı.Kararverdim:Pazartesigününekadarkutuyu
yanımdanayırmayacaktım.BankakapanırkenbirarabagetirtipStreatham’dakievimegittim.Yukarıçıktım,tacımasanıngözünekilitlediktensonraiçimrahatetti:Asilzadesustu.Holmes:—AnlatayımBayHolmes.Garsonlauşakevindışındayatarlar.Ondanşüpheedilmez.—Hizmetçileriniz?—Üçhizmetçimvar.Üçüdesenelerdenberiyanımda.—Kendilerindeneminmisiniz?—Tamamıyla.Üçüdedürüst,namuslukadınlardır.—Yenihizmetçilerinizyokmu?
—Lucybirkaçaydırbizdeçalışıyor.Fakatondandamemnunum,şüpheedilecekhiçbirhalinigörmedim.—Gençmi?—Hemdegüzel.—Kocası,nişanlısıvarmı?—Sevdalıları var, evin etrafında dolaşıp duruyorlar…Başka kabahati yok, eğer gözü üstünde kalan
erkeklerinpeşinedüşmelerikabahatsa.Bizhiçbirfenalığınıgörmedik.İyikızdır.—Şimdigelelimaileye.—GelelimBayHolmes.Karımöldü?OğlumArthur’leoturuyorum.Oğlumbenihayalkırıklığınauğrattı
BayHolmes.Kabahatbirazdabenim;Herkes,onaçokyüzverdiğimisöylüyor.Belkihaklıdırlar.KarımöldüktensonrasevdiğimtekyakınımArthur’du.Onunüzülmesinedayanamıyor,heristediğiniyapıyordum.Belkibukadaryumuşakdavranmasaydımikimiziçindeiyiolurdu…Amabenfenalıkettiğiminfarkındadeğildim.—Maksadınızneydi?—Gayem, oğluma bankadaki yerimi bırakmaktı, fakat o işten zevk almıyordum. Hem vahşi, hem
şımarıktır.Sözünkısasıbankanınidaresini,büyükbirsermayeyionaemanetedemem.“Delikanlıykenaristokratikbirkulübeüyeolmuştu.Muhteşembirhayatsüren,çokzenginşahsiyetlere
kendinisevdirdi,onlarladostoldu.Büyükkumaraveatyarışlarındaçokparakaybetmeyebaşladı.Holmesdoğrulupsordu:—Parayıneredenbuluyordun?—Ben veriyordun. Ona aylık bağlamıştım, fakat sık sık gelip aylığına mahsuben para ister; namus
borçlarınıödeyeceğinisöylerdi.—Kendisiniomuhittenkurtarmaya,çalıştınızmı?—Çalıştım,kendisidekurtulmakistiyor,kararveriyor,fakatdostuSörGeorgeBurnwell’intesiriyleo
muhittenayrılamıyordu.—SörBurnwellkimdir?BayHolderiççekti:—SörGeorgeBurnwellgibibirinsanıntesirialtındankurtulmanınkolayolmadığınıitirafederim.Bize
sıksıkgelir,benbileonun tesirialtındakaldım,hâlive tavrıylabenibilebüyüledi.Arthur’danbüyük,tepeden tırnağakibar veAdonis kadar güzeldir. Fakat onu serin kanlılıkla düşündüğümzaman, hayasızsohbetlerivearadasıradagözlerindegördüğümbazıpırıltılarıhatırlayıpşüphelenirdim:Güvenvermeyenbirinsandır.“Bendegüvenvermeyenbirinsanizlenimibıraktı,önsezisikuvvetliolanMary’debenimfikrimdi.—Marykimdir?—Şimdiondansözaçacağım.Bahsedeceğimbaşkakimsedeyok.Marykardeşiminkızıdır.Kardeşim
