225
ÖzAvcılık ile ilgili günümüzde birbirinden farklı algılar bulunmaktadır. Avcılık, bazıları
için meşrû olsa da artık ihtiyaç kalmamış, mümkün olduğu kadar azaltılması gereken eski bir uğraş; bazıları için ise sadece bir spor; bir diğer grup için ise atalardan kalan yaşa-tılması gereken bir gelenektir. Bütün bu algıların arasında halen avcılığın yapıla geldiği bir gerçektir. Dolayısıyla avcılık hakkında fıkhî sorular sorula gelmektedir. Klasik fıkıh eserlerindeki av bahisleri (kitabu’s-sayd) tabii olarak modern dünyanın avcılık sorula-rına ancak kısmî olarak cevap verebilmektedir. Bunun yanında, günümüzde bu konuyu ele alan çalışmalarda –kısmen- pratik avcılığı iyi bilmeme, dolayısıyla verilen cevabın pratik avcılıkla uyuşmama sorunu bulunmaktadır. Makalemizin amacı, hem klasik fıkıh eserlerindeki bu bahisleri modern avcılık esaslarına göre yorumlamak hem de modern avcılıkla ilgili bazı meselelere cevaplar bulabilmektir.
Anahtar Kelimeler: İslam Hukuku, Avcılık, Eğitilmiş Köpekler
Hunting in Islamic LawAbstract
Nowadays there are many several perceptions about hunting. Some believe that the hunting is mashru (legitimate) but unnecessary occupation; some believe that it is an old occupation which is to be reduced; some believe that it is just a sport; others believe that it is a tradition which is kept alive. But among these perceptions, many fiqhi questions are being asked. You can find partial answers to modern matters in classical fiqh texts. In ad-dition, there are problems in the modern works about not knowing hunting very well and disagreeing the answers with practical hunting. The aim of this article is interpretation of these matters with modern hunting and finding some answers to these matters.
Keywords: Islamic Law, Hunting, Hunting Dogs.
İSLAM HUKUKUNDA “AVCILIK”( Fıkıh Kitaplarındaki Kitabu’s-Sayd Bahsinden
Modern Avcılığa Bakış)
*) Yrd.Doç.Dr.,İstanbulÜniversitesiİlahiyatFakültesi (e-posta:????????
Ahmet Hamdi FURAT (*)
EKEV AKADEMİ DERGİSİ Yıl: 17 Sayı: 55 (Bahar 2013)
226 / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi FURAT EKEV AKADEMİ DERGİSİ
Giriş İnsanlık tarihi kadar eski olan “avcılık” olgusu, her ne kadar günümüzde –eskiye na-
zaran- önemini kaybetmişse de hâlâ belirli bir grubun ilgi alanı içerisindedir. Bununla be-raber, eski dönemlerden önemli bir farkı burada hatırlatılmalıdır. Avcılık, günümüzde ba-lık avı ve sınırlı sayıdaki kara avı dışında bir iâşe temin yolu olarak kullanılmamaktadır. Bir başka ifadeyle, medenî dünyanın büyük kesiminde avcılık, zarurî beslenme ihtiyacını, ya da maîşeti temin maksadıyla yapılmamaktadır. Avcılık, günümüzde kırsal kesimde yaşayanlar için (özellikle Afrika ve Asya kıtalarında istisnâlar olmak kaydıyla) özellikle kış aylarında yarı iâşe temini, yarı zevk için yapılan bir etkinlik, şehirliler için ise daha çok atalardan kalan bir gelenek, bir doğa sporu hüviyetindedir.
Bir diğer vurgulanması gereken husus da avcılık metotlarındaki değişimdir. Buradaki kasıt sadece barutlu silahlara geçiş değil, onlarla hemen hemen kusursuz ateş edilmesini sağlayan (dürbün, sabitleştirici vs. gibi) aparatlar ve avı bulmaya yarayan dijital aletler-dir. Eski dönemlerde süratle uçması veya kaçması sebebiyle ok gibi o dönem için yüksek sürate ulaşabilen bir âlet ile dahi vurulması zor olan av hayvanları, bu hayvanlar kadar hızlı uçabilen veya kaçabilen eğitilmiş hayvanlar vasıtasıyla avlanmaktaydı. Günümüzde ise ardı ardına atabilme özelliğine sahip otomatik av silahları sebebiyle hızlı uçabilen ör-dek veya kaçabilen tavşan gibi hayvanlar kolayca avlanabilmektedir. İşbu durum eskiden yaygın olarak kullanılan eğitilmiş hayvanlarla (tazı, şahin) avcılığın da sınırlı bir hale gelmesini sağlamıştır. Günümüzde her ne kadar bazı bölgelerde devam etse de eğitilmiş hayvanlarla avcılığın yerini ateşli silahlarla bir başka ifadeyle tüfekle avcılık almıştır. Buna mukabil köpeklerle avcılık halen devam etmektedir. Fakat av köpekleri, eskiden avı yakalamak için kullanılırken, günümüzde avın yerini tespit (ferma), tüfekle vurulan hayvanın bulunup getirilmesi (aport) işlerine yapmak için kullanılmaktadır1.
Bu kısa girişin akabinde, makalemizde öncelikle avlanmanın meşrûiyeti üzerinde durulacak daha sonra avcı (sâid), av (sayd, masîd) ve av aletinde (âletu’s-sayd) aranan şartlar ele alınacak, av ile ilgili birkaç mesele ile makalemiz bitirilecektir.
A. AvcılıkArapçada avcılık yapmak için “sâde
1.
Bu kısa girişin akabinde, makalemizde öncelikle avlanmanın
meşrûiyeti üzerinde durulacak daha sonra avcı (sâid), av (sayd, masîd)
ve av aletinde (âletu’s-sayd) aranan şartlar ele alınacak, av ile ilgili
birkaç mesele ile makalemiz bitirilecektir.
A.Avcılık
Arapçada avcılık yapmak için “sâde صاد” veya “istâde اصطاد”
ve “ تصيد tesayyade” fiilleri kullanılmıştır. “Sâde” fiilinin masdarı
“sayd” hem avcılık fiili için hem de avlanan hayvan (yani masîd) için
kullanılmıştır. Ki Mâide suresi 95. ayetteki “ال تقتلوا الصيد وانتم حرم”
“ihramlı iken av (hayvanı) öldürmeyin” bu ikincisine örnektir.
Avcılık fakihler tarafından tarif edilmiştir. Türkçemizdeki
avcılık ifadesinin anlamına çokça benzeyen bu tarifleri burada
tekrarlamak yerine fakihlerin bu tanımlarda özellikle altlarını çizdiği
bazı hususları vurgulamak gerekir.
Birinci vurgu, avlanan hayvanın (sayd, masîd) insanlardan
kaçan (ürken) yabani bir hayvan olmasıdır2. Bu keyfiyet av
hayvanının mütevahhiş (ürkek) olmasıdır. Buradaki asıl kasıt
hayvanın evcil olmamasıdır. Dolayısıyla bu özelliğe sahip olmayan
kümes hayvanlarına “avlamak” avcılık kapsamına girmez. Fakat bazı
kümes hayvanlarının aynı zamanda yabanîlerinin de olduğunu
hatırlatmak gerekir. Özellikle kaz ve ördek bu bağlamda zikr
edilmelidir. Ayrıca, günümüzde -nadiren görünse de- evcilken
yabanileşen hayvanların da avcılık konusu olacağının hatırlatılması
gerekir. Fakat özellikle Kurban bayramı zamanında bir şekilde
satıcısının ya da –yeni- sahibinin elinden kaçan büyük baş hayvanların
da avlanmak suretiyle tezkiye edilebileceğini burada hatırlatmak
gerekir. Bu konuda Hz Peygamber’den gelen bir hadis de
bulunmaktadır. Bu hadiste Resulullah bu şekilde kaçan develerin de
1)Avcı, C. (1937). Teknik Avcılık Bilgileri. s.40-43.Ankara: Selen Matbaası. .Bedâyiʻ, V, 35 ويمتنع يتوحش لما اسم (2
veya “istâde
1.
Bu kısa girişin akabinde, makalemizde öncelikle avlanmanın
meşrûiyeti üzerinde durulacak daha sonra avcı (sâid), av (sayd, masîd)
ve av aletinde (âletu’s-sayd) aranan şartlar ele alınacak, av ile ilgili
birkaç mesele ile makalemiz bitirilecektir.
A.Avcılık
Arapçada avcılık yapmak için “sâde صاد” veya “istâde اصطاد”
ve “ تصيد tesayyade” fiilleri kullanılmıştır. “Sâde” fiilinin masdarı
“sayd” hem avcılık fiili için hem de avlanan hayvan (yani masîd) için
kullanılmıştır. Ki Mâide suresi 95. ayetteki “ال تقتلوا الصيد وانتم حرم”
“ihramlı iken av (hayvanı) öldürmeyin” bu ikincisine örnektir.
Avcılık fakihler tarafından tarif edilmiştir. Türkçemizdeki
avcılık ifadesinin anlamına çokça benzeyen bu tarifleri burada
tekrarlamak yerine fakihlerin bu tanımlarda özellikle altlarını çizdiği
bazı hususları vurgulamak gerekir.
Birinci vurgu, avlanan hayvanın (sayd, masîd) insanlardan
kaçan (ürken) yabani bir hayvan olmasıdır2. Bu keyfiyet av
hayvanının mütevahhiş (ürkek) olmasıdır. Buradaki asıl kasıt
hayvanın evcil olmamasıdır. Dolayısıyla bu özelliğe sahip olmayan
kümes hayvanlarına “avlamak” avcılık kapsamına girmez. Fakat bazı
kümes hayvanlarının aynı zamanda yabanîlerinin de olduğunu
hatırlatmak gerekir. Özellikle kaz ve ördek bu bağlamda zikr
edilmelidir. Ayrıca, günümüzde -nadiren görünse de- evcilken
yabanileşen hayvanların da avcılık konusu olacağının hatırlatılması
gerekir. Fakat özellikle Kurban bayramı zamanında bir şekilde
satıcısının ya da –yeni- sahibinin elinden kaçan büyük baş hayvanların
da avlanmak suretiyle tezkiye edilebileceğini burada hatırlatmak
gerekir. Bu konuda Hz Peygamber’den gelen bir hadis de
bulunmaktadır. Bu hadiste Resulullah bu şekilde kaçan develerin de
1)Avcı, C. (1937). Teknik Avcılık Bilgileri. s.40-43.Ankara: Selen Matbaası. .Bedâyiʻ, V, 35 ويمتنع يتوحش لما اسم (2
ve “
1.
Bu kısa girişin akabinde, makalemizde öncelikle avlanmanın
meşrûiyeti üzerinde durulacak daha sonra avcı (sâid), av (sayd, masîd)
ve av aletinde (âletu’s-sayd) aranan şartlar ele alınacak, av ile ilgili
birkaç mesele ile makalemiz bitirilecektir.
A.Avcılık
Arapçada avcılık yapmak için “sâde صاد” veya “istâde اصطاد”
ve “ تصيد tesayyade” fiilleri kullanılmıştır. “Sâde” fiilinin masdarı
“sayd” hem avcılık fiili için hem de avlanan hayvan (yani masîd) için
kullanılmıştır. Ki Mâide suresi 95. ayetteki “ال تقتلوا الصيد وانتم حرم”
“ihramlı iken av (hayvanı) öldürmeyin” bu ikincisine örnektir.
Avcılık fakihler tarafından tarif edilmiştir. Türkçemizdeki
avcılık ifadesinin anlamına çokça benzeyen bu tarifleri burada
tekrarlamak yerine fakihlerin bu tanımlarda özellikle altlarını çizdiği
bazı hususları vurgulamak gerekir.
Birinci vurgu, avlanan hayvanın (sayd, masîd) insanlardan
kaçan (ürken) yabani bir hayvan olmasıdır2. Bu keyfiyet av
hayvanının mütevahhiş (ürkek) olmasıdır. Buradaki asıl kasıt
hayvanın evcil olmamasıdır. Dolayısıyla bu özelliğe sahip olmayan
kümes hayvanlarına “avlamak” avcılık kapsamına girmez. Fakat bazı
kümes hayvanlarının aynı zamanda yabanîlerinin de olduğunu
hatırlatmak gerekir. Özellikle kaz ve ördek bu bağlamda zikr
edilmelidir. Ayrıca, günümüzde -nadiren görünse de- evcilken
yabanileşen hayvanların da avcılık konusu olacağının hatırlatılması
gerekir. Fakat özellikle Kurban bayramı zamanında bir şekilde
satıcısının ya da –yeni- sahibinin elinden kaçan büyük baş hayvanların
da avlanmak suretiyle tezkiye edilebileceğini burada hatırlatmak
gerekir. Bu konuda Hz Peygamber’den gelen bir hadis de
bulunmaktadır. Bu hadiste Resulullah bu şekilde kaçan develerin de
1)Avcı, C. (1937). Teknik Avcılık Bilgileri. s.40-43.Ankara: Selen Matbaası. .Bedâyiʻ, V, 35 ويمتنع يتوحش لما اسم (2
tesayyade” fiil-leri kullanılmıştır. “Sâde” fiilinin masdarı “sayd” hem avcılık fiili için hem de avlanan hay-van (yani masîd) için kullanılmıştır. Ki Mâide suresi 95. ayetteki
1.
Bu kısa girişin akabinde, makalemizde öncelikle avlanmanın
meşrûiyeti üzerinde durulacak daha sonra avcı (sâid), av (sayd, masîd)
ve av aletinde (âletu’s-sayd) aranan şartlar ele alınacak, av ile ilgili
birkaç mesele ile makalemiz bitirilecektir.
A.Avcılık
Arapçada avcılık yapmak için “sâde صاد” veya “istâde اصطاد”
ve “ تصيد tesayyade” fiilleri kullanılmıştır. “Sâde” fiilinin masdarı
“sayd” hem avcılık fiili için hem de avlanan hayvan (yani masîd) için
kullanılmıştır. Ki Mâide suresi 95. ayetteki “ال تقتلوا الصيد وانتم حرم”
“ihramlı iken av (hayvanı) öldürmeyin” bu ikincisine örnektir.
Avcılık fakihler tarafından tarif edilmiştir. Türkçemizdeki
avcılık ifadesinin anlamına çokça benzeyen bu tarifleri burada
tekrarlamak yerine fakihlerin bu tanımlarda özellikle altlarını çizdiği
bazı hususları vurgulamak gerekir.
Birinci vurgu, avlanan hayvanın (sayd, masîd) insanlardan
kaçan (ürken) yabani bir hayvan olmasıdır2. Bu keyfiyet av
hayvanının mütevahhiş (ürkek) olmasıdır. Buradaki asıl kasıt
hayvanın evcil olmamasıdır. Dolayısıyla bu özelliğe sahip olmayan
kümes hayvanlarına “avlamak” avcılık kapsamına girmez. Fakat bazı
kümes hayvanlarının aynı zamanda yabanîlerinin de olduğunu
hatırlatmak gerekir. Özellikle kaz ve ördek bu bağlamda zikr
edilmelidir. Ayrıca, günümüzde -nadiren görünse de- evcilken
yabanileşen hayvanların da avcılık konusu olacağının hatırlatılması
gerekir. Fakat özellikle Kurban bayramı zamanında bir şekilde
satıcısının ya da –yeni- sahibinin elinden kaçan büyük baş hayvanların
da avlanmak suretiyle tezkiye edilebileceğini burada hatırlatmak
gerekir. Bu konuda Hz Peygamber’den gelen bir hadis de
bulunmaktadır. Bu hadiste Resulullah bu şekilde kaçan develerin de
1)Avcı, C. (1937). Teknik Avcılık Bilgileri. s.40-43.Ankara: Selen Matbaası. .Bedâyiʻ, V, 35 ويمتنع يتوحش لما اسم (2
“ihramlı iken av (hayvanı) öldürmeyin” bu ikincisine örnektir.
Avcılık fakihler tarafından tarif edilmiştir. Türkçemizdeki avcılık ifadesinin anlamına çokça benzeyen bu tarifleri burada tekrarlamak yerine fakihlerin bu tanımlarda özellikle altlarını çizdiği bazı hususları vurgulamak gerekir.
Birinci vurgu, avlanan hayvanın (sayd, masîd) insanlardan kaçan (ürken) yabani bir hayvan olmasıdır2. Bu keyfiyet av hayvanının mütevahhiş (ürkek) olmasıdır. Buradaki asıl kasıt hayvanın evcil olmamasıdır. Dolayısıyla bu özelliğe sahip olmayan kümes hayvan-
1) Avcı, C. (1937). Teknik Avcılık Bilgileri. s.40-43.Ankara: Selen Matbaası.
227İSLAM HUKUKUNDA “AVCILIK”(Fıkıh Kitaplarındaki Kitabu’s-Sayd Bahsinden Modern Avcılığa Bakış)
larına “avlamak” avcılık kapsamına girmez. Fakat bazı kümes hayvanlarının aynı zaman-da yabanîlerinin de olduğunu hatırlatmak gerekir. Özellikle kaz ve ördek bu bağlamda zikr edilmelidir. Ayrıca, günümüzde -nadiren görünse de- evcilken yabanileşen hayvan-ların da avcılık konusu olacağının hatırlatılması gerekir. Fakat özellikle Kurban bayramı zamanında bir şekilde satıcısının ya da –yeni- sahibinin elinden kaçan büyük baş hayvan-ların da avlanmak suretiyle tezkiye edilebileceğini burada hatırlatmak gerekir. Bu konuda Hz Peygamber’den gelen bir hadis de bulunmaktadır. Bu hadiste Resulullah bu şekilde kaçan develerin de okla vurulacağını belirtmiştir3. İmam Muhammed ise bu durumdaki hayvanın şayet şehirde ise zebh edilmesini, badiye de ise “akr” yani avlanması gerektiğini belirtmiştir4. İmam Malik ise ehli hayvanların kendilerine has tezkiye (zebh veya nahr) ile kesimleri olmadan etlerinin helal olmayacağını belirtir. İbn Rüşd bu konudaki ihtilafın se-bebi olarak haber ile aslın muarazasını göstermektedir. Fakat o, bazı hayvanları kesmek yerine öldürmenin sebebinin onları yabani olması değil diri olarak yakalanamaması oldu-ğunu vurgulamaktadır. Dolayısıyla diri olarak yakalanamayan ehli hayvanların vurulması caizdir diyerek kıyas ile semâʻnın ittifak halinde olduğunu belirtir5.
Bir diğer husus ise hayvanın ancak bir hile ile ele geçirilmesinin mümkün olmasıdır6. Hile aynı zamanda av aletine de bir atıftır. Esas itibarıyla ok, tüfek, hem kara avı hem de balık avı için ağ kullanılması, tuzak kurulması bir çeşit hiledir. Fakat çok sayıda avı yakalamaya imkân sağlayan (özellikle bıldırcın avı için teyp kurulması gibi) bazı hilele-rin burada istisna edilmesi gerekmektedir ki bu meseleye makalemizin son bölümünde değinilecektir.
B. Iztırari Tezkiye (‘akr) Ele geçirilmiş olan (makdurun aleyh) kara hayvanları, etlerinin helal olabilmesi için
şer’î ölçüler çerçevesinde zebh veya nahr edilmesi gerekir. Ki bu hayvanın yemek ve nefes borusu ile bunların sağ ve solundaki iki damarın keskin bir aletle kesilmesidir. Bu kesim fıkıh literatüründe ihtiyari tezkiye olarak tesmiye edilir. Bu kesim sağ ele geçirilen av hayvanları için de geçerlidir. Iztırârî tezkiye ise ele geçirilemeyen (makdurun aleyh olmayan) yabanî (veya evcil –ki bu duruma yukarıda işaret edildi-) bir hayvanın vücudu-nun herhangi bir yerinden kanını akıtacak bir alet ile vurulmasıdır7. Bunun bir diğer adı da ‘‘akr’dir8.
2)
1.
Bu kısa girişin akabinde, makalemizde öncelikle avlanmanın
meşrûiyeti üzerinde durulacak daha sonra avcı (sâid), av (sayd, masîd)
ve av aletinde (âletu’s-sayd) aranan şartlar ele alınacak, av ile ilgili
birkaç mesele ile makalemiz bitirilecektir.
A.Avcılık
Arapçada avcılık yapmak için “sâde صاد” veya “istâde اصطاد”
ve “ تصيد tesayyade” fiilleri kullanılmıştır. “Sâde” fiilinin masdarı
“sayd” hem avcılık fiili için hem de avlanan hayvan (yani masîd) için
kullanılmıştır. Ki Mâide suresi 95. ayetteki “ال تقتلوا الصيد وانتم حرم”
“ihramlı iken av (hayvanı) öldürmeyin” bu ikincisine örnektir.
Avcılık fakihler tarafından tarif edilmiştir. Türkçemizdeki
avcılık ifadesinin anlamına çokça benzeyen bu tarifleri burada
tekrarlamak yerine fakihlerin bu tanımlarda özellikle altlarını çizdiği
bazı hususları vurgulamak gerekir.
Birinci vurgu, avlanan hayvanın (sayd, masîd) insanlardan
kaçan (ürken) yabani bir hayvan olmasıdır2. Bu keyfiyet av
hayvanının mütevahhiş (ürkek) olmasıdır. Buradaki asıl kasıt
hayvanın evcil olmamasıdır. Dolayısıyla bu özelliğe sahip olmayan
kümes hayvanlarına “avlamak” avcılık kapsamına girmez. Fakat bazı
kümes hayvanlarının aynı zamanda yabanîlerinin de olduğunu
hatırlatmak gerekir. Özellikle kaz ve ördek bu bağlamda zikr
edilmelidir. Ayrıca, günümüzde -nadiren görünse de- evcilken
yabanileşen hayvanların da avcılık konusu olacağının hatırlatılması
gerekir. Fakat özellikle Kurban bayramı zamanında bir şekilde
satıcısının ya da –yeni- sahibinin elinden kaçan büyük baş hayvanların
da avlanmak suretiyle tezkiye edilebileceğini burada hatırlatmak
gerekir. Bu konuda Hz Peygamber’den gelen bir hadis de
bulunmaktadır. Bu hadiste Resulullah bu şekilde kaçan develerin de
1)Avcı, C. (1937). Teknik Avcılık Bilgileri. s.40-43.Ankara: Selen Matbaası. .Bedâyiʻ, V, 35. Bedâyiʻ, V, 35 ويمتنع يتوحش لما اسم (2
3)
okla vurulacağını belirtmiştir3. İmam Muhammed ise bu durumdaki
hayvanın şayet şehirde ise zebh edilmesini, badiye de ise “akr” yani
avlanması gerektiğini belirtmiştir4. İmam Malik ise ehli hayvanların
kendilerine has tezkiye (zebh veya nahr) ile kesimleri olmadan
etlerinin helal olmayacağını belirtir. İbn Rüşd bu konudaki ihtilafın
sebebi olarak haber ile aslın muarazasını göstermektedir. Fakat o, bazı
hayvanları kesmek yerine öldürmenin sebebinin onları yabani olması
değil diri olarak yakalanamaması olduğunu vurgulamaktadır.