beş sene evvel öldü, anasız babasız kalan Mary’yi yanıma aldım, evlât ettim. Kızım sayılır. Eviminnurudur:İyihuylu,sevecen,güzel,sakin,sevimli,nazikbirkızıdırvemükemmelevkadınıdır.Benimsağoklumdur.Oolmasahâlimharaptır.—Demeksizeçokbağlı.—Sonderece.Benihiçkırmaz,her istediğimiyapar.Yalnızbir istediğimiyapmadı:Oğlum iki sefer
kendisineevlenmeteklifetti,ikiseferdekabuletmedi:—OğlunuzBayanMary’yeâşıkmı?—Delice…HalbukiArthur’unbaşkabirinsanolacağınaşüpheyoktur….Neyazıkkiişiştengeçti.—Neden?BayHolderderinbiriçgeçirdi:
—Evimdekimlerinoturduğunusöyledim.Şimdimaceramadevamedeyim:“O gece yemekten sonra salonda kahvelerimizi içerken Arthur ile Mary’ye milli tacı rehin olarak
aldığımısöyledim,yalnızrehinbırakanınisminiaçıklamadım.“Lucy Parr bu sırada kahveyi vermiş, salondan çıkmıştı, buna eminim, fakat salon kapısı kapalı
mıydı?...Bunun farkındadeğilim.Arthur’leMaryçok ilgilendiler, tacımerakettiler. ‘İllebizegöster!’diyetutturdular.Holmesyinesordu:—Affedersinizsözünüzükesiyorum.Tacıgösterdinizmi?—Hayır,hiçkimseningörmesiniistemiyordum.—Nereyekoyduğunuzusormadılarmı?—Arthursordu.—Söyledinizmi?—Evet,masanıngözünekilitledimdedim.—Onededi?—İnşallahbugeceevehırsızgirmezdedi.—Masanıngözlerikilitlidedim.Arthuromuzsilkti:—Heranahtaraçar.Çocukkenbirkeredolabınanahtarıylaaçmıştım.Holmesyinesordu:—Sizneyaptınız?BayHolderdudakbüktü:—Arthur ağzına geleni söyler.Kulak asmadım…Gece yatmaküzere odamagittim.Arthur, suratı bir
karışasık,peşimsırageldi.Anladım:‘Neistiyorsun?’diyesordum.Önünebakarakcevapverdi:“İkiyüzSterlinricaediyorum.”Kısavebirazdasert:“Mümkündeğilveremem,dedim.Parabahsindeşimdiyekadarfazlacömertdavrandım.”“Minnettarım.Fakatikiyüzsterlineihtiyacımvar,yoksabirdahakulübeayakbasamam.”Bensevinçhaykırdım:“Amanneiyiolur!”“Fakatoğlunuzunşerefinin lekelenmesini istemezsinizsanırım.Herhaldebenbuna tahammüledemem.
Nesuretleolursaolsunbuparayıbulmalıyım,eğersizvermezseniz,başkaçarearayacağım.”Kızdım.Aybaşındanberibuüçüncüparaisteyişiydi.“Boşunaısraretme,onparavermem!dedim.Selâmveripodadançıktı.Oçıkarçıkmazmasanınçekmesindenkutuyualdım,baktım,yinekapağınıkapayıpçekmeyekoydum.Sonra evi dolaştım.Her gece yatmadan önce evin her tarafınıMary dolaşır, ama o gece bu işi ben
gördüm.Merdivenden inerkenMary antrenin penceresi önündeydi.Be yaklaşırken kapadı.Biraz heyecanlı ve
canısıkılmışgibiydi:“Baba,dedi,bugeceLucy’yeizinmiverdiniz!”“HizmetçiLucy’yemi?”“Evet.”
“Hayır,benizinvermedim.”“Sondakikapıdangirdi.Muhakkakyankapıyagidipbiriylekonuştu…Buhâlhiçhoşumagitmiyor.Buna
birsonvermeklâzım.”“Yarınsabahonunlakonuşursun.İstersenbenkonuşayım.”“Olurbaba.”“Hertarafkapalımı?”“Kapalıbaba.”“ÖyleyseAllahrahatlıkversin.”Mary’yiöptüm,odamaçıkıpyattımvehemenuyumuşum.Holmessözüyinekesti:—Herşeyiolduğugibianlatıyorsunuzdeğilmi?—EvetBayHolmes.Buişlealâkalıhiçbirşeyunutmamayagayretediyorum…İyikavrayamadığınızbir
noktavarsalütfensöyleyin.—Gayetiyianlatıyorsunuz.—Uykumhafiftir.Ogecekuşkudayattığımdan,yarıuyuryarıuyanıktım.Sabahakarşı evin içindebir
gürültüduyupsıçradım.Gözlerimiaçıpdoğruldum.Çıkyoktuartık.Fakatbanabirpencerekapandıgibigelmişti.“Kulakkabarttım,dinlendimveansızınyataktanfırladım.Yanodadabirayaksesivardı . . .yanoda
büromdu.Kapıyıaçıphaykırdım:“Arthur!..Kerata!Hırsız!Otacanasılelsürersin?.”SherlockHolmesgömüldüğükoltuğundanşöylebirdoğruldu,boynunuuzattı:—Oğlunuzumugördünüz?.—Havagazılâmbasıbıraktığımgibikısıkyanıyordu.Lâmbanınyanında,ceketsiz,oğlumduruyordu.—Yataç?—Elindeydi,bütünkuvvetiylebükmeyeuğramaktaydı…—Sizseslenince…—Taçelindendüştü,oğlumunyüzübembeyazoldu…koştum,eğiliptacıaldım.Birköşesikopmuş,üç
zümrütsökülmüştü.Aklımbaşımdangitti:—Ahlâksız!.. diye kükredim…Tacımahvettin!..Namusumbir paralık oldu!...Çaldığın zümrütleri ne
yaptın?Gözleriyerindenuğradı:“Çaldığımmı?”“Evetçaldığın!..Senihırsızköpekseni!..Kanbaşımasıçramıştı,omuzlarındantutmuşsarsıyordum.“Taşlartamam!..”“Üçzümrütnoksan.”“Hepsitamam.”“Noksan diyorum sana!..O üç zümrüdü sen çaldın…Hemhırsız, hemyalancısın…Ben girerken bir
parçasınıdahakırmayaçabalıyordun.“Banakötübirsıfattaktınız.Artıkhakaretlerinizetahammüledemeyeceğim.Bumeselehakkındasizehiç
bir şey söylemeyeceğim…Şimdi gideceğim ve bir daha bu eve ayak basmayacağım. Bu evden şimdiçıkacağım.”
Hiddetvesinirdendeliyedönmüştüm.Avazımçıktığıkadar:“Senişimdipoliseteslimedeceğim!...diyebağırdım.Oğlumhiçgörmediğimbiröfkeyle.“Ağzımdansözalamazsınız,dedi.Mademkipolisçağıracaksınız,polisarasın,bulabilirsebulsun!..Sesimperdeperdeyükseldiğindenevdeherkesuyanmıştı.”OdayaevvelârüzgargibiMarygirdi,Arthur’unvetacınhâlinigörüncedüşüpbayıldı.Hizmetçiyimerkezegönderippolisçağırttım:BirmüfettişlebirpolismemuruevegirinceArthursordu:“Benihırsızlıklamıithamedeceksiniz?”Bumeselenin bir ailemeselesi olmaktan çıktığını, kırılıp bükülen, zümrütleri çalınan tacınmilli bir
servetolduğunuanlattım.“Buişinpolisveadliyeyeintikalilâzımdır!.”dedim.“Öyleyse beni hemen tevkif ettirmeyin. Benim ve sizin menfaatiniz adına bırakın evden beş dakika
çıkayım.”“Kaçmakveyaçaldığıntaşlarısaklamakiçindeğilmi?”Durumumunfecaatikarşısındaoğlumuyolagetirmeyeçalıştım:“Yalnız benim değil, benimkinden çok daha ünlü bir ismin şerefi ve namusu bahis konusudur… Bu
hırsızlıkbütünhalkefkârınıaleyhimizeçevirir.Milletbizedüşmanolur…Banaçaldığınuçzümrüdüneyaptığınısöylersen,misligörülmemişverezaletönleriz”dedim.Oğlumsusuyordu.Devamettim:“Ne durumda olduğumu kavrayamayacak kadar çocuk değilsin. Suçüstü yakalandın… seni hiçbir şey
kurtaramaz.Amaüçzümrüdüverirsen,bumeseleyiörtbaseder,senideaffederim.”“Sizkabahatiolanlarıaffediniz.”Ve alay eder bir tavırla arkasını döndü.Madem ki sözümü dinlemiyordu,müfettişle polismemurunu
çağırmaktanbaşkaçareyoktu.Çağırdım.Oğlumunüstü,odası,evinher tarafıarandı.Zümrütlerbulunamadı.Sertçıkışlaryapıldı, tehditedildi,
fakatArthurhiçbirşeysöylemedi.Bu sabah oğlumu cezaevine götürdüler, ben de bu meseleyi aydınlatmanızı rica etmek için buraya
koştum.Polisşimdilikyapılacakbirşeyolmadığını itirafediyor…Bumeseleninhalli içinnemasraf lazımsa
veririm.ÜçbinSterlinmükâfatdavaatettim.İççekti,gözleriyaşardı:—SenbilirsinAllahım!..Birgecedenamusumu,oğlumuvezümrütlerikaybettim…Yüzünü avuçlarının içine alıp başını sağdan sola, soldan sağa sallamayabaşladı.Anlaşılmazbir şey
mırıldanıyordu.SherlockHolmesbirmüddetkaşlarıçatık,sessiz,ateşebaktı,nihayetsordu:—Çokmisafirgelirmievinize?—Hayır.—Sıkgörüştüğümüzahbaplarınızyokmu?—Yoktur.AradasıradaortağımlakarısıvebazendeArthur’undostugelir.BugünlerdebirkaçdefaSör
GeorgeBurnwellgeldi.Ondanbaşkakimsegelmedi.—Sıksıktoplantılaragidermisiniz?—Arthurgider.BenMary’yleevdeotururum.