Dolayısıyla diri olarak yakalanamayan ehli hayvanların vurulması
caizdir diyerek kıyas ile semâʻnın ittifak halinde olduğunu belirtir5.
Bir diğer husus ise hayvanın ancak bir hile ile ele
geçirilmesinin mümkün olmasıdır6. Hile aynı zamanda av aletine de
bir atıftır. Esas itibarıyla ok, tüfek, hem kara avı hem de balık avı için
ağ kullanılması, tuzak kurulması bir çeşit hiledir. Fakat çok sayıda avı
yakalamaya imkân sağlayan (özellikle bıldırcın avı için teyp
kurulması gibi) bazı hilelerin burada istisna edilmesi gerekmektedir ki
bu meseleye makalemizin son bölümünde değinilecektir.
B. Iztırari Tezkiye (‘akr)
Ele geçirilmiş olan (makdurun aleyh) kara hayvanları,
etlerinin helal olabilmesi için şer’î ölçüler çerçevesinde zebh veya
nahr edilmesi gerekir. Ki bu hayvanın yemek ve nefes borusu ile
bunların sağ ve solundaki iki damarın keskin bir aletle kesilmesidir.
Bu kesim fıkıh literatüründe ihtiyari tezkiye olarak tesmiye edilir. Bu
kesim sağ ele geçirilen av hayvanları için de geçerlidir. Iztırârî tezkiye
ise ele geçirilemeyen (makdurun aleyh olmayan) yabanî (veya evcil –
ki bu duruma yukarıda işaret edildi-) bir hayvanın vücudunun
هاغلبكمفإذاالوحش،كأوابددأواباإلبللهذهإن (3 هكذبهفاف علواشيء من el-Buhari, Bâbu Mâ nedde mine’l-behâim, 2. 4)Mecma’u’l-Enhur fi Şerhi Mülteka’l-Ebhur, II, 512. 5)İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368-9. بحيلة إال أخذ ه ي مكن وال (6 Bedâyiʻ, V, 35.
Buhari, Bâbu Mâ nedde mine’l-behâim, 2.
4) Mecma’u’l-Enhur fi Şerhi Mülteka’l-Ebhur, II, 512.5) İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368-9.6)
okla vurulacağını belirtmiştir3. İmam Muhammed ise bu durumdaki
hayvanın şayet şehirde ise zebh edilmesini, badiye de ise “akr” yani
avlanması gerektiğini belirtmiştir4. İmam Malik ise ehli hayvanların
kendilerine has tezkiye (zebh veya nahr) ile kesimleri olmadan
etlerinin helal olmayacağını belirtir. İbn Rüşd bu konudaki ihtilafın
sebebi olarak haber ile aslın muarazasını göstermektedir. Fakat o, bazı
hayvanları kesmek yerine öldürmenin sebebinin onları yabani olması
değil diri olarak yakalanamaması olduğunu vurgulamaktadır.
Dolayısıyla diri olarak yakalanamayan ehli hayvanların vurulması
caizdir diyerek kıyas ile semâʻnın ittifak halinde olduğunu belirtir5.
Bir diğer husus ise hayvanın ancak bir hile ile ele
geçirilmesinin mümkün olmasıdır6. Hile aynı zamanda av aletine de
bir atıftır. Esas itibarıyla ok, tüfek, hem kara avı hem de balık avı için
ağ kullanılması, tuzak kurulması bir çeşit hiledir. Fakat çok sayıda avı
yakalamaya imkân sağlayan (özellikle bıldırcın avı için teyp
kurulması gibi) bazı hilelerin burada istisna edilmesi gerekmektedir ki
bu meseleye makalemizin son bölümünde değinilecektir.
B. Iztırari Tezkiye (‘akr)
Ele geçirilmiş olan (makdurun aleyh) kara hayvanları,
etlerinin helal olabilmesi için şer’î ölçüler çerçevesinde zebh veya
nahr edilmesi gerekir. Ki bu hayvanın yemek ve nefes borusu ile
bunların sağ ve solundaki iki damarın keskin bir aletle kesilmesidir.
Bu kesim fıkıh literatüründe ihtiyari tezkiye olarak tesmiye edilir. Bu
kesim sağ ele geçirilen av hayvanları için de geçerlidir. Iztırârî tezkiye
ise ele geçirilemeyen (makdurun aleyh olmayan) yabanî (veya evcil –
ki bu duruma yukarıda işaret edildi-) bir hayvanın vücudunun
هاغلبكمفإذاالوحش،كأوابددأواباإلبللهذهإن (3 هكذبهفاف علواشيء من el-Buhari, Bâbu Mâ nedde mine’l-behâim, 2. 4)Mecma’u’l-Enhur fi Şerhi Mülteka’l-Ebhur, II, 512. 5)İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368-9. بحيلة إال أخذ ه ي مكن وال (6 Bedâyiʻ, V, 35. Bedâyiʻ, V, 35.
7) Tebyinu’l-Hakâik Şerhu Kenzi’d-Dekâ’ik, V, 286; Akyüz, V. (2006). Hac Umre Kurban. s. 182-3. İstanbul.
8) es-Sihâh Tâcu’l-Luga ve Sıhahu’l-Arabiyye. II, 753; Lisânu’l-Arab. IV, 595;
228 / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi FURAT EKEV AKADEMİ DERGİSİ
I. Avcılıkla İlgili Ayetler Avcılık icmâ ile mübâh olarak kabul edilmiştir9. Bu, yasaktan sonra gelen emrin mu-
bahlık ifade etmesi sebebiyledir ki Mâide suresi ikinci ayette “ihramdan çıktığınız zaman avlanınız” buyurulmaktadır10.
Mâide suresi birinci ayet şu şekildedir: “Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız şartıyla size okunacaklar dışındakiler sizin için helal kılındı. Allah dilediğine hükmeder”11. Ayetteki gayre muhilli’s-saydi ifadesinin illâ mâ yutlâ aleykum ifadesinden istisnâ olduğu, yine aynı ifadenin yaptığınız akitleri yerine getirin ifadesinin şartı olduğu ve “Ey iman edenler, ihramlı iken avlanmayı he-lal saymamak şartıyla, yaptığınız akitleri yerine getirin” şeklinde anlaşılması gerektiği rivayetleri bulunmaktadır12. Elmalılı, bu durum, evfu’l-ukûd siyâkına pek de mülâyim değildir, diyerek yukarıda ifade edildiği üzere meâl verilmesi gerektiğini vurgular13.
Mâide suresi 94. âyette ise “Ey iman edenler, gıyabında kendisinden kimin korktu-ğunu ortaya koymak için ellerinizin ve mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle andolsun ki sizi imtihan edecek ki, görmediği halde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan sonra haddini tecavüz ederse ona elem dolu bir azap vardır”14 buyrulmak-tadır. Bu ayet, Hudeybiye senesi, Resulullah ile beraber Müminler, Ten’um denilen yere vardıklarında av hayvanlarının etraflarını doldurduğu, fakat ihramlı oldukları için bu hayvanları öldürmedikleri sırada inmiştir. İbn Arabî, Ahkâmu’l-Kur’an adlı eserinde bu ayetle ilgili yedi meseleyi ele alır. Bunlardan üçüncü meseleye kısaca değinmek isti-yorum. Bu meselede, ulemânın âyetin muhatabının kim olduğu konusunda ihtilaf ettiği tartışılmaktadır. İbn Arabî’ye bu konuda iki görüşün olduğunu vurgulamaktadır. Birinci görüşe göre muhatap ihramda olmayanlardır. İmam Malik’in görüşü bu yöndedir. İkinci görüş de İbn Abbâs ve diğerlerine aittir. Onlara göre “Ey iman edenler” ifadesi mutlaktır, fakat “sizi imtihan edecek” ifadesi onun ihramlılarla ilgili olmasını gerektirir. İbn Arabi, bu ifadenin böyle bir durumu gerektirmediği, zira bu ifadenin gerektirdiği külfetin, ih-ramlı olmayanlarda da tahakkuk edeceğini belirtir15.
Mâide suresi 95. ayette “Ey iman edenler sizler ihramda iken avı öldürmeyin”16 buy-rulmaktadır. Ayettin Arapçasında geçen hurum ifadesi, haram ifadesinin çoğuludur ve
9) el-Hidâye. II, 204; el-Mebsut. XI, 220; İbn Rüşd, yasaklamadan sonra gelen emrin ibaha mı yoksa vücub mu ifade ettiği şeklindeki tartışmalara atıf yapmakta, fakat ulemanın bu ayetteki durumun ibaha olduğunda ittifak ettiklerini kaydeder. İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368.
10) el -Cassâs. Ahkâmu’l-Kur’an. I, 425; İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. II, 368.11)
herhangi bir yerinden kanını akıtacak bir alet ile vurulmasıdır7. Bunun
bir diğer adı da ‘‘akr’dir8.
I. Avcılıkla İlgili Ayetler
Avcılık icmâ ile mübâh olarak kabul edilmiştir9. Bu, yasaktan
sonra gelen emrin mubahlık ifade etmesi sebebiyledir ki Mâide suresi
ikinci ayette “ihramdan çıktığınız zaman avlanınız”
buyurulmaktadır10.
Mâide suresi birinci ayet şu şekildedir: “Ey iman edenler!
Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız
şartıyla size okunacaklar dışındakiler sizin için helal kılındı. Allah
dilediğine hükmeder”11. Ayetteki gayre muhilli’s-saydi ifadesinin illâ
mâ yutlâ aleykum ifadesinden istisnâ olduğu, yine aynı ifadenin
yaptığınız akitleri yerine getirin ifadesinin şartı olduğu ve “Ey iman
edenler, ihramlı iken avlanmayı helal saymamak şartıyla, yaptığınız
akitleri yerine getirin” şeklinde anlaşılması gerektiği rivayetleri
bulunmaktadır12. Elmalılı, bu durum, evfu’l-ukûd siyâkına pek de
mülâyim değildir, diyerek yukarıda ifade edildiği üzere meâl verilmesi
gerektiğini vurgular13.
Mâide suresi 94. âyette ise “Ey iman edenler, gıyabında
kendisinden kimin korktuğunu ortaya koymak için ellerinizin ve
mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle andolsun ki sizi imtihan
edecek ki, görmediği halde kendisinden korkanı ayırıp meydana
çıkarsın. Kim bundan sonra haddini tecavüz ederse ona elem dolu bir
azap vardır” 14 buyrulmaktadır. Bu ayet, Hudeybiye senesi, Resulullah
7)Tebyinu’l-Hakâik Şerhu Kenzi’d-Dekâ’ik, V, 286; Akyüz, V. (2006). Hac Umre Kurban. s. 182-3. İstanbul. 8)es-Sihâh Tâcu’l-Luga ve Sıhahu’l-Arabiyye. II, 753; Lisânu’l-Arab. IV, 595; 9)el-Hidâye. II, 204; el-Mebsut. XI, 220; İbn Rüşd, yasaklamadan sonra gelen emrin ibaha mı yoksa vücub mu ifade ettiği şeklindeki tartışmalara atıf yapmakta, fakat ulemanın bu ayetteki durumun ibaha olduğunda ittifak ettiklerini kaydeder. İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368. 10)el-Cassâs. Ahkâmu’l-Kur’an. I, 425; İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. II, 368. يا أيها الذين آنموا اوفوا بالعقود أحلت لكم بهيمة األنعام إال ما يتلى عليكم غير محلي الصيد وأنتم حرم إن (11 هللا يحكم ما يريد 12)et-Tahavî. Ahkâmu’l-Kur’ân. II, 61. 13)Yazır, E. M.H. (1936). Hak Dini Kur’an Dili. II, 1550. İstanbul. يا أيها الذين آمنوا ليبلونكم هللا بشيء من الصيد تناله أيديكم ورماحكم ليعلم هللا من يخافه بالغيب فمن اعتدى 14 بعد ذلك فله عذاب أليم
herhangi bir yerinden kanını akıtacak bir alet ile vurulmasıdır7. Bunun
bir diğer adı da ‘‘akr’dir8.
I. Avcılıkla İlgili Ayetler
Avcılık icmâ ile mübâh olarak kabul edilmiştir9. Bu, yasaktan
sonra gelen emrin mubahlık ifade etmesi sebebiyledir ki Mâide suresi
ikinci ayette “ihramdan çıktığınız zaman avlanınız”
buyurulmaktadır10.
Mâide suresi birinci ayet şu şekildedir: “Ey iman edenler!
Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız
şartıyla size okunacaklar dışındakiler sizin için helal kılındı. Allah
dilediğine hükmeder”11. Ayetteki gayre muhilli’s-saydi ifadesinin illâ
mâ yutlâ aleykum ifadesinden istisnâ olduğu, yine aynı ifadenin
yaptığınız akitleri yerine getirin ifadesinin şartı olduğu ve “Ey iman
edenler, ihramlı iken avlanmayı helal saymamak şartıyla, yaptığınız
akitleri yerine getirin” şeklinde anlaşılması gerektiği rivayetleri
bulunmaktadır12. Elmalılı, bu durum, evfu’l-ukûd siyâkına pek de
mülâyim değildir, diyerek yukarıda ifade edildiği üzere meâl verilmesi
gerektiğini vurgular13.
Mâide suresi 94. âyette ise “Ey iman edenler, gıyabında
kendisinden kimin korktuğunu ortaya koymak için ellerinizin ve
mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle andolsun ki sizi imtihan
edecek ki, görmediği halde kendisinden korkanı ayırıp meydana
çıkarsın. Kim bundan sonra haddini tecavüz ederse ona elem dolu bir
azap vardır” 14 buyrulmaktadır. Bu ayet, Hudeybiye senesi, Resulullah
7)Tebyinu’l-Hakâik Şerhu Kenzi’d-Dekâ’ik, V, 286; Akyüz, V. (2006). Hac Umre Kurban. s. 182-3. İstanbul. 8)es-Sihâh Tâcu’l-Luga ve Sıhahu’l-Arabiyye. II, 753; Lisânu’l-Arab. IV, 595; 9)el-Hidâye. II, 204; el-Mebsut. XI, 220; İbn Rüşd, yasaklamadan sonra gelen emrin ibaha mı yoksa vücub mu ifade ettiği şeklindeki tartışmalara atıf yapmakta, fakat ulemanın bu ayetteki durumun ibaha olduğunda ittifak ettiklerini kaydeder. İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368. 10)el-Cassâs. Ahkâmu’l-Kur’an. I, 425; İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. II, 368. يا أيها الذين آنموا اوفوا بالعقود أحلت لكم بهيمة األنعام إال ما يتلى عليكم غير محلي الصيد وأنتم حرم إن (11 هللا يحكم ما يريد 12)et-Tahavî. Ahkâmu’l-Kur’ân. II, 61. 13)Yazır, E. M.H. (1936). Hak Dini Kur’an Dili. II, 1550. İstanbul. يا أيها الذين آمنوا ليبلونكم هللا بشيء من الصيد تناله أيديكم ورماحكم ليعلم هللا من يخافه بالغيب فمن اعتدى 14 بعد ذلك فله عذاب أليم
12) et-Tahavî. Ahkâmu’l-Kur’ân. II, 61. 13) Yazır, E. M.H. (1936). Hak Dini Kur’an Dili. II, 1550. İstanbul.14)
herhangi bir yerinden kanını akıtacak bir alet ile vurulmasıdır7. Bunun
bir diğer adı da ‘‘akr’dir8.
I. Avcılıkla İlgili Ayetler
Avcılık icmâ ile mübâh olarak kabul edilmiştir9. Bu, yasaktan
sonra gelen emrin mubahlık ifade etmesi sebebiyledir ki Mâide suresi
ikinci ayette “ihramdan çıktığınız zaman avlanınız”
buyurulmaktadır10.
Mâide suresi birinci ayet şu şekildedir: “Ey iman edenler!
Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız
şartıyla size okunacaklar dışındakiler sizin için helal kılındı. Allah
dilediğine hükmeder”11. Ayetteki gayre muhilli’s-saydi ifadesinin illâ
mâ yutlâ aleykum ifadesinden istisnâ olduğu, yine aynı ifadenin
yaptığınız akitleri yerine getirin ifadesinin şartı olduğu ve “Ey iman
edenler, ihramlı iken avlanmayı helal saymamak şartıyla, yaptığınız
akitleri yerine getirin” şeklinde anlaşılması gerektiği rivayetleri
bulunmaktadır12. Elmalılı, bu durum, evfu’l-ukûd siyâkına pek de
mülâyim değildir, diyerek yukarıda ifade edildiği üzere meâl verilmesi
gerektiğini vurgular13.
Mâide suresi 94. âyette ise “Ey iman edenler, gıyabında
kendisinden kimin korktuğunu ortaya koymak için ellerinizin ve
mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle andolsun ki sizi imtihan
edecek ki, görmediği halde kendisinden korkanı ayırıp meydana
çıkarsın. Kim bundan sonra haddini tecavüz ederse ona elem dolu bir
azap vardır” 14 buyrulmaktadır. Bu ayet, Hudeybiye senesi, Resulullah
7)Tebyinu’l-Hakâik Şerhu Kenzi’d-Dekâ’ik, V, 286; Akyüz, V. (2006). Hac Umre Kurban. s. 182-3. İstanbul. 8)es-Sihâh Tâcu’l-Luga ve Sıhahu’l-Arabiyye. II, 753; Lisânu’l-Arab. IV, 595; 9)el-Hidâye. II, 204; el-Mebsut. XI, 220; İbn Rüşd, yasaklamadan sonra gelen emrin ibaha mı yoksa vücub mu ifade ettiği şeklindeki tartışmalara atıf yapmakta, fakat ulemanın bu ayetteki durumun ibaha olduğunda ittifak ettiklerini kaydeder. İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368. 10)el-Cassâs. Ahkâmu’l-Kur’an. I, 425; İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. II, 368. يا أيها الذين آنموا اوفوا بالعقود أحلت لكم بهيمة األنعام إال ما يتلى عليكم غير محلي الصيد وأنتم حرم إن (11 هللا يحكم ما يريد 12)et-Tahavî. Ahkâmu’l-Kur’ân. II, 61. 13)Yazır, E. M.H. (1936). Hak Dini Kur’an Dili. II, 1550. İstanbul. يا أيها الذين آمنوا ليبلونكم هللا بشيء من الصيد تناله أيديكم ورماحكم ليعلم هللا من يخافه بالغيب فمن اعتدى 14 بعد ذلك فله عذاب أليم
herhangi bir yerinden kanını akıtacak bir alet ile vurulmasıdır7. Bunun
bir diğer adı da ‘‘akr’dir8.
I. Avcılıkla İlgili Ayetler
Avcılık icmâ ile mübâh olarak kabul edilmiştir9. Bu, yasaktan
sonra gelen emrin mubahlık ifade etmesi sebebiyledir ki Mâide suresi
ikinci ayette “ihramdan çıktığınız zaman avlanınız”
buyurulmaktadır10.
Mâide suresi birinci ayet şu şekildedir: “Ey iman edenler!
Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız
şartıyla size okunacaklar dışındakiler sizin için helal kılındı. Allah
dilediğine hükmeder”11. Ayetteki gayre muhilli’s-saydi ifadesinin illâ
mâ yutlâ aleykum ifadesinden istisnâ olduğu, yine aynı ifadenin
yaptığınız akitleri yerine getirin ifadesinin şartı olduğu ve “Ey iman
edenler, ihramlı iken avlanmayı helal saymamak şartıyla, yaptığınız
akitleri yerine getirin” şeklinde anlaşılması gerektiği rivayetleri
bulunmaktadır12. Elmalılı, bu durum, evfu’l-ukûd siyâkına pek de
mülâyim değildir, diyerek yukarıda ifade edildiği üzere meâl verilmesi
gerektiğini vurgular13.
Mâide suresi 94. âyette ise “Ey iman edenler, gıyabında
kendisinden kimin korktuğunu ortaya koymak için ellerinizin ve
mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle andolsun ki sizi imtihan
edecek ki, görmediği halde kendisinden korkanı ayırıp meydana
çıkarsın. Kim bundan sonra haddini tecavüz ederse ona elem dolu bir
azap vardır” 14 buyrulmaktadır. Bu ayet, Hudeybiye senesi, Resulullah
7)Tebyinu’l-Hakâik Şerhu Kenzi’d-Dekâ’ik, V, 286; Akyüz, V. (2006). Hac Umre Kurban. s. 182-3. İstanbul. 8)es-Sihâh Tâcu’l-Luga ve Sıhahu’l-Arabiyye. II, 753; Lisânu’l-Arab. IV, 595; 9)el-Hidâye. II, 204; el-Mebsut. XI, 220; İbn Rüşd, yasaklamadan sonra gelen emrin ibaha mı yoksa vücub mu ifade ettiği şeklindeki tartışmalara atıf yapmakta, fakat ulemanın bu ayetteki durumun ibaha olduğunda ittifak ettiklerini kaydeder. İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368. 10)el-Cassâs. Ahkâmu’l-Kur’an. I, 425; İbn Rüşd. Bidâyetu’l-Müctehid. II, 368. يا أيها الذين آنموا اوفوا بالعقود أحلت لكم بهيمة األنعام إال ما يتلى عليكم غير محلي الصيد وأنتم حرم إن (11 هللا يحكم ما يريد 12)et-Tahavî. Ahkâmu’l-Kur’ân. II, 61. 13)Yazır, E. M.H. (1936). Hak Dini Kur’an Dili. II, 1550. İstanbul. يا أيها الذين آمنوا ليبلونكم هللا بشيء من الصيد تناله أيديكم ورماحكم ليعلم هللا من يخافه بالغيب فمن اعتدى 14 بعد ذلك فله عذاب أليم
15) İbn Arabî. (2003). Ahkâmu’l-Kur’ân. II, 169. Beyrut.16)
ile beraber Müminler, Ten’um denilen yere vardıklarında av
hayvanlarının etraflarını doldurduğu, fakat ihramlı oldukları için bu
hayvanları öldürmedikleri sırada inmiştir. İbn Arabî, Ahkâmu’l-
Kur’an adlı eserinde bu ayetle ilgili yedi meseleyi ele alır. Bunlardan
üçüncü meseleye kısaca değinmek istiyorum. Bu meselede, ulemânın
âyetin muhatabının kim olduğu konusunda ihtilaf ettiği
tartışılmaktadır. İbn Arabî’ye bu konuda iki görüşün olduğunu
vurgulamaktadır. Birinci görüşe göre muhatap ihramda olmayanlardır.
İmam Malik’in görüşü bu yöndedir. İkinci görüş de İbn Abbâs ve
diğerlerine aittir. Onlara göre “Ey iman edenler” ifadesi mutlaktır,
fakat “sizi imtihan edecek” ifadesi onun ihramlılarla ilgili olmasını
gerektirir. İbn Arabi, bu ifadenin böyle bir durumu gerektirmediği,
zira bu ifadenin gerektirdiği külfetin, ihramlı olmayanlarda da
tahakkuk edeceğini belirtir15.
Mâide suresi 95. ayette “Ey iman edenler sizler ihramda iken
avı öldürmeyin16” buyrulmaktadır. Ayettin Arapçasında geçen hurum
ifadesi, haram ifadesinin çoğuludur ve harem bölgesinde ve onun
dışında ihramda bulunan demektir. Yine Arapçasında geçen sayd
ifadesi av demektir, eti yenen, yenmeyen hayvanlara sayd denir, fakat
daha çok eti yenenler için kullanılmaktadır. Bu açıklamalarla ayet,
ihramlı iken avı öldürmeyin şeklinde anlaşılır.
Maide suresi 96. ayette17 iki ayrı av türünden
bahsedilmektedir. Ayetteki sıraya göre birincisi deniz avı (saydu’l-
bahr)’dir. Ayette deniz avının ve yenmesinin (mukîm olanlar) ve
yolcuların geçimi için helal kılındığı belirtilmektedir. Ayetin
devamında ihramlı olduğu sürece kara avının (saydu’l-berr) helal
kılındığı belirtilmektedir. Ayette hemen göze çarpan husus, yenilmesi
15)İbn Arabî. (2003). Ahkâmu’l-Kur’ân. II, 169. Beyrut. م حرم لا ت اقت لوا الصيدا واأان ت (16 17 )أحل لكم صيد البحر وطعامه متاعا لكم وللسيارة وحرم عليكم صيد البر ما دمتم حرما واتقوا هللا اليه Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak veتحشرون deniz ürünlerini yemek sizlere helal kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. Mâide 96.
229İSLAM HUKUKUNDA “AVCILIK”(Fıkıh Kitaplarındaki Kitabu’s-Sayd Bahsinden Modern Avcılığa Bakış)
harem bölgesinde ve onun dışında ihramda bulunan demektir. Yine Arapçasında geçen sayd ifadesi av demektir, eti yenen, yenmeyen hayvanlara sayd denir, fakat daha çok eti yenenler için kullanılmaktadır. Bu açıklamalarla ayet, ihramlı iken avı öldürmeyin şek-linde anlaşılır.
Maide suresi 96. ayette17 iki ayrı av türünden bahsedilmektedir. Ayetteki sıraya göre birincisi deniz avı (saydu’l-bahr)’dir. Ayette deniz avının ve yenmesinin (mukîm olan-lar) ve yolcuların geçimi için helal kılındığı belirtilmektedir. Ayetin devamında ihramlı olduğu sürece kara avının (saydu’l-berr) helal kılındığı belirtilmektedir. Ayette hemen göze çarpan husus, yenilmesi (taâmuhu) ifadesinin kara avı için zikredilmemesidir. Bu-rada ihramlı olmayan kişinin avdan yiyebileceği anlamı çıkmaktadır.
Yukarıda bahsi geçen ayetler av ile alakalı olmakla beraber ihramlı iken av ile ilgilidir. İhramlı iken av konusu bir başka makale konusu olması sebebiyle bu ayetler ve detayları üzerinde durmayacacağız. Fakat Mâide suresinin dördüncü ayeti konumuzla doğrudan bağlantılıdır. Ayet şu şekildedir:
“Sana, kendilerine nelerin helal kılındığını soruyorlar. De ki: “Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah’ın size öğrettikleri ile eğittiğiniz avcı hayvanların tuttukları helal kılındı. Onların sizin için tuttuklarını yiyin. Onu salarken üzerine Allah’ın adını anın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.”18
Ayette eğitilmiş avcı hayvanların tuttuklarının helal kılındığı, onların tuttuklarının ye-nilebileceği, fakat onları salarken Allah’ın adının anılması hususları vurgulanmaktadır. Ayette geçen cevârih ve mükellibin ifadeleri önem taşımaktadır. Cevârih kelimesiyle ilgili Kamus Tercümesi’nde şu bilgiler kayıtlıdır: “Cevârih, kevâsib (manasınadır) doğurmak-la sâhiplerine mal kazandırmaları sebebiyle kısraklar için kullanılmaktaydı. Yine kesb ve kâr eylemekte âlet olan bazı insan uzuvlarına itlâk olunur. Ki bunlardan murâd: eller ve ayaklardır”. Av tutan yırtıcı kuşlara ve kuşlara da cevârih denilir”19. Mükellib ifadesi içinse öncelikle “kelb” ifadesi üzerinde durmak gerekmektedir. Yine Kamus tercümesin-de insan ve hayvanı dalayıp, ısırıp, yaralayan her türlü hayvana dendiği kaydedilir20. Bu tanımın içersine köpek, arslan, kurt gibi hayvanlar da girer. Fakat çölde köpeğin diğer hayvanlardan fazlaca olması sebebiyle bu ifade köpeğe haml olunmuştur. Bunun bir delili de Resulullah’ın Ebu Leheb’in oğlu Utbe, Şam seferine giderken “Allahım ona kelple-rinden bir kelbi musallat et” şeklinde dua etmesidir. Bu dua üzerine Utbe’yi bir arslan yemiştir21. Dolayısıyla bu talimin sadece köpeklere mahsus olduğu anlaşılmamalıdır.
17)
ile beraber Müminler, Ten’um denilen yere vardıklarında av
hayvanlarının etraflarını doldurduğu, fakat ihramlı oldukları için bu
hayvanları öldürmedikleri sırada inmiştir. İbn Arabî, Ahkâmu’l-
Kur’an adlı eserinde bu ayetle ilgili yedi meseleyi ele alır. Bunlardan
üçüncü meseleye kısaca değinmek istiyorum. Bu meselede, ulemânın
âyetin muhatabının kim olduğu konusunda ihtilaf ettiği
tartışılmaktadır. İbn Arabî’ye bu konuda iki görüşün olduğunu
vurgulamaktadır. Birinci görüşe göre muhatap ihramda olmayanlardır.
İmam Malik’in görüşü bu yöndedir. İkinci görüş de İbn Abbâs ve
diğerlerine aittir. Onlara göre “Ey iman edenler” ifadesi mutlaktır,
fakat “sizi imtihan edecek” ifadesi onun ihramlılarla ilgili olmasını
gerektirir. İbn Arabi, bu ifadenin böyle bir durumu gerektirmediği,
zira bu ifadenin gerektirdiği külfetin, ihramlı olmayanlarda da
tahakkuk edeceğini belirtir15.
Mâide suresi 95. ayette “Ey iman edenler sizler ihramda iken
avı öldürmeyin16” buyrulmaktadır. Ayettin Arapçasında geçen hurum
ifadesi, haram ifadesinin çoğuludur ve harem bölgesinde ve onun
dışında ihramda bulunan demektir. Yine Arapçasında geçen sayd
ifadesi av demektir, eti yenen, yenmeyen hayvanlara sayd denir, fakat
daha çok eti yenenler için kullanılmaktadır. Bu açıklamalarla ayet,
ihramlı iken avı öldürmeyin şeklinde anlaşılır.
Maide suresi 96. ayette17 iki ayrı av türünden
bahsedilmektedir. Ayetteki sıraya göre birincisi deniz avı (saydu’l-
bahr)’dir. Ayette deniz avının ve yenmesinin (mukîm olanlar) ve
yolcuların geçimi için helal kılındığı belirtilmektedir. Ayetin
devamında ihramlı olduğu sürece kara avının (saydu’l-berr) helal
kılındığı belirtilmektedir. Ayette hemen göze çarpan husus, yenilmesi
15)İbn Arabî. (2003). Ahkâmu’l-Kur’ân. II, 169. Beyrut. م حرم لا ت اقت لوا الصيدا واأان ت (16 17 )أحل لكم صيد البحر وطعامه متاعا لكم وللسيارة وحرم عليكم صيد البر ما دمتم حرما واتقوا هللا اليه Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak veتحشرون deniz ürünlerini yemek sizlere helal kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. Mâide 96.
ile beraber Müminler, Ten’um denilen yere vardıklarında av
hayvanlarının etraflarını doldurduğu, fakat ihramlı oldukları için bu
hayvanları öldürmedikleri sırada inmiştir. İbn Arabî, Ahkâmu’l-
Kur’an adlı eserinde bu ayetle ilgili yedi meseleyi ele alır. Bunlardan
üçüncü meseleye kısaca değinmek istiyorum. Bu meselede, ulemânın
âyetin muhatabının kim olduğu konusunda ihtilaf ettiği
tartışılmaktadır. İbn Arabî’ye bu konuda iki görüşün olduğunu
vurgulamaktadır. Birinci görüşe göre muhatap ihramda olmayanlardır.
İmam Malik’in görüşü bu yöndedir. İkinci görüş de İbn Abbâs ve
diğerlerine aittir. Onlara göre “Ey iman edenler” ifadesi mutlaktır,
fakat “sizi imtihan edecek” ifadesi onun ihramlılarla ilgili olmasını
gerektirir. İbn Arabi, bu ifadenin böyle bir durumu gerektirmediği,
zira bu ifadenin gerektirdiği külfetin, ihramlı olmayanlarda da
tahakkuk edeceğini belirtir15.
Mâide suresi 95. ayette “Ey iman edenler sizler ihramda iken
avı öldürmeyin16” buyrulmaktadır. Ayettin Arapçasında geçen hurum
ifadesi, haram ifadesinin çoğuludur ve harem bölgesinde ve onun
dışında ihramda bulunan demektir. Yine Arapçasında geçen sayd
ifadesi av demektir, eti yenen, yenmeyen hayvanlara sayd denir, fakat
daha çok eti yenenler için kullanılmaktadır. Bu açıklamalarla ayet,
ihramlı iken avı öldürmeyin şeklinde anlaşılır.
Maide suresi 96. ayette17 iki ayrı av türünden
bahsedilmektedir. Ayetteki sıraya göre birincisi deniz avı (saydu’l-
bahr)’dir. Ayette deniz avının ve yenmesinin (mukîm olanlar) ve
yolcuların geçimi için helal kılındığı belirtilmektedir. Ayetin
devamında ihramlı olduğu sürece kara avının (saydu’l-berr) helal
kılındığı belirtilmektedir. Ayette hemen göze çarpan husus, yenilmesi
15)İbn Arabî. (2003). Ahkâmu’l-Kur’ân. II, 169. Beyrut. م حرم لا ت اقت لوا الصيدا واأان ت (16 17 )أحل لكم صيد البحر وطعامه متاعا لكم وللسيارة وحرم عليكم صيد البر ما دمتم حرما واتقوا هللا اليه Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak veتحشرون deniz ürünlerini yemek sizlere helal kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. Mâide 96.
Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helal kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. Mâide 96.
18)
(taâmuhu) ifadesinin kara avı için zikredilmemesidir. Burada ihramlı
olmayan kişinin avdan yiyebileceği anlamı çıkmaktadır.
Yukarıda bahsi geçen ayetler av ile alakalı olmakla beraber
ihramlı iken av ile ilgilidir. İhramlı iken av konusu bir başka makale
konusu olması sebebiyle bu ayetler ve detayları üzerinde
durmayacacağız. Fakat Mâide suresinin dördüncü ayeti konumuzla
doğrudan bağlantılıdır. Ayet şu şekildedir:
“Sana, kendilerine nelerin helal kılındığını soruyorlar. De ki:
“Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah’ın size öğrettikleri ile
eğittiğiniz avcı hayvanların tuttukları helal kılındı. Onların sizin için
tuttuklarını yiyin. Onu salarken üzerine Allah’ın adını anın. Allah’a
karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.”18
Ayette eğitilmiş avcı hayvanların tuttuklarının helal kılındığı,
onların tuttuklarının yenilebileceği, fakat onları salarken Allah’ın
adının anılması hususları vurgulanmaktadır. Ayette geçen cevârih ve
mükellibin ifadeleri önem taşımaktadır. Cevârih kelimesiyle ilgili
Kamus Tercümesi’nde şu bilgiler kayıtlıdır: “Cevârih, kevâsib
(manasınadır) doğurmakla sâhiplerine mal kazandırmaları sebebiyle
kısraklar için kullanılmaktaydı. Yine kesb ve kâr eylemekte âlet olan
bazı insan uzuvlarına itlâk olunur. Ki bunlardan murâd: eller ve
ayaklardır”. Av tutan yırtıcı kuşlara ve kuşlara da cevârih denilir”19.
Mükellib ifadesi içinse öncelikle “kelb” ifadesi üzerinde durmak
gerekmektedir. Yine Kamus tercümesinde insan ve hayvanı dalayıp,
ısırıp, yaralayan her türlü hayvana dendiği kaydedilir20. Bu tanımın
içersine köpek, arslan, kurt gibi hayvanlar da girer. Fakat çölde
köpeğin diğer hayvanlardan fazlaca olması sebebiyle bu ifade köpeğe
haml olunmuştur. Bunun bir delili de Resulullah’ın Ebu Leheb’in oğlu
Utbe, Şam seferine giderken “Allahım ona kelplerinden bir kelbi
musallat et” şeklinde dua etmesidir. Bu dua üzerine Utbe’yi bir arslan
يسئلون ماذا أحل لهم قل أحل لكم الطيبات وما علمتم من الجوارح مكلبين تعلمونهن مما علمكم هللا فكلوه مما (18
هللا إن هللا سريع الحسابأمسكن عليكم واذكروا اسم هللا عليه واتقوا 19)Mütercim Asım Efendi. Kamus Tercemesi. c. I, s. 866. Bahriye Matbaası. 20)Kamus Tercemesi. c. I, s. 866.
(taâmuhu) ifadesinin kara avı için zikredilmemesidir. Burada ihramlı
olmayan kişinin avdan yiyebileceği anlamı çıkmaktadır.
Yukarıda bahsi geçen ayetler av ile alakalı olmakla beraber
ihramlı iken av ile ilgilidir. İhramlı iken av konusu bir başka makale
konusu olması sebebiyle bu ayetler ve detayları üzerinde
durmayacacağız. Fakat Mâide suresinin dördüncü ayeti konumuzla
doğrudan bağlantılıdır. Ayet şu şekildedir:
“Sana, kendilerine nelerin helal kılındığını soruyorlar. De ki:
“Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah’ın size öğrettikleri ile
eğittiğiniz avcı hayvanların tuttukları helal kılındı. Onların sizin için
tuttuklarını yiyin. Onu salarken üzerine Allah’ın adını anın. Allah’a
karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.”18
Ayette eğitilmiş avcı hayvanların tuttuklarının helal kılındığı,
onların tuttuklarının yenilebileceği, fakat onları salarken Allah’ın
adının anılması hususları vurgulanmaktadır. Ayette geçen cevârih ve
mükellibin ifadeleri önem taşımaktadır. Cevârih kelimesiyle ilgili
Kamus Tercümesi’nde şu bilgiler kayıtlıdır: “Cevârih, kevâsib
(manasınadır) doğurmakla sâhiplerine mal kazandırmaları sebebiyle
kısraklar için kullanılmaktaydı. Yine kesb ve kâr eylemekte âlet olan
bazı insan uzuvlarına itlâk olunur. Ki bunlardan murâd: eller ve
ayaklardır”. Av tutan yırtıcı kuşlara ve kuşlara da cevârih denilir”19.
Mükellib ifadesi içinse öncelikle “kelb” ifadesi üzerinde durmak
gerekmektedir. Yine Kamus tercümesinde insan ve hayvanı dalayıp,
ısırıp, yaralayan her türlü hayvana dendiği kaydedilir20. Bu tanımın
içersine köpek, arslan, kurt gibi hayvanlar da girer. Fakat çölde
köpeğin diğer hayvanlardan fazlaca olması sebebiyle bu ifade köpeğe
haml olunmuştur. Bunun bir delili de Resulullah’ın Ebu Leheb’in oğlu
Utbe, Şam seferine giderken “Allahım ona kelplerinden bir kelbi
musallat et” şeklinde dua etmesidir. Bu dua üzerine Utbe’yi bir arslan
يسئلون ماذا أحل لهم قل أحل لكم الطيبات وما علمتم من الجوارح مكلبين تعلمونهن مما علمكم هللا فكلوه مما (18
هللا إن هللا سريع الحسابأمسكن عليكم واذكروا اسم هللا عليه واتقوا 19)Mütercim Asım Efendi. Kamus Tercemesi. c. I, s. 866. Bahriye Matbaası. 20)Kamus Tercemesi. c. I, s. 866.
19) Mütercim Asım Efendi. Kamus Tercemesi. c. I, s. 866. Bahriye Matbaası.20) Kamus Tercemesi. c. I, s. 866.21) Kasım b. Sellam. (1964). Garibu’l-Hadis. II, s. 169. Haydarabad.
230 / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi FURAT EKEV AKADEMİ DERGİSİ
II. HadislerAv konusundaki hadislerle ilgili olarak ilk söylenecek husus, Resulullah’ın boş yere
hayvan öldürmeyi de uygun bulmadığıdır22. Ayrıca makalemizi avcılığa yani avın ne ile ve nasıl yapıldığı hususlarına hasretmemiz sebebiyle hadis kitaplarında av bahsi altında ele alınan kertenkele23, karga24, keler25, tilki, kurt26 vs. gibi hayvanların yenilmesi ile ilgili bahisler el alınmayacaktır. Burada hadisleri konularına göre ayırmak istiyoruz.
a. Eğitilmiş KöpeklerResulullah, köpeğin avı yakalamasının şer’î kesim olduğunu vurgulamıştır27. Ha-
dis kitaplarında eğitilmiş köpeklerle ilgili rivâyetlerin büyük kısmı Adiy b. Hatim28’in rivayetleridir. Rivâyetlerde farklılıklar olmakla beraber, bu rivayetlerde Adiy b. Hatim Resulullah’a kendilerinin eğitilmiş köpeklerle avlandıklarını, bu konuda kendilerine ne söyleyeceğini sormuştur. Resulullah, köpeği salarken besmele çekmelerini29, bu takdirde köpeklerin tuttuğunu yiyebileceklerini ifade etmiştir. Şayet köpek, yakaladığı hayvanı kendisi yemişse, yememelerini zira bu durumda onun avı kendisi için yakalamış oldu-ğundan korktuğunu belirtir30. O aynı zamanda avcının avın yanında başka bir köpeği bulduğu zaman da yememesi31 gerektiğini belirtmiştir. Resulullah, ava gönderilen köpek-lerle, diğer köpeklerin karışmasından korkulması halinde yani avın hangi köpek tarafın-dan yakalandığının bilinmemesi durumunda da yenilmemesini vurgulamıştır32. Bir başka rivayette de “muallem olmayan köpeğinle avladığın hayvana (ölmeden) yetişmişsen ye”33 şeklindedir34.
Bir başka rivayette de Resulullah’a eğitilmiş köpeklerin avı öldürme durumu sorulmuş, o da öldürülmüş olma durumunda yiyebileceklerini belirtmiştir35. Fakat yukarıda bahsi
22)
yemiştir21. Dolayısıyla bu talimin sadece köpeklere mahsus olduğu
anlaşılmamalıdır.
II. Hadisler
Av konusundaki hadislerle ilgili olarak ilk söylenecek husus,
Resulullah’ın boş yere hayvan öldürmeyi de uygun bulmadığıdır22.
Ayrıca makalemizi avcılığa yani avın ne ile ve nasıl yapıldığı
hususlarına hasretmemiz sebebiyle hadis kitaplarında av bahsi altında
ele alınan kertenkele23, karga24, keler25, tilki, kurt26 vs. gibi
hayvanların yenilmesi ile ilgili bahisler el alınmayacaktır. Burada
hadisleri konularına göre ayırmak istiyoruz.
a.Eğitilmiş Köpekler
Resulullah, köpeğin avı yakalamasının şer’î kesim olduğunu
vurgulamıştır27. Hadis kitaplarında eğitilmiş köpeklerle ilgili
rivâyetlerin büyük kısmı Adiy b. Hatim28’in rivayetleridir.
Rivâyetlerde farklılıklar olmakla beraber, bu rivayetlerde Adiy b.
Hatim Resulullah’a kendilerinin eğitilmiş köpeklerle avlandıklarını,
bu konuda kendilerine ne söyleyeceğini sormuştur. Resulullah, köpeği
salarken besmele çekmelerini29, bu takdirde köpeklerin tuttuğunu
yiyebileceklerini ifade etmiştir. Şayet köpek, yakaladığı hayvanı
kendisi yemişse, yememelerini zira bu durumda onun avı kendisi için
yakalamış olduğundan korktuğunu belirtir30. O aynı zamanda avcının
avın yanında başka bir köpeği bulduğu zaman da yememesi31
21)Kasım b. Sellam. (1964). Garibu’l-Hadis. II, s. 169. Haydarabad. من قتل عصفورا عبثا عج إلى هللا يوم القيامة، يقول: يارب إن فالنا قتلنى عبثا ولم يقتلنى منفعة.(22Sünenu’n-Nesâ’î, Men katele Usfuren bi gayri hakkihâ, VII, 239. İmam Malik lüzumsuz ve aşırı olan avı mekruh olarak görmüştür. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368. 23)Sünenu İbn Mâce. Babu’d-Dabb, 2. 24)Musannef İbn Ebi Şeybe. IV, 259. 25)Musannef İbn Ebi Şeybe. IV, 260. 26)Sünenu İbn Mâce. Babu’z-Zi’b ve’s-Sa’leb, 1. .Buhari. K. ez-Zebaih ve’s-Sayd. 1 فإن أخذ الكلب ذكاة (2728)Adiy b. Hatim. Tay kabilesinin reisiydi. Rivayet ettiği hadislerden avcılık yaptığı ve Hz. Peygamberimize bu konuda sorular sorduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömer döneminde Irak’ın fethine katılmış Sıffın savaşında Hz. Ali’nin sancaktarlığını yapmıştır. Hicri 672’de vefat etmiştir. Siyeru A’lami’n-Nübelâ. III, 162. كل ما أمسكن عليك إذا أرسلت كالبك المعلمة وذكرت اسم هللا ف (29 el-Buharî. İza Ekele’l-Kelbu. 1. -el-Buharî. İza Ekele’l إال أن يأكل الكلب فال تأكل فإني أخاف أن يكون إنما أمسك على نفسه (30Kelbu. 1. 31)Buhari. Sayd. 9, 10.