—Birgençkızınhepevdeoturmasıtuhaf!..—Kalabalıktanhoşlanmaz.Hemartıkçocukdasayılmaz.—Kaçyaşında?—Yirmidört.—Birazevvelmeseleyianlayıncabayıldıdediniz.—Evet.Bendendahamüteessir.—OdasizingibihırsızınArthurolduğunaeminmi?—Tabii.Tacıoğlumunelindegördüm.Gözlerimlegördüm.Gözlerimlegördüm.—Buyeterlibirdelildeğildir.—Başkanedelilistiyorsunuz?Holmessoruyasoruylakarşılıkverdi:Tacınkopmayankısmınedurumda?..Bükük…—Acabadoğrultmayamıçalışıyordu?BayanHoldergenişbirnefesaldı:—HayAllahsizdenrazıolsun!..İkimizidederttenkurtarmakistiyorsunuz…Başınısalladı:—Amagüç,çokgüçbirişbu…Odamdaneyapıyordu?Suçuyoksanedensöylemedi?.—İyi ya!.. Suçlu idiyse neden bir yalan uydurmadı? Susması iki türlü yorumlanabilir. Bu meselede
acayipbirikinoktavar.Holmesşakağınıkaşıdı:—Birgürültüyleuyandığınızısöylediniz.—Evet.—Bunupolisedesöylediniztabii.—Tabiisöyledim.—Polisnediyor?—OdayagirdiktensonraArthurkapıyıkapadı,kapınıngürültüsünüduymuşolacaksınız,diyor.—Bunaihtimalyok.—Neden?—Hırsızlıkmaksadıylabirodayagirenbiri,kapıyıinsanlarıuyandıracakkadarhızlıkapamaz.—Budadoğru,ama…Holmessözünükesti:—Zümrütlerinortadaolmamasınanediyorlar?—Hâlâevi,döşemetahtalarını,eşyalarıarıyorlar.—Evindışındaaramakakıllarınagelmedimi?—Geldi.Bütünbahçearandı.—Bay Holder, bu meselenin, sizin ve polisin tahmininden çok daha esrarlı bir mesele olduğunu
kavrıyormusunuz?—Evet.—Hattasizegöreilkbakıştaapaçıkbirhırsızlıkolayıydı.—Doğru.—Banaçokkarışıkbirmeselegibigeliyor.İddianızıtekrarlayalım:“1-Oğlunuzyatağındankalkıpbüronuzagirdi.Masanızıngözünüaçtı,tacıçıkardı.
“2-Varkuvvetiniharcayıpbirköşesinikırdıveotuzdokuzzümrüdünüçünüsaklamakiçinmeçhulbiryeregitti.“3-Öylebiryeresakladıki,kimsebirtürlübulamıyor.“4-Üçzümrüdüsakladıktansonra,gerikalanotuzaltızümrüdüdönüpyerinegetirdi.HolmesgözleriniHolder’edikti:—Bunuiddiaediyorsunuzdeğilmi?—Evet.—Olacakşeymibu?Bankerşaşalamıştı:—Peki,siziniddianıznedir?...Mademkisuçuyoktu,söylemeliydi.—BunoktayıaydınlatacağızBayHolder…İstersenizhepberaberStreatham’agidipbazışeyleriyerindeinceleyelim.—Hayhay.Dostumbeni bırakmadı.Benmeseleyi öylemerak ediyordumki, beraber gitmeye can attım.Şunuda
itirafedeyim,hemdebahtsızbabanınfikrindeydim:HırsızArthur’du.AmaSherlockHolmes’adagüvenimvardır.Bunun içinArthur’unhırsızolduğunayeminedemezdim.