Sünenu’n-Nesâ’î, Men katele Usfuren bi gayri hakkihâ, VII, 239. İmam Malik lüzumsuz ve aşırı olan avı mekruh olarak görmüştür. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368.
23) Sünenu İbn Mâce. Babu’d-Dabb, 2. 24) Musannef İbn Ebi Şeybe. IV, 259. 25) Musannef İbn Ebi Şeybe. IV, 260. 26) Sünenu İbn Mâce. Babu’z-Zi’b ve’s-Sa’leb, 1.27)
yemiştir21. Dolayısıyla bu talimin sadece köpeklere mahsus olduğu
anlaşılmamalıdır.
II. Hadisler
Av konusundaki hadislerle ilgili olarak ilk söylenecek husus,
Resulullah’ın boş yere hayvan öldürmeyi de uygun bulmadığıdır22.
Ayrıca makalemizi avcılığa yani avın ne ile ve nasıl yapıldığı
hususlarına hasretmemiz sebebiyle hadis kitaplarında av bahsi altında
ele alınan kertenkele23, karga24, keler25, tilki, kurt26 vs. gibi
hayvanların yenilmesi ile ilgili bahisler el alınmayacaktır. Burada
hadisleri konularına göre ayırmak istiyoruz.
a.Eğitilmiş Köpekler
Resulullah, köpeğin avı yakalamasının şer’î kesim olduğunu
vurgulamıştır27. Hadis kitaplarında eğitilmiş köpeklerle ilgili
rivâyetlerin büyük kısmı Adiy b. Hatim28’in rivayetleridir.
Rivâyetlerde farklılıklar olmakla beraber, bu rivayetlerde Adiy b.
Hatim Resulullah’a kendilerinin eğitilmiş köpeklerle avlandıklarını,
bu konuda kendilerine ne söyleyeceğini sormuştur. Resulullah, köpeği
salarken besmele çekmelerini29, bu takdirde köpeklerin tuttuğunu
yiyebileceklerini ifade etmiştir. Şayet köpek, yakaladığı hayvanı
kendisi yemişse, yememelerini zira bu durumda onun avı kendisi için
yakalamış olduğundan korktuğunu belirtir30. O aynı zamanda avcının
avın yanında başka bir köpeği bulduğu zaman da yememesi31
21)Kasım b. Sellam. (1964). Garibu’l-Hadis. II, s. 169. Haydarabad. من قتل عصفورا عبثا عج إلى هللا يوم القيامة، يقول: يارب إن فالنا قتلنى عبثا ولم يقتلنى منفعة.(22Sünenu’n-Nesâ’î, Men katele Usfuren bi gayri hakkihâ, VII, 239. İmam Malik lüzumsuz ve aşırı olan avı mekruh olarak görmüştür. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368. 23)Sünenu İbn Mâce. Babu’d-Dabb, 2. 24)Musannef İbn Ebi Şeybe. IV, 259. 25)Musannef İbn Ebi Şeybe. IV, 260. 26)Sünenu İbn Mâce. Babu’z-Zi’b ve’s-Sa’leb, 1. .Buhari. K. ez-Zebaih ve’s-Sayd. 1 فإن أخذ الكلب ذكاة (2728)Adiy b. Hatim. Tay kabilesinin reisiydi. Rivayet ettiği hadislerden avcılık yaptığı ve Hz. Peygamberimize bu konuda sorular sorduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömer döneminde Irak’ın fethine katılmış Sıffın savaşında Hz. Ali’nin sancaktarlığını yapmıştır. Hicri 672’de vefat etmiştir. Siyeru A’lami’n-Nübelâ. III, 162. كل ما أمسكن عليك إذا أرسلت كالبك المعلمة وذكرت اسم هللا ف (29 el-Buharî. İza Ekele’l-Kelbu. 1. -el-Buharî. İza Ekele’l إال أن يأكل الكلب فال تأكل فإني أخاف أن يكون إنما أمسك على نفسه (30Kelbu. 1. 31)Buhari. Sayd. 9, 10.
Buhari. K. ez-Zebaih ve’s-Sayd. 1. 28) Adiy b. Hatim. Tay kabilesinin reisiydi. Rivayet ettiği hadislerden avcılık yaptığı ve Hz. Peygamberi-
mize bu konuda sorular sorduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömer döneminde Irak’ın fethine katılmış Sıffın savaşında Hz. Ali’nin sancaktarlığını yapmıştır. Hicri 672’de vefat etmiştir. Siyeru A’lami’n-Nübelâ. III, 162.
29)
yemiştir21. Dolayısıyla bu talimin sadece köpeklere mahsus olduğu
anlaşılmamalıdır.
II. Hadisler
Av konusundaki hadislerle ilgili olarak ilk söylenecek husus,
Resulullah’ın boş yere hayvan öldürmeyi de uygun bulmadığıdır22.
Ayrıca makalemizi avcılığa yani avın ne ile ve nasıl yapıldığı
hususlarına hasretmemiz sebebiyle hadis kitaplarında av bahsi altında
ele alınan kertenkele23, karga24, keler25, tilki, kurt26 vs. gibi
hayvanların yenilmesi ile ilgili bahisler el alınmayacaktır. Burada
hadisleri konularına göre ayırmak istiyoruz.
a.Eğitilmiş Köpekler
Resulullah, köpeğin avı yakalamasının şer’î kesim olduğunu
vurgulamıştır27. Hadis kitaplarında eğitilmiş köpeklerle ilgili
rivâyetlerin büyük kısmı Adiy b. Hatim28’in rivayetleridir.
Rivâyetlerde farklılıklar olmakla beraber, bu rivayetlerde Adiy b.
Hatim Resulullah’a kendilerinin eğitilmiş köpeklerle avlandıklarını,
bu konuda kendilerine ne söyleyeceğini sormuştur. Resulullah, köpeği
salarken besmele çekmelerini29, bu takdirde köpeklerin tuttuğunu
yiyebileceklerini ifade etmiştir. Şayet köpek, yakaladığı hayvanı
kendisi yemişse, yememelerini zira bu durumda onun avı kendisi için
yakalamış olduğundan korktuğunu belirtir30. O aynı zamanda avcının
avın yanında başka bir köpeği bulduğu zaman da yememesi31
21)Kasım b. Sellam. (1964). Garibu’l-Hadis. II, s. 169. Haydarabad. من قتل عصفورا عبثا عج إلى هللا يوم القيامة، يقول: يارب إن فالنا قتلنى عبثا ولم يقتلنى منفعة.(22Sünenu’n-Nesâ’î, Men katele Usfuren bi gayri hakkihâ, VII, 239. İmam Malik lüzumsuz ve aşırı olan avı mekruh olarak görmüştür. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368. 23)Sünenu İbn Mâce. Babu’d-Dabb, 2. 24)Musannef İbn Ebi Şeybe. IV, 259. 25)Musannef İbn Ebi Şeybe. IV, 260. 26)Sünenu İbn Mâce. Babu’z-Zi’b ve’s-Sa’leb, 1. .Buhari. K. ez-Zebaih ve’s-Sayd. 1 فإن أخذ الكلب ذكاة (2728)Adiy b. Hatim. Tay kabilesinin reisiydi. Rivayet ettiği hadislerden avcılık yaptığı ve Hz. Peygamberimize bu konuda sorular sorduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömer döneminde Irak’ın fethine katılmış Sıffın savaşında Hz. Ali’nin sancaktarlığını yapmıştır. Hicri 672’de vefat etmiştir. Siyeru A’lami’n-Nübelâ. III, 162. كل ما أمسكن عليك إذا أرسلت كالبك المعلمة وذكرت اسم هللا ف (29 el-Buharî. İza Ekele’l-Kelbu. 1. -el-Buharî. İza Ekele’l إال أن يأكل الكلب فال تأكل فإني أخاف أن يكون إنما أمسك على نفسه (30Kelbu. 1. 31)Buhari. Sayd. 9, 10.
el-Buharî. İza Ekele’l-Kelbu. 1. 30)
yemiştir21. Dolayısıyla bu talimin sadece köpeklere mahsus olduğu
anlaşılmamalıdır.
II. Hadisler
Av konusundaki hadislerle ilgili olarak ilk söylenecek husus,
Resulullah’ın boş yere hayvan öldürmeyi de uygun bulmadığıdır22.
Ayrıca makalemizi avcılığa yani avın ne ile ve nasıl yapıldığı
hususlarına hasretmemiz sebebiyle hadis kitaplarında av bahsi altında
ele alınan kertenkele23, karga24, keler25, tilki, kurt26 vs. gibi
hayvanların yenilmesi ile ilgili bahisler el alınmayacaktır. Burada
hadisleri konularına göre ayırmak istiyoruz.
a.Eğitilmiş Köpekler
Resulullah, köpeğin avı yakalamasının şer’î kesim olduğunu
vurgulamıştır27. Hadis kitaplarında eğitilmiş köpeklerle ilgili
rivâyetlerin büyük kısmı Adiy b. Hatim28’in rivayetleridir.
Rivâyetlerde farklılıklar olmakla beraber, bu rivayetlerde Adiy b.
Hatim Resulullah’a kendilerinin eğitilmiş köpeklerle avlandıklarını,
bu konuda kendilerine ne söyleyeceğini sormuştur. Resulullah, köpeği
salarken besmele çekmelerini29, bu takdirde köpeklerin tuttuğunu
yiyebileceklerini ifade etmiştir. Şayet köpek, yakaladığı hayvanı
kendisi yemişse, yememelerini zira bu durumda onun avı kendisi için
yakalamış olduğundan korktuğunu belirtir30. O aynı zamanda avcının
avın yanında başka bir köpeği bulduğu zaman da yememesi31
21)Kasım b. Sellam. (1964). Garibu’l-Hadis. II, s. 169. Haydarabad. من قتل عصفورا عبثا عج إلى هللا يوم القيامة، يقول: يارب إن فالنا قتلنى عبثا ولم يقتلنى منفعة.(22Sünenu’n-Nesâ’î, Men katele Usfuren bi gayri hakkihâ, VII, 239. İmam Malik lüzumsuz ve aşırı olan avı mekruh olarak görmüştür. Bidâyetu’l-Müctehid. I, 368. 23)Sünenu İbn Mâce. Babu’d-Dabb, 2. 24)Musannef İbn Ebi Şeybe. IV, 259. 25)Musannef İbn Ebi Şeybe. IV, 260. 26)Sünenu İbn Mâce. Babu’z-Zi’b ve’s-Sa’leb, 1. .Buhari. K. ez-Zebaih ve’s-Sayd. 1 فإن أخذ الكلب ذكاة (2728)Adiy b. Hatim. Tay kabilesinin reisiydi. Rivayet ettiği hadislerden avcılık yaptığı ve Hz. Peygamberimize bu konuda sorular sorduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömer döneminde Irak’ın fethine katılmış Sıffın savaşında Hz. Ali’nin sancaktarlığını yapmıştır. Hicri 672’de vefat etmiştir. Siyeru A’lami’n-Nübelâ. III, 162. كل ما أمسكن عليك إذا أرسلت كالبك المعلمة وذكرت اسم هللا ف (29 el-Buharî. İza Ekele’l-Kelbu. 1. -el-Buharî. İza Ekele’l إال أن يأكل الكلب فال تأكل فإني أخاف أن يكون إنما أمسك على نفسه (30Kelbu. 1. 31)Buhari. Sayd. 9, 10.
el-Buharî. İza Ekele’l-Kelbu. 1.31) Buhari. Sayd. 9, 10. 32)
gerektiğini belirtmiştir. Resulullah, ava gönderilen köpeklerle, diğer
köpeklerin karışmasından korkulması halinde yani avın hangi köpek
tarafından yakalandığının bilinmemesi durumunda da yenilmemesini
vurgulamıştır32. Bir başka rivayette de “muallem olmayan köpeğinle
avladığın hayvana (ölmeden) yetişmişsen ye33” şeklindedir34.
Bir başka rivayette de Resulullah’a eğitilmiş köpeklerin avı
öldürme durumu sorulmuş, o da öldürülmüş olma durumunda
yiyebileceklerini belirtmiştir35. Fakat yukarıda bahsi geçen köpeğin
yemesi durumu ile ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Ebu
Davud’un Sünen’indeki bir rivayet “şayet ondan yese de36” ifadesi
yer almaktadır. Fakat Albani bu ifadeyi münker olarak
nitelendirmektedir. Burada Buhari’deki “şayet köpek yerse onu ifsad
eder” rivayetini hatırlatmak gerekir37. Malik’in Muvattâ’ında Saʻd b.
Ebî Vakkâs’ın köpeğin yediğinde bir parça kalmışsa38 da ye
şeklindeki ifadesi yer almaktadır.
Mecusilerin köpek ve kuşların avladıklarını yemekten nehy
olunduktarı ile ilgili rivayetin yanında39, sürü ve hayvan köpeği
dışındaki köpekleri besleyenlerin ecirlerinin azalacağı40, av köpeği
hariç41 köpeğin semenini yasakladığı şeklinde42 rivayetler
bulunmaktadır.
b.Şahin ve Doğan ile Avcılık
Bu konuda yine Adiy b. Hatim’den gelen rivayet
bulunmaktadır. Rivayet şu şekildedir: Resulullah’a şahin ve doğanın
.el-Buharî. Ma câe fi’t-tasayyud. 1 وإن خالطها كلب من غيرها فال تأكل (32إذا أرسلت كلبك الذي ليس بمكلب فأدركت ذكاته فكل و (33 el-Buharî. Babu saydi’l-carih. 7. 34)Ebu Davud. Sayd. 2. el-Buharî. Babu Ma Esabe’l-mi’razu ما أمسك عليك كالبك فكل قلت وإن قتلن قال وإن قتلن (35bi-arzihi. 1. .Sünenü Ebi Davud. Bab fi’s-sayd. 10 قال فإن أكل منه قال وإن أكل منه (36 .el-Buharî. Babu İza Ekele’l-Kelb. 1 قال إبن عباس إن أكل الكلب فقد أفسده (37 .İmam Malik. Muvatta (el-Aʻzami). III, 705 وإن لم تبق منه اال بضعة واحدة (38-Sünenü İbn Mace. Babu Saydi Kelbi’l قال نهينا عن صيد كلبهم وطائرهم يعني المجوسي (39Mecus. 1. 40)Buhari. Hars.3. إال كلب صيد ... نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (41 Sünenü’n-Nesai, Babu Beyi’l-Kelb. 3. .İmam Malik. Muvattâ, (el-Aʻzami). IV, 950 نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (42
el-Buharî. Ma câe fi’t-tasayyud. 1. 33)
gerektiğini belirtmiştir. Resulullah, ava gönderilen köpeklerle, diğer
köpeklerin karışmasından korkulması halinde yani avın hangi köpek
tarafından yakalandığının bilinmemesi durumunda da yenilmemesini
vurgulamıştır32. Bir başka rivayette de “muallem olmayan köpeğinle
avladığın hayvana (ölmeden) yetişmişsen ye33” şeklindedir34.
Bir başka rivayette de Resulullah’a eğitilmiş köpeklerin avı
öldürme durumu sorulmuş, o da öldürülmüş olma durumunda
yiyebileceklerini belirtmiştir35. Fakat yukarıda bahsi geçen köpeğin
yemesi durumu ile ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Ebu
Davud’un Sünen’indeki bir rivayet “şayet ondan yese de36” ifadesi
yer almaktadır. Fakat Albani bu ifadeyi münker olarak
nitelendirmektedir. Burada Buhari’deki “şayet köpek yerse onu ifsad
eder” rivayetini hatırlatmak gerekir37. Malik’in Muvattâ’ında Saʻd b.
Ebî Vakkâs’ın köpeğin yediğinde bir parça kalmışsa38 da ye
şeklindeki ifadesi yer almaktadır.
Mecusilerin köpek ve kuşların avladıklarını yemekten nehy
olunduktarı ile ilgili rivayetin yanında39, sürü ve hayvan köpeği
dışındaki köpekleri besleyenlerin ecirlerinin azalacağı40, av köpeği
hariç41 köpeğin semenini yasakladığı şeklinde42 rivayetler
bulunmaktadır.
b.Şahin ve Doğan ile Avcılık
Bu konuda yine Adiy b. Hatim’den gelen rivayet
bulunmaktadır. Rivayet şu şekildedir: Resulullah’a şahin ve doğanın
.el-Buharî. Ma câe fi’t-tasayyud. 1 وإن خالطها كلب من غيرها فال تأكل (32إذا أرسلت كلبك الذي ليس بمكلب فأدركت ذكاته فكل و (33 el-Buharî. Babu saydi’l-carih. 7. 34)Ebu Davud. Sayd. 2. el-Buharî. Babu Ma Esabe’l-mi’razu ما أمسك عليك كالبك فكل قلت وإن قتلن قال وإن قتلن (35bi-arzihi. 1. .Sünenü Ebi Davud. Bab fi’s-sayd. 10 قال فإن أكل منه قال وإن أكل منه (36 .el-Buharî. Babu İza Ekele’l-Kelb. 1 قال إبن عباس إن أكل الكلب فقد أفسده (37 .İmam Malik. Muvatta (el-Aʻzami). III, 705 وإن لم تبق منه اال بضعة واحدة (38-Sünenü İbn Mace. Babu Saydi Kelbi’l قال نهينا عن صيد كلبهم وطائرهم يعني المجوسي (39Mecus. 1. 40)Buhari. Hars.3. إال كلب صيد ... نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (41 Sünenü’n-Nesai, Babu Beyi’l-Kelb. 3. .İmam Malik. Muvattâ, (el-Aʻzami). IV, 950 نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (42
el-Buharî. Babu saydi’l-carih. 7. 34) Ebu Davud. Sayd. 2. 35)
gerektiğini belirtmiştir. Resulullah, ava gönderilen köpeklerle, diğer
köpeklerin karışmasından korkulması halinde yani avın hangi köpek
tarafından yakalandığının bilinmemesi durumunda da yenilmemesini
vurgulamıştır32. Bir başka rivayette de “muallem olmayan köpeğinle
avladığın hayvana (ölmeden) yetişmişsen ye33” şeklindedir34.
Bir başka rivayette de Resulullah’a eğitilmiş köpeklerin avı
öldürme durumu sorulmuş, o da öldürülmüş olma durumunda
yiyebileceklerini belirtmiştir35. Fakat yukarıda bahsi geçen köpeğin
yemesi durumu ile ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Ebu
Davud’un Sünen’indeki bir rivayet “şayet ondan yese de36” ifadesi
yer almaktadır. Fakat Albani bu ifadeyi münker olarak
nitelendirmektedir. Burada Buhari’deki “şayet köpek yerse onu ifsad
eder” rivayetini hatırlatmak gerekir37. Malik’in Muvattâ’ında Saʻd b.
Ebî Vakkâs’ın köpeğin yediğinde bir parça kalmışsa38 da ye
şeklindeki ifadesi yer almaktadır.
Mecusilerin köpek ve kuşların avladıklarını yemekten nehy
olunduktarı ile ilgili rivayetin yanında39, sürü ve hayvan köpeği
dışındaki köpekleri besleyenlerin ecirlerinin azalacağı40, av köpeği
hariç41 köpeğin semenini yasakladığı şeklinde42 rivayetler
bulunmaktadır.
b.Şahin ve Doğan ile Avcılık
Bu konuda yine Adiy b. Hatim’den gelen rivayet
bulunmaktadır. Rivayet şu şekildedir: Resulullah’a şahin ve doğanın
.el-Buharî. Ma câe fi’t-tasayyud. 1 وإن خالطها كلب من غيرها فال تأكل (32إذا أرسلت كلبك الذي ليس بمكلب فأدركت ذكاته فكل و (33 el-Buharî. Babu saydi’l-carih. 7. 34)Ebu Davud. Sayd. 2. el-Buharî. Babu Ma Esabe’l-mi’razu ما أمسك عليك كالبك فكل قلت وإن قتلن قال وإن قتلن (35bi-arzihi. 1. .Sünenü Ebi Davud. Bab fi’s-sayd. 10 قال فإن أكل منه قال وإن أكل منه (36 .el-Buharî. Babu İza Ekele’l-Kelb. 1 قال إبن عباس إن أكل الكلب فقد أفسده (37 .İmam Malik. Muvatta (el-Aʻzami). III, 705 وإن لم تبق منه اال بضعة واحدة (38-Sünenü İbn Mace. Babu Saydi Kelbi’l قال نهينا عن صيد كلبهم وطائرهم يعني المجوسي (39Mecus. 1. 40)Buhari. Hars.3. إال كلب صيد ... نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (41 Sünenü’n-Nesai, Babu Beyi’l-Kelb. 3. .İmam Malik. Muvattâ, (el-Aʻzami). IV, 950 نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (42
el-Buharî. Babu Ma Esabe’l-mi’razu bi-arzihi. 1.
231İSLAM HUKUKUNDA “AVCILIK”(Fıkıh Kitaplarındaki Kitabu’s-Sayd Bahsinden Modern Avcılığa Bakış)
geçen köpeğin yemesi durumu ile ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Ebu Davud’un Sünen’indeki bir rivayet “şayet ondan yese de”36 ifadesi yer almaktadır. Fakat Albani bu ifadeyi münker olarak nitelendirmektedir. Burada Buhari’deki “şayet köpek yerse onu ifsad eder” rivayetini hatırlatmak gerekir37. Malik’in Muvattâ’ında Saʻd b. Ebî Vakkâs’ın köpeğin yediğinde bir parça kalmışsa38 da ye şeklindeki ifadesi yer almaktadır.
Mecusilerin köpek ve kuşların avladıklarını yemekten nehy olunduktarı ile ilgili ri-vayetin yanında39, sürü ve hayvan köpeği dışındaki köpekleri besleyenlerin ecirlerinin azalacağı40, av köpeği hariç41 köpeğin semenini yasakladığı şeklinde42 rivayetler bulun-maktadır.
b. Şahin ve Doğan ile AvcılıkBu konuda yine Adiy b. Hatim’den gelen rivayet bulunmaktadır. Rivayet şu şekil-
dedir: Resulullah’a şahin ve doğanın avladığı hayvan hakkında sormuş. Buyurdular ki: “senin için yakaladığı avı ye!”.43
c. Ok ile Avcılık Öncelikle ifade etmek gerekir ki: Resulullah okun geri getirdiğinin (yani ok ile vurulan
hayvanın) yenileceğini belirtmiştir44. Resulullah’a ok ile avcılıkla ilgili sorular sorulmuş-tur. Hz. Peygamber oku atıp, ok hayvanı deldiği zaman hayvanın yenileceğini belirtmiş-tir45. Ok ile ilgili sorulan bir diğer soru da ok atılan, vurulan, fakat o esnada ele geçmeyen avla ilgili durumdur. Resulullah oktan başka av izine rastlanmaması ve avın kokmaması durumunda yenileceğini belirtmiştir46. Okun eniyle isabet eden av vekize olarak kabul edilmiştir47. Bir başka rivayette de miʻradın keskin tarafı isabet etmişse yenileceği, enli tarafının ise yenilemeyeceği belirtilmiştir48.
d. Taş ile Avcılık Resulullah parmakla çakıl atmayı, avı öldürmemesi, yaralaması sebebiyle yasakla-
mıştır.
36)
gerektiğini belirtmiştir. Resulullah, ava gönderilen köpeklerle, diğer
köpeklerin karışmasından korkulması halinde yani avın hangi köpek
tarafından yakalandığının bilinmemesi durumunda da yenilmemesini
vurgulamıştır32. Bir başka rivayette de “muallem olmayan köpeğinle
avladığın hayvana (ölmeden) yetişmişsen ye33” şeklindedir34.
Bir başka rivayette de Resulullah’a eğitilmiş köpeklerin avı
öldürme durumu sorulmuş, o da öldürülmüş olma durumunda
yiyebileceklerini belirtmiştir35. Fakat yukarıda bahsi geçen köpeğin
yemesi durumu ile ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Ebu
Davud’un Sünen’indeki bir rivayet “şayet ondan yese de36” ifadesi
yer almaktadır. Fakat Albani bu ifadeyi münker olarak
nitelendirmektedir. Burada Buhari’deki “şayet köpek yerse onu ifsad
eder” rivayetini hatırlatmak gerekir37. Malik’in Muvattâ’ında Saʻd b.
Ebî Vakkâs’ın köpeğin yediğinde bir parça kalmışsa38 da ye
şeklindeki ifadesi yer almaktadır.
Mecusilerin köpek ve kuşların avladıklarını yemekten nehy
olunduktarı ile ilgili rivayetin yanında39, sürü ve hayvan köpeği
dışındaki köpekleri besleyenlerin ecirlerinin azalacağı40, av köpeği
hariç41 köpeğin semenini yasakladığı şeklinde42 rivayetler
bulunmaktadır.
b.Şahin ve Doğan ile Avcılık
Bu konuda yine Adiy b. Hatim’den gelen rivayet
bulunmaktadır. Rivayet şu şekildedir: Resulullah’a şahin ve doğanın
.el-Buharî. Ma câe fi’t-tasayyud. 1 وإن خالطها كلب من غيرها فال تأكل (32إذا أرسلت كلبك الذي ليس بمكلب فأدركت ذكاته فكل و (33 el-Buharî. Babu saydi’l-carih. 7. 34)Ebu Davud. Sayd. 2. el-Buharî. Babu Ma Esabe’l-mi’razu ما أمسك عليك كالبك فكل قلت وإن قتلن قال وإن قتلن (35bi-arzihi. 1. .Sünenü Ebi Davud. Bab fi’s-sayd. 10 قال فإن أكل منه قال وإن أكل منه (36 .el-Buharî. Babu İza Ekele’l-Kelb. 1 قال إبن عباس إن أكل الكلب فقد أفسده (37 .İmam Malik. Muvatta (el-Aʻzami). III, 705 وإن لم تبق منه اال بضعة واحدة (38-Sünenü İbn Mace. Babu Saydi Kelbi’l قال نهينا عن صيد كلبهم وطائرهم يعني المجوسي (39Mecus. 1. 40)Buhari. Hars.3. إال كلب صيد ... نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (41 Sünenü’n-Nesai, Babu Beyi’l-Kelb. 3. .İmam Malik. Muvattâ, (el-Aʻzami). IV, 950 نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (42
Sünenü Ebi Davud. Bab fi’s-sayd. 10. 37)
gerektiğini belirtmiştir. Resulullah, ava gönderilen köpeklerle, diğer
köpeklerin karışmasından korkulması halinde yani avın hangi köpek
tarafından yakalandığının bilinmemesi durumunda da yenilmemesini
vurgulamıştır32. Bir başka rivayette de “muallem olmayan köpeğinle
avladığın hayvana (ölmeden) yetişmişsen ye33” şeklindedir34.
Bir başka rivayette de Resulullah’a eğitilmiş köpeklerin avı
öldürme durumu sorulmuş, o da öldürülmüş olma durumunda
yiyebileceklerini belirtmiştir35. Fakat yukarıda bahsi geçen köpeğin
yemesi durumu ile ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Ebu
Davud’un Sünen’indeki bir rivayet “şayet ondan yese de36” ifadesi
yer almaktadır. Fakat Albani bu ifadeyi münker olarak
nitelendirmektedir. Burada Buhari’deki “şayet köpek yerse onu ifsad
eder” rivayetini hatırlatmak gerekir37. Malik’in Muvattâ’ında Saʻd b.
Ebî Vakkâs’ın köpeğin yediğinde bir parça kalmışsa38 da ye
şeklindeki ifadesi yer almaktadır.
Mecusilerin köpek ve kuşların avladıklarını yemekten nehy
olunduktarı ile ilgili rivayetin yanında39, sürü ve hayvan köpeği
dışındaki köpekleri besleyenlerin ecirlerinin azalacağı40, av köpeği
hariç41 köpeğin semenini yasakladığı şeklinde42 rivayetler
bulunmaktadır.
b.Şahin ve Doğan ile Avcılık
Bu konuda yine Adiy b. Hatim’den gelen rivayet
bulunmaktadır. Rivayet şu şekildedir: Resulullah’a şahin ve doğanın
.el-Buharî. Ma câe fi’t-tasayyud. 1 وإن خالطها كلب من غيرها فال تأكل (32إذا أرسلت كلبك الذي ليس بمكلب فأدركت ذكاته فكل و (33 el-Buharî. Babu saydi’l-carih. 7. 34)Ebu Davud. Sayd. 2. el-Buharî. Babu Ma Esabe’l-mi’razu ما أمسك عليك كالبك فكل قلت وإن قتلن قال وإن قتلن (35bi-arzihi. 1. .Sünenü Ebi Davud. Bab fi’s-sayd. 10 قال فإن أكل منه قال وإن أكل منه (36 .el-Buharî. Babu İza Ekele’l-Kelb. 1 قال إبن عباس إن أكل الكلب فقد أفسده (37 .İmam Malik. Muvatta (el-Aʻzami). III, 705 وإن لم تبق منه اال بضعة واحدة (38-Sünenü İbn Mace. Babu Saydi Kelbi’l قال نهينا عن صيد كلبهم وطائرهم يعني المجوسي (39Mecus. 1. 40)Buhari. Hars.3. إال كلب صيد ... نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (41 Sünenü’n-Nesai, Babu Beyi’l-Kelb. 3. .İmam Malik. Muvattâ, (el-Aʻzami). IV, 950 نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (42
el-Buharî. Babu İza Ekele’l-Kelb. 1.38)
gerektiğini belirtmiştir. Resulullah, ava gönderilen köpeklerle, diğer
köpeklerin karışmasından korkulması halinde yani avın hangi köpek
tarafından yakalandığının bilinmemesi durumunda da yenilmemesini
vurgulamıştır32. Bir başka rivayette de “muallem olmayan köpeğinle
avladığın hayvana (ölmeden) yetişmişsen ye33” şeklindedir34.
Bir başka rivayette de Resulullah’a eğitilmiş köpeklerin avı
öldürme durumu sorulmuş, o da öldürülmüş olma durumunda
yiyebileceklerini belirtmiştir35. Fakat yukarıda bahsi geçen köpeğin
yemesi durumu ile ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Ebu
Davud’un Sünen’indeki bir rivayet “şayet ondan yese de36” ifadesi
yer almaktadır. Fakat Albani bu ifadeyi münker olarak
nitelendirmektedir. Burada Buhari’deki “şayet köpek yerse onu ifsad
eder” rivayetini hatırlatmak gerekir37. Malik’in Muvattâ’ında Saʻd b.
Ebî Vakkâs’ın köpeğin yediğinde bir parça kalmışsa38 da ye
şeklindeki ifadesi yer almaktadır.
Mecusilerin köpek ve kuşların avladıklarını yemekten nehy
olunduktarı ile ilgili rivayetin yanında39, sürü ve hayvan köpeği
dışındaki köpekleri besleyenlerin ecirlerinin azalacağı40, av köpeği
hariç41 köpeğin semenini yasakladığı şeklinde42 rivayetler
bulunmaktadır.
b.Şahin ve Doğan ile Avcılık
Bu konuda yine Adiy b. Hatim’den gelen rivayet
bulunmaktadır. Rivayet şu şekildedir: Resulullah’a şahin ve doğanın
.el-Buharî. Ma câe fi’t-tasayyud. 1 وإن خالطها كلب من غيرها فال تأكل (32إذا أرسلت كلبك الذي ليس بمكلب فأدركت ذكاته فكل و (33 el-Buharî. Babu saydi’l-carih. 7. 34)Ebu Davud. Sayd. 2. el-Buharî. Babu Ma Esabe’l-mi’razu ما أمسك عليك كالبك فكل قلت وإن قتلن قال وإن قتلن (35bi-arzihi. 1. .Sünenü Ebi Davud. Bab fi’s-sayd. 10 قال فإن أكل منه قال وإن أكل منه (36 .el-Buharî. Babu İza Ekele’l-Kelb. 1 قال إبن عباس إن أكل الكلب فقد أفسده (37 .İmam Malik. Muvatta (el-Aʻzami). III, 705 وإن لم تبق منه اال بضعة واحدة (38-Sünenü İbn Mace. Babu Saydi Kelbi’l قال نهينا عن صيد كلبهم وطائرهم يعني المجوسي (39Mecus. 1. 40)Buhari. Hars.3. إال كلب صيد ... نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (41 Sünenü’n-Nesai, Babu Beyi’l-Kelb. 3. .İmam Malik. Muvattâ, (el-Aʻzami). IV, 950 نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (42
İmam Malik. Muvatta (el-Aʻzami). III, 705. 39)
gerektiğini belirtmiştir. Resulullah, ava gönderilen köpeklerle, diğer
köpeklerin karışmasından korkulması halinde yani avın hangi köpek
tarafından yakalandığının bilinmemesi durumunda da yenilmemesini
vurgulamıştır32. Bir başka rivayette de “muallem olmayan köpeğinle
avladığın hayvana (ölmeden) yetişmişsen ye33” şeklindedir34.
Bir başka rivayette de Resulullah’a eğitilmiş köpeklerin avı
öldürme durumu sorulmuş, o da öldürülmüş olma durumunda
yiyebileceklerini belirtmiştir35. Fakat yukarıda bahsi geçen köpeğin
yemesi durumu ile ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Ebu
Davud’un Sünen’indeki bir rivayet “şayet ondan yese de36” ifadesi
yer almaktadır. Fakat Albani bu ifadeyi münker olarak
nitelendirmektedir. Burada Buhari’deki “şayet köpek yerse onu ifsad
eder” rivayetini hatırlatmak gerekir37. Malik’in Muvattâ’ında Saʻd b.
Ebî Vakkâs’ın köpeğin yediğinde bir parça kalmışsa38 da ye
şeklindeki ifadesi yer almaktadır.
Mecusilerin köpek ve kuşların avladıklarını yemekten nehy
olunduktarı ile ilgili rivayetin yanında39, sürü ve hayvan köpeği
dışındaki köpekleri besleyenlerin ecirlerinin azalacağı40, av köpeği
hariç41 köpeğin semenini yasakladığı şeklinde42 rivayetler
bulunmaktadır.
b.Şahin ve Doğan ile Avcılık
Bu konuda yine Adiy b. Hatim’den gelen rivayet
bulunmaktadır. Rivayet şu şekildedir: Resulullah’a şahin ve doğanın
.el-Buharî. Ma câe fi’t-tasayyud. 1 وإن خالطها كلب من غيرها فال تأكل (32إذا أرسلت كلبك الذي ليس بمكلب فأدركت ذكاته فكل و (33 el-Buharî. Babu saydi’l-carih. 7. 34)Ebu Davud. Sayd. 2. el-Buharî. Babu Ma Esabe’l-mi’razu ما أمسك عليك كالبك فكل قلت وإن قتلن قال وإن قتلن (35bi-arzihi. 1. .Sünenü Ebi Davud. Bab fi’s-sayd. 10 قال فإن أكل منه قال وإن أكل منه (36 .el-Buharî. Babu İza Ekele’l-Kelb. 1 قال إبن عباس إن أكل الكلب فقد أفسده (37 .İmam Malik. Muvatta (el-Aʻzami). III, 705 وإن لم تبق منه اال بضعة واحدة (38-Sünenü İbn Mace. Babu Saydi Kelbi’l قال نهينا عن صيد كلبهم وطائرهم يعني المجوسي (39Mecus. 1. 40)Buhari. Hars.3. إال كلب صيد ... نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (41 Sünenü’n-Nesai, Babu Beyi’l-Kelb. 3. .İmam Malik. Muvattâ, (el-Aʻzami). IV, 950 نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (42
Sünenü İbn Mace. Babu Saydi Kelbi’l-Mecus. 1. 40) Buhari. Hars.3. 41)
gerektiğini belirtmiştir. Resulullah, ava gönderilen köpeklerle, diğer
köpeklerin karışmasından korkulması halinde yani avın hangi köpek
tarafından yakalandığının bilinmemesi durumunda da yenilmemesini
vurgulamıştır32. Bir başka rivayette de “muallem olmayan köpeğinle
avladığın hayvana (ölmeden) yetişmişsen ye33” şeklindedir34.
Bir başka rivayette de Resulullah’a eğitilmiş köpeklerin avı
öldürme durumu sorulmuş, o da öldürülmüş olma durumunda
yiyebileceklerini belirtmiştir35. Fakat yukarıda bahsi geçen köpeğin
yemesi durumu ile ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Ebu
Davud’un Sünen’indeki bir rivayet “şayet ondan yese de36” ifadesi
yer almaktadır. Fakat Albani bu ifadeyi münker olarak
nitelendirmektedir. Burada Buhari’deki “şayet köpek yerse onu ifsad
eder” rivayetini hatırlatmak gerekir37. Malik’in Muvattâ’ında Saʻd b.
Ebî Vakkâs’ın köpeğin yediğinde bir parça kalmışsa38 da ye
şeklindeki ifadesi yer almaktadır.
Mecusilerin köpek ve kuşların avladıklarını yemekten nehy
olunduktarı ile ilgili rivayetin yanında39, sürü ve hayvan köpeği
dışındaki köpekleri besleyenlerin ecirlerinin azalacağı40, av köpeği
hariç41 köpeğin semenini yasakladığı şeklinde42 rivayetler
bulunmaktadır.
b.Şahin ve Doğan ile Avcılık
Bu konuda yine Adiy b. Hatim’den gelen rivayet
bulunmaktadır. Rivayet şu şekildedir: Resulullah’a şahin ve doğanın
.el-Buharî. Ma câe fi’t-tasayyud. 1 وإن خالطها كلب من غيرها فال تأكل (32إذا أرسلت كلبك الذي ليس بمكلب فأدركت ذكاته فكل و (33 el-Buharî. Babu saydi’l-carih. 7. 34)Ebu Davud. Sayd. 2. el-Buharî. Babu Ma Esabe’l-mi’razu ما أمسك عليك كالبك فكل قلت وإن قتلن قال وإن قتلن (35bi-arzihi. 1. .Sünenü Ebi Davud. Bab fi’s-sayd. 10 قال فإن أكل منه قال وإن أكل منه (36 .el-Buharî. Babu İza Ekele’l-Kelb. 1 قال إبن عباس إن أكل الكلب فقد أفسده (37 .İmam Malik. Muvatta (el-Aʻzami). III, 705 وإن لم تبق منه اال بضعة واحدة (38-Sünenü İbn Mace. Babu Saydi Kelbi’l قال نهينا عن صيد كلبهم وطائرهم يعني المجوسي (39Mecus. 1. 40)Buhari. Hars.3. إال كلب صيد ... نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (41 Sünenü’n-Nesai, Babu Beyi’l-Kelb. 3. .İmam Malik. Muvattâ, (el-Aʻzami). IV, 950 نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (42
Sünenü’n-Nesai, Babu Beyi’l-Kelb. 3. 42)
gerektiğini belirtmiştir. Resulullah, ava gönderilen köpeklerle, diğer
köpeklerin karışmasından korkulması halinde yani avın hangi köpek
tarafından yakalandığının bilinmemesi durumunda da yenilmemesini
vurgulamıştır32. Bir başka rivayette de “muallem olmayan köpeğinle
avladığın hayvana (ölmeden) yetişmişsen ye33” şeklindedir34.
Bir başka rivayette de Resulullah’a eğitilmiş köpeklerin avı
öldürme durumu sorulmuş, o da öldürülmüş olma durumunda
yiyebileceklerini belirtmiştir35. Fakat yukarıda bahsi geçen köpeğin
yemesi durumu ile ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Ebu
Davud’un Sünen’indeki bir rivayet “şayet ondan yese de36” ifadesi
yer almaktadır. Fakat Albani bu ifadeyi münker olarak
nitelendirmektedir. Burada Buhari’deki “şayet köpek yerse onu ifsad
eder” rivayetini hatırlatmak gerekir37. Malik’in Muvattâ’ında Saʻd b.
Ebî Vakkâs’ın köpeğin yediğinde bir parça kalmışsa38 da ye
şeklindeki ifadesi yer almaktadır.
Mecusilerin köpek ve kuşların avladıklarını yemekten nehy
olunduktarı ile ilgili rivayetin yanında39, sürü ve hayvan köpeği
dışındaki köpekleri besleyenlerin ecirlerinin azalacağı40, av köpeği
hariç41 köpeğin semenini yasakladığı şeklinde42 rivayetler
bulunmaktadır.
b.Şahin ve Doğan ile Avcılık
Bu konuda yine Adiy b. Hatim’den gelen rivayet
bulunmaktadır. Rivayet şu şekildedir: Resulullah’a şahin ve doğanın
.el-Buharî. Ma câe fi’t-tasayyud. 1 وإن خالطها كلب من غيرها فال تأكل (32إذا أرسلت كلبك الذي ليس بمكلب فأدركت ذكاته فكل و (33 el-Buharî. Babu saydi’l-carih. 7. 34)Ebu Davud. Sayd. 2. el-Buharî. Babu Ma Esabe’l-mi’razu ما أمسك عليك كالبك فكل قلت وإن قتلن قال وإن قتلن (35bi-arzihi. 1. .Sünenü Ebi Davud. Bab fi’s-sayd. 10 قال فإن أكل منه قال وإن أكل منه (36 .el-Buharî. Babu İza Ekele’l-Kelb. 1 قال إبن عباس إن أكل الكلب فقد أفسده (37 .İmam Malik. Muvatta (el-Aʻzami). III, 705 وإن لم تبق منه اال بضعة واحدة (38-Sünenü İbn Mace. Babu Saydi Kelbi’l قال نهينا عن صيد كلبهم وطائرهم يعني المجوسي (39Mecus. 1. 40)Buhari. Hars.3. إال كلب صيد ... نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (41 Sünenü’n-Nesai, Babu Beyi’l-Kelb. 3. .İmam Malik. Muvattâ, (el-Aʻzami). IV, 950. İmam Malik. Muvattâ, (el-Aʻzami). IV, 950 نهى رسول هللا عن ثمن الكلب (4243) Tirmizî. Sayd. 3. 44)
avladığı hayvan hakkında sormuş. Buyurdular ki: “senin için
yakaladığı avı ye!”.43
c.Ok ile Avcılık
Öncelikle ifade etmek gerekir ki: Resulullah okun geri
getirdiğinin (yani ok ile vurulan hayvanın) yenileceğini belirtmiştir44.
Resulullah’a ok ile avcılıkla ilgili sorular sorulmuştur. Hz. Peygamber
oku atıp, ok hayvanı deldiği zaman hayvanın yenileceğini
belirtmiştir45. Ok ile ilgili sorulan bir diğer soru da ok atılan, vurulan,
fakat o esnada ele geçmeyen avla ilgili durumdur. Resulullah oktan
başka av izine rastlanmaması ve avın kokmaması durumunda
yenileceğini belirtmiştir46. Okun eniyle isabet eden av vekize olarak
kabul edilmiştir47. Bir başka rivayette de miʻradın keskin tarafı isabet
etmişse yenileceği, enli tarafının ise yenilemeyeceği belirtilmiştir48.
d.Taş ile Avcılık
Resulullah parmakla çakıl atmayı, avı öldürmemesi,
yaralaması sebebiyle yasaklamıştır.
e. Deniz Avı
Bu konuda öncelikle Resulullah’ın “el-bahru huvettahuru
mâuhu, el-hillu meytetuhu”49 hadisi zikredilmelidir. Bunun dışında
hadislerde denizin dışarıya attığı ile denizde ölmüş ve suyun üstüne
çıkmış balık şeklinde bir ayrım vardır. Bunlardan birincisi yani
denizin dışarıya attığı veya yarısından çekildiği50 ikincisi ise denizin
içinde ölmüş veya suyun üstüne çıkmış tâfi balıktır. Bu ikincisinin
yenmesi yasaklanmıştır. Bununla beraber ashabın sahilde buldukları
anber51 isimli balıkla ilgili olarak rivayet de bu konuda önemlidir.
43)Tirmizî. Sayd. 3. .Nesâî. es-Sünenü’l-Kübra, Remyu’s-sayd. 1 ما رد عليك سهمك فكل (44.. واذا رميت فسميت فخزقت فكل فان لم ينخزق فال تاكل (45 46 صل قدتجدهأوسهمكغي رسهم أث رفيهتجدلمماعليك،ت غي بوإن ) en-Nesâî. es-Sünen, er-Ruhsa fi semeni kelbi’s-sayd. 2. 47)el-Buhari. Sayd. 1. 48)el-Buhari. Sayd. 2. 49)İmam Malik. Muvatta, (el-Aʻzami). III, 709. -Sünenü Ebi Davud, Bab fi Ekli’t ما ألقى البحر او جزرعنه فكلوه وما مات فيه فطفا فال تاكلوه (50Tâfî mine’s-semek. 1. .el-Buharî. Sayd. 12 يقال لها العنبر (51
Nesâî. es-Sünenü’l-Kübra, Remyu’s-sayd. 1. 45)
avladığı hayvan hakkında sormuş. Buyurdular ki: “senin için
yakaladığı avı ye!”.43
c.Ok ile Avcılık
Öncelikle ifade etmek gerekir ki: Resulullah okun geri
getirdiğinin (yani ok ile vurulan hayvanın) yenileceğini belirtmiştir44.