HolmesHolder’iniddiasınıoandareddetmişti.KuzeybanliyösünekadarHolmeshiçkonuşmadı.Çenesinigöğsünedayamış,daharahatdüşünebilmek
içinşapkasınıkaşlarınınüstünekadarindirmişti.Bay Holder’e gelince: Beliren ümit ışığı onu biraz canlandırmış gibiydi. Hatta benimle bankacılık
hakkındamünakaşayabilegirişti.Birkaçkilometre trenleyolaldıkbirkaçyüzmetreyoldayayayürüdük,büyükbankerinmütevazıevi
Fairbank’ageldik.Fairbank, yolun az gerisinde, beyaz taştan yapılmış dört köşe bir binaydı. İki arabanın karşılaşıp
geçebilecekleribirvirajveikikapıyadoğruuzananbirbahçeyolugöründü.Soldaikiçitarasındanmutfağagidiliyordu.Serviskapısıoradaydı.Soldakiyolahırlarınyoluydu.Bahçedışınaçıktığından,oyolubaşkalarıdakullanmaktaydı.Holmessokakkapısınınönündedurdu,yavaşyavaşevinetrafınıdolaştı,cepheyigeçti,mutfakyolundan
yürüdü,bahçedegezdi,ahırlaragidenyoluinceledi.Holmes o kadar yavaş yürümekteydi ki, BayHolder’le içeri girip yemek odasında beklemeye karar
verdik.Sessizocağınbaşınaoturduk.Birazsonraodayagençbirkızgirdi.Ortadanuzunboylu,zayıf, teninin
beyazlığıüstündedaha iyibelirecekkadarkaragözlüvesiyahsaçlıydı.Onunkadaruçukbenizlikadıngörmedimdiyebilirim.Dudaklarındarenkyoktu,gözlerindeisesessizbiryalvarışifadesivardı.Odaya girip ilerlemeye başlayınca, ona bankere acıdığımdan daha çok acıdım, çünkü bu iradeli ve
azimlibirkadındı,sırasındasakinliğinimuhafazaetmesinibildiğidebelliydi.Banaaldırışetmedenamcasınayaklaştı,ikiavucunuyanaklarınadayadıvesordu:—Arthur’userbestbırakmalarınıemrettinizmibaba?..—Hayırkızım.Apreyidelipboşaltmakgerekiyor.—Amabenonun suçsuzolduğunaeminim.Birkadınönsezisininnedereceolumluolduğunu tasavvur
edemezsiniz.Onunsuçluolmadığınıbiliyorum.Yaptığınızapişmanolacaksınız.—Suçsuzda,nedensustu?—Nebileyim?Belkidekendisiniithametmenizekızdıda,hiçbirşeyaçıklamadı.—Tacıelindegördüm,onuithametmemtabiidir.
—Yasadecebakmak içinaldıysa…Bana inanınızbaba.Arthursuçludeğildirhırsızdeğildir.Hemenkapatınbumeseleyi.Arthur’cuğunhapishanedeolduğunudüşündükçeinsandelioluyor!.—Zümrütlerbulunmadanbuişikapatmam.İmkânıyokMary.SenArthur’usevdiğiniçin,bumeselede
benimdüştüğümdurumunfecaatinikavrayamıyorsun.İşikapatmakşöyledursun,bumeseleyiaydınlatsındiyeLondra’dandetektifgetirdim.—Dedektifbuzatmı?—Hayırbuzatdetektifinarkadaşıdır?—Dedektifnerede?—Ahırlaragidenyoldadolaşıyor.—Ahırlaragidenyoldamı?Siyahkaşlarıçatıldı:—Oradanebulmayıumuyor?..BusıradaHolmesgirdi,Maryonadöndü:—Herhaldededektifsizsiniz?—Evetbayan.—Arthur’un günahsız olduğunu ispat edeceğinize eminim. Bunu önseziyle söylemiyorum, Arthur’un
günahsızolduğunabütünvarlığımlainanıyorum.Holmesayağınınkarlarınıpaspasasildi:—Buhusustabendesizinleaynıfikirdeyim.Yeğeninizinsuçsuzolduğunumeydanaçıkaracağımıümit