Resulullah’a ok ile avcılıkla ilgili sorular sorulmuştur. Hz. Peygamber
oku atıp, ok hayvanı deldiği zaman hayvanın yenileceğini
belirtmiştir45. Ok ile ilgili sorulan bir diğer soru da ok atılan, vurulan,
fakat o esnada ele geçmeyen avla ilgili durumdur. Resulullah oktan
başka av izine rastlanmaması ve avın kokmaması durumunda
yenileceğini belirtmiştir46. Okun eniyle isabet eden av vekize olarak
kabul edilmiştir47. Bir başka rivayette de miʻradın keskin tarafı isabet
etmişse yenileceği, enli tarafının ise yenilemeyeceği belirtilmiştir48.
d.Taş ile Avcılık
Resulullah parmakla çakıl atmayı, avı öldürmemesi,
yaralaması sebebiyle yasaklamıştır.
e. Deniz Avı
Bu konuda öncelikle Resulullah’ın “el-bahru huvettahuru
mâuhu, el-hillu meytetuhu”49 hadisi zikredilmelidir. Bunun dışında
hadislerde denizin dışarıya attığı ile denizde ölmüş ve suyun üstüne
çıkmış balık şeklinde bir ayrım vardır. Bunlardan birincisi yani
denizin dışarıya attığı veya yarısından çekildiği50 ikincisi ise denizin
içinde ölmüş veya suyun üstüne çıkmış tâfi balıktır. Bu ikincisinin
yenmesi yasaklanmıştır. Bununla beraber ashabın sahilde buldukları
anber51 isimli balıkla ilgili olarak rivayet de bu konuda önemlidir.
43)Tirmizî. Sayd. 3. .Nesâî. es-Sünenü’l-Kübra, Remyu’s-sayd. 1 ما رد عليك سهمك فكل (44.. واذا رميت فسميت فخزقت فكل فان لم ينخزق فال تاكل (45 46 صل قدتجدهأوسهمكغي رسهم أث رفيهتجدلمماعليك،ت غي بوإن ) en-Nesâî. es-Sünen, er-Ruhsa fi semeni kelbi’s-sayd. 2. 47)el-Buhari. Sayd. 1. 48)el-Buhari. Sayd. 2. 49)İmam Malik. Muvatta, (el-Aʻzami). III, 709. -Sünenü Ebi Davud, Bab fi Ekli’t ما ألقى البحر او جزرعنه فكلوه وما مات فيه فطفا فال تاكلوه (50Tâfî mine’s-semek. 1. .el-Buharî. Sayd. 12 يقال لها العنبر (51
46)
avladığı hayvan hakkında sormuş. Buyurdular ki: “senin için
yakaladığı avı ye!”.43
c.Ok ile Avcılık
Öncelikle ifade etmek gerekir ki: Resulullah okun geri
getirdiğinin (yani ok ile vurulan hayvanın) yenileceğini belirtmiştir44.
Resulullah’a ok ile avcılıkla ilgili sorular sorulmuştur. Hz. Peygamber
oku atıp, ok hayvanı deldiği zaman hayvanın yenileceğini
belirtmiştir45. Ok ile ilgili sorulan bir diğer soru da ok atılan, vurulan,
fakat o esnada ele geçmeyen avla ilgili durumdur. Resulullah oktan
başka av izine rastlanmaması ve avın kokmaması durumunda
yenileceğini belirtmiştir46. Okun eniyle isabet eden av vekize olarak
kabul edilmiştir47. Bir başka rivayette de miʻradın keskin tarafı isabet
etmişse yenileceği, enli tarafının ise yenilemeyeceği belirtilmiştir48.
d.Taş ile Avcılık
Resulullah parmakla çakıl atmayı, avı öldürmemesi,
yaralaması sebebiyle yasaklamıştır.
e. Deniz Avı
Bu konuda öncelikle Resulullah’ın “el-bahru huvettahuru
mâuhu, el-hillu meytetuhu”49 hadisi zikredilmelidir. Bunun dışında
hadislerde denizin dışarıya attığı ile denizde ölmüş ve suyun üstüne
çıkmış balık şeklinde bir ayrım vardır. Bunlardan birincisi yani
denizin dışarıya attığı veya yarısından çekildiği50 ikincisi ise denizin
içinde ölmüş veya suyun üstüne çıkmış tâfi balıktır. Bu ikincisinin
yenmesi yasaklanmıştır. Bununla beraber ashabın sahilde buldukları
anber51 isimli balıkla ilgili olarak rivayet de bu konuda önemlidir.
43)Tirmizî. Sayd. 3. .Nesâî. es-Sünenü’l-Kübra, Remyu’s-sayd. 1 ما رد عليك سهمك فكل (44.. واذا رميت فسميت فخزقت فكل فان لم ينخزق فال تاكل (45 46 صل قدتجدهأوسهمكغي رسهم أث رفيهتجدلمماعليك،ت غي بوإن ) en-Nesâî. es-Sünen, er-Ruhsa fi semeni kelbi’s-sayd. 2. 47)el-Buhari. Sayd. 1. 48)el-Buhari. Sayd. 2. 49)İmam Malik. Muvatta, (el-Aʻzami). III, 709. -Sünenü Ebi Davud, Bab fi Ekli’t ما ألقى البحر او جزرعنه فكلوه وما مات فيه فطفا فال تاكلوه (50Tâfî mine’s-semek. 1. .el-Buharî. Sayd. 12 يقال لها العنبر (51
en-Nesâî. es-Sünen, er-Ruhsa fi semeni kelbi’s-sayd. 2.
47) el-Buhari. Sayd. 1. 48) el-Buhari. Sayd. 2.
232 / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi FURAT EKEV AKADEMİ DERGİSİ
e. Deniz Avı Bu konuda öncelikle Resulullah’ın “el-bahru huvettahuru mâuhu, el-hillu meyte-
tuhu” 49 hadisi zikredilmelidir. Bunun dışında hadislerde denizin dışarıya attığı ile deniz-de ölmüş ve suyun üstüne çıkmış balık şeklinde bir ayrım vardır. Bunlardan birincisi yani denizin dışarıya attığı veya yarısından çekildiği50 ikincisi ise denizin içinde ölmüş veya suyun üstüne çıkmış tâfi balıktır. Bu ikincisinin yenmesi yasaklanmıştır. Bununla beraber ashabın sahilde buldukları anber51 isimli balıkla ilgili olarak rivayet de bu konuda önem-lidir. Sahile vurmuş bu balıkla ilgili olarak Ebu Ubeyde öncelikle meytedir demiş, daha sonra zaruret olmaları sebebiyle yiyebileceklerini belirtmiştir. Orada iki hafta boyunca balığı yemiş durumu daha sonra Medine’ye gidince Resulullah’a izah etmiştir. Resulullah Medine’de eti sorup, daha sonra da ondan tatması, bu durumdaki balığın sadece zaruret halinde değil, diğer zamanlarda da câiz olduğunu göstermektedir. Makalemiz av konusu ile ilgili olduğundan eti yenmeyen deniz hayvanları ile ilgili tartışmalara girilmeyecektir
C. AvcıArapça’da sâid şeklinde ifade edilen avcıda aranan şartlar şunlardır:
1. Avcı’nın âkıl ve mümeyyiz olması yani şer‘en tezkiyesinin kabul edilir olması. Fakihler, avcının kesim yapabilecek ehliyete sahip olması gerektiği hususunda itti-
fak etmişlerdir52. Av, kasd ve tesmiye’ye muhtaç olduğundan akıl sahibi olmayanın da avı sahih değildir53. Fakihler, buna mecnun ve gayri mümeyyiz çocuğu da ittifakla ilave etmişlerdir. Şâfiiler’de ezher olan görüşe göre mecnun ve sarhoşun avı kerahetle birlikte helaldir54. Fakat İmam Şâfii’den gelen bir başka görüşe göre ise avları sahih değildir55. Günümüzde avcılık yapılabilmesi için avcı belgesi olması gerekmektedir. Bu belgeyi al-mak için çeşitli sağlık kurullarından geçmeniz ayrıca 18 yaşını doldurmanız gerekmeniz gerekmektedir56.
2. Müslüman veya Ehl-i Kitap olmakAvcının ehl-i zekâttan (yani yukarıda zikri geçen ihtiyari boğazlamayı yapmaya ehil )
olması şartı ittifakla kabul edilmiştir. Bu sebeple Müslüman ve Ehl-i Kitab’ın avları caiz-
49) İmam Malik. Muvatta, (el-Aʻzami). III, 709. 50)
avladığı hayvan hakkında sormuş. Buyurdular ki: “senin için
yakaladığı avı ye!”.43
c.Ok ile Avcılık
Öncelikle ifade etmek gerekir ki: Resulullah okun geri
getirdiğinin (yani ok ile vurulan hayvanın) yenileceğini belirtmiştir44.
Resulullah’a ok ile avcılıkla ilgili sorular sorulmuştur. Hz. Peygamber
oku atıp, ok hayvanı deldiği zaman hayvanın yenileceğini
belirtmiştir45. Ok ile ilgili sorulan bir diğer soru da ok atılan, vurulan,
fakat o esnada ele geçmeyen avla ilgili durumdur. Resulullah oktan
başka av izine rastlanmaması ve avın kokmaması durumunda
yenileceğini belirtmiştir46. Okun eniyle isabet eden av vekize olarak
kabul edilmiştir47. Bir başka rivayette de miʻradın keskin tarafı isabet
etmişse yenileceği, enli tarafının ise yenilemeyeceği belirtilmiştir48.
d.Taş ile Avcılık
Resulullah parmakla çakıl atmayı, avı öldürmemesi,
yaralaması sebebiyle yasaklamıştır.
e. Deniz Avı
Bu konuda öncelikle Resulullah’ın “el-bahru huvettahuru
mâuhu, el-hillu meytetuhu”49 hadisi zikredilmelidir. Bunun dışında
hadislerde denizin dışarıya attığı ile denizde ölmüş ve suyun üstüne
çıkmış balık şeklinde bir ayrım vardır. Bunlardan birincisi yani
denizin dışarıya attığı veya yarısından çekildiği50 ikincisi ise denizin
içinde ölmüş veya suyun üstüne çıkmış tâfi balıktır. Bu ikincisinin
yenmesi yasaklanmıştır. Bununla beraber ashabın sahilde buldukları
anber51 isimli balıkla ilgili olarak rivayet de bu konuda önemlidir.
43)Tirmizî. Sayd. 3. .Nesâî. es-Sünenü’l-Kübra, Remyu’s-sayd. 1 ما رد عليك سهمك فكل (44.. واذا رميت فسميت فخزقت فكل فان لم ينخزق فال تاكل (45 46 صل قدتجدهأوسهمكغي رسهم أث رفيهتجدلمماعليك،ت غي بوإن ) en-Nesâî. es-Sünen, er-Ruhsa fi semeni kelbi’s-sayd. 2. 47)el-Buhari. Sayd. 1. 48)el-Buhari. Sayd. 2. 49)İmam Malik. Muvatta, (el-Aʻzami). III, 709. -Sünenü Ebi Davud, Bab fi Ekli’t ما ألقى البحر او جزرعنه فكلوه وما مات فيه فطفا فال تاكلوه (50Tâfî mine’s-semek. 1. .el-Buharî. Sayd. 12 يقال لها العنبر (51
Sünenü Ebi Davud, Bab fi Ekli’t-Tâfî mine’s-semek. 1.
51)
avladığı hayvan hakkında sormuş. Buyurdular ki: “senin için
yakaladığı avı ye!”.43
c.Ok ile Avcılık
Öncelikle ifade etmek gerekir ki: Resulullah okun geri
getirdiğinin (yani ok ile vurulan hayvanın) yenileceğini belirtmiştir44.
Resulullah’a ok ile avcılıkla ilgili sorular sorulmuştur. Hz. Peygamber
oku atıp, ok hayvanı deldiği zaman hayvanın yenileceğini
belirtmiştir45. Ok ile ilgili sorulan bir diğer soru da ok atılan, vurulan,
fakat o esnada ele geçmeyen avla ilgili durumdur. Resulullah oktan
başka av izine rastlanmaması ve avın kokmaması durumunda
yenileceğini belirtmiştir46. Okun eniyle isabet eden av vekize olarak
kabul edilmiştir47. Bir başka rivayette de miʻradın keskin tarafı isabet
etmişse yenileceği, enli tarafının ise yenilemeyeceği belirtilmiştir48.
d.Taş ile Avcılık
Resulullah parmakla çakıl atmayı, avı öldürmemesi,
yaralaması sebebiyle yasaklamıştır.
e. Deniz Avı
Bu konuda öncelikle Resulullah’ın “el-bahru huvettahuru
mâuhu, el-hillu meytetuhu”49 hadisi zikredilmelidir. Bunun dışında
hadislerde denizin dışarıya attığı ile denizde ölmüş ve suyun üstüne
çıkmış balık şeklinde bir ayrım vardır. Bunlardan birincisi yani
denizin dışarıya attığı veya yarısından çekildiği50 ikincisi ise denizin
içinde ölmüş veya suyun üstüne çıkmış tâfi balıktır. Bu ikincisinin
yenmesi yasaklanmıştır. Bununla beraber ashabın sahilde buldukları
anber51 isimli balıkla ilgili olarak rivayet de bu konuda önemlidir.
43)Tirmizî. Sayd. 3. .Nesâî. es-Sünenü’l-Kübra, Remyu’s-sayd. 1 ما رد عليك سهمك فكل (44.. واذا رميت فسميت فخزقت فكل فان لم ينخزق فال تاكل (45 46 صل قدتجدهأوسهمكغي رسهم أث رفيهتجدلمماعليك،ت غي بوإن ) en-Nesâî. es-Sünen, er-Ruhsa fi semeni kelbi’s-sayd. 2. 47)el-Buhari. Sayd. 1. 48)el-Buhari. Sayd. 2. 49)İmam Malik. Muvatta, (el-Aʻzami). III, 709. -Sünenü Ebi Davud, Bab fi Ekli’t ما ألقى البحر او جزرعنه فكلوه وما مات فيه فطفا فال تاكلوه (50Tâfî mine’s-semek. 1. .el-Buharî. Sayd. 12. el-Buharî. Sayd. 12 يقال لها العنبر (5152) Bahru’r-Raik Şerhu Kenzi’d-Dekaik. VIII, 251; el-Kavanin el-Fıkhiyye. I, 118; el-Ümm. II, 255; İbn
Kudame. el-Mugni. IX, 366. 53) eş-Şerhu’l-Kebir ala metni’l-mukni. XI, 47. 54) el-Mühezzeb fi Fıkhı’l-İmam eş-Şâfiî. I, 458; Nihayetu’l-Muhtâc. VIII, 113. 55) Mugni’l-Muhtac. IV, 267.56) Kara Avcılığı Kanunu [Kanun No: 4915, Madde 2 (21)] Avcılık belgesi: Onsekiz yaşını doldurmuş,
silah taşıma ehliyetine sahip, bu Kanuna göre avcılık belgesi almaya engel hali bulunmayan, avcılık ve av yaban hayatı ile ilgili eğitim almış ve sınavda başarılı olmuş kişilere başvuruları halinde verilen belgeyi,
233İSLAM HUKUKUNDA “AVCILIK”(Fıkıh Kitaplarındaki Kitabu’s-Sayd Bahsinden Modern Avcılığa Bakış)
dir57. Fakat Malikiler, ehl-i kitabın (Yahudi ve Hıristiyanların) her ne kadar zebh ettikleri helal olsa da avlarının helal olmadığını belirtmişlerdir. Onlar zebh ile avı birbirinden ayırmışlar ve avı ruhsat olarak kabul etmişlerdir58. Müşrik, mürted ve mecusinin avının ise helal olmadığı ittifakla kabul edilmiştir59. Günümüzde av hayvanlarının balık dışında satışı hemen hemen yapılmamaktadır, denilebilir. Bu sebeple din farkı önemli bir problem oluşturmamaktadır denilebilir.
3. Avı görmek, tayin, “atış yapması veya eğitilmiş hayvanı irsal”Avcının avı görmesi, nerede olduğunu belirlemesi (tayin), hissetmesi, ona atış yap-
ması veya eğitilmiş köpeği irsal etmesi şarttır60. Bu şart, -yukarıda da zikredilen- avcının gönderdiği eğitimli köpekten başka bir köpek tarafından yakalanan ve köpeğin avcının irsali veya igrası olmadan kendiliğinden yakaladığı avlar ile ilgili hadisler sebebiyle kon-muştur. Bunun yanında av niyetiyle avlağa çıkmayı yeterli görenler, yani irsâli şart olarak koşmayanlar da vardır61. Hanefiler, bir hışırtı ile bir av hayvanı sanarak atış yapan ya da köpek veya şahini salıveren avcının daha sonra bunun sandığı hayvandan başka bir hayvan olduğu ortaya çıkarsa caizdir dedikleri zira, avcının kastının avlanma olduklarını belirtmektedirler62.
Özellikle tüfekle yapılan günümüz avcılığında avın görülmesi ve tayini ve peşi sıra atış önemli sadece vurulan avın helalliği açısından değil aynı zamanda güvenlik açısından da önemli bir husustur. Zira avın görülmeden ya da yeri tayin edilmeden yapılan atış bir başka avcının ölümüne sebebiyet verebilmektedir.
4. Eğitilmiş köpeği ava gönderirken ya da silahı/oku atarken besmele çekmek Burada kasıt avcının silahını kullandığında veya eğitilmiş köpeğini ava gönderdiğin-
de besmele çekmesidir ki bu “Bismillah” yahut “Bismillahi Allahu Ekber” ifadesidir. Yukarıda zikri geçen Mâide suresi 4. ayette açıkça Allah’ın adının anılması hususu zik-redilmektedir. Bunun üzerine mezhepler daha ziyade besmelenin kasden terk edilmesi ya da sehven unutulması durumlarında ne olacağı üzerinde durmuşlardır. Hanefiler, avcının besmeleyi kasden terk etmemesi gerektiği, bu durumda avın sahih olmayacağı kanaatin-dedirler. Hanefiler besmelenin sehven unutulması halinde de avın yenileceği görüşünde-dirler. Zira bu bir unutmadır63. Malikiler de aynı görüştedirler64.
Şafiilere göre avlanmada kasten veya sehven besmele çekilmeden avlanan hayvan yenilebilir. Bu konuda dayandıkları hadis Müslüman besmele çeksin ya da çekmesin o
57) el-Mebsut. XI, 236; Bedayiʻ. V, 45; el-Kavanin el-Fıkhiye. I, 118; el-Ümm. II, 256. 58) Haşiyetu’s-Savi. II, 161. 59) Mebsut. XI, 236; Bedayi. V, 45; el-Kavanin el-Fıkhiye. I, 118; el-Ümm. II, 256.60) el-Kavanin el-Fıkhiye. 30.61) Atâ, el-Evzâî gibi bkz. Binâye Şerhu’l-Hidaye. XII, 415.62) el-Hidaye. IV, 405.63) el-Mebsut. XI, 236; 64) el-Kavanin el-Fıkhiye. 302.
234 / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi FURAT EKEV AKADEMİ DERGİSİ
her halükarda Allah adına keser65 hadisidir66. Şafiiler Allah’tan başkası adına kesilen fısk olduğu hatırlatarak67 kasten besmele çekilmese de, Allah’tan başkası adına kesilmediğin-den fısk değildir68.
Hanbelîler ise ihtiyarı kesim ile avı (ʻakr) birbirinden ayırmaktadırlar. Adiyy b. Hatem’in hadisinde besmele çekme gereğinden bahsedildiğinden kasden ya da sehven besmele çekmeme durumunda avcı bu şarttan muaf olmaz. Yani avlanan hayvan mubah olmaz69.
Avın heyecanıyla avcının besmeleyi unutması çokça rastlanan bir durumdur. Fakat bu unutmanın kasten değil de sehven olduğu, dolayısıyla bu durumun avı haram kılmayacağı avcılar tarafından bilinmektedir.
5. İrsal veya atıştan sonra avı takip etmesi70
Bu durum daha çok atıştan sonra yaşanmaktadır, zira eğitilmiş hayvandan yaralanan bir hayvanın kaçması oldukça güçtür. Keyfiyet, günümüzde de avcıların sıklıkla karşılaş-tığı durumlardandır. Avcı, atışını yaptıktan avı yaralayabilmekte, bu sebeple yere düşen hayvan yerde kaçamaya devam etmektedir. Gerçi avcının eğitilmiş köpeği varsa, köpek hayvanı rahatlıkla bulunabilir, fakat bulunamama durumu da fazladır.
Avcının vurduğu ya da eğitilmiş hayvan vasıtasıyla ele geçirdiği hayvan sağ ise onu tezkiyesi (şer’i kesimi) gerekir. Fukaha hayvanın canlılığının ne durumda olduğunu tar-tışmıştır. Hanefilere göre hayvan yarım gün ya da tam gün yaşayacak durumda ise ve avcı hayvanı tezkiye (şer’i kesim) etmezse av yenilmez71. Fakat avcı avı can çekişirken bulursa ne olacaktır. Hanefiler, bunu hükmi ölüm olarak kabul ederler, bu sebeple kesim gerekmemektedir. Şayet bu durumdan daha fazla bir canlılığı varsa, avcı da herhangi bir aleti bulunmadığından, vakit darlığından onu kesme imkânı bulamazsa, zahir rivayete göre yenilmez72. Şafiiler ve Hanbelîler avlanılan hayvanın kesilen hayvanın canlılığı gibi olursa müstakir bir hayatı yoksa kesmeden yenilebilir. Şafiiler, hayvanı rahatlatmak için bıçakla kesmeyi müstehab olarak görürler73.
Avcının takibiyle bulunamayan, belirli bir süre sonra bulunan hayvanın durumu ne olacaktır. Hanefiler bu hayvanın yenmesi kıyasen haramdı, fakat onlar istihsanen caiz görmüşlerdir74. Malikiler zamanı dikkate almışlar, aynı gün içinde bulunursa yenileceğini
65)
4. Eğitilmiş köpeği ava gönderirken ya da silahı/oku
atarken besmele çekmek
Burada kasıt avcının silahını kullandığında veya eğitilmiş
köpeğini ava gönderdiğinde besmele çekmesidir ki bu “Bismillah”
yahut “Bismillahi Allahu Ekber” ifadesidir. Yukarıda zikri geçen
Mâide suresi 4. ayette açıkça Allah’ın adının anılması hususu
zikredilmektedir. Bunun üzerine mezhepler daha ziyade besmelenin
kasden terk edilmesi ya da sehven unutulması durumlarında ne olacağı
üzerinde durmuşlardır. Hanefiler, avcının besmeleyi kasden terk
etmemesi gerektiği, bu durumda avın sahih olmayacağı
kanaatindedirler. Hanefiler besmelenin sehven unutulması halinde de
avın yenileceği görüşündedirler. Zira bu bir unutmadır63. Malikiler de
aynı görüştedirler64.