ediyorum…SizBayanMaryHolder’sinizdeğilmi?—Evetefendim.—Sizebirikişeysorabilirmiyim?—Hayhay!...Bukorkunçmuammanınçözülmesiiçinelimdengeleniyaparım.—Düngecesizhiçbirşeyduymadınızmı?—Babamsesiniyükseltenekadarhiçbirşeyduymadım.—Babanızınsesiniduyuncaneyaptınız?—Kalkıpaşağıindim.—Kapılarlapencerelerikapamıştınızdeğilmi?—Evet,hepsinikapamıştım.—Pencereleriiyikapamışmıydınız?—Evet.—Busabahpencerelerkapalımıydı?—Evet.—Hizmetçilerden birinin sevgilisi varmış. Dün akşam babanıza kapının önünde onunla konuştuğunu
sandığınızısöylemişsiniz.—Evet.Salonakahvegetirmişti.Belkibabamıntaçtanbahsettiğiniduymuştur.—Anladım.Bunusevgilisinehaberverdi,birlikoluptacınüçzümrüdünüçaldılardemekistiyorsunuz.Sabrıtükenenbankerşiddetlemüdahaleetti:—Tahminlerlevakitkaybetmekneyeyarar?SizetacıArthur’unelindegördümdiyorum.—BirazsabredinizBayHolder.SherlockHolmesyinekızadöndü:—BizgelelimhizmetçikızaBayanHolder.Mutfakkapısındangirdiğinigörmüşolacaksınız.
—Evet. Kapının iyi kapanıp kapanmadığına bakmaya gitmiştim, onun usulca girdiğini ve sis içindeduransevgilisinidegördüm.—Tanırmısınız?—EvetbizimmanavFrancisProsper’dir.—Kapınınsolundaduruyordudeğilmi?—Evet.—Tahtabacakdeğilmi?GençkızkaragözleriniaçıphayretleHolmes’ebaktı:—Sizgalibaşaytanıntâkendisisiniz!...Bunlarıneredenbiliyorsunuz?Gülümsedi,fakatHolmes’insuratıokadaraksiydiki,gülümsemektedevamedemedi.Holmes:—Üstkataçıkmalıyım,dedi,belkisonrayineevinetrafınıdolaşırım.Fakatyukarıçıkmadanöncealt
katınpencerelerinigözdengeçireyim.Pencereden pencereye gidip geldi, antreden ahırlara giden yola açılan büyük pencerenin önünde
durdu…Açtı,nihayet:—Tamam,dedi,artıkyukarı,çıkabiliriz.Bankerinbürosuküçükbirodaydı,külrengibirhalı, büyükbirmasa,bir aynavardı.Holmesmasaya
gidipkilidebaktı:—Bumasanınanahtarınerede?—Dolabınanahtarıdır.—Buradamı?SherlockHolmesanahtarıalıpçekmeyiaçtı.—Gürültüçıkarmadanaçılıyor.Açıldığızamanuyanmamanızgayettabii.Bukutudatacınkutusuolacak.
Açabilirmiyim?—AçınızBayHolmes.Holmeskutuyuaçtı,tacıçıkarıpmasanınüstünekoydu.Kuyumculuksanatınınşaheserbirörneğiydi.Bu
derecegüzelotuzaltızümrütgörmemiştim.Tacınbirucubükülüpkırılmıştı:Buuçtaüçzümrütvardı.HolmestacıHoldereuzattı:—Tacınucunukırabilirmisiniz?Bankerkorkarakgeriledi:—Tecrübedahietmem!.—Öyleysebenbirtecrübeedeyim.Holmesbütünkuvvetiylebükmeyeçabaladı,amanafile…Gayetserinkanlı:—Birazbükülürgibioldudedi.Parmaklarımsonderecekuvvetlidirama,nekadaruğraşsamkıramam.
İnsanüstükuvvetiolmayanhiçkimsekıramaz.FakatkırdımfarzedelimBayHolder.Tabancasesigibibirsesçıkar.Yanıbaşınızdaböylebirgürültüolsaydıduymazmıydınız?—Nesöyleyeceğimibilmiyorum.Büsbütünşaşırdım.Holdersahidenşaşkındı.Holmeskızadöndü:—Buyoldadevamedersekortadaşaşılacakhiçbirşeykalmaz.SiznedersinizBayanHolder?—Bendebabamgibişaşırdımkaldım.—Gördüğünüzzamanoğlunuzunayağındaneterlikvardı,nedeayakkabıdeğilmi?—Gömlekvepantolonlaydı.—Teşekkürederim.Busorgudatalihbizeyardımetti,muammayıçözemezsekkabahatbizimdir.
Kapıyayürüdü:—MüsaadeedersiniztetkiklerimedışarıdadevamedeceğimBayHolder.—Evinizdeymişgibihareketedin.—Benimleberaberkimsegelmesin.Lüzumsuzayakizleriişizorlaştırır.Birsaatdışarıdakaldı,sonrayineayaklarıkariçindegeldi.—GörmekistediğimherşeyigördümBayHolder.Artıkevimedönüyorum.Yapılacakbaşkahiçbirşey
yok.BayHolder’ingözleridörtaçıldı:—Yazümrütler?Zümrütlerneoldu?—Söyleyemem.Bankerindudaklarıtitredi:—Zümrütlerbulunamayacak…Pekiyaoğlum?Banaümitvermiştiniz?—Fikrimideğiştirmedim.—ÖyleyseAllahrızasıiçinsöyleyin,düngeceevimdeneleroldu?—Yarın sabah saat dokuzla on arası Baker Street’teki evime gelirseniz, sizi aydınlatabileceğimi
umuyorum.—Peki,gelirim.—Zümrütlerielegeçirmekiçinistediğimmasrafıyapmamaaçıkçekvermiştinizdeğilmi?—Zümrütleribulmakiçinservetimiveririm.—Pekâla.Buişlemeşgulolmayagidiyorum.Allahaısmarladık.Kapınıneşiğindedurdu:—Belkibuakşamtekrarburayagelirim.Dostumunbumeseleyihallettiğinianlamıştım.Fakatneneticeyevardığınıdüşünüpzihinyormadım.Evedönerken,yoldabirazyokladım,kaçamaklıcevaplarverdiğinigörünceısraretmedim.Evimizegirdiğimizzamansaatüçegeliyordu.Odasınagirdibirkaçdakikasonrauşakkıyafetindeçıktı:
Tomarhalindebiryaka,kumaşıparlamışeskibirelbise,kırmızıkravat,patlakpabuç.Şömineninüstündekiaynayabakıp:—İş yürüyecek sanırım, dedi. Sizi de beraber götürmek isterdim ama, yalnız gidersem daha iyi olur
Watson…—Birizyakaladınızgaliba?—Bana sorarsanız ipin ucu elimde, ama yanılabilirim. Herhalde yanılıp yanılmadığımı biraz sonra
anlayacağım.Birkaçsaatekadardöneceğimiumuyorum.Büfeninüstündeduransığırsöğüşündenbirdilimkesip,ikidilimekmekarasınakoyduvegitti.Evedöndüğüzamanbençayımı içinbitirmiştim.Pekkeyifliolduğubelliydi.Elindeeskibirayakkabı
vardı.Bağındantutmuşsallıyordu.Birköşeyefırlayıpattı:—Birçayiçerim,dedi.Birfincançayverdim;aldı:—Duracakvaktimyok.Geldimamahemengidiyorum.BenibeklemeyinWatson.—Neyapıyorsunuz?—İşitahkikediyorum.—Nerede?—VestEnd’inöbürucunda.—Nezamangelirsiniz?
—Hiçbilmem.Bununiçinbeklemeyindiyorum.—İşyürüyormu?—Şöyleböyle.Amamemnunum.—TekrarStreatham’agittinizmi?—Gittim.—Neâlemdeler?—Onları görmedim, eve girmedim…Bumesele pek hoşuma gitti…Neyse gevezeliği bırakalım. Şu
kıyafetideğiştiripsokağainsangibiçıkayım.Açıklamıyordu ama, muhakkak sağlam bir ipucu yakalamıştı. Sevinçten çökük yanakları kızarmıştı,
gözlerininiçigülüyordu.—AllahaısmarladıkWatson.—GülegüleHolmes.NezamangeleceğiniAllahbilirdi.Bu işi soruşturmayabaşladığızamanyüzünübazenkırk sekiz saat
görmezdim.Koltuğuocağınbaşınaçektim.Geceyarısınakadaroturdum.Geceyarısıyatakodamaçıktım.Soyundum,yattım.Fakatuykututmadı.AklımaHolmes’unbazısözleri
veosözlerini takipedenesrarengizhadisegeldi.Yattığımyerdeomeselegözleriminönündeşöylebirresmigeçityaptı.