Şafiilere göre avlanmada kasten veya sehven besmele
çekilmeden avlanan hayvan yenilebilir. Bu konuda dayandıkları hadis
Müslüman besmele çeksin ya da çekmesin o her halükarda Allah
adına keser65 hadisidir66. Şafiiler Allah’tan başkası adına kesilen fısk
olduğu hatırlatarak67 kasten besmele çekilmese de, Allah’tan başkası
adına kesilmediğinden fısk değildir68.
Hanbelîler ise ihtiyarı kesim ile avı (ʻakr) birbirinden
ayırmaktadırlar. Adiyy b. Hatem’in hadisinde besmele çekme
gereğinden bahsedildiğinden kasden ya da sehven besmele çekmeme
durumunda avcı bu şarttan muaf olmaz. Yani avlanan hayvan mubah
olmaz69.
Avın heyecanıyla avcının besmeleyi unutması çokça rastlanan
bir durumdur. Fakat bu unutmanın kasten değil de sehven olduğu,
dolayısıyla bu durumun avı haram kılmayacağı avcılar tarafından
bilinmektedir. 63)el-Mebsut. XI, 236; 64)el-Kavanin el-Fıkhiye. 302. المسلم يذبح على اسم هللا سمى أو لم يسم (6566)el-Ümm. II, 249. 67)Enam suresi 145’de belirtildiği üzere. 68)el-Mecmû. VIII, 412. 69)İbn Kudame. el-Mugni. IX, 367.
66) el-Ümm. II, 249.67) Enam suresi 145’de belirtildiği üzere. 68) el-Mecmû. VIII, 412. 69) İbn Kudame. el-Mugni. IX, 367. 70) el-Kavanin el-Fıkhiye. 302.71) Bedayiʻ. V, 51; el-Hidâye. IV, 406. 72) Bedayiʻ. V, 51.73) el-Mühezzeb. I, 462; İbn Kudame. el-Mugnî. IX, 373. 74) Bedayiʻ. V, 59.
235İSLAM HUKUKUNDA “AVCILIK”(Fıkıh Kitaplarındaki Kitabu’s-Sayd Bahsinden Modern Avcılığa Bakış)
belirtmişlerdir75. Şafiiler ise bu durumdaki hayvanın eti haramdır. Fakat hayvan ağır ya-ralanmış ve daha sonra kaybolmuşsa eti yenir76. Hanbeliler ise avın üzerindeki delillerle hareket ederler. Şayet deliller avcının atışı veya irsali sebebiyle öldüğünü gösteriyorsa avın eti yenir77.
Köpeğin kullanılmadığı avcılıkta sık sık karşılaşılan bir durumdur. Özellikle bıldırcın avında bazen av bulunamaz ya da yaralı av yerde yürüyerek avcının bulamayacağı yerde ölür. Avcının bulduğu hayvanı hemen avın peşinden bulamazsa kendisine ait olduğuna dair herhangi bir ispat yolu mevcut değildir. Dolayısıyla bu avı murdar kabul etmek gerekir.
6. İhramlı olmamak.Bu durum kara avı için geçerlidir. Yukarıda zikri geçen ayetler bu durumu ortaya
koymaktadır.
D. AvAv ile ilgili vurgulanması gereken üç şart bulunmaktadır. Birincisi: avın eti yenme-
si caiz bir hayvan olması gerekir78. Hanefilerin sadece eti yenen hayvanların değil, eti yenmeyen hayvanların da avlanmasını caiz görürler. Zira avlanmanın tek sebebi avın eti değil, kürkü, dişi, boynuzu olabilir79. Günümüzde avcılık bu ikinci hususa doğru kaymak-tadır. Özellikle boynuzu için geyik avcılığı önemli bir ticaret kaynağı olmuştur. Devlet kontrolünde yapılan bu avcılıkta, av yüksek rakımlarda vurulduğunda avın kendisini taşı-mak zor olduğundan sadece boynuzu taşımak yoluna gidilmektedir.
İkinci husus ise, avın yabani bir hayvan olmasıdır. Yani insanın bu hayvanları ya-kalamaktan aciz olması gerekmektedir ki bu hususu Hanefiler tarafından “kanatları ve ayakları ile yakalanmaktan korunması” şeklinde zikretmektedirler80.
Üçüncüsü Harem bölgesinin hayvanı olmaması. Yukarıda ilgili ayetlerde bahsi geç-mişti.
E. Av AletiTarihsel gelişim dikkate alınırsa ilk av aleti olarak karşımıza taş çıkmaktadır. Taş,
sivriltilmiş taş ve taş baltalardan sonra, demirden yapılma dolayısıyla keskin, kılıç, bıçak, mızrak gibi aletler kullanılmaya başlanmıştır. Bunların yanında uzaktan kaçan hayva-nı ele geçirme imkânı sunan yay ve ok da avcıların kullandığı aletlerden olmuştur. Ok özellikle ulaşabildiği o zaman için yüksek hız sebebiyle süratle kaçabilen ve uçabilen hayvanların avlanmasında büyük kolaylıklar sağlamıştır. Bu aletlerin yanı sıra kemendler ve ağlar da avcılıkta kullanılmıştır81.
75) el-Müdevvene. I, 532.76) el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb. IX, 118. 77) İbn Kudame. el-Mugnî. IX, 379. 78) et-Telkin fi’l-Fıkhi’l-Mâlikî. I, 108. 79) Bedayiʻ. II, 196; el-Mebsut. XI, 220.80) Tuhfetu’l-Fukaha. I, 422; el-İnâye. III, 66. 81) Teknik Avcılık. 6-7.
236 / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi FURAT EKEV AKADEMİ DERGİSİ
Fakat girişte de kısaca mevzu bahis edildiği üzere av aletleri ile ilgili en önemli ge-lişme barutlu silahların kullanılmaya başlanmasıdır (Miladi 10-12. asır gibi). Başlangıçta doldurmalı olan barutlu silahlar, 19. asırda, fişeklere ve daha sonra kurşunlara dönüşmüş-tür. Fişek; ateşleyici kapsül, barut ve saçma ya da kurşundan oluşmaktadır.
Günümüzde genellikle barutlu silahlarla avcılık yapılmaktadır. Fakat bizler klasik dö-nemdeki av aletlerini de kısaca konu etmek istiyoruz. İbn Rüşd, Bidâyetu’l-Müctehid isimli eserinde av aletlerini üç kısma ayırmıştır82. Bunlar: 1. Avcı hayvanlar, 2. Sivri aletler, 3. Ağır aletlerdir83. Avcı hayvanlar hakkında aşağıda ayrıca bilgi verilecektir. Fakat diğer ikisi üzerinde kısaca durmak istiyoruz.
Sivri aletler ile kasıt mızrak, kılıç, ok gibi aletlerdir, bunlarla avcılık konusunda her-hangi bir ihtilaf bulunmamaktadır84. Buna ucu sivriltilmiş sopaları da ilave etmemiz ge-rekir. Sivri aletlerde aranan en önemli iki şart bu aletlerin keskin olmaları ve sivri taraf-larıyla avı vurmaları ve yaralamalarıdır85. Fakat bu aletlerle avcılık günümüz dünyasının çok dar bir alanında yapılmaktadır.
Ok ile avcılık Afrika’daki bazı bölgeler hariç yapılmamaktadır denilebilir. Yeni bir nostalji olarak ok ile avcılık Türkiye’de ender olsa da dünyada yayılmaya başlamıştır ve daha ziyade domuz avı için kullanılmaktadır.
Zehirli oklarla avcılığın86 tarihsel olarak –belki de günümüzde Afrika’nın bazı yerle-rinde- yapıldığı bilinmektedir.
Bir diğer istisna da bir çeşit ok olduğu anlaşılan mi’razdır87. Mi’raz anlaşıldığı kada-rıyla hem sivri ucu hem de enlemesi ava isabet edip onu ezerek öldürebilen bir silahtır. Yukarıda da bahsedildiği gibi Resulullah enlemesine vurması halinde vurulan avın yenil-memesini emretmiştir88. Günümüzde bu çeşit bir av aleti kullanılmamaktadır89.
Ağır aletler ise kasıt taş ve bunduka90 denilen topraktan yapma şeylerdir91. Bunlarla da av, fukaha tarafından caiz görülmemiştir. Zira yukarıdaki mi’raz örneğinde olduğu gibi hayvanı ezerek öldürmektedir. Fakat sivri hale getirilmiş taş istisnadır. 82) İbn Rüşd. Bidayetu’l-Müctehid. I, 369.83) Bunun yanın av aletleri silah ve hayvan şeklinde de ikiye ayrılmıştır. el-Kavânin el-Fıkhiye. 302. 84) Bunun yanında diş, tırnak veya kemikle ile av konusunda da Kitabu’s-Sayd bölümünde atıflar bulun-
maktadır. Bazı ihtilaflar olsa da zebâih bahsinde olduğu gibi bunların kullanılmaz caiz görülmez. İbn Rüşd. Bidayetu’l-Müctehid. I, 369.
85) el-Kavanin el-Fıkhiye. 123.86) Zehirin mi yoksa okun mu ölüme sebep olduğu konusundaki şüphe sebebiyle caiz görülmemiştir.
el-Kavanin el-Fıkhiye. 30587)
vurmaları ve yaralamalarıdır85. Fakat bu aletlerle avcılık günümüz
dünyasının çok dar bir alanında yapılmaktadır.
Ok ile avcılık Afrika’daki bazı bölgeler hariç yapılmamaktadır
denilebilir. Yeni bir nostalji olarak ok ile avcılık Türkiye’de ender
olsa da dünyada yayılmaya başlamıştır ve daha ziyade domuz avı için
kullanılmaktadır.
Zehirli oklarla avcılığın86 tarihsel olarak –belki de günümüzde
Afrika’nın bazı yerlerinde- yapıldığı bilinmektedir.
Bir diğer istisna da bir çeşit ok olduğu anlaşılan mi’razdır87.
Mi’raz anlaşıldığı kadarıyla hem sivri ucu hem de enlemesi ava isabet
edip onu ezerek öldürebilen bir silahtır. Yukarıda da bahsedildiği gibi
Resulullah enlemesine vurması halinde vurulan avın yenilmemesini
emretmiştir88. Günümüzde bu çeşit bir av aleti kullanılmamaktadır89.
Ağır aletler ise kasıt taş ve bunduka90 denilen topraktan
yapma şeylerdir91. Bunlarla da av, fukaha tarafından caiz
görülmemiştir. Zira yukarıdaki mi’raz örneğinde olduğu gibi hayvanı
ezerek öldürmektedir. Fakat sivri hale getirilmiş taş istisnadır.
Taş ile av söz konusu olunca aklımıza özellikle kırsal
bölgelerde çocuklar tarafından yapılan sapan ile avcılık gelmektedir.
Serum lastiğinden yapılan bu sapanlarla genellikle sığırcık, yabani
güvercin gibi kuşlar avlanmaktadır. Fakat yukarıda da bahis mevzu
edildiği üzere Resulullah küçük taşları atarak avcılığı da
yasaklamıştır. Zira bunların ölüme değil küçük yaralanmalara 85)el-Kavanin el-Fıkhiye. 123. 86)Zehirin mi yoksa okun mu ölüme sebep olduğu konusundaki şüphe sebebiyle caiz görülmemiştir. el-Kavanin el-Fıkhiye. 305 السهم الذي ال ريش عليه (87 Üzerinde tüy olmayan ok. Bilindiği üzere okun üzerindeki tüy okun dik olarak ava gitmesini temin eder. Tüy olmayınca ok sabit bir şekilde gidemez ve avı enlemesine vurur. el-Cevheri. (1987). es-Sıhah Tacullugati ve Sıhahu’l-Arabiyyeti. III, 1083. Beyrut. 88)el-Mebsut. XI, 222; Bedayi. V, 44; Bidayetu’l-müctehid. III, 6; el-Karafi. ez-Zahira. IV, 171; İbn Kudame. el-Mugni. III, 366. 89)İbn Rüşd bu konuda ihtilaf eden grupları şu şekilde sıralar: Bunlarla avlanmayı mutlak olarak caiz görenler; bunlarla vurulan hayvana canlı iken yetişilirse onu kesmesi gerekir, aksi halde caiz değildir diyenler; eğer ağırlığı ile öldürürse caiz değildir, hayvanın bir yerini yırtarsa caizdir diyenler. İbn Rüşd. Bidayetu’l-Müctehid. I, 369. 90)İbn Manzur. (1414). Lisanu’l-Arab. X, 29. Beyrut. 91)İbn Rüşd. Bidayetu’l-Müctehid. I, 369.
Üzerinde tüy olmayan ok. Bilindiği üzere okun üzerindeki tüy okun dik ola-rak ava gitmesini temin eder. Tüy olmayınca ok sabit bir şekilde gidemez ve avı enlemesine vurur. el-Cevheri. (1987). es-Sıhah Tacullugati ve Sıhahu’l-Arabiyyeti. III, 1083. Beyrut.
88) el-Mebsut. XI, 222; Bedayi. V, 44; Bidayetu’l-müctehid. III, 6; el-Karafi. ez-Zahira. IV, 171; İbn Kudame. el-Mugni. III, 366.
89) İbn Rüşd bu konuda ihtilaf eden grupları şu şekilde sıralar: Bunlarla avlanmayı mutlak olarak caiz görenler; bunlarla vurulan hayvana canlı iken yetişilirse onu kesmesi gerekir, aksi halde caiz değildir diyenler; eğer ağırlığı ile öldürürse caiz değildir, hayvanın bir yerini yırtarsa caizdir diyenler. İbn Rüşd. Bidayetu’l-Müctehid. I, 369.
90) İbn Manzur. (1414). Lisanu’l-Arab. X, 29. Beyrut.91) İbn Rüşd. Bidayetu’l-Müctehid. I, 369.
237İSLAM HUKUKUNDA “AVCILIK”(Fıkıh Kitaplarındaki Kitabu’s-Sayd Bahsinden Modern Avcılığa Bakış)
Taş ile av söz konusu olunca aklımıza özellikle kırsal bölgelerde çocuklar tarafından yapılan sapan ile avcılık gelmektedir. Serum lastiğinden yapılan bu sapanlarla genellik-le sığırcık, yabani güvercin gibi kuşlar avlanmaktadır. Fakat yukarıda da bahis mevzu edildiği üzere Resulullah küçük taşları atarak avcılığı da yasaklamıştır. Zira bunların ölü-me değil küçük yaralanmalara sebebiyet verdiğini belirtmiştir. Resulullah’ın bahsettiği durum, av hayvanının yaralanması fakat avcının onu ele geçirememesi olmalıdır. Fakat günümüzdeki sapanların serum lastiğininin geriliminin verdiği yüksek süratle avı kan çı-kararak öldürdüğü ya da kaçmasına imkân vermeyecek ölçüde yaraladığı unutulmamalı-dır. Bu hadis aynı zamanda av hayvanları için kullanılan dolular için de bize delil olabilir. Zira bazı dolularda kullanılan saçmalar hayvanları sadece yaralamaktadır. Bu yaralanma avın avcıdan kaçışına mani olamayan bir yaralanmadır. Dolayısıyla avcının her bir av için uygun saçma kullanması gerekmektedir.
Avcı Hayvanlar Yukarıda ilgili ayette de belirtildiği mükellib ifadesi, köpek manasına –da- gelen kelb
ifadesinden türemiştir. Fakat bu ifadenin altına yırtıcı özelliğe sahip pars, kaplan, kedi, as-lan, kurt gibi hayvanlar da girer. Yukarıda doğan ve şahin ile av konusunda Resulullah’ın verdiği izin geçmiştir. İbn Abbas’tan avcılığa alıştırılan bütün hayvanlarla avlanma ale-ti olabileceğini belirtmiştir92. Fukaha yırtıcı özelliğe sahip kara hayvanları ve kuşlarla avlanabileceğini belirtmişlerdir. Fakat bazı hayvanlar bazı özellikleri sebebiyle istisna tutulmuşlardır. İlk istisna olan necs-i ayn olması sebebiyle domuzdur. Başkası adına ça-lışmamaları sebebiyle Ebu Yusuf arslan ve ayıyı da istisna etmiştir93.
Günümüzde barutlu silah teknolojisindeki avcının hata yapma imkânını sınırlayan ilerlemeler sebebiyle eğitilmiş hayvanlarla avcılık oldukça azalmıştır. Şu an için bu çeşit bir avcılığın belirli bir kesim hariç -çekilen zahmetler düşünüldüğünde- ihtiyaç olarak gö-rülmesi çok zordur. Zira tazının ve şahinin bakımı ve yetiştirilmesi oldukça zahmetlidir.
Bu kısa hatırlatmadan sonra avcı hayvanlarda aranan şartlar şunlardır:1. Ayette de belirtildiği üzere eğitilmiş olması gerekmektedir. Öncelikle hayvanın ta-
biatı gereği yakaladığı avı kendisi için tuttuğu ve yediği hatırlatılmalıdır. Dolayısıyla bu hayvanlara tabiatlarının hilâfına bir eğitimin verilmesi gerekmektedir. Bu sebeple insa-noğlu köpek gibi bu iş için yatkın hayvanları kullanılmıştır. Bu noktada en önemli husus eğitimin nasıl yapılacağıdır.
Hanefiler, köpeğin üç defa avdan yemeği terk etmesi ile eğitimin gerçekleşeceği ka-naatindedirler94. Bu iş için kullanılan diğer hayvanlardan olan doğan vesair kuşların ise eğitimi çağırıldıkları zaman geri dönemleri ile gerçekleşir, ayrıca yemeği terk etme şartı onlarda aranmaz95. Ebu Hanife’den gelen bir başka rivayette de 3 defa terkin değil, eğite-nin görüşünün nazar-ı itibara alınması vurgulanmaktadır96.
92) İbn Rüşd. Bidayetu’l-Müctehid. I, 370.93) el-Hidaye. VI, 404.94) el-Mebsut. XI, 244.95) el-Mebsut. XI, 223; Hidaye. VI,404.96) el-Mebsut. XI, 244.
238 / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi FURAT EKEV AKADEMİ DERGİSİ
Mâlikiler97 ve Şâfiiler98 bu tekrar için bir sayı yoktur. Malikiler, hayvanı çağırdığında gelmesi, ava saldığında ava gitmesi, onu geri döndürmek için işaret ettiğinde geri dönme-si şeklindeki komutlara cevap vermesini öne alırlar99. Bu komutların üçünsünden atmaca bu çeşit bir alıştırmayı kabul etmemesi sebebiyle istisnadır100.
Hanbelîler ise tekrarın muteber kabul edildiği hususlarda üçün esas olarak kabul edil-diğinden hareketle en az üç defa olarak kabul etmişlerdir101.
Bir diğer tartışma da üçüncü defa avladığı hayvanın yenilip yenilmeyeceği üzerine-dir. Ebu Hanife üçüncü kez avladığının yenileceği kanaatindedir. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise yenilmez. Zira eğitilmiş olmak, ancak üç defanın tamamlanmış olması ile mevzu bahs olur102.
Eğitimle ilgili diğer şartlar şunlardır: Mâlikiler, sâhibi tarafından salıverildiğinde git-mesi, kovaladığı zaman koşmasını yeter şart olarak kabul ederler103.
Şafiiler ise yukarıda zikredilen iki şartla beraber avı yakaladığı zaman onu yememiş olmasını zikreder104. Hanefiler de eğitilmiş köpeğin avı yemesi durumunda avın yenme-yeceğini belirtirler105. Malikiler, ister köpek diğer hayvanlar olsun, avcı hayvanların ya-kaladıklarını yememeleri şart değildir. İbn Rüşd bu konudaki ihtilafın sebebini yukarıda zikri geçen Adiy b. Hatem106 hadisi ile Huşeni107 hadisinin çelişmesi olarak belirtir. Bu hadislerden ikincisi hakkındaki ifadeler yukarıda belirtilmişti.
Şayet hayvanın eğitilmiş olduğu bilinir, fakat bunun akabinde avlanan hayvanın etin-den bir kere yerse, Malikilerin108 dışındakiler av etinin helal olmayacağı kanaatindedir-ler. Bu konudaki delil Adiyy b. Hatim’in hadisidir109. Bu sebepten şayet hayvan bir defa yerse, yeniden eğitime tabi tutulmalıdır. Eğitilmiş bir köpeğin bunu yapması özellikle aç olması durumunda olur. O sebeple günümüz avcıları özellikle ava giderken köpekleri do-yururlar ve her bir av sonrası köpekleri av dışındaki bir başka yiyecek ile ödüllendirirler. Bu konuyla ilgili bir diğer husus eğitimde kullanılan canlı hayvanlardır. Maalesef özellik-le tazıların yetiştirilmesinde yaralı tavşanlar kullanılmaktadır. Bunlar genellikle bir ayağı
97) et-Tehzib fi İhtisari’l-Müdevvene. II, 9; el-Karafi. ez-Zahîra. IV, 171.98) Muhtasar el-Müzeni. VIII, 389.99) el-Karafî. ez-Zahîra. IV, 171. 100) İbn Rüşd. Bidayetu’l-Müctehid. I, 170.101) İbn Kudame. el-Mugni. IX, 369. 102) el-Mebsut. XI, 244.103) et-Tehzib fi İhtisari’l-Müdevvene. II, 9; el-Karafî. ez-Zahîra. IV, 171.104) Muhtasar el-Müzeni. VIII, 389.105) el-Hidaye. VI, 405.106)
Eğitimle ilgili diğer şartlar şunlardır: Mâlikiler, sâhibi
tarafından salıverildiğinde gitmesi, kovaladığı zaman koşmasını yeter
şart olarak kabul ederler103.
Şafiiler ise yukarıda zikredilen iki şartla beraber avı yakaladığı
zaman onu yememiş olmasını zikreder104. Hanefiler de eğitilmiş
köpeğin avı yemesi durumunda avın yenmeyeceğini belirtirler105.
Malikiler, ister köpek diğer hayvanlar olsun, avcı hayvanların
yakaladıklarını yememeleri şart değildir. İbn Rüşd bu konudaki
ihtilafın sebebini yukarıda zikri geçen Adiy b. Hatem106 hadisi ile
Huşeni107 hadisinin çelişmesi olarak belirtir. Bu hadislerden ikincisi
hakkındaki ifadeler yukarıda belirtilmişti.
Şayet hayvanın eğitilmiş olduğu bilinir, fakat bunun akabinde
avlanan hayvanın etinden bir kere yerse, Malikilerin108 dışındakiler av
etinin helal olmayacağı kanaatindedirler. Bu konudaki delil Adiyy b.
Hatim’in hadisidir109. Bu sebepten şayet hayvan bir defa yerse,
yeniden eğitime tabi tutulmalıdır. Eğitilmiş bir köpeğin bunu yapması
özellikle aç olması durumunda olur. O sebeple günümüz avcıları
özellikle ava giderken köpekleri doyururlar ve her bir av sonrası
köpekleri av dışındaki bir başka yiyecek ile ödüllendirirler. Bu
konuyla ilgili bir diğer husus eğitimde kullanılan canlı hayvanlardır.
Maalesef özellikle tazıların yetiştirilmesinde yaralı tavşanlar
kullanılmaktadır. Bunlar genellikle bir ayağı kırık olan tavşanlardır.
Bu ciddi bir eziyet vermesi sebebiyle bu nevi canlı hayvanlarla tazıları
çalıştırmak caiz görülmemektedir.
2.Gönderilen tarafa gitmesi, köpeğin kendiliğinden ava
yönelmesi ve yakalaması. Şayet eğitilmiş hayvan kendiliğinden ava
yönelirse ve avı yakalar ya da öldürürse avın yenilmesi caiz olmaz.
103)et-Tehzib fi İhtisari’l-Müdevvene. II, 9; el-Karafî. ez-Zahîra. IV, 171. 104)Muhtasar el-Müzeni. VIII, 389. 105)el-Hidaye. VI, 405. .Buhari. İza Ekele’l-Kelbu إال أن يأكل الكلب فال تأكل فإني أخاف أن يكون إنما أمسك على نفسه (1061. .Sünenü Ebi Davud, Bab fi’s-sayd, 10 قال فإن أكل منه قال وإن أكل منه (107108)Haşiyetu’l-Adevi. I, 589. 109)Bidayetu’l-Müctehid. I, 170.
Buhari. İza Ekele’l-Kelbu. 1.107)
Eğitimle ilgili diğer şartlar şunlardır: Mâlikiler, sâhibi
tarafından salıverildiğinde gitmesi, kovaladığı zaman koşmasını yeter
şart olarak kabul ederler103.
Şafiiler ise yukarıda zikredilen iki şartla beraber avı yakaladığı
zaman onu yememiş olmasını zikreder104. Hanefiler de eğitilmiş
köpeğin avı yemesi durumunda avın yenmeyeceğini belirtirler105.
Malikiler, ister köpek diğer hayvanlar olsun, avcı hayvanların
yakaladıklarını yememeleri şart değildir. İbn Rüşd bu konudaki
ihtilafın sebebini yukarıda zikri geçen Adiy b. Hatem106 hadisi ile
Huşeni107 hadisinin çelişmesi olarak belirtir. Bu hadislerden ikincisi
hakkındaki ifadeler yukarıda belirtilmişti.
Şayet hayvanın eğitilmiş olduğu bilinir, fakat bunun akabinde
avlanan hayvanın etinden bir kere yerse, Malikilerin108 dışındakiler av
etinin helal olmayacağı kanaatindedirler. Bu konudaki delil Adiyy b.
Hatim’in hadisidir109. Bu sebepten şayet hayvan bir defa yerse,
yeniden eğitime tabi tutulmalıdır. Eğitilmiş bir köpeğin bunu yapması
özellikle aç olması durumunda olur. O sebeple günümüz avcıları
özellikle ava giderken köpekleri doyururlar ve her bir av sonrası
köpekleri av dışındaki bir başka yiyecek ile ödüllendirirler. Bu
konuyla ilgili bir diğer husus eğitimde kullanılan canlı hayvanlardır.
Maalesef özellikle tazıların yetiştirilmesinde yaralı tavşanlar
kullanılmaktadır. Bunlar genellikle bir ayağı kırık olan tavşanlardır.
Bu ciddi bir eziyet vermesi sebebiyle bu nevi canlı hayvanlarla tazıları
çalıştırmak caiz görülmemektedir.
2.Gönderilen tarafa gitmesi, köpeğin kendiliğinden ava
yönelmesi ve yakalaması. Şayet eğitilmiş hayvan kendiliğinden ava
yönelirse ve avı yakalar ya da öldürürse avın yenilmesi caiz olmaz.
103)et-Tehzib fi İhtisari’l-Müdevvene. II, 9; el-Karafî. ez-Zahîra. IV, 171. 104)Muhtasar el-Müzeni. VIII, 389. 105)el-Hidaye. VI, 405. .Buhari. İza Ekele’l-Kelbu إال أن يأكل الكلب فال تأكل فإني أخاف أن يكون إنما أمسك على نفسه (1061. .Sünenü Ebi Davud, Bab fi’s-sayd, 10 قال فإن أكل منه قال وإن أكل منه (107108)Haşiyetu’l-Adevi. I, 589. 109)Bidayetu’l-Müctehid. I, 170.
Sünenü Ebi Davud, Bab fi’s-sayd, 10.108) Haşiyetu’l-Adevi. I, 589.109) Bidayetu’l-Müctehid. I, 170.
239İSLAM HUKUKUNDA “AVCILIK”(Fıkıh Kitaplarındaki Kitabu’s-Sayd Bahsinden Modern Avcılığa Bakış)
kırık olan tavşanlardır. Bu ciddi bir eziyet vermesi sebebiyle bu nevi canlı hayvanlarla tazıları çalıştırmak caiz görülmemektedir.
2. Gönderilen tarafa gitmesi, köpeğin kendiliğinden ava yönelmesi ve yakalaması. Şayet eğitilmiş hayvan kendiliğinden ava yönelirse ve avı yakalar ya da öldürürse avın yenilmesi caiz olmaz. Çünkü yukarda zikredilen hadiste de belirtildiği gibi avı kendisi için tuttuğundan korkulur. Fakat tazı gibi hayvanlar genellikle sahibinin etrafından do-laşmaktadırlar. Dolayısıyla bu hayvanlar sahiplerinin haberi olmadan yani ona besmele çekme imkânı vermeden ava doğru yönelebilir, böyle bir durumda köpeğin sahibi iki du-rum ile karşılaşabilir. Birinci durum köpek ava kendisi yönlenecek ve avı yakalayacaktır. İkinci durum ise köpek yöneldiği zaman avcı durumdan haberdar olacak ve köpeği ava igra (kışkırtma) edecektir. Birinci durumda köpeğin yakaladığı caiz olmazken ikincisinde fakihler ihtilaf etmişlerdir. Hanefiler110 ve Hanbelîler111 buna mübah derken, Malikiler112 ve Şafiiler (esahh görüşe göre) mübah olarak addetmez113. Zira kendiliğinden yönlenme ile igra (kışkırtma) bir arada olduğunda yasak taraf (kendiliğinden yönlenme) ağır bas-maktadır.
Fakat burada birinci durumun mubah olmaması keyfiyetinin avlanma pratiği ile örtüş-mediğini belirtmemiz gerekir. Zira bazı bölgelerde tazılar tasma ile ava çıkarılırken, bazı yerlerde tazı aynı zamanda av peşindedir, dolayısıyla avcının etrafında 20 ila 50 metrelik çemberler çizerek dolaşır, avı yakalamaya çalışır. Dolayısıyla avcının haberi olmadan ava yönlenebilir, hatta avcı igrâ dahi yapamadan avı yakalayabilir, öldürebilir. Bu durum av-cılar tarafından bilindiğinden bazı bölgelerde (Elazığ/Malatya) köpeklere tasma takarak bu durumun halledilmesi yoluna gidilmiştir. İnanca göre besmele çekilerek takılan tasma yukarıda bahsi geçen gibi bir durumda besmelenin yerine geçmektedir114.
3. İrsal ile ele geçirme arasında bir başka işle uğraşmaması. Bu şarttaki kasıt hayvanın avcının atışı sonucu ya da eğitilmiş hayvanın yaralaması arasında bir başka iş ile uğraş-mamasıdır. Yani avdan dönmemesi gerektiğidir115.
Değerlendirme (Günümüzde Avcılıkla İlgili Bazı Meseleler)Köpeğin Isırdığı YerGerek tazı ile avcılıkta gerekse avı bulma ve getirme işini ifa eden köpekle avcılıkta
av köpek tarafından ağzına alınmaktadır. Dolayısıyla ava köpeğin salyaları bulaşmakta-dır. Bu sebeple köpeğin ısırdığı yerin yıkanmasının vacip olup olmadığı da mezhepler tarafından tartışılmıştır. Şafiiler116 ve Hanbeliler117 bu bölgenin necis olduğunu, yıkanma-
110) el-Binaye Şerhu’l-Hidaye. XII, 415.111) İbn Kudame, el-Mugni. IX, 368. 112) el-Karafi, ez-Zahîra. XII, 267.113) el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb. IX, 101. 114) Bu bilgiler Emekli Baş komiser Mustafa Aksoy’dan alınmıştır. 115) el-Kavanin el-Fıkhiye. 304. 116) el-Mühezzeb fi fıkhi el-İmam eş-Şafii.I, 461. 117) el-Muharrer fi fıkhi ʻalâ mezhebi el-İmam Ahmed b. Hanbel. II, 194.
240 / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi FURAT EKEV AKADEMİ DERGİSİ
sının sidiğin yıkanması gibi vacip olacağını söylemişlerdir. Dolayısıyla birisi toprak ile olmak kaydıyla yedi kere yıkanır. Hanbelîlerden bir diğer görüş ise yıkanmasının vacip olmadığı şeklindedir. Bunun gerekçesi de nassların yenilme emrini vurgulaması, bunun ayrıca yıkanmasına vurgu yapmamasıdır118.
Maliki mezhebinde ise köpeğin temiz olması sebebiyle, onun dişlerinin değdiği yer de yenilir119.
Tazı ile Avcılık Türkiye’de Orta Anadolu, Doğu Anadolu (Elazığ vs.), Güney Anadolu (Siirt vs.)
bölgelerde tazı ile avcılık halen yapılmaktadır. Şafiilerin yaşadığı özellikle güneydoğu coğrafyasında tilki avı için de yapılan bu avcılık bu bölgelerin genelinde tavşan avı için yapılmaktadır. Bu avı yapan avcılarla yaptığımız mülakatlarda avın genellikle şu şekilde cereyan ettiği anlatılmaktadır. Avcı tazıyı genellikle tasma ile ava çıkartmakta, avcının avı görmesi ile avcı tesmiye ile birlikte tazıyı serbest bırakmaktadır (irsâl), süratle avın peşinden koşmaya başlayan tazı avın arkasından “hadi…” şeklinde kışkırtma (igra) ile avın yakalanmasının teminine çalışmaktadır. Tazı bazen “göğüs vurarak”, direk yaka-layarak hayvanı ele geçirmekte ve sahibini beklemektedir120. Bu noktada tazının avdan yemesinin engellenmesi (aç olmaması, eğitimli olması) gibi hususlar önemlidir. Diğer taraftan tazının avı yere çarpması, ya da avın kaçarken düşmesi gibi tezkiye imkân sağ-lanmadan ölümün gerçekleşmesi durumunda avın helal olmayacağının unutulmaması gerekmektedir.
Köpeklerle Avcılık Günümüzde av köpekleri daha ziyade avcıya avı bulma, gösterme (ferma) ve avcı ta-
rafından vurulan avın bulunarak avcıya getirilmesi (aport) işleri ile olarak kullanılmakta-dır. Dolayısıyla bu durumda köpekler için tam olarak av aleti denilemez. Dolayısıyla avcı onları salarken değil de silahı ateşlerken tesmiyede bulunmalıdır. Yine de yakaladıkları avı yememeleri vs. gibi durumlara da dikkat edilmelidir.
Avın Suya DüşmesiAvcı tarafından vurulan deniz, akarsu gibi yerlere düşen av hayvanlarının durumu bu
konuda hadis de bulunması sebebiyle ittifakla caiz olarak kabul edilmemiştir121. Fakat süratle giden teknelerle yapılan ördek avında bu duruma mani olmak oldukça güçtür. Do-layısıyla bu şekilde av yapanların avı bir an evvel sudan çıkartmaya gayret göstermeleri gerekir. Ya da avın ne kadar saçma aldığını tespit de ölümüne saçmanın mı yoksa suyun mu sebep olduğunu anlamak adına fikir verebilir.
118) el-Muharrer. II, 194.119) el-Karafi. ez-Zahîra. IV, 175. 120) Köpeğin çarpması ile ilgili olarak İbn Kasım’dan haram, Eşheb’ten helal olduğu ile ilgili rivayetler
bulunmaktadır. İbn Rüşd. Bidâyetü’l-Müctehid. I, 170.121)
sahibini beklemektedir120. Bu noktada tazının avdan yemesinin
engellenmesi (aç olmaması, eğitimli olması) gibi hususlar önemlidir.
Diğer taraftan tazının avı yere çarpması, ya da avın kaçarken düşmesi
gibi tezkiye imkân sağlanmadan ölümün gerçekleşmesi durumunda
avın helal olmayacağının unutulmaması gerekmektedir.
Köpeklerle Avcılık
Günümüzde av köpekleri daha ziyade avcıya avı bulma,
gösterme (ferma) ve avcı tarafından vurulan avın bulunarak avcıya
getirilmesi (aport) işleri ile olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu
durumda köpekler için tam olarak av aleti denilemez. Dolayısıyla avcı
onları salarken değil de silahı ateşlerken tesmiyede bulunmalıdır. Yine
de yakaladıkları avı yememeleri vs. gibi durumlara da dikkat
edilmelidir.
Avın Suya Düşmesi
Avcı tarafından vurulan deniz, akarsu gibi yerlere düşen av
hayvanlarının durumu bu konuda hadis de bulunması sebebiyle
ittifakla caiz olarak kabul edilmemiştir121. Fakat süratle giden
teknelerle yapılan ördek avında bu duruma mani olmak oldukça
güçtür. Dolayısıyla bu şekilde av yapanların avı bir an evvel sudan
çıkartmaya gayret göstermeleri gerekir. Ya da avın ne kadar saçma
aldığını tespit de ölümüne saçmanın mı yoksa suyun mu sebep
olduğunu anlamak adına fikir verebilir.
Teyp İle Avcılık
Teyp ile avcılık özellikle bıldırcın gibi göçmen kuşları gece
göçleri esnasında sürekli çalan teypler vasıtasıyla bıldırcın sesi
vererek yere inmelerini sağlamaktır. Gündüz göç etmeyen ve oldukça
yüksek sayılarda göç eden bu hayvanlar bu marifetle yere indiklerinde
sayıları bazı zamanlar on binleri bulabilmektedir. Gündüz uzağa
uçamayan bu hayvanlar avcılar tarafından bir nevi kafese
alınmışlardır. Böyle durumlarda birkaç saat içinde 1000’e yakın
120)Köpeğin çarpması ile ilgili olarak İbn Kasım’dan haram, Eşheb’ten helal olduğu ile ilgili rivayetler bulunmaktadır. İbn Rüşd. Bidâyetü’l-Müctehid. I, 170. .Abdurrezzak es-San’anî. el-Musannef. IV, 462. Abdurrezzak es-San’anî. el-Musannef. IV, 462 وإن وقع في ماء فال تأكل (121
241İSLAM HUKUKUNDA “AVCILIK”(Fıkıh Kitaplarındaki Kitabu’s-Sayd Bahsinden Modern Avcılığa Bakış)
Teyp İle Avcılık Teyp ile avcılık özellikle bıldırcın gibi göçmen kuşları gece göçleri esnasında sürekli
çalan teypler vasıtasıyla bıldırcın sesi vererek yere inmelerini sağlamaktır. Gündüz göç etmeyen ve oldukça yüksek sayılarda göç eden bu hayvanlar bu marifetle yere indik-lerinde sayıları bazı zamanlar on binleri bulabilmektedir. Gündüz uzağa uçamayan bu hayvanlar avcılar tarafından bir nevi kafese alınmışlardır. Böyle durumlarda birkaç saat içinde 1000’e yakın bıldırcının öldürüldüğüne işbu makalenin sahibi de şahit olmuştur. Bu nevi bir avın avcılık kisvesinden çıktığı Hz. Peygamber tarafından yasaklanan bir eğ-lence olmaktadır. Zaten kanunlar tarafından yasaklanan bu nevi avcılıktan dinen de uzak durulması gerekmektedir.
Avcılık Haysiyetine Muhalif Bazı TavırlarAvcılığın bir hile olduğundan hareketle her türlü teknolojik aleti avların yakalanma-
sına seferber etmek avı eğlenceye götürmesi muhtemel davranışlardan olması sebebiyle uzak durulması gereken durumlardandır. Bu durumlara birkaç örnek şu şekilde verebi-liriz. Bıldırcın gibi küçük ve vurulması çok kolay bir hayvana otomatik silahla 6 defa ateş etmek. Tavşan gibi ışığı görünce duran hayvanları büyük projektörler kullanarak avlamak. Balık avında göle/denize elektrik vermek, dinamit atmak.
Tuzak ile Avcılık Tuzaklar genellikle deniz avında kullanılır. Kara avında ise tilki, gelincik gibi hay-
vanların avında kullanılmaktadır. Tilki Şafiiler için bir istisna olsa da bu tuzakların eti yenen hayvanlar için kurulmadığını söyleyebilir. Şayet bu tuzaklara eti yenen bir hayvan takılırsa ve sağ olarak ele geçirilirse tezkiye edilecektir. Şayet avın içine öldürücü ayrı bir aparat konulursa bunun da besmele ile hazırlanması gerekmektedir122.
Güvercin avı için –eskiden- kullanılan ağlarda da hayvanların sıkışarak öldükleri, do-layısıyla yenmelerinin caiz olmadığı burada hatırlatılmalıdır.
KaynakçaAbdurrahman b. Muhammed b. Ahmed b. Kudame el-Makdisi. eş-Şerh el-Kebir ala
Metni’l-Mukni, işraf: Muhammed Reşid Rıza. Darulkutub el-Arabi. Alauddin Ebu Bekir b. Mesud b. Ahmed el-Kasani el-Hanefi. (1986). Bedayiu’s-Sanayi’ fi
tertibi’ş-Şerayiʻ. c. I-VII. Darulkutub el-İlmiye.Akyüz, V. (2006). Hac Umre Kurban. İstanbul.Avcı, C. (1937). Teknik Avcılık Bilgileri. Ankara.Bedruddin el-Ayni. (2000). el-Binaye Şerhu’l-Hidaye. c.XIII. Lübnan.Çetinkaya, Ö. (2010). İslam Fıkhında Avcılık ve Av Hükümleri. (Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi). İstanbul Ebu İshak İbrahim b. Ali b. Yusuf eş-Şirazi. el-Mühezzeb fi Fıkhi’l-İmam eş-Şâfii. c. IV.
Darulkutub el-İlmiye.
122) İbn Abidin. (1992). Reddu’l-muhtar ʻalâ Dürrü’l-Muhtar. VI, 469. Beyrut.
242 / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi FURAT EKEV AKADEMİ DERGİSİ
Ebu Nasr İsmail b. Hammad el-Cevheri el-Farabi. (1987). es-Sıhah Tacu’l-Luga ve Sıhahu’l-Arabiyye. c. I- VI. thk. Ahmed Abdulgafur Attar. Beyrut.
Ebu Zekeriyya Muhyiddin Yahya b. Şeref en-Nevevi. (t.y.). el-Mecmu Şerhu’l-Mühezzeb. Darulfikr.
Ebu’l-Abbas Ahmed b. Muhammed el-Halveti es-Savi el-Maliki. (t.y.). Belgatu’-Salik li-Akrebi’l-Mesalik. c. I-IV. .Darulmearif.
Ebu’l-Kasım Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Abdullah İbn Cüzeyy el-Kelbi. (t.y.). el-Kavanin el-Fıkhiye. Yayın yeri yok.
el-Cassas. (1405). Ahkamu’l-Kur’an. thk. Muhammed Sadık el-Kumhavi. Beyrut.el-Kadı Abdulvehhab. (2004). et-Telkin fi’l-fıkh el-Maliki. c. I-II. thk. Ebi Üveys Muham-
med b. Hubze el-Hüsni et-Tatvani. Darulkutubu’l-İlmiye. el-Kasani. (1986). Bedayiu’s-Sanayi fi Tertibi’ş-Şerai’. c. VII. Darulkutubu’l-İlmiye.el-Merginani. (t.y.). el-Hidaye fi Şerhi Bidayeti’l-Mübtedi. c. I- IV. thk. Talal Yusuf. Bey-
rut. es-Serahsi. (1993). el-Mebsut. c. I-XXX. Yayın yeri yok.eş-Şafii. (1410). el-Ümm. c. I- VIII. Beyrut. et-Tahavi. (1991). Ahkamu’l-Kur’an. thk. Muhammed Önal. İstanbul.ez-Zehebi. (1985). Siyeru A’lami’n-Nübela. işraf: Şuayb el-Arnavut. er-Risale.Fahruddin ez-Zeylai. (1313). Tebyinu’l-Hakaik Şerhu Kenzi’d-Dekaik ve Haşiyetu’ş-Şil-
bi. Bulak.İbn Abidin. (1992). Reddu’l-muhtar ʻalâ Dürrü’l-Muhtar. c. I –VI. Beyrut.İbn Arabi. (2003). Ahkamu’l-Kur’an. c. I- IV. Beyrut. İbn Kudame el-Makdisi. (1968). el-Mugni. c. I-X. Kahire: Mektebetu’l-Kahire.İbn Nüceym el-Mısri. (t.y.). Bahru’r-Raik Şerhu Kenzi’d-Dekaik, c. I- VIII. (tekmi-
le Muhammed b. Hüseyn b. Ali et-Turi el-Hanefi el-Kadiri (ölm. 1138). Darulkutubu’l-İslami.
İbn Rüşd, (1985). Bidayetü’l-Müctehid. İstanbul: Kahraman Yayınları.Kasım b. Sellam. (1964). Garibu’l-Hadis. Haydarabad.Malik b. Enes. (1985). el-Muvatta’. thk. Muhammed Mustafa el-E’zami. Abudabi.Muhammed b. Ahmed b. Ebi Ahmed Ebu Bekir Alauddin es-Semerkandi. (1994).
Tuhfetu’l-Fukahâ. Lübnan.Mütercim Asım Efendi. (t.y.). Kamus Tercümesi. Bahriye Matbaası. Şemsuddin Muhammed b. Ahmed el-Hatib eş-Şirbini. (1994). Mugni’l-Muhtac ila
Marifeti’l-Meani elfaz el-Minhac. c. I-VI. Darulkutub el-İlmiye. Şemsuddin Muhammed b. Ebi’l-Abbas Ahmed b. Hamza Şihabuddin er-Remli. (1984).
Nihayetu’l-Muhtac ila Şerhi’l-Minhac. c. I-VIII. Beyrut. Şeyhizade. (t.y.). Mecmau’l-Enhur fi Şerhi Mülteka’l-Ebhur. c. I-II. Yayın yeri yok.Yazır, E.M.H. (1936). Hak Dini Kur’an Dili. İstanbul